Camcı Cafer Sümen Suavi Cesur

Transkript

Camcı Cafer Sümen Suavi Cesur
YIL: 1 SAYI: 98
15 NÝSAN 2006 CUMARTESÝ
20 YKR
EÐÝTÝM-SEN HACIBEKTAÞ TEMSÝLCÝLÝÐÝ’NDEN KUTLU DOÐUM HAFTASINDA
OKULLARDA YAÞANANLARA TEPKÝ
Þakir Þenol
[email protected]
Çevre Düþmanlarý
“Çevre ve Orman Bakaný Osman
Pepe, Ýstanbul Tuzla’da zehirli atýk
dolu varillerin topraða gömülmesi
olayýný gölgede býrakacak olaylarýn
meydana geldiðini söyledi. O. Pepe,
bazý ilaç fabrikalarýnýn yer altý sularýný
çekerek, yerine fabrika atýklarýný
doldurduðunu açýkladý.” 12 Nisan 2006
tarihli Birgün Gazetesi.
“Nükleer Karþýtý Platform
hükümetin nükleer enerji proðramýna
ve enerji alanýndaki icraatlarýna karþý
imza kampanyasý baþlattý. Hükümete
þöyle seslenildi. Nükleer atýklara, radyo
aktif sýzýntýlara ve sorun yok diyerek
çay içen bakanlara, ....
“Öðrenciler,
ölüme ve savaþa
özendiriliyor”
“Okul kitaplýklarýnda bulundurulabilir veya ilköðretim öðrencilerine
tavsiye edilir’’ izninin olmadýðýný, kitabýn içerik olarak arap ve çöl
kültürünü çaðrýþtýrdýðýný, öðrencileri ölüme, savaþa, savaþlarda elde
edilen ganimetlerin paylaþýmýna özendirici ifadeler bulunduðunu
söyleyen Ali Kaim, çikolata ve balonla promosyon ve Diyanet’in
propagandasýnýn yapýldýðýný bildirdi.
Uzmanlar, orta öðretim kurumlarý sýnavlarý öncesi anne
ve babalarý çocuklarýna baský yapmamalarý konusunda uyardý.
Mustafa Özcivan
[email protected]
Pardon
Uzun süredir yazmayý planlayýp
nereden baþlamaya karar veremediðim
yazýma sonunda pardon deyip yazmaya
baþladým. Önceleri düþüncem 10 yýllýk
baþkanlýk süremin içerisindeki
çalýþmalarýmý, sürekli gündemde olan
alevi Bektaþi inancýna Hacýbektaþ
ilçesinden bakýþýný, yerel politikamý,
Hacýbektaþ Veli Anma Törenleri ve
Kültür Sanat Etkinlikleri mi, yoksa
sizlerle dostça sohbet mi diye düþündüm.
Ýleriki günlerde yukarýda belirttiðim tüm
konularda yazmak ve düþüncelerimi
sizlerle paylaþmak dileði ile ilk yazýma
sizlere merhaba diyerek baþlamak
istiyorum.
Ýlk yazýmýn baþlýðýna PARDON
dedim, dileyen dilediði gibi yorum
yapabilir. Pardon’un sözlük anlamý (dil
derneðinin 2. cilt 1063. saife) Fransýzca
kökenli "özür dilerim", "afedersiniz"
demek.
‘Sýnav deðil,
çocuðunuz önemli’
Gazetemizin Hacýbektaþ içi
abonelik bedeli aylýk 5 YTL’dir.
Gazetemizin Hacýbektaþ
dýþý aylýk abonelik
bedeli 10 YTL olarak
belirlendi. Daha önce
20 YTL üzerinden abone olan
okurlarýmýza bir ay daha fazla
gazete gidecektir.
Yurt dýþý abonelik bedeli
aylýk 20 Euro. Gazetemiz yurt
dýþýna, her hafta sonu
biriktirilerek postalanacaktýr.
Gazetemizi internette
www.hacibektaslilar.com
sitesindeki
Suluca Karahöyük
linkinden günübirlik týpký basým
olarak okuyabilirsiniz.
Suavi Cesur
Alevi Aydýnlanmasý
Alevi Yazgýsý
Esat Korkmaz
Canlara,
Bir insanýn üç türlü yazgýsý vardýr:
a) Doðasal yazgý; insanýn doða
karþýsýndaki kaderi; inanç diliyle
söylersek tanrýsal yazgý,
b) Toplumsal yazgý; sýnýfsal kader
ve
c) Bireysel yazgý; sýnýf insanýnýn
kaderi.
Sýnýflý bir toplumda sýnýf insanýnýn
“kaderi” olarak algýlanan “toplumsal
ve bireysel yazgý aþýlmadan”, yani bu
yazgýlar üzerinde belirleyicilik
oluþturulmadan doðasal yazgý üzerinde,
metafizik tanrýnýn dünya görüþü
üzerinde “egemenlik” kurulamaz.
Esat Korkmaz’ýn öteki yazýlarý için (www.hacibektaslilar.com)
Okunacak en büyük kitap insandýr
Camcý
Cafer
Sümen
Küçük yaþýmdan
beri yaþlý insanlarla
arkadaþlýk yapmayý,
onlarla konuþmayý hep
sevmiþimdir. Gençlik
yýllarýmda iþte bu
yüzden, yaþýtým olan
arkadaþlarým tarafýndan
zaman zaman .'Ne zevk
alýyorsun bu
yaþlýlardan, yarenin
deðil, yoldaþýn deðil'
eleþtirildiðim de olmuþtur. Nasýl unuturum
Gosturun Hüseyin'i, Celilin Þaban'ý, Bekri Bektaþ'ý,
Ayakkabýcý Hacý'yý, Kahraman Karabacak'ý saygý
ile andýðým, amca, dayý dediðim bu
yüce insanlarý.
[email protected]
Hacý Bektaþ Veli tapýlacak bir kiþi
d e ð i l d i r. B i l i m v e k ü l t ü r ü n d e n ,
düþüncesinden, eyleminden, buyruklarýndan
yararlanýlan bir önderdir. Bir halk önderidir.
Hacý Bektaþ Veli, Alevi-Bektaþi çevreler
için, iyinin, doðrunun, erdemin, çalýþmanýn,
üretmenin, dostluðun, kardeþliðin,
dayanýþmanýn, barýþýn, sevginin, ulusal
birliðin, ekonomik eþitliðin, birlikte çalýþýp
birlikte tüketmenin örnek adamýdýr. Bu
yüzden sevilir sayýlýr.
GÜNEÞ ECZANESÝ
Ecz. Tel: 441 29 45
Ev Tel: 441 29 45
2 GÖRÜÞLER
Þakir Þenol
[email protected]
Çevre Düþmanlarý
“Çevre ve Orman Bakaný Osman Pepe, Ýstanbul
Tuzla’da zehirli atýk dolu varillerin topraða gömülmesi
olayýný gölgede býrakacak olaylarýn meydana geldiðini
söyledi. O. Pepe, bazý ilaç fabrikalarýnýn yer altý sularýný
çekerek, yerine fabrika atýklarýný doldurduðunu
açýkladý.” 12 Nisan 2006 tarihli Birgün Gazetesi.
“Nükleer Karþýtý Platform hükümetin nükleer enerji
proðramýna ve enerji alanýndaki icraatlarýna karþý imza
kampanyasý baþlattý. Hükümete þöyle seslenildi.
Nükleer atýklara, radyo aktif sýzýntýlara ve sorun yok
diyerek çay içen bakanlara, halkýn saðlýðýný hiçe sayan
yöneticilere, geleceðimizi yok etmek isteyen
sermayedar gruplarýna karþý gücümüzü birleþtirmeye,
sesimizi yükseltmeye hazýrýz. Çernobiller istemiyoruz.
Ekolojik geleceðimizi tehdit eden enerji üretim
seçeneklerinin terk edilmesini istiyoruz. Nükleer
Santrallere Hayýr! Güneþ Bize Yeter! 12 Nisan 2006
tarihli ayný gazete.
Bir gazete ve iki haber. Nükleer enerji ve su
kaynaklarý konusuna geçtiðimiz günlerde deðinmiþtim.
Demek ki her ay en az, üç kere þurup niyetine çevre
ve ekoloji konusunda yeni yazýlar yazýlmalý ve
unutturulmamalý. Her yazarýnda görevi olmalý.
Yazýlmalý ki, mahalli gazeteleri ciddiye almasalar da,
ulusal basýný kulak arkasý edemez zira. UNICEF, 400
milyon çocuk su istiyor; her 15 saniyede bir çocuk
susuzluk ve sýhhi tesis yokluðundan ölüyor, dedi.
