daday fauna raporu - Orman Genel Müdürlüğü

Transkript

daday fauna raporu - Orman Genel Müdürlüğü
DADAY ORMAN ĠġLETME
MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN YABAN HAYATI
POTANSĠYELĠ VE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ
HAZIRLAYAN: DOÇ. DR. ÖMER KÜÇÜK
KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ
ORMAN FAKÜLTESİ
2011-TEMMUZ
KASTAMONU
Genel Bilgiler
Literatür Çalışması
Yaban hayatı (YH); işletmeye konu olsun olmasın, bir ekosistemde doğal olarak
mevcut veya sonradan kendiliğinden gelebilen bitki ve hayvan topluluklarından meydana
gelir. Buna göre, doğal yayılış alanlarındaki bütün bitki ve hayvan türlerini bulunduğu
ekosistemin yaban hayatı unsuru olarak kabul etmek gerekir. Dolayısıyla, yaban hayatı
korunurken ve düzenlenirken ekosistemi bir bütün olarak ele alıp değerlendirmek
gerekmektedir. Ormanlık alanlarda yaşayan yaban hayvanlarından düzenli ve sürdürülebilir
bir şekilde yararlanmak, onların yaşam ortamlarının düzenlenmesi ve planlı bir şeklide
yönetimiyle mümkün olmaktadır (Küçük ve Uslu, 2004). Belli bir habitat içinde hareket eden
yaban hayvanları, bu habitatı oluşturan unsurların çeşitliliğiyle varlıklarını sürdürmektedir
(Oğurlu, 2001; 2003). Yaban hayatını ve çevreyi korumak için, onun nasıl çalıştığını ve
düzenlendiğini bilmek gerekir. Yaban hayvanlarından düzenli ve sürekli olarak optimal
yararlanmak ancak, onların yaşam ortamlarının ve hayatlarının iyi bir şekilde
düzenlenmesiyle mümkündür (Semli, 1985).
Ormanlar önemli yaban hayatı alanlarından birisi olup, çeşitli av hayvanları olmak
üzere birçok yaban hayvanına zengin bir habitat alanı olarak hizmet verir. Bu sahaların,
biyoçeşitliliği koruma fonksiyonları yanında, rekreasyon, av üretimi, balıkçılık, saz üretimi ve
otlatma gibi faaliyetler ve kullanımlar dolayısıyla toplum refahına hizmet etme
(sosyoekonomik) potansiyelleri de vardır (Anon., 2005). Maalesef, aşırı ve plansız
faydalanma halinde, bu alanlar bozulma sürecine girmektedir (Oğurlu, 1993). Bu sahalarda
kaynak değerleri aleyhine işleyen plansız kullanım sürecinin planlı yönetim tedbirleriyle
kontrol altına alınması büyük önem arz etmektedir. YH sahalarının çoğunlukla, ormanlık alan
veya ormanla irtibatlı olduğu göz önüne alındığında, konunun orman kaynaklarının
işletilmesiyle çok yakından ilişkili olduğu görülmektedir (Oğurlu, 2008).
Yaban hayvanlarının bir ülkenin ekonomisinde önemli rolü ve payı vardır. Özellikle
bu konuya önem veren ve onun düzenlenmesini sağlayan ülkeler, yaban hayvanlarından
büyük yararlar sağlarlar. Zira bu hayvanların etinden, derisinden, tüyünden ve trofelerinden
faydalanılmaktadır. Örneğin, Geyik, Karaca ve Kurt derilerinden giyecek meşin eşya ve kürk;
Porsuk derisinden çanta ve bavul yüzleri ve kıllarından traş fırçaları; Tavşan derisinden kürk
ve diğer giyecek eşya; Domuz derisinden su geçirmez ayakkabı, bavul, eldiven vb çeşitli
eşyalar yapılır. Yaban hayvanlarından ayrıca, avlanma yoluyla da çeşitli gelirler sağlanır.
Örneğin, avlaklardan alınan kira geliri, damga resmi, av köpekleri vergisi, av tezkerelerinden
elde edilen gelirler.
Yaban hayatına öncelik verilen orman ekosistemlerinde genellikle, varlıkları tehdit
altında veya tehlikeye düşmüş türlerin korunması ve populasyonlarının artırılması, bu türlerin
barınabilmelerine imkan verecek ölçüde yaşama alanı ayırmak ve bu habitatların devamını
sağlamak kriterleri esas alınmaktadır. Söz konusu alanlarda populasyonların yeterli seviyeye
çıkması halinde, bazı av hayvan türleri için, av amenajmanı da yapılabilir (Randal ve
Sassaman, 1979). Bu bağlamda, ormanların işletilmesinde ve korunmasında yaban
hayvanlarının yaşama ve üreme koşulları da göz önünde bulundurulmalıdır. Zira her hayvan
türü en iyi gelişmesini isteğine uygun ortamda sağlar (Çanakçıoğlu ve Mol, 1996).
Av ve yaban hayatında iki temel öğe vardır. Bunlar; yaban hayatı alanları ve bu
alanlarda yaşayan canlılardır. Yaban alanlarındaki türlerin ve onların yaşam alanlarının
niteliksel ve niceliksel değişkenlerinin ortaya konulmasıdır. Bu değişkenlerin objektif,
gerçekçi ve eksiksiz olarak belirlenmesi sürdürülebilir yaban hayatı yönetimi planlamasında
hayatı önem taşımaktadır (Anonim, 2001).
2
Yaban Hayatı Yönetimi
Ülkemiz için etkin bir YH yönetim mekanizmasının gerçekleştirilmesi, başta kaynak
envanteri olmak üzere YH koruma planları, YH geliştirme planları ve avlak planlarının
yapılıp hayata geçirilmesine bağlıdır (Oğurlu, 2008). Diğer yandan, bünyesinde Yaban Hayatı
Geliştirme Sahaları (YHGS)’nı barındıran ormanlık alanlarındaki Av-Yaban Hayatı (AYH)
koruma-geliştirme ile planlama ve işleme faaliyetlerinin, benimsenen orman amenajman
usulüne göre değişeceği açıktır. Ülkemizde, bugüne kadar uygulanan geleneksel orman
amenajman planları ise, bilindiği gibi odun üretimi eksenli düzenlenmiştir. Ancak, orman
amenajman planlarının ekosistem tabanlı ve çok amaçlı planlanması (ETÇAP) veya
fonksiyonel planlama konusu gündeme getirilmiş olup, bu yönde projeler üretilmektedir
(Oğurlu, 2008).
ETÇAP tarzındaki bir planlama için gereken işler ve planlama süreci; Envanter
sisteminin belirlenmesi, ekosistemin kaynak değerlerinin (fonksiyonların) belirlenmesi ve
sayısallaştırılması, planlama ilkelerinin belirlenmesi, koruma hedefleri ve işletme amaçlarının
saptanması, kaynağın yapısı ve işletim amacı arasında fonksiyonel ilişkilerin (büyüme
modelleri) kurulması, planlama modelinin geliştirilerek plan stratejilerinin oluşturulması ve
nihayet karar aşamalarından geçmektedir (Başkent, 2005).
Uluslararası gereklilik ve yasal zemine uygun olarak planlama ilkelerinin ortaya
konulması, her bir koruma-kullanım şekli için uygun silvikültürel müdahale şeklinin
belirlenmesi, alternatif plan seçeneklerinin oluşturulması ve nihayet en uygun seçeneğin
ortaya konulduğu plan çıktılarının metin, tablo, grafik ve harita bazında sunulması iş ve
işlemleri yer almaktadır (Başkent, 2005). Orman ekosisteminde ise silvikültürel müdahalenin
şekli ve şiddeti ve yine buna bağlı oranda artan kesim ve yol yapımının ekosistemdeki odun
dışı ürünlerin verimi ve kullanımı üzerindeki etkisini ölçmeye yarayacak kriterlerin
belirlenerek, plan alternatiflerinin oluşturulması bu kriterler ışığında gerçekleştirilir (Randall
ve Sassaman, 1979). Bunun için, öncelikle ekosistemin odun dışı fayda ve ürünlerinin neler
olduğunun bilinmesi gerekmektedir.
Planlama nihayetinde tür, miktar, zaman ve konum itibariyle tespit edilecek bir dizi
silvikültürel müdahale uygulanacağı için, bu silvikültürel müdahalelerin belirlenmesinde
dikkat edilmesi gereken temel ilkelerin baştan bilinmesine ihtiyaç vardır. Bu ilkeler, daha
ziyade, üretim alanlarının büyüklüğü, şekli ve dağılımıyla ilgilidir. Müdahalede, doğal
meşcere büyüklükleri esas alınabilecek bir ölçüt olabilmektedir. Keza tıraşlama alanlarının
oluşturulması durumunda, biyolojik çeşitlilik bakımından önem arzeden grup, küme, yahut
öbeklerin, arada kalan meşcere parçalarıyla (koridorlar) birbirlerine bağlanması (matris
oluşturma, ormanda bırakılacak biyolojik kalıntılar (devrik, dikili yaş ve kuru), su
kaynaklarının, etrafındaki vejetasyonların ve hassas ekosistemlerin korunması, müdahalede
dikkate alınan hususlar arasındadır (Başkent, 2005).
Orman Yaban Hayatı Koşullarını Geliştirme
Ormanda yaşayan yaban hayvanlarından daha fazla yararlanmak için onların
isteklerine uygun koşulların sağlanması ve bunun için de birçok önlemlerin alınması
gerekmektedir. Bu önlemleri saptamada her hayvanın yaşam şeklini (biyolojisi) iyi bilmek
zorunluluğu vardır. Hatta, aynı türün çeşitli yörelerdeki yaşamlarının incelenmesi bile
önemlidir. Yaban hayvanlarının isteklerine uygun orman örtüsünde yaşamlarını sağlamak, bu
alanların bakımı ve geliştirilmesiyle mümkündür. Bu hususta alınabilecek önlemler şunlardır.
Ağaçlandırma: Ormanda yaşayan yaban hayvanlarının yaşam ortamlarını, geliştirme
ve düzenlemede, yöre koşulları da dikkate alınarak, boş veya bozuk alanlarda, yapraklı veya
iğne yapraklı ağaçlamalara gidilmelidir. Fakat bu hususta karışık ormanların saf ormanlardan
3
daha yararlı olduğunu unutmamak gerekir. Zira bu tip ormanlar her mevsim daha çeşitli örtü
ve gıda sağlarlar. Orman kurmada ana esaslar daima göz önünde bulundurulmalıdır
(Saatçioğlu, 1970)
Bakım: Orman alanlarının bakımı konusunda genellikle (1) alt flora ve (2) otlatmanın
kontrolü gibi iki ana husus dikkate alınır.
Orman alanları az veya çok çeşitli alt türleri kapsar. Özellikle yaban hayvanları için
önemli olan bu floranın daimi kontrol edilmesi ve gerektiğinde yapay olarak yenilenmesi icap
eder. Bu hususta özellikle saf yapraklı ormanlarda daimi yeşil alt floranın olmayışı, kış
yararlanması için sınırlayıcı bir faktördür. Hayvanlar genellikle yapraklı ağaçları iğne
yapraklılara üstün tutarlar. Ayrıca hayvanlar sert yapraklı türleri yumuşak yapraklı türlerden
daha fazla severler. Fakat bu ağaçlar yavaş büyürler ve yaralarını kısa zamanda kapatamazlar.
Yaban hayvanlarının en fazla tercih ettiği yapraklı türler, dişbudak, akçaağaç, gürgen, kayın,
meşe, ıhlamur, kavak ve söğüt’tür. Yaban hayvanları iğne yapraklı ağaçlardan göknar, ladin
ve sedir’i sevmektedir.
Ağaç türlerinin, yaban hayvanlarının yemesinden zarar görmesi üzerinde, hayvan
cinsinin de büyük rolü vardır. Örneğin, karacalar kestane, dişbudak, meşe, fındık gibi ağaç ve
ağaççıkları; geyikler ise başta ladin olmak üzere meşe, dişbudak, göknar ve kayınların
kabuğunu soyarak yerler.
Yaban hayvanlarının ormanda aşırı otlaması sonucu orman örtüsü büyük zarar görür.
Bu hususun daimi kontrol edilmesi ve gerekli önlemlerin alınmaması ihmal edilmemelidir.
Bunun için birim alanda bulunması gereken hayvan türü daimi kontrol edilmeli ve ayrıca aşırı
otlatma alanlarının bitki türü ihtiyacı yapay olarak sağlanmalıdır (Ağaçlamalar).
Bitki türünün yenilenmesi: Yaban hayatı planlamasında “Doğanın sabit olmayıp,
zamanla değiştiği” gerçeği unutulmamalıdır. Bu ana fikirden hareketle yaban hayvanlarının
normal veya normalin üstünde olduğu alanlardaki bitki örtüsü çeşidinin 10-20 senede bir
yenilenmesi zorunluluğu vardır. Gerek aşırı otlatma gerekse hayvanın gıda isteğindeki
değişmeler ile yöreye yeni hayvanların yerleşme çabaları bu yenilemeyi gerektirmektedir.
