gelişmekte olan ülkelerde kadın eğitimi ve büyüme ilişkisi

Transkript

gelişmekte olan ülkelerde kadın eğitimi ve büyüme ilişkisi
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey.
In Developing Countries, Relationship between Women’s
Education and Growth
Aslı Özpolat ∗
Social Sciences Institıte, Economics master program
Gaziantep Üniversitesi,
e-mail. [email protected]
Metin Yıldırım2
Department of Economics, Faculty of Economics and Business Administration,
Gaziantep Üniversitesi, Gaziantep
e-mail: [email protected]
Abstract
Positive contribution of women’s education to the growth and society has
been long known, education of women in many nations, particularly in developing
countries, needs to attract more attention. Also the net return of education and
training on women are much more there of men. Equality of gender in education
process do affect economic development positively.
The aim of this paper is to investigate the relationship between women’s
education and growth, and this paper analyses the economic dimension of women’s
education and examines its possible contributions to developing countries.
Keywords: Education,Growth, Women’s Education
Jel Codes: C30, I21, O43
∗
correspondences: Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisans Programı,
Gaziantep Üniversitesi, e-mail. [email protected]
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 2
Gelişmekte Olan Ülkelerde Kadın Eğitimi ve Büyüme
İlişkisi
Aslı Özpolat ∗
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisans Programı,
Gaziantep Üniversitesi,
e-mail. [email protected]
Metin Yıldırım
İktisat Bölümü, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Gaziantep Üniversitesi, Gaziantep
e-mail: [email protected]
Özet
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde eğitim, kalkınma planlarında
görmezlikten gelinmiştir. Ancak, eğitimin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi birçok
ampirik çalışmaya konu olmuş ve hemen hepsinde eğitimin büyümeye önemli ölçüde
katkı sağladığı tespit edilmiştir. Ayrıca eğitimin kadınlara sağladığı getirinin,
erkeklere göre daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Çalışmada, gelişmekte olan ülkelerde kadın eğitiminin ekonomik büyümeye
katkısı ekonometrik bir çalışma ile incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Eğitim, Büyüme, Kadın Eğitimi
Jel Kodları: C30, I21, O43
∗
correspondences: Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Yüksek Lisans Programı,
Gaziantep Üniversitesi, e-mail. [email protected]
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 3
GİRİŞ
Kalkınma uluslar arası gündemi en çok meşgul eden konular arasında yer
almaktadır. Az gelişmiş ve Gelişmekte olan ülkelerin öncelikli sorunları arasında yer
alan kalkınma çoğu zaman büyüme ile eş anlamlı tutulmuştur. Ancak her iki
kavramda farklılıklar içermektedir. Büyüme salt bir gelir artışı iken kalkınma sosyal
ve ekonomik konulardaki gelişmeyi ifade etmektedir.
Kalkınma ve büyümenin temelinde ise eğitim yer almaktadır. Eğitim üretim
tekniklerinin verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamakta sosyal hayata yaptığı
olumlu etkiyle kalkınma sürecini hızlandırmaktadır.
Günümüzde birçok ülkede, mevcut aktif nüfusun bir kısmını oluşturan
kadınlar, kalkınmanın dayandırabileceği insan kaynakları içinde kabul edilmektedir.
Kadının eğitimi onun bireyselleşerek dış dünyaya açılmasını ve bağımsızlaşmasını
sağlamaktadır. Kimseye bağlı olmadan yaşamını sürdürebilen ve bilinçli kararlar
alabilen kadınlar sosyal eşitliğin sağlanmasında da çok önemli bir rol oynamaktadır
Eğitim; kadınlara ilgilerini ve çıkarlarını özel yaşamın dışına çıkarma, geleneksel
kadın ortamlarından farklı çevrelerle tanışma şansı vermekte; hareket ve girişim
özgürlüğünü artırmaktadır.
Kadının eğitim düzeyi yükseldikçe aile başına daha az çocuk düştüğü gibi,
daha az çocuk ölümüyle karşılaşılmakta, evlilik yaşı ertelenmekte, daha sağlıklı,
daha iyi beslenmiş ve eğitilmiş çocuklar yetişme olasılığı güçlenmekte, özellikle kız
çocuklarının eğitim şansı yükselmektedir. Bununla birlikte kadınların eğitim seviyesi
yükseldikçe işgücüne katılım oranlarının da arttığı görülmektedir.
Gelişmekte Olan Ülkelerde, eğitim fırsatlarından kadın ve erkeğin eşit
ölçülerde faydalanamamaları, bir insan kaynağı olarak, kadının gerek teknolojik
gerekse verimlilik artışına katkısını zayıflatarak, büyüme ve kalkınma olan etkisini
azaltmakta ve kadınların yoksulluğun birincil aktörü haline gelmesine neden
olmaktadır.
Çalışmada öncelikle büyüme ve kalkınmanın eğitim ile ilişkisi ele alınacak
ve beşeri sermayenin kalkınmadaki önemi belirtilecektir. Kadının eğitim durumunun
açıklanacağı çalışmada, Gelişmekte olan ülkelerde kadın eğitiminin büyümeye etkisi
bir ekonometrik model ile ifade edilecektir.
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 4
I. KALKINMA VE EĞİTİM
1.
Büyüme ve Kalkınma ile Eğitim Arasındaki İlişki
Kalkınma ve büyüme çoğu zaman eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Ancak
büyüme kavramı, Gayri Safi Milli Hâsıladaki bir artışla ilgiliyken, kalkınma içinde
farklı olguları barındırmaktadır.
Kalkınma, salt üretimin ve kişi başına gelirin arttırılması demek olmayıp,
azgelişmiş bir toplumda iktisadi ve sosyo-kültürel yapının da değiştirilmesi,
yenileştirilmesidir. Kişi başına düşen milli gelirin artması yanında, genel olarak
üretim faktörlerinin etkinlik ve miktarlarının değişmesi, sanayi kesiminin milli gelir
ve ihracat içindeki payının artması gibi yapısal değişiklikler, kalkınmanın temel
öğeleridir. Büyüme ise, nitelikten çok nicelik bakımından ortaya çıkan bir
değişikliktir. Bir ekonominin büyümesi, mutlaka o ekonomide yapısal değişimi
gerektirmemektedir. Büyüme sadece üretimin ve kişi başına gelirin arttırılması
olarak kabul edilmektedir (Han ve Kaya, 2006:2).
Ekonomik kalkınma, ekonomik etkinliğin artması ve maddi refahın
yükselmesinin yanı sıra politik, sosyal, kültürel ve çevresel faktörlerde yapısal bir
değişimin yaşanması olarak tanımlanabilmektedir (Gümüş,2005:17). Ancak buradaki
çabalara rağmen, aslında kalkınma kavramını tanımlamanın oldukça zor olduğu
belirtilmelidir.
“İnsana yatırım” esasen üç alanı kapsamaktadır. Bunlar, eğitim, sağlık ve
beslenmedir. Bu üç alana yapılan harcamaların dengeli bir şekilde gerçekleşmesi
durumunda
insan
kaynağından
gerektiği
şekilde
yararlanmak
mümkün
olabilmektedir (Savaş, 1995:256). Ferdin refahının ve fert başına düşen milli gelirin
arttırılması için sosyal ve ekonomik amaçlı yatırımlardan faydalandırma hedeflerine
varılabilmesinde üretim faktörlerinden ve özellikle emekten faydalanılabilmesi,
emeğin kalitesinin yükseltilmesi, eğitim ile ekonomiyi buluşturan noktalardır (Erkal,
1999:127).
XVI. yüzyıldan itibaren, bazı ülkelerde özellikle İngiltere’de, bazı sorunlar
kamuoyunun dikkatini çekmeye başlamış ve bu sorunların çözümlenmesi ile ilgili bir
takım fikirler ileri sürülmüş, bir takım tartışmalar yapılmış ve bir düşünce sistemi
oluşturulmuştur. İlk olarak Merkantilizm denilen bu düşünce sistemi iktisadi olaylar
ile eğitim arasında yakın bir ilişki bulunduğunu tespit etmiştir (Serin, 1972:1). Ancak
Adam Smith öncesi dönemde eğitim kelimesine çok ender rastlanmaktadır. Çünkü
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 5
17. ve 18. yüzyılda bilgi, beceri veya teknik yeterlilik anlamına gelen tek kelime
sanattır. Bu nedenle sanat, gelişen bir ekonominin doğal kaynaklarını işleyebildiği
suni araçları başka bir deyişle üretim döngüsünü ifade ettiği için, iktisadi
kalkınmanın vazgeçilmez ön şartı olarak kabul edilmiştir.
