Akşehir Organik Tarım Potansiyeli Fizibilitesi Mevlana Kalkınma

Transkript

Akşehir Organik Tarım Potansiyeli Fizibilitesi Mevlana Kalkınma
AKŞEHİR ORGANİK TARIM
YAYLACILIK VE KIRSAL TURİZM
POTANSİYELİ FİZİBİLİTESİ
TABLOLAR, ŞEKİLLER VE RESİMLER LİSTESİ
Sayfa No:
Tablo- 1: Akşehir’in Nüfus Verileri................................................................................................5
Tablo- 2: Organik Tarım – Konvansiyonel Tarım Karşılaştırması...................................................7
Tablo- 3: Türkiye’de Organik Tarımsal Üretim Verileri .................................................................9
Tablo- 4: Akşehir’in Kır Yerleşmelerinin Nüfus ve Arazi Kullanımı Açısından Dağılımı .............10
Tablo- 5: Akşehir İlçesi İşletme Büyüklükleri (ÇKS-2008)...........................................................13
Tablo- 6: Akşehir Organik Tarım Uygulamaları ...........................................................................14
Tablo- 7: Akşehir’de Organik Tarım Yapılan Beldeler ve Köyler .................................................14
Tablo- 8: Akşehir’de Faaliyet Gösteren Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşları ...............................15
Tablo- 9: Kültür ve Turizm Bakanlığı Çalışmaları: Turizm Merkezi İlan Edilen Yaylalar .............29
Şekil- 1: Akşehir Haritası ...............................................................................................................3
Şekil-2: Yayla Turizm Merkezi Bulunan İller ve Bölgeler ............................................................28
Resim- 1: Akşehir’in Uydudan Görünümü .....................................................................................4
Resim- 2: Akşehir Evlerinden Bir Görünüm.................................................................................22
Resim- 3: Akşehir’in Dağlarından Bir Görünüm...........................................................................23
Resim- 4: Akşehir Gölünün Uydu Görünümü ...............................................................................24
Resim- 5: Yaylabelen Yaylasından Görünüm-1 ............................................................................26
Resim- 6: Yaylabelen Yaylasından Görünüm-2 ............................................................................26
ii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No:
TABLOLAR, ŞEKİLLER VE RESİMLER LİSTESİ .................................................................... i
1. GİRİŞ ......................................................................................................... 1
2. AKŞEHİR HAKKINDA GENEL BİLGİLER................................................ 2
2.1. Akşehir’in Tarihi ..................................................................................................................... 2
2.2. Akşehir’in Coğrafi Yapısı ........................................................................................................ 3
2.3. Akşehir’in Nüfus Yapısı ........................................................................................................... 5
2.4. Akşehir’in Kentsel Donanımı, Teknik ve Sosyal Alt Yapısı .................................................... 5
3. ORGANİK TARIM, YAYLACILIK VE AKŞEHİR’İN POTANSİYELİ .......... 6
3.1. Organik Tarım ......................................................................................................................... 6
3.1.1. Organik Tarımın Tanımı...................................................................................................... 6
3.1.2. Organik Tarımın Kapsamı ................................................................................................... 8
3.1.3. Organik Tarıma Sağlanan Teşvik ve Destekler..................................................................... 9
3.1.4. Akşehir’de Tarım .............................................................................................................. 10
3.1.4.1. Akşehir Tarımına Genel Bakış.................................................................................... 10
3.4.1.2. Akşehir’de Organik Tarım.......................................................................................... 13
3.2. Yayla Turizmi ........................................................................................................................ 15
3.2.1. Yayla Turizminin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi .................................................................. 15
3.2.2. Türkiye’de Yayla Turizmi ................................................................................................. 16
3.2.3. Yayla Turizmine Sağlanan Teşvik ve Destekler ................................................................. 18
3.2.4. Yayla Turizmi ve Akşehir ................................................................................................. 20
3.2.4.1. Akşehir’in Turizm Değerleri ...................................................................................... 20
3.2.4.2. Akşehir’in Turizm Potansiyeli .................................................................................... 22
3.2.4.2.1. Dağ Turizmi ....................................................................................................... 23
3.2.4.2.2. Gençlik Turizmi ve Yamaç Paraşütü.................................................................... 23
3.2.4.2.3. Avcılık Turizmi ve Balıkçılık .............................................................................. 24
3.2.4.2.4. Kültür ve İnanç Turizmi ...................................................................................... 25
iii
3.2.4.3. Yayla Turizmi Merkezi Olarak Akşehir ...................................................................... 25
4. YAYLA TURİZMİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ.......................................... 27
4.1. Kültür ve Turizm Bakanlığınca Yapılan Çalışmalar ve Uygulama Örnekleri ..................... 27
4.2. Valiliklerce Yapılan Çalışmalar ve Uygulama Örnekleri...................................................... 30
4.2.1. Kümbet Yaylası ve Koçkayası Orman İçi Turizm Kompleksi (Yaylakent).......................... 30
4.2.2. Bektaş Yaylası .................................................................................................................. 30
4.2.3. Kulakkaya Yaylası ............................................................................................................ 31
4.2.4. Trabzon Hıdırnebi ve Kayabaşı Yaylakentleri.................................................................... 31
4.2.5. Uzungöl ............................................................................................................................ 31
5. AKŞEHİR’İN ORGANİK TARIM VE YAYLA TURİZMİ POTANSİYELİNE
YÖNELİK SENARYOLAR ................................................................................... 32
5.1. Akşehir’in Organik Tarım ve Yayla Turizmi Potansiyellerinin Değerlendirilmesi.............. 32
5.1.1. Organik Tarım Potansiyelinin Değerlendirilmesi ............................................................... 32
5.1.2. Yayla Turizmi Potansiyelinin Değerlendirilmesi ................................................................ 37
5.2. Organik Tarım ve Yayla Turizmine Yönelik Senaryolar...................................................... 39
5.2.1. Senaryo-1: Kültür ve Turizm Bakanlığınca Yapılabilecek Çalışmalar................................. 39
5.2.2. Senaryo-2: Valilikçe Yapılabilecek Çalışmalar .................................................................. 40
5.2.3. Senaryo-3: Yap-İşlet-Devret Modeli ile Özel Sektör Tarafından Yapılabilecek Çalışmalar . 41
6. SONUÇ .................................................................................................... 42
KAYNAKÇA ................................................................................................ 43
1. GİRİŞ
Son yıllarda toplumların çevresel duyarlılıklarının hızla yükseldiğini görüyoruz. Küresel
ısınma ve etkileri konusunda yapılan araştırmalar ve yayınlar, küresel sağlık örgütlerinin
bilinçlendirme çalışmaları, etkisi genişleyen ve boyutlanan sosyal medyada çevresel konulara
fazlaca yer veriliyor olması, bu değişimin açıklayıcıları olarak yorumlanmaktadır.
Bireyler ve bireylerin oluşturduğu gruplar arasındaki ilişkilerle örüntülenen ekonomik
faaliyetlerin, işaret edilen değişimden bağımsız sürdürülmesi söz konusu değildir. İş yapış
biçimleri, kullanılan teknolojiler, geliştirilen yaklaşımlar, gereklilikler ve beklentiler yönünde
yeniden yapılanır. Tarım ve turizm sektörleri de, çalışma anlayışı hızla değişen sektörlerden
ikisidir.
“Doğa” içerisinde gerçekleştirilen tarımsal faaliyetlerin bizatihi kendisinin çevre kirliliğinin
öznesi olması, üretim yöntemlerinin ve ürün yetiştirmede kullanılan kimyasalların çevre ve insan
sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin gün ışığına çıkması tarımdaki değişime; insanların dinlemek
için ayırdıkları vakti, “deniz, kum, güneş” üçgeninde, mekanik bir süreç ve yapay alanlar içerisinde
geçirmenin kendilerine rahatsızlık verdiğini hissetmeleri, bunun da ötesinde, kitlesel turizmin
gerçekleştirilmesi için inşa edilen tesislerin doğa tahribatının bir nedeni olarak görmeleri
turizmdeki değişime öncülük etmiştir. İşte, raporun temel konuları olan ve “yeni endüstri”
içerisinde önem kazanan (potansiyellerinin yüksek olduğu kabul edilen) “organik tarım” ve “yayla
turizmi”, bu gelişmelerin bir sonucudur.
Dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de, hem organik tarım hem de yayla turizmine ilişkin
kapsamlı çalışmaların gerçekleştirildiği; 2000’li yılların başından itibaren, özellikle Avrupa Birliği
uyum süreci ile birlikte, çalışmaların yoğunluk kazandığı izlenmektedir. 2005 yılında, Türkiye’de,
toplam tarım alanın yalnızca % 0,23’ünde organik tarım yapılmaktayken, 2009 yılı için bu oran %
1,29’a yükselmiştir. Aynı şekilde, turizmde gerçekleştirilen politika değişiklikleri ile, bugün
Türkiye, yalnız sahilleri ile değil, doğal ve kültürel varlıklarıyla turist çekme kapasitesine sahip bir
ülke olmayı hedeflemekte, buna paralel olarak yayla turizmi merkezlerini genişletmektedir.
