Buğdayda rekor üretim bekleniyor
Transkript
Buğdayda rekor üretim bekleniyor
köy kahvesi www.koykahvesi.com.tr “Köylere giden tek gazete” Fiyatı: 3 TL Yıllık Abonelik: 30 TL Haziran 2015 Yıl: 3 Sayı: 33 Arzu: “Tarımsal sulamada elektrik ücretleri düşürülecek” Kutbettin Arzu, tarımsal sulamada elektrik ücretlerinin düşürüleceğini ve dondan zarar gören çiftçilerin zararlarının karşılanacağını bildirdi. 4’te Buğdayda rekor üretim bekleniyor Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, hava koşullarının bu yıl hububat açısından çok olumlu seyrettiğini, tüm hububat ürünlerinde rekolte artışı gerçekleşeceğini söyledi Yüzde 35 artış Olumsuz hava etkilemedi Türkiye genelinde yağışların geçen yıla göre yüzde 69 arttığını ifade eden Yetkin, "Bu yıl hububat üretiminde geçen yıla göre yüzde 30-35 arası bir artış bekleniyor” dedi. Yetkin, “Geçen baharda birçok ürünü vuran soğuk, kar yağışı ve don olayları, hububat üzerinde olumsuz bir etki yapmadı” diye konuştu. Sayfa 6’da Yeni geliştirilen buğday çeşitleri görücüye çıktı Edirne’de, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen buğday, arpa ve yulaf çeşitleri ‘Tarla Günü’nde görücüye çıktı. 6’da Organik Tarımda yeni nesil gübre: Çiftçi tabii afetlerden LEONARDİT kurtulamıyor Doğanbey ekoturizm ile yeniden doğdu 40’da Tarımda sulamaya destek Projeni hazırla yüzde 50 hibeden yararlan Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı çerçevesinde, yüzde 50 hibe desteği ödemesinden çiftçilerin ve tüzel kişiliklerin yararlanabileceğini belirtildi. 35’de İçerisinde barındırdığı zengin organik madde oranı ve ihtiva ettiği yüksek hümik ve fulvik asit oranı nedeniyle doğal humus olarak nitelendirilen Leonardit, tarım sektörünün yeni nesil gübresi olarak lanse ediliyor. 32’de TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Çiftçimiz don riskine karşı ellerinden gelen tedbirleri alsalar da Nisan ayının üçüncü haftasındaki soğuklardan birçok meyve türü zarar gördü” 28’de Kuru üzümde organik tarım seferberliği Makaleler Türk tohumculuğunda Leonardit madeni nedir? yeni bir dönem başlıyor Dr. Selami İstonbulluoğlu’nun yazısı 19’da Çekirdeksiz kuru üzümün, Türkiye’deki en büyük üreticisi konumundaki Manisa’da organik üretim için kollar sıvandı. 37’de İstanbul Ticaret Borsası depolarındaki 50 yılı aşkın geçmişe sahip saf tohumlar gen kaynağı olarak yeniden hayat buldu. 10’da Hayvancılık desteklerinin uygulama esasları belirlendi 18’de İnciri bekleyen tehlike Prof Dr. Harun Uysal’ın yazısı 20’de Türkiye arıcılıkta zirveyi hedefliyor Zeytinyağına Konya Ovası’na 2 TL prim bereket talebi 8’de suları 2’de Yılmaz: “Bal üretiminde dünyada ilk sırada yer alan Çin'e bal satıyoruz” 12’de Yetiştiricinin yeni gözdesi ‘zeytin küspesi’ 23’te Türkiye Geneline Bayilikler Verilecektir. Güney Ege Distr.: Nevzat ACAR / 0 533 494 01 94 • Muğla Bayii: Mahmut ZENCİR / 0 533 732 20 98 • Burdur Bayii: Ali DEMİREL / 0 532 652 93 55 • Aydın Bayii: Ali Rıza AVCI / 0 532 217 29 36 2 köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr 150 yıllık proje hayata geçirildi. Mavi Tünel Projesiyle Konya Ovası suyla buluştu Konya Ovası’na bereket suları T ürkiye'nin GAP'tan sonra en büyük sulama yatırımı olan Konya Ovası Projesi(KOP) kapsamında çalışmaları yürütülen "Mavi Tünel" ile Akdeniz'e dökülen sular, ovaya akmaya başladı. Asırlık rüya gerçekleşti Göksu Havzası'ndaki suların, Bağbaşı, Bozkır ve Afşar barajlarında toplanarak Mavi Tünel vasıtasıyla Konya Havzası'na aktarılmasının amaçlandığı Mavi Tünel Projesi'nde, ilk kez ovaya su verilmeye başlandı. Böylelikle Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid döneminde başlayan "asırlık rüya" gerçekleşmiş oldu. Bağbaşı, Bozkır ve Afşar Barajı'nda toplanan sular, 17 kilometrelik Mavi Tünel vasıtasıyla mavi regülatöre iletiliyor. Buradan Apa Barajı'na aktarılan su, ovada çiftçinin kullanımına sunuluyor. KOP ile Akdeniz'e boşa akan 700 milyon metreküp su, Konya Ovası'nın su ihtiyacını önemli ölçüde karşılamış olacak. Tarihi ana tanıklık ettiler Mavi Tünel'in sularıyla tarım arazilerinin sulanacağı bölgedeki 34 mahallenin muhtarı ile sulama kooperatifi başkanı, bu tarihi ana şahitlik etmek için Kuşça mevkisindeki Mavi Boğaz'a geldi. Mavi Tünel'den ilk su ovaya dualarla verildi. Devlet Su İşleri (DSİ) Konya 4. Bölge Müdürü Mustafa Uzun, pro- jeyle ilgili yaptığı açıklamada, tarihi bir olaya tanıklık ettiklerini söyledi. Uzun, projenin, 150 yıl öncesine dayanan çok büyük bir rüyayı gerçeğe dönüştürdüğünü vurgulayarak şunları kaydetti, "Bu projenin başlangıcını Abdülhamit Han 120 yıl önce yapmıştı. Birkaç kere denemeler yapılmıştı ama yıllar boyu gerçekleştirilemedi. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın bu projenin gerçekleşmesinde büyük iradesi var. Yörenin evladı, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun yoğun gayret ve teşviki var. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun bizzat takip ettiği bir projeydi. DSİ Genel Müdürümüze ve çalışanlarımıza, müteahhitlerimize, emeği geçenlere teşekkür ediyorum." Türkiye'nin en geniş yüzeyli suni gölü Bağbaşı Barajı'nda depolanan 190 milyon metreküp suyun, Mavi Tünel vasıtasıyla Apa Barajı'na intikal ettirildiğini anlatan Uzun, bu suyun buradan da sulamada kullanılmak üzere ovaya aktarıldığını ifade etti. Türkiye'nin en geniş yüzeyli suni gölü Mavi Tünel'den suların proje kapsamında yapımı devam eden 125 kilometrelik kanal vasıtasıyla Hotamış Depolaması'na iletileceğini ifade eden Uzun, burada oluşacak göletin, 55 kilometrekarelik alanla Türkiye'nin en geniş yüzeyli suni gölü olacağını dile getirdi. KOP Projesi Konya Ovası Projesi (KOP) meyvelerini vermeye başladı. Proje kapsamında hayata geçirilen “Mavi Tünel” ile Akdeniz’e dökülen sular, artık Konya Ovası’na dökülüyor. Aksaray, Karaman, Konya ve Niğde illerini içine alan Konya Ovası Projesi (KOP) bölgenin küresel ısınma sebebiyle muzdarip olduğu kuraklığa çözüm getirmeyi ve Türkiye’nin ta- rım alanlarının yüzde 17’sine tekabül eden Konya Ovası’nı yeniden bereketlendirmeyi, bu sayede bölgeyi de kalkındırmayı amaçlayan bir proje olarak başlatıldı. Temel amaçlarından birisi de bölgedeki doğal kaynakların sürdürülebilirliğini arttırmak olan proj kapsamında yapılan “Mavi Tünel” ile Akdeniz’e akan 700 milyon metreküp su, Konya Ovası’na aktarılıyor. 3 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi 4 köy kahvesi HABER Kutbettin Arzu www.koykahvesi.com.tr Arzu: “Tarımsal sulamada elektrik ücretleri düşürülecek” Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu, tarımsal sulamada elektrik ücretlerinin düşürüleceğini ve don hadisesinden zarar gören çiftçilerin zararlarının karşılanacağını bildirdi. G ıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu, Burdur Uzay Çatı alanında düzenlenen Teke Yöresi Canlı Hayvan, Hayvancılık, Tarım Teknolojileri ve Yem Fuarı’nın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin son 10 yılda çok büyük değişim ve dönüşüm yaşadığını söyledi.Bu durumun tarımda da değişim ve dönüşümü beraberinde getirdiğini anlatan Arzu, “İstikrar aynı zamanda tarım ve hayvancılığa da yansıdı. Ülkemizde yılda bir hükümetin değiştiği dönemlerde, Tarım Bakanımız daha önce 34 yılda 14 Tarım Bakanı ile çalışmış, halbuki kendisi tek başına 10 yıl Tarım Bakanlığı yaptı. Yani istikrar çok önemli” diye konuştu. Arzu, istikrarın sürmesi durumunda Türkiye’de büyük değişim ve dönüşümlere devam edileceğini kaydetti. Bugüne kadar yaptıklarının aslında başlangıç olduğunu belirten Arzu, asıl hedeflerinin 2023, 2050 ve 2071 olduğunu dile getirdi. Arzu, şunları kaydetti:“Türkiye 2002 yılında 230 milyar dolar gayri safi milli hasılaya sahipti. Bugün 830 milyar do- lar gayri safi milli hasılaya erişti. Hedefimiz 2023 yılında 2 trilyon dolar gayri safi milli hasılaya ulaşmak. 2002’de 23 milyar dolar tarımsal gayri safi milli hasılamız vardı. Bugün 62 milyar dolar tarımsal gayri safi milli hasılamız var. Dünyada 11’incilikten 7’nciliğe, Avrupa’da 4’üncülükten birinciliğe geldik. 10 yıl içinde İtalya’yı, İspanya’yı, Fransa’yı geçtik. Biz 75 milyon nüfusu besleyip üzerine 35 milyon turist ağırlıyoruz. 2 milyon da komşumuzu besliyoruz.” Burdurlu üretici ve yetiştiricilere elektrik ve don zararları konusunda müjdeler veren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu, “Sulama Kooperatiflerinin elektrik borçları var. Sulama birliklerin kredi borçları ve elektrik borçları yeniden yapılandırılacak ve yeniden taksitlendirilecek. Tarımsal sulamada elektrik ücretleri düşürülecek. Özellikle seracılık ve tarımsal sulamada kullandığımız elektrik enerjisini, düşük fiyatlarla vereceğiz. Burdur’da yaşadığımız don hadisesinden zarar gören çiftçilerimi- Sorumlu Yazıişleri Müdürü Ayhan Şener Haziran 2015 Yıl:3 Sayı: 33 Aylık Gazete STL Medya Ltd. Şti. adına İmtiyaz Sahibi Mehmet Özmen Genel Yayın Yönetmeni Ersin Bozkurt Görsel Yönetmen zin zararları karşılanacak. Önümüzdeki hafta içerisinde dondan gördükleri zarar oranında desteklere göre hesaplarına paraları aktarılacak” diye konuştu. “Kaliteli süt üretimi ile marka il olduk” Burdur Valisi Hasan Kürklü ise kentte hayvancılığın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığın sağladığı destekler, Tarımsal ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun sağladığı hibeler, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın (BAKA) sunduğu proje desteği ve hibe destekleri ile Ekonomi Bakanlığı’nın sunduğu yatırımlar sayesinde son yıllarda ivme kazandığını vurguladı.Bu destekler sayesinde kentte tarım ve hayvancılık alanında yeni binalar ve tesisler yapıldığını anlatan Kürklü, şöyle konuştu:“Yıllık 350 bin ton kaliteli süt üretimi ile marka şehir olduk. Bu noktadaki eksiğimiz, bu kadar kaliteli hayvan yapısına ve kaliteli süt üretimine rağmen Burdur’a has bir markamızın bulunmayışı. Ulusal ölçekte süt üretimi fabrikasını Burdur’a çekebilirsek, kente yakışan bir markaya Reklam Grup Müdürü Esin Şimşek Reklam Müdürü Selami Özcan Gülen Türker Çiriş Haber Koordinatörü Reklam Servisi Şehriban Çimen Abone Servisi Ekin Gürsoy Abdi Güven Duygu Erecek Gülsüm Sena Marmara Temsilcisi Mustafa N. Cancan 0549 321 35 05 da kavuşmuş olacağız.” Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz da, hem et hem sütü işleyecek tesislerin Burdur’a kazandırılması temennisinde bulundu. Bu yönde 2. OSB’ye marka firmaları davet ettiklerini hatırlatan Ercengiz, ancak başarılı olamadıklarını anlattı. Fuarın açılış töreninin ardından Bakan Yardımcısı Arzu, Vali Kürklü, AK Parti Burdur Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı Üyesi Bayram Özçelik, CHP Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz stantları gezdi.Protokol üyelerine Gölhisar ilçesi standında çörek otu kahvesi, Bucak ilçesinin standında salep ikram edildi.Burdur Valiliği, Burdur Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Burdur Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin destekleriyle düzenlenen fuarda, tarım makineleri, tarımsal ürünler ve yem çeşitleri sergilendi.Şap hastalığı nedeniyle bu yıl fuara canlı hayvan getirilmedi.Fuar, 24 Mayıs’a kadar yöre çiftçileri tarafından ziyaret edildi. Yayına Hazırlık ve Yönetim Adresi Kazım Dirik Mah. 375 Sk. Piramit İş Merkezi No: 18 D: 203 Bornova - İZMİR Tel: 0.232 486 88 86 - Faks: 0.232 486 51 18 e-mail: [email protected] web: koykahvesi.com.tr Baskı: Turkuvaz Matbaacılık Yayıncılık A.Ş. Çınarlı Mh. Ankara Asfaltı Cad. No: 5 Konak-İZMİR Baskı Tarihi: 27 Mayıs 2015 Bölgesel süreli yayın. Gazetede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. Yazı ve fotoğraflardan kaynak belirtilmesi koşuluyla alıntı yapılabilir. Gazetemiz Basın Ahlak ve Yasası ilkelerdine uymayı taahhüt eder. 5 HABER www.koykahvesi.com.tr Çiftçi Kulübü’nde bereket var köy kahvesi Tarım haberlerini herkesten önce öğrenmek Vodafone’la işte bu kadar kolay! CIFTCI yaz, 2434’e gönder. Vodafone ÜCRETSİZ Vodafone Çiftçi Kulübü üyeliğinden tüm Vodafone aboneleri yararlanabilir. Çiftçi Kulübü’ne üyelik ücretsizdir. Çiftçi Kulübü kapsamında gönderilen her türlü bilgi ve uyarı, ilgili resmi kurum ve kuruluşlardan gelen tahminleri ve önerileri yansıtmakta olup, her türlü içerik ilgili kurum ve kuruluşların sorumluluğundadır. Abonelerimizin bu bilgileri değerlendirirken diğer bilgi kaynaklarından da faydalanmaları önerilir. Vf Ciftci_250x325_Koy Kahvesi.indd 1 20/05/15 17:17 6 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Yeni geliştirilen buğday çeşitleri görücüye çıktı Edirne’de, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen buğday, arpa ve yulaf çeşitleri ‘Tarla Günü’nde görücüye çıktı. Buğdayda rekor üretim bekleniyor T ürkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, hava koşullarının bu yıl hububat açısından çok olumlu seyrettiğini, tüm hububat ürünlerinde rekolte artışı gerçekleşeceğini söyledi. Yetkin, yaptığı yazılı açıklamada, buğdayda tüm zamanların Türkiye rekorunun kırılmasının beklendiğini belirterek, "Geçen baharda birçok ürünü vuran soğuk, kar yağışı ve don olayları, hububat üzerinde olumsuz bir etki yapmadı. Son günlerde havaların ısınması hasat dönemini öne çekti. Buğday hasadı bu ayın sonunda Çukurova'dan başlayarak yaz ortasına kadar sürecek" dedi. Çukurova bölgesinde her yıl ortalama 2 milyon dekar alana buğday ekildiğini ve ortalama 750-800 bin ton civarında ürün elde edildiğin belirten Yetkin, "Önümüzdeki haftalarda olumsuz bir durum olmazsa bu yıl bu rakamın aşılması bekleniyor. Geçen yıl kuraklık nedeniyle üretimde yüzde 30'a varan düşüşten ötürü büyük zarara uğrayan buğday üreticisi bu durumdan memnun" diye konuştu. Üretimdeki artışın büyük ölçüde iklim koşullarına bağlı olduğunun altını çizen Yetkin, şunları söyledi:"Her ne kadar yağışlar, birçok bölgede uzun yıllar ortalamasının bir miktar Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, hava koşullarının bu yıl hububat açısından çok olumlu seyrettiğini, tüm hububat ürünlerinde rekolte artışı gerçekleşeceğini söyledi altında kalsa da geçen yıla göre önemli ölçüde artmış bulunuyor. Buğdayın gelişimi açısından önemli olan nisan yağışları ülke genelinde 48.6 mm. olarak gerçekleşti. Bu rakam uzun yıllar Türkiye ortalamasının yüzde 17 altında ancak geçen yılın rakamının yüzde 22 üzerinde. Sadece Akdeniz Bölgesi'nde normaline göre yüzde 30 civarında düşük kalmasına karşın, geçen yıla göre yüzde 46 artış oldu." Yüzde 35 artış Türkiye genelinde yağışların geçen yıla göre yüzde 69 arttığını ifade eden İbrahim Yetkin, "Bu yıl hububat üretiminde geçen yıla göre yüzde 30-35 ara- sı bir artış bekleniyor. Derneğimizin bölgeler bazında yaptığı araştırmaya göre buğday üretiminin yüzde 15-21 arasında bir artışla 22-23 milyon ton arasında gerçekleşmesi bekleniyor. Bugüne kadar Türkiye'de gerçekleştirilen en yüksek üretim 2013 yılında 22 milyon 50 bin ton olmuştu. Bu durumda büyük ihtimalle bu yıl tüm zamanların en yüksek buğday üretimi gerçekleşmiş olacak" dedi. Mültecilerin de nüfusa eklenmesiyle tüketimin bu yıl 20 milyon tonu bulmasının beklendiğini dile getiren Yetkin, üretimin tüketimi rahatlıkla karşılayacağını, ithalata gerek kalmadığını bildirdi. Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Merkez Binası’nda gerçekleştirilen Tarla Günü programına, Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Adnan Tülek, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Edirne İl Müdürü Orhan Sarı, Edirne Ziraat Odası Başkanı Cengiz Yorulmaz, çiftçiler ve çok sayıda basın mensubu katıldı. Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Adnan Tülek, Tarla Günü düzenlemedeki amaçlarının geliştirdikleri çeşitleri üreticilere yerinde tanıtmak olduğunu belirterek, “Belki de tanıtımın en etkin olanı Tarla Günü şeklinde olanlardır. Bu kapsamda bizim 2015 yılında tescil ettirdiğimiz bir çeşidimiz var, ‘köprü’ isminde buğday çeşidimiz. Bir çeşidin geliştirilmesi bildiğiniz üzere uzun bir süreç. Bugün bakıldığında ‘köprü’ çeşidinin geliştirilmesi 12-13 yıllık bir süreç alıyor. Yani bu çeşidin 2004 yılında melezini yapıldığını düşünün. Ve o tarihlerden bugüne kadar ıslah programı içerisinde seçilerek bu noktalara gelindi ve binlerce çeşit adayının içerisinde bu çeşidimiz seçildi” dedi. Tülek, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nde şimdiye kadar yapılan hububat ıslah çalışmalarında 15 adet ekmeklik buğday, 2 adet makarnalık buğday, 7 adet arpa, 2 adet yulaf çeşidi geliştirilerek tescil ettirdiklerine değinerek, “Türkiye’de üretimi yapılan sertifikalı buğday tohumluğunun yüzde 17’si Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsünün tarafından geliştirilen çeşitlerle yapılmaktadır. Enstitüde geliştirilen buğday, arpa ve yulaf çeşitleri Edirne’den Diyarbakır’a kadar birçok ilde ekim alanı bulmaktadır” ifadelerini kullandı. Mısır tohumunda ihracat dönemi Bursa’nın Yenişehir ilçesinde tohumluk mısır ekimleri başladı.Tohum üretimi yapan firmalara sözleşmeli ekim yapan Yenişehir çiftçisi son yıllarda bu ürüne ağırlık vermeye başladı. Ziraat Odası Başkanı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Tohumluk Mısır Komisyonu üyesi Sadi Aktaş, tohum üreten firmalara Yenişehir’de de ekim yapmalarını teklif ettiklerini belirterek,şöyle konuştu: “Şu an 5 firma yaklaşık 5 bin dönüme tohumluk mısır ektiriyor. Önceki yıllarda 2 bin dönüm civarı ekiliyordu. Salça fabrikası kapanınca çiftçimiz sözleşmeli ürün ekimi yapmıyordu. Şimdi yeninden başladı. Çiftçimiz için alternatif bir mahsul olacak. Parası garanti, işçiliği az. Çiftçimiz için yeni bir kazanç kapısı” dedi.Bursa genelinde 36 bin dönüm tohumluk mısır ekildiğini bildiren Aktaş, “Bu iyi bir rakam. Ülke ekonomisine ciddi katkı sağlıyor. Türkiye’den artık mısır tohumu ihracatı yapılıyor.” 7 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi 8 www.koykahvesi.com.tr Zeytin üreticisi ‘konsey’ istiyor Zeytinyağına verilen teşvik priminin, zeytine de verilmesi gerektiğini belirten Gemlik, Mudanya, Orhangazi ve İznikli üreticiler, ‘Zeytin Konseyi’ kurulmasını istiyor B ursa’da zeytin üreticileri, zeytinle ilgili ortak bir payda oluşturmak için konsey kurulmasını istiyor. Bu sayede sofralık zeytinin Türkiye’deki anavatanı olarak kabul gören Gemlik, Mudanya, Orhangazi ve İznik zeytininin hak ettiği değere ulaşacağı öngörülüyor. Solive Zeytincilik Şirket Müdürü Mahmut Kamil Solaksubaşı, 2003 yılında alınan coğrafi işaret ile Gemlik Tipi sofralık siyah zeytini koruma altına alındığını; ancak benzer değerin Mudanya, Orhangazi ve İznik zeytinlerine de verilmesi gerektiğini vurguladı. Zeytin üretimi ve üreticilerinin sorunlarını masaya yatırırken, Bursa’yı bir bütün olarak ele almak gerektiğine vurgu yapan Solaksubaşı, üreticiler olarak zeytinle ilgili ortak bir payda oluşturmak amacıyla 'Zeytin Konseyi' kurulmasını istediklerini belirtti. Solaksubaşı, “Türkiye’de zeytinyağına verilen teşvik primi, zeytine de verilmesi gerekiyor. Merdiven altı işletmeciliği ancak bu şekilde bitirebiliriz. Bursa’da zeytine dair yaşanan tüm sıkıntıların çözümü tüm üreticilerin ortak bir paydada buluşmasıyla mümkün olacak. Gemlik, Mudanya, Orhangazi ve İznik zeytininin hak ettiği değere ulaşacak” dedi. Solaksubaşı: “Marmarabirlik gibi en büyük zeytin kuruluşu bölgemizde. Üniversite, valilik, odalar, borsalar, devlet kurumları, en büyük sayıda tüccar ve bilinçli üreticimiz var. Bunları bir araya getirip inovatif çalışma yapacak bir konsey kurmak şart.” köy kahvesi HABER Solaksubaşı, öte yandan, coğrafi işarete sahip çıkılması halinde fiyat farkının üretici lehine en az 2 lira daha artacağını savundu. 450 bin ton kayıt altına alınacak Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa ise “Teşvik verilmesi halinde kayıtdışı olan 450 bin ton sofralık zeytin kayıt altına alınacak, bu da devletin kasasına kazanç olarak dönerken, kaliteli üretim ve tüketim de artmış olacak” dedi. Asa, stratejik bir ürün olan sofralık zeytine prim desteği verilmesinin yeniden gündeme geldiğini belirterek, Türkiye’nin dünya genelinde lider bir oyuncu olabilmesi için İspanya ve İtalya’da olduğu gibi teşvik beklediklerini ifade etti. Asa, “Kilogram başına verilecek prim desteği ile birlikte merdiven altı üretim bitecek. Ülke genelinde yetişen ortalama 500 bin ton sofralık zeytinin kayıt altına alınmasıyla bugün 3.5 kilogram olan kişi başı sofralık zeytin tüketimi de 5 kilograma çıkacaktır” dedi. “Değerini yükseltmeliyiz” Mudanya Tirilye tipi zeytinin de gerçek değerine kavuşması için dünyaya tanıtılması gerektiğine vurgu yapan Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz da, EMİTT Fuarı’nda Tirilye tipi zeytinin büyük beğeni gördüğünü belirtti. Türkyılmaz, “Belediye olarak bundan sonra da üzerimize düşeni her zaman yapmaya hazırız. Üreticiye ve üretilen ürüne gereken değer verilirse, Mudanya Tirilye tipi zeytin dünyaya yayılır ve marka olur” diye konuştu. Gemlik’e Zeytin İhtisas Borsası Zeytincilikte halen kurumsallaşmaya gidilememesi sebebiyle hiçbir ülke ile yarışılamadığından yakınan Gemlik Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özden Çakır, “Gemlik zeytinciliğinin gerçek konumuna erişebilmesinin öncelikli olarak lisanslı depoculuk ile gerçekleştirileceğine inanıyoruz. Bunun nihai hedefi olarak da ‘Zeytin İhtisas Borsası’nı mutlaka kurmak zorundayız. Bu konuda çalışmalar başlatılmıştır. Kısa sürede çalışmalarımızın sonuçları alınacaktır” dedi. Zeytinyağına 2 TL prim talebi Avrupa Birliği’nde zeytinyağı üreticisine verilen prim miktarı 4 TL’yi bulurken, Türk zeytinyağı üreticisi, devletten 2 TL prim istiyor. Türk zeytin üreticisi, AB’de 50 kuruş olan sofralık zeytin primine karşılık 25 kuruş prim verilmesini talep ediyor. Türkiye’de şu anda zeytinyağına 70 kuruş prim verilirken, yemeklik zeytinde prim yok. Zeytin üreticilerinin prim talebine en büyük destek ihracatçılardan geliyor. Gaziantep’te düzenlenen, “Zeytin ve Zeytinyağı Sektör Toplantısı”nda konuşan, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Renklidağ, 11 Mayıs 2015 tarihinde İstanbul’da Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin Başbakan Ahmet Davutoğlu ile gerçekleştirdiği toplantıda sektörün prim talebini Başbakan Davutoğlu’na yaptığı sunumda aktardığını ifade etti. Türk zeytin ve zeytinyağı üreticisinin 2023 yılı için büyük hedefler ortaya koyduğunu hatırlatan Renklidağ, “Türkiye, 2023 yılında 650 bin ton zeytinyağı ve 1 milyon 200 bin ton sofralık zeytin üretimi hedefliyor. Bu rakamlara ulaşmak için son 10 yılda Türkiye’nin zeytin ağacı sayısı 90 milyondan 170 milyona çıktı. 80 milyon delice zeytin fidanlarını aşılayarak onları da ekonomiye kazandırmayı amaçlıyoruz. Bu üretim rakamlarına ulaştığımızda zeytin ve zeytinyağımızın katma değerli bir şekilde ekonomiye kazandırılması ve üreticimizin yüzünün gülmesi için prim hayati öneme sahip. Bugün AB’nde üreticiye zeytinyağında kg. başına 4 TL prim veriliyor, Türk üreticisinin de en az 2 TL primle teşvik edilmesi gerekiyor. Yemeklik zeytinde de AB’nin verdiği 50 kuruş primin yarısını istiyoruz” şeklinde konuştu. "2016 Akhisar zeytin yılı olacak" Akhisar Ticaret Borsası Başkanı Alper Alhat, sofralık zeytin üreticilerinin yıllardır talep ettiği “prim” uygulamasının, seçimden sonra hayata geçmesini beklediklerini söyledi. Bu konuda TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Recai Berber’in lobi çalışmalarını yürüttüğünü ve kendisinin de prim konusunda söz verdiğini söyleyen Alhat, “2016 Akhisar zeytinin yılı olacak” dedi. Prim ver 20 kat kazan Zeytinyağında prim olmasına karşın zeytinde primin olmadığına dikkat çeken Alhat, zeytinde primin devreye girmesinin aynı zamanda sofralık zeytinin kayıt altına alınması demek olduğunu da belirterek, “Zeytine prim çıkarsa devlet, verdiği primin 20 katını kazanacak . Kayıtdışı engellenecek” diye konuştu. 