İktisat tarihinin önemli düşünürleri iktisadi faaliyetler ve iktisadi gelişme
açısından eğitimin önemi üzerinde durmuş olmakla beraber görüşleri ayrıntılı ve
sistematik olmamıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ciddi anlamda ele
alınan kalkınma-eğitim ilişkisi günümüzde de halen tartışılan konular arasında yer
almaktadır.
Kalkınmış ülkelerin kalkınma geçmişine bakıldığında, eğitimin önemli bir
faktör olduğu ve eğitim açısından gelişen ülkelerin, aynı zamanda ilk gelişen ülkeler
olduğu görülmektedir. Bu konuda Richard A. Easterlin ( 2003:75) “Niye Bütün
Dünya Kalkınmış Değil ?” adlı makalesinde şu örnekleri vermektedir. “19. yüzyılın
sonuna gelene kadar, Güney ve Doğu Avrupa kuzey ve batının ilk düzeyine ancak yaklaşmaya
başlamıştır. Kalkınmaya da yaklaşık bu tarihlerde başlamışlardır. Denizaşırı ülkelerdeki Avrupa
kökenli kuşaklar açından da manzara aynıdır. Eğitimde önder olan ABD, kalkınmada da önder
olmuştur. Latin Amerika’nın en gelişmiş ülkesi olan Arjantin, 19. yüzyılın ikinci yarısında eğitimin
gelişmesinde önderliği ele almıştır. Asya’da Japonya’nın 19. yüzyılda, hatta Meiji Restorasyon
döneminden bile önce sağladığı gelişme çok belirgindir. Karşı bir örnek olarak, Japonya’dakine
benzer dış ekonomik ve politik baskılar altında kalan, ama yakın zamana kadar elle tutulur teknolojik
modernizasyon sağlayamayan Türkiye’nin, yine yakın zamana kadar düşük kalan eğitim düzeyi dikkat
çekicidir”.
Dolayısıyla, hızlı bir kalkınma hızına ulaşmak isteyen ülkelerin, eğitimi
öncelikli bir yatırım alanı olarak görmeleri ve daha fazla kimsenin daha kaliteli bir
şekilde eğitimden yararlanabilmesi için çabalamaları gerekmektedir. Nitekim eğitim,
özellikle ekonomik performans için önem taşıyan önemli bir yatırım biçimidir
(Stewart, 1995: 194-195).
Eğitim ile kalkınma arasında doğrudan ilişki olmakla beraber, özellikle az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaygın işsizlik dolayısıyla, fertler eğitim
seviyelerine uygun işlerde istihdam edilemedikleri gibi, eğitimlerine uygun gelire de
kavuşamamaktadırlar. Bu durumda eğitim seviyesindeki yükselişe rağmen, adeta
fertler işsizlikle daha çok karşı karşıya gelebilmektedirler.
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, fertler eğitimlerinin sağladığı
sosyal statüye uygun işlerde istihdam edilmeme gibi bir zorlukla karşılaşmakta ve
işsiz kalmamak için kendi sahalarına yakın veya uzak bir sahada çalışmak zorunda
kalmaktadırlar. Buna karşılık, gelişmiş toplumlarda ise fertler kendi sahalarında ve
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 6
ihtisasları dâhilinde iş bulmakla kalmamakta, işlerini alternatifler arasında alacakları
ücrete göre de seçmektedirler (Erkal, 1999:125-126).
Eğitimin ekonomik büyüme üzerinde etkilerini test etmeye yönelik çok
sayıda deneysel çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların sonuçlarına göre, gerek
Türkiye’de gerekse diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde eğitim yoluyla
kazanılan beşeri sermayenin ekonomik büyümeyi pozitif olarak etkilediği ortaya
çıkmıştır ( Kar ve Taban, 2008:333).
Bu çalışmaların
yanı
sıra ekonomik büyüme üzerindeki cinsiyet
eşitsizliğinin etkisini inceleyen birkaç çalışma mevcuttur. Bu çalışmalardan biri olan
Barro ve Lee ve Barro ve Sala-i-Martin’nin yaptığı regresyon analizlerinde ortaya
çıkan sonuçlar şaşırtıcıdır. Çalışmalarda kadın ve erkek eğitimi arasındaki açığın geri
kalmışlık olarak görülebileceği ve bu sonucun düşük ekonomik büyüme ile
ilişkilendirilebileceği sonucu ortaya çıkmıştır (Ghaida ve Klasen, 2004:6).
Barro’ nun yaptığı çalışmada yetişkin erkeklerde orta ve üzeri eğitimin,
büyüme oranları üzerinde pozitif bir etkisi olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak aynı
durum kadınlar için geçerli değildir. Bu sonucun nedeni yüksek eğitim görmüş
kadınların birçok ülkede işgücü olarak verimli bir şekilde yer almamasıdır. Ancak
kadınların ilköğretim düzeyinde aldıkları eğitim düşük doğurganlık oranının
beraberinde getirmektedir (Barro, 1998:31). Bu çalışmayı destekler nitelikte olan bir
başka çalışma ise Thomas Schultz (1993:78) tarafından uygulanmıştır. Sosyal hayata
eğitimli kadınların eğitimli erkeklere göre daha büyük katkısının olduğu sonucu
ortaya çıkmıştır. Kadınların eğitimi ile birlikte doğurganlık oranlarının ve çocuk
ölüm oranlarının azaldığı görülmüştür. Bunların yanı sıra çocukların eğitimlerinde de
bir artış olduğu sonucuna varılmış, gelecek nesle yapılan yatırımların önemli ölçüde
artış sağladığı sonucuna varılmıştır.
Bunun yanında Hill ve King’in yaptığı çalışmalarda kadın ve erkek
okullaşma oranlarının düşük olması ile kişi başına Gayri Safi Milli Hâsıla’nın düşük
olması ilişkilendirilmiştir (Ghaida ve Klase, 2004:6). Okullaşma oranları kullanılarak
O’Neill tarafından yapılan bir başka çalışmada ise az gelişmiş ülkelerin gelişmiş
ülkelerle olan açığı giderek kapattığı sonucuna varılmıştır. Ancak halihazırda bu
ülkelerin eğitimden elde ettikleri getiri oldukça düşük bir orandadır (Karagül,
2002:43).
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 7
Knowles’ın yaptığı bir başka araştırmanın sonucuna göre ise erkek eğitim
oranlarının büyüme üzerindeki etkisi belirsiz olmasına rağmen kadın eğitimi
ortalama GSMH üzerinde pozitif yönlü etki yapmaktadır. Çalışmada kadın
eğitiminin esnekliği 0.37 olarak kabul edildiğinde kadın eğitiminde %1’ lik bir
artışın ortalama GSMH’yi %0.37 oranında arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır (Ghaida
ve Klasen, 2004:7).
2.
Eğitimin Önemi
Eğitim, kısa dönemde gelir elde etme yerine gelirin tüketilmesine yol açtığı
için tüketim; uzun dönemde daha iyi yaşam koşulları ve daha fazla gelir elde etmeye
yol açtığı için yatırım özelliğine sahip olan bir harcama türü olarak nitelendirilebilir
(Gümüş, 2008:28). Ancak eğer eğitim, temelde tüketim amaçlı olsaydı, kriz sırasında
ülkelerin onsuz da var olabilecekleri, uyum dönemi bittiğinde tekrar kullanmaya
başlayacakları lüks bir tüketim maddesi olarak görülebilirdi. Ancak eğitim tüketim
amaçlı değildir. Eğitim, özellikle ekonomik performans için önem taşıyan bir yatırım
biçimidir. Daha da önemlisi, kadınların eğitimi, çocukların sağlığına ve beslenmesine
katkıda bulunmakta, aile büyüklüğünün küçülmesine neden olarak nüfus artışını
azaltmaktadır (Stewart, 1995:194). Singer, eğitim yatırımlarının iki önemli özelliğine
dikkat çekmektedir. Birincisi, eğitim yatırımlarında azalan verimler yasasının geçerli
olmaması aksine artan verimler yasasının geçerli olmasıdır. İkincisi ise, değişik
alanlara yapılan eğitim ve araştırma yatırımlarının birbirine sıkı sıkıya bağlı oluşu ve
karşılıklı bir etkileşim içinde olmalarıdır. Bu tür yatırımlar önceden hiç
düşünülemeyen yeniliklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Han ve Kaya,
2006:114).
Diğer taraftan tüketim safhası olarak ele alınan dönemde, her ne kadar
fertler üretici olmamakta ve devamlı olarak bilgi ve kabiliyetlerini geliştirerek bilgi
alıcısı durumunda iseler de, bu safhanın gelecek için bir yatırım özelliği taşıması ağır
basmaktadır. Kaldı ki, eğitim süresinin mümkün olduğu kadar kısaltılarak bir an
evvel üretime katılmaları ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunmaları genel eğilim
halindedir (Erkal, 1999:130). Dolayısıyla eğitim hem bir tüketim malıdır hem de bir
üretim faktörüdür. Tüketim malıdır; çünkü eğitim, temelde pratik olarak
kullanılabildiğinden bağımsız bir biçimde istenir ve talep edilir. Üretim faktörüdür;
çünkü eğitim insanın yaratıcı beceri ve davranış biçimlerinin ortaya çıkmasını sağlar.