Bu raporda, her iki alanda da potansiyeli olduğu gözlenen, Konya iline bağlı Akşehir
ilçesinin mevcut durumu, potansiyelinin kullanılmasında neler yapılması gerektiğine ilişkin temel
başlıkların belirlenmesi için, değerlendirilmektedir.
Raporda, organik tarım ve yayla turizmi hakkında açıklamalara yer verilmekle birlikte,
temelde, Akşehir ilçesine tarımsal ve turistik faaliyetlerine ilişkin genel bilgiler ortaya konulmakta,
ilçenin
organik
tarım
ve
yayla
turizmi
potansiyeli
değerlendirilmektedir.
Potansiyel
2
değerlendirmeleri, Kültür ve Turizm Bakanlılığı, Valilik ve özel sektör tarafından yapılması
gereken çalışmaların tespiti yönünde irdelenmektedir.
2. AKŞEHİR HAKKINDA GENEL BİLGİLER
2.1. Akşehir’in Tarihi
Tarih boyunca hep önemli bir yerleşim, ticaret, kültür merkezi olan Akşehir’in tarihsel
geçmişi Neolitik çağa kadar uzanmaktadır. İlçede Kalkolitik ve Eski Tunç çağının yanı sıra Hitit ve
Frig uygarlılarına ait eselere rastlanmıştır. Ayrıca Sardes1’ten başlayarak Ninova’ya kadar uzanan
ve tarihte Kral Yolu ve İpek Yolu olarak bilinen ticaret yollarının Akşehir’den geçmesi, bölgenin
geçmişten beri bir yerleşim yeri olmasının yanı sıra, ticaret ve konaklama yeri olduğuna işaret
etmektedir (Kaymakamlık, 2010).
Akşehir’in günümüzde bilinen ilk adı, LidyaIılar zamanındaki Philamelium’dur. Lidya Kralı
Krezius, Pers Hükümdarı Darius’a yenilince Lidya ve Frig toprakları Pers hakimiyeti altına girmiş,
ve böylelikle Pers topraklarına katılan Akşehir, daha sonraki tarihlerde de Roma ve Bizans
topraklarına katılmıştır. Romalılar döneminde Anadolu’da yönetim örgütünün kurulmasıyla birlikte
Akşehir Konya çevresi (İkonion) içinde yer alan kentlerden birisi olmuştur. Bizans döneminde
önce Emevilerin daha sonra da Abbasilerin hükümranlığı altına girmiştir (Belediye, 2010a).
Müslüman Araplar tarafından Belde-i Beyza (Beyaz Şehir) olarak adlandırılan ilçe,
Malazgirt Savaşı'nın ardından başlayan Anadolu'nun Türkleşmesi sonucunda Kutalmışoğlu
Süleyman Şah tarafından alınmıştır. Nehçet-ül menazil'de buraya gelen hükümdarlardan birinin
çiçek açmış ağaçlardan esinlenerek “Akşehir” dediği rivayet edilmektedir.
Akşehir'in günümüzde bulunan tarihi eserlerin pek çoğu Selçuklular dönemine aittir.
Selçuklular döneminde ilçede hem kültürel hem de kentsel anlamda önemli gelişmeler yaşanmıştır.
Selçuklu devleti'nin son zamanlarında önce Eşrefoğulları, sonra da Hamitoğulları tarafından
yönetilen Akşehir, 1381 yılında Murat Hüdavendigar'a satılmıştır. 1402 yılında Ankara savaşında
Timur’a yenilen Yıldırım Beyazıt Akşehir’de bulunan Ferruhşah Mescidi'nin cenazelik bölümüne
hapsedilmiş ve daha sonra da burada intihar etmiştir. Akşehir’in en önemli figürlerinden birisi olan
Nasrettin Hoca’nın fıkralarına da yansıyan fil muhabbetleri de bu dönemin ürünleridir.
Fetret döneminde kısa bir süre Karamanoğulları tarafından yönetilen Akşehir, Fatih Sultan
Mehmet tarafından 1467 yılında fethedilmiş ve Cumhuriyet dönemine kadar Osmanlı hakimiyetine
girmiştir. Sevr Antlaşması ile bir dönem İtalyanlar tarafından işgal edilmekle birlikte Kurtuluş
1
Manisa'nın Salihli ilçesine bağlı Sart kasabası yakınlarında bulunan ve Lidya(Lydia) devletine başkentlik
yapmış antik kentin adıdır.
3
savaşının en önemi Karargâhlarından birisi olmuştur. 18 Kasım 1921'de Garp Cephesi Karargâhı
Akşehir'e nakledilmiş ve Başkomutan Mustafa Kemal’den aldığı emirlerle İsmet Paşa taarruz
hazırlıklarını 9 ay süreyle Akşehir’de yapmıştır. Garp Cephesi Karargâh Binası günümüzde aynı
isimle Müze olarak hizmet vermektedir.
2.2. Akşehir’in Coğrafi Yapısı
Akşehir, İç Anadolu Bölgesi’nde, Konya İline bağlı bir ilçedir. Sultan Dağları eteklerinde
yer almaktadır. Kuzeyinde Yunak, doğusunda Ilgın ve güneyinde Doğanhisar ilçesi ve Isparta ili,
batısında ise Afyon ili bulunmaktadır. Akşehir ilçe merkezinin kuzeyi Nasrettin Hocanın maya
çaldığı Akşehir Gölü ile çevrilidir.
Şekil- 1: Akşehir Haritası
Yüzölçümü 1442 km2 olan Akşehir’in denizden yüksekliği 1050 metredir. Güneybatı
kesiminde yer alan Konya iline bağlı Akşehir ilçesi, Konya-Afyonkarahisar karayolu üzerinde
olup, Konya iline 135 km Afyonkarahisar iline ise 90 km mesafededir. Tarihi İpek Yolu ve Kral
Yolu üzerinde bulunan Akşehir günümüzde de İç Anadolu, Doğu ve Güney Anadolu’yu Ege
Bölgesi’ne bağlayan geçiş güzergâhında bulunmaktadır. İlçeye kara ve demir yolu ile ulaşım
sağlanmaktadır.
Akşehir İç Anadolu Bölgesi’nin diğer yerleşim birimleriyle karşılaştırıldığında tabiat, iklim,
ekonomik ve sosyal bakımdan kendine has birtakım özelliklere sahiptir. Şehir merkezinin yakın
çevresi yerleşim alanı olarak gelişirken dış kısımları tarımsal karakterli olup sulu ve kuru tarım
4
yapılmaktadır. Sebze ve meyvecilik gelişmiş olup tahıl ürünleri, pancar, hububat, baklagiller,
sanayi bitkileri ve hayvan yemleri de tarımsal üretimde önemli bir yer tutmaktadır.
Resim- 1: Akşehir’in Uydudan Görünümü
Akşehir ilçesi karasal bir iklime sahip olmakla birlikte, Eğe Bölgesi ile Akdeniz ve İç
Anadolu Bölgelerinin kavşak noktasında bulunmasından dolayı, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise
soğuk ve yağışlı geçmektedir. Yıllık yağış ortalaması 690 mm olduğu ilçede yağışlar genellikle
ilkbahar ve kış mevsimlerinde düşmektedir. Bu bağlamda Akşehir ve çevresi İç Anadolu bölgesinin
en fazla yağış alan bölgelerinden birisidir. Yıllık sıcaklık ortalaması 12 derecedir. Akşehir’in
batısından esen ve en önemli rüzgârı olan Gedavet (Sam Yeli) rüzgârları özellikle ilkbahar’da dört
mevsimin aynı anda yaşanmasına imkan sağlamaktadır.
İlçe merkezinin güneyindeki Sultan Dağları dizisi ve kuzeyindeki Akşehir Gölü su toplama
havzası bölgenin morfolojik yapısını teşkil etmektedir. Kuzeybatı-güneybatı istikametindeki Sultan
Dağları dizisinde Akşehir ilçe merkezinin güneyinde yer alan Tekkekale tepe 1664 metre, Çamlık
tepe 1731 metre ve Gelincikana tepesi ise 2610 metre yüksekliktedir. Akşehir Gölünün denizden
yüksekliği ise 958 metredir.
Akşehir’in bitki örtüsü genellikle Sultan Dağları’nda maki denilen çalılık, karaağaç, meşe,
çam, fındıktan oluşmakla birlikte dağların eteklerine inildikçe çeşitli meyve ağaçları
yetiştirilmektedir. Bu nedenle ilçede meyvecilik önemli bir geçim kaynağıdır.
