Köy-Koop Haber Gazetesi 6. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 6. Sayı
Sütler, 2 Mayıs'ta Okullarda
»»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'yla
işbirliğinde düzenlediği ''Okul Sütü Programı'' kapsamında ilk sütler, 2 Mayıs'ta dağıtılacak.
Özel okullar hariç ana sınıfı ve 1, 2, 3, 4, 5.
sınıf öğrencilerine, bu eğitim öğretim yılı
sonuna kadar süt dağıtımı yapılacak. 17
Nisan'da gerçekleştirilen süt ihalesini
kazanan 4 ortak girişimle sözleşmeler
imzalandı. Süt firmaları, dağıtımla ilgili
herhangi bir sorun olmayacağını ve ilk
sütün 2 Mayıs günü öğrencilere verilebileceğini taahhüt etti.
Hayvancılık Genel Müdürü Ali Karaca,
toplam 7,2 milyon öğrenciye her gün 200
ml'lik süt dağıtılacağını, bu projeyle hem
öğrencilere süt içme alışkanlığı kazandırmayı hem de piyasadaki arz fazlası sütü
değerlendirmeyi amaçladıklarını söyledi.
Karaca, Türkiye'de günlük süt üretiminin
dönemsel olarak değişiklik gösterdiğini
ve şu anda piyasada arz fazlalığı bulunduğunu, Okul Sütü Programı'yla günlük
bin 500 ton sütün piyasadan çekileceğini, süt tozu projesiyle de 2 bin ton olmak
üzere Bakanlığın bu süreçte piyasadan
günlük 3 bin 500 ton süt çekeceğini ve
piyasada fiyat istikrarını sağlamaya çalışacağını belirtti.
Veliler Bilinçlendirilecek
Projeyle çocuklara günlük süt tüketimi
alışkanlığı kazandırmayı da amaçladıkla-
Ali Karaca / Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, Hayvancılık Genel Müdürü
rını anlatan Karaca, süt dağıtımının yanı
sıra öğrencilere eğitim de verileceğini, bu
amaçla 81 ilde çalışanların katılımıyla seminer düzenlediklerini, eğitim sürecine
velilerin de dahil edileceğini söyledi.
Kamu kurum ve kuruluşlar ile okullara dağıtılacak broşür ve el ilanlarında,
''Süt: büyümeyi ve gelişmeyi sağlar. Beynin gelişmesine destek olur. Göz, deri ve
diş sağlığını korur, diş çürüklerini önler.
Hücreleri onarır. Kemikleri sertleştirir.
Enerji verir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Hastalıktan korur. Kasları güçlendirir'' bilgileri yer alacak.
Okul sütünün üzerinde de bilgilendirici mesajlara yer verilecek
Süt alerjisi ve laktoz intoleransı bulunan
çocukların tespitiyle ilgili okullarda velilere birer form gönderildiğini, süt kutusu üzerinde de bu durumdaki çocukların
öğretmenlerini bilgilendirmeleri konusunda uyarıya yer verildi.
Karaca, Velilerin ''kesinlikle kaygı duymaması'' gerektiğini, sütlerin gıda standardına uygun olduğunu, Okul Sütü
Komisyonu'nun da dağıtımı yapılacak
her parti için numune alacağını ve bu numunelerin analizinin yüklenici firmalar
tarafından karşılanacağını söyledi.
Dünyada okul sütü projesi, 80’den fazla
ülkede değişik dönemlerde uygulandı.
Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde 30
yılı aşkın süredir çeşitli şekillerde yürütülen proje, obeziteye karşı mücadelede
de önem taşıyor.
Önder Çiftçi Projesi
25.Yılını kutluyor
Organik Ürün Kriterleri
Kitaplaştırıldı
»»Önder Çiftçi Projesi 1987 yılında TürkAlman hükümetleri arasında yapılan teknik
işbirliği antlaşmasına dayanarak, pilot bölge
seçilen Tekirdağ da çalışmaya başlamıştır.
»»Erzurum’da 5 bin ortaklı
Organik Tahıl Üreticileri
Birliği (ORTUB) tarafından
ORGANİK ÜRÜN
KRİTERLERİ
12 bilim adamına
hazırlattırılan Organik Ürün
Kriterleri isimli kitap ülke genelindeki 10
organik tahıl üreticisine gönderildi.
“İşçinin Emekçinin
Bayramı”
»»Yatırımcılar tarafından heyecanla
beklenen yeni teşvik paketi açıklandı.
Bakanlar Kurulu kararı ile Resmi gazetede yayınlanmamış olmakla birlikte ekonomi çevrelerince son derece olumlu karışılanan paket ile ilgili genel yaklaşımlar tüm detaylarıyla
» Syf 19’da
Zeytincilik Yönetmeliği
Yenilendi
»»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
zeytincilikle ilgili mevzuatı güncelledi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, zeytincilikle ilgili mevzuatı günün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güncelledi.
Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair
Yönetmelik’te değişiklik yapan bakanlık, eşdeğer zeytin
bahçesi tesis etme şartıyla kamu yararı olan stratejik bazı
yatırımlar için esneklik sağladı. » Syf 19’da
Kırmızı Etin Tamamını
Sığırdan Karşılayamayız
www.ortubkriterleri.org
Ana hedef Tarımsal yayım modelinin ülke çapında yaygınlaştırılmasını sağlayarak, Türk tarım kesimine gereksinim duyulan
her türlü bilgiyi, üretici koşullarına ve arzusuna uygun olarak,
demokratik bir ortamda, gönüllü aktif katılımın sağlandığı, gönüllü sorumluluğun benimsendiği, kendi kendine yardım ilkesine dayanarak gerek iç, gerek dış tarım ürünleri pazarına göre
karşılamak ve dünya pazarlarında rekabet edebilecek bilinçli
üreticilerin sayısını hızla arttırmaktır. » Syf 11’de
Toplumun her kesiminde
üreten; başta çiftçimizin,
üretime katkı sağlayan
ve hizmete sunan
işçilerimizin, emeklerinin
karşılığını alabilmek,
haklarını savunmak
amacı ile 1 Mayıs İşçi
Bayramı’nı kutluyoruz.
Yeni Teşvik Paketi
ORGANİK TARIMDA
»»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, “Türkiye'deki kırmızı et
tüketiminin mutlak küçükbaş hayvan
üretimiyle desteklenmesi gerekli” dedi.
Erzurum’da 5 bin ortaklı Organik Tahıl Üreticileri Birliği
Bakan Mehdi Eker, Türkiye'deki kırmızı et tüketiminin mutRASTLANTISAL
HATALAR
İÇİN
(ORTUB) tarafından 12 bilim adamına
hazırlattırılan
Orgalak küçükbaş hayvan üretimiyle desteklenmesi gerektiğini,
nik Ürün Kriterleri
isimli kitap ülke
genelindeki 10GELİŞTİRİLMESİ
organik
ALGORİTMA
STRATEJİLERİ
"EğerPROJESİ
bütün kırmızı etin tamamını sığırdan karşılayalım
tahıl üreticisine gönderildi. » Syf 7’de
dersek bu pahalı bir üretim olur. » Syf 3’de
Hadi İLBAŞ
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -6- » Syf 2’de
Prof.Dr. MUSTAFA KAYMAKÇI
Önce Ekmekler Bozuldu
Umut ÖZDİL
ORTUB
ORGANİKÜnalÜRÜN
ÖRNEK
KRİTERLERİ
Bir Başarı Öyküsü...Bademli
Fidancılık Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi » Syf 5’de
Prof.Dr. M.Lütfü ÇAKMAKÇI
Sürdürülebilir Tarım
Neden Gerekli?
» Syf ’da
Dr. Erhan EKMEN
ABD’de Çiftçi Örgütleri
» Syf 15’de
Kooperatif CE
Prof.Dr. Erhan REHBER
Dr. Umut TOPRAK
TEVFİK FİKRET CENGİZ
Tarımsal Kooperatifçilik
Üzerine Bir Değerlendime
» Syf 8’de
Uzay’da Tarım?
Beklenen Yeni Teşvikler
Açıklandı
» Syf 18’de
» Syf 4’de
» Syf 10’da
ORGANİK TAHIL ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ
» Syf 13’de
2
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
KOOPERATİFÇİLİK
DÜNDEN BUGÜNE KOOPERATİFÇİLİK -6-
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Lütfü ÇAKMAKÇI
• Dr. Bediha DEMİRÖZÜ
• Dr. Caner KOÇ
• Dr. Tuba ŞANLI
• Dr. Güray AKDOĞAN
• Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Alper Serdar ANLI
• Dr. Umut TOPRAK
SA
M
LA
AÇLI KOO
PE
RI
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
R
V E D İ Ğ E R TA
K
RK
IN
MA
LİKLERİ M
E
KA
L
Bu sekiz yıllık kira süresini burada bir nokta ile kapatıyorum.
1960’lı yıllarda kooperatif kurup yatırım yapan kooperatif
başkanlarının anlatacaklarını size nakletmeye çalışacağım.
Birim kooperatiflerin hikayeleri bittikten sonra Köy-Koop
MERKEZ Birliğine dönüp en parlak dönemlerinde görev yaptığım gelişmeleri, ortaya konanları anlatmaya çalışacağım.
–Sürecek-
• Dr. Hilal TUNCA
BİR
1982 yılında fabrikayı 8 yıl çalıştırmak üzere Trakya Yağlı Tohumlar Birliğine kiraya verdik. Birlik ikide bir beni arıyor, “şu
kadar paraya ihtiyacımız var Adnan Beye telefon eder misiniz?” diye soruyorlardı. O da istenilen parayı hemen çıkarıyordu. Bunun üzerine dayanamadım, “Adnan Bey bu parpayı
bize verseydiniz, biz bu fabrikanın durmaksızın çalışmasını sağlardık.” dediğimde Adnan Bey, “Hadi, bu parayı size
veremem. Bana Köy-Koop’u kurtarmaya çalışıyor derler
ve ben bakanlıktan olurum” dedi. Çünkü, Köy-Koop Merkez
Birliği yöneticileri solculuk suçlamasıyla içeri atılmışlar, Ticaret Bakanlığı da Köy-Koop’un tasfiyesi için dava açmıştı. Fazla üstelemedim. Trakya Yağlı Tohumlar Birliği bizim personeli olduğu gibi kabullendi. SSK borçlarıyla banka borçlarını
ödedi, bize herhangi bir ödemede bulunmadı.
• Dr. Yener ATASEVEN
F
Krediyi aldıktan sonra çalışmalarımızı daha da hızlandırdık.
AYÇA markalı ayçiçeği yağı neredeyse tüm Türkiye’de aranan
yağ haline geldi. Biz bu hummalı çalışma içindeyken kendisine yağ verdiğimiz bir işadamı fabrikaya geldi. Bana kendisini bir grup işadamının gönderdiğini söyledi. Sonra, “siz
karaborsa yapmamakla iyi bir harekette bulunuyorsunuz.
Ne var ki, tek başınıza Türkiye’deki karaborsayı önleyemezsiniz. Size teklifimiz, faturayı yine satış fiyatınız üstünden
kesin. Biz bunun yüzde yüzünü açıktan size vereceğiz. Altı
aylık da peşin ödeyeceğiz” dedi. Kendisine, “peki, bize verdiğiniz yüzde yüzü kimden çıkaracaksınız? dedim. Cevabı belli;
tüketiciden. Bunun anlamı tüketici soyulacak. Buna kim vesile olacak? Kooperatifçi olan ben!.. Dünyada buna müsaade etmem” dedim. Karşımdaki şaşkın şaşkın yüzüme bakarak “bi-
FABRİKAYI KİRAYA VERMEK ZORUNDA
KALIYORUZ
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’na göre kurulan KöyKoop Merkez Birliği; Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal
Amaçlı Kooperatiflerin merkezi kuruluşudur. Tarıma ait
farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık-Süt üretimi ve
işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik,
fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
İ
AT
Kendisine yağ verdiğimiz bir işadamı
fabrikaya geldi. “Siz karaborsa yapmamakla
iyi bir harekette bulunuyorsunuz. Ne var
ki, tek başınıza Türkiye’deki karaborsayı
önleyemezsiniz. Size teklifimiz, faturayı yine
satış fiyatınız üstünden kesin. Biz bunun yüzde
yüzünü açıktan size vereceğiz. Altı aylık da
peşin ödeyeceğiz” dedi.
Fabrika durma noktasına gelince, 1980 ihtilal
hükümetinde Maliye Bakanlığına getirilen
Adnan Başer Kafaoğlu’na gittim. Bana,” Hadi,
burayı Trakya Yağlı Tohumlar Birliği’ne kiraya
verelim. Hem fabrika çalışmış olur, hem de bu
Birlik çevrede ayçiçeği ekimini geliştirir. Kira
süresi bitince Allah kerim, biz belli yerlerde
olursak yine yardımcı oluruz”dedi.
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
Ğİ • KÖY
1978 Ecevit Hükümeti bizim bu çalışmalarımızı çok beğenmişti.Bir gün Köyişleri ve Kooperatifler Bakanı Sayın Ali Topuz beni aradı ve kooperatifler Genel Müdürlüğüne gelmemi
istedi. Gittim; üst düzey yöneticiler oradaydı. Bakan, “Hadi
İlbaş’ı hepiniz tanıyorsunuz. Türkiye’de neredeyse karaborsa yapmayan tek kuruluş olan Çandır Tarımsal Kalkınma
Kooperatifinin Başkanı. Hiç kendisini çağırıp paraya ihtiyacı olup olmadığını sordunuz mu? Hemen şimdi çalışmalara
başlayın , ihtiyacı kadar kredi verelim. Ayrıca, fabrikanın
kapasitesini iki katına çıkaracak çalışmaları başlatalım.
Kendilerini biz destekleyeceğiz” dedi. Çok kısa sürede bize 50
milyon liralık kredi çıkardılar, bu bitince yine gereksiniminizi
karşılayacak kadar kredi vereceklerini söylediler. Bu yakın ilgiyi sonraki iktidarların hiçbirisinden göremedik. Üstelik bizi
çökertmek için her türlü yola başvurdular.
Bu arada 1980 ihtilali gelmiş, kooperatifçiliğe
tırpan atılmış, Köy-Koop yöneticileri
tutuklanmış, birim kooperatiflerin
yöneticilerine ardı arkası gelmeyen davalar
açılmıştı. Ben, Köy-Koop’tan dolayı 6, kendi
kooperatifimden dolayı 8 davadan dolayı sanık
sandalyesindeydim. Bu davalardan ikisi ağır
cezada idi.1982 de başlayan bu davalar 1989’a
kadar sürdü.
RLİ
KREDİ SAĞLANIYOR
İHTİLAL GELİYOR
İllerde faaliyet göstermekte olan kalkınma ajansları var. Örneğin; Denizli, Muğla ve Aydın’ı içine alan Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) ya da İzmir’de faaliyet gösteren İzmir
Kalkınma Ajansı (İzka) gibi Türkiye’de bölgesel hizmet veren 26 adet kalkınma ajansı kuruldu.
Bu ajanslarda yılın belli dönemlerinde %40-%90 oranında
değişen oranlarda kooperatiflere hibe desteği verilmektedir. Özellikle uygulamakta oldukları projelerde teknoloji yenilemek ve/veya kapasitesini artırmak isteyen kooperatifler
ile yatırım yapmayı düşünen kooperatiflerimizin hibe desteklerinden yararlanmalarını öneriyorum. Bu geri ödemesi
olmayan önemli bir mali kaynaktır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının hibe destekleri ise
(6.etap için) 600.000 TL yatırım bütçeli projelere %50 oranında 300.000 TL’dir. Ajanslarda proje bütçesi değişmekle
birlikte ortalama 800.000 TL projelere 400.000 TL’dir. Hibeler hakkında bilgi almak isteyen her yatırımcı kooperatifimizi detaylı olarak bilgilendirebiliriz. Hibe başvuru süresini
kaçıran yatırımcı kooperatif, yatırımını 1 yıl ertelemek durumunda kalabilir.
AB fonlarını kullanmak üzere yeni faaliyete geçen Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) ise 20
ilde (Afyonkarahisar, Amasya, Balıkesir, Çorum, Diyarbakır, Erzurum, Hatay, Isparta, Kahramanmaraş, Kars, Konya, Malatya, Ordu, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tokat, Trabzon, Van, Yozgat) IPARD programını uygulamaya başladı.
IPARD programının hibe miktarları daha yüksek ve bütçesi
daha zengin. 2013 yılından itibaren ise 22 il (Ağrı, Aksaray,
Ankara, Ardahan, Aydın, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Elazığ, Erzincan, Giresun, Mersin, Kastamonu,
Kütahya, Manisa, Mardin, Muş, Nevşehir, Uşak, Karaman)
daha programın kapsamına dahil olacak.
Mevcut fabrika sahibi kooperatiflerimizin yukarıda saydığımız desteklerden yararlanarak işletmelerini hijyen ve
teknolojik yönden iyileştirerek dünya firmalarıyla rekabet
edebilir hale getirmeleri önemlidir.
Bu vesile ile Köy-Koop Haber Gazetesine yayın hayatında
başarılar diliyorum. Selam ve saygılarımla…
Bİ
tutuldu. Bunun iki nedeni vardı:
1. Kalitesi son derece iyiydi.
2. Karaborsa yapmıyor, hükümetin ilan ettiği fiyattan satış
yapıyorduk.
Fabrikanın önünde her gün 200-250 kamyon kuyruğu oluşuyordu. Biz, doğrudan tüketiciye ulaşması için kooperatifler,
belediyeler, okullar, askeri birliklere yağ veriyorduk.
Kooperatif ve Üst
Birliklerinin Dikkatine!
Z
Geleceğimizi bilen arkadaşlarımız, öğretmenler
zim dediğimizi kabul ederseniz, bir yıl sonra ikinci
çok güzel bir program hazırlamışlardı. Fabrika
fabrikayı kurarsınız. Hayır’da ısrar ederseniz, bir
alanına geldiğimizde bir folklor ekibi bizi karşıyıla varmadan fabrikanın kapılarını kapatmak
ladı. Başlarında Çandırlı ortağımızın kızı AYÇA
zorunda kalırsınız” dedi. Sanki geleceği görmüştü.
vardı. Şaşırtıcı derecede güzel bir gösteri yaptılar.
Ecevit hükümeti beş yerde boşalan milletvekilliği
Bu güzel AYÇA, genç yaşında evlendi.Ne yazık ki,
için ara seçime gitti. Ve kaybetti. Bunun üzerine
evliliği fazla sürmedi. Kısa bir süre sonra yaşama
“halk bize olan güvenini yitirmiş” diyerek istifa etti.
Mehmet Hadi İLBAŞ
veda etti.İkinci Ayça üniversiteyi bitirdi. Doktora
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
yaptı, şimdi İngiltere’de.
VERİLEN KREDİ KESİLİYOR
TRT’den gelen ekip tüm gösterileri kayda geçti. Daha sonra
kooperatifin kuruluşundan o güne kadarki aşamayı anlatma- Ecevit Hükümetinin istifasından bir hafta sonra 23 milyonumı istediler. Ayrıntılarıyla istenilen bilgileri verdim.Ayrıca,
nu kullandığımız krediden geriye kalan 27 milyonun kullanfabrikanın tüm bölümlerini gezip görüntülediler Bir hafta
masını durdurdular. Sanki “siz niye karaborsa yapmadınız”
sonra arkadaşım, Çandır Kooperatifi ile ilgili 35 dakika süren
dercesine bizi dürüstlüğümüzden, tüketiciyi koruduğumuzbir proğram hazırladığını.söyledi. Bunun gösterileceği gün ve
dan dolayı cezalandırmışlardı.
saati bize bildirdi. Biz de, yurtdışı dahil ortaklarımıza , köylü- Kalkıp Bakanlığa gittim. Verilmiş kredimizi hangi suçumulere o saatte televizyon başında olmalarını söyledik. O saatte
za göre kestiklerini sordum. Verdikleri cevap çok ilginçti.
gerçekten de güzel bir girişle hazırlanan proğram verilmeye “Türkiye’de yüzlerce kooperatif var Yine pek çok kooperatife
başladı. Aşağı yukarı beş dakika sonra elektrikler kesildi ve
yatırım desteği veriliyor. Size iltimas yapılmış. Başka koobiz karanlıkta kaldık. Oysa çevre köylerde elektrikler kesilperatiflerin kredi haklarından kırpılarak size yüklü kredi
memişti. Ne yazık ki o zamanki Çandır Belediye Başkanı bize
verilmiş.”
karşı son derece soğuk, uzak bir politika izliyordu. Duyumlarımıza göre, iktidar partisine ve o partiye mensup Yozgat “Söyledikleriniz gerçeği yansıtmıyor. Ben aynı zamanda
milletvekillerine”fabrikanın çalışması demek sizin bu bölge- Köy-Koop Merkez Birliğinde ekonomiden sorumlu Genel
den oy alamamanız anlamına gelir. Ona göre hareket edin” Başkan Yardımcısıyım. Türkiye’deki kooperatiflerin durutembihinde bulunmuştu. Sadece Çandırda elektriklerin kesil- munu en az sizin kadar biliyorum. Biz büyük bir tesis kurmuşuz. Tüketicinin yağ ihtiyacını karaborsa yapmadan
mesinin nedeninde bu garip kıskançlık yatıyordu.
karşılama çabası içindeyiz Sizin anlattıklarınız kurt-kuzu
Programı tam izleyebilmek için TRT Genel Müdürlüğüne başhikayesi. İlla bir kulp bulup bizi cezalandırmak istiyorsunuz.
vurduk ve ikinci kez gösterime girmelerini rica ettik. Ricamız
Uygulamanız kooperatifçiliği teşvik değil, önüne taş koykabul edildi. Gösteri ikinci kez tekrarlandı. Biz hazırlıklıydık.
maktır.” diyerek bakanlıktan ayrıldım.
Gösteriyi baştan sona CD’’ye aldık. Sonra bunu yurtdışına
Bu hareket bizim zirveden aşağı doğru düşmemizin başlangıcı
çıktığımda ortaklarımızla yaptığımız toplantılarda gösterdık.
oldu. Bir süre daha kendi olanaklarımızla üretimi sürdürdük.
Çok beğenildi. Halk oyunları gösterisinde baş rolü oynayan
Ne var ki, Ecevit Hükümetinin ayrılmasıyla birlikte piyasanın
AYÇA’nın babası proğramı seyrederken gözyaşlarına boğuldu.
üstündeki karaborsa bulutu birden dağıldı. Yok olan ürünler
mantar biter gibi piyasada boy attı. Yağda karaborsa yapanlar
KARA BORSAYA HAYIR
da piyasaya normal fiyatla çıktılar. Bu durumda işimiz iyice
zora girdi.
AYÇA markasıyla piyasaya çıkardığımız yağ kısa sürede çok
[email protected]
E
»»Yıllar yıllar sonra, TRT’den bir arkadaşım bizim fabrika ile ilgili bir program yapmak istedi.
Birlikte Çandır’a gittik.
Melih ÜLGEN
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet VAROL
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Reklam Müdürü: Yasemin ACAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96
Web: www.koy-koop.org • E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Nisan 2012 ANKARA
Baskı:
Atalay Matbaacılık Ltd. Şti.
Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA
Tel: 0312. 384 41 82
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
̇
̇ Nisan 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
GÜNDEM
Denizli Birliği Genel Kurulunu Yaptı
»»Köy-Koop, Hay-Koop Denizli Birliği’nin 2011 yılı, olağan genel kurul toplantısı, 26 Nisan
Perşembe günü, saat: 11.oo de, Denizli Taç Düğün salonunda şölen havasında yapıldı.
Genel Kurul’a, ilgi ve katılım çok yüksekti.
Genel kurulda yüzlerce Kooperatif temsilcisi hazır bulunurken, 2 genel başkan,
8 Birlik başkanı ve çok sayıda oda başkanı katılım sağladı.
Denizli Koyun Keçi Birliği başkanı Hasan
ÖNER, İl Tarım Müdürü Yusuf GÜLSEVER, Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme
şube Müdürü Ferruh BACANLI’nın yanı
sıra, Denizli Ziraat Odası Başkanı Hamdi GEMİCİ, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı, Gıda Mühendisleri Odası
Başkanı’nın hazır bulunduğu genel kurul
toplantısı şölen havası içerisinde yapıldı.
İsmail GÜNEŞ, Çaltı Kooperatif başkanı
Mehmet EKİZ ve Cankurtaran Kooperatif başkanı Ramazan KOCA yönetti.
Yönetim Kurulu faaliyet raporu, denetleme kurulu faaliyet raporu, bilanço ve gelir-gider tablosu görüşmeye açılarak oy
birliği ile kabul edildi. 2011 faaliyetlerinde, yönetim ve denetleme kurulu üyeleri
oy birliği ile ibra edildi.
Genel Kurul toplantısına, yerel
ve Ulusal basının ilgisi çok
yüksekti.
Köy-Koop genel başkanı, Burdur Birlik
Başkanı Yakup YILDIZ’ın yanı sıra, HayKoop genel başkanı Kütahya birlik başkanı Yusuf ÇALIŞKAN, Balıkesir Birlik
Başkanı Cemil İLCAN, Muğla Birlik başkanı Eray ÇİÇEK, Isparta Birlik başkanı
Mahmut Barış AYDIN, Afyon Birlik başkanı Ahmet TİNTAŞ, İzmir Birlik başkanı Muhittin AKBULUT, Uşak Birlik
başkanı Himmet ÖZDEMİR, DSYB Denizli Birlik başkanı İsmail TOPALOĞLU,
Açılış konuşmasını yapan Denizli Birlik
Başkanı Mehmet VAROL, katılan Kooperatif temsilcilerine yoğun katılımlar için,
teşekkür ederken, misafirleri tek tek Kooperatif temsilcilerine ve basına tanıttı.
Diğer illerden katılan, il Birlik Başkanlarımızın yanı sıra, Denizli İli’nden katılan
Birlik Başkanları, Oda Başkanları ve İl
Tarım Müdürü Yusuf GÜLSEVER birer
konuşma yaparak, Türkiye’de uygulanan Tarım ve Hayvancılık politikalarının
uygulamadaki doğru ve yanlışları ile Tarımsal Örgütlenmedeki olumsuzluklar ve
çarpık yapılanma dile getirildi.
Divan’ı Köy-Koop Genel Başkanı Yakup
YILDIZ’ın yanı sıra, Muğla Birlik Başkanı Eray ÇİÇEK, Eziler Kooperatif Başkanı
2012 yılı tahmini bütçe ve 2012 yılı çalışma raporları konusunda, yönetim geniş
yetkiler ile donatıldı.
Saat: 14.oo’te sona eren genel kurulun
arkasından, katılan tüm misafir ve Kooperatif temsilcilerine yemek verildi.
Saat 16.00’da misafir il birlik başkanlarımızla beraber, Denizli Valiliği ziyaret
edildi.
Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği
6. Olağan Genel Kurul Toplantısı Ankara’da Yapıldı
»»Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği Yönetim Kurulu belirlendi.
19.04.2012 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvanclıık Bakanlığı Konferans Salonunda
yapılan 6. Olağan Genel Kurul Toplantısında, Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği organları belirlendi.
Yapılan seçimlerde yeni Yönetim Kurulu oluşarak görev paylaşımı yapılmıştır.
Buna göre; Merkez Birliği Başkanlığına,
Prof. Dr. Veysel AYHAN gelmiştir. Van
Birlik Başkanı Nihat Çelik Merkez Birliği
Başkan Yardımcısı, İzmir Birlik Başkanı
Özer Türer Sekreter Üye , Balıkesir Birlik
Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Çakır Muasip üye, Mehmet Şirin Aydoğdu, Ethem
Doğan ve Necmettin Aygün üye olarak
görev almışlardır.
»»Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü’nün (FAO) 2010 rakamlarına göre dünyada üretim değeri en yüksek olan tarım
ve hayvancılık ürünün inek sütü olduğunu söyledi. Bayraktar, dünyada üretilen inek sütünün
değerinin 179,2 milyar, Türkiye’de ise 3,9 milyar doları bulduğunu belirtti.
Bayraktar, Türkiye’de inek sütünün 3,9
milyar dolarla üretim değerinde ilk sırayı aldığını, inek sütünü 3,2 milyar dolarla
domates, 2,7 milyar dolarla buğday, 2,4
milyar dolarla üzüm, 2,1 milyar dolarla tavuk eti, 1,1 milyar dolarla zeytin, 1,1 milyar
dolarla elmanın takip ettiği bilgisini verdi.
Şemsi Bayraktar, fındıkta 962, biberde
935, sığır etinde 867, şeker pancarında
772, patateste 720, koyun etinde 709, pamukta (lif) 673, yumurtada 614, kirazda
531, Antep fıstığında 420, çilekte 407,
kuru soğanda 399, ayçiçeğinde 358 milyon dolarlık üretim yapıldığını kaydetti.
İlk 20 Üründe Türkiye’nin Payı
İlk 20 üründe, Türkiye’nin değer olarak fındıkta dünya üretiminin yüzde
67,54’ünü, kirazda yüzde 19,88, Antep
fıstığında yüzde 14,03, şeker pancarında
yüzde 8,37, çilekte yüzde 6,87, üzümde
yüzde 6,23’ünü yaptığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Zaten ağırlıklı olduğu bu ürünler dışında, Türkiye, dünya nüfusunun yaklaşık
yüzde 1,1’ini oluşturuyor. Belli ürünlerde
değer olarak dünya nüfusuna oranımızdan fazla üretim yapıyoruz. Örneğin değer olarak inek sütündeki payımız yüzde
2,17, domateste yüzde 5,93, buğdayda
yüzde 3,38, tavuk etinde yüzde 1,72, elmada yüzde 3,77, patateste yüzde 1,62,
koyun etinde yüzde 3,04, pamukta (lif)
yüzde 2,01, yumurtada yüzde 1,17, soğanda yüzde 2,56 düzeyinde. Buna karşın Türkiye, çok önemli bir ürün olan
sığır etinde nüfus ağırlığının çok altında,
yüzde 0,52 paya sahip.”
Kırmızı Etin Tamamını
Sığırdan Karşılayamayız
»»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, Türkiye'deki kırmızı et
tüketiminin mutlak küçükbaş hayvan
üretimiyle desteklenmesi gerekli
Bakan Mehdi Eker, Türkiye'deki
kırmızı et tüketiminin mutlak
küçükbaş hayvan üretimiyle
desteklenmesi gerektiğini belirterek, "Eğer bütün kırmızı etin
tamamını sığırdan karşılayalım
dersek bu pahalı bir üretim olur.
Mutlaka küçükbaşla bunun takviye edilmesi lazım." dedi.
Eker, Avrupa ile Türkiye arasındaki kırmızı et tüketiminde yapılan mukayeselerin haksız
olduğunu, "Avrupa'nın yediği etin yarısı domuz eti, Belçika
1 milyon ton yılda domuz üretiyor. Yani onların yedikleri
kırmızı etin hepsi sığır eti değil. Hollanda, Belçika, Danimarka, Almanya ve diğer bütün ülkelerde zannediyoruz ki
bunların yedikleri etlerin hepsi dana eti, sığır eti, yok öyle
bir şey. Biz eğer kırmızı etin tamamını sığırdan karşılayalım
dersek, bu pahalı bir üretim olur. Mutlaka küçükbaşla bunun takviye edilmesi lazım. Bizim coğrafyamız buna müsait, bizim iklimimiz buna müsait, çünkü az yağış alıyor" diye
sözüne devam etti.
Türkiye'nin yanlış kırsal alan politikaları ile ilgili Eker,
"Ama biz ne yapmışız, biz yanlış politikalar uygulamışız.
Bir tarım kanunu çıkarmamışız. İnsanları kırsalda tutacak
kırsal alt yapıyı oluşturmamışız. İnsanlara köylere içme
suyu vermemişiz. Türkiye bir tarım kanununu Cumhuriyetin kuruluşunun 83 sene sonra 2006 yılında kavuştu. 2006
yılında biz çıkardık. Strateji belgesi çıkardık. Sadece tarım
çerçeve kanunun değil, 14 tane tarımla ilgili başka kanun da
çıkardık. ve desteklemeleri de bütünüyle değiştirdik." dedi.
2012 Uluslararası
Kooperatifler Yılı Paneli
»»Köy-Koop Bursa Birliği 2012 Uluslararası
Kooperatifler Yılı dolayısıyla “Tarımsal
Kalkınma Kooperatiflerinin Dünü Bugünü
Yarını’’ konulu panel düzenleyecek.
Türkiye, yılda 3,9 milyar dolarlık inek sütü üretiyor
Bayraktar, dünya tarımına yön veren 20
ürünün toplam üretim değerinin 1 trilyon 470 milyar 286 milyon doları bulduğunu bildirdi. Bayraktar, Türk tarımında
en önemli 20 ürünün üretim değerinin
ise 24 milyar 920 milyon dolara ulaştığını açıkladı. İnek sütünü, 174,7 milyar
dolarla pirinç, 167,9 milyar dolarla sığır
eti, 121,6 milyar dolarla tavuk etinin izlediğini ifade etti.
Bayraktar, “2010 yılı verilerine göre üretim değeri, buğdayda 81,2, soya fasulyesinde 64,9, mısırda 55,1, şeker kamışında
53,6, domateste 53,3, yumurtada 52,7, patateste 44,5, taze sebzelerde 40,7, üzümde
39, manda sütünde 36,4, pamukta (lif)
33,6, elmada 29,2, muzda 28,3, koyun
etinde 23,4, mango, mangost, guavada
232,2 milyar doları buldu. 20 üründeki
toplam değer 1 trilyon 470 milyar 286
milyon dolar düzeyinde. Her ne kadar
inek sütü, ürün bazında ilk sırada olsa da
sığır, domuz, tavuk ve koyun eti toplam
üretim değeri 480 milyar 606 milyon dolar gibi çok büyük rakama ulaşıyor.”
3
Panel, 09 Mayıs 2012 tarihinde Bursa Almira Otel’de, saat
14.30’da yapılacaktır.
Düzenlenecek olan panele; Televizyon yapımcısı gazeteciyazar Tuncer Beydağ, panel başkanlığı yapacak. Panelist
olarak, “Tarımsal Pazarlama ve Kooperatiflerin Önemi”
konusuyla; Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim
üyesi Prof.Dr. Hasan Vural, “Tarım ve Kooperatifçilik” başlığıyla Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Mustafa Kaymakçı, “Yeni Türk Ticaret Kanunu ve Kooperatiflerde Kurumsallaşma” konusuyla; Mali Müşavir Selahattin Pehlivan ve Bursa S.S. Kulaca Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı Ahmet Uğur “Kooperatif Başarı
Öyküsü” ile katılım sağlayacaklardır.
Köy-Koop Eğitim ve Dinlenme
Tesisi Hizmete Açıldı
»»Köy-Koop Eğitim ve Dinlenme Tesisi
5 Mayıs 2012 tarihi itibarı ile tüm
kooperatif ortaklarımızın hizmetine açıldı.
İnek sütünün ilk sırada yer almasının sütün ne kadar değerli bir ürün olduğunu ve
sütte fiyat istikrarının hayatiyetini ortaya
koyduğunu bildiren Bayraktar, resmi eğitim kurumlarının okul öncesi ve ilköğretimin ilk 5 sınıfında eğitim gören 7 milyon
63 bin 768 çocuğa her gün en az 200 milimetre uzun ömürlü süt dağıtılacağının
açıklanmasını da bu açıdan önemsediklerini, dağıtımın süt üretimin artacağı bir
döneme rastlamasının da zamanlama açısından uygun olduğunu ifade etti.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin talep
ettiği et ve sütte fiyat istikrarını sağlamak
için Et Balık Kurumu’nun (EBK) et ve süt
müdahale kurumu halini almasının bu
açıdan çok önemli bir işlevi yerine getireceğini de vurguladı.
Kuşadası/Güzelçamlı mevkiinde yer alan, denize uzaklığı
300 metre olan tesis, 60 yatak kapasitesine sahip bulunmaktadır. Türkiye’deki Tüm Ortak Kooperatiflerimize
ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Mensuplarına %20 İndirim Uygulanmaktadır.
REZERVASYON: 0256 646 13 43 - 0312 419 63 95
4
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
ÖNCE EKMEKLER BOZULDU!
»»“Önce Ekmekler Bozuldu” Oktay Akbal’ın ilk
eserlerinden biri.
Yazar, belki de ekmeğin önemini bildiğinden eserinin adını böyle
koymuş.
Günümüzde de, beslenme ve sağlık açısından en önemli besinimiz, hergün severek tükettiğimiz ekmek. Ancak ekmeğin birçok sorunları var. Konuyla yakından ilgilenen bir platform var;
www.gidahareketi.org Organizasyon hazırlamış olduğu bir raporla, tam buğday unundan yapılmış esmer ekmekle beyaz ekmek arasındaki farkı anlatarak kamu oyunun dikkatini çekiyor.
Tam buğday unundan yapılmış ekmek neden önemli?
• Türkiye’de insanlar, günlük enerjilerinin ortalama yüzde
44’ünü ekmekten alıyorlar.