Bu nedenledir ki, az gelişmiş ülkeler son zamanlarda işgücünü kalifiye hale
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 8
getirerek, onun verimliliğini yükseltecek eğitim ve öğretim türlerine giderek daha
fazla öncelik verme eğilimindedirler (Han ve Kaya, 2006:119).
3.
Eğitimin Getirisi
Bugüne kadar değişik birçok toplum için yapılan ampirik çalışmada fertlerin
eğitim süreleri ile gelir düzeyleri arasında doğrusal anlamda bir ilişkinin olduğu
saptanmıştır. Bu bağlamda birçok kişinin kendisi ve çocukları için geleceği
düşünülerek, bugün için eğitim harcaması yapmada tereddüt etmedikleri ortadadır.
Eğitim harcaması ve gelir düzeyi arasındaki ilişki işgücü verimliliği olarak
değerlendirilmektedir. Dolayısıyla eğitim yatırımlarından kişilerin gelir düzeylerinin
artmasının yönündeki mikro etkilerin yanında, daha iyi eğitilmiş işçilerin üretimi
arttırmalarının sebebiyle toplumda genel manada fayda sağlanmaktadır. Bu “dış
etkiler” sebebiyle eğitimi birçok ülke, kamu gelirleriyle finanse etmektedir (Karagül,
2002:34). Bu çerçevede, eğitime ayrılan harcamalar ile bu harcamaların getirisinin
iyi karşılaştırılması zorunludur. Buradaki amaç, eğitim yatırımlarının toplamı ile
getirisinin toplamı arasındaki farklılığın, bir diğer ifade ile kârlılığın en yüksek
olduğu yerde dengenin kurulmasıdır (Kar ve Taban, 2008:328). Eğitimin bireye
sağladığı kişisel getiri oranı şöyle tanımlanmaktadır; Eğitim almanın kişiye özel,
gerçek ve fırsat maliyetinin indirgenmiş şimdiki değeriyle, eğitim almış kişinin
vergisi düşüldükten sonra eline geçen kazancın indirgenmiş şimdiki değerinin
birbirine eşit olması durumunu gerçekleştiren içsel getiri oranıdır. Beşeri sermaye
teorisine göre bireyler, ek eğitimin getirisi, sermayenin özel maliyetine eşit olana
kadar eğitim yatırımı yapmayı sürdüreceklerdir (Yumuşak, 2003:144).
Grafik 1’e göre ilköğretimde alınan eğitimin getirisi kişisel ve sosyal olarak
getirisi diğer eğitim düzeylerine göre çok yüksektir.
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 9
Grafik 1. Eğitimin Kişisel ve Sosyal Getirisi (Psacharopoulos, 2002:15)
Gelişmiş ve Gelişmekte olan ülke gruplarına göre yapılan kişisel ve sosyal
getiri oranları karşılaştırmasına ise Tablo 1’de yer verilmiştir. Tablo 1 e göre, 1980’li
ve 1990’lı yılların başında çoğu ampirik çalışmada ortaya çıktığı gibi, eğitim
yatırımlarının sosyal ve kişisel getiri oranlarının en yüksek seviyesine ilköğretim
düzeyinde ulaşıldığı görülmektedir. Özellikle sosyal getiri bakımından getiri oranının
en düşük olduğu öğretim düzeyinin, yüksek öğrenim olduğu anlaşılmaktadır.
Yeterince gelişememiş bir toplumda, insanların büyük çoğunluğunun üniversite
mezunu olması topluma çok fazla fayda getirmemektedir. Çünkü böyle bir toplumda
söz konusu üniversite mezunlarını eğitim düzeyleriyle uygun işlerde istihdam
etmenin mümkün olmaması nedeniyle eğitimin marjinal getirisinin sosyal anlamda
giderek azaldığı ifade edilebilmektedir. Ancak, nüfusun büyük bir çoğunluğunun
ilkokul mezunu olduğu bir toplumda, üniversite mezunlarının kendilerine uygun iş
bulabildikleri ölçüde aldıkları eğitimden büyük kazanç sağladıkları görülmektedir.
Tablo 1’de, gelişmekte olan ülkelerdeki bireylerin yüksek öğretim sayesinde elde
ettikleri kişisel getirilerin, gelişmiş ülkelerinkinden daha fazla olduğu açıkça
anlaşılmaktadır (Taban ve Kar, 2008:330-331).
Tablo 1. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülke Gruplarına Göre Eğitim Yatırımlarının
Sosyal ve Kişisel Getiri Oranları ( %)
Sosyal getiri Oranları
Gelişmekte Olan
İlköğr.
Ortaöğr.
Alt Sahra Afrika
24
18
Asya
20
13
Kişisel Getiri Oranları
Yükseköğr.
İlköğr.
Ortaöğr.
Yükseköğr.
11
41
27
28
12
39
19
20
Ülkeler
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 10
Latin Amerika
18
13
12
26
17
20
Gelişmiş Ülkeler
14
10
9
22
12
12
Kaynak: Taban ve Kar, 2008:330
Thant (1999:205) ve Psacharopoulas (1995:8), eğitimin ekonomik
etkileriyle ilgili olarak Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) ekonomileri üzerine yapılan
çalışmalarla
ortaya
konulan
genel
kabul
görmüş
sonuçları
şu
şekilde
özetlemektedirler:
•
Eğitim yatırım yapıldığı dönemde getiri oranı düşerken,
eğitim dönemi sonunda ülkeler içinde ve bölgeler arasında zamanla
getiri oranı yükselmektedir.
•
Eğitimli işgücünün kıt olduğu GOÜ’ de getiri oranının
en yüksek olduğu düzey ilk eğitimdir.
•
GOÜ işgücünün niteliğini yükseltmek için, milli
gelirlerinin %1.4’ü ile %10.4’ü arasında değişen oranlardaki
bölümünü eğitim yatırımlarına ayırmaktadırlar
•
Eğitimli işgücünün talep edildiği sektörlerde, iş başı
eğitimi fırsatı, verimlilik artışı ve yaparak öğrenme tecrübesi
nedeniyle maliyet düşüşü sağlanmaktadır. Bu ise yapılan ücret
ödemelerinde daha hızlı artış imkânı yaratmaktadır.
4.
Beşeri Sermayenin Ekonomik Kalkınmadaki Önemi
Beşeri sermaye; doğrudan ya da dolaylı olarak gelir yaratan tüm ekonomik
faaliyetlere katılan bireylerde oluşan bilgi, beceri ve diğer nitelikler olarak
tanımlanmaktadır. Dolayısıyla bu nitelikleri kazanmaya yönelik olarak yapılan
faaliyetler beşeri sermaye yatırımı olarak değerlendirilmektedir. İnsana yapılan
yatırımlar, ekonomik anlamda beşeri sermaye birikimini arttırmakta ve bu
sermayenin üretim sürecinde etkili şekilde kullanımını sağlamaktadır. Beşeri
sermaye eğitim, sağlık ve çalışma amaçlı göç gibi temel unsurlara yatırım yapılması
suretiyle oluşmaktadır. Ancak ekonomik analiz açısından, etkilerinin ölçülmesindeki
kolaylık ve önemi nedeniyle daha çok eğitim yatırımları üzerinde durulmaktadır. Bu
nedenle beşeri sermaye kavramı, eğitim ekonomisine hâkim olmuştur (Gümüş,
2008:20).
Ülkelerin kalkınmasında eğitimin çok büyük önemi vardır. Ekonomik
kazançlar kültürel kazançların yerine geçmiş, kültürlü, aydın kişi, gelişmekte olan
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 11
ülkelerde ihtiyaç duyulan nitelikleri sunmak için önemli bir araç olmuştur. Gelişmiş
ülkeler için amaç, fiziki sermayeden daha önemlisi olan insan sermayesi ve onu
geliştirmek olmuştur. Çünkü sanayi ve bilgi toplumu haline gelebilmek için en
azından fiziki sermaye kadar, beşeri sermayeye de önem verilmesinin zorunlu olduğu
ortaya çıkmıştır (Berber, 1999:363).
Beşeri sermaye az gelişmiş ülkelerde ciddi anlamda sıkıntısı çekilen fakat
diğer faktörlere kıyasla üzerinde yeterince durulmayan üretim faktörlerindendir.