Akşehir su kaynakları açısından da önemli bir potansiyele sahiptir. Çeşitli yerlerden doğan
yüzlerce kaynak vardır. Bu kaynaklar birleşerek ırmak, dere ve çay halinde Akşehir ve Eber
5
Göllerine dökülmektedir. En önemli akarsuyu Doğanhisar yönünden gelerek Akşehir’in 5-6 km
Kuzeydoğusundan Akşehir Gölü’ne dökülen Adıyan Çayı’dır. Akşehir Çayı ise Sultan
Dağları’ndan doğup kenti ikiye bölerek akmakla birlikte yaz aylarında tamamen kurumaktadır.
2.3. Akşehir’in Nüfus Yapısı
Akşehir ilçesi, merkez dahil 12 belediye ve 23 köy olmak üzere toplam 35 adet yerleşim
birimine sahiptir. Akşehir ilçesinin nüfus verileri Tablo-1 yardımıyla özetlenmiştir.
Tablo- 1: Akşehir’in Nüfus Verileri
Yıllar
Toplam
Şehir
Köy
Yüzölçümü (Km2)
Nüfus Yoğunluğu
1990
94611
51746
42865
660
143
2000
114918
60226
54692
660
174
2007
99831
63472
36359
660
151
2008
96180
60765
35415
660
146
Kaynak: İlçe Tarım, 2010.
1990 yılında 94611 olan Akşehir’in nüfusu 2000 yılında 114918’e yükselmiş, 2007 yılında
99831’e ve son olarak 2008 yılında 96180’e düşmüştür. Diğer taraftan bu nüfus içerisinde köyde
yaşanların oranı Bu rakamlara göre 1990 yılında % 45 iken, 2000 yılında % 47’ye çıkmış, 2007 ve
2008 yılında % 36’ya düşmüştür. 2
2.4. Akşehir’in Kentsel Donanımı, Teknik ve Sosyal Alt Yapısı
Akşehir ilçesi önemli geçiş yollarının üzerinde bulunmasından dolayı çok sayıda dinlenme
tesisine sahiptir. Bunlardan bazıları Şapçı, Özkanlar, Ceylan Uz Dinlenme Tesisleri, Yılmaz 1 ve
Yılmaz 2 Dinlenme Tesisleri, Nasreddin Hoca Dinlenme Tesisleri, Kantarcı 1 ve Kantarcı 2
Dinlenme Tesisleri ve Akşehir Park Dinlenme Tesisleri’dir. Tesisler; yüksek kalitede servis
hizmetine sahip olup, zengin mutfakları, akaryakıt istasyonları, marketleri ve umumi ihtiyaçlara
cevap veren, görsel anlamda da güzel görünüme sahip mekânlardır.
Diğer taraftan Akşehir’de; Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli iki otel bulunmaktadır.
Bunlardan Grand Bal Otel 78, Nasreddin Hoca Önder Oteli ise 60 yatak kapasitesine sahiptir. 56
yatak kapasiteli Otel Yaşar, 42 yatak kapasiteli Kantarcı Otel ve 40 yatak kapasiteli Şehir Oteli,
2
Akşehir ilçesine ilişkin, toplam içerisindeki köy nüfusunda izlenen bu dalgalanma (2007 yılı sonrasında,
orandaki hızlı düşüş), nüfus sayım yöntemindeki değişiklikle açıklanabilir. Nitekim, 2007 yılından itibaren
“adrese dayalı nüfus kayıt sistemi”ne geçilmesi ile, “ikametgahı başka bir yerleşim biriminde olduğu halde,
‘sayım anında bulunduğu’ köyde, kasabada sayılmalar” bertaraf edilebilmiştir.
6
Belediye belgeli otellerdir. Ayrıca, kamu kurum ve kuruluşlarına ait 150 yatak kapasiteli misafir
kullanımına açık sosyal tesisler vardır (Belediye, 2010).
Akşehir’de lise ve ön lisans eğitimi anlamında; Akşehir Anadolu Ticaret ve Ticaret Meslek
Lisesinin yanı sıra Selçuk Üniversitesi’ne bağlı Akşehir Meslek Yüksekokulunda eğitim-öğretim
faaliyeti sürdürülmektedir. Bu kurumların turizm bölümlerinde yörenin ve ülkenin ihtiyacına
yönelik eleman yetiştirilmektedir.
3. ORGANİK TARIM, YAYLACILIK VE AKŞEHİR’İN POTANSİYELİ
3.1. Organik Tarım
3.1.1. Organik Tarımın Tanımı
Yüzden fazla ülkede faaliyet gösteren organik tarım örgütlerini birleştiren şemsiye yapı olan
IFOAM (International Federation of Organic Agriculture Movements - Uluslararası Organik Tarım
Hareketleri Federasyonu, 2009), “organik tarım”ı, “toprak, ekosistem ve insan sağlığının
sürdürülmesini sağlayan bir üretim sistemi” olarak tanımlar. Organik tarımın, “yan etkileri (adverse
effects) olan girdilerin kullanımı yerine, yerel koşullarla uyumlaştırılmış ekolojik süreç, biyolojik
çeşitlilik (biodiversity) ve döngüye dayandığını; müşterek çevreden yarar sağlamak için gelenek,
inovasyon ve bilimi bir araya getirdiğini; adilane ilişkileri ve [çevreye dahil olan] her canlının
yaşam kalitesini desteklediğini” ifade eder.
FOA (Food and Agriculture Organization of United Nations - Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü, 2010) ve WHO’nun (World Health Organization – Dünya Sağlık Örgütü) ortak
oluşumu olan CAC (Codex Alimentarius Commission – Gıda Kodeksi Komisyonu, 1999) ise,
organik tarıma, yukarıdakine benzer bir tanım getirirken, “bütüncül (holistic) bir üretim yönetimi
sistemi” olduğuna işaret eder (FOA, 2010).
Paralel olarak, “bütünleşik (integrated) bir tarım sistemi olduğu (Rhoads, 2009: 1)”na da
değinilen organik tarım, “[girdinin] elde edilmesinden, işlemden geçirilmesine kadar, tüm üretim
aşamalarında çevreye duyarlı metotların kullandığı süreç (Scialabba ve Caroline, 2002: 3)”
olarak çerçevelenebilmektedir.
Organik tarımın, neyi hedeflendiğine, niçin organik tarımın üzerinde duruluğuna yönelik,
tanımlamalar kapsamında, çeşitli açıklamaların yapıldığı izlenmektedir. Nihayetinde CAC, konu ile
ilgili araştırma ve uygulamacıların tüm bu yaklaşımlarını, organik üretim sistemi kodeksi içerisinde
özetler. Organik üretimle neyin hedeflendiğini ortaya koyarak, kavramsal içerik oluşturur.
7
CAC’nin kodeksi, organik üretimle şunların mümkün hale geldiği üzerinde durur (Desai ve
Pujari, 2007: 251):
 Bütün sistem içerisindeki biyolojik çeşitliliğin arttırılması,
 Toprağın biyolojik aktivitesinin yükseltilmesi,
 Uzun dönemli toprak verimliliğinin sağlanması,
 Hayvansal ve bitkisel atıkların, toprak için bitki besin maddelerine (nutrients)
dönüştürülmesine yönelik yeniden kazanılması (recycle), böylece yenilenebilir olmayan
enerji kullanımının en aza indirilmesi,
 Toprak, su ve havanın sağlıklı kullanımının desteklenmesi ve bunun yanı sıra, tarımsal
faaliyetlerin sonucu olan her çeşit kirliliğin en aza indirilmesi,
 Tarımsal ürünlerinin, [üretim sürecinin tüm aşamasında] organik bütünlüğünün (organic
integrity) ve gereksenen kalitesinin muhafaza edilmesi için, itinalı süreçleme metotlarına
ehemmiyet gösterilerek elde edilmesi,
 [Organik üretim sisteminin] arazinin geçmişi, yetiştirilecek ekinin ve çiftlik hayvanlarının
türü gibi bölgeye özgü faktörlerce biçimlenen periyot içerisinde tüm mevcut çiftliklerde
yerleşik hale gelmesi.
Organik tarımının ne olduğunun kavranmasında, konvansiyonel (yani geleneksel) tarımdan
ayrılan yönlerinin de değerlendirilmesi yerinde olacaktır (Tablo-2).
Tablo- 2: Organik Tarım – Konvansiyonel Tarım Karşılaştırması
Organik Tarım
Konvansiyonel Tarım
 Multi/interdisipliner
 Disiplin tabanlı
 Faaliyetler arasında karşılıklı bağlılık
 Faaliyetlerin tekilliği
 Değer yargısının/sezginin rolü
 Nesnellik
 Uzun dönemlilik
 Kısa dönemlilik
 Çevresel etkileşimler
 Çevresel denetim
 Alana yaygın parametre çalışmaları
 Az sayıda değerlendirilen parametre
 Çiftçilerin amaçları üzerinde temellenme
 ‘Ticari’ amaçlar içerme
 Uygulamalı (Applied)
 Temel (Fundamental)
Kaynak: Dabbert vd., 2003: 36.
