mesnevî şârihlerine göre mesnevî`deki bazı hayvan metaforlarına

Transkript

mesnevî şârihlerine göre mesnevî`deki bazı hayvan metaforlarına
Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 9 z z z
MESNEVÎ ŞÂRİHLERİNE GÖRE MESNEVÎ'DEKİ
BAZI HAYVAN METAFORLARINA YÜKLENEN
ANLAM VE KAVRAMLAR∗
Meanings and Concepts Given to Some Animal Metaphors in Mesnevi
According to Mesnevi Interpreters
Turgut KOÇOĞLU∗∗
ÖZ
Özellikle didaktik eserlerde soyut gerçeklerin daha etkili anlatılması için sembolik bir dil kullanılmıştır. Türk edebiyatında özellikle dînî-tasavvufî yapıtlarda sembollerin çok önemli bir yeri vardır. Bu eserlerde kelimelerin çoğu gerçek anlamlarından
uzaklaşıp başka kavramların sembolü olmuştur. Mevlânâ’nın meşhur eseri Mesnevî’de de sembolik bir dilden söz etmek mümkündür. Mevlânâ, anlatmak istediği bazı
yüce sırları ve hakîkatleri birtakım semboller/metaforlar aracılığıyla dile getirmiştir.
Her ne kadar hikâye sonlarında Mevlânâ, bu sembollerin anlamına dair açıklamalarda
bulunsa da Mesnevî şârihleri, birikimleri doğrultusunda bu sembolleri daha net izah
etmişlerdir. Bu yazıda Mesnevî’den seçilen üç hikâyedeki hayvan sembollerine, Mesnevî şârihlerinin verdiği anlamlar incelenmeye çalışılmıştır. Bu şârihler, Şem’î
Şem’ullâh, İsmail-i Ankaravî, Abidin Paşa, Tâhirü’l-Mevlevî ve Ahmed Avni Ko―――――――――
∗
∗∗
Bu yazı, 25-27 Haziran 2010 tarihlerinde Yozgat’ta düzenlenen “I. Neşvegâh-ı Sûfiyâne:
Mevlânâ, Mevlevîlik ve Mesnevî Sempozyumu”nda sunulan “Mesnevî Şârihlerine Göre
Mesnevî’deki Hayvan Sembollerinin Taşıdığı Anlam ve Kavramlar” başlıklı tebliğin genişletilmiş
hâlidir.
Yard. Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,
[email protected]
123
„
Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği
nuk’tur. İncelenen hikâyeler ise birinci ciltte yer alan “Bakkâl ve Tûtî” hikâyesi,
“Aslan ve Av Hayvanları” hikâyesi ile ikinci ciltte geçen “Şâh ve Doğan” hikâyesidir.
Adı geçen şârihlerden bazıları, metaforların hepsine açıklama yapmamışlardır. Bu
yüzden her hikâyede bu beş şârihin yorumu bulunmamaktadır. Yazının sonunda bir
tablo ile şârihlerin semboller ile ilgili yorumları özetlenmiştir. Şârihlerin, yorumlarının genellikle birbirine yakın olduğu ama bazen çok farklı yorumlar yaptığı tespit
edilmiştir. Mesnevîdeki semboller/metaforlar üzerine yapılan bu küçük çalışma ümit
edilir ki öncelikle Mesnevî, sonra diğer tasavvufî eserler üzerine yapılacak daha kapsamlı çalışmalara katkı sağlar ve bu sayede tasavvufî eserlerdeki sembolleri/metaforları içeren ciddi bir sözlük hazırlanır.
Anahtar Kelimeler: Mevlânâ, Mesnevî, sembol, metafor, şerh.
ABSTRACT
In didactic works, symbolic language has been used in order to convey abstract
realities better. In Turkish literature, especially in religious-sufistic pieces symbols
have been of great importance. In these works, most of the words draw away from
their real meanings and they become the symbols of other concepts. In Mesnevi, the
well-known work of Mevlana, it is possible to talk about a symbolic language. Mevlana told some of the empyreal secrets and realities through a variety of
symbols/metaphors. Although Mevlana made some explanations about the meanings
of these symbols in the end of the stories, Mesnevi interpreters explained these
symbols more clearly with their deep knowledge. In this study, the meanings given to
animals in three selected Mesnevi stories by Mesnevi interpreters were examined.
These interpreters are Şem’î Şem’ullâh, İsmail-i Ankaravî, Abidin Paşa, Tâhirü’lMevlevî and Ahmed Avni Konuk. Examined stories are “Grocery Store and Parrot”,
“Lion and Animals” in the first volume and “King and Falcon” in the second volume.
Some of said interpreters have not comment metaphors in the all stories. Therefore
all strories don’t have all interpreters’s comment. It is hoped that this small article
belong to metaphor of Mesnevî contributes firstly Mesnevî works afterward other
mistical works. Thus can be prapared a important dictionary which includes
metaphors of mystical Works.
Key Words: Mevlana, Mesnevi, symbol, metaphor, interpretation.
Giriş
Şiir, hikâye, roman, efsâne, destan gibi çoğu edebî eserde veya dinî metinlerde sembollerin, sembolik bir dilin varlığını görmek mümkündür. Zira böyle
eserlerde soyut ve karmaşık düşünceleri ya da anlaşılması zor gerçekleri, fikirleri
daha iyi anlatmak ve anlaşılır kılmak için semboller kullanılmıştır. Özellikle sûfî
kültüründe ve tasavvufî eserlerde sembollerin çok önemli bir yeri vardır. Tasavvufî eserlerde kullanılan birçok kelime, gerçek anlamından sıyrılıp yüce sırları ve
âlî hakîkatleri, tasavvufun temel öğretilerini ve kabûllerini anlamlandıran birer
sembol olma özelliği kazanmıştır. Yani mey denildiğinde ilâhî aşk, meyhâne
„
124
Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 9 z z z
denildiğinde tekke, pîr-i mugân denildiğinde mürşid ve şâh denildiğinde Allâh
akla gelir olmuş ve böylece bu kelimeler asıl anlamlarının ötesinde anlaşılması
güç hakîkatleri, bilgileri ve öğretileri daha anlaşılır kılmak için kullanılan ve bir
bilgi aktarma aracı olarak düşünülen sembol hâline gelmiştir. Bu semboller;
zâhirden bâtına, maddeden manaya, görünenden görünmeyene, somuttan soyuta
geçmekte bir araç olmuştur. Bunun yanında sûfîler; sembolik dili, herkese ifşâ
etmek istemedikleri sırları, sadece ehil olanlara bildirmek için de kullanmışlardır.