120 çeşit zeytin dünya sofrasında Alhat, Türkiye’nin dünyanın en kaliteli yeşil zeytinine sahip olduğunu ve zeytinin 120 ayrı çeşidi olduğunu söyledi. Alhat, “120 çeşit zeytinle her damak tadına hitap etme şansınız var. Damak tadı çeşitlenince dünyaya satabilmenin de yolu daha kolay oluyor. Özellikle Akhisar zeytini, domat ve uslu tipi ile fark yaratıyor. Böyle bir ürün olan zeytine verilecek primle, yalnız üretici değil herkes kazanacak” dedi. Lisanslı depoculuk geliyor Akhisar Ticaret Borsası Meclis Başkanı Bahattin Alkın da 2016 yılında sektörde ciddi atılımların gerçekleşeceğini ve bunun merkezinde Akhisar’ın yer alacağını söyledi. Zeytin ve zeytinyağının bereket ve sağlık demek olduğunu söyleyen Alkın, lisanslı depoculuğun kurulması konusundaki çalışmaların tamamlanma aşamasına geldiğini belirterek “Bunu ilk biz yapmak istiyoruz” dedi. 9 ilan.indd 1 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi 26.5.2015 17:07:14 10 köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr Türk tohumculuğunda yeni bir dönem başlıyor İstanbul Ticaret Borsası depolarındaki 50 yılı aşkın geçmişe sahip saf tohumlar gen kaynağı olarak yeniden hayat buldu. İ stanbul Ticaret Borsası (İSTİB) depolarında bulunan ve 50 yılı aşkın geçmişe sahip tohumlar, Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü’nün bilimsel çalışmaları sonucunda, gen kaynağı olarak yeniden çimlendirildi. Tohum araştırma ve geliştirme ekibi, bu süreçte, iki bilimsel buluşa da imza attı. İstanbul Ticaret Borsası'nın Türkiye tohumculuğunu dışa bağımlılıktan kurtarma arayışları çerçevesinde 2012 yılında Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü ile başlattığı, Borsa depolarında muhafaza edilen hiçbir genetik müdahaleye uğramamış tohumlar üzerindeki bilimsel çalışmalar ilk sonuçlarını vermeye başladı. İSTİB'in sahip olduğu 50 yıllık tohumlar üzerinde Yeditepe Üniversitesi’nin laboratuvar ortamında sürdürülen 30 aylık çalışmalar neticesinde, arpa, buğday ve nohut tohumlarının çimlendirilmesi başarıldı. İstanbul Ticaret Borsası öncülüğünde 30 ay önce başlatılan Kadim tohumların canlandırılıp çimlendirilmesi projesinde Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü ve TAGEM de paydaş olarak yer alıyor. Proje, “araştırma ve geliştirme projelerine” verilen teşvik kapsamında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından da destekleniyor. Proje sürecinde iki buluş da yapıldı Proje kapsamında yapılan çalışmalar sırasında yeni buluşlar da yapıldı. Tohum projesi üzerinde çalışan Yeditepe Üniversitesi akademik ekibi, tohumlardaki enfeksiyonların giderilebilmesi ve eski tohumların canlandırılabilmesini sağlayan iki yeni bilimsel buluşa da imza attı.Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Fikrettin Şahin danışmanlığında ve Dr. M. Müge Yazıcı yürütücülüğünde devam eden tohum projesi çalışmalarına, Prof. Dr. Metin Turan, Biyolog Leyla Tarhan ve Ziraat Müh. Okan Demir dışarıdan destek ve katkı sağlıyor. Tohumlar nasıl çimlendirildi? Araştırma ekibinin tohum üzerindeki çalışma süreci şöyle gelişti: Ekip, ilk olarak canlı olduğu saptanan kadîm tohumların başarılı bir şekilde çimlenmesini sağlayan bir formülasyon geliştirdi. Ayrıca çimlenme sırasında ve sonrasında tohumun içinde ve dışında bulunan farklı mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonların yok edilmesi için de yeni bir tohum sterilizasyon teknolojisi bulundu.En hassas süreç, tam bu aşamada gerçekleşti ve yeni buluşlar, kadîm tohumlara başarıyla uygulandı. 30 aylık hummalı bir çalışmanın sonunda, bitki büyütme kabinlerindeki buğday, arpa ve nohut tohumlarının ilk çimleri görüldüğünde ise en zorlu aşama, başarıyla geride bırakılmış oldu. Araştırma ekibi, "Yeditepe Üniversitesi ve TAGEM bünyesinde eşzamanlı yürütülen bu proje ile bitki büyütme kabinlerinde çimlendirme süreçleri başarıyla tamamlanan arpa, buğday ve nohut bitkileri saksılara aktarıldığını ve sera koşullarında üretim çalışmalarının da devam ettiğini" açıkladı.Bu proje ile ilk defa İstanbul Ticaret Borsası depolarında bulunan farklı bitki türlerine ait tarihi tohumların çimlendirilmesinin ve gen kaynağı olarak geriye kazanımının mümkün olduğu ortaya konulmuş oldu. Araştırma ekibinin geliştirdiği yeni buluşların çalınıp taklit edilmesinin önlenmesi için de patent başvuruları yapıldı. Kanola çiftçinin yüzünü güldürecek Hava şartlarının uygun devam etmesi halinde kanolanın bu yıl çiftçinin yüzünü güldüreceği bildirildi. Hayrabolu Önder Çiftçi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çıkrıkçılı, yaptığı açıklamada, hava şartlarının uygun devam etmesi halinde kanolanın bu yıl çiftçinin yüzünü güldüreceğini söyledi.Çıkrıkçılı, bu yıl ilçede 22 bin dekarlık alanda yağlık kanola bitkisinin ekildiğini belirtti. Bu yıl düzenli ve sürekli bölgenin yağış alması dolayısıyla kanola için uygun ortam oluştuğunu anlatan Çıkrıkçılı, şunları söyledi: "Hava şartlarının uygun devam etmesi halinde kanola bu yıl çiftçinin yü- zünü güldürecek. Kanola, Trakya'nın iklimine uygun yapısıyla artık ekimi her geçen yıl yaygınlaşan yağlık bir bitkidir. Ekimden hasada kadar çiftçilerimizle ziraat mühendislerimizin uygun zamanda, doğru uygulamaları önerip birim alandan en yüksek verim ve yağ oranını alabilmek için çalışmaktayız. Kanola da yağ oranı 39 ile 46 arasında olup, besleyicilik bakımından yüksek değerler içermektedir." Kanolanın giderek ekim alanının arttığına dikkati çeken Çıkrıkçılı, çiftçinin dekardan daha fazla kazanç elde etmesini sağlayıp, münavebe sisteminin zenginleştirilmesine faydası olduğunu aktardı. 11 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi 12 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Yılmaz: “Bal üretiminde dünyada ilk sırada yer alan Çin'e kavanozla bal satıyoruz.” Türkiye arıcılıkta zirveyi hedefliyor T ürkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Bahri Yılmaz, bal üretiminde dünyada ilk sırada yer alan Çin'e bal sattıklarını belirterek, “Rakamsal değerler açısından Çin'in ardından ikinci sıradayız. Fakat coğrafi özelliklerimiz dikkate alındığında, aslında daha iyi durumda olan biziz. Beş yıl içinde üretimimizi iki katına çıkararak Türkiye'yi arıcılıkta zirveye oturtmak istiyoruz” dedi. Yılmaz, yaptığı açıklamada, Türkiye'nin, yıllık 102 bin ton civarında bal üretimiyle dünyanın ikinci büyük bal üreticisi olduğunu söyledi. Arıcılıkta istikrarlı bir yükseliş yakaladıklarını aktaran Yılmaz, üreticilerin bilinçli ve kaliteli bir duruş sergilediğini, belirlenen standartlar çerçevesinde ürünlerini, güvenli bir şekilde tüketiciye sunduğunu kaydetti. Yılmaz, kişi başına düşen yıllık bal tüketiminin 1 kilogramdan fazla olduğunu bildirerek, “Bu, insanımızın balı sofrasından eksik etmediği anlamına geliyor. Dolayısıyla 10 bin yıl öncesine uzanan arıcılık kültürümüzün geleceği çok parlak” diye konuştu. “Dünyada bal üretiminde zirvede yer alan Çin'e kavanozla bal satıyoruz” diyen Yılmaz, “Çin, Türkiye'nin neredeyse 13 katı bir alana sahip ve arıcılıkta birinci sırada, biz de onu takip ediyoruz. Fakat, her sene ürettiğimiz 150 ton dolayında balı bu ülkeye pazarlıyo- ruz ve ülkemize ekonomik açıdan katkı sağlıyoruz. Coğrafi özelliklerimiz dikkate alındığında aslında daha iyi durumda olan biziz. Beş yıl içinde üretimimizi iki katına çıkararak, Türkiye'yi arıcılıkta zirveye ulaştırmak istiyoruz” ifadesini kullandı. “Dünyadaki arı ırklarının yüzde 22'sinin gen merkeziyiz” Yılmaz, propolis, arı sütü gibi ürünlerin de yerli ırklar sayesinde üretilebileceğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ürünlerde her ne kadar dışa bağımlı olsak da kendi üretimimizi ya- pabilecek potansiyelimiz var. Diğer ülkelere göre çok avantajlı konumdayız. Çünkü dünyadaki arı ırklarının yüzde 22'sinin gen merkeziyiz. Bal ve propolis taşıyan, arı sütünde verimi sağlayan, zorlu doğa koşullarına dayanıklı ırklarımız var. Üreticilerimizi ve tüketicileri alternatif ürünler konusunda bilinçlendirirsek, kendi üretimimizi yapabilecek duruma geliriz. Örneğin, her yıl 300 ton polen ithal ediyorduk, bu rakamı 140 tona kadar düşürdük. Yeterli üretim sağladığımızda ithalatı durduracağız. İnşallah, 2020 itibariyle tüm arı ürünlerinde ihtiyacımız olan üretim seviyesini yakalamayı kendimize hedef koyduk. Türkiye, dışa bağımlı olmadan, kendi insanına güvenilir ürünleri sunacak, dünya da bundan faydalanacak.” “Tarım ilaçları ve sahte bal piyasası en büyük tehlike” Yılmaz, tarım ilaçları ve sahte bal piyasasının arıcılıkta ağır hasarlar oluşturduğunu, kararlılıkla bu konuların üzerine gidilmesi gerektiğini bildirdi. Bal diye glikoz satanlar ve bilinçsiz tarım ilacı kullananların arıcılık için en büyük tehdit olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu tür kişilerin hemen ticaretten men edilmesi gerektiğini kaydetti. Yılmaz, 57 bin profesyonel üyeyle 81 ilde aktif şekilde faaliyet gösterdiklerini aktararak, ürettikleri ürünleri kovandan sofra- ya kadar takip ettiklerini söyledi. Tarım ilaçları kullanımı konusunda, bilgilendirme toplantıları yapılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Anadolu'da anızların yakılması neticesinde tozlaşmayı sağlayan böcek türleri yok oluyor. Arılar, polinasyonu en etkili şekilde sağlayan, verimin artmasına katkıda bulunan canlılardır. Arı olmazsa tarım olmaz, tarım olmayınca da insanların besin değerleri sıkıntıda demektir. Çiftçilerimiz bunun bilinciyle hareket etmeli” değerlendirmesinde bulundu. Yılmaz, arıcılıkta dünya markası olmak için devlet desteğinin kaçınılmaz olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: “Kovan başına ortalama 17 kilogram olan üretimimizi, ilk beş yıl içinde 40 kiloya çıkarmayı hedefledik. Bu rakamlara çıkmak için olumsuzluğa yol açan etkenlerle titizlikle mücadele edilmesi gerekiyor. Devlet de arıcılara olan desteğini sürdürerek sektörü teşvik etmeli. Özellikle büyük çoğunluğu gezginci olan arıcılarımızın nakliye yardımıyla desteklenmesine ihtiyacımız var. Tarım Bakanlığımızdan kaliteli damızlık talep ediyoruz. Sahip olduğumuz arı ırklarımız son derece önemli, arıcılıkla uğraşan Avrupa ülkeleri damızlık konusunda bizi tercih ediyor. Çünkü, en kaliteli ırklar bizde. Bu, Türkiye için çok önemli bir kazanım, bilim insanları da bu konuya özen göstermeli.” 13 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi 14 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Hamzadere Barajı Trakya’nın tarımsal umudu oldu Hamzadere Havzası’ndaki 3 ilçenin tarımsal sorunları yuvarlak masa toplantısında ele alındı. Hamzadere Barajı'nın 350 hektar alanı daha sulu tarıma açacağını belirten iş çevreleri, İpsala pirincinin tanıtımına önem verilmesini istedi H amzadere Barajı; İpsala, Enez ve Keşan’dan oluşan 3 ilçenin tarımsal kalkınma umudu oldu. Barajın devreye girmesi durumunda bölgede yaklaşık 350 bin hektar alanın daha sulu tarıma açılacağı belirtiliyor. İş çevreleri bu süreçte ürün deseni oluşturulması, markalaşma için üniversite ile işbirliği yapılması, su yönetiminin sağlıklı yapılması, Meriç’in taşkınlardan korunması gibi konularda müdahaleye ihtiyaç olduğunu ifade etti. Dünya gazetesi'nce pirinç diyarı İpsala’da düzenlenen toplantıda Hamzadere Havzası'nın refahını artırmanın yol ve yöntemleri tartışıldı. Toplantıda ülke üretiminn yarısını karşılayan İpsala pirincinin pazarlama sorunlarının aşılabilmesi için tanıtıma hız verilmesi gerektiği vurgulandı. Kerman: İpsala pirincini markalaştırdık İpsala Belediye Başkanı Mehmet Kerman, Türkiye’nin en çok çeltik yetiştirilen bölgesi olduklarını belirterek, “Bu yıl yaklaşık 220 bin dönüm çeltik ekimi yapıldı. Verim olarak ortalama dönüm başına 750 -800 kilogram çeltik üretimi gerçekleşiyor. Çeltik konusunda daha çok pazarlama yönünde sıkıntı yaşanıyor. Bu konudaki çalışmalar kapsamında öncelikle pirincin KDV’si yüzde 8’den 1’e düşürüldü. Ticaret Borsası ve Ticaret Odası’nın katkılarıyla patentini de alarak İpsala pirincini markalaştırdık. Pazarlama yönünde de yol güzergahı üzerinde yöresel ürünlerin pazarlanacağı bir alan kuracağız. Bu çalışmada asıl amacımız İpsala pirincini tanıtmak” diye konuştu. İpsala Ticaret Borsası Başkanı İbrahim Girgin, Hamzadere Havzası’nın kalkınması için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini vurgulayarak, “Türkiye’de örneği az görülen 3 ticaret odası birlikte hareket ettik, 2013 yılında sınırdan, ana yoldan 1 milyon 815 bin 252 kişi geçmiş. 2014’te bu sayı 1 milyon 994 bin 182’ye çıkmış. Su akar Türk bakar. Zenginlik yoldan akıyor biz bakıyoruz. Hamzadere Barajı ile birlikte sulu tarıma geçilecek ve bölge zenginleşecek. Ta- rım, ticaret ve sanayi birinci önceliğimiz. Saroz Körfezi ve Enez sahil bölgesinin önemli bir turizm potansiyeli var” dedi. nında yapısal sorunlarımız var. Biz tam verim alacağımız toprakları hayvancılığa ayırmışız” şeklinde konuştu. Yörük: Verimli toprakları hayvancılığa ayırmışız Arslaner: Her türlü tarımsal faaliyet var Keşan Ticaret Borsası Başkanı Yusuf Yörük, Keşan, Enez ve İpsala üçgeninde en büyük gelirlerinin tarım ürünlerinden sağlandığını ifade ederek, “Hamzadere bölgesinde yaklaşık 350 bin hektar alan önümüzdeki yıllarda sulu tarıma açılacak. Havzada planlamaya ihtiyaç var. Ürünlerimiz dış pazarda da yarışır hale gelmeli. Pirincin ununu da neden yapmayalım? Hayvancılık ala- İpsala İlçe Tarım Gıda ve Hayvancılık Müdür Vekili Levent Arslaner, İpsala’da 560 bin hektar tarım arazisi olduğunu kaydederek, “200 bin hektarında çeltik, 180 bininde buğday ve 160 bin dekarında ayçiçeği ekiliyor. Ayva, ceviz, üretimi de var. Tarımsal her türlü faaliyet yapılıyor. 25 bin büyükbaş, 35 bin civarında ise küçükbaş hayvan bulunuyor”dedi. Balcılar: İthal pirinç Osmancık adıyla piyasada İpsala Çeltik Üreticileri Derneği Başkanı Sedat Balcılar, Türkiye’deki 1 milyon dekarlık çeltik üretiminin 500 bin dekarını Trakya’nın ürettiğini belirterek, şunları kaydetti: “Dünya ortalaması 480 kilogram. Bu oran Trakya’da ortalama 800 kilogram. Dünya standartları üzerinde verim almaktayız. Üretilen pirinç Türkiye’nin ihtiyacını karşılamıyor. Yurtdışından gelen pirincin tamamı Osmancık adı altında piyasaya sürülüyor.” 3 ilçe bir bütün halinde gelişmeli Keşan TSO Başkanı Mustafa Halvacıoğlu, tarım, ticaret ve turizmde gelişen bir bölge olduklarını dile getirerek, “3 ilçenin bir bütün halinde gelişmesini 15 yakın gelecekte faydalı görüyorum. Planlı gelişirsek Keşan, İpsala ve Enez’de hem sosyal hem de sektörel anlamda Ankara destekli ciddi gelişmeler sağlanır. Ülkemizde tarım politikalarının hızla değişmesi gerekiyor. Hamzadere, yakın gelecekte çok önemli konuma gelecek” diye konuştu. Darcan: Kapalı devre sulama yapılacak İpsala Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Darcan, devletin 220 milyon metreküp su tutulmasını sağlayacağını ve bölgede kapalı sistem sulama yapılacağını belirterek, “Bölgenin mutlaka dizaynın yapılması gerekiyor” dedi. Kale: Un sektöründe kalite sorunu var Keşan Ticaret Borsası eski Meclis Başkanı Kadir Kale, Trakya’da buğday çeşidinin fazla olması nedeniyle un sektöründe kalite sorunu yaşandığını belirterek, “Üreticiler kalite değil verim için çaba sarf ediyor. Tohum çeşitliliği azaltılmalı. Doğru eğitim ile pratiği bir arada yürütmeliyiz” diye konuştu. İpsala Kaymakamı Eyüp Özdemir, İpsala’nın bilinirliği çok olmasına karşın hak ettiği konumda olmadığını vurgulayarak, şöyle dedi:“İpsala kara hudut kapısından geçen kişilerin yüzde 65’i Türkiye vatandaşı değil. Maalesef İpsala bundan faydalanamıyor. Keşan, İpsala ve Enez bölgesi daha büyük gelişmelere gebe . Hamzadere Barajı, yeni sulama imkanlarının yanısıra sosyal ve ekonomik boyutta bir kalkınma hamlesi yaratacak.” İpsala Ticaret Odası Meclis Başkanı Necati Görür, Türkiye’de 7 bölgenin iklimlerine uygun buğday cinsini yetiştirmek gerektiğini vurgulayarak, “Flamura 85 cinsi 1985 yılında Romanya’nın ürettiği bir buğday çeşidi ve 3 yıl sonra bunu değiştirmişler. Bölgelere göre sertifikalı tohum uygulamasına geçilmeli “dedi. Kaymaz: Önceliğimiz eğitim Keşan Ticaret Borsası Meclis Başkanı Necmi Kaymaz, artan nüfusu doyurmak için yapılması gerekenlerin gündeme getirilmesi gerektiğini belirterek, “Önceliğimiz eğitim olmalı. Teknoloji hızla gelişiyor. Bu teknolojiye sahip makine ve ekipmanlara sahip olmalıyız. Ekilen alanlardaki azalmadan dolayı verimi ve kaliteyi artırmalıyız” şeklinde konuştu. Keşan TSO Başkan Yardımcısı Ahmet Tavşankoru, topraklar devamlı sulandığı için PH’ların çok yüksek çıktığını ifade ederek, “Mülabe yapma şansımız yok. 30 yıldır topraklarda çeltik ekiliyor. En büyük sorunumuz pazarlama. Lisanslı depo çalışması yapılıyor. Damlama sulama ile daha çok verim alınır” dedi. Toplantıda öne çıkan talepler -Bölge tarım ve hayvancılığı planlanmalı -Su yönetimi sağlıklı yapılmalı -Çiftçiler eğitim yoluyla bilinçlendirilmeli -Gıda OSB kurulmalı -Bölge alternatif ürünlere yönelmeli -Saroz Körfezi turizme açılmalı -Ürün deseni oluşturulmalı ve kontrollü ekim yapılmalı -Meriç’in taşkınları önlenmeli -Tohum ıslahı için ciddi bir politika izlenmeli -Markalaşma için üniversite ile işbirliği yapılmalı HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Çeltikte sağlık açısından risk yok İpsala Meslak Yüksek Okulu’ndan Yrd. Doç. Dr. Cem Tokatlı: Pirinçte ağır metaller üzerine yaptığımız çalışmada herhangi bir sorunla karşılamadık. Bir diğer çalışmamızı Gala Gölü Milli Parkı’nda gerçekleştirdik. Göl A sınıfı sulak alana sahip. A sınıfı sulak demek aynı anda 20 bin su kuşu barındırmak demek. Gala Gölü’nden yeterince faydalanılmıyor. Yöredeki insanlar avcıları ve kuş gözlemcilerini gezdirebilir. İpsala’da su ile ilgili birçok parametreye baktık. Toprakla ilgili analizler konusunda da yakın zamanda üretici- lere destek olmaya çalışacağız. İpsala Meslek Yüksek Okulu’ndan Yrd.Doç. Dr. İpek Helvacıoğlu: Geçenyıl söylentiler üzerine çeltik üzerine yaptığımız araştırmada suların kirlendiğini ama çeltik tanesinin korunduğu gördük. Sağlık açısından risk yok. İpsala pirincini çok fazla tanıtamıyoruz. Markalaşmaya yönelik sorunlar var. Üretimden dağıtıma kadar bir standart oluşturulmalı. Hamzadere Havzası’nda biraz meyveciliğe ağırlık verilebilir. Pilot olarak bir takımürünler yetiştirilebilir. 16 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Patateste hasat başladı... Bu yıl en çok tartışılan ürünlerden olan ve fiyatı 5 TL’yi bulan patateste hasadın başlamasıyla birlikte fiyatlar da düşüşe geçti. Türkiye’nin en önemli patates üretim merkezlerinden İzmir Ödemiş, Aydın Söke ve Adana’da hasatın başlaması, patates fiyatlarını normal seviyeye taşıdı P atateste 3 yıldır devam eden arz-talep dengesizliği geçtiğimiz yılların aksine bu yıl yüksek fiyat olarak piyasaya yansımıştı. 3 yıl önce kilogramı 20 kuruşa kadar düşen ve ürünü tarlada çürüdüğü için, üretim alanı daralan patates, geçen yıl yaşanan aşırı sıcaklardan sonra bu kış da yağışlı ve sert geçen hava şartlarının kurbanı olmuştu. Tüm bu olumsuzluklar sonucunda marketlerde patatesin fiyatı 5 liraya ulaşmış, artışın perde arkasından stokçu çıkmıştı. Üretim fazlalığı olmasına karşın fiyatın 5 liraya çıkması üzerine hükümet tedbir almak için harekete geçmişti. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, gıda enfl asyonunu düşürmek için patates ithalatını serbest bırakacaklarını açıklamıştı. Zeybekci’nin açıklamasından sonra gözler patates fiyatı 50 kuruş seviyesinde olan İran’a çevrilmişti. Son olarak Rekabet Kurumu Başkanvekili Reşit Gürpınar da internet sitesinde patates fiyatlarının Rekabet Kurumu’nun da gündeminde olduğunu açıklamıştı. Türkiye’nin en önemli patates üretim merkezlerinden Ödemiş, Söke ve Adana’da hasatın başlaması, patates fiyatlarını normal seviyeye taşıdı. Hasat başladı, ithalata gerek kalmadı Ödemiş Ziraat Odası Başkanı Ahmet Kocaağa, Ödemiş, Adana ve Söke’de patates hasadının başladığını, dolayısıyla patates fiyatlarıyla ilgili sıkıntı kalmadığını söyledi. Hasadın Kasıma kadar süreceğini hatırlatan Kocaağa, “Patates fiyatları düşüyor. Şu anda patatesin tarladan çıkış fiyatı ve üreticinin eline geçen 1.2 TL. Hale gidinceye kadar 1.7 TL. Patatesin bir esprisi kalmadı, kimse patatesle uğraşmasın. Daha da uğraşırlarsa köylü yanar. Üreticiler 3 yıl öncesinin yaralarını saramadı. Tarlada kalan patetesi hayvanlar bile yemedi. 3 yıldır üreticiler olarak kredilerimizi ödeyemedik. Fiyatlar bu seviyede kalırsa hem üretici hem tüketici memnun kalır. Bu fiyattan üretici kazanır, tüketici de 2 TL’den patates alabilir” dedi. İran’dan patates ithalatının gündeme gelmesine gerek olmadığını savunan Kocaağa, ithalat halinde üreticinin perişan olacağını dile getirdi. Kocaağa, “Üretici burnundan soluyor. Bütün kış zahmetini çekiyor. Üretici para kazanmayacak mı? İran’da patates 50 kuruş ama Türkiye’de mazot 4.5 TL. Nasıl olacak bu iş? İran’da mazot bedava. Şu anda hasat zamanı. Fiyatlar 1.5 TL’ye kadar düşer. Bu fiyatla da hem üretici hem tüketici açısından denge sağlanmış olur. Artık kimse patatesle uğraşmasın, kendi haline bıraksın” diye konuştu. Sıkıntı kalmadı Nevşehir Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Altınışık ise patates üretimi ve fiyatlarıyla ilgili bir sıkıntı kalmadığını, Rekabet Kurumu’nun soruşturma açmasına da gerek olmadığını söyledi. Depolarda yeterince patatesin bulunduğunu, üretici ve tüccarın karaborsa oluşturma gibi bir düşüncelerinin bulunmadığını vurgulayan Altınışık, Ödemiş ve Adana’da hasadın başlamasıyla fiyatların normale geldiğini söyledi. Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin talimatı ile depolara baktıklarını ve bir sıkıntı olmadığını belirten Altınışık, “Çiftçinin elinde mal yoktu, depolarda vardı. Depolar da sattı. Şu anda elinde olan tohumluk. Şu anda fiyatlar 1.5-1.8 TL aralığında. Bu fiyatlar normal. Patatesi 4-5 TL’ye satan üreticiler değildi. Aracı kurumlar sattı. Bunu genel başkanımız da Cumhurbaşkanına bizzat anlattı” dedi. Altınışık, İran’dan patates ithalatına da gerek olmadığını, ekimin de fiyatların da iyi olduğunu sözlerine ekledi. Fiyatlardaki artış, üreticiyi harekete geçirdi Türkiye’nin patates üretiminde sayılı illeri arasında yer alan Nevşehir’de patates fiyatlarındaki artış, üreticiyi harekete geçirdi. Geçen yıl 50 bin dönüm arazide ekimi yapılan patatesi, bu yıl 60 bin dönüm alana eken üretici, 300 bin ton mahsul bekliyor. Nevşehir’in patates üretiminde büyük pay sahibi olan Derinkuyu ilçesindeki çiftçiler, yazlık ve kışlık patates ekimine başladı. Derinkuyu Ziraat Odası Başkanı Ömer Yılmaz, ildeki patatesin yaklaşık yüzde 90’ının üretildiği Derinkuyu’da, sezonun ekim işlemine bu ay başlandığını ve ay sonuna kadar devam edeceğini söyledi. Nevşehir’de, 2012’de 330 bin ton olan patates üretiminin 2013’te 170 bin, 2014’te 220 bin tona gerilediğini anımsatan Yılmaz, “Son iki yıldır patates fiyatlarında yaşanan yükselmeyle bu yıl üretimin 300 bin ton olması bekleniyor” dedi. Geçen sezon üreticinin para kazanması nedeniyle bu yıl üretimde yüzde 20 artış sağlanacağını aktaran Yılmaz, “İlde geçen yıl 50 bin dönüme patates ekildi. Bu yıl 60 bin dekarlık alanda ekim yapılacak. Dekarda yaklaşık 5 ton patates elde edildiği göz önüne alındığında 300 bin ton ürün mahsul edilecek” diye konuştu. 17 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi İyi tarımla gelen başarı Uçak kardeşler ihracatın yıldızı Doğa Tohumculuk Patates Tohum üretimini artırıyor N evşehir'de 2009 yılında kurdukları modern Doku Kültürü laboratuvarı ile ülkemizde patates tohumu üretim sürecini başlatan Doğa Tohumculuk, mevcut 3 bin metrekarelik sera tesislerine ilave olarak bu yıl 2.etap sera yatırımlarını gerçekleştirerek toplam sera kapasitesini 7 bin metrekare alana çıkardı. Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Karahan, yaptığı açıklamada, ülkenin artan patates tohumu ihtiyacını göz önünde bulundurduklarını ve mevcut yeni seraların bu yıl devreye girecek şekilde planlandığını anlatarak, seraların devreye girmesiyle 7 bin metre kare alanda süper elit kademede yılda 3 milyon mini yumruyu üretebileceklerini ifade etti. Otomasyon sistemi ile idare edilecek seralardan 120 günlük vejetasyon süresi sonunda süper elit kademedeki mini yumruların ertesi yıl izole tarlalarda ön elit , takip eden sonraki iki yılda Elit ve Temel 1 kademede sertifikalandırılmasıyla, ithal tohumdan daha üst kademede başka bir deyimle yaşı daha genç olarak Türk patates üreticisine sunulduğunu kaydeden Karahan, tohum üretiminde hedeflerini büyütmelerinin şart olduğunu ve yakın İzmir Seferihisar, Manisa Alaşehir ve Antalya da yaptığı “İyi Tarım Uygulamaları” ile ihracatta adını dünyaya duyuran. Uçak kardeşler ve Busra Tarım İhracatta Türkiye’nin yine yıldızı oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi bünyesinde bulunan İstanbul İhracatçı Birliklerinin her yıl geleneksel olarak düzenlediği “İhracatın Yıldızları” ödül töreni İstanbul Ataköy Hyatt Regency Hotelde yapıldı.Ekonomi Bakanı Nihat ZEYBEKÇİ ve TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin de katıldığı ödül töreninde, her yıl olduğu gibi yaş sebze ve meyve ihracatında Türkiye'nin İhracat yıldızı değişmedi. Türkiye'nin en çok yaş sebze meyve ihracatı yapan Uçak Kardeşler birinci olurken Busra tarımda ikinci oldu. 2014 yılında da bu başarısını devam ettirerek kardeş şirketlerin ödüllerini Uçak Kardeşler adına Mansur Uçak, Busra Tarım adına ise Recep Uçak Tim Başkanı Mehmet Büyükekşi'nin elinden aldı. Ödül töreninde konuşan Uçak Kardeşler şirketi yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak. 