• Tahıl tanesinin öz ve kepek kısımlarında B grubu vitaminleri,
çinko, magnezyum, selenyum, krom gibi mineraller, fenol, fitat,
saponinler gibi maddeler daha çok bulunuyor. Bunlar öğrenme
ve kavrama işlevlerinin gelişimi sağlıyor. Aneminin ortaya çıkmasını engelliyor. Kimi doğum kusurlarının ve kardiyovasküler hastalıklar ile kanseri önlüyor. Ayrıca bağışıklık sisteminin
güçlendirilmesinde önemli katkılar getiriyor.
• Tam tahıl ekmeğinin posa içeriği de yüksek. Bu özelliği tokluk
hissini artırıyor. Posa, sindirim sistemi sağlığının korunmasında
ve buna bağlı kolon kanser riskinin azaltılmasında da önemli.
• Esmer ekmeklerin, glisemik indeksi (kan şekerini yükseltme
katsayısı) değeri beyaz ekmeğe oranla daha düşük. Bu, şeker
hastalığını ortaya çıkışını engelliyor.
Kısaca şu şöylenebilir; tam buğday unundan yapılmış ekmekler, insanı birçok hastalıklardan koruyor, ya beyaz
ekmek… Beyaz ekmek, kanseri tetikliyor. Bir bilimsel çalışmada, undan ayrıştırılan buğday kabuğunda, tüketenleri kanser ve kalp dolaşım hastalıklarından koruyan “prony lysin” adlı
aminoasidin varlığı saptanmıştır. Prony-lysin adlı aminoasit, kabuğu/kepeği ayrıştırılmış beyaz unda bulunmuyor. Beyaz ekmek
tüketimi, şeker hastalığının ortaya çıkmasında da birinci derecede etken. Şeker hastalığı yanısıra obeziteyi de ortaya çıkartıyor. Beyaz ekmeğe, beyazlatmak ve dayanıklılık süresini artırmak
amacıyla üretim aşamasında çok yoğun biçimde katkı maddelerinin eklenmesi de sağlıkta önemli sorunları ortaya çıkartıyor.
NE YAPMALI?
Birincisi: Türkiye’de beyaz undan yapılmış ekmeklere “Sağlığa
Zararlıdır” ibaresi yazılmalı. Bu önerme, kimilerine naif gelebilir,
uzun dönemde birçok hastalığı tetikleyen besinin beyaz ekmek
olduğu artık biliniyor. Ancak tam buğday unundan yapılmış sansınlar diye esmerleştirilmiş ekmeklere de dikkat edilmelidir, derim. Bilindiği üzere, Türkiye’nin, endüstriyel beyaz un ve beyaz
ekmekle tanışması 1948 yılındaki Marshall yardımı ile oldu. Zenginlik ve statü göstergesi olan olarak kabul edildi. Köylüler bile
evlerine dönerken hediye diye beyaz ekmek, yaygın adıyla francala
aldılar. Tam buğday unundan yapılmış ekmekler dışlandı.
İkincisi: Evlerde tam buğday unundan yapılmış ekmek üretimi özendirilmeli. Bu doğrultuda başta tüketici örgütleri harekete geçmeli.
Üçüncüsü: Sağlık Bakanlığı ile Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, tam undan yapılmış ekmek üretimini yaygınlaştırmak
için kampanyalar açmalı. Bu girişimleri, doğal olarak Türkiye
Fırıncılar Federasyonu’nun çıkarlarıyla çatışacaktır. Ancak, bir
süre sonra ekonomiye ve halk sağlığına getireceği yararlar açısından bu kampanyanın önemi büyük.
Dördüncüsü: Tam buğday unundan yapılmış ekmek üretiminde yerel yönetimlere büyük görevler düşüyor. Bununla birlikte Belediyeler, Halk Ekmekleri adıyla beyaz ekmek üretiyor.
Halk Ekmek’in beyaz ekmeği içinde neler var biliyormusunuz?
“Buğday unu, içme suyu, maya, tuz, mono ve digliseridlerin diasetil tartarik asit esterleri, hemiselulaz, fungal alfa amilaz, askorbik asit” gibi bir sürü madde ve kimyasal var. Şaşırdınız değil
mi? Belediyelerin beyaz ekmek üretimleri, toplum sağlığından
çok bir gelir kapısına dönüşmüştür. Oysa bir kamu kurumunun
amacı, yüksek kârlılık değil, yüksek kalitede ve toplum sağlığını
önceleyen tam buğday ekmeği üretmek olmalıdır.
Beşincisi: Tohumlukta, hibrit buğday tohumu yerine, yerli
buğday çeşitleri ile yerlilerden üretilmiş buğdaylar tercih edilmeli. Bilindiği üzere, Türkiye’de hibrit tohumlar, özellikle 1960
yılların başından itibaren yoğun olarak devreye girmiştir.
Dönemin Tarım Bakanı Bahri Dağdaş hibrit tohumların öncülüğünü yapmıştı.Günümüzde,yerli çeşitlerimizin kaliteli un
üretiminde daha önde olduğu görülmüştür.
Bir Türk için ekmek kutsal değil miydi? Ekmeğe saygının kökeninde insanlara sağladığı yararlar yatıyordu. Eskiden yere
düşen ekmek öpülür, başa konurdu. Oktay Akbal, “Önce Ekmekleri Bozuldu“ diye boşuna söylememiş. Dikkat ederseniz,
bu yapıtını yazdığı yıllar, Türkiye’nin, 1948 yılındaki Marshall
yardımı ile endüstriyel beyaz un ve beyaz ekmekle tanışması
yıllara denk geliyor. Özetle, ekmeğimiz de emperyalizmin
yurdumuza girişiyle bozulmaya başlıyor. Kimileri,
hala başını kumdan çıkarmıyor, amma gerçek bu.
Genetiği Değiştirilmiş
3 Mısır Çeşidi Onaylandı
»»Biyogüvenlik Kurulu’nun, genetiği
değiştirilmiş 3 mısır çeşidinin hayvan
yemlerinde kullanılabileceğine ilişkin
kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Kurul, “ayırt edici kimlik, geçerlilik süresi, ithalatta uygulanacak işlemler, kullanım
amacı, risk yönetimi ve piyasa
denetimi için gerekli veriler,
izleme koşulları, belgeleme ve
etiketleme koşulları, ambalajlama, taşıma, muhafaza ve
nakil kuralları, işleme, atık ve
artık arıtım ve imha koşulları, güvenlik ve acil durum tedbirleri, yıllık raporlamanın nasıl yapılacağı”na ilişkin kurallara uyma şartıyla, söz konusu 3 mısır çeşidinin “yem”
olarak kullanılmasını onaylamıştı.
Yürürlüğe giren Kurul kararına göre, “MON88017”,
“MON810” ve “59122xNK603” mısır çeşitlerinin ve ürünlerinin sadece hayvan yemlerinde yem ya da yem ham maddesi olarak kullanılması zorunlu olacak.
Manisa’da 30 Bin Dekar
Alan Su Baskınından
Etkilendi
Çin Sarımsağına Vergi
»»Geçen yıla oranla bu yıl dikim yüzde
20 arttı, sarımsak elde kaldı. Üreticiler
gelecekten kaygılı…
Taşköprü Sarımsak Üreticileri Birliği Başkanı
Abdullah Eligüzeloğlu, ilçede geçen yıla
oranla bu yıl sarımsak dikiminin yüzde
20 oranında arttığını
bildirdi. Eligüzeloğlu,
hava şartları nedeniyle
bu yıl sarımsak dikiminin geç tamamlandığını söyledi.
Hava sıcaklığının mevsim normallerinde gitmeye başlaması ve
dikim sonrası yağışların düzenli seyretmesi sayesinde sarımsakta herhangi bir olumsuzluk bulunmadığını belirten Eligüzeloğlu, aksine sarımsağın hızlı büyüdüğünü dile getirdi.
Geçtiğimiz sezon, satılamadığı için bazı üreticilerin elinde
yaklaşık 3-4 bin ton arasında sarımsağın kaldığını, üreticinin çareyi elinde kalan sarımsağı da dikmekte bulduğunu
vurguladı. Eligüzeloğlu, geçen yıla oranla bu yıl dikimin
yaklaşık yüzde 20 oranında arttığını kaydetti.
2011 yılı sarımsak sezonunun başlangıçta çok iyi olduğunu ve
sarımsak fiyatlarının 8 TL’ye kadar çıktığını, fakat kısa süre
sonra Çin’den gelen ithal sarımsak nedeniyle sarımsak fiyatlarının maliyetin altına düştüğünü ve ufak sarımsağın sezonu
60 kuruş, iri sarımsağın ise 2 TL’den kapattığını anlattı.
»»Manisa’da Demirköprü Barajı’nın
kapaklarının açılması sebebiyle 30 bin
dekar tarım arazisinin su baskınlarından
etkilendiği bildirildi.
Manisa’da Demirköprü Barajı’nın kapaklarının açılması
sebebiyle 30 bin dekar tarım arazisinin su baskınlarından etkilendiği bildirildi. İl Gıda Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, Manisa genelinde 27
bin dekar bağ ile 3 bin dekar yem bitkisi ve sebze yetiştiriciliği yapılan 30 bin dekar alanı su bastığı belirtildi.
Yağışlara bağlı olarak su miktarının artmasıyla Gediz
Nehri’nin, yer yer yatağından çıkarak çevre araziye yayıldığı ifade edildi. İl merkezine bağlı Sultan Çakal Azmağı
Dar Köprü mevkisinden başlayarak Ayvalık Tımarı, Çakal
Azmak Tımarı ve Çifte Damlar mevkisinde yaklaşık 9 bin
dekar, Güzelköy ve Gölköy tımarlarında 11 bin dekar, Manisa Muradiye yeni çevre yolu, Kuşlubahçe, Kocakumlar,
Tepe Tımarı, Karaca Ahmet, Akkoyun ve Düğlek Tımarı’nı
da içine alan alanda 10 bin dekar olmak üzere 30 bin dekar alanda su baskını oldu. Baskına maruz kalan alanın
yaklaşık 27 bin dekarında bağ, 3 bin dekarında yem bitkisi
ve sebze yetiştiriciliği yapıldığı belirtildi. Suların çekilmesiyle birlikte, mevcut kanun ve yönetmelikler çerçevesinde
gerekli hasar tespitleri yapılarak çiftçilerin mağduriyetinin
giderilmesi yönünde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
nezdinde ve ilgili kuruluşlarla iletişime geçilerek çalışmalara başlanacak.
Abdullah Eligüzeloğlu, önümüzdeki sezon sarımsak üreticisinin aynı duruma düşmemesi için, birlik olarak, Kastamonu Milletvekilleri ile birlikte Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehdi Eker’i ziyaret edip, yurt dışından ülkemize
giren sarımsağa uygulanan gümrük vergisinin yükseltilmesi için girişimde bulunacaklarını söyleyerek, şöyle konuştu:
”Küreselleşen dünyada ülkeler arası ithalatın yasaklanması
maalesef mümkün değil. Ayrıca uluslararası anlaşmalar neticesinde sarımsak ithalatı sonlandırılamamakta. Bunların
yanında bize düşen görevler de bulunuyor. Öncelikli olarak üretici birliğimizin güçlenmesi için birliğe sahip çıkıp
üye olunması gerekiyor. Ayrıca makineleşerek sarımsağın
maliyetini düşürüp verimliliği artırmamız, dışardan gelen
sarımsakla rekabet edilebilirlik düzeyimizi arttırmamız
gerekiyor. Tüm bunların yanında en önemli etkenlerin
başında ise fiyat istikrarı açısından Sarımsak Borsası’nın
Taşköprü’de kurulması gerekiyor. Ayrıca sarımsağımızın
kalitesini reklamla ön plana çıkartmamız lazım. Bu çalışmalar yapabilirsek, umuyorum üreticimiz hiçbir zaman mağdur olmayacaktır.”
Zeytinyağında Gıda Güvenliğine Tam Not
»»Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan, ‘’Türk zeytinyağının
yüzde 80-85’ini üreten firmalar ‘Kalite Kontrol Programı’ kapsamında denetleniyor ve
ürettikleri yağın kalitesi onaylanıyor’’ dedi.
UZZK Başkanı Tan, 2009’da başlattıkları
‘’Kalite Kontrol Programı’’ çerçevesinde
iç piyasada pazarlanan zeytinyağlarını
analiz ettiklerini ve kalitesini onayladıklarını belirtti. Türkiye’nin de üyesi
olduğu Uluslararası Zeytin Konseyi’nin
bu konudaki anlaşmasına imza attıklarını ve programı bu kapsamda yürüttüklerini kaydeden Tan, üretici firmaların bu programa bir anlaşmayla dahil
olduğunu anlattı. Anlaşmaya göre, zaman zaman o firmaların raflardaki
ürünlerinden örnekler alınarak laboratuvarlarda analiz edildiğini bildiren
Tan, yıl sonunda ‘’beyaz liste’’ yayınladıklarını ifade etti.
Program dahilinde bir çalışma daha
yürüttüklerini, önümüzdeki günlerde
firmaların yağları için ‘’boyun etiketi’’
hazırlayacaklarını kaydeden Tan, şu bilgiyi verdi: ’Türk zeytinyağının yüzde 8085’ini üreten firmalar ‘’Kalite Kontrol
Programı’’ kapsamında denetleniyor ve
ürettikleri zeytinyağının kalitesi onaylanıyor. Tüketici ambalajından anlayacak.
Ama şunu da belirtmeliyiz. Bu programın dışında kalan diğer yağların sınıfta
kaldığı anlamı çıkmamalı. Ama program
dahilindekilerin kalitesi uluslararası
konsey tarafından onaylanmış oluyor.’’
Programa dahil firma sayısının 11’e
yükseldiğini, bu firmaların zeytinyağının yüzde 80-85’ini ürettiğini dile getiren Mustafa Tan, kontrol programında olan ihracatçı ve üretici firmaların,
uluslararası konseyin web sitesinde yer
alacağını söyledi. Tan, bunun Türk zeytinyağının tanıtımı açısından da son derece önemli olduğunu vurguladı.
Son dönemde basında taklit ve tahşişe
ilişkin yer alan bazı haberlerin üzücü
olduğunu ifade eden Tan, ‘’Balda birse
zeytinyağında beş’’ iddialarını ortaya
atanların konunun uzmanları olmadığını savundu. ‘’Baldaki durumla zeytinyağındaki durum çok farklı. Mesela mısır
şurubundan bal yapmışlar. Zeytinyağı
değerli bir ürün. Bunun içine de zaman
zaman daha ucuz olan diğer bitkisel
yağlar karıştırılabiliyor. Özellikle semt
pazarlarında, yol kenarlarında satılan
yağlarda bunu görebiliyorsunuz. Ya da
bu işin ticaretini yapan firmaların alım
satım yaptığı tankerlerde bu karışımlar
olabiliyor. Şimdi bunlar üzerinde bizim beyaz listede kontrolümüz sürdüğü
gibi bir de Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın ‘’Alo 174’’ hattı aracılığıyla ve diğer yollarla gelen şikayetler üzerine hemen analiz yapıyoruz. Analiz sonucu uygun değilse, durumu bakanlığa
bildiriyoruz.’’
’’Zeytinyağında, baldaki gibi gıda güvenliğini tehdit eden bir sorun yok.
Sadece kalite sorunu var. Yani tüketici
aslında 5 liraya satın alacağı ürünü 10
liraya tüketmiş oluyor. Bunun da kontrollerini yapıyoruz, sıkı takip ediyoruz.
Tüketici hiç tedirgin olmasın.” dedi.
̇
̇ Nisan 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Sakız Irkı Koyunlar
Desteklenecek
Türk Yumurtası AB
Yolunda
»»Projenin uygulanması için seçilecek
yetiştiricilerle 5 yıllık sözleşme imzalanacak
ve bu süre içinde sürekli kontrol altında
tutulacak olan sürülerin tüm verimi kayıt
altına alınacak.
»»Hayvan sağlığı uygulama
şartlarını yerine getirmek için
çalışan ve AB’ye yumurta ihracatı
yapabilecek ülkeler sınıfına dahil
olan Türkiyenin de önünü açıldı.
Bakanlar Kurulunun 2005/
8503 Sayılı Kararı gereğince
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan “Halk Elinde Islah Projesi” kapsamında 2012 yılında
Çanakkalede bulunan 6300 baş
Sakız ırkı koyunun desteklenmesine karar verildi.
Projenin uygulanması için seçilecek yetiştiricilerle 5 yıllık sözleşme imzalanacak ve bu süre
içinde sürekli kontrol altında tutulacak olan sürülerin tüm verimi kayıt altına alınacak. Kötü bakım ve besleme şartlarına;
yerel hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı yerli ırklarımızın
korunması ve verim niteliklerinin yabancı hayvan kanı katılmadan yükseltilmesini amaçlayan bu proje hedefine ulaşması
halinde ülkemiz hayvancılığı için bir yüz akı olacak ve tüm yetiştiricilerimiz için damızlık materyal kaynakları oluşacak.
Geçmiş yıllarda Devlet Üretme Çiftlikleri, Haralar ve Tarım İşletmeleri elinde yürütülen ıslah ve seleksiyonla genetik yapıyı
iyileştirme çalışmalarının 2005 yılından itibaren halk elindeki
sürüler üzerinden yürütülmesine karar verildi. Bu sayede hem
kamu kaynaklarının daha etkin ve verimli kullanılması, hem
de hayvan yetiştiricisi kişiler doğrudan işin içine katılarak; yetiştiricilerin eğitimi ve bilinçlenmesi de sağlanacak. Proje 5 yıl
süresince uygulanacak ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Ziraat Fakültesi’nde, İl Müdürlüğü ve Çanakkale Koyun Keçi
Yetiştiricileri Birliği tarafından yürütülecek.
Avrupa Birliğinin (AB) 2012 yılından itibaren zorunluluk haline getirdiği hayvan refahıyla ilgili
fiziksel şartları taşımayan işletmelerin tasfiye olması, birlik bünyesinde arz açığı ortaya çıkardı.
Yeni şartlar AB’de yumurta üretimini yüzde 14
azaltırken, B sınıfı sanayi tipi yumurtada ortaya
çıkan açığın ithalat yoluyla karşılanması gündeme geldi. Böylece 2008 yılından itibaren AB’nin
istediği hayvan sağlığı uygulama şartlarını yerine
getirmek için çalışan ve AB’ye yumurta ihracatı
yapabilecek ülkeler sınıfına dahil olan Türkiyenin de önünü açıldı. Geçen yıl ihracatı önceki
yıla göre yüzde 83 arttırarak 286 milyon dolara
çıkaran yumurta üreticileri için, 2012 yılında yeni
pazar alternatifleri ortaya çıkmaya başladı.
Süt Sektörü Zirvede Buluşuyor
»»İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Güldal, İzmir’in Türkiye süt
üretiminin yüzde 9-10’unu karşıladığını söyledi.
İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Güldal,
İzmir’in Türkiye süt üretiminin yüzde 9-10’unu karşıladığını söyledi. Güldal, sağlıklı süt üretim ve tüketiminin
artırılmasının önemine dikkat çekti.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Ulusal Süt Konseyi öncülüğünde “Ulusal Süt Zirvesi” yapılacak. Konu
ile ilgili basın toplantısına, sektör temsilcileri katıldı.
Zirve, 21-23 Mayıs 2012 tarihleri arasında Çeşme’de
yapılacak. Uluslararası Sütçülük Federasyonu Başkanı
Richard Doyle’nin de katılacağı zirvede, kaliteli ve hijyenik süt üretimi ve tüketimi tartışılacak.
Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük ise okul
kantinlerinde cipsin yasaklanmasından rahatsız olanların, süt ve süt ürünleri hakkında karalama kampanyası
başlattığını kaydetti. Düzenlenecek zirvenin bu anlamda önemli olduğunu vurgulayan Eskiyörük, “Sektörün
sıkıntıları yok, üreticinin sıkıntısı var. Sanayici, istediği
anda fiyatla oynayabiliyor. Fiyat dalgalanmalarından
kazançlı çıkıyor. Tüketimi arttırıcı çözümler bulunmazsa 2008 yılında olduğu gibi süt veren hayvanlar kesilebilir.” açıklamasında bulundu. Nazilli Süt Kooperatifi
Başkanı Ahmet Ertürk de okul sütü projesinin önemine
dikkat çekti. Proje sayesinde bu yıl arz fazlasının yaşandığı dönemde fiyatların düşmediğini anlatan Ertürk,
projenin tüketimi de arttıracağını dile getirdi.
İzmir Konak Ziraat Odası Başkanı Sedat Köse, sektörün
kendisine çekidüzen vermesi gerektiğini, her şeyi devletten beklemenin doğru olmadığını vurguladı. Köse,
çiftçilerin sağlıklı süt üretimi konusuna azami önem
vermesi gerektiğine dikkat çekti.
Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Özer Türer ise
dünya süt tüketiminin Türkiye’nin iki üç katı olduğunu
vurguladı. Tüketimin arttırılması gerektiğini belirten
Özer, koyun ve keçi sütünün de soğuk zincirine alınması
gerektiğini söyledi.
Amerika’da “Deli Dana” Vakası
»»ABD’de 2006’dan bu yana ilk kez bir deli dana
vakasına rastlandı.
Amerikan Hayvan ve Bitki Sağlığı İnceleme Departmanı’nın yaptığı bir
kontrol sırasında bir süt ineğinde
halk arasında yaygın olan ismi ile
bilinen “Deli Dana Hastalığı” (BSE)
bulundu.
Bu, ülkede şimdiye kadar bulunan dördüncü vaka.
Kaliforniya’da tesbit edilen hayvanın, incelemeden sonra imha edileceği ve bu mandıradan hiçbir hayvanın eti için kesilmediğini ve halk
sağlığı için bir tehlike teşkil etmediğini vurgulayan uzmanlar ayrıca
hastalığın süt ürünlerinden bulaşmadığının da altını çizdiler.
İnceleme sonucunda gerekli görüldüğü takdirde risk taşıyan materyaller de incelenip imha edilecekler. Şimdilik mandıradaki diğer
hayvanlarda herhangi bir semptom
görülmediği ancak çok titiz bir çalışma sonucunda son kararın verileceği açıklandı. Amerikan Ulusal
5
Veterinerlik Teşkilatı ise hayvanda
bulunan BSE tipinin yemlerden
kaynaklanmayan ve nadir görülen
bir BSE çeşidi olarak adlandırdı.
Alınan numunelerin ise İngiltere
ve Kanada’daki hayvan sağlığı referans laboratuvarları ile paylaşıldığı ve bu nadir görülen BSE tipinin
araştırılmaya başlandığı açıklandı. Ayrıca DÜnya Hayvan Sağlığı
Teşkilatı (OIE) de bu konu ile ilgili
araştırmasını sürdürüyor.
Uzmanlar şimdiye kadar alınan önlemlerin işe yaradığını; ayrıca 2011
yılında beri dünya çapında sadece 29 adet BSE durumunun tesbit
edildiğini belirttiler. Bu BSE’nin ilk
olarak ortaya çıktığı 1992 yılından
beri %99 ‘dan daha fazla (37,311
vaka) bir oranda düşüş anlamına
geliyor. Özellikle Amerika Birleşik
Devletleri salgın sonrasında yemler
üzerinde büyük bir inceleme başlatmış ve ülke çapında birçok yem
ürününü yasaklamıştı.
HAL VE GİDİŞ
Umut ÖZDİL
TRT - Bu Toprağın Sesi
Programı Sunucusu
www.bts.gen.tr · [email protected]
Bir Başarı Öyküsü… Bademli
Fidancılık Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi…
»»İzmir’in Ödemiş ilçesi Bademli kasabasında
ülkemizin en eski ve en büyük kooperatiflerinden
biri var. Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi, 1968 yılında birkaç gönüllü fidan
üreticisi tarafından kurulmuş.
Bademli Kasabası’nda fidan üretimi
1940’lı yıllarda başlamış ancak
kooperatifin kuruluşu ile birlikte
daha profesyonel üretime geçilmiş. 300 ortağı bulunan kooperatif yurtiçi ve yurtdışı meyve ve
bağ fidanı ihtiyacının yıllara göre
değişmek ile birlikte çok büyük bir
bölümünü karşılıyor. Sektör lideri
olduğu yılların sayısı hiç az değil.
Fidan üreticilerimizin temel sorunlarından biri olan sağlıklı ve
güvenilir anaç ve aşı gözü temini
konusunda da çalışmaları bulunan Bademli Fidancılık Kooperatifi, meyve bahçesi kurmak isteyen üreticilerimize projelendirme,
teknik destek sağlama hatta kredilendirme hizmeti bile sunuyor.
Kooperatifin ortaklarının hepsi
üretimde dünya standartlarını
yakalamış durumda. ISO9001
ve GLOBALGAP standartlarında
üretim yapmak için çalışan kooperatif ortakları, bilime inanan
ve uygulayan üreticilerimiz aynı
zamanda…
Ege ve Süleyman Demirel Üniversitelerinin Ziraat Fakülteleri ile
yeni teknolojiler konusunda sürekli işbirliği içinde olan Bademli
Fidancılık Kooperatifi, AraştırmaUygulama ve Doku Kültürü Laboratuvarına da sahip.
Çeşitli yayınlarda ülkemizin en iyi
10 fidanlığı arasında gösterildiğini de hemen ekleyelim…
Fidan üretiminde daima şu slogan ile yolumuza devam etmekteyiz diyor kooperatif yetkilileri;
Virüssüz fidan; Sertifikasyo-
nun, Sertifikasyon; Kaliteli
ve Karlı meyve üretiminin
temelidir!...
Organik tarıma geçiş için çalışmalar tüm hızıyla sürüyor
Bademli’de…Bu konuda hedefler
çok büyük; Bölgede üretilen her
ürünün az veya çok organik olanını da yetiştirebilmek.
Faaliyet alanları sadece fidancılık
ile sınırlı değil. Zeytin ve zeytinyağı, süt ve ürünleri, süs bitkileri
üretimi konularında bölgede kaliteli üretimin adreslerinden biri
diyebiliriz rahatlıkla…
Zeytinyağı tesisi, sulu ve kontinü
olarak çalışıyor. Zeytinyağı üretimi erken hasat, yeşil sıkım, sızma
ve organik olarak çeşitlendirilebilir.
Dış mekan süs bitkileri konusunda kaliteli ürün çeşitliliği temel
hedeflerden biri olmuş kooperatif
için. Belediye, otel ve yapı kooperatiflerinin park ve bahçe düzenlemeleri için başvurulacak bir
adres...
Bademli Fidancılık Tarımsal Kalınma Kooperatifi Başkanı Selçuk
BİLGİ, bölge insanı ve üreticisi
için sadece bu görevi yapmıyor.
Her konuda bir öğretmen bir önder ve danışman gibi çalışıyor.
Derdiniz ne olursa olsun kapısını
çalabileceğiniz bir ‘büyük’ olmuş
yıllar boyu.
“2012 Birleşmiş Milletler Dünya
Kooperatifler Yılı’’nda, ülkemizde
başarılı olan kooperatiflerimize
bir örnek… www.bademlikoop.
org.tr’den ulaşmak mümkün…
Sait MUNZUR
6
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
İzmir Organik Ürünler Fuarı Yapıldı
Zeytincilik Yönetmeliği Yenilendi
»»Türkiye organik sektörünün tek ihtisas fuarı Ekoloji İzmir 2012 Fuarı,
12-15 Nisan tarihlerinde ziyaretçilerle buluştu.
»»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, zeytincilikle ilgili mevzuatı
günün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güncelledi.
İZFAŞ, ASDF Fuarcılık ve Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) işbirliği ile düzenlenen
Türkiye’nin tek organik ürünler fuarı Ekoloji
İzmir - İzmir Organik Ürünler Fuarı, organik
sektörünü üçüncü kez bir araya getirdi. Ekoloji
İzmir 2012’nin açılış törenine İzmir Vali Yardımcısı Mustafa Aydın, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Dr. Sırrı Aydoğan, İzmir İl
Genel Meclisi Başkanı Serdar Değirmenci, İzmir Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği Başkanı
Zekeriya Mutlu, Ekolojik Tarım Organizasyonu
Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Atila Ertem
ve organik sektörünün temsilcileri katıldı.
Vali Yardımcısı Mustafa Aydın ise İzmir’in organik tarım konusunda öncü bir kent olduğunu belirterek, organik tarımın başkenti olarak
nitelediği İzmir’de böyle bir fuarın düzenlenmesinin anlamlı olduğunu söyledi.
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Başkanı Atila Ertem de, görülen kanser vakalarının
yüzde 30’unun beslenme alışkanlığına bağlandığı bir süreçte, düzenlenen etkinliğin sadece
bir fuar değil, doğrudan insan yaşamına etki
eden bir organizasyon olduğunu kaydetti.
110 firmanın katıldığı Ekoloji İzmir Fuarı’nda
Ürdün, Almanya, İran, Sırbistan, Hindistan
ve Belçika başta olmak üzere pek çok ülkeden
alıcılar da yer aldı. Ekoloji İzmir Fuarı, profesyonel ve son tüketiciye açık olarak gerçekleştirildi.
Organik Sektörünün Geleceği
Tartışıldı
Uluslararası Fuar Alanı 4 Nolu Hol’de düzenlenen törende konuşan Dr. Sırrı Aydoğan, sağlıklı gıda ve atık sorununun bugün tüm dünyanın üzerinde kafa yorduğu konular olduğunu
belirterek, “Eğer dünyanın herhangi bir yerinde zararlı-zararsız, sadece para kazanmak için
milyonlarca ton zehirli ilaç üretiliyor ve kullanılıyorsa, topraklar bilinçsizce kirletiliyorsa,
gelecekte orada tarım yapmak imkansız hale
gelir. Gün gelir organik tarım yapacak araziyi
ve temiz suyu bulamayabiliriz” diye konuştu.
Büyükşehir Belediyesi olarak sorumluluk alanlarında bu gidişi tersine çevirmek için önemli
çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Aydoğan, “Türkiye’de ilk kez Tarım Daire Başkanlığı kuran belediyeyiz. Kurduğumuz laboratuarlarda toprak analizleri yapıyoruz. Havzalarda
organik tarım yapılmasını teşvik ediyoruz. Ova
yollarının asfaltlanması bile bu anlamda ürüne
değer katması ve verimi yükseltmesi açısından
büyük önem taşıyor” dedi.
İzmir Organik Ürünler Fuarı’na paralel olarak İZFAŞ ve Ekolojik Tarım Organizasyonu
Derneği işbirliğinde 13-14 Nisan tarihlerinde
uluslararası bir konferans düzenlendi. İzmir
Uluslararası Fuar Alanı 3 Nolu Hol’de gerçekleştirilen konferansta, “4. Uluslararası Orta/
Doğu Avrupa ve Orta Asya Ülkelerinde Organik Sektördeki Gelişmeler” adı altında sektörün sorunları masaya yatırıldı.
Açılış programında Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı adına katılan Daire Başkanı V. Vildan KARAARSLAN tarafından açılış konuşması yapıldı. İki gün süre ile 3 farklı salonda 3
paralel oturumlarla konferans devam etti.
Uluslararası düzeyde yapılan ve 120 katılımcının yer aldığı konferansta; V. Vildan KARAARSLAN tarafından “Türkiye’de Organik
Tarımın Gelişimi” konulu, Mühendis Fatma
MAMAK tarafından “Avrupa Birliği ve Türk
Organik Tarım Mevzuatının Uyumlaştırılması” konulu sunumlar yapıldı. Konferans
bildirisi ile kapanış gerçekleştirildi.
Denizli, Tekstilden Sonra Tarım ve
Hayvancılığın da Üssü Haline Geliyor
»»Denizli Ticaret Borsası (DTB) Başkanı İbrahim Tefenlili, gerek devletin
gerekse özel sektörün yaptığı yatırımların ardından Denizli’nin, tarım
ve hayvancılıkta bir üs haline gelmeye başladığını söyledi.
Denizli Ticaret Borsası (DTB) Başkanı İbrahim Tefenlili, gerek devletin gerekse özel
sektörün yaptığı yatırımların ardından
Denizli’nin, tarım ve hayvancılıkta bir üs haline gelmeye başladığını söyledi. Denizli bir
tekstil şehri olarak öne çıkmasına rağmen
tarım ve hayvancılıktaki potansiyelinin son
yıllarda öne çıkmaya başladığını ifade eden
Tefenlili, “Dünyada insanlar hangi toprağa
ne ekilip dikilebilir, daha 1950’li yıllarda tamamlamışlar. Bizde ise Türkiye genelinde
tamamlanmamasına rağmen Denizli’de bu
işi üniversitelerimizle beraber çalışarak tamamladık. Artık Denizli’nin hangi köyündeki toprağına ne ekilip dikilirse daha verimli
olabileceğinin analiz raporları tamamlandı.
Bunlar basılarak köylere gönderilecek, herkes kendi toprağını daha verimli şekilde işleyebilecek.” dedi.
Denizli’de hayvancılık, sera yatırımları, meyvecilik, hayvancılık, kuru mahsul ve yağlı tohumlarda ciddi ilerlemeler olduğunu vurgulayan Tefenlili, “Sadece Çivril, Baklan ve Çal
ovalarında ekilen ayçiçeği, 30 bin tonu geçti.
Çiftçimiz, bu çekirdek parasından oldukça
memnun. Denizli’de büyükbaş hayvan sayısı 220 bine ulaştı. Bundan yedi sekiz sene
evvel 60-65 bin hayvanımız vardı. Bunlar
ciddi rakamlar. 100 ile 5 bin arasında büyükbaş hayvan bulunan çiftlikler kuruluyor.
Denizli’de kurulan tesislerden dolayı sütler
hemen işlendiğinden bakterisi çok düşük.
Süt üretilen her yerde soğuk zincir tankları
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, zeytincilikle ilgili mevzuatı günün ihtiyaçlarına
cevap verecek şekilde güncelledi. Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına
Dair Yönetmelik’te değişiklik yapan bakanlık, eşdeğer zeytin bahçesi tesis etme şartıyla kamu yararı olan stratejik bazı yatırımlar
için esneklik sağladı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, uygulamada yaşanan sorunlara çözüm bulmak
amacıyla ülke ekonomisine de katkıda bulunmak ve Zeytinlik alanları daraltmamak
şartıyla, ‘Zeytinciliğin Islahı, Yabanilerinin
Aşılattırılmasına Dair Yönetmelikte’ değişiklik yaptı. Söz konusu yönetmelik değişikliği
ile zeytincilikle ilgili uygulamada karşılaşılan
belirsizliklere son verilerek, ‘küçük işletme’
ve ‘Zeytinlik saha’ tanımına açıklık getirildi.
Buna göre tarımsal faaliyette bulunan ve yılda 50 den daha az kişi istihdam eden işletmeler ‘küçük işletme’, orman sınırları dışında
zeytin yetiştirmeye elverişli en az 25 dekarlık
alanda ‘Zeytinlik saha’ olarak belirlendi.
var. Sabah sütüyle akşam sütü karışmıyor.
Örneğin Atasancak Grubu, günlük 90 ton süt
üretiyor. İneğin memesinden direkt tanka
gidiyor. Onun bakterisi daha düşük. Avrupa standartlarından bile çok çok iyi. Denizli,
81 il içinde toplulaştırması en yüksek olan
şehir. 570 bin hektar toplulaştırma yapıldı.
Bu kolay değil. Bu hızla giderse 10 yıl sonra
toplulaştırma tamamen bitecek, sulanabilecek arazilerin tamamı sulanır hale gelecek.”
şeklinde konuştu.
Tarım sektörünün içine sanayicinin girmesi için çaba sarfettiklerini anlatan Tefenlili,
“Önce, ‘Ne üretirsek satarız?’ zihniyetimizi
değiştirmemiz gerekiyor. Pazar ne istiyorsa
ona göre üretim yapmalıyız. Tarımda katma
değeri yüksek sanayi ürünleri üzerine yoğunlaşmalıyız. Artık çuvalda değil, pakette ürün
satacağız. Tarım, petrolden çok daha önemli
hale gelecek. Bir kabuk değişimi yaşıyoruz.
Hepimiz kendimizi yenilemek zorundayız.”
ifadelerini kullandı. Tarım sektöründe rekabetçi bir anlayışla gelişmenin uygun olacağını
ifade eden Tefenlili, şunları kaydetti: “Şu ürünün ithalatı yasaklansın diye bir anlayışımız
yok. Yasaklarla kendimizi geliştiremeyiz. Biz
daha kaliteli yaparsak başarılı olacak. Hem ithal hem ihraç edeceğiz. Serbest rekabetle rakiplerimizi alt etmemiz gerekiyor. Hükümetimiz, gerek ar-ge gerekse ihracat için bize her
türlü kolaylığı bu dönemde sağlıyor. Ticarette
rakiplerimizden korkmadan, yasaklamadan
ilerlersek hedeflerimize ulaşabiliriz.”
Zeytinlikler Güvence Altına Alındı
Zeytin sahalarıyla ilgili yönetmelik değişikliği, aynı zamanda ‘Zeytinlik sahaların daraltılamıyacağı hükmü’nü koruyacak bir uygulamayı yürürlüğe koydu. Değişiklik yapılan
yönetmeliğin 23’ncü maddesine göre işletmeler faaliyetlerini sürdürmek için kullanacağı sahalara karşılık, dikim tekniklerine uygun olarak eş değer ağaç sayısı ve büyüklükte
il ya da ilçe müdürlüğünce uygun görülecek
alanda zeytin bahçesi tesis etmek zorunda
olacak.
