Yeryüzünün Lanetlileri: Sömürge Bağlamında Eleştirel Psikoloji*

Transkript

Yeryüzünün Lanetlileri: Sömürge Bağlamında Eleştirel Psikoloji*
Yeryüzünün Lanetlileri: Sömürge
Bağlamında Eleştirel Psikoloji*
Mandisi Majavu
Derek Hook’a (2004) göre bir sömürge sonrası teorisyeni olan Franz Fanon’un orijinalliğinin en temel kaynağı Fanon’un, , sömürge problemlerinin, ulusal kurtuluşun ve
sosyal devrimlerin analizinde psikoloji ve politikayı harmanlamasıdır. Fanon’a göre
sömürge toplumlarda ya da başka herhangi bir baskıcı toplumda psikopatoloji “özgürlüğün psikopatoloji”si olarak nitelenebilir. Bu nedenle Hooks, psikolojik müdahalenin samimi ve anlamlı olabilmesi için psikolojik hizmetlerin anlamlı bir ölçüde özgürlüğün ezilenlere geri verilmesinde yerini alması gerektiğini yazar.
Bulhan (1985)’a göre Fanon için baskı, sömürgeci devlet tarafından şiddetin uygulanması ve kurumsallaşmasıdır. Bu durum sadece ekonomik nedenlerle değil, psikolojik
ve kültürel çıkarlarla da güdümlenip, sürdürülür. Bulhan böylesine bir şiddete ezilenlerin devrimci tepkisinin yeni bir dil, yeni bir halk, yeni bir insanlık ortaya çıkarırken,
aynı zamanda özgürleşmiş bir toplum yaratma potansiyeline de sahip olduğunu açıklar.
Bu yazıda amacım Fanon’un ezilenlerin devrimci tepkisini açıklamak için kullandığı
dil ve metotları sorgulamak. Daha da önemlisi bu yazı Afrikalı psikologları psikoloji ve
toplumun birbirine bağlılığını daha derinden keşfetmelerini ve psikologların toplumun genelinde nasıl devrimci değişiklik yaratabileceklerini teşvik eden “Yeryüzünün
Lanetlileri” kitabının bir eleştirisidir. Kitabın bu yazıda ele alacağım bölümleri şunlar:
“şiddet hakkında”, “ulusal farkındalığın gizli tehlikeleri” ve “ulusal kültür üzerine”.
Şiddet Hakkında
Fanon bu bölüme sömürgelikten kurtulmanın ya da bağımsızlaşmanın (decolonisation) daima şiddete dayalı olduğu argümanı ile başlar. “Bağımsızlığın yalın gerçeği bize
* Bu yazının orijinali ZNet internet sitesinde 15 Mayıs 2007 tarihinde yayınlanmıştır.
57 ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 1, MART 2008
sıkılmış mermileri ve kanlı bıçakları çağrıştırır”(sf 28). Fanon’a göre bağımsızlaşma
sömürge dünyasının sosyal düzenini değiştirmeyi hedefleyen “katıksız hastalıktır”.
Doğaları gereği birbirine aykırı iki gücün buluşmasıdır, “ilk karşılaşmaları, şiddetle
kendini gösterir ve iki grubun beraber varoluşu – gerçekte yerel halkın yerleşimci tarafından sömürülmesi – süngülerin ve topların açtığı yaraların yan yana dizilmesi ile
yürütülür ”(sf 28). Sömürge toplumlarının doğaları gereği şiddete dayalı oldukları su
götürmez bir gerçektir.
Öte yandan bu durum bağımsızlaşmanın doğası gereği şiddete dayalı bir devrimci
programı olduğu sonucunu doğurmaz. Pek çok sömürge toplumu özgürlüğünü şiddete dayalı mücadelelerle kazanmış olmasına rağmen bu durum bağımsızlık programının değil, daha çok sömürgeci gücün küstahlığının bir göstergesidir. Sömürgelikten
kurtuluşun doğasında şiddete dayandığına yönelik bu yanlış kanı Fanon’un bağımsızlığın nereden başlaması gerektiği konusundaki düşüncelerinin temelinde yatan yanlış
varsayımları belirler. Üzerine basılarak belirtilmelidir ki, Fanon’un sömürge dünyasını algılayışı oldukça derin ve etkilidir. Ancak bağımsızlığa ilişkin bazı varsayımları
patoloji kaynağı olmadan özgürleşmiş, sömürgelikten kurtulmuş bir topluma ulaşma
olasılıklarıyla anlamlı bir ilişki kurmamıza engel olur.