'başarılarındaa kaliteli ürün yetiştiren üretici ile şirket çalışanlarının katkısının önemine işaret ederek, "Özverilerinden dolayı herkese teşekkür ediyorum, Ülkemizin kalkınması ve büyümesine yaptığımız ihracatla bir nebze de olsa katkı koymamız ise bizi mutlu ediyor. Çalışmalarımızı aynı şevk ve heyecanla devam ettireceğiz '' dedi. Hibe destekleriyle kurulan başarılı bir tesis... gelecekte artan çeşitlerle gerek endüstriyel patates sektörünün gerekse yemeklik patates sektörünün tohum ihtiyaçlarına cevap vereceklerini dile getirdi. Sofralık çeşide ağırlık verilecek Özellikle üreticilerin rağbet ettiği sofralık çeşitlerin üretimine odaklanacaklarını açıklayan Karahan,Avrupa ve Amerika’daki patates tohum üretim sistemlerinin ağırlıklı olarak klonal seleksyonla üretildiğini ve bu yöntemin tamamen açık alanda başlayıp açık alanda bit- tiğini ve bu süreçte patojen ve zararlılara açık olması nedeni ile güven vermediğini, bu nedenle daha maliyetli olmasına rağmen üretime doku kültüründen başladıklarını ve tarla üretimini 3 yıla düşürerek virüs ve diğer patojenleri içermeyen daha güvenli fakat daha zor bir üretim gerçekleştirdiklerini belirtti. Yurt dışında yaptırdıkları analiz sonuçlarının memnuniyet edici düzeyde olduğununun altını çzien Karahan, üreticilere yaşı düşük ve hastalık içermeyen verimi yüksek bir tohum sunacaklarını sözlerine ekledi. Çineli girişimci Sabiha Şebnem Uysal, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK)’nun yüzde 50 hibe desteğiyle modern bir et tavuğu (broiler) üretim tesisi kurdu. Hazırladığı projeyle 1,7 milyon TL’ye mal olan işletmesine 692,6 bin TL destek alan girişimci, faaliyete başladı. TKDK’nin 11. başvuru çağrı döneminde, et üreten tarımsal işletmelere yatırım alt tedbiri kapsamında proje sunan kadın girişimci Sabiha Şebnem Uysal, Aydın’ın Çine ilçesinde modern bir et tavuğu üretim tesisi kurarak girişimci kadınlara örnek oldu. Aldığı destekle tesisin inşaatını tamamlamayı başaran Uysal, artık ömür boyu sürecek bir işyerinin sahibi... 2014 yılı içerisinde proje başvurusunda bulunduklarını ve kabul edildiğini anlatan Uysal, “TKDK ile sözleşme imzaladıktan sonra 6.5 ay gibi bir süre içerisinde yatırımımızı tamamladık. Toplam yatırım tutarının yüzde 55 oranındaki 69 bin 641 TL’lik kısmını, geri ödemesiz hibe desteği olarak aldık” dedi. 18 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Hayvancılık desteklerinin uygulama esasları belirlendi Desteklemeden yararlanmak için 31 Aralık 2015 tarihine kadar başvuru yapılabilecek. B akanlar Kurulu'nun Nisan ayında yayımladığı ve hayvan başına 400 liraya kadar destek yapılmasını öngören, 2015 yılı hayvancılık destekleme kararlarının uygulama esasları belirlendi. Desteklemeden yararlanmak için 31 Aralık 2015 tarihine kadar başvuru yapılabilecek. Anaç sığır yetiştiriciliği yapan, 31 Aralık 2015 tarihi itibarıyla en az beş baş anaç sığıra sahip, yetiştirici/üretici örgüt üyesi yetiştiriciler yılda bir kez olmak üzere hayvan başına desteklemeden yararlandırılacak. Yetiştiricilere 500 başa kadar, hayvan başına 225 lira ile 400 lira arasında destekleme ödemesi yapılacak. Tebliğde yer alan desteklemelerden faydalanacak yetiştirici/üretici örgütüne üye üreticilere yapılacak ödemeler, merkez birliklerine üye olmak koşuluyla yetiştirici/üretici örgütleri aracılığıyla veya doğrudan yapılabilecek. Destekleme kapsamında, e-ıslah'a kayıtlı analardan, e-ıslah veri tabanına kayıtlı saf kültür ırkı veya melezi sığırların aynı kültür ırkı boğanın spermasıyla suni tohumlanma sonucu doğmuş hayvanlar yer alıyor. Besilik materyal (anaç sığır) GAP, DAP, DOKAP ve KOP illerinde anaç sığır yetiştiriciliği yapan, yetiştirici/üretici örgütü üyesi yetiştiriciler üyesi olduğu örgütü aracılığıyla, üye olmayan yetiştiriciler ise ön soy kütüğü üzerinden il/ilçe müdürlüğüne müracaat edecekler ve desteklemeden hayvan başına yılda bir kez yararlandırılacaklar. Besilik materyal üretimi (buzağı) Destekleme kapsamında, e-ıslah'a kayıtlı analardan, e-ıslah veri tabanına kayıtlı kombine ve etçi ırk sığırların, aynı ırk boğanın spermasıyla suni tohumlama sonucu veya aynı ırk proje tabii tohumlama boğasının tohumlamasından doğmuş olan hayvanlar için yararlanılabilecek. Islah amaçlı süt içeriğinin tespiti ve desteklemesi Soy kütüğü sistemine kayıtlı ve etçil ırklar hariç en az on baş saf ırk ineğe sahip veya bu destekleme kapsamında analiz şartlarını yerine getiren en az on baş saf ırk inek kaydı bulunan, Ankara, İzmir, Balıkesir, Bursa ve Tekirdağ illerindeki işletmelere uygulanacak. Anaç manda-malak Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği bulunan illerde birliğe üye olma şartıyla birlikler, üye olma şartlarını taşımayanlar ile birlik bulunmayan illerde ise il/ilçe müdürlüğü aracılığıyla başvurusu olan ve hayvanları Türkvet'e kayıtlı yetiştiriciler yılda bir kez yararlanabilecek. Anaç koyun ve keçi Koyun ve keçi yetiştiriciliği yapan, damızlık koyun-keçi yetiştiricileri birliklerine üye, hayvanları Koyun Keçi Kayıt Sistemi ve Koyun-Keçi Bilgi Sistemi'ne kayıtlı yetiştiriciler, anaç hayvan başına yılda bir kez yararlanabilecek. Tebliğ kapsamında ayrıca; tiftik keçisi yetiştiriciliğinin ve tiftik üretiminin desteklenmesi, çiğ süt üretimi, arı kovanı, bombus arısı kullanımı, ipek böceği yetiştiriciliği, besilik erkek sığır, sürü yöneticisi istihdamı, hayvan hastalığı tazminatı, hastalıktan ari işletmeler, programlı aşı uygulamaları ile hayvan genetik kaynaklarının yerinde korunması konularında da destekleme esasları yer aldı. Edirne, damızlık üretim merkezi olacak Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özay Öztürk, Damızlık Hayvan Satış Borsası projesi için yasal sürecin tamamlandığını belirterek, kenti damızlık üretimimde merkezi konuma taşıyacak projenin Türkiye'de bir ilk olacağını söyledi. Edirne Damızlık Sığır Yetiştiriciler Birliği ile Ticaret Borsası ortaklığında yapılacak Türkiye'nin ilk Damızlık Hayvan Satış Borsası'nın kurulması için düğmeye bastıklarını ifade eden Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı, "Proje için gerekli izinler alındı. Tarım İl Müdürlüğü kontörlünde sağlıklı bir tesis olacak. Proje kapsamında damızlık yetiştirenlerden ürünlerini satın alarak damızlığa ihtiyacı olanlar ile bu ürünleri buluşturmayı planlıyoruz" dedi. "Tarım ve hayvancılık nitelikli hale getirilmeli" diyen Öztürk, şunları kaydetti:"Bölgede buğday ve ayçekirdeği “Kaba yem üretimi ile açık kapatılabilir” ekimi yoğun olarak yapılıyor. Yağlı tohumların Türkiye'deki en büyük üretim bölgesi Trakya ve Edirne. Yağlı tohum ekimini desteklemeliyiz. Çünkü petrolden sonra yurtdışına en fazla döviz ödediğimiz alanın yağlı tohumlar olması bunu mecbur hale getiriyor" diye konuştu. Ayçekirdeği alım fiyatlarının geçen yıla göre yüzde 10 arttığını dile getiren Öztürk, "Kalitesine göre bin 139 ila bin 400 arasında olan ayçekirdeği alım fiyatlarında geçen yıla göre yüzde 10 artış var. Verimi ve kaliteyi artırırsak uygun pazar şartları gelecektir." Bölgedeki hayvancılığın "kaba yem" kullanılarak yapıldığına değinen Öztürk, "Türkiye'nin kaba yem açığı için 25-30 milyon tonlardan bahsediliyor. Bölgede buğday tarımı yerine kaba yem üretimi yapılarak hem açık kapatılabilir hem de yüksek gelir elde edilebilir"diye konuştu. Daha ekonomik daha verimli bir tarım için Edirne'de arazileri toplulaştırma çalışmaları yapıldığını aktaran Öztürk, şöyle devam etti:"Toprağın kalite bazında sınıflandırılması için bu kapsamda topraktan numuneler alınarak incelemeler yapılıyor. Eğer toprak verimliyse arazi büyütülebiliyor. Havzalarda üretim planlaması yapılarak ancak ürün dengesi sağlanabilir. Çalışmanın raporlama süreci yüzde 95 oranında tamamlandı. 2016'ya kadar bitirilmesi planlanıyor." 19 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Tarım, işsizliği 2 puan düşürdü T ürkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, mevsim şartları nedeniyle tarımsal faaliyetlerin dibe vurduğu Şubat ayında bile tarımın önemli istihdam kaynağı olmaya devam ettiğini bildirerek, “Tarım, Şubat’ta işsizliği 2 puan düşürerek yüzde 13,2’den yüzde 11,2’ye çekti” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımın, 4 milyon 783 bin kişiye istihdam sağladığını bildirdi. Şubat ayındaki 25 milyon 576 bin kişilik istihdamda mevsim şartları nedeniyle tarımın payının yüzde 18,7’ye gerilediğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “2015 yılı Şubat ayında hizmetler 13 milyon 802 bin, sanayi 5 milyon 351 bin, inşaat ise 1 milyon 640 bin istihdam sağladı. Tarımın payı yüzde 18,7’de kalırken, hizmetle- TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Mevsim şartları nedeniyle tarımsal faaliyetlerin dibe vurduğu Şubat ayında bile tarım, önemli istihdam kaynağı olmaya devam etti” rin payı yüzde 54’e çıktı. Şubat ayında sanayi istihdamın yüzde 20,9’unu, inşaat yüzde 6,4’ünü karşıladı. Tarımın payı Ocak ayında yüzde 19’du. 2015 Ocak ayında 25 milyon 454 bin olan is- tihdamın 13 milyon 565 bini hizmetler, 4 milyon 842 bini tarım, 5 milyon 349 bini sanayi, 1 milyon 697 bini inşaat sektörlerinde çalışıyordu. İstihdamda tarımın payı yadsınamaz. Şubat ayında bile 4,8 milyona yakın istihdam sağlamak, Türk ekonomisi için çok önemli. Tarımın istihdam kapısı olmaya devam ettiğini gösteriyor.” TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Şubat ayında tarımın kadınlarda işsizliği 4,1 puan düşürerek yüzde 17,3’den yüzde 13,2’e, erkeklerde 1,3 puan düşürerek yüzde 11,6’dan yüzde 10,3’e, toplamda işsizliği 2 puan düşürerek yüzde 13,2’den yüzde 11,2’ye indirdiğini bildirdi. Şemsi Bayraktar, 2015 yılı Şubat ayında tarımda çalışan sayısının, Ocak ayına göre 59 bin kişi azalarak 4 milyon 842 bin kişiden 4 milyon 783 bin kişiye indiğini, 5 milyon 55 bin olan geçen yılın Şubat ayına göre ise 272 bin azaldığını belirtti. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, her yıl Mart ayının ikin- ci yarısından sonra tarımda istihdamın yoğunlaştığını, hasadın ardından azalmaya başladığını, Ocak-Şubat aylarında en düşük düzeye indiğini hatırlattı. Bayraktar, 2014 yılı Mart ayında tarımın istihdamda yüzde 20,8 olan payının, Nisan ayında yüzde 21,3’e, Mayıs’ta yüzde 21,9’a, Haziran’da yüzde 22,3, Temmuz’da yüzde 22,4’e çıktığını, Ağustos ayında yüzde 22,1’e, Eylül ayında yüzde 21,5’e, Ekim ayında yüzde 20,7’ye, Kasım ayında ise yüzde 20’ye, Aralık ayında yüzde 19,5’e, 2015 Ocak ayında yüzde 19’a, 2015 Şubat ayında ise yüzde 18,7’ye indiğini bildirdi. Şemsi Bayraktar, Şubat ayında tarımın 2 milyon 670 bin erkek, 2 milyon 133 bin kadına iş ve aş sağladığını, çalışan erkeklerin yüzde 14,8’i, çalışan kadınların yüzde 27,9’u tarımda istihdam edildiğini vurguladı. 20 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Süt Bayramı Bakan Eker'le açıldı İzmir'in Ödemiş İlçesi'nde, ilk kez düzenlenen, Süt Bayramı'nın açılışı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker tarafından yapıldı. Ö demiş Fuar Alanı'nda düzenlenen 'Süt Bayramı'na Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Ödemiş Belediye Başkanı Mahmut Badem, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Nükhet Hotar, 'Kadın Çiftçiler Gönül Köprüsü' projesi kapsamında Diyarbakır'dan gelen kadınlar ve vatandaşlar da katıldı. Ödemiş Halk Eğitim Müdürlüğü Mehter takımı ve halk oyunları ekiplerinin gösterileriyle açılan 'Süt Bayramı'nda konuşan Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, insanların karnını doyurmak için tarımı bir iktisadi faaliyet haline getirmek adına uğraştıklarını ve reformlar yaptıklarını anlatarak, şunları kaydetti:" Türkiye'nin tarım arazileri babadan oğlu geçerken 90 yıl boyunca süratli bir şekilde küçülmüştür. Bunun toplulaştırılması yapılması lazımdı. Aksi takdirde 21.yüzyılda Türkiye'de tarım yapacak alan kalmazdı. Biz geldiğimizde destekleri kaldırmışlar, IMF'nin ve Dünya Bankası'nın tavsiyeleriyle Türkiye'de kriz ortamı günlerinde borç para verme karşılığında, destekleri kaldırmışlar, üreticiyi yalnızca doğrudan gelir desteği adından bir desteğe mahkum etmişlerdi. Dönüm başına 10 lira para veriyor, gerisine karışmıyorlardı. Hayvancı devletin üvey evladının üvey evladıydı. Devletin verdiği 100 liranın yalnızca 4 lirası hayvancıya gidiyordu. Cumhuriyet tarihinde ilk defa koyun ve keçiye destekleme kapsamına alan biziz. Toplam desteğini yüzde 30 hayvancılığa ayırıyoruz. İşte bu doğru politikadır. Damızlık gebe düve ihracatını başlattık." “Çiftçiye en büyük desteği biz veriyoruz” Hayvancılık alanında sayısal veriler aktaran Bakan Eker, "Genetik verimi yüksek ırkları ihraç etmeye başladık. Türkiye 8 milyon ton süt üretirken, verdiğimiz desteklerle süt üretimi 18 milyon tona yükselmiştir. 420 bin ton kırmızı et üretilirken şimdi, 1 milyon tona yükselmiştir. İzmir'in sadece süt üretim desteğine baktığımızda, süt prim desteği ödediğimiz miktarla süt miktarı 1 milyon tonu yaklaşmıştır. Bu sütlerin çoğunluğu Küçük Menderes Bölgesi'nden gelmektedir. 12 sene önce aynı yerde aynı işleri yapan üreticinin eline 2,3 milyar TL geçiyordu. Şimdi ise aynı arazide aynı işi yapan kişinin eline 8,2 milyar TL geçiyor. Bu bizim çiftçiye verdiğimiz desteklerin sonucudur. Bu ayın 26'sına kadar üreticiye yağlı tohum primleri dahil 10 milyar TL ödenmiş olacak bu suretle yılın beşinci aynıda üreticinin alacaklarının yüzde 64 ödenmiş olacak. Türkiye'de 18,5 ton süt üretilmektedir. Okul sütünü gündeme getirdik. Sanayici ile üretici arasında sözleşmeli sistemi hayata geçirerek üreticiyi garanti altına aldık. Biz iktidara geldiğimizde tüm Türkiye çiftçisinin tarım hasılatı 23 milyar dolardı. Dünyada 12'nci Avrupa'da 4'ncü sıradaydık. Uyguladığımız doğru politikalarla Avrupa'da 1'nci dünyada 7'nci olduk. İstanbul'da yapılan G-20 toplantısında gıda ve tarımı gündeme biz koydurduk. Bu konuda bir deklarasyon yayınlandı bu önemli bir olaydır. Küçük menderes havzasında tutuşturulan bu şenlik ateşi yılarca devam eder" diye konuştu. Belediye Başkanı Mahmut Badem ise, 130 bin insanın yaşadığı kentte 130 bin tescilli büyük baş hayvan bulunduğunu belirterek, “Günde bin ton süt üretimi yapılmaktadır. 500 tonun bu kentte işlendiği bir yerdeyiz. Mandıracılarımız zor günleri var. Ama 2008-2009 kriz ortamını düşündüğümüzde hükümetin verdiği desteklerle çok mağdur olmadığımızı düşünüyoruz” dedi. Kadınlar Bakanın önünde keçi sağdı Bakan Eker, konuşmasının ardından sahnede kurulan sağım alanında Saanen Keçileri'nin sağan kadınları izledi. Sağım yarışmasında dereceye giren kadınlara ödüllerini Bakan Eker verdi. 'Süt Bayramı'nda Cemile Kırcı, 'Süt Sultanı', Baki Varol ise 'Süt Efesi' seçildi. Ayrıca Bakan Eker'e 23 metre uzunluğunda örgü peyniri ve Saanen Keçisi hediye edildi. İneği olmadan yüzlerce litre süt satan kadın girişimci Aydın’da yaşayan 65 yaşındaki Canan Uçar, hiç ineği olmamasına rağmen her hafta yüzlerce litre süt satarak hem kendini hem de ailesini geçindiriyor. Aynı zamanda Aydın Hayvan Pazarı’nda bilirkişi olarak da görülen yaşlı kadının girişimciliği görenleri şaşırtıyor. Hayvancılık ve ineklerle ilgili engin tecrübesi ve derin bilgisi olan Canan Uçar, Aydın Hayvan Pazarı’nda hem arabuluculuk yapıyor hem de satılan inekleri yolculuk ön- cesi sütünü sağarak rahatlatıyor. Yıllardır bu işi yaptığını belirten Canan Uçar, “Pazara getirilen inekler daha dolgun görünmesi için en az 24 saat sağılmaz. Alıcı da bu şekilde ineği daha iyi görmüş olur. Bunun yanında ineğin memelerinde arıza olup olmadığının ve sağarken huysuzluk yapıp yapmadığının görülmesi için sağdırırlar. Sütü sağılan inek de yolculuğu daha rahat yapar. Ben de bunu bildiğim için yıllardır hayvan pazarına gelip satışı yapılan inekleri sağa- rım. İneğim yok ama bu şekilde satışı yapılan ineklerden süt sağarak geçimimizi sağlıyorum” dedi. 21 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi 3 ton ücretsiz süt dağıtıldı 21 Mayıs Dünya Süt Günü, ülke genelinde düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlandı.Tokat’ta Dünya Süt Günü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte, 3 ton ücretsiz süt dağıtıldı. T okat Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği'nce Dünya Süt Günü dolayısıyla Cumhuriyet Meydanı’nda etkinlik düzenlendi.Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Cemalettin Özden, yaptığı konuşmada, sütün sağlıklı beslenmedeki önemine dikkati çekmek amacıy- la her yıl Dünya Süt Günü’nde etkinlik düzenlediklerini anımsattı.Genç nesillerin sağlıklı ve kaliteli beslenmesi için herkese görev düştüğünü dile getiren Özden, “Türkiye kaliteli süt üreten bir ülkedir. Genç nesillerin kaliteli ve mümkün olabildiği kadar sağlıklı beslenmesi için çaba gösteriyoruz” dedi. Belediye Başkanı Eyüp Eroğ- lu da sütün faydalarını anlattığı çocuklardan günde yarım litre süt içme sözü aldı.Konuşmaların ardından halat çekme, yoğurt yeme ve çuval yarışmalarının yapıldığı etkinlikte, Tokat Valisi Cevdet Can da alandaki buzağıları biberonla besledi.Etkinlik kapsamında vatandaşlara ücretsiz süt dağıtıldı Üreticiden 1 TL’ye alınıp 3 TL’ye satılıyor TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şubesi Başkanı Semih Karademir, çiftçinin bin bir emekle ürettiği sütü 1 TL’ye alanların tüketiciye 3 TL’ye sattığını söyledi. Karademir, Dünya Süt Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, sütün faydalarının saymakla bitmeyeceğini ifade ederek, “Bu kadar faydalı bir ürünü üreten süt üreticisinin dertleri saymakla bitmez. Dolayısıyla onların dertlerine kulak vermemiz gerekiyor” dedi. Üreticinin, bin bir emekle ürettiği sütü iyi bir fiyattan satmak istediğini belirten Karademir, “Üretici, emeğinin karşılığını almak istiyor. Olmuyor. Tüketici uygun fiyata süt içmek istiyor. Olmuyor. Ne çiftçi istediği fiyattan sütünü satabiliyor ne de tüketici istediği fiyattan süt içebiliyor. Çiftçinin elinden çıkan sütün fiyatı neredeyse 3 katına çıkarak tüketiciye ulaşıyor. Çiftçiden yaklaşık 1 TL’ye alınan süt 3 TL’ye tüketiciye satılıyor. Peki, bu aradaki 2 TL’ye kim el koyuyor? Çok düşünmeye gerek yok elbette süt sanayicileri. Sanayiciler çiftçiden olabildiğince düşük fiyata almaya tüketiciye de en yüksek fiyata satmaya çalışıyor. Hem üretici hem de tüketici rantını baskılıyor. Tabii ki yem fiyatları dola- Sağlıklı yaşam için süt içmek şart yısıyla çiftçinin maliyetlerinin nasıl geliştiğiyle pek ilgilendiği yok” diye konuştu. Kooperatifleşmenin önemi Süt Endüstrisi Kurumu’nun (SEK) 1995 yılında özelleştirilmesiyle hem üreticinin hem de tüketicinin kaybettiğini söyleyen Karademir, “Çünkü SEK piyasada fiyatın hem üretici hem tüketici lehine istikrarını sağlıyordu. Özelleşme öncesinde piyasada yüzde 27.4’lük paya sahipken özelleşme sonrası süt piyasasının piyasanın kontrolü 6 tane büyük firmaya kaldı” dedi. Karademir, süt üreticisinin çoğunun küçük üretici ve örgütsüz olduğuna vurgu yaparak, çiftçilerin süt fiyatında avantaj elde edebilecekleri tek aracın kooperatifleşme olduğunu söyledi. Karademir açıklamasını şöyle sürdürdü;“Ancak, devletin kooperatifleşmeyi teşvik ettiği pek yok. Çünkü sütte sanayici baskısı var. Sanayici ucuza süt almak istiyor çiftçiden. Ama çiftçi kooperatifte olursa çiftçinin pazarlık gücü artacağı için sanayici bunu istemiyor. Çiftçi sanayi- ciye mahkum olsun, sanayicinin belirdiği fiyattan çiftçi sütünü satsın istiyor. Türkiye’de süt kooperatifçiliğinde güzel örnekler var. Örneğin, Tire Süt Kooperatifi süt çiftçisi adına birçok başarılı işe imza attı. Devlet kooperatifleşmeyi destekleme sistemi üzerinden teşvik etse kooperatifleşme adına çok güzel sonuçlar çıkacak ancak devlet buna yanaşmıyor. Çiğ süt üretiminde bütün emeği veren çiftçi ama çiftçi süt üretmek için kullandığı girdilerin ne de sütün satış fiyatını belirleyebiliyor. Devlet de serbestleşme uygulamalarıyla piyasadan çekilince, çiftçi piyasada girdi-ürün piyasasını kontrol edenlerle baş başa kalıyor. Yemin fiyatını belirleyemiyor, sütün fiyatını belirleyemiyor. O ancak belirlenen fiyatlardan hareket etmek zorunda bırakılıyor. Yemciler diyorlar ki yeme zam yaptık bu fiyattan alacaksın. Sanayiciler diyor ki biz bu fiyattan alacağız, sen de bu fiyattan satacaksın. 2015 yılı için de sanayiciler çiftçiden aldıkları çiğ sütün fiyatını 1.15TL altına çekmeye çalışıyor.” Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, sağlıklı bir yaşam sürmek için beslenmede süt ve süt ürünlerine mutlaka yer verilmesi gerektiğini belirterek, “Özellikle çocuklarımızın düzenli süt içmeleri, geleceğimizi emanet edeceğimiz sağlıklı nesillerin yetişmesini sağlayacaktır” dedi. Beslenmede bu kadar önemli role sahip süt hakkında toplumu bilinçlendirmek ve süt tüketimini teşvik etmek amacıyla, Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun (IDF) aldığı kararla, her yıl 21 Mayıs günü, 1956 yılından beri federasyona üye ülkelerde Dünya Süt Günü olarak kutlanıyor. Türkiye’de de 1991 yılından bu yana 21 Mayıs Dünya Süt Günü ve 2128 Mayıs tarihlerini kapsayan Süt Haftası’nda düzenlenen etkinliklerle de süt tüketiminin önemine dikkat çekiliyor. 21 Mayıs Dünya Süt Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan ASÜD Yönetim Kuru- lu Başkanı Harun Çallı, sağlık için faydalarıyla öne çıkan sütün, mutlaka her yaşta tüketilmesi gerektiğini söyledi. Çocukluk döneminde süt içme alışkanlığı kazanan bireylerin, bu alışkanlıklarını ilerde de devam ettireceğinin altını çizen Çallı, şunları kaydetti:“Bu anlamda bu yıl dördüncü kez, 2014-2015 eğitim-öğretim döneminin ikinci yarısında uygulanan Okul Sütü Programı’nın, önümüzdeki yıllarda da tüm yıla yayılarak sürdürülmesi çok önemlidir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın konuya ilişkin çalışmalarının biran önce tamamlanarak, konuya ilişkin kararın alınması yerinde olacaktır.” ASÜD Başkanı Çallı, Türkiye’nin 2014 yılındaki 18,5 milyon ton süt üretimiyle dünyanın 9. büyük süt üreticisi olduğunaişaret ederek, “2013 yılında AB’den ihracat onayını alan sektörümüz, sağlıklı, ambalajlı, güvenilir süt ve süt ürünlerini tüketicimize sunduğu gibi, bugün dünya üzerinde geniş bir coğrafyaya ihracat da yapmaktadır” dedi. 22 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi 23 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Yetiştiricinin yeni gözdesi “zeytin küspesi” D oğal ürün bulamadığı için GDO'lu ürün kullanmak zorunda kalan üreticiler, zeytin küspesinden elde edilen yüzde 100 doğal hayvan yemine büyük ilgi gösteriyor. Süt ve et veriminde artış sağlayan ürün, yem maliyetlerinin düşürülmesindeki etkisinin yanı sıra yemden yararlanmayı artırmasıyla da çiftçilerden yoğun talep görüyor. Aydın'da faaliyet gösteren Şenol Gıda Sanayi A.Ş'nin "Morova" markasıyla ürettiği zeytin küspesi, doğal bir ürün olduğundan kimyasal herhangi bir madde ve GDO içermiyor. Ürünü kullanmaya başladıktan sonra vazgeçemediklerini dile getiren üreticiler, yaşadıkları deneyimleri, Köy Kahvesi Gazetesi okurları için paylaştılar. Abdullah Küçükekiz Kırkpınar Mahallesi-Korkuteli/Antalya: 4 aydır hayvanlarımın rasyonuna Morova Zeytin Küspesi ilave ediyorum. Deneyimlerim sonucu, ürünün yararının, 10-20 günlük kısa kullanımlarda değil en az 45 günlük kullanımlarında görüldüğünü belirledim. 4 ay sonunda, 8 inekten aldığım süt miktarının 20 kg daha arttığını gözlemledim. Yağlı bir ürün olduğundan, hayvanlarımın tüyleriparıldıyor. Aynı zamanda hayvanlara tokluk hissi de veriyor. Ne kadar anlatsam da kullanmadan faydalarını inanılması imkansız.Bu nedenle benim gibi üreticilik yapan çiftçi kardeşlerime ürünü kullanarak yararlarını görmelerini öneriyorum. Bayram Tülek Horasanlı Mahallesi-Tavas/Denizli: 3 aydır koyun ve keçilerime günlük ortalama hayvan başına 300 gram Morova Zeytin Küspesi veriyorum. Bu süre zarfında hayvanlarımda gördüğüm değişiklikler şöyle; "Öncelikle hayvanlarımın tüyleri parlaklaştı. Et kalitesi olarak hayvanlarımın eti daha yumuşak ve lezzetli oldu. Hayvanlarımda mineral eksikliğinin göstergesi olarak, çöp yeme ve taş yalama durumları vardı ve bu sorunları artık görmüyorum. Hayvanlarımın süt verimi iyileşti ve yağ oranının arttığını farketttim. Besi yaptığım hayvanlarımda iç yağ oranında ciddi bir azalma meydana geldi, aynı zamanda da et, kilo basmaya başladı yani eti sıkılaştırıyor.En önemlisi de yemden tasarruf sağladım. Hayvanlara tokluk hissi veriyor ve su tüketimini arttırıyor. Özellikle kurbanlık damızlık yetiştiricilere, Morova Zeytin Küspesi kullanmalarını tavsiye ediyorum." Alparslan Aydıner Ulupınar Mahallesi-Foça/İzmir: 2 yıldır Saanen ırkı keçilerimde Morova Zeytin Küspesi kullanıyorum. Hayvanların derilerinde canlılık, tüylerinde parlaklık gözlemledim. Eskiden hayvanlarım çok durgundu, şimdi her biri oldukça aktif ve hareketli. Keçilerimin ayak tırnaklarında herhangi bir sorun kalmadı. Süt yağında muazzam bir artış yakaladım.Aynı zamanda diğer yemlerden de tasarruf etmiş oldum. Hayvanlarımın döl tutmaları ve doğumlarında da artık sorun yaşamıyorum. Cemal Ural Tefenni/Burdur: Büyükbaş süt hayvancılığıyla uğraşıyorum. Morova Zeytin Küspesi Güney Ege Distribütörü Nevzat Acar'dan ürün hakkında bilgi aldım.