Mevlânâ, mutasavvıf-şâir yönüyle dinî-tasavvufî düşünce ve hareketin Anadolu sahasındaki en önemli temsilcilerinden biridir. Onun eserleri 13. yüzyıldan
bu yana asırlara meydan okumuş ve nesiller boyu şarktan garba, şimâlden yemene birçok memlekette okunmuş, eserleri üzerine farklı mahiyetlerde sayısız çalışma yapılmıştır. Mevlânâ’nın eserleri içerisinde Mesnevî-yi Şerîf, ayrı bir yere
sahip olmuş ve Mesnevî'deki hakîkatlerin anlaşılması için özellikle şerh çalışmaları geçmişten günümüze dek devam edegelmiştir. Mesnevî şerhlerinde, Mesnevî’nin anlam derinlikleri, sırları, hikmetleri ve nükteleri keşfedilmeye çalışılmıştır.1
Mevcut Mesnevî-yi Şerîf şerhlerinin hepsinde kelime izahına dayanan geleneksel şerh metodu kullanılmıştır. Bu metotla yazılan Mesnevî şerhlerinde
genellikle şu yol izlenir: Önce metin tercüme edilir, ardından kelime izahına
girilir ve duruma göre kelimelerin lügat anlamları, ıstılah anlamları ve metindeki
özel anlamları açıklanır. Kelimelerin bu anlam alanlarından hareketle beyit yorumlanmaya başlanır ve yorumlar âyet ve hadislerle, dinî ve pozitif bilimlerle,
muhtelif şiir ve kıssalarla desteklenir. Bu yorumlama sürecinde esas olan,
Mevlânâ'nın murâd ettiği manayı bulmak ve açıklamaktır. 2
―――――――――
1
2
Anadolu sahasında yapılmış Mesnevî Tercüme ve Şerhleri ile ilgili geniş bilgi için bakınız:
İsmail Güleç, Türk Edebiyatında Mesnevî Tercüme ve Şerhleri, İstanbul: Pan Yayıncılık,
2008. Ayrıca bakınız: Abdülkadir Dağlar, Şem’î Şem’ullâh Şerh-i Mesnevî I. Cilt (İncelemeTenkitli Metin-Sözlük), (Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış
Doktora Tezi 2009, Danışman: Prof. Dr. Atabey Kılıç,); Turgut Koçoğlu, Şem’î Şem’ullâh
Şerh-i Mesnevî II. Cilt (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük), (Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi 2009, Danışman: Prof. Dr. Atabey Kılıç);
Oğuzhan Şahin, Şem’î Şem’ullâh Şerh-i Mesnevî III-IV Cilt (İnceleme-Tenkitli MetinSözlük), (Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi 2012,
Danışman: Prof. Dr. Atabey Kılıç); Ahmet Tanyıldız, İsmâil Rusûhî-yi Ankaravî-Şerh-i
Mesnevî (Mecmû’atu’l-Letâyif ve Matmûra’tu’l-Ma’ârif) (I. Cilt) (İnceleme-Metin-Sözlük)
(Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi 2010, Danışman:
Prof. Dr. Atabey Kılıç)
Bakınız: Ziya Avşar, “Rûhü'l-Mesnevî'de Mesnevî'nin İlk On Sekiz Beytinin Şerh Yöntemi”, II. Kayseri
ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni, Kayseri 10-12 Nisan 2006 ; Turgut
Koçoğlu, “Ankaravî İsmâil Rusûhî'nin Mesnevî Şerhi Mecmû’atü'l-Letâif ve Matmùratü'l-Me'ârif'te
Mesnevî'nin İlk 18 Beytinin Şerh Metodu”, Mevlânâ, Mesnevî ve Mevlevîhaneler Sempozyumu 30
Eylül-01 Ekim 2006 Bildiri Kitabı, s. 209-222. ; İsmail Güleç, “R. A. Nicholsun'un Mesnevî
Tercüme ve Şerhi Üzerine” , Dîvân İlmi Araştırmalar Dergisi, 2006, S. 20, s. 227-240; Ahmet
125
„
Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği
Yazımızın konusuyla alâkalı olarak Mesnevî şerhlerinde dikkat çeken nokta,
şârihlerin, Mesnevî'de geçen sembolleri izah etmesidir. Şârihler anlayış gücü, bilgi
birikimi ve tasavvuf literatürüne vâkıfiyyeti ölçüsünde Mevlânâ'nın sembol olarak kullandığı kelimelerin hakîkatte ne anlama geldiğini ve hangi kavramı temsil
ettiğini izah ederler. Bu izahlar, Mesnevî'nin daha iyi anlaşılması noktasında
şüphesiz çok önemlidir. Çünkü hem irfâna teşne gönüllere Mesnevî'nin âb-ı zülalinden tattırmak hem de Mesnevî'yi bir tavşan-tilki hikâyesi olarak düşünen art
niyetli akıllara ışık tutmak için bu sembollerin çözümü ve izahı gerekmektedir.
Bu yazıda, Mesnevî'nin I. ve II. cildinden seçilen üç hikâyedeki hayvan sembollerine/metaforlarına bazı Mesnevî şârihlerinin -Şem'î Şem'ullâh, İsmail-i
Ankaravî, Ahmed Avni Konuk, Tahirü'l-Mevlevî, Abidin Paşa- yüklediği mana
ve kavramlar tespit edilip değerlendirilecektir. Bu sâyede hem Mesnevî'nin nasıl
anlaşılması gerektiği üzerinde durulacak hem de Mesnevî'ye yapılan farklı yorumlar mukâyese edilebilecektir. Ayrıca şerhlerdeki bu sembollerin karşıladığı
kavramları tespit çalışmaları, sûfî literatürü ve tasavvuf terimleri sözlüklerine
katkı sağlayabilecektir.