Yeşil bitkilerin sürekli çoğaltılması: Yaban hayatı ile uğraşan mütehassıslar, yaban
hayvanlarının sevdikleri besinler arasında çeşitli meyveli ağaçların olduğunu asla
unutmamalıdırlar. Bu hayvanlar, özellikle meşe, kayın, akçaağaç, ceviz, fındık, elma, armut
ve böğürtlen gibi bitkilerin tohum ve meyvelerini severler. Bu tip ağaç ve ağaççıkları,
hayvanların bulundukları yerlerde ve ormanın uygun kısımlarında yetiştirmelidirler.
Bazen yetiştirme ile sağlanamayan veya kısa zamanda elde edilemeyen adı geçen
besinler, yetiştikleri alanlarda bitkilerden kesilmek suretiyle elde edilirler. Yapraklı dal adı
verilen bu besinler, özellikle gövdeler üzerindeki su sürgünlerini (25-50 cm boyunda) kesmek
suretiyle sağlanır ve hayvanların bulunduğu alanlara bırakılır.
Birçok ağaçlık alan korunak temin etmede kışın pek etkili olmazlar. Göknar, ladin ve
çamlar ise bu tip korunakların en iyisini sağlarlar. Bu özellikle, adı geçen türlerin alçak boylu
ardıç gibi bitkilerle birlikte oldukları zaman en üst düzeye çıkar. Yabani erik, yabani gül,
dişbudak vb. bitkilerin iğne yapraklılarla karışımı da iyi bir örtü sağlar. Sıklığın çok az olduğu
yerlerde ihtiyaca göre sürekli yeşil bitkileri dikmek uygun olacaktır. Bu sürekli yeşil bitkilere
4-5 yıllık periyotlarla aralamalar yaparak ilerideki odun ihtiyacının belli bir kısmını
karşılamak da unutulmamalıdır.
Ormanın Yaban Hayatı Kapasitesi
Bugün Türkiye’de meşcerelerin ağaç türü ve komposizyonuna göre barındırdıkları
yaban hayvanlarının tür ve miktarlarına ait hâsılat tabloları mevcut değildir. Bu hususta son
4
zamanlarda ulusal parklarda bazı çalışmalara başlanmış bulunmaktadır. Bu en azından
tahmini olarak bir yönden elde edilebilecek av ürünü miktarlarının saptanmasında bir
başlangıç oluşturur. Bu konuda dış ülkelerde yapılmış çalışmalara göre, örneğin Amerika
Birleşik Devletleri’nde her 5-7 hektar’a bir geyik, 4-7 hektar’a da bir keklik düşmektedir.
Yaban hayvanlarının bilinçli ve düzenli olarak yönetilmesi durumunda ve normal
koşullarda barındırabileceği yaban hayvanları miktarı tablo 1’ de gösterilmiştir. Tablo 1’deki
değerler, normal biyolojik yoğunluk ve yurdumuz avlaklarının yaşam koşulları dikkate
alınarak hesaplanmıştır. Yurdumuzda yapılan tespitlere göre, avlaklarımızda bulunan av
hayvanlarının normal yoğunluğa ulaşmaları halinde, avlaklarımızın barındırabileceği hayvan
sayısı 30.560.000 adet olarak hesaplanmıştır. Türkiye’de yaban domuzunun miktarı normalin
%80’i kadardır. Fakat, örneğin geyik %9,3, karaca %2,5 ve alageyik ise %1,4 oranında
mevcuttur. Yaban keçisi %25, yaban koyunu populasyonu %10 kadardır.
Iğırcık (2001)’a göre Türkiye’de bulunabilecek yaban hayvanı sayıları daha da
yüksek olabilecek ise de öncelikle vermiş olduğumuz rakamlara ulaşıldıktan sonra bu
hedeflerin de tutturulmasına çalışmak ikinci etapta düşünülmelidir.
Tablo 1 : Türkiye’de yaban hayvanlarının yoğunluğu ve barınabilecek bazı hayvan sayısı
Yaban
hayvanlarının
cinsi
Geyik
Karaca
Alageyik
Yaban keçisi
Yaban koyunu
Normal
yoğunluk
Ha/adet
100/1,5
100/6
100/2
100/4
Alan Ha.
(Milyon)
YaĢam
alanı
5
10
2,5
2,5
Orman
Orman
Orman
Orman
Alpin
Step-Yayla
OrmanSazlık
OrmanSazlık
Her Çeşit
Arazi
100/3
1
Yaban
domuzu
100/1
10
Ayı
5000/1
25
Tavşan
30/1
60
Barınabilecek
hayvan sayısı
(Bin)
75
600
50
100
Bugün
bulunan
(Bin)
7
15
0,7
25
30
3
100
80
5
2
5000
1800
Kaynak:DPT. VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Ö.İ.K. Raporu ORMANCILIK, Ankara,
1995,s.399.
Yaban Hayatı Amenajmanı Açısından Silvikültürel Ġşlemler
Orman Bakımı
Bakım kesimleri ve son kesim, yaban hayvanları üzerinde ilk planda fiziki rahatsızlık
unsuru olarak, uzun vadede ise habitat modifikasyonunu meydana getirmek suretiyle etkili
olur. Özellikle son kesim, hayvanları yerinden ederek sahayı terk etmelerine yol açabilir.
Keza kısmi ara kesimler için sık sık ormana girmek ve ortamda kesimle ortaya çıkan dağınık
manzara hayvanları tedirgin ederek son kesimde olduğu gibi sahadan uzaklaşmaya yol
açabilir. Buna karşılık, bakım kesimleri ve aralamanın çifttırnaklı türler lehine sonuçlar
verdiğini gösteren araştırmalar da bulunmaktadır. Özellikle aralama, geyik gibi herbivor
türlerin beslendiği yem bitkilerinde, harikulade hızla, ani bir artış husule getirir. Yem
bitkisi hasılatında gözlenen bu artış yanında, bitkinin açıkta büyüdüğü zaman gölgedekine
5
nispeten protein muhtevası ve lezzet bakımından daha değerli hale gelmesi de hayvanlar
lehine kaydedilecek bir avantaj sağlar. Açıklıklarda yetişen yem bitkilerinin yalnız besince
zengin olması değil, aynı zamanda çeşitliliği de ormaniçi açıklıkları önemli kılmaktadır.
Yine aynı sebeple yaban hayvanlarının ara kesimden faydalanabilmesi için
ağaçların ya iyice boylanıp kalınlaĢması beklenmeden kesilmesi ya da emvalin derhal
kaldırılması gerekir. Ayrıca, geyiğin örtü ihtiyacı gözetilmeden yapılan bir ara kesim
yem bitkilerini arttırsa bile örtü ihtiyacını karĢılamadığı için yeterli faydayı sağlamaz
(Thomas ve Toweill, 1982).
Kesimlerde yaban hayatı açısından gözetilecek en önemli husus; kesimlerin belli bir
noktada yoğunlaştırılmayıp, uzun bir dönemi kapsayacak şekilde, geniş bir alan sathına
dağıtılmasıdır. Kesim programı, bunu sağlayacak tarzda hazırlanmalıdır. Buradaki maksat
hayvanın yaşama alanında büyük çapta bir değişiklik hasıl etmekten kaçınmak, yani kesimi
saha birimlerinin küçük bir kısmında yapmak ve böylece o birimde el değmemiş ve sağlıklı
habitat miktarını yüksek tutabilmektir.
Gerek yapraklı gerekse ibreli ormanlarda, içi kovuk ağaçlar bulunabilir. Bunlar;
sincap, yabankedisi ve baykuş gibi türler tarafından yuva veya barınak olarak kullanılabilir.
Bu türlere yuva sağlayan bu gibi ağaçlar, her ne kadar ormancı tarafından değersiz veya
zararlı gibi de görünseler, söz konusu türler açısından kritik bir öneme sahiptirler.
Dolayısıyla, ormanda belirli genişlikteki bir alanda, belli sayıda içi boşalmış veya oyuk ihtiva
eden ağacın, bu boşlukları kullanan türler için muhafaza edilmesi gerekir. Bu amaçla
korunacak ağaçlardan hektarda iki ağacın bulunması yeterli sayılmaktadır. Ormandaki
kurumuş ağaçlar veya kesim sonrası yerde kalan kalınca dallar, canlı gövdelerde delik açmada
isteksiz davranan ve hatta zorlanan ağaçkakanlara (Picidae) terkedilebilir. Keza, ormancı
gözünde, yangın tehlikesini arttıran unsurlardan olan dikili kuruların yaban hayatı bakımından
değeri ve sağladığı avantaj olağanüstü durumlar hariç tutulmak kaydıyla sıradan bir yangına
ait riski ve yangının yol açtığı kayıpları dengeleyecek ölçüdedir.
Orman ağaçlarından meĢe, kayın, kestane; çalılardan da kuĢburnu, ahududu,
böğürtlen gibi türlerin meyveleri, bilhassa kıĢın yabani hayvanların beslenmesinde
önemli bir yer tutar. Bunlar, ormanın asli ağaç türü ve hem de yaban hayvanları için
maksimum fayda sağlayacak sayıya indirilebilir. Bu sayı tartıĢmalı olmakla birlikte
hektarda 10 adet olarak düĢünülmektedir. Buna göre, baltalık olarak iĢletilen meĢe ve
kayın sahalarında kesim sırasında bazı olgun fertlerin bırakılması, keza her türlü diri
örtü temizliği sırasında meyveli çalılardan bir kısmının belli bir oranda muhafazası
gerekmektedir.
Çevresi nispeten açıklık ve ışık ihtiyacında olan çalı türleri, ormanın iç kısımlarından
ziyade açıklıklarında ve meşcere kenarlarında daha iyi geliştikleri için, bu gibi alanlardaki
meyveli çalıların bırakılması daha isabetlidir. Diğer taraftan dik yamaçlarda ki meyve veren
boylu ağaçların meyvesi, yamaç boyunca geniş bir alana yayılabildiğinden bakım sırasında
bunların çevresi kesimle bir miktar açılarak daha fazla ışık ve mekan elde etmeleri sağlanmalı
ve böylece meyve verimlerinin artmasına imkan verilmelidir (Wing, 1951).
Orman bakımının uygulama vasıtası silvikültürel işlemlerdir. Silvikültürel müdahale
habitat koruma ve geliştirme prensibine uygun yapıldığı ölçüde, yaban hayatı da gelişme
imkanı bulur. Bu prensip; “Ormanda yaban hayatı türlerine gıda ve örtü sağlayan flora
kompozisyonu ve strüktürlerin devamını sağlamak ve bunlarda gereken yer veya zamanlarda
gereken modifikasyonları yapmak” şeklinde açıklanabilir. Farklı hayvan türlerinin ekolojik
istekleri de farklı farklı olduğundan belirli bir silvikültürel tedbirin her tür için ayrı tarzda
uygulanması gerekebilir. Bununla beraber, yaban hayatı bakımından genel olarak faydalı
kabul edilen birtakım orman bakımı ve silvikültür iĢlemlerinin uygulanmasında,
6
uyulması halinde orman yaban hayatı lehine sonuçlar verdiği bilinen bazı kurallar
bulunmakta ve bu sebeple bunlara uyulması tavsiye edilmektedir. Mesela bakım kesimi
ve diri örtü mücadelesinde, yaprak, sürgün ve meyveleriyle hayvanların beslendiği ağaç
ve çalı türlerine dokunmamak veya bunları hiç değilse kısmen muhafaza etmek, genel
bir kuraldır. Diğer yandan, sözgelimi geyik gibi bir herbivor türe kıĢın besin imkanı
sağlamak için, yapraklı bir ormandaki aralamayı ormanın karla kaplı olduğu bir
döneme, mesela ġubat ayına kaydırmak ise silvikültürel bir iĢlemin zamanını belli bir
türe göre ayarlamaya bir örnektir (Wing, 1951).
Ayıklama
Ayıklama, gençlik bakımının sona ermesinden sonra başlayan ilk planlı kesim
müdahaleleri olup, meşcerenin sıklık çağında uygulanır. Ayıklama kesimleri sonunda
ormanda bırakılan yapraklı dallar, geyik ve tavşan gibi herbivor türler için kısa süreli de olsa
gıda kaynağı oluşturması yönüyle çok yararlı olmaktadır. Bu kesimler, ayrıca, sürgün
gelişmesini hızlandırdığı için sürgünle beslenen türleri sevindirir. Bu sebeple, yaban
hayvanları-yoğun oldukları yerlerde-ayıklama yapılan meşcerelerde ağaçlara daha fazla zarar
vermektedir. Ayıklama kesimlerinin dezavantajı ise, bu kesimler sırasında meşcerede bulunan
ve yaban hayvanları için besin kaynağı oluşturan kızılağaç Alnus spp., titrekkavak Populus
tremula, çınar Platanus spp., huş Betula spp. ve çalıların sahadan uzaklaştırılmasıdır.