Ürünü 9 aydır düzenli olarak hayvanlarıma yediriyorum. İçerisinde bulunan zeytinyağından dolayı hayvanlarımın sindirim sistemi rahatladı. Sindirimleriyle ilgili sorunlar iyileşti. Döl tutmalarında ve kızışmalarında oldukça etkili olduğunu gördüm. Hayvanlarım artık kendiliğinden doğuruyor, dışarıdan müdahelede bulunmuyorum. Süt miktarlarında 2-3 kg artış oldu. Hayvanlarımda tokluk hissi oluşuyor. Verim olarak mukayese ettiğimde 1 verdiğimde 3 alıyorum. Üreticiler, kullandıklarında farkı daha iyi gözlemyeceklerdir, bu nedenle deneme amaçlı da olsa kullanmalarını öneriyorum. Hasan Aktaş Kağılcık Köyü-Karamanlı/Burdur: 1 yıldır hayvanlarımda Morova Zeytin Küspesi kullanıyorum. Besi hayvanlarında tüylerde parlaklık meydana geliyor, hayvanların albenisi artıyor. Şuan hayvanlarımın bedenleri daha düzgün ve eti de daha sıkı. Aynı zamanda diğer yemlerden de tasarruf ediyorum. Ferhat Sayın Bayır Mahallesi- Çavdır/Burdur: 4 aydır Morova Zeytin Küspesini hayvanlarıma veriyorum. Hayvanların sindirim sitemi rahatladı ve ayak hastalıkları iyileşti. 2-2,5 kg arasında süt atışında süt artışı yakaladım. Hayvanların su tüketimi artıyor, hayvanlarda tok- luk hissi oluşturuyor. Üreticilerin kullanmasını tavsiye ediyorum. Levent Erken / Osmankalfalar Köyü-Korkueli/Antalya: Küçükbaş kurbanlık yamaktayım. Morova Zeytin Küspesi’nden oldukça memnunum. Hayvanların tüyü ışıl ışıl ve çabuk ete geliyor. Morova Zeytin Küspesi’ni verdikten sonra yeme fazla ihtiyaç duymuyorum. Randıman oldukça iyi, etin tadı da daha lezzetli oldu. Hayvanlardaki iç yağ ve karkastaki yağ oranını da azaltıyor. Yusuf Ersoy Asmalı Köyü- Gölhisar/Burdur: Yaklaşık 45 gündür hayvanlarıma Morova Zeytin Küspesi veriyorum. Sütteki yağ miktarının gözle görülebilir şekilde arttığını görüyorum. Hayvanların kızışmalarında ve döl tutmalarında faydasını gördüm. Tüylerinde canlılık ve parlaklık oluşmaya başladı. Tunç Çiftliği-Abdullah Tunç-Bakıcı Veli Özdemir/ Gölhisar/ Burdur: 2 aydır Morova Zeytin Küspesi’ni hayvanlarıma veriyorum. Öncelikle hayvanın tüylerinde parlaklık meydana geliyor. Hayvanlarımın bursamaları (kızışmaları) yönünde oldukça iyi bir ürün. Hazırlamış olduğum rasyonda tasarruf ediyorum. Süt yağında iyileşme oldu ve hayvanda işkembe yapmıyor, bedenleri de oldukça düzgün. Üretici arkadaşların kullanmasını tavsiye ederim, faydasını göreceklerdir. Mehmet Küçükekiz Kırkpınar Mahallesi – Korkuteli/Antalya: 3 ayı geçkin süredir hayvanlarıma Morova Zeytin Küspesi vermekteyim. Eskiden hayvanların sindiriminde sıkıntı olduğunda zeytinyağı verirdik, şimdi Morova Zeytin Küspesi veriyorum. Yağ içeriği konusunda zengin ve içerinde zeytinyağı var. Hayvanlarımda sindirim sistemi sorunları bitti ve daha rahatlar. Tüyleri parladı, hayvanlarımın bedeni daha düzgün. Ortalama 2-2,5 kg bir süt artışı sağladım. Adnan Eryavuz Altınyayla (Dirmil)/Burdur: 2 yıldır koyunlarımı Morova Zeytin Küspesi ile besliyorum. Hayvanlarımın döl tutmalarında ve kuzulamasında oldukça iyi bir ürün. Yemden tasarruf sağlıyorum ve hayvanlarımın etleri ol- dukça güzel.Aynı zamanda hayvanlarımın etleri kilo basıyor. 50 koyunda günlük ortalama 25 kg süt alırken şimdi bu miktar 40 kg a kadar çıktı. Süt yağında ki artışı da gözlemledim. Hayvanlarımın sağlıklı ve sindirim sistemleri oldukça iyi, bir sıkıntı yaşamıyorum. Üreticiler, hiç bir tedirginlik yaşamadan rahatça kullanabilirler. Mustafa Ali Arıcı Sultanhisar / Aydın: Büyükbaş süt-besi yapıyorum. Morova Zeytin Küspesi'ni 3 yıldır hayvanlarıma veriyorum. Erken bursama (kızışma) yönünde çok faydasını gördüm. Süt kalitesi, süt yağı artışı yönünde oldukça iyi bir ürün. Ortalama 2-3 kg süt artışı yapıyor. Sindirim sistemi sorunları ortadan kalktı. Hayvanların bedenini oldukça güzelleştiriyor ve tüylerini parlatıyor. Öte yandan yemden de tasarruf etmiş oldum. Ziyadesiyle memnunum, diğer üreticilerin de memnun kalacağından eminim.Gönül rahatlığıyla kullanmalarını öneriyorum. Hasan Hüseyin Özbek Kırkpınar Köyü – Korkuteli / Antalya: Besicilikle uğraşıyorum. Güney Ege distribütörü Nevzat Acar'dan ürün hakkında bilgi aldım, ilk başta bilmediğimiz bir ürün olduğu için tedirgin yaklaştım. Kullandıkça faydasını gördük ve üründen vazgeçemez olduk. İlk olarak hayvanlarımın tüyleri parıldamaya başladı ve albenisi arttı. Hayvanlarımın bedeni oldukça iyi görünüyor. Eti sıkılaştırıyor, hayvanda işkembe yapmıyor ve hayvanlarımda gaz sorunu ortadan kalktı. Rasyonda ise tasarruf etmeme yardımcı oldu. Üreticilere tavsiye ederim. 24 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi 25 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi 26 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Soya fasulyesi ekimi başladı Beslenmedeki öneminin yanı sıra, 400’ün üzerinde endüstriyel ürünün üretiminde kullanılan soya, fiyat, elde edilen gelir ve pazarlamada mısır, pamuk, buğday, yerfıstığı gibi ürünlerle rekabet edemiyor, ekim alanları artırılamıyor S ağlıklı beslenmedeki öneminin yanı sıra 400'ün üzerinde endüstriyel ürünün üretiminde de kullanılan ender tarla bitkilerinden soya fasulyesinde ekim dönemi başladı. Ancak bu önemdeki soya, fiyat, elde edilen gelir ve pazarlamada mısır, pamuk, buğday, yerfıstığı gibi ürünlerle rekabet edemiyor, ekim alanları bir türlü artırılamıyor. Alınan bilgiye göre, Karadeniz Bölgesi’nde Mayıs ayı ortalarından itibaren başlayan birinci ürün soya ekimi, Haziran ayının 15’ine kadar devam edecek. Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise genel olarak ikinci ürün olarak ekilen soya, buğday hasadından sonra ekiliyor. Soya fasulyesi, olağanüstü özellikleriyle sağlıklı beslenmedeki öneminin yanı sıra tutkal, mürekkep, sabun, benzin, böcek ilacı, alkol, plastik ve lastik gibi 400'ün üzerinde endüstriyel ürünün üretiminde kullanılan ender tarla bitkilerinden biri olarak dikkat çekiyor. Türkiye’de gıda sektöründe son yıllarda yaygınlaşan tüketiminin dışında soya, ağırlıklı olarak yem sektöründe; yağı alındıktan sonra geriye kalan küspe bol miktarda protein içerdiğinden, iyi bir hayvan yemi olarak özellikle kanatlı yem rasyonlarında yüksek oranda kullanılıyor.. En fazla üretim Adana’da Türkiye'de yağlı tohumlu ürün üretiminde ilk sırada çiğit yer alırken, bu ürünü ayçiçeği, soya, yer fıstığı, susam, kanola ve diğerleri izliyor. 2014 yılında toplam 15 ilimizde üretimi yapılan soya, en fazla Adana'da yetiştiriliyor. Toplam soya üretiminin yüzde 61’i Adana'da gerçekleştiriliyor.. Adana'yı Mersin, Samsun, Osmaniye, ve Mardin izliyor. Söz konusu 5 il, 2014 yılı toplam üretimin yüzde 97,5’ini karşıladı.. Ülkemizde soya üretimi ihtiyaca yetmediğinden her yıl itha- lat yapılıyor. Soya üretiminin artırılması için uzun yıllar çalışmalar yapılsa dane yazık ki üretim artışı sağlanamıyor. . Yetkililer, soyanın Çukurova ve Ege Bölgesinde münavebeyle ikinci ürün olarak ekimi, İç Anadolu, Karadeniz Bölgesi ve Marmara bölgelerinde ise ana ürün olarak ekiminin oldukça uygun olduğunu vurgulayarak, şu bilgiyi verdiler:"Ancak, soya, fiyat, elde edilen gelir ve pazarlama konularında mısır, pamuk, buğday, yerfıstığı gibi ürünlerle rekabet edememekte, bu nedenle ekim alanları artırılamamaktadır. Özellikle soya fasulyesinde gümrük vergisi uygulanmaması nedeniyle alıcılar ithal ürünü tercih etmekte, üretici ise kolay pazarlayacağı ve daha fazla gelir elde edeceği pamuk, mısır, buğday, yerfıstığı gibi diğer ürünlere yönelmektedir.” Yağlı tohumlar ithalatının ilk sırasındaÜlkemizdeki üretimi yeterli olmadığı için sanayicinin ihtiyacının hemen tamamına yakınını ithal üründen karşıladığına işaret eden yetkililer, "Soya fasulyesinde her yıl yapılan ithalat nedeniyle, dünya fiyatlarının düşük gerçekleştiği yıllarda üreticiler ürünü pazarlayacak yer bulmakta zorlanıyor. Bu durum da üretici daha kolay pazarlayacağı ürünleri tercih etmelerine neden olmaktadır” dediler. Yağlı tohumlar içinde en fazla soya ithalatı yapıldığına dikkati çeken yetkililer, şunları kaydettiler:"Ülkemizde soya fiyatları dünya fiyatlarına göre şekillenmektedir. Son 3 yıldır dünya soya fiyatlarının gerilemesi ülkemizde de fiyatların düşmesine neden oldu. Çukobirlik soya alım fiyatlarına bakıldığında 2012 yılında kilogramı 117,5 kuruş olan fiyat, 2013 yılında 110 kuruşa, 2014 yılında 107,5 kuruşa gerilemiştir. Piyasa fiyatları Çukobirlik fiyatları ile eşdeğer olmaktadır. Soya primleri de son beş yıldır kilogramına 50 kuruş olarak ödenmektedir.” Hayvancılıkta kullanımı Hayvancılık sektöründe ana girdilerden birinin yem olduğuna işaret eden yetkililer, soyanın hayvancılıkta oldukça fazla kullanılan bir yem hammaddesi olduğunu ifade ederek, şu görüşleri dile getirdiler: “Ülkemizin dışa bağımlı soya üretimi ile hayvancılığa rekabetçi bir yapı kazandırması mümkün değildir. Yağlı tohumlu bitkilerin üretiminde üretimi teşvik edi- ci bir fiyat politikası izlemeli, üretici üretimden vazgeçirilmemelidir. Ekim alanlarındaki artışa neden olabilecek en önemli faktör alımlar ve uygulanan fiyat politikalarıdır. Yağlı tohumlu bitkilerin üretimini teşvik etmek amacıyla uygulanan politikalardan biri de prim uygulamasıdır. Prim uygulamasının amacına ulaşabilmesi ise ancak primlerin yeterli miktarda verilebilmesine bağlıdır. Primler kendinden beklenen amacı gerçekleştirecek düzeyde belirlenmelidir. Yağlı tohumlu bitkilerin üretim alanlarının başka ürünlere kaymasını önlemek bakımından, üretim teşvik edilmelidir. Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde soya ürünlerinin ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin üst sınırları bellidir. Bu sınırlar, dış piyasa fiyatları ile üreticimizin rekabet edebilmesi için yüksek değildir. Bundan dolayı soyada özellikle üreticinin ürün pazarlama dönemi olan hasat ve sonrasında tarife dışı engellerle ithalat kesinlikle önlenmelidir. Dünya Ticaret Örgütü ile yapılan anlaşmalar gereği, yağlı tohum ve ham yağ ithalatındaki sınırlamayı kaldıran vergi oranlarının, ülkemiz lehine yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.” Organik tarım desteği alacaklar dikkat! Organik tarım desteklerinden yararlanacak çiftçilerin, 2015 yılına ilişkin OTBİS ve ÇKS'de yer alan bilgilere göre hak edişlerin gösterildiği belgeleri alma süresi 1 ay uzatıldı. Organik tarım desteklerinden yararlanacak çiftçilerin, 2015 yılına ilişkin Organik Tarım Bilgi Sistemi (OTBİS) ve Çiftçi Kayıt Sisteminde (ÇKS) yer alan bilgilere göre hak edişlerin gösterildi- ği belgeleri (icmal) alma süresi 1 ay uzatılarak, 15 Haziran 2015'e çekildi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Organik Tarım Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, organik tarım desteklerinden yararlanacak çiftçilerin ve ödemeye esas arazilerin, 2015 yılına ilişkin OTBİS ve ÇKS'de yer alan bilgilere göre hak edişlerin gösterildiği belgelerin alınması için 15 Mayıs 2015 olarak belirlenen süre 1 ay uzatıldı. Böylelikle OTBİS'de ve ÇKS'de 2015 üretim yılında kayıtlı olma şartı kesin icmallerin alınış tarihi 15 Haziran 2015'e ertelendi. 27 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi TZOB ailesinin acı kaybı Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nuri Şeyda Sorman geçirdiği kalp krizi sonucu yaşama veda etti. Sorman’ın cenazesi, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın da katıldığı törenle Manisa'da toprağa verildi. C enaze törenine TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Manisa Valisi Erdoğan Bektaş, AK Parti Manisa Milletvekilleri Recai Berber, Selçuk Özdağ, Muzaffer Yurttaş, CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün, Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi, Şehzadeler Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik, TFF İkinci Başkanvekili ve İcra Kurulu Üyesi Arif Koşar, İl Emniyet Müdürü Tayfur Erdal Ceren, AK Parti Manisa İl Başkanı Zülfikar Gürcan, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri katıldı. Bayraktar, Hatuniye Camii avlusunda basın mensuplarının soruları üzerine, uzun yıllar beraber görev yaptıkları Sor- man’ın çalışkan, dürüst kişiliğiyle dikkati çektiğini bildirdi. Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti:“Yakın çalışma arkadaşım, dostum Nuri Sorman kardeşimiz, bir çiftçi olarak doğdu, bir çiftçi olarak yaşadı ve tesadüfe bakın ki bir çiftçi olarak son nefesini tarlasında çalışırken verdi ve aramızdan ayrıldı. Bugün öyle bir tesadüf ki kendisini 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde toprağa veriyoruz. Hem Ziraat Odası hem Türkiye Ziraat Odaları Birliği hem de çiftçimizin hak ve menfaatlerinin korunmasına yönelik çok uzun yıllar verdiği emek ve mücadele asla unutulmayacaktır.” Sorman’ın cenazesi, Hatuniye Camii’nde öğle namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından Manisa Merkez Kırtık Mezarlığı’nda bulunan aile kabristanına defnedildi. Nuri Şeyda Sorman’nın özgeçmişi 10 Mayıs 2015 tarihinde yapılan TZOB 26. Genel Kurulu’nda yeniden Yönetim Kurulu’na seçilen Sorman, 27 yıl yaptığı Manisa Ziraat Odası Başkanlığı’nı sürdürürken, 1997 yılında TZOB Yönetim Kurulu’na seçildi. 1997-2003 tarihleri arasında TZOB Yönetim Kurulu üyeliği, 2003 yılından bu yana da TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili görevini yürüten Sorman, 1954 yılında Manisa’da doğdu. M. Nuri Şeyda Sorman, İşletme Fakültesi’ni bitirdi. Çeşitli kuruluşlarda yönetim kurulu üyelikleri yapan Sorman, Celal Bayar Üniversitesi Vakfı Başkanlığı görevinde bulundu. Manisa Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın yanı sıra 2007-2012 yılları arasında Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde de bulunan Sorman, Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM), Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Üyeliği ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği görevlerine devam ediyordu. Tarla ziraatı ile uğraşan Sorman, evli ve iki çocuk babasıydı. Küçükarslan Gaziemir’de İkinci el araç piyasanın önemli firmalarından Küçükarslan artık Gaziemir'de Birçok risk barındıran ikinci el araç alımlarında, müşterinin yaşadığı güven eksikliğini giderme hedefiyle yola çıkan Küçükarslan Gaziemir'de yeni şubesini açtı. 1982 yılından beri sektörde olan firma müşterilerine minumum risk, maksimum güven ile iki el araç sahibi yapıyor. İkinci el araçlardaki riskleri ortadan kaldırarak, müşterilerine güvenli alışverişin kapılarını açan Küçükarslan'ın www.kucukarslanikinciel.com adlı internet sitesinden de araçların detaylı özelliklerini görebilmek mümkün. Her marka ve model, ekspertizli, garantili ikinci el araçlarla ilgili detaylı bilgilere isterseniz Gaziemir şubesini ziyaret ederek, isterseniz de firmanın internet sitesini tıklayarak ulaşabilirsiniz. Küçükarslan bünyesi altında yapılan alım, satım ve takas işlemleri kalite ve şeffaflık prensibi ile gerçekleşiyor ve böylece aradığınız araca gönül rahatlığı ile ulaşabiliyorsunuz. 2. el araba alım satım piyasasının nabzını belirleyen firmalar arasında bulunan firma, müşteri memnuniyetini temel ilke olarak kabulederek müşterilerine ikinci elde birinci kaliteyi garanti ediyor. 28 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Çiftçi tabii afetlerden kurtulamıyor TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Çiftçimiz don riskine karşı ellerinden gelen tedbirleri alsalar da Nisan ayının üçüncü haftasındaki soğuklardan birçok meyve türü zarar gördü” T ürkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin, 20132014 üretim döneminde büyük zarar veren tabii afetlerden içinde bulunduğumuz 2014-2015 sezonunda da kurtulamadığını bildirerek, “Çiftçimiz don riskine karşı ellerinden gelen tedbirleri alsalar da Nisan ayındaki soğuklardan birçok meyve türü zarar gördü” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2014 yılı Mart ayı sonunda gerçekleşen don afetinin, bu yıl Mart ayı sonundan itibaren 5-6 Nisan ile 22-25 Nisan 2015 tarihlerinde meydana geldiğini belirtti. Çiftçilerin don riskine karşı ellerinden gelen tedbirleri almalarına rağmen birçok meyve ağacında don zararı olduğu bilgisini veren Bayraktar, bu yıl kış aylarının normal yıllara göre daha soğuk geçtiğini, aşırı yağışlar, sel, dolu, fırtına gibi afetlerin çiftçinin peşini bırakmadığını bildirdi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, her ne kadar bahar aylarının da soğuk geçmesiyle meyve ağaçlarında çiçeklenme daha geç olsa da meyve ağaçlarının, Nisan ayının üçüncü haftasında yağan kar ve düşük hava sıcaklıklarından çok olumsuz etkilendiğine dikkati çekti. Kayısı, üzüm başta olmak üzere birçok meyvede zarara neden oldu Geçen yıl Mart ayı sonunda gerçekleşen don afetinin kayısı ve fındık başta olmak üzere birçok meyvede zarara neden olduğunu, meyvelerde Türkiye rekoltesinin yüzde 6,2 azaldığını hatırlatan Bayraktar, şunları kaydetti: “Bu yıl da gerçekleşen don afeti, kayısı ve üzüm başta olmak üzere çeşitli meyvelere zarar verdi. Yine de çiçeklenmenin geç başlamış olması çiftçimiz için bir şanstır. Geçen yıl ki gibi erken çiçeklenme olsaydı, Nisan ayının üçüncü haftasında gerçekleşen don afetiyle kayıp çok fazla artacaktı. Don afetinin verdiği zararların tespit edilmesi amacıyla illerde hasar tespit komisyonları çalışmalarına başlamıştır. Ürünlerini tarım sigortası yaptıran üreticiler ise hasar ihbarlarını yaptı. Eksperlerin çalışmaları devam ediyor. Hasar tespit çalışmalarının tamamlanması ile meyvelerde rekolte kayıpları daha net ortaya çıkacak. Geçen yıl yaşanan don afeti sonrası üreticilerin kredi borçlarını ödeyememesi ile erteleme yapılmış, benzer karar bu yıl için de alınmıştı. Borç ertelemeleri, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’nin düşük faizli krediler dışındaki kredilerini ve diğer bankaların kredilerini de kapsamalıdır. Meyve üreticilerinin arka arkaya yaşanan afetten dolayı gelir kayıpları fazla oldu. Geçen yılın zararını kapatamayan üretici, bu yıl da beklediği rekolteyi alamayacak. Bu nedenle üreticilere maddi destek yapılarak arka arkaya yaşanan afetin etkileri azaltılmalıdır.” İl itibarıyla don hasarı Malatya’da kayısı, Isparta’da kiraz, kayısı, elma, ceviz ve erik, Manisa’da üzüm bağları, erik ve kiraz, Kayseri’de elma ve kayısı, Karaman’da elma, kayısı, kiraz, Niğde’de elma, kayısı ve kiraz, Bursa’da kiraz, armut, şeftali, elma ve erik, Kahramanmaraş’ta kayısı, Antalya Korkuteli’de meyve ağaçlarının dondan zarar gördüğünü belirten Bayraktar, illerdeki zararla ilgili şu bilgileri verdi: “Malatya: Kayısı erken çiçek açan meyve türü olması nedeniyle ilkbahar geç donlarından en fazla etkilenen meyvedir. Geçen yıl Mart ayı sonunda gerçekleşen don afetinden en fazla etkilenen kayısı, bu yılda dondan zarar gördü. Nisan ayı başlarında yaşanan dondan zarar gören kayısı ağaçları, 22-23 Nisan tarihlerinde de aşırı yağmur ve kar yağışı nedeniyle zararın boyutu artmıştır. Malatya İlinde 1200 rakımın altında yetiştirilen kayısı ağaçlarında önemli zarar oluşmuştur. İlin Kale, Battalgazi, Yazıhan, Akçadağ, Darende ve Hekimhan ilçelerinde rakıma bağlı olarak lokal değişmekle birlikte yüzde 60’a varan oranlarda zarar beklenmektedir. Hasar tespit çalışmalarının sonuçlanmasıyla kayısıda rekolte tespiti yapılabilecek. Isparta: Meyvecilikte ilk sıralarda olan Isparta İlinde 23-24 Nisan tarihlerinde hava sıcaklıklarının eksi 6 dereceye kadar düşmesiyle kiraz, kayısı, elma, ceviz, erik ağaçlarında önemli zarar beklenmektedir. Isparta Ziraat Odamızın da için yer aldığı hasar tespit komisyonunun yaptı- ğı ilk tespitlere göre Gelendost, Yalvaç, Senirkent, Uluborlu, Gönen ve Merkez ilçelerinde meyvelerde yüzde 70100’e varan oranlarda zarar beklenmektedir. Önemli kiraz üretim merkezi olan Uluborlu’daki kiraz ve kayısılarda ise yüzde100’e varan oranlarda zarar beklenmektedir. Yine Isparta genelinde en fazla üretilen elmalarda il genelinde yüzde 60-70’e varan oranlarda zarar beklenmektedir. Manisa: İlde Nisan ayı ilk günlerinde gerçekleşen don, başta üzüm bağları olmak üzere erik ve kirazlarda zarara neden oldu. 21-24 Nisan’da gerçekleşen don bağlarda ve meyvelerde zararın boyutunu artırdı. Bu yıl yaşanan don afeti, Saruhanlı ve Turgutlu İlçesi başta olmak üzere, Akhisar, Alaşehir, Sarıgöl, Ahmetli ve Salihli ilçelerinde bazı üzüm bağlarında yüzde 100’e varan oranlarda zarara neden oldu. Ayrıca, erik ve kirazda da yüzde 60’a varan oranlarda zarar bekleniyor. Kayseri: İlde 21-24 Nisan tarihlerinde hava sıcaklıklarının düşmesiyle kayısı ve elma ağaçları zarar gördü. Bahçelere göre değişmekle birlikte ilk tespitlere göre kayısı ağaçlarında yüzde 100’e varan oranlarda, elma ağaçlarında ise yüzde 80’e varan oranlarda zarar gördü. Kayseri ilinde elma ağaçlarının tomurcuk döneminde olması nedeniyle üreticiler sigorta yaptırsa bile tazminat alamayacaklar. Karaman: 23-24 Nisan günlerinde ilde eksi 8 dereceye kadar düşen hava sıcaklıkları sonucu elma bahçeleri başta olmak üzere kayısı, kiraz gibi meyve ağaçları zarar gördü. Elma ağaçlarının bir kısmı pembe tomurcuk döneminde iken bir kısmı çiçek açtı. Elma bahçelerini sigorta yaptıran üreticilerin pembe tomurcuk döneminde zarar görmesi nedeniyle tazminat alamayacaklar. Elma bahçelerinde yüzde 80’e varan oranda zarar bekleniyor. Niğde: İlde hava sıcaklıklarının eksilere düşmesi ile başta elma bahçeleri olmak üzere, kayısı, kiraz ürünlerinde zarar beklenmektedir. Bursa: 22-24 Nisan tarihlerinde hava sıcaklıklarının düşmesi ile gerçekleşen kırağı ilde kiraz, armut, şeftali, elma ve eriklerde zarar beklenmektedir. Kahramanmaraş: İlde 22 Nisan gecesi gerçekleşen düşük hava sıcaklıkları kayısı başta olmak üzere çeşitli meyvelere zarar verdi. Antalya: Korkuteli ilçesinde, 22-24 Nisan tarihlerinde, İlin Korkuteli ilçesinde düşen hava sıcaklıkları meyve ağaçlarında zarar beklenmektedir.” 