8
3.1.2. Organik Tarımın Kapsamı
Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı arasındaki dönemde popüler olan organik tarım
1950’li yıllarla birlikte Amerika Birleşik Devletleri'nin Marshall yardımına bağlı olarak önemini
yitirmiş, sağlanan ekonomik katkılar ve aşırı desteklemeler sonucu entansif tarım süratle
yayılmıştır. Bu bağlamda bir taraftan tarım makineleşirken, diğer taraftan da üretimde kimyasal ilaç
ve gübrelerin yanı sıra kimyasal katkı maddeleri kullanılmaya başlanmıştır. 1960’lı yıllarda
özellikle Avrupa ülkelerinde uygulanan tarımsal destekleme politikaları bu süreci daha da
hızlandırmıştır.
“Yeşil Devrim” olarak adlandırılan bu tarımsal üretim artışının dünyadaki açlık sorununa bir
çözüm getirmediğini, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını süratle bozduğunu gören kişi ve
gruplar bu konuda yeni arayışlara girişmişlerdir. Yapılan araştırmaların bulguları ışığında 1980’li
yıllardan itibaren bilim çevrelerinin ve sivil toplum kuruluşlarının da baskılarıyla 1979 yılından
itibaren DDT grubu pestisitlerin kullanımı tüm dünyada yasaklanmıştır (Tarım, 2010a).
Bu süreç organik tarımın yeniden gündeme gelmesine imkan sağlamış; tüketicilerin de
baskısıyla organik tarım konusu aile işletmeciliği boyutunda ticari bir boyuta dönüşmüştür.
Günümüzde küresel ısınma, çevre bilinci ve ozon tabakasındaki incelme ve dünya geleceğinin
tehlikeye girmesi gibi konular da organik tarımın önemini daha da artırmıştır.
Türkiye’de organik tarım konusundaki ilk çalışmalar 1980’li yılların ortalarından itibaren
başlamıştır. Başlangıçta ithalatçı ülkelerin organik tarım konusundaki mevzuatına uygun olarak
yapılan üretim ve ihracat, 1991 yılından itibaren Avrupa Topluluğunun ortak yönetmeliği esas
alınarak sürdürülmüştür. Bu bağlamda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşlarla
işbirliği yaparak, Yönetmelik hazırlama çalışmalarını başlatmış ve her bir yönetmelikte karşılaşılan
sorunlar, yeni düzenlemelerle ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Son olarak, 18.08.2010 tarihli ve
27676 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Organik Tarımın Esasları Ve
Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” isimli yönetmelikle, ekolojik dengenin korunması, organik
tarımsal faaliyetlerin yürütülmesi, organik tarımsal üretimin ve pazarlamanın düzenlenmesi,
geliştirilmesi, yaygınlaştırılmasına ilişkin usul ve esasları belirlenmiştir.
Yapılan yasal düzenlemelere de bağlı olarak Türkiye’de organik tarım yapılan alanlar hızla
artmakta ve bu gelişmeye bağlı olarak organik tarımsal üretiminde de yıllar itibariyle bir artış trendi
göze çarpmaktadır (Tablo-3).
Türkiye’de 2002 yılı verilerine göre 89827 (ha) alanda 12428 çiftçi tarafından organik tarım
yapılmış ve toplam 310.125 ton ürün elde edilmiştir. Son olarak 2009 yılı verilerine göre üretim
yapılan alan 501641 (ha) olmuş ve üretim yapan çiftçi sayısı 35565’e yükselmiştir. Benzer şekilde
9
2002 yılında 150 olan ürün sayısı 2009 yılında 212’ye yükselmiştir. Hali hazırda Türkiye’de en
fazla organik tarımın yapıldığı iller, İzmir, Aydın, Bursa, Manisa, Konya ve Muğla’dır.
Tablo- 3: Türkiye’de Organik Tarımsal Üretim Verileri
Yıllar
Ürün
Sayısı
Çiftçi
sayısı
Yetiştiricilik
Yapılan Alan
(ha)
Doğal Toplama
Alanı (ha)
Toplam Üretim
Alanı (ha)
Üretim Miktarı
(ton)
2002
150
12.428
57.365
32.462
89.827
310.125
2003
179
14.798
73.368
40.253
113.621
323.981
2004
174
12.806
108.598
100.975
209.573
378.803
2005
205
14.401
93.134
110.677
203.811
421.934
2006
203
14.256
100.275
92.514
192.789
458.095
2007
201
16.276
124.263
50.020
174.283
568.128
2008
247
14.926
109.387
57.496
166.883
530.225
2009
212
35.565
325.831
175.810
501.641
983.715
Kaynak: Tarım, 2010b.
Türkiye’de 2002 yılı verilerine göre 89827 (ha) alanda 12428 çiftçi tarafından organik tarım
yapılmış ve toplam 310125 ton ürün elde edilmiştir. Son olarak 2009 yılı verilerine göre üretim
yapılan alan 501641 (ha) olmuş ve üretim yapan çiftçi sayısı 35565’e yükselmiştir. Benzer şekilde
2002 yılında 150 olan ürün sayısı 2009 yılında 212’ye yükselmiştir. Hali hazırda Türkiye’de en
fazla organik tarımın yapıldığı iller, İzmir, Aydın, Bursa, Manisa, Konya ve Muğla’dır.
3.1.3. Organik Tarıma Sağlanan Teşvik ve Destekler
Organik tarıma sağlanan teşvik ve destekler şu başlıklar altında ele alınmaktadır (Tarım,
2010c):
Faiz İndirimli Tarımsal Krediler: 25 Şubat 2004 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile organik
tarım yapan çiftçilere düşük faizli selektif kredi verilmesine imkan sağlanmıştır. Bu bağlamda
organik tarımsal ürünleri ve girdileri üreten müteşebbislere tarımsal kredilere uygulanan cari faiz
oranından % 60 indirimli olarak azami 3 yıl vadeli yatırım ve 1 yıl vadeli işletme kredisi
kullandırılmıştır. Bir yıl süre ile bu şekilde uygulanan söz konusu düzenleme, sonraki yıllarda 5 yıl
vadeli yatırım ve 1,5 yıl vadeli işletme kredisi kullanma imkanı sağlayacak şekilde yeniden
düzenlenmiş ve 2005, 2006, 2007 ve 2008 yılları için uzatılarak devam ettirilmiştir. Bu kapsamda
2004-2008 yılları arasında toplam 2324 müteşebbise 68.511.000 YTL işletme ve yatırım kredisi
kullandırılmıştır. Düşük faizli selektif kredi politikasıyla organik tarımsal üretim yapacak ve/vaya
organik girdi üretecek müteşebbisler de destekleme kapsamına alınmıştır.
10
Doğrudan Gelir Desteği: 30.04.2005 tarih ve 25801 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren “Bitkisel Üretimle İlişkili Olarak, Doğrudan Gelir Desteği Ödemesi Yapılmasına
İlişkin Tebliğ” ile Organik Tarım üreticilerine Doğrudan Gelir Desteğine ilave olarak dekara 3 TL
ek destek ödenmesi sağlanmıştır. Bu kapsamda 2005 yılı için 1042 üreticiye 131.275 TL , 2006 yılı
için de 1.536 üreticiye 351.565 TL ilave destek yapılmıştır. 2007 yılı için dekar başına 5 TL ilave
doğrudan gelir desteği ödenmesi yapılarak, 1615 üretici 653732,5 TL ilave destekten
yararlandırılmıştır.
ÇATAK (Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması Programını Tercih Eden
Üreticilerin Desteklenmesi): 14.11.2008 tarihli ve 27054 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren “Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunmasını Tercih Eden Üreticilerin
Desteklenmesine” ilişkin yönetmelikle organik tarım üreticilerine destek sağlanmıştır. Bu
bağlamda 2. kategori çevre dostu tarım tekniklerini ve kültürel uygulamalarını yapan üreticilere
135 TL/da ödeme yapılması kararlaştırılmıştır.
3.1.4. Akşehir’de Tarım
3.1.4.1. Akşehir Tarımına Genel Bakış
Akşehir ilçesi 85300 hektar yüzölçümüne sahip olup 38544 hektar alanda tarımsal üretim
yapılmaktadır. 2009 yılı verilerine göre 99831 olan İlçe toplam nüfusunun % 36’sı kırsal alanda
yaşamaktadır. Toplam 37732 haneden 11665’i tarımsal işlerle uğraşmakta olup, yaklaşık 72000
kişi geçimini tarımdan sağlamaktadır (Tarım İlçe, 2010).
Tarımsal üretim yapılan 38544 hektar arazinin yaklaşık 10955 hektarı sulanabilmekte, kalan
kısmında ise üretim doğal şartlara bağlı olarak sürdürülmektedir. Yağışların istikrarsız olduğu
dönemlerde tarımsal üretimde ciddi oranlarda azalmalar yaşanmaktadır.
Bu bağlamda, Akşehir’in kır yerleşmelerinin nüfus ve arazi kullanımı açısından dağılımına
da bakmak gerekir. Dağılım aşağıdaki tabloda resmedilmektedir (Tablo-4).