Ayrıca, yönetmelik değişikliği talepte bulunan işletmeye zeytin alanlarında işlem
yapmasına izin verilebilmesi için üç şart
taşımasını öngörüyor. Buna göre işletmenin yapacağı faaliyetle ilgili alternatif alan
bulunmadığını belgelemesi, olumlu ÇED
raporu alması ve Bakanlık Enstitüleri veya
üniversiteler tarafından zeytin ağaçlarının
gelişimine zarar vermeyeceğinin belirlenmesi durumunda, bazı yatırımların yapılmasına
izin verilebilecek. Bu şartlara ilave olarak işletmenin, eşdeğer ağaç sayısı ve alanda zeytin bahçesi tesis etmesi zorunlu olacak.
Zeytincilikle ilgili yasal düzenleme
ilk defa 1939’da yapıldı
Türkiye’de zeytincilikle ilgili yasal düzenleme ilk defa 1939 yılında yapıldı. Orman
arazileri üzerindeki yabani zeytinlerin ıslahını sağlamak ve atıl durumdaki zeytinciliğe
elverişli hazine arazilerinde zeytin dikimini
sağlamak amacıyla ‘Zeytinciliğin Islahı ve
Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’, günümüze kadar çeşitli yönetmelik değişiklikleri ile yürürlükte kaldı. En son 1996
tarihli ‘Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin
Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğe’ göre uy-
gulanan kanun hükümleri, o günün koşullarında ekonomik gelişimi teşvik ederken, uygulamadan kaynaklanan yorumlar nedeniyle
günümüz koşullarında tarımsal ve ekonomik
kalkınmanın önünde engel olmaya başladı.
Söz konusu yönetmeliğin ilgili maddesinde
yer alan ‘Zeytinlik sahalarına en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası ve küçük ölçekli tarımsal işletmeler haricinde herhangi bir tesis ve işletme yapılamayacağına
dair’ hükmü, uygulamada bir çok aksaklığa
neden oldu. Bu mevzuat ile getirilen sınırlamayı aşabilmek için, zeytin ağaçlarının
kesildiği, çeşitli şekillerde zarar verildiği ve
idari para cezaları ödenmek suretiyle mevzuat yasağının geçersiz hale getirildiği tespit
edildi. Zeytinliklere çok fazla zarar veren ve
geri dönüşü olmayan durumların oluştuğu
bildirildi. Tarımsal ürünler içinde önemli
bir yeri olan zeytinciliğe 2005’ten tarihinden
beri verilen destekler devam ediyor. Türkiye,
dünya sofralık zeytin üretiminde ikinci, yağlık zeytin ve zeytinyağı üretiminde ise dördüncü sırada.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
zeytinciliğe verdiği sertifikalı fidan desteklemeleri zeytin varlığı ve üretiminde büyük
artışlar sağladı. Son 10 yılda 600 bin ton
olan toplam zeytin üretimi, 2011 yılında
yüzde 192’lik artış ile 1 milyon 750 bin tona,
65 bin ton olan zeytinyağı üretimi ise yüzde
194’lük artış ile 191 bin tona çıktı. Bu artışlar
Türkiye’yi, dünya sofralık zeytin üretiminde ikinci, yağlık zeytin ve zeytinyağı üretiminde ise dördüncü sıraya taşıdı. Üretimde
yaşanan bu yükselişte, zeytin ağaç sayısı ve
üretim alanlarındaki artışın da büyük payı
oldu. 2002 yılında 600 bin hektar olan zeytin alanları yüzde 38 artarak 830 bin hektara, zeytin ağacı sayısı ise yüzde 63 yükselişle
99 milyondan 161 milyon bin adede ulaştı.
Üretime paralel olarak ihracatta da artışlar
kaydedildi. 10 yıl önce sofralık zeytin ihracatı 36 bin tonla 31 milyon dolar iken, 2011
yılında 71 bin tonla 125 milyon dolar olarak
gerçekleşti. 2002 yılında 46 milyon dolar
olan zeytinyağı ihracatı ise 2011’de 51 milyon
90 bin dolara çıktı.
Zeytincilikle ilgili yeni mevzuatın
olumlu ve olumsuz tarafları var
Zeytincilik Yönetmeliğindeki değişiklik ile ilgili görüşünü aldığımız; Köy-Koop Yönetim
Kurulu Üyesi ve Bursa Birlik Başkanı Erdoğan Yıldız, yapılan değişiklikte zeytincilikle
ilgili yeni mevzuatın olumlu ve olumsuz tarafları olduğunu belirtti.
Yıldız, “zeytin ağaçlarınının korunması, zeytinciliğin geliştirilmesi anlamında olumludur. Fakat bu uygulamanın maden arama ve
çıkarma konusunda kolaylaştırıcı yönde gelişmelere sebep olacaksa; bu zeytin tarımını
olumsuz yönde etkileyecektir” dedi.
Yıldız konuşmasına “ülkemizde yeterince
zeytin ağacı bulunmaktadır. Fakat zeyitin
üretiminde dünyada öne çıkan İspanya ve
Yunanistan gibi verim alınamamaktadır.
Mevcut zeytin ağaçlarının planlı bir şekilde
gençleştirilip, organik zeytin ve zeyityağının
özendirilerek dış pazarlarda yer bulabileceği
düşüncesindeyim. Zeytin, zeytinyağı üzerine
yapılacak yatırımların, kooperatifler eliyle
yapılması ekonomik anlamda daha rantabıl
olacağı için kooperatiflerin bu konuda desteklenmesi ve teşvik edilmesi ülkemiz ekonomisi açısından fayda sağlayacaktır.” diye
konuştu.
̇
̇ Nisan 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Et Ve Balık Kurumu'nun Yapısı Değişiyor
»»Et ve Balık Kurumu'nun yapısını, et ve süt piyasasına müdahale
edebilecek şekilde Et ve Süt Kurumu'na dönüştürecek mevzuat
değişikliği teklifi, Yüksek Planlama Kurulu'na (YPK) sunuldu.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehdi Eker, Et ve
Balık Kurumu'nun yeni isim
altında hem et hem de süt
için müdahalede bulunabilecek yapıya kavuşturulacağını, ''Kurum, süt arzının
yüksek olduğu zamanda bir
şekilde o sütü piyasadan çekecek, üretici lehine fiyatlar
düşmesin diye müdahale edecek. Uzun vadeli,
uzun ömürlü ürün haline dönüştürecek, diğer
zamanlarda da bunu piyasaya sunmak suretiyle hem üretici hem tüketici lehine dengeyi
koruyacak. Kurum, et için de süt için
de aynı fonksiyonu görecek'' dedi.
Eker, konuya ilişkin mevzuat değişikliği teklifini YPK'ya sunduklarını,
yapının; Et ve Süt Kurumu'na dönüşeceğini ancak düzenleme kuruldan
çıkmadan net bir şey söylemek istemediğini, belirtti.
Eker, konunun ilgili bakanlıklar
ve kuruluşların da görüşüne açıldığını, tartışılacağını kaydetti. Et ve Balık
Kurumu'nun ana statüsünde, teşekkülün amaç
ve faaliyet konularının YPK kararıyla değiştirilebileceği belirtiliyor.
Organik Ürün Kriterleri Kitaplaştırıldı
»»Erzurum’da 5 bin ortaklı Organik Tahıl Üreticileri Birliği (ORTUB)
tarafından 12 bilim adamına hazırlattırılan Organik Ürün Kriterleri
isimli kitap ülke genelindeki 10 organik tahıl üreticisine gönderildi.
Erzurum’da 5 bin ortaklı Organik Tahıl Üreticileri Birliği (ORTUB) tarafından 12 bilim adamına hazırlattırılan Organik Ürün Kriterleri
isimli kitap ülke genelindeki 10 organik tahıl
üreticisine gönderildi.
ORTUB Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Ilıcalı, Türkiye’de organik tarımda söz sahibi olan
12 bilim adamına organik ürünlerin kriterlerini hazırlattıklarını söyledi. Ilıcalı, üretici ve tüketicilerinin organik tarım konusunda bilinçli
olmadığını vurguladı.
AB Organik Tarım Müktesebatı’na uygun olarak organik ürün kriterlerinin belirlendiğini
dile getiren Ilıcalı, amaçlarının sağlıklı ve gerçek organik üretimi gerçekleştirmek olduğunu
aktardı. Üreticilerin gerçek anlamda organik
üretim yapamadığını uygulamada gördüklerine dikkat çeken Ilıcalı, “Organik tarım yaptığımızı düşünüyorduk. Ancak uygulamada karşılaştığımız sıkıntılar, AB’deki organik üretimle
yaptığımız karşılaştırmalarda bizim bu işi bilmediğimizi gösterdi. Organik ürün çiftçilerinin
bilinçlenmesi, tüketicinin gerçek anlamda organik ürün tüketmesi amacıyla çeşitli üniversitelerden alanında söz sahibi akademisyenlere
‘Organik Ürün Kriterleri’ni hazırlattık. Bu eser
ülkemizde alanında bir ilk.” diye konuştu.
7
Kayısı Bahçeleri Beyaza Büründü
»»Türkiye’nin kayısı başkenti olarak bilinen Malatya’da ilkbaharla
birlikte kayısı ağaçları çiçek açtı.
Türkiye’nin kayısı başkenti olarak bilinen
Malatya’da ilkbaharla birlikte kayısı ağaçları çiçek açtı. Kayısı ağaçlarının çiçek açması
sebebiyle Malatya’nın büyük bölümü beyaza
büründü.
Mavi gökyüzü, insanın içini ısıtan güneş, çiçek açan ağaçlar ile Beydağı’nın karlı görüntüsü nedeniyle Malatya’da dört mevsim bir
arada yaşanıyor. Kayısı ağaçlarının çiçek açması bu meyveden geçimini sağlayan 60 bin
ailenin kazanç umutlarını artırırken bal arılarına da yaradı. İnsanlar çiçek açan ağaçlardan üst düzey verim almak için bahçelerde
çalışırken, arılar tomurcuklardan polen toplamaya uğraşıyor. 7,5 milyon kayısı ağacının
bulunduğu kentte bu yıl 600 bin ton ürün
elde edilmesi planlanıyor.
Malatya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hamit Aygül, Mayatya’da kayısı ağaçlarının genelde mart veya nisan aylarında çiçek
açtığını belirtti. İlde 90-100 bin hektar alan
meyve bahçesi bulunduğunu, 325 bin hektarlık boş alanları değerlendirme için çalışma
yaptıklarını anlatan Aygül, 100’e yakın ülkeye kayısı ihraç edildiğini, 400 milyon Dolar
olan ihracat oranını 10 yıl sonra bir milyar
dolara çıkarmayı hedeflediklerini ifade etti.
Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube
Başkanı Fevzi Çiçek, Malatya’da bu yıl tam
da kayısı üreticilerinin istediği bir kış mevsimi yaşandığını belirtti. Kayısı ağaçları için
kışları soğuk, ilkbaharları kurak, yazları da
sıcak geçmesinin iyi olduğunu dile getiren
Çiçek, “Yıllardır yağışların ve su miktarının
azalması nedeniyle bölgede kuraklık ve su sıkıntıları yaşandı. Sulama sularının kaynaklarında problem vardı. Kar yağışının suyu
artırmasını bekliyoruz. Dolayısıyla, bu kar
yağışları sonrası bizim için son 8-10 yıldır
beklediğimiz bir kış ortamı oldu.” dedi.
İlaç Kalıntısı Bulunan 2 Ton Biber İmha Edildi
»»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ekipleri, Antalya'nın
Kumluca ve Kepez ilçelerindeki sera denetimlerinde ilaç kalıntısı
tespit edilen 2 bin 270 kilogram biberi imha etti.
Nazmi Ilıcalı, Erzurum ve bölgedeki üreticileri
organik tarım ve hayvancılık konusunda bilgilendirmek için Uluslararası
Organik Tarım Federasyonu
yöneticisi ve organik tarım
uzmanı Bernard Geier’in geORGANİK ÜRÜN
KRİTERLERİ
lecek hafta perşembe günü
Erzurum’a çeşitli incelemelerde bulunup, eğitim seminerleri vereceğini
sözlerine ekledi.
www.ortubkriterleri.org
ORGANİK TARIMDA
RASTLANTISAL HATALAR İÇİN
ALGORİTMA STRATEJİLERİ GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ
Türkiye 438 Bin Tonla Dünya Kiraz Üretiminde Lider
»»Türkiye’de üretimin her yıl arttıyor, ihracatta ise ABD ile yarışıyoruz
ORTUB
ORGANİK ÜRÜN
KRİTERLERİ
mamasına rağmen ihracatta da ABD’yi geride
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi
bıraktığımızı düşünüyorum.” dedi.
Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Ali Küden, Türkiye’nin kiraz üretiminde
Küden, çalışmalar neticesinde kirazda kaliönemli bir potansiyeli olduğunu söyledi.
tenin arttığını belirterek, üretimde kalitenin
Küden, her yıl kiraz yetiştiriciliğindeki gelişyanı sıra ihracatta da standardın yükseldiğini,
melerin ve sorunların tartışıldığını:
kiraz üretiminin iklim koşullarına göre artıp,
azalabildiğini, “Bu yıl iklim koşullarının da iyi
“1997’de bakanlık desteği ile kurulan Türkiye
gitmesi ile kiraz üretiminin daha da artmasını
Ulusal Kiraz Çalışma Grubu’nun çalışmalabekliyoruz, Türkiye, ilk turfanda meyveler korı olumlu meyveler vermeye başladı. Grubun
nusunda oldukça iyi durumda. Bölgemiz ekokurulduğu 1997’de Türkiye’de kiraz üretimi
lojisinde yetiştirilen çeşitler, İspanya, İtalya ve
215 bin ton iken bu rakam 2010’da 417 bin
ORGANİK
TAHIL
ÜRETİCİLERİ
BİRLİĞİ
Fransa’da
yetiştirilen
birçok çeşide göre 5-15
905 tona yükseldi. Geçen yıl ise üretim önceki
gün
daha
erken
olgunlaşıyor.
Bu da üreticileyıla göre yüzde 4,9 bir artış göstererek 438 bin
rin
ürünlerini
daha
yüksek
bir
fiyatla satabiltona çıktı. Bu rakamlarla Türkiye kiraz üretimelerine
neden
oluyor.
Bu
amaçla
daha yükminde dünyada lider ülke konumunda. İhracat
sek
verimli
ve
kaliteli
yeni
çeşitlerin
devreye
rakamlarında ise 2007’de 18 bin ton olan kiraz
girmesi
sağlanmıştır.”
dedi.
ihracatımız, 2010’da 65 bin tona yükselmişERZURUM 2011
tir. Geçen yıl ise iklim ve dünya pazarı şartlaTürkiye’nin
en erkenci kirazının ÇÜ Ziraat Farı nedeniyle ihracatımız 45 bin ton civarında.
kültesi Bahçe Bitkileri Araştırma Uygulama
Üretimde lider ülkeyiz ancak ihracatta da ABD
bahçesine dikilen ağaçlardan hasat ediliyor.
ile yarışıyoruz. Elimizde sağlıklı rakamlar olKüden, “Kiraz fiyatları, başlangıçta dünya piyasasına göre belirli bir fiyat oluşmakta, daha
sonra üretim miktarına göre alçalmakta veya
yükselmektedir. Dünya piyasasına baktığımızda en yüksek fiyatlar Nisan sonu, Mayıs ayı
başında görülüyor. Dolayısıyla hedefimiz Çukurova gibi sıcak yerlere erkenci kirazları yetiştirerek yüksek fiyattan ihracatını sağlamak.
Bu konuyla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Şu
anda Türkiye’nin en erken kirazını Adana’da
hasat etmiş bulunmaktayız.” dedi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre,
Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile ilçe müdürlüklerince seralarda
yapılan rutin denetimlerde, Kumluca ve Kepez ilçelerinde maksimum rezidu limitlerinin üzerinde kalıntı belirlendi.
Açıklamaya göre, 6 üreticinin, 30 dekar serada domates, elma ve turunçgillerde ruhsatlı olan Pyridaben aktif maddeli pestisitin,
biberde tavsiye dışı kullanıldığı tespit edildi.
Söz konusu denetimlerde, Kumluca'da 950
kilogram, Kepez ilçesi Varsak-Karşıyaka'da
ise bin 320 kilogram olmak üzere toplam 2
bin 270 kilogram biber imha edildi.
Açıklamada, Antalya'da 2005-2012 yılları
arasında yapılan denetimlerde belirlenen
limitin üzerinde ilaç kullanılan bin 500 ton
taze sebze meyve imha edildiği kaydedildi.
Tüm Birliklerimiz, Kooperatif
ve Üreticilerimiz Davetlidir!
8
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
KOOPERATİFÇİLİK
Dünya ve Türkiye’de Tarımsal Kooperatifçilik
Üzerine Bir Değerlendirme
Prof. Dr. Erkan REHBER / Ekonomist
Küreselleşen dünyada her alanda olduğu gibi
kooperatifçilik alanında da önemli değişimler
yaşanmakta, karşılaşılan sorunları yenmek
için bir takım önlemler alınmakta ve yeni uygulamalar yapılmaktadır. Özellikle üretim ve
işleme tesislerine sahip olan ve sahip olması
gereken kooperatiflerin, kooperatif nitelikleri
korunarak, piyasa ekonomisi içinde kalmaları konusunda yeni öneri ve uygulamalar bulunmaktadır. Son gelişme ve değişimleri de
içerecek şekilde 30 yıllık kooperatifçilik bilgi
ve birikimimi bir kitapta toplamaya çalıştım
(Rehber 2011). Bu yayının 2012 uluslararası
kooperatif yılında olmasının iyi bir rastlantı
olduğu inancındayım.
Kamu desteği olmasa da değerli kooperatif
uygulayıcı ve gönüllülerinin, Türkiye’de kooperatifleri yaşatma konusundaki özgün gayretleri her türlü övgüye layıktır. Okuma alışkanlığı yetersiz olan ülkemizde, “Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliğinin” çok yararlı bir etkinliği olarak gördüğüm
“Haber” gazetesinde bazı bilgi ve görüşlerimi
paylaşmanın yararlı olacağını düşündüm.
Kuşkusuz kooperatifçilik makalelere sığmayacak kadar geniş konular içermektedir. Bu kısa
yazıda Dünya ve Türkiye’de tarım kooperatiflerinin varlığı ve Türkiye’de bu alandaki kimi
gelişmeler kısaca değerlendirilmiştir.
Dünya ölçeğinde kooperatif hareketin oldukça
gelişmiş ve önemli bir hareket olduğunu belirtebiliriz. Kooperatif sayılarına ilişkin ilk toplu bilgi olan 1937 yılı verilerine göre dünya üzerinde
yaklaşık 143 milyon üyesi olan 850 binin üzerinde kooperatif bulunmaktaydı. Bu toplamda
Sovyetler Birliği % 42’i ile en yüksek payı alırken, Avrupa’nın payı % 36’nın üzerinde, Asya
ve ABD’nin payları ise % 10 dolayındadır (Cole
1944). Günümüzde, dünyada kooperatiflerin
şemsiye örgütü olan Uluslararası Kooperatif Alyansı (ICA)’na bağlı 92 ülkeden 248 kooperatif
örgüte bağlı bir milyarın üzerinde kooperatif
üyesi bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre kooperatifler 3 milyara yakın kişiye
hizmet götürmektedir. 2008 yılı verilerine göre
Dünya üzerinde en büyük 300 kooperatifin yıllık cirosu 1,6 trilyon ABD doları civarındadır.
Bu miktar dünya ülkeleri arasında 10. büyük
ekonomiye karşılık gelmektedir . Dünya üzerinde kooperatiflerin tümünü kapsayan kesin
ve kapsamlı istatistikler bulma olanağı yoktur.
ICA’nın web sitesinden birçok ülkenin kooperatif sayıları, bunların ekonomi ve istihdama
katkıları konusunda bilgiler bulunmaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine
göre dünya üzerinde kooperatifler 100 milyonun üzerinde kişiye istihdam sağlamaktadır (ILO 2007). Bu konuda karmaşa yaratan
önemli bir konu “kooperatif” kavramında yatmaktadır. Yapılan incelemeler gösteriyor ki, adı
kooperatif olmamakla birlikte kar-amacı olmayan karşılıklı yardım ve sosyal yardım kurumları da kooperatif çatısı altında toplanmaktadır.
Özellikle sigorta ve kredi konusunda karşılıklı
yardımlaşmaya dayanan bu kurumlara kısaca
“mutual” denmektedir. Doğrudan kooperatif
olmadıkları halde bu örgütleri kooperatif olarak
tanımlayanlar da vardır. Nitekim bu örgütlerin
kredi konusunda çalışanlarına “kredi birliği” ve
“kooperatif banka” gibi isimler verilmektedir.
ICA yapısı içinde 1922 yılında bir komite olan
ve daha sonra 1972 yılında ICA’dan ayrı bağımsız bir yapı haline gelen Uluslararası Kooperatif
ve Karşılıklı Sigorta Federasyonu isimli (International Co-operative and Mutual Insurance
Federation–ICMIF) bir örgüt bulunmaktadır.
1993 yılında 45 ülkeden 75 üyesi olan bu örgütün üye sayısı 2009 yılında 1/3’ü Avrupa’dan
olmak üzere 216’ya ulaşmıştır.
Türkiye’de 2011 yılı verilerine göre, 27 ayrı
tipte yaklaşık 44917 birim kooperatif faaliyet
göstermekte olup, bu kooperatiflerin yaklaşık 7
(6,82) milyon ortağı bulunmaktadır (Çizelge 1).
Bazı istatistiklerde bu sayı 8,5 milyon olarak
görülüyorsa da bu değer faal olmayan ve kapanma aşamasındaki kooperatifleri de içermektedir. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği
(TÜRKİYE-KOOP), ulusal birlik örgütlenme-
sine olanak sağlayan 1163 Sayılı Kooperatifler
Yasası’nın yürürlüğe girmesinden ancak 22 yıl
sonra 30 Aralık 1991 tarihinde kurulabilmiştir.
Uluslararası Kooperatif Alyansının üyesi olan,
TÜRKİYE-KOOP bugün itibari ile 9 Merkez
Birliği, 4 Birliği çatısı altında örgütleyebilmiştir
. Çizelge’den de izleneceği gibi mevcut kooperatiflerin yaklaşık % 29,70’i, kooperatif üye sayısının da yaklaşık % 66,82’si tarım alanındadır.
Uluslararası Kooperatif Alyansı’na üye kooperatiflerin yaklaşık % 36’sının tarım alanında olması tarımsal kooperatiflerinin önemini
gösteren bir veri olarak değerlendirilebilir .
Uluslararası Kooperatif Alyansı çatısı altında
tarımsal kooperatifleri toplayan birim, Uluslararası Tarımsal Kooperatifler Organizasyonu
(The International Co-operative Agricultural
Organisation (ICAO)) 1951 yılında kurulmuş
olup, 24 ülkeden 27 üyesi bulunmaktadır. Genel kooperatiflerde olduğu gibi tarım alanında
faaliyet gösteren kooperatifler konusunda da
kapsamlı istatistik bilgiler bulunmamaktadır.
2002 yılında Uluslararası Tarım Üreticileri
Federasyonu (The International Federation
of Agricultural Producers) ve ICAO tarafından
dünya üzerinde yaklaşık 569 bin tarımsal kooperatif olduğu tahmin edilmiştir. Tarım kooperatifleri öncelikle üreticileri pazara girişini
kolaylaştırıp ürünlerini pazarlamalarına yardımcı olmaktadırlar. Yapılan bir tahmine göre
dünyada tarımsal ürünlerin yaklaşık % 50’si
kooperatifler kanalıyla pazarlanmaktadır. Kooperatiflerin üretim girdileri sağlanması ve
üreticinin finansmanında da önemli katkıları
olduğu bir gerçektir (UN 2009).
Genel bilgi eksikliği yanında, ülkeler düzeyinde kapsamlı verilerin varlığı söz konusudur.
Örneğin piyasa ekonomisinin egemen olduğu ülkelerin başında gelen ABD’de tarım alanında kooperatiflerin önemi büyüktür. ABD’
de 2009 yılı verilerine göre, pazarlama, girdi
sağlama ve hizmet alanında olmak üzere toplam 2,2 milyon üyesi olan 2389 kooperatif
bulunmaktadır. Bu kooperatiflerden yaklaşık 123 bini daimi, 58 bini geçici olmak üzere
toplam 181 bin çalışanı vardır. Bu kooperatiflerin, kooperatifler arası işlemler de dikkate
alındığında toplam ciroları 170,2 milyar ABD
dolarıdır (Penn vd. 2010). Kooperatiflerin hemen tamamı (2330) merkezi örgütlenmesini
tamamlamıştır. Üye sayısına göre en çok üyesi
olan kooperatifler % 61,9 oranıyla girdi sağlayan kooperatiflerdir. Hizmet kooperatiflerinin
payı % 4,7 olurken geri kalan % 33,4 oranı ise
pazarlama kooperatiflerine aittir. % 33.4’ün %
19,5’lik değeri ise hububat ve yağlı tohum kooperatiflerine aittir (Penn vd. 2010).
Avrupa düzeyinde tarımsal kooperatifler de
oldukça gelişmiş bulunmaktadır. 1959 yılında
Avrupa Birliği düzeyinde “Tarım Kooperatifleri Genel Komitesi” (General Committee for
Agricultural Cooperation in the European Union-COGECA) kurulmuştur (İnan 2004). Başlangıçta altı üye ile oluşan komite, Birliğin genişlemesi ile 27 ülkeden 36 üye ve 4 aday üyeye
sahiptir. COGECA’nın ayrıca 10’u üye olmayan
ülkelerden olmak üzere işbirliği içinde olduğu
36 üyesi vardır (Copa-Cogeca 2010). Bu kooperatif örgütü 1958 yılında kurulan bir anlamda Ziraat Odası diyebileceğimiz meslek örgütü
(Committee of Professional Agricultural Organisations-COPA) ile 1962 yılında birleşmiştir .
Bu birleşmenin kooperatifçilik felsefesi açısından önemli olduğu belirtilebilir. Aynı kitlenin
örgütü olsa da kooperatif gibi ekonomik amacı
olan örgütlerin, amaçları çok farklı olan bir
meslek örgütü ile birleşmesi bazı kooperatifçiler tarafından eleştiri konusu yapılmıştır. Bir
anlamda meslek odalarının her sınıftan tarım
kesimini temsil ettiği ve bu açıdan kooperatifÇizelge 1. Türkiye’de Kooperatifler (2011)
Çizelge 2. Türkiye’de Tarımsal Kooperatifler (2011)
Birlik
Sayısı
Merkez Birliği
Adı
14
1 (Köy-Koop)
Tarım
11
0
Hayvancılık
33
1
Ormancılık
18
1 (Or-Koop)
Çay
7
1
Kooperatif Tipi
Adet
Tarımsal Kalkınma
8.210
843. 406
Sulama
2499
295.056
13
1
Su Ürünleri
557
30.021
15
1
Pancar Ekicileri
31
1.640.097
1(Pankobirlik)
0
Y. Sebze ve Meyve Kooperatifi
29
2.346
Toplam
11.297
2.810.962
112
6
Tarım Kredi
1.711
1.080.476
16
1
Tarım Satış
332
670.493
17
0
GENEL TOPLAM
13.340
4.560.549
145
7
Kaynak: TRGM; http://www.tarimreformu.gov.tr/Icerik.aspx?MenuID=108 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kayıtları
lerle bazı alanlarda amaçlarının farklılaştığı
ileri sürülmekte ise de aynı meslek grubundan
bireylere ait olan iki örgütün işbirliği içinde
olmalarının kooperatifçilik ilke ve ruhuna ters
düşmediği belirtilebilir (Rehber 1983).
Günümüzde COGECA, AB’de Tarım Kooperatifleri Genel Konfederasyonu “General Confederation of Agricultural Cooperatives in the
European Union” olarak isimlendirilmekte ve
yaklaşık 660 bin kişi istidam eden su ürünleri
ve balıkçılık dahil 40 bin tarımsal kooperatifi
temsil etmektedir. Tarım kooperatiflerinin üye
sayısı da yaklaşık 9 milyon olarak açıklanmaktadır. Genel olarak tarımsal kooperatiflerin tarımsal girdilerin arzındaki payının % 50’in ve
tarımsal ürünlerin işlenip pazarlanmasında
ise bu oranın % 60’ın üzerinde olduğu belirtilmektedir (Copa-Cogeca 2010). Bu değerler AB
ekonomik hayat ve kırsal yaşamında tarımsal
kooperatiflerin önemini açıkça göstermektedir.
2011 yılı verilerine göre Türkiye’de 4560549
üyesi olan 13340 tarımsal kooperatif bulunmaktadır (Çizelge 2). Tarım alanında tarım
kredi ve tarım satış kooperatifleri için özel
yasalar bulunmaktadır. Listede yer alan kooperatiflerden Tarım Kredi ve Tarım Satış Kooperatifleri dışındaki kooperatifler 1163 sayılı
yasaya göre faaliyetlerini yürütmektedir. Bu
kooperatiflerden Tarım Satış Kooperatifleri ve
Yaş Sebze ve Meyve Kooperatifleri ilgili bakanlık olarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bağlıdır. Diğer kooperatifler için ilgili bakanlık,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’dır.
Türkiye’de genel kooperatifçilik alanında olduğu gibi, tarımsal kooperatiflerle ilgili olarak da
devlet kooperatif ilişkisi farklı düzeylerde hep
olmuştur. Günümüz Türkiye’sinde tarım alanında bulunan önemli kooperatiflerin temelinin Cumhuriyetle birlikte büyük önder Atatürk
döneminde atıldığı bir gerçektir. Daha sonraki
dönemlerde, örneğin 1960 (Madde 51) ve 1982
(Madde 171) Anayasalarında, kooperatifçiliğin
geliştirilmesi bir görev olarak saptanmışsa da
beklenen gelişmeler sağlanamamıştır. Anayasasında kooperatifçiliğin teşvik edilmesine yer
verilen Türkiye’de karşılaşılan uygulamalar,
izlenen politikaların bazı dönemler dışında kooperatifçiliği desteklemeye yönelik olmadığını
göstermektedir.
1970’lerde kooperatifçiliğe oldukça önem verilerek desteklendiğini belirtmek yanlış olmaz.
Bu dönemde kooperatifçilik, “Köy İşleri ve Kooperatifçilik Bakanlığı” olarak en üst düzeyde
ele alınmıştır. Tarımsal kooperatifçilik hareketi özellikle 1163 sayılı oldukça demokratik
bir yasadan da yararlanarak, devlet desteği ile
önemli başarılar gerçekleştirmiştir. Örneğin,
ulusal düzeyde Köy-Koop olarak örgütlene-
Birim Kooperatif
Sayısı
Ortak
Sayısı
Birlik
Sayısı
Merkez Birliği
Sayısı
Tarım Kooperatifleri
13.340
4.560.549
145
7
Tarım Dışı Kooperatifler
31.577
2.264.838
238
5
Genel TOPLAM
44.917
6.825.387
383
12
Kooperatif Çeşiti
Ortak
Sayısı
Kaynak: TRGM; http://www.tarimreformu.gov.tr/Icerik.aspx?MenuID=108 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kayıtları
bilen, köy kalkınma kooperatifleri başarılı bir
kooperatifçilik deneyimi ortaya koymuşlardır.
Türkiye’de hayvancılık konusunda kooperatif
örgütlenmenin olmaması, zamanında bu alanda EBK, SEK ve Yem Sanayi Anonim Şirketi
gibi kamu kurumların varlığıyla açıklanabilir.
1980’den sonraki dönemde Türkiye’de kooperatifçilik hareketin önemli ölçüde yara aldığı
belirtilebilir. Bir bakanlığın adına “kooperatif”
kelimesine yer veren bir anlayıştan, üst örgütleri 1980’le birlikte kapatılan köy kalkınma
kooperatiflerinin adından “köy” kelimesini
çıkartarak tarımsal kalkınma kooperatif yapılan bir anlayışa gelinmiştir (Mülayim 2003).
Köy Kalkınma Kooperatifleri isimleri Tarımsal
Kalkınma Kooperatifi olarak değişse de, 1999
yılında Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Kastamonu, Burdur, Malatya ve Kütahya Köy-Koop
Birlikleri bir araya gelerek, Köy-Koop Merkez
Birliği’nin yeniden kurulmasını gerçekleştirmişlerdir. Halen bu Üst Birliğe bağlı 27 Birlik
bulunmaktadır . 1980’lerde başlayan liberalleşme ve özelleştirme hareketi, Türkiye’deki
kooperatiflere bakışı daha da olumsuz yönde
etkilemiştir. Kooperatif ve özelleştirmenin ne
olduğunu bilmeyenler, özellikle üretim tesislerine sahip Tarım Satış Kooperatiflerinin,
elindeki tesislerin özelleştirilmesinden bile söz
etmişlerdir. Bu dönemde, EBK, SEK, Yem San.
Aş vb. kurumlar özelleştirme yoluyla, neredeyse ortadan kaldırılmıştır. Bu değişen yapıda
ortadan kaldırılan kurumların işlevini yerine
getirecek üretici örgütlerine gereksinim söz
konusu olunca, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın üreticileri kooperatifler yerine,
yetiştirme ve üretim birlikleri şeklinde örgütlenmeleri yönünde desteklediği açıktır.
2000 yılından itibaren, Dünya Bankası’ndan
sağlanan kredi desteği ile tarım reformu uygulama projesi (ARİP) adı altında bir yapısal
dönüşüm programı uygulamaya konulmuştur.
Tarım Satış Kooperatif ve Birliklerinin yeniden yapılandırılması, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yürütülen doğrudan
gelir desteği ve alternatif ürün programlarıyla
birlikte, ARİP’in önemli bir parçasını oluşturmuştur. Kooperatif ve birliklerin yeniden yapılandırılmasına yönelik temel hedefler, 7. Beş
Yıllık Kalkınma Planı ve stand-by anlaşmaları
çerçevesinde IMF’e verilen taahhütler arasında yer almıştır. Nitekim 7. Beş Yıllık Kalkınma
Planı’nda “tarım satış kooperatifleri birliklerinin yönetimlerinin özerkleştirileceği, tesis
ve işletmelerinin şirketleştirileceği, kooperatifçilik işlevlerinin güçlendirileceği ve ürün
borsaları ile ilgili yasal altyapının oluşturulacağı” konuları yer almaktadır. IMF’e 1999 yılı
sonunda verilen niyet mektubunda da “tarım
satış kooperatif birliklerine özerklik sağlayan
kanun tasarısının Meclis’ten geçirilerek, yapısal değişikliklerin yapılacağı ve bu amaçla
bu kuruluşlara mali destek sağlanacağı” gibi
temel hedefler öngörülmüştür. Bu uygulamalarla gelinen noktada, tarım satış kooperatifleri birtakım mali sorun ve personel yükünden
kurtarılmakla birlikte, neredeyse kendi başlarına bırakılmıştır.
̇
̇ Nisan 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Prof.Dr. M.Lütfü ÇAKMAKÇI
Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
Gıda Mühendisliği Bölümü
Sürdürülebilir Tarım
Neden Gerekli?
»»Dünya ve ülke kaynaklarını sürdürülebilir tarım açısından irdelemek için tarıma ilişkin
genel bilgileri hatırlamakta yarar bulunmaktadır.
Dünyanın yüzeyi 510 milyon km2 olup,
149 milyon km2’si kara (% 29,2), 361
milyon km2’si su (% 70,8) ile kaplı bulunmaktadır. Karaların ise % 10,7’si
işlenebilir tarım arazisidir. Yani tarım
arazisi 3,2 milyar ha olup, bunun 1,4
milyar ha’ nda işlemeli tarım yapılmaktadır. FAO’ya göre, dünyada kişi başına
düşen tarım arazisi 0,23 ha civarındadır.
Ülkemizde ise toplam arazinin %
30,2’si orman ve fundalık, % 28’i çayırmera ve benzeri alan ve ancak % 35,6’sı
işlenen tarım arazisidir. 1949 yılında
Türkiye’de 15272068 ha tarım alanı bulunurken, bu değer 2000 yılına kadar
%72,7’lik artış göstererek 26351000
ha’a ulaşmıştır
Yeryüzünde toplam kara alanının %
30’u yani 5,2 milyar ha kuru tarım alanının % 70’i çölleşme ve arazi bozulmasından etkilenmektedir. Diğer taraftan,
dünyada her yıl 6,5 milyarlık dünya nüfusuna 93 milyon insan eklenmektedir.
Bu 93 milyon insanın 82 milyonu üçüncü dünya ülkelerinde doğmaktadır. Bu
hızlı nüfus artışı dünyada ciddi sorunları da beraberinde getirmektedir.
Dünyadaki toplam su miktarı yaklaşık
1,4 milyar km3 olup, bu suyun 1,3 milyar km3’ü (% 97,5) tuzlu su, 0,035 milyar km3’ü (% 2,5) ise tatlı su kaynaklarından oluşmaktadır. Yeryüzündeki tatlı
suların % 97’si yeraltı sularından oluşmaktadır. Bu durumda dünyada her 5
insandan biri güvenilir ve temiz içme
suyundan mahrum bulunmaktadır.