29 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi DESTEKLER ARTTI Mandalar kıymete bindi Üzüm bağları don vurgununu atlatacak T ürkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu, ortalama 280 bin ton rekoltenin gerçekleştiği, 500 milyon dolar ihracat geliri elde ettiğimiz çekirdeksiz kuru üzüm üretim bölgeleri Manisa ve Denizli illerindeki bağ bölgelerinde 23 – 24 Nisan 2015 tarihlerinde yaşanan İlkbahar geç donu ile sarsıldı. Don sonrasında üzüm bağlarında boyutunu tespit etmek amacıyla Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Borsası, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, ve Alaşehir Ticaret Borsası işbirliğinde inceleme çalışmaları yapıldı. Ziraat Mühendislerinden oluşan uzmanlar grubu, Manisa Merkez, Saruhanlı, Akhisar, Gölmarmara, Turgutlu, Ahmetli, Salihli, Alaşehir ve Sarıgöl İlçelerinde incelemeler yaptı. Yapılan incelemelerde; bölgedeki ilçelerin birçoğunda yer alan bağlarda gelişme döneminde olan 15-20 cm uzunluğunda sürgünlerin don zararına uğradığı görüldü. Mayıs ayında yeni gelecek sürgünlerle üzüm bağlarındaki zararın boyutunun azalması bekleniyor. Don zararının boyutu ilçelere ve rakıma göre değişiyor.. Dondan zarar gören sürgünler yerine gelecek yeni sürgünlerin verim durumu araştırılacak.Konuya ilişkin açıklamalar yapan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Birol Ce- tahmin edilebilecektir. Şimdiden “toplam Türkiye çekirdeksiz kuru üzüm rekoltesinde yüzde şu kadar kayıp var” gibi bir rakam telaffuz etmek doğru olmaz. Gerçek durumu ancak Temmuz ayı başında yapılacak rekolte heyeti araştırması ortaya koyacaktır. Ayrıca, yaşanan don zararının önümüzdeki 2016 yılı mahsulüne bir zarar vermesi söz konusu değil.” “Spekülasyonlara meydan verilmesin” lep; “İki Ticaret Borsamızın ve Birliğimizin ziraat mühendislerinden oluşan bir uzman grubumuz Manisa'daki bağlarda ilk incelemelerini yaptılar. Bölgedeki hemen her ilçede ve hatta köyde bulunan bağlarımızın en az yarısında yüzde 10 ila yüzde 90 arasında değişen oranlarda zarara uğradığı gözlendi” dedi. Gözlem bağları seçildi Mayıs ayı içinde, yeni yaz sürgünlerinin meydana geleceği ve asmanın ihtiyaç duyduğu sürgünler ile yaprak alanının yeniden oluşacağını öngördüklerini anlatan Celep şöyle devam etti; “Yeni gelecek sürgünlerin salkım verme oranının az olacağı düşünüldüğünden gelecek sürgünlerden elde edilecek üzüm miktarını şu aşamada tahmin edebilmek zor. Bunun için zarar gören bölgelerde gözlem bağları seçildi. Seçilen bağlarda yeni gelen sürgün sayısı ve bu sürgünlerin üzerinde bulunan salkım sayılarının tespit edilmesi ile üzüm verim oranı önümüzdeki aylarda daha doğruya yakın şekilde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Manisa İl ve İlçe Müdürlükleri yetkilileri tarafından da ayrıca zarar tespit çalışmaları yürütüldüğü bilgisini veren Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, “7 ile 10 gün içinde hazırlanması beklenen bağ bölgeleri zarar tespit raporunun İl Müdürlüğü yetkililerince açıklanmasını bekliyoruz. Ülkemiz dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretim ve dış satımında lider ülkelerin başında geliyor. Ancak yurtdışı piyasalarda dalgalanmalara yol açmamak adına ihracatçı arkadaşlarımızın yetkili kurumlardan gelecek resmi açıklamalara itibar etmelerini ve spekülasyonlara meydan vermemeleri hepimizin faydasına olacaktır” dedi. Türkiye’de 2014/15 sezonunda 328 bin ton çekirdeksiz kuru üzüm rekoltesi gerçekleşeceği tahmin edilmişti. Türkiye, 2012-13 sezonunda 536 milyon dolar, 2013-14 sezonunda ise 460 milyon dolar çekirdeksiz kuru üzüm ihraç etmişti. Irkı tükenmekte olan hayvanlar arasında yer alan mandaların ırkının devam etmesi için Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nın dişi mandalara verdiği destek artınca mandalar kıymete bindi. Sulak alan fazla olmamasına rağmen Aydın hayvan pazarında dişi manda satışları başladı.Sütü, yoğurdu, kaymağı, peyniri ve lokumuyla meşhur mandalar, soyu tükenmekte olan hayvanlar arasında yer alınca Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı tohumlanacak aya gelen dişi mandalara 900 TL destek verdiği belirtildi. Bakanlığın verdiği bu destek manda üreticiliğini cazip hale getirirken, üreticilerin de mandaya yöneldiği belirtildi.Son desteklemelerle manda yetiştiriciliğinin oldukça cazip bir yatırım aracı haline geldiğini belirten hayvancılar, hayvan pazarlarında da dişi mandaların büyük rağbet gördüğünü belirttiler. Aydınlı celeplerden Hasan Yiğit, manda yetiştirciliğinin yoğun olduğu Afyon ve Çevre- si’nden manda yavrusu getirip satmaya başladıklarını belirterek, “Devlet dişi manda başına 900 TL’ye varan destek veriyor. Bunun yanında manda çiftçiliği kuracaklara da yüzde 50 hibe devlet desteği veriliyor. Hayvancılık yapmak isteyen girişimciler özellikle manda yetiştiriciliğine yönelirse daha çok para kazanacağına inanıyoruz. Bu nedenle pazarlarda manda satışına başladık.Mandaya olan rağbet bizim de işlerimizi yoğunlaştırdı” diye konuştu. Ayçiçeğinden elektrik üretilecek Türkiye'nin en önemli yağ bitkilerinden olan ayçiçeği, elektrik üretimine de katkıda bulunacak. Kırklareli'de kurulacak biyokütleye dayalı elektrik üretim santralinde odun ve ayçiçek sapları yakılarak elektrik üretilecek. Zeus Enerji, Kırklareli Organize Sanayi Bölgesi'nde (OSB) 12 megavat kurulu gücünde biyo kütleden elektrik enerjisi üretim santrali kuracak. Proje için hazırlanan tanıtım dosyasına göre, tesiste hammadde olarak kullanılması ve yakılarak enerji elde edilmesi planlanan toplam biyokütle miktarı yıllık yaklaşık 100 bin tonu buluyor. Bu kaynağın 91 bin tonluk kısmı orman ürünlerinden, 9 bin tonluk kısmı ise ayçiçek sapından sağlanacak. Tesiste, Kırklareli bölgesi ve çevre illerde orman ürünleri ve tarım ürünlerinin işlenmesinden ortaya çıkan biyokütle yaka- cak hammaddesi olarak kullanılacak.Atıkların yataklı reaktörde yakılmasıyla elde edilecek buharın, buhar tribününden geçirilmesiye elektrik enerjisi üretilecek. Elde edilecek elektrik enerjisi, Kırklareli OSB şebekesine verilecek. Projeyle şimdiye kadar değerlendirilmemiş, biyokütle olarak tanımlanan orman artıkları ve tarımsal nitelikli artıklar, elektrik enerjisine çevrilecek ve enerji piyasasına katma değer sağlanacak. Bölgedeki orman yoğunluğunun fazla olması, orman ürünlerinin işlenmesinden kaynaklanan biyokütle atıklarının fazlalığı ve mevcut sistemde değerlendirilmemesi bu bölgenin proje alanı olarak belirlenmesinde etkin rol oynadı.Proje kapsamında, inşaat aşamasında 15, işletme aşamasında ise 45 kişinin çalıştırılması planlanıyor. 30 köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr Smyrna Solar'dan, çiftçiye “bedava” elektrik çözümü Güneş ışınlarıyla enerji üretmesinin yanında istenilen yere taşınma özelliğiyle göz dolduran Smyrna Solar ürünleri, kırsalda elektrik sorunu yaşayan çiftçilere, gezici arıcılara ve yetiştiricilere büyük kolaylık sağlıyor K ırsal Kalkınmayı Destekleme Projesi çerçevesinde yüzde 50 hibe desteği de verilen ve günlük enerji ihtiyacını güneşten bedava karşılanmasını sağlayan mobil solar paketler, çiftçilerden büyük talep görüyor. Alt yapı hizmetlerinin bulunmadığı kırsal, dağlık bölgelerde hayvancılık yapanlar ile çobanlara ve gezici arıcılara, solar enerji olarak adlandırılan güneş enerjisinden elektrik üreten sistemin büyük kolaylık sağladığı ve yaşamlarını kolaylaştırdığı bildirildi. İzmir'de faaliyet gösteren Smyrna Solar Paket Güneş Enerji Sistemleri San. Tic.Şirketi, solar enerji konusunda yaptığı çalışmalar ve atılımlarla özellikle de çiftçiler ve yetiştiricilere sunduğu çözümlerle dikkat çekiyor.Şirket sahibi Ergun Sayın, 2002 yılında kurulan ve güneş enerjisinden sıcak su konusunda çalışmalar yapan firmalarının son dönemde, kırsalda yaşayan vatandaşların, elektriğin olmadığı yerde alternatif enerji olan güneş teknolojisinden yararlanmaları amacıyla güneş enerjisinden elektrik üretimi konusunda yoğunlaştığını anlattı. Sayın, amaçlarının, kullanıcıların enerji tüketim masraflarının azaltılmasının yanı sıra yaşam standartlarını arttırararak, temiz enerjiyi özendirmek olduğunu vurguladı. Kullanıma hazır ve seyyar olarak taşınabilen sistem sayesinde çobanlar ve gezici arıcıların cep telefonlarını, diz üstü bilgisayarını şarj edip radyo dinleyebildiğini ifade eden Sayın, sistem sayesinde elektriğin her türlü nimetinden yarar- Projelere verilen destekler giderek artıyor lanıldığını kaydetti. Ergun Sayın, güneş enerjisinden elektrik üreterek,özellikle kırsal, dağlık bölgelerde yaşayanların hayatlarını kolaylaştırmanın yanı sıra maliyetleri azaltmak ve verimliliği artırmak için yetiştirici birlikleri ile işbirliği içerisinde olduklarını vurguladı. Işığa ihtiyacınız olan her yerde yanınızda Şebeke elektriğine bağımlı olmadan istenilen her yerde kolay ve ekonomik şekilde aydınlatmak mümkün. Arı sezonunda kırsalda arıcıların işini kolaylaştıran mobil solarlar,güneş panelleri yardımıyla enerjiyi depolayıp bu sayede ampul, mini buzdolabı, televizyon veya bilgisayar çalıştırabildiği gibi cep telefonu da şarj edebiliyor. Seyyar çantalarla her yerde elektrik Ulaşımın olmadığı, kimsenin çıkamadığı yerlerde, meralarda yapılan küçükbaş hayvancılığın, çalışanlar açısından sıkıntılı olduğunu, insanların elektriğe, elektrik kullanımıyla sağlayabileceği birçok faydaya ihtiyaç duyduğunu anlatan Sayın, bunun da mobil solar (seyyar güneş enerji çantaları) enerji sistemleri ile mümkün olduğunu söyledi. “Sistemle dağın başına teknoloji götürüyoruz” diyen Sayın, sundukları paket sistemle şebekenin olmadığı yerlere elektik götürdüklerini ifade ederek, şunları kaydetti: “Zor şartlarda üretim yapan arıcı ve çiftçilerimiz, seyyar çanta sistemimizden edinerek, gelişen teknolojinin nimetlerinden faydalanıyor. Kırsalda altyapı hizmeti olmayan yerlerde, sistem sayesinde verimlilik ve ürünlerin de kalitesi artıyor.Zira güneş enerjisiyle sağlanan elektrik sayesinde ürünler soğutma tanklarında saklanma imkanına kavuşuyor ve ürünün iyi bir şekilde muhafaza edilerek tüketiciye kadar sağlıklı bir şekilde ulaşması sağlanıyor. Ayrıca işletmenin geceleri aydınlatması sağlanırken, televizyon, buzdolabı gibi elektrikli aletlerle yaşam daha kolay hale geliyor. Dolayısıyla aydınlatma için Afyonkarahisar Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hüseyin Arap, kentte Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı (KKYDP) 9. etap başvuruları kapsamında 39 projeye yaklaşık 24 Milyon TL hibe desteği yapılacağını kaydetti. Arap, yaptığı yazılı açıklamada, KKYDP 9. Etap başvurularının değerlendirilmesinin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nca sona erdiğini, projeye Afyonkarahisar’dan müracaatları gerçekleştirilmiş 39 projenin tamamının onaylandığını belirtti. Arap açıklamasında şu ifadelere yer verdi:”İlimizde her yıl Kır- rine ücretsiz kurulum eğitimi verdiklerini bildirdi. İhtiyaca göre geniş ürün yelpazesi sunduklarını da kaydeden Sayın, yüzde 100 Türk malı ürünlerin uzun ömürlü olduğunu ve sorunsuz kullanım sağladığını ifade etti. Hibe deteği de var kullanılan diğer alet ve edavatlara ihtiyaç kalmayacağından işletmenin maliyetleri de azalıyor” Yüzde 100 Türk malı Sistemin pratik olduğunu ve kullanıma hazır olarak teslim edildiğini anlatan Ergun Sayın,”Özellikle gezgin arıcılar, mevsime göre yer değiştiriyorlar. Ürünümüzün teknik kurulumu da çok basit. Alıp, taşıyıp kurabiliyorsunuz. Profesyonelliğe gerek yok” dedi. Ar-Ge çalışmalarına büyük önem verdiklerini dile getiren Sayın,üretimlerini müşteri memnuniyeti odaklı sürdürdüklerini söyledi. Tüm ürünlerin patentli olduğunun altını çizen Sayın, müşterile- sal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programına ilgi artarak devam etmektedir. Bu sayede yeni yatırımlar ve yeni istihdam alanları ilimize kazandırılmaktadır. Dokuzuncu etapta talep edilen hibe miktarının, 8 etabın toplamında verilmiş olan hibe miktarından fazla olması İlimizin yatırımlara olan ilgisini göstermiştir. Uygun bulunan 39 adet projenin toplam proje bedeli ortalama 50 Milyon TL olup, hibeye esas proje tutarı yaklaşık 48 milyon TL’dir. 39 proje için yatırımcılarımız tarafından talep edilen hibe miktarı yaklaşık 24 Milyon TL’dir. Dokuzuncu etaba kadar ilk Sistemi kullanan üretici sayısının her geçen gün arttığına işaret eden Sayın, Ar-Ge çalışmaları sonucunda üreticilere hitap edecek şekilde tasarımlarda bulunduklarını ve ihtiyaca göre farklı model ürettiklerine anlatarak, tamamen portatif olan ürünlerin istenilen yere taşınabildiğini söyledi. Kullanım alanları Konutlarda, işyerlerinde,yazlık evlerde,dağ evlerinde,kamplarda,arıcılıkta,balıkçılıkta,bahçe evlerinde,karavanlarda,bot ve teknelerde,orman kulübeleri ve gözetleme kulelerinde,ağıllarda,elektriğin olmadığı her yerde.. 8 etapta toplam 89 adet proje uygulanmış olup, bu projelerin toplam yatırım tutarı yaklaşık 45 Milyon TL ve verilen hibe miktarı 21,5 Milyon TL’dir. Onaylanmış olan 39 adet projenin, 3 adedi hayvansal orjinli gübre işleme paketleme ve depolama, 18 adedi bitkisel ürün işleme paketleme ve depolama, 5 adedi alternatif enerji kaynaklı sera, 6 adet çelik silo yatırımları, 2 adet soğuk hava deposu, 5 adedi de alternatif enerji üretim tesisleridir. Onaylanmış projelerle ilgili yatırımcılarımızın hibe sözleşmesi öncesinde il müdürlüğümüze müracaat etmeleri gerekmektedir.” 31 köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr Bilinçli tarım için yeni bir program geliştirildi Eskişehirli iki girişimci, zaman ve sudan tasarruf sağlayan, hangi ürünün nerede verimli olduğunu tespit edebilen “Sulama Yönetimi Programı”nı geliştirdi B ilinçli tarımı hedefleyen yeni bir programa imza atıldı. İki girişimci tarafından geliştirilen Sulama Yönetimi Programı (ProSu) adlı sistemin Türkiye’de ve dünyada benzeri olmadığı savunulurken, bu sistemle tarım alanında geleceğe dönük planlama yapılabileceği ifade edildi. Proje koordinatörü Cavit Çakır, ProSu’nun tarımsal üretimin gerçeklemesi için, su dağıtım sisteminin izin verdiği ölçüde esnek, güvenilir ve bitki su ihtiyacı hesaplamasına dayalı bir programın geliştirilmesine yönelik ihtiyacı karşılamak için hazırlandığını söyledi. Çakır, “Program mikro seviyedeki bitki su ihtiyacını hesaplayarak, ekilen bütün bitkilerin ihtiyaç duyduğu su miktarını belirliyor. Rezervuardaki su miktarına göre de ihtiyaç analizi yapıyor. Daha sonra sulama öncesi, sulama suyunun yeterli olup olmadığı hususunda uyarı veriyor. Sulama sistemi buna göre önceden ekim yönlendirmesi veya kısıtlı sulama planlaması yapıyor” dedi. “Ekilecek bitki seçiminde üreticiler yönlendiriliyor” “Program, çıkacak sorunları, sulama sezonu öncesinde çözme imkanı sunuyor” açıklamasını yapan Çakır, “Ayrıca bitki su ihtiyacı ‘Blaney-Cridle’ ve ‘Penmann’ yöntemleri ile ayrı ayrı hesaplanabiliyor. Ekim yapılacak bölgenin bitki çeşidini belirleyen etkenlerden en önemlisinin toprak olduğundan yola çıkarak, gerekli toprak analizi verilerinin girilmesiyle doğru gübre ve miktarı belirlenebi- liyor. Taban suyu kuyularından elde edilen verilerinin girilmesi ile de taban su seviyesi, toprak tuzluluğu ve toprak eğimi belirlenerek ekilecek bitki seçiminde üreticiler yönlendiriliyor” diye konuştu. lama) inşa edilerek işletmesi su kullanıcı örgütlerine devredildi. 17 bin 285 hektarı ise (30 adet sulama) bedeli karşılığında başka kurumlara inşa edildi. 478 bin 421 hektarı DSİ ile birlikte mülga KHGM ve İl Özel İdareleri’nce YAS Sulama Koo- peratifleri adına geliştirildi. Mevcut sulamalarda kanal tipleri hizmet ettikleri alana göre sınıflandırıldığında; sulamaların yüzde 39 klasik kanal, yüzde 44 kanalet ve yüzde 17 borulu şebekeden oluştuğu görülüyor." www.urgubleonardit.com “GAP Bölgesi’nde ekonomiye 198 milyon dolar katkı sağlanabilir” Cavit Çakır, söz konusu programın Türkiye genelinde kullanılması halinde sulama randımanının en az yüzde 10 oranında artacağını düşündüklerine dikkat çekti. Çakır, “Yalnızca GAP Bölgesi'nde sulama birlikleri tarafından işletilen sulamalarda sulama randımanı yüzde 43. Sulama birliklerince bir yılda kullanılan su miktarı 11 milyar 32 milyon metreküp. Türkiye genelinde 1 hektar alan için 4 bin 452 metreküp su harcanıyor. Bu durumda 247 bin 798 hektar alan ilave olarak sulanabilecek. Sulama alanlarından elde edilen net geliri ülke genelinde 800 dolar/hektar alırsak, sulama birlikleri sulama randımanının yüzde 10 puan artırılmasının yalnızca GAP Bölgesi’nde ekonomiye getireceği katkı yıllık 198 milyon dolar” açıklamasını yaptı. Küresel ısınmanın tüm dünyayı tehdit ettiği günümüzde suyun öneminin daha da açığa çıktığının altını çizen Çakır, özetle şu bilgileri verdi: “Türkiye’de işletmeye açılan toplam sulama tesisi sayısı 2 bin 320 adet, sulama alanı da net 2 milyon 847 bin 382 hektarı buluyor. Bunun 142 bin 740 hektarı (108 adet sulama) DSİ tarafından işletiliyor. 2 milyon 208 bin 936 hektarı (779 adet su- Türkiye Geneline Bayilikler Verilecektir * Sıvı Humik Asit 20 Lt * Torbalı granül 25 lt * Tonajlı dökme katı leonardit satışlarımız için bizi arayın * Kargo ile teslimat yapılmaktadır En iyi ORGANİK toprak düzenleyici; LEONARDİT • Bitki gelişimini güçlendirip hızlandırır • Toprağın verimliğini arttırır. • Uzun süre etkilidir.. Ürünlerde erkencilik sağlar. • Ürün kalitesinin arttırır. • Toprağın daha iyi havalanmasını sağlar. • Toprağın su geçirgenliğini arttırır. • Toprağın su tutma kapasitesini arttırır. • Toprak nemini korur. • Toprağın PH yapısını düzenler. Tarım Madencilik Ltd. Şti. 1710 Sokak No: 3 Kat: 3 Daire: 304 Karşıyaka / İzmir Tel: 0232 700 10 27 • GSM: 0532 722 86 33 32 HABER www.koykahvesi.com.tr Organik Tarımda yeni nesil gübre: LEONARDİT köy kahvesi yıl boyunca fosilleşmesiyle oluşan humik asitler; torf yataklarında, linyit katmanlarında, taze su kaynaklarında ve leonardit madeninde bulunuyor. İçeriğinde fulvik asit, karbon, makro ve mikro besin elementlerini barındıran bu doğa mucizesi, gerek toprak, gerekse bitkilerin ihtiyaç duyduğu yaşamsal besin maddeleri ve organik vitaminlerin en doğal yolla karşılanmasını sağlıyor. Karbon ve makro/mikro besin maddelerini içeren humik asit ve leonardit, toprağın havalanma, su tutma ve PH özelliklerini iyileştiriyor. Humik asitler toprağa uygulanabilmesinin yanında, bitkinin protein ve kuru madde biriktirme kapasitesini arttırmak amacıyla yapraktan da verilebiliyor. Yapraktan verilen humik asit, ürünün iri, dolgun, homojen görünümlü ve canlı renkte olmasını sağlıyor. Ayrıca organik madde içeriğindeki doğal antibiyotikler, bitkilerde enfeksiyon hastalıklarına karşı doğal bir korunma sağlıyor. Toprağın Tansiyonu PH derecesini düzenlemede etkili Toprak verimliliğini etkileyen diğer bir bileşen de, toprağın PH derecesi. İşlev olarak insandaki tansiyona benzeyen toprak PH’ının değeri, besin elementlerinin topraktaki hareketliliğini ve buna bağlı olarak bitkilere yarayışlılık durumunu tayin ediyor. Bu bağlamda, bitkilerin topraktan en iyi şekilde faydalandığı ideal PH değerleri 6,7-7,3 aralığındaki değerler oluyor. PH derecesi bu optimum sınırlardan aşağı ya da yukarı doğru saptıkça topraktaki mikroorganizma faaliyetleri de o ölçüde yavaşlıyor. Bu durumda besin elementleri toprağa sıkıca bağlanıp kilitlenerek bitkiler için alınamaz forma dönüştüğü gibi, verilen gübreden de etkin bir sonuç alınamıyor. Bu açıdan toprak PH’ını düzenleyen humik asit ve leonardit önem kazanıyor. D ünyada hızla artan nüfusun tarım sektöründe yarattığı en önemli ihtiyaç, birim alan verimlerini mümkün olan en yüksek seviyeye çıkarabilmek. Verimli ürünün verimli toprakla alınabileceği gerçeği tüm dünya ülkelerinin tarım gündeminde çoktan ilk sıraları alırken, toprağın verimlilik düzeyini ise topraktaki organik madde (humus) varlığı ve PH (reaksiyon) seviyesi belirliyor. Ülkemizde, tarım topraklarında organik madde seviyeleri tükenme noktasına kadar geldiğinden birim alan verimleri dünya ortalamasının oldukça altında seyrediyor. Humik asit ve leonardit gibi yardımcı ürünler kullanarak toprakta yeterli organik madde (humus) varlığını sağlamak, yüksek PH seviyelerini ise optimum sınırlara yaklaştırmak mümkün.Bu sayımızda, toprağı organik maddece zenginleştiren doğal yardımcılar humik asit ve leonarditin verime etkisini sayfalarımıza taşıdık. Doğanın organik eli İçerisinde barındırdığı zengin organik madde oranı ve ihtiva ettiği yüksek hümik ve fulvik asit oranı nedeniyle do- Üretici toprağını tanımalı Türkiye’de üreticilerin toprağa bilinçli yaklaşması ve ‘toprağını tanıyarak’ işe başlaması şart. Yüksek verim ve kârlılığa hazır bir toprak inşa etmenin sırrı ise, üretime başlamadan önce toprak analizi ile toprağın organik madde ve PH düzeyini net olarak ortaya koymak; gerekli humik asit ve leonardit kaynak larını üretim sürecine dâhil etmekte saklı. Leonardit nedir? ğal humus olarak nitelendirilen Leonardit, tarım sektörünün yeni nesil gübresi olarak lanse ediliyor. Bir anlamda doğal gübre olan ‘Leonardit’, ürünlerde yüzde 25-30 arası verim artışı sağlıyor.1 kilogram humus, 5 kilogram hayvan gübresine eşit oranda verim sağlıyor.Hayvansal ve bitkisel organizmaların milyonlarca Leonardit, yüksek oranda Humik Asitler ile karbon, makro ve mikro besin elementleri içeren, kömür düzeyine ulaşmamış tamamen doğal organik maddedir. Oluşumu milyonlarca yıl öncesi bitki ve hayvan kalıntılarının sıcaklık, nem, basınç, oksidasyon ve çok özel jeolojik şartlar gerektirdiğinden tabiatta nadir olarak bulunur ve kalitesi bölgeden bölgeye değişiklik gösterir. İçerdiği yüksek oranda humik asitlerden dolayı önemli bir ekonomik değere sahiptir. 33 HABER www.koykahvesi.com.tr Leonardit nerelerde kullanılır? yonlarla şirketin işletme tesisine getirilmesiyle üretim süreci başlıyor. Burada 4-6 ay arası beklemeye alınan ‘Leonardit’, önce elenip ayıklanıyor. Ayıklanan ‘Leonardit’, fırınlara verilerek 1-6 milimetre ebadında granül hale getirildiği gibi 0-3 ve 3-8 milimetre ebatlarında da hazırlanıyor. Leonardit bir gübre değil, toprak düzenleyici olup bitkiler için biyolojik çözücü ve biyolojik alıcı olarak görev yapıyor. Diğer organik ürünlerle karşılaştırıldığında Leonardit özellikle bitki gelişimini güçlendirip hızlandırır ve toprağın verimliğini arttırır. Leonardit’in bir başka avantajı ise uzun süre etkili olmasıdır. Çünkü hayvan gübresi, kompost yada torf gibi çabuk parçalanıp yok olmamaktadır. Üretici görüşü Leonarditin faydaları Verimi arttırır. Ürünlerde erkencilik sağlar. Ürün kalitesinin arttırır. Toprağın sıkılaşmasını önleyerek daha iyi havalanmasını sağlar. Toprağın su geçirgenliğini arttırır. Kumlu toprakların organik madde miktarını arttırır. Toprağın tüm katmanlarının sıcaklık değerini düzenler. Toprağın su tutma kapasitesini arttırır. Kuraklığa karşı su kayıplarını azaltarak toprak nemini korur. Toprak rengini koyulaştırdığı için güneş enerjisinden daha iyi yararlanmayı sağlar. Topraktaki yararlı mikroorganizma faaliyetlerinin artmasını sağlar. Toprağın PH yapısını düzenler. Toprağı nötralize eder.Hümik asit yüksek tuzlanma sonucu ortaya çıkan toksitlenmeleri düşürür. Topraktaki kireç içerisindeki karbondioksiti serbest duruma getirir. Toprakta karbonik aside dönüşen karbondioksit bitki tarafından alınamayan bazı mineralleri çözerek bitki tarafından alınmasını sağlar. Hümik asit toprakta bitkinin ihtiyacı olan N, P, K, Mg, Al ve Fe köy kahvesi besin maddelerini çözer, Fülvik asit ise bu besin maddelerinin başka yerlere tutunmasını engelleyerek bitkiye kazandırır. Suda çok hızlı çözülen besin maddelerini kök bölgesinde muhafaza eder, gerektiğinde bitki tarafından alınmasını sağlar. Toprakta yıkanan nitratın ekolojik zararları vardır. Nitrat yıkanmasını minimuma indirir. Toprağın iyon değişim kapasitesinin arttırarak bitkinin daha fazla besin maddesi alımını sağlar. Hümik asit biyokimyasal özelliği ile toprağın zararlı, kirletici ve zehirli maddelerden temiz- lenmesini sağlar. Topraktaki ağır metallerin çözülemez duruma getirerek bitki tarafından emilmesini önler. Çözülemez hale gelen ağır metaller zamanla dibe çökmesi sonucunda toprak temizlenir. Bitki bünyesindeki vitamin miktarının artmasını sağlar. Organik ürün yetiştirmenizi sağlar. Ürünü kullananlar sertifikasyon firmalarından organik belgesi almışlardır. Gübre maliyetinde ekonomik tasarruf sağlar. Üretim süreci Madenden çıkarılan ‘Leonardit’, kam- Tarlasında yonca ekimi yapan ve ‘Leonardit’ kullanan çiftçilerden Sait Ertaş, “1 dönümde 70 kilogram ‘Leonardit’ saçıyorum. Kullandığımız ‘Leonardit’ humusun verim durumu çok güzel, yüzde 20-25 oranında verim artışı görüyoruz. 8 defa hasat yapıyoruz. Diğer gübreleri de kullandım ama bu daha çok hoşuma gitti” dedi. Leonarditin yaygın olarak kullanıldığı başlıca alanlar şöyle; -Tarımda, organik toprak kondisyonlayıcısı olarak -Humik asit konsantresi (humat) üretiminde ana hammadde olarak -Derin sondajlarda, sondaj çamuru katkı maddesi olarak (viskozite kontrolunda yayıcı-itici ) -Toprağın ıslah edilmesinde. Sanayi artıklarının kirlettiği toprağın ve bunların oluşturduğu bataklıkların tümüyle temizlenmesinde. Buralardaki kötü kokuların giderilmesinde. -Zengin organik kolloidal mineraller içermesi nedeniyle, hayvan yemi katkı maddesi olarak -Hava ve su filtre sistemlerinde. Bunların dışında, Leonardit’in denizlerdeki petrol kirlenmeleri ile sulardaki radyoaktif kirlenmelerin temizlenmesinde ve insanlar için hazırlanan vitamin hapları ile ilaçlarda kullanılmasına yönelik çalışmalar sürdürülüyor. Leonarditin tarımda kullanımı Leonardit’in tarımda kullanımı esas olarak iki şekilde olur: Katı (granül yada Pelet) veya Leonardit’in ekstraksiyonu ile elde edilen humatları (sıvı veya toz) Katı (Granül veya Pelet ) Kullanım: Madenden çıkartılan Leonardit, kırılması, öğütülmesi, elenmesi, içerisindeki yabancı maddelerin temizlenmesi ve kurutulup suyunun alınması için bir dizi tesislerde, çeşitli ve uzun süreli işlemlerden geçirilir. Homojenizasyon işleminden de geçirildikten sonra torbalanıp tarlaya iletilen Leonardit (Toprağın, bitkinin ve Leonardit’in türü ve özelliklerine göre değişen oranlarda ) toprakla karıştırılır. Humat olarak (sıvı veya toz ) kullanım:Leonardit, potasyum hidroksit ile Reaktör adı verilen makinelerde kimyasal işleme sokularak ham sıvı humik asit elde edilir. Homojenizasyon ve filitrasyon işlemlerinden geçirilen sıvı humik asit şişelenip satılır. Yada konsantre işlemine tabi tutularak kurutulup toz haline getirilerek pekatlenip satışa sunulur. 34 köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr Leonardit madeni nedir? Dr. Selami İstanbulluoğlu (Maden Y. Mühendisi) Siamad Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti. L eonardit madeni son yıllarda gittikçe artan oranlarda tarımda kullanılmaya başlanılmıştır. Ancak, bir maden olarak yeterince tanınmamaktadır ve bazı başka madenlerle sıklıkla karıştırılmaktadır. Bu yazıda leonardit bir maden olarak tanıtılacaktır. Leonardit; alkali çözeltilerde kolayca çözünebilen, siyah veya koyu kahverengi renkte, parlak ve camsı görünüşlü yumuşak bir madendir. Linyit kömürünün milyonlarca yıl süren çok yavaş oksidasyonu ve kimyasal değişimi sonucu oluşmuştur. Bu gün Ülkemizde diğer madenlerle en fazla karıştırılan ve en fazla birbirinden çok farklı tanımlara sahip olan maden kuşkusuz leonardittir. Bazı kaynaklara göre leonardit linyit kömürüdür. Başka bazı kaynaklara göre ise; leonardit torfdur, gidyadır, yeşil renkli tatlı su çamurudur veya kimyasal işlemler sonucu elde edilmiş bir kimyasal maddedir. Bir başka deyişle, içeriğinde az veya çok hümik asit bulunan tüm maden veya maden benzeri kaynaklar leonardit olarak da adlandırılıyor gibi gözükmektedir. Gerçekte, leonardit yukarda sıralı olanların hiçbirisi değildir. Leonardit; oluşumu, jeolojisi, fiziksel ve kimyasal özellikleri ile diğerlerinin hepsinden farklı olan başka bir madendir. Leonardit madenini, ayırt edici özelliklerini ve karıştırıldığı diğer madenlerle farklarını anlayabilmek için önce leonardit madeninin oluşumunun incelenmesi gerekmektedir. Leonardit madeni şu şekilde oluşur: 1- Önce linyit kömürü oluşur. Oluşan linyit kömürü damarı yeryüzünün yüzlerce metre altındadır ve hava ile herhangi bir teması yoktur. 