Tablo- 4: Akşehir’in Kır Yerleşmelerinin Nüfus ve Arazi Kullanımı Açısından Dağılımı
Köyler
Kuru
Tarım
Sulu Tarım
Çayır-Mera
Orman
Yerleşim
Nadas
Nüfusları 200'e Kadar Olan Köyler
Cankurtaran
201
336
70
14120
50
…
Tekke
20
56
…
…
15
…
Nüfusları 201 ile 500 Arasında Olan Köyler
11
Yeşilköy
900
3781
60
…
105
…
Sorkun
3450
2736
130
…
140
55
Söğütlü
300
3606
1080
…
60
89
Tipi
570
6818
860
…
75
564
Ulupınar
950
459
120
3567
55
…
Yaşarlar
2450
5694
720
…
65
80
Çimendere
150
1105
…
34000
50
10
Ortaca
510
12391
3970
…
160
719
Alanyurt
1640
2186
830
…
60
107
Bozlağan
1020
1364
50
…
110
…
Nüfusları 501 ile 1000 Arasında Olan Köyler
Gözpınarı
8250
12489
7580
4803
200
…
Yeniköy
3350
1746
540
23759
100
…
Üçhüyük
2030
13074
40
…
200
461
Saray
1375
801
140
25040
100
…
Savaş
1650
297
10
…
170
…
Gedil
2300
3501
620
…
165
…
Değirmenköy
1800
89
1220
23986
70
…
Yaylabelen
2000
6743
110
13280
150
221
Ilıcak
4130
2269
1200
10604
90
…
Gölçayır
4900
1168
1290
…
400
…
Nüfusları 1001 ile 1500 Arasında Olan Köyler
Çamlı
1880
1574
1200
14000
180
420
Engilli
2300
2364
180
18788
325
…
Karabulut
3230
7363
1190
…
190
355
Atakent
8480
1605
560
17772
450
…
Nüfusları 1501 ile 2000 Arasında Olan Köyler
12
Yazla
7800
29417
2320
…
475
755
Reis
1340
16027
770
…
750
145
Nüfusları 2000+ Olan Köyler
Adısz
4180
1811
1150
…
500
…
Altıntaş
4730
20615
1570
…
1000
3500
Doğrugöz
4800
4028
1770
…
1000
26
Karahüyük
6780
3789
2180
…
425
…
Çakıllar
6140
3667
810
28015
475
162
Ortaköy
3800
22483
4750
…
500
5166
Kaynak: Sargın ve Akengin, 2009: 158-161.
Sargın ve Akengin (2009), Akşehir’in nüfus yerleşme ve arazi kullanımına ilişkin
çalışmalarında, yukarıdaki dağılıma ilişkin şu açıklamaları getirmektedir:
-Nüfusu 200’den az olan, dağlık alanda bulunan Cankurtaran ve Tekke köylerinin kültür
arazisi (yani, ekime uygun olan arazisi) ve sulu tarım imkanları sınırlıdır. Bu köylerin nüfusları, her
sayım döneminde, belirgin şekilde azalmaktadır.
-Nüfusu 201 ile 500 arasındaki olan köylerin kültür arazilerinin kabaca yarısında sulu tarım
yapılmaktadır. Bu köyler bağlamında, nüfus ile sulu tarım alanları ve nüfus ile arazi varlığı
arasında doğru orantı bulunduğu (bu paralelde, hem sulu tarım alanları hem de arazi varlıkları
sınırlı olan köylerin en az nüfusu sahip olduğu) izlenmektedir.
-Nüfusu 501 ile 1000 arasında olan köylerde (Gözpınarı köyü hariç), kültür arazilerinin
yarısında fazlasında sulu tarım yapılmaktadır. Bu nüfus grubu içinde yer alan köylerde de, nüfus ile
sulu tarım alanları arasında doğru orantı bulunmaktadır.
-Nüfusu 1001 ile 1500 arasında bulunan köylerden Sultan Dağları’nın eteklerinde (dağ ile
ovanın kesiştiği alanda) yer alanların (Çamlı, Engilli ve Atakent) toplam kültür arazilerinin
yarısından fazlasında sulu tarım yapıldığı görülmektedir. Ovada yer alan Karabulut’un kültür
arazisinin ancak üçte biri sulanabilmektedir. Bu köyler için de, nüfus ile sulu tarım alanları ve
nüfus ile arazi varlığı arasında doğru orantı bulunduğu ifade edilebilmektedir.
-Nüfusu 1501 ile 2000 arasında olan, ova üzerinde konumlanan ve “belde belediyesi”
statüsüne sahip Yazla ve Reis köylerinde ise, sulu tarım alanlarının toplam kültür arazisine
13
oranlarında bir dengenin olmadığı görülmektedir. Bu oran Yazla köyü için % 20,95 iken, Reis köyü
için % 7,72’de kalmaktadır.
-Nüfusu 2001’den fazla olan yerleşmelere bakıldığında, nüfus bakımından en küçük olan
(2011) Karahüyük kasabasının, en geniş sulu tarım alanına sahip olduğu görülmektedir. Ancak,
sulu tarım alanları toplam kültür arazileri ile karşılaştırıldığında, en fazla sulu tarım alanına sahip
kasabalar şu şekilde sıralanmaktadır: Adsız, Çakıllar, Karahüyük, Doğrugöz. Bunların kültür
arazilerinin yarıdan fazlasında sulu tarım yapılmaktadır. Altuntaş ve Ortaköy’de ise bu oranın
oldukça düşük olduğu izlenmektedir.
Akşehir’de tarımsal işletmeler küçük ve çok parçalı yapıdadır. 2001 yılı tarım sayımına göre,
ilçede 11.665 adet tarımsal işletme bulunmaktadır. Bunun 10703’ü, yani % 92’si, 100 dekardan
küçük olan işletmelerdir. Bunlardan 630’u, sadece hayvancılık yapılmaktadır. İşletme büyüklükleri
Tablo-5’te gösterilmektedir.
Tablo- 5: Akşehir İlçesi İşletme Büyüklükleri (ÇKS-2008)
Arazi Dilimleri (da)
İşletme Sayısı
Kullanılan Alan
Toplam İşletmedeki
Oranı %
<5
355
1.232
5,52
5-10
804
6.086
12,51
10-20
1566
23.270
24,37
20-50
2279
74.241
35,47
50-100
980
68.306
15,25
100-200
341
46.651
5,31
200-500
99
29.009
1,54
500-1000
2
1.007
0,03
TOPLAM
6426
249.802
100,00
Kaynak: Tarım İlçe, 2010.
Tablo-5’ten de anlaşılacağı üzere, Türkiye genelinde olduğu gibi Akşehir’de de, tarım
işletmeleri karma işletme tipindedir. Başta tabiat şartları olmak üzere; ekonomik, politik ve kültürel
vb. problemler bu durumu zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda tarımsal işletmelerin % 77’si genel
olarak 50 dekardan küçük arazi diliminde faaliyetlerini sürdürmektedirler.
3.4.1.2. Akşehir’de Organik Tarım
Akşehir’de organik tarımın geliştirilmesine yönelik ilk uygulama 2002 yılında Cankurtaran
köyünde başlatılmıştır. Bu süreçte ilçenin küçük ve büyükbaş hayvan potansiyeli dikkate alınarak,
tavuk potansiyeli, büyükbaş hayvan potansiyeli göz önüne alınarak İstanbul Üniversitesi ve Selçuk
14
Üniversitesi ile işbirliği yapılmak suretiyle organik gübre tesisi projesinin ön çalışmaları
başlatılmış olup, projenin tamamlanmasına çalışılmaktadır.
Tablo- 6: Akşehir Organik Tarım Uygulamaları
Organik Tarım Uygulamaları
Bucak
Adı
Köy
Nüfus
Çiftçi Aile
sayısı
Aile
Sayısı
Destekleme Alanı
(da)
Destek Miktarı
(TL)
Merkez
Cankurtaran
127
65
10
143,933
2878,66
Merkez
Gedil
752
234
1
15,988
319,76
Merkez
Gölçayır
992
531
9
137,925
2758,5
Merkez
Ilıcak
963
191
14
175,994
3519,88
Reis
Çakıllar
3,010
700
40
380,405
7608,1
Reis
Çamlı
1,093
229
2
33,168
663,36
Reis
Yaylabelen
835
200
9
64,781
1295,62
85
952,194
19043,88
Adı
TOPLAM
Kaynak: Tarım İlçe, 2010.
Tablo-6’ya göre Akşehir de hali hazırda 397 çiftçi tarafından 3500 da alanda, 25 farklı ürün
yetiştirilerek organik tarım faaliyetleri sürdürülmektedir. Akşehir genelinde 2010 yılı üretim
sezonunda sertifikalı organik üretim yapan 85 çiftçiye 952,194 da alan için 19043,88 TL
destekleme ödenmiştir. Sertifika ücretlerinin pahalı olması nedeni ile birçok üretici destekleme
dışında kalmaktadır. Özellikle Cankurtaran köyünde gerçekleştirilen üretimin tamamı organik olup,
bu köyde 372 da arazi bulunmaktadır.