Bu gün bir yayýn organýndaki bazý baþlýklar da
þunlar: “Japonya’da nükleer sýzýntý”, “Ýlk nükleer
santral Sinop’ta”, “Çernobil sonrasý binlerce ölü var”,
“HOPA’DA KANSER PATLADI”
Kendi güzel cennetlerini yaratmak adýna yer altý
ve yer üstü sularýmýzý kirletmekten çekinmeyen vahþi
kapitalistler; havamýzý da, besinlerimizi de zehirleyecek
nükleer enerji santralleri konusunda inatla yine geldiler
anlaþýlan. NÜKLEER ENERJÝ KARÞITLARI’nýn
çabasý boþuna deðildir.
Çernobil patlamasý sýrasýnda, çay iþletmeleri
kurumunda çalýþan bir görevli, geçtiðimiz gün
televizyonda, canlý yayýna telefonla katýldý. Söyledikleri
çok sarsýcýydý. O dönemde üretilen çaylarýn, 2/3 ü
(üçte ikisi) Marmara Bölgesin’de tüketildi... (bakanýmýz
da çay içmiþti zaten) Hopa ve yöresinde, iþletmede
çalýþanlarýn bir kýsmý emekli olamadan, bir kýsmý da
emekli olduktan sonra kansere yakalandýlar ve
ölüyorlar…
Yorum size kalsýn sevgili okurlar. Neme lazýmcý
bir toplumuz. Kaderci bir toplumuz. Nükleer bir
tehlikede yine televizyonlarda karþýmýza geçip, çay
içip, fýndýk mý yiyecekler?
Sayýn Çevre ve Orman Bakanýmýz Osman Pepe’ye
yer altý sularýmýz konusunda ki duyarlýlýðýndan teþekkür
ederim. Ancak, ayný duyarlýlýðý nükleerci lobilerin
baskýlarý karþýsýnda göstermesini; bakanlar kurulunda
þiddetle karþý çýkmasýný dilerim. Baþka bir Türkiye
yok… Baþka bir Dünya yok…
15 Nisan 2006 Cumartesi
Alevi Aydýnlanmasý
Alevi Yazgýsý
Esat Korkmaz
Hýzlý yürüyelim de yazgýmýz öne geçmesin.
Canlara,
Bir insanýn üç türlü yazgýsý vardýr:
a) Doðasal yazgý; insanýn doða
karþýsýndaki kaderi; inanç diliyle söylersek
tanrýsal yazgý,
b) Toplumsal yazgý; sýnýfsal kader ve
c) Bireysel yazgý; sýnýf insanýnýn kaderi.
Sýnýflý bir toplumda sýnýf insanýnýn “kaderi” olarak algýlanan “toplumsal ve bireysel
yazgý aþýlmadan”, yani bu yazgýlar üzerinde
belirleyicilik oluþturulmadan doðasal yazgý
üzerinde, metafizik tanrýnýn dünya görüþü
üzerinde “egemenlik” kurulamaz.
Sözde biz þimdi “kendi doðamýzýn
yazgýsýna” egemen olacaðýmýz bir “çaðý”
yaþamaya hazýrlanýyoruz. Apansýz
yakalandýðýmýz da bir gerçek. Çünkü þeriatçý
Ortaçað kurumlarýyla/deðerleriyle
“aydýnlanma zemininde”, yani Mustafa Kemal’in baþlattýðý “burjuva demokratik
devrimi zemininde” adam gibi
hesaplaþamadýk; bu topraðýn ilerici dinamiklerini, özellikle Alevileri-Bektaþileri,
bireysel-toplumsal ve doðasal yazgý üzerinde
“egemenlik” kurmaya yönelik harekete
geçiremedik de ondan. “Alevi aydýnlanmasý”
bu hesaplaþmayý saðlayacak ya da bu
hesaplaþmayý canlandýracak en etkili
“araç”lardan birisidir:
Açýk Deðil mi?
Eksik hesaplaþmanýn “bedelini”
ödüyoruz. Günümüze uzanan, ötesinde iktidara taþýnan ve “karayazgý” çaðýna duyulan
derin bir özlem biçiminde dýþa vuran
“köktendinci baðnazlýk”, bizi yolumuzdan
çevirmeye çalýþýyor. Þeriatçý bir geçmiþten
gelerek, yaþanan aný ve geleceði þeriatçý
biçimde “üretmeye” soyunuyor. Sünni
Ortodoks inancý, toplumun tümüne, hatta
doðaya dayatýyor; bireyin-toplumun ve
doðanýn bilincini “silmeye”, onun yerine
metafizik tanrýnýn “dünya görüþünü”
yerleþtirmeye çalýþýyor. Aydýnlanmayý,
aydýnlanmacýlarý, boðmaya yelteniyor; akýl
taþýyýcýlarýný kuþatma altýna alýyor ve hemen
her türlü “insanlýk kazanýmýna” saldýrýyor.
Susacak mýyýz?
Aydýnlanma zemininde düþüncenin
evrimiyle saðlanan; insanlýðýn geliþmiþ,
derinleþmiþ biçimi olarak algýlanan ve bir
“kazanýlmýþ hak” durumunda bulunan
insanlýk kazanýmlarýný yadsýyacak mýyýz?
Bunu yaparsak kendimizi yadsýmýþ oluruz;
aklýn karþý kanalýna gireriz; insanlaþmanýn
“uzaðýna” düþeriz. Bu toprak insanýný
esenliðe kavuþturan aydýnlanmacý güçlerin
baþýnda Alevilerin-Bektaþilerin geldiði savý,
hemen herkesin ortak yargýsý durumundadýr.
Yargýnýn nedeni, Alevilerin-Bektaþilerin
þeriatçý inanca karþý “akýl alanýnda” kalarak
oynadýklarý onurlu iþlevin bilince çýkardýðý
bir gerçekliktir. Bâtýnilikte bilme-bilinç,
“neden” temellidir; “neden” ne denli saðlýklý
bilinirse/güncelleþtirilebilirse aydýnlanma o
edenli “saðlýklý” geliþir. Akýlla ulaþýlan
sonuçlara cesaretle koþarken “kirlenmeye”
karþý bir önlem olarak kendi inancýný bile
kendine “engel” gören Alevi-Bektaþi
dünyasýný, aydýnlanma açýsýndan sorgulamak,
aydýnlanmanýn neresinde bulunduðunu “ikirciksiz” ortaya koymak zamaný gelmiþtir.
Düþünmenin kesintiye uðramasýna izin vermeyelim: Çünkü düþünme eylemi, ancak
þeriatçý bir inanç “dayatmasý” karþýsýnda
kendi kendisini “durdurabilir”. Þeriatçý inanç,
her türden “sorgulamanýn” son bulduðu noktada baþlar. Öngördüðü “kesin” ve
“deðiþmez” doðrular, insaný insan yapan
düþünme yetisini “örseler, kýsýrlaþtýrýr” ya
da “ortadan kaldýrýr”. Bu nedenle þeriatçý
inançta “evrim” yoktur; zaman içinde bir
“ilerleme” göstermesi düþünülemez. Demek
ki görevimiz/yükümlülüðümüz açýk: Þeriatçý
inancýn “kesinliðine” ve “ödünsüzlüðüne”
karþý durmak, düþüncenin “engellenemez
evrimini” koþulsuz benimsemek
durumundayýz.
Bu yaklaþým, aydýn kimliðini de açýða
vurmaktadýr: Aydýn, düþüncenin “evrimini”
yadsýmayan; düþünme eyleminde bulunarak
bu evrime “katkýda” bulunan; katký verdiði
oranda “koþullanmýþlýklarýndan arýnan” kiþi
demektir. Bu tanýmýn dýþýnda kalan
“okumuþlar”, eleþtirilmesi gereken aydýnlar
deðil, zaten aydýn olmayanlardýr. Tarihsel
süreç içinde insanlýk aydýnlanma zeminini,
öncelikle inançtan akla atlayarak, inanç alaný
dýþýna taþýnýp doðayla ve toplumla bir
hesaplaþma içine girerek yarattý: Bilgelerin
öncülüðünde yaþama geçirilen bu
aydýnlanma, Ýlkçað aydýnlanmacýlýðý idi:
Ýnsanýn bedensel ve zihinsel yeteneklerinin
eðitimle geliþtirilmesini amaçladý. Ardýndan,
akla atlayabilmek için inançta kimi
“varsayým” öðelerini kabul eden XVIII.yüzyýl aydýnlanmacýlýðý, yani “Rönesans”
ile baþlayan “burjuva aydýnlanmasý” geldi:
Ýlkçað aydýnlanmasýnýn ürünlerini ortaya
çýkararak bilimi, kilise baskýsýna karþý savundu ve geliþtirdi; gericiliðe karþý insanýn
her türden haklarýný savundu; Ortaçað’da
kendini yitirme noktasýna gelen insaný
yeniden keþfetti; dünyanýn insan eliyle
deðiþtirilebileceði inancýný, insan sevgisinin
ve insana saygýnýn temeline yerleþtirdi. Bunu,
XIX. yüzyýlýn gerçek aydýnlanmacýlýðý, yani
“toplumcu aydýnlanama” izledi: Tarihin
nesnel yasalarýna dayandý; insanlýk-öncesi
çaðdan, insanýn özgürce geliþebileceði
insanlýk çaðýna geçiþin nesnel koþullarýný
sergiledi ve yasalarýný açýkladý; ezilen sýnýf
insanýný, üretim araçlarýnýn özel mülkiyetine
karþý örgütleyerek insanýn “kendisini yeniden
ele geçirmesini” saðladý. “AlevilikBektaþilik, bu aydýnlanma halkasýnýn neresindedir?”, sorusunu yanýtlamak
durumundayýz. Kitaplar yazmýyor diye “atlamak” bizim güçsüzlüðümüzü gösterir.