Beşeri sermaye diğer üretim faktörlerinin daha verimli kullanılmasına da imkân
veren ve mevcut insan gücünün nitelik, nicelik ve meslek bilgilerinden oluşan bir
iktisadi değerdir. Bir ülke için kısa dönemde sabit kabul edilen beşeri sermaye
miktarının, zamanla eğitim ve dış âlemden ülkeye çekilerek arttırılması mümkündür
(Karagül, 2002:22).
Bireyin sahip olduğu beşeri sermaye stoku, işgücü piyasasında elde edeceği
ücret gelirini belirleyen temel faktörler arasındadır. Bu nedenle bireyler, sahip
oldukları beşeri sermaye stokunu arttırmak için kaynaklarının bir kısmını eğitime
ayırmakta; elde edebilecekleri ücret gelirinden vazgeçerek okula gitmekte, mesleki
eğitim kurslarına katılmakta ve kitap okumaktadırlar. Bireyin sahip olduğu ve ona
işgücü piyasasında daha yüksek bir ücret geliri sağlayan beceri ve yeteneklerin
bazıları
kalıtsal
olmakla
beraber,
çoğu
beceri
ve
yetenek,
eğitimle
geliştirilebilmektedir. Bu nedenle çalışma çağına gelen bireyler, zamanlarını nasıl
kullanacakları konusunda karar vermek zorundadırlar. Bireyler, ücret geliri
sağlamayı seçerek işgücü piyasasına girip, o yaşa kadar geliştirdikleri yetenek ve
beceri düzeylerine karşılık gelen piyasa ücretinden çalışmaya başlayabilmekte ya da
bu ücret gelirinden vazgeçerek, yetenek ve becerilerini geliştirmek için eğitimlerini
bir süre daha sürdürmeyi ve eğitimin gerektirdiği maliyetleri üstlenmeyi
seçebilmektedirler (Kar ve Taban, 2008:328).
II.
Kadının Eğitim Durumu
Bir toplumun eğitim düzeyinin ölçülmesinde çeşitli kriterler ve yöntemler
kullanılmaktadır. Tercih edilen her bir kriterin ve yöntemin farklı özellikleri vardır.
Ortalama eğitim süresi, okur-yazarlık oranı ve okullaşma oranı eğitim düzeyinin
ölçülmesinde en fazla kullanılan kriterlerden bazılarıdır. Ortalama eğitim süresi, bir
ülke nüfusunun genel eğitim durumunu gösteren en önemli kriterlerden biridir. Bu
kriter, nüfusun genel olarak eğitim düzeyini gösterdiği gibi, aynı zamanda da, eğitim
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 12
düzeyinin niteliğini de kısmen içermektedir (Yumuşak,2003:141). Özellikle bu oran
okuma yazma oranları ve okullaşma oranı ile birlikte ifade edildiğinde ülkelerin
eğitimleri ile ilgili güvenilir sonuçlar elde edilmesini sağlamaktadır.
Okur-yazarlık oranı ise, kullanılan en önemli kriterlerden biridir. Ancak
burada önemli olan işlevsel okuryazarlığın sağlanmasıdır. Yani bireylerin
yaşamlarında
okuryazarlığı
verimli
ve
faydalı
bir
şekilde
kullanmaları
gerekmektedir. Eğitim düzeyinin genel olarak ölçülmesinde kullanılmakla birlikte bu
oran, eğitimin niteliğini göstermesi bakımından ise tek başına çok fazla bir anlam
ifade etmemektedir. Bu nedenle, çoğu zaman okur-yazarlık oranıyla birlikte okul
çağındaki nüfusun ne kadarlık bir bölümünün okula devam ettiğini gösteren
okullaşma oranı ile birlikte kullanılmaktadır. Böylelikle nüfusun bir bölümü (okul
çağındaki nüfus) okullaşma oranı ile diğer kısmı ise okur-yazarlık oranı ile ölçülerek,
nüfusun genel eğitim durumunun tespiti yapılmaya çalışılmaktadır (Yumuşak,
2003:142). Bu çerçevede brüt kayıt oranları ve net kayıt oranları kullanılmaktadır.
Net kayıt oranları daha güvenilir sonuçlar vermektedir. Çünkü brüt kayıt oranları her
bir eğitim düzeyine ait toplam kayıtlar ile toplum nüfusun tahmini yaş grubu
arasındaki oransal ilişkiyi verirken, net kayıt oranları bir okulun öğrencilerinin ilgili
yerdeki okul çağında bulunan gençlerin kaçta kaçını oluşturduğunu göstermektedir
(Karagül, 2002:39).
Tablo 2: Cinsiyete Göre ve Ülkelerin Gelişmişlik Düzeyine Göre Eğitim Durumu
Kaynak: Barro, Robert ve Jong-Wha Lee, 2001:31-32
Tablo 2’de, eğitim durumu 1960, 1980 ve 2000 yılları itibariyle, ortalama
eğitim yılı ile ölçülmekte ve iki ayrı yaş grubuna ve cinsiyete bağlı olarak farklı
gelişmişlik düzeylerine göre verilmektedir (Barro ve Jong-Wha, 2001:11-12). Tablo
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 13
2’ye göre, 15 yaş ve üzeri kadınların ortalama eğitim süresi, 1960 yılında 4.31 yıl
iken 1980 yılında 5.42 yıla ve 2000 yılında 6.13 yıla yükselmiştir. Aynı süreler
erkekler için, sırasıyla 4.98, 6.43 ve 7.19 yıl olmuştur.
Gelişmişlik düzeyine göre ortalama eğitim yılı göstergelerine bakıldığında,
gelişmekte olan ülkelerin en düşük ortalamalara sahip olduğu görülmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerdeki kadın ve erkeklerin ortalama eğitim süreleri, 1960
yılında sırasıyla 1.16 ve 2.39 yıl iken, 1980 yılında 2.20 ve 3.94, 2000 yılında ise
4.03 ve 5.74 yıl olmuştur. Gelişmiş ülkelerde ve geçiş ekonomilerinde ise, kadın ve
erkeklerin ortalama eğitim süreleri 1960 yılında yaklaşık 6 yıl iken, 1980 yılında
yaklaşık olarak 8 yıla ve 2000 yılında yaklaşık 10 yıla çıkmıştır. Bu göstergelere
göre, dünya nüfusunun ortalama eğitim yılı artmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerin ortalama eğitim yılındaki artış diğer ülkelere
göre daha yüksektir. Bu yükselmeye rağmen, gelişmekte olan ülkelerin 2000 yılı
ortalama eğitim yılı düzeyi, gelişmiş ülkelerin 1960 yılındaki ortalamasının
altındadır. 15 yaş üzeri nüfusun eğitim dağılımını belirten cinsiyet oranı 1960 yılında
% 86.7 iken bu oran 2000 yılında % 85.9 olmuştur. Yine aynı oran, gelişmekte olan
ülkelerde 2000 yılı için % 73.2, gelişmiş ülkeler için % 95.3 ve geçiş ekonomileri
için ise % 104.7 olmuştur. Buna göre, kadınlar ve erkeklerin ortalama eğitim süreleri
artmakta, ancak aradaki fark kapanmamaktadır. Kadın ve erkek arasındaki eğitim
açığının en yüksek olduğu ülkeler, gelişmekte olan ülkelerdir. Geçiş ekonomilerinde
ise kadınlar, erkeklere göre ortalama olarak daha fazla eğitim almakta, kadın-erkek
arasındaki eğitim açığı erkek aleyhine gerçekleşmektedir.
Grafik 2’de günümüzde cinsiyet eşitsizliğini ölçmede en çok tercih edilen
verilerden biri olan “Bölgelere göre cinsiyet uçurumu indeksi” yer almaktadır. Bu
indeks okuma yazma oranlarını, okullaşma oranlarını, istihdama katılım oranları gibi
eşitsizliğin en çok hissedildiği serileri içermektedir. Buna göre ülkelerin gelişmişlik
düzeyine göre indeks yükselmektedir. En yüksek cinsiyet uçurumunun bulunduğu
bölge Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’dir. Bu bölgede cinsiyet açığı yüksek
olmakla beraber yıllara bakıldığında gelişme göstermediği de görülmektedir.
Cinsiyet açığının en az olduğu bölge ise Okyanusya Bölgesi’dir. Bu bölgedeki indeks
değeri dünya genelinde yüksek olmasına rağmen, cinsiyet uçurumu gözle görülür bir
derecededir.