I. Bakkal ve Tûtî Hikâyesi
Hikâyenin Özeti:
Bir bakkal ve onun güzel sesli, yeşil renkli ve konuşan bir papağanı vardı. Bu papağan bakkalın dükkânında bekçilik eder ve esnaflara nükteler söylerdi. İnsan gibi konuşurdu, tûtîlere mahsus
ötüşte üstâd idi. Bakkal bir gün eve gitmişti ve tûtî dükkâna bekçilik ediyordu. Bir kedi, fare yakalamak için birdenbire dükkâna atıldı. Tûtî de can korkusundan sıçrayıp dükkânın bir köşesine
kaçtı. Ancak gülyağı şişelerini devirip yağları döktü. Sonra bakkal, dükkâna geldi ve tüccar gibi
oturdu. Baktı ki dükkân yağ içinde, elbisesi de yağ olmuş. Bunu, tûtînin yaptığını anladı ve tûtînin
başına vurup, tüylerini döktü, onu kel etti.
Tûtî, bu olaydan sonra birkaç gün konuşmayı kesti, bakkal da âh u vâh etmeye başladı. Bakkal, sakalını yoluyor, eyvah nimet güneşim bulut altına gitti, diyordu; o tatlı dilli papağanın başına
nasıl vurdum, elim kırılsaydı, diye üzülüyordu. Bakkal, papağanın tekrar konuşması için fakirlere
hediye ve sadakalar veriyordu. Üç gün üç gece sonra bakkal, dükkânda ağlamaklı bir hâlde oturuyordu. Bu papağan ne zaman konuşacak diye binlerce gam ve kederle vakit geçiriyordu. Tûtînin dile
gelmesi için her tuhaf şeyi yapıyordu. Bir gün başı tas ve leğen gibi kılsız, kel bir cavlâkî derviş geçiyordu. Papağan ansızın dile gelip bağırarak o dervişe dedi ki : “Ey filân! Ey kel! Neden kellere
karıştın, yoksa sen de mi yağ döktün?” Papağanın, dervişi kendi gibi sanmasından ve nefsine kıyas
etmesinden dolayı bütün halk ona güldü.3
3
„
Tanyıldız, "Şem'î,Ankaravî ve Bursevî Şerhleri ve Mesnevî'nin İlk On Sekiz Beytini Yorumlama
Yöntemleri” Marife Dergisi (Mevlânâ Özel Sayısı), 2007, S. 3, s.123-146.
Hikâyelerin özeti için şu kaynaklardan yararlanılmıştır: Tâhirü’l- Mevlevî, Şerh-i Mesnevî
1, İstanbul: İkinci Basım, Şâmil Yayınevi, 1975, s. 194-237.; Ahmed Avni Konuk, Mesnevîyi Şerîf Şerhi I, (Haz. : Selçuk Eraydın- Mustafa Tahralı) İstanbul: Gelenek Yayınevi, 2004,
s. 162-177.; Boğaç Babür Turna, Bütün Öyküleriyle Mesnevî-i Şerîf, Özgür Yayınevi,
İstanbul 2007, s.25-26.
126
Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 9 z z z
Hikâye bu şekilde bittikten sonra, diğer hikâyeye kadarki beyitlerde sûreten
birbirine benzeyen şeylerin, mâhiyet ve hakîkatte farklı olacağı anlatılır.
Mevlânâ, kıssadan hisse beyitlerinde hikâyedeki tûtînin neyi sembolize ettiğini
çok net bir şekilde belirtmez ama îmâ eder. Şârihler de muhtemelen bu îmâdan
hareketle, tûtînin ne anlama geldiğine, neyin sembolü olduğuna dair fikir yürütüp, yorum yaparlar.
1.Şem'î Şem'ullâh4
Şem'î, “tûtî” kelimesinin, iki kavramı sembolize ettiğini düşünmektedir.
Şem’î’ye göre tûtî, bu hikâyenin bir beyitinde “sâlik”in, başka bir beytinde de “ehli zâhir”in sembolüdür:
a.sâlik
“Dìd pür-rev˚an dükän u cäme çerb
gördi dükkän ya˚ıla pür ve cämesi ya˚a bulaşmış
Bersereş zed geşt ≠ù≠ì kel zi¬arb
dükkän sä≈ibi bì≈u◊ùrlı˚ından ˚azäb idüp ≠ù≠ìnüñ başına urdı ≠ù≠ì ¬arbdan kel
oldı bunda işäret budur ki sälik kendünün úilm ü maúrifetine ve fe´ä≈at ü belä˚atına
ma˚rùr olup esrär-ı İlähiyyeden setri väcib ü läzım olan sırrı fäş itmeye tä ki teõdìb-i
`udä’ya ma®har olmaya…” (Şem'î, vr. 26a), (Dağlar, 2009: 300)
Burada Şem’î, tûtînin gülyağını döküp her yere bulaştırmasını, sâlikin ilâhî
sırları herkese fâş etmesi olarak yorumlamıştır. Hatta bakkalın, tûtîyi darp etmesini de te’dîb-i Hudâ olarak açıklamıştır. Bu durumda Şem’î’ye göre tûtî, sâlik’i
sembolize etmektedir.
b.ehl-i zâhir
Ezøıyäseş ∆ande ämed ∆alørä
≠ù≠ì kendüsini dervişe øıyäs itdüginde ∆aløa ∆ande geldi yaúnì ∆alø taúaccüb
idüp güldiler
“K'ù çü ∆od pindaşt ´ä≈ib-delørä
―――――――――
4
Şem’î Şem’ullah’ın Şerh-i Mesnevîsi ile İlgili yapılmış doktora tezleri için bakınız:
Abdülkadir Dağlar, Şem’î Şem’ullâh Şerh-i Mesnevî I. Cilt (İnceleme-Tenkitli MetinSözlük), (Basılmamış doktora tezi, Danışman: Prof. Dr. Atabey KILIÇ, Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.); Turgut Koçoğlu, Şem’î Şem’ullâh Şerh-i Mesnevî
II. Cilt (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük), (Basılmamış doktora tezi, Danışman: Prof. Dr.
Atabey KILIÇ, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü); Oğuzhan Şahin, Şem’î
Şem’ullâh Şerh-i Mesnevî III-IV Cilt (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük), (Basılmamış
doktora tezi, Danışman: Prof. Dr. Atabey KILIÇ, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü)
127
„
Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği
zìrä ki o muräd ≠ù≠ìdür ´ä≈ib-delø ki muräd cavlakìdür kendü gibi ´andı... ehl-i
®ähir kendülerini evliyäya kıyäs eylemek ≠ù≠ìnün kıyäsı gibidür” (Şem'î, vr. 26b),
(Dağlar, 2009: 302)
Şem’î, bu beyitte tûtî’nin kendisini, dervişle mukâyese etmesini, ehl-i zâhirin
yani irfan sahibi olmayan, sûret-perest kişilerin kendilerini evliyâlara mukayese
etmesi olarak yorumlamıştır. Bu durumda tûtî, ehl-i zâhir’in sembolüdür.
