Mart 2016 - Petinfo Dergi

Transkript

Mart 2016 - Petinfo Dergi
petinfo
Veteriner Hekimlikte
holistik yaklaşımlar
homöopati
www.petinfodergi.com
85
MART
2016
PET SAĞLIĞI
DERGİSİ
26. Türkiye’de
olmayan bir ürün
segmenti yarattık
32. Manyetik
Rezonans
Görüntüleme
40. Petcode Hayvan
Hastanesi’nde
tedavi yöntemleri
BU DERGİ ÇEVRE DOSTU KAĞITTAN ÜRETİLMİŞTİR.
içindekiler & editör
Yirmiiki
Dr. Bayer, hayvanların insanlar
üzerinde önemli terapötik etkiler
yarattığını mercek altına koydu.
36
otuzaltı
Veteriner hekimler tarafından
iyi bilinen, kurumsal pet mama
pazarında köklü bir yere sahip,
Vet Life ve N&D markalarının
distribütörlüğünü yürüten Farmina
Türkiye’yi ziyaret ettik.
Veteriner Hekim
ENİKÖ KİRALY AVCI
Yazı İşleri Sorumlusu
KIRK
Petcode Hayvan Hastanesi, PRP
uygulamalarını, tedavi yöntemleri
arasında kullanmaya başladı.
YİRMİDÖRT
Babesiosis hastalığının tanı ve
tedavisindeki en son gelişmeler
MVM teknoloji köşesinde!
26
kırkDÖRT
Veteriner Hekim Mehmet Dökmeci,
Yeniçağ Ecza Deposu ve geniş ürün
gamları hakkında bahsetti.
YİRMİaltı
Boehringer Ingelheim Hayvan
Sağlığı merkez ofisinde ekibimizi
Ürün Müdürü Veteriner Hekim
M. Uyanış Öcal ağırladı.
48
KIRKSEKİZ
Active Veteriner Sağlık Merkezi’nden
hayvanlara ve insanlara saygıyı
son derece önemseyen Dr. Gülay
Ertürk’e söz verelim.
OTUZ
Yeniçağ Ecza Deposu ve Kuzey
Pet, meslektaşlarımız ile keyifli bir
lansman gecesinde bir araya geldi.
32
elliİKİ
Kısırlaştırılmış kediler ile ilgili
veteriner hekimlere çok iş düşmekte.
Profesyonel mamaların bu konuda
da yanımızda olması ne mutlu bize!
otuzİKİ
Prof. Dr. Kürşat Özer’in kaleminden
MR görüntüleme yönteminin
teorisi ve Zeytinburnu Veteriner
Kliniği’nin başarı hikayesi.
altmışALTI
Bir evcil hayvanın yaralanmasıyla
sonuçlanan durumlarında bir
özür hemen her ilişkiyi tamir
etme yeteneğine sahiptir.
Alternatifleri
arayalım
Veteriner tıp sürekli gelişiyor ve uzun
yıllar boyunca, evcil hayvanların sağlıklı bir
şekilde bizlerle yaşaması için yeni yöntem
ve buluşlar ortaya çıkıyor. Teknolojinin bu
denli hızla gelişmesi konusunda hepimiz
hemfikiriz; ancak geleneklerimizde
geçmişten beri önemli bir yere sahip olan
alternatif tıbbı tamamen rafa kaldırmak
doğru mu? Sağlık otoriteleri, son zamanlarda
beşeri alanda bu konudaki çalışmalarını
oldukça artırdı ve 6197 sayılı Eczacılık
Yasası’nda yapılan yeni düzenlenmeler
kapsamında eczanelerde satılabilecek
ürünler arasına homöopatik ürünler de
eklendi. Böylece Türkiye’de homöopatik ilaç
ithalatının da önü açılmış oldu.
Hem beşeri tıpta hem de veteriner
hekimlikte, ülkemizde aldığımız eğitim ve
uyguladığımız tedavi sistemlerinden oldukça
farklı olan bu alana duyulan ilginin artması
oldukça heyecan verici. Bununla birlikte,
hepimizin bildiği üzere mart ayı dünyanın
birçok yerinde yılın ilk günü olarak kabul
görür ve Bahar Bayramı olarak da bilinir.
Ayrıca, kış mevsiminden ilkbahara geçiş
dönemi olduğu için hem insanların hem de
hayvanların hastalıklara yakalanma oranları
yüksektir. Yani, doğanın kendisini yenilediği
bu muhteşem ayda, aslında eskiden beri
geleneklerimizde yeri olan homöopati ile
tekrar tanışma ve bilgilerimizi yenileme vakti.
Keyifli okumalar!
petinfo MART Sayı: 85 Pet Sağlığı Dergisi, ayda bir yayımlanır. YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop GENEL
KOORDİNATÖR Barış Kolgu [email protected] YAZI İŞLERİ SORUMLUSU Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı [email protected] EDİTÖRLER Veteriner Hekim Gizem
Kutun [email protected], Veteriner Hekim Gökçem Türkan [email protected] KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Kürşat Özer, Dr. Ateş Barut, Dr. Gülay Ertürk,
Dr. Gürbüz Ertürk, ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected] DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün,
Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, Prof. Dr. Tamer Dodurka, Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin, Dr. Banu Dokuzeylül BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar
Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202/A Bağcılar/İstanbul Sertifika No: 12002 ADRES Yayıncılar Sokak 10/4 34414 Seyrantepe - İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 324 50 59 REKLAM
REZERVASYON Yudum Barutçu [email protected] ABONE Banu Sayınç [email protected] www.matmedya.com Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır.
04-05 PETİNFO
Veteriner
hekim gözüyle
Veteriner
Hekim Mehmet
Akif Ersoy
kitabı
Veteriner
Gastroenteroloji Çalıştayı
Afyon’da
Veteriner Gastroenteroloji
Derneği ile Afyon Kocatepe
Üniversitesi işbirliğinde organize
edilen “Veteriner Gastroenteroloji
Çalıştayı”, 16-17 Nisan 2016 tarihleri
arasında Afyonkarahisar’da
gerçekleştirilecek. Vegader
Yönetim Kurulu Başkanı Doç.
Dr.Turan Civelek, ‘’Mevcut bilimsel
etkinlikler içerisinde konsepti ve
içeriği ilgi çekici ve bundan sonrada
takip edileceğini düşündüğümüz
çalıştaya Veteriner hekimlerin ve
öğrencilerin katılımları bizleri son
derece mutlu edecektir.’’ Çalıştay;
iç hastalıkları, cerrahi, patoloji,
farmakoloji, hayvan besleme
gibi bilim dallarında açısından
gastroenteroloji alanında dikkat
çeken konular, alanında öncü ve
mesleki katkılarıyla kabul görmüş
değerli hocalar ve Veteriner Hekim
meslektaşlarımız tarafından
yapılacak interaktif sunumlarla
katılımcılarla paylaşılacaktır. Detaylı
bilgi ve kayıt için: vegader.org
sayfasını ziyaret ediniz.
Veteriner hekim gözüyle Veteriner
Hekim Mehmet Akif Ersoy kitabı,
Türk Veteriner Hekimler Birliği’nin
sitesinde duyuruldu. 2011 yılında Prof.
Dr. Ferruh Dinçer Hocamız tarafından
hazırlanan ve TVHB tarafından basımı
gerçekleştirilen “Veteriner Hekim
Gözüyle Veteriner Hekim Mehmet
Akif Ersoy Kitabı” digital forma
dönüştürülerek hekimlerin huzuruna
sunulmuştur. Böylesi önemli bir eseri
veteriner hekim camiasına sunan
Hakan Boyar’a mesleki katkılarından
dolayı teşekkürü bir borç biliriz.
Köpeklerin
yaşam
süresi azaldı
TÜİK verilerine
göre, mama
ithalinde artış
yaşanıyor
Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) verilerine göre, kedi ve
köpek maması ithalatı 2011 yılında
34 milyon 913 bin 660 dolarken,
bu rakam geçen yıla göre 5 milyon
dolara yakın artış gösterdi. Buna
göre, “kedi, köpek mama; süt
ürün”, “kedi, köpek maması; şeker
içermeyip sadece süt ürünlerini
içerenler” ve “kedi köpek maması;
diğer” başlıklarında gerçekleşen
ithalatın tutarı 2015’te 40 milyon
918 bin 918 doları buldu. En çok
ithalat Fransa, Hollanda, Almanya
ve İtalya’dan yapılırken, sadece
Fransa’dan 12 milyon 646 bin 856
dolarlık kedi köpek maması ithal
edildi. Öte yandan Türkiye geçen yıl
başta ABD olmak üzere İsrail, Angola,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve
Irak’ın aralarında bulunduğu bazı
ülkelere kedi ve köpek maması
ihracatı yaptı. Geçen yıl söz konusu
ürünlere yönelik ihracat tutarı 4
milyon 343 bin 786 dolar olarak
gerçekleşirken, bunun 1 milyon 245
bin 992 dolarını ABD’ye yönelik
ihracat oluşturdu. (Kaynak: AA)
British Cennel Club,
2004 ve 2014 verilerini
karşılaştırdı ve saf ırk
köpeklerin yaşam süresinin
10 sene içinde % 11 azadığı
sonucuna vardı. Bu süre 11,3
iken, 2014’te 10 seneye düştü.
Bazı ırklarda ise radikal
değişiklikler ile karşılaşıldı:
Bullterier, 10 seneden 7
seneye; Doberman 10.5
seneden 8 seneye; Dalmaçya
12.5 seneden 11 seneye,
Cavalier 11.5 seneden 10
seneye; Labrador ise 12
seneden 11 seneye düştü.
İyi haber ise, Alman
Dogo’nun yaşam süresinin
6.5 seneden 7 seneye
yükselmesi. Yine Kennel
Club’in istatistiklerine göre
saf ırk köpeklerin %40’ının
en az bir tane sağlık sorunu
var. 2004’te köpeklerin
%17,8’i ileri yaştan dolayı
yaşamlarını yitirirken, bu
oran 2014’e % 13,8’e düştü.
Hasta
sahiplerinin
doğal ürünlere
ilgisi artıyor
JAHVMA dergisinde yayımlanan
bir yazısıya göre, köpek sahiplerinin
%54’ü, kedi sahiplerinin ise %66’sı,
kenevir içeren ürünlerin tedavide
pozitif etki yarattığına inanıyor.
İnternet üzerinden yapılan anket
çalışmasında, 632 katılımcıdan
457’si köpekleri, 104’ü ise kedileri
için kenevir içeren ürün kullanmış
ya da hala kullanmakta. Ağrı
kesicilere ek olarak kenevir
içeren ürünler kullanılan köpek
sahiplerinin %51’i, kedi sahiplerinin
ise %44’ü hayvanlarında orta ya
da yüksek derecede rahatlama
gözlemledi. Kedi sahiplerinin
%56’sı bu ürünlerin antiinflamatuar
olarak da işe yaradığını dile getirdi.
274 katılımcının %62’si, kenevir
kullandığı konusunda hekimlerinden
pozitif tepki alırken, %8 negatif
tepki ile karşılaştı. 192 katılımcı
veteriner hekimine kullandığı ürün
hakkında bahsetmedi, geri kalan 47
katılımcı ise kenevir içeren ürünler
kullandığından beri hiç veteriner
hekime gitmedi.
İVHO’dan
doğa için
hekimlere
çağrı
“Canlıların yaşam alanları
özellikle yabani hayvanların
yaşam alanları giderek
daralmaktadır. Ekosistemin
değişmesi ileride insanlar
dahil tüm canlılar için önü
alınamaz olumsuz sonuçlara
neden olacaktır. Bu gidişe
dur deme çabasına katılmak
için bir sosyal sorumluluk
projesi başlatıyoruz.
Projede Keşan!da seçilen
bir alana İVHO HATIRA
ORMANI oluşturulacaktır.
Projede sizlerin de
katkılarıyla Her Veteriner
Hekimin Bir Dikili Ağacı
Olacak sloganıyla yola
çıkılacak projenin
sürdürülebilir olması için
çalışmalar sürekli hale
getirilecektir. Projemiz
30 Nisan Dünya Veteriner
Hekimler Gününde
başlayacaktır. ” İVHO
Yönetim Kurulu Başkanı
Murat Arslan.
Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri
Derneği (VİSAD) Yönetim Kurulu
Başkanı Burçak Zorlu
VİSAD’tan
sektörün
geleceği için
önemli adımlar
MicroNEU ile canlı
hayvanların denek
olarak kullanımına son
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nden Dr. Ülvan
Özad’ın tasarladığı, ‘Yeni Bir Dinamik Mikrocerrahi
Modeli’ olan MicroNEU, mikrocerrahide canlı hayvanların
denek olarak kullanımına son veriyor. MicroNEU,
hayvanseverlerin büyük tepkisini toplayan bu konuya
mikrocerrahi alanında çözüm getirmeyi de amaçlıyor.
Mikrocerrahi eğitiminde canlı denek hayvanı kullanımı
gerekliliğini ortadan kaldıran cihaz, aynı zamanda
sentetik mikrocerrahi eğitim modellerinin fiyatını
ortalama olarak 50 kat düşürerek eğitim masraflarını
ciddi oranda azaltıyor. Sinir ve damar onarımını
amaçlayan mikrocerrahiyi daha ekonomik hale getiriyor.
12-13 PETİNFO
MicroNEU, Dubai’de
düzenlenen Uluslararası
Sağlık ve Biyolojik
Araştırma Konferansı’nda
ilk kez tanıtıldı.
Türkiye hayvan sağlığı
sektörünün daha iyi tanıtılmasını
sağlamak, ülke hayvancılığına
yenilikçi ve kaliteli veteriner sağlık
ürünlerinin sunulmasında esas olan
bilimsel temellere ve uluslararası
standartlara dayanan mevzuatın
oluşturulmasına ve uygulama
kapasitesinin artırılmasına önemli
destekler veren Veteriner Sağlık
Ürünleri Sanayicileri Derneği (VİSAD)
tarafından, 22-25 Mart 2016 tarihleri
arasında Antalya’ da gerçekleştirilecek
olan Bakanlık-VİSAD-Sektör
Değerlendirme Toplantısı, sektörün
geleceği için önemli adımlar
atmayı hedeflemektedir. Bakanlığı
ve sektörümüzü aynı çatı altında
birleştirmeyi hedefleyen bu önemli
toplantı hakkında VİSAD Yönetim
Kurulu Başkanı Burçak Zorlu
dergimize düşüncelerini paylaştı;
“Geleneksel olan bu toplantının,
geçen yıl ve daha önceki senelerdeki
başarısını bu sene de devam ettirmek
istiyoruz. Bu toplantıyı, tarafların
rahatlıkla tartıştığı, değerlendirmelerin
yapıldığı ve sektörün menfaatleri
etrafında ileri vadelerde neleri
yapabileceğimizi planladığımız, bir
platform olarak görüyoruz.”
I986
5
5I
60
Homöopati,
popülerliği
hızla artan
bir bilimdir ve
Avrupa Birliği
tarafından
önerilen
önemli
yöntemlerden
biridir.
İlk Veteriner Homöopati Derneği açıldı
yüzde
Dünyada homöopati
çalışanların oranı
hastaların yarısı
homöopatik tedavi
de görmekte
Türkiye’deki
mevcut
dernek sayısı
400 ONIKI
Dünyadaki homöopati
okulların ortalama sayısı
Avrupa’da, sadece homöopati
uygulanan tıp doktorların oranı
45bIN 20I0
AVRUPA’DA homöopat uzman dr sayısı
14-15 PETİNFO
ankara’da ilk Türk veteriner
Homöopati derneği’nin kurulma tarihi
kedi & köpek
İNTERHAS HAYVAN
SAĞLIĞI ŞAP
PANELİNDEYDİ
İnterhas, Veteriner
At Bilimleri Öğrenci
Bilgilendirme
Semineri’nin
ana sponsoruydu
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Atlı Spor Topluluğu
(AVAST) tarafından düzenlenen 2. Veteriner At Bilimleri
Öğrenci Bilgilendirme Semineri Ankara Üniversitesi
Veteriner Fakültesi’nde gerçekleştirildi.
A
t Hekimliği
alanında uzman
akademisyenlerin
konuşmacı olarak
yer aldığı, 24-27 Şubat 2016
tarihleri arasında Ankara
Üniversitesi Veteriner
Fakültesi’nde gerçekleştirilen
2. Veteriner At Bilimleri
Öğrenci Bilgilendirme
Semineri’ne ana sponsor
olarak katkı da bulunan
16-17 PETİNFO
İnterhas Hayvan Sağlığı, her
zaman olduğu gibi bilimin
ve bilginin yanındaki yerini
aldı. Teorik sunumlar ve
workshop eğitimleri ile
katılımcıların yoğun ilgi
gösterdiği seminerin ikinci
günü İnterhas Hayvan Sağlığı
Pazarlama Müdürü Gürcan
Öner, hepsi GMP’li İnterhas
Hayvan Sağlığı ürünlerini
tanıtan bir sunum yaptı.