Tablo- 7: Akşehir’de Organik Tarım Yapılan Beldeler ve Köyler
Beldeler
Köyler
Atakent ( 4 çiftçi, 46 da)
Cankurtaran (35 çiftçi, 372 da)
Çakıllar ( 217 çiftçi, 1440 da)
Çamlı (42 çiftçi, 172 da)
Engili (11 çiftçi, 83 da)
Gedil ( 2 çiftçi, 23 da)
Gölçayır ( 29 çiftçi, 486 da )
Ilıcak (21 çiftçi, 208 da)
Karahüyük (5 çiftçi, 264 da)
Sarayköy (4 çiftçi, 48 da)
Yaylabelen (24 çiftçi, 113 da)
Yeniköy (1 çiftçi, 28 da)
Kaynak: Tarım İlçe, 2010.
15
Akşehir’de organik tarım kapsamında üretilen ürün deseninde vişne, çilek, buğday, erik,
elma ve kiraz ilk sıralarda yer almaktadır. Ayrıca ilçede organik tarım uygulamalarını kontrol
etmek amacıyla 4 adet Kontrol ve Sertifikasyon kuruluşu faaliyet göstermektedir. Bu kuruluşların
faaliyet bölgeleri Tablo-8’deki gibidir.
Tablo- 8: Akşehir’de Faaliyet Gösteren Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşları
Kuruluşun Adı
Faaliyet Bölgesi
BCS
Gölçayır, Atakent, Sarayköy, Yeniköy, Engili
ETKO
Çakıllar, Çamlı, Yaylabelen, Ilıcak, Engili
ICEA
Çakıllar, Cankurtaran, Engili
ORSER
Çakıllar, Çamlı, Yaylabelen, Gedil, Engili
Kaynak: Tarım İlçe, 2010.
Yukarıda da belirtildiği üzere organik tarım uygulamaları çerçevesinde Akşehir İlçe Tarım
Müdürlüğü tarafından 2001 yılında Cankurtaran köyünün tamamını kapsayan organik tarım
uygulamasını başlatmıştır. Uygulama kapsamında ilgili üreticilere eğitim ve teknik destek
sağlanmıştır. Sonraki yıllarda Cankurtaran köyüne ilave olarak Yaylabelen, Çakıllar, Çamlı, Ilıcak,
Karahüyük, Engili, Gölçayır ve Gedil köylerinde de üretici bazında sertifikalı organik üretim
yapılmaya başlanmıştır. 2009 yılında bu köylerden 7 tanesinde toplam 1413 da. alanda organik
tarımla uğraşan 120 işletmeye 25445 TL destek verilmiştir.
Yukarıda adı geçen köylerdeki üretim süreci Tarım İlçe Müdürlüğü tarafından sürekli olarak
takip edilmektedir. Buna göre organik tarım uygulamaları konusunda Akşehir Tarım İlçe
Müdürlüğünün yaklaşık 9 yıllık bir deneyimi söz konusudur. Ayrıca ilgili Müdürlüğün organik
tarım konusunda hali hazırda yetişmiş, yeterli personeli de bulunmaktadır. Bu bağlamda Tarım İlçe
Müdürlüğü bünyesinde görev yapan ziraat mühendislerinden 4 tanesi sertifika sahibidir. Diğer
taraftan sözleşme yapılan firmalar kendi üreticilerine yeterli teknik destek sağlanmaktadır.
3.2. Yayla Turizmi
3.2.1. Yayla Turizminin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi
Yayla yüksek yerlerdeki derin akarsu vadileriyle yarılmış yüksekte kalan düz arazi şeklidir.
Yaylaların yükseltisi, beş yüz metreden birkaç bin metreye kadar çıkabilmektedir. Aynı zamanda
yayla çevreye göre daha yüksekte olan yer anlamına da gelmektedir. 4342 Sayılı Mera Kanunun 3.
maddesinin e bendinde ise “yaylak” olarak adlandırılan yaylalar; “çiftçilerin hayvanları ile birlikte
yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen
veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yer” şeklinde tanımlanmıştır.
16
Fazla engebeli olmayıp düz ve otlaklarla kaplı, suyu bol olan yaylalar, hayvancılıkla
geçimlerini sağlayan topluluklarca yılın belirli aylarında hayvanlara taze ot temini ve aynı zamanda
hayvansal üretimlerini (süt, peynir, yağ gibi) yapmak amacıyla kullanılmaktadır. Bununla birlikte
insanların dinlenmek amacıyla deniz-kum-güneş üçlemesinin dışında alternatif dinlenme
arayışlarının yanı sıra gezme-görme isteği ve ayrıca yaz aylarında bazı bölgelerin aşırı sıcak
olmasından dolayı geleneksel yaylacılık, günümüzde yerini yeni bir açılım olan yayla turizmine
bırakmıştır.
Yaylacılığın geçmişi çok eskilere dayanmakla birlikte özellikle Yunan kavimleri ve diğer
çevre kavimleri arasında, Atina’nın yüksek tepelerinde çeşitli yayla şenlikleri düzenlendiği
bilinmektedir. Yapılan söz konusu şenliklerin en önemlisi Olimpiyat şenlikleridir. Diğer taraftan
Orta Asya’nın yüksek ve yaylak düzlüklerinde yaşayan çeşitli Türk kavimleri de yüzyıllardan beri
yaylacılık faaliyetleri ile uğraşmışlardır. Yaylacılık faaliyetleri sırasında at ve diğer hayvanları
evcileştiren Türkler, böylelikle yaylacılık alanındaki sürecin bir bakıma önderliğini yapmışlardır.
Göçebe hayat tarzından yerleşik hayat tarzına geçen Türk insanı günümüzde de her fırsatta yüksek
yerleri kendine yurt edinme arayışı içindedir (Subaşı, 2004: 1).
Yayla ve yaylacılık faaliyetleri her geçen gün daha da gelişmektedir. Bu bağlamda yeşil
doğası, temiz kaynak suyu ve temiz havasının yanı sıra düzenlenen şenlikleriyle katılımcı turizm
anlayışı ile yaylalar alternatif bir turizm çeşidi halini almıştır. Ayrıca yaylacılık diğer turizm
dallarıyla da iç içe geçmiş; bu faaliyetler kapsamına kültürel, sosyal ve dini programların yanı sıra
turistlere yaylaların yüksek yerlerinde dağcılık, kayak, su kayağı ve kaplıca imkanı gibi paket
programlar sunulabilmektedir.
3.2.2. Türkiye’de Yayla Turizmi
Yayla turizminin bütün ayrıntılarını barındıran ve bu kapsamda kendine has özelliklere ve
iklime sahip olan Türkiye’de insanların yaşantısında yaylaların önemli bir yer tutmaktadır. Çin
yazıtlarında “atları ve yüksek tekerlekli arabaları ile suları ve otlakları takip ederek yaşayan” millet
olarak tanımlanan Türkler, Anadolu coğrafyasında yerleşik hayata geçtikten sonra geleneksel
yaşam tarzlarını alışmaya çalışmışlardır.
Türkiye’nin coğrafik yapısı hemen hemen her bölgede yaylacılık faaliyetleri açısından uygun
ortamlar yaratmaktadır. Diğer taraftan bölgeler-arası doğal bitki örtüsü ve iklim şartları açısından
ortaya çıkan farklılıklar yaylacılık turizmi için çeşitli imkanlar sunmaktadır. Bu bağlamda
Türkiye’de yaylalar Artvin’in doğusundan başlayıp, Batı Karadeniz’e kadar uzanan yaylaların yanı
sıra Akdeniz ve İç Ege’nin çeşitli bölgelerinde yaylacılık için doğal mekanlar bulunmaktadır.
17
Yukarıda da ifade edildiği üzere Türkiye’nin hemen hemen bütün bölgelerinde yaylalara
rastlamak mümkün olmakla birlikte Giresun-Akçalı köyü ve Kümbet, Tarsus-Namrun, ArdahanBülbülen, Posof-Urama Yaylası, İskenderun-Soğukoluk ve Belen, Kemaliye-Sarıçiçek ve Munzur,
Artvin-Kafkasör ve Kutul yaylası, Ordu-Çambaşı, Kaş-Gömbe, Mersin-Fındıklıpınar-Kozlar,
Kadirli-Maksutoğlu, Cardak
ve Gürlevik, Muğla-Karabağ, Gümüşhane-Kadırga, Konya-
Yalıhüyük-Gölcük Yaylası meşhur yaylalarından sadece bir kaçıdır. Adı geçen yaylaların
birçoğunda geleneksel yayla şenlikleri de düzenlenmektedir.
Türkiye’de yaylalarından bir kısmı yaylacılık faaliyetleri için kullanılırken diğer bir kısmı
gezme-dinlenme amaçlı kullanılmaktadır. Tahminlere göre Türkiye’de toplam 26.000 adet yayla
yerleşimi bulunmaktadır. Buna göre Türkiye’de 34-36 bin arasında köy olduğu dikkate alındığında,
neredeyse 3 köyden ikisinin yaylacılık anlamında yerleşime sahip olduğu söylenebilir.