2.İsmâil-i Ankaravî
Ankaravî’ye göre tûtî, evliyâ haricindeki insanların nefsini sembolize etmektedir:
“Ezøıyäseş ∆ande ämed ∆alørä
K'ù çü ∆od pindaşt ´ä≈ib-delørä
Æù≠ì dervìşi kendüsine øıyäs itdüginden ∆aløa ∆ande geldi yaúnì ∆alø
taúaccüb idüp güldiler zìrä ol ≠ù≠ì ´ä≈ib-deløi kendü gibi §andı...~a®ret-i Mevlänä
øaddesellähu sırrahu'l-úazìz kı´´adan ≈i´´e buyurma˚a şurùú idüp dirler ki päk olan
evliyänun kärını kendü nefsinden øıyäs ≠utma ki øıyäsu'n-nefs úale'n -nefs cäõiz
degüldür” (Ankaravî, vr. 47a), (Tanyıldız, 2010: 325)
Ankaravî, kıssadan hisse beyan ederken “päk olan evliyänun kärını kendü nefsinden øıyäs ≠utma” ifadesiyle hikâyedeki dervişin evliyâları, tûtînin ise evliyâ
dışındaki insanları temsil ettiğini belirtmiştir.
3.Abidin Paşa:
Abidin Paşa’ya göre “tuti kuşu güldüren, mizahçı adamları simgelemektedir.”
(Abidin Paşa 2007: 94)
“Bir kedi fare tutmak için ansızın dükkâna sıçradı.
Tuticeğiz korkusundan yerinden fırladı.
Efendinin gizli halini ve düşüncelerini araştırmak üzere zararlı ve desiseci biri tutiye benzetilen
mizahçının yanına ansızın gidip korkuttu. Sırlarına ortak olmak istedi.” (Abidin Paşa 2007:
95)
Abidin Paşa, daha hikâyenin ilk beytinin yorumunda tûtî’nin “güldüren mizahçı
insanları” simgelediğini belirtmiştir.
4.Ahmed Avni Konuk:
Konuk’a göre tûtî, nâkıs insanı temsil etmektedir.
“Kär-ı päkanrä øıyäs ez∆od megìr
Gerçi mäned dernüvişten şìr u şìr
Pâk olanların işini kendinden kıyas etme; vâkıâ yazmak hususunda şîr, şîre benzer. Ey
nâkıs olan insan, insan-ı kâmilin ef’âlini ve hâlini kendinde kıyas etme.” (Konuk 2004: 164)
„
128
Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 9 z z z
Ahmed Avni Konuk, kıssanın son beytinin izahında, papağanın kendini dervişe kıyas etmesini, “nâkıs insanların kendilerini kâmil insanlara kıyas etmesi”
olarak yorumlamakla tûtînin “nâkıs insanlar”ı simgelediğine işaret etmiştir.
II. Av Hayvanları ve Aslan
Hikâyenin Özeti:
Güzel bir otlakta yaşayan bazı av hayvanlarına bir aslan, zahmet ve sıkıntı verirmiş. Aslan,
onları nerede görse öldürür, yermiş. Bu yüzden o otlak, onlar için kötü bir yer olmuş. Hayvanlar, bir
hile düşünmüşler ve aslana demişler ki : “Biz sana günlük bir av verelim ve sen başka hayvanları
yeme! Tâ ki bu otlak bizim için kötü bir yer olmasın.” Aslan cevaben demiş ki: “Dediğiniz sözün
eğer sonunda bir hile çıkmazsa güzel ve uygundur. Ancak ben insanlardan çok hile gördün, akrep ve
yılan tarafından ısırıldım. İçimde pusuda bekleyen nefsin hile ve ziyanı insanlarınkinden daha beterdir. Ben ‘Mü’min, bir delikten iki defa ısırılmaz’ hadisini işittim ve itaat ettim.” Sonra hayvanlar
aslana demişler ki : “Ey her şeyden haberdar olan aslan! Bu kadar sakınma ve tedbiri bırak, tevekkül et. Çünkü sakınmanın kaderde olacaklara bir etkisi yoktur.” Aslan, hayvanlara cevaben demiş
ki: “Evet, tevekkül rehberdir. Ancak sebeplere sarılmak da Hz. Peygamber’in sünnetidir.” Hayvanlar, aslana cevaben “Kazanmak için çalışmak, halkın inancının zayıflığındandır. Kazancın en
güzeli, tevekküldür.” demişler. Aslan, hayvanlara cevaben “Evet, tevekkül güzeldir. Ancak Allah,
bizim ayaklarımızın önüne bir merdiven koymuştur. Basamak basamak çıkmak lâzım. İradeyi yok
saymak anlamsız bir açgözlülüktür. Ey Cebrî ! Ayağın varken kendini nasıl topal edersin? Elin
varken pençeni nasıl gizlersin.” demiş. Aslanın bu sözlerine rağmen av hayvanları ısrarla tevekkülü
savunmuş ve çalışmaktan aslanı vaz geçirmek istemişler. Ancak aslan, hadislerden, ayetlerden ve
birçok kaynaktan cehd ve çalışmanın gerekliliğine dair delil getirmiş. Bu deliller neticesinde hayvanlar
daha söyleyecek söz bulamayıp mat olmuşlar. Tilki, ceylan, tavşan, çakal, cehd ve gayretin faydalarını
kabul edip Cebrîlikten vaz geçmişler. Bu sözleşmelerinde aslana bir hile olmayacağına dair söz vermişler ve onun günlük yiyeceğini tedarik edeceklerini ahdetmişler. Aslanın ayrıca avlanmasına gerek
kalmamış. Hayvanlar kura çekmiş ve kura hangi hayvana çıkarsa; o hayvan, aslana av olmak için
gitmiş.