Dolayısıyla, meşcerenin gelişme çağında dolgu ağacı görevi yaparak düzgün gövdelerin
yetişmesine de hizmet eden bu tür tali ağaç ve çalıların yaban hayvanları için imkan
ölçüsünde korunması gerekmektedir (Çanakçıoğlu ve Mol, 1996).
Aralama
Aralama kesimleri genel olarak yaban hayatı lehine sonuçlar doğurur. Bu kesimler,
sürgünle beslenen hayvanlara, özellikle gıdalarının tükendiği kış aylarında taze gıda imkanı
sunar. Ayrıca ağaçları düzenli periyotlarla ek sürgün geliştirmeye teşvik eder (Çanakçıoğlu ve
Mol, 1996).
Genç bir çam meĢceresi, tepe kapalılığı oluĢtuktan sonra yaban hayvanlarına
gizlenme ve termal örtüden baĢka herhangi bir fayda sağlayamaz. Bu sebeple, habitat
geliĢtirmek isteniyorsa aralamalara ekonomik ölçüler elverdiğince erken baĢlamalı ve
sık sık tekrarlanmalıdır. Zira, sıkça yapılan aralamalar alt tabakadaki yem ürününün
miktarını, çeĢidini, kalitesini arttırdığı gibi bu kısımdaki bitkilerin meyve ve tohum
tutmasını da hızlandırır. Bununla birlikte, belirli bazı alanlarda şiddetli aralamadan sonra
kontrollü yakma da gerekebilir. Çünkü, arkasından kontrollü yakma gelmeyen bir aralama, bu
gibi alanlarda, sahaya yapraklı türlerden oluşan gayet sık bir orta tabakanın gelmesine, bu ise
ışık ve besin rekabeti dolayısıyla alt tabakadaki yem ürününün azalmasına yol açar.
Ġbreli meĢcerelerde aralama için en uygun zaman kıĢın karlı dönemidir. Zira bu
zamanda yapılan bir aralama, geyik ve benzeri türlere, kesilen ağaçların sürgünlerinden
faydalanma imkanı verir. Aralamadan sonra sahada gelişen kommüniteler ve kenar etkisi de
keza besin ve örtü elemanlarının artması yönünde etkili olmaktadır. Bu sebeple, silvikültür,
yaban hayatında besin ve gıdayı arttırma aracı olarak kullanılmaktadır (Wing, 1951).
Budama
Budaksız ağaç yetiştirmek esas olduğu için ormancılıkta budamaya ancak zaruri
hallerde başvurulur. Çam sıklıklarında meşcere kalitesini yükseltmek ve özellikle yangın
tehlikesini azaltmak için iyi gövdelerde 2-2.5 m yüksekliğe kadar kuru dalların alınması
yoluna gidilmektedir. Bu işlem yaban hayvanları ve bilhassa çam ormanlarında barınan
kuşlara hareket imkanı sağlama yönünde faydalı olur; besin şartlarında ise herhangi bir
7
değişikliğe yol açmaz. YeĢil budama denilen, gövdenin alt kısmındaki canlı dalların
kesilmesi, meĢcerenin alt seviyesindeki besin miktarını azaltır. Bu da geyik, tavĢan ve
karaca gibi alçak dal ve sürgünlerden faydalanan türleri olumsuz etkiler. Bu sebeple
yeĢil budamayla gövdelerin dal ve sürgünlerden arındırılması, yaban hayvanları
bakımından zararlıdır.
Sağlık Kesimleri ve Enkaz Kaldırma
Sağlık kesimleri; ormanda yangın, böcek salgını, fırtına gibi afetler veya çeşitli
hastalıklar neticesinde ölen ağaçların ormandan çıkarılmasıdır. Bu kesimler, bir mecburiyet
olmadıkça, memelilerin doğurduğu, kuşların da yavru uçurduğu dönem dışında, yani MartAğustos dönemi çıktıktan sonra yapılmalıdır. Sağlık kesimlerinde esasen ölmüş veya yaşama
ihtimali kalmayan ağaçlar çıkarılır. İçi oyulmuş fakat hayatiyeti devam eden ağaçlar sağlık
kesimi dışında tutulmalıdır. Zira bu tip ağaçlar; sansar, sincap hatta tilki gibi memelilere;
baykuş, ibibik, ağaçkakan gibi kuşlara yuva mekanı sağlarlar.
Gençleştirme
Yaban hayatında, prensip olarak, sahayı birden tamamen açmayan tabii gençleştirme
tercih edilmekle birlikte, tür çeşidini çoğaltmak ve istenen karışımları sağlamak için, tabii
gençliği farklı türden fidanlar dikerek takviye etmek suretiyle aynı alanda tabii ve suni
gençleştirme metodlarının kombine edildiği bir sisteme gidilebilir. Bu şekilde elde edilen
karışık meşcereler sayesinde sahada hem tür çeşitliliği hem de farklı yaş sınıfında fertlerin
bulunması sağlanmış olur. Çünkü bu sayede bir yandan çeşitlilik dikimlerle arttırılırken bir
yandan da sözgelimi yaşlı bir ağacın kesildiği yerde ortaya çıkan genç fertler, yani tabii
gençlik, çeşitli yaban hayvanı için korunak sağlar. Boş ve bozuk sahalarda ise yörenin
ekolojik şartlarına uygun özellikte türler kullanılarak yapraklı ve ibreli karışımları sağlayan
ağaçlandırmalar yapılması, yaban hayatı yaşama alanlarını genişletmeye yarar (Saatçioğlu,
1979).
Ağaç Türü Karışımı
Çoğu hayvan türü, farklı tipte birkaç vejetasyonun yan yana veya iç içe olduğu yerleri
tercih eder. Maksimum popülasyon yoğunluğu- türün esneklik sınırları içerisinde kalmak
kaydıyla vejetasyon tipleri bakımından yeterli çeşitliliğin bulunduğu alanlarda görülür. Bu
alanlar ise iki veya daha fazla vejetasyon tipinin birleştiği ve kenar etkisinin ortaya çıktığı
hatlar veya ekotonlardır. Bu sebeple bir ormanda ağaç türü sayısının fazla olması, genel
olarak yaban hayatı için bir avantaj teşkil etmektedir. Farklı türlerin homojen dağılış
göstermeyip yan yana meşcereler veya bloklar halinde bulunması, habitat çeşitliliğini
arttırarak bu avantajı daha da güçlendirmektedir (Wing, 1951).
Meşcere Tekstürü ve Strüktürü
Meşcerenin yatay ve dikey kapalılığı, habitatın örtü ve besin şartlarını değiştirmek
suretiyle o alandaki hayvan türlerinin çeşidi ve sayısı üzerinde etkili olur. Memeli büyük
hayvanların ihtiyacı olan örtü tipleri şekillenmesi, meşcerenin hem yatay hem de dikey
kapalılığına bağlı olarak gerçekleşir. Bunlardan mesela termal örtünün kalitesi doğrudan
yatay kapalılığa göre değişirken, gizlenme örtüsünün elverişliliği yatay kapalılık yanında
düşey kapalılığın derecesine de bağlıdır. Aynı derecede düşey kapalılık sağlayan biri yaşlı ve
kalın çaplı ağaçlardan, diğeri ise ince çaplı, fakat sık durumdaki genç ağaçlardan oluşan iki
ayrı ibreli meşcereden ikincisi, fazla sayıda gövdenin oluşturduğu sütreler sayesinde görüş
mesafesinin azalmasına ve dolayısıyla daha fazla emniyet örtüsü teminine hizmet eder. Böyle
bir meşcere altında kırılıp yatmış gövdelerin ve yer yer ağaççık ve çalılıkların bulunması, bir
kısım iri cüsseli hayvan türleri için yeterli sütreler oluşturabilmektedir.
8
İbreli ormanlarda, meşcere iyice yaşlandığında, yatay kapalılığın belli bir derecede
azalması sayesinde alana değişik çalı türleri ve bilhassa otsu türler gelebilmekte, bu ise besin
miktarının artması yönünde olumlu bir etki meydana getirmektedir.
Çoğunlukla, orman örtüsü sürekli aynı yapıda gitmez. Bu sebeple belli bir
istikamette ilerlendiğinde farklı yapıda vejetasyonlara girilir. Bu vejetasyon tiplerinin
bazıları Geyik Cervus spp. tarafından gizlenme örtüsü, bazıları termal örtü olarak, keza
bazıları da otlak olarak kullanılır. Ancak diğer yabani türler gibi geyik de bu farklı
ihtiyaçlarını kısa mesafe dahilinde karĢılayabildiği alanları tercih ettiğinden belli bir
alan dahilinde muhtelif vejetasyon tiplerinin bir arada yer alması gerekmektedir.
Bunun için de belli bir vejetasyonla kaplı alanın belli bir büyüklüğü geçmemesi gerekir.
Zira bir vejetasyon tipinin diğerleri aleyhine geniĢ bir alana yayılması halinde diğer
ihtiyaçlarını karĢılayacak alanlar uzakta kaldığından geyik bu alanı ya hiç kullanmaz
ya da bunun sadece diğer vejetasyon tiplerine yakın kısımlarını tercih eder. Bu
durumda, geyiğe sözgelimi gizlenme örtüsü sağlayacak bir vejetasyon için bir maksimal
geniĢlik söz konusu olmaktadır. Bu mesafenin bitiminde farklı yapıda bir vejetasyon mesela
farklı bir örtü başlar. Bu iki farklı vejetasyonun karşılaştığı sınıra ise bilindiği gibi “Kenar”
adı verilmektedir.
Silvikültürel iĢlemler sonucu ormanda oluĢacak boĢlukların büyüklüğü, olgun
ağaç boyunun 5-8 katından fazla olmamalıdır. Bu ise takriben maksimum boĢluk alanı
olarak 140-180 m’lik geniĢliğe tekabül etmektedir. Orta yaĢ sınıfında ve 1.0
kapalılıktaki bir karıĢık ibreli meĢcere, sözgelimi geyik için, kısa görüĢ mesafesiyle
mükemmel bir gizlenme örtüsü sağladığı gibi, bu kapalılıktaki bir meĢcerede, geyik,
termal örtü olarak kullanabileceği ağaç gruplarını bulmakta da zorluk çekmez. Ancak
bu tip bir meĢcerede, alt tabaka son derece fakir olup geyiğe beslenme imkanı veremez.
Bu meĢcerede kapalılığın 0.7’ye düĢmesi halinde ise görüĢ mesafesi %25 artmakta, yani
gizlenme örtüsü bir miktar azalmakta, buna mukabil zemin florasında mükemmel bir
çeĢitlilik ortaya çıkmaktadır.
Meşcerede dikey kapalılığı sağlayan unsurlar; orta tabakayı oluşturan tali ağaç türleri
ve ağaççıklar ile alt tabakayı dolduran çalı ve kaba otsulardır. Bunlar, yaban hayvanlarına
gizlenme örtüsü sağlama yanında, yerine göre yaprak, sürgün, meyve ve tohumlarıyla besin
miktarını arttırma yönüyle de faydalı olur. Mesela, çalı tabakası bir geyik ferdi için hem
gizlenme hem de termal örtü materyali temin ettiği gibi çeĢitli besin maddelerini de
ihtiva etmektedir.
Meşcere yaşı genel olarak gövdelerin alt kısımlarındaki dalların oranı ve mikroiklim
oluşumunda etkili olmaktadır. Meşcere yaşlandıkça alt dalların azalması, besin miktarı
üzerinde olumsuz etki yapar. Fakat, bu dallar seviyesinde bir alt tabakanın gelişmesi halinde,
besin şartlarında meydana gelen gerileme, bu tabaka tarafından telafi edilir.
Olgun meşcereler, gençlere veya kısmen kesilmiş olanlara oranla daha sağlam bir
mikroklima hasıl eder ve dolayısıyla daha iyi izolasyon sağlarlar. Bu tip bir meşcerenin katlı
yapıda olması, izolasyonu daha da güçlendirir. Bu sebeple, yaban hayvanları iki tabakalı
meşcereleri, tabakasız yapıda olanlara tercih ederler.
Hasat ve Bölmeden Çıkarma
Farklı kesim metodlarının her birinin yaban hayvanları üzerindeki etkileri de farklı
olmaktadır. Mesela, bir koru ormanında uygulanan büyük alan tıraşlama işletmesi sahayı
tamamen boşaltıp çıplak hale getirdiği için, örtü ve bazen de yuvalanma imkanından mahrum
kalan hayvanlar, artık orada barınamaz ve sahayı mecburen terkederler. Böyle bir alanın
yeniden hayvanlar tarafından iskan edilmesi için uzun yıllar geçmesi gerekir. Buna mukabil,
9
ağaçların mümkün olduğunca eşit dağılışta ve yalnız bir kısmının çıkarıldığı siper kesiminin
yaban hayvanları üzerindeki olumsuz etkisi, tıraşlamadaki kadar büyük değildir. Çünkü
sahada kalan ağaçlar sınırlı da olsa belli bir ölçüde örtü imkanı sağlayabilir.