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 14
Orta Doğu ve
Kuzey Afrika
Sub-Saharan
Afrika
Asya
Latin
Amerika
Doğu
Avrupa
Kuzey
Amerika
Batı
Avrupa
Okyanusya
Grafik 2. Bölgelere göre Global Cinsiyet Uçurumu indeksi (2006-2008) (Dünya
Ekonomik Forumu, Global Cinsiyet Uçurumu Raporu ,2008)
Tablo 3’ de eğitimde cinsiyet eşitliği 2005-2015 projeksiyonu yer
almaktadır. Tabloya göre ABD, Japonya gibi gelişmiş ülkelerin yanında Macaristan,
Malta, Polonya gibi gelişmekte olan ülkeler 2000 yılında hem ilköğretimde hem de
orta öğretimde cinsiyet eşitliğini sağlamıştır. Ancak Türkiye, Hindistan, Burkina gibi
gelişmekte olan ülkeler 2015’de eşitliği sağlaması riskli ülkelerin arasında yer
almaktadır.
Tablo 4: İlk ve orta öğretimde cinsiyet eşitliği: 2005-2015 projeksiyonu
2005’de
2015’de
2015’de sağlanması riskli
sağlanabilir sağlanabili
r
Arnavutluk, Avustralya, Azerbaycan, Avusturya, Belize,
Bahreyn, Bangladeş, Çin,
Barbados,
Belçika,
Bulgaristan, Bolivya,
Botswana, Kolombiya,
Kosta
Rika,
Cape-Verde,
Kanada,
Şili, Jamaika,
Finlandiya Danimarka, İzlanda, İrlanda,
Hırvatistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Çek Kenya,
, Namibya,Malezya, Mauritus, Meksika,
Cumhuriyeti,
Ekvator,
Fransa, Malawi,
Nikaragua, Myanmar,
Yeni
Zelanda,
Gürcistan, Almanya, Yunanistan, Portekiz,
Panama, Filipinler, Rusya Federasyonu,
Guyana, Macaristan, Endonezya, Samoa
Katar
Sırbistan Karadağ, Surinam,
İsrail, İtalya, Japonya, Ürdün,
İspanya, İsveç,
İsviçre,
Trinidad
Kazakistan,
Kuveyt,
Kore
Tanzanya, Tobago,
Birleşik
Arap
Cumhuriyeti, Latvia, Letonya, Malta,
VenezuellaEmirlikleri, İngiltere, Vanuatu,
Moldova, Hollanda, Norveç, Polonya,
Zimbabwe
Romanya,
Rwanda,
Slovakya,
Slovenya, Makedonya, A.B.D.
81
2000’de sağlandı
İlköğretimde cinsiyet eşitliği
2000’de sağlandı
Ülke.Say.
Orta öğretimde cinsiyet eşitliği
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 15
Estonya, Kırgısiztan
45
15
23
12
Fas, Senegal, Tunus
Cezayir, Benin,
Çat, Lao, Togo
Cambodia,
14
Mısır, İran, Brunei,
Moritanya, Gambia,
Nepal
Lesotho,
Suudi
Arabistan
Küba,
Komor,
Sudan,
Kongo,
Suriye
Gana,
Uganda
Sierra
Burundi,
Leone
Macao,
Nijer,
Güney
Afrika,
Tayland
Burkina Faso, Cote d’Ivoire,
Çibuti, Etyopya, Hindistan,
Irak, Madakaskar, Mongolia,
Mozambik, Papua Yeni Gine,
Saint Lucia, TÜRKİYE
45
Kaynak: UNESCO, 2003: 8
1.
Kadın Eğitimi ve Kalkınma Arasındaki İlişki
Kadınların da kalkınmada etkili bir yer işgal ettikleri konusu, uluslar arası
kalkınma gündemini uzun süre meşgul etmiştir. Bu yüzden, başta Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı ve Dünya Bankası olmak üzere pek çok kalkınma kuruluşları ve
sivil toplum kuruluşları kadının istihdamını geliştirme amacıyla belirli bir yaklaşım
benimsemiş ve kadının istihdamına yönelik stratejiler geliştirmiştir.
Kadınların içinde bulundukları eşitsizlikleri gidermede, en önemli evrensel
adımlardan biri olan 1985 Nairobi Kadınlar Konferansı’nda belirtildiği üzere,
kadınların durumunun iyileştirilmesine yönelik aşılmaz engeller, siyasal ve
ekonomik sorunlar kadar, sosyal ve kültürel etmenlerden de kaynaklanmaktadır
(TÜSİAD, 2000:72).
Eğitim, kadınların ekonomik kalkınmadaki rolünü belirleyen ve onların
istihdama tam katılımına yardımcı olan en önemli faktördür. Kalkınma konusunda
yapılan araştırmalarda da belirtildiği gibi, eğitim, işgücünün verimliliğini arttırmakta,
aile gelirini yükselterek yoksulluğun azaltılmasını sağlamakta, sağlık ve beslenmeyi
geliştirmekte, doğurganlığı azaltmakta ve dolayısıyla bir ülkenin toplumsal ve siyasal
gelişimine katkıda bulunmaktadır (Palaz, 2005:322).
Araştırmalar, kadınların eğitimden erkeklerle eşit ya da onlardan daha fazla
yarar sağladığını, düşük gelir grubundaki ülkelerde kadın eğitimine yapılan yatırımın
128
Paraguay
Ülke 2015’de
sağlanması
S
i kli
2015’de
2005’de
sağlanabilir sağlanabilir
Umman
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 16
erkek eğitiminden daha yüksek verimi olduğunu göstermektedir. Kadının eğitim
düzeyi yükseldikçe aile başına daha az çocuk düştüğü gibi, daha az çocuk ölümüyle
karşılaşılmakta, evlilik yaşı ertelenmekte, daha sağlıklı, daha iyi beslenmiş ve
eğitilmiş çocuklar yetişmesi olasılığı güçlenmekte, özellikle kız çocuklarının eğitim
şansı yükselmektedir (TÜSİAD, 2000:26).
2.
Kadın Eğitiminin Getirisi
A. Smith, A. Marshall ve M. Friedman, eğitim konusuyla ilgilenmiş olsalar
dahi, eğitimin ve insan gücünün iktisadi gelişmeye olan etkisi üzerine yapılan
çalışmalar 1950’lere kadar bir bütünlük oluşturamamıştır. Eğitimin ekonomik
büyümeye olan katkısının genel kabul görmesinde ampirik çalışmaların etkisi
büyüktür. Bu çalışmalar arasında yer alan G. Becker’in (1993), Psacharopoulos ve
Patrinos’ un (2002) ve Barro’nun (1998-2000) eğitimin getirilerini hesaplamaya
yönelik olarak yaptıkları çalışmalar iktisat literatürü açısından önemlidir.
Diğer yatırım türlerinde olduğu gibi eğitime yapılan yatırımlar da, getiri
oranı bakımından değerlendirilmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, eğitime
yapılan yatırımın, hem toplum hem de birey bakımından, hem kadın hem de erkek
için karlı bir etkinlik olduğunu göstermektedir. Gelir düzeyi yüksek ülkelerde,
insansal ve fiziksel sermayenin getirileri eşitlenmeye doğru giderken, kalkınmakta
olan ülkelerde insana yatırım yapmanın üstünlükleri bulunmaktadır. Eğitimin özel ve
toplumsal getirisine ilişkin kestirimler (kaynakların kıt olduğu durumlarda) kamunun
ve bireyin yatırım önceliklerini öne çıkarmaktadır. Yatırım kararı alan bireyler
açısından, eğitimden sağlayacakları özel getiri en önemli belirleyici olmaktaysa da;
devlet
açısından,
eğitimin
toplumsal
getirisi,
öncelikli
yatırım
alanlarını
belirlemektedir (Tansel, 1999:3).
Schultz’un analizinde eğitimli kadınlar ile eğitimli erkekler üzerinde
durulmuş ve çarpıcı sonuçlara ulaşılmıştır. Özellikle eğitilmiş bayanların sosyal
hayata erkeklere oranla daha büyük katkı sağladıkları ortaya çıkmıştır. Çünkü
eğitimli bayanlarla, toplumdaki çocuk ölümleri ve doğurganlık azalmakta, buna ilave
olarak yeni yetişen çocuklar eğitimli anneler sebebiyle hayata daha bilgili
başlayabilmektedirler (Schultz, 1993:68-76).
Grafik 3’de, Psacharopoulos ve Patrinos’ un (2002) 98 ülke için yaptığı
çalışma yer almaktadır. Grafik 2’ye göre ilköğretimin kadınlara sağladığı getiri oranı
% 12.8 iken, erkeklerde bu oran % 20.1 olmaktadır. Yine aynı şekilde,
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 17
yükseköğretimin kadınlara sağladığı getiri % 10.8 olurken, erkeklerde % 11
olmaktadır. Orta öğretimde ise durum kadınlar lehinedir. Kadınlara ortaöğretimin
getirisi % 18.4 iken, erkeklerde % 13.9 düzeyinde kalmıştır.
Grafik 3: Cinsiyete Göre Eğitimin Getirisi (%) (Psacharopoulos- Patrinos,
2002:15)
Tüm öğretimin ortalama getirisi kadınlarda % 9,8, erkeklerde ise, % 8.7
düzeyindedir. Buna göre, kadınların eğitimden elde ettikleri getiri, erkeklerin elde
ettikleri getiriden daha yüksektir.