Kura, bir gün tavşana çıkmış. Tavşan, bu işkence daha ne kadar sürecek diye diğer hayvanlara
itiraz etmiş ve bu duruma bir son verebileceğini söylemiş. Tavşan, aslanın yanına biraz geç gitmek
istemiş. Hayvanlar da tavşanı azarlamış, hemen aslana gitmesini söylemiş. Tavşan da onlara, akıl ve
ilmin her güçten üstün olacağını anlatmış ve her gücü alt edebileceğine dair deliller getirmiş. İlmin
faydaları ve yüceliği hakkında konuşmuş. Sonra tavşan, biraz gecikerek saygıyla aslanın yanına
varmış. Aslan öfkeyle pençelerini toprağa sürüp, “O alçaklar sözlerini bozdular, yemeğimi geciktirdiler.” diyormuş. Aslan, bu durumdan dolayı hayvanların hile yaptıklarını düşünüp çok öfkelenmiş.
Tavşan, aslanın yanına gitmede gecikirken ona yapacağı hileyi iyice tekrar etmiş, düşünmüş.
Aslan öfke ve gazap içindeyken tavşanın uzaktan küstahça, öfkeli ve ekşi bir yüzle geldiğini
görmüş. Tavşan, aslanın yanına yaklaşınca aslan, ona hitaben öfkeyle şöyle demiş: “Soysuz! Ben ki
öküzleri parçalamış, erkek aslanın kulağını burmuş biriyim. Bir tavşan parçası kim oluyor da
emrimizi, yere atıyor.” Tavşan da demiş ki “El-aman! Hüküm ve yüceliğin izin verirse, bir özrüm
var.” Aslan da “Ey ahmak! Sen zamansız öten bir kuşsun senin başını kesmek lâzım.” demiş.
Ancak tavşan pes etmemiş ve aslanın yüceliğinin, kendisinin özrünü dinlemesine müsaade edeceğini
izah edip, özrünü anlatmaya başlamış ve şöyle devam etmiş : “Ben ve bana eşlik eden diğer bir tavşan
arkadaşım, size gelirken yolda başka bir aslan, ikimizin canına kastetti. Biz de ona, biz yüce bir
şâhın kullarıyız, ona gidiyoruz, bırak bizi dediysek de, o aslan sizi hor gördü. İkimizi de yemek
129
„
Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği
istedi. Biz de son kez, siz şâhımızı görmek istediğimizi, sonra tekrar kendisine geleceğimizi söyledik
ama o, arkadaşımı rehin aldı ve beni, geri gelmem üzere bıraktı. Bu yüzden geç kaldım. Eğer sana
yiyecek lâzımsa, gel yolu temizle. O aslanı defet.”
Aslan, “bismillah” dedi. Sonra tavşana “Gel, aslan nerede? Eğer söylediklerin doğruysa, göster
bana. Gidelim de onun gibi yüz aslanın cezasını vereyim. Eğer söylediklerin yalansa, sana ceza
vereyim.” dedi. Tavşan bir rehber gibi, daha önceden hazırladığı hile ve tuzağa aslanı götürdü. Birlikte bir kuyuya yaklaştılar. Aslan kuyunun yanına gelince tavşanın ayak sürüyüp geride kaldığını
gördü ve ona: “Ne ayak sürüyorsun ileri gel.” dedi. Tavşan da aslana “Nerede ayağım! Elimin de
ayağımın da kuvveti gitti, canım titredi, gönlüm yerinden koptu. Yüzümün rengini görmez misin?
Altın gibi sapsarı oldu. İçimdeki korkudan haber veriyor.” dedi. Aslan da tavşana “Geri kalmanın
sebebini açıkça söyle, ben bunu duymak istiyorum.” dedi. Tavşan, aslana “Diğer aslan, kale gibi
sağlam bu kuyunun dibinde yaşamakla her türlü belâ ve âfetten güvendedir.” dedi. Aslan da tavşana
“İleri gel, benim darbemle açacağım yara onu kahreder, sen bak bakalım, o aslan kuyuda mı?” dedi.
Tavşan da “Ben, o ateşten bir kere yanmışım, eğer sen beni kucağına alıp koruyacaksan, gelirim”
dedi. Aslan, tavşanı kucağına alıp kuyuya bakınca kuyuda kucağında semiz bir tavşanla bir aslanın
yansımasını gördü. Düşmanını gören aslan, tavşanı bırakıp hışımla kuyuya sıçradı. Tavşan aslanın
inleyerek kuyuda öldüğünü gördü ve bunu neşe ile hayvanlara müjdeledi. Hayvanlar, tavşanın etrafında halka olup saygıyla secde edip onu övdüler ve aslanı öldürme hilesini kendilerine anlatmasını
istediler. Tavşan da onlara bazı nasihatlerde bulundu.