Yaban hayatı bakımından en ideal işletme tarzı olan seçme işletmesinde Tek Ağaç
Kesimi ekonomik olmaması ve geniş alanlarda hayvanların tedirgin olmasına sebep olduğu
için fazlaca tercih edilmez. Bunun yerine, Grup Seçme Yöntemi, söz konusu sakıncaları
azalttığı ve hayvanlar için faydalı habitat modifikasyonları oluşturma imkanı verdiği için
tercih edilir. Zira, Grup Seçme usulünde kesim alanının çapını istenen ölçüde ayarlamak ve
ayrıca meydana gelecek boşlukların ormandaki dağılımını düzenlemek mümkündür. Bu ise
habitat düzenlemenin ormandaki en kolay ve pratik yollarından biridir. Mesela grup
kesimlerinde, kesim alanı çapının en boylu ağacın iki misli olması halinde meydana gelen
boşluklar, yaban hayvanları için arzu edilen habitat şartlarını sağlamakta, bu boşlukların
ormanın çeşitli yerlerine dağıtılması kenar etkisini ve nihayet habitat kullanımını
arttırmaktadır.
Kesimin planlanan sıraya göre tamamlanması için gereken süre rotasyon uzunluğunun
1/3’ünden az olmamak şartıyla, siper kesimi sistemi-sürgün veren-dayanıklı türlerin
gençleştirilmesi için çok uygundur. Aksi taktirde ise kesim sonucu önemli ölçüde aynı yaşlı
alanlar ortaya çıkar.
Geyiğe bitki süksesyonunun ilk dönemlerinde bolca rastlanması, buna mukabil
yaĢlı meĢcerelerde pek fazla görülmemesi, buralarda uygulanacak silvikültürel
müdahale konusunda bize ıĢık tutmakta ve hangi silvikültürel iĢlemlerin uygulanması
gerektiğine dair ipuçları vermektedir. Mesela, geyiğin habitat Ģartlarını geliĢtirmeyi
hedef alan bir planda ekolojik süksesyonun ilk devrelerinin sahadaki devamlılığının
sağlamaya çalıĢılması gerektiğinden, ormandaki özellikle tıraĢlama kesimler, boĢaltılan
sahaların hasat yılına kadar geçireceği geliĢme çağları göz önüne alınarak planlanır.
Yapraklı ormanda tıraĢlamayı takiben sahaya gelen gençlik ve çalılar geyiği
cezbeder. Ancak, tıraĢlama aynı yaĢlı meĢcereler oluĢmasına yol açacağından geniĢ
alanda değil de Ģeritler veya bloklar halinde yapılmalıdır. Ayrıca bu kesimlerin rotasyon
periyodu iyi ayarlanarak; kesim Ģerit ve bloklarının sahaya dağıtılması, yani plan
süresinin, sahanın her bir bölümünde mümkün olduğu ölçüde farklı yaĢ sınıfında
gençlik ve meĢcereye yer verecek Ģekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Böylece
oluĢturulan blok ve Ģeritler, kesim alanları çok dar tutulmadığı sürece geyik
faydalanmasını arttıracaktır.
Sahayı fazlaca açan fakat birkaç yıl içinde bol sürgün verimini sağlayan blok ve
Ģerit kesimleri, geyiğe gerek seçme kesimi gerekse siper kesimi metodlarına göre daha
çok fayda temin etmektedir.
Ormancılık uygulamaları geyik populasyonları üzerinde diğer amenajman
faaliyetlerine göre çok daha güçlü olumlu veya olumsuz etkiler yapmaktadır. Bütün
yabani populasyonlar için geçerli olduğu üzere, geyik ile ormancılık faaliyetleri arasında
da karĢılıklı etkileĢim vardır. Geyik, kesim yapılmakta olan sahaya ancak arada
topografik bir engel veya ağaçla kaplı bir bölüm varsa “Gözden kaçıĢ çizgisi” ni
aĢmamak kaydıyla yaklaĢmaktadır. KıĢın, gerek zayıf düĢtüğü gerekse karın yüksek
olduğu yerlerde ilerlemesi zorlaĢtığı için geyikte kesim faaliyeti civarında da daha az
hareket gözlenir. Buna mukabil bir taraftan karla kaplı bir arazinin her yerini
gezememesi ve yeterince besin bulamaması gibi sebeplerle, diğer taraftan da bu
dönemde hem insan faaliyetlerindeki genel azalma hem de geyiğin bunlara
hassasiyetindeki azalma dolayısıyla geyik, kesilen ağaçların bulunduğu ve karın
temizlendiği alanlara daha cesaretle yaklaĢır.
10
Çifttırnaklılar gibi gregar karakterde olan, yani sürü halinde yaĢayan hayvanlar
tedirgin edilmekten çok rahatsız olur ve bundan ciddi zararlar görürler. Çünkü
sürüdeki bir ferdin duyduğu rahatsızlık diğerlerine de yansır. Geyik de bu gruba dahil
türlerdendir. Bu sebeple kesimin sürdürüldüğü yerlerde geyiğin durumunun nazik
olacağı ve kesimden çabuk etkilenip zarar göreceği düĢünülmelidir.
Çoğu zaman, geyiğin kesimler sebebiyle sahadan uzaklaĢması geçici bir
durumdur. Mesela bazıları, geceleyin ve haftasonları gibi kesim iĢine ara verilen
zamanlarda sahaya geri dönebilir. Hatta bazıları gündüz saatlerindeki kesim faaliyetine
bile alıĢır. En çok rastlanan durum, geyiklerden az da olsa bir kısmının birkaç gün ila
birkaç hafta arasında değiĢen bir süre sonunda kesimin sona erdiği alana dönmesidir.
Giden geyiklerden, emniyet örtüsü bulmak için daha fazla uzaklaĢmak zorunda
kalanların hemen geriye dönme ihtimalleri daha azdır.
Aynı alanda birkaç yıl üst üste kesim yapılması halinde, kesimler bittikten sonra da
geyik bir süre daha buradan uzak durmaya devam eder. Fakat araştırmalar, geyiğin terkettiği
bu alana er-geç döndüğünü göstermektedir. Bununla beraber tedirgin ve taciz edildiği süre
zarfında hayvanlarda ağırlık kaybı, hastalılara ve emfizeme (emphysema) karşı hassasiyet ve
ayrıca üremede başarısızlık gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Çok sayıda yabani türde,
sıkıntı ve tedirginlikten kaynaklanan bu çeşit olumsuzluklara rastlanmaktadır. Kesim
programı, geyiğe kesim boyunca süren kargaşaya karşı hayvanlara yeterli ölçüde güvenlik ve
beslenme alanı sağlayacak tarzda düzenlenmelidir. Diğer bir yol ise kesimlerin kısa zaman
zarfında bitirilebilecek ve dolayısıyla hayvanlara minimum sıkıntı verecek çapta tutulması,
yani imkan nispetin de dar alanlarda yapılmasıdır.
Kesim sonunda habitatta ortaya çıkan şartlar, hayvanlarda ortamdaki ani değişimle
başlayan ve süksesyonal gelişmeyle devam eden değişikliklere karşı bir tepki süreci başlatır.
Bu sürecin şekillenmesinde, ara kesimler ve yol yapımı gibi faaliyetler de ayrıca etkili olur.
Buna göre mesela geyik habitatında uygulanan bir silvikültürel işlemin hem geyiği doğrudan
tedirgin etme hem de habitatta modifikasyona yol açma suretiyle etkili olduğunu söylemek
mümkündür.
Ne çeĢit olursa olsun kesim, kısa vadede, geyik için mevcut örtü miktarını azaltır.
Bununla beraber ağaçların alt tabakada ki vejetasyonu gölgelediği yerlerde ise kesimle
oluĢan açıklıklar uzun vadede bu tabakadaki yem bitkilerinin miktar ve kalitesinde
artıĢa yol açar. Dolayısıyla kesim planlanırken bu iki husus, yani örtü ve yem bitkileri
arasındaki denge gözetilmelidir. Ayrıca Ģunu da belirtmek gerekir ki yem bitkilerinde
kesimle meydana gelen artıĢın herhangi bir hayvan türüne faydası, sahada mevcut
besinin sınırlı olup olmayıĢına, yani hayvanın ek besin kaynağına ihtiyaç duyup
duymamasına göre değiĢir. Nitekim sahada besin fazlalığı olduğu halde hayvan
bulunmaması çoğu zaman yaban hayatı yöneticisini şaşırtan, zihnini karıştıran bir durumdur.
Bu sebeple böyle bir fazlalığın sözgelimi geyik üzerinde nasıl bir etki yapacağını
kestirebilmek için evvela şu hususları bilmek gerekmektedir.
 Belirli bir dönem bazında geyiğin muhtaç olduğu örtünün çeĢit ve miktarının
ne olduğu,
 Örtü ile beslenme aktivitesi ve özellikle kesim boĢluklarındaki yem bitkilerinin
tercih edilmesi arasındaki iliĢkinin ne olduğu,
 Örtü ve yem bitkileriyle doğrudan iliĢkili olmayan özel habitat isteklerinin
olup olmadığı veya varsa bunların hangileri olduğu.
Bu gibi faktörler dolayısıyla genel bir ifade olarak bir “Tipik Geyik Sahası”ndan
bahsetmek mümkün, fakat her yer için geçerli olacak bir “Optimal Geyik Alanı” tarifi
11
yapmak ve bununla ilgili genel bir formül vermek mümkün değildir. Çünkü böyle bir
alan için gereken optimal Ģartlar, sözgelimi örtü / otlak oranı yöreden yöreye değiĢir.
Mesela ABD-Washington ve Oregon-Mavi Dağlar için hazırlanan bir yaban hayatı
amenajman planında yem bitkileri / örtü oranı = 60/40 olması, örtünün ise %20
gizlenme, yani emniyet örtüsü, %10 termal örtü, %10 da hem emniyet hem termal örtü
unsurlarını ihtiva etmesinin, optimal sonuç vereceği ifade edilerek bu kombinasyonun
sağlanması tavsiye edilmiĢtir. Söz konusu planda önerilen hususların tespitinde Ģu
varsayımlardan hareket edilmiĢtir:
 Geyiğin yayılıĢ sahasındaki, önemli bir miktar ormanlık alandaki ağaç
yoğunluğu, geyiğin örtü ihtiyacını karĢılamada yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple bunlar,
yem bitkisi üretimine ayrılabilir, yani otlak olarak sınıflandırılabilir.
 Otlak ve örtü sağlayan alanlar geyiğin maksimal faydalanmasına imkan
verecek büyüklük ve yakınlıktadır.
 Sahada habitat kalitesini etkileyecek insan kaynaklı bir dıĢ etki faktörü
mesela, rahatsız etme veya yol trafiği söz konusu değildir. Habitatta örtü ve besin
Ģartlarını etkileyecek baĢka herhangi bir modifikasyon düĢünülmemektedir. Keza,
sahadaki geyiğin özel habitat istekleri yoktur.
Geyiğin, yeni oluĢan bir ormaniçi açıklık karĢısındaki tepkisi daha ziyade bu
açıklığın boyutlarıyla iliĢkilidir. Fakat gösterdiği tepkide mevsim de belirleyici
olmaktadır. Ağaç tabakasının kesintisiz devam ettiği arazide geyiğin küçük açıklık ve
boĢluklara rağbet ettiği görülür. Mesela, Arizona’da boĢlukların geyik tarafından
kullanılma oranı, ormanda farklı vejetasyon tipleri ve boĢluklardaki dıĢkı gruplarının
dağılımına dayanarak belirlenmiĢtir. Bu çalıĢmada geyiğin tam kapasite kullanacağı
maksimum açıklık boyutunun; Penderosa çamı meĢcerelerinde 15 ha, Ladin / Göknar
meĢcerelerinde 8.1 ha olduğu tespit edilmiĢtir. Ancak boĢluk boyutunun, habitat
tercihini etkileyen oldukça kompleks iliĢki içerisindeki habitat faktörlerinden sadece
biri olduğu unutulmamalıdır.
Kesim Artıklarının Düzenlenmesi
Yangın tehlikesi yoksa, yaban hayvanları için en faydalı yöntem; kesim artıklarının
belli bir yere toplanmadan veya istif edilmeden, kesildiği şekilde öylece bırakılmasıdır. Fakat
istif yapılacaksa istifin sıkı değil gevşek, yani irili ufaklı boşluklar ihtiva edecek tarzda
yapılması tavsiye edilmektedir. Çünkü gevşek olarak yığılan materyal, hem kuşlar hem de
küçük memeliler için korunaklı mekanlar sağlar.