Dünyanın pek çok yerinde su kaynakları kullanımı, yönünde önemli çalışmalar yapılmaktadır. Su kaynaklarının
korunması ve depolama imkânlarının
artırılması yönünde yatırımlar gerçekleştirilmektedir. Diğer taraftan kuraklığa dayanıklı bitkilerin seçimi, sulama
sistemlerinde tasarrufun sağlanması,
ürünlerin daha az su kaybetmelerine
yönelik düzenlemeler veya çok su tüketen bitkilerin kurak bölgelerde üretimine izin verilmemesi yönünde kararlar
alınmaktadır, çünkü dünyada su kıtlığı
yaşanmaktadır. Bunun nedenleri;
a)
yenilenebilir kaynak miktarının kıtlığı,
b) suyun kullanım şeklindeki yanlışlar,
c) yüksek nüfus artışının kişi başına düşen kaynakları azaltmasıdır.
Suyun bulunuşuna göre ülkeler sınıflandırıldığında; yılda kişi başına düşen
ortalama kullanılabilir su miktarı 1 000
m3’ten az olan ülkeler “su fakiri”, 2 000
m3’den az olan ülkeler “su azlığı”, 8
000-10 000 m3’ten fazla olan ülkeler ise
“su zengini” olarak kabul edilmektedir.
Dünyadaki tarım alanlarının % 16’sı sulanabilmektedir, kalan kısmında kuru ta-
rım yapılmaktadır. 1995 yılında 262 milyon ha, 2002 yılında 276 milyon ha olan
sulanan tarım alanlarının, 2010 yılında
290 milyon ha’a, 2025 yılında ise 330
milyon ha’a ulaşması beklenmektedir.
Modern tarım, çoğunlukla yenilenemeyen enerji kaynaklarına yani petrole
bağımlı bulunmaktadır. Bu kaynağın
sürekli kullanımı sürdürülebilirlik açısından sorunlar içermektedir. Yani fosil
enerji kaynaklarının tükenmesi dünya
için son derece olumsuz etkiler yaratacaktır. Bu nedenle sürdürülebilir tarımda yenilenebilir kaynaklara yönelmek
gerekmektedir.
Pek çok tarımsal uygulama hava kalitesini etkilemektedir. Tarımsal atıkların yakılması, tarla sürümü sırasındaki
toz, trafik, pestisitlerin atımı sırasında
damlacıkların dağılımı, azotlu gübre
kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan
olumsuz gazlar havayı kirletmektedir.
Bunun yanı sıra tarım ve tarım dışı uygulamalara bağlı olarak ortaya çıkan su
kirliliği de önemli bir tehdit oluşturmakta, yaban hayatını bitirmektedir.
Dolayısıyla yaban hayatının korunması
için suyun temiz tutulmasına ihtiyaç
duyulmaktadır. Tedbir alınmadığı takdirde ekolojik denge bozulmaktadır.
Toprak erozyonu ise yeterli gıda üretimini engelleyen ciddi bir tehdittir.
Toprağı yerinde tutmak için çok sayıda uygulama geliştirilmiştir. Özellikle
azaltılmış toprak işleme veya toprağın
işlenmeksizin kullanımı, sulama sularının akmasının önlenmesi, toprağın
bitkilerle kaplanması veya malçlama
ile toprağın korunması üzerinde çalışılmaktadır. Çeşitli arazilerde belirlenen
erozyon miktarları ve yüzde değerleri,
işlenen tarım alanlarında 16 milyon ha
ve % 59, mera alanlarında 12,8 milyon
ha ve % 64, ormanlık alanlarda 12,6
milyon ha ve % 54’tür. Türkiye’de ise
toprak erozyonu yaşanan 57 milyon
ha’ın 16 milyon ha’ı tarım arazisidir.
Türkiye ormanlarında ağaçlandırma
ve toprak koruma tedbirleri alınarak
toprak erozyonunun önlenmesi gereken orman alanı 9,1 milyon ha’dır. Bu
alanın 4,76 milyon ha’ı çok bozuk koru,
4,32 milyon ha’ı çok bozuk baltalıktır.
Bu noktada sürdürülebilir gelişmeyi
tanımlarsak, konuyu daha iyi anlamak
mümkün olacaktır. Sürdürülebilir gelişme, karalara, su bitkilerine, hayvansal genetik kaynaklara yani çevreye
zarar vermeden tarım, ormancılık ve
balıkçılık sektöründe tekniğine uygun
ve ekonomik üretim yapılmasıdır. Ayrıca doğal kaynakların sosyal olarak
kabul edilebilir nitelikte kullanımını
hedeflemektedir.
Tarımdaki koruma stratejileri, daha
önce denenmiş bitkisel ve hayvansal üretimin devamı ile sürdürülebilir
üretim sistemlerinin geliştirilmesine
dayanmaktadır. Örneğin zararlılara
dirençli bitkilerin o yöre için uygun olduğuna karar verilmesi, diğer faktörlerin de irdelenmesini gerektirmektedir.
Toprak tipi, derinliği, daha önce ekilmiş bitkilere ilişkin bilgiler, bölgenin
taşıdığı özelliklerin (iklim, yükseklik
vb) belirlenmesi ile bir üretim modelinin geliştirilmesi sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşımaktadır.
Bunlara paralel olarak dünyada mevcut
hükümet politikaları çoğunlukla sürdürülebilir tarımın hedefine ulaşmasını engelleyebilmektedir. Bu bakımdan
çevre sağlığı, ekonomik verimlilik ve
ekonomik denge için politika değişikliklerine ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle ülkemizde ürün ve fiyat destek
programları tekrar yapılandırılarak,
üreticilerin alternatif olanakları kullanması sağlanmalıdır. Vergi ve kredi politikalarının düzenlenmesi, aile üretiminden daha çok kooperatif sistemlere
ağırlık verilmesi teşvik edilmelidir. Hükümetlerin ve üniversitelerin araştırma
politikalarının sürdürülebilir tarım alternatifleri üzerinde yoğunlaştırılması
hayati önem taşımaktadır.
Tarımsal alanların şehirleşme baskısına
uğraması, hızlı nüfus artışı ve arsaların
değer kazanması üretim alanlarını tehdit etmeye başlamıştır. Bu durum kırsal
kesimi ekonomik ve çevresel olarak da
geriletmektedir. Bunların çoğunluğu fakir ve yeni uygulamaları gerçekleştirme
zorluğu içindedir. Sürdürülebilir tarım
kırsal kesimde aile işletmelerinin ıslahını da zorunlu kılmaktadır. Sürdürülebilir tarım ile aile işletmelerinin ekonomik
gelişmesine yönelik politikaların yeniden yapılandırılmasına çalışılmalıdır.
Burada sürdürülebilirlik açısından Kızılderili Cree Kabinesi’nin sesine kulak
vermek gerekmektedir. Batılılara “son
ağaç kesildikten, son ırmak zehirlendikten, son balık tutulduktan sonra,
parayı yiyemediğinizi göreceksiniz” demişlerdir. Bu nokta sürdürülebilir tarımın felsefesini açıklamaktadır. Dolayısı
ile tek bir yerküre vardır ve varlığımız
O’na bağlıdır. İnsanoğlu, dünya üzerindeki baskın konumu nedeni ile yerküre
üzerindeki yaşamın korunması sorumluluğunu da üstlenmek zorundadır.
Bu bakımdan insanoğlu “çevredeki
olumsuz etkiler beni ilgilendirmez” diyemez, çünkü dünya sevgiye, paylaşıma
huzura dünden daha fazla muhtaçtır.
Sürdürülebilirlik ise bunun temel taşıdır.
“Dünya Bağ ve Şarap Kongresi” Türkiye’de
TAPDK Başkanı Mehmet Küçük, Dünya Bağ ve Şarap Kongresi’ni Türkiye’de ilk kez
gerçekleştireceklerini söyledi.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Gıda Mühendisliği Topluluğu’nca Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen ‘’Geleneksel Gıda Günleri’’ne katılan Küçük,
Türkiye’nin bağcılık açısından önemli bir ülke konumunda bulunduğunu,
Türkiye’deki üzüm üretiminin dünya piyasasında önemli bir yere sahip:
‘’1200 üzüm çeşidimiz var. Dünyada belki çok az ülkede bu kadar çok çeşit üzüm
var ama bu 1200 çeşit içinden şaraplık
çeşidimiz az. Fransa’da 200 çeşit üzüm
varsa, neredeyse 190’ı şaraplık. Bizde
öyle değil’’ dedi.
Son yıllarda Türkiye’de üretilen
üzümlerden yapılan şarap çeşitlerinin de çeşitli ödüller aldığına dikkati
çeken Küçük, ‘’Dünya Bağ ve Şarap
Kongresi’ni ülkemizde ilk kez 18-22
Haziran tarihleri arasında gerçekleştireceğiz’’ diye konuştu.
Küçük, ‘’Kuru üzümde ülkemiz dünya birincisi. Şaraplık tarafı az olunca
sofralık ve pekmezlik kısım şaraplık
kesimden daha fazla oluyor ama çok
kaliteli şaraplarımız da var. Kalite
olarak trend yükselmeye başladı’’
şeklinde konuştu.
9
“TARIM VE İNSAN”
4. ULUSAL FOTOĞRAF
YARIŞMASI
BAŞVURULARI BAŞLADI
»»Fotoğraf severlerin büyük ilgi gösterdiği
“Tarım ve İnsan” konulu Ulusal Fotoğraf
Yarışmasına 13 Temmuz 2012 tarihine
kadar başvuru yapılabilinecek.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın geleneksel hale getirdiği ve DenizBank’ın katkılarıyla gerçekleştirilen yarışmanın bu yıl 4’üncüsü düzenlenecek. Yarışmaya 7’den 70’e
herkes başvurabilecek. Büyük ilgi gören yarışmaya, Genel,
Çiftçi-Üretici, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve DenizBank personeli olmak üzere beş ayrı kategoride başvurular kabul edilecek.
Son Tarih 13 Temmuz
Yarışmaya katılmak isteyenler, 13 Temmuz 2012 tarihine
kadar başvuruda bulunabilecekler. 24-27 Temmuz tarihleri
arasında ise sonuçlar kamuoyuna açıklanacak. Ulusal Fotoğraf Yarışması’nın ödül töreni ekim ayı içinde gerçekleştirilecek. Yarışmada dereceye girenlere toplamda 15 bin lira
ödül verilecek. Genel kategori birincisi 4 bin lira, ikincisi
3 bin lira, üçüncüsü ise 2 bin liralık ödülün sahibi olacak.
Çiftçi-Üretici, Öğrenci, Bakanlık Personeli kategorilerinde
ödüle layık görülen fotoğraf sahipleri 2’şer bin liralık ödülü
almaya hak kazanacaklar. Amatör ve profesyonel tüm fotoğraf severlerin katılabileceği yarışmanın başvuru formlarına ve ayrıntılı bilgiye www.tarimyayin.gov.tradresinden
ulaşılabilir.
Tohum Sektörü Antalya’da
Mercek Altına Alındı
»»Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt
Birliği (TSÜAB)’ne üye firmaları kapsayan
'Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirmesinin
Desteklenmesi' programının genel tanıtım
toplantısı yapıldı.
Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB)’ne üye
firmaları kapsayan 'Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirmesinin Desteklenmesi' programının genel tanıtım toplantısı
Antalya’da yapıldı.
Şehirde faaliyet yürüten firmalara hitap eden toplantıda;
tohumculuk sektörü ile ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri sunum yaptı.
TSÜAB Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Özcan Aygun, projenin Antalya'da bulunan sebze firmalarına endeksli olduğunu belirtti. Aygun, “Projenin diğer ayakları da var. Bunlar
diğer 4 bölgelerimizde değişik yine ürün bazlarında yapılacak olan projemiz. Ama başlangıcı sebze ile yapıyoruz Antalya ile yapıyoruz, sizlerle yapıyoruz. Çünkü geçmişe baktığımız takdirde Türkiye ihracatta ‘sıfır’lardayken 2011’de 17,4
milyon dolara geldi. Bu Antalya’da bulunan firmalarımızın
başarısı, Ar-Ge yapan firmalarımızın başarısıdır.” dedi
Birleşmiş Milletler Kalkinma Programi Yetkilisi Tibet Seyhan da ‘Herkes İçin İnsana Yakışır İş: Ulusal Gençlik İstihdam Programı ve Antalya Pilot Uygulaması Projesi’ dahilinde yürütülen kümelenme çalışmalarını değerlendirildi.
Seyhan, “Bu projenin iki tane temel hedefi var; bir tanesi
ulusal ölçekte bazı eylemler belirlemek, bunun içinde ulusal gençlik istihdam eylem planı oluşturulması. İŞKUR bu
projede ana faydalanıcı. İŞKUR ile birlikte ispanya hükümetinin sağladığı fonlarla bu ortak program altında geniş
bir katılımla bu eylem planın oluşturulmasına yönelik çalışmalar yaklaşık bir, bir buçuk senedir devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
10
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Dr. Umut TOPRAK
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Bitki Koruma Bölümü
[email protected]
UZAY’DA TARIM?
»»Bir an için başka bir gezegende, bir
uzay aracında ya da bir uzay araştırma
istasyonunda tarım yapmayı düşünün!
Aslında kulağa çılgınca gelen bu konularda
araştırmalar başladı bile.
Tabi hemen şunu düşünebilirsiniz: “Koskoca dünyamız dururken
neden böyle bir şeye ihtiyaç olsun ki”? İnsan için uzay, tarihi
çağlardan beri gizemini koruyan ve merak uyandıran bir konu.
Evreni ve başka gezegenlerde hayat olup olmadığını araştıran
bilim adamları şimdi şu soruyu soruyor: “İnsanoğlu bir gün
uzayda bir koloni kuramaz mı ya da kurmak zorunda kalabilir
mi?” Eğer bir gün böyle bir şey olacaksa, en önemli sorun tabi ki
yine beslenme ve de tarım! Guelph Üniversitesi’ndeki Kanada’lı
araştırıcıların önemli bir hedefini Ay’da tarım yapabilme fikri
oluşturuyor ve Kontrollü Çevre Sistemleri Araştırma Koordinatörü Mike Dixon uzay tarımının uzun vadeli uzay araştırmalarında bir gereksinim olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Ay’a sonsuza kadar su, oksijen ve yemek gönderemeyiz!”.
Dixon vermiş olduğu bir mülakatta da şöyle diyor: “Biz ay’daki
ilk bitkiyi yetiştirmek istiyoruz”. Hatta çetin Kanada kışlarına
atıf yaparak, “Bol kar yağışlı ve soğuk Kanada dağlarından sonra her halde tarım yapılabilecek en zor ikinci yer ay’dır” diye de
bir espri yapıyor. Ay’da, başka bir gezegende ya da uzayda tarım
yapma fikrinin uzun uzay yolculuklarındaki en önemli engellerden biri olan yeterli besin sorununun çözümüne yararları olabileceği gibi buralarda yaşam yerleri oluşturulmasına da önemli
katkılar sağlayabileceğini söyleyebiliriz. Ancak bütün olay o soruda düğümlenip kalıyor: “Uzayda tarım nasıl yapılabilir?” Dixon bu soruya şöyle cevap veriyor: “Besin, suyun sağlandığı ve
üretilen oksijen ve karbondiyoksiti de geri dönüştüren bir nevi
özel uzay seralarında bitkiler yetiştirilebilir”. Tabi bunun için
özel su tankları, ışıklandırma üniteleri, toprak ve gerekli diğer
materyallerin “uzay tarlasına” götürülmesi gerekiyor!
Tabi bu işin ekonomik boyutu yani harcanacak milyarlarca dolarlar ciddi bir eleştiri konusu olabilir. Ama Dixon bu noktada bu işin
sosyo-ekonomik yan ürünlerin muazzam olacağını iddia ediyor.
Muhtemelen böyle bir teknolojinin geliştirilebilmesi hem uzayın sırlarının çözülmesindeki uzun süreli yolculukların yapılabilmesinin hem de yeni yaşama yerlerinin kurulmasının
gelecekte önünü açabilir. Nitekim komşumuz kırmızı gezegen
Mars şimdiden yeni yaşama yerlerine aday olarak gösterilmeye
başlandı bile. Ve bilim adamlarının yaşamamız için hayati olan
suyun Marsta bulanabileceğine dair olan kanıları her geçen gün
güçleniyor.
Florence Üniversitesi araştırmacılarından Giacomo Certini,
“Farklı gezegenlerde yaşama olanağının araştırılmasına yönelik
girişimler tuhaf karşılanmamalı. Bir gün insanlık belki bu tür
yerlerde yaşayıp ihtiyacı olan besini oralarda üretmek zorunda
kalabilir” diyor. Certini ve Palermo Üniversitesinden meslektaşı
Riccardo Scalenghe’nin Planetary and Space Science dergisinde
yayınladıkları bir makale Venüs, Mars ve Ay’ın yüzeylerinin tarım için uygun olabileceğini iddia ediyor. NASA araştırıcıları ve
diğer bir grup bilim adamının uzayda tarım amacıyla geliştirdiği
sentetik süper toprak ise bu noktada diğer bir alternatifi sunuyor.
Süper toprak “zeolit” adı verilen alüminyum silikat içeren ve
bitkilerin gelişebilmesi için gerekli bütün besin maddelerini
içeren bir bileşimden oluşuyor. Bu toprak besini yavaşça bitkinin kök boğazı etrafında salarak bitkinin çok az suyla ve sürekli
beslenebilmesini sağlıyor.
1997 yılında, yine NASA’nın Mir uzay istasyonuna yapılan bir
uzay yolculuğunda topraksız bir sistemde bitki gelişim sistemini denediği belirtiliyor. Bu şekilde bir uzay aracında yetiştirilecek bitkilerin besin olmasının yanısıra sağlayacağı oksijenin ve
suyun astronotlar için önemli bir kaynak olabileceği düşünülüyor. Ayrıca bu şekilde uzay mekiklerinde taşınan yiyecek ve
içecek su miktarının azaltılabileceği belirtiliyor.
Her ne kadar bugün için uzayda tarım hala bir hayal olsa da
uzay turizminin biletlerinin satışa çıktığı ve Ay otellerinin tasarlandığı bir yüzyılda uzay tarımının da bir gün mümkün olabileceğini söylemek sanırım yanlış olmaz.
Çiftçi astronotlar ya da belki de “astronot çiftçilerin” uzay böcekleriyle tarımsal savaşım yapacağı günler gelir mi bilmem
ama “GDO mu? organik tarım mı?” tartışmasını umarım uzaya
taşımayız ve dünyayı kirlettiğimiz gibi uzayı da pestisitlerle ve
kimyasallarla kirletmeyiz!
Bu yazı aşağıdaki web sitelerindeki bilgilerden derlenmiştir:
• http://www.space.com/9597-space-farmers-grow-cropsplanets.html
• http://www.nasa.gov/missions/science/f_fertilizer.html
• http://www.technovelgy.com/ct/Science-Fiction-News.
asp?NewsNum=1766
TÜRKİYE’ DE SERTİFİKALI TOHUMLUK
KULLANIMI VE ÖNEMİ
Nilüfer KOÇAK
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü
Araştırma Görevlisi
»»Tohum, bitkisel üretimde ürünün kalite ve miktarını belirleyen en önemli unsurlardan
biridir. Ancak, tohumun ekonomik bir faaliyet olarak endüstri haline dönüşmesi oldukça
yenidir.
Çiftçi kendi tarlasındaki üründen, bir sonraki yıl kullanacağı tohumluğu ayırdığı tedarik yaklaşımından, bugün
neredeyse her yıl yeniden
tohumluk satın aldığı aşamaya gelmesinde tohumluk
endüstrisinin rolü büyüktür.
Türkiye’de 1997 yılında 67
tane tohum firması varken
günümüzde bu sayı 500’ü
geçmektedir.
Tarımsal üretimde verimi artırmak için genetik potansiyeli yüksek çeşitlerin sertifikalı
tohumluklarının, uygun bölgelerde ve uygun yetiştirme
teknikleri ile birlikte tarımsal
üretimde kullanılması gerekmektedir.
Islah edilmiş çeşitler ve kaliteli tohumluklar verimliliği artırdığı gibi, üretim
riskini azaltmakta ve netice olarak çiftçi
gelirinin yükselmesine neden olmaktadır. Buna göre 2011 yılında sertifikalı tohumluk kullanımında, buğday ve
yoncada 6TL/ da, nohut ve mercimekte 7 TL/ da, çeltikte 8TL/da, patateste
ise 20 TL/ da destek verilmiştir. Verilen desteklemeler, iç tüketim ve ihracat
için ihtiyaç duyulan ürünlerin, planlı ve
standartlara uygun olarak üretilmesi
ve dış pazarlarda söz sahibi olunması
yönünde avantajlar sağlanmaktadır.
Buna göre yapılan desteklemelerle, yurt
içi üretim ve yatırım yapan özel sektör
tohumculuk kuruluşlarının alt yapılarını güçlendirmek, tohumluk üretim
kapasitelerini artırmak, teknoloji transferi gerçekleştirmek, ihtiyacın ithalatla
karşılanması yerine yurt içi üretimden
sağlanması ve ithalatın azaltılmasını
sağlamak, kamu tohumluk üretimi yerine, özel sektör üretiminin artırılması
ve kamu yükünün hafifletilmesi hedeflenmektedir.
Ülkemizde “Tohumculuk Kanunu”
31.10.2006 tarihinde TBMM’de kabul
edilerek 5553 sayılı kanun olarak 8 Kasım 2006 tarihli 26340
sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu kanuna göre; Sertifikalı
Tohumluk, tarla ve laboratuar
kontrolleri yapılarak, tohumluk standartlarına uygun olarak
sertifikalandırılan tohumluktur. Usulüne göre ambalajlanarak etiketlenir. Tohumlukları
yetiştiren, işleyen ve satışa hazırlayan dağıtan ve satan gerçek ve tüzel kişiler, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmekte ve
denetlenmektedir.
Türkiye’de Tohumculuğunun
Problemleri Ve Çözüm Yolları
Ülkemizde 2011 yılı verilerine göre
toplam olarak 637.330 ton sertifikalı
tohum üretimi yapılmıştır. Üretilen tohumluğun 411 bin ton kadarı buğday tohumluğudur ve ihtiyacı karşılama oranı
% 76’ dır. Diğer bitkilerden örnek verilecek olursa patateste ihtiyacı karşılama
oranı % 46, çeltikte ise % 56’dır. Mısır
ve ayçiçeği tohumluğunda ise üretim
fazlası bulunmaktadır.
Buna göre Türkiye ekolojisi tohumluk
üretimi için uygun olmasına karşın ye-
terli tohumluk üretimi yapılamamaktadır. Bunun nedenleri;
1- Çeşit Yetersizliği Ve Tescil İşlemlerinde Sorunlar:
a) Çeşit koruma yasası tam olarak işletilmemektedir.
b) Islah programları uzun süreler için
yapılmalı, düzenli uygulanabilmesi için
gerekli tedbirler alınmalı.
c) Islah çalışmaları ve bu işle uğraşanlar
teşvik edilmeli.
d) Çeşit tescili ve üretim izinlerinde bürokratik işler hızlı işlemelidir.
2-Tohumluk Üretiminde Karşılaşılan Sorunlar;
a) Çeşit - ebeveyn muhafazasında ve hibrit tohumluk üretiminde ebeveynlerin
(anaçların) nasıl muhafaza edileceği konusunda yeterli ve anlaşılır yönetmelikler ortaya konulmalı ve denetilmelidir.
b) Arazi temininde, özellikle melez
(hibrit) tohumluk üretiminde izole parsellerin sağlanması konusunda devlet
desteği verilmelidir.
c) Eleman, alet, ekipman ve teknoloji eksikliğinden kaynaklanan sorunlar
çözümlenmeli ve dış ülkelerle rekabet
şansı yaratılmalıdır.
d) Temizleme ve ambalajlama işleminde zaman kullanımı yönünden önemli
sorunlar vardır.
3- Çeşit Tanıtım ve Yayımında
Karşılaşılan Sorunlar,
a) Çeşidin tam olarak tanınmaması ve
tanıtılmaması işinde özellikle çeşidin ıslahçısı da bulunması sorun yaratmakta,
b) Çeşidin adapte olduğu alanlarda, gerçek talep sahiplerine, abartılmadan üstün özellikleri ve problemli yönleri iyi bir
şekilde anlatılmalı, belirlenecek örnek
çiftçilerle tanıtımların yapılması ve bu
işler içinde gerekli finansın sağlanması,
c) Bölgede tanıtımı yapılan çeşitlerin
bölge çiftçisinin en önemli bir ya da bir-
kaç problemine çözüm sağlaması. Örneğin; kurak şartlar
için kurağa ve yatmaya dayanıklı, kolayca pazarda aranan
ve birim alandan yüksek gelir
sağlayan çeşitler olması gereklidir.
4- Tohumluk Dağıtımında Karşılaşılan Sorunlar,
a) Kendine döllenen bitkilerde tohumluk üretimi karlı olmadığı için üretimleri yeteri
kadar yapılmamaktadır.
b) Kışlık olarak ekimlerde;
bazı bölgelerimizde hasat zamanı ile ekim zamanı arasında tohumluk hazırlanabilme
süresi çok kısadır.
c) Tohumluk fiyatının üretici için pahalı
olması durumu; tohumluğun kendine veya yabancı döllenmesine, sınıf ve
kademesine göre değişmekle birlikte,
tohumluk üretimi zor ve pahalı bir işlemdir.
d) Tohumluk bedellerinin finans zorlukları.
e) Hazırlanan tohumluğun ihtiyaç olmayan durumlarda tüketilmesi.
Sertifikalı Tohumluk
Kullanmanın Faydaları
1. İçerisinde yabancı madde ve diğer
mahsul tohum bulunmadığı için çeşit
safiyeti yüksektir.
2. Yüksek oranda çimlenme ve çıkış
kabiliyeti olması nedeniyle kuvvetli bir
gelişme gösterir, bu da bazı bitkilerde
dekara atılacak tohum miktarında % 25
tasarruf sağlar.
3. Islah edilmiş olması ile olgunlaşma
tüm bitkilerde aynı zamanda olacağından hasat kolaylığı sağlar.
4. çeşit özelliği bilindiğinden ekim zamanı tam olarak ayarlanır ve ürünün gelişmesi sırasında izlenecek bakım programı bellidir.
5. Elde edilen ürünler yeksenak ve kaliteli olduğundan
pazar değeri yüksektir ve satış
kolaylığı sağlar.
6. Verim kabiliyeti diğer tohumlara göre daha yüksek olduğundan daha yüksek kazanç
sağlar.
7. Toprakta mevcut ve tohumla
taşınan bazı hastalıklara karşı
koruyucu olarak ilaçlandığından kayıplar minimum düzeydedir.
Sonuç olarak;
Yapılan araştırmalar da sertifikalı tohumluk kullanımı ile kendine döllenen
türlerde 3-4 kat verim artışı olduğunu
ortaya koymaktadır. Nitekim yapılan
bir başka araştırmada ise ekmeklik buğdayda vasıfsız tohum kullanımının % 9
-29 oranında verim kaybına neden olduğu tespit edilmiştir.
Yararlanılan Kaynaklar
Tohum Dağıtıcıları Alt Birliği. http://www.todab.
org.tr . Erişim Tarihi:26.03.2012
Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkez Birliği. http://www.ttsm.org.tr. Erişim Tarihi:26.03.2012
Tohumculuk Daire Başkanlığı. http://www.tohum.bugem.gov.tr. Erişim Tarihi:26.03.2012
H.H. Geçit, N. Bayraktar, N. Koçak, 2011
Türkiye’de
Tohumculuğun
Durumu.
IV.Tohumculuk Kongresi 14- 17 Haziran 2011
̇
̇ Nisan 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Önder Çiftçi Projesi 25.Yılını kutluyor
»»Önder Çiftçi Projesi 1987 yılında Türk-Alman hükümetleri
arasında yapılan teknik işbirliği antlaşmasına dayanarak, 27
Aralık 1986 tarihinde resmi gazetede yayınlanan Önder Çiftçi
Projesi pilot bölge seçilen Tekirdağ da çalışmaya başlamıştır.
Ana hedef Tarımsal yayım modelinin ülke
çapında yaygınlaştırılmasını sağlayarak,
Türk tarım kesimine gereksinim duyulan
her türlü bilgiyi, üretici koşullarına ve arzusuna uygun olarak, demokratik bir ortamda, gönüllü aktif katılımın sağlandığı,
gönüllü sorumluluğun benimsendiği, kendi
kendine yardım ilkesine dayanarak gerek
iç, gerek dış tarım ürünleri pazarına göre
karşılamak ve Türk tarım kesiminde, dünya pazarlarında rekabet edebilecek bilinçli
üreticilerin sayısını hızla arttırmaktır.
Tekirdağ da pilot proje olarak kurulan sistem 1989 yılında 4 adet çalışma grubu oluşturulmuş ve ardından resmiyet kazanarak
Önder Çiftçi Danışmanlık dernekleri adını
almıştır. Şu anda Tekirdağ merkez, Muratlı, Hayrabolu, Malkara,Silivri,Polatlı,Şan
lıurfa,Konya bölgelerinde tarımsal yayım
ve danışmanlık faaliyetlerine dernek çatısı
altında sürdürmektedir. Her dernekte 80
ile 220 arasında üye işletme çiftçi bulunmaktadır. Şu anda bu yapılanmada toplam
1030 üye işletmenin sahip olduğu 722.000
da arazi üzerinde tarımsal bilgi ve yayım
servisi devam etmektedir. Deneklerde bilgiye değer veren üyelerin ödediği, sahip
olduğu arazi varlığına göre yıllık 500- 900
TL arasında aidatlar ile finans sorunlarını
çözmüşlerdir.
1996 yılında proje resmi olarak bittikten
sonra ülkenin değişik bölgelerinden talepler gelmiştir. Ankara Polatlı da, Şanlıurfa
da ve en son olarak Konya da Önder Çiftçi
Danışmanlık Dernekleri kurulup çalışmalarına başlamışlardır. Bu üç dernekte toplam üye sayısı 452 olup toplam arazi varlığı
237.000 da dır.
Önder Çiftçi Projesi, Önder Çiftçi Danışmanlık Derneklerinden sonra ikinci kurum
olan; Önder Tohumculuk San. Tic. A.Ş kurulmuştur. Amacı üyelerine ve bölge çiftçisine en genç, kaliteli ve sertifikalı tohumları
ulaştırmak kaliteye önem vererek üyelerine
hizmet etmektir. Özellikle hububat ve yem
bitkili konusunda yıllardan beri çalışmalarına başarı ile devam etmektedir.
Pazara göre üretim yapmayı hedefleyen Önder Çiftçilerin talepleri doğrultusunda S.S.
Önder Çiftçi Üretim ve Pazarlama Kooperatifi 2001 yılında kurulmuş ve üyelerine ucuz
girdi temin edip ürünlerin (kanola, buğday,
ayçiçeği vb.) toplu bir şekilde pazarlanması
sağlanmıştır. Bu sayede üye çiftçi gelirleri
arttırılmış hem de piyasa da etkin bir güç
oluşturarak dengeler kurulmuştur.
Gelişen süreç içerisinde üye çiftçilerin talep
ve ihtiyaçları doğrultusunda Önder Çiftçi
Sigorta ve Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. kurulmuş ve şirket dernek üyelerine ve diğer
çiftçilere tarım sigortası konusunda yardım
sağlamak, daha düşük pirim oranları tarım
sigortası yaparak çiftçinin dekara ödeyeceği
tarım sigortası maliyetlerini düşürmek amacı ile 2006 yılında faaliyetlerine başlamıştır.
Üretimin son ama en önemli aşaması pazarlama konusunda üreticilerinin ürettikleri tarımsal ürünlerin en iyi şekilde değerlendirebilmesini amaçlayan ve yeni pazar
kanalları bulmayı hedefleyen Sarı Çiçek
Tarım Ürünleri A.Ş, tarım ürünlerinin alış
ve satış işlemlerini yapmak amacı ile 2008
11
Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Etkinlikler
Dr. Yener ATASEVEN
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Haftası’nın 8.’si
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
Gerçekleştirildi.
»»Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde geleneksel olarak
düzenlenen Öğrenci Etkinlikleri haftasının bu yıl 8.’si 16-20 Nisan
tarihleri arasında gerçekleştirildi. Etkinlikler kapsamında Sektörle
Buluşma ve Kariyer Günleri, Öğrenci Kongresi ve Cansuyu Bayramı
gibi çeşitli faaliyetler düzenlendi.
Önder Çiftçi Projesi Çiftçi Temsilcisi Nezih SUYARAN
yılında kurulmuştur. Amacı özellikle serbest piyasa ekonomisinin hakim olduğu ülkemizde, çiftçilerinin tarımsal ürünlerinin
daha değerli satılabilmesidir.
DLG-ÖÇP Fuarcılık Limited Şirketi Türkiye de özel ve tek konsepti ile yeni bir açık
alan Tarım Fuarı’dır. DLG :Alman Tarım
Birliği ve Önder Çiftçi Projesinin ortak girişimi olan şirket özellikle yurtdışında ve
Almanya da fuarcılık alanında tek isim olan
DLG ile , teknik alanda üstünlüğüne kanıtlamış olan ÖÇP ile güçlerini birleştirmiş,
1987 yılından sonra birliktelik ikinci kez
resmi olarak 20 yıl sonra yeniden perçinlenmiştir.
Fuarcılık alanında çalışmaların temeli 2007
yılına dayanmaktadır. 2007 yılının başlarında ülkemizde bu konudaki gereklilik
hissedilmiş ve fizibilite çalışmalarına, hem
yurt dışı ayağında hem de yurtiçi ayağında
başlanmıştır. Çıkan raporlar ve değerlendirmeler ışığında Türkiye de açık alan tarım fuarcılığının dünyadaki ismi ile “Tarla
Günleri Fuarı”nın temeli atılmıştır. İlk fuar
27 Mayıs 2010 tarihinde Tekirdağ ilinin
Karaevli köyünde 26.000 aşkın ziyaretçi
kişinin katılımı ile ikincisi ise 5-8 Mayıs
2011 tarihinde Adana ili Gerdan Köyünde
27.500 ziyaretçi katılım ile gerçekleşmiştir. Bu yıl ise 07-10 Haziran 2012 tarihinde
Bursa ilinde gerçekleştirilecektir. Bu kavram her yıl kendini geliştirerek ziyaretçileri
ile buluşmaya devam edecektir. Ayrıca bu
yıl yine yepyeni bir fuar konsepti Tarım ve
Teknoloji Günleri 30 ağustos-2 eylül‘de Tekirdağ İli Karaevli köyünde ziyaretçileri ile
buluşacak.
Tüm bu kurumlar yani Önder Çiftçi Projesi
çatısı altında kurulmuş ve tamamının sahibinin kurucu üye çiftçilerin olduğu, tamamının yöneticilerinin üye çiftçilerden oluştuğu Türkiye’ye de örnek model teşkil eden
bir çiftçi örgütüdür.
Ülkemiz tarım potansiyeli açısından zengin
bir ülkedir. Önemli olan çevreci bir anlayışla topraklarımıza sahip çıkarak bilgiyi kullanarak, verimlilik ilkesi ışığında bir tarımsal
üretim yapabilmektir. En önemli noktalardan birisi de ülkemizde köylülükten çiftçiliğe geçiş ve üretimin örgütlü bir şekilde
yapılmasıdır. Verimlilik ilkesi ışığında çalışabilen tarımsal işletmeler yeni dünya düzeninde dünya ile rekabet edebilecektir. İşte
bu ortak gücü yaratmak hedefimizdir. Bu
sene 25. kuruluş yılını kutladığımız Önder
Çiftçi Projesi, ülkemizde bu hedefe doğru
yürüyen çiftçileriyle birlikte, yenilikçi ve değişimci bir anlayışla çalışmalarına sonsuza
kadar azimle devam edecektir.
Sektörle Buluşma ve Kariyer Günleri kapsamında 16-18 Nisan 2012 tarihleri arasında Ziraat
Mühendisliği mesleğini yakından ilgilendiren
alanlarda katılımcılar konuşmalarını yaptılar.
Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal
Taluğ, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Çolak, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı
Dr. Turhan Tuncer, Ankara Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Genel Müdürü Ali İlkbahar,
Türk Traktör İnsan Kaynakları Direktörü Haluk Gümüşderelioğlu yaptıkları konuşmalarda
Ziraat Mühendisliği mesleğinin Türkiye için
önemini vurguladılar. Etkinlikler kapsamında
sanatçı Altan Gördüm ve spor spikeri Bülend
Karpat da yaptıkları söyleşiler ile tecrübelerini
öğrencilerle paylaştılar.
Öğrenci etkinlikleri kapsamında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından 2005 yılından bu yana geleneksel olarak düzenlenen
Öğrenci Kongresi’nin sekizincisi bu yıl 19 Nisan 2012 tarihinde gerçekleştirildi. Kongrede
iklim değişikliği, kırsal kalkınma, küresel gıda
krizi, tarımsal biyoteknoloji, hayvancılık gibi
konularda bildiriler yer aldı. Açılış konuşmalarının ardından Ziraat Fakültesi’nin tüm bö-
lümlerindeki lisans ve lisansüstü öğrencileri,
alanlarında uzman akademisyenlerden oluşan
Bilim Kurulu üyelerinin danışmanlıklarıyla
hazırladıkları bildirileri sundular. Bu yıl kongrede, 21 adet sözlü ve 23 adet poster bildiri
öğrenciler tarafından sunuldu. Sunulan bildiriler kitap halinde basıldı ve tüm kongre katılımcıları ile üniversite ve Ziraat Fakültesi’nin
çeşitli birimlerine dağıtıldı.
Öğrenci etkinlikleri çerçevesinde geleneksel
Cansuyu Bayramı, Ziraat Fakültesi Öğrenci
Etkinlikleri Koordinatörlüğü ve fakülte öğrencilerinin katkılarıyla düzenlendi. Öğrencilerin
her yıl düzenledikleri Öğrenci Kongresi’nin
ardından bu etkinliklerini, ismini bir bitki dikildiğinde tutması için verilen ilk sudan esinlenerek verdikleri “Cansuyu Bayramı” ile kutlamaktadırlar. Cansuyu Bayramı kapsamında
öğrenciler tarafından müzik, tiyatro ve değişik
gösteriler düzenlendi.
Bu vesile ile öğrencilerimizin etkinlikler haftasını bir kez daha kutlarım. Gelecek yıl yine aynı
coşku ile faaliyetlerin devam etmesi dilerim.
Saygılarımla…
12
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
SÜT
Üretimden Tüketime Süt ve Sağlık Sorular ve Yanıtlar -1»»Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü, Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü, Orta Doğu Üniversitesi Gıda
Mühendisliği Bölümü, Türk Toksikoloji Derneği, Ankara Tabip Odası, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası ve Ziraat Mühendisleri Odasının ortaklaşa
gerçekleştirdikleri “Üretimden Tüketime Süt ve Sağlık Soru ve Yanıtlar”
1
Süt içmeye ne zaman
başlanmalıdır?
Süt, insan için doğumdan itibaren gerekli olan
bir gıdadır. Bebek, doğduğu andan başlayarak ilk yarım saat içinde yalnızca anne sütü
ile beslenmelidir. Bebeklere ilk altı ay, anne
sütü dışında su dahil, başka hiçbir gıda verilmemesi önerilmektedir. Bu durum sağlanabildiği takdirde dünyada yılda bir milyon
çocuğun korunabilir hastalıklar nedeniyle
ölümlerinin engelleneceği tahmin edilmektedir. Ne yazık ki, dünyada ve Türkiye’de bu
hedef gerçekleştirilememektedir.
Ülkemizde her 10 bebeğin yaklaşık olarak 4’ü
ilk altı ay tamamen anne sütü ile beslenmektedir. Anne sütü bebeği ishalli hastalıklar,
zatürree gibi pek çok hastalığa karşı korur,
bağışıklık sistemini güçlendirir, anne sağlığı
açısından da yararlıdır. Anne sütünün ileriki
yaşamda da şişmanlık, erişkin tip şeker hastalığından koruduğuna ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Ek gıdalara başladıktan sonra, 2
yıla dek anne sütü sürdürülebilir.
2
Süt, canlı organizmanın gereksinim duyduğu besin öğelerini yeterli ve dengeli olarak içeren
en önemli gıdalar arasındadır. Üretiminden
sofraya, güvenli, sağlık açısından risk taşımayan biçimde ulaşması gerekmektedir. Bu
gereklilik, “gıda güvenliği”nin temelidir.8,9
Şekil 1’de görüldüğü gibi, sütün üretiminden
tüketimine kadar bütün aşamalarının sağlıklı koşullarda olabilmesi için, kurumların ve
tüketicilerin sorumlulukları bulunmaktadır.
Ancak bu noktada kurumsal sorumluluklar
daha büyük paya sahiptir. Ayrıca, Şekil 1’de
görülen döngüde aksaklık olmaması için her
aşamada gerekli işlemleri yapabilecek yetişmiş personel gereksiniminin karşılanması
da son derece önemli bir adımdır.
Şekil 1. Süt ile ilgili üretim/tüketim döngüsü
TÜKETİCİYE
SAĞLIKLI
ÜRETİM
KOŞULLARDA
Sağlıklı hayvan
ULAŞIM
-Veteriner Hekim Güvenli koşullarda
- Ziraat Mühendisi
saklama, taşıma
- Gıda Mühendisi
Günlük içilmesi önerilen süt
miktarı ne kadardır?
Sağlık açısından her bireyin ortalama günde iki
su bardağı süt ya da süt ürünlerini (peynir,
yoğurt) tüketmesi önerilmektedir. ABD’de
bu önerinin 3 bardak olarak yapıldığı bilinmektedir. Avustralya’da da 11-18 yaş arası
grup için günde üç bardak (porsiyon) süt tüketimi önerilmektedir.
Tüketimin erişkinler için “az yağlı” ya da
“yağsız” süt olması yönünde öneriler bulunmaktadır. Günlük gereksinim çocukluk,
ergenlik dönemi, gebelik, menopoz gibi özel
dönemlerde değişmektedir. Çocukluk döneminde süt içimi kemik sağlığının korunması
açısından son derece önemlidir.
3
Süt içerken dikkatli olması gereken “özel” bir grup var mıdır?
Çok özel durumlar dışında, herkesin süt içmesi önerilmektedir. Süt içtiği zaman rahatsız
olanlarda öne çıkan “Laktoz İntoleransı”
olarak bilinen bir hastalıktır. Bu hastalıkta
vücuttaki bir enzim yetersizliği (laktaz enzimi) sonucu süt içimi sonrasında hazımsızlık,
şişkinlik, ishal görülmektedir.
Laktaz, sütün şekeri olan laktozun sindirilmesi için gereklidir. Laktoz intoleransı olan
kişiler için özel olarak üretilen laktozu parçalanmış sütler bulunmaktadır. Bu olanak
yok ise süt yerine yoğurt ve peynir tercih edilebilir. Ayrıca, laktozu azaltılmış sütlerin de
tüketilmesi olanaklıdır.
4
5
Okul sütü ne demektir? Uygulanması önerilmekte midir?
Öğrenciler zamanlarının büyük bir bölümünü
okullarda geçirmektedirler. Bu durum göz
önüne alındığında, okullar çocukların sağlıklı yaşam davranışlarını kazanmaları açısından önemli kurumlardır.
Okullarda çocukların ara öğün olarak süt
içebilmelerinin sağlanması, özellikle günlük
süt tüketiminin bir bölümünün karşılanması
yönünden önemlidir. Özellikle “ayak üstü”
beslenme alışkanlığının yaygınlaştığı ve çocukların istenmeyen gıda-içeceklere yöneldiği günümüzde, okullarda devlet tarafından
yapılacak böylesi bir uygulama ile çocuklar
ve üniversiteli gençler sağlıklı süt olanağına
ücretsiz ve eşit biçimde ulaşabileceklerdir.
Bu nedenle okul sütü uygulaması önerilmekte ve desteklenmektedir.
Süt üretimi ve tüketimi açısından nasıl bir döngü vardır?
TÜKETEN KİŞİ
Kendisine ulaşmış
olan güvenli
sütün güvenli
koşullarda tüketilmesi
6
Türkiye’de süt üretiminin artırılması için öncelikler nelerdir?
Ülkemizde süt üretiminin artırılması için, devlet tarafından süt hayvancılığı ve süt üreticilerinin örgütlenmesinin desteklenmesi ön
planda tutulmalıdır.
7
Türkiye’de süt tüketimi yeterli
midir?
HAYIR. Türkiye’de kişi başına tüketilen içme
sütü miktarı gelişmiş ülkelerin gerisindedir.
Ülkemizde tüketim miktarı yıllık 24-26 litre
(L) dolayındadır. Bu rakam pek çok Avrupa
ülkesinde 100 L’nin üzerindedir. 1974 Türkiye Ulusal Beslenme Araştırması sonuçlarına göre, süt ve yoğurt tüketimi kişi başına
günlük 78.7 g iken, 1984 araştırmasında 69
g’a düşmüştür. Dünyada 2000 yılında 216
milyon ton11 olan toplam süt üretimi 2009
yılı için 703 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Yalnızca inek sütü üretimi aynı yılda 587
milyon ton olmuştur. Ülkemizde 2009 yılı
kişi başına içme sütü tüketim miktarı 26 litre
olarak gerçekleşmiştir.
8
Türkiye’de süt tüketiminin artması için neler yapılmalıdır?
Tüketimin artırılması için sütün kaynağı olan
hayvanların sağlıklı koşullarda beslenmesi;
süt üretimini artırıcı politikaların kamu ve
devlet politikası olması; sağlıklı süt üretimi
içi gerekli koşul ve denetim mekanizmalarının sağlanması; üretimi sağlanmış sütün
güvenli koşullarda tüketiciye ulaştırılabilmesi için denetim mekanizmalarının kurulması, çalıştırılması; kendilerine güvenli
olarak ulaşmış sütün bireyler tarafından
sağlıklı koşullarda saklanması, tüketilmesi
gerekmektedir. Şekil 1’de görüldüğü gibi, süreç aslında sağlık ve diğer sektörlerin bütüncül bir yaklaşımına gereksinim duymaktadır.
Yani, sağlıklı koşullarda üretim yapılamadığı
zaman bireyin sağlıklı sütü tüketemeyeceği
gibi, tam tersi durum da söz konusu olabilir.
9
Sütün herkese ulaşılabilir olması için ne/neler yapılmalıdır?
Sağlıklı beslenme temel bir insan hakkıdır. Bu
temel kabul kapsamında devletin sağlıklı
koşullarda üretimin sağlanması, süt tüketiminin artırılması, üretilen sütün bireylere,
özellikle gereksinimi olan kişilere ulaştırılmasında sorumluluklarını özenle ve sürekli
olarak yerine getirmesi çok değerlidir. Örneğin, okul sütü uygulamaları, her gün evlere/bireylere taze süt ulaştırılması öne çıkan
önerilerdir Devlet bu temel sorumluluğunu
yerel yönetimler başta olmak üzere ilgili kurumlarla paylaşabilir.
10
Süt çiğ olarak içilebilir mi?
HAYIR. Sütün çiğ olarak içilmesi önerilmemektedir. Isıl işlem (kaynatma, pastörizasyon, sterilizasyon, UHT sterilizasyon) uygulamasına tabi tutulmayan çiğ süt tüketimi,
sağlığa zararlı birçok bakterinin de vücuda
alınması demektir. Sağlıklı ineklerin süt bezlerinden salgılanan sütte ilk aşamada zararlı
hiçbir bakteri bulunmaz. Ancak, sütün salgılanmasından sonra hayvanlarda sütün geçtiği meme kanalları, meme ucu gibi yerlerde
yaşayan bakteriler süte karışabilir. Ayrıca,
sütün temiz olmayan koşullarda sağılması ve uygun olmayan sıcaklık derecelerinde
saklanması gibi pek çok çevresel etken de,
çiğ sütte insan sağlığına tehdit oluşturabilecek bakteri bulunmasına yol açabilir. Verem
hastalığına yol açan mikrop, hamile kadınlarda düşüklere neden olan Brucella cinsi
bakteri, bağırsaklarda ishalli hastalıklara yol
açan, hatta ölüme neden olabilen E. Coli cinsi bakteriler, çeşitli enfeksiyonlara yol açan
bakteriler (Staphylococcus aureus, Streptococcus agalactiae, vb), Q humması olarak
adlandırılan hastalığa yol açan etken sütte
bulunabilen mikroplardan bazılarıdır.
Süt ürünü, sütten üretilen içme sütü, peynir, yoğurt, kefir, tereyağı, süt tozu, dondurma vb.
ürünleri içermektedir.
Sütün pastörizasyonu ne
demektir? Pastörizasyon
olanağı yok ise kaynatma
nasıl yapılmalıdır?
Pastörizasyon, sütün pastörizatör olarak adlandırılan kapalı sistemler içinde, kaynama
derecesinin altındaki bir sıcaklık derecesinde, kontrollü olarak belirli bir süreyle ısıl
işleme tabi tutulması ve derhal buzdolabı
sıcaklığına soğutulması suretiyle gerçekleştirilen bir işlemdir. Endüstriyel koşullarda,
pastörize süt üretiminde uygulanan sıcaklık-süre değeri, en az 72°C’de 15 saniyedir.
Sütün doğal ve besleyici değerine zarar vermeden 1-2 günden daha fazla dayanmasını
sağlamak için, pastörizasyon sıcaklığının
78°C’yi geçmemesi ve bu sıcaklıkta 20 saniyeden daha uzun süre bekletilmemesi önerilmektedir.
Pastörizasyon işleminin sağladığı en önemli
avantaj, kontrollü koşullarda gerçekleştirilen
bir ısıl işlemle sütün içindeki patojen (hastalık yapan) bakterilerin tümüyle yok edilmesi
ve diğer bakterilerin de güvenilir bir düzeye
çekilmesi ve ısıl işlemden kaynaklanan besin
kaybının minimuma indirilmesidir.
Kimi kaynaklara göre, pastörizasyon olanağının olmadığı koşullarda, sütteki besin değeri kaybını en alt düzeyde tutacak ve sütteki
zararlı bakterileri yok edecek bir kaynatma
işlemi için kesin bir süre vermek mümkün
değildir. Ancak bazı kaynaklarda güvenilirlik
yönünden bu sürenin en az 10 dakika olması
gerektiği belirtilmektedir.
UHT süt ne anlama
Sokakta satılan süt içilebilir
gelmektedir? UHT süt
mi? Sokak sütünün
neden daha uzun süre
sağlık açısından risk
dayanmaktadır?
oluşturmaması için hangi koşulların
UHT, İngilizce “Ultra High Temperature”
yani ‘Ultra Yüksek Sıcaklık’ sözcüklerinin
sağlanması gerekir?
Süt hayvanının yetiştirildiği ortamdan tüketiciye ulaşıncaya kadar olan zincirin her aşamasında hijyenik kurallara sıkı sıkıya uyularak
elde edilen, hastalık yapan hiçbir mikroorganizma içermeyen, mililitresindeki bakteri
sayısı en fazla 10 000 olan ve sıcaklığı 5°C
civarındaki “sertifikalı” adı verilen çiğ süt
güvenli sayılabilir.19,20 Ancak ülkemizde
halen böyle bir uygulama bulunmamaktadır. Sokaktan alınan sütlerde rutin (olağan/
sürekli) analiz yapılmadığı için, sütün bakteri yükü, hayvandan süte geçen antibiyotik kalıntısı ve zehirli (toksik) maddeler gibi
unsurların olup olmadığı bilinmemektedir.
Sokakta satılan süt, ev koşullarında uygulanabilecek kaynatma işlemiyle barındırdığı
zararlı bakterilerden arındırılabilir, ancak
içinde bulunabilecek diğer tehlike unsurları
(örneğin, antibiyotik ve toksin) yok edilemez. Ayrıca evde uygulanan ısıl işlem, sütün
içindeki B vitamini, C vitamini, folik asit gibi
birçok önemli besin öğesinin kaybına neden
olmaktadır. Sokakta satılan çiğ sütler, genellikle, hijyenik açıdan yetersiz altyapıya
sahip işletmeler tarafından üretilmekte ve
piyasaya sunulmaktadır. Bu gibi işletmelerde, sütün dayanıklılığını artırmak amacıyla
içine karbonat, soda gibi maddeler katılabilmekte veya süte su karıştırılabilmektedir.
Dolayısıyla, gerek kaynatma işleminin neden
olduğu besin kaybı açısından ve gerekse süte
katılan katkı maddeleri açısından sokak sütünün satın alınması önerilmemektedir.
baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır.
Türkçe’de UZUN ÖMÜRLÜ SÜT olarak anılmaktadır. UHT süt denildiğinde, ultra yüksek sıcaklıkta ısıl işleme tabi tutulmuş süt
anlaşılmaktadır. Bu yöntemin prensibi, sütün sıcaklığının çok yüksek derecelere çıkarılması (135°C-140°C) ve bu sıcaklık derecesinde çok kısa süre (2-5 saniye) bekletilerek
sütte bulunan mikroorganizma ve sporların
yok edilmesidir. UHT yönteminde kullanılan
sıcaklık-süre değerleri sütün bozulmasına
neden olan mikroorganizmaların tamamının
öldürülmesini sağlamaktadır. Bu uygulama
ile sütün içindeki bozulmaya neden olan
maddeler (enzimler) de kontrol altına alınmakta ve süt neredeyse steril bir hal almaktadır. Ancak, UHT sterilize sütün pastörize
sütten daha fazla dayanması için, sadece ısıl
işlem uygulaması yeterli olmamaktadır. Süt
bu uygulamadan sonra, tamamen steril koşullarda steril durumdaki ambalajlara doldurulmaktadır. Diğer taraftan, her çiğ sütün
UHT süte işlenmesi mümkün değildir. UHT
süt üretiminde mikrobiyolojik kalitesi çok
yüksek çiğ süt kullanılması gerekir. Dolayısıyla, yüksek kalitedeki çiğ sütü, besleyici ve
doğal niteliklerinde en az düzeyde değişim
olacak şekilde ısıl işleme tabi tutarak elde
edilen, sterilizasyondan sonra steril koşullarda, herhangi bir mikroorganizma bulaşmasına izin vermeden kutulara doldurarak
üretimi tamamlanan UHT süt, içinde bozulma etkeni kalmadığı için daha uzun süre dayanmaktadır.
̇
̇ Nisan 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
AB - KOOPERATİFÇİLİK
2012 Yılı Hayvancılık
Destekleri
»»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
2012 yılı için toplam tarımsal desteklere
ödenecek bütçe içinde hayvancılığa yüzde
28 pay ayırdı. 2002 yılında 83 milyon lira
olan hayvancılık desteği 2012 yılında 2
milyar 113 milyon liraya yükseldi.
2012 yılında et sektörüne yönelik alınan tedbirler kapsamında
ilk defa etçi damızlık sığır başına 350 lira destek verilecek.
Yine besilik hayvan başına 300 lira ödeme yapılacak.
1-SÜT DESTEĞİ: YILI İÇERİSİNDE ÖDEME YAPILMAYA
BAŞLANMIŞTIR.
• İNEK SÜTÜ: BAKANLIKÇA BELİRLENMEKTEDİR.
• KÜÇÜKBAŞ:.................................................... 0,15 TL/LT
• MANDA:.......................................................... 0,15 TL/LT
2- ANAÇ SIĞIR:
• ETÇİ IRKLAR(İLK DEFA BU YIL):.............. 350 TL/BAŞ
• MANDA:........................................................ 350 TL/BAŞ
• ANAÇ SIĞIR:................................................. 225 TL/BAŞ
• SOY KÜTÜĞÜ KAYITLI SIĞIR :.................. 285 TL/BAŞ
3-HASTALIKTAN ARİ İŞLETME :....................300 TL/BAŞ
4- BUZAĞI DESTEĞİ:
• SUNİ TOHUMLAMA :.....................................75 TL/BAŞ
• YERLİ SPERMA :.......................................... 100 TL/BAŞ
• ÇEVİRME MELEZİ :......................................150 TL/BAŞ
5-KOYUN KEÇİ DESTEĞİ:...................................18 TL/BAŞ
6- ARICILIK : (KOVAN):................................................8 TL
7-BOMBUS ARISI (KOLONİ):......................................60 TL
8-İPEK BÖCEKÇİLİĞİ DESTEĞİ :
• TOHUM (KUTU):.....................................................30 TL
• YAŞ KOZA (Kg):.......................................................20 TL
9- TİFTİK DESTEĞİ:..............................................17 TL/KG
10- GEN KAYNAKLARINI KORUMA:
• BÜYÜKBAŞ:...........................................................440 TL
• KÜÇÜKBAŞ:............................................................. 75 TL
• ELİT SÜRÜ:. ANAÇ 35 TL/BAŞ
YAVRU 40 TL/BAŞ
• TABAN SÜRÜ: ANAÇ 35 TL/ BAŞ.YAVRU 20 TL/BAŞ
11- HALK ELİNDE MANDA ISLAHI:................ 650 TL/BAŞ
12-YEM BİTKİLERİ DESTEĞİ (DEKAR):
• YONCA(SULU) :..................................................... 130 TL
• YONCA (KURU) :..................................................... 70 TL
• KORUNGA :.............................................................90 TL
• TEK YILLIKLAR :....................................................30 TL
• SİLAJLIK TEK YILLIKLAR:.................................... 45 TL
• SİLAJLIK MISIR (SULU):....................................... 55 TL
• SİLAJLIK MISIR (KURU):......................................30 TL
• YAPAY ÇAYIR-MERA:............................................. 75 TL
13-SU ÜRÜNLERİ DESTEĞİ(KG):
• ALABALIK:............................................................0,65 TL
• ÇİPURA-LEVREK:................................................0,85 TL
• YENİ TÜRLER:..................................................... 1,00 TL
• MİDYE:..................................................................0,20 TL
• YAVRU (ADET):....................................................0,06 TL
14-HAYVAN HASTALIKLARI TAZMİNATI: KOMİSYONCA BELİRLENİR
15-AŞI DESTEĞİ:
• BÜYÜKBAŞ BRUCELLOSİS :.........................1,5 TL/BAŞ
• KÜÇÜKBAŞ BRUCELLOSİS :........................ 0,5 TL/BAŞ
• BÜYÜKBAŞ ŞAP:......................................... 0,75 TL/BAŞ
• KÜÇÜKBAŞ ŞAP:........................................... 0,5 TL/BAŞ
16- SÜT REGÜLASYON DESTEĞİ:
17- BÜYÜKBAŞ BESİ DESTEĞİ:......................300 TL/BAŞ
13
KOOPERATİF
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu
Sorumlusu
Avrupa Birliği ülkelerinde ve diğer gelişmiş
ülkelerde hemen her alanda geçmişten
günümüze örgütlenmenin vazgeçilmez
bir unsur olduğu görülmektedir. Özellikle liberalleşmenin diğer sektörlere göre
daha derin etkiler bıraktığı tarım alanında, gıda bağımsızlığını korumak amacında olan bütün ülkeler kooperatifleşmeye
büyük önem vermişlerdir. Dünyanın en
büyük ekonomileri arasında yer alan,
gıda üretiminde Dünyada ilk sıralarda
bulunan ülkemizin, gıda ihtiyacının karşılanabilmesi ve her geçen gün rekabet
şartlarının daha da zorlaştığı dünya piyasalarında yer alabilmesini sağlamak için
çalışmak bizim milli vazifemizdir.
İşte bu vazifenin, yerine getirilmesinde
en önemli araçlardan biri olan kooperatifler ile ilgili olarak; Avrupa Birliği’ndeki
gelişmeleri, Bakanlığımızda yürütülmekte olan uyum çalışmalarını ve bu kapsamda kooperatiflerimizin ihtiyaç duyduğu bilgileri ve önerileri her ay buradan
sizlerle paylaşacağım.
İlk yazımızda, ülkemizin tarım alanında
AB ile ilgili pozisyonuna farklı bir bakış
açısı kazandırmak ve daha sonra Bakanlığımızın sorumluluğuna değinmek istiyorum.
Ülkemiz AB ile 1996 yılından beri fiili
müzakere pozisyonunda bulunmaktadır.
Bu pozisyonun normal şartlarda 6 ay ile
18 ay arasında sonlanması gerekiyordu.
Şimdilik 6 yıl geçti. Sadece 12. Fasıl olan
Gıda ve Bitki-Hayvan Sağlığında çalışmalar sonuca yaklaşmış durumda. Bir
Dünya ülkesi olarak kabul etmediğimiz
Kıbrıs’ın Güney kesiminden kaynaklanan siyasi bahanelere dayanan nedenler
ile tarım şimdilik tıkanmış durumda.
Peki gerçekten bu tıkanıklık siyasi nedenlerden mi kaynaklanıyor ?. Niçin tarım sektöründe tıkanıklık var da diğer
sektörlerde yok?
Sebep tamamen ekonomik gerekçelere
dayanıyor!.. AB ortak bütçesinde tarımın
payı %80’lerden %45’lere gerilese de
55.5 milyar Avroluk miktar hiç geri gitmiyor. Bu para ülkelerin katkıları ile 70
milyar Avroya kadar çıkıyor. (Milli bütçemiz içinde 3 milyar Avro’luk bir desteği
ancak ayırabiliyoruz).
Bir düşünelim; diyelim ki; Türkiye AB’ye
tam üye olursa ve bugünkü üretim potansiyeli ve sorunları ile Fransa ile eşit miktarda (yani Fransız çiftçisine 1 birim X
ürünü için ne destek alıyorsa, Türk çiftçisine de aynı miktar verilmesi koşuluyla)
tarımdan destek alırsa, AB ortak bütçesi,
“Türkiye-AB Ortak Bütçesi” durumuna
dönüşür. Bugün ülkemiz birçok tarımsal
ürün üretiminde dünyada ilk 1-10 arasında, Avrupa’da ise; 1-5 arasındadır. Tarım arazilerimiz alan olarak çok büyük,
tarımsal nüfusumuz da oldukça yüksek
durumdadır. Kırsal kalkınma yardımları
için ise; çok geniş faydalanma imkanlarımız bulunmaktadır. Bu koşullar altında,
yıllar önce imzalanmış anlaşmalar gereği, Türkiye’nin AB’ye tam üye olması durumunda bütün AB’nin Türkiye’ye çalışması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Sizce; bugün büyük ekonomik krizler yaşayan AB, Türklere bu kadar büyük bir
tarım desteğini verir mi?. DTÖ kuralları
gereğince tarım desteklerini azaltmaya
çalışan AB, Türklere bu destekleri verebilir mi? Aslında birbirlerinden Türklerden daha fazla nefret eden ve yüzlerce yıl
kendi içlerinde savaşan ülkelerin menfaat amaçlı kurdukları AB; eğer bir çıkar
görmez ise, Türklere bu desteklerden 1
cent bile verir mi?
»» Kooperatifçiliğe gönül vermiş sevgili okurlar,
Tarımsal kooperatifçilik alanında uzun süredir
ihtiyaç duyulan bir bilgi ve haber yayın organına
kavuştuk. Bu gazetenin uzun soluklu ve başarılı
olması dileğiyle hepimizin bu faydalı girişime
katkıda bulunmasını gerekli görüyorum.
Sanırım soruların cevabı gayet açık.
Bu arada, AB’den almamız gereken destekler karşılığında AB’ye sağlamamız
gereken menfaati, Gümrük Birliği Anlaşması ile Tam Üye olmadan ve neredeyse
karşılıksız vermiş durumda olduğumuz
dikkate alınırsa, durum daha da iyi kavranabilir.
Burada dikkate alınması gereken bir başka konu ise; nüfus ve parlamenter sayısı
arasındaki ilişkidir. Ülkemiz şu andaki nüfus sayısı ile AB Parlamentosunda
elde edeceği sandalye sayısı ile Almanlar
kadar güçlü bir konuma gelecektir. Bu
durumda ülkemiz ile birlikte en az 28
ülkeden oluşacak AB’de, eski müttefikler
Almanlar ile Türkler yanlarına bir küçük
ülke daha alarak, istedikleri oy gücüne
ulaşacaklardır. Almanları dizginlemek
amacıyla AB’yi kuran Fransa, İngiltere
gibi ülkeler hatta Okyanusun diğer tarafından ABD bile böyle bir duruma asla
izin vermeyecektir.
Bu nedenle; ister Müslüman olalım, ister bıyıklı, AB açısından en duygusal
konu Avro’dur ve gücün ellerinde olması arzusudur. Çünkü AB, bir Kardeşlik
Birliği değil Avro’ya bağlı bir Menfaat
Birliği’dir. Tabidir ki; bu durumu hiçbir
politikacı kendi halkına böyle anlatmayacaktır. Fransızların yaptıkları gibi anlamsız kanunlar ile Avrupa insanlarını
kandırmaya devam edeceklerdir.
Peki tam üyeliğin gecikmesinin bizim lehimize yarattığı bir durum yok mu? Paranız varsa, elbette var. Dünya Ticaret
Örgütü son 20 yıldır tarım sektöründe de
her türlü desteği, ihracat iadesini, sübvansiyonu yasaklamaya çalışmaktadır.
Bu yasaklamayı da gelişmiş ülkeler ve
gelişmekte olan ülkelerde farklı şartlarda uygulamaktadır. Ülkemizin AB üyesi
olması ve olmaması arasındaki avantajı iyi değerlendirmesi gerekmektedir.
2014 yılında DTÖ kuralları III. dönem
uygulamaları başlamadan önce hala vakit varken, henüz DTÖ bizi çok sıkıştıramıyorken, bizim destekler konusunda
daha akılcı olmamız gerekmektedir. Son
50 yıldır tarımını her yıl bizim 35 katımız
daha büyük bir parayla desteklemiş ve
çok karmaşık olan sistemini 30 yıldır uygulamaya çalışan AB tarımını geçtiğimiz
yıllarda tarıma ayrılan ciddi ama hala
yeterli olmayan kaynakla kapatamadık.
Önümüzdeki birkaç yılda da yapacağımız
destekler ile yakalayabilir miyiz bilinmez?!. Ama hiç bir şey yapmamaktansa
son serbest günlerimizi belki iyi değerlendirebiliriz.
Bir aday ülkenin Avrupa Birliği (AB) tam
üyesi olabilmesi için yerine getirmesi
gereken bir takım yükümlülükler bulunmaktadır. Aynı şekilde uzun yıllardır bir
aday ülke olan ülkemizin de AB’ye tam
üye olmakla ilgili yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerin yerine
getirilmesi, ülkemizde ulusal bir politika
olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle
hükümetler, kamu kurumlarını kanuni
sorumluluklarının yanı sıra, AB uyum
çalışmalarını da öncelikli görev olarak
yapmaları hususunda talimatlandırmışlardır. Ülkemiz AB’ye tam üye olsa da, olmasa da bu çalışmaların büyük faydaları
bulunmaktadır. Yani tam üyelik gerçekleşmese bile bu çalışmalar sayesinde ülkemizde yürürlükte olan birçok sistemin
Avrupa’daki emsalleri doğrultusunda
geliştirilerek revize edilmesi sağlanmış
olacaktır. Eğer tam üyelik gerçekleşir ise,
AB ortak politikaları çerçevesinde sunulan bütün imkanlardan ülkemizin hemen
ve eksiksiz olarak faydalanılabilmesi
sağlanmış olacaktır. Yani her halükarda
AB’yi takip etmekte ve ülkemizde eksik
kalan hususları uygulamak için sistem
üretmekte fayda bulunmaktadır.
Bütün bu faydaların gerçekleştirilebilmesi, toplumun diğer kesimlerinden
çok kamu kurumu çalışanlarındaki
sorumluluk bilincinin oluşmasını sağlayacak bir farkındalığın yaratılabilmesine bağlıdır.
Ülkemizin Avrupa Birliği’ne tam üyelik yolunda sürdürdüğü uyum çalışmaları kapsamında, Bakanlığımız
çeşitli birimleri Müzakere Fasıllarına
göre, sorumlu oldukları konular ile ilgili uyum çalışmalarını 2005 yılından
bu yana öncelikli görevleri arasında
sürdürmektedirler.
Avrupa Birliği’nde tarım ile ilgili konular; Ortak Tarım Politikası ve Ortak
Balıkçılık Politikaları altında Ortak
Piyasa Düzenleri (OPD) adı verilen
ve her ürün ve ürün grubu için ayrı mekanizmaları içeren düzenlemeler ile uygulanmaktadır. Üye ülke yetkili otoritesi
olan Tarım Bakanlıkları, bu mekanizma
içinde sistemin işletiminde aktif görevler alan Üretici Örgütleri”nin tanınması
ve AB Komisyonu tarafından bu örgütlere verilen görevlerin yerine getirilmesini kontrol etmek ile yükümlüdür. Bu
kapsamda, AB’nde OPD’nde çekirdek
rol üstlenen üretici örgütlerinin, ülkemizde Avrupa Birliği’ne uyumu ile ilgili
sorumluluk Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’na, Bakanlığımız bünyesinde
ise Genel Müdürlüğümüze aittir. Bu sorumluluğumuza ilişkin durum Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği web sayfasında
“Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum
Programı”, “2010-2011 Eylem Planı”
kapsamında açıkça belirtilmektedir.
Bu doğrultuda Genel Müdürlüğümüzde
2006 yılından beri, Avrupa Birliği Uyum
çalışmalarına yönelik olarak “Mevzuat
Uyumu” ve “Kurumsal Kapasite Artışı”
konularında çeşitli çalışma grubu toplantıları düzenlenmekte, eğitim faaliyetleri yapılmakta ve proje teklifleri hazırlanmaktadır.
Bakanlığımızdaki yeniden yapılanma
sonrasında Genel Müdürlüğümüzün
Avrupa Birliği ile ilgili çalışma alanları
daha da genişlemiş ve sorumluluklarımız
artmıştır. Bütün bu sorumluluk ve gelişmeler dikkate alındığı zaman, sürdürülmekte olan çalışmalar ve bu kapsamda
gerçekleştirilmeye gayret edilen faaliyetler daha da önem kazanmaktadır.
Gelecek sayıda AB’de kooperatiflerin görevleri, piyasadaki etkinlikleri üzerinde
durulacak ve Bakanlığımızda sürdürülmekte olan çalışmalar hakkında bilgi verilecektir.
14
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIMDA SAĞLIK
TARIM ve DOĞAL KAYNAKLAR İLE İLGİLİ ENDÜSTRİLERDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ-2»»Tarım İşçileri İçin Sağlık ve Güvenlik Önlemleri
Tarım çalışanları yukarıda 6 farklı alanda incelendiği gibi önemli sağlık, kaza ve yaralanma
tehlikeleri ile karşılaşmaktadırlar. Tarım sektörü ABD’de 100.000 kişi başına en çok ölüm
görülen sektörlerden biridir. Bütün sektörlerin
ortalaması (1980-1989) 100 bin kişi için 7,0
iken tarım için bu 22,9 olmuştur. Bu gerçekten
dikkate alınması gereken bir bulgudur. Karşı
karşıya kalınan tehlikeler ve bunlara yakalanma konusunda veri olan riskler göz önüne alındığında iş sağlığı güvenliği konusunda ciddi
uygulamaların gerektiği görülmektedir. Buradan hareketle risklerle karşılaşıldığında zedelenmeyi azaltmak ya da ortadan kaldırmak için
Kişisel Koruyucu Donanımlar kullanılmalıdır.
Tarım işçileri pestisitler, insektisitler, silo ambarlarındaki silajlar, küflü saman ve şeker kamışı, mantar sporları ve ozon, metan, amonyak
gibi kimyasallara maruz kalabilmektedirler.
Bütün bunlar solunum yollarını son derece
olumsuz etkilemektedir. Bütün bu tehlikelere
karşı ortamda bulunan toz arındırılmalı, silo
ambarlarında iyi havalandırma yapılmalı, nem
ve küflü ortamlar yok edilmelidir. Ancak alınan bu önlemler bütün tehlikeleri yok etmek
için yeterli değildir. Özellikle ilaçlama yapılırken ya da diğer solunum risklerinin bulunduğu bu alanlarda dolaşılırken mutlaka solunum
koruyucu donanımlar kullanılmalıdır.
Bunlarla birlikte entegre pest yönetimi, iyi sosyal hekimlik uygulamaları, aşılar, haşere kontrolü, koruyucu kremler, iyi pestisit kullanma
uygulamaları, pestisit kullanımından sonra
araziye doğru zamanda tekrar giriş, kanserojen belirlemesi ve ayrımının yapılması, kutuların güvenlik kurallarına göre etiketlenmesi
İş Sağlığı ve Güvenliği açısından son derece
önemlidir. Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakıkkında
Yönetmelik ve Kanserojen ve Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, konuyla ilgili
önemli bir yol göstericidir.
Çiftçiler arasında aynı zamanda yukarıdaki
bölümlerde söz edilen çeşitli cilt hastalıklarına da sıkça rastlanmaktadır. Hasat yapılırken,
bitki, ot, mısır ve pamuk toplanırken cilt tahriş
olabilmektedir. Ayrıca sıkça böcek ısırmaları,
sokmalar ve buna benzer durumlarla da karşılaşılmaktadır. İş yapılan ortam kimi zaman
kuru ve sıcak, kimi zaman soğuk ve nemli olabilmektedir: Tıpkı pamuğun sıcak günlerde
toplandığı ya da pirinç tarlalarının bataklık olduğu gibi. Bütün bu koşullar da cildi olumsuz
etkileyebilmekte ve kansere varıncaya değin
birçok ciddi hastalığa neden olabilmektedir.
Bu nedenle iklim koşullarına uygun koruyucu
giysiler giyilmelidir.
Burun iç yüzeyi mukoza diye de bilinen bir tabaka ile döşelidir. Bu mukoza üzerinde burundan geçen solunum havasının filtre edilmesi ve
nemlendirilmesi görevini üstlenmiş hücreler
vardır. Ancak bu hücreler solunum havası ve
dış ortamla çok yakın ilişkileri nedeniyle allerjenlerle sık olarak karşılaşmakta ve duyarlı hale gelmektedir. Bu duyarlılaşma normal
burun mukozasını değişime uğratır. Bu değişimler sonrası Allerjik nezle veya allerjik rinit
denilen bir tablo ortaya çıkar. Bu tabloda burun kaşıntısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı,
hapşırık, gözlerde kaşıntı ve sulanma gibi belirtiler gözlenir. Ayrıca bu belirtilere eşlik eden
yeni bazı hastalıkların görülmesine de neden
olurlar.
Alzheimer hastalığında henüz bilinmeyen
nedenlerle beynin belli bölgelerinde proteinler
birikerek sinir hücrelerini hasara uğratmakta;
birbirleri ile olan bağlantılarını koparmakta ve
sinir uyarılarını taşıyan bazı kimyasal maddelerin miktarını azaltmaktadır. Kısacası, beynin
iletişim ağı ciddi anlamda bozulmaktadır. Bunun sonucunda da bilgiler ve zihinsel beceriler
birer birer yitirilmektedir.
Astım, solunum yollarının ataklar halinde
gelen tıkanmaları ile kendini gösteren kronik
bir hastalığıdır. Astımda solunum yollarının
şişmesi ve tıkaçların oluşması sonucu havanın
akciğerlere girip çıkması engellenir. Hastalar
ataklar arasında kendilerini iyi hissederler.
Ataklar sırasında öksürük, göğüste sıkışma
hissi, solunumda hızlanma, hırıltı ve nefes
darlığı olur. Astımlı hastalar çevredeki birçok
maddeye astımlı olmayanlara göre daha duyarlıdır. Bu uyarılar hastalarda hırıltı ve öksürüğe yol açar.
Normal solunum ile akciğer keseciklerinden
kan geçmekte ve kandaki karbondioksitte akciğer keseciklerine geçmektedir. Eğer çeşitli
nedenlerle bu işlemler yapılamaz ise, kandaki
karbondioksit düzeyi yükselir. Buna asfiksi
(boğulma) denir.
Bronkospazm, bronş düz kaslarının ani
kasılması sonucu daralma ile birlikte nefes
almakta yaşanan büyük sıkıntıdır. Astım ve
bronşit hastalarında sıkça görülür.
Bagassosis, uzun süreden beri balyalanmış
ve depo edilmiş olan şeker kamışından çıkan
tozlardan ileri geçen bir akciğer hastalığıdır.
Küflü tozlardan gelen allerjik bir hastalık da
olabilir.
Bronşit, akciğerlere giden havayollarının iç
yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve
kronik olarak iki gruba ayrılır.
1- Akut Bronşit: Genellikle grip, kızamık,
boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında
görülür.
2- Kronik Bronşit: Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur.
Cilt kanseri, deri üzerindeki iyileşmeyen yaradır. Görünür yerde olduğu için tanısı kolay
ve tedavi edildiği takdirde ölüm riski düşük
tümörlerdir. Vücudun her yerinde görülürse
de sık olarak güneşe sunuk kalan bölgelerde
rastlanır.
Çiftçi Akciğeri, küflenmiş saman veya kuru
ot tozlarının, çiftçilerin solunum yoluyla akciğerlerine girmesinden meydana gelen akut bir
akciğer hastalığıdır.
Dudak kanseri, güneş ışınlarına sunuk kalma ile ilgilidir ve sıklıkla alt dudakta ve dudak
mukozası-deri bileşiminde orta hat boyunca
ortaya çıkar. Genelde dudak kanseri, tipik olarak yüzeyel deriden kabarık bir deri-mukoza
değişikliği olarak başlar; üzerinde yara açılabilir. Geleneksel tedavilere karşın iyileşmeyen
,kanama ve kabuklanma gösteren tümör haline gelir.
Ensefalopati, beyni etkileyen her türlü hastalığa verilen genel addır.
Soğuğa bağlı doku zedelenmelerinin
dereceleri:
1. DÜŞÜK ISI (Hipotermi): Vücut ısısında
düşmedir. Damarlarda büzülme, kaslar arasında eşgüdüm bozukluğu, kas güçsüzlüğü,
mental yetide azalma vardır. Belirtileri :
• Sağ eli kullanma yetikisinde kayıp
• Sağ el egemenliğinin kaybı
• Reaksiyonlarda genel yavaşlama
• Vücutta peltekleşme
• Düşünce sığlığı
• Mantıksız davranışlar
• Eylemsizliğe bağlı metabolik ısıda azalma.
Vücut ısısı düşmeyi sürdürürse, kalp atım hızı
düşer; soluk alıp verme yüzeyelleşir. Isı düşüşünün sürmesi halinde, ventriküler fibrilasyon
çıkar. Islaklık bütün bu süreçleri hızlandırır.
1. SOĞUK VURMASI (pernio, frost-nip,
chillblain): Yerel, yüzeyel donmaya bağlı zedelenmedir. Deri altı kanamalara bağlı koyu
mavi küçük kabarcıklar vardır. Bu kabarcıklar
ya ülserleşir-nekroze olur; ya da ağrılı ve yavaş
bir iyileşme gösterir. Yinelemelerinden kaçınılmalıdır.
2. SİPER AYAĞI (Trench foot, immersion
limb): Dolaşım bozulur; dokunun beslenmesi
bozulur. Deride ülser ve nekroz gelişir.
3. DONMA (Frostbite): Doku donar; buz
kristalleri ortaya çıkar. Hücresel düzeyde parçalanma vardır. İyileşmede, donan dokunun
derinliği önemli rol oynar. Eğer damarlar donmuşsa, doku ölümü (nekroz) ortaya çıkabilir.
Donmada deri kızarır ve mavimsi kırmızı bir
renk alır. Etkilenen bölgede yanma tarzında
bir ağrı ve uyuşma olur. Donan bölge kansızlığa bağlı balmumu solukluğunu alır. İlk etkilenenler parmaklar, yanaklar, burun ve kulaktır.
Lenf kanserlerinin genel adı lenfomadır. Oldukça seyrek karşılaşılan kanserlerden olan
Hodgkin hastalığı, lenfoma gruplarından
biridir. Lenf kanserlerinin geri kalanına Hodgkin-dışı (non-Hodgkin) lenfomalar denmektedir.
Kontakt dermatit, derinin bazı maddelerle teması sonucu oluşan bir reaksiyondur. Bu
reaksiyonların % 80’ i tahrişe bağlı reaksiyonlar (örneğin: bulaşık yıkama sonucu oluşan el
gibi), % 20’ si de allerjik reaksiyonlardır. Reaksiyon temastan hemen sonra oluşmaz. Temas
sonrası 1-3 gün sonra oluşan belirtiler genellikle 1 hafta veya daha sonra kaybolur. Deri
kırmızı, kaşıntılı, iltihaplı ve kabarcıklı bir hal
alır. Reaksiyon genellikle temas yerinde en yoğundur; derinin diğer bölgelerinde de olabilir.
Karpal tünel sendromu, elin ve el bileğinin ağrılı bir hastalığıdır. Karpal tünel, el bileğindeki kemik ve diğer dokuların oluşturduğu
dar bir kanaldır. Bu tünelin içinden median sinir geçer. Bu sinir başparmak, işaret parmağı,
orta parmak ve yüzük parmağının duyusunu
alır ve başparmaktaki kaslara kumanda eder.
Bu tünelin içerisindeki bağlar ve tendonlar şişip gerildiği zaman, median sinire baskı yaparlar. Bu baskı giderek karpal tünel sendromunu
oluşturur.
Lale Parmağı, lale toplayan yada satarken
sürekli dokunan kişilerin bazılarında parmak
uçlarında kaşıntı, şişme, kızarma ile birlikte
görülen bir allerjik rahatsızlıktır.
Lyme hastalığı, insan ve hayvanlarda görülebilen ve kenelerle bulaştırılan (taşınan)
bakteriyel bir hastalıktır. Bu hastalığa Borrelia
burgdorferi bakterisi neden olmaktadır.
Yüksek ateş, iştahsızlık bitkinlik ,ani gelen
şiddetli ağrılar ,davranış bozuklukları
bilinç kaybı olabilir.
Lösemi, (kan kanseri) ya da ilik kanseri
olarak da bilinen bir hastalıktır. Kemik iliğinde kan yapımından sorumlu hücrelerin kanserleşmeleri sonucunda gelişir ve aslında tek
bir hastalık değildir; çok değişik tipleri vardır.
Kanserleşen ilik hücreleri sağlıklı kan üretmedikleri gibi, iliği istila etmek suretiyle sağlıklı
kan üretebilecek hücrelere de yer bırakmazlar.
Melanoma, vücutta bulunan benlerden her
hangi birinin renginde, büyüklüğünde veya şeklinde meydana gelen bir sıra dışı değişimdir.
Multipl miyeloma, bir kanser çeşididir.
Plazma hücreleri denen bir beyaz kan hücresi
türünü etkiler.
Müköz zar iltihabı, ağız-burun içi-barsakmide-vajina ve akciğeri döşeyen zarla kaplı
alanların iltihaplanması.
Parkinson hastalığı, beyinde hareketlerimizden sorumlu olan hücrelerin ufak bir bölümünün hasara uğraması ve eksilmesi, deje-
nerasyon sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.
Bu hücreler dopamin adı verilen kimyasal bir
madde salgılar. Dopamin, bilgileri bir sinir
hücresinden diğerine gönderir. Beyinde yeterli
dopamin yapılamazsa hareket ve denge işlevleri etkilenerek Parkinson hastalığı belirtileri
ortaya çıkar.
Periferal nörit, sinir uçları iltihaplanması
ile ilgili bir rahatsızlıktır.
Raynaud Sendromu, el ve ayak parmaklarının soğuğa sunuk kalması nedeniyle ağrı ve
uyuşuklukla birlikte soluklaşmasıdır. Dolaşım
bozukluğu nedeniyle hastalık görülür. Genellikle bu hastalığın altında başka nedenler
vardır. Bu nedenler bilinmiyorsa Raynaud’s
sendromu adını alır. Sürekli sarsıntı yapan
makinalarla çalışan işçilerde görülür.
Sıtma, hastalık yapıcı bir
parazit olan
plazmodiumların, dişi
anofel sivrisinekleriyle
insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir
hastalıktır.
Batı dillerinde bu hastalık için ‘Malaria’ terimi
de kullanılır ki bu İtalyancada ‘kötü hava’ anlamına gelir. Hastalığın en önemli belirtisi olan
titremeyle yükselen ateş, plazmodiumun çeşidine göre değişik şekillerde olur. Çok eski zamanlardan beri bilinen bu hastalığın tanısının
konulması kolaydır; ayrıca tedavisi de olasıdır.
Silo akciğeri, silolarda azot gazlarının bazı çiftçilerin solunum yoluyle akciğerlerine girmesinden meydana gelen bir hastalıktır.
Tetanoz mikrobu, genellikle toprakta, nemli ortamda, ev-ameliyathane tozlarında, tuzlu
suda, özellikle gübre içerisinde ve oksijensiz
ortamda yaşayabilen, ısıya dayanıklı bir mikroptur. Vücuda çok küçük yara ve kesiklerden
bile kolayca girebilen Tetanoz mikrobu, salgıladığı Tetanospazmin adlı “Tetanoz zehiri” ile
omuriliğe ve sinir sistemine zarar vermekte ve
gelişmiş tüm tedavi olanaklarına rağmen hala
10 hastadan 6’sının ölümüne yol açmaktadır.
Verem, (Tüberküloz) olarak da adlandırılan verem hastalığı insanlık tarihinin ilk çağlarından itibaren görülen en eski hastalıklardan birisidir. Verem esas olarak akciğerleri
tutan ve bunun yanı sıra diğer birçok organda
da yerleşebilen Mycobacterium Tuberculosis
(Koch basili) mikrobunun oluşturduğu bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi hücreleri savaşmalarına karşın mikropların tamamını genellikle
öldüremez. Basiller akciğerlerde yuvalar oluşturmasına neden olur. Verem en çok omurga,
kalça kemikleri, lenf bezleri, böbrekleri etkiler.
Hastalığı, yalnızca akciğer veremi olan kişiler
yayabilir. Bu kişilerin öksürmesi, konuşması
ve hapşırması sonucu mikroplar damlacık şeklinde havaya atılırlar. Ortamda bulunan diğer
sağlıklı kişiler havada asılı kalan bu mikropları soluk alırken akciğerlerine alırlar. Kaşık,
çatal, bardak gibi eşyalardan hastalık bulaşmaz. Verem mikrobu vücuda girdikten sonra
uzun süre hastalık yapmadan kalabilirler. Bu
dönemde vücut tarafından oluşturulan verem
mikrobu bulaştığını genellikle bilmez.
Yanık, ısı, ışın, elektrik veya kimyasal maddelere sunuk kalma sonucunda deri ve derialtı
dokularda meydana gelen yaralanmadır.
1. derece yanıklar: Derinin sadece en üst tabakasının zedelendiği yanıklardır. Kızarıklık, gerginlik ve ağrı görülür. Örnek: güneş yanıkları.
2. derece yanıklar: Derinin üst ve değişen
oranlarda alt kısmının etkilendiği yanıklardır. Kızarıklık, gerginlik, ağrı ve su toplanması
(bül) ile karakterizedir.
3. derece yanıklar: Tüm deriyi kapsayan; derialtı dokularına, derin dokulara ve hatta kemiklere kadar ulaşan yanıklardır. Deri kuru kayış
gibi olabilir veya renk değişikliği görülebilir
(kömür gibi, beyaz veya kahverengi olabilir ).
Şiddetli yanıklarda, yüzeysel sinir uçları ve kan
damarları zedeleneceğinden yanık alanda his
kaybı olabilir; buna karşın çevredeki daha az
yanmış olan doku aşırı ağrılı olabilir
̇
̇ Nisan 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
KOOPERATİFÇİLİK
NEDEN KOOPERATİFÇİLİK
15
ABD’de Çiftçi Örgütleri
»»Ülkemizde çiftçi örgütlenmesini anlatırken genellikle 40 yılı aşan süredir kapısında tam üye
olmak için beklediğimiz AB ülkelerini örnek veririz.
M. İlhan SARIKAYA
»»Birleşmiş milletler tarafından ilan edilen
2012 yılı Uluslararası Kooperatifler
Yılı’nda Neden Kooperatifçilik; Bunu
düşünmek gerek.
Kooperatif üretimde, üreticiye ucuz girdi temini sağlar, ürettiği ürünler yerinde işlenerek ürünün daha sağlıklı ve ucuz
tüketiciye ulaşması sağlanır. Bu yolla kooperatif ortaklarının gelir düzeyi artırılır. Büyük şehirlere göç önlenir.
İstihdam olarak, kooperatifler kırsal kesimde önemli bir istihdam sağlamaktadır. Ülkemizde 15000 civarında tarımsal kalkınma kooperatifi vardır. Her kooperatifin üniversite
mezunu kalifiye eleman çalıştırması ile yaklaşık 3000 üniversite mezunu iş imkânı sağlayabilir. Bu yüzden Kooperatifler dolaylı yoldan ekonomik girdi sağlamaktadır.
Sosyal Dayanışma olarak, yardımlaşma, birlikte hareket
etme, paylaşma olgusunu geliştirir. Kültürel değerlerin korunmasını sağlar. (El sanatları, yöresel ürünlerin korunması)
Serbest piyasa ekonomisindeki fiyat istikrarsızlığı önler.
Tüketicinin lehine fiyat oluşmasını ve Tüketicinin sağlıklı,
ucuz gıdaya kolayca ulaşmasını sağlar.
Serbest piyasa ekonomisinde ise kooperatifçilik havza bazında ve çok ortaklı kurdurulmalı, sermaye payları yüksek
olmalı. Her kooperatife konunun uzmanı bir mühendis Müdür atanmalı (ziraat, orman, gıda, veteriner). Ortaklar kooperatifçilik konusunda eğitilmeli bilinçlendirilmeli, Belediyeler uygun yerlerde kooperatiflere satış yerleri gösterilmeli,
kooperatiflere yer gösterilmesinde öncülük edilmeli
Birleşmiş milletler tarafından ilan edilen 2012 yılı
Uluslararası Kooperatifler Yılı’nda kooperatiflere
getirisi ne olacak.
Kooperatifçilik bugün bütün dünya’da ve özellikle de ekonomik olarak gelişmiş çağdaş demokratik batı ülkelerinde
büyük gelişme göstermiştir.
Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası kooperatifler yılında kooperatifler desteklenmeli sorunları çözümlenmeli.
Bu gün Birleşmiş Milletler kooperatifçiliği desteklemektedir. Uluslararası örgütler ve kurumlar kooperatiflerin önemi hakkında artan bir görüş birliği bulunmaktadır. Dünya
bankası bile kooperatiflerin tarımsal sektörün ve kırsal ekonominin canlanmasındaki önemli gördüğü için göz ardi etmemektedir. Uluslararası Kooperatifler Yılı kooperatiflerin
güçlendirilmesi için yardımcı olacak ve böylece yüzyılın hedeflerine ulaşılmasını ve dünyada yaşanana krizin aşılmasına yardım sağlayacaklardır. Uluslararası Kooperatifler Yılı
kapsamında hükümetler kendi ülkelerinde faaliyet gösteren
kooperatifleri desteklemek için ne yapmaları gerektiğini
düşünmeli dırlar. Uluslararası Kooperatifler Yılı süresince
bazı konulara dikkat çekebilir ve sorunları çözümleyebilir
kooperatifçiliğin önemini ön plana çıkarabilirler.
Kooperatiflerin kapasiteleri, hem sosyal hem de ekonomik
konulardaki katkılarının insanlar tarafından öğrenilmesi
amacıyla çeşitli farkındalık kampanyalar düzenlenmesine,
kooperatif sektörü hakkında çalışmalar yapılmalı ve kamuoyuna duyurulmalı.
Kooperatiflerin kendine has yapısına uygun ve diğer iş
kollarıyla uyumlu hale getirilmesi amacıyla yasal düzenlemeler yapılabilir, Kalkınmada olan ülkelerde hükümetler
yoksullukla mücadele konusundaki stratejilerinin kapsamında kooperatif sektörünün gelişmesine de yardımcı olacak stratejiler planlanmalı ancak kooperatiflerin özerk yapısının bozulmamasına da dikkat göstermelidirler. Yetersiz
beslenme, kırsal alanlara verilen hizmetin kalitesi ve yerel
ekonomilerin desteklenmesi gibi kamu politikalarının uygulanmasında kooperatiflerle işbirliği yapabilirler.
Çiftçilerin kendi ürettikleri ürünleri kendilerinin piyasaya
sunması konusunda destekleyici tedbirlerin alınmasında
gerekli önemim verilmesi. Kooperatif ürünlerinin pazarlanmasında farkındalık yaratılmalı vergilerin diğer kurumlarla
aynı oranda tutulmamalı.
Uluslararası Kooperatifler Yılı kapsamında kooperatifler ve
ortaklarının karşı karşıya gelecek kopma tehditlerine karşı tedbirler alınmalı ve bu konuda düzenlemeler yapılmalı. Kooperatif ortaklarının her gün karşıya geldiği riskleri
azaltmak amacıyla mevcut kooperatifler aracıyla mikro sigorta yapılmalı.
Unutulmaması gereken şey kooperatiflerin toplumda sosyal denginin sağlanmasına ve korunmasına katkıları vardır.
Bu doğrultuda kooperatifçiliğe gerekli önem verilmeli ve
kooperatifler örgütlü bir şekilde desteklenmeli ve üretime
teşvik edilmelidir. Kooperatifler ekonominin olduğu kadar
toplumunda vazgeçilmez unsurlarıdır.
2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı Kutlu Olsun.
Bazen de dünyanın lider ülkesi büyük topraklara sahip, zengin çiftçilerin yaşadığı
ABD’deki örgütlerden söz ederiz. Sayısı günden güne artan, parçalı ve zayıf
yapıları nedeniyle bir türlü istediğimiz
ölçüde gelişemeyen örgütlerimiz için
çözüm ararız. Örgütlenmemiz tabandan kaynaklanmıyorsa ya devletten bir
ayrıcalık bekleriz ya da üyeliğin mecburi olmasını isteriz.
İşte bu arayış içinde örgütümüze dünya literatüründe bir yer bulma çabasına
gireriz. Bakın dünyada da böyle diyerek
bize el uzatılmasını, bir türlü örgüt içine alamadığımız üreticileri kendimize
bağlamanın yöntemini ararız. Tabii
bu arada kavram karışıklıkları içinde
tartışmalara gireriz. Eğer güçlü bir konumda isek bizim dediğimiz doğru gibi
söyleriz. Ama en üzücü tarafı bu konuda yazan ve haber yapan insanlardan
bazılarının dahi bu kavramları ve bilgileri bilerek veya bilmeyerek karıştırarak
değerlendirmeleridir.
Konuyu takip ediyorsanız, yıllarca örgütlenmenin pratiğini yaşıyorsanız,
elden geldiğince uyarırsınız, bazen çaresizliğinize üzülürsünüz. Nitekim bu
konularda kendimce katkıda bulunmak,
ABD gibi gelişmiş bir ülkede örgütlenme yaklaşımını ortaya koymak, en büyük kapitalist ve lider ülke konumunda
olan ABD’deki çiftçi örgütleri hakkında
bir nebze bilgi verebilmek amacıyla bu
yazıyı kaleme aldım.
ABD 306.7 milyon nüfusa sahip 50 eyaletten oluşan, her eyalette gerek hukuk,
gerekse vergi ve örgütlenme yapıları
farklı olan federal yapıya sahip büyük
bir devlettir. Çiftçilerin hemen hemen
tamamı üretici örgütlerine üye yada ortaktırlar. Toprak büyüklüğü 9 milyon kilometrekaredir. Bugün ABD’de 2 milyon
tarımsal işletme vardır. Bitkisel üretimde ortalama işletme büyüklüğü küçük
işletmelerde 1810 dekardır. Büyük baş
süt işletmelerinde küçük aile işletmelerinin hâkim olduğu eyaletlerde 100 baş
civarında iken sanayi tipi üretim yapan
eyaletlerdeki işletmelerde 1100 baş hayvanın üstündedir. Bu sayı bazı eyaletlerde 3600 ün üstündedir. Besi de ise bu
sayı ortalama 3800 olmak ile birlikte bu
sayı 20.000 başa kadar ulaşmaktadır.
Ülkede yılda elde edilen tarımsal üretim
değeri 227 milyar dolardır.
Kuzey Amerika kıtasında ABD’nin bu-
lunduğu bölgede 18. Yüzyılda 13 koloni
bir araya gelerek yeni devletin temelini oluşturdular. Başta İngiltere olmak
üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden
göçmenleri kabul ederek günden güne
büyüdüler. Başlangıçtaki İngiliz egemenliği nedeniyle koloniler ingilizlere
vergi veriyordu. Koloni yönetimlerine
İngiliz Birleşik krallığı tarafından üst
düzey yönetici atanıyordu. İngiliz hukuku uygulanıyordu. İngilizlere ödenen
yüksek vergiler nedeniyle oluşan tepki
sonucu 4 Temmuz 1776 yılında George Washington ve Thomas Jefferson’ın
kaleme aldığı bağımsızlık bildirgesi
yayınlandı. Bağımsızlık savaşı başladı,
ingilizler yenildi. 1783 yılında Paris antlaşması ile 13 koloniden oluşan içişlerinde serbest eyaletlerden oluşan Amerika
Birleşik Devletleri kuruldu. Anayasa’da
kabul edildi. Seçimle başa gelen bir
başkandan oluşan yeni bir devlet tarih
sahnesine çıktı. Güney eyaletleri tarımda gelişirken kuzey eyaletleri sanayi ve
ticarette ön plana çıktı. Tarım, sanayi ve
ticaretteki hızlı gelişme eyaletler arası
çıkar çatışmaları 1861-1865 yıllarında
kuzey güney arasında iç savaş yaşandı.
ABD 20 yüzyılın başlarında meydana
gelen 1. Dünya savaşında etkin rol oynadı. 2. Dünya savaşında da süper güç
haline geldi.
ki kooperatif hareketinin oluşumunda
Amerikan kooperatifçilerinin payı vardır. Ülkede toplam 48.000 kooperatif
vardır. Bu kooperatiflere ortak 120 milyon kişi yani 3 kişiden biri kooperatif
Ünal ÖRNEK
ortağıdır. Tarımda ise 3.000 kooperatif
Ziraat Yüksek Mühendisi
ve 2 milyon üye vardır. Bu kooperatiflerde 300 bin kişi çalışmaktadır. TarımÜlkedeki farklı ırk ve kültürden gelen
sal amaçlı kooperatiflerin tarım ürünlekoloniler ülkede her eyalette farklı yari pazarındaki sütte % 70’in üzerinde
pılarda örgütler kurmaya başlandılar.
iken diğer ürünlerde % 30’un üzerinÇiftçi örgütleri ilk olarak 1785 yılında
dedir. Yüksek sermayelere sahip olan
Philedelpia’da ortaya çıktı. Örgütlenen
tarım işletmeleri büyük şirketleri ve koçiftçiler ilk ortak eylemlerini 1794’de
operatifleri ile güç birliği içinde faaliyet
viski kaçakçılığı nedeniyle hububatgöstermektedirler.
ta uygulanan vergilere karşı gösterdiBiz ülkemizde her şeyi satarak kurler. ABD’de ilk tarım derneği 1811’de
tulmanın planını yapsak da, Amerikan
Berkshire’de açıldı.1850 yılında çiftçiftçileri ülkede şekerpancarı kooperatifçiler peynir yapımı ve yün ve tütün
leri ile bağlı fabrikaları ile ülke şeker ürepazarlaması konusunda kooperatifler
timinde üretimden tüketime kadar söz
kurulmaya başlandı. 1852 yılında ülke
sahibidir. Süt ve et üretiminde de ayni
genelinde Birleşik devletler tarım dergüce sahiptirler. Kooperatiflere ait bannekleri kurulmaya başladı ve sayıları
kalar, sigorta şirketleri, pazarlama ör941’e ulaştı. 1867 yılında Ulusal Çiftçi
gütleri ülke içindeki pazar dengelerinin
Örgütleri kuruldu. 1871’de bu birlikler
sağlanmasında önemli roller üstlenmekkooperatifler kurarak tesisler kurmaya
tedir. Günümüzde Amerikan Koopebaşladılar. 1873-76 döneminde çiftçi
ratiflerinin ortaklarının güçlü sermaye
hareketi ülke genelinde büyüdü. 1874yapılarına sahip olması, krizler karşısın80 arasında çiftçi birlikleri hareketleri
da daha güçlü ortaklıklar hale gelmesi
başladı. 1880-96 da çiftçi örgütleri basnedeniyle bir sermaye şirketi gibi harekı grupları haline geldi.
ket etmeye yönelirken, ticari şirketlerde
Üreticilerin genel menfaatleri için
kooperatifleşmeye doğru eğilim gösterörgütlenmiş ülkenin en eski ve büyük
mektedirler. Ülkemizde de tarım sektökuruluşları National Grangers, Farm
rü dışında taşımacılık kooperatiflerinde
Bureu ve National Farmer Union’dur.
benzer eğilimler görülmektedir.
Ulusal düzeyde yayılmış bir örgüttür.
Ülkede küçük çiftçiler bulunmakla
Özel imtiyaz veren yasaları bulunmakbirlikte üretimde etkin yapı büyük işlettadır. Merkezi Washington’dur. Farm
melerden oluşmaktadır. Büyük işletme
Bureu 1911 yılında Newyork’da kurulsahipleri ayni zamanda bir iş adamımuş ülkenin en büyük kuruluşudur.
dır. Bu işletmeler bir ticari şirket gibi
50 eyalette örgütlenmiş bir dernekler
hareket etmektedirler. Bu yaklaşımı
federasyonudur. Bir meslek kuruluşu
içinde de örgütlenmekte ve örgütlerini
özelliğini taşır. Ağırlıklı lobi faaliyeti
sahiplenmektedirler. Ülkede üreticiyapar. Üyelerinin menfaatleri konusunler mesleki örgütler olarak bir meslek
da toplu pazarlıklar yapar, indirimler ve
odası gibi birlik ve dernek çatısı altında
avantajlar sağlar. National Farmer Unıörgütlenmekte, ticaret amacıyla koopeon (Ulusal Çiftçiler Birliği) 32 eyalette
ratifler veya şirketler kurmaktadırlar.
örgütlenmiş 1902 yılında Teksas’da kuTabii bizim İngilizce Union, Türkçesi
rulmuş bir dernekler federasyonudur.
Birlik dediğimiz yapılar bir kooperatif
Merkezi Denver Colorado’dur. Ağırlıklı
örgütlenmesi olmayıp bir meslek kuruaile işletmelerinden oluşur. Genetiği
luşu ya da bir dernek oluşumu olarak
değiştirilmiş ürünlere ve Orta Amerialgılanmalıdır.
ka serbest ticaret anlaşmalarına karşı
Bugün ABD’de faaliyet gösteren birçok
bir duruşu vardır. Bu yönü ile Farm
ürün bazında örgütler bulunmaktadır.
Bureu’dan farklılık gösterir. Daha çok
Örgütler yasalar çerçevesinde hükümetkırsaldaki üreticileri korur ve destekler.
çe uygulanan bazı özel destek ve pazarTarımsal Birlik ve derneklerin öncülülama programlarına katılarak üyelerine
ğünde pazarda yer almak, güçlenmek
hizmet etmektedirler. Reklam, tanıtım,
ve gelir düzeyini yükseltmek amacıyla
eğitim ve ürün geliştirme konularında
1920-1932’de Amerikan Kooperatif hadestek almaktadırlar. Üyelerin bu progreketi yaygınlaşmaya başladı. 1922’de
ramlara katılması serbesttir.
kooperatifler ile ilgili genel bir yasal düzenleme yapıldı. 1929’da Çiftçi KoopeTabii birde özel ilgi gruplarına yöratifleri Ulusal Konseyi kuruldu. 1930
nelik örgütler vardır. Buhran dönemyılında kooperatif sayısı 11.950’ye orlerinde olduğu gibi bugünde üretici
tak sayısı 3 milyona ulaştı. Bu yıllarda
menfaatleri için mücadele vermekteAmerika’da yaşanan ekonomik buhrandirler. Ülkemizde tam olarak bilinmese
da borçları nedeniyle çiftçiler ve örgütlede, Amerikan çiftçi örgütleri de diğer
ri arazilerinin elden çıkması ve borçları
ülkelerdeki çiftçiler gibi çok uluslu şirnedeniyle satılması karşısında eylemlerketlere ve hipermarketlerle karşı üye ve
le dolu yıllar yaşadı. 1950 yılında koopeortaklarının hak ve menfaatlerini koruratiflerin sayısı 10.051 ortak sayısı 7 milmak için mücadele vermektedirler. Gloyona ulaştı. 1955 yılında Ulusal Çiftçiler
balleşmenin getirdiği olumsuz etkileriÖrgütü kuruldu. 1970 yılında kooperatif
ne de tepki göstermektedirler.
sayıları 7.994 ‘e ortak sayısı 6.2 milyona
ABD’deki örgütler arasında ülkedüştü. Ülkenin büyüklüğü, farklı etnik
mizde olduğu gibi kendini kurtarmak
kökenden gelen koloni yasamı ve ulaiçinden devlet gücü ile zoraki üyelik ya
şım ve haberleşme güçlükleri nedeniyle
da bir yetki alıp kolay yoldan örgütsel
örgütsel yapılar başlangıçta çoğu ülkeye
birlikteliği sağlama ile güç kazanma
savaşı yoktur. Aksine bir dayanışma ve
göre büyük ama ABD’ye göre çok parçalı
koordineli çalışma geleneği vardır. Tabir özellik göstermiştir.
bandan gelen, güçlü ortak ve üyelerden
Ülkemizde bilenenlerin aksine koooluşan bir örgütlenme yapısına sahip
peratiflerin en gelişmiş ülkelerin başınolmaları nedeniyle devletin bir baskısı
da ABD gelmektedir. Hatta ABD’deki
ve örgütsel yönlendirmesi söz konusu
kooperatif kuruluşları bu yönde dündeğildir. Ayni şekilde sanayi ve ticaret
yadaki birçok ülkeye bilgi aktarmakta
örgütlerinde de mecburi üyelik yoktur.
ve destek olmaktadır. Bugün dünyaya
ABD ile ülkemizdeki üretici örgütleri
örnek gösterilen Güney Kore Kooperaarasında benzerlik bağları kurmak oldukça zordur.
tifleri başta olmak üzere birçok ülkede-
16
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
KOOPERATİFLERİMİZ
KÖY-KOOP ISPARTA BİRLİĞİ
»»Köy-Koop Isparta Birliği, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’na dayanılarak 2002 yılında, üreticimizin müşterek iş yapma ihtiyacı duyduğu
konularda; kooperatifçilik vizyonu ve misyonunu da dikkate alarak, üreticinin örgütlü bir yapı içerisinde sorunlarını çözmelerine katkı
sağlayabilmek amacı ile kurulan Isparta ilini kapsayan bir bölge birliğidir.
Isparta Köy-Koop Birliği, 7 birim Kooperatifi tarafından bir araya gelinerek kurulmuştur. 2002’den 2007
yılına kadar 16 birim kooperatifi faaliyet göstermiş olup, 2007 yılında 54
birim kooperatifine ulaşmıştır.
Ortak kooperatiflerimizin 6 adedi
orman kooperatifi olup, bu kooperatifler orman envaleri ile çalışmakta, ortaklarına iş tevzi bakımından
imkân sağlamaktadır.
Isparta Köy-Koop Bölge Birliğimiz
2 adet personeli bulunmaktadır.
Isparta ilimizde 120 adet Tarımsal
Kalkınma Kooperatifi, 14 adet Su
Ürünleri Kooperatifi, 67 adet Sulama Kooperatifi bulunmaktadır.
Isparta denince bitkisel
üretimde öncelikli yeri elma
almaktadır.
tilmektedir. Ürünler modern kalite
kontrol laboratuarlarında kalite ve
sağlık kontrollerinden geçirildikten
sonra piyasaya sunulmaktadır.
Fabrikalarda üretilen ürün yelpazesi
yakın bir gelecekte daha da genişletilmesi amaçlanmaktadır.
Köy-Koop Merkez Birliği Yönetim Kurulu Üyesi
M. Barış AYDIN
mi de yapılmaktadır. Toplam kiraz
alanımız 38.695 dekar, yıllık üretim miktarımız ise 21.885 ton olup,
toplam kiraz ağacı sayımız 947.760
adettir.
Güller diyarı Isparta
Yağ gülü (Rose Damescana) ve gülyağı üretimi 100 yılı aşkın bir süredir
Isparta yöresinde gerçekleştirilmektedir. Bu özelliğiyle de Isparta’ya
“Güller Diyarı” denilmektedir.
Gülyağı: Parfüm ve kozmetik sanayiinin en önemli ve pahalı hammaddelerinden olan gülyağı pembe yağ
güllerinin buharlı distilasyon yöntemiyle kaynatılmasıyla üretilir.
Meyvecilik üretiminde öncelikli
elma üretimi yapılmaktadır. Ülkemizde üretilen elmanın % 22’si
Isparta ilimizde yetiştirilmektedir.
Elma üretimi bakımından ülke ekonomisine ve ilimize ekonomik anlamda büyük katkı sağlamaktadır.
Ayrıca, Isparta ilimiz soğuk hava
deposu konusunda kapasite olarak
Türkiye sıralamasında, İstanbul ilinden sonra 2’nci sırada bulunmaktadır. Üretilen elmaların depolanması
mevcut soğuk hava depolarında muhafaza edilmektedir.
21 bin hektarda üretilen
yaklaşık 550 bin ton elma,
sağladığı gelirle bölge
ekonomisi içinde önemli bir
yer tutmaktadır.
Isparta il genelinde toplu elmalık
alanı 210.115 dekardır. Yıllık üretilen elma 549.371 ton olup, toplam
ağaç sayısı ise 5.577.440 adettir.
Üretilen elma cinslerimiz ise; Golden, Starking, Grannysmith ve diğer
çeşitlerdir.
Isparta ilimizde ayrıca kiraz üreti-
Gülsuyu: Gülyağı üretimi esnasında
elde edilen yağlı suyun (mayanın)
bire bir oranında damıtılmış, saf
temiz ve sıcak su ile karıştırılması
sonucunda elde edilen gül kokulu
naturel sudur.
Isparta yağlık gül üretiminde Türkiye
de birinci sıradadır. Toplam 18.598
dekarda 6.977 ton üretilmektedir.
Isparta İlimiz Soğuk
Hava Deposu konusunda
Türkiye’de 2. Sırada
bulunmaktadır.
Isparta, Eğirdir ilçesinde 9 adet, Gelendost ilçesinde 1 adet olmak üzere
toplam 10 adet soğuk hava deposu
bulunmaktadır.
Soğuk hava depolarımız faaliyette
olup, aktif bir durumda çalışmaktadır. Bu işletmelerde elma üreten
kooperatiflerimizin ürünleri ve diğer
ürünler ortaklarınızın talepleri doğrultusunda depolanarak, pazara arz
edilmektedir. Ayrıca, Soğuk Hava
Deposu olarak bölgede hâkimiyet
kurarak piyasa şartlarında depo ücretlerinde ortaklarımıza en uygun
fiyatları sunmaktadır.
Isparta Köy-Koop Birliğimize
bağlı 43 adet Kooperatif Süt Sığırcılığı yapmaktadır.
Büyükbaş hayvancılık alanında
gelişmekte olan ilimizde, toplam
büyükbaş hayvan sayısı 79.464
adettir. Bu hayvanlarımızdan elde
edilen süt miktarı geçen yıl itibari ile
109.8336.17 ton’dur.