Alevilik- Bektaþilik bir Ortaçað ürünü
olduðuna göre aydýnlanmasý da bir Ortaçað
aydýnlanmasýdýr. Öncelikle belirtelim: XIX.
yüzyýlýn ikinci yarýsýna gelinceye deðin
aydýnlanma, bir “inanç” öðesine de yer
verdiði için düþünceci-idealizmle belirgin
“metafizik bir aydýnlanma”dýr. Bir idealizmmateryalizm bileþimi olan Alevilik-Bektaþilik
genelde; Ilkçað aydýnlanmasýnýn ve XVIII.
yüzyýlýn aydýnlanmacýlýðýnýn temelini
oluþturan “metafizik bir aydýnlanma zeminine” oturur. Özelde ise varsaydýðý
metafiziðin insan ve insan aklý tarafýndan
sürekli “beslenmesini bir zorunluluk” olarak
öne çýkardýðý için, kimi durumlarda, XIX.
Yüzyýlýn ikinci yarýsýnda “diyalektik ve tarihi
materyalizm” üzerine yapýlandýrýlan “gerçek
aydýnlanmaya” silik adýmlar atar. AlevilerBektaþiler, alýnyazýsýna karþý “kavga” vereceklerse eðer, her þeyden önce “Alevi
aydýnlanmasýný” güncelleþtirerek kendi
alýnyazýlarýný da kendi baþkaldýrýlarýnýn
“göbeðine” yerleþtirmek, kendilerini ve
ötesinde içinde bulunduklarý toplumu “tarihi
aþmaya” uyarlamak durumundadýrlar.
GEREKLÝ TELEFONLAR
Kaymakam
441 30 09
Kaymakamlýk Yazý Ýþ. 441 34 10
Sos. Yar. ve Day.
441 39 77
Özel Ýdare
441 31 01
Nüfus
441 31 02
Belediye Baþkaný
441 36 51
Milli Eðitim Müd.
441 30 16
Halk Eðitim Müd.
441 30 48
Askerlik Þubesi
441 30 10
Kapalý Spor Salonu 441 35 20
Devlet Hastanesi
441 30 15
Ýlçe Saðlýk Grup Bþk. 441 36 32
Tapu Sicil
441 32 49
C.Savcýlýðý
441 30 18
Adliye
441 35 38
Adliye
441 30 18
Kütüphane
441 30 19
Müze
441 30 22
Turizm Danýþma
441 36 87
Emniyet Amirliði
441 26 97
Karakol Amirliði
441 36 66
Jandarma
441 30 52
Ýlçe Tarým
441 30 20
Lise
441 37 74
Kýz Meslek Lisesi
441 31 08
Mal Müdürlüðü
441 30 56
Kadastro
441 35 37
Karaburna Belediye 453 51 30
Kýzýlaðýl Belediye
455 61 29
PTT.
441 35 55
T.M.O.
441 31 42
Ziraat Bankasý
441 33 26
Þoförler Cemiyeti
441 30 74
Esnaf Odasý
441 37 42
Tarým Kredi Koop.
441 32 76
TEDAÞ
441 31 42
HABER
15 Nisan 2006 Cumartesi
3
EÐÝTÝM-SEN HACIBEKTAÞ TEMSÝLCÝLÝÐÝ’NDEN KUTLU DOÐUM HAFTASINDA OKULLARDA YAÞANANLARA TEPKÝ
“Öðrenciler, ölüme ve
savaþa özendiriliyor”
HACIBEKTAÞ - Eðitim Sen Hacýbektaþ
Temsilciliði Temsilciler Kurulu baþkaný Ali
Kaim Yönetim kurulu adýna yaptýðý yazýlý
açýklamada: Hafta içinde Kutlu Doðum
Haftasý Bahane edilerek okullarda bizzat
diyanet görevlileri tarafýndan sýnýflara
girilerek, balon , çikolata, kitap daðýtýlmasýna
tepki gösterdi.
Ýlköðretim öðrencilerine daðýtýlan
Diyanet Yayýnlarýndan Peygamberimi
Seviyorum adlý kitapta, Milli Eðitim
Bakanlýðý Talim Terbiye Kurulunun “Okul
kitaplýklarýnda bulundurulabilir veya
ilköðretim öðrencilerine tavsiye edilir’’
izninin olmadýðýný, kitabýn içerik olarak arap
ve çöl kültürünü çaðrýþtýrdýðýný, öðrencileri
ölüme, savaþa, savaþlarda elde edilen
ganimetlerin paylaþýmýna özendirici ifadeler
bulunduðunu söyleyen Ali Kaim, çikolata ve
balonla promosyon ve Diyanet’in
propagandasýnýn yapýldýðýný bildirdi.
Kitapta yer alan; Hz. Muhammed’in
yaþamýna iliþkin bilgilerin zaten ders
kitaplarýnda mevcut olduðunu amacýn
öðrencileri
bilgilendirmekten çok
yönlendirmeye yönelik
olduðunu söyledi.
MEB Talin Terbiye
Kurulunun izni
olmamasýna raðmen bu
kitaplarýn okullarda bizzat
diyanet görevlilerince
daðýtýlmasýna Bakanlýk,
Valilik ve Kaymakamlýk
tarafýndan olur verilmesini
anlayamadýklarýný
söyleyen Kaim, laik bir
ülkede devletin kendi
koyduðu kurallarý
çiðnemesinin düþündürücü
olduðuna dikkat çekti.
Cumhurbaþkanýnýn duyarlýlýðýnýn ve son
açýklamasýnýn toplum tarafýndan
önemsenmesi gerektiðini söyleyen Kaim,
Türkiye’de bir çok sorunun yaný sýra irtica
sorununda ancak sivil inisiyatifle
çözülebileceðini askeri müdahalelerinin bir
çözüm olmadýðýný, 12 Eylül ve 28 Þubat
sürecinden sonra yaþananlarýn bunun bir
kanýtý olduðunu, bu süreçler sonucunda irtica
ve diðer sorunlarýn çok daha büyüdüðünü,
baþta siyasi partilere , derneklere, sendikalara
ve ülke sorunlarýna duyarlý diðer sivil toplum
örgütlerine büyük görevler düþtüðünü bildirdi.
Uzmanlar, orta öðretim kurumlarý sýnavlarý öncesi anne ve babalarý çocuklarýna baský
yapmamalarý konusunda uyardý.
‘Sýnav deðil, çocuðunuz önemli’
NEVÞEHÝR - Nevþehir Rehberlik ve
Araþtýrma Merkezi Müdürü Þahin Gürlek,
önümüzdeki günlerden itibaren zorlu sýnav
dönemi yaþamaya baþlayacak çocuklarýn,
ikinci okul yaþamlarýnýn belirlenmesine
yönelik sýnava yönelik çabalarýnýn
küçümsenemeyeceðini söyledi. Gürlek,
çocuklar için geçiþ dönemi sayýlabilecek bu
sürecin, anne ve baba iletiþiminin de en üst
seviyede olmasý gerektiðini vurguladý.
Gürlek, bu dönemde anne ve babalara büyük
sorumluluklar düþtüðünü, katý tutum ve
davranýþlardan uzak yaklaþým ile sevgi ve
þefkat gösteriminin, çocuðun kendine güven
düzeyini ön plana alacaðýný belirtti, Þahin
Gürlek, "Sýnavlar öncesinde çocuða, sýnavý
kazanýp- kazanmamasýnýn önemli
olmadýðýný, sözle ve davranýþlarla ortaya
konulmasý gerekir. Diðer yanda bu sözlü ve
davranýþsal yaklaþýmýn da çocuk tarafýndan
hissedilmesi, ortaya konulmaya çalýþýlan bu
yöntemin, ne denli doðru bir tarz olduðunu
yeterince ortaya koyacaktýr" dedi.