Bağımsızlığın bizlere sıkılmış mermileri, kana bulanmış bıçakları çağrıştırması yerine; bağımsızlık sürecini temel bir toplumsal (societal) değişim, gerek ekonomi gerekse ırklar ya da sınıflar arası ilişkiler gibi genel toplumsal değerlerin kökten (radikal)
değişimi olarak düşünebiliriz. Ancak böylesi bir program yoluyla sömürge toplumları
özgürlüklerini bulabilir. Fanon’un belirttiğinin aksine toplumlar şiddet yolu ile özgürlüklerine kavuşmazlar.
Fanon sömürge toplumlar için şiddetin terapötik (sağaltıcı) olduğunu öne sürmüş,
şiddeti “temizleyici güç” olarak betimlemiştir. Albert (2004)’ın belirttiği gibi bu ifade
tam anlamıyla saçmalıktır. “… şiddetin saldırgan üzerinde dehşet verici etkileri vardır,
çoğunlukla saldırganın insan yaşamını değersizleştirmesine ve kendini başkalarından
daha üst bir konuma koymasına, yüceltmesine sebep olur…” (sf 181). Sömürge toplumları bu görüşü destekleyecek kanıtlar oluşturmaktadırlar. Ayrıca, bizlere karşımızdaki tarafından gösterilen şiddetin de benzer etkilere sebep olmayacağını gösteren
hiçbir kanıt yoktur.
Öte yandan Fanon’a göre şiddet “yerel halkı kendi aşağılık kompleksi, umutsuzluğu ve
eylemsizliğinden kurtarır ve halkın özsaygısını onarır.” (sf 74). Fanon bu görüş açısını
destekleyen kanıt sunmadığı gibi “yerel halkın aşağılık kompleksi” ne ilişkin varsayımını da açıklamaz. Öyle görünüyor ki Fanon sadece sömürge devletlerdeki siyahların her türden ırkçı aşağılanmalara maruz kalmalarının (Owusu-Bempah & Howitt,
2000) kendiliğinden siyah halkta aşağılık kompleksi ve öz-nefrete sebep olacağını
varsaymaktadır.
William Cross (1991) “Siyahın Tonları” isimli kitabında siyahların ruh sağlıklarının,
öz-nefret eğilimleri de dâhil olmak üzere, neden ırksal kimlik (racial identity) ölçümleri ile kolaylıkla açıklanamayacağını belirten en az dört faktör ortaya koymuştur (sf
117):
· Üç-dört yaşlarında çocukların kullanıldığı ırksal- tercih araştırmalarının sınırlı genellenebilirliği.
· Irksal kimlik araştırmalarında siyah tek-ırksal tercihin yönelimi üzerindeki siyah çift
kültürlülüğü, kültürleşme ve asimilasyon etkileri.
· Irksal tercih ve ırksal kimliklerin siyah yetişkinler için çoklu bir referans grubu yönelimiyle el ele giden anlam ve öneminin yorumlanma problemi.
ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 1, MART 2008 58
· Tarihsel bir hata olarak, ırksal kimlik üzerinde çalışan öğrenci ve araştırmacıların
yükleyici Referans Grup Oryantasyonu (ascriptive Reference Group Orientation) ve
öz- tanımlanmış Referans Grup Oryantasyonu (self-defined RGO) arasındaki kavramsal ve ölçümsel farkları ortaya koyamaması.
Altını çizmek istediğim nokta, Fanon’un sömürgelikten kurtuluşun neyi temsil ettiği,
yerel halkın sömürgeci rejime karşı şiddet içeren isyanını esinleyen itici güçler ve yerli halkı kana bulanmış bir çılgınlığa sürüklediği söylenen varsayılan coşkun aşağılık
kompleksine ilişkin varsayımlarının tümüyle temelsiz olduğudur. Eğer gerçekliğin anlaşılmasını engellemek yerine gerçeği açıklayan sağlam bir sömürge-sonrası kuramı
oluşturmakla ilgileniyorsak, bu teori en azından sağlam varsayımlara dayanmalıdır.
İhtiyaç duyulan, sosyal olayları ve psikolojik görüngüleri açıklayan bir sömürge sonrası kuramıdır. Öyle bir kuram ki, bu kuram kendimizi konumlandırmak, başkalarına
açıklamak ve olayların sebeplerini anlamak için politik ve psikolojik yönelimleri yeterli bir şekilde anlatabilecek.
Ulusal Farkındalığın Gizli Tehlikeleri
Bu kısım belki de kitaptaki en önemli bölümdür. Çünkü bu kısımda Fanon bağımsız,
sömürge sonrası yeni hükümetin nasıl devrime ihanet edebileceğini tartışmıştır. Fanon yeni sömürge sonrası devletin orta-sınıfının azgelişmiş olduğunu öne sürer; çünkü orta-sınıf sayı olarak azalmış, sermayesi olmayan ve devrimci yola tamamen karşı
olan bir gruptur. Sonuç olarak acınacak bir durgunluğa düşmüştür. Bu orta sınıf için
ekonominin ulusallaşması yalnızca, sömürge döneminin mirası olan adaletsiz çıkarların yerel ellere geçmesidir. Aynı zamanda bu orta- sınıf “…batılı burjuvaların ticaret
temsilcisi olarak oldukça hoşnut olacak ve herhangi bir kompleks yaşamadan ağırbaşlı bir şekilde rolünü oynayacaktır ” (sf 122).