Merkez-Çobanisa TKK (50 aile*25+1
Koç) koyunculuk projesi,
Gelendost İlçesi Madenli TKK (50
aile*25+1 Koç) koyunculuk projesi,
Atabey İlçesi TKK (50aile*4 Baş)
Damızlık Sığır Yetiştiriciliği projesi,
Yalvaç-Koruyaka TKK (65 aile*2
Baş) Süt Sığırcılığı projesi,
Aksuİlçesi TKK (53 aile*2 Baş) Süt
Sığırcılığı projesi,
Yalvaç-Süçüllü TKK (86 aile*2 Baş)
Süt Sığırcılığı projesi,
Gelendost-Yeşilköy TKK (100 aile*2
Baş) Süt Sığırcılığı projesi,
Yalvaç-Eyüpler TTK (76 aile*2 Baş)
Süt Sığırcılığı projesi,
Yalvaç-Kumdanlı TKK (67 aile*2
Baş) Süt Sığırcılığı projesi,
Yalvaç - Yukarıkaşıkara TKK (81
aile*2 Baş) Süt Sığırcılığı projesi,
Yalvaç-Bahtiyar TKK (62 aile*2 Baş)
Süt Sığırcılığı projesi,
Senirkent-Büyükkabaca TKK (30
aile*6 Baş) Damızlık Sığır Yetiştiriciliği projesi,
Şakirkaraağaç-Çiçekpınar TKK (30
Isparta; kozmetik sanayinin
en önemli hammaddesi olan
gülyağı, gülsuyu ve konkret
üretimi ile sadece ülkemizde
değil dünya piyasalarında
da tanınıyor.
Ülkedeki en iyi kaliteli ürünlere eş
değer formülasyonlarla el ve cilt kremi, el ve vücut losyonu, değişik saç
tiplerine yönelik şampuanlar üre-
Küçükbaş hayvan sayısı ise toplam
236.458 adettir. Süt üretimi ise
9.362.186 ton’dur.
Birliğimize ortak
Kooperatiflerimizin
uygulamakta olduğu
projeler:
Köy-Koop Isparta Birliğimizin hayvancılık projesi uygulayan kooperatiflerimiz şunlardır:
aile*6 Baş) Damızlık Sığır Yetiştiriciliği projesi,
2011 Yılı içersinde Yatırım
Programına teklif edilen
ortak kooperatiflerimiz ise;
Eğirdir-Bağıllı TKK (34 aile*4 Baş)
Süt Sığırcılığı projesi,
Senirkent-Ortayazı TKK (31 aile*4
Baş) Süt Sığırcılığı projesi,
Gelendost TKK (31 aile*4 Baş) Süt
Sığırcılığı projesi,
Aksu TKK (42 aile*4 Baş) Süt Sığırcılığı projesi,
Gelendost-Avşar TKK (42 aile*4
Baş) Süt Sığırcılığı projesi
Gelendost-Hacılar TKK (37 aile*4
Baş) Süt Sığırcılığı projesi,
Yalvaç-Hüyüklü TKK (40 aile*4 Baş)
Süt Sığırcılığı projesi,
Yalvaç-Körküler TKK (34 aile*4 Baş)
Süt Sığırcılığı projesi,
Eğirdir-Barla TKK (34 aile*4 Baş)
Süt Sığırcılığı projesi.
Isparta Köy-Koop Birliği olarak ilimizde örgütlenme çalışmaları yoğun
bir şekilde devam etmektedir. Kooperatif bulunmayan köylerimizde
kooperatif kurma çalışmaları yaparak üretilen ürünlerin değerlenmesi
ve köylerde sosyo- ekonomik açıdan
ortaklara gelir getirici faaliyetlerde
bulunulması sağlanmaktadır.
Köy-Koop olarak ortak birim kooperatif ortaklarımıza eğitim verilerek,
kooperatifçilik konularında bilinçlendirilme çalışmalarında bulunulmaktadır.
Ayrıca kooperatiflerin bir işletme
olarak kabul edilmesi nedeni ile hayvancılık alanında, hayvan sayısına
bakılmaksızın tüm kooperatif ortaklarımızın hayvancılık desteklemelerinden yararlanması sağlanmıştır.
Kooperatif ortaklarımız için süt desteklemeleri her ortağın bir yıl boyunca verdiği süt miktarını ve kesintileri
gösterir ödeme belgesi düzenlenerek
ödeme yapılmaktadır.
Birliğimiz, ortaklarımıza bitkisel ve
hayvansal üretimlerinde olsun, çeşitli çalışmalarında tam destek vererek üretilen ürünlerin pazarlanmasında öncülük etmektedir.
Birleşmiş Milletler’in 2012
Yılının Dünya Kooperatifler
Yılı olarak ilan edilmesinden
dolayı, kooperatifçiliğin
önemini birlik ortaklarımıza
çeşitli kanallarla
bilgilendirme faaliyetlerinde
bulunmaktayız.
̇
̇ Nisan 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
BAŞARILI KOOPERATİFLERİMİZ
17
S.S. SERPİL KÖYÜ TARIMSAL KALKINMA
KOOPERATİFİ – Eğridir/ISPARTA
S.S. BALKIRI KÖYÜ TARIMSAL
KALKINMA KOOPERATİFİ - Eğridir/ISPARTA
»»Serpil Köyü 1998 Yılında 137 ortakla Serpil Köyü Tarımsal Kalkınma
Kooperatifini kurdu.
»»S.S. Balkırı Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi 1997 yılında
kurulmuş olup, 2006 yılından bu yana soğuk hava depomuz 99
ortağımıza hizmet vermektedir.
Serpil Köyü Isparta Eğirdir ilçesine bağlı, ilçeye
20 km uzaklıkta olup, Eğiridir Gölü ve Kovada Gölü arasında Boğaz Ova Vadisinde bulunmaktadır.
1966 yılında köy olan Serpil Köyü, 140 hanelik
yerleşim alanı, 4.500 dönüm meyve bahçesi,
200.000 ton elma üretim kapasiteli, ayrıca
şeftali, kiraz, erik ve kültür mantarı üretimi
yapan küçük bir köydür. 1998 yılında, Serpil
Köyü 137 ortakla, Serpil Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ni kurdu.
Köyümüz, Eğridir’e 10 km uzaklıkta Boğazova’
da Kovada Gölü’ne giderken ilk köydür. Köyümüz 200 hane olup, nüfusu 1000 kişidir.
2.000 hektar arazide 1960 yılından bu yana
elma yetiştirilyor. Kiraz, vişne, şeftali, kayısı,
armut gibi meyveler de yetiştiriliyor olsa da
ekonomik anlamda tek ürünümüz elmadır.
Golden, starking ve starkrimson en çok ye-
çilen meyveleri yurtiçine ve yurtdışına pazarlamaktadır.
Yurtiçi pazarımızda marketler ve toptancı hallerine, yurt dışında ise Irak, Ürdün, Lübnan, Gürcistan gibi birçok ülkeye ihracat yapmaktadır.
Ürünlerimiz kendi imkanlarımızla geliştirdiğimiz “Elma Birlik Eğridir” markası ile pazara
arz edilmektedir.
tiştirilen çeşitlerdir. Ayrıca Red Chief, Scarlet Spur, Granny Smith, Red Breaburn ve
Gala çeşitleri de üretilmeye başlanmış olup,
500 dekar arazide tam bodur çeşitleri de yetiştirilmektedir.
2000 Dönüm arazimize merkezi sistemle
damlama sulama uygulanmaktadır. Avrupa
Birliği standartlarında elma yetiştirilmesi
konusunda izlenebilir tarım yapılmaktadır.
Köyümüzde yaklaşık yılda 10.000 ton elma
üretilmektedir. Elmalarımızın kalitesi, aroması dünya elma standartları arasındadır.
Köyümüzün Kovada Gölü ile Eğridir Gölü
Eğirdir ilçesinde elma üretiminin yoğun olduğu Boğazova Vadisi mikroklima özelliği itibarı ile elma yetiştiriciliği açısından dünyanın
nadir bölgelerinden biridir. Eğirdir Boğazova
Vadisi’nin kaliteli elma için karakteristik iklim
koşullarını taşıması ülkemiz genelinde birinci
sırada söz sahibi olmasını sağlamıştır.
Kısa zamanda 5,000 ton kapasiteli soğuk hava
tesislerini inşa ederek hizmetlerine başladı.
Kooperatif ortaklarına daha iyi hizmet verebilmek amacı ile 2004 yılında, bahçede ve pazarda kullanmak üzere 75,000 adet plastik kasa
alarak yurt geneline; hijyenik ve daha ekonomik olan ambalaj sistemini yaygınlaştırmıştır.
Kooperatifimiz 2005 yılında üyelerinin ürettiği meyveleri kooperatifimizin kurmuş olduğu
tasnifleme ve paketleme tesisinde işleyerek se-
arasında olması nedeniyle elma için en ideal mikroklima iklim özelliği taşamaktadır.
Böye bir iklim özelliği dünyada nadir görülmektedir.
Kooperatifimizin soğuk hava deposu 5.000
ton/yıl kapasiteli olup, bunun 1.500 tonu
tam otomatik atmofser kontrollü (elmayı dalından koptuğu tazelikte ve herhangi bir ilaç
kullanılmadan doğal olarak uzun süre saklayabilme özelliği) çalışmaktadır.
Depomuz son sistem panel ve otomatik defrozlu olarak çalışmaktadır.
Kurmuş olduğumuz tasnif ve ambalajlama tesisinde sekiz kişi devamlı olarak, otuz beş bayan elman ise yaklaşık sekiz ay boyunca çalışmakta; Toplam günlük kırk beş aileye istihdam
sağlamaktadır.
Üretmiş olduğumuz elmalarımız standartizasyon açısından tasnifleme tesisimizde boy, ağırlık ve renk olarak ayrılmaktadır. Bu tüketiciye
istediği kalitedeki meyvelere ulaşabilmesi sağlanmaktadır.
Üretmiş olduğumuz ürünelerimiz tüketiciler
İstanbul, Ankara, Bursa, İzmit, Trabzon, Adana, Antalya, Kütahya, ve Isparta’daki kooperatifin çalıştığı marketlerden temin edebilirler.
SS. TATLIPINAR KÖYÜ TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFİ/ Merkez - Balıkesir
»» Balıkesir il merkezine 23 km. mesafedeki 1000 nüfuslu, 300 haneli köyde 2003 yılında kuruldu
SS. TATLIPINAR KÖYÜ Tarımsal Kalkınma Kooperatifi. Kooperatifin ana sözleşmede bulunan kurucu yedi ortağının hemen ardından
ortak sayısı Ocak 2003 ‘de 88 kişi oldu. Genel
anlamda Tatlıpınar köyünde ikamet etmekte
olan tarım ve hayvancılık ile uğraşan çiftçiye
hizmet amacı güden kooperatif uygun şartlarda fenni yem temini ile daha düzenli, hijyen
şartlardaki süt değerlendirmesi ile faaliyetine
başladı. Kooperatif daha ilk yılında 40 tonluk
kantar’ını kurmuş, 168 otak sayısına ulaşmış
durumdaydı.
Bu şartlar altında Tarım bakanlığının uygulamış olduğu Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi kapsamında 100 Ortak x 2 Adet süt sığırı
yetiştiriciliği projesine müracaat edildi.
Tatlıpınar Kooperatifi köy merkezinde bulunan ortaklarına hizmet verdiği gıda ve temizlik
malzemeleri satışı hizmet binasını da 2004 yılı
içerisinde devreye sokarak hizmet ağını iyice
geliştirdi. Aynı yıl ilimizde kurulan Balıkesir
İli Hayvancılık Kooperatifleri Üst Birliğinin
kurulmasında öncülük etti ve kurucuları arasında yer aldı.
2004 yılı sonunda ortak sayısı 190 ‘a ulaşan
Tatlıpınar Kooperatifi 2005 yılı başında KASDP
kapsamındaki projesi kabul olunca köye 61 yeni
ahır yapıldı ve 39 ahır’da tadilat gördü. Aynı
proje kapsamında tüm ortakların kullanımına
tahsis edilmek üzere içerisinde yem deposu, süt
toplama ve soğutma tankı da bulunan Kooperatif hizmet binası yapıldı. Tatlıpınardaki 100 çift-
çiye 2 ‘şer adet olmak üzere toplam 200 büyük
baş hayvan temin edildi. Aynı proje kapsamındaki üyelere ayrıca yem destek kredisi sağlandı.
Kooperatif ortak sayısı 2005 yılı sonunda 200’ü
aştı. Hizmetleri ve faaliyetleri giderek artan kooperatif ortaklarının mazot ihtiyacı vardı. Bu
nedenle kooperatif hizmet binasında kendi ortaklarına hizmet vermek üzere akaryakıt istasyonu çalışmalarına başladı. Kendi adına tescil
ettirdiği istasyon lisansı ile ortaklarına mazot
satışı hizmetine başladı.
Tatlıpınar Kooperatifi 2007 yılı geldiğinde artık 300 haneli köyde 221 ortağının yetiştirdiği
büyük baş hayvanlarının günlük yaklaşık 12
tonluk çiğ inek sütü vardı. Bu sütü kendi işletme binalarında toplayıp kendi süt soğutma
tanklarında depolayan, pazarlayan, ortaklarının kendi akaryakıt istasyonları aracılığı ile
her daim mazot ihtiyaçlarını sağlayan ve hizmete açtıkları gıda satışı işyerinde barkod ve
otomasyonlu bir şekilde ihtiyaçlarını karşılayan bil hale gelmişti. 2008 yılı sonu geldiğinde
yıllık ciroları 3.760,000,00 TL ortak sayısı 237
olarak işlem hacmine ulaştı. Tatlıpınar Tarımsal Kalkınma kooperatifi hizmetlerini giderek
arttırmış ve ortaklarının hizmetine sunulmak
üzere bünyesine yeni tarım makineleri kata-
rak faaliyetine devam etmiştir. Araç parkına
Biçer-Döver, Traktör, Saman Balya Makinası,
Slaj Makinesi, Havalı Mivzer Makinesi dahil
etmiştir.
Kooperatif 2010 yılı sonunda cirosunu ortak
sayısını 244’e cirosunu ise 5.200.000,00 TL’
ye çıkartan ve elde edilen kâr’dan 135.000,00
TL ortaklarına kâr payı dağıtmakla kalmamış
ortaklarını ve ailelerini otobüsler ile çeşitli
yurt içi gezilerine götürerek sosyal ve kültü-
rel anlamda katkıda bulunmuştur. Tatlıpınar
Köyü Tarımsal Kalkınma kooperatifi 2011 yılı
sonu itibariyle 278 ortağa 5.554.000,00 TL
yıllık ciroya ulaşmış durumdadır. Kooperatif
bünyesinde bulunan beş personeli ve araç parkı ile Tatlıpınar Köyüne ve Balıkesir ile birlikte
ülkemiz ekonomisine katkı sağlamaya devam
etmektedir.
18
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
KIRSAL KALKINMA
SEKTÖRDEN
Güvenle Soğutuyor,
Güvenle Taşıyoruz.
»» Kaliteli bir ürün elde etmek için, ilk ve en
önemli koşul kaliteli hammaddeye sahip olmaktır. Bugün süt
ürünleri üretim işletmelerine baktığımız zaman uygun kalitede
hammadde temininin, üretim sürecinde önemli bir noktada olduğunu
biliyoruz. Hammaddenin kalitesini etkileyen faktörlerin arasında ise
sanitasyonun üç sacayağı olan sütün sağımı, sütün soğutulması ve
sütün nakli gelmektedir.
Sütün soğutulması ve nakli konusunda tecrübe
sahibi olan firmamız, süt soğutma sektöründe 18 yıldır yer almaktadır. Kromel Marka
Süt Soğutma Tanklarımız; piyasadaki ithal
ve yerli bütün markalar ile kıyaslandığında
soğutma, yıkama, kontrol, ölçüm, hijyen ve
tasarruf performansları açısından en yüksek
teknolojiye sahip tanklardır. Tanklarda bulunan özel tasarımlı evaporatörler sayesinde soğutma gaz akışı en verimli şekilde sağlanmış
ve üzerinde bulunan kompresörler ile soğutma maliyetleri en aza indirgenmiş ve tanklar
fonksiyonel yapıya kavuşturulmuştur.
AR-GE çalışmalarımız ile her geçen
yıl tanklarımıza farklı avantajlar
katarak kullanıcıların ihtiyaçlarını
maksimum düzeyde karşılama
imkânı sağlamaya çalışıyoruz.
Bu bağlamda güçlü mühendislik ekibimizin
üzerinde çalıştığı son konu ile işletmelere büyük kolaylık sağlayacağımızı düşünüyoruz.
Yüksek kapasiteli soğutma tanklarını özellikle 15000 lt ve üzeri kapasiteli tankları, dikey
modelde üretme çalışmalarımız hızla devam
etmekte olup tasarım ve işlevsellik konusunda nihai aşamaya ulaşılmıştır. İşletmeler için
yer tasarrufu açısından katkı sağlayacak olan
bu tankları farklı sıvılar içinde kullanmak
mümkün olacaktır.
Soğutma zincirinin diğer bir ayağı olan sütün
hijyenik ve sağlıklı nakli konusunda ise; 2004
yılından bugüne kadar Süt Soğutma Tankları
ile beraber Araç Üstü Süt Nakil Tankerlerinin
de soğuk zincirde önemli bir halka olduğu
konusuna ağırlık veren firmamız, üretim teknolojisini bu doğrultuda geliştirme eğilimine
yönelmiştir.
Üretim faaliyetleri için yeterli miktarda süt
bulmak zorunda olan işletmelerin, yüzlerce
kilometre ötedeki yerlerden ve binlerce farklı
üreticiden süt toplamak durumunda olmaları
ve bu masrafların ciddi boyutlara yükselmesi, özellikle günlük kapasiteleri yüksek olan
firmalar için problem teşkil etmekte ve süt
kaçakları, yanlış ölçümden kaynaklanan kayıplar, kg – lt çevrimlerinden kaynaklanan
açıklar ve araçların taşıma sınırları gibi konuları doğurmaktadır.
Bu sorunları gören firmamız sütün nakli
konusundaki gelişim eğilimini, JANSKYSCHWARTE teknolojisi ile pekiştirmiş, üretilen yeni sistem tankerler ile Türkiye piyasasına yeni bir soluk getirilmiştir.
Tanker Modelinin Tasarım
Özellikleri ve Sağlayacağı
Avantajlar
- Sürüş esnasında tankerde oluşan dalga darbesini azaltan ve boşaltım esnasında içinde
sıvı kalmayacak kalp şeklinde tasarım
- Yardımcı şase, lastik takoz ve önden tek
esnek, arkadan çok noktada sabit bağlama
prensibi ile araç şasesinde oluşacak esneme
ve darbeleri ana tank gövdesine iletmeyen ve
tank gövdesinde oluşacak kaynak çatlamalarını engelleyen tasarım
Bu iki tasarım özelliği sayesinde kaynak çatlakları en aza indirgenmiştir. Araç sayısı yüksek olan firmalar için üst yapı bakım maliyetleri düşünüldüğü zaman tanker modelinin
tercih edilmesinin sağlayacağı faydayı görmemek mümkün değildir.
- Araç Taşıma Kapasitelerinin Verimli Kullanılabilmesi Etkisi
Muhtelif markalardaki araçların azami yüklü
ağırlıkları ve taşıma sınırları dikkate alındı-
ğında taşınabilir süt miktarı belli seviyelerde
kalmaktadır. Kromel’ in ürettiği tanker modelinin sağladığı en büyük fayda taşınabilir
süt miktarını yükseltmesidir. Muhtelif marka
araçların ağrılık hesaplarına göre 3 bölmeli,
4 bölmeli ve 5 bölmeli tankerlerde taşıma
avantajı 500 lt ile 1000 lt arasında değişmektedir. Bu özellikle günlük kapasitesi yüksek
olan işletmeler için göz ardı edilemeyecek bir
avantaj sağlamakta aynı zamanda araç ödemeleri, yakıt, araç ve üst yapı bakımı konularında maliyetleri düşürmektedir. Tüm bu
giderlerin yıllık hesaplamaları yapıldığında
tanker modeline geçişte sizi amorti edeceği
bir gerçektir.
Artık Sütünüz Şeffaf
Türkiye’ de ilk defa, sağımdan tesise tamamen şeffaf, sağlıklı ve kontrol edilebilir bir
süt ölçüm sistemi, KROMEL & JANSKYSCHWARTE ortaklığı ile sunulmaktadır.
Bu sistem ile birlikte sütünüzün;
hangi merkezden,
hangi araçla,
hangi sürücüyle,
ne zaman,
ne kadar,
kaç derecede,
hangi ph da
toplandığına ilişkin sorulara anında cevap
bulabiliyoruz.
Sistemin ekipmanları içerisinde;
Esnek kanatları ile kendinden emiş gücü özelliğine sahip, sütün boş hattan hava yapmadan
aktarılmasını sağlayan, elektrik ve hidrolik
tahrikli Impeller Pompa; süt alım esnasında süt ile karışan havayı ayırma özelliğine
sahip Hava Separatörü; ‰ 2,5 ( binde 2,5
) ölçüm hassasiyetine sahip Manyetik Süt
Sayacı; alınan sütten akışın her anında sütü
temsil eden gerçek Numune Alma; ikaz
verme özelliğine sahip Sıcaklık Ölçer ve
Phmetre; süt ile ilgili tüm bilgilerin yazılı olarak süt alım sırasında alınmasını sağlayan Yazıcı; tüm sistemin kontrol edildiği Kontrol
Paneli; numune şişelerinin etiketlenmesini
sağlayan Barkod Okuyucu; sistemden elde
edilen tüm verilerin anında merkezi bilgisayar
sisteminde ya da taşıyıcı firmada görüntülenmesini ve aracın yerinin tayin edilmesini sağlayan GPRS mevcuttur.
Bu sistem sayesinde hem kaçakların ve kayıpların önüne geçilmiş olacaktır hem de süt üreticileri ve işletmelerin birbirlerine duydukları
güven ve adalet yaklaşımları güçlenecektir.
Tanker ve ölçüm sistemimizin sağladığı bütün bu faydaları sizlerde bizzat görmek isterseniz düzenlenecek ortak bir program ile süt
alım denemelerini sizin soğutma merkezlerinde deneyebiliriz.
BEKLENEN YENİ TEŞVİKLER AÇIKLANDI
»»“Yeni Teşvik Sistemi” ana hatları açıklandı.
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
Yeni Teşvik Sistemi ana hatları açıklandı. Çok
detaylı bir çalışma sonucu olduğu anlaşılan
sistemin detayları incelendiğinde (bu yazı hazırlandığında resmi gazetede yayınlanmadı)
yeni oluşturulan yapı Türkiye’nin gelecek 10
yılının yatırımlarını yönlendireceği düşünülürse, 10 yıl sonra nasıl bir Türkiye hedeflendiği de ortaya çıkmış olacaktır. Hedeflenen,
2023 yılında 500 milyar dolar ihracat yapan
bir üretim kapasitesine ulaşmaktır. Açıklanan
teşvikler sürdürülebilir kalkınma için doğru
tesbitler olmakla birlikte sadece bunların ülkeyi bir yatırım cennetine çevireceğini düşünmek yanılgı olur. Bu nedenle teşvik programının başarılı olması için yapılması gerekenleri
ana hatlarıyla özetlersek;
1. İşletmelerin işçilik ücretlerindeki yükün
azaltılması yönündeki teşvikler özellikle 5 ve
6.ncı bölgelere yeni yatırımlar yanında mevcut bazı yatırımların bu bölgelere kaydırılmasına neden olabilir. Bunun sonucu emek
yoğun sektörlerin bu bölgelere yönelmesi
muhtemeldir.
2. 5. ve özellikle 6.ncı bölgedeki destekler sonucu işletme maliyetlerinde önemli miktarda
azalma olacaktır. Bu firmaların sadece iç piyasaya yönelik çalışması değil ihracata dönük
çalışmaları konusunda destekleyici önlemler
alınmalıdır. Aksi halde verilen destekler ulusal açıdan, parayı bir cebinizden alıp öteki
cebinize koymak anlamına gelir.
3. Bu bölgelerde emek yoğun sektörlerde ara
eleman sıkıntısı olabilir. Dolayısıyla mesleki
eğitim konusu daha da önem kazanacaktır.
Bu konuda bölgedeki üniversitelere ve kamu
kurumlarına önemli görevler düşmektedir.
4. Yatırım için temel faktörlerden birincisi sermaye koşuludur. Ülkemizde mevduat vadelerini n çok kısa olduğu düşünülürse yatırımlara
yönlendirilecek uzun vadeli finansal kaynakla-
rın yetersiz olduğu da bilinmektedir. Zaten bu
nedenledir ki bankalarımız sürekli dışarıdan
finansal kaynak arayışına girmekte ve içerde
proje finansmanında kullanmaktadır. Sonuçta
dış borçların miktarı artmaktadır.
Para ve sermaye piyasalarında tasarrufların
uzun vadeli mevduata dönüştürülmesinin
özendirilmesi yolunda atılacak adımlar bu
teşvik paketinin uygulanmasında ve ülkemize
ciddi katkılar sağlamasında çok büyük fayda
sağlayacaktır.
5. Teşvik paketinin yabancı doğrudan yatırımları artırması hem istenen hem de beklenen bir durumdur. Ancak yabancı yatırımcı
aynı malı başka yerde daha ucuza üretiyorsa
muhtemelen çekimser kalacaktır. 5 ve 6.ncı
bölgelere sağlanan destekler bu açıdan sorunların çözümüne destek olabilir. Bu bölgelerde
yapılan yatırımlar başlangıçta küçük ölçekli
olacaktır. Böyle bakınca kümelenme mantığına uygun yatırımların il bazında desteklenmesi yoluyla ölçek ekonomisinin sağlanması
düşünülebilir.
6. Yeni uygulamanın 2023 hedeflerine ulaşmak konusunda yatırımcılara yatırım maliyetleri açısından çok büyük katkıları olduğu
açıktır. Diğer taraftan işletme dönemindeki
vergi indirimleri de dikkate alındığında yatırım yapmak için ideal bir ortam oluştuğunu
söylemek gerekir. Önemli olan doğru proje ve
doğru yerde, ölçek büyüklüğünün doğru tespit edilerek yatırım yapılmasıdır. Kısacası top
yatırımcının elindedir.
Bu yazımızda genel bir değerlendirme yaptık.
Teşvik paketi resmi gazetede yayınlandıktan
sonra tarıma dayalı ve tarımsal sanayi konusunda gerek ülke ve gerekse bölge ve il düzeyinde
gelişme perspektifleri ile ne yapılmalı konusunda görüşlerimizi anlatma fırsatı bulacağız.
Not: Bu sayıda IPARD programından bahsetmedik ancak IPARD programının tarım ve tarıma
dayalı sanayinin gelişmesi açısından önemini
bir kez daha vurgulayalım . Bu proje uygulaması
ve teşviklerle ilgili soru veya öğrenmek istediğiniz bir husus olduğunda telefon veya mail yoluyla ulaşabilirsiniz. - Gsm : 0532 734 39 91
Birikim ve deneyimden doğan
büyük güç.
Pamuk küspesi üretiminde lider kuruluş.
322 4591212
www.serinler.com
̇
̇ Nisan 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
KIRSAL KALKINMA
19
Yeni Teşvik Paketi
»»Yatırımcılar tarafından heyecanla beklenen yeni teşvik paketi geçen ay açıklandı.
-
10
3
Kimyasal Madde ve Ürünlerin İmalatı
1000 - 200
II
3 Yıl
-
15
5
Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri İmalatı
1000
III
5 Yıl
3 Yıl
20
8
50
IV
6 Yıl
5 Yıl
25
10
Transit Boru Hattıyla Taşımacalık Hizmetleri
Yatırımları
V
7 Yıl
6 Yıl
35
11
Motorlu Kara Taşıtları Ana Sanayi Yatırımları
250 - 200
VI*
10Yıl
7 Yıl
50
15
Motorlu Kara Taşıtları Yan Sanayi Yatırımları
100 - 50
Demiryolu ve Tramvay Lokomotifleri ve/veya
Vagon İmalatı Yatırımları
50
* 6. Bölgede yer alan OSB’de destek 12 yıl süreyle uygulanacaktır.
Faiz Desteği: Yatırım Teşvik Belgesi kapsamında yatırım kredisi veren, Ekonomi Bakanlığı ile protokol imzalamış bankalardan kullanılacak yatırım kredilerinde yıllık değer üzerinden
indirgenecek faiz puanını ifade eder.
FAİZ DESTEĞİ
-
-
II
-
-
-
III
3 Puan
1 Puan
500
IV
4 Puan
1 Puan
600
V
5 Puan
2 Puan
700
VI
7 Puan
2 Puan
900
Yatırım Yeri Tahsisi: Yatırım bölgesel olarak destekleniyorsa teşvik belgesi kapsamında yatırım yeri tahsisinden faydalanabilir. Bunun için, Milli Emlak Müdürlüğü ile görüşülerek
yatırımın yapıldığı bölgede; uygun koşullarda arsa, arazi, bina,
tesis varsa yapılacak sözleşme çerçevesinde arazi tahsisi sağlanabilecektir.
Bölgesel Desteklere İlişkin Özet Tablo
VERGİ İNDİRİMİ OSB DIŞI
YATIRIMA KATKI ORANI OSB İÇİ
SİGORTA PRİMİ OSB DIŞI
İŞVEREN HİS. DEST. OSB DIŞI
(Destek Süresi ) OSB İÇİ
YATIRIM YERİ TAHSİSİ
FAİZ DESTEĞİ
GELİR VERGİSİ STOPAJI DEST.
SİGORTA PRİMİ İŞÇİ HİSSESİ
DESTEĞİ (Destek Süresi)
4
5
Büyük Ölçekli Yatırım Teşviki
I
✓
✓
15
20
2 Yıl
3 Yıl
✓
YOK
YOK
YOK
II
✓
✓
20
25
3 Yıl
5 Yıl
✓
YOK
YOK
YOK
III
✓
✓
25
30
5 Yıl
6 Yıl
✓
✓
YOK
YOK
IV
✓
✓
30
40
6 Yıl
7 Yıl
✓
✓
YOK
YOK
V
✓
✓
40
50
7 Yıl
10
Yıl
✓
✓
YOK
YOK
10 Yıl
12
Yıl
✓
✓
10 Yıl
10 Yıl
6
Yatırım İndirimi:
Yatırımdaki toplam sabit yatırım tutarının, ilgili bölgede desteklenen yüzdelik oranı kadar kurumlar ve gelir vergisi muafiyeti söz konusu olmaktadır.Bu teşvik yatırım dönemi ve işletme
döneminde uygulanabilir.
BÖLGELER
Yatırıma Katkı Oranı (%)
Bölgesel Teşvik Uygulam
31.12.2013
tarihine kadar
başlanılan
yatırımlar
01.01.2014
tarihine kadar
başlanılan
yatırımlar
31.12.2013
tarihinekadar
başlanılan
yatırımlar
01.01.2014
tarihinden sonra
başlanılan
yatırımlar
I
15
10
25
20
II
20
15
30
25
III
25
20
35
30
IV
30
25
40
35
V
40
30
50
40
VI
50
35
60
45
Kurumlar Vergisi Desteği: Yatırım indirimine diğer bir tanımlamayla yatırıma katkı oranına ulaşılıncaya kadar uygulanacak Kurumlar Vergisi İndirimi anlamına gelir.
Bölgeler
BÖLGESEL TEŞVİK UYGULAMALARINDA VERGİ İNDİRİMİ
Yatırıma
Vergi
Katkı
İndirim
Oranı (%) Oranı (%)
İşletme/Yatırım Döneminde Uygulanacak Yatırıma Katkı Oranı(%)
Yatırım Dönemi
İşletme Dönemi
I
15
50
0
100
II
20
55
10
90
III
25
60
20
80
IV
30
70
30
70
V
40
80
50
50
VI
50
90
80
20
VI
✓
✓
50
55
Öncelikli alanlarda yapılacak yatırımlar,
1. , 2. , 3. , 4. , 5. bölgelerde yer alması durumunda 5. Bölge
desteklerinden yararlanacaktır. Madencilik yatırımları, Demiryolu ve denizyolu ile yük veya yolcu taşımacılığına yönelik
yatırımlar, Test merkezleri, rüzgar tüneli ve benzeri nitelikteki
yatırımlar, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgelerinde
yapılacak turizm yatırımları, Özel sektör tarafından gerçekleştirilecek ilk, orta ve lise eğitim yatırımları, Yatırım tutarı 20
Milyon¨üzerinde olan; Belirli ilaç yatırımları, Savunma sanayi
yatırımları bu kapsamdadır.
Bölgesel Teşvik Uygulamalarının yatırım havzalarının oluşturulması ve kümelenmenin desteklenmesi hedefleri çerçevesinde; OSB’lerde yapılacak yatırımlar, Sektörel iş birliğine dayalı
yatırımlar, TÜBİTAK tarafından desteklenen, Ar-Ge projeleri
neticesinde geliştirilen ürün üretimine yönelik yatırımlar, Vergi
İndirimi ve Sigorta Primi İşveren Hissesi Destekleri Açısından
Bir Alt Bölgede Uygulanan Desteklerden Yararlanırlar.
Büyük Ölçekli Yatırımlar
Teknoloji ve Ar-Ge Kapasitesini arttıracak, Uluslararası alanda rekabet üstünlüğü sağlayacak yatırımlar teşvik edilecektir.
Hava ve Uzay Taşıtları ve/veya Parçaları
İmalatı Yatırımları
50
Makine (Elektrikli Makine ve Cihatlar Dahil)
İmalatı Yatırımları
50
Metal Üretimine Yönelik Yatırımlar: Maden
Kanununda belirtilen IV/c grubu metalik
madenlerin cevher ve/veya konsantresinden
nihai metal üretimine yönelik yatırımlar (bu
tesislere entegre madencilik yatırımları dahil)
50
BÜYÜK ÖLÇEKLİ YATIRIMLARIN TEŞVİKİ
SİGORTA PRİMİ İŞÇİ HİSSESİ
DESTEĞİ (Destek Süresi)
-
100 - 50
GELİR VERGİSİ STOPAJI DEST.
I
GÜMRÜK VERGİSİ MUAFİYETİ
3
50
FAİZ DESTEĞİ
Döviz Cinsi Kredi
KDV İSTİSNASI
2
Tıbbı Alet, Hassa ve Optik Aletler İmalatı
Yatırımları
YATIRIM YERİ TAHSİSİ
Kredi Cinsi
DESTEK UYGULAMALARI
1
1000 - 50
İŞVEREN HİS. DEST. OSB DIŞI
(Destek Süresi ) OSB İÇİ
Destek Oranı
BÖLGESEL TEŞVİK UYGULAMALARI
BÖLGELER
Elektronik Sanayi Yatırımları
İlaç Üretimi Yatırımları
Azami Destek
Tutarı (Bin..)
Bölgeler
250 - 200
SİGORTA PRİMİ OSB DIŞI
KDV İstisnası ve Gümrük Vergisi Muafiyeti içermekte. Bölge
ayrımı yapılmaksızın, Teşvik edilmeyecek yatırım konuları ile
diğer teşvik uygulamaları kapsamında yer almayan ve belirlenmiş olan asgari sabit yatırım tutarı şartını sağlayan yatırımların,
KDV İstisnası ve Gümrük Muafiyeti destekleri devam edecektir.
Yatırımın 6. Bölgede yapılması halinde ise yeni bir uygulama
olarak asgari ücret üzerinden hesaplanan Gelir Vergisi Stopajı
Desteği ve Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği sağlanacaktır.
Bölgesel Teşvik Uygulamaları
KDV İstisnası, Gümrük Vergisi Muafiyeti, Vergi İndirimi, Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği, Yatırım Yeri Tahsisi ve Faiz
Desteğini kapsamaktadır. Yeni oluşturulan teşvik haritasında Türkiye 6 bölgeye ayrılmaktadır, bölgelere verilecek destek
oranlarında buna göre farklılık göstermektedir.