Rehberlik ve Araþtýrma Merkezi Müdürü
Þahin Gürlek, sýnav döneminde sosyal
iliþkilerinde büyük önem taþýdýðýný
vurgularken, çocuðu stresli ortama itecek
ve çocukta "duygu erozyonu' ortaya
çýkartacak tutumlardan sakýnýlmasýný isterken
þöyle dedi:
"Bu tür yaklaþýmlarýn özellikle sýnavlarda
baþarýsýzlýðýn belli baþlý sebeplerinden biri
olacaðý akýllardan çýkartýlmamalýdýr. Çocuðu,
diðer çocuklarla kýyaslamak sýnava
hazýrlanmaya çalýþan çocuklar için oldukça
sorun oluþturur. Her çocuðun bireysel,
fiziksel, duygu, düþünce ve davranýþ
farklýlýklarýný hiçbir zaman gözden uzak
tutulmamalýdýr. Her çocuk ayný nitelik içinde
deðildir. Çocuk üzerinde baský unsuru
oluþturmak, onlarý küçük görmek,
aþaðýlamak, elde edilen hatalý sonuçlarýn
hemen tenkit etmek, çocukta içe kapanýklýlýk
ve stresin baþlýca besleyicisidir. Çocuða
sevildiðini,istendiðini ve kendileri için
oldukça önemli olduðu duygusunu
kazandýrmaya çalýþýlmalý, sevgi ve þefkat
göstermenin çocuklarý þýmartacaðý
duygusuna kapýlmamalý. Sýnavlar olsun veya
olmasýn her zeminde çocuða inandýðýnýzý ve
güvendiðinizi her zeminde ifade edin."
Mustafa Özcivan
[email protected]
Pardon
Uzun süredir yazmayý planlayýp nereden baþlamaya
karar veremediðim yazýma sonunda pardon deyip
yazmaya baþladým. Önceleri düþüncem 10 yýllýk baþkanlýk
süremin içerisindeki çalýþmalarýmý, sürekli gündemde
olan alevi Bektaþi inancýna Hacýbektaþ ilçesinden bakýþýný,
yerel politikamý, Hacýbektaþ Veli Anma Törenleri ve
Kültür Sanat Etkinlikleri mi, yoksa sizlerle dostça sohbet
mi diye düþündüm. Ýleriki günlerde yukarýda belirttiðim
tüm konularda yazmak ve düþüncelerimi sizlerle
paylaþmak dileði ile ilk yazýma sizlere merhaba diyerek
baþlamak istiyorum.
Ýlk yazýmýn baþlýðýna PARDON dedim, dileyen
dilediði gibi yorum yapabilir. Pardon’un sözlük anlamý
(dil derneðinin 2. cilt 1063. saife) Fransýzca kökenli
"özür dilerim", "afedersiniz" demek. Ben de 15 yýl
cezaevinde yatmýþ ve suçsuzluðu anlaþýldýktan sonra
serbest býrakýlan bir insanýn hayatýný anlatan PARDON
filminden esinlendim. Ve tüm Hacýbektaþlýlara tüm
gözleri Hacýbektaþ üzerinde olanlara, Adýyaman
Gölbaþýlýlara, Erzurumlulara, Sivaslýlara, tüm Alevi
Bektaþilere PARDON dedikten sonra düþündüðünü direk
söyleyen biri olarak, insanlar ve toplumlar hakkýndaki
düþüncelerimi sizlerle paylaþacaðým. 10 yýllýk baþkanlýk
dönemim boyunca Hacýbektaþýn siyasal, toplumsal ve
ekonomik yapýsý ile alt yapýsýný bilen biri olarak dünyada
Çin’den, Kore’ye, Avustralya’dan, Singapura, Fransa’dan,
Hollanda’ya, Arnavutluk’tan, Macaristan’a ve de
Almanya’ya kadar görmüþ araþtýrmýþ ve de incelemiþ
biri olarak, ister bilirkiþi ister mühendis isterseniz önceki
belediye baþkaný olarak kabul edin, o ülkelerdeki çarþý
düzeninden, yerel yönetimlerin topluma yaklaþýmlarýný
2001 yýlýnda gündeme gelen YEREL GÜNDEM 21
projesini sizlerle paylaþacaðým. Neleri örnek almalýyýz
neleri almamalýyýz, yeri geldiðinde örneklerle açýklamak
isterim.
Son iki yýlýn bana kazandýrdýðý en güzel þey, kitap
okumak oldu. Bir de insanlarý daha objektif tanýmak ve
insanlarýn makam ve mevkii sahiplerine karþý dünyanýn
varolduðundan bu yana o malum hareketlerini izlemek.
Son iki ayda 10 tane kitap okudum. Evimde bin cilt
kitabým var. Günlük gazete okumadýðým zaman kendimi
boþ hissediyorum ve o gün uyuyamýyorum.
Bu deðerlendirmeyi þunun için söylüyorum. Sistem
ve yönetim; okumayan, düþünmeyen ve de örgütlenmeyen
toplum istiyor. Çünkü okuyan insan eleþtirir, örgütlenen
toplum hakkýný arar, insan olduðunu anlar. Ýnsanlar
okumasýn, örgütlenmesin, düþünmesin, yönetim ne derse
onu yapsýn, o zaman yönetmek daha kolay olur. Ancak
benim gibi düþünmüyor, beni eleþtiriyor, benim gibi
düþünmeyen beni eleþtiren herkes kötüdür. Bende,
düþünen, yazan, okuyan ve de eleþtiren insanlara, basýna
baský ile engel olurum, diye düþünen zihniyet çaðýn bilgi
ve iletiþim çaðý ve de 21 yüzyýl olduðunu, güneþin
balçýkla sývanmayacaðýný bilmiyor demektir (aslýnda
biliyor fakat toplumun bilinçleþmesi iþine gelmiyor.)
Kendisine Aleviyim, bBektaþiyim diyenler, AleviBektaþi kültüründeki "72 millete ayný gözle bakmak,
okumak en büyük erdemdir, düþmanýmýz kindir bizim"
ilkelerini ya bilmiyordur ya da kabul etmiyordur. Kaldýki
kendi insanýyla barýþýk olmayanlar, nasýl 72 millete ayný
gözle bakacaklar. Tabiki bu örnekleri çoðaltabiliriz. Yeri
geldiðinde kültür kenti olma isteðimizi anlatýyoruz, ama
ilçemizde çýkan günlük gazeteyi neredeyse (gücü yetse)
engellemeye çalýþýyoruz.
Bu gün ulusal gazetelerin patronlarý iktidarýn yanýnda
iken köþe yazarlarý o iktidarý en acýmasýzca
eleþtirebilmektedir, iþte demokrasi bu olmalýdýr. Bizler
bu örneði Hacýbektaþ’ta yaþamalýyýz, yaþatmalýyýz. Suluca
Karahöyük’ün bu duyarlýgý gösterdiðini ve de
göstereceðini biliyorum. Ayný duyarlýðý tüm kiþi ve
kurumlardan beklemek bu toplumun hakkýdýr, diye
düþünüyorum.
4 ARAÞTIRMA
12
Sonuç:
Hacý Bektaþ Veli tapýlacak bir kiþi deðildir.
Bilim ve kültüründen, düþüncesinden,
eyleminden, buyruklarýndan yararlanýlan bir
önderdir. Bir halk önderidir. Hacý Bektaþ Veli,
Alevi-Bektaþi çevreler için, iyinin, doðrunun,
erdemin, çalýþmanýn, üretmenin, dostluðun,
kardeþliðin, dayanýþmanýn, barýþýn, sevginin,
ulusal birliðin, ekonomik eþitliðin, birlikte çalýþýp
birlikte tüketmenin örnek adamýdýr. Bu yüzden
sevilir sayýlýr. Bu yüzdendir ki Hacý Bektaþ Veli
öðretisini alanlar halka ihanet etmemiþlerdir.
Tabi ki bu düþünce, eylem alanýndaki etkin
kiþiler içindir. Pir Sultan Abdal’ýn þu þiiri buna
örnektir. Yani Hacý Bektaþ Veli kaynaðý itici,
sürükleyici ve gerçekten de toplumcu ve
devrimci düþünceye yeni boyutlar getirmiþtir.
Bu þiirde þairin zulme, sömürüye baþ kaldýrýþýn
özdenliðini tüm insanlýða duyurusu vardýr.
Burada ozan, verilen bir sözün tutulmasýný, hakça
bir çýkýþýn yaþatýlmasýnýn ve daha da ileri
götürülmesinin andýný içiyor.
Koyun beni hak aþkýna yanayým
Dönen dönsün, ben dönmezem Pirimden
Pirimden dönüpte mahrum mu kalayým
Dönen dönsün ben dönmezem Pirimden
Benim pirim gayet ulu kiþidir
Ýþte kement, iþte boynum, asarsa
Ýþte hançer, iþte kellem, keserse
Dönen dönsün ben dönmezem Pirimden
Ulu mahþer olur, divan kurulur
Suçlu suçsuz gelir anda derilir
Piri olmayanlar anda bilinir
Dönen dönsün ben dönmezem Pirimden
PÝR SULTAN’ým arþa çýkar ünümüz
O da bizim ulumuzdur, Pirimiz
15 Nisan 2006 Cumartesi
Okunacak en büyük kitap insandýr
[email protected]
Hakka teslim olsun garip canýmýz
Dönen dönsün ben dönmezem Pirimden.
Pir Sultan Abdal
Halk düþmanlarýnýn Bektaþi þiirlerinden,
halk þiirlerinden ürkmeleri, korkmalarý, tepkili
olmalarý, kalabalýklara haykýran sanatçýlarý
sevmemeleri, hatta onlara zaman zaman kimi
“cahil” sürülerini saldýrtmalarý boþuna deðildir.
Bektaþi-Alevi þiiri süslemeci, bireyci sanata
deðil de bireyleri eðiten, geliþtiren bilgili kýlan
bir sanata önem veriyordu.
“Ýlk Bektaþi tekkeleri bir iþ kolu, köy
enstitüsü gibidir. Herkes bir iþ görür orada. Kimi
toprakta, kimi iþlikte çalýþýr, kimi duvar örer,
kimi aþ piþirir. Yunus’a da odun taþýma iþini
vermiþler. Kýrk yýl sýrtýnda odun taþýmýþ. Yunus
Emre’de tekkesinin ocaðýna odunu taþýrken
ahlayarak, puflayarak deðil, özene bezene her
getirdiði odun dümdüzmüþ. Neden diye soran
birine, “bu tekkeye odunun bile eðrisi giremez”
demiþ Yunus Emre (Arza Erhat, Ýþte Ýnsan-Ecce
Homo, Sayfa 8). Bektaþi tekkesine “odunu bile
eðrisinin girememesi” bu tekkelerin yani halk
okullarýnýn doðruluðunu, saðlýklý geliþme çizgisi
içerisinde olduðunu, senlik-benlik, iki yüzlülük,
riya, yalan, talan, içi-dýþý baþkalýk olmadýðýný
simgelemez mi? Eþitliðin, kardeþliðin,
doðruluðun olduðu yerde “eðrilik” de olmaz.
Olmak istese de barýnamaz.
Hacý Bektaþ Veli “bir gün tüm taatlerin
(inanç) yýkýlacaðýna”, inanýyor. Düþünce
sistemini bu temel üzerine oturtmuþtur. “Dinsel
acý, hem gerçek acýnýn dile getirilmesi, hem de
gerçek acýya karþý bir baþkaldýrmadýr. Din, ezilen
yaratýðýn inleyiþidir: Ruhsuz bir dünyanýn ruhu,
umutsuz insanlýðýn umududur. Din halkýn
afyonudur.” Bu görüþle Hacý Bektaþ Veli’nin
“her ne ararsan kendinde ara” sözünün
manasýndan doðan maddeci görüþü arasýnda
yakýn bir iliþki vardýr. “Afyonun etkisinden
kurtuldukça yeni yeni bilgiler edinmiþtir insan
oðlu. Cennet söz vermelerinden, cehennem
korkularýndan kurtuldukça daha çok bilinçlenmiþ,
yaþamý ve dünyayý deðiþtirmiþtir” (Muzaffer
Hacý Hasanoðlu, Milliyet Sanat Dergisi, Sayý
246).
Alevi-Bektaþilerdeki sýký disiplin, bir yerde
insaný gevþeklikten alý koyar. Onu tortu
düþüncelerin, metafizik inançlarýn, doðmalarýn
tutsaðý yapmaktan alarak hayatýn, gerçeðin,
insanýn, insanlýðýn içine getirir. Bu bir yerde
akýlcý, mantýkçý, yaþatýcý disiplindir. “Yalan
söylemek, haram yemek, baþkalarýna kötü gözle
bakmak, gýybet etmek (çekiþtirmek, arkasýndan
söylemek) yasaktýr. Çalýþmak, üretmek, bir iþ
görmek hayatýn koþuludur. Kanaatkar olmak,
baþkasýný ayýplarýný örtmek, sözünde durmak,
vefalý olmak, herkese iyilik etmek, herkese
yardým etmek, kendi gölünü arýtmak. Her sýnýf
halk, yoksul, zengin, yüksek mevkideki kimseler
arasýnda ayrým yapýlmaz. Hangi düzeyde olursa
olsun, bütün insanlar bir tutulur. Kibirlenmemek,
gururlanmamak, büyüklük taslamak yasaktýr.
Herkese iyilik yapýlýr, sýkýntýlar karþýsýnda sabýrlý
olmalarý salýk verilir (Cahit Öztelli, Bektaþi
Gülleri, Sayfa 134).
Sonuç bölümündeki iyiliklerin yapýlýp,
kötülüklerin dýþlandýðý bir dünya göz önüne
getirelim. Nasýl bir dünya gözlemlemeyi siz
sayýn okuyuculara býrakýyorum.
Hacýbektaþ Tarihçesi:
Ýç Anadolu Bölgesinde önce Kýrþehir’e daha
sonra Nevþehir iline baðlana Hacýbektaþ turistlik
ve kültürel zenginliklere sahip bir ilçe merkezidir.
Haritada 38 ve 39. Kuzey paralelleri ile 34 ve
35 derece doðu meridyenleri arasýndadýr. Baþkent
Ankara’ya 230 km., Kýrþehir’e 44 km.,
Nevþehir’e 48 km., Kayseri’ye 90 km.
uzaklýktadýr. 666 km kare araziye sahiptir. Ýlçe
merkezine baðlý 30 köyü ve 2 beldesi vardýr.
Beldeleri: Karaburna ve Kýzýlaðýl’dýr.
Hacýbektaþ’ýn denizden yüksekliði 1270 metredir.
Kuzeyinde Kozaklý, Batýsýnda Mucur,
Doðusunda Avanos, Güneyinde ise Gülþehir
ilçeleri bulunmaktadýr. Halkýn çoðunluðu
çiftçilikle uðraþýr. Tahýl, sebze üretimi ve
hayvancýlýkla da gelir kaynaklarýnýn bazýlarýdýr.
Baþka bir gelir kaynaðý ise taþ iþçiliði olan
atölyelerdir. Burada üretilen hediyelik eþyalar
(þamdan, þekerlik, vazo vs.) hazýrlanýp esnaflarýn
yararlandýðý iyi bir gelir kaynaðý olmuþtur. Ýlçede
okuma-yazma oraný %98 olup Türkiye
ortalamasýnýn üstündedir. Yurtdýþýnda ve
yurtiçinde 8-10 bin dolayýnda Hacýbektaþlýnýn
yaþadýðý bilinmektedir. Hacýbektaþ’ta mevcut 3
tane ilköðretim okulu, çok programlý lise, kýz
meslek lisesi ve meslek yüksek okulu vardýr.
Ýlçenin içindeki Sulucakarahöyük’te yapýlan
kazýlar, etrafta bulunan tarihi yerler ve elde
edilen diðer tarihi eserlerden, Hacýbektaþ’ýn
Prehistorik(tarih öncesi) çaðlardan beri (M.Ö.
3000) yerleþim yeri edindiði anlaþýlmaktadýr.
Ankara Dil Tarih, Coðrafya Fakültesi öðretim
üyelerinden Prof. Dr. Kemal Balkan tarafýndan
Sulucakarahöyük’te 1967-1970 yýllarý arasýnda
yapýlan kazýlarda Hitit (M.Ö. 1800-1200),
Phrygra (M.Ö. 1200-950), Roma (M.S. 18-395)
ve Bizans (M.S. 395-1074) dönemlerine ait üç
kültür katmaný ve bu devirlere ait çok sayýda
tarihi eser bulunmuþtur.
(SÜRECEK)
15 Nisan 2006 Cumartesi
TERHÝS
BAYRAMLIK
Koyunlar keçiler ve koçlar için
Ne kadar bayramsa Kurban Bayramý
Bu barýþ var ya, bu barýþ
Cephedekiler için o kadar barýþ
Can Yücel
HARBE GÝDEN
Tezkere var,
emir gelmiþ, dediler.
Hafikli Zeynel' le Zileli Saim
bizden müjde istediler.
Traþ olduk.
Giyindik gri, lacivert
renk renk esvaplarýmýzý.
Sonra haber geldi,
hazýr olun, diye,
yolculuk akþama.
Ve Maksut çavuþ,
son cigarasýný ikram etti ayrýlýrken,
bir senedir kavgalý olduðu adama.
SÜNGÜ
Kardeþ payý
yapmak için mi
uzattýn süngünü
elimdeki
elmaya
Sunay Akýn
Harbe giden sarý saçlý çocuk!
Gene böyle güzel dön;
Dudaklarýnda deniz kokusu,
Kirpiklerinde tuz;
Harbe giden sarý saçlý çocuk!
A. Kadir
ÖLÜ ASKER
Orhan Veli
TAÞTAN ASKER
Ýlk oyuncak neydi?
Kilden mi yapýlmýþtý, sazlardan mý?
-Taþtan bir asker yaptým
kurtarsýn diye babamý,
sonra boyadým onu
yaðmurla.
Asker, daðlarý aþ bu gece,
o iri adamýn maðarasýna git,
köþede duran babamý getir.
Ülkü Tamer
- Kimin kurþunu öldürmüþ onu?
- Bilen yok.
- Nereliymiþ?
- Jovellanos' lu diyorlar.
- Nerede bulmuþlar?
- Yolun yanýnda yatýyormuþ,
öteki askerler görmüþ.
- Kimin kurþunu öldürmüþ onu?
Gelip öpüyor onu niþanlýsý;
anasý geliyor sonra aðlýyor.
Sonra da yüzbaþý çýkageliyor.
baðýrýyor:
- Gömün onu!
Dan! Dan! Dan!
1
GÝDÝYOR ÖLÜ ASKER.
Dan! Dan! Dan!
YOLUN YANINDA BULMUÞLAR
ONU.
Dan! Dan! Dan!
BÝR ASKERDEN NE ÇIKAR.
Dan! Dan! Dan!
DAHA NE ASKERLER VAR BÝZDE.
Nicolas Guillen (Küba,1902)
(Çeviren: Ülkü Tamer)
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
SOLDAN SAÐA :
1) 2000 yýlýnda "Kýrýlgan Kuleler" adlý öyküsüyle Haldun
Taner Öykü Ödülü sahibi yazarýmýz. 2) Diþi tutsak. -Çýkar
yol, çare. 3) Yön, taraf. -Býrakýt. 4) Bir devleti baþka bir
devlet katýnda temsil eden kimse, sefir. -Bahçeli, büyük
ev. 5) Borudan kol almakta kullanýlan baðlantý parçasý. Ýsviçre'nin baþkenti. -Beyaz. 6) Tarým topraðý. -Dingil. 7)
Oktan ya da kýlýçtan korunmak için savaþçýlarýn kullandýðý
korunmalýk. 8) Tersini söyleyerek alay etme. -Hadise. 9)
Vücut örtüsü. -Alkol derecesi. 10) Yemin. -Doyum.
2
3
1) Kurul. -Burmalý çivi. 2)
Soyluluk. -Evcil bir geyik. 3)
Yargýsýz infaz. -Bir çalgýyý
doðru ses vermesi için
ayarlama. 4) Rütbesiz asker.
-Eski yahudilere verilen ad.
5) Topraðýn kayýp akmasýný
Uluslararasý Westland
Maratonunda birinci oldu.
1981. 58 TÖB-DER yöneticisi
öðretmen hakkýnda dava açýldý.
80 sanýklý Türkiye Ýþçi Partisi
davasý Ýstanbul'da baþladý.
1982. 64 idam istemli ve 689
sanýklý Yeni Çeltek Devrimci
Yol davasý Amasya'da baþladý.
1983. Ýstanbul Sýkýyönetim
Komutanlýðý vatandaþlýktan
çýkarýlan Yýlmaz Güney ve Cem
Karaca'ya ait her türlü eserin
basým, yayým, daðýtým ve
bulundurulmasýný yasakladý .
1986. Baþbakan Turgut Özal
hükümeti, IMF ve Dünya
Bankasý'na Türkiye'nin büyüme
hýzýnýn düþeceði güvencesi
verdi.
1989. Radikal Yeþiller çevre
kirliliðinde büyük rol oynayan
"pet þiþe"ye karþý bir kampanya
baþlattý.
1994. Ýstanbul Büyükþehir
Belediyesi'nin seçim sonrasý ilk
toplantýsý, Baþkan Recep Tayyip
Erdoðan'ýn Fatiha okumasýyla
baþladý.
1997. Resim ve seramik sanatçýsý
Seniye Fenmen'i kaybettik.
2000. Siyanürlü altýna karþý çýkan
Bergamalý köylülere,
"Yaþadýklarý çevreyi korumak
için onurlu baþkaldýrýlarý"
nedeniyle Çaðdaþ Gazeteciler
Derneði (ÇGD) tarafýndan özel
ödül verildi.
Bugün Doðanlar:
1452. Rönesans'ýn öncülerinden
Ýtalyan, ressam, mimar, bilimci,
mucit Leonardo da Vinci.
1858. Fransýz sosyolog Emile
Durkheim.
Bugün Ölenler:
1980. Fransýz düþünür, yazar,
varoluþçuluk akýmýnýn öncüsü
Jean-Paul Sartre.
1986. Fransýz yazar Jean Genet.
1990. Efsanevi sinema oyuncusu
Greta Garbo öldü.
1998. Kamboçya'nýn eski lideri Pol
Pot, Kýzýl Kmer tarafýndan
çarptýrýldýðý müebbet hapis
cezasýný çekerken.
4
5
6
7
8
YUKARIDAN
AÞAÐIYA :
1865. Bir gün önce suikastte
tabancayla vurulan ABD
Cumhurbaþkaný Abraham
Lincoln öldü.
1929. Ýstanbul'da terzilik mektebi
açýldý.
Ankara Etnografya Müzesi'nde
Birinci Genç Ressamlar Sergisi
açýldý. Nurullah (Berk), Cevat
(Dereli), Refik Fazýl (Epikman)
gibi sanatçýlarýn eserleri
sergilendi.
1933. Ankara-Ýstanbul tarifeli uçak
seferleri baþladý. Hükümet, ayný
gün, Samsun-Çarþamba
demiryolu hattýný satýn aldý.
1945. Zeytinyaðýnýn karneyle
satýlmasýna karar verildi.
1946. Þair Necip Fazýl Kýsakürek,
Sümerbank'a hakaret ettiði
gerekçesiyle üç buçuk ay hapis,
115 lira para cezasýna çarptýrýldý.
1956. Türkiye milli takýmý
Macaristan'ý serbest güreþte 80 yendi.
1967. New York ve San
Fransisco'da, 200 bin kiþi
Vietnam Savaþý'ný protesto etti.
1969.Ýstanbul Þehir Tiyatrolarý
sanatçýlarý ve çalýþanlarý greve
gitti.
1970. Ýlk elektronik hesap
makinesini Japonlar buldu.
1972. 136 yaþýndaki Mehmet Ýnce
ilk kez hastalandý.
1973. Duruþmalara baþörtülü giren
kadýn avukatýn Ankara
Barosu'ndan kaydý silindi.
1978. Koþucu Veli Ballý,
Hollanda'da yapýlan 9.
9
10
önlemek için yapýlan kalýn duvar. -Bir sayý. 6) Mektuplar
veya yazýlar. -Kimyada, Galyum'un simgesi. 7) Çok ince
bir Ýran ipeði. -Büyük atardamar. 8) Ýshal, sürgün. -Mana.
9) Gevezelik. -Bayaðý, sýradan. 10) Tepkime.
Ayrýntý için:
http://www.bianet.org/diger/arsiv.htm
6
15 Nisan 2006 Cumartesi
Hayvanlara 'kötü muamele'nin cezalarý artýyor
[Sesonline] ANKARA- Temel
ceza yasalarýna uyum öngören
tasarýyla, "Hayvanlarý Koruma
Kanunu" ndaki idari para cezalarý
artýrýlýyor. Buna göre, saðlýksýz
þartlarda kurban kesenlere 1500 YTL,
hayvanlara kasýtlý olarak kötü
davrananlara 300 YTL para cezasý
verilecek. Pitbull üretenlere ve
satanlara 3 bin YTL ceza verilecek.
TBMM Baþkanlýðý’na sunulan Temel
Ceza Kanunlarýna Uyum Amacýyla
Çeþitli Kanunlarda Deðiþiklik
Yapýlmasýna Dair Kanun Tasarýsý,
Hayvanlarý Koruma Kanunu’nda bazý
deðiþiklikler öngörüyor.
Buna göre, Hayvanlarý Koruma
Kanunu’na muhalefet edenlere verilen
idari para cezalarýndan tahsil edilen
miktarýn tamamý, ilgili belediyenin
hesabýna aktarýlacak, bu para amaç
dýþýnda kullanýlamayacak.
Yürürlükteki yasaya göre, idari para
cezalarýndan tahsil edilen miktarýn
yüzde 80’i, ilgili belediyenin hesabýna
aktarýlýyor.
Hayvanlarý Koruma
Kanunu’ndaki idari para cezalarý,
tasarýyla, günün ekonomik koþullarýna
göre yeniden belirleniyor. Tasarýyla,
toplu yaþanan yerlerde beslenen,
barýndýrýlan kedi ve köpeklerin
kontrolsüz üremelerinin önüne
geçmek için yükümlülüklerini yerine
getirmeyen hayvan sahiplerine verilen
250 YTL idari para cezasý, 300
YTL’ye çýkarýlýyor.
Ýnsan, hayvan ve çevre saðlýðý
açýsýndan gerekli önlemleri almayan
hayvan sahibine, 200 YTL para cezasý
uygulanacak. Sahipsiz ya da güçten
düþmüþ hayvanlarýn, Hayvan Saðlýðý
Zabýtasý Kanunu’nda öngörülen
durumlar dýþýnda öldürülmesi
durumunda, hayvan baþýna 500 YTL
olarak uygulanan idari para cezasý,
600 YTL’ye yükseltilecek.
Cerrahi amaçlý müdahalelerle ilgili
hükümlere aykýrý davrananlara hayvan
baþýna verilen 150 YTL para cezasý,
200 YTL’ye çýkartýlacak. Bir hayvan
neslini yok edecek müdahalede
bulunanlara, hayvan baþýna 7 bin 500
YTL olarak uygulanan ceza, 10 bin
YTL olacak. Hayvanlarý, bilimsel
Dilimizdeki hayvanlar
Yalçýn Yusuoðlu
EN YAYGIN KÜFÜRÜMÜZ NEDEN 'EÞEK'?
olmayan, insan ve çevre saðlýðýna
yönelen önlenemez tehditler bulunan
acil durumlar dýþýnda yavrulama,
gebelik ve süt anneliði dönemlerinde
hayvanlarý öldürenlere, her hayvan
baþýna 600 YTL ceza verilecek.
olmayan teþhis, tedavi ve deneylerde
kullananlar, 1200 YTL para cezasýna
çarptýrýlacak.
Ýzinsiz hayvan ticareti yapanlara
ve bu konudaki mevzuata aykýrý
davrananlara uygulanan 2 bin 500
YTL’lik ceza, 3 bin YTL’ye
yükseltilecek.
Hayvanlarý, doðal kapasitesini
veya gücünü aþacak þekilde veya
yaralanmasýna, gereksiz acý
çekmesine, kötü alýþkanlýklara
özendirilmesine neden olacak
yöntemlerle eðitenlere verilen 1250
YTL para cezasý, 1500 YTL’ye
çýkarýlacak.
KURBAN KESÝMÝ
Hayvanlarý, hijyenik kurallara ve
usulüne uygun kesmeyenlere verilen
ceza, hayvan baþýna 500 YTL’den
600 YTL’ye çýkarýlýyor. Kurbanlarýný
saðlýk þartlarý ve çevre temizliðine
uygun olarak kesmeyenlere verilen
1250 YTL idari para cezasý ise 1500
YTL’ye yükseltilecek.
Kanuni istisnalar ile týbbi ve
bilimsel gerekçeler ve gýda amaçlý
HAYVANLARA KÖTÜ
DAVRANANLARA 300 YTL
Hayvanlara kasýtlý olarak kötü
davranan, hayvanlarýn kesin olarak
öldüðü anlaþýlmadan vücutlarýna
müdahalelerde bulunan, kesim için
yetiþtirilmiþ hayvanlar dýþýndaki
hayvanlarý ödül, ikramiye ya da
primolarak daðýtan, hayvanlarla cinsel
iliþkide bulunanlara verilecek
cezamiktarý 300 YTL’ye çýkarýlýyor.
Pitbull Terrier ve Japanese Tosa
gibi tehlikeli hayvanlarýn üretimi,
sahiplendirilmesi, Türkiye’ye
sokulmasý, satýlmasý ve reklamýnýn
yapýlmasý, sergilenmesi gibi suçlar
karþýlýðýnda, hayvan baþýna 3 bin YTL
idari para cezasý verilecek.
Hayvana çarpan ve ona zarar veren
sürücü, onu en yakýn veteriner hekim
ya da tedavi ünitesine götürmekle
yükümlü olacak. Buna aykýrý
davranan, 300 YTL para cezasý alacak.
Hayvanat bahçelerinde, hayvanlarý
kötü þartlarda barýndýranlara verilecek
para cezasý da hayvan baþýna 600
YTL’den 700 YTL’ye yükseltilecek.
Yine, en yaygýn küfürler arasýnda
“eþek" gelir, biraz daha
þiddetlendirmek isterseniz, “eþþek''
diye þeddeli okursunuz, daha da
aðýrlaþtýrmak isterseniz, adamýn
babasýný da katarak “eþþoðlu eþþek''
dersiniz. Asýrlardýr insanlarýn kahrýný
çeken o sevimli, cefakâr hayvandan
ne kötülük gördük ki, en yaygýn
küfürümüz onun adýyla anýlýyor. O
kadarla da kalmaz, yeri gelir “Eþek
ölür, eþeklik baki kalýr'' diyerek
hayvancaðýza hakaret üzerine hakaret
yaðdýrýrýz. Hayvancýk ölse bile, ona
yakýþtýrdýðýmýz olumsuz vasýf sürer,
insan ölür, insanlýk baki kalýr, demek
ne denli olumlamaysa, gene insana
ait olan “eþeklik'' onun tam tersidir,
biz ise birincisini kendimize,
ikincisini eþeðe yakýþtýrmýþýz. Eþek’i
sövgü olarak kullanmasak bile,
istihzayla karýþýk þaka vesilesi
yapmýþýzdýr. Mesela, Nasreddin
Hoca’dan söz ederken onun
"karakaçaný"na da gülmeyi
unutmayýz. Veya fýkra anlatýrýz:
"Hoca Nasreddin tasarruf etmek için
bir süre eþeðine yem vermez, sonra
karakaçan sizlere ömür, “nallarý
diker'', Hoca da hayýflanýp durur:
“Hay canýna yandýðýmýn, tam açlýða
alýþýyordu ki, ömrü vefa etmedi
zavallýnýn'' der, diye güleriz.
Güldüðümüz Hoca’nýn kendisi
olacaðýna, ondan çok, “açlýða
alýþamayýp da, terk-i dünya eden
zavallý karakaçan''dýr. Benim
çocukluðumda, büyüklerimiz
baþkalarýnýn yanýnda eþekten söz
edeceklerse, özür dilerlerdi: Biçarenin
adýný kulanacak olsalar, örneðin,
“hâþâ huzurdan, sütçünün merkebi
hastalanmýþ, bugün süt gelmedi''
derlerdi. Resmi dilde de eþek kelimesi
tabi ki, ayýptý. Arazi çalýþmasý yapan
teknik elemanlar aðýr malzemeleri
yükseðe taþýtmak için bazen eþek
veya katýr kiralarlar, sahiplerine
ödedikleri paralarý “mekkâre''
kelimesiyle kayda geçerler.
Askeriyede “sürgün katýrlar'' vardý,
binicisini sýrtýndan atarak
yaralanmasýna neden olan, bakýcýsýný
ýsýran katýrlarý –cezaen “Doðu’ya
sürülen memurlar gibi''- uzaktaki
baþka bir birliðe sürgün ederlerdi.
Eþeði en olumladýðýmýz cümle ise ne
yazýk ki dirisi deðil, ölüsüdür: “Ölmüþ
eþek kurttan korkmaz'' diyerek,
korkacak, kaybedecek bir þeyimiz
olmadýðýný söyleyeriz, cesaret
gösterisinde bulunuruz, eðer özne
bizsek, kendimizi eþek yaparýz.
“Kurt gibi'' deyimi bazan açlýk
için kulanýlýr, ayrýca “kurt'' tecrübe
ve kurnazlýðýn birleþmesidir, yerine
göre övgü, yerine göre sövgüdür.
Ýnsanlarýn çýkar için birbirlerini
ezdikleri, yokettikleri kýyasýya
mücadele ortamlarý “Kurtlar Sofrasý"
dýr. Veya, Fransýzca’da da rastladýðým
insanýn insana kötülük ettiðini
söylemek için “Ýnsan insanýn
kurdudur'' sözü vardýr. Köpeði
sevenlerin, evlerinde köpek
besleyenlerin dilinde bile hafifi “it'',
aðýrý “itoðlu it", daha aðýrý
"köppoðlusu" bulunur. Domuz,
sadece Müslümanlar ve Yahudiler
için deðil, domuzu dinsel ve
geleneksel olarak yasaklamamýþ
toplumlarda da antipatiktir. Domuz
sanýrým her dilde aðýr bir küfürdür.
Bu özellik onun bitkilere zarar
vermesinden ileri geliyor olsa gerek.
(Sesonline)
Sahibi: Hacýbektaþlýlar A.Þ. adýna Naci Özçelik Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Aydýn Þimþek Genel Yayýn Yönetmeni: Osman Çoban
Yönetim Yeri: Çarþý içi Esnaf Kefalet Koop. binasý kat: 2 Hacýbektaþ/ Nevþehir Tel-Faks: 0384 441 39 47
E-mail: [email protected] Þirket e-mail: [email protected] E-groups: [email protected] Web:
www.hacibektaslilar.com Baský: Hacýbektaþlýlar A.Þ. Matbaasý Bala Mah. Bektaþ Efendi Sk. No: 38 Hacýbektaþ
Tel-Faks: 0384 441 29 16 Pazar günleri yayýnlanmaz. Yayýn Türü: Yerel Süreli Yayýn
Suavi Cesur
Saðanak Yaðmur
En Yüksek 0C
En Düþük 0C
20
11
Camcý Cafer Sümen
Küçük yaþýmdan beri yaþlý insanlarla
arkadaþlýk yapmayý, onlarla konuþmayý hep
sevmiþimdir. Gençlik yýllarýmda iþte bu yüzden,
yaþýtým olan arkadaþlarým tarafýndan zaman
zaman .'Ne zevk alýyorsun bu yaþlýlardan, yarenin
deðil, yoldaþýn deðil' eleþtirildiðim de olmuþtur.
Nasýl unuturum Gosturun Hüseyin'i, Celilin
Þaban'ý,Bekri Bektaþ'ý,Ayakkabýcý
Hacý'yý,Kahraman Karabacak'ý saygý ile andýðým,
amca, dayý dediðim bu yüce insanlarý.
Gazeteyi çýkarmaya baþladýðýmýz günden
itibaren, benim yaþlý ve tarih olarak tanýmladýðým
insanlara karþý, muhabbet etme zaafým yine
depreþti. O gün bu gündür mümkün olduðunca
aksatmadan, her hafta bir tanesini Gazetemizin
Bir Ýnsan köþesine konuk ediyorum, yani
ölümsüzleþtirdiðimi düþünüyorum..
Yaþamýnýn sonbaharýnda olan bu insanlar,
doðduðu günden bu güne hayatýný anlatmaya
baþladýðýnda, öylesine heyecanlý, öylesine
duygusal anlar oluyor ki, sanki o günlerin acýsýný
tatlýsýný yeniden yaþýyorlar. Bundan da mutlu
oluyorlar, deþarj oluyorlar, önemsendiklerini
hissediyorlar.
Yine böylesine duygularla dolu, baharýn
kendini Hacýbektaþ ta iyice hissettirdiði bir
günde, düþtük yollara. Vardýk çaldýk kapýsýný
CAMCI Cafer Amcanýn .Uzun süredir
görmüyordum kendisini,bahar mevsiminde
evinin önündeki bahçede uðraþýrken bulacaðýmý
düþlemiþtim, içerde otururken buluþtuk,'bahçede
çalýþýp biraz önce içeriye girdiðini söyledi,
yanýlmadýðýmý anladým
Kendisini ziyaret edeceðimi biliyor olmalý
ki, yýllardýr kaleme aldýðý ve hayatýný yazdýðý
51 sayfalýk el yazýsý notlarýný gösterdi, biraz zor
okunduðumu, onun için hayatýný kendisinin
anlatmasýný rica ettim kýrmadý. Aslýnda ben, o
anlatýrken yukarýda bahsettiðim duygularý
yaþamasýný istiyordum. öylede oldu. Dinleyelim
mi? E hadi o zaman dinleyelim Cafer amcayý:
“1920 doðumluyum 86 yaþýndayým, biri kýz iki
kardeþiz. Babam ben 3 yaþýnda iken öldü, kýz
kardeþim babam öldükten 6 ay sonra doðdu,
yani anlayacaðýn 3 yaþýnda babasýz, yetim
kaldým. Büyüklerimiz anlatýrlardý babam
öldükten sonra ben dýþarýda oynarken, çöple
mezar kazarmýþým, ne yapýyorsun? diye
sorduklarýnda babama mezar kazýyorum
dermiþim.
Aklým yetince 1927 de Ýlkokula girdim. Þu
anda Etnografya Müzesinin olduðu yerde bizim
okulumuz vardý. 1929 da büyük kýtlýk oldu,
bulgur unu, mýsýr unu ile geçinmeye çalýþtýk.
Ekmek bulamýyorduk, yazýdan (arazi) burçaklýk,
kenger ve çeþitli otlar toplayarak, bulgur unu
ile karýþtýrýp yemek yapýyor karnýmýzý
doyuruyorduk. Genç yaþta dul kalan anam, bizi
geçindirmek için onun bunun arpasýný yolmaya
giderdi. 40 gün hiç ara vermeden gittiðini
biliyorum, günlük 25 kuruþtu. Eskiden arpalar
yazýn ekilirdi, orakla arpa yolmaya gidilirdi,
sabah güneþ doðmadan kalkýlýr, akþam güneþ
battýktan sonra eve dönülürdü.
1,5 Yýl eski yazý okudum ama bir türlü
Arapçayý ve okumayý öðrenemedim. 3 Kasým
1928 de yeni yazý çýktý, Baþ
öðretmenimiz Mucurlu Ahmet
Gýray sayesinde 6 kiþi okumayý
öðrendik .Aslýnda ekonomik
olarak okuyacak hiç
durumumuz yoktu. Kekeç
Hüseyin'in oðlu Muzaffer Oral
bana maddi olarak yardýmda
bulundu öyle okudum, 1933
yýlýnda okulu bitirdim.
Kekeç Hüseyin, Ankara da
bir mütaahit'in yanýnda 4-5
kamyonla kum ve taþ taþýma
iþlerinde çalýþýyordu, ben de
Ankara'ya çalýþmaya gittim,
onun evinde yattým kalktým. 20
kuruþ yevmiye ile4-5 ay
oyuncak ve eðlencelik sattým
6 lira biriktirdim.
Hacýbektaþ'a döndüm bir çerik mercimeðe
3 ay çalýþýyorum, öküz güdüyorum, hak ettiðim
parayý alamadýðým da oldu. 1934 den 37'ye kadar
karýn tokluðuna el iþinde çalýþtým. 1938 de.
tekrar Ankara'ya gittim, bahçývanlýk yaptým bir
mütaahit'in yanýnda boyacýlýk yaptým. Mütaahit
ile birlikte Kýrýkkale'ye geldik 1938 Akpýnar
depremini orada yaþadým. Tekrar Hacýbektaþ'a
döndüm 1940 yýlýnda evlendim, ayný yýl askere
gittim, Alman harbinde Hadim köyde askerdim,
bize 3 ay boyunca tank mevzisi kazdýrdýlar.
Askerde izine gitmek isteyenlere kur'a
çektiriyorlardý, Anapýnarlý bir arkadaþýmla
birlikte çektik sans ona çýktý. Ben gitmiyorum
sen evlisin benim yerime sen git dedi. 1 Ay izine
geldim, boyacýlýk yaptým Yusuf Ulusoy'un evini
boyadým, bana 15 gün rapor aldý 45 gün boyunca
çalýþtým 15 lira para biriktirdim. Hayat o kadar
zor ki askerde 20 gün daha izin kullandým, bu
sürede eve gelmedim Ýzmir'e fuar da çalýþmaya
gittim, çalýþtým ve para biriktirdim. 33 Ay askerlik
yaptým.
1944 Yýlýnda Ankara da çalýþýrken,
Hacýbektaþ'ýn o zaman ki Belediye Baþkaný Halil
Özcan kayýn babama, 'Damadýný çaðýr Belediye
de tahsildar olarak çalýþsýn' demiþ. 6 Ay
tahsildarlýk yaptým vezne kadrosuna geçtim.50
Lira aylýk alýyordum, bunun 25' ni harcýyorduk
25 lirasýný artýrýyordum. Sevgi yolunun Türbe
tarafýnda sýra dükkanlar vardý. Belediye istimlak
etti ve halka sattý birini de ben aldým. Hacýbektaþ
1948 de kaza oldu ben de Belediyeden ayrýldým.
Çarþýda esnaf olarak çalýþtým. Bakkallýk,
manifaturacýlýk ve camcýlýk yaptým. 1975’de
Hüseyin askerden gelince dükkaný ona devrettim.
1981 Yýlýnda Bað-Kur’dan emekli oldum. 66
yýldýr baþý beraber eþimle birlikteyim” diyen
Cafer amcaya, “Kýssadan hisse, hiç mi olay
yaþamadýn? Bir de Cafer Sümen gömüden altýn
buldu öyle zengin oldu diyorlar, bunlara ne
diyeceksin?” dedim.
“Bir gün Hýdýrlar Köyünden bir kadýn, kýrýk
camlarýnýn ölçüsünü almýþ getirdi. Camlarý
kestim verdim gitti, ölçüyü yanlýþ aldýðý için
büyük gelmiþ bir çýký içerisinde tekrar getirdi,
bunlarý hazýrla ben alacaðým dedi gitti. Çýkýyý
açtýðýmda gözlerime inanamadým, camýn yanýnda
bir boðaz dolusu gremsiye altýn, aldým cebime
koydum Kadýn geldi çýkýyla camlarý aldý gitti,
ertesi gün geldi ki korkmuþ, rengi atmýþ bir halde
durumu anlattý, cebimi gösterdim yeniden
bulmuþa döndü, sevindi, dualar etti. Dürüstlüðün,
insanlýðýn bu olduðunu düþünüyorum.
Altýn bulduðumu söyleyenler konusuna gelince.
Ben çarþýda tuvalete gitmem, kumar oynamam,
içki içmem, sigara da içmem. Böyle olunca her
gün bir altýn aldýðýmý düþünüyorum” diyor
bilgece Camcý Cafer Sümen amca.
Saðlýklar, esenlikler diliyorum.