Bir önceki hikâyede olduğu gibi bu hikâyenin hisse bölümlerinde Mevlânâ,
hikâyedeki hayvan metaforlarının hangi kavramları sembolize ettiğine dair işaretlerde bulunur. Bunlardan hareketle şârihler bu sembolleri şöyle yorumlamışlardır:
1.Şem’î Şem’ullâh
Aslan: Nefs-i emmâre
Tavşan: 1. Akl; 2. Akl-ı ma’âd
Hayvanlar: Havâs (hisler)
“Bes ki än şìr ezkemìn mìderrübùd
ziyäde ki ol şìr pùşundan na∆cìrleri øapardı
Án çerä bercümle geşte bùd
ol otlaø cemìúisinüñ üzerine nä∆oş olmışdı çerä otlaø maúnäsınadur şìrden
muräd nefs-i emmäredür çerädan muräd ten-i insändur na∆cìrändan muräd
≈aväsdur…” (Şem’î, vr. 70 b), (Dağlar, 2009: 484)
“…bu mertebede øı´´adan hi´´e budur ki şìrden muräd ki nefsdür ve ∆argùşdan
muräd úaøldur ve na∆cìrändan muräd ≈aväsdur.” ( Şem’î, vr. 66a.), (Dağlar, 2009:
513)
2. İsmâil-i Ankaravî
„
130
Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 9 z z z
Ankaravî’ye göre hikâyedeki hayvanların sembolize ettikleri kavramlar, hikâyede geçtikleri yere göre değişmektedir. Hikâyenin bir yerinde âlimleri simgeleyen aslan, başka bir yerinde akl-ı ma’âdı sembolize etmektedir. Aynı şekilde
tembel insanların sembolü olan hayvanlar hikâyenin başka bir yerinde nefsânî
duyguları sembolize etmektedir:
Aslan: 1. Âlimler, pîrler, yiğitler; 2. Akl-ı ma’âd
Hayvanlar: 1. Tembel insanlar; 2. Nefsânî ve şeytânî duygular
Tavşan: Akl-ı ma’âd
“şìrden muräd şerìúat u ≠arìøatde cehd ü kesb øılan saúy ü gùşişüñ müfìd ü näfiú
olmasını edille-yi úaøliyye vü naøliyye ile i§bät eyleyen úälimler ve pìrlerdür…”
(Ankaravî, vr. 106 a.), (Tanyıldız, 2010: 535)
“ bu ma≈alle gelinceye dek bu øı´´a äfäøa ≈aml olundu˚ı üzre na∆cìrlerden
muräd be≠älet ü úa≠älet i∆tiyär iden kimseler ve şìrden muräd kesb ü mücähede øılan
dilìrler olur ve enfüse alındığı üzre na∆cìrlerden muräd øuvä-yı nefsänì ve ∆avä≠ır-ı
şey≠anì olur ve şìrden muräd úaøl-ı maúäd olur ammä bu ma≈alde şìrden muräd nefs-i
emmäre ve na∆cìrlerden muräd øuvä-yı rù≈änì ve ≈aväss-ı ®ähire vü bä≠ına olur ve
∆argùşdan muräd úaøl-ı maúäd…” (Ankaravî, vr. 106b), (Tanyıldız, 2010: 536-537)
3.Abidin Paşa:
Abidin Paşa daha hikâyeye başlamadan önce “İHTAR” başlığı altında hikâyedeki hayvanların hangi kavramları simgelediğini açıklar:
Aslan: 1. Güç ve kudret sahibi, zalim ve kan dökücü insan; 2. Akıl
Hayvanlar: 1. Köy ahalisinden bazı zayıf ve güçsüz olanlar; 2. düşünceler
arzular ve vesveseler
“İHTAR: Bu hikâyede aslan ve av hayvanlarının simgeledikleri gerçekle ilgili olarak şu yorumlar yapılabilir:
Aslan, güç ve kudret sahibi, zalim ve kan dökücü insanı simgeler. Av hayvanları ise köy ahalisinden bazı zayıf ve güçsüz olanlardır.
Diğer bir yorum da şöyledir: aslan, akıldır; av hayvanları düşünceler, arzular ve vesveselerdir.
Hikmetle incelenince en güzel yorum birincidir.” (Abidin Paşa 2007: 299)
4.Tâhirü’l Mevlevî
Tâhirü’l- Mevlevî’nin sembol yorumları, Ankaravî’nin yorumlarına yakındır. Tâhirü’l-Mevlevî de hayvan sembollerinin, hikâyede geçtiği yere göre farklı
kavramları temsil ettiğini düşünmektedir:
Aslan: 1. Cehd ü gayrete tarafdâr olanlar; 2. Nefs-i emmâre
Tavşan: Akl-ı ma’âd
131
„
Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği
Hayvanlar: 1. Mütevekkil ve cebrî geçinmek isteyenler; 2. İnsandaki iç ve
dış hisler
“Hikâyenin buraya kadar olan kısmında aslan, cehd ü gayrete tarafdâr olanları, mütevekkil ve cebrî geçinmek isteyenleri temsil ediyordu. Bundan sonra vazifeleri değişiyor. …
aslan, nefs-i emmâreyi; hayvanlar, insandaki iç ve dış hisleri; tavşan da akl-ı ma’âdı
tasvîr ediyor.” (Tahirü’l- Mevlevî, 1975: 563)
5.Ahmed Avni Konuk:
Ahmed Avni konuk da hikâyenin belli kısımlarında hayvanların farklı kavramları temsil ettiği düşüncesindedir:
Aslan: 1. Hakk 2. Nefs-i emmâre
Tavşan: 1. Kul; 2. Akl-ı ma’âd
Hayvanlar: 1. Kuvâ-yı rûhâniyye; 2. Müdrikât-ı zâhire ve bâtıne
“Bu beyitler tavşan kemâl-i tezellülde kula ve aslan kemâl-i kahr-u kuvvette
Hakka misâlen zikr olunur.” (Konuk, 2004: 369)
“Tavşanın yolda rast geldiği aslandan murâd nefs-i emmâre sıfatlarının aksi ve eseridir.”
(Konuk, 2004: 371)
“Tavşandan murâd akıbet-i umûru müdrik olan akl-ı ma’âd’dır.” (Konuk, 2004: 371)
“Av hayvanâtı mesâbesinde olan kuvâ-yu rûhâniyeyi ve müdrikât-ı zâhire ve
bâtıneyi nefs-i emmârenin tasallutundan kurtarır.” (Konuk, 2004: 371)
III. Şâh ve Doğan Hikâyesi
Hikâyenin Özeti:
Padişahın güzel ve bakımlı doğanı bir gün kaçıp çocuklarına tutmaç pişirmek için un eleyen kocakarının yanına gitti. Kocakarı, o güzel doğanı gördü ve tuttu. Doğanın ayağını bağladı, kanadını
kısalttı ve tırnaklarını kesip ona yemek olarak saman verdi. Sonra o kocakarı, doğana dedi ki:
“Bakmayı bilmeyenler sana iyi bakmamışlar, tırnakların gereğinden fazla uzamış. Ehil olmayanların eli seni hasta etmiş, annene gel ki seni tedavi etsin.” Padişah, tüm gün doğanı aradı, akşamüstü
kocakarının evine geldi. Ansızın doğanı toz ve duman içinde gördü. Hâline acıdı ve hüngür hüngür
ağladı ve doğana dedi ki “Bu hâlin, bize vefasızlık ettiğin için senin cezandır. Cennetten cehenneme
nasıl kaçtın? Şu hâl, ahvâle vâkıf padişahın sarayından, kokmuş bir kocakarının hanesine kaçanın
lâyığıdır.”
Doğan, kanadını şâhın eline sürdü ve lisan-ı hâl ile kabahat işlediğini ve pişman olduğunu, tövbe ettiğini anlattı: “Tırnaklarım kesildiyse de önemli değil. Sen benim olur ve beni himaye edersen, bu
hâlimle de güneşin perçemini koparırım. Kanadım gittiyse de ziyan değil. Sen, beni okşarsan benim
şahbâzlığım karşısında felek hareketini kaybeder. Eğer bana bir kemer verirsen, dağı yerinden kaldırırım; bana bir kalem lutfedersen, bütün âlimlere galip gelirim. Vücudum sinekten zayıf değildir. Ben
kanadımla Nemrud mülkünü yerle bir ederim.”