Theranekron D6’nın uygulama
öncesine ve uygulama
sonrasına ait vaka fotoğrafları
sunumda çok büyük ilgi çekti
ve mucizevi ilaç Theranekron
D6, soru cevap bölümünde
en çok konuşulan ürün oldu.
Seminer sonunda Dekan
Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Çelik,
seminere ana sponsor olarak
katkı sağlayan İnterhas Hayvan
Sağlığı’na plaket takdim etti. 
Avast öğrenci seminerinin düzenlendiği Prof. Dr. Satı Baran
Seminer Salonu’nda ilk günün
öğleden sonraki bölümünde, şap
paneli düzenlendi. İki bilimsel
toplantının aynı gün yapılıyor olmasından dolayı panele katılım
oldukça yüksek oldu ve katılımcıların bir bölümü paneli ayakta
dinlediler. Veteriner Hekimler
Derneği’nin düzenlediği panelin
moderatörlüğünü Prof. Dr. Tamer
Dodurka yaptı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden Prof.
Dr. Yılmaz Akça, Prof. Dr. Cengiz
Yalçın, Şap Enstitüsü’nden Doç.
Dr. Veli Gülyaz, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği’nden
Veteriner Hekim Saadet Ocaklı
ve Hacettepe Tıp Fakültesi Halk
Sağlığı’ndan Prof. Dr. Çağatay
Güler, Şap Paneli’nin konuşmacılarıydılar. Panelde şap hastalığı
hakkında verilen teknik bilgilerin
yanı sıra, şap hastalığının ekonomik boyutu, ulusal ve uluslararası ticarete etkisi, hastalığın
halk sağlığına etkisi ve aşılama
konuları ele alındı. İnterhas standını ziyaret eden katılımcılara
Theranekron D6’nın şap hastalığındaki etkisi anlatıldı. Bir doz
Theranekron D6 uygulanan şaplı
hayvanın ağzındaki veziküllerin,
ertesi gün bakıldığında yok olup
kaybolması ve hayvanın kısa
zamanda yiyip içmeye başlaması büyük ilgi çekti.
Deneyimli, dinamik,
genç ve sektöre
hizmet vermekten
büyük onur duyan
kadromuz
Hasvet Medikal, yeni yılı
yeni ofisinde karşıladı
Hasvet Medikal, Safir Cerrahi El Aletleri, Medyavet ve
E-vet Yazılım ofisleri artık en iyisi için sektöre hizmet
vermeye 1.200 m2’lik alanda devam ediyor.
S
ektöre kazandırdığı
yeni projeler, yeni
ürünler ve birçok
organizasyon ile
2015 yılını başarılı
bir şekilde kapatan Hasvet,
yeni ofisine taşınmasının
ardından 2016 yılı hedefleri
için saha ekibinin de katıldığı
organizasyonla Antalya’da
bir araya geldi. Her yıl olduğu
gibi bu yıl da Hasvet’in temel
hedefi müşteri memnuniyeti
odaklı çalışmak. Bununla
beraber veteriner hekimliği
uygulamalarını yüksek
kalite ve son teknolojiyle
18-19 PETİNFO
buluşturmak, bilgiye kolay
ulaşım hizmetlerini daimi
olarak sunmak. Organizasyon
sonunda Hasvet Medikal Genel
Koordinatörü Veteriner Hekim
Hidayet Şimşek tarafından
emekleri ve özverili çalışmaları
için İstanbul bölgesinde
çalışan Ali Özer Kalender,
Murat Güç; İzmir bölgesinde
çalışan Gökhan Yakış; Ankara
bölgesinde çalışan İbrahim
Duman; Türkiye geneli
çalışan Mehmet Koçak’a
teşekkür plaketleri verildi.
Toplantıların ardından tüm
kadro senenin yorgunluğunu
Sherwood Breezes Resort Otel’de
düzenlediği gala yemeğinde attı. E-vet Yazılım 2. şubesini Hasvet
Medikal Merkez Ofis’te kurdu
E-vet Yazılım Akdeniz
Üniversitesi Teknokent Binası
ile beraber ikinci ofisini
Hasvet Medikal Merkez
Ofisi’nde açtı. Günden güne
kendini geliştirerek büyüyen
yazılım ekibi Datavet gibi yeni
projelerine burada da hız veriyor.
7 kişilik güçlü teknik servis ekibi
Hasvet Medikal’in İstanbul,
Ankara, KKTC ve merkez
ofisinde konusunda uzman
yedi kişilik teknik servis ekibi
bulunmaktadır. Yeni yerleşimle
beraber daha da büyüyen
alanları sayesinde birçok cihazı
aynı anda test ve tamir etmeye
yarayan sistemler kurulmuştur.
Tebeşirli kara tahtalar
Medyavet Ofis ve toplantı
salonunda kullanılan kara
tahtalar ve tebeşirler ise
firmanın öğrenme heyecanını
diri tutuyor. Bu kara tahtalar,
herkesin ne kadar profesyonel
olursa olsun bir öğrenci
olduğunu simgeliyor. 
Ailemize katılanLARIN
bıraktığı izler
Plazada cerrahi
el aleti üretimi
11’i veteriner hekim olan 54 kişilik
kadromuz, duvara bıraktığı renkli
el izleriyle hem firmanın hem de
sektörün rengini oluşturuyor. El izi
yaparken ortaya çıkan görüntüler de eğlenceli anlar oluşturuyor.
Yeni ofisin farklı bir konsepti de bir
plazanın 3. katında atölye kurabilmekti. Bugüne kadar şehirden uzak çalışılmaya alışılagelmiş alet üretimi Hasvet
Medikal’in yeni ofisinde modern ve
teknolojik yöntemler ile yapılıyor. dr. bayer
Daha
iyi bir
yaşam
için
Dr. Bayer, her
sayımızda pet
hayvanlarımızı nasıl
koruyabileceğimize
dair faydalı ipuçlar
paylaştı. Peki
hayvanların da
insanlar üzerinde
önemli terapötik
etkiler yarattığını
biliyor musunuz?
YazI: Vet. Hekim Dr. Gürbüz Ertürk
22-23 PETİNFO
E
vcil dostlarımız
hepimizin beden
ve ruh sağlığına
olumlu etki ederler.
Özellikle köpekler
davranış ve duygularımızı
yansıtırlar. Konuştuğumuz her
şeyi anlarlar, beden dilimizden
ruh halimizi algılarlar. Her
zaman gözümüzün içine
bakarak insan arkadaşlarının
durumunu anlamaya
çalışıp ona göre davranış
sergilerler. Bilimsel çalışmalar
kanıtlamıştır ki;
> Hayvan sahipleri, evcil
hayvan sahibi olmayan
insanlara oranla depresyondan
daha az yakınırlar.
> Evcil hayvan sahiplerinin
trigliserid ve kolesterol
seviyeleri daha düşüktür. Daha
az kalp hastalığı riski taşırlar.
> Kalp krizi geçiren
bireylerden yaşamında evcil
hayvan olanlar daha uzun
süre yaşarlar.
> Evcil hayvan
besleyenlerin kan basınçları
daha düşük stresten uzaktırlar.
Bu yazımızda evcil
hayvanların insan yaşamının
en hassas olduğu yaşlılık
ve çocukluk dönemindeki
sağlığı üzerine olumlu etkileri
konusuna değineceğiz.
Hayvanların Yaşlıların
Sağlığına Etkileri
Günümüzde uzayan
yaşam süreleri nedeniyle 65
yaş ve üzeri kişiler yaşlı olarak
kabul edilmektedir. Bu yaştaki
kişiler; emekli olmuş, olasılıkla
çocukları evden ve/veya aynı
Çocuk ruh
sağlığının
gelişiminde evcil
dostların etkisi
oldukça çoktur.
kentten uzaklaşmış, belki de
eşini kaybetmiş kişilerdir.
Bu insanların yaşamlarını
bir hayvanla paylaşmaları;
morallerini yüksek tutar
ve yaşama daha olumlu
bakmalarına yardım eder.
Arkadaşlarının çoğunu
kaybetmiş olan bu yaş
grubu insanlar köpekleri ile
parka ve sokağa çıkarlarsa
yeni arkadaşlıklar kurarlar.
Bu yürüyüşler sırasında
yaptığı egzersizler sayesinde
bağışıklık sistemleri güçlü kalır.
Araştırmalar göstermiştir ki;
bu yaş grubunda bir hayvanla
yaşayanlar, yaşamında
hayvana yer vermeyenlere
oranla %30 daha az doktor
ihtiyacı duyarlar.
California Üniversitesi’nde
yapılan bir araştırma;
evde kedi-köpek besleyen
Alzheimer hastalarının daha
az anksiyete ve stres belirtisi
gösterdiği kanıtlanmıştır.
Köpekler bu hastalarda agresif
davranışları da azaltmıştır.
Prosky ve Hendrix, evcil
hayvan sahibi olanların,
olmayanlara göre; empati,
kendine güven, bağımsız karar
verebilme becerilerinin daha
yüksek olduğu saptanmıştır.
Hayvanı besleyen, yıkayan,
yürüyüşe çıkaran yaşlının kendi
öz bakım gereksinimlerini de bu
şekilde anımsadığı görülmüştür.
Hayvanlar insanların
motor becerilerinin sağlıklı
kalmasına ve gelişmesine
de katkı sunarlar. Hayvanını
yürüyüşe çıkaran yaşlı, kendisi
de egzersiz yaptığı için kalp
ve damar hastalıklarından,
konstipasyondan korunmuş
olur. Kan basınçları düzenlidir.
Hayvanlar eğlence kaynağı
olduklarından yaşlıları
eğlendirir, anksiyetelerini
azaltır, sözel ve gözle iletişim
kurmalarını ve duygularını ifade
edebilmelerini kolaylaştırır.
Özellikle huzurevlerindeki
yaşlılar için evcil hayvanların
desteği sağlanmalıdır. İlk
kez 1919 yılında Florance
Nigthingale psikiyatri
hastaları ile terapötik ilişki
kurmak için ordu köpeklerini
başarıyla kullanmıştır. Evcil
hayvanla terapinin yaşlı
bakımevlerinden başlanarak,
hastaneler dahil birçok alanda
kullanılması çağımızda bir
gerçeklik ve gerekliliktir.
Hayvanların Çocuk
Sağlığına Etkileri
Hayvanlar çocukların
sağlığına da çok olumlu
katkılar sunmaktalar.
Evcil hayvanla
terapinin
bakımevlerinden
başlanarak,
çeşitli hastaneler
dahil birçok
alanda
kullanılması
çağımızda bir
gerçeklik ve
gerekliliktir.
Öncelikle hayvanlarla ilişki
kuran çocuklar, daha sosyal
olurlar. Hayvanlarla büyüyen
çocuklarda alerji, astım gibi
hastalıklara daha az rastlanır.
Hayvanlar, çocukları büyükler
gibi yargılamaz, emir vermez
ve onlara güven duygusu
verirler. Özellikle ailenin
evde olmadığı durumlarda
çocuklarda ayrılık kaygısı
gelişebilir ki hayvanın varlığı
bunu engeller. Araştırmalar
hiperaktif ve agresif
çocukların hayvanlarla
sakinleştiğini daha uyumlu
olduklarının göstermiştir.
Otistik veya başka öğrenme
güçlüğü çeken çocuklar,
hayvanlarla rahat ilişki
kurarlar ve bunu daha sonra
insan ilişkilerine uyarlarlar.
Bir çocuğun hayvanı
sıkmadan, canını yakmadan
dokunması, sarılması onun
ince motor gelişimine katkı
sunar.Hayvanın günlük
gereksinimlerini karşılamak
sorumluluk duygusunu
geliştirir. Çocuktaki zihinsel
ve sosyal becerileri arttırır. En
önemlisi özgüven ve empati
yeteneği kazandırır.
Çocuk ruh sağlığının
gelişiminde evcil dostların
etkisi oldukça çoktur.
Çocukların hayvanlara
olan ilgisi desteklenmeli ve
onlardan korkutulmamalıdır.
Çocukların hayvanlara
yönelik olumlu tepkileri
desteklenmelidir. 
kedi &Medikal
MVM
köpek
Kan paraziti
hastalıkları evcil
hayvanların
sağlığı açısından
hayatı risk taşır
Köpeklerde
kan parazitleri:
BABESIOSIS
hastalarımıza düzenli kan analizleri yapmak;
gizli seyreden hastalıkları tespit edebilmek ve
koruyucu hekimlik adına çok önemlidir, hatta
bazen hayat kurtarabilir!
B
abesiosis ya da
Piroplazmoz,
Babesia cinsine
ait türlerin neden
olduğu, malaria
benzeri bir hastalıktır.
Trypanosomos’dan sonra
en çok görülen, memelilerin
önemli kan parazitidir.
Etken hastanın kırmızı kan
24-25 PETİNFO
hücrelerini enfekte eder.
İnsanlarda da bazı Babesia
türleri görülmesinden
dolayı Babesiosis zoonoz
özellikte bir hastalıktır. Vektör
kenenin genelde Ixodes cinsi
olduğu bildirilmiştir. Köpek
babesiosis’inde bilinen kene
vektörleri Dermacentor
reticulatus, Dermacentor
venistus, Rhipicephalus
sanguineus, Hyalomma
marginatum, Ixodes
ricinus gibi kene türleridir.
Babesiosis’te gelişen hemolitik
anemi, şiddetli seyrettiğinde
tedavide kısa vadede sonuç
almak zorlaşır. Anemi tablosu
hipoksi ile sonuçlanabilir.
Hastalıkta görülen hemolitik
anemi dışında çoklu organ
harabiyeti ile hipotansif şok
hastalığın en çok görülen
iki semptomudur. Hastalığa
ilişkin spesifik laboratuvar
bulguları olmamakla
birlikte en çok; bilirubinemi,
bilirubinüri, hemoglobinüri
ve rejeneratif anemi görülür.
Babesioz hastalığının
teşhisinde yüzeyel kandan
alınan frotiler Giemsa ile
boyanarak etkenler teşhis
edilir.Ancak enfeksiyon
latent yani subklinik
seyrediyorsa frotilerde
etkenler görülmeyebilir.
Bu durumda IFAT, ELISA
gibi immunohistokimyasal
metotlar teşhiste oldukça
etkindir. Son zamanlarda
ise PCR tekniğinden
faydalanılmaktadır. Yakın
dönemde yapılan bir çalışma,
“dot plot” grafiği sağlayan
hematoloji analiz cihazlarının
Babesioz hastalığının erken
teşhisine yardımcı veriler
sağlayabileceğini göstermiştir.
Yapılan çalışmayı aşağıda
inceleyebilirsiniz:
GİRİŞ
İnsanlarda, lökositosiz
varlığı gibi durumlarda
anormal retikülosit*(otomatik
cihazlar ile) sayımları
gözlemlenebilir. Babesiosis
hastası bir köpekte Sysmex
XT2000-iV (Sysmex, Kobe,
Japonya) ve ProCyte Dx
(IDEXX Laboratuvarları) ile
yapılan analizlerden elde
edilen “dot plot” (noktasal)
grafiklerinde retikülosit
kümesinde atipik bir noktasal
konsantrasyon gözlenmiştir.
HEDEFLER
Çalışmanın spesifik amacı,
babesiosis hastası köpeklerin
retikülosit dot plot grafiklerini
inceleyerek anormal bir
görünüm olup olmadığını
tespit etmektir. Retikülosit
profilleri hızlıca elde
edilebilir veriler olduğundan,
bu çalışmanın sonuçları
babesiosisin erken tanısında
yardımcı olabilecektir.
MALZEMELER VE
YÖNTEMLER
Çalışmadaki tüm
köpeklerin, Mart 2008
yılından Mayıs 2014 yılına
kadar Sysmex XT-2000iV
ve ProCyte Dx hematoloji
analiz cihazları ile yapılan tam
kan sayımları incelendi ve
mikroskobide babesia paraziti
tespit edilen vakalar seçildi.
Yapılan analiz sonuçlarında
retikülosit “dot plot” grafikleri
incelendi ve köpekler normalanormal grafik gösterenler
olmak üzere iki gruba ayrıldı.
Anormal retikülosit dot plot
grafiği iki şekilde gözlemlenir;
birincisi erişkin eritrosit
noktaları ile retikülositlerin
tam ayrışması şeklinde, ikincisi
ise, retikülositlerin “kuyruklu
yıldız” görünümündeki eritrosit
kümesinin orta kısımdan
uzanması şeklindedir. Mevcut
ve değerlendirilebilen kan
frotilerinin yüksek büyütmede
(400x) mikroskobisi yapıldı.
Bütün eritrositler tek tek
intra-eritroik parazitler
yönünden incelendi.