Kadınların eğitimden elde ettikleri getirinin erkeklere göre daha yüksek
olması, temel olarak kadınların ortalama eğitim düzeylerinin düşük olmasına
dayandırılmaktadır. Ayrıca, özellikle gelişmiş ülkelerin okullaşma oranı içerisinde
kızların payının yüksek olması da, kadınların eğitimle daha fazla getiri elde etmesine
bağlanmaktadır. Ancak, ilköğretim düzeyinde kadınların erkeklere göre açık bir
şekilde daha az getiri sağlaması, yukarıdaki açıklamayla çelişmektedir. Zira aynı
gerekçeyle kadınlarda ilköğretimde fazla getiri sağlaması gerekmektedir. Genel
olarak, tüm eğitimin getirisi kadınlarda yüksek olmakla birlikte, bazı ülkelerde tam
tersi bir durumla da karşılaşılmaktadır. Böyle bir durum, kişisel kazançların
oluşmasında eğitim düzeyinin dışında, eğitimin türü ve niteliğinin, ana-babanın
eğitim ve kazanç düzeyinin, doğuştan gelen yeteneklerin, emek piyasasının
özelliklerinin
ve
kamu-özel
sektörlerindeki
farklılıkların
payı
olduğunu
göstermektedir (Yumuşak, 2003:143).
Tablo 4’de farklı ülkelere göre hesaplanan getiri oranları gösterilmiştir. T.
Paul Schultz (1993:58) tarafından yapılan bu çalışmanın sonuçlarına göre, ülkelerin
eğitim getiri oranları yaş ve cinsiyete göre farklılık göstermektedir.
Tablo 4: Yaş ve Cinsiyete göre Eğitimin Getirisi (%)
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 18
Getiri Oranları
Araştırma
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
yapılan yıl
25-44
25-44
45-65
45-65
Arjantin
1980
6.6
9.3
11.0
10.0
Bolivya
1980
11.0
9.8
6.7
9.6
Brezilya
1971
6.3
5.4
6.1
6.0
Kolombiya
1973
18.0
18.0
14.0
16.0
Paraguay
1979
8.0
11.0
11.0
10.0
Peru
1974
14.0
14.0
19.0
11.0
Ülkeler
Kaynak: T. Paul Schultz, (1993) “Women’s education in developing countries”,s.58
Kadınlar erkeklere göre tüm eğitim için daha fazla kişisel getiri elde etmekle
birlikte, bu farkın gerçek farktan daha az olduğu gözükmektedir. Zira genel olarak
eğitimin getiri oranlarının, özel olarak da kadınların eğitiminin getiri oranlarının
yorumlanmasında bazı noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu noktalardan
bazıları şunlardır;
• Kadınlar, çalışma tercihlerini fayda-maliyet analizine daha az bağlı olarak
belirlemektedirler. Yine kadınlar, genellikle ailenin en az ikinci çalışanı
olarak emek piyasasına dâhil olduklarından getirisi daha düşük işlerde
çalışmaktadırlar. Ayrıca, emek piyasasının işleyişindeki aksaklıklar ve ücret
ayrımcılığını destekleyen diğer faktörler, kadınların daha az kişisel getiri elde
etmelerine neden olabilmektedir (Yumuşak, 2003:143). Ancak burada dikkat
edilmesi gereken bir nokta da kadınların eğitim oranları arttıkça ev
üretiminde de artış olmasıdır. Bununla beraber kadınların eğitim seviyeleri
arttıkça daha az eve bağlı kalmaları bir diğer husustur. Bu paradoksal durum
ancak eğitimleri artan kadınların evdeki verimliliği de arttırmaları ile
mümkündür (Schultz, 1993:68).
• Kadınların kişisel getirilerinin düşük gözükmesinin diğer bir nedeni de, kadın
eğitiminin maliyetlerinin daha yüksek olmasıdır. Zira bazı ülkelerde eğitim
sistemi içerisinde önemli bir yer tutan kız okullarının maliyetleri, sınırlı kadın
öğretmen olması ve başka nedenlere bağlı olarak genel okullara göre daha
fazla olmasıdır. Bu faktörler, eğitimin getirilerinin tespitinde genellikle
dikkate alınmamakta ya da tam olarak ölçülememektedir. Bu nedenlerle,
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 19
kadınların eğitimden elde ettikleri kişisel getiri ile erkeklerle arasındaki fark,
hesaplandığından daha yüksek olabilir (Yumuşak, 2003:143).
III. Gelişmekte Olan Ülkelerde Kadın Eğitiminin Ekonomik Büyümeye
Olan Etkisi Üzerine Ekonometrik Uygulama
1.
Veri ve Yöntem
Bu bölümde gelişmekte olan ülkelerde kadın eğitimi ve ekonomik büyüme
arasındaki ilişki test edilmiştir. Çalışmada kullanılan veriler Birleşmiş Milletler ve
IMF’den derlenerek hazırlanmıştır. Bağımsız değişkenler olarak kullanılan kadın
okuryazar oranları, kadın bileşik okullaşma oranı ve kadınların ekonomik aktiviteye
katılım oranları, yatırım/GSMH ile bağımlı değişken olarak kullanılan kişi başına
milli gelir düzeyi arasındaki ilişki ortaya konulmuştur.
Gelişmekte olan ülkelerdeki seriler 48 gözlem üzerinde oluşturulmuştur. Bu
ülkelerin 2005 yılı kadın okuma yazma oranları, bileşik okullaşma oranı, kadınların
ekonomik aktiviteye katılım oranları, Yatırım/GSMH ile ülkelerin kişi başına
ekonomik büyüme oranları arasındaki ilişki yatay kesit yöntemi ile saptanmıştır.
Uygulamada ele alınan kişi başına gelirin değerleri logaritmaya çevrilmiştir.
Ekonometrik tahminler E-views 5.1 Versiyonu ile elde edilmiştir. Tahmin edilen
modelde yatay kesit analizinin ortaya çıkardığı bir sorun olan “değişen varyans”ın
tespit edilebilmesi için white testi uygulanmıştır.
Model 1: In(PCY)=α1+α2I/Y+α3Gi
Model 2: In(PCY)= α1+ α2 I/Y+α3Gii
Model 3: In( PCY)= α1+ α2 I/Y+α3GP
Gi: Kadın Okuma Yazma Oranı
PCY: kişi başına milli gelir
Gii: Bileşik Okullaşma Oranı (Kad ın )
GP: Ekonomik Katılım Oranı
I/Y: Gayri Safi Sabit Sermaye Yatırımları/GSMH
2.
Değerlendirme
Tablo 5: Gelişmekte Olan Ülkeler Düşük Gelir Grubu için Veriler
Ülkeler
Arnavutluk
Cezayir
Kişi başına GSMH
2.595,14
3.114,78
Bileşik
Okullaşma
I/y Oranı (%)
68
36.33
74
22.34
Kadın
Okuma
Yazma
Oranı (%)
98.3
Ekonomik
Katılım Oranı
(Kadın) (%)
49.0
60.1
35.7
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 20
Angola
Arjantin
Ermenistan
Azerbaycan
Barbados
Bolivya
Brezilya
Bulgaristan
Şili
Çin
Kolombiya
Kosta Rica
Küba
El Salvador
Estonya
Gabon
Guatemala
Honduras
Macaristan
Hindistan
Endonezya
Iran
Jordan
Lübnan
Malezya
Maldiv
Meksika
Pakistan
Polonya
Romanya
Rusya
Suudi Arabistan
Slovakya
Güney Afrika
Surinam
Swaziland
Suriye
Tayland
Tunus
Türkiye
Ukrayna
Venezüella
Tonga
Panama
Peru
Sudan
1.903,00
4.727,99
1.623,93
1.585,89
10.560,51
1.039,98
4.721,09
3.510,57
7.256,79
1.784,76
2.735,19
4.615,67
4.099,68
2.559,88
10.368,08
6.713,87
2.141,00
1.427,70
10.955,97
713,05
1.264,55
2.766,04
2.274,77
5.375,12
5.377,70
2.541,67
7.358,29
807,16
7.956,74
4.573,12
5.309,94
13.365,14
8.804,15
5.055,04
3.410,48
2.273,67
1.487,37
2.800,18
2.872,86
4.969,38
1.836,02
5.444,73
2.189,87
4.785,61
2.913,59
898,47
Kaynak: IMF ve UNDP’den derlenmiştir.
8.07
24
54.2
73.7
21.46
94
97.2
53.3
29.8
74
99.2
47.9
41.31
66
98.2
60.2
19.6
94
99.7
64.9
12.99
84
80.7
62.6
15.94
89
88.8
56.7
24.18
81
21.16
97.7
95.6
41.2
82
40.97
69
86.5
68.8
20.04
77
92.9
61.3
19.01
74
95.1
44.9
8.28
92
99.8
43.9
15.29
70
79.2
47.3
30.64
99
99.8
52.3
21.04
68
79.7
61.4
18.3
64
63.3
33.8
24.91
74
80.2
54.0
22.75
93
28.05
99.0
47.8
42.1
60
23.64
67
86.8
51.0
28.47
73
76.8
38.6
30.57
79
87.0
27.5
21.96
86
93.6
32.4
20.52
77
85.4
46.5
61.28
66
96.4
48.5
19.33
76
90.2
40.2
20.15
34
35.4
32.7
18.25
91
47.7
23.08
79
99.0
96.3
17.8
93
99.2
54.3
16.54
76
76.3
17.6
26.9
80
51.8
16.85
77
99.0
80.9
83.91
82
87.2
33.6
23.42
58
78.3
31.2
24.14
63
73.6
38.6
28.86
72
90.5
65.6
22.29
79
65.3
28.6
19.56
64
79.6
27.7
21.97
87
99.2
49.6
20.3
76
92.7
57.4
17.74
81
99.0
47.5
16.82
83
91.2
50.8
18.31
87
82.5
59.1
18.88
35
51.8
23.7
36.6
34.0
50.1
45.9
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 21
Gelişmekte olan ülkelerde, kadın okuryazarlığı, kadınlardaki bileşik
okullaşma oranları ile ekonomik büyüme arasında anlamlı bir ilişki mevcuttur.
Sonuçlar Tablo 6, Tablo 7 ve Tablo 8’ da, kullanılan veriler Tablo 5’ de
gösterilmektedir.
Tablo 6: Model 1 için Tahmin Sonuçları
Bağımsız Değişkenler
I/Y
Katsayı
t- istatistiği
Standart Hata
0.012021
1.626104
0.404447
0.026423
0.332
5.752456
D-W istatistiği
0.004593
48
F-istatistiği
Kadın Okuma Yazma
Oranları (%)
R2
2.054521
Gözlem sayısı
11.23003
Gelişmekte olan ülkelerde eğitimin gelişmiş ülkelerin gerisinde oldukları
bilinmektedir. Bu ülkelerde eğitimde cinsiyet eşitsizliği de çok yüksek boyutlardadır.
Eğitimin süresi, okuma yazma oranlarının ve okullaşma oranlarının düşük olmasının
yanı sıra verilen eğitiminde kalitesinin düşüklüğü, eğitmenlerin nitelikli olamaması
önemli sorunlarıdır. Ayrıca Kaynak yokluğu, eğitim altyapısını geliştirmek ve eğitim
reformları yapmak için siyasi irade ve taahhüt yetersizliği, okullarda, diğer eğitim
kurumlarında ve toplumlarda toplusal cinsiyete dayalı kalıp yargılarla verilen
mesleki eğitim, kadının yüksek öğrenim kurumlarına devamına ve eğitimde iş
piyasası dinamiklerine az önem verilmesi, çocuk bakım tesislerinin yokluğu, eğitimin
kalitesinin düşüklüğü, ailelerin uyguladıkları geleneksel ayrımcılık gibi nedenler
Gelişmekte Olan Ülkelerin eğitimlerindeki yapısal sorunlarından bazılarıdır. Eğitim
kalitesinin düşüklüğü, kadınların eğitimine önem verilmemesi de nedenler arasında
yer almaktadır. Analiz sonuçlarına kadınların okuma yazma oranları arttıkça Kişi
Başına Düşen Milli Gelir oranı artmaktadır. Dolayısıyla kalkınmanın en temel
unsurlarından biri olan eğitimde cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi önemlidir.
Tablo 7: Model 2 için tahmin sonuçları
Bağımsız Değişkenler
Katsayı
t- istatistiği
Standart Hata
I/Y
0.007128
1.467439
0.004858
Bileşik Okullaşma Oranı
0.028906
5.253866
0.005502
0.382
D-W istatistiği
2.157531
(%)
R2
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 22
Gözlem sayısı
48
F-istatistiği
13.95701
Okuma yazma oranlarındaki sonuç okullaşma oranları için de geçerlidir.
Kadınla için okullaşma oranları arttıkça Kişi Başına Düşen Milli Gelir seviyesi
artmaktadır.
Eğitimin, kadınların çalışma süresi üzerinde etkisi iki etkenin görece
ağırlığına bağlıdır: İkame etkisi ve gelir etkisi. Birincisi, eğitim sayesinde elde
edilebilecek olası kazançlar artar; dolayısıyla çalışmamanın maliyeti artmış
olur. Bu durum, çalışma süresini uzatacaktır. Böylece, olumlu bir etki söz
konusudur. İkincisi, daha yüksek kazançlar sonucu, gelir ereğine daha erken
ulaşılır. O zaman, yüksek gelirin bir bölümü daha çok eğlence harcamalarına
ayrılabilir ve çalışma süresi azalır. Eğitimin toplam etkisi, bu iki etkenden
hangisinin ağır bastığına göre belirlenir. Bireysel düzlemde yürütülen verilere
dayalı (ampirik) çalışmalar bir dizi ülkede, ikame etkisinin gelir etkisinden
daha kuvvetli olduğunu göstermiştir; dolayısıyla, öğrenim görmüş kadınların
işgücüne katılım oranı daha yüksektir (Tansel, 2002:11).
Tablo 8: Model 3 için Analiz Sonuçlar
Bağımsız Değişkenler
Katsayı
t- istatistiği
Standart Hata
I/Y
0.006718
1.131503
0.005937
Ekonomik Katılım Oranı
0.000240
0.023731
0.010101
0.013
D-W istatistiği
2.196232
48
F-istatistiği
(Kadın) (%)
R2
Gözlem sayısı
0.309054
Kadınların ekonomik katılımlarının analize dâhil edilmesinin sebebi
eğitimin ekonomik hayata ne şekilde yansıdığını bulmaktır. Kadınların istihdama
katılımlarının bir göstergesi olan ekonomik aktivite oranı ile kişi başına milli gelir
oranı arasındaki ilişki değerlendirildiğinde kadınların ekonomik aktivitelere
katılımının kişi başına milli gelir seviyesi ile anlamlı ilişkisi bulunmadığını
göstermektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde kadının toplumsal konumunun geçimlik
ekonomiden kapitalist üretime geçişle birlikte marjinalleştiği belirtilmektedir. Bu
marjinalleşme, daha çok üretimin evden ya da geçimlik ekonomiden piyasa içi
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 23
üretime kayması ile gerçekleşmektedir. Piyasa için üretim hem sanayi hem de
tarımda uzmanlaşmış emek ve sermaye kullanımı gerektirdiğinden, erkeklere karşı
pozitif bir ayrımcılık ortaya çıkmaktadır. Bu ayrımcılık, tarımsal üretimde erkeklerin
tarım makinelerini kullanmaları ve yeni üretim tekniklerini öğrenmeleri ile olurken,
sanayide ise eğitimli ve uzmanlaşmış işgücü kullanılmaları şeklinde olmaktadır
(Dedeoğlu, 2004:92). Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerde ö kadınlar istihdama
katılamamanın yanı sıra üretim tekniklerindeki geçişler sebebiyle de atıl
kalmaktadırlar. Kadınların üretime büyük ölçüde katkısı bulunmayan sekreterlik,
hosteslik, ebelik ve hemşirelik gibi alanlarda istihdam edilmeleri ve eğitimin
yetersizliği sebebiyle verimliliğin azalması bu durumu açıklayan unsurlar arasında
yer almaktadır. Bu sebeplerin yanı sıra bu ülkelerde hizmet sektörünün zamanla ön
planda yer alması ve bu sektörlerde özellikle kadınların istihdam edilmesi
yatmaktadır. Bu aktivitelerin özellikle Çin, Hindistan, Filipinler, Malezya gibi
ülkelerde yoğunlaşmış olduğu bilinmektedir. Pembe yakalı olarak bilinen bu işler,
bilgisayarlara veri girişi ve posta yoluyla sipariş edilen bilgilerin işlenmesi, hava ve
tren yolları hizmetleri, kredi kartı vb. finansal hizmet işlemleri, bankacılık ve sigorta
işleri olarak sayılabilir (Dedeoğlu, 2004:100). Dolayısıyla hizmet sektöründe ağırlıklı
olarak eğitim gerektirmeyen alanlarda kadınların istihdam edilmeleri bu sonucu
doğurmaktadır.