Fanon bağımsızlıktan sonra yerel topraklarda kazanılan paranın yabancı bankalarda
değerlendirilmesinde bu orta-sınıfın tereddüt etmeyeceğini söyler. Ek olarak bu orta
sınıf çok miktarda parayı araba ya da yazlık evler gibi maddi şeylere harcayacaktır.
Fanon bu orta-sınıfa “burjuva diktatörlüğü” der. Fanon bunların sözcüğün gerçek anlamıyla burjuva olmadığını, ancak daha çok “…önceki sömürge güçlerinin bıraktığı kâr
payını hevesle kabul eden, hırslı, doyumsuz işportacı zihniyetli, açgözlü bir çeşit kast”
olduğunu öne sürer (sf 141).
Fanon’a göre bu orta sınıfın ahlâksızlığının sebebi bunların sürekli olarak önceki sömürgecilerle özdeşleşme dileğidir. Sonuç olarak, bu orta sınıf önceki sömürgecilerin
kafa yapısını büyük bir şevk ile benimser. Bunların sonucunda ise bu yeni orta sınıf
Avrupa ders kitaplarında okuduklarından aklında kalanların dışında, ekonomiyi idare
edecek ve geliştirecek önemli fikirler üretmekten yoksundur.
Fanon’un çözümlemesinin altında yatan mantık, sömürge sonrası hükümet ve yeni
orta-sınıfın her şeyden öte beyaz olmayı ya da sömürgecilerin ellerinde tuttukları konumu arzulamaları nedeniyle devrime ihanet etmeleridir. Örneğin şöyle yazar: bağımsızlıktan önce “...yerel halkın işgalcilerin kentlerine arzu dolu, haset bakışı, ki bu
bakış ihtiras hayallerinin ifadesidir, her çeşit ihtiras: işgalcinin masasına oturmak, işgalcinin yatağında -mümkünse karısıyla- yatmak” (sf 30).
Tarih bize şunu öğretir; (örneğin bakınız “Howard Zinn’in “A people’s history of the
United States” kitabı ) halklar ezildiklerinde er ya da geç başkaldırırlar. Ayrıca arzu
ya da hasetten, ya da ezenin karısıyla yatmak istediğinden değil; adalete, eşitliğe ve
bağımsızlığa inandıkları için başkaldırırlar. Ve çoğu zaman devrime demokratik toplumlarda istenen kurumları öngörememe ve dâhili ve harici güçler gibi farklı sebeplerin bileşimi nedeniyle ihanet edilir. Dâhili güçler kendi bencil çıkarları sebebiyle yeni
rejime direnç gösterebilen toplumun çeşitli kısımlarını, öte yandan harici güçlerse kü-
59 ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 1, MART 2008
resel ekonomi ve soğuk savaş gibi küresel politik koşulları ifade eder. Sömürge sonrası
politikaları bu bakış açısıyla görebilmek daha anlamlıdır ve bizlerin politik ve sosyal
görüngüleri sadece açıklamamızı değil aynı zamanda öngörülerde bulunmamızı da
sağlar. Çarpık varsayımlara dayalı bir kuram bizi arzu, haset ve beyaz olma emellerine
odaklanmaya ve psikolojik indirgemeci çıkmazlara mahkum kılar.
Ulusal Kültür Üzerine
Fanon’un bu kısımdaki en temel önermesi sömürgecilik ve beraberinde gelen kültürel hegomanyaya yerel entellektüellerin Batı kültürünü reddetme ve sömürge öncesi
tarih ve yaşam tarzını benimsemeleri şeklinde tepki göstermeleridir. Batı kültürünün
hegomanyasından kaçmak için, Fanon yerel entelektüellerin bilinmez köklerine geri
dönme ihtiyacı duyduklarını ileri sürer. Sonuç olarak, yerel entelektüel Afrika gelenek
ve göreneklerine yüksek değerler biçer. “Sari -yerel kumaş türü (çn)- kutsallaşır, Paris
ya da İtalya’dan gelen ayakkabılar, derisi işlenmemiş çarıklar için terk edilir ve birden
yönetici gücün konuştuğu dil ağızları yakmaya başlar” (sf 178).
Fanon a göre; yerel entelektüeller bu aşamaya ulaşmak için üç evreden geçerler. İlk
evre yerel entelektüel işgalci gücün kültürünü asimile eder ve bütün esin kaynakları
Avrupalıdır. İkinci evreyi belirleyen yerel entelektüelin huzursuzluğudur. Bu evrede
yerel entelektüel kim ve ne olduğunu hatırlamaya karar verir. Üçüncü evreyi ise Fanon
bir mücadele evresi olarak betimler. Bu evrede yerel entelektüel halkının uyandırıcısına dönüşür, “…dolayısıyla mücadeleci bir yazın, devrimci bir yazın ve ulusal bir yazın
başlar” (sf 179). Ancak, yerel entelektüel kültürel bir çalışma ortaya koymaya çalışırken, sömürgeciden ödünç aldığı teknikleri ve dili kullandığının “farkına varamaz”, der
Fanon.
Belirli Batı fikirlerinin takdiri ve çeşitli sömürge sonrası yazarların Batılı yazarlardan
etkilendiği ve Avrupa dilleri ile yazdıkları gerçeği, Fanon’un belirttiği şekilde, sömürge sonrası kendine özgü kültürel çalışma ortaya koyamamak olarak görülmemelidir.
Afrika dilinde yazmak ya da sadece Afrikalı yazarlardan alıntılar yapmak kendiliğinden orijinalliği doğurmaz. Kökten (radikal) bir sömürge sonrası uzgörüşü (vizyon)
farklı kültürlere (Batı kültürleri de dahil olmak üzere) ve onların etkilerine, ya da
farklı kültürleri ortak bir paydaya indirgemeye karşı çıkılmasını gerektirmez. Ancak
dikkat edilmesi gereken nokta, kazancının keyfini sürerken geçmiş borçları aşmaktır.
Albert’ın da belirttiği gibi tek kültürel kurtuluş ırkçı kurumların yok edilmesi, sömürge ideolojilerin dağıtılması ve sömürge ortamının değiştirilmesinde yatar. Bu değişim
tarihsel toplulukların farklılıklarının korunması ve kutlanması ama aynı zamanda dayanışmanın ihlal edilmemesi şeklinde olmalıdır. Kökten bir sömürge sonrası kuramı
kişilerin “yaşlılar ya da başkaları tarafından dayatılanı değil kendi tercih ettikleri kültürel toplulukları” seçmelerini cesaretlendirmelidir. (Albert, 2006, sf 47).
Sonuç
İhtiyaç duyduğumuz, kültürel hiyerarşiler ve sömürge tarihi boyunca yaygın olan tek
yönlü topluluk saldırıları ile belirlenmiş olmayan, bağımsızlaşmış bir toplumdur. Özgürlükçü bir sömürge sonrası kuramı bizlere ne inşa edileceği ya da böyle bir toplumu
kurmanın nelere mal olacağını tanımlayan ve açıklayan kavram ve kelimeler kazandırmalıdır.
Bu deneme böylesi çabalara katkıya çalışmıştır. Birinin düşünceleri hakkında durağanlık yönelimli tutumlardan çok gelişim yönelimli tutumların sağlıklı olduğu inancıyla güdülendi ve bu sekterliğin karşı tezidir. “Sekterlik savunmacı ve muhafazacı ve
çoğu zaman cehalet yanlısı ve gerçeğe kayıtsızdır. Bunun yerine bizlerin özeleştirel ve
gelişim yönelimli olmaya, anlaşılırlık için didinmeye ve yapabildiğimiz en iyi şekilde
doğruyu aramaya ihtiyacımız var ” (Albert, 2004, sf 190).
ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 1, MART 2008 60
Mandisi Majavu, Stephen Bantu Biko Burslusu. Halen Cape Town Universitesinde yüksek lisans çalışmalarına devam etmektedir. [email protected]
Kaynakça
Albert, M (2004). Realising hope: Life beyond capitalism. Kanada: Fernwood Publishing.
Albert, M. (2004). Thought dreams: Radical theory for the 21st century. Kanada: Arbeiter Ring Publishing.
Bulhan, H.A. (1985). Frantz Fanon and the psychology of oppression. New York: Plenum
Press.
Cross, W.E. (1991). Shades of Black: Diversity in African-American identity. Philadelphia: Temple University Press.
Fanon, F. (1990). The wretched of the earth. Londra: Penguin Books.
Hook, D. (2004). Steve Biko, psychopolitics and critical psychology. Hook, D. (yay.
haz.), Critical psychology (84 – 114) içinde. Cape Town: UCT Press.
Owusu-Bempah, K. & Howitt, D. (2000). Psychology beyond western perspectives. UK:
British Psychological Society Books.
Çeviren: Bengü Engüner Tekinalp

Benzer belgeler