Parazitemi olgularında, parazit
tespit edilen 1000. eritrositte
inceleme durduruldu. 1000
sayısına ulaşılmayan frotilerde
bütün eritrositler incelendi.
bulgular
Babesiosis teşhisi
konmuş 92 köpeğin, 19’unun
anormal retikülosit dot plot
profilleri vardı (şekil 1) ve bu
19 köpekten 13’ü anemikti.
13 anemik köpeğin 12’sinde
yapılan frotilerde yoktan
hafife değişen derecede
polikromazi** mevcuttu,
diğer 1 anemik köpekte ise
orta derecede polikromazi
mevcuttu. Anemisi olmayan 6
köpeğin yoktan hafife değişen
derecede polikromazisi
vardı. Analiz cihazından
alınan tam retikülosit sayımı
sonuçlarına göre 1 köpekte
anemi olmaksızın retikülositoz
mevcuttu ancak frotide
polikromazi tespit edilmedi.
Bu 19 köpeğin 15’inde froti
çalışılmış olup, 14 frotide
yüksek oranda parazitle
enfekte (>1000) hücre görüldü.
Diğer köpekte froti kalitesinin
düşük olması sebebiyle
sadece 315 parazitle enfekte
eritrosit sayımı yapılmıştır.
92 babesiosis teşhisi konmuş
köpekten 73’ünde normal
retikülosit dot plot grafisi
mevcuttu. Bu 73 köpeğin
35’inde anemi vardı ve analiz
cihazından elde edilen tam
retikülosit sayımına göre 3’ü
rejeneratif vakaydı; bu 3 vaka
froti incelemesinde de orta
dereceden belirgin dereceye
değişen polikromazi tespit
edildi. Bu 73 köpeğin 27’sinden
froti hazırlanmıştır. 19 köpeğin
frotisinde <1000 (8-603)
parazitle enfekte eritrosit, 8
köpeğin frotisinde ise fazla
sayıda (>1000) parazitle
enfekte eritrosit görüldü. 8
köpekten 1’inde polikromazi ve
retikülositoz tespit edilmişken;
diğer 7 köpekte retikülositoz ve
yoktan orta dereceye değişen
polikromazi tespit edilmiştir.
TARTIŞMA VE SONUÇ
Bu çalışma gösteriyor ki:
babesiosis hastası köpeklerin
bir kısmında anormal retikülosit
dot plot grafikleri gözlenmiş
ve psödoretikülositozis
(yalancı retikülositoz) teşhisi
ile sonuçlanmıştır. Yalancı
retikülositoz daha önce
insanlarda Plasmodium
falciparum malaria ve yüksek
derecedeki parazitemi
vakalarında ve köpeklerde
lösemi vakalarında bildirilmiştir.
Malaria vakası rapor edilen
bir insanda, supravital metilen
mavisi boyaması yapıldı ve
mikroskobik sayım ile analiz
cihazından elde edilen sayım
arasında tutarsızlık ortaya çıktı.
Bu durum, analiz cihazının
parazit nükleik asidi ile
retikülosit nükleik asidini ayırt
sonuç olarak
Köpek babesiosis vakalarında
anormal retikülosit dot
plot grafik profili sıklıkla
gözlenmemesine rağmen,
bu noktasal görünüm varlığı
erken teşhis için yardımcı bir
araç olabilir. Bilinmelidir ki;
sağlıklı görünen hayvanlar
kan paraziti hastalığı
geçiriyor olsalar dahi her
zaman spesifik semptomlar
göstermeyebilirler. Bu
noktada düzenli hemogram
tahlilleri yapıyor olmak; teşhis
koyabilmek ve koruyucu
hekimlik adına önemlidir,
hatta bazı durumlarda hayat
kurtarıcı olabilir.
edememesi sonucu oluşmuştur.
Bilhassa tropikal hastalıklar
konusunda deneyimi olmayan
tıp merkezlerinde malaria
hastalığının erken teşhisinde
yalancı retikülosit tespiti
katkıda bulunabilir. Babesia
hastası ve normal dot plot
görünümlü rejeneratif anemisi
olan köpeklerde, grafikte
parazitle enfekte eritrositler
mevcut retikülositler tarafından
maskelenebilir. Anormal
noktasal görünümün tespit
edilebilmesi için parazitle
enfekte eritrositlerin 1000’den
daha fazla sayıda olması
gereklidir; yeterli sayıda
parazit bulunmayan
köpeklerde normal noktasal
görünüm oluşabilir. 
IDEXX ProCyte Dx,
dünyadaki referans
laboratuvarları
standardında geliştirilmiş bir
hematoloji analiz cihazıdır.
Şekil 1: Rejeneratif
anemisi olan köpeğe
ait normal retikülosit
dot plot grafiği (A)
ile babesiosis hastası
olan köpeğin anormal
retikülosit dot plot
grafiği (B) karşılaştırması
BabesIa gIbsonI
* Retikülosit: Olgunlaşmalarını
henüz tamamlamamış, çekirdeklerini
kaybetmeye başlayan genç eritrositlerdir.
** Polikromazi: May-Grünwald –Giemsa
(MGG) ile boyanmış yaymalarda
normal eritrositlerden biraz daha
büyük olan retikülositler, eritrositler gibi
tam pembe değil, biraz daha mavimsi
tonda boyanırlar. Bu, sitoplazmada
ribozomların (RNA) henüz tamamen
kaybolmadığına işarettir.
Babesıa canıs
kedi & köpek
müdürü olarak atandı ve halen
bu pozisyonda çalışmalarını
sürdürmekte.
Türkiye’de
olmayan
bir ürün
segmenti
yarattık
Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı,
veteriner hekimlerimizin çözüm
ortağı olmak ve mesleki alanda
yaptıkları işlere değer katmak için
çalışmalarına devam ediyor.
RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM ENİKÖ KİRALY FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN
B
Boehringer Ingelheim
Türkiye Hayvan
Sağlığı merkez ofisinde
ekibimizi Ürün Müdürü
Veteriner Hekim
M. Uyanış Öcal ağırladı.
26-27 PETİNFO
oehringer
Ingelheim Türkiye
Hayvan Sağlığı
Ürün Müdürü M.
Uyanış Öcal, 2003
yılında İstanbul Üniversitesi
Veteriner Fakültesi’nden
mezun olduktan sonra mesleki
gelişimi için İngiltere’ye gitti.
Bir senelik dil eğitiminin
ardından Türkiye’ye döndü.
Bir süre klinisyen hekimlik
yaptıktan sonra 2007 yılında
ilaç sektörüne katıldı. Sırasıyla
ürün sorumlusu, mesül
müdür ve ürün müdürü
olarak tecrübe kazandığı
süre içerisinde ayrıca finans
ve pazarlama üzerine MBA
eğitimini de tamamladı. 2012
yılında Boehringer Ingelheim
Türkiye Hayvan Sağlığı ailesine
katılan Öcal, 2 yıl süreyle
kilit müşteriler müdürlüğü
pozisyonunu üstlendikten
sonra pet ve at ürünleri ürün
Boehringer Ingelheim Hayvan
Sağlığı olarak pet sektöründeki
stratejinizi ve yol haritanızı
nasıl özetlersiniz?
Boehringer Ingelheim
Türkiye Hayvan Sağlığı, “Pet
Ürünleri Birimi” olarak pazara
2012 yılının sonuna doğru
köpeklerde “Konjestif Kalp
Yetmezliğinin Yönetiminde”
kendi sınıfını yaratmış ve bu
sınıfta başarısını her geçen
sene kanıtlamaya devam eden
Vetmedin® adlı rünümüz ile
girdik. Aslında Vetmedin®
lansmanı ile bir nevi elimizi
taşın altına koyduk. Çünkü
veteriner kardiyoloji
gelişime çok açık, hassasiyeti
nedeniyle de bir o kadar
dikkatli olunması gereken bir
alandı. Sadece bir lansman ile
ürününüzü pazara vermeniz
yeterli olamazdı. Ve bu
nedenle ürün lansmanından
sonraki 3.5 yıl içerisinde,
veteriner hekimlerimizin
kardiyoloji alanındaki
bilgilerini tazelemek ve yeni
gelişmelerden de kendilerini
haberdar etmek amacıyla
ciddi yatırımlar yaptık. O gün
nasıl tutkulu başladıysak
işimize, bugün de aynı tutku ile
yolumuza devam ediyoruz.
Türkiye’deki stratejilerimizi,
global stratejilerimize paralel
olarak ve lokal gelişmeleri
de takip ederek belirliyoruz.
Bu nedenle sadece ilaç
satan bir firma olmak değil
aynı zamanda veteriner
hekimlerimiz ile uzun soluklu
iş ortaklığı kurmuş bir firma
olmak amacındayız.
Lider bir firma olarak
Türkiye pet sektörünü nasıl
değerlendirirsiniz?
Türkiye pet sektörü
gelişime çok açık bir alan.
Bunda kedi ve köpek gibi pet
hayvanları özellikle büyük
şehirlerde eskiye nazaran
söyleşi
“Boehringer
Ingelheim ailesinin
bir üyesi olmaktan
dolayı kendimi çok
şanslı görüyorum.”
daha fazla talep görüyor
olması ve aileden birisi olarak
kabul edilmesi çok etkili.
İnsanlar kendileri için nasıl
iyi kelitede hizmet istiyorlar
ise, kedi ve köpekleri için
de bu talepte bulunuyorlar.
Ayrıca pet sahiplerinin bir
çoğu eskisinden farklı olarak,
araştırıyor, sorguluyor ve
veteriner hekimi ile daha farklı
iletişim kurabiliyor. Klinisyen
veteriner hekimlerimiz de
artık kliniklerine çok ciddi
yatırımlar yapıyorlar. Özellikle
görüntüleme ve laboratuar
ekipmanları açısından ciddi
bir gelişim söz konusu. Bu
gelişimi şüphesiz her sene çok
sayıda düzenlenen bölgesel
ve Türkiye çapında yapılan
kongre ve toplantılar da
ivmelendiriyor.
Veteriner ilaç sektöründe
ise yıllar içerisinde çok
ciddi bir değişim yaşandığı
düşüncesindeyim. Eskiden
ürünlerin pek çoğu beşeri
kökenliyken bugün neredeyse
her alanda ilgili veteriner
farmasötik ürüne erişmek
mümkün. Avrupa veya
ABD’de lanse edilen bir
ürün gelen talep ve yapılan
değerlendirmeler sonucunda
bir süre sonra Türkiye’de de
pazara sunulabiliyor.
Evcil hayvanlara yönelik
ürün gamınız ve hizmetleriniz
ile özellikle hangi alanlara
yöneliyorsunuz?
Boehringer Ingelheim
Hayvan Sağlığı olarak, global
stratejilerimiz doğrultusunda
özellikle klinik ürünlere
ağırlık veriyoruz. Bu anlamda,
kardiyoloji, ağrı ve yangı
yönetimi, gastrointestinal
sistem desteği ve aşı
halihazırda Türkiye’de de
ürünlerimizin bulunduğu
alanlar. Ayrıca global
yaklaşımımız yine geriatri
üzerine odaklanıyor. Malum,
yıllarını sahibiyle beraber
geçiren bir kedi veya köpek,
özellikle yaşlılık ile beraber
28-29 PETİNFO
daha özel bir bakıma ve
desteğe ihtiyaç duyuyor. Kalp
yetmezliği, üriner sistem
problemleri, eklem yangıları
ve değişen gastro-intestinal
sistem motilitesi bunların
başında gelen rahatsızlıklar.
Dünya genelinde
veteriner hekimlerin bu gibi
durumlarda, ilgili rahatsızlığın
yönetilebilmesinde her zaman
iyi bir ürüne ihtiyaç duyması
bizim Ar-Ge çalışalarımızın
temelini oluştuyor.
Ar-Ge çalışmaları ve sosyal
sorumluluk programları
ile Boehringer Ingelheim
her zaman sektöre ilkleri
yaşattı. Türkiye sektörüne
kazandırmayı düşündüğünüz
yeni projeleriniz var mı?
Aslında hepimiz bir büyük
zincirin halkalarıyız. İlaç
firmaları, depolar, klinisyen
veteriner hekimlerimiz ve
medya yani bizim gözümüzde
Petinfo. Ve hepimiz
aslında ortak bir amaç için
çalışıyoruz; Veteriner sağlık
sektörüne katkıda bulunarak
hep beraber büyümek
ve gelişmek. Bu nedenle
Vetmedin® lansmanını
özellikle veteriner kardiyoloji
alanında bir dönüm
noktası olarak görüyoruz.
Geçmişte üniversitelerdeki
bazı hocalarımız ve yine
bazı meslektaşlarımızın
çabaları dışında veteriner
kardiyoloji çok sınırlı bir
alandı. Bu noktada farkındalık
yaratmak açıkca hiç kolay
olmadı. Lansmanı takip
eden süreçte hazırladığımız
eğitim modülleri,
katkıda bulunduğumuz
organizasyonlar, kongrelerde
özel kardiyolojii orturumları,
lokal toplantılar, hasta
sahiplerine özel bilgilendirme
ve farkındalık amaçlı
etkinlikler ile veteriner
kardiyolojinin gelişmesi ve
büyümesi için pek çok farklı
alanda çok ciddi yatırımlar
yaptık. Bu yatırımlar
sonucunda da Vetmedin® ile
daha önce Türkiye’de olmayan
bir farmasötik ürün segmenti
yaratmaya başardık.
Yeri gelmişken bu
farkındalığın yaratılmasında
özellikle lansmanda ve
sonrasında bize destek veren
Prof. Dr. Zeki Yılmaz ve Prof.
Dr. Utku Bakırel hocalarımıza
bir kez daha teşekkürlerimi
sunmak isterim.
Sonuç olarak; Boehringer
Ingelheim Hayvan Sağlığı ailesi
olarak, sektöre katkı anlamında
değer yaratmaya dün nasıl
büyük bir tutku ile destek
veriyorsak bugün de yarın da
aynı tutku ve azimle bu desteği
vermeye devam edeceğiz. 
yeni
projelerimize
hazır olun
2016 ve sonrasında yapmayı
düşündüğümüz projelerimiz
çok fazla. Şimdiden bazıları
için düğmeye bastık bile
ve kısa bir süre sonra bu
projelerimizi duyurmaya
başlayacağız. “Ağrı Yönetimi”
ve “Kardiyolojiye Yaklaşım”
özellikle bu sene içerisinde
odaklanacağımız ve
kapsamlı projeler ile veteriner
hekimlerimizle bir araya
geleceğimiz ana konularımız
diyebilirim. Diğer taraftan
yaz dönemi içerisinde
yine hasta sahiplerine
yönelik “Köpeklerde Kalp
Yetmezliğinde Farkındalık”
amaçlı bir sosyal etkinlik
yapmayı planlıyoruz.
Yeniçağ Ecza
Deposu ve Kuzey
Pet, keyifli bir
lansman gecesinde
bir araya geldi.
kedi & köpek
İzmir Yeniçağ
Ecza Deposu
Genel Müdürü
Veteriner Hekim
Mehmet Dökmeci
Viyo İnternational
Sorumlu
Danışmanı
Dr. Win Van
Kerkhoven
Klinikteki en büyük
destekçiniz Viyo
Viyo Recuperation ve Viyo Reinforces ürünlerin lansmanı, katılımcı
meslektaşlarımızın yoğun ilgisi ile Wyndam Grand İstanbul’da gerçekleşti.
30-31 PETİNFO
“Onları tekrar optimum sağlıklarına geri
döndürmek hiç bu kadar kolay olamamıştı!”
sloganıyla ortaya çıkan klinikteki en büyük
destekçiniz, Viyo artık Türkiye’de
Ü
lkemizde büyük
beğeni ile sıklıkla
kullanılan Viyo
Recupertaion
kedi ve
köpek gıda takviyesinin,
yeni ambalajı ile veteriner
hekimlerin hizmetine
sunulmasını ve Viyo ürün
ailesine Viyo Reinforces’in
katıldığını Yeniçağ Ecza
Deposu ve İstanbul bölge
bayiliğini üstlenen Kuzey
Pet tarafından organize
edilen, keyifli bir lansman
gecesinde kutladık. Lansmanın
açılış konuşmasını yapan
Yeniçağ Ecza Deposu Genel
Müdürü Vet. Hek. Mehmet
Dökmeci, meslektaşlarımızın
ilgisinden ve katılımlarından
dolayı teşekkürlerini sundu.
Viyo ürünlerinin tüm
dünyada veteriner hekimler
tarafından kullanımını ve
teknik ayrıntılarını anlatmak
üzere söz alan Dr. Wim Van
Kerkhoven, detaylı bir sunum
gerçekleştirdi. Sunumu
büyük bir ilgi ile dinleyen
meslektaşlarımızın “Onları
tekrar optimum sağlıklarına
geri döndürmek hiç bu kadar
kolay olmamıştı!” sloganıyla
ortaya çıkan Viyo pet
besin takviyesi ürünleri ile
ilgili sorularının ardından
gece, keyifli bir kokteyl
organizasyonla sona erdi.