2- Çeşitli tektonik ve jeolojik etkilerle linyit kömürü damarının çok küçük bir kısmı yeryüzüne açılır. Böylece, linyit kömürünün yeryüzüne açılan yüzeyi hava ile temas etmeye başlar. 3- Linyit kömürü damarının hava ile temas eden yüzeyinde oksidasyon ve kimyasal değişim sonucu hümik asit molekülleri oluşmaya başlar. Bir başka deyişle, linyit madeni leonardit madenine dönüşmeye başlar. Bu leonardite dönüşme süreci milyonlarca yıl süren bir çeşit çok yavaş bir yanmadır. Ancak, etkili olduğu uzaklık oksijenin erişebildiği mesafe ile sınırlıdır. Özetlemek gerekirse; leonardit madeni linyit kömürü damarının hava ile temas eden yüzeyinin kimyasal değişime uğramasıyla oluşur. Medyada arada bir çıkan “Ülkemizde milyonlarca ton leonardit bulundu” haberlerinin aksine, leonardit madeni rezervleri Ülkemizde ve Dünya’da çok çok azdır. Bunun nedenleri; birincisi, yüz milyonlarca ton rezerve sahip ve yüz bin dekarlık bir araziyi kaplamış olan bir linyit kömürü damarında sadece birkaç yüz veya birkaç bin metrelik bir damar yüzeyi yeryüzüne açılabilmektedir. İkincisi ise; oksijen linyit kömürünün yeryüzüne açılan yüzeyinden itibaren en fazla 30-35 metre derinliklerine kadar nüfus edebil- mektedir ve leonardit oluşumu sadece bu 30-35 metrelik dilimde olabilmektedir. Sonuç olarak, yüz milyonlarca ton rezerve sahip bir linyit kömürü damarının sadece birkaç yüz veya birkaç bin tonu leonardit madenine dönüşebilmektedir. Bu durumda, Türkiye toplam leonardit madeni rezervlerinin birkaç yüz bin tonu geçemeyeceği ortaya çıkmaktadır. Bu rezerv leonarditin sıklıkla karıştırıldığı diğer madenlerin rezervleri ile karşılaştırılacak olursa; Türkiye’nin toplam linyit rezervi 10 milyar ton, toplam turba (torf) rezervi 200 milyon ton ve Elbistan’daki toplam gidya rezervi ise 1,8 milyar tondur. Leonardit madeninin oluşması sürecindeki oksidasyon (yanma) madenin molekül bağlarını zayıflatır ve yoğunluğu azaltır. Sonuç olarak, leonardit yumuşak bir madendir ve yoğunluğu düşüktür. Linyit kömürünün sertlik derecesi 2 - 2,5 arasındadır ve ortalama yoğunluğu 1,45 gr/cm3’dür. Leonarditin ise sertlik derecesi 1’dir ve yoğunluğu 0,70 - 0,80 gr/cm3 arasındadır. Leonardit madeni çok iyi bir su tutucu olduğu için nem oranı oluştuğu linyit kömüründen daha yüksektir. Orijinal leonardit madeni %35-%50 arası nem içerir. Leonardit yüksek oranlarda hümik asitler içermesi nedeniyle asidik bir madendir ve pH değeri 3 ile 5 arasındadır. Karıştırıldığı diğer madenlerin pH değerlerine gelince; linyit kömürünün pH’ı 6 ile 8 arasında, torfun pH’ı 5,5 ile 6,5 arasında ve gidyanın pH’ı 6,5 ile 8 arasındadır. Leonarditin hümik asit oranı ile pH değeri ve yoğunluğu arasında anlamlı bir bağlantı vardır. Hümik asit oranı fazlalaştıkça pH değeri ve yoğunluğu azalır. Leonardit madeni içerdiği yüksek oranlardaki hümik asitlerden dolayı ekonomik bir değere sahiptir. Bu nedenle leonarditin en ayırt edici temel özelliği içerisindeki hümik asitlerin oranıdır. Bu konuda Dünya genelinde kabul edilmiş bir “en düşük oran” henüz yoktur. Türkiye’de ise, Tarım Bakanlığı’nın ilgili yönetmeliğinde tarımda kullanılacak leonardit madeninin en az %40 oranında hümik asitler içermesi şart koşulmaktadır. Bana göre işte bu belirsizlikler, yani Dünya genelinde bir “en düşük oranın” henüz olmaması ve Tarım Bakanlığı’nın en düşük oranı %40 olarak göstermesi, linyit kömürünün, gidyanın ve torfun kolayca leonardit madeni ile karıştırılmasına ve leonardit madeni olarak kabul edilmelerine neden olmaktadır. Çünkü, orijinal bazda %60 nem ve %16 hümik asitler içeren bir gidya madeni kuru bazda %40 hümik asitler içereceği için, bambaşka bir maden olmasına rağmen, hatta organik kökenli bile olmamasına rağmen, leonardit madeni olarak kabul edilecektir. Ülkemizdeki 20 farklı leonardit madeninden numuneler alındı ve bunların hümik asit oranları, pH değerleri ve yoğunlukları ölçüldü. Bulunan sonuçlar birlikte değerlendirildi. Yaptığım değerlendirmeler sonucu, bir madenin leonardit madeni olarak kabul edilebilmesi için içerisindeki hümik asitlerin oranının kuru bazda en az %65 ile %70 arasında olması gerektiği bulunmuştur. Ayrıca, leonardit madeni tanımlanırken linyit kömürünün kimyasal değişiklik geçirmesi ile oluşmuş olması şartının bulunması ve en düşük hümik asit oranı ile birlikte pH değeri, yoğunluk, karbon ve oksijen oranları gibi değerlerinin de belirtilmesi gerekmektedir. Üretici ve tüketiciden “Köy tavuğu” projesine tam not Altınordu Ziraat Odası Başkanı Uğur Cörüt, ‘Serbest Sistem Köy Tavuğu’ projesinin her geçen gün geliştiğini, bu proje ile üretilen yumurtalarında İstanbul ve Ankara’da yoğun ilgi gördüğünü söyledi. Serbest Sistem Köy Tavuğu projesinin fındığa ek gelir olacak bir uygulama olduğunu ifade eden Uğur Cörüt, “Altınordu Ziraat Odası, DOKAP, Ordu İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile Ordu Üniversitesi ile ortaklaşa yapılan ‘Serbest Sistem Köy Tavuğu’ projesi devam ediyor. Pilot olarak 50 kümes oluşturduk bu kümeslerde üretilen yumurtaları Altınordu Ziraat Odamız alarak İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok ile pazarlanmasını sağlıyoruz. Bu projeden yararlanmak isteyen ve ‘Serbest Sistem Köy Tavuğu’ projesini hayata geçirmek isteyen üreticilerimizde bizim oluşturduğumuz yapılardan örnek alarak bu işe girebilirler. Bu anlamda da fındığa ek gelir olması açısından vatandaşlarımızdan talepler var. Biz onlara yalnızca teknik anlamda yardımcı olabiliriz. Ancak belli bir seviyeye gelene kadar, sistem oturana kadar biz onların yumurtalarını alıp pazarlanmasını sağlayabiliriz” dedi. Köy Tavuğu projesi ile üretilen yumurtaların İstanbul’da ve Ankara’da birçok markette satıldığını ve olumlu tepkiler aldığını aktaran Cörüt, “Köy tavuğu projesi ile üretilen yumurtalardan üreticiler ve tüketiciler çok memnun. Ankara ve İstanbul’da birçok markette satıldığını ve oldukça da fazla rağbet olduğunu gördük. Yumurtanın tane fiyatı perakende 50 kuruş, toptan sattığımızda 45 kuruş. Bu bakımdan fiyatların da uygun olması üreticiye ve tüketiciye olumlu yansıyor. Elbette olumsuzluklar da oluşuyor. Bunların başında üreticilerin her şeyi Ziraat Odası’ndan beklemesinden kaynaklanıyor. Bunun da üstesinden gelmeye çalışıyoruz” diye konuştu. 35 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi TARIMDA SULAMAYA DESTEK Hayvancılığın olmazsa olmazı “arpa silajı” Hayvancılığı ile 'küçük Hollanda' olarak adlandırılan Ödemiş Ovası'nda, hayvancıların alternatif ürünü arpa silajı sezonu başladı Y ılda iki kez yetiştirilen mısır silajlarının arasına denk gelen arpa silajı, İzmir'in Ödemiş ilçesindeki hayvancıların bahar mevsiminde imdadına yetişiyor. Bir yıl önce yapılan mısır silajları ile kış mevsimini geçiren hayvancılar, bahar döneminde yeni ürün yetiştirinceye kadar kış aylarında ektiği arpayı bugünlerde ister silaj yapıyor isterse de kurutarak balyalama ile saman yerine kullanıyor. Maliyetinin mısır silajına göre ucuz olduğu arpa silajı, hayvanlara yararı ve sütte verimliliği ile de ön plana çıkan ürünler arasında yerini alıyor. Bir dönümde en az 6 ton ürün veren arpa silajının dönümü 400 TL ile 600 TL’ye satılıyor. Hayvancılık revaçta Hayvancı Mustafa Köşktepe, Ödemiş'te son 10 yılda tarım ürünlerinin para etmemesi, pamuğun, tütünün, susamın, çavdarın, karpuzun, biberin bitirilmesi bunun yanında geçtiğimiz yıllar içinde patatesin de para etmemesinden dolayı birçok çiftçinin hayvancılığa geçiş yaptığına işaret ederek,, şunları kaydetti:”Aslında birinci sınıf tarım arazisi olan Ödemiş Ovası'nda hayvancılığın yapılması tarlalara sadece mısır, şalgam, arpa ekilmesi ne kadar mantıklı bilemiyorum. Ancak çiftçi çaresizliğinden ve çıkış yolu aramasından dolayı hayvancılığa yöneldi. Çiftçi bir ilçe olduğumuz içinde hayvancılığımız bir anda aşırı büyüdü ve Ödemiş’e ‘küçük Hollanda’ denilmeye başlandı.” “Ödemiş’te mısır silajı olmasa hayvancılık mümkün değil yapılamaz” diyen Köşktepe, mısır silajının hayvancılığın ana yem maddesi olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:”Mısır, Nisan ayında ekiliyor, Ağustos ayın- da silajı yapılıyor. Bazı hayvancılarımız Ağustos'ta yeniden mısır ekiyor. Kasım ayında ikinci mısırı silaj ederek hasat etmiş oluyor. Ancak bu silajlar bir sene sonraki Ağustos ayına kadar birçok çiftlikte yetersiz kalıyor.” Kaba yem sorununa çözüm Hayvancıların özellikle bahar döneminde kaba yem problemi çektiğini anlatan Köşktepe, şöyle devam etti: “Burada devreye arpa silajı giriyor. Eskiden hayvancılığın aile hayvancılığı olduğu dönemde arpa ekilir, kurutulur ve hayvana kaba kuru yem olarak zaman zaman verildi. Ancak şimdi hayvan sayısının artması ile mısır silajından sonra en popüler gıda maddelerinden biri de arpa silajı oldu. Arpa, Kasım ayında ekildikten sonra kış boyunca yağmurlar ile kendisini yetiştiriyor. Bugün gidin tüm çiftliklere bakın mısır silajı ya bitmiş ya da bitmek üzeredir. İşte böyle bir zamanda arpa silajı hasadı yapılıyor ve mısırın silajının yerini dolduruyor.” Süt verimini artırıyor Arpanın dönümde masrafının 250 TL olduğunu ve dönümde 6 ton silaj alındığını ifade eden Köşktepe, “Almak istediğimiz de arpanın verimliliğine göre dönümü 400 TL ile 600 TL arasında alıcısını buluyor. Arpa silajı aynı zamanda bahar mevsiminde hayvana yarıyor, hayvanın gelişimine katkı sunuyor. Süt hayvancılığında bildiğiniz gibi bahar döneminde süt verimliliği artar. Ancak arpa silajı tüketen hayvanın sütü daha verimli olur. Bu ova bu kadar verimli olmasa bu kadar dar alanlarda bu kadar hayvan mümkün değil bakılamaz.” Projeni hazırla yüzde 50 hibeden yararlan Bireysel sulama makine ve ekipman alımlarına hibe desteği verileceği bildirildi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nca uygulanmakta olan Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı (KKYDP) çerçevesinde; tarımsal faaliyetler için geliştirilen modern basınçlı bireysel sulama makine ve ekipmanlarının üreticiler tarafından kullanımını yaygınlaştırarak; daha kaliteli ve pazar isteklerine uygun üretim yapılmasını sağlamak, iş gücünü azaltmak ve üretim maliyetlerini düşürerek üreticilerin gelir düzeyinin yükseltilmesi için bireysel sulama makine ve ekipman satın alımlarının desteklenmesine ilişkin usul ve esasları belirleyen tebliğ 3 Mayıs 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Program kapsamında, tarla içi damla, yağmurlama ve mikro yağmurlama sulama sistemi kurulması, Lineer, Center Pivot ve Tambur- lu sistem yağmurlama sulama makinesi alınması ile Güneş Enerjili sulama sistemleri kurulması yatırımları destekleniyor. Yapılan açıklamada, yüzde 50 hibe desteği ödemesinden çiftçilerin ve tüzel kişiliklerin yararlanabileceğini belirtildi. Hibe programından yararlanmak isteyen yatırımcıların başvurularını bakanlık veri tabanına girerek, uygulama rehberinde belirtilen başvuru belgeleri ile birlikte en geç 1 Temmuz 2015 tarihi mesai bitimine kadar yapmaları gerektiğini kaydedildi. Bireysel Sulama Makine ve Ekipman Alımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında 7 yatırım konusuna yüzde 50 hibe desteği verileceği belirtilerek, “Hibeye esas tutar gerçek kişiler için 100.000 TL, tüzel kişiler için 200.000 TL’dir. Mal alım bedellerinin, bu miktarları aşması durumunda aşan kısım yatırımcı tarafından ayni katkı olarak karşılanır” denildi. Programın Yatırım Konuları “Tarla içi damla sulama sistemi kurulması, Tarla içi yağmurlama sulama sistemi kurulması, , Tarla içi mikro yağmurlama sulama sistemi kurulması Lineer sistem yağmurlama sulama makinesi alınması, Center pivot sistem yağmurlama sulama makinesi alınması, Tamburlu sistem yağmurlama sulama makinesi alınması Güneş enerjili sulama sistemleri kurulması. “ Yatırımcılar bu konulardan bir tanesi için başvuruda anbulunabilecekler. Başvurular İl Gıda, Tarım ve Hayv imi şmes sözle hibe cılık Müdürlüklerine yapılacak olup n lerini ürlük Müd İl r, zalamaya hak kazanan yatırımcıla r. web sitesinde ilan edilecekti 36 köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr İnciri bekleyen tehlike Prof. Dr. Harun Uysal Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi S adece incir mi, Türkiye’de birçok tarım ürünü küresel iklim değişikliğinin tehditi altında. Geçen yıl Türkiye çapında kayısı, fındık, üzüm gibi ürünlerde yaşanan verim ve kalite kayıpları bize bunu fazlasıyla gösterdi zaten. Bu yazıda inciri bekleyen tehlikeden bahsedeceğim. Aslında buna benzer bir yazıyı 4 Eylül’de, tam da incirin toplandığı dönemde, Milliyet Ege’deki köşemde yazmıştım. Ancak geçenlerde bir televizyon kanalının ana haberinde bu konunun işlendiğini görünce ve benim yazdıklarımın tekrarlandığı- nı duyunca, bu konuda incir üreticisinin yüreğini rahatlatacak bir çalışmanın yapılmadığını gördüm. Dolayısıyla incir ağaçlarının yapraklanmaya başladığı bu günlerde böyle bir yazıyı kaleme almayı uygun buldum. İncir neden önemli? Dünya incir üretiminin yüzde 6o’ını, ihracatının da 75’ini tek başına karşılayan Türkiye, incir üretimi ve ihracatı konusunda aslında rakipsiz. İncir en çok Aydın sonra da İzmir’de üretiliyor. 258 yerleşim biriminde 20 bin ailenin geçim kaynağını oluşturuyor. Yani yaklaşık 100 bin kişiyi ilgilendiren bir sektör. Üretilen incirin yaklaşık yüze 15’i iç piyasada tüketilirken, geri kalan yüzde 85’i ihraç ediliyor. Yani önemli oranda döviz girdisi sağlayan bir sektör. Geçen yıl ilk başlarda incirde rekolte iyiydi ancak kalite iyi değildi. Sonradan rekolte de düştü. Üretici en çok yaprak dökülmesinden, incirin lekelenmesinden ve içinin boşalmasından şikayet etti. Üreticiler ve Tariş yetkilileri bunun aşırı sıcaklıklar, hastalık ve zararlılardan kaynaklanabileceğini… …ama kendilerince en önemli sebebin, jeotermal yatırımlarının artması nedeniyle bölgedeki nem oranının yükselmesi olduğunu… …yine bu nedenle yer altındaki kükürdün açığa çıktığını ve bu kükürdün asit yağmuru şeklinde inciri olumsuz etkilediğini söylediler. Bir de bölgede kurulan yeni barajlar var tabii ki. Bunlar da bölgenin iklimini değiştiriyorlar. Barajlardaki su buharlaşıyor ve nem olarak geri dönüyor. Bu da olgunlaştıktan sonra hiç nem istemeyen inciri lekeleyerek kalitesini bozuyor. Bütün bu olumsuzlukların üzerine geçen yıl incir ağaçlarındaki sürgünlerde fazla miktarda olan meyvelerin birbirleriyle temas etmesi, ilek (incir daha küçükken ağaçlara asılan ve dölleme vazifesi gören erkek incir) asma döneminden sonra birçok meyvenin doğması da kalite kaybına sebep olmuştu. İncirden geçinen yüz bin kişi şaşkındı. Konuştuğum incir üreticileri hayat- larında böyle bir şey görmediklerini söylüyorlardı. Önümüzdeki incir döneminde de, üretim şartları değişmedikçe, köylülerin ayni sıkıntıyı yaşayacakları belli. Zaten son günlerde konunun tekrar ele alınması da bunu gösteriyor. Aslında bütün bunların sebebi küresel iklim değişikliği. Bundan sonra Türkiye tarımında böyle sahnelerle çok karşılaşacağız. İklim değişikliği sonucu oluşan… …aşırı yağışların neden olduğu seller, aşırı sıcaklıklar, değişik hastalıklar önünüzdeki yıllarda tarım ürünlerini daha fazla etkileyecek. Türkiye’nin tahıl, fındık, pamuk, üzüm ve incir üretimi azalacak. Burada önemli olan bu olumsuzlukların, küresel iklim değişikliğinden kaynaklandığının köylülere ne hızla anlatılacağı. Şayet bunun üzerine gidilmeyip de, ürün deseni küresel ısınmaya göre ayarlanmazsa… …bundan böyle Türkiye kaliteli incir üretemeyeceği gibi incirdeki dünya egemenliğini de yitirecek. İzmir’e 88 milyon 771 bin 241 liralık hibe desteği Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında 144 proje için İzmir’e 88 milyon 771 bin 241 liralık hibe desteğinde bulunacak.Hibe sözleşmesi imza töreninde konuşan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na tam destek veriyor, İzmir’i organik tarım ve ihracat üssü yapalım diyorum” dedi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kırsal alanda yaşayanların gelir düzeyini yükseltmek amacıyla 2006 yılında Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı’nı başlattı. Dokuz yıldır tarımsal sanayi geliştirerek kırsalda yaşayanlara yeni iş olanağı sunan program kapsamında hibe desteğinden faydalanmak üzere bu yıl İzmir’den 198 girişimci proje başvurusunda bulundu.Yapılan değerlendirmeler sonucunda Bakanlık, toplam 186 milyon 661 bin 80 lira değerindeki 144 projeyi kabul etti. Bin 432 kişiye iş imkanı sunacak 144 proje için İzmir’e Bakanlık tarafından karşılıksız olarak 88 milyon 771 bin 241 lira ödeme yapılacak. Hibe desteği almaya hak kazanan proje sahipleri ile Orman ve Su İşleri Bakanı Vey- sel Eroğlu’nun da katıldığı törenle hibe sözleşmesi imzalandı. İmza törenine İzmir Valisi Mustafa Toprak, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Güldal ve pro- je sahipleri katıldı.Programda konuşan Bakan Eroğlu, kırsal kalkınma için hibe desteklerinin arttığına işaret ederek, şunları kaydetti: “Tarım sektörünü daha ileri noktalara ta- şımak elzemdir. Geçmişte komik destekler vardı. Bu yıl 13 milyar TL bir destek verilecek. Bu cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir destek. Bu sizlere verdiğimiz önemin açık seçik bir göstergesidir. İzmir’de çok hızlı çalışacağız. Organik tarım çok para ediyor. Bütün dünyada organik tarıma yöneliş var. Normalde bir ürün 1 lira ise organik olduğu zaman bunu 5 liraya satıyorsunuz. Bizim bu bölgeler organik tarım açısından fevkalade uygun. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na tam destek veriyor, ‘İzmir’i organik tarım ve ihracat üssü yapalım’ diyorum. Alt yapı mevcut. Bu konuda her türlü desteği vereceğiz.” Program kapsamında 2006 yılından bu yana tamamlanan 160 proje için İzmir’e 80 milyon 296 bin 617,07 TL yatırım yapıldı. 2 bin 236 kişiye istihdam sağlanan tesislere yaklaşık 37 milyon hibe desteği verildi. Ayrıca 3 bin 274 adet makine ve ekipman alımı desteği ile birlikte İzmir’e bugüne kadar yaklaşık 55 milyon TL hibe desteği verildi. 37 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi ve içinden gelen talepler çerçevesinde üretilecek ürünler ve üretim deseni konusunda üreticilere yol göstermeniz.” İç pazar büyütülmeli Türkiye’nin organik tarıma geçiş anlamında potansiyelini değerlendiremediğine dikkat çeken Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Altındişli, “Dünyadaki üretim miktarı ve üretim alanı anlamındaki gelişmenin gerisinde kalıyoruz. Üretilen 100 birim ürünün 75'i ihracata, 25'i iç piyasaya sunuluyor. İç piyasada alınması gereken uzun bir yol var. Manisa ağırlıklı olmak üzere, Denizli, İzmir ve Gediz nehri etrafında yoğunlaşan çekirdeksiz üzüm üretimi bölgenin nemli havası nedeniyle etkileniyor. Üreticiler ortaya çıkabilen zararlı ve hastalıklarla mücadele konusunda yeterince bilinçli olmadıkları için zirai ilaçları gereksiz yere ve tavsiye edilen dozun üzerinde kullanabiliyor. Bu nedenle ihraç edilen partilerde kalıntı sorunu yaşanabiliyor. Öncelikle üreticilerin organik tarıma veya en azından iyi tarım uygulamalarına geçiş konusunda özendirilmeleri gerekiyor” dedi. Kuru üzümde organik tarım seferberliği M anisa'da çekirdeksiz kuru üzümde konvansiyonel değil, organik tarımsal üretime ağırlık verilmesi kararı alındı. Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, Manisa Valisi Erdoğan Bektaş ve beraberindeki heyeti ağırladı.Toplantıda konuşan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Birol Celep, çekirdeksiz kuru üzümde Türkiye’nin dünya üretiminde yüzde 30-35 düzeyinde payla lider konumda olduğunu belirterek, “Dünya ticaretinde ise açık ara öndeyiz. Yıllık ihracatımız 500 milyon doları aşıyor. Ancak, üretimde bilinçsizlik ve eğitim yetersizliği nedeniyle maalesef zaman zaman ilaç kalıntısı sorunu yaşıyoruz. Üreticilerimizin iyi tarım ve hatta organik tarım pratiklerine yönlendirilmeleri, üründe kalıntı bırakmayan kültürel uygulamaların kamu tarafından özendirilmesi, ilaç bayileri ile zirai ilaç satışlarının yakından kontrol ve denetimi, ürününde kalıntı çıkan üreticilere ise yaptırım uygulanması başlıca beklentilerimiz arasında. Sektördeki tüm paydaşlar olarak elimizi taşın altına Çekirdeksiz kuru üzümün, Türkiye’deki en büyük üreticisi konumundaki Manisa’da organik üretim için kollar sıvandı koyarak sorumluluk bilinci ile hareket etmeliyiz” dedi. “Tamamen organik tarıma geçmeyi hedefliyoruz” Manisa genelinde tüm tarımsal ürünlerde organik tarıma geçmeyi hedeflediklerini dile getiren Manisa Valisi Erdoğan Bektaş ise, Gediz nehrindeki kirliliği yüzde 60-65 oranında azaltmak için Manisa ve ilçelerindeki sanayi bölge ve tesislerinde arıtma tesisleri kurulması yönündeki projeyi hayata geçirdiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:” Esas sorun kontrolsüz ilaç ve gübre kullanımı. İyi tarım uygulaması soruna çare olamaz, hedef organik tarıma geçiş olmalı. Ülkemizde organik tarımsal üretim ihracat odaklı gelişmiş. İç piyasada maalesef sistem işlemiyor, organizasyon yetersiz, üretici ve tüketicide kafa karışıklığı var. Tüketicide de organik ürüne karşı bir kuşku söz konu- su. Sertifika olsa da yeterli güven ortamı oluşmamış.” Manisa'daki vahşi sulamaya ve yer altı sularının verimsiz kullanımına son verilmesi gerektiğini söyleyen Bektaş, şöyle devam etti:”Damlama sulamayı içeren verimli su yönetimine bir an evvel geçilmeli. Manisa tarımı sadece çekirdeksiz kuru üzümden oluşmuyor. Zeytin, domates ve diğer pek çok sebze meyve türlerinin tarımı yapılıyor. Geniş bir ürün desenimiz var. Önümüzdeki yıllarda, Manisa'da organiğe geçişi sağlayınca dünyanın en büyük organik fuarı özelliğindeki Biofach’ın benzeri bir fuarı burada yapmayı planlıyoruz. Ayrıca Manisa’daki organik tarım saha haritasını çıkarıyoruz. Yıldan yıla haritadaki noktacıkları büyüteceğiz ve zamanla organik üretim yapılan alanların çoğunluğa geçtiğini göreceğiz. Sektör temsilcileri olarak sizlerden beklentimiz, kuru üzüm dışındaki ürünlerde yurtdışından Organik ürün bazen karaborsaya düşüyor Kimi yıllar organik bandırılmamış kuru üzüm bulmakta zorlandıklarını, bu yıl da bu tip üzümün karaborsaya düştüğünü dile getiren Kuru Meyve ve Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Osman Öz ise, “Alıcılardan işlenmemiş ürün ithal edip, işleyip paketledikten sonra ihracat yapılması yönünde talepler alıyoruz. Türkiye’deki tarımsal arazi yapısının küçük ve parçalı olması organiğe geçişi ve verimliliği önlüyor. Serpinti yoluyla ilaç bulaşması riski nedeniyle organik bağcılığın konvansiyonel tarım alanlarından bağımsız pilot alanlarda başlatılarak yaygınlaştırılması lazım. Bağcılıkta organiğe geçiş nispeten zor. Yeni büyük yatırımcılar, geniş hazine veya özel arazi alımı yoluna giderek geniş ölçekli tarımsal üretime geçiyor. Organik üretim için öncelikle sözleşmeli organik tarım yoluyla büyük üreticilerden başlanmalı” diye konuştu. TARİŞ Üzüm Kooperatifleri Birliği Genel Müdürü Yurtcan Biryol, uzun yıllar önce TARİŞ olarak bir organik bağcılık yatırımına giriştiklerini, ancak üst üste birkaç yıl yaşadıkları olumsuzluklar nedeniyle devam ettiremediklerini söyledi. Kalıntı sorunun çözümü için ise üreticilerin bilinçlendirilmesi ve zirai ilaç ticareti ve kullanımı alanında reçete uygulaması ile sıkı kontrol ve denetim yapılması gerektiğini, ülkemizde üretilen çekirdeksiz kuru üzümün ancak yüzde 2'sinin organik olduğunu ifade etti. Manisa Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürü Hasan Çebi de, Manisa'da yılda yaklaşık ortalama 50 bin dekar tarım arazisinde organik tarıma geçişi hedeflediklerini, böylece 7 yılın sonunda Manisa'nın tamamında organik tarıma geçilmiş olacağını belirtti. 38 GÜNCEL www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Dünya Çiftçiler Günü kutlandı 14 Mayıs “Dünya Çiftçiler Günü’ ülkemizde de çeşitli etkinliklerle kutlandı. Düzenlenen etkinliklerde çiftçilerin sorunları ve sıkıntıları dile getirilerek, çiftçilerin alın terlerinin karşılığını çoğu zaman alamadıklarının altı çizildi. G ıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, “Başlattığımız değişim ve dönüşüm anlayışı ile çiftçilerimizin emeğiyle ülkemizi dünyanın 7’inci büyük, Avrupa’nın ise 1’inci tarımsal gücü haline getirdik” dedi. Bakan Eker, 14 Mayıs Dünya çiftçiler Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, bölgesinde lider olan ve dünyada ön sıralara yükselmeyi hedefleyen Türkiye’nin son 12 yılda hayata geçirilen politikalarla tarımda önemli gelişmeler kaydettiğini vurguladı. Değişen dünyaya uyum sağlayarak tarımın stratejik bir bakış açısıyla ele alınması gerektiğine inandıklarını vurgulayan Bakan Eker, şunları dedi: “Çiftçimizin emeğini, alın terini koruyan, daha fazla gelir, daha fazla iş sağlayan dev yatırımları arka arkaya hayata geçirdik.Başlattığımız değişim ve dönüşüm anlayışı ile çiftçilerimizin emeğiyle ülkemizi dünyanın 7. büyük, Avrupa’nın ise 1. tarımsal gücü haline getirdik. Bitkisel üretimimizdeki artışla birlikte 2002 yılında 161 ülkeye, bin 480 çeşit tarım/gıda ürünü ihraç ederken, bugün 190 ülkeye, bin 707 çeşit tarım/gıda ürünü ihraç eder hale geldik. 