Yukarıdaki tespitler doğrultusunda Erzurum-Kars ve Bolu yörelerinde her iki-üç köyden
birinin yaylacı köy olduğu dikkate alınırsa; Türkiye’de yayla-köy ilişkisinin ne kadar yaygın
olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu da kuşkusuz yaylacılığın ekonomik fonksiyonunun öneminden
kaynaklanır. Genellikle hayvancılığa dayalı olan yaylacılık faaliyetleri, günümüzde alt yapı
yatırımları ve teşvik uygulamaları ile turizme de açılmaya başlamıştır. Dolayısıyla yılın 3-4 ayını
tüm yaşam faaliyetleriyle birlikte yaylada geçiren topluluklar, kültürel mirasın korunmasına ve
yayılmasına hizmet etmektedirler.
Türkiye’de yaylalar kullanım şekillerine göre üç grupta sınıflandırılmaktadır. Bunlar (Subaşı,
2004: 3):
Tatil ve dinlenme amacıyla kullanılan yaylalar: Bolu ilinde Abant, Gölcük, Hatay ilinde
Soğukoluk, Artvin’de Yusufeli, Bursa’da Kadıyayla ve Sarıalan, Adana’da Bürücek, Mersin’de
Abanoz ve Gözne, Rize’de Ayder, Balıkesir-Edremit Kazdağı, İzmir Ödemiş Bozdağı yaylaları tatil
ve dinlenme amacıyla kullanılan yaylalardır.
Hem tatil hem de hayvancılık amacıyla kullanılan yaylalar: Ankara’da Akyarma,
Antalya’da Yazır, Karçukuru, İzmir’de Kozak, Tokat’ta Çamiçi, Trabzon’da Düzköy, Mersin ilinde
Namrun, Ordu ilinde Çarşamba ve Perşembe, Trabzon ilinde de Kadırga, Osmaniye’de Zorkun
yaylaları bunlardan bazılarıdır.
Sadece hayvancılık amacıyla kullanılan yaylalar: Afyon’da Yağlıpınar, Antalya’da Yazır,
Bingöl’de Şerafettin Dağı, Erzurum’da Bardır, Kayseri’de Tekir, Niğde’de Eznevit, Rize’de Elevit
ve Kaçkar ve Tunceli’deki Mercan yaylaları sadece hayvancılık amacıyla kullanılan yaylalara
örnek olarak verilebilir.
18
Diğer etkinlikler de dikkate alındığında yaylalar günden güne ilgi çekmeye devam eden
merkezler haline gelmektedir. Örneğin yaylaları ile meşhur olan Rize’de Karadeniz’in tek kaplıca
merkezini barındıran İkizdere Vadisi hızla gelişen yaylacılık merkezlerimizden biridir. Ayrıca, yine
Rize’de bulunan Kaçkar Dağları, İvercikli ve Altıparmak zirveleri de dağcılık ve yürüyüş sporları
için en uygun merkezler arasındaki yerini almıştır. Bunun yanı sıra İkizdere ve Fırtına Deresi’nde
akarsu ve su kayağı sporlarına yönelik tesisler kurulmakta ve bu bölgeler yaz aylarında yüz
binlerce yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapmaktadır.
3.2.3. Yayla Turizmine Sağlanan Teşvik ve Destekler
Turizmin diğer çeşitlerinde olduğu gibi yayla turizmi ile ilgili olarak gerçekleştirilecek olan
faaliyetlerin teşvikten yararlanabilmesi için 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamı içinde
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda adı geçen Kanunun “Teşvikle İlgili Esaslar ve
Hükümler” ana başlığını taşıyan 3. bölümünün 13. ve 14. maddelerinde teşvik ve kredilere ilişkin
yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Adı geçen Kanunun 13. maddesinde;
“Turizm sektöründeki teşvik tedbirleri ile turizm yatırım ve işletmelerinin bu teşviklerden
yararlanma usul ve esasları, Bakanlığın koordinatörlüğünde ilgili bakanlıklar ve Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığınca müştereken tespit edilir. Yatırımlar için öncelik sırası; turizm alanları ve
turizm merkezleri, turizm bölgeleri ve Bakanlıkça tespit edilen diğer yerlerdir. Belgeli
işletmelerden Bakanlar Kurulunca her yıl belirlenen döviz miktarını sağlayanlar, ihracatçı
sayılırlar.” denilmektedir.
Turizm kredilerinin düzenlendiği 14. madde ise aynen aşağıdaki gibidir:
a)Turizm kredileri öncelikle turizm alanları ve turizm merkezlerinde yapılacak yatırımlara
tahsis edilir.
b)T.C. Turizm Bankası Anonim Şirketi, turizm alanları ve turizm merkezlerindeki belgeli
yatırımlara tahsis edilmek üzere, yabancı kaynaklardan döviz kredileri alabilir.
Bu kredilerin temininde; Hazine tarafından sağlanan krediler için kabul edilen şartlar aynen
uygulanır ve bu kredilerin tahsisi ve geri ödenmesi ile ilgili genel esaslar, Maliye Bakanlığı,
Bakanlık ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca müştereken düzenlenir.
Madde 15 - Ormanlarda yer alacak turizm yatırımı belgeli tesislerin, 6831 sayılı Orman
Kanununun Ek 3 ncü maddesinin (c) fıkrası uyarınca ödemek zorunda oldukları bedel, tahsis
tarihini takip eden üçüncü yıldan itibaren, beş yıl vade ve beş eşit taksitte alınır.
19
Turizmi teşvik edilmesi amacıyla yaylacılık faaliyetlerine yönelik olarak sağlanacak destek
ve teşviklere ilişkin olarak, anılan Kanunda yapılan diğer düzenlemeler ise aşağıdaki maddelerde
verilmiştir:
Madde 16 - 19 Ocak 2002 gün ve 24645 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan; 4736 sayılı
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun gereğince, 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 16.
maddesine göre Bakanlığımızdan belgeli yatırım ve işletmelerin elektrik, gaz ve su ücretlerine
sağlanan indirimli tarife uygulamalarına son verilmiştir.
23.05.2002 gün ve 24763 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve 19.01.2002 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe giren, 12.04.2002 gün ve 2002/4100 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı doğrultusunda, 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 16. maddesine göre turizm
belgeli yatırım ve işletmelerin elektrik tüketimlerine, önceden olduğu gibi mesken ve sanayi
tarifesinden hangisi daha düşükse o tarifenin uygulanmasına yeniden başlanılmıştır. Ancak
uygulama kapsamına su ve gaz ücretleri dahil edilmemiştir.
Madde 17 - Belgeli yatırım ve işletmelerin telefon ve teleks taleplerine ilişkin her türlü işlem
ve tahsis öncelikle yapılır.
Madde 21- Turizm alanlarında ve turizm merkezlerinde yer alacak turizm yatırımlarım
yatırımın % 15’ine kadar, en çok 20 yıl vadeli kredilerle desteklemek ve dış pazarlama
imkanlarının geliştirilmesi harcamaları için Bakanlığın emrinde “Turizmi Geliştirme Fonu”
kurulmuştur. Verilecek kredilerin vade ve faiz oranları ile dış pazarlama imkanlarının geliştirilmesi
amacıyla harcanacak miktar Bakanlar Kurulunca belirlenir.
Madde 24 - Belgeli yatırım veya işletmeyi aynı amaç ve niteliklerinin korunması şartıyla
devir alanlar, teşvik hükümlerinden Bakanlığın izni ile aynen yararlanırlar.
Madde 25 - Belgeli yatırım ve işletmeler, turizm amaçlı kullanımlarını sona erdirmesi ve bir
yıl içinde tekrar turizm faaliyetlerine dönmemesi halinde, teşvik uygulamaları kapsamında
yararlandıkları istisna, muafiyet ve hakların parasal tutarını, ilgili mevzuat hükümleri gereğince
ödemekle yükümlüdürler. İşletmenin, savaş hali, tabii afetler ve salgın hastalık gibi sorunlu
nedenlerle faaliyetine son vermesi halinde, ödeme yükümlülüğünün kaldırılmasına, Maliye
Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça karar
verilebilir.
Turizmi Teşvik Kanununun uygulamaya konulmasıyla birlikte Türkiye’de birçok yayla
imara açılmış ve imara açılan yaylalarda turizm eksenli olarak önemli gelirler elde edilmeye
20
başlanmıştır. Bu bağlamda yayla turizmi adeta kırsal kalkınmaya öncülük eden bir faaliyet alanı
haline gelmeye başlamıştır.