„
132
Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 9 z z z
1.Şem’î Şem’ullâh
dir:
Şem’î, bu hikâyede geçen doğan’ın iki kavramı temsil ettiğini düşünmekte-
a.Bende-yi âsî (âsî kul)
“Şeh berù büg’rìst zär u nev≈a kerd
Şäh çünki bäzuñ bu ≈älini gördi anuñ üzerine väfir a˚ladı ve nef≈a vü fi˚än eyledi muräd bende-yi úä´ì nefs ü şey≠änuñ mekr ü vesvesesinde maú´iyetüñ ®ulmet ü
küdùretinde øalup ~a◊ret-i Bärì er≈amü’r-rä≈imìn muøte◊äsı üzere aèa ziyäde
tera≈≈um u şeføat itdügin işúärdur.” (Şem’i, vr. 21a.), (Koçoğlu, 2009: 194)
Görüldüğü üzere burada Şem’î, doğanın âsî kulu, şâhın da Allah’ı simgelediğine işaret etmektedir.
b.rûh-ı insânî (insan ruhu)
“şähdan muräd ~a◊ret-i `udä ve bäzdan muräd rù≈-ı insänìdür ve kempìrden
muräd nefs-i emmäredür ve ∆argähdan muräd beden-i insänìdür ve úälem-i fänì olmaø
mümkindür käh u ≠utmaçdan muräd ˚ıdä-yı nefsänì ve ≠aúäm-ı cismänìdür ki ˚ıdä-yı
rù≈änìye nisbet käh u ≠utmaç me§äbesindedür perden muräd úarş-ı Ra≈mänì olan øalb-i
nùränìnüñ øuvvetidür ki úälem-i İlähì’de olan cevelän u perväzì anuñ väsı≠ası iledür
nä∆undan muräd øudret ü rù≈änìdür” (Şem’i, vr. 21b.), (Koçoğlu, 2009: 196)
Yukarıdaki alıntıda Şem’î sadece doğanın değil, hikâyede geçen diğer metaforların da karşıladığı kavramları açıklamıştır.
2.İsmâil-i Ankaravî:
Ankaravî’ye göre doğan, evliyâların yolunda manevî zevk, şevk ve mertebe
kazandıktan sonra nefsinin arzuları ve şeytanın vesveseleri sebebiyle teninin
isteklerine meşgul olan sâlikleri temsil etmektedir.
“bäzdan muräd ≠arìø-ı evliyäda nice Ÿevø u şevø ve mertebe ta≈´ìl eyledükden
´oñra hevä-yı nefsäniyye ve vesävis-i şey≠äniye sebebiyle muøte◊ä-yı tene müşte˚il
ve münhemik olan säliklerdür” (Ankaravî, vr. 14a)
3.Tâhirü’l- Mevlevî
Tâhirü’l-Mevlevî, hikâyenin sonunda bu olanları bir doğanın yapamayacağını, aslında o doğanın bir sembol olduğunu ifade etmiştir. Ona göre doğan, günaha girmiş ve candan tövbe etmiş bir Müslüman’ı temsil etmektedir:
“Şu sayılan hareketler bir doğanın yapacağı işler değildir. Fakat ondan (doğandan) maksat:
günaha girmiş ve candan tövbe etmiş bir Müslüman olduğu söylenilmişti…” (Tahirü’lMevlevî, 1975: 120)
4.Ahmed Avni Konuk
133
„
Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği
Konuk’a göre doğan, sâlikleri temsil etmektedir.
“ ‘Ashâb-ı nâr ile ashâb-ı cennet bir olmaz.’ Âyet-i kerimesinden gâfil olarak niçin Cennet-i
Huld’den kaçıp cehennemde karar edersin? Bu hitâb, zâhirde pâdişâh tarafından doğanadır. Fakat
bâtında sâliklerdir. Şâhtan Murâd mahbûb-ı hakîkî olan Hakk’tır.” (Konuk, 2005: 115)
Hikâyelerdeki hayvan metaforları ve şârihlerin bunlara yaptığı yorumlar şu
tablo ile özetlenebilir:
Bakkal ve Tûtî Hikâyesi
1. Şem’î Şem’ullah:
TÛTÎ:
a. Sâlik
b. Ehl-i zâhir
2. İsmâil-i Ankaravî:
TÛTÎ:
Evliyâ dışındaki insanların nefsi
3. Abidin Paşa:
TÛTÎ:
Güldüren mizahçı adamlar
4. Ahmed Avni Konuk:
TÛTÎ:
Nâkıs insan
„
134
Aslan ve Av Hayvanları Hikâyesi
1. Şem’î Şem’ullah:
ASLAN: Nefs-i emmâre
TAVŞAN: Akıl / akl-ı ma’âd
HAYVANLAR:Havâs (Hisler)
2. İsmâil-i Ankaravî:
ASLAN:
a. Âlimler, pîrler, yiğitler
b. Aklı-ı ma’âd
TAVŞAN:
Akl-ı ma’âd
HAYVANLAR:
a. tembel insanlar
b. nefsânî ve şeytânî duygular
3. Abidin Paşa
ASLAN:
a. Güçlü, kan dökücü zâlim insan.
b. Akıl
HAYVANLAR:
a. Bazı düşüncesiz köy halkı
b. Düşünce, arzu ve vesveseler
4. Tâhirü’l-Mevlevî:
ASLAN:
a. Cehd ve gayrete tarafdar olanlar.