2002 yılında 4 milyar dolar olan tarımsal ihracatımızı 2014 yılında 18 milyar dolara çıkardık. Gıda maddeleri dış ticaretinde ise Türkiye’yi net ihracatçı bir ülke konumuna getirdik.Göreve geldiğimiz günden bugüne destekleme politikamızı tarımda verimliliği sağlamak ve kaliteli ürün elde etmek üzerine kurduk. Bu çerçevede bu yıl sizlere 10 milyar lira destekte bulunacağız. Bunun yarıya yakın kısmını ilk 5 ayda ödedik. Ödemeler önümüzdeki aylarda da devam edecek.” Bayraktar:”Çiftçilerimize çok şey borçluyuz” Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, zor tabiat koşullarına rağmen, yağmur, çamur demeden gecesini gündüzüne katarak üretimi devam ettiren, en hayati ihtiyac olan gıdanın sofralara ulaşmasını sağlayan çiftçinin kıymetinin iyi bilinmesi gerektiğini belirterek, “Bizleri üç öğün doyuran çiftçilerimize çok şey borçluyuz” dedi. Şemsi Bayraktar, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla yaptığı açık- lamada, tarımın, enerji ile birlikte en stratejik sektör olduğunu, gıda güvencesinin, her zaman tüm dünyanın temel meselesi konumunu sürdürdüğünü belirtti.Dünyada gıdaya erişimin çok büyük sorun olmaya devam ettiğini, yüz milyonlarca insan ekmek bile bulamazken, 1,5 milyara yakın insanın da ihtiyacının çok üzerinde gıda tükettiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:“Birleşmiş Milletler, dünyada açlığın son yıllarda azalmasına rağmen, 805 milyon kişinin hala yetersiz beslenme problemi yaşadığını, bazı Afrika ülkelerinde 4 kişiden birinin kronik açlık çektiğini, Asya’da ise 526 milyon aç insanın bulunduğunu son raporunda açıkladı. Bütün bu veriler, dünyada hala gıda güvencesinin önemli bir sorun olduğunu ortaya koyuyor.Buna karşın ülkemizde, çiftçimiz, zor tabiat koşullarına rağmen, yağmur, çamur demeden gecesini gündüzüne katarak üretimi devam ettiriyor. En hayati ihtiyac olan gıdanın sofralara ulaşmasını sağlayan çiftçimizin kıymetinin iyi bilinmesi gerekir. Çünkü onlar bizleri üç öğün doyuruyor. Çiftçilerimize çok şey borçluyuz. Onların binbir emekle ürettiği ürünleri israf etmeden tüketmeli, düzenli bir gelir elde etmelerini sağlamalıyız.” Recep Konuk, Çiftçiler Günü’nü kutladı Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıy- la bir mesaj yayınlayarak, Türk çiftçisinin dünyanın en bereketli topraklarında terk edilmişlik havasını bahara çevirdiğini söyledi. İnsanlık tarihinin en eski uğraşlarından biri tarım, insanlık tarihinde insanların ilk mesleklerinden birisinin de çiftçilik olduğunu kaydeden Konuk: “Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyoruz” dedi. Tarlada kutlama Dünya Çiftçiler Günü, Ayvalık Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından ilçede tarımın yoğun yapıldığı Altınova Mahallesi'nde tarlada çalışan kadın çiftçilerle kutlandı. Altınova'daki kutlama programına Ayvalık Kaymakamı Namık Kemal Nazlı ve İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yusuf Aygün ile çalışanlar katıldı.Tarlada çilek toplayan kadın çiftçilere Nazlı ve Aygün tarafından çiçek verildi, çeşitli ikramlarda bulunularak Dünya Çiftçiler Günü kutlandı. Aygün, kadınların alın teri emeklerinin ve üretimlerinin önemli olduğunu söyledi. Üreten kadınların ve çiftçilerin her zaman yanında olacaklarını belirten Aygün, “Bugün olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da gıda en önemli stratejik ürünlerden biridir. Her geçen gün gıdaya ulaşım zorlaşmakta, üretim azalmaktadır. Buna karşılık dünya nüfusu artmaktadır. 100 milyonlarca insan açlık çekmekte, 1,5 milyara yakın insan da ihtiyacının üstünde beslenmektedir. Bu nedenle ülke olarak gıda üretimine önem vermeliyiz, üretimimizi artırmalıyız. Genç nesillerde tarımsal üretim bilinci oluşturmalı, gençleri ve toplumu tarımsal üretime özendirmeliyiz. Üretim yapan çiftçi kardeşimiz desteklen- meli, yaşam standartları artırılmalı, üreten çiftçilerimize gereken toplumsal destek sağlanmalı, çiftçilerimizin bin bir emekle ürettiği ürünler israf edilemeden tüketilmeli, çiftçilerimizin düzenli bir gelir elde etmelerine katkı sağlanmalıdır."diye konuştu. Söke’deki kutlama Söke Ziraat Odası tarafından geleneksel olarak gerçekleştirilen Dünya Çiftçiler Günü kutlaması yapıldı. Söke Ziraat Odası önünde gerçekleşen kutlama etkinliğinde Aydın Büyükşehir Belediyesi pilav dağıttı. Çorlu'daki etkinlikler Çorlu Ziraat Odası tarafından düzenlenen kutlama programı, Atatürk Meydanı’nda yapılan çelenk sunma ile başladı. Namık Kemal Üniversitesi Zira- at Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta, yaptığı konuşmada, geçen yıl bölgede rekolte anlamında altın bir yıl yaşandığına işaret ederek, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin pazardan çekilmesinin üreticiye yaşattığı sıkıntıların bu yıl giderilmesinin önemini vurguladı. Orta, tarım sigortalarının da üretici beklentilerini karşılamadığını ifade etti. Tekirdağ Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Zekeriya Sarıkoca da, il bazında müdürlükçe yapılan çalışmalar hakkında bilgiler verdi.Kutlama programı, halk oyunları gösterileri ve mehteran eşliğinde yapılan kortej yürüyüşü ile sona erdi. 39 köy kahvesi GÜNCEL www.koykahvesi.com.tr Matlı'dan ‘14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ kutlaması Özer Matlı: “Tarım, ekonomiye doping etkisi yapabilir” 1 4 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle açıklama yapan ve çiftçilerin gününü kutlayan Matlı, nüfusun beslenmesini sağlamak, ulusal sanayinin hammadde gereksinimini karşılamak ve ihracat yoluyla kalkınmanın gerektirdiği döviz gereksiniminin karşılanmasına katkıda bulunmak gibi önemli işlevleri olan tarım ve hayvancılık sektörünün, ülkemiz için de stratejik ve vazgeçilmez bir öneme sahip olduğunu hatırlattı. Tarımsal GSYH’nın 57 milyar doları aştığı ülkemizin çalışan nüfusuna bakıldığında her 5 kişiden 1’inin tarım ve hayvancılık alanında çalıştığını belirten Matlı, “Türkiye dünyada tarımsal ekonomi sıralamasında yedinci ve Avrupa’da da birinci sırada yer alıyorsa bunda en önemli pay tarım ve hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren çiftçilerimizindir” diye konuştu. Türkiye’nin zengin topraklarına rağmen tarımsal üretimde istenilen noktada olamadığını ifade eden Matlı, dünyada tarım nüfusu artarken Türkiye'de azaldığına işaret ederek, şunları kaydetti: “Tarım toprakları ve üretici kesiminin yeterli büyüklükte ölçeğe ulaşamaması nedeniy- Matlı AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, “Gıda tarım ve hayvancılık sektörü ekonomimiz içinde çok önemli bir yere sahip olup ülkemizin temel geçim kaynağı alanlarından birisidir” dedi. le AR-GE ve inovasyonda atılım yapamıyoruz. Dolayısıyla teknolojide büyük oranda dışa bağımlı bir yapı söz konusu. Bunun aşılabilmesi adına, AR-GE ve inovasyonda kamu ile özel sektörün işbirliği içinde çalışacağı kamu-özel sektör ortaklığı modeli hakim kılınmalıdır. Eğitim ve teknik eleman yetersizliği de sektörün ele alınması gereken önemli konularından birisidir. Özellikle tarım ve hayvancılık sektöründe karlı ve sürdürülebilir başarı için eğitim ve teknik eleman desteği şarttır. Gerekli koşullar sağlanırsa, tarım Türk ekonomisine doping etkisi yapar.” “Temel sorun girdi maliyetidir” Tarım ve hayvancılık sektöründe katma değeri yüksek bir yapıda üretim yapıldığına dikkati çeken Özer Matlı, “Çiftçilerimizin yaşadığı en temel sorunlardan birisi de yüksek girdi maliyetleridir. Bu tarım ve hayvancılık sektörünün genelinde de böyledir. Örneğin, yıllık 10 milyon ton ve 4 milyar doların üzerinde yem hammaddesi ithal eden Türkiye’nin dövizdeki artışa bağlı olarak ödediği fatura kabarmakta, bundan çiftçilerimiz de etkilenmektedir” dedi. 40 KÖYLERİMİZ www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Doğanbey Ekoturizm ile yeniden doğdu M illi Park sınırları içerisinde bulunması nedeniyle bünyesinde barındırdığı eski Rum evleri ve tarihi dokusunu muhafaza eden Aydın Söke'ye bağlı Eski Doğanbey Köyü, yerli ve yabancı ziyaretçiler kadar film şirketlerinin de gözdesi haline geldi. Bölgede Türkiye için endemik olan 31 adet bitki türüne raslamak mümkün.. Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı sınırları içinde yer alan Eski Doğanbey köyü, yürüyüş parkurları, trekking alanları, kuş çeşitliliği, gelişmiş florası ve endemik bit- ki türleriyle eko turizmin de geliştiği bir bölge olarak yerli ve yabancı ziyaretçilerin gözdesi.Aynı zamanda Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı içerisindeki tek yerleşim yeri olan köy, bünyesinde barındırdığı Rum evleri ve tarihi dokusu nedeniyle yerli ve yabancı film şirketlerinin de uğrak yerleri arasında... Eski bir Rum köyü olarak bilinen köydeki taş evler, restore edilerek günümüze kadar taşınmış.Kuşları, balıkları, bitki örtüsüyle önemli bir doğal yaşam alanı olmasının yanı sıra Rum mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan usta taş işçiliğinin ilk bakışta göze çarptığı Doğanbey Köyü, dükkanları, şapel olarak adlandırılan yapı ve hastanesi ile Arnavut kaldırımı şeklinde döşenmiş dar taş sokakları bir arada sergilemesi ile dikkat çekiyor. Yerleşim yeri, sanki zamanın bir yerinde durmuş hissi uyandıran, bir dönem kaderine terk edilen Eski Doğanbey köyü, bugün Rum ve Türk mimarisinin eşsiz örneklerinin sergilendiği bir Açıkhava müzesi konumunda... Bu özellikleri nedeniyle ziyaretçilerin yanı sıra film yapımcılarının da gözdesi olan Eski Doğanbey köyünü bu sayımızda sizlere tanıtıyoruz. Köyün ismi nereden geliyor? Mykale (Samsun) Dağları’nın eteklerindeki Doğanbey (Domatia) eski bir Rum köyü. Rumların zamanında köydeki evler ormanın içerisinde birbirinden ayrı, her biri büyük avlulara sahip odalar şeklinde inşa edilirmiş ve bu odalara Rumca Domatia denilmiş ve köyün adı da buradan geliyormuş. Rumlar 19. yy’ın başında Ege’deki adalardan özellikle de Sisam’dan gelerek, köye yerleşmiş. 1912 yılında Domatia’da 300 Rum yaşıyormuş. 1924 yılındaki mübadeleye kadar Rum halkının yaşam alanıymış. Rumların bıraktığı evlere Selanik’ten gelen mübadil Türkler yerleştirilmiş. Tarlalara uzak olması ve arazisinin gelişmeye izin vermemesi nedeniyle kö- yün daha sonraki halkı olan Türklerin 1985’de burayı ikinci kez terk ederek, 2 kilometre aşağıdaki bölgeye taşınmasıyla Doğanbey köyü, “Eski” ve “Yeni” olarak iki isimle anılmaya başlar. Doğanbeyliler bu tarihten sonra tarlalarına ve kayıklarına yakın düzlükteki evlerinde yaşar olmuşlar. Eski köy de güzel taş evlerin sihrine kapılanlara kalmış. Uzun bir süre yalnızlığın hüküm sürdüğü Eski Doğanbey sokakları, şimdilerde büyük şehirlerden keşfe gelen misafirlerine ev sahipliği yapıyor. Aralarında sanatçı ve siyasetçilerin de bulunduğu köy halkı, şehrin stresinden çok uzak bir yaşam sürüyor. Köye Almanya ve İngiltere’den çok talep var. Doğanbey köyü çoğu evin restore edildiği ve Rum mimarisinin güzelliklerini taşıyan belki de Ege’nin en karakteristik köylerinden biri bugün... Günümüzde eski Doğanbey Köyü, restore edilmiş evleri, dar taş sokakları, ortasından geçen dere yatağı ile görülmeye değer yerleşim yerlerinden biri... 41 KÖYLERİMİZ www.koykahvesi.com.tr Gözlerden uzak bir cennet le eko turizmin de geliştiği bir bölge. Doğa sporları için oldukça elverişli olan bölgede, Ziyaretçi Tanıtım Merkezi etkinlikleri kapsamında Olukdere Kanyonu’nda rehber öncülüğünde doğa yürüyüş turları düzenleniyor.15 kilometrelik parkur ile Milli Park’ın eşsiz bitki örtüsü, dereleri, şelalesi ve harika bir manzara eşliğinde benzersiz bir deneyim yaşama şansını veriyor. Dağ bisikleti sporu tutkunları için doğal stabilize ve az eğimli yolları bulunan alternatif parkurları da mevcut. Köyü, kurumuş bir dere yatağı ikiye ayırıyor ve evlerin büyük bölümü caminin olduğu yakada bulunuyor. Köy, ikinci kez terk edilince camisinden, dükkânlarına kadar her şeyi tahrip olmaya başlamış, neyse ki bu süreç fazla sürmemiş. Terk edilmiş köy çok geçmeden Domatia'nın büyüsüne kapılanların sığınağı olmuş. Buraya yerleşenler son derece başarılı ve köyün dokusuna saygılı bir restorasyon çalışması yürüterek adeta gözlerden uzak bir cennet yaratmışlar. Köyün taş evlerinden, Arnavut kaldırımlı sokaklarına, derenin üzerindeki ahşap köprüden sokak lambalarına kadar her şeye mahir ellerin değdiği belli oluyor. Göze çarpan hiçbir çirkinlik, yağma alameti yok, e tabii bunda köye yerleşenlerin de rolü büyük; Şerif Mardin'den Metin Sözen'e kadar Türkiye'nin birçok önemli aydını yaşamak için burayı seçmiş.Köyün neresinden bakarsanız bakın olağanüstü bir manzara uzanıyor önünüzde, huzur bulmak için bire bir; son derece sessiz ve sakin bir yer. Botanik turlar Doğanın sunduğu bitki çeşitliliğini keşfetmek isteyenler için botanik turları da düzenleniyor.Bölgede, milli park florasında 95 familyaya ait; tür, alttür ve varyete düzeyinde 804 adet bitki bulunuyor. Bunlardan 6'sıı, dünyada sadece burada görülüyor. Ayrıca Türkiye için endemik olan 31 adet bitki türünü de bölgede bulmak mümkün. Akdeniz maki florasının hemen bütün bitki türlerinin en canlı, sağlıklı örneklerinin yer aldığı Milli Park, Anadolu Kestanesi, Kartopu, Finike Ardıcı, Melez Pırnal Meşesi ve Dallı Servi’nin küçük orman toplulukları meydana getirerek yetiştiği tek yer. Milli Park, içerdiği benzersiz bitki çeşitliliği nedeniyle Avrupa Konseyi tarafından “Flora Bio Genetik Rezerv Alanı” ilan edilmiş. Kavaklıburun ve Karasu günübirlik kullanım alanları arasındaki seçilmiş iki kilometrelik parkurda düzenlenen botanik turu, meraklıları için eşsiz bir deneyim sunuyor. Koruma altında Eski Doğanbey 1992'de kentsel sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış, köyde yeni yapıya izin verilmiyor. Yıkılmış yada güçlükle ayakta duran evlerle, restore edilmiş evler yan yana duruyor. Rengârenk çiçeklerle süslü evlerin dışında ayakta kalan iki yapı daha var, bunlardan biri köyün girişindeki küçük bir şapel, diğeri de eski okul binası. Dilek Yarımadası’nın güney ucunda yer alan köy, Milli Park sınırlarındaki tek yerleşim olma özelliğine sahip. Rengarenk çiçekler, bitkiler ve yemyeşil ağaçların doğal dekorasyonu ile süslü dar sokaklarında yürürken, eski zamanlara dair ayrıntıları birer birer karşınıza çıkıyor. Taş evlerin arasında önce eski bir çeşme takılıyor gözünüze; ardından da bir şapel ve kilise. Eski yıllarda Rumların okul binası olarak kullandıkları yapıysa, günümüzde Ziyaretçi Tanıtım Merkezi olarak konuklarını ağırlıyor. 2001 yılında restore edilen binada; müze odası, sergi salonu, kütüphane, bilgisayar odası ve kafeterya bulunuyor. Merkez, ayrıca deneyimli ekibinin rehberliğinde düzenlediği turlarla çevreyi keşfetme imkanı da sunuyor. Tarihe ışık Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı Ziyaretçi Tanıtım Merkezi ise bölgenin tarihine ışık tutuyor. Cumhuriyet'in kurulduğu esnada bir Rum kasabası olup, kasabada, kilise, ruhban okulu, bulaşıcı hastalıklar hastanesi bulunuyordu. Bu yapı hastaneden okula, daha sonraları karakol, depo vs işlevleri üslendi. Sonra da terk edilerek metruk hale geldi. Prof. Dr Nami Çağan'ın Orman Bakanlığı sırasında Mimar M. Fikri Aktan'ın restorasyon çalışması ile Doğanbey köyü Tanıtım Merkezi olarak yeniden işlev kazandı. Karina’da balık keyfi Uygarlıklar deltası Eski Doğanbey, 1966'da milli park ilan edilen Dilek Yarımadası'nın içindeki tek köy. Türkiye'deki 456 kuş türünden 256'sına ev sahipliği yapan Büyük Menderes Deltası da 1994 yılında milli parka eklenince Köy, milli parkın tam ortasında kalmış. 24 endemik (6'sı Dünya 16'sı Türkiye çapında) 804 bitki türünün yaşadığı; 28 Memeli, 27 sürüngen türüne ev sahipliği yapan Dilek Yarımadası gibi Büyük Menderes Deltasında da Tepeli Pelikan ve Cüce Karabatak gibi nesli tükenme tehlikesi bulunan 209 kuş türü yaşayıp, ürüyor. köy kahvesi Büyük Menderes Deltası, birçok lagün ile tuzcul bataklıklar ve çamur düzlüklerini kapsayan önemli bir sulak alan... Bu ekosistem çok zengin bir biyolojik çeşitliliği barındırıyor. 2 yıldır Büyük Menderes Deltasını paylaşan belediyelerin ve ÇEKÜL Vakfının öncülüğünde Uygarlık Deltası Meandros adı verilen bir proje yürütülüyor. Proje kapsamında bir yandan deltanın tanıtılıp, korun- masını amaçlayan kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenlenirken, bir yandan da yörenin kalkınmasına yönelik çabalara destek olunuyor. Ekoturizm imkânı Milli Parkı sınırları içinde yer alan Doğanbey köyü, yürüyüş parkurları, trekking alanları, kuş çeşitliliği, gelişmiş florası ve endemik bitki türleriy- Eski Doğanbey Köyü gezintisinde günü noktalamak için en uygun yer, köye yakın mesafedeki Karina Sahili. Büyük Menderes coğrafyasının doğal güzelliğinden nasibini alan Karina, 1900’lü yılların ticaret limanı. Dilden dile günümüze ulaşan hikâyeye göre de, dönemin en popüler Rum tüccarının kızının adı olan Karina, sahile adını vermiş. Rumlar, bölgeden topladıkları zeytinyağı, bal, hububat, tütün, şaraplık üzüm gibi ürünleri buradaki limandan diğer adalara gönderirlermiş. Şimdilerde gemilerin yerini balıkçı teknelerinin aldığı sahilde, dilerseniz balık tutabilir ya da sahilin tek restoranında balık başta olmak üzere pek çok deniz ürününü afiyetle yiyebilirsiniz. 42 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Küçük çiftçilerin yetiştireceği en karlı tarım ürünleri K öyde yaşayan ve küçük bir bahçe ya da tarlası bulunan çiftçilerin, bilgi birikimi ve becerilerini kullanarak yaygın olarak yetiştirilen tahıl ve sebzelerin dışında kazancı yüksek ürünlere yönelerek, gelirlerini artırabilecekleri bildirildi. Yetkililer, yaygın olarak yetiştirilen tahıl ve sebzeler gibi herkes tarafından yetiştirilmeyen şifalı otlar, lavanta, sarımsak, söğüt, gurme mantarlar, bambu, peyzaj bitkisi gibi özel ürünlerin yetişticiiclerine daha fazla kazandırdığına işaret ederek, üreticileri bu ürünleri yetiştirmeleri konusunda önerilerde bulunarak, şunları kaydettiler: “Söz konusu karlı tarım ürünlerini yetiştirmek ve üretmek kolaydır. Daha da iyisi birçoğu için tam zamanlı çalışmaya bile gerek yoktur. Haftada birkaç saatinizi ayırabilir, tohumlar veya fideler ve malzemeler için biraz para harcayabilirseniz bu karlı bitkilerden birini yetiştirebilirsiniz. Tarlanızın, bahçenizin bir bölümünde söz konusu bitkilerden uygun bulduklarınızı yetiştirerek hatırı sayılır bir gelir elde etmeye başlayabilirsiniz.” Köy Kahvesi gazetesi olarak bu sayımızda, üreticisine sayısız fırsat sunan, düşük rekabet, artan talep ve yüksek kar marjı sayesinde üreticilerinin yüzünü güldüren özel bitkilerle tanışmanızı istedik. Lavanta: Lavanta tarımı küçük yetiştiricilere ortalamanın üzerinde bir kar sağlar. Çünkü lavanta çok yönlü bir üründür. Taze çiçekleri yığın halinde satılabileceği gibi lavanta yağında da kullanılabilir. Lavanta çiçekleri çabuk kurur. Kuruttuğunuz çiçekleri çelenkler ve çiçek aranjmanlarında kullanmaları için çiçekçilere ve elişi ürünler yapanlara satabilirsiniz. Lavanta baharat torbaları, bitkisel yastıklar, aromaterapi ürünleri ve cilt bakım ürünleri ( sabun gibi ) gibi katma değerli ürünlerin hazırlanmasında da kullanılır. Lavanta yetiştiriciliği karlı bir iş fırsatıdır. Şifalı otlar:Şifalı otların kullanımı son yirmi yılda hızla artmıştır.Çünkü her geçen gün daha fazla insan yemeklerde, tıbbi ot karışımlarında ve sabunlar, mumlar, çaylar ve banyo yağları gibi bitkisel ürünlerde taze şifalı otlar kullanmaya başlamıştır. Taze mutfak otlarını en fazla restoranlar ve market- ler talep ediyor. Bazı yetiştiriciler ürünleri pazarlarda satarrken, diğer yetiştiriciler kurutulmuş otları paketler halinde satışa sunuyor. Sarımsak: Sarımsak yetiştiriciliğinin kazancı özellikle de “gurme” sarımsaklar yetiştirecekseniz oldukça yüksek. Gurme sarımsakların üç türü bulunuyor. Rocambole, Purplestripe ( mor şeritli ) ve Porcelain. Bu sarımsakların bir kere tadına baktıktan sonra sıradan sarımsakları bir daha yemek istemezsiniz. İşte bu nedenle müşteriler bu sarımsaklar için yüksek meblağlar ödemekten çekinmez. Bir diğer favori sarımsak türü de Elephant (fil ) sarımsağıdır. Sarımsak yetiştiriciliğinde başarısız olma şansınız oldukça düşüktür, zira sarımsak çeşitli toprak ve hava koşullarında rahatlıkla yetiştirilebilen bir üründür. Söğütler: Bu sorunsuz ağacı büyüt- mek ve bakımını yapmak oldukça kolaydır. Söğüt çiçekleri ve saplarına olan talep oldukça yüksektir. Çiçekçiler aranjmanlar ve çelenkler için sapları kullanır. Elişi ürünler yapanlar bahçe çiti ve rüstik söğüt mobilyalar gibi diğer fiber sanatlarda ve sepetçilikte söğüt dallarından faydalanırlar. Gurme mantarlar: Kent tarımı için en uygun ürünlerden biri mantardır . Kapalı mekanlarda yetiştirilebilir ve dönüşler yüksektir. İstiridye ve shiitake en fazla yetiştirilen, marketlerin birçoğunda taze veya kuru halde bulunan iki gurme mantar türüdür. Özellikle istiridye mantarları oldukça verimlidir. Yarım kiloya yakını 7 dolara satılır ve 10 x 10’luk bir alandan 17,500 dolar kazanabilirsiniz. İstiridye mantarı ve shiitake mantarı kurutulsa bile çoğunlukla taze olarak satılır. Odunsu süs bitkileri: Odunsu süs bitkileri dalları olan ağaçlar ve çalılardır. Hasat edildikten sonra aranjmanlar ve çelenkler gibi elişi ürünlerin yapımında kullanılması için çiçekçilere ve elişi ürünler yapanlara satılır. Odunsu- ların çoğunun renkli sapları ve acayip dalları vardır. Kışın toplanan çobanpüskülü, ilkbaharda toplanan keçi söğüdü ilkbahar, ilkbahar sonunda ve yazın toplanan altın çanağı ve ortanca en çok bilinen odunsulardandır. Sebzeler gibi yıllık bitkilerin aksine odunsular tekrar tekrar hasat edilebilir. Tüm yıl boyunca üretim yapabilirsiniz ve dört mevsim boyunca hasat edebileceğiniz farklı türleri vardır. Peyzaj ağaçları ve çalıları: Peyzaj için kullanılan ağaçlar ve dallar küçük yetiştiriciler için oldukça kazançlıdır çünkü kar marjları oldukça yüksektir ve küçük bir alanda bir sürü bitki yetiştirebilirsiniz. En popüler peyzaj ağaçlarından ve çalılardan biri fidelerdir ve toptancılardan çok ucuza alabilirsiniz. Aynı şekilde plastik saksı ve toprak da ucuzdur. Bonzai bitkiler: Parmak boyundaki ince ağaçlardan olgun akçaağaçlara ve 45 santimlik çamlara kadar bonzai dünyası sürprizlerle doludur. Bonzai yetiştiriciliğinin hobi olarak yayılması ve popülerlik kazanması meraklılara ve koleksiyonculara bonzai ağaçları satacak yeni yetiştiriciler için harika fırsatlar sunmaktadır. Bonzai yetiştiriciliği için ufak bir alanınızın olması gerekir ( bitkiler oldukça yoğun olduğundan ). Ayrıca tohumlar veya fideler ve malzemeler de almanız gerekecektir. Japon akçaağacı: Japon akçaağacı binlerce yıldır yetiştirilir ve eşsiz bir güzelliğe sahip olduğu için hayranlık duyulan bir ağaç türüdür. Bahçe merkezlerinin çoğunda birçok çeşidi sergileyecek yer olmadığı için Japon akçaağacına odaklanan küçük ölçekli yetiştiricilerin başarılı olma şansı daha yüksektir. Japon akçaağacı küçük bir ağaç olduğundan küçük bir alanda kapların içinde yetiştirilebilir. Japon akçaağacı pahalı ve sınırlı bir ürün olduğundan sabırlı yetiştiriciler için karlı bir niştir. Bambu: Ot familyasından gelen bu muhteşem bitki peyzajcıların favorisidir. Sizde ev sahipleri ve peyzajcılar için bambu yetiştirebilirsiniz. Bambu yetiştiriciliği için küçük bir alan yeterli olacaktır. 600’ün üstünde bambu bitkisi 5 galonluk kaplarda 30 x 40’lık bir alanda yetiştirilebilir. 43 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Tarıma belediye desteği! Çeltikte ekim dönemi Türkiye çeltik veriminde, dekara 754 kilogramla 440 kilogram olan dünya ortalamasının oldukça üzerinde bulunuyor.Ekim alanlarının artmasında 2005 yılından itibaren çeltik üreticilerine verilen prim desteği de etkili oldu B u yıl bazı yörelerde 15 Nisan’dan itibaren yapılan çeltik ekiminin özellikle Trakya’da Nisan ayından itibaren gerçekleşen aşırı yağışlar nedeniyle gecikti. Mayıs ayı boyunca devam edecek çeltik ekimindeki gecikmenin, zamanında hasadı da engeleyeceği, hatta erken ekim yapan bazı üreticilernin, aşırı yağışlar nedeniyle yeniden ekim yapmak durumunda kalabileceği bildirildi. Edinilen bilgiye göre, hasadı geciken çeltikte sonbahar yağışlarının erken başlaması durumunda hasad güçleşebileceği gibi yağışlar, çeltik tarlalarında yatmaya neden olacağından dane kaybına da yol açacak. Bu durumda çeltik randımanı düşecek ve kurutmada sorunlar yaşanabilecek. Üretimde doğal koşullar nedeniyle çeşitli sorunlar yaşansa da çeltik üretimde artış eğiliminin sürdüğü bildiren yetkililer, çeltik üretimi ile ilgili şu bilgileri verdiler:: “Son 10 yılda çeltik ekim alanları yüzde 30,5, çeltik üretimi yüzde 38,3 oranında artış gösterdi. 