3.2.4. Yayla Turizmi ve Akşehir
Akşehir ilçesi doğal, tarihi ve kültürel değerler açısından zengin kaynaklara ve potansiyele
sahip bir ilçedir. Söz konusu potansiyelin turizm ekseninde hayata geçirilmesi ve dolayısıyla
bölgenin turizmden aldığı payın artırılması önem arz etmektedir. Bu bağlamda, turizm
destinasyonlarında ortaya çıkan değişmeler, çevreye duyarlı ve kültürel özelikli yörelere ilgiyi her
geçen gün artırmaktadır. Bu sürecin yeni açılımlarla hız kazanacağı WTO (World Tourism
Organization - Dünya Turizm Örgütü) tarafından yapılan araştırma sonuçlarında ve yapılan
tahminlerde ifade edilmektedir (Belediye, 2010a). Bu gelişmeler doğrultusunda Türkiye’de de
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından turizm stratejileri belirlenmeye çalışılmakta ve 2023 yılı baz
alınarak ve gelişim planı hayata geçirilmektedir. Burada organik tarım ve yaylacılık açısından
önemli bir potansiyele sahip olan Akşehir’in bir destinasyon merkezi olarak söz konusu stratejik
planlara dahil edilmesi gerekmektedir.
3.2.4.1. Akşehir’in Turizm Değerleri
Yukarıda da ifade edildiği üzere Akşehir doğal, tarihi ve kültürel açıdan zengin potansiyele
sahip ve aynı zamanda konumu itibariyle kavşak noktasında yer alan bir ilçedir. Bu bağlamda
Akşehir’in sahip olduğu turizm değerleri aşağıdaki alt başlıkla özetlenmiştir (Tarım İlçe: 2010,
Belediye, 2010a, Kaymakamlık, 2010):
Tarihi Değerler: Akşehir’de Selçuklu Dönemi’ne ait ayakta kalabilmiş pek çok tarihi eser
bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, Eski Akşehir adıyla anılan tarihi sokaklar da Türk Kültürü ve
sosyal yapısını çok iyi şekilde yansıtan unsurlardır.
Bu değerlerden bazıları şunlardır: Ulu Cami (H.610/M.1213), Altunkalem Mescidi (H.620),
Ferruhşah Mescidi (H.621/M.1224), Güdük Minare Mescidi (H.624/M.1227), Küçük Ayasofya
Mescidi (H.633/M.1236), Taş Medrese Mescidi (H.648/M.1250), Kızılca Mescid (XIII. asır),
Kileci Mescidi (1230), Hacı Hamza Mescidi (XIII. asır), Hıdırlık Mescidi (XIII. asır), Kalaycı
Mescidi (XIII asır), İplikçi Cami (H.738/M.1337), Tahtakale Mescidi (XV. asır), Hasan Paşa
Camisi (H.916/M.1510 Tek Osmanlı Mimarisidir.), Seyyid Mahmut Hayrani Türbesi, Reis
Kasabası-Emir Yavaşgel Türbesi, Şeyh Eyüp Türbesi, Maruf Köyü –Şeyh Hasan Türbesi,
Nasreddin Hoca Türbesi, Taceddin Ahmet Türbesi, Mustafa Türabi Türbesi, Meydan Hamamı,
Bermende Köyü Hamamı, Kozağaç Hamamı, Yukarı Hamam, Orta Hamam, Taş Oluk Çeşmesi,
Küçük Ayasofya Mescidi Çeşmesi, Ulu Camii Çeşmesi, Ökesli Ali Rıza Efendi Çeşmesi, Kuşcu
21
Mahallesi Çeşmesi, İbre Çeşmesi, Reis Kasabası Yukarı Çeşme, Nadir Köyü Çeşmesi, Bozdoğan
Köyü Çeşmesi adı geçen tarihi yapılardır.
Doğal Değerler: Akşehir, İç Anadolu Bölgesi’nin batısında en yüksek tepesi 2610 m. olan
Sultandağları’nın kuzeydoğu eteklerinde eğimli arazi üzerine, boğaz denilen dar bir koyağın hemen
önüne yerleşmiştir. Adıyla anılan 8 km. kuzeybatısındaki göle ve verimli ovasına göre 60–70 m.
daha fazla rakıma sahiptir. İlçenin denizden yüksekliği 1020 m.dir. Anadolu Geleneği’ne uygun
olarak alüvyon kıyısına eğimli bir alana yerleşmiştir. Dağa doğru sırtını ormana vermiştir.
Romanlara konu olmuş Hıdırlık ve yaylaları görülmeye değer doğal varlıklardır. Bunun yanı sıra
Akşehir’de organik tarım da yapılmakta olup, sebze ve meyvecilik de oldukça gelişmiştir. Akşehir
Kirazı adıyla tescili alınan kiraz, dünyaca tanınmaktadır. Çilek, vişne, elma ve erik Akşehir’de
yetiştirilen ve önemli gelir kaynağı sağlayan tarımsal ürünlerdir.
Arkeolojik Değerler: Akşehir’de ilk yerleşimin Neolitik çağda başladığı, bölgede yapılan
yüzey araştırmalarından anlaşılmaktadır. Bunu izleyen Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit Phryge,
Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri sıralanabilir. Hitit Krallarından II.
Murşili’nin Batı Anadolu’daki işgali, İzmir civarındaki Nef’e kadar uzanmıştır.
Batıdan gelen deniz kavimlerinin göçlerinin etkisiyle gücünü yitiren Hititler’in yerini,
Phrygialılar almıştır. Phrygialılar’ın izlerini burada çevrede yapılacak incelemelerle görmek
mümkündür. Zira bugün, Akşehir Arkeoloji Müzesi bahçesinde sergilenen, Tanrıça Kybele’li aslan
heykelleri bunu kanıtlamaktadır. Aslan heykeli yapma geleneği, Hititler Dönemi’nden gelmektedir.
Strabon, kentin bulunduğu bölgeye, “Phrygia Paroreia” denilmektedir. Bu bölge, doğudan
batıya uzanan bir dağ silsilesine sahiptir ve eteklerinde her iki tarafta geniş bir ova uzanmaktadır.
Ovanın yakınlarında bulunan kentler; kuzeye doğru Philomelion (Akşehir) ve öte tarafta Pisidia
yakınındaki Antiokheia (Yalvaç) denen kentler bulunur.
Frygialılar gibi Lidyalılar da, Çanakkale Boğazı’ndan Küçük Asya’ya girmiş ve Kızılırmak’a
kadar bu bölgeyi siyasi hakimiyeti altına almıştır. Bu istilada, Philomelion’u da ele geçiren
Lidyalılar şehri yağmalamışlardır. Lidya Kralı Kraisos, Pers Hükümdar Daryus’a yenilince, Lidya
ve Frigia toprakları, Pers Egemenliği’ne girmiştir. Böylece Akşehir, İ.Ö. 547/546 yıllarında,
Perslerin siyasi egemenliği altına girmiştir. Helenistik Çağ’da, Galat Halkı yerleştiği ve yöreye
Galatia dendiği halde, tarihsel bir alışkanlıkla Phrygia adının kullanılması alışkanlık haline
gelmiştir. Akşehir’de Pers ve Helenistik Dönem egemenliğinden sonra sırayla Roma ve Bizans
istilaları takip etmiştir. Roma’nın, Anadolu yönetim örgütü içinde İkonion’a (Konya) bağlanmıştır.
Akşehir Evleri: Anadolu Coğrafyası’nın sivil mimari örneklerini, geçmişten günümüze
kadar koruduğu için, önemli bir yere sahiptir. Sıra evlerden oluşan sokakların dokusunu; bazen yan
yana, bazen sırt sırta, bazen de birer atlayarak oluşturulmuş bahçe ve avlular belirlemektedir. Bu
22
avlular doğayı, kentin yaşamıyla birleştirmiştir. Evlerin yan özel nitelikleri, sahanlık girişleri,
özgün kapı çözümleri, cumbaları, sokakların ve şehrin kimliğine özellik katmaktadır.
Akşehir evleri genelde iki katlıdır. Özellikle eğimden kat kazanılan yerde, giriş katının altı,
bahçe katıdır. Evlerin tabanları ve tavanları ahşap; mutfakları ve kilerleri damlı ya da kiremitli, kim
geldi pencereli evlerdir. Bu evler günümüzde sit alanı içerisinde yer almaktadır.
Resim- 2: Akşehir Evlerinden Bir Görünüm
Ayrıca Batı Cephesi Karargahı, Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi,
Tarihi Cumhuriyet Okulu (Konukevi), Nasreddin Hoca Evi ve Akşehir Bankası bölgenin
diğer zenginlikleridir.
3.2.4.2. Akşehir’in Turizm Potansiyeli
Akşehir, eski dönemlerinden beri yerleşim birimi olarak kullanılmış ve önemli olaylara
sahne olmuş bir kenttir. Buna karşın Akşehir, turizm açısından istenilen düzeye gelememiş, kapalı
kalmış, keşfedilmeyi bekleyen bir bölgedir. Son dönemlerde hayata geçirilen Sokak Sağlıklaştırma
Projesi, Selçuklu Mimari Yapısını yansıtan Mezarlık Duvarları yapımı, tarihi konakların
restorasyonu ve Akşehir’in turizm güzergahı içine alınması vb. gibi