b. Nefs-i emmâre
TAVŞAN:
Akl-ı ma’âd
HAYVANLAR:
a. Mütevekkil ve cebrî kişiler
b. Hisler (duyular)
5. Ahmed Avni Konuk:
ASLAN:
a. Hakk
b. Nefs-i emmâre
TAVŞAN:
a. Kul
b. Akl-ı ma’âd
HAYVANLAR:
Şâh ve Doğan Hikâyesi
1. Şem’î Şem’ullah:
DOĞAN:
a. Bende-yi âsî (âsî kul)
b. Rûh-ı insânî (insan ruhu)
2. İsmâil-i Ankaravî
DOĞAN:
Mânevi zevk ve mertebe kazandıktan sonra nefsine uyan sâlik
3. Tâhirü’l-Mevlevî
DOĞAN:
Günaha girmiş ve candan tövbe
etmiş Müslüman
4. Ahmed Avni Konuk:
DOĞAN:
Sâlikler
Sûfî Araştırmaları - Sufi Studies SAYI 9 z z z
a. Kuvâ-yı rûhâniye
b. Müdrikât-ı zâhire ve bâtına
Aslında daha kapsamlı yapılması düşünülen bir çalışmanın küçük bir örneği
olan bu yazıdan hareketle diyebiliriz ki diğer tasavvufî ürünlerde olduğu gibi
Mesnevî’de geçen hikâyelerdeki hayvanlar, anlatılmak istenen bazı hikmetlerin,
hakîkatlerin ve sırların sembolleri/metaforları olmuştur. Şârihler, Mevlânâ’nın da
murâd edeceği manayı kendi bilgileri ışığında değerlendirip sembolleri/metaforları
tespit etmekte ve Mesnevî’yi o pencereden yorumlamaktadır. Bu tespit ve yorumlar elbette Mesnevî’nin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. Ayrıca bu sembollere/metaforlara farklı şârihlerce yapılan yorumların tespit ve tasnifi özel bir
“Mesnevî’yi anlama” sözlüğünün de temel adımlarından biri olabilir.
KAYNAKÇA
Abidin Paşa, Mesnevî Şerhi 1-2, (Sadeleştiren: Mehmet Sait KARAÇORLU), İstanbul: İz Yayıncılık, (2007)
AKARPINAR, Bahar, “Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin Mesnevî ve
Rubâiyyat’ında ‘Meyve’ ve ‘Üzüm’ Sembolleri”, Bilig, 32 (2005), s. 145164.
Ankaravî İsmail Rusûhî, Şerh-i Mesnevî Mecmû’atü’l-Letâ’if ve Matmûratü’l- Ma’ârif I. Cilt,
Afyon Gedik Ahmet Paşa Kütüphanesi 18215.
Ankaravî İsmail Rusûhî, Şerh-i Mesnevî Mecmû’atü’l-Letâ’if ve Matmûratü’lMa’ârif II. Cilt, Süleymâniye Kütüphanesi Pertev Paşa No: 306
AYTAÇ, Pakize, “Alevî- Bektaşi Felsefesinde Yer Alan Ana Metaforlar Üzerine
Bir Değerlendirme”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi Veli, 2008, s. 131- 152.
DAĞLAR, Abdülkadir, Şem’î Şem’ullâh Şerh-i Mesnevî I. Cilt (İnceleme-Tenkitli MetinSözlük), (Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi 2009, Danışman: Prof. Dr. Atabey KILIÇ)
GÖKTAŞ, Vahit, “Es’ad Efendi (1847/1931) ve Dîvânında Sembolik Dil”, Ekev
Akademi Dergisi, 13/39 (2009), s. 201-218.
KILIÇ, Atabey, “Mesnevî Şerhleri Sözlüğü”, Sufi Araştırmaları-Sufi Studies, 5, s. 1-19.
KONUK, Ahmed Avni, Mesnevî-i Şerîf Şerhi 1, (Haz. : Selçuk ERAYDIN- Mustafa
TAHRALI), İstanbul: Gelenek Yayınları, 2004.
KONUK, Ahmed Avni, Mesnevî-i Şerîf Şerhi 3, (Haz.: Prof. Dr. Osman TÜRERProf. Dr. Mustafa TAHRALI-Dr. Sâfi ARPAGUŞ), İstanbul: Gelenek
Yayınları, 2005.
135
„
Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği
KOÇOĞLU, Turgut, Şem’î Şem’ullâh Şerh-i Mesnevî II. Cilt (İnceleme-Tenkitli MetinSözlük), (Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi 2009, Danışman: Prof. Dr. Atabey KILIÇ)
LAKOFF, George, Mark JOHNSON, Metaforlar Hayat, Anlam ve Dil, İstanbul:
Paradigma Yayıncılık, 2005.
ŞAHİN, Oğuzhan, Şem’î Şem’ullâh Şerh-i Mesnevî III-IV Cilt (İnceleme-Tenkitli MetinSözlük), (Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi 2012, Danışman: Prof. Dr. Atabey KILIÇ)
Şem’i Şem’ullâh; Şerh-i Mesnevî I-II. Cilt, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi
Kütüphanesi 334.
Tâhirü’l- Mevlevî (1975). Şerh-i Mesnevî, Cilt 2-6, İkinci Basım, İstanbul: Şâmil Yayınevi.
TANYILDIZ, Ahmet, İsmâil Rusûhî-yi Ankaravî-Şerh-i Mesnevî (Mecmû’atu’l-Letâyif ve
Matmûratu’l-Ma’ârif) (I. Cilt) (İnceleme-Metin-Sözlük), (Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi 2010, Danışman: Prof.
Dr. Atabey KILIÇ)
„
136

Benzer belgeler

Sufi Araştırmaları Cilt/Volume: 1 Sayı/Issue: 2 Yaz/Summer 2010

Sufi Araştırmaları Cilt/Volume: 1 Sayı/Issue: 2 Yaz/Summer 2010 cilt olan bu eser, hacmi de göz önünde bulundurularak dört farklı tez çalışması olarak taksîm edilmiştir.

Detaylı

MEVLÂNÂ`NIN ÖNCÜLERİNDEN BİRİ: YAHYÂ B. MUÂZ ER

MEVLÂNÂ`NIN ÖNCÜLERİNDEN BİRİ: YAHYÂ B. MUÂZ ER Latin alphabet making sure of prosody/ spelling. In this study, the draft of the project prepared on Masnavitext and commentaries will be presented. Key Words: Mevlevism, Masnavi, Masnavi Commentar...

Detaylı

Tam Metin - Tasavvuf Akademi

Tam Metin  - Tasavvuf Akademi gayret etmişlerdir. Bu çalışma, işte bu fedakar şarihlerin bizlere sunduğu izahlar ışığında ortaya çıkmıştır. Çalışmamız, Mesnevî’nin içinde yer alan metaforlar ve bu metaforların kullanılış maksad...

Detaylı