Liman ve Liman Hizmetleri Yatırımları
YATIRIMA KATKI ORANI OSB İÇİ
• KDV İstisnası
• Gümrük Vergisi Muafiyeti
• Vergi İndirimi
• Sigorta Primi İşveren Hissesi
Desteği
• Yatırım Yeri Tahsisi
• Faiz Desteği
• KDV İadesi
VERGİ İNDİRİMİ OSB DIŞI
6. Bölge İçin Gelir Vergisi Stopajı Desteği
ve Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği
2 Yıl
Asgari Sabit
Yatırım (Milyon -)
YATIRIM KONULARI
GÜMRÜK VERGİSİ MUAFİYETİ
• KDV İstisnası
• Gümrük Vergisi Muafiyeti
• Vergi İndirimi
• Sigorta Primi İşveren Hissesi
Desteği
• Yatırım Yeri Tahsisi
I
Startejik
Büyük Ölçekli
Yatırımların Teşviki
KDV İSTİSNASI
• KDV İstisnası
• Gümrük Vergisi Muafiyeti
• Vergi İndirimi
• Sigorta Primi İşveren Hissesi
Desteği
• Yatırım Yeri Tahsisi
• Faiz Desteği
• KDV İstisnası
• Gümrük Vergisi Muafiyeti
Büyük Ölçekli
Yatırımların
Teşviki
Bölgesel Teşvik
Uygulamaları
DESTEK UNSURLARI
Bölgesel Teşvik
Uygulamaları
Destek Tavanı
(Sabit Yatırıma Oranı-%)
01.01.2014
İtibariyle
Genel
Teşvik
Uygulamaları
SİGORTA PRİMİ İŞVEREN HİİSSESİ DESTEĞİ
Bu kapsamda KDV Muafiyeti, Gümrük Vergisi Muafiyeti Vergi İndirimi, Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği, Yatırım Yeri
Tahsisi bulunmaktadır. Büyük Ölçekli Yatırımın 6. Bölgede
yapılması halinde ise yeni bir uygulama olarak asgari ücret
üzerinden hesaplanan Gelir Vergisi Stopajı Desteği ve Sigorta
Primi İşçi Hissesi Desteği ilave edilmiştir. Büyük Ölçekli Yatırımlara ilişkin, desteklenecek sektörler ve asgari yatırım tutarları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
31.12.2013’e
Kadar
YENİ TEŞVİK SİSTEMİ
SSK Primi İşveren Hissesi Desteği: Yatırım kapsamında
oluşturulacak ilave istihdam için SSK Primi İşveren Hissesi
Desteği, bölgelere göre; belirli yıllar içerisinde ödeme yapılmayacaktır.
Bölgeler
Bakanlar Kurulu kararı ile Resmi gazetede yayınlanmamış olmakla birlikte ekonomi çevrelerince son derece olumlu karışılanan
paket ile ilgili genel yaklaşımlar aşağıda tüm detaylarıyla anlatılmaktadır.
Yeni Teşvik Yasasında dört ana başlık bulunmaktadır.
Genel Teşvik Uygulamaları
I
✓
✓
25
30
2 Yıl
3 Yıl
✓
YOK
YOK
YOK
II
✓
✓
30
35
3 Yıl
5 Yıl
✓
YOK
YOK
YOK
III
✓
✓
35
40
5 Yıl
6 Yıl
✓
YOK
YOK
YOK
IV
✓
✓
40
50
6 Yıl
7 Yıl
✓
YOK
YOK
YOK
V
✓
✓
50
60
7 Yıl
10 Yıl
✓
YOK
YOK
YOK
VI
✓
✓
60
65
10 Yıl 12 Yıl
✓
YOK
10 Yıl
10 Yıl
Stratejik Yatırımlar %50’den fazlası ithalatla karşılanan ara malları veya ürünlerin üretimine yönelik yatırımlar (enerji yatırımları
dahil). İthalat bağımlılığı yüksek ara malı veya ürünlerin üretimine yönelik,Asgari yatırım tutarı 50 milyon ¨olan,%50’den fazlası
ithalatla karşılanan,Asgari %40 katma değer üreten,Üretilecek
ürünle ilgili toplam ithalat değeri son 1 yıl itibariyle en az 50 Milyon dolar olan (yurt içi üretimi olmayan mallarda bu şart aranmayacaktır)yatırımlar bu kapsama alınmıştır.
STRATEJİK YATIRIMLARIN TEŞVİKİ
DESTEK UNSURLARI
TÜM BÖLGELER
KDV İstisnası
✓
Gümrük Vergisi Muafiyeti
✓
Vergi İndirimi
Yatırıma
Katkı Oranı
(%)
Sigorta Primi
İşveren His.
Desteği
Destek
Süresi
Yatırım Yeri Tahsisi
%50
7 YIL (6. Bölgede 10 YIL)
✓
KDV İadesi
500 Milyon --’nin üzerinde
yatırımların bina-inşaat
harcamaları için
Faiz Desteği
Yatırım Tutarının %5’ini
geçmemek kaydıyla azami
50 Milyon --’ye kadar
Gelir Vergisi Stopajı Desteği
Sadece 6. Bölge yatırımları
için 10 Yıl
Sigorta Pirimi İşçi Hissesi
Desteği
Sadece 6. Bölge yatırımları
için 10 Yıl
20
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
SAĞLIK
Ağız ve Diş Sağlığında Adım Adım
»»Bütün hastalıklarda olduğu gibi ağız ve diş sağlığı ile ilgili problemlerde de erken tanı konulup
tedavi edilirse başarılı olma şansı artar.
Çocukluk dönemi sağlık alışkanlıklarının
geliştirilmesi için uygun bir dönemdir.
Sağlıklı bilgi, tutum ve davranışlarını geliştiren çocuklar çevrelerindeki bireyler
için de eğitici olabilirler.
Bu bağlamda ağız ve diş sağlığını korumak, diş çürükleri ve dişeti hastalıklarından korunmak ve yaygınlığını azaltmak,
küçük yaşlarda edinilen diş fırçalama
alışkanlığı ile mümkündür. Düzenli diş
fırçalama, doğru beslenme, koruyucu diş
tedavi uygulamaları ve düzenli diş hekim kontrolü ağız diş sağlığının temelini
oluş­turmaktadır.
Bebeklerde ağız ve diş bakımı, ilk süt dişlerinin ağız içerisinde görülmesi ile başlar. Bebekler ilk süt dişleri sürmeye başladığında ilk diş hekimi muayenesi için
diş hekimine kontrole götürülmelidir.
Diş çürüğü hayat boyu maruz kalınabilen bir hastalık olduğu için koruyucu
yöntemlerin de hayat boyu devam etmesi gerekmektedir. Bu nedenle ilk dişlerin
ağız içinde görülmesi ile birlikte diş çürüğünün erken tanısı ve koruyucu işlemler
açısından senede iki kez düzenli olarak
diş hekimi kontrolleri alışkanlık haline
getirilmelidir.
İlk süren daimi diş 6 yaş dişlerimizdir.
6 yaşında ilk daimi dişimizin ağız için-
de görülmesi ile birlikte karışık
dişlenme dönemi başlar. Karışık
dişlenme döneminde daimi diş
çıkarma süreçlerinin takibi diş
hekimi tarafından yapılmalıdır.
İlk süren daimi diş olan 6 yaş dişlerinin çiğneyici yüzeyinde çürüğe
meyilli yani yiyecek birikimine
imkân sağlayan derin girinti ve
çıkıntılar bulunan çocuklara, diş
hekimi tarafından fissür(çiğneme
yüzeyi) örtücü uygulamaları yapılmalıdır.
Çocuklarda ve genç bireylerde izlenen
dişeti hastalıklarının en fazla görülen
formu, dişetinin başlangıç iltihabı olan
gingivitistir(diş eti iltihabı). Süt dişlerinin düşmesi ve daimi dişlerin sürmesi
sırasında diş fırçalama çok ağrılı olabilir.
Süren daimi dişin dişeti kenarı kalınlaşabilir ve sürme gingivitisi(diş eti iltihabı)
gözlenebilir.
Dişlerimizi düzenli olarak fırçalamadığımızda, dişler üzerinde oluşan diş(bakteri)
plağı, plak boyayıcı ajanlar kullanılarak
gözle görülebilir bir hale gelmektedir.
Diş(bakteri) plağı dişe yapışık halde
bulunduğu için sadece diş fırçalama ile
uzaklaştırılabilir. Dişlerimiz fırçalamadığında dişler üzerinde oluşan bakterileri
barındıran diş(bakteri) plağı, diş etinde
sorunlara ve diş çürüklerine yol açar.
Daimi dişlerin kaybına bağlı olarak protez
kullanımı sonrasında geriye kalan dişlerin
ve protezlerin temizliği ve bakımında;
Hareketli protezlerin temizliği orta sertlikte bir diş fırçası ile jel macunlar veya
sıvı sabunlar kullanılarak ağız dışında yapılır. Protez temizleme tabletleri zamanla
protezler üzerinde biriken diş taşları ve
renklenmelerin giderilmesinde etkilidir.
Sabit protezlerin temizliği diş fırçası, ara
yüz fırçası ve diş ipi ile yapılır. Köprü
gövdelerinin altında özel diş ipleri(süper
floss) kullanılır.
İmplant desteklilerin diş etine yakın bölgeleri yine diş fırçası, ara yüz fırçası ve
diş ipi ile temizlenmelidir.
Sağlıklı Dişlerle % 100 Gülümseyin...
Körlük Tedavisinde
Yeni Umut
Gıdaların Besleyici
Değeri Ne Zaman Azalır?
»»İngiliz bilim adamları kör bir fareyi
gözlerine ışığa duyarlı hücreler naklederek
tedavi etti.
»»Gıda maddelerinin besin değerlerini
kaybetmeden tüketilmesi gereklidir.
Çalışma dejeneratif göz hastalıklarının tedavisi için umut ışığı
oldu. Bilim adamları genç ve sağlıklı bir fareden aldıkları hücreleri, gece körlüğü olan bir farenin retinalarına doğrudan enjekte
etti. Enjekte edilen hücreler tam gelişmemiş çubuk şeklindeki
fotoreseptör hücrelerdi. Hücrelerin enjekte edilmesinden 4-6
hafta sonra transfer edilen her altı hücreden birinin beyne görüntü iletmeye başladığı görüldü.
Araştırmacılar tedavi gören farenin görme yetisini loş bir su labirentinde test ettiler.
Tedavi gören fareler, sudan çıkmalarını sağlayacak gizli platformu görsel ipuçlarını takip ederek bulabildiler.
Tedavi görmeyen ve gece körlüğü olan fareler ise platformu
uzun uğraşlardan sonra şans eseri bulabildi.
Bilim adamları, nakledilmiş fotoreseptör hücrelerin göz ile
uyum sağlayıp görüşü iyileştirmesinin mümkün olduğunu ilk
kez kanıtlamış oldular.
Bu çalışma görüş araştırmaları, sinirbilimi ve rejeneratif tıp
gibi bir çok alanda yeni araştırmalara bir başlangıç noktası
oluşturacak. Gelecekte benzer bir çalışmayı embriyonların kök
hücrelerinden alınmış fotoreseptörlerle yaparak, insanların da
görüşünü geliştirmeyi umuluyor. Su labirenti testinin başarılı
olması tartışmasız bir biçimde kanıtlanmış oldu.
• 1 Süt, peynir, tereyağı, portakal suyu gibi gıdalar güneş ışığında bir saatten fazla bekletilirse.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Fotoreseptör hücrelerin kaybı bir çok göz hastalığının ardında
yatan neden.
Sonuçlar her ne kadar ümit verici olursa olsun, işlemin insanlara uygulanabilmesine daha çok var. Araştırmalar körlüğe çözüm
bulunması açısından ümit vadediyor ancak tedavinin insanlarda denenebilmesi için daha bir çok kez hayvanlar üzerinde test
edilmesi gerekiyor.
•
•
•
•
•
•
•
Kuru fasulye, nohut, mercimek gibi gıdalar çok iyi pişirilmezse.
Bu gıdaların çabuk pişmesi için soda katılırsa.
Yumurta çiğ tüketilirse veya çok uzun süre pişirilirse.
Sütlü tatlı yaparken şeker önceden konup birlikte kaynatılırsa.
Ekmek ince dilimlenip kızartılırsa.
Sebzeler ve meyveler doğrandıktan sonra bekletilirse.
Sebzeler doğrandıktan sonra suda bekletilirse.
Yeşil sebzelerin rengini korumak için pişirme sırasında
soda katılırsa.
Sebzeler, suları çektirilerek pişirilmezse.
Pirinç, ıslatıldıktan sonra akan suyun altında çok yıkanırsa.
Sebzeler için çok fazla haşlama suyu kullanılırsa ve bu
su atılırsa.
Domates, salatalık, elma gibi meyve-sebzelerin kabukları atılırsa.
Patates dilimlenip suda bekletilirse.
Yoğurdun suyu atılırsa.
Makarna, erişte, kuru fasulye, nohut, mercimek gibi besinler, suları çektirilerek pişirilmezse.
Yağ çok kızdırılıp, yakılırsa.
Tarhana güneş ışığında kurutulursa.
Zeytinyağı, ayçiçeği gibi yağlar karanlıkta ve ağızları
sıkı kapatılarak saklanmazsa.
Gıdalar çok kızartılırsa.
Alerjik hastalıklar tedavi
edilmezse kronikleşebilir
»»Bahar aylarında ortaya çıkan bazı alerjik
hastalıkların tedavi edilmediği taktirde
kronikleşebilir.
Baharda havaların çok
değişken olması nedeniyle mikrobik bronşit,
nezle ve gribal enfeksiyonlarda artış yaşanır.
İlk bakışta bahar mevsiminde görülen bu tip
enfeksiyon hastalıkları
alerjik
hastalıklarla
benzerlik gösterebilir ve karıştırılabilir.
Enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçların
alerjik hastalıklardan çok farklıdır, bundan dolayı yanlış
tanı, bir yandan gereksiz antibiyotik ve ağır ilaçların kullanımına yol açarken bir yandan da şikayetlerin uzamasına
ve ağırlaşmasına neden olabilir. Uygun şekilde tedavi edilmeyen alerjik hastalıklar kronikleşebilir ve tedavisi daha
güç hale gelebilir. Özellikle bahar mevsiminde ortaya çıkan
inatçı öksürük, tekrarlayan hapşırıklar, burun akması veya
tıkanıklığı, göz sulanması gibi şikayetlerin alerjik nedenlere
bağlı olabileceği unutulmamalıdır.
Alerjik reaksiyonların genel olarak dört tip olarak görünür.
Günlük yaşantıda en sık karşılaştığımız ve bahar ayında
yaygın olarak görülen “tip 1” alerjik reaksiyonlardır. Bu
alerjik reaksiyonun meydana geldiği organa göre astım,
alerjik nezle, alerjik göz nezlesi, ürtiker gibi hastalıklar ortaya çıkar. Bazı alerjenler yıl boyu mevcuttur ve neden olduğu alerjilerde yılın herhangi bir zamanında ortaya çıkabilir.
Bunlara örnek olarak ev akarları, ev hayvanları, gıda alerjileri verilebilir. Bazı alerjenler ise belli mevsimlerde ortaya
çıkarak hastalıklara neden olur. Bahar aylarında ortaya çıkan çeşitli ağaçların, çimen ve otların polenleri mevsimsel
alerji nedenlerine iyi bir örnektir.
Şifa Kaynağı Kekik
»»Kekik, kanserden diyabete birçok
hastalığın şifa kaynağı
Türkiye’de yoğun olarak yetişen kekik çeşitlerinin, antioksidan, antikanserojen, antidiyabetik ve antikolestremik
özelliği var. Kekik üretimi açısından dünyada önemli bir konumda bulunan Türkiye’de, Origanum, Thymus, Thy-mbra,
Saturaje, Sideritis ve Salvia cinsi kekiklerin yoğun olarak yetiştiriliyor, bu kekik çeşitlerinin sağlığa çok faydaları bulunmaktadır.
Yapılan araştırmalarda kekiğin mikrop öldürücü olduğu
tespit edilmiştir. Kekik, içerdiği maddelerle hücrelerden
salgılanan serbest radikalleri bağlayarak sağlık açısından
birçok fayda oluşturmaktadır.
Kekik, içeriğindeki maddelerle vücutta hücre koruma sistemlerini geliştirmesiyle antioksidan, kanser oluşumunu
engellemesiyle antikanserojen, diyabet hastalığını engellemesiyle antidiyabetik ve vücuttaki kolesterol oranını ayarlamasıyla antikolestremik özellikler taşımaktadır. Bu özellikleri ile kekik, yaşlılığı geciktirmekte, tümör oluşumunu
engellemekte, şeker hastalığına iyi gelmekte ve gıdaların
bozulmasını doğal yollarla engellemektedir.
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
̇
̇ Nisan 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
ETKİNLİKLER
NİSAN 2012
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
3 Mayıs - 6 Mayıs 2012
Bursa Karacabey Tarım ve Hayvancılık Fuarı
Traktör, Tarım ve Hayvancılık Ekipmanları
Traktör, Tarım ve Hayvancılık Ekipmanları
İhtisas Fuarı.
Renkli Fuarcılık
21
MAYIS AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Yazlık ekim yapılacak tarlalarda sürüm,
ikileme, üçlemeler ve gübreleme yapılır.
Kaymak kırma, çapa ve ot alma amacıyla tırmık ve kültüvatörle toprak işlemesi devam
eder. Çeltik tavaları hazırlanır. Yerfıstığında
boğaz doldurulur.
b) Pamuk, ayçiçeği, susam, fasulye, soya, çeltik ve bostan ekimi ile tütün fidelerinin dikimi yapılır.
c) Sulama, çapalama, hereğe bağlama, seyreltme ve diğer bakım işleri yapılır.
d) Özellikle bu ay zararlı ve hastalıklara karşı
dikkat edilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır.
e) Sıcak bölgelerde erkencil hububat çeşitleri
hasat edilir, harman hazırlığı yapılır. Yem bitkilerinin ve çayır otlarının biçilmeleri başlar.
MEYVECİLİK
7 Mayıs - 10 Mayıs 2012
AGRO LİBYA FOOD : 5. Uluslararası Gıda, Gıda
Paketleme ve Tarım Fuarı - Trablus
Tarım, Hayvancılık, Tarım Makineleri, Süt Endüstrisi, Ambalaj, Tohum, Peyzaj, Seracılık, Yumurta, Sulama Sistemleri.
Expo Fuarcılık
d) Görülebilecek her türlü hastalık ve zararlılara karşı mücadele edilir.
e) Can erik, kiraz, vişne, yenidünya, kayısı,
badem hasadına başlanır.
SEBZECİLİK
a) Bazı bölgelerde sıcak ve soğuk yastık işleri
devam eder.
b) Sebze ekilecek ve fide dikilecek topraklar
hazırlanır. Her çeşit sebze için gerekli gübreleme yapılır.
c) Her çeşit sebze tohumu ekimi ile fide dikimi tavalara yapılır.
d) Çapalama, sulama, hereklere alma ve uç
alma işleri devam eder.
e) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele
yapılır.
f) Ay boyunca her türlü sebze hasadı yapılarak ambalajlanır ve pazara sevk edilir.
BAĞCILIK
a) Bazı serin bölgelerde bağlarda toprak işlemesi ve gübreleme uygulaması yapılır.
b) Asma çubukları dikimi devam eder.
c) Serince bölgelerde budama, boğaz açma,
aşılama devam eder. Ilık bölgelerde uç alma
ve hereklere bağlama işleri yürütülür.
d) Mildiyö ve külllemeye karşı mücadele yapılır. Diğer zararlılarlada savaşılır.
HAYVANCILIK
17 Mayıs - 20 Mayıs 2012
a) Bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlemesi çapa ve sürüm şeklinde devam eder.
Toprak işlemesiyle birlikte gerekli gübreler
verilir.
b) Bazı soğuk bölgelerde fidan dikimi ay sonuna kadar devam eder. c) Bahçe ve fidanlıkta her türlü bakım, taçlandırma, budama,
uç alma, çap ve sulama işleri yapılır. Aşılama genel olarak kalem aşısı şeklinde devam
eder. Bazı bölgelerde sürgün göz aşısına başlanır. Geçen mevsimde yapılarak tutmayan
aşılar yenilenir. Sıcak bölgelerde ağaçlara
kireç badanası yapılır.
2. Van Tarım, Hayvancılık, Gıda ve Tarım Fuarı.
Tarımsal Üretim Geliştirme, Makine ve Yan Sanayi, Sulama Sistemleri, Seracılık, Hayvancılık,
Arıcılık, Organik Gıda, Gübre, Peyzaj.
Ajansasya Fuarcılık.
18 Mayıs - 20 Mayıs 2012
b) Bazı serin bölgelerde henüz meraların yetersizliğinden yem takviyesi olarak ahır besisi yapılır. Hayvanlarda kırkım yapılır.
c) Doğumlar kısmen azalmakla beraber bazı
bölgelerde devam eder.
d) Mera ıslahları yapılır. Ve dışarda otlatma
bütün bölgelerimizde devam eder.
e) Çeşitli hayvan hastalık ve zararlılarıyla
mücadele yapılır.
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde bakım temizlik ve kireçle
dezenfeksiyon yapılır. Kümeslere kuşların
girmemesi için pencerelerin kafeslenmesine
devam edilir.
b) Kuluçka işleri ay boyunca devam eder.
c) Tavuklara özellikle yeşil yem verilmelidir.
Bu konuda en iyisi yumurta verimini arttıran
yoncadır.
d) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı koruyucu
aşılar ve önleyici ilaçlar yapılmalıdır.
ARICILIK
a) Arıların kolay çalışmalarını temin için
kovanlarda bakım ve temizlik işleri devam
eder. Özellikle modern kovanların kullanılması bu işi sağlamada önemlidir.
b) Arı malzemeleri işler durumda bulundurulur. Oğul verme ay boyunca devam eder.
a) Ahır işleri ay boyunca devam eder.
Mevzuat
• SÜT ZİRVESİ 2012
Süt ve Süt Endüstrisi Konferansı 17-20 Mayıs 2012
Kaya İzmir Thermal Hotel & Convention İZMİR
2012 - Panel-Kongre
Hayvancılık, Süt Endüstrisi ve Ürünleri Hayvancılık ve Ekipmanları, Süt Endüstrisi
Ürünleri, Süt Endüstrisi Teknolojileri ve Tedarikçileri, Tohum, Yem Üretiminde Kullanılan
Tarım Alet ve Makineler, Hayvan Sağlığı, İhtisas
Fuarı.
Burdur Expolink Fuarcılık
23 Mayıs - 27 Mayıs 2012
Trakya Hayvancılık, Süt Ürünleri ve Tohum Fuarı - Kırklareli
Hayvancılık Ekipmanları Hayvancılık Ekipmanları, Süt Sağım Makineleri İhtisas Fuarı.
Renkli Fuarcılık
24 Mayıs - 26 Mayıs 2012
HALSER - Yaş Sebze Meyve Üretim Girdileri,
Paketleme Lojistik, Pazarlama Fuarı - İstanbul
Tohum, Fidan, Gıda Güvenliği, Paketleme, Etiket, Lojistik, Yatırım, Pazarlama, Mekanizasyon,
Soğuk Hava, Yaş Sebze Meyve.
MSK Fuarcılık
24 Mayıs - 27 Mayıs 2012
Doğu Anadolu Tarım Fuarı 2012 Erzurum Tarım
ve Hayvancılık Fuarı - Erzurum
Tarım, Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohumculuk, Tavukçuluk, Süt Endüstrisi,
Fidancılık İhtisas Fuarı
Atlas Uluslararası Fuarcılık
▶▶
“Kooperatifçiliğin Dünü Bugünü, Yarını” Tarih: 09 Mayıs 2012
İl: Bursa/Almira Otel
Organizayson: Bursa Köy-Koop Birliği
▶▶
35. Dünya Bağ ve Şarap Kongresi
Tarih: 18-22.Haziran.2012
İl: İzmir
▶▶
Tarla Günleri
“Tarımda Yenilikler ve Trendler”
Tarih: 7-10 Haziran 2012
İl: Tarım Meslek Lisesi Hürriyet / Bursa
▶▶
10. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi
Tarih: 05-07 Eylül 2012 İl: Selçuk Üni. Ziraat Fakültesi - Konya
▶▶
II. Yumuşak Çekirdekli Meyveler Sempozyumu
Tarih: 04-07. Eylül 2012
İl: Onsekiz Mart Üniversitesi - Çanakkale
KİTAP
Prof.Dr. Erhan REHBER
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı,
Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
▶▶26 Mart 2012 Tarihli ve
28248 Sayılı Resmî Gazete,
Okul Sütü Uygulama Tebliği
(No:2012/35)
▶▶31 Mart 2012 Tarihli ve
28250 Sayılı Resmî Gazete,
Ormancılık ve Su Şûrası
Yönetmeliği
▶▶6 Nisan 2012 Tarihli ve
28256 Sayılı Resmî Gazete,
Tarımsal Ürünlerde İhracat
İadesi Yardımlarına İlişkin
Para-Kredi ve Koordinasyon
Kurulu Tebliği (No: 2012/2)
▶▶7 Nisan 2012 Tarihli ve
28257 Sayılı Resmî Gazete,
Yeraltı Sularının Kirlenmeye
ve Bozulmaya Karşı Korunması
Hakkında Yönetmelik
▶▶8 Nisan 2012 Tarihli ve
28258 Sayılı Resmî Gazete, 2/1
Numaralı Ticari Amaçlı Su
Ürünleri Avcılığını Düzenleyen
Tebliğ (Tebliğ No: 2008/48)’de
Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ (No: 2012/27)
▶▶8 Nisan 2012 Tarihli ve
28258 Sayılı Resmî Gazete,
Türk Gıda Kodeksi Gıdalarda
Kullanılan Renklendiriciler ve
Tatlandırıcılar Dışındaki Katkı
Maddelerinin Saflık Kriterleri
Tebliği (No: 2012/33)
▶▶12 Nisan 2012 Tarihli ve
28262 Sayılı Resmî Gazete,
Türk Gıda Kodeksi Bitki Adı
ile Anılan Yağlar Tebliği (No:
2012/29)
▶▶12 Nisan 2012 Tarihli ve
28262 Sayılı Resmî Gazete,
Türk Gıda Kodeksi Belirli
Epoksi Türevlerinin Gıda
ile Temas Eden Madde ve
Malzemelerde Kullanımının
Kısıtlanması Hakkında Tebliğ
(No: 2012/32)
▶▶19 Nisan 2012 Tarihli ve
28269 Sayılı Resmî Gazete,
Türk Gıda Kodeksi Gıda
ile Temas Eden Seramik
Malzemeler Tebliği (No:
2012/30)
▶▶19 Nisan 2012 Tarihli ve
28269 Sayılı Resmî Gazete,
Türk Gıda Kodeksi Rejenere
Selüloz Filmlerden Üretilmiş,
Gıda ile Temas Eden Madde
ve Malzemeler Tebliği (No:
2012/31)
▶▶26 Nisan 2012 Tarihli ve
28275 Sayılı Resmî Gazete,
6292 Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi
ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun
22
̇
̇
Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
SPOR - TARIM BULMACA
Zayıflamak için Spor mu? Diyet mi?
Adnan YAHŞİ
Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü
[email protected]
Görünüşümüz hakkında söylenmiş olumsuz bir
görüş varsa,belli etmesek de için için bizi rahatsız eder. Saçların ne kadar beyazlamış… Ne
kadar kilo almışsın... gibi yorumlar yalan söylemeyen aynalar karşısında daha fazla zaman
geçirmemize neden olur. Ancak ayna karşısında geçirilen zamanın kimseye faydası yoktur.
Saçlara düşen aklara geçici çözümler bulunur.
Ama kilo gibi dünyayı ilgilendiren bir sorununuz varsa, çaresi spor veya diyettir. Ya da her
ikisinin birlikte yapılmasıdır.
Peki doğru olan nedir?
Doğrusu, ikisinin birlikte yapılmasıdır. Ancak
kilo sorununuz aşırı ise öncelikle diyet yapmanız gerekmektedir. Belli bir kiloya ulaşılınca
diyetin sporla desteklenmesi doğru olacaktır.
İşte tam burada akla şöyle bir soru gelmelidir:
Kilom aşırı mı, değil mi? Kısaca şişmanmıyım diye kendinize sormalısınız...
Şişman olup olmadığınızın ölçülmesinde günümüzde en geçerli olan ölçüm şekli “BEDEN
KİTLE İNDEKSİ” dir. Beden Kitle İndeksi ya
da kısaca BKİ, vücut ağırlığınızın (kg), boy
uzunluğunuzun metre cinsinden karesine bölünmesiyle hesaplanır.
Bir örnek vermemiz gerekirse: Kilosu 73 kilo
ve boyuda 1.73 mt. olan bir kişi için BKİ hesaplayalım, 73 kiloyu 1.73 m’nin karesi olan 2.99
sayısına böldüğümüzde ortaya çıkan sayı 24.4
rakamıdır. Şimdi bu rakamın ne ifade ettiğini
anlamak için tablomuza bakalım:
» Birbirini uzun zaman görmeyen iki tanıdık insanın karşı karşıya geldiklerindeki konuşmanın içinde,
genellikle görünüşleri hakkındaki yorumları olmazsa olmazlardandır.
BKİ TABLOSU
Yaş
BKİ
19-24 20.0-24.9
19-24
19-24
19-24
19-24
19-24
Sınıflandırma
Erkek-kadın altüst sınır normal
25.0-29.9
Hafif şişman
30.0-34.9
Şişman
35.0-44.9
Sağlık açısından
önemli
45.0-49.9
Aşırı şişman
50.0 ve üstü Süper şişman
Ancak uzmanlara göre bu tablo19-24 yaş aralığı için normal kabul edilebilir.Yaş ilerledikçe
BKİ’de artış olabileceği vurgulanarak artan
yaşlara göre de uygun tablonun şu şekilde olması gerektiği belirtilmektedir:
Yaş
19-24
25-34
35-44
45-54
55-65
65+
1
2
3
4
5
6
7
• Yiyecekleri çiğneyin.Acele etmeyin tadını çıkarın.
BKİ
19-24
20-25
21-26
22-27
23-28
24-29
Bu tablo için de bir örnek verelim,diyelim ki
50 yaşındasınız.Boyunuz 1.70 ve kilonuz da 75
kg. 75 sayısını 1.70 sayısının karesine böldüğümüzde ortaya çıkan rakam 25.9 dur. Tabloya
baktığımızda yaşımızla ilgili kısımdaki değerler 22-27 dir.25.9 sayısı da bu değerler içinde
kalan bir rakam olduğu için normal kabul edilebilir.
e diyelim ki ŞİŞMANSINIZ… Şunu unutV
mayın, eğer fizyolojik bir rahatsızlığınız yoksa,
şişman ya da zayıf olmanızın nedeni aldığınız
enerji ile harcadığınız enerji arasındaki dengesizlikten kaynaklanmaktadır. Yapmanız ge-
TARIM BULMACA
reken öncelikle sıkı bir diyettir. Çünkü aşırı
kiloda spor yapmaya çalışmak başka sağlık sorunlarını da ortaya çıkarabilir. Diyetle zayıflamaya başlayıp bir miktar kilo verdikten sonra
spor yapmaya başlamanız,vücudunuzu da şaşırtacak ve daha hızlı kilo vermeye başladığınızı görecekseniz. Dikkat etmeniz gereken, aşırı
kilolu iseniz yapacağınız spor,yürüyüş gibi hafif sporlar olmalıdır.Spora yer vermeden yaptığınız diyette bu seferde vücudunuzun belli yerlerindeki sarkmalar sizi rahatsız edecektir.Bu
sarkmaları önlemenin en kolay ve en iyi yolu
düzenli spor yapmaktır. Tabi ki her zaman üstüne basa basa söylediğimiz gibi tüm bunların
uzman kişilerin denetiminde yapılması daha
sağlıklı ve doğru olacaktır.
• Yediğinize odaklanın. Yemek sırasında TV,
sohbet,gazete okuma ne yediğinizi unutturur.
• Her gün tartıya çıkıpta moralinizi bozmayın.
Haftada bir kere sabah aç karnına yeterli.
• Uyku saatlerinize düzen getirin.
• Kafein ve gaz içeren içeceklerle vedalaşma
vakti çoktan geldi.
• Aç kalmayın. Sık ama hafif atıştırmalar metabolizmayı devamlı çalıştırır.
Sağlıklı bir yaşama merhaba demek isteyenler için de bazı basit önerilerimiz var
• Asansörü hep kullanmak zorundamısınız?
Arada sırada merdiveni de kullanın.
• Un-tuz-şeker..Bu üçlüden uzak durmaya çalışın
nutmayın, kilo vermek kimse için kolay
U
bir süreç değildir. Ancak hedefinize odaklandığınızda ve sabırlı da olduğunuzda ard arda giden kilolar sizi daha sağlıklı bir yaşam yoluna
taşıyacaktır. Bu yolda sizi yolunuzdan döndürmek isteyen hiçbir yiyeceğe ve içeceğe kanmayın. Emin olun zafer sizin olacaktır.
• Su, hayatınızın her anında olsun. Günde en
az 2 litre.
Spor dolu günler sizinle olsun…
• Öncelikle hedefinizde kararlı olun.
• Vücudunuzu şaşırtın,alışık olmadığı çalışmalar yaptırın.Mesela uzaktan kumandayı kullanmamak gibi.
Y. İzzettin BAŞER
8
9
10
11
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
YOKSUL ÇİFTÇİ
İskoçya’da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming di adı.
Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen
sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa
batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor. Çocukcağız
bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardı ve acılı bir ölümden kurtardı.
Ertesi gün Flemingin evinin önüne gelen gösterişli arabadan
şık giyimli bir zengin indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası
olarak tanıttı kendini.
12
Soldan Sağa
1- Toprağın suyunu çekerek yerin bataklık duruma gelmesini önleyen bir
ağaç, sıtma ağacı 2- Belirli bir ses dizisinin belirli bir ölçü içinde düzenlenmesi... Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti 3- Bir geminin kullanılan
bölümünün ton birimi cinsinden karşılığı... Ölen insanın vücudu, ceset
4- Yabani hayvan yakalama... Bir element... Üç beyazdan biri 5- Bir soru
sözü... Küçük törpü... Gün doğumu 6- Üst karşıtı... Bir çeşit saç ekmeği,
böreği 7- Bir meyve... Güzel koku 8- Türkiye’nin plaka kodu... Beygir, katır,
eşek gibi hayvanların damağında, ön dişlerinin arkasında meydana gelen
şişkinlik...Yemin 9- Eti için avlanan, boz renkli bir kuş... En kısa zaman
10- Sebze fideleri, üzüm çubuğu ekmek için hazırlanan yer, çukur... Çayı ile
ünlü ilimiz 11- Eski Mısır da güneş tanrısı... Ayrı tutulmuş... Bir cetvel 12Meyve yaprağında yumurtacıkların bağlı olduğu bölüm... Tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması işi.
Yukarıdan Aşağıya
1- Titkinin topraktan beslenmesini kolaylaştıran bitki, fosil v.b ürün 2- Sünnet olan çocuğu tutan kimse... Bir işi yerine getirmek için verilen söz 3- Ankara Ticaret Odası... Trafiği yoğun olan ana yol 4- Alt alta yazılmış şeylerin
bütünü, dizelge... Bir opera yapıtında ya da oratoryoda ezgi 5- Ayrıcalık...
Felç 6- Konaklama yeri... İlave 7- Balkan’ların en büyük nehri... Bin kilo...
Eski dilde yol 8- Tümör... Biriçte sanzatü... Bir görevi yerine getirme 9- İngilizcede güneş... Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu... Çok karşıtı
10- Sert, değerli bir mobilya ağacı... Adet 11- İçinden sarkan tokmağının
kenarlara vurmasıyla ses çıkaran madenden araç, kampana... Kılıç kabı...
Uzaklık belirten bir ünlem 12- Duvar içinde bırakılan oyuk... Kar kalkmasından hemen sonra çıkan çiğdeme benzer, beyaz bir çiçek, akçabardak.
- Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum.
Dedi. Yoksul ve onurlu Fleming ;
- Kabul edemem! diyerek ödülü geri çevirdi. Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü.
- Bu senin oğlun mu? diye sordu zengin adam. Çiftçi gururla
-Evet! dedi. Zengin adam devam etti;
- Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver, iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa
ilerde gurur duyacağın bir kişi olur.
Biz Ne Yapalım?
Timur, sabah kalkmış, saçı sakalı uzamış,
hemen berberini çağırmış, berberi ayna ustura ve diğer malzemeleriyle koşarak gelmiş.
Aynayı Timur’un karşısına koymuş. Timur
aynada kendini görünce,
- Aman yarabbi! ben ne kadar çirkin bir adamım, sırf ben imparatorum diye insanlar
bana hürmet ediyor, allah beni niye bu kadar
çirkin yarattı. Diye bağırmaya, debelenmeye
başlamış.
Yanında bulunan vezir ve hizmetkarları Timuru teskin etmeye başlamışlar.
- Aslında güzel olan sizsiniz, çirkin olan bizleriz. Diye bir sürü dil dökmüşler.
Bunun üzerine Timur, susmuş, traşının bitmesini beklemiş.
Bu esnada gözü yanlarında bulunan Nasrettin Hoca’ya takılmış. Hoca üstünü başını
yırtıp, yerlerde debeleniyormuş, durmadan
sızlanıyormuş.
Timur kendi derdini unutup Hocaya sormuş.
- Hoca, ben sustum sana ne oluyor? demiş.
Hoca da;
- Siz iki dakika yüzünüzü gördünüz, bir saat
bağırdınız. Peki biz ne yapalım, demiş.
Bu konuşmalar sonunda Flemingin oğlu zengin adamın desteğinde eğitim gördü. Aradan yıllar geçti. Çiftçi Flemingin oğlu
Londradaki St. Marys Hospital Tıp Fakültesi den mezun oldu
ve tüm dünyaya adını penisilini bulan Sir Alexander Fleming
olarak duyurdu.
Bir süre sonra aristokratın oğlu zatürreeye yakalandı. Onu ne
mi kurtardı? Penisilin!
Zengin adamın adı: Lord Randolp Churchill di...
Oğlunun adi ise: Sir Winston Churchill.

Benzer belgeler