Bu ülkelerde önemle üzerinde durulması gereken bir diğer nokta ise,
gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere göçün giderek artmasıdır. Özellikle ev
içi temizlik ve bakıcılık işlerinde, gelişmekte olan ülkelerden gelen kadınların yüksek
gelirli ya da orta sınıf aileler için çalıştığı dikkat edilmesi gereken unsurlardan
biridir. Bütün etkilerin yanında kadınların ev içi üretimlerinin milli gelir hesaplarında
yer almaması kadınların üretime katılımlarının dışlanması şeklinde ortaya
çıkmaktadır.
SONUÇ
Kadının güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için
eğitimin en değerli araçlardan biri olduğu giderek daha net bir şekilde
anlaşılmaktadır. Yeterli siyasi iradenin var olduğu ve kaynak dağılımının adaletli
sağlandığı yerlerde kadın ve kızların tüm düzeylerde eğitim ve öğretimlerinde
gelişmeler kaydedilmiştir. Ancak bu ülkelerin hâlihazırda sorunlarının devam ediyor
olması bir takım engellerin varlığını göstermektedir.
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 24
Kadın eğitiminin getirileri incelendiğinde; eğitimin kadınlara sağladığı
getirinin, erkeklere göre daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, eğitimde
cinsiyet eşitliğinin sağlanması, iktisadi gelişmeyi olumlu etkilemektedir. Bu bulgular,
kadınların eğitim düzeylerinin yükseltilmesi gereğinin ekonomik gerekçesini
oluşturmaktadır.
Kadın eğitiminin ekonomik büyümeye etkisi üzerine yapılan birçok
çalışmada kadın eğitiminin ekonomik katkısının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Kadınların eğitimi sosyal hayata doğrudan etki ederek ekonomik katkıyı dolaylı
olarak oluşturmaktadırlar.
Çalışmada elde edilen sonuca göre, kadınların eğitimleri ile kişi başına
düşen gelir arasında olumlu bir ilişki vardır. Kadınların eğitimlerinin artması milli
geliri arttırmakta, daha iyi yetişmiş nesiller oluşmakta, doğurganlık oranı azalmakta
ve böylece sosyal etki artmaktadır. Buna karşılık kadınların iş gücüne katılımlarının
Gelişmekte Olan Ülkelerde Kişi Başına Gelirle anlamlı ilişkisi bulunmamaktadır.
Bunun nedeni daha önce de belirtildiği gibi kadınların verimliliği düşük alanlarda
istihdam edilmeleri ve istihdam oranlarının düşük olmasıdır.
Sonuç olarak, kadın kalkınmanın bir etkili bir parçası olarak kabul
edildiğinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin de giderilmesi gerekmektedir. Özellikle
eğitim alanında yaşanan eşitsizlik, kadınların toplumsal hayata katılımlarını
zorlaştırmakta, dolayısıyla üretimde aktif olarak yer alamamalarına sebep
olmaktadır. Eğitimin ekonomik büyümeyi arttırdığı gerçeği kadınların eğitim
seviyelerinin arttırılmasının gerekçesini oluşturmaktadır. Tüm bunların yanında
kadınların düşük ücretli ve kötü koşullarda çalışmaları, işte ve işe alınmada
yaşadıkları ayrımcı politikalar ve aile işçisi olarak çalışmaları kadının kalkınmadaki
etkisini azaltmaktadır. Dolayısıyla eğitim kalitesinin artırılması, kadınların eğitime
katılımlarının sağlanması ve hem eğitim alanında hem de istihdam alanında
eşitsizliklerin giderilmesi gerekmektedir.
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 25
KAYNAKÇA
Barro, Robert J. ve Lee, J. W. (2001). “ International Data on Educational
Attainment: Updates and Implications,” Oxford Economic Papers, ss.11-32
Barro,
R J. ve Lee J. W. (1998); “Schooling Quality in a Cross Section of
Countries”, Harvard College Development Discussion Paper , 659(10):31
Becker, G. (1993). “Nobel Lecture: The Economic Way of Looking at Behavior,”
Journal of Political Economy, 101(3)
Berber, M. (2006). İktisadi Büyüme ve Kalkınma, Derya Kitapevi, Trabzon, ss.363
Dedeoğlu, S. (2004). Kalkınma ve Küreselleşme. Dünya Ekonomisi ve Hayatta
Kalmanın Feminizasyonu: Toplumsal Cinsiyet, Kalkınma ve Küreselleşme, Dedeoğlu
S. ve Subaşat T. (Ed). Bağlam Yayınları, İstanbul, ss.2-100
Dünya Ekonomik Forumu, (2008). Bölgelere göre Global Cinsiyet Uçurumu indeksi
(2006-2008). Global Cinsiyet Uçurumu Raporu
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 26
Easterlin, A. (2003). Niye Bütün Dünya Kalkınmış Değil?. Kalkınma İktisadı
Yükselişi ve Gerilemesi, Şenses F.(Ed). İletişim Yayınlar, İstanbul,ss.75
Erkal, M. (1999). Sosyoloji: (Toplumbilim), Der Yayınevi, İstanbul, ss.125-130
Ghaida, D. ve Klasen, S. (2004). “The Cost of Missing The Millenium Development
Goal On Gender Equity”, Discussion Paper Series, 1031:6-7
Gümüş, S. (2005). Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma: Türkiye Üzerine
Ekonometrik Bir Analiz (160-2002). Doktora Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon, ss. 17-28
Han E. ve Kaya A. (2006). Kalkınma Ekonomisi Teori ve Politika, Nobel Yayımları,
Ankara, ss.2-119
Kar, M. ve Taban, S. (2008). Kalkınma Ekonomisi Seçme Konular. Beşeri Sermaye
ve Kalkınma, Kar M. ve Taban S. (Ed). Ekin Dağıtım, Ankara, ss.328-333
Karagül, M. (2002). Beşeri Sermayenin İktisadi Gelişmedeki Rolü ve Türkiye Boyutu,
Afyon Kocatepe Üniversitesi Yayımları, Ankara, ss.22-39
Psacharopoulos, G. (1995). Building Human Capital for Better Lives, The World
Bank, Washington D.C, ss.8
Psacharopoulos, G. ve Patrinos, H. (2002). “ Returns to Investment in Education: A
Further Update”, World Bank Policy Research Working Paper, 2881:15
Palaz, S. (2005). İktisadi Kalkınmada Sosyal, Kültürel ve Siyasal Faktörlerin Rolü.
Toplumsal Cinsiyet ve Kalkınma: Kalkınmada Kadının Yeri, Kar M. ve Taban S.
(Ed). Ekin Kitapevi, Ankara, ss.322
Savaş, V. (1995). Kalkınma Ekonomisi, Beta Yayımcılık, İstanbul, ss.256
Serin, N. (1972). Eğitim Ekonomisi, Ankara Üniversitesi Yayımları, Ankara, ss.1
Schultz, P. (1993). Women’s Education in Developing Countries. Returns to
Women’s Education, King M. ve Hill A. (Ed). The Johns Hopkins University Press,
London, ss.58-78
Steaward, F. (1995). Eğitim ve Uyum. Piyasa Güçleri ve Küresel Kalkınma,
Prendergast R. (Ed). Eser İ. (Çev), Yapı kredi Yayınları, İstanbul, ss.194-195
Paper presented at EconAnadolu 2009: Anadolu International Conference in Economics
June 17-19, 2009, Eskişehir, Turkey 27
Tansel, A. (2002). “İktisadi Kalkınma ve Kadınların İşgücüne Katılımı: Türkiye’den
Zaman Serisi Kanıtları ve İllere Göre Yatay Kesit Kestirimleri”, ERC Working
Papers in Economics 01/05T, ss.3-11
Thant, M. (1999). Lessons from East Asia: Financing Human Resource
Development. Capital Formation as An Engine of Growth: the East Asian
Experience, Tan H. (Ed). Institude of Southeast Asian Studies, ss:205
TÜSİAD, (2000). Kadın Erkek Eşitliğine Doğru Yürüyüş: Eğitim Çalışma Yaşamı ve
Siyaset. TÜSİAD Yayınları, Yayın no: Tüsiad-T/2000-121 290, İstanbul, ss:6-72
UNESCO, (2003). Gender and Education for All, The Leap to Equality (Summer
Report). Paris, ss:8
Yumuşak, İ. (2003). Kadın Eğitiminin Ekonomik Analizi, II. Ulusal Bilgi, Ekonomi
ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, Kocaeli Üniversitesi İ.İ.B.F Yayınları, Beta
Yayıncılık, ss.141-144

Benzer belgeler

kadın eğitiminin ekonomik analizi

kadın eğitiminin ekonomik analizi olduğu yerde dengenin kurulmasıdır (Kar ve Taban, 2008:328). Eğitimin bireye sağladığı kişisel getiri oranı şöyle tanımlanmaktadır; Eğitim almanın kişiye özel, gerçek ve fırsat maliyetinin indirgen...

Detaylı