Viyo RecuperatIon
Üst düzey kalitede protein,
aminoasit, Omega 3-6 yağ
asitleri, vitaminler, mineraller
ve probiyotik kombinasyonu
içeren VİYO, operasyon öncesi
ve sonrası kullanımı ve birçok
hastalığın tedavisinde destekçi
olarak kullanılmaktadır. Yeni
özel kutusunda sunulan
Viyo Recuperation’un ölçü
kabıyla beraber kullanımı
son derece kolaydır. Yüksek
lezzetliliği sayesinde
hayvanlar tarafından severek
tüketilmektedir (%89.99).
Viyo Reinforces
İçeriğinde kedi ve
köpeklerin bağırsak florasına ve
sindirimine faydalı prebiyotik
lifler ihtiva eder. Bağırsak florası
sindirim sağlığına faydalı
yaklaşık 80 değişik türde
bakteri içerir. Bağırsak içeriğinin
yaklaşık 1 ml’sinde 105 ile 109
bakteri kolonisi bulunmaktadır.
Viyo Reinforces bu bakterileri
İKİ FARKLI ÜRÜN
Viyo Reinforces
Viyo Recuperation
Kullanım şekli
Profilaksi
Tedaviye destek
Kullanım Zamanı
Günlük
Günlük
Distribütörleri
Veteriner
klinikleri ve
petshoplar
Veteriner Klinikleri
İçindekiler
Prebiyotik lifler
Özel Recuperation formülü
Hayvanın durumu
Sağlıklı
Hasta ve ameliyat sonrası
Ambalajı
Bir kutuda
7x 30 ml
Bir kutuda 1x 150ml
30ml/kedi
Dozu
30ml/hayvan
besler ve dolayısıyla petlerin
doğal bağışıklığının artmasına
yardımcı olur. Çünkü tıpkı
insanlarda olduğu gibi
hayvanların bağırsak florası,
güçlü savunma ve sağlığının
%70 sorumlusudur. Viyo
Reinforces nadir FOSim+
(Fruktooligosakkarit ve
İnulin) formülünü içerir. Bu iki
prebiyotik lif kombinasyonu,
petlerin bağırsak florasında
iyi bakteri oluşumunu
Köpekler için ırka bağlıdır;
Küçük ırk (0-10kg): 15-30 ml
Medyum (10-25kg): 30-50 ml
Büyük ırk (>25kg): 50-70 ml
destekler. Likit formu
sayesinde prebiyotik lifler
midede öğütülmez, istenen
yere, yani kedinizin bağırsak
florasına doğrudan geçiş
yaparlar. Petlerin sindiriminin
düzeldiğini, parlak tüyleri,
sert dışkısı ve artan canlılığı
sayesinde anlayabilirsiniz.
Hayvanların mevcut sağlık
durumuna göre, ürün
kullanımının neticesi 1 ile 4
hafta içerisinde görünecektir. 
kedi & köpek
Türkiye’nin ilk
ve tek veteriner
MR merkezi,
Zeytinburnu
Veteriner Kliniği’nde
faaliyete geçti.
Veteriner
Hekimlikte
Manyetik
Rezonans
Görüntüleme
İnsan hekimliğinde yaygın olarak kullanılan MR
görüntüleme yöntemi, günümüzde veteriner hekimler
tarafından da büyük kullanım alanı kazanmaya başladı.
Yazı: Prof. Dr. Kürşat ÖzeR
32-33 PETİNFO
M
anyetik
Rezonans
Görüntüleme
insan
hekimliğinde
kimyacı Paul Lauterbur’in,
1972’de dünyanın ilk MRI
görüntüsünü almasıyla
kullanılmaya başlamıştır.
İnsan hekimliğinde yaygın
olarak kullanılan bu yöntem
günümüzde veteriner
hekimlikte de giderek artan
oranda kullanılmaktadır. MR
cihazlarının oldukça pahalı
olması, kurulacak yerde ciddi
altyapı gerektirmesi (geniş
girişi olan bodrum katı veya
desteklenmiş giriş kat, 100
KW/h elektrik enerjisi, en az 6 m
çapında alanda hareketli metal
nesne olmaması. vb.), işletim
maliyetleri ve bu konuda
uzmanlaşmış personelin
olmaması nedeniyle ülkemiz
veteriner hekimliğinde
rutin kullanıma girememiş
ancak insan görüntüleme
merkezlerinde uygun olmayan
koşullar altında çekimler
yapılarak yararlanılmıştır.
Nasıl kullanılır?
MR ünitesi güçlü bir
manyetik alan, çekim masası,
sinyal lokalizasyonu için
manyetik gradiyentler,
radyofrekans coiller, bilgisayar
ve tarayıcıdan oluşur. Bu ünite
manyetik alanı sınırlandırmak
amacıyla özel olarak yapılmış
Faraday kafesi denen oda
içerisinde tutulur. MR cihazları
kapalı ve açık olmak üzere
ikiye ayrılmaktadır. Açık
MR cihazlarında çekim
süresi biraz daha uzundur.
Çekim süresi bölgeye göre
değişmekle birlikte 10-70
dakika arasında olmaktadır.
Çekim yapılırken hastanın
hareket etmesi önlenmelidir.
Hayvanlarda bu hareketsizliği
sağlamak ve cihazdan çekim
esnasında çıkan gürültüden
etkilenmesinin önlenmesi
amacıyla mutlak surette
anestezi gerekmektedir.
Anestezi öncesinde hayvanın
genel durumu hakkında bilgi
alınmalı ve gerekirse kan
analizi yapılmalıdır. Faraday
kafesi içine anestezi cihazı
sokulamadığı için cihazın
tekrar soluması olmayan
(non rebreathing) sistem ve
oksijen desteğinin en az 4-5
metre mesafeden sağlanması
gereklidir. Manyetik rezonans
görüntülemede radyofrekans
kullanılarak görüntü elde
edilmektedir. MR çekimi için
(kapalı MR cihazlarında)
1-1.5 Tesla gücünde cihazlar
kullanılmaktadır. Dünyanın
manyetik alanı (pusulaların
iğnesini kuzeye çeviren
manyetik alan) 0,5 Gauss
düzeyindedir. 1 Tesla, 10.000
Gauss’a eşittir. Dolayısıyla MR
cihazında dünyanın manyetik
alan gücünün yaklaşık 25
bin katı bir manyetik alan
kullanılır. Dokudaki hidrojen
atomlarının yoğunluklarına
ve hareketlerine göre görüntü
oluşur. Vücut dokularının
%60 kadarında hidrojen
atomu olması nedeniyle MR
görüntüleme tekniğinde
bu atom kullanılmaktadır.
Manyetik alan etkisine giren
hidrojen atomlarının protonları
hareket ettirilir. Relaksasyon
fazında ise protonlar eski
konumlarına dönerler. Bu
aşamada bulundukları örgüye
ölçülebilir bir enerji transferi
yaparlar. Farklı dokuların
relaksayon süreleri de farklıdır.
Kullanılan radyofrekans
şiddeti ve dokunun hidrojen
atomu dağılımına göre farklı
dokularda farklı kontrastlar
elde edilir.
Transvers, sagital ve
coronal olmak üzere 3 farklı
kesitte değişik sekanslarda
(T1, T2 ve proton yoğunluklu)
görüntüler alınmaktadır. Bu
rutinin dışında manyetik
rezonans görüntülemenin,
Fonksiyonel MR, DifüzyonPerfüzyon Ağırlıklı MR, MR
Spektroskopi gibi farklı çeşitleri
vardır. Gereken durumlarda
daha iyi görüntü almak ve
lezyonu daha iyi tanımlamak
amacıyla kontrast madde
verilebilmektedir.
Bu durumlara dikkat edin
MR’ın İyonize radyasyon
kullanılmadığı için
organizmaya zararlı etkisi
yoktur ancak kontrast madde
kullanılmış ise emziren
hayvanın 24 saat süreyle
yavrularını emzirmesi
önerilmez. Bunun dışında
genç, yaşlı, hamile hayvanlarda
güvenle kullanılabilmektedir.
Ancak kalp pili, kulak implantı
olan insanların da bu alanda
bulunmaları yasaklanmalıdır.
Hayvanlarda ise titanyum
olmayan implant, protez, ateşli
silah yaralanması olan, gözde
yabancı cisim bulunan ve kalp
pili taşıyan hastalara çekim
yapılamaz. Metal eşyalar
manyetik alana doğru hızla
ve güçlü bir şekilde çekilerek
cihaza zarar verebileceği
gibi hastada bulunan metal
implantlar bölgenin aşırı
ısınmasına ve doku hasarına
neden olabilirler. 
Veteriner MR merkezi
Veteriner Hekim Murat Ilgün
Zeytinburnu Veteriner Kliniği olarak Türkiye’de ilk ve tek Veteriner
MR merkezini faaliyete geçirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Veteriner
Hekim kontrolünde ve konusunda uzman radyolog eşliğinde
hayvanlara özel dizayn edilmiş MR merkezimizle evcil dostlarımızın
hastalıklarına şifa olmak için çalışıyoruz. Teknolojinin gelişimiyle
ilerleyen görüntüleme tekniklerini, Avrupa ve Dünya standartlarında
kliniğimize yansıtmış bulunmaktayız. Bu hem çoğu hastalığın tanısını
kolaylaştırarak evcil dostlarımızın yeri geldiğinde ömürlerine ve yaşam
standartlarına etki edecek. Hem de ülkemizde evcil hayvanlara
verilen önemin gösterildiği bir proje olarak örnek teşkil edecek.
kedi & köpek
Farmini Pet Foods
ailesi olarak
önümüzdeki yıllar
için hedefimiz
yüksektir.
Doğa ve bilim
ilham kaynağımız
Farmina Pet Foods,
bir marka olarak
2009 yılından beri
Türkiye’deki grafiğini
yükselterek ilerledi
ve 2015 Mayıs ayında
kurumsal bir firma
olarak ülkemizin
pet sektörüne değer
katmaya başladı.
RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM ENİKÖ KİRALY
FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN
36-37 PETİNFO
K
urumsal pet
mama pazarında
köklü bir yere
sahip, Vet Life ve
N&D markalarının
distribütörlüğünü yürüten
Farmina Pet Foods Türkiye’den
Çağla Ayça Ömeroğlu ve
Murat Avcu, ürünlerinden ve
ülkemizin pet sektörü ile ilgili
projelerinden bahsettiler.
Firmanızın ilk yılını nasil
değerlendiriyorsunuz?
Türkiye mama pazarında
2009 yılından beri yer alan
markamız grafiğini yükselterek
ilerledi. Biz de bu başarıyı
daha da ileriye götürmeye
karar verdik. İlk sene her
firma için zorlu geçmektedir.
Ancak önemli olan bir şeylerin
değerinin bilinmesidir. Biz
markamıza değer veren,
çalışanlarını destekleyen ve
gelişmekte olan bir firmayız.
Veteriner hekimlerin geri
dönüşleri ve evcil hayvanların
lezzet algısı bizim için çok
önemli. Kurumsal olmak
zaman isteyen bir kavramdır.
Önümüzdeki yıllar için
hedeflerimiz çok daha yüksek.
Yavaş ve emin adımlarla
ilerlediğimiz görüşündeyiz.
Hızla büyüyen pet sektörüne
katkılarınız nelerdir?
Farmina Vet Life reçete
skalamız, Türkiye’deki ilk
doğal reçete kategorisi olma
özelliğini taşımaktadır. Yavru
ve yetişkin hayat evresinin
besinsel ihtiyaçları farklı
olduğundan operasyon
sonrası dönemde Growth
mamayı, yetişkin evresi için ise
Convalescence ürünümüzü
tavsiye etmekteyiz.
Hypoallergenic serimizde
farklı lezzet alternatifleri
bulunmaktadır. Ultrahypo
ürünümüz, sebebi bilinmeyen
bütün alerjilerde ve deri
rahatsızlıklarında güvenle
tercih edilen iki rahatsızlığı
tek paket ile çözüme götüren
reçete mamamız. Ayrıca N&D
gibi en yüksek kalitedeki
regüler mamamız içerik olarak
gücüyle diğer markalardan
ayrılmaktadır. Lezzet olarak
da kedi ve köpeklerin hayır
Farmini Pet
Foods Türkiye
Genel Müdürü;
Murat Avcu
diyemeyeceği eşsiz lezzete
sahip olan Farmina N&D;
doğal içerikleri, kaliteli protein
kaynakları ve sebze-meyveşifalı bitki içerikleriyle farklı
lezzet alternatifleri sunmakla
beraber, evcil hayvanların
bütün besinsel ihtiyaçlarını
tam olarak karşılamaktadır.
Ayrıca tahılsız ve düşük tahıllı
gruplarıyla evcil hayvanların
yaşam şekline, fiziksel
özelliklerine ve hayat evresine
uygun beslenme seçenekleri
sunar. Hayvan refahını ön
planda tutulmakta, bilimsel
çalışmalarımız gerçek evcil
hayvan sahipleri ile evde
yaşayan kedi-köpeklerle
yürütülmektedir. Uzman
veteriner hekimlerin bilimsel
olarak geliştirdiği mamalarımız
hiçbir şekilde GDO içermez.
N&D’nin tahılsız mama
üretmesinin sebebi nedir?
En güncel literatür
bilgilerine baktığımızda,
size şunu rahatlıkla
söyleyebilirim ki; kedi ve
köpekler karnivordur (etçil)
ne kadar doğal seleksiyona
uğramış olurlarsa olsunlar,
onların sindirim sistemleri
kısa ve basittir. Eti sindirmeye
yönelik, pH’ları düşük,
ağız salyalarındaki amilaz
yok denecek kadar azdır.
Karbonhidrat vücuda çok
alınırsa amilaz eksikliğinden
dolayı pankreas daha çok
çalışacağı için iş yükü
artacaktır. Hatta yine amilaz
olmaması sebebiyle dişlerin
çürüme olasılığının da
oldukça düşük bir ihtimal
olduğu söyleniyor. Karnivorlar,
glukoneogenezis ile enerji
ihtiyaçlarını insanlardaki
gibi karbonhidratlardan
değil protein ve yağlardan
karşılarlar. Bu nedenle
karbonhidrat almasını
gerektirecek bir neden yoktur.
İnsülin tepkisine baktığımızda
ise fazla karbonhidrat alımı
ile depolanan glikozlar,
diabet ve obezite riskini
de arttırmaktadır. N&D
mamalarımızın tahılsız ve
düşük tahıllı grupları var
biliyorsunuz ki. Tahılsız grupta
hiç tahıl yoktur ve oran %0’dır.
Düşük tahıllı grubumuzda
da glisemik indeks düşük
orandadır ve %20 oranındaki
tahıl oranı(sadece kılçıksız
buğday) mama geçisinde
sindirim sistemi hasarını
önler. Yani evcil hayvanlarda
ani mama geçişlerindeki
dengesizliği ortadan kaldırmak
için. Belirli bir süre sonra hekim
kontrolünde kademeli olarak
tamamen tahılsız mamaya
geçiş tavsiye ediyoruz. Genel
olarak bunu tavsiye etsek
de 1 haftada kademeli geçiş
yaparak tahılsız mamaya
başlatılan petlerde hiçbir
problem yaşamıyoruz.
Farmina N&D ve Farmina Vet
Life ‘ın arkasında nasıl bir
teknoloji yer alır?
Farmina olarak üretim
teknolojilerimizde son
teknoloji, en modern sistemler
kullanılmaktadır. Regüler
serimiz N&D’nin 4 farklı
lezzet alternatifi var. Kuzu eti,
tavuk eti, balıketi ve yaban
domuzu gibi tüm içeriklerimiz
olabilecek en yüksek kaliteye
sahip çiftliklerden alınıyor.
Tedarikçi firmalarımız
düzenli olarak analiz edilerek
denetlenmesinin yanı sıra
hayvan refahına uygun
üretim yapmaktadırlar. Hem
lezzeti korumak hem de
formülasyonu bozmamak için
2 özel mama üretim sistemini
kullanıyoruz;
Çift vidalı sıkma sistemi:
Sindirilebilirliği %25
oranında artırır. Sadece pet
mamalarında değil insan
gıdasında da kullanılan
güvenilir bir sistemdir. En
kaliteli ham maddeler eşit
bir şekilde karıştırılıyor,
öğütülüyor ve pişiriliyor.
Oluşturulan özel karışımımız
daha sonra ekstruderden evcil
hayvanların ağız büyüklüğüne
uygun mama tanecikleri
olarak şekillendiriliyor.