2005-2014 döneminde ekim alanları 850 bin dekardan 1 milyon 108 bin 844 dekara, üretim 600 bin tondan 830 bin tona çıktı. Dekar başına verim ise 706 kilogramdan 749 kilograma yükseldi. Üretim, 2011 ve 2013 yıllarında 900 bin tona, ekim alanı 2012 yılın- da 1 milyon 197 bin 247 dekara kadar ulaştı. Verim, 2011 yılında 905 kilograma kadar yükseldi. Üretim artışında ekim alanlarının yanında verim artışının da etkisi var. 2014 yılında 1,1 milyon dekar alanda toplam 830 bin ton çeltik üretimi yapıldı. Uygun tohumluk kullanımı verimi artırıyor. Verim potansiyeli yüksek, kısa boylu, makineli hasada uygun, hastalık ve zararlılara dayanıklı, farklı yetişme devrelerinde soğuğa toleranslı ıslah edilmiş çeltik tohumlarının kullanımının artması verim artışına yol açtı. Ekim alanlarının artmasında 2005 yılından itibaren çeltik üreticilerine verilen prim desteği de etkili oldu. Üretim artışının devamı için prim önemli. Dünyada çeltik üretimi yapan tüm ülkeler dikkate alındığında, Türkiye çeltik veriminde, Avustralya, Mısır, ABD, Uruguay ve Peru’dan sonra 6. sırada yer alıyor. Dekara 749 kilogramla 440 kilogram olan dünya ortalamasının oldukça üzerindeyiz.” da bu bölgeyi, Karadeniz, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgesi takip ediyor. Üretilen çeltiğin yüzde 40’ı Edirne ilinde üretiliyor. Edirne’yi yüzde 13,6 ile Samsun, yüzde 11 ile Balıkesir, yüzde 10 ile Çanakkale, yüzde 7,3 ile Çorum, yüzde 3,8 ile Sinop, yüzde 3,2 ile Tekirdağ, yüzde 2,8 ile Kırklareli takip ediyor. Çeltik üretiminin yüzde 92’si 8 ilde üretiliyor” diye konuştular. Yetkililer, çeltik ekilecek arazinin iyi tesviye edilmesi, tohumların çimlenmesi, fidelerin sağlıklı büyümesi, yabancı ot kontrolü ve yabancı ot ilaçlarının etkinliğinin artırılmasının çok önemli olduğunu vurguladılar. Tavaları çok geniş tutmanın su kesme veya sulamadaki denetimi azalttığını kaydeden yetkililer, “Onları çok küçültmek ise çeltik yetiştirilecek toprak yüzeyinin azalmasına, sulama, bakım ve hasat harman işlemlerinin yavaşlamasına yol açıyor. Bu yüzden arazinin tesviyesi iyi yapılmalıdır” dediler Çeltik üretiminin yüzde 92’si 8 ilde En yüksek maliyet sulama ve gübrelemede Türkiyede toplam 30 ilde, 1,1 milyon dekar alanda çeltik tarımı yapıldığını belirten yetkililer, “Ekilen alan ve üretim bakımından ilk sırada Marmara Bölgesi yer alıyor. Ekim alanın- Çeltikte en önemli girdilerin su ve gübre olduğunu ifade eden yetkililer, şunları kaydettiler: “Sulama ve gübreleme maliyetlerinin düşürülmesi, hem ekim alanlarını hem de üretimi artıracaktır. Çeltik maliyeti içinde toplam masrafların yüzde 17’sini su bedeli ve işçiliği, yüzde 14’ünü ise gübre ve işçiliği oluşturmaktadır. Çeltik, devamlı sulamayla tarla su altında tutularak yetiştirilir. Ekimden hasada kadar, tarla yüzeyi çoğunlukla suyla kaplıdır. Bu durum sulama masrafını artırır. Üreticilerimize ödenen gübre desteğinin önemi de büyük. Sulama maliyetlerinin düşürülmesi için basınçlı sulama sistemlerinin kurulumu desteklenmeli, sulama ücretlerinin düşürülmesine yönelik tedbirler aranmalıdır." İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ödemiş’teki Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile fidan, ağaç, yoğurt, ayran ve zeytinyağı alımı için protokol yaptı.Protokol imza töreninde konuşan Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu, Türkiye’de “sözleşmeli üretim” modelini uygulayan ilk yerel yönetim olduklarını, Küçük Menderes havzasındaki Bayındır’da çiçeklik kooperatifini, Bademli’de fidancılık kooperatifini, Tire’de süt kooperatifini, Kiraz’da da İğdeli Kooperatifi’ni alımlarıyla desteklediklerini söyledi.Verdikleri destek sayesinde Tire Süt Kooperatifi’nin kalkınma modeli olarak dünya üniversiteleri tarafından incelenmeye başladığını kaydeden Kocaoğlu, Bademli Kooperatifi’nin de Kazakistan ve Özbekistan’a ihracat yaptığını söyledi.Ödemiş Belediye Başkanı Mahmut Badem ise ilçenin tarım ve hayvancılıkla geçindiğini belirterek, “Bu bölgede üretim yıllarca koşullara göre şekillendi. Özellikle ürünü satın alanın insafından kurtarılması adına, büyükşehirimizin katkılarından ötürü sayın başkanımız Aziz Kocaoğlu’na teşekkür ediyorum” dedi.Kaymakam Celil Ateşoğlu ise Bademli Kooperatifi’nin Türkiye’de kooperatifçiliğe önderlik ettiğini belirterek, “İlçe kaymakamı olarak böyle bir güzelliğe sahip olmak beni gururlandırıyor” diye konuştu. Bademli Fidancılık Kalkınma Kooperatifi Başkanı Selçuk Bilgi de konuşmasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin zor zamanında çiftçinin elinden tuttuğunu söyledi. Ödemiş Belediyesi’den kırsala yatırım İzmir'in Ödemiş İlçe Belediyesince kırsal bölgelerde sulama hattı çalışmalarının hızla sürdürüldüğü bildirildi. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilçede kırsal bölgelerdeki sulama suyu şebeke hattı Ödemiş Belediyesi’nce yapılıyor. Belediye bünyesinde hizmet veren Muhtarlık İşleri Müdürlüğü ekiplerince yapılan çalışmalar kapsamında 22 bin 500 sulama suyu hattı yapılması planlanıyor. Son günlerde çalışmalarını Hamam Mahallesinde sürdüren ekipler, Çukur mevkiinde 500 metre uzunluğunda Q110’luk 10 atü boru döşedi. Enerji hattıyla birlikte ilk etapta 2000 metre sulama hattı yapılacak. Hamam Mahallesi Çukur mevkindeki çalışmalar tamamlandığında 2500 dekar arazinin sulama suyundan faydalanması planlanıyor. Çalışmalarla ilgili bilgi veren Ödemiş Belediye Başkanı A.Mahmut Badem, ilçe nüfusunun çoğunluğunun kırsal bölgelerdeki mahallelerde yer aldığına işaret ederek,“Bu bölgelerde yaşayan, tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımıza en iyi üretim koşullarını oluşturmaya çalışıyoruz. Sulama hattı çalışmalarımız üreticimiz için çok önemli bir konu. Yapılan çalışmalarla bundan böyle üreticilerimiz sorunsuz bir şekilde gönül rahatlığıyla sulamasını gerçekleştirebilecek” dedi. 44 köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr KÖYLERE GİDEN TEK GAZETE köy kahvesi www.koykahvesi.com.tr “Köylere giden tek gazete” “Köylere giden tek gazete” in 600 milyon çiftçin ‘özel günü’ çiftnu aşkın kayıtlı Dünyada 600 milyo ye’de 3.1 milyon çi yer alırken, Türkiuyor. Türkiye tarımkayıtlı çiftçi bulun bakımından Avrusı sal üretim hasıla yer alıyor. 6’da pa’da birinci sırada köy kahvesi Fiyatı: 3 TL Yıllık Abonelik: 30 TL “Köylere giden eli Usulde Alım Sütün Sözleşm anlığının “Çiğ yayımlanarak yürürlüğe Hayvancılık Bak ete’de . Sayfa 16’da Gıda, Tarım ve Yönetmeliği”, Resmi Gaz süt alamayacak çiğ en in icid İlişk a ılar üret Satımın yapmayan alıc girdi.Sözleşme törünün Bayraktar: “Süt sek” geleceği çok parlak B) Genel Baş- i (TZO t Odaları Birliğ me olsa da Türkiye Ziraa aktar, ihracatta bir gerile eğinin çok kanı Şemsi Bayr kanatlı sektörünün gelec de hem süt hem belirtti. 16’da parlak olduğunu esi Motosiklet muayen r ular özel ılıyo ‘Buğday Tohumcistiyor köylerde de yap genelinde 15 ilde ik Prof. Dr. Boyacıoğlu:şılıyor’ teşv ÜRK’ün Türkiye la köy ve belTÜVT amay kar tim Kurubaşlattığı yeni uygul t eden Gezici TrakTÜRKTOB Yöneay Gençer, üretimi tüketimi n buğziyare motosikde merkezlerini cıoğlu, “Türkiye’ni lu Başkanı Yıldır Boya Prof. Dr. Hikmet en önemli nedeni dünyanın ının orta kaliday satın almas tçılarından olarak önde gelen un ihraca ırıp ihracat bölgelerinin takarışt diyor. 10’da tede buğday ile un üretmesidir” uygun ine lepler ve sanayici Ar-Ge yapmak teşvik sisteolmak için özel 23’de mi gerekiyor” dedi. onları, artık ı. 26’da tör Muayene İstasy yapmaya başlad let muayenesi de erde “Havza denceliler, şimdil kavuşmak ve üne operatifi” statüs laşmak istiyor. turizmde marka ım Denizli’ye dev yatır HayGıda Tarım ve vancılık Bakanı EkoMehdi Eker ve nomi Bakanı Nihat nin bölge Zeybekci, Et ihtiyaç duyduğu Deve Süt Kurumu nizli Et Kombinaaçtı. e sı’nı törenl Sayfa 6’da er Makalel hayvancılığı li süt Kalkınmanın teme yazısı 20’de Harun ÇALLI’nın ma Bağlarda yeşil buda32’de ’nın yazısı Dr. Cemal ILGIN ü tesi Zootekni Bölüm ri ADÜ Ziraat Fakül Küspesi’nin etkile ‘Morova Zeytin sonuçları 34’te üzerine araştırma Fiyatı: 3 TL Yıllık tek gazete” Abonelik: 30 TL ‘Organik ürünler ’ pazarı da büyüdü fından IPARD ılık mu (TKDK) tara tekleme Kuru açılışı, Gıda Tarım ve Hayvanc in Kalkınmayı Des Tarım ve Kırsal enen Ankara’daki 281 tesis an Bozkır ve AB Türkiye tekl Bakanı Volk ıldı. Sayfa 4’de ği yap fonlarıyla des Birli nle pa töre Eker, Avru tı’nın katıldığı mba Bakanı Mehdi Szo Başkanı Bela Delegasyonu nın yolu; Tarımsal kalkınma Süt tozu üretimi için Gödence'den geçbiriyor günümüze zeyAntik çağlardan ce Köyü.. Gögüçbirliği yapılıyor tinyağı cenneti; Göden tin verKodevle yılından sonra k süt Özellikle 2010 lerle kurulan büyü diği sıfır faizli kredibirleştirerek, süt tozu rini 18’de çiftlikleri güçle m kararı aldı. üretimi için yatırı 3 Sayı: 31 Nisan 2015 Yıl: edecek 10’da uygulaması devam Düşük faizli kredi dana dağıtılacak meral n içinde yer alan, ve Torba Kanunu’nu sağlayan değişikliğin, kaliteli dışında kullanımını oldukça büyük bir açığı olan hatda a gelen Türkiye kaba yem alanın bile ithal eder durum u ileri sürüldü. ta en son saman olduğ büyük bir darbe ahırlara kapatılıp hayvancılığına nların hayva ek, uz Meraların yok edilermesinin insan sağlığını olums tahıl ağırlıklı beslenldi. Sayfa 22’de etkilediği dile getiri biri Boşalan köylerden lik kozmetikten temiz Gıdadan giyime, bir ürün yelpazesi ürünlerine geniş ürünlerin üretimi de bulunan organik gün artıyor. 20’de geçen her de talebi yolu Zeytinde verimin e 14’de doğru güberelem Topraksız tarımın yıldızı: ‘Perlit’ 26’da aleler Mak rı ve önlemler Bağlarda don zara yazısı 38’de ’nın Dr. Cemal ILGIN 30’da ü tesi Zootekni Bölüm ri ADÜ Ziraat Fakül Küspesi’nin etkile ‘Morova Zeytin sonuçları 34’te üzerine araştırma Projesi” kapsa“5-20 Baş Besi ülkelerinden temin mında Avrupa ye dananın üretici edilen 100 bin 14’te i. dağıtılacağını bildird ı Et Üreticileri Türkiye Kırmız BüGenel Başkanı Merkez Birliği besi işletmelelent Tunç, küçük için hazırlanan rinin canlanması köy kahvesi si.com.tr www.koykahve zorunluluğu e tesis m ş le z ö s te ü s iğ Ç TKDK destekli 281 3 Sayı: 32 Mayıs 2015 Yıl: rek, hayvanların esi enm Meraların yok edile tahıl ağırlıklı besl ahırlara kapatılıp suz etkiliyor. olum insan sağlığını arın amacı si.com.tr www.koykahve İZPİM PP 108 köy kahvesi si.com.tr www.koykahve CMYK CMYK İZPİM PP 108 lira gübre ri, özel çayır, r, mazot desteği, 4,75 kar için 3,3 lira bitkileri, baklagiller, yumru bitkile t için 4,85 lira mazo ği, hububat, yem alanlarında dekar tohumlu bitkiler sebze ve meyve ve gübre desteği, yağlı desteği, 6,6 lira ri alanları için ise 7,9 lira gübre 2’de bitkile cak. tri yapıla endüs esi ve destekleme ödem 8,25 lira mazot HABER esi.com.tr www.koykahv yacak. Daha erken almanızı sağla piyasanın önüne hasat sayesinde ürettiğiniz mamule ve geçebilmenizi yacak. ömrü de sağla daha fazla raf nmanız zirai ilaç kulla Hem de hiçbir gerekmeyecek. ; üreteceğiniz soDeyim yerindeyse ın bir mucizedoğan si kullucan gübre nizdeki atıkları si. Sadece çevre gübresi üretmeniz an lanarak soluc afsız. çok basit ve masr . Üsim üretiyorum Gübremi kend ik, %100 doğal. telik %100 organ ıyorsunuz? Bağ Çiftçilikle mi uğraş nacağınız gübkulla nizde bahçe ve bilirsiniz; az bir reyi kendiniz üretebaşarabilir ve işi sermaye ile bu ödemekten kurtu gübreye para ceğiniz bu gübÜrete siniz. labilir nizi organiğe re hem mamulleri de kimyasal hem dönüştürecek daha fazla ürün la gübreye kıyas -1 -1 lu’nun ”2015 Yılın Bakanlar Kuru klemelere İlişkin Karar”ı, 1 üzere Resmi cak Tarımsal Deste nden geçerli olmak Ocak 2015 tarihi landı.Buna göre, süt fiyat düaraştırma geGazete’de yayım ğinde en az 2 yıl, zenlemesi deste e 5 yıl olmak üzere, 2015 yıliştirme projelerind sal desteklemelere tarım olan k lında uygulanaca lendi. ilişkin esaslar düzen eye son Gübreye para ödem İZPİM PP 108 i 10 kuruşluk bir ken, pamuk primdahil olan çiftçilere ğı primi aynı kalır 2015 i Kayıt Sistemine göre, zeytinya Düzenlemeye olarak açıklandı. Bu yıl Çiftç ecek. 30 tarım havzasında, ş veril esi yapılacak. ödem artışla 65 kuru lira toprak analizi desteği fark lere ürün 2,5 ve satışı yapılan dekar başına ve süs bitkilenunda üretilen çiftçilere peyzaj alanlarında deÇKS’ye kayıtlı yılı üretim sezo emvali da Yapıladestemera ve orman köy kahvesi ekliyor b a m 5 ş la n to e b ı r la a r Me n Üreticiye 100 bi izi üretin renizi kendin : Kendi güb anik devrim Gübrede org KÖY KAHVESİ KÖY KAHVESİ belirlendi r le k te s e d l a s ım Tar rine” “milletin efendileelik: 30 TL Fiyatı: 3 TL Yıllık Abon eş Kırsal kesimde güni parlak enerjisinin geleceğ bağlı u ve buna Artan dünya nüfusi talebi, öte yandan olarak artan enerj için kullanılan amak bu talebi karşıl neden olduğu çevre fosil yakıtların yenilenebilir kirliliği, gelecekte ın dünya enerji enerji kaynakların ağı katkının tablosuna yapaclu kılıyor. Sayfa 16’da artmasını zorun ma destek tarı Vodafone’dan Gıda, Tarım ve si Bayraktar: Vodafone Türkiye, lığı’n ın Tarımsal Başkanı Şem Hayvancılık Bakan i Projesi (TZOB) Genel Sistem İzleme ve Bilgi mında saha denetimi Odaları Birliği at Zira kapsa e BİL) kiy (TAR Tür internet ağıyla personelinin 3G 3 Sayı: 30 Mart 2015 Yıl: u” “Çiftçi mağdur old yapacak acak Sayfa 6’da buluşmasını sağlay yağışı ve su ı yağmur ve kar n lodos dana gelen aşır leri arasında meydana gele i. ak ayında mey ded Bayraktar: “Oc ndan, 31 Ocak-2 Şubat tarih kez daha mağdur oldu” bir ardı baskınlarının yağışlar nedeniyle çiftçimiz ı fırtınası ve aşır ilgili an doğal afetlerle Kış aylarında yaşan an Bayraktar, tarımın üstü açık koşullarında açıklamalarda bulun unu, çiftçinin, iklim en fazla etkilenen bir fabrika olduğ olumsuzluklardan doğal afetlerin, içinde gelen ana meyd belirtti. Yaşanan kesim olduğunu ılara rağmen üretimi bırakmayanşubat ktar, bulunduğu sıkınt vurgulayan Bayra yağışların ğünü büktü çiftçinin belini gelen lodos fırtınası ve aşırı ayında meydana açtığına dikkati çekti. büyük zarara yol arı başladı mal Hasar tespit çalış ettiğini bildiren alarının devam lar Hasar tespit çalışm r tamamlandıktan sonra kayıp şmala te hali Bayraktar, “Çalı ak. Bunu1nla birlik 4:47 PM Page büyük kaybı e ortaya 5çıkac net bir şekild 5x6.fh11 2/27/1 ilerin BP_TARIM_2 verilere göre, üretic hazırdaki Sayfa 10’da üyor. görül u olduğ Çiftçilerden tarım fuarlarına yoğun ilgi Makaleler Y kime bağımlı? Türkiye tohumdaA’nın yazısı 38’de Prof. Dr. Tayfun CM MY CY CMY K 14’te ÖZKAY n beklentileri Gübre sektörünü 41’de ’ün’nın yazısı Sebahattin EMÜL Composite 19 İL 9 BİN KÖYE ULAŞIYORUZ A.KARAHİSAR ANKARA ANTALYA AYDIN BALIKESİR BURDUR BURSA ÇANAKKALE DENiZLİ EDİRNE www.facebook.com/koykahvesi ISPARTA İSTANBUL İZMİR KIRKLARELİ KONYA www.twitter.com/koykahvesi 42-43’de Metin KARABİBER Kazandere Köyü M n Desteklenmesi lığı Köylerin Altyapısını ine Maliye Bakan (KÖYDES) Projes nde 366 milyon 760 tertibi 23’de bütçesinin ilgili edildi. Sayfa bin lira ödenek tahsis lığı Tarım Bankacı ’in yazısı 26’da zengini; Doğa ve tarih C KÖYDES Projesi 2015 ödenekleri belli oldu MANİSA MUĞLA TEKİRDAĞ UŞAK koykahvesidergisi 45 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Toros yaylaları Şimdi yayla zamanı... K ültür ve Turizm Bakanlığı tarafından belirlenen 26 yayla turizm merkezinden 24'ü Karadeniz'de yer alıyor.Ülke genelinde 8 ilde yayla turizm merkezi bulunuyor, Ordu'da 7, Trabzon'da 6 ve Rize'de 4 merkez turizme hizmet veriyor. Sinop'da 3'er, Antalya, Gaziantep ve Tokat'ta ise birer yayla merkezi bulunuyor. Karadeniz Yaylaları Rengarenk kır çiçekler, dağ çayırları ile kaplı olan Karadeniz Bölgesindeki yaylalarımızın çevresi genellikle ladin türü çam ağaçları ile kaplıdır. Karadeniz kıyıları sahip olduğu yeşillikleri sadece bol yağmuruna değil, nemli ve sisli havasına da borçludur. Ancak sahil şeridindeki şehirlerde yüksek nem ve sisli hava yükseklere çıkıldıkça yerini pırıl pırıl bir güneşe, bol oksijenli tertemiz havaya bırakır. Karadeniz yaylalarında bitki örtüsü genel olarak köknar, ladin, sarıçam, sedir, kayın, meşe, ıhlamur, karaağaç, gürgen, kızılağaç, yabani fındık gibi ağaç türleriyle kardelen, yabani açelya, orman gülü, gökovan gibi binlerce çeşit kır çiçeği ile kaplıdır. Karadeniz Yaylaları Sinop, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Gümüşhane, Bayburt İl sınırlarındadır. Akdeniz ve Ege Bölgelerinde yaşayanlar ise sıcak havadan, sivri sinek ve benzeri haşerelerden kurtulmak, doğa ile baş başa olmak ve sağlıklı bir yaşam için yaylayı tercih etmektedirler. Bu insanların bulundukları yerden ayrılarak yaylalara gitmeleri ve orada konaklayarak tüm ihtiyaçlarını temin etmeleri bir turizm hareketi oluşturmaktadır. Ayrıca yayla etkinlikleri, yayla kültürü ve bozulmamış doğada yaşamak, diğer insanların da ilgisini çekmiş ve bu yaşama tarzına katılmalarını sağlamış, sonuç olarak da “yayla turizmi” şeklinde bir turizm çeşidini meydana çıkartmıştır. Yayla Turizmi merkezleri Sinop: Ayancık-Akgöl, Türkeli, Kurugöl yaylaları Ordu: Çambaşı, Akkuş-Argın, Mesudiye-Keyfalan, Mesudiye-Topçam Giresun: Bektaş, Kümbet, Yavuzkemal yaylaları Trabzon: Çaykara-Uzungöl, Akçaabat Karadağ, Tonya-Erikbeli, Maçka-Şolma, Araklı-Pazarcık, Yeşilyurt Yılantaş yaylaları Rize: Anzer, Ayder yaylaları Artvin: Kaçkar yaylaları Gümüşhane: Zigana (Kayak Merkezi) Bayburt :Kop Dağı (Kayak Merkezi) Gaziantep :Hızır (Huzurlu) Manisa: Spil Dağı Antalya: İbradı Yaylası Bitki Türleri: Bitki türleri bakımından çok zengin olan Toros Dağlarında; kıyıdan başlayarak rakım yükseldikçe bitki türlerinde de değişiklik ve çeşitlilik başlar. Narenciye bahçeleri, maki türleri, sandal, meşe türleri, çınar, yabani zeytin, böğürtlen, melengiç, kesme, funda, sığla ağacı (Muğla), sakız ağacı, erguvan, kocayemiş, karaçalı, kızılcık, defne, çam türleri, ardıç türleri, kayın, Toros Dağları, göğsünü Akdeniz'in ılık meltemlerine açmış, karlı dorukların eteklerinde, Yörük kilimi gibi üstünde bütün renklerin çiçeklendiği, yaylalar, çam, ardıç, köknar, sedir ağaçları ve meyve bahçeleri ile iç içedir. İlkbaharla birlikte çiğdemler çiçek açtığında Yörükler hayvanlarını otlatmak için Toros yaylalarına çıkmaya başlarlar. Akdeniz sıcaklıklarının etkili olduğu yaz aylarında ise çevre yerleşmelerden, soğuk ve billur gibi temiz pınarların kaynadığı, serin yaylalara çıkışlar giderek hızlanır. toros köknar, sedir ağaçları ile mevsimine göre kardelen, yabani siklamen, nergis, sümbül, gelincik, kekik, lavanta, nane, semizotu, papatya, lale vb. gibi bitkilere çok sıkça rastlanır. Yaban Hayatı: Toros Dağları florası olduğu gibi yaban hayatı bakımından da zengindir. Toros Dağlarında güvercin, karatavuk, keklik, turaç, bıldırcın, üveyik, çulluk, kartalgiller, sığırcıkgiller, ispinozgiller, doğangiller, sarıasmagiller gibi kuş türleri ile geyik, alageyik, yaban keçisi, yaban domuzu, vaşak, karaca, tilki, tavşan, kurt, çakal, sansar, sırtlan gibi hayvanlar doğal ortamları ile gözlenebilirler. Toros Yaylaları Gazi Antep, Hatay, Adana, İçel, Antalya ve Muğla il sınırlarındadır. Türkiyede yayla kültürü Türklerde yaylanın önemli bir yeri vardır. Yaylaya çıkmak farklı amaçlar için yapılmaktadır. Güney Doğu ve Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan ve bugün göçer durumda olan aşiretler hayvanlarını otlatmak için yaylalara göç ederek yaylaklar kiralamaktadırlar. Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgelerinde yaşayan ve hayvancılıkla uğraşanlar hem hayvanlarını otlatmak ve hayvanlarının kışın yiyecekleri otları toplamak için hem de yaz şartların göre daha serin ve uygun şartlarda yaşamak için yaylaya çıkmaktadırlar. 46 köy kahvesi SAĞLIK www.koykahvesi.com.tr Gül suyunun inanılmaz faydaları G ül suyu, en eski ve en uyarıcı sağlık ve güzellik sırlarını, o hassas ve insanı kendinden geçiren kokusunda barındırır. Gerek cilt yenileyici olarak, gerek dini törenlerde, hatta yemeklerde, Hint ve Arap toplumları tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Bu özellikleri saymakla bitmeyecek mucizeyi nasıl kolayca hazırlayıp kullanabileceğinizi sizlere anlatmak istiyoruz. Hazırlanışı: Gülün genel faydaları Sindirim: Gül yapraklarını yemeklerinizde kullanarak bağırsaklarınızı temizleyebilir ve kabızlığı önleyebilirsiniz. Gül yaprakları salatada, hatta çay yapımında bile kullanılabilir. Kanama kesici: Gözünüzde iltihaplanma varsa, gül yapraklarını demleyip içebilirsiniz. Etkisini hemen gösterecektir. Solunum: grip ve soğuk algınlıklarına karşı, gül meyvesi kullanılabilir. Bu, kurumuş gülün içinde bulunabilir. Çekirdekleri ile birlikte kaynattıktan sonra süzüp, günde iki defa için. Cilt: Gül suyu, cildin tazelenmesine, kırışıklıkların giderilmesine, hatta yaraların daha çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Gül suyunun özellikleri İltihap sökücü ve dekonjestandır. Uzun bir günün sonunda vücudunuzda kalan yorgunluğu, gül suyu giderebilir. Gül suyunu sabahları kullanırsanız, gözlerinizin altındaki kararmaların azaldığını fark edeceksiniz. Baş ağrılarını dindirir. Bir mendili gül suyu ile ıslatıp alnınıza koyabilirsiniz. C vitamini açısından zengindir. Vücuttaki kollajen sentezini hızlandırıp, serbest kökleri etkisiz hale getirerek yaşlanma sürecini yavaşlatır. Ciltteki siyah noktaları, çatlakları ve kırışıklıkları giderir. Saç köklerini güçlendirir ve kan dolaşımını arttırır. Böylece saç dökülmesinin önüne geçer İçerdiği tannin, pektin, E ve B vitaminleri ile, cildinizi sıkılaştırıp temizleyen ideal bir toniktir. Antibakteriyel özelliği ile yara, çıban ve sivilcelere karşı oldukça etkilidir. Gül suyu yapımı Gerekli malzemeler; Yarım kilo gül yaprağı, Kapaklı bir tencere,Yarım litre saf su, Hava kilidi olan cam şişe. Gül yapraklarını toplayarak işe başlayın. Pembe ve kırmızı yapraklar genelde en hoş kokulu olanlardır. Unutmayın, yarım kilo yaprak toplayacaksınız. Dilerseniz bu miktarı elde etmek için birinden yardım alabilirsiniz. Ayrıca, eğer yaprakları kendiniz topluyorsanız, sabah saatlerinde toplamaya özen gösterin. Bu saatlerde yapraklar, içerdikleri maddeler yönünden daha zengindir. Tencereyi saf su ile doldurun. Bu tür toniklerin yapımında, özellikle de cilt için kullanılacaksa, saf su kullanmak daha iyidir. Suyu doldurduktan sonra, gül yapraklarını ekleyin ve ocağı tam ateşe getirin.En önemli kısıma geldik, su kaynamaya başladığı an, ateşi kısmalısınız. Suyun buharlaşmasına izin vermemelisiniz, zira gülün yağı ve tüm faydalı özellikleri, bu buharla uçup gidecektir. Ateşi kıstıktan on dakika sonra, ocağın altını tamamen kapatın. Bir saat boyunca dinlenmeye bırakın. Soğuduktan sonra, suyu iyice süzdürün. Son olarak, suyu cam şişeye doldurup buz dolabına koyun. Ertesi günden itibaren gül suyunuzu kullanmaya başlayabilirsiniz. Gül suyunun serinliği cildinizi temizleyecek ve canlandıracaktır. Gördüğünüz gibi gül suyu, hazırlaması çok kolay olan doğal bir ilaçtır. Civanperçemi otu bakın nelere iyi geliyor Yol kenarlarında, dağlarda, yollarda tarlalarda kendi kendine yetişen civanperçeminin faydaları saymakla bitmez. Sindirim sisteminizi rahatlatarak hazımsızlığınızı gidermeye yardımcı olur. Kanınızı temizler. Dolaşım sisteminizi düzenler. Sonbahar ve kış aylarında daha çok yakalandığımız grip, nezle, soğuk algınlığına ve öksürüğe çok iyi gelmektedir. Baş dönmesine, burun akıntısına hipertansiyona çok iyi geldiği bilinir. Vücudunuzu kuvvetlendirip dirençli olmanızı sağlar. Balgam söktürücü etkisi vardır. Sağlıklı gelişim için kemiklerinize iyi gelir. Mide ile ilgili problemlerinizi çözmeye yardımcı olur. Öksürüğü kesmeye yardımcı olur. İdrar söktürür. Baş ağrısı çeken kişilerin özelikle migren ağrılarına birebirdir. Basur tedavisi için de sıkça kullanılır çok iyi geldiği bilinir. Ayrıca mide kanaması rahatsızlığı olan kişiler civanperçemi çayını tüketmelerinde fayda vardır. Civanperçeminin diğer faydaları – Bulantı, burun kanaması gibi hastalıklara iyi gelir. – Mide gazını giderir. Kan damarlarına iyi gelir. – Mide kanserini önleyici etkisi vardır. – Adet dönemini ağrılı ve sancılı geçiren kadınların ağrı ve sızısına çok iyi geldiği bir kurtarıcıdır. – Depresyona, sıkıntıya iyi gelir. – Akciğer kanamalarına da çok faydalıdır. – Böbreklerinizin düzenli çalışmasını sağlar. – Kemik ile ilgili sağlık problemlerinize tedavi etme de yardımcı olur. – Vajinal kaşıntılarına da iyi gelmektedir. Civanperçemi çayını hazırlanışı: Bir tatlı kaşığı kıyılmış civanperçemi bir bardak su ile haşlayın. 15 dakika bekletip demeyip süzün. 47 SAĞLIK www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi