2004-07-04 Hürriyet - 360 Derece Araştırma Grubu

Transkript

2004-07-04 Hürriyet - 360 Derece Araştırma Grubu
4 Temmuz 2004
Hadi ULUENGİN [email protected]
360 derece
Tekne marangozundan sinema yönetmenine; profesyonel balıkçısından caz piyanistine, dört
dörtlük amatörlerden oluşan ‘360 Derece Araştırma Grubu' adlı yirmi bir pırıl pırıl insan;
İzmir'in Urla'sında iki ayrı tekneyi kendi elleriyle inşa ediyor.
ZAHİR yedi tepeli şehrin öz suyundan olacak, büyükbabam, atababam, onun babası, hatta hatta onun
da babası, uzanın uzanabildiğiniz kadar, şeceremdeki tüm ecdadım için ‘Bahriye-i Şahane-i Osmaniye
zabitanındandır' yazar.
Buna bir de, ‘Muavenet-i Milliye' süvarisinden ‘Nusret Mayın' çarkçıbaşısına bilimum amcalarımı,
dayılarımı, eniştelerimi falan da eklerseniz, gerçekten denizci bir familyadan indiğim zerre kuşku
götürmez.
Nitekim, soyadı kanunu çıktığında ‘yüksek şûra'da toplanan aile meclisinin deryanın ‘engin'ini ‘ulu'ya
kavuşturmak kararı alması buradan kaynaklanır.
FAKAT, yukarıdaki gidişat pederimin kuşağında nihayete ermiştir..
Kabul, Salacak'tan İzmit'e orsa alabanda yelken açmayı sürdürmesi veya kuzenlerimin de Kandilli'den
Bebek'e çalakulaç mekik dokumayı ‘ahval-i adiye' addetmesiyle geleneğin belki bir nebze daha devam
etmiş olduğu söylenebilir.
Ancak yine de, buradan itibaren ‘denizcilik' bir meslek olmaktan çıkar.
Babamın desinatör fırçasına, amcamın ise mimar gönyesine; sonra da onların çocukları olan bizlerin yine
kalem ? kağıt ? planş işlerine kaymasıyla birlikte, soyadımıza rağmen ‘engin' faslı kapanmıştır.
Daha doğrusu, öyle sanıyorduk!
ÖYLE sanıyorduk, çünkü Batu'yla birlikte her bir şey tekrardan değişti.
Canın ciğerim yeğenim daha emeklemeden yüzmesini ve de konuşmadan dalmasını öğrendi desem
yeridir. Kerata haniyse dalgaların köpüğünde doğdu.
Genetikbilim dağarcığım yok, onun için kesin hükümde bulunamayacağım ama, aradan iki kuşak
geçtikten sonra ecdadımızın mirasını o devraldı.
Denizin ‘engin'ini tekrar familya soyadımıza taşıdı...
Şimdi su ürünleri mühendisidir ama, Batu diplomanın ötesinde işler yapıyor.
BİRAZ geriye döneyim, ‘Doğan Kardeş Yayınları'nın büyüsünde boy atmış olan benim kuşağım, aynı
zamanda ‘Kon-Tiki' rüyasıyla hayata yelken açmıştır.
Hani şu, Okyanusya'daki Polenezya yerlilerinin Güney Amerika'dan oralara göç etmiş olduğunu
ispatlamak için, balsa ağacı gövdeler ve onların sarmaşık halatları dahil her birşeyi o vakitlerin
malzemesine göre inşa eden Norveçli Thor Heyerdahl'in, 1947 yılında bütün Pasifik'i katettiği efsanevi
sal var ya, işte onu kastediyorum.
Batu'nun ‘Kon-Tiki'yi okuyup okumadığını kendisine sormayı unuttum.
Fakat, katıldığı harika ve muazzam serüvenin esas ‘kaptan'ı, ‘süvari'si, ‘serdümen'i Osman Erkurt'un
okumuş olduğu tabii ki şüphe götürmüyor.
Çünkü sıkı durun, şu sıra Urla'da bambaşka bir ‘Kon-Tiki' inşa ediliyor.
İnşa ediliyor, ‘engin' rüyalara yelken açmaya hazırlanıyor!
AKLI, merakı ve de tabii ki rüyası olan derhal internetten www.360derece.info sitesine girip baksın,
ancak ben yine de olayı ve projeyi burada kısa özetleyeceğim.
Osman ve Mualla Erkurt'un pruvasını yönlendirdiği ve yeğenim dahil, tekne marangozundan sinema
yönetmenine; profesyonel balıkçısından caz piyanistine, dört dörtlük amatörlerden oluşan ve ‘360
Derece Araştırma Grubu' adı altında bütünleşmiş olan yirmi bir pırıl pırıl insan; artı miço kedicik
‘Lumboz', İzmir'in Urla'sında bugün iki ayrı tekneyi kendi elleriyle inşa ediyor..
İlki, geleneksel büyük Akdeniz kayığı ‘tırhandil', diğeri ise, yine sıkı durun, üç bin küsur sene önce
kızaktan çıkıp da Uluburun'da batığı bulunan teknenin aynısıdır.
Tıpkısının aynısıdır!
Hesap - kitap ve transpozisyon, kompozisyon, anatomi uzmanı mükemmel bir cerrah gibi su altından
çıkan geminin eksik yerlerini çivi be çivi tamamlamışlar.
Üstelik de bin dikkatinizi çekerim, ‘360 Derece Araştırma Grubu' seren direğinde o zaman hangi ağaç
kullanılmışşa, şu an ne edip edip onu buluyor.
Palangada o zaman hangi halat dönmüşse, ne yapıp yapıp onu ipriştiriyor;
Omuryayı o zaman hangi keser yontmuşsa, mutlaka aynısını kullanıyor.
Başka bir deyişle, kızaktaki ‘Uluburun 2' ‘b-i-z-i-m' ‘Kon-Tiki'miz!
ZATEN, hayırlısıyla bir bitse, hayırlısıyla bir kalafatı çekilse, hayırlısıyla bir yelkeni dikilse, ver elini Kaş,
Anamur, Girne, Lazkiye, Trablus, İskenderiye, Girit, Rodos, yine aynen o dönemim seyr-ü sefer
kurallarına ve rotasına uyarak, aganta burina burinata, ‘b-i-z-i-m-k-i-l-er' dümeni engin rüyalara
kıracaklar.
Ancak, ‘rüya'yla ‘hayal'i birbiriyle karıştırmadıklarından da, Tunç Çağı teknelerinin karina mimarisinden
Akdeniz foklarının çevre kirliliğinden etkilenmesine, uluslararası nitelikteki binbir deneyi satır satır seyir
defterine yazacaklar.
‘HAYIRLISIYLA' dedim, çünkü açıkça söylüyorum ve de elçiye zeval olmaz, yelkeni basabilmek için
paraya, daha doğrusu ‘sponsor'a ihtiyaçları var.
İşe baş koyanlardan kimisi evini, kimisi şusunu busunu sattı ama peynir gemisi lafla, ‘Uluburun 2'
gemisi de üfürükle yürümüyor. Firmaların, kuruluşların, dergilerin, üniversitelerin kendilerini mali açıdan
desteklemesini bekliyorlar.
Bekliyorlar ama, çok da tokgözlü ve utangaç olduklarından, bana sorarsanız işin ‘bezirganlığı'nı, yani
moda tabirle ‘PR'ını hiç mi hiç beceremiyorlar.
Ve ben, şüphesiz yeğenim soyadımızı hakkıyla devam ettirdiği için de, bu harikulade proje için onların
yerine buradan o ‘bezirgan' (!) çağrıyı yapıyorum.
‘Hayırlısıyla' gerçekleşirse büyük uluslararası yankı da bulacak olan ‘Uluburun 2' projesi için bugün
‘sponsor' ellerini cebine atacak öncüler, yarın ülkemizi tamamen ‘360 derece'ye döndüreceklere pusula
olacaklar.
Atla deve değil ve de artık rotayı ‘360 derece' çizecek kolektif ufka sahibiz!