Vakumlama sistemi: Mama
taneciklerinin üzerindeki
gözeneklerden hava
giriş çıkışı olmaktadır. Bu
mikro gözeneklere besin
maddelerinin kusursuz
bir şekilde eklenmesi için
benzersiz bir vakum teknolojisi
kullanılmaktadır. Böylelikle
vitaminler, mineraller soğuk
ortamda eklenerek, uzun
ömürlü ve dayanıklı
farmina
veteriner
araştırma
Farmina Pet Foods, Federico
II Napoli Üniversitesi Hayvan
Besleme ve Beslenme A.B.D.
ile işbirliği içindedir. Bu işbirliği
sayesinde bilimsel uygunluğu
teminat altına alan kamuya
ait bilimsel otoritelerle
formülasyonlarımızı geliştirmek
için projeler planlanmaktadır
ve ürünlerimizin faydaları
bu sayede hayvan refahına
uygun olarak gerçek evcil
hayvan sahipleri ve evcil
hayvanlarla test edilmektedir.
kedi & köpek
Farmina Pet Foods
Türkiye Ürün
Müdürü Çağla
Ayça Ömeroğlu
vitamin-mineraller elde
edilmektedir. Mama taneleri
hava giriş çıkışı sırasında
çekici bulunan kokusunu da
kaybedebiliyor. Vakumlama
sistemi yardımıyla mama
üzerindeki porlar kapatılmış,
besin değerleri korunmuş ve
koku oranını kaybetmemiş
oluyoruz. Zaten vitamin ve
minerallerin özellikle soğuk
zincirde eklenmesinin
sebebi besin değerlerinin
kaybolmamasını sağlamaktadır.
Lezzet algısını tattan çok koku
ile algılayan özellikle kedi ve
köpekleri cezbeden koku,
mamalarımızda devamlı
korunmuş oluyor.
Veteriner hekimlere özel
Vet Life mamanızdan biraz
bahseder misiniz?
Renal, Strüvit, Strüvit
Management, Ossalati,
Gastrointestinal, Joint,
Neutered, Ultrahpyo,
Hpyoallergenic, Diabetic ve
Hairball, Obesity, Growth,
Convalescence gibi geniş bir
38-39 PETİNFO
geniş ürün
portföyümüz
ile hizmet
veriyoruz
Farmina’nın en üst segment
grubu reçete mamalarımızda
Vet Life, sağlıklı evre
grubunda ise N&D yer alır.
Bunlar dışında ekonomik
segmentte bulunan premium
kalitedeki mamalarımız ise
Matisse grubumuz, Tropiclean
ağız bakım losyonları ve
şampuanlar, Get Off gibi
kovucu ve uzaklaştırıcı
ürünlerimiz de mevcut.
kategorisi bulunan reçete
mamalarımız beslenmeye
bağlı birçok rahatsızlıkta
çözüm sunar. Cardiac ve
Hepatic mamalarımızın da
katılmasıyla genişleyen reçete
skalamız Türkiye’deki ilk doğal
reçete mama grubudur. Lezzet
ve içerik olarak oldukça güçlü
olan reçete skalamız insan
gıdasında da kullanılan üstün
üretim teknolojilerine sahiptir.
Farmina’nın 3 büyük üretim
fabrikası bulunmaktadır.
Bunlar İtalya, Brezilya ve
Sırbistan’da yer alır. Farmina
Pet Foods Türkiye olarak hem
reçete serimiz Vet Life’ı hem
de sağlıklı serimiz N&D’yi
Sırbistan’dan ithal etmekteyiz.
Depolanmadan ülkemize
karayolu lojistiği ile transferi
sağlanan mamalarımızın son
kullanım tarihleri oldukça
uzundur. Kliniklere ya da
petshoplara temin ettiğimiz
mamalar depolanmadan ve
geldiğinden en fazla yirmi
iki gün önce üretildiği
anlamına gelmektedir.
Ürün portföyünüzde doğaya ve
bilime büyük önem verdiğinizi
görüyoruz. Üretim felsefenizin
temeli olarak neden özellikle bu
alanları seçtiğiniz?
‘Doğa ve bilim ilham
kaynağımız’ sloganıyla yola
çıkan Farmina, FVR (Farmina
Veterinary Research) denen
bağımsız bir üniversite
tarafından onaylanmış
bilimsel araştırmaları kapsar.
Farmina Pet Foods, Federico
II Napoli Üniversitesi Hayvan
Besleme ve Beslenme A.B.D.
ile işbirliği içindedir. Yıllardır
süren bu iş birliği değişik
araştırma alanlarının teminatı
olmuş, bu araştırmalar
yüksek bibliometrik indekse
sahip uluslararası dergilerde
yayınlanmış ve bilimsel
çalışma olarak onaylanmıştır.
Farmina ve üniversite
arasındaki bu işbirliğinden
Farmina Veteriner Araştırma
(FVR) departmanı doğmuştur.
Ayrıca FVR,2010 yılından beri
hızla yayılan bilimsel bir dergi
olan Discuss’ın editörüdür.
Bu yayın veteriner hekimlere
Tıbbı Uygulamalar ile en
yaygın konular hakkında bilgi
vermek için oluşturulmıştur.
Besinsel yaklaşımların
tedavi için son derece
önemli olduğu bilinciyle, bu
konularda tavsiye verebilmek
için detaylı bir bibliografiye
dayandırılmaktadır. Discuss’ta
yer verilen her konunun ikinci
bölümünde yayının konusuyla
bağlantılı olan FVR tarafından
yürütülen araştırmaların
metod ve sonuçları anlatılır.
Türkiye piyasasındaki yeni
premiyum ürününüz, Vet Life
Cardiac, kardiyak hastalıkların
iyileşme sürecinde nasıl bir
destek sağlıyor?
Farmina Vet Life Cardiac
reçete mamamız, kronik
kalp rahatsızlığı olan kedi
ve köpekler için formüle
edilmiştir. Cl,K,Na gibi
minerallerin dengelenmiş
oranı sayesinde miyokardial
kasılma gücünü regüle
eder. Taurinin zaten kalp
kası kontraktilitesini
ayarladığını biliyoruz. Bu
taurin entegrasyonu dilate
kardiyomiyopatiyi önleyerek
hücresel demir iyon
değişimini düzenlediğinden
kaynaklanmaktadır. L-karnitin
takviyesi, lipit metabolizmasını
ve enerji kullanılabilirliğini
arttırırken yağsız kas kütlesini
destekler. Biyolojik değeri
yüksek kaliteli proteinler
doğru amino asitlerin
alınmasını sağlar ve yüksek
sindirilebilirlik oranı ile de
kardiyak kaşeksiyi önlemeye
yardımcı olur. İntestinal
mukoza için antiinflamatuar ve
koruyucu etkileri olan omega
3 yağ asidi oranı yüksektir.
Çözünebilir ve çözünemez
lifler sayesinde dolaşım
sistemindeki kolesterol
ve trigliserid seviyelerini
azaltmaya yardımcı olur. 
kedi & köpek
H
Petcode Hayvan
Hastanesi Sorumlu
Veteriner Hekimi
Dr. Ateş Barut, PRP
uygulaması yaparken
PRP TEDAVİSİ
PETCODE HAYVAN
HASTANESİ ile
TÜRKİYE’DE
Petcode Hayvan Hastanesi ekibi, Rejeneratif Tıp
Bilimi’nde hızla yaygınlaşan Platelet Rich Plazma
uygulamalarını rutin tedavi yöntemleri arasına
başarı ile eklemiş bulunmaktadır.
Yazar: Veteriner Hekim Dr.Ateş Barut, phd
40-41 PETİNFO
asarlı doku
ve organları
yenilemeyi
amaçlayan
“Rejeneratif
Tıp” bilimi günümüzde
hızla gelişiyor ve hem insan
hem de hayvan sağlığı için
büyük popülarite kazanıyor.
Rejeneratif tıp bilimi aslında
bir çeşit doku mühendisliği
olarak tanımlanabilir ve amacı
temel olarak hasarlı dokuların
iyileşmesini, rejenerasyonunu
ve normal fonksiyonuna geri
dönmesini sağlamaktır. Bu
amaçla hastanın kendi hücreleri
veya hücre ürünleri işlenip
yeniden programlanarak
hastaya tekrar verilir. Kök
hücre kullanımı uzun süredir
en sık kullanılan ve belki de
üzerinde en çok çalışılan
rejeneratif tıp uygulaması
olarak kabul edilse de doku
rejenerasyonu uyaracak
başka biyoaktif maddelerin
kullanımı da birçok hasta
için umut olmaya başlamıştır.
PRP (Platelet Rich Plazma)
uygulamaları da bu yeni
rejeneratif tıp uygulamalarının
başında gelmektedir. PRP
hasarlı bölgeye direk uygulama
sonrası doku iyileşmesini
uyarmayı amaçlar ve ilk olarak
1987 yılında insanlarda açık
kalp ameliyatlarında kalp
ensizyonlarında hızlı iyileşme
sağlanabilmesi amacıyla
kullanılmıştır. Bu çalışmayı oral
cerrahi, periodontal cerrahi,
nöroşirurji, oftalmoloji, yara
iyileşmesi, kemik iyileşmesi,
eklem protez cerrahisi ve
son olarak da spor hekimliği
dallarında yapılan çalışmalar
takip etmiştir.
METOD
Köpek ve kedilerde normal
trombosit konsantrasyonu
mikrolitre içinde 200bin ila
500bin olarak kabul edilir. PRP
elde edebilmek için hastanın
kanı özel antikoagulanlarla
karıştırılarak ya santrifüj edilir
ya da bir otomatik sistem
güncel
içerisinde işlenir. Otomatik ya
da manüel işlemle mümkün
olan en yüksek trombosit
konsantrasyonunda plazma
elde ederek, kanın eritrosit
ya da lökosit gibi diğer
kısımlarından ayrılması
amaçlanır. Kanın işlenmiş
bu fraksiyonu PRP olarak
adlandırılır. PRP elde etme
işlemi ile bir mikrolitre
plazmadaki trombosit sayısı
yaklaşık 7-10 kat arttırılır
ve mikrolitrede 1.5 milyona
çıkartılır. Enjeksiyon öncesi
trombositlerin aktive
edilebilmesi için fraksiyon
trombin ve kalsiyum klorür
ile karıştırılabilir. Bu işlem ile
sadece trombosit sayısı değil
büyüme faktörü miktarı da
konsantre edilir ki bu özellik
klinik iyileşme açısından
çok önemlidir. Büyüme
faktörleri iyileştirici hücreleri
farklılaştıran ve bölgeye
çağıran sinyaller verir. Böylece
hasarlı bir bölgeye PRP
uygulaması sonrası iyileşme
sadece hızlandırılmaz aynı
zamanda özel hücreler dokuya
çağarılır. Doku iyileşmesi çok
kompleks bir mekanizma
ile gerçekleştirildiğinden
hangi büyüme faktörünün
nasıl bir rol oynadığının
tesbiti mümkün değildir.
PRP uygulamasının avantajı
tüm büyüme faktörlerinin
doğal oranlarında korunması
ancak elde edilen yüksek
konsantrasyonlar ile tüm
büyüme faktörlerinin
yoğunlaştırılabilmesidir.
UYGULAMA
PRP uygulaması
minimal invaziv bir tekniktir
ve genellikle anestezi
gerektirmez. Öncelikle
trombositlere zarar
vermeyecek kalınlıkta bir iğne
ile 30-60 mililitre kan alınır
ve daha sonra kan işlemden
geçirilerek enjeksiyona
hazırlanır. PRP hazırlandıktan
sonra bölge temizlenir ve
aseptik olarak enjeksiyona
42-43 PETİNFO
1. PRP uygulamalarının
Türk veteriner
hekimliğinde de ün
kazanacağından eminiz.
2. Birçok önemli klinik
problemde de rejeneratif
tıp bilimi ve PRP
uygulamaları hastalar için
umut olmaktadır.
3. Enjeksiyon sonrası
meydana gelen rahatsızlık
durumunda soğuk
kompresler ya da sentetik
opioitler uygulanabilir.
1
2
hazırlanır. Enjeksiyon direk
hasarlı bölgeye ultrason ya da
floroskopi eşliğinde yapılır. PRP
uygulamaları sadece hastanın
kendi kanından elde edilmiş
konsantre trombosit kullandığı
için bilinen hiçbir yan etkisi
de yoktur. PRP enjeksiyonları
sonrası non-steroidal anti
inflamatuarlar ve steroidler
kesinlikle uygulanamaz.
UYGULAMA ALANLARI
Özellikle tendo ve ligament
hasarlarında iyileşme tüm
diğer konnektif dokularla
kıyaslandığında bu dokuların
sahip olduğu zayıf vasküler
destek yüzünden çok yavaştır.
Tendo ve ligamentlerin onarımı
için kullanılan direk cerrahi
teknikler ise vücudun normal
yük verme süreci sırasında
çoğu zaman yetersiz kalır. İşte
bu yüzden dokunun iyileşme
yeteneğini hızlanıdırmayı ve
güçlendirmeyi amaçlayan
rejenerasyon hekimliği gün
geçtikçe popülarite kazanmaya
başlamıştır. Veteriner
hekimliğinde PRP uygulamaları
üzerine çalışmalar hızla
popülarite kazanmakla
beraber henüz uzun süreli
çalışmalar mevcut değildir.
Tendo ve ligament hasarları
ile osteoartrit gibi kronik
sorunlarda PRP uygulaması
hem direk tedavi hem de
rehabilitasyon terapilerine
destek amacıyla tüm dünyada
kullanılmaktadır. PRP
uygulamaları sırasında gerçek
stratejiler oluşturabilmek
için her dokunun
iyileşme mekanizmasının
diğerinden farklı olacağı da
unutulmamalıdır. Örneğin kas
gibi dokularda PRP uygulaması
hasarın oluşumu takip eden
akut safhada yapıldığında
çok daha verimli olmaktadır.
Bu konuyla ilgili çalışmalar
her yıl sayıca artmaktadır.
Hastanemiz de PRP tedavisini
rutin klinik uygulamaları
arasına artık sokmuştur.
Petcode Hayvan Hastanesi’nde
PRP uygulamaları ön çapraz
bağ hastalığı da dahil olmak
üzere biseps tendinopati,
supraspinatus tendinopati,
aşil tendo yaralanmaları gibi
birçok tendo ve ligament
sorununda kullanılmaktadır.
Ayrıca dejeneratif eklem
hastalığı, iyileşmeyen yaralar,
korneal hasarlar ve nöroşirurji
uygulamaları gibi birçok önemli
klinik problemde de rejeneratif
tıp bilimi ve Platelet Rich
Plazma uygulamaları hastalar
ve hasta sahiplerimiz için
umut olmaktadır. 
3
Platelet Rich
Plazma nedir?
Trombositler iki çeşit granül
içerir. Bu granüllerden biri
serotonin, tromboksan,
histamin, dopamine,
kalsiyum ve adenozin
içerirken diğeri büyüme
faktörlerini taşır. İlk granül
tipi vasküler permabiliteyi
arttırır ve böylece hasar
bölgesine yangı hücrelerinin
taşınması ve daha fazla
pıhtı oluşturacak daha fazla
sayıda trombosit ulaşımı
sağlanır. İkinci tip granüller
ise büyüme faktörlerinin
salınımını sağlayarak hasarlı
bölgeye diğer iyileşme
hücrelerinin göçünü uyarır.
söyleşi
Müşterilerimizin
amaçlarına
ulaşmalarına
yardımcı oluyoruz
Günümüzde 13 adet firmanın bölgesel bayiliğini ve 3 adet küresel
markanın özel ulusal bayiliğini gerçekleştiren Yeniçağ Ecza Deposu’nun
sahibi, Veteriner Hekim Mehmet Dökmeci ile beraberdik.
RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM ENİKÖ KİRALY FOTOĞRAF: TOLGA ÖZDEMİR
Y
eniçağ Ecza
Deposu, ürün
çeşitliliğini
devamlı artırarak,
veteriner
hekimlere sunduğu kaliteli
hizmet anlayışıyla büyüyen bir
firmadır. Geçtiğimiz ay ürün
gamını yeni VİYO ürünleri
ile zenginleştiren firmanın
İzmir’deki merkezinde
Veteriner Hekim Mehmet
Dökmeci ile keyifli bir söyleşi
gerçekleştirdik.
İzmir Yeni Çağı Ecza Deposu’nun
bugüne gelene kadar geçtiği
süreçlerden okuyucularımıza
biraz bahseder misiniz?
2001 yılında kurulan
firmamız Yeniçağ Ecza
Deposu, geçen 15 yıl içerisinde
çok önemli yatırımlar yaparak
yeni fikir ve ürünleri ile
adım adım pet sektörünün
güvenini kazandı. Günümüzde,
müşterilerimiz için Yeniçağ
Ecza Deposu tam anlamıyla
güven demek, birliktelik
demek, çözüm demek... Bu
felsefemiz, yıllar içinde başarılı
bir şekilde oturdu ve firmamız
her gün bu büyüyen inançla
takdir topladı.
44-45 PETİNFO
Hangi illere hizmet veriyorsunuz?
Bayilikleriniz mevcut mu?
Ege, Akdeniz, Marmara
bölgelerinde devamlı
hizmetlerimiz vardır. Ankara,
Gaziantep, Malatya, Trabzon,
Bartın, Eskişehir, Konya gibi
birçok bölgeye kargo ile
ulaşıp tüm Türkiye’ye hizmet
etmeye özen gösteriyoruz.
Distribütörü olduğumuz
dünya markaları için İstanbul
bölgesinde de bir bayimiz
olmakla beraber, Ankara
bölgesinde de temsilcilerimizi
istihdam ederek tüm sektörle
temas halindeyiz.
Ürün gamınız ve
hizmetleriniz ile özellikle hangi
alanlara yöneliyorsunuz? 2000 çeşit ürünümüz
ile Türkiye’nin en çok ürün
çeşitliliği bulunan nadir
depolardan biriyiz. Bugüne
kadar geçen süreçte iş
ortaklarımızla beraber
biyolojik ürünler, farmasötik
ilaçlar, beslenme ürünleri,
medikal malzemeler ve
diagnostik ürünlerin dağıtımını
yaparak veteriner hekimlik
mesleğinin önünü açtık.
Bölgesel bayiliklerimizin
İzmir Yeni Çağ
Ecza Deposu
Genel Müdürü
Mehmet
Dökmeci
Yeniçağ Ecza
Deposu güven
demek, çözüm
demek, birlik
demek.
2000 çeşit ürünümüz
ile Türkiye’nin en
çok ürün çeşitliliği
bulunan nadir
depolardan biriyiz.
ortaya çıkan ürün ve
hizmetlerimizi yurtdışına
taşımaktır. Devamlı büyüme
hedefimizi gerçekleştirerek,
klinisyen veteriner
hekim meslektaşlarımıza
sunduğumuz
hizmetlerimizi hiçbir
zaman aksatmayacağımızı
özellikle belirtmek isterim.
Bilakis güncel ve bilimsel
odaklı çalışmalarımızı ve
ziyaretlerimizi artıracağız, her
gün daha çok geliştireceğiz.
Ve böylece, hep beraber tüm
sektörün gelişiminin yakından
takipçisi olacağız.
Yeniçağ Ecza Deposu’nun
sektöre bakış açısı nedir? Sizce
sektörün gelişimi nasıl?
Sektörün her gün geliştiğini
görüyoruz. Çalıştığımız bu
sektörün bir parçası olmak
bizim için gurur vericidir.
Sektördeki meslektaşlarımızın
kliniklere yaptıkları yatırımlar
gerçekten takdir edicidir.
Yapılan bu yatırımlar,
sektörün geliştiğinin en
büyük göstergesidir. Bir
ecza deposu olarak bizim
işimiz bu gelişimi kalitemizi
geliştirerek desteklemek ve
müşterilerimizin amacına
ulaşmaya yardımcı olmaktır.
İzmir Yeniçağ Ecza
Deposu, 2000’e
yakın ürün ile
bünyesinde en
çok çeşitliliği
barındıran nadir
depolardan biri
olma niteliği
taşımaktadır.
46-47 PETİNFO
yanında, uluslararası
markalarımız da hem
ürün çeşitliliğimizi hem de
kalitemizi artırmada önemli
birer faktördür.
Hangi uluslararası markaları
temsil ediyorsunuz?
Kanada’dan 1st Choice,
A.B.D.’den Nutrivet,
Belçika’dan ise VİYO
uluslararası markalarımızın
arasındadır. Beslenme odaklı
bu üç ürünümüz, kendi
konularında lider ve fark
yaratan markalardır. Kaliteli
beslenmenin yaşam kalitesini
ve refahını artırmakta,
hastalıklarla mücadelede ve
koruyucu hekimlikte büyük
önemi vardır. Biz de, özellikle
bu amaçlar doğrultusunda ilk
akla gelen kurumlar arasında
olmak istiyoruz. Kaliteli
bir sonuç veren beslenme
ürünleri konusunda, tüm
sektör için akla gelen ilk firma
olmak istiyoruz.
Kısa ve uzun vadede hayata
geçirmeyi düşündüğünüz
projeleriniz var mı?
Devamlı görüştüğümüz
değerli firmalarımızla sürekli
çalışmalar sürdürüyoruz.
Amacımız, uzun ömürlü
projeler hayata geçirmek.
En büyük hedefimiz;
Son olarak sizlerin eklemek
istediği herhangi bir şey var mı?
“Canlıların sağlığını
korumak” prensibi
doğrultusunda
çalışmalarımıza devam
edeceğiz. Beraber yaşadığımız
dünyada, paylaşım içinde
olduğumuz can dostlarımızın
refahını korumak ve
hizmetimiz ile onların
mutluluğu için ufacık da olsa
bir katkıda bulunma şansımız
olursa ne mutlu bize! Yeniçağ
Ecza Deposu ekibi olarak
geleceğe parlak bakıyoruz ve
bu hedefler doğrultusunda
kaliteli markaların ürünleri
ile hizmet sunmaya devam
edeceğiz. Çünkü biz bir ekip
olarak işimizi çok seviyoruz. 
klinik
Hastanın problemine
değil bütününe
odaklanılmalıDIR
Active Veteriner Sağlık Merkezi’nden hayvanlara ve insanlara
saygıyı son derece önemseyen TÜRK Veteriner Homöopati Derneği
BAŞKANI veteriner hekim Dr. Gülay Ertürk’e söz verelim.
Veteriner Hekim
Dr. Gülay Ertürk
“Homöopati, felsefe
olarak bütüncül tıp
içinde yer alır.”
B
u ay Ankara’nın
merkezinde
bulunan Active
Veteriner Sağlık
Merkezi’ne konuk
olduk. 25 sene aşkın tecrübesi,
farklı tıbbi yaklaşımları ve
güçlü kadrosu ile kliniği
başarıyla yürüten Dr. Gülay
Ertürk bizimle ilginç hikayeler
ve mesleki bilgiler paylaştı.
Kendinizden ve ekibinizden
kısaca bahseder misiniz?
Ankara Üniversitesi
Veteriner Fakültesi
mezunuyum. Aynı fakültede
48-49 PETİNFO
Reprodüksiyon ve Suni
Tohumlama Anabilim
Dalı’nda, Köpeklerde Suni
Tohumlama konusundaki
tezimle doktora çalışmalarımı
tamamladım. Mezun
olduğum tarihten itibaren
küçük hayvan klinisyeniyim.
Zaman içerisinde, tıbbın
farklı alanları ile ilgilenmeye
başladım ve İngiliz Homöopati
Enstitüsü’nden (The British
Institute of Homeopathy)
veteriner homöopati
eğitimi aldım. Hastalarımın
tedavisinde klasik veteriner
tıbbının yanı sıra homöopatik
tedavileri de uyguluyorum.
Kediniz Konuşuyor,
Köpeğiniz Konuşuyor
isimlerinde yayınlanmış
hasta sahiplerine yönelik
iki kitabım var. Uluslararası
Veteriner Homöopati Derneği
(IAVH ) başta olmak üzere
çeşitli mesleki derneklerin
üyesiyim. Merkezi Ankara’da
bulunan, Veteriner Homöopati
Derneği’nin kurucu üyesi
ve bu dönem başkanıyım.
Çeşitli dönemlerde meslek
örgütlerinde de çalışmalarım
oldu. Halen Ankara Bölgesi
Veteriner Hekimler Odası
Yönetim Kurulu Üyesi
olarak görev almaktayım.
Değişen, gelişen ve yenilenen
mesleki güncel bilgilere
sahip olabilmek için kongre,
kurs, panel, seminer gibi
eğitim programlarına
zamanım yettiğince ve
elimden geldiğince katılmaya
çalışıyorum. Evliyim, 2 çocuk
annesiyim. Kliniğimizde 2’si
doktoralı 3 veteriner hekim,
1 veteriner sağlık teknisyeni
çalışıyor. Halihazırda bir
veteriner hekime daha
ihtiyacımız var. Çalıştığımız
arkadaşlarımızla uzun soluklu
birlikteliğimiz var. Örneğin
veteriner sağlık teknisyeni
arkadaşımızla 22 yıldır
birlikte çalışıyoruz.
iyileşmeyi
yaşam gücü
sağlar
Hastanın problemine değil
bütününe odaklanılmalıdır.
Bu, hekimlikte holistik ya
da bütüncül bakış açısı ile
mümkündür. Aksi taktirde
sadece organ ya da parça
doktoru olunur. Tamirci gibi.
İyileşmek demek, tekrar bütün
olabilmek ve bu bütünün
tüm parçalarının uyum içinde
olması demektir. Tedavi etmek
ve iyileşmek farklı şeylerdir.
Tedavi etmek belli bir bölgeyi
onarmaktır, oysa iyileşme,
dışsal koşullardan bağımsız
bir çaba gerektirir.
İlke olarak
teknolojik donanım
zenginliğinin bir
hekimi her zaman en
iyi hekim yapmadığı
düşüncesindeyiz.
Kliniğinizin açılış hikayesi
nedir? Kliniğinizi tanıtır mısınız?
Dahiliye uzmanı Veteriner
Hekim Dr. Muzaffer Obuz,
İngiltere’deki uzmanlık
eğitimini tamamlayıp,
Türkiye’ye döndüğünde,
Ankara’nın ilk özel veteriner
kliniği olan Obuz Veteriner
Kliniğini açar. Sene henüz
1971’dir. Ankara’da o yıllarda,
sadece Elçilik çalışanları,
yabancıların kedi, köpekleri
vardır. 1988 yılında, Dr.
Muzaffer Obuz’un yanında,
Dr. Gürbüz Ertürk de, pet
klinisyeni olarak çalışmaya
başlar. Obuz Veteriner
Kliniği ile 1993 kökenli Kuki
Veteriner Kliniği 1997’de
birleşip, kadroya ben de
katılınca Kuki-Obuz Veteriner
Polikliniği olarak sürdürdük.
Süre gelen zaman içinde
değerli meslek büyüğümüz
Dr. Muzaffer Obuz’u ışıklar
içinde bırakıp, yola devam
ettik. Kavaklıdere’deki KukiObuz’u 2012 yılında başka
meslektaşlarımıza emanet
edip, Active Veteriner
Grubun bir kolu olarak Active
Veteriner Sağlık Merkezini
açtık. Hayatlarımıza renk
katan küçük dostlarımızı
iyileştirmek, mutlu kılmak
ve mutlu olmak için yaşam,
emek ve sevgi harmanlı yolda
yürümeye devam ediyoruz.
Kliniğimiz Ankara
Çayyolu’ndadır. 400 m2 arsa
üzerine kurulu toplamda
300 m2 net kullanımlı
triplex bir bina içinde
düzenlenmiş ,bahçesi
olan bir kliniğiz.Ayrı ayrı
birimlerde muayene odaları,
, bekleme, operasyon salonu
ile Cerrahi müdehalelerden,
laboratuar tetkiklerine kadar
bir veteriner kliniğinden
beklenen tüm hizmetleri
yerine getirmekteyiz.
Hasta sahiplerimiz, çalışma
saatlerimiz içerisinde randevu
alıp gelirler. Gerektiği hallerde
ulaşılabilinir olmanın 7/24
açık olmayı gerektirmediğini
düşünüyoruz. USG, CR
Röntgen, EKG, Gaz Anestezisi,
video otoskop,kan biyokimyahemogram –kan gazı cihazları,
endoskop dahil tıbbi
donanıma sahibiz. Ancak İlke
olarak teknolojik donanım
zenginliğinin bir hekimi her
zaman en iyi hekim yapmadığı
düşüncesindeyiz.Bir hekimin
mesleğini uygulayabilmesi için
tıbbi tanı gereçlerine ihtiyacı
olduğu muhakkakdır ancak,
hasta ve hastalığın özellikleri
göz önünde bulundurulup,
onu maddi yada tıbbi risk
altına sokmayacak, en emin
yolu seçmek gerekir. Tanısal
araçlardan ikincil bir kazanç
edinmek bize göre etik de
değildir hekimlik de değildir.
Bu ilke ile, ve hastanın sadece
problemine değil bütününe
odaklanan bir bakış açısıyla bu
mesleği kendi payıma düşen
süreç içerisinde 25 yılı aşkın
zamandır sürdürüyorum. Tıp,
çok hızla gelişen bir bilim.
Dr. Gürbüz Ertürk, Active
Grup PetShop Sorumlusu
Akın Ertürk, Veteriner Sağlık
Teknisyeni Engül Demirci,
Veteriner Hekim Ali Surudi,
Dr. Gülay Ertürk ve Elfy
kedi & köpek
Kliniğimiz, homöopati
haricinde, kedi köpek
davranış bozuklukları
tedavisinde de
özelleşmiş bir klinikdir.
olan kişiler için çare hemen bir
hayvan sahibi olmaktır. Hatta
bu kişilere tedavi uygulayan
doktorlar ve psikologlar da
bunu önerirler. Veteriner
hekim, hem hastasının
doktorudur, hem de, hasta
sahibinin Güzin Abla’sı. Çoğu
zaman ruhsal problemleri olan
hasta sahipleri ile uğraşmak
zorunda kalırız. Şizofren bir
hasta sahibimin, çantasının
içine attığı ölü kuşu çıkarıp
“Doktor hanım, şuna bir iğne
yap da iyileşsin” dediğini
bilirim. Ölü olduğunu, elimden
bir şey gelemeyeceğini
söylediğimde sinir krizleri
geçirmişti. Böyle bir durumda
iş psikiyatrılığa dönüyor.
Mesleğini aktif bir şekilde
sürdüren bir hekimin de
kendisini sürekli yenilemesi ,
geliştirmesi gerekir .Bu inançla,
yenilikleri ve gelişmeleri
takip ederek mesleğe devam
ediyoruz. Severek, isteyerek.’’
Hekimliğin en keyif aldığınız
ve sizi en çok sıkıntıya sokan
yanları nelerdir?
Hekimlik; vücudun
iyileştirme gücüne katkıda
bulunarak, hastaya yardım
etme sanatıdır. Izdırap çeken,
yaşam kalitesi düşmüş, mutsuz
bir canlının, bozulan sağlığını
düzeltip, onun yeniden
sağlıkla, hayata bağlandığını
görmenin hazzı, sanırım hiçbir
şeyle ölçülemez. Bu öyle bir
hazdır ki ve size kendinizi
öyle iyi hissettirir ki, hiçbir
parasal karşılığı yoktur. Bazen,
50-51 PETİNFO
karşınıza çıkmış, zavallı
bir sokak hayvanı size bu
duyguyu yaşatır bazen da
sahibinin kucağında acı çeken,
evlat niteliğinde bir hayvan.
Ben, hekimliğin sanat olduğu
inancıyla, bir hastaya şefkatle
dokunmanın, sahibinin
sıkıntısını paylaşmanın
ölçütünün olmadığına
inanıyorum. Bir hekimin,
hastasına göstereceği ilk
şeyin şefkat olduğunu
düşünüyorum. Sıkıntıya
sokan durumlara gelince;
sanırım bunu hekimliğin
değil veteriner hekimliğin
diye yanıtlamak daha doğru
olacak. Yalnızlık hisseden,
sosyal hayattan kopuk, evlat
sahibi olma duygusunu
yaşamamış, arkadaşları
olmayan, depresyonda,
sevgisiz, psikolojik sorunları
mesleğini aktif
bir şekilde
sürdüren bir
hekimin Severek,
isteyerek kendisini
sürekli yenilemesi,
geliştirmesi
gerekir.
Üzerinde durduğunuz bir
alan ve bu konuda yaptığınız
çalışmalar var mı?
Holistik tedavilerle ilgiliyim.
Vücudun sağlık için dengede
durma kararlılığı vardır.
Buna homeostazis diyoruz.
Hormonal sistem, sinir sistemi
hep homeostazisin sağlanması
için görevdedirler. Kanda, şeker
arttığında insülin salgılanması
gibi. Vücudun hasta olmama
kararlılığını da, immun sistem
destekler. Eğer, metabolizmada
bir olumsuz değişiklik olursa,
beden bu homeostasis
durumundan çıktığı için
hastalıklar oluşmaya başlar.
Homeostazis, karalılık halidir.
Hastalık, dışsal elemanlardan
çok, onu kabul eden ev
sahibinin uygunluğu ile ilgilidir.
Ör; soğuk algınlığı virüslerinin
doğrudan burun mukozasına
konulduğu bir çalışmada,
insanların sadece %12 sinde
soğuk algınlığı görülmüştür.
Keza, vücut direnci düşünce
hastalıkların ortaya çıktığı
bugün herkesin bildiği bir
gerçektir. Ben, sağlıklı olmak
ya da mevcut bir hastalığın
üstesinden gelebilmek için
hastayı bir bütün olarak, ele
almanın doğru olduğunu
düşünerek Homöopati’yi
uyguluyorum.
Kısır kedilerin gıda
alımında %50,
vücut ağırlıklarında
ise %28-29 artış
meydana gelir
Kısırlaştırılan
kediler için
doğru
beslenme
Bilinçsiz üremenin önüne geçmek için
gerekli olan kısırlaştırma sonrasında
doğru beslenme ile hayvanların yaşam
kalitesini artırmaya yardımcı olun!
52-53 PETİNFO
B
irçok hayvan sahibi kısırlaştırmanın
kediler için gerekli bir şey olmadığını
düşünür. Halbuki bu çok yanlış bir
düşüncedir. Kısırlaştırma, dişilerde
yumurtalık kanserini imkansız hale
getirmekte ve rahim ile meme kanseri riskini
de önemli ölçüde azaltmaktadır. Bu prosedür
ayrıca sakıncalı bulabileceğiniz pek çok davranışı
da ortadan kaldıracaktır. Kısırlaştırılmayan bir
dişi kedi, yılda üç-dört kez kızgınlık dönemine
girecektir. Bir dişi çiftleşme olmaksızın birkaç
kez kızgınlık dönemine girdiğinde, bu kedide
depresyon, iştahsızlık, ishal ve kusma gibi sorunlar
gelişebilmektedir. Kısırlaştırılmış erkek kedilerde
ise testis kanseri riski azalır ve insanları rahatsız
edici olarak nitelendirilebilen bölge işaretlemesi,
miyavlama gibi davranışlar azalır; kediler daha
sakin olur ve işaretleme davranışı devam etse bile,
idrarın kokusu eskisi kadar keskin olmayacaktır.
Tabi kısırlaştırma kadar kısırlaştırılmış kedilerin
beslenmesi de üzerinde durulması gereken bir
konudur. Veteriner hekimlere hem operasyon sırası
hem de operasyon sonrası çok iş düşmekte.
Azalan enerji tüketimi
Kısırlaştırma, hayvanların metabolizmasını da
etkiler ve bunun sonucu olarak kedi ve köpeklerde
en yaygın görülen beslenme hastalığı meydana gelir;
obezite. Optimum vücut kondisyonu olan bir kedi
veya köpeğin vücudu %15-20 oranında yağa sahip
olmalıdır. Kısırlaştırma sonucu metabolik hızda
azalma ve yem tüketiminde artış meydana gelir.
Hayvanların enerji tüketimi zamanıda ayarlanmazsa
pozitif enerji dengesinin adipoz dokulardaki aşırı
artışı, yani vücut kondisyon skorunda ve vücut
yağlarında artış, aşırı kilo ve obezite meydana getirir.
Aslında bakarsanız, çözüm apaçık ortada; kediler
operasyon sonrası dönemde mamaya sınırsız
erişim şansına sahip olmamalılar, doğru ve
kaliteli beslenmeliler.
Hasta sahiplerinin eğitimi önemlidir
Obezite konusunu inceleyen araştırmalar ortak
bir sonuç olarak özellikle erkek kedilerin operasyon
sonrasında gıda alımlarının en az %50, vücut
ağırlıklarının da %28-29 oranında arttığını ortaya
koymaktadırlar. Bu oranlar dişilerde de hemen
hemen aynı sonuç vermektedir. Ama kedilerin
kilo almasını önlemek için egzersiz programı
geliştirmekten hoşlanmayan hayvan sahipleri için
iyi haberler de verebilirsiniz. Bu, hayvanların özel
besin ihtiyaçlarını senelerdir araştıran ve uzman
Ar-Ge kadrosu ile müşterilerine her zaman en
iyisini sunmayı amaçlayan firmaların kısırlaştırılmış
kedilere olan özel mamalarıdır. Bu özel mamalar ile
kısır hayvanlarda gözükebilen obezite sorunları ve
üriner taş oluşma riski en aza indirilebilir, hayvanlara
yüksek kaliteli, uzun bir ömür sağlanılabilir.
Kaliteyi her özelliğinde yansıtır
Hill’s Sterilized Cat Young Adult ürünü içeriğindeki L-Karnitin
sayesinde kısırlaştırılmış kedilerimiz için etkin bir kilo
kontrolü sağlarken, içeriğindeki Lizin sayesinde yağsız kas
kütlesinin korunmasın yardımcı olur. Bunlara ek olarak Hill’s
Sterilized Cat Young Adult ürünü magnezyum, fosfor ve
kalsiyum gibi mineralleri kontrollü ihtiva eder ve bu sayede
idrar taşlarının oluşumlarına engel olur. Bu mineralleri
kontrollü olarak ihtiva etmesi ile birlikte sadece ihtiyacı
karşılayacak seviyelerde tuz içermesi sayesinde de böbrek
sağlığının korunabilmesine de yardımcı olur. Hill’s kalitesini
her özelliği ile yansıtan Hill’s Sterilized Cat Young Adult
her öğünü kedileriniz için bir ziyafete çevirebilecek kadar
lezzetli ve kediler tarafından tercih edilen bir üründür.
kedi
Dayanılmaz lezzete sahip bir mama
Kısırlaştırdıktan sonra kedilerin temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için özel
formüle edilmiş bir mamaya ihtiyacı vardır. Bu amaçla Affinity Veteriner
Hekim Ekibi mamanın lezzetini artırmak için yüksek kaliteli protein içeren
ADVANCE Kısırlaştırılmış ürün grubunu geliştirdi. Ayrıca bu ürün grubundaki
mamalar içeriğindeki L-Karnitin ile kısırlaştırılmış kedilerde obeziteyi önlemekte,
doygunluk hissinin artması için lif içermektedir ve düşük yağ oranına sahiptir;
en önemlisi de idrar yolu sorunları yaşanmaması için pH oranı dengelenmiştir.
Tüm bu özelliklerinin yanında dayanılmaz bir lezzete sahiptir ve kedilerin
mamaya karşı olan ilgisini koruyacaktır!
Yaş ve cinsiyeti
dikkate alıp geliştirilen
özel mamalar
Royal Canin ürünleri, tüm beslenme
ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Neutered
Young Male kısırlaştırılmış erkek kedilerde
7 yaşına kadar, Neutered Young
Female ise kısırlaştırılmış dişi kedilerde
7 yaşına kadar tavsiye edilmektedir.
Ürünün içerdiği yüksek protein kas
kütlesinin korunmasına yardımcı olur
ve zenginleştirilmiş L-karnitin düzeyi
yağ yakımını destekler. Ürünün üstünde
de görebileceğiniz S/O indeks ibaresi,
idrarda oluşan struvit ve kalsiyum oksalat
kristallerinin oluşumunu engelleyerek alt
üriner sistem sağlığını desteklemektedir.
7 yaşından sonra önerdiğimiz Sterilized
+7 ürünümüz, içerisinde bulundurduğu
antioksidanlar (vitaminler, yeşil çay ve
üzüm profenolleri) sayesinde zindeliği ve
yaşama gücünü destekler.
54-55 PETİNFO
Bilimsel olarak formüle edilmiş özel içerik
PRO PLAN® Sterilised çeşitleri, kedilerde idrar taşları oluşumu riskini azaltan
dengelenmiş formülasyonu sayesinde, özellikle alt üriner sistem enfeksiyonlarına
yatkın olan kısırlaştırılmış kedilerde idrar yolu sağlığını destekler. Kıtır mama
tanelerinin mekanik etkileri sayesinde dişlerde plak ve tartar birikimini azaltır.
OPTIRENAL® antioksidanlar, arjinin, Omega-3 yağ asitlerini de içeren bilimsel
olarak formüle edilmiş özel içerik kombinasyonudur. Tüm PRO PLAN® Sterilised
ürünleri fazla kilo alımı riskini ve kedilerde üriner sistemde oluşabilecek struvit
ve kalsiyum oksalat taş oluşumu riskini azaltır. Muhteşem lezzette 3 farklı ürün;
Somonlu, hindi etli ve 7 yaş üzeri kısırlaştırılmış kediler için hindi etli seçenekleri ile.
kedi
Sağlık ve form bir arada
Spectrum Slim-34; içeriğindeki ideal mineral düzeyi ve lif oranı ile kedilerin
kısırlaştırıldıktan sonra karşılaşabileceği olası üriner sistem ve obezite
sorunlarının önüne geçer. L- Karnitin ile organizmanın yağ yakmasına yardımcı
olan, yağsız kas kitlesinin idamesini sağlayan bileşime sahiptir. Synox 3D doğal,
standardize edilmiş, GDO içermeyen ve titre edilmiş bitkisel ekstrat karışımı
doku deformasyonunun azaltılmasında ve oksidatif stresin engellemesinde
etkilidir. Slim-34 ürünümüzün içerisinde %4 oranında qrill bulunmaktadır.
Tüm besin ihtiyaçları tek bir mamada
Benefit Sterilised kısırlaştırılmış kediler için somonlu
ve tavuklu olmak üzere iki farklı lezzet seçeneği ile
sunulmuştur. Kısırlaştırılmış kedilerin yaşamlarına sağlıklı
bir şekilde devam etmeleri için ve kedlerin mama keyfini
devam ettirebilmesi için Benefit Sterilised’i tereddütsüz
sunabilirsiniz. Kararınızdan dolayı duyacağınız mutluluk,
Benefit markasının garantisidir.
İlk Doğal Reçete Maması VET LIFE’tan
Farmina Vet Life Neutered Male ve Farmina Vet Life
Neutered Female kısırlaştırılmış erkek ve dişi kedilerin
kilo, diabet ve ürolitiazis yönetimi için tam ve dengeli
bir mamadır. Daha düşük enerji seviyesi ile kilo alma
riskini azaltır. Yüksek biyolojik değerli proteinler ve
L-Karnitin takviyesi, kas kütlesinin varlığını ve yağ doku
mobilizasyonunu destekler. Az miktarda karbonhidrat
alımı diabet riskini azaltır. Düşük fosfor ve magnezyum
içeriği ve kalsiyum sülfat ilavesi ürolit oluşumunu engeller.
Dişi kediler için izoflavonlar östrojenik yan etkileri azaltır.
Bir ömür beraberlik için
Mamalarımız kısırlaştırılmış ve kilo almaya eğilimli kediler için özel olarak
formülize edilmiştir. İdeal vücut görüntüsünü sağlamak için kalorisi
düşürülmüş formüllerimiz, AAFCO (Amerikan Besin Kontrolü Görevlileri
Derneği) beslenme standartlarını karşılamak üzere tasarlanmıştır. 1st
Choice sterilize ürününde öne çıkan özellikler: kalori kontrol(%10 yağ),
pH ürinary kontrolü (düşük magnezyum, metiyonin ve lysine ilaveli),
sindirim sistemi kontrolü (doğal prebiyotik ilaveli), hairball kontrol.
kedi & köpek
İyileşme, tekrar
bütün olabilmek
ve bütünün tüm
parçalarının uyum
içinde olması demek.
58-59 PETİNFO
H
omöopati, dünyada son
yıllarda popülerliği hızla artan
bir bilimdir. Günümüzde
pek popüler olan organik
tarım ve hayvancılık için de
Avrupa Birliği tarafından önerilen önemli
yöntemlerden biri olması bu bağlamda çok
anlamlıdır. Bir çok ülkede, tıp fakülteleri
homöopati uygulamalarını müfredatlarına
dahil etmektedirler. Veteriner Homöopati
Akademisi, 1986’da Hayvan Doğal Sağlık
Merkezi bünyesinde kurulmuş olup, sadece
veteriner hekimlere olmak üzere 130 dersle
sertifikalı homöopati eğitimi vermektedir.
1987 yılında Londra’da kurulan İngiliz
Homöopati Enstitüsü ise, kurulduğundan
beri 75 ülkeden on binlerin üzerinde öğrenci
mezun etmiştir. Günümüzde, Avrupa’da
on binlerce tıp doktoru homöopati
uyguluyor. Milyonlarca insan homöopatiden
faydalanıyor. 2005’te dünya sağlık örgütü
%59 oran ile dünyada 2. sıradaki en
yaygın kullanılan tedavi şekli olduğunu
açıkladı. Avrupa’da halkın %50’den
fazlası Homöopatik tedavi görmekte,
doktorların %12’si sadece homöopatik
tedaviyi uygulamakta, %50’den fazlası diğer
yöntemlerle birlikte önermektedir. 400’den
fazla homöopati okulu var. Homöopatiyi bu
kadar büyüten en önemli neden başarısıdır.
Holistik alternatifler içinde, aşılamanın
yerini alan homöopatik ilaçlar olan
nosode’ler (hastalık ürünlerinden yapılan
immun modülatörler) önleyici tedavide
etkilidir ve köpeklerde Distemper insidansını
azaltmıştır. Kennel cough, felin flu, felin aids,
felin leukemia nosodelerden faydalanıldığı
başlıca pet hastalıklarıdır. Ayrıca aşılama
sonrası yan etkileri gidermede de
homöopatik ilaçlar sıklıkla kullanılır.
Homöopati’nin Tarihçesi
Yunanca, homoios (benzer) ve pathos
(hastalık) sözcüklerinden meydana gelen
homöopati, 1796’da Alman hekim Samuel
Hahnemann tarafından geliştirilen ve
benzer, benzeri iyileştirir ilkesine dayanan
tedavi yöntemidir. Homöopati’nin kurucusu
Samuel Hahnemann (1755-1843) olarak
bilinse de bu tedavi yolu aslında tıbbın
babası kabul edilen Hipokrates‘ a (M.O 460370) kadar uzanır. Doğanın tedavi edici
kuvvetleri olduğuna inanan Hipokrat’a
göre, hekimlerin tedavi edici görevleri
doğaya yardımcı olmaktır. Varılan bu
noktada Hipokrat’ın hekimlere yüklediği
etik yükümlülük, çağının dünya görüşüne
uygun olarak, Primum non nocere yani
öncelikle zarar verme yaklaşımıdır. Bu
yaklaşım, Hipokrat’tan bu güne, 2400
yıldır hekimlik mesleğinin temel etik ilkesi
olmuştur. Hipokrat, temelde tıpla ilgili üç
önemli tanımlama yapmıştır;
Natura medicatrix: Yani otonom sistemler
(canlı organizma) dışarıdan bir etki
olmadıkça fizyolojik döngüsünü sağlıklı
bir biçimde devam ettirir.
Contraria contrariis curentur
(Antagonizma): Karşıtlıklar ilkesidir. Karşıt
ilaçlar ile yapılan tedavidir. Antihipertansif,
antibiyotik gibi.
Similia similibus curentur (Similimum):
Benzerlikler ilkesidir. Benzer ilaçlar ile
yapılan tedavidir. Donmalarda buzla
ovmak gibi.
Her ne kadar Hipokrat, bu üç temel
ilke ile sağlığın korunmasını öngörmüşse
de süregelen süreçte, Karşıtlıklar İlkesi
modern tıbbın temelinde etkili olmuş
ve Benzerlikler İlkesi unutulmuştur.
Hipokrat’tan sonra 16. Yüzyılda
Paracelsus’a (1493-1541) kadar, Benzerlik
İlkesi’ni uygulayan başka bir hekim
olmamıştır. Paracelsus’dan yaklaşık
250 yıl kadar sonra bu ilke tekrar
canlanmıştır. Bu kez Alman bir hekim
olan Samuel Hahnemann sayesinde.
Hahnemann, 1790’da Dr. Cullen’nin
Materia Medica’sindan kinin maddesiyle
ilgili çeviri yaparken, Dr. Cullen’in
sıtmayı tedavi etme metodu ile ilgili
açıklamasını mantıklı bulmamış ve bu
ilacı kendi üstünde denemek gibi bir fikre
kapılmıştır. Hahnemann, kinini (Kınakına
ağacı) aldıktan sonra aynı sıtmadaki gibi
semptomlar göstermeye başlar. Bunun
bir tesadüf de olabileceğini düşünüp,
aynı denemeyi birçok defa yapar. Ama
veteriner hekimlikte holistik yaklaşımlar
YazI: VetERİNER Hekim Dr. GÜLAY ERTÜRK
homöopati
Tüm dünyada ve ülkemizde de dolu dizgin
ilerleyen Homöopatik tedavi protokolü, bu güne
kadar öğrendiğimiz ve uyguladığımız tüm tedavi
şekİllerinden farklıdır.
hekimlik alanına uygulamış, Distemper
ve Antraksta nosodları kullanmaya
başlamıştır. Lux bakteri, virüs ya da
enfekte salgı gibi organik materyallerin
dilüe edilip potentize edilmesiyle elde
ettiği nosodlarla, bulaşıcı hastalıkların
tedavi edilebildiğini belirtmiştir.
Ki günümüzde kullanılan aşıların
geliştirilmesi homöopat bir veteriner
hekim olan Lux’un bu fikirlerine dayanır.
Homöopatik
ilaçların etkisi,
kimyasal
değil, enerji
bazındadır.
Homöopatik ilaçlar nerelerden elde edilir?
Değişik rahatsızlıklarda kullanılan
2000’nin üzerinde homöopatik ilaç
mevcut. Bu ilaçlar vücut direncini ve
hastalıklara karşı bağışıklığını uyarıcı
maddelerdir. Homöopatik ilaçların
hazırlanmasında, bitkiler, mineraller ve
bazı hayvansal ürünler kullanılır.
her seferinde bir sıtma hastasında olan
belirtiler ortaya çıkar. Kınakına’nın,
sıtmayı tedavi edebilmesinin, sağlıklı bir
bireye verildiğinde, aynı belirtileri ortaya
çıkartabilmesine bağlı olduğu kararına
varır. Bunu homöopatik etki olarak
tanımlayıp, hayatının bundan sonraki
kısmını bu prensibe bağlı kalarak akılcı bir
tedavi yöntemi geliştirmeye adar. Yaptığı
çalışmalar sonucunda, homöopatide
dört kural tespit etmiştir. Kullanılan
ilaçlar, öncelikle sağlıklı bireyler
üzerinde denenir. İlaçların seçimi ve
uygulanması benzer hastalık prensibine
göre yapılır; İlaç, minimal dozda kullanılır.
ve tek seferde, tek ilaçla tedavi yapılır.
Uygulamalarıyla bu ilkelerini geliştirip
1810 yılında İyileştirme Sanatının
Organonu adlı kitabını yayınlamıştır.
Bu kitap beş kere daha ilavelerle basılır.
Altıncı kitap 1842’de tamamlanır fakat
henüz basımı gerçekleştirilemeden
Hahneman yaşamını yitirir.
Veteriner Homöopati’nin atası
olarak Joseph Wilhelm Lux (1773-1849)
kabul edilir. Lux, homöopati’yi veteriner
Türk Veteriner Homöopati
Veteriner Homöopati Derneği, Türkiye çapında veteriner homöopati ile ilgilenen
meslektaşlarımızın bir araya gelmesiyle, Prof. Dr. Selim Aslan başkanlığında, 2010
yılında, Ankara’da kuruldu. Kurulduğu günden bu yana veteriner hekimler için çeşitli
etkinlikler düzenleyen ve meslektaşlarımızın gelişimini sağlayan dernek, 2015 yılı
içerisinde “Acil ve Akut Vakalarda Homöopati” konusunda Türkiye çapında eğitimler
düzenledi ve bu yıl içerisinde de çeşitli etkinlikler planlanmaktadır.
60-61 PETİNFO
Homöopatik ilaçlar nasıl kullanılır?
Homöopatik ilaçlar semptomlar
devam ettiğince kullanılırlar. Kondüsyon
düzeldikçe ilaç dozu azaltılır. Sürekli
kullanılmazlar. Dozaj, hastalığın gelişimine
bağlı olmakla birlikte, genelde 1 tablet, 5-10
damladır. Günde bir ya da iki kez kullanılır.
Kronik hastalıklarda yarım saat veya bir
saat aralıklarla kullanılabilir.
Homöopatik ilaçlar nasıl saklanır?
Homöopatik ilaçlar, gün ışığından
uzakta korunurlar. Dezenfektan, parfüm
gibi güçlü kokulardan uzak tutulurlar. Bu
şekilde yıllarca saklanırlar.
Homöopati nerelerde etkilidir?
Homöopati, cerrahi işlem
gerektirmeyen, geriye dönüşümü
mümkün (iyileşme şansı kalmamış
hastalar hariç ), olgularda, tıbbın tüm
dallarında kullanılır.
Homöopatik ilaçlar nasıl hazırlanır?
Homöopati’de kullanılan ilaçlar
özel olarak hazırlanır. Prensip olarak
immunizasyon (aşılama) ile aynıdır. Özel
tıbbi uyarılar vererek, hastalığa karşı
direnç geliştirilir. İlaçlar hazırlanma
aşamasında, seyreltme (dilusyon) ve
çalkalama (süksüsyon) gibi işlemlerden
geçirilerek güçleri arttırılıp, maddenin
potansiyel gücünün en küçük dozu
haline getirilirler. Hahnemann’nın
dinamizasyon adını verdiği, bu işlemler
günümüzde ise potensizasyon olarak
adlandırılır. Homöopatik ilaçlar, esas
maddeden neredeyse bir zerre
Primum non
nocere, yani
öncelikle zarar
verme , her tıbbi
uygulamanın
temelidir.
bile kalmayacak kadar sulandırılmış
olmasına rağmen yüksek iç enerjiye
sahiptir. Bu enerji vücuttaki birçok
biyo-enerji sistemlerini harekete geçirir
Homöopatik ilacın etkisi kimyasal değil
enerji bazındadır. Potensleme, ilaç olarak
hazırlanacak maddenin, bir katı (laktoz)
veya bir sıvı (alkol-su) ile seyreltilmesi
ile yapılır. Eğer katı madde kullanıldıysa,
madde toz haline gelinceye kadar ezilip
öğütüldükten sonra, laktoz ile seyreltilir.
Bu öğütme işlemine tritürason denir.
Eğer madde çözülebilir bir madde ise,
öğütmek yerine seyreltilir. Bir damla ana
tentür sırasıyla 9 veya 99 damla çözücüyle
karıştırılır Çalkalanarak 1D (veya 1X) ya da
1C potens elde edilir.9 damla ile karıştırılan
D, 99 damla ile karıştırılan C potensidir. Bu
ilk potensten bir damla 9 veya 99 damlayla
seyreltilip çalkalanırsa ikinci potens
elde edilir. Bu işlem gerekli olduğu kadar
tekrarlanır. İlacın gücü, birbirini takip eden,
her yüzlük seyrelti için, 1C, 2C, 3C… şeklinde
ifade edilir. Fransa’da yüzlük seyrelti C
yerine CH ile gösterilir. Onluk seyreltiler
ise, İngiltere’de, 1X,2X,3X.., Fransa’da
1D,2D,3D.., Avrupa’da ise, 10, 20, 30 olarak
gösterilir. Seri olarak yapılan seyreltiler
sonucunda, homöopatik ilacın etkisinin,
azalmak yerine artmasına, potensizasyon
ya da güçlenme adı verilir. İlacın
hazırlanmasında, birbirini takip eden
seyreltiler sonucu, seyreltici sıvıda ilacı
hazırlanacak maddeden tek bir molekül
bile kalmayacak kadar sulandırmalar
hazırlanır. Bilindiği gibi, molekül,
bir maddenin kimyasal özelliklerini
muhafaza etmek üzere, belli sayıda
atomdan oluşmuş en küçük parçasıdır.
Avagadro yasasına göre, bir maddenin
bir molekülü 6.022´10²³ adet atom içerir.
Bu durumda bir madde, 10²4 kadar
seyreltildiğinde, yani, 12C potensinde
hazırlandığında (1/100’lük seyreltiden
birbirini takip eden 12 sulandırma) teorik
olarak orijinal maddeden bir
Hekimliğin her alnında uygulanır
Homöopati, sadece pet sağlığında değil, organik tarım ve reprodüktif
hayvanların sağlığında da etkin. Sığır mastit tedavisinde homöopatik
nosodelerden başarılı sonuçlar alınmıştır. Günümüzde, Organik Tarım Kanunu’na
bağlı yönetmeliklerimizde, veteriner tıbbi ürün yerine homöopatik tedavi
uygulanması öngörülüyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından
ruhsatlandırılmış preparatlarlar uygulama sahasında mevcut.
62-63 PETİNFO
Hahnemann ve onu
izleyenler, denedikleri
yüzlerce ilaç ile ilgili
tüm reaksiyonları
İyileştirme Sanatının
Organonu adlı eserle
kitaplaştırmışlardır.
veteriner homöopatinin
ülkemizdeki algısının
doğru yerleşmesi için
veteriner hekimlerin
de bazı görev ve
sorumlulukları
üstlenmeleri gerekir.
Homöopatiye
göre, maddelerin
çok düşük
dozları yüksek
dozların aksine
sonuçlar verir.
tane bile molekül kalmaz. Bir gram
maddenin, okyanus kadar büyük su
kütlesiyle seyreltilmesi 12C potensindeki
dilusyonu ancak örneklendirebilir. Bu
durumda çözündüğü su molekülleri,
maddenin zerresini bile içermemekle
beraber, madde ile ilgili enerji halinde
bilgi taşır. Homöopatik ilaçların etkinliği,
farmakolojik değildir. Hastaya verilen
homöopatik ilaç, yoğunluğu az bile
olsa, yüksek iç enerjiye sahiptir. Bu
enerji vücuttaki birçok biyo-enerji
sistemlerini harekete geçirir. Doğru
dalga boyundaki subatomik enerjiler,
hastalıkların tedavisinde küratif güç
sağlarlar. Homöopatik ilaçların etkinlik
mekanizmasını anlamak için, ArndtSchulz yasasına değinmek gerekir.
Düşük konsantrasyon, büyük etki
Homöopatik ilaçların, dilusyonları
arttıkça, küratif etkinlikliklerinin artışı
Arndt-Schulz Yasası (Hormesis ilkesi)
ile açıklanır. Çeşitli kimyasallara karşı,
organizmaların bifazik yanıt gösterdiği
gözlenmiştir. Maddenin en küçük
dozu, yüksek konsantrasyonda, neden
oldukları etkiye, farklı ve zıt yönde etki
gösterirler. Farmakolojik ilaçların bifazik
yanıtı diye bilinen (Arndt – Schulz Yasası)
ilkeye göre, her ilacın dozaja bağlı iki
etki fazı vardır. İlacın etkinliği, dozajın
artmasıyla artar ancak, maddenin
çok düşük dozları da yüksek dozların
aksine sonuçlar verir. Örneğin, atropinin
normal tıbbi dozu parasempatik sinir
sistemini inhibe edip salgı bezlerinde
kuruluğa sebep olurken, daha düşük
dozları ise, salgılarda artışa sebep olur. Bu
bahsedilen ilke, 1879’da Hugo Schuldz ve
Rudolf Arndt tarafından keşfedilmiştir.
Bu aynı zamanda Hormesis olarak da
bilinir. Hormesis kavramını da, 1888’de
ilk tarif eden kişi, Alman ilaç bilimci
Hugo Schulz’dur. Mayalar üzerine yaptığı
bir çalışma sırasında, zehirlerin düşük
dozlarının mayaların çoğalmasında
etkili olduğunu gözlemlemiştir. Daha
sonra bu kavram, Rudolph Arndt
tarafından hayvanlar üzerinde çalışılarak
doğrulanmıştır. Hormesis terimi toksik
ajanların yüksek dozlarının zararlı
Homöopatinin başarısı
Avrupada onbinlerce tıp doktoru homöopati uyguluyor. Milyonlarca insan
homöopatiden faydalanıyor. 2005’te Dünya Sağlık Örgütü %59 oran
ile dünyada 2. sıradaki en yaygın kullanılan tedavi şekli olduğunu
açıkladı. Avrupa’da halkın %50’den fazlası homöopatik tedavi
görmekte, doktorların %12’si sadece homöopatik tedaviyi
uygulamakta, %50’den fazlası diğer yöntemlerle birlikte önermektedir.
64-65 PETİNFO
ve öldürücü, düşük veya çok düşük
dozlarının yararlı olduğuna işaret eder.
Homöopatik ilaçların, seyreltilmeleri
arttıkça (potensleri yükseldikçe),
etkinliklerinin artışı Arndt-Schulz Yasası
ile uyumludur. Homöopatik ilaçların
yoğunluğu azaltıldığında (potensleri
yükseltilip)etkinliği şaşırtıcı derecede
artar. Hormesis üzerine yapılan yüzlerce
çalışma vardır. Homöopatik ilaçların,
ultramoleküler dozda kullanılması,
biyolojik sistem üzerine hormesis
etkisi sağlar. Homöopatların 200 yıldır
söylediği, düşük konsantrasyonlardaki
biyolojik ajanların, güçlü biyokimyasal
etkiye neden olduğu iddası artık
bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.
Hormesise uygun olarak, günümüzde
araştırmalar sonucu, Beta endorfinlerin
10 üssü -18 dilusyonlar halinde,
doğal öldürücü hücre (NK hücresi)
aktivitesini modüle ettiği bilinmektedir.
Yine bağışıklık sisteminde önemli bir
madde olan İnterlökin 1’in T hücre
klonu proliferasyonunu, 10 üssü -19
seviyesinde arttırdığı bulunmuştur. 
Özür dilemek
dürüstçe
ve basit
bir şekilde
olmalıdır
Hata ve kusurda bilgi
saklayarak samimiyetsiz
ve sert bir şekilde özür
dilersiniz, olası bir hata
ya da suçla ilgili saklanan
bilgi sizin dilediğiniz özürü
sert ve samimiyetsiz yapar.
Samimiyet eksikliği travma
yaşamış hasta sahibini daha
da yaralar. Uygun bir özür,
hata ve suçluluk içermemelidir
aynı zamanda hepsi benim
hatamdı gibi ifadelerden
kaçınılarak yapılmalıdır.
Potansiyel
sorumluluğu
aza indirmek
için düzgün
ifadeler kullanın
Özür dilemek mi?
Bir evcil hayvanın yaralanma veya ölümüyle
sonuçlanan durumlarında iyi hazırlanmış bir özür
hemen her ilişkiyi tamir etme yeteneğine sahiptir.
İ
yi günde kötü günde
karikatürünün yazarı
Lynn Johnston’un da
dediği gibi; özür dilemek
hayatın en önemli
parçasıdır. Bir evcil hayvanın
yaralanma veya ölümüyle
sonuçlanan durumlarında
bile iyi hazırlanmış bir özür
hemen her ilişkiyi tamir etme
yeteneğine sahiptir. Fakat
mesleki hatalar için özür
dilemeden önce veteriner
hekim eylemlerinin artı ve
eksilerini anlamalı ve uygun
bir özürü nasıl yapması
gerektiğini bilmelidir.
İnsan hekimliğinde
görevi kötüye kullanma
sonucu görülen davalarla
özür dilemenin önemi ve
avantajlarını, önemli davaların
sonucunda verilen tazminat
sayısındaki azalmalarla
ortaya konuldu. Uygun bir
66-67 PETİNFO
şekilde özür dilemenin hasta
memnuniyeti konusunda
sağlık kuruluşlarında yararı
tartışılmazdır. Bu sonuçlar
tabiki de veteriner hekimler
için de her durumda geçerlidir.
‘Özür dilemek’ mahkemede
sağlık kuruluşlarına karşı
delil olarak kullanılmaya
başlandı. 35 ülke ‘özür dilemeyi
korumak ve özür dilemeye
teşvik etmek’ adına yasa
çıkardı. Aynı kararın veteriner
hekimler için de uygulanması
gerektiği konusunda görüşler
mevcuttur. Bu anlamda,
insan sağlığı sektöründeki
meslektaşlara tanınan bu
hakta olduğu gibi, tedavi
sırasında kasten veya kasıtsız
olarak yapılan yanlış ve
ihmaller sonuna dilenen özür,
veteriner hekimlere durumu
etkili bir şekilde çözme ve
hasta sahibi ile ilişkisini
düzeltebilme fırsatı verir. Özür
dilemenin aynı zamanda
dezavantajları da olabilir.
Bazı ülkelerde özür dilemek
hatalı bir davranışın işareti
olarak hukukta yer almakta ve
kanıt olarak kullanılmaktadır.
Özellikle özür yasası olan
ülkelerde bu gibi durumlarda
dikkat etmek gerekiyor.
Özür yasası, birçok sağlık
kuruluşunun hatalarını hukuki
cezalardan tam anlamıyla
koruyamaz, aksine istisna
durumlarda hatalı davranışın
kabulü olarak yorumlanabilir.
Hasta sahibinden özür dileyen
veteriner hekim kelimelerini
dikkatle seçmelidir. Etkili özür
dilemenin üç önemli anahtarı;
empati, dürüstlük ve açık
iletişim olarak sıralanabilir.
Özür dilediğiniz zaman;
> Hasta sahibinin kaybı ile ilgili
empati yapın
> Dürüst, samimi ve anlaşılır
olmaya özen gösterin
> Potansiyel sorumluluğu
aza indirmek için düzgün
ifadeler kullanın
> Sigorta şirketiniz ve
avukatınızla iletişim kurun
İletişim Kurmak
Hasta sahibine, durumun
incelendiğini ve tekrarının
engellenmesi için gerekli
olan uygulama ve güvenliğin
alındığını vurgulamak gerekir.
Hasta sahipleri genellikle,
tazminat almak yerine benzer
durumların önlenmesi için
yapılan çalışmalarla daha
ilgilidir. Mevcut sorunu
ekibinizle de paylaşmayı
unutmayın. Onlar da sürecin
bir parçası olmalı ve en
başından beri nasıl yardımcı
olabileceklerine dair bilgiye
sahip olmalıdır. 

Benzer belgeler