Yangın tehlikesinin fazla olmadığı yerlerde yeşil ince dalları yapılacak yığınının dibine
koyarak veya bu dalların kesim yerlerini toprağa gömerek artıkların ömrü uzatılmaya çalışılır.
Bu arada artıkları, kesilmiş ağaçların dip kütüğü üzerine, altında bir boşluk kalacak şekilde
yığmak suretiyle istif, altında, tavşan gibi hayvanlar için sığınaklar oluşturulabilir
(Çanakçıoğlu ve Mol, 1996).
Bu çalışmada, Daday Orman İşletme Müdürlüğünde fauna açısından öne çıkan türler
ve habitat alanları belirlenmiştir. Alanda var olan fauna elemanları hakkında, gözleme dayalı
olarak çalışmalar yapılmış, koruma statüleri hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca, türlere ait
habitat alanları belirlenmiştir. İşlemte müdürlüğüne ait sayısal altlıklar kullanılarak CBS
ortamında özellikle memeli türlerin belirlendiği alanlar nokta bazlı olarak sayısal harita
üzerinde gösterilmiştir. Ayrıca tespit edilen memeli türlere ait kısa bilgiler verilmiştir.
12
Mülkiyet Durumu, Yönetim Yapısı ve Yasal Durum
Daday Orman İşletme Müdürlüğü sınırları içerisinde bulunan arazilerin tamamının
mülkiyeti devlete aittir. Bu alanlar, Çevre ve Orman Bakanlığı OGM-Kastamonu Orman
Bölge Müdürlüğü tarafından ormancılık faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için
kullanılmaktadır.
Daday Orman İşletme Müdürlüğü ormanlarının idari sorumluluğu, Çevre ve Orman
Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü, Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü Daday
Orman İşletme Müdürlüğü’ne aittir.
Çevre ve Orman Bakanlığı
Çevre ve Orman Bakanlığı
Orman Genel Müdürlüğü
Kastamonu Orman Böge Müdürlüğü
Daday Orman İşletme Müdürlüğü
Daday Orman Ġşletme Müdürlüğü Ormanları Fauna Elemanları
Memeli Türler
Memeli türleri belirlemek için yerel halkı ile yapılan görüşmeler ile arazi üzerinde
yapılan incelemeler ve değerlendirmeler neticesinde elde edilen bulgular değerlendirilmiştir.
Gözlem ve incelemeler, su kenarları, geçitler, orman kenarı ve karışık yapraklı ormanlarda
yapılmıştır. Gözlemler (iz takibi, dışkı inceleme) genellikle araç ile ve yaya olarak
yapılmıştır. Arazi üzerinde yapılan incelemeler sonucunda yaban hayvanlarının dolaşma
alanları, beslenme alanları, beslenme zamanı, su kaynakları, barınma yerleri dikkate alınarak
habitat alanları belirlenmiş ve harita üzerinde nokta olarak gösterilmiştir. Her bir memeli
hayvana ait belirti değerlendirilmiştir. Gözlemler sırasında fotoğraf makinesi kullanılmıştır.
13
Arazi üzerinde yapılan gözlem ve incelemeler neticesinde memeli hayvanlara ait ayak izi ve
dışkı gibi bulgular görüldükleri yerde fotoğraflanmış, koordinat bilgileri kayıt edilmiştir. Bu
bilgiler memeli hayvanlara ait fauna haritası oluşturulurken kullanılmıştır.
Arazi çalışmalarından elde edilen bulgular Tablo 2’de verilmiştir. Çalışma alanı ve
civarında 13 adet memeli tür belirlenmiştir. Tablo 2’de verilmiş olan, Daday ormanlarında var
olduğu belirlenen memeli hayvan türlerinin koruma statülerinin değerlendirilmesi aşamasında
a) Bern Sözleşmesi kriterlerine göre belirlenmiş listelerden EK-II ve III’e göre; b) Uluslar
arası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanmış ve 2010 yılı güncellenmiş
Kırmızı Listesi (RDB)’e göre (URL 2, http://www.iucnredlist.org/ Version 2010/3)
değerlendirilerek gösterilmiştir (Tablo 2).
Tablo 2: Daday Orman Ġşletme Müdürlüğü Ormanlarında yaşayan memeli hayvan türleri
ve koruma statüleri
Latince Adı
Takım INSECTIVORA
Familya ERINACEIDAE
Erinaceus
Tür
europeaus
Familya SORICIDAE
Tür
Sorex araneus
Neomys
Tür
schelkovnikovi
Takım RODENTIA
Familya SCIURIDAE
Spermophilus
Tür
xanthoprymnus
Takım LAGOMORPHA
Familya LEPORIDAE
Tür
Lepus europaeus
Takım
CARNIVORA
Familya CANIDAE
Tür
Tür
Familya
Tür
Tür
Familya
Tür
Canis lupus
Vulpes vulpes
MUSTELIDAE
Mustela nivalis
Martes martes
URSIDAE
Ursus arctos
Türkçe Adı
Böcekçiller
Kirpiler
Kirpi
Sivri Fareler
Orman faresi
Sivriburunlu
sufaresi
KEMİRİCİLER
Sincaplar
Gelengi,
Tarla
sincabı
Tavşanlar
Tavşanlar
Yabani tavşan
KARASAL
YIRTICILAR
Kurtlar
ve
Köpekler
Kurt
Kızıl tilki
Sansarlar
Gelincik
Ağaç sansarı
Bozayı
ÇİFT
Takım ARTIODACTYLA
TOYNAKLILAR
Eski
dünya
Familya SUIDAE
domuzları
Tür
Sus scrofa
Yaban domuzu
Familya CERVIDAE
Geyikler
Capreolus
Tür
Karaca
capreolus
Tür
Cervus elaphus
Geyik
Koruma statüsü
IUCN BERN
Veri Kaynağı
Gözlem Literatür
(G)
(L)
LC
-
L
LC
Ek-III
LC
Ek-III
Nt
-
G
LC
Ek-III
G
L
LC
LC
Ek-II
-
G
G
L
LC
LC
Ek-II
G
G
LC
Ek-II
G
LC
Ek-III
G
LC
Ek-III
G
LC
EK III
G
G
L
IUCN Risk Sınıfları: EW Vahşi hayatta nesli tükenmiş, CN Ciddi tehlike altında, EN Tehlike altında, VU Hassas LR Düşük risk, LR(cd)
Korumaya bağımlı, LR(nt) Yakın tehdit altında, LR(lc) En az endişe verici
Bern Sözleşmesi sınıfları: Ek-II (Mutlak Koruma Altındaki Türler), Ek-III (Koruma Altındaki Türler)
14
Kuşlar
Daday ormanları ve yakın çevresinde yaşayan kuş türlerinin belirlenmesi amacı yerel
halk ile yapılan görüşmeler arazi çalışması ve habitat özelliklerine göre bulunabilecek kuş
türleri dikkate (Prof. Dr. Levent Turan’nın çalışmaları) alınarak çalışma yapılmıştır. Kuş
türleri uluslararası (IUCN-ERL, 2009 ve Bern Sözleşmesi’ne göre) ve ulusal (Kiziroğlu,
2009; Merkez Av Komisyonu Kararları 2009-2010) ölçekteki tehlike kategorilerine göre
gösterilmiştir. Bu veriler sadece göç döneminde (Mayıs-Haziran 2011 döneminde) yapılan
saha gözlemler ve incelemelerden elde edilmiş verilerdir. Yıl boyunca, daha kapsamlı ve sık
saha çalışmaları yapılması durumunda daha sağlıklı verilerin elde edilmesi mümkün olacaktır.
Daday ormanlarında 30 adet kuş türü belirlenmiştir. Elde edilen bulgular Tablo 3’te
gösterilmiştir. Kuş türlerine ait veriler, uluslararası (IUCN-ERL, 2010 ve Bern Sözleşmesi’ne
göre) ve ulusal (Kiziroğlu, 2009; Merkez Av Komisyonu Kararları, avlanma statüleri)
ölçekteki tehlike kategorilerine göre gösterilmiştir.
Tablo 3: Çalışma alanında ve civarında tespit edilen kuş türlerinin ulusal ve uluslar arası
anlaşmalara göre tehlike statüleri
Uluslararası Tehlike
Kategorileri
No
Tür
Türkçe Adı
Bern
SözleĢmesi
IUCN
ERL
Ek - II
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
Buteo rufinus
Pernis apivorus
Falco tinnunculus
Falco peregrinus
Perdix perdix
Fulica atra
Columba livia
Streptopelia turtur
Cuculus canorus
Bubo bubo
Athene noctua
Apus apus
Merops apiaster
Upupa epops
Galerida cristata
Lullula arborea
Hirundo rustica
Motacilla alba alba
Erithacus rubecula
Turdus pilaris
Garrulus glandarius
Turdus merula
Corvus frugilegus
Corvus corax
Sturnus vulgaris
Passer montanus
Fringilla coelebs
Carduelis carduelis
Coccothraustes
Kızıl şahin
Arıcıl
Kerkenez
Gezgincidoğan
Çil keklik
Sakarmeke
kaya güvercini
Üveyik
Gugukkuşu
Puhu
Kukumav
ebabil, karasağan
Arıkuşu
İbibik
tepeli toygar
orman toygarı
is kırlangıcı
Akkuyruksallayan
Kızılgerdanm
Ardıç
kestane kargası
Karatavuk
Ekinkargası
Karakarga
Sığırcık
dağ serçesi
İspinoz
Saka
Kocabaş
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
–
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
–
–
x
x
15
Ġ.
Kiziroğlu2
009*
Ek- III
x
x
x
x
–
Ulusal Tehlike Kategorileri
x
–
–
x
–
x
x
A.3
A.3
A.2.
A.1.2.
A.2
A.5.
A.5.
A.3.1.
A.2.
A.1.2
A.2.
A.3.1.
A.3.1.
A.2
A.3.
A.3.
A.5.
A.3.1.
A.3.
B.2.
A.3.1.
A.5.
A.5.
A.5.
A.3.
A.4.
A.3.1.
A.3.
Avlanma
Durumu
(M.A.K. 20092010
Kararlarına
Göre)
EK
Ek 2 Ek 3
1
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
30
coccothraustes
Pyrrhula pyrrhula
Şakrak
LC
x
A.2.
x
Böcekler
Alandaki böceklerle ile ilgili kapsamlı araştırma yapılmadığı için yeterli bilgi
bulunmamaktadır. Alanda yapılacak araştırmalarda çok sayıda türün bulunması muhtemeldir.
Bu konuda detaylı araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Ġki yaşamlılar
Alanda bazı Herpetofauna türlerinin olabileceği tahmin edilmektedir. Bunlar; Triturus
karelinii (Pürtüklü semender), Triturus vulgaris (Küçük Semender), Bufo bufo (Siğilli
Kurbağa), Bufo viridis (Gece Kurbağası), Hyla arborea (Ağaç Kurbağası), Rana dalmatina
(Çevik Kurbağa), Pelobates syriacus (Toprak Kurbağası), Lacerta saxicola (Kaya
kertenkelesi), Parvilacerta parva (Cüce kertenkele), Natrix natrix (Yarı sucul yılan), Natrix
tessellata (Su yılanı). Ancak bu konu ile ilgili araştırmalara ulaşılamamıştır. Araştırılmasına
ihtiyaç duyulan bir konudur.
Balıklar
Alanda derelerde yaşayabilecek balık türlerine ait bilgi olmadığı tespit edilmiş olup,
yapılacak araştırma sonunda bazı bilgilerin elde edilebileceği muhtemel olmakla birlikte
balıkların yaşayabileceği ideal su ortamının olduğu düşünülmektedir. Balık türlerinin tespiti
için yapılacak araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Daday ormanlarında yaşayan belli başlı memeli türlere ait kısa bilgiler
Caprealus caprealus (L.)
(Karaca)
Morfolojisi: Yükseklikleri 60-90 cm ve kuyrukları 2-3cm uzunluğundadır. Ağırlığı 2025 kg arasında değişmekle birlikte bazen 35 kg’a kadar çıkabilmektedir. Dişiler daha zayıf
yapılıdır. Başları kısa, boynu uzun, vücudun ön bölümü arka bölümüne oranla daha dolgun,
bacakları ince ve uzun, tırnakları küçük dar ve ince, kulakları orta uzunlukta dışa doğru ve
aralıklıdır. Postu yazın kırmızımtrak, kışın ise gri renktedir.
Karacanın erkeğine Teke, dişisine Keçi, yavrusuna da Oğlak denir Karaca ilk boynuzunu
Ocak ve Ģubat aylarında olmak üzere 9-10 aylık iken düĢürür. Boynuzlarının yüzeyinde
kabarcıklar bulunur. Uç kusma yakın dallar kısadır.
Biyolojisi: ÇiftleĢmeleri Hazirandan Ağustos ayına kadar devam eder. Doğum
çiftleĢmeden 40 – 44 hafta sonra olur. Mayıs ve haziran baĢında 1 veya 2 ender olarak 3
yavru doğurur. Yavrular doğumdan birkaç saat sonra annesini izlemeye başlar. Genç
karacalar 1 yavru yapar.
Karacalar erkek, dişi ve yavru birlikte olmak üzere aile halinde yaşarlar. Ancak dişi
doğurma zamanında sürüden ayrılır. Kışın bazen aile grupları birleşerek sürüler halinde
bulunulurlar. 15-16 yıl yaĢayabilirler. Geyiklerle birlikte yaşamayı sevmezler.
16
YaĢam Ortamı: Daha ziyade karışık ağaç türlerinin oluşturduğu içerisinde çayır ve
tarlalar bulunan ormanlarda, kesilmiş bataklıklarda ve genç koruluklarda yaşarlar. Yazın
ormanların yüksek yerlerinde, kışın ise vadilerde bulunurlar. Bu bakımdan Karaca, saf iğne
yapraklı ağaçlardan kurulu orman koşullarında bulunmaz.
Beslenmesi: Taze yumuşak otlarla, yapraklı ağaçların tomurcuk ve genç sürgünleriyle
iğne yapraklı ağaçların uç sürgünleriyle beslenirler. Bunun yanında üzümsü bitkilerin
meyvelerini, havuç, pancar gibi kökleri yanan bitkileri, patates fungus, yulaf gibi besin
maddeleriyle beslenir. Karacanın en fazla sevdiği ağaçlar; Meşe, Kayın, Akçaağaç, Dişbudak,
Karaağaç, Gürgen, Titrek kavak, Söğüt ve Göknar’dır. Çam ve Ladini fazla sevmezler.
Ormandaki ender ağaç türlerini daha çok severler.
17
Cervus elaphus L.
(Kızıl Geyik)
Morfolojisi: Vücut yapısı genellikle kuvvetli ve dolgundur. Uzunluğu 2-2.8m, omuz
yüksekliği 1.35-1.5m, kuyruğu 22cm’dir. Ağırlığı 100-250 kg arasında değişmektedir.
Bacakları ince yapılıdır. Erkekleri çatallı ve büyük boynuzlar taĢırlar. Her yıl MartNisan aylarında boynuzlarını atarlar. Yeni boynuz Ağustos ayına kadar geliĢir. DiĢileri
boynuzsuzdur. Mayıs ayında renkleri esmerimsi kırmızı, Ekim ayına doğru ise koyu
kahverengi ile kül rengi arasında değiĢir. Karın kısmı açık renklidir. Kuyruk sokumu
etrafında aĢağıya doğru inen bir ayna bulunur. Aynanın rengi daha açıktır. Çiftleşme
mevsiminde erkeklerin boyunlarında bir yele bulunur. Dişide vücut ve bilhassa baş ve boyun
daha ince yapılıdır.
Biyolojisi: Genellikle sürüler halinde dolaşırlar. Erkeklerine Boğa, diĢilerine Ġnek,
yavrularına da Dana denir. KızıĢma dönemi Eylül ayı sonlarında baĢlar ve Ekim ayının
ilk yarısında en yüksek noktasına eriĢir. Boynuz atma zamanı erkekler ayrılarak ayrı
18
sürüler oluştururlar. ÇiftleĢme zamanı olan Eylül ayında güçlü boğalar sürüyü terk
ederek ayrılır ve böğürerek diĢileri etrafında toplarlar. Bu sırada sürüyü sevk eden
geyik baĢka bir erkek geyiğin yaklaĢmasına engel olur. Çiftleşen dişi geyikler yavrularını
dünyaya getirmek ve kısmen büyütmek için sürüden ayrılır. Gebelik süresi 252 gün sürer.
Doğum Haziran ayında olur. Genellikle 1 bazen 2 yavru doğurur. Genç inek danalar 1,5
yaşında çiftleşebilirler. Ömürleri 12-20 yıl kadar olabilmektedir.
YaĢam Ortamı: Geyik, sakin, sık ve çevresinde yer yer açıklıklar, tarla ve çayır gibi
arazi, akarsu ve bataklık bulunan yerlerde yaşarlar. Gündüzleri sakin ve kuytu orman
kısımlarında yatarak ve geviş getirerek dinlenirler.
Beslenmesi: Çeşitli otlar, yaprak, taze sürgün ve çeşitli meyveler ve funguslarla
beslenirler. Ancak kış aylarında özellikle kar yağışının çok fazla olduğu zamanlarda ardıç,
Katır tırnağı, Böğürtlen yaprakları, çeşitli ağaçların kabuk ve ince dallarını yerler. Geyiğin kış
aylarında kabuğunu soyduğu ağaçlar Ladin, Meşe, Dişbudak, Göknar Kayın, Çam ve
Kızılağaç’tır.
19
Canis lupus L.
(Kurt)
Morfolojisi: Uzunluğu 105-160cm kuyruğu 35-50cm cidago yüksekliği 75-80cm,
ağırlığı 30-50 kg’dır. Başı öne doğru sivri olmakla birlikte kuvvetli çene adalelerinden dolayı
başın geri kısmı geniştir. Boynu çok kuvvetlidir. Ayak pençeleri çok kuvvetlidir. Kuyruğu
eğimli olarak sarkıktır. Kuyruğun boyu vücudun yarısını aşamaz. Sırt kısmı koyu esmerdir.
Burnu siyahtır. Kılları kıĢın uzundur ve arasında sık bir biçimde yumak gibi kısımlar
bulunur. YaĢlanan kurtta renk griye dönmektedir. Omuz başında V harfine benzer siyah
bir bölüm bulunur. DiĢi kurt erkeğine oranla daha küçüktür.
Biyolojisi: KızıĢma zamanı Aralık ile Ģubat ayları arasındadır. YaĢlı olanlar daha
erken kızıĢırlar. KızıĢma süresi gençlerde daha uzundur. Yılda 1-2 kez yavru
yapabilirler. Gebelik süresi 9 haftadır. 1-14 arasında (Genç analar 3-5, yaĢlılar 6-14)
yavru doğurabilirler. Yavrular gözü kapalı olarak doğar ve 10-14 gün sonra gözleri açılırlar.
Yavruların bakım ve korunması dişi kurda aittir. Yavrular 2-3 yaşında erginleşirler. Kurtlar
15-16 yıl yaşarlar.
YaĢam Ortamı: Yapraklı ve iğne yapraklı ormanlar, çalılıklar ve step alanlarında
yaşamayı severler. Beslendiği ve bağlı bulunduğu ortama kolayca uyum sağlayabilir.
Karanlık basınca ortaya çıkarlar.
Beslenmeleri: Geyik, karaca, Tavşan, Tilki gibi av hayvanlarına, Koyun, Sığır, At ve
Köpek gibi evcil hayvanlara saldırır. Avlanma sırasında günde 60 km yol alabilirler. Her
grup kendi avlanma alanını idrarla belirler.
20
21
Vulpes vulpes (L.)
(Kızıl Tilki)
Morfolojisi: Boyu 1.3-1.4m olup bunun 34-45cm’si kuyruktur. Ağırlığı 3- 10kg
kadardır. KıĢın tüyleri beyazımsı, yazın kırmızımtrak olur. Kafatası ince uzun ve dardır.
Yanak ve kulak kısmındaki bol ve uzun tüylerden dolayı baĢı geniĢ gibi görünür.
Gözleri büyük olup göz bebekleri ĢaĢı imiĢ gibi görünür. Burnu, gözkapakları ve
dudakları siyahtır. Ön ayakları 5 parmaklıdır. Baş parmak yere değmez. Arka ayaklar ise 4
parmaklıdır. Kuyruğun dip kısmı ile orta kısmı arasında ve kuyruk kemiklerinden ilkinin üst
bölümünde Viole denilen ve rengi ile kuyruğun diğer kısmından ayrılan bir salgı bezi vardır.
Bu bez, kötü kokan yağımsı bir madde salgılar, erkeğin dişisini bulmasını sağlar.
Biyolojisi: Yılın büyük kısmını tek başına geçirir. Bu bakımdan kış mevsiminden
avlanan iki tilkiyi yanyana görmek çok zordur. Kızışma döneminde ise dişinin peşinde çok
sayıda erkekler bulunur. KızıĢma zamanı mevsim hallerine göre değiĢiklik gösterir. Ilık
geçen kıĢlarda Ocak ayı, Çok soğuk geçen kıĢlara ise Mart ayı baĢlarında kızıĢırlar.
Gebelik süresi 49-58 gündür. DiĢi hazırladığı yuvada 3-6 bazen de 11’e varan yavru
22
doğurur. İki hafta sonunda yavrular anne ile birlikte dolaşmaya başlar. 10-14 yıl kadar
yaşayabilirler.
YaĢam ortamı: Dağların 2500m kadar yukarısına çıkar. Orman, dağ, ova ve steplerde
yaşar. Orman, tarla ve çayırların bir arada bulunduğu yerleri sever. Hazır olan baĢka
bir hayvan ait olan yuvaları tercih eder. Kayalık yerlerde doğal oyuklar, kolay
açılabilecek yerlerde ise, kendi açtığı tünelleri kullanır. Tünellerinde 15 kadar giriĢ
deliği bulunur. Gündüz, sevdiği ve iyi saklandığı çalılık, otluk, yarık, in ve kovuklarda
yatarak dinlenir. Bir ini her zaman kullanmaz. Oldukça düzenli bir Ģekilde değiĢik inler
kullanılır.
Beslenmeleri: Böcek, kurbağa, fare, tavşan, balık, çeşitli kümes hayvanları, yabani av
kuşları, yumurta ve yavruları, hayvan leşleri üzümsü bitkilerin ve diğer bitkilerin meyvelerini
yiyerek beslenirler. Günlük besin maddesini genellikle fareler oluşturur. Tilki kuduz
hastalığının yayıcısı ve taşıyıcısıdır.
Ursus arctos L.
(Boz ayı)
Morfolojisi: Boyları ortalama 170-250cm, kuyruğu 8-10cm, cidago yüksekliği 85125cm olup, ağırlığı 70-250kg’dır. Ağzında 40 adet kuvvetli fakat keskin olmayan diş vardır.
Alnı düz, kulakları kısa, yuvarlak ve birbirinden ayrıktır. Ağız ve burun kısmı ileriye
doğru hafif uzamıştır. Boynu kısa ve çok kaslıdır. Çukurda olan gözleri birbirine yakındır.
Bacakları kısa, pençeler 5 parmaklı, tırnaklar uzun ve kıvrık, ayakların üst kısımları sık
kıllarla kaplı, tabanları çıplaktır. Kuyruğu kısa olup, postunun rengi pas sarısı griden siyah
denilecek kadar koyu kahverengiye değişir.
23
Biyolojisi: ÇiftleĢme zamanı genellikle Haziran-temmuz aylarıdır. Gebelik süresi
6-9 aydır. Doğurmaya yakın dişi, mağarada veya bir çukurlukta uygun bir yer arar ve orayı
yosun ve kuru yapraklarla döşer. Aralık-ġubat ayları arasında 1-4 yavru yapar. Gençler 2,
yaĢlılar 3-4 yavru yaparlar. Yavrular iri bir sıçan kadardırlar. Renkleri mavimtrak sarı olup
sonraları kahverengi olur. 6 haftada bayağı gelişirler. 1-3 yaşındaki ayılara genç, 6 yaşa kadar
orta yaşlı, daha yaşlılarına da koca ayı denir. 30 yaşına kadar. yavru yapabilir. 50-60 yıl
yaşayabilirler. İnlerini kuru yerlerde, kaya kovuğu, kök oyuğu mağaralarda yaparlar.
YaĢam Ortamı: Gündüzleri daha ziyade zor girilebilen sık ormanlarda geçirirler.
Ortalık kararmaya başlayınca faaliyete geçerler. Rahatsız edilmedikleri takdirde sakin
yerlerde gündüz de dolaşabilirler.
Beslenmeleri: Besinlerinin en büyük kısmını otlar, kökler, yabani meyveler, Meşe,
Kayın tohumları, fungus, yabani üzüm, mısır, yulaf, buğday, göknar ve çamların kabuklarında
dişleriyle odun kısmına kadar ulaşan yaralar açar ve buralarını ön ayağının tırnaklarıyla
tırmalar. Hayvansal besinlerden; domuz yavrusunu, geyik, karaca, tavşan, kuşların yavru ve
yumurtaları, Dağ horozu, Koyun, Keçi, Sığır gibi hayvanlarla beslenir.
Avını sessizce arar. Saklanıp üzerine atılabilir. Genel olarak insanlardan kaçar, çekingen
ve ürkektir. Yalnız yavrulu veya yaralanmış ise tehlikeli olur. Ufak ayılar, çok iri olanlardan
daha hareketli ve tehlikelidirler.
24
Yaban Domuzu (Sus scrofa L.)
2.2. Morfolojisi: Gelişmiş bir yaban domuzunun boyu 150, kuyruğu 40, cidago
yüksekliği 85-100 cm civarında, ağırlığı 150- 200 kg’dır. Bununla beraber ağılığı 300-400 kg
olanları da vardır.
25
Yaban domuzu biçimi yönünden evcile çok benzese de ondan bacaklarının yüksek, başının
uzunca ve kıllarının fırça gibi daha sık ve gelişmiş olması ile ayırt edilmektedir. Kıllar
esmerimtrak, sarımtrak gri ve siyahımsı olmak üzere karışık bir renk tonundadır. Kılların ucu
açık renkte olduğundan vücut renginin tanımlanması güçtür. Kulakları, bacaklarının alt
kesimi siyah, alnı ve başının alnına yakın kısmı sarımtrak kül rengi, burun ve ağzın yukarı
bölümleri ise daha koyudur. Gözleri küçük, çukurca ve başın yukarı bölümünde olduğundan
besin maddelerini ararken gözünden çok, koku duyusundan yaralanır. Kulakları oldukça
büyük ve sık kıllıdır.
YayılıĢı: Yaban domuzları ülkemizde yaşam yerlerine uyan çalılık, sazlık, bataklık ve
ormanlık alanlarda yaşamaktadırlar. Yaban hayvanlarının çoğu genellikle gece faaliyet
gösterirler. Ülkemizde çok miktarlarda rastlanıldığı yerler; Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul,
Sakarya, Bolu, Zonguldak, Kastamonu, Sinop, Samsun,Giresun,Rize, Trabzon, Bursa,
Balıkesir, Antalya,Aydın, Muğla, Afyon, Kütahya, Mersin’dir.
Beslenmeleri: Özellikle kış aylarındaki besin yokluğu ve kötü hava koşulları nedeniyle
ya vücut faaliyetlerini çok yavaşlatırlar yada gerçek bir kış uykusuna ( Hibernation ) yaparlar.
Yaban domuzları hem bitkisel hem de hayvansal besin alarak beslenirler yani
omnivor’durlar. Başlıca besinleri; meşe, kayın ve kestane meyveleridir. Toprağı kazarak
fideleri ve yeni dikilmiş fidanları çıkarır, ağaç kökleri, bunun yanında geyik danalarını, karaca
ve tavşan yavrularını kuşların yumurta ve yavruları ile birlikte patates ve mısırda önemli besin
kaynağıdır.
Biyolojisi: Yaban domuzu genellikle Ekim, Kasım aylarında bazı yörelerde daha
geç kızıĢırlar. Bu dönemleri besin maddelerinin miktarı etkiler. Zira bol tohum yılarında
daha erken kızıştıkları saptanmıştır. Normal olarak ayrı yaşayan kuvvetli erkek domuzlar,
kızışma döneminde sürüye katılırlar. Çiftleşme yeteneklerini gelişme durumlarına göre 1,5
yaşlarında bazen de daha erken elde ederler. Gebelik süresi 16 – 20 Haftadır. Doğurma
zamanı yaklaşan dişiler sürüden ayrılarak sakin ve emniyetli bir yere çekilir ve orada 6 –12
yavru doğurur. Domuz yavruları, diğer hayvanların yavrularına kıyasla doğar doğmaz çok
hareketli olurlar. Dişi, yavrularını 14 gün kadar emzirir bu iki haftadan sonra anne
yavrularıyla birlikte yuvayı terk eder. DiĢilerle yavrular sürü halinde yaĢarlar.
Domuz yavrularına 1 yaşını tamamlayıncaya kadar Moza ve Potnak; bundan sonra dişilerine
BeniĢ, erkeklerine de Azılı denir. Domuzun 3 yaşında bulunan ve 60 –70 kg ağırlığı olan
azılılarına halk arasında Karabürçek denir. Bunlar çok cesaretli, atılgan ve saldırgan olurlar.
Yaban domuzlarında dişlerin aşınması dikkate alınarak yaş tespiti yapmak mümkündür. Çalak
denilen alt ve üst dişler sürekli büyür. Bu dişlerin büyüklüğü yaş hakkında bilgi verir.
Özellikle alt çalağın aşınma miktarı oldukça güvenilir bir fikir verir. Aşınmanın her
santimetresi yaklaşık 1 yaş olarak hesap edilir. Domuzlar 20-30 yıl kadar yaĢarlar.
Ġzleri, DıĢkılar ve Diğer Belirtiler: Memeli yaban hayvanları yaşam ortamlarında
varlıklarını belirten birçok iz ve işaretler bırakırlar. Bu işaretler: ayak izleri, dışkılar, sidikler
ve taze kokular, sürgün ve otlarda ısırmalar, çalı, ağaççık ve kabukları üzerinde kemirme ve
diş izleri, soymalar, dökülen kıl ve tüyler, kullanılan inler, kovuklar, patikalar kazılan
26
topraklar, kemik tırnak gibi gıda artıklarıdır. Tüm bu işaretlerin hangi hayvana ait olduğunu
bilmek eskiliği ve tazeliği hakkında bilgi sahibi olmak, izlerin gidiş doğrultusunu tespit
edebilmek gözlemlerin yapılmasında büyük yarar sağlamaktadır.
Yaban domuzlarının ön ayak izleri geyikte olduğu gibi arka ayağınkine oranla oldukça
büyüktür. Örneğin, bu fark 0.5 cm, genişlikte 1cm’dir. Arka ayağın toynakları ön ayaktakiler
kadar açık değildir. İlk 3 yıl içerisinde erkek ve dişide ön ve arka ayakların toynakları
uzunluk bakımından birbirinden farklıdır. Fakat burada bir kesinlik bulunmayıp bazen sol
ayak, bazen de sağ ayağınki diğerlerinden uzun olur. Kural olarak 3 yaşından sonra bu
büyüklük ayrımı görülmez. Çift tırnaklı hayvanlardan olan yaban domuzunun hızlı kaçış ve
sıçrama izleri sert topraklarda dahi yer yer belli olur.
Tek ayağın bıraktığı iz şekli ve büyüklüğü hayvanın tanınmasında yeterli olabilir.
Hayvanın gidiş yönü tırnak ve parmak uçlarından, ön ve arka ayak izleri farklı olanlar ise ön
ayak izlerinden belirlenir.
Gelincik - Mustela nivalis: Türkiye'nin her yerinde çalılık, step, ormanlık alanlarda yaşar.
Ağaç Sansarı - Martes martes: Anadolu'nun batı ve kuzey kesimlerinde bulunur. Nadir
görülen bir başka türdür.
27
Kaya Sansarı - Martes foina: Türkiye'de en yaygın olan sansar türüdür.
Alana ait fotoğraflar (yaban hayatı habitat alanları ve bazı yaban hayvanlarına ait dışkı ve
ayak izleri (Foto: Ö. Küçük)
28
Daday orman işletme müdürlüğü ormanlarında tespit edilen bazı memeli
hayvanların sayısal harita üzerindeki konumları
29
DEĞERLENDĠRME
Daday ormanlarında karaca başta olmak üzere, geyik, ayı, yaban domuzu, kurt, sansar,
tilki, gelincik, köstebek, orman faresi, sincap, tavşan gibi memelilerle, kızıl şahin, kerkenez,
gezgincidoğan, kaya güvercini, üveyik, puhu, tepeli toygar, orman toygarı, kırlangıç, sarı
kuyruksallayan, akkuyruk sallayan, ardıç kuşu, kestane kargası ve çeşitli sürüngenler (kara
yılan, su yılanı türleri ve bukalemun, kertenkeleler ve kara kaplumbağası) mevcuttur.
Yaban hayatı açısından su kaynaklarının devamlılığının sağlanması çok önemlidir. Su
kaynakları açısından sahanın oldukça iyi bir potansiyele sahip olduğu söylenemez. Bu açıdan
özellikle şiddetli yaz kuraklıklarında su problemi yaşanma ihtimali yüksek olduğundan su
problemi göz önünde tutulması gereken önemli hususlardan birisidir.
Daday ormanlarında yaban hayatı açısından besin rezervuarı oluşturan odunlu türler
yabani elma (Malus sylvestris Miller), üvez (Sorbus torminalis (L.) Crantz var. orientalis
(Schön.-Tem.) Gabr.), ahlat (Pyrus elaeagnifolia Pallas subsp. elaeagnifolia), çakal eriği
30
(Prunus spinosa L.), tıbbi alıç (Crataegus monogyna Jacq. subsp. monogyna), yenen alıç
(Crataegus tanacetifolia (Lam.) Pers. ), muşmula (Mespilus germanica L. ), ağaç mürver
(Sambucus nigra L. ), Gilaburu (Viburnum opulus L. ), Fındık (Corylus avellana L. var.
avellana), kızılcık (Cornus mas L. ), papaz külahı (Euonymus europaeus L. ), doğu kayını
(Fagus orientalis L. ), meşe türleri (Quercus petraea (Mattuschka) Liebl. subsp. iberica
(Steven ex Bieb.) Krassiln. - Quercus pubescens Willd. ), çalımsı türler; kuşburnu (Rosa
pulverulenta Bieb. Rosa canina L.), böğürtlen (Rubus canascens DC. var. canescens), Tavşan
elması (Cotoneaster nummularia Fisch. & Mey.), ateş dikeni (Pyracantha coccinea Roemer.),
hanım tuzluğu (Berberis vulgaris L.), karamuk (Berberis crataegina DC.), kartopu (Viburnum
lantana L.), sarı çiçekli yasemin (Jasminium fruticans L.), kurtbağrı (Ligustrum vulgare
L.)’dir. Bu türlerin korunması ve geliştirilmesi sağlanmalıdır. Diğer bir ifade ile, orman içi
açıklıklarda veya orman kenarında yer alan bu tür yabani meyveler biyolojik çeşitlilik
açısından da önem arz ettiğinden dolayı bu gibi yabani meyveler muhafaza edilmeli, yerlerine
ağaçlandırma çalışmaları ile plantasyonlar kurulmamalıdır.
Diğer taraftan yaban hayatının sağlıklı bir şekilde sürdürülebilirliği için; doğal habitat
alanlarının korunması, doğal ormanların (ibreli, yapraklı, ibreli+yapraklı) korunması, su
kaynaklarının korunması önem arz etmektedir.
Yaban hayvanlarının görüldüğü yerler aşağıda belirtilmiştir.
Kanlıçayır mevkiinde grup halinde dolaşan yaban domuzları bulunmaktadır. Bu bölgede
karacalara da rastlanmaktadır. Söğütlüdere mevkii de kanlıçayır mevki gibi yaban domuzu ve
karacalar için ideal bir habitat özelliğini yansıtmaktadır.
Fasıllar civarı ve özellikle Göktepe civarı ziraat alanı ve meşe ormanlarının yoğun olarak
bulunduğu bir bölge özelliğindedir. Bu bölgede yaban domuzları yoğun olarak görülmekte ve
ekinlere ciddi zararlar verdikleri ifade edilmektedir. Kurt baskısının bu yörede olmaması
yaban domuzu populasyonunun artmasında önemli bir etken olarak görülmektedir. Gazlıkurmalı tüplerle köylüler ekin tarlalarının yaban domuzlarına karşı korumaya
çalışmaktadırlar. Arazi gözlemlerinde bu bölgede karacaların var olduğu iz tespitlerinden
anlaşılmıştır. Diğer taraftan tavşan ve tilki de bu bölgede bulunmaktadır.
Hasanağa Köyü civarında, Hasanağa deresinin havzasında domuz sürüsüne ait ayak izleri
görüldü. Avlanmak için mısır taneleri orman içi açıklık alanlara serpilip uygun yerlerde
bekleyerek domuz avının yapılmaya çalışıldığı arazi gözlemlerinden tespit edilmiştir. Yine bu
civarda karaca ve tilkiye ait ayak izleri görüldü.
Sarımeşe civarında yapılan arazi gözlemlerinde karaca, kurt, geyik ve tavşan izlerine
rastlanmıştır. Bu bölge, sahip olduğu açıklık alanlar, ibreli yapraklı karışık ormanlar ve suni
gençleştirme alanları ile bu hayvanlar için ideal habitat alanı özelliğini yansıtmaktadır.
Özellikle tavşan ve karacaya ait iz ve dışkı belirtilerinin yoğunluğu dikkat çekmektedir.
Sarımeşe civarında yaban domuzu izleri ve belirtileri nadir olarak görülmüştür.
Antika yöresi düzlüğü denilen alanda geyik izlerine rastlanmıştır. Bu bölgede insan baskısının
olmaması, orman içi düzlükler ve açıklık alanların mevcut bulunması ve de yabani
31
meyvelerin bulunmasından dolayı geyikler bu civarı yatak yeri olarak kullanmaktadırlar.
Geyikle birlikte bu alan ve civarında, yaban domuzu, karaca ve tavşan izi görülmüştür.
Karaboğa bölgesi, özellikle karacaların bulunduğu bir bölge, alandaki göknar, kayın, gürgen
ve sarıçamın bulunması, bu türe hem termal örtü hem de besin kaynağı sağlamaktadır.
Kiraz Dağı civarı yaban hayatı açısından oldukça zengin bir bölge özelliğini yansıtmaktadır.
Bu bölgede, ayı dışkısı, yaban domuzu ayak izleri ve eşintisi, kurt v sansar dışkısı görüldü.
Yine aynı bölgede geyik ve karacaların olduğu da ifade edilmektedir. Bu bölgenin
devamındaki Çayözü mahallesinin yakın civarındaki ekin tarlalarına yaban domuzları ciddi
zarar verdikleri belirtildi.
Göktepe yangın gözetleme kulesinin alt taraflarında yoğun karaca izleri görüldü, aynı bölgede
geyik izi ile kurt dışkısı tespit edildi.
Belençal düzlüğü mevkiinde ibreli yapraklı karışık ormanların ve orman içi açıklıkların
varlığı geyik ve karacanın beslenme ve barınması için ideal bir alan özelliğindedir. Aynı
mevkide yaban domuzu sürüsüne ait eşinti ve ayak izleri görüldü.
Karamık –Demirce-bıyıklı silsilesinde geyik, karaca, kurt izleri tespit edilmiştir. Yine bu
civardaki ayı deresi yakınında ayı dışkısı görülmüştür. Pamuklu dağı mevkiinde kurt sürüsü
görüldüğü ifade edilmiştir.
Bozcaarmut civarı; yaban domuzu, karaca, tilki, tavşan için ideal habitat alanı özelliğini
göstermektedir. Gerek su kaynağının varlığı gerekse gezip dolaşma imkanı sağlayan orman
içi alanları varlığı ve de yabanı meyvelerin yer alması yabana havyaları için ideal ortamı
sunmaktadır.
Boyalca mevkiinde ise daha ziyade yaban domuzu ve karaca bulunmaktadır. Arazi gözlemleri
sırasında bu hayvanlara ait ayak izlerine rastlanmıştır.
Okluk mevki civarı veya yerel ifade ile Çingen konağı denen mevkide geyik, karaca ve yaban
domuzuna ait ayak izleri tespit edilmiştir.
Çamlıbel Şefliğinde Göğnük civarı ise genellikle karacalar görülmektedir. Göknar kayın
karışık meşceresi ideal bir alan olarak yer almaktadır.
Yine bu bölgede Çamlıbel-Savaş işletmeleri hududunda, diğer bir ifade ile Göğnük
mahallesinin üst kısımları geyikler tarafından yatak yeri olarak kullanılmaktadır. Yine bu
civarda kurt ve karacaya ait ayak izleri fotoğrafları çekildi. Bu bölge yaban hayatı açısından
önemli sayılacak bölgelerden biri özelliğindedir.
Eğriceova yaylası ve civarı yaban hayatı açısından çok zengin bir alan özelliğindedir. Su
kaynağı, orman yapısı ve orman içi açıklıklarla birlikte yabani meyvelerin varlığı bu bölgeyi
yaban hayatı açısından önemli kılmaktadır. Bu bölge ve civarında geyik, karaca, kurt, tavşan
ve ayı izlerine rastlandı. Geyiklerin beslenme ve barınmaları açısından son derece ideal bir
alan özelliğini göstermektedir.
32
Ballıdağ yöresi yaban hayatı açısından öne çıkan bir bölge özelliğindedir. 1000-1100 rakım
aralığında kısa bir yükselti basamağında dahi, karaca, kurt, yaban domuzu, tilki ve tavşan
izleri ve dışkılarına rastlanmıştır. Ayrıca geyik ve yavru geyik izleri de tespit edilmiştir.
Müdürün denilen mevkide yoğun olarak karacaların olduğu ifade edilmektedir. Bunun
yanında yine bu civarda yabana domuzlarına rastlanıldığı ifade edilmektedir ki, arazi
incelemeleri sırasında bu hayvanlara ait ayak izlerine rastlanmıştır.
Ballıdağ Elveren mevkiinde geyiklerin yatak yerleri bulunmakta. Yangın kulesinin alt
kısmında orman içi açıklıklar geyikler için ideal beslenme alanı özelliğini göstermektedir.
Ballıdağ-Borazanının hanı mevkii civarında yaban domuzu ve tilkiye ait ayak izi ve dışkı
belirlenmiştir. Geyikler için bu alan ideal bir yer özelliğini taşımamaktadır. Dereköy
mevkiinden kavakyaylasına geçerken bu bölgeyi geyikler geçit olarak kullanmaktadırlar.
Özellikle Eylül-Ekim aylarında geyikler bu bölgeden kavakyaylasına gruplar halinde
geçiyorlar.
Özetlemek gerekirse;
Geyikler daha ziyade; Elveren yaylası ve civarı, Belençal mevkii ve civarı, Savaş Orman
işletme Şefliğinin Araç sınırı ve civarı, Hasandağ Mevkii,
Ayılar daha ziyade; Göktepe-Kürek Köyü civarı, Göktepe-Asar Köyü civarı ve Fatmaören
civarı, Elveren yaylası
Kurtlar daha ziyade; Kayabağı, Karamuk, Bıyıklı, Kayacık, Sorkun Köyü civarları. Bu
yörelerde kurt zararı oldukça fazla, yaban domuzu yok denecek kadar az, sadece birkaç erkek
görülebiliyor.
Kızsini, Arabacılar, Yakalı, Hasanağa, Değirmenözü, Çayözü, Karaboğa ve Bayramlı köyleri
ve civarında da kurt yoğun olarak görülüyor. Avcıların av köpeklerini öldürdükleri ifade
ediliyor. Kısaca Daday Orman İşletme Şefliğinin tamamında kurt yoğun olarak görülmekte.
Ballıdağ işletme şefliğinde ise kurt çok nadir olarak görülüyor. Bu yüzden de Ballıdağ ve
Yayla işletme şefliklerinde yaban domuzu daha yoğun görülüyor zira bu iki bölge genlinde
kurt nadir olarak görülüyor.
Daday ormanlarının genelinde karaca ve tavşan görmek mümkündür. Tilki daha çok Sarıçam,
Daday ve Savaş iletme şefliklerinde görülüyor. Özellikle kurt ve tilki göknar ormanlarını
tercih etmiyor, açıklık alanları meşe ormanlarını ve ağaçlandırma sahalarını tercih ediyor.
Diğer bir ifade ile dolaşma imkanı kolay ve görüş alanı iyi olan yerleri tercih ediyor
Daday ormanlarında sertifikasyon sürecinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için
aşağıda belirtilen programlar uygulanabilir.
Programlar:
1- Koruma programı
33
2- Eğitim ve bilinçlendirme programı
3- İzleme programı
KAYNAKLAR
Anonim 2005, Çevre Orman Bakanlığı, 1.Çevre Orman Şurası Kitabı, Şura Kararları
1.Çevre ve Ormancılık Şurası Çalışma Belgesi, 99-103, 7.Bölüm Doğa Koruma, 1. Çevre ve
Ormancılık Şurası, 22-24 Mart 2005, Antalya.
Atkinson P. W., E. A. Humpage., A J. D. Jowith., İ. Oğurlu., J. Marcus., 1993, The
Distribution and Statüs of Caucasian Black Grouse in North-Eastern Turkey, Proceedings of
the 6th International Sympozium on Grouse Symposium, 20-24 September, 1993, Udine-Italy,
131-134 sh.
Başkent, E. Z., 2005. Orman Amenajman Planlarının Ekosistem Tabanlı Ve Çok
Amaçlı Planlanması (Etçap) Ve Uygulanmasına Yönelik Eylemler, Türk Ormancılığında
Uluslar arası Süreçte Acil Eyleme Dönüştürülmesi Gereken Konular-Mevzuat ve
Yapılanmaya Yansımaları, Orman Mühendisleri Odası Sempozyumu, 22-24 Aralık, 2005,
Antalya.
Çanakçıoğlu, H. ve Mol, T ., 1996, Yaban Hayvanları Bilgisi, İ. Ü. Yayınları (No 3948),
İ. Ü. Rektörlüğü Basımevi ve Film Merkezi Müdürlüğü, İstanbul, 550 sh.
Çanakçıoğlu, H., 1993, Orman Entomolojisi-Özel Bölüm, İ.Ü. Yayınları, Yayın no:
3623, İstanbul, 458 sh.
Chaudhry A. A., 1992, Distribution and Status of Phaesant in Asia, Proceedings of the
International Sympozium on Phesant in Asia, 28 September-4 October, 1992, LahorePakistan, 7-15 sh.
Çırpıcı, A., “Türkiyenin Flora ve Vejetasyonu üzerindeki çalışmalar”, Doğa T. U.
Botanik Dergisi, 11: 2 (1987).
Davis, P.H., Hedge, I.C., “The Flora of Turkey. Past, Present, and Future”, Candollea,
30 (2): 331-351 (1975).
Demirörs M., “Saka Dağı Florası”, Doktora Tezi (Yayımlanmamış), Y.Ö.K., 1-165
(1982).
Ekim, T., Koyuncu, M., Vural, M., Duman, H., Aytaç, Z., Adıgüzel, N. “Türkiye
Bitkileri Kırmızı Kitabı”, Barışcan Ofset, Ankara, 5-15 (2000).
Kiziroğlu, İ., 2009, Türkiye Kuşları, Cep Kitabı. Prof. Dr. İlhami Kiziroğlu, 2009.
ISBN: 975-7460-01-X, Ankamat Matbaası, Ankara, 564 sayfa.
34
Küçük, Ö. ve N. Uslu, 2004, “Sinop-Bozburun Yaban Hayatı Koruma Alanında Yaban
Domuzu (Sus scrofa L.) Sayımı,” Kastamonu Orman Fakültesi Dergisi, 4(1), 45-57.
Oğurlu, İ., 1988, İşletme Ormanlarında Yaban Hayatı Habitatlarının Düzenlenmesi, İ.Ü.
Orman Fakültesi Dergisi, B (38) 2, 120-135.
Oğurlu, İ., 2001, Yaban Hayatı Ekolojisi. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman
Fakültesi Yayın No:4, SDÜ Yayın No:19, Isparta 296 s.
Oğurlu, İ., 2003, Yaban Hayatında Envanter. T.C Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa
Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Av ve Yaban Hayatı Dairesi Başkanlığı Matbaası,
Ankara, 208 s.
Oğurlu, İ. 2008, Yaban hayatı kaynaklarımızın yönetimi üzerine, Süleyman Demirel
Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi Seri: A, Sayı: 2, Yıl: 2008, ISSN: 1302-7085, Sayfa:
35-88
Özkan, K., 2009, Yaban hayatı ekolojisi’nde analitik değerlendirme açısından uygun
envanter metodu üzerine bir öneri. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi
Seri: A, Sayı: 2, Yıl: 2009, ISSN: 1302-7085, Sayfa: 160-169
Randall, R, M., Sassaman, R, W., 1979, Identifying and Evaluating Environmental
Impacts association with Timber Harvest Scheduling Policies, General Technical Report
PNW-81, Pasific North west Forest and Range Experiment Station, U.S. Department of
Agriculture Forest Service, 20 s.
Saatçioğlu, F., Silvikültür Tekniği, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İ.Ü. Yayın no:2490,
O.F. Yayın no: 268, İstanbul, 1979, 556 sh.
Sakallıoğlu H., “Karaçomak Barajı (Kastamonu) ve Civarı florası”, Ormancılık
Araştırma Dergisi, 29(57): 23-54 (1983).
Thill, Ronald, G., 1990, Managing Southern Pine Plantation for Wildlife, US Forest
Service, Southern For. Exp. Station Prooceding Reprints, In Proceedings of XIXth IUFRO
World Congress, 1990 August 5-11, Montreal-Canada, Vol:1, 58-68
Thomas J. W., D. E. Toweill., 1982, Elk of North America: Ecology and Management,
Wildlife Management Institute, Stackpole Books, 696 sh.
URL 1 . http://www.iucnredlist.org/ Version 2010/3
Uzunoğlu, Y., “Ilgaz Dağı Küçük Hacet Yüksek Dağ Florası”, Yüksek lisans Tezi
(Yayımlanmamış), Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 1-102 (2004).
Wing, L, W., 1951, Practice of Wildlife Conservation, Copyright by John Willey&Sons
Inc. USA, 412 sh.
35

Benzer belgeler

DADAY YABAN HAYATI SUNUSU TEMMUZ 2011

DADAY YABAN HAYATI SUNUSU TEMMUZ 2011 şeklide yönetimiyle mümkün olmaktadır

Detaylı

Orman Yaban Hayatı Koşullarını Geliştirme

Orman Yaban Hayatı Koşullarını Geliştirme veya oyuk ihtiva eden ağacın, bu boşlukları kullanan türler için muhafaza edilmesi gerekir. Bu amaçla korunacak ağaçlardan hektarda iki ağacın bulunması yeterli sayılmaktadır. Ormandaki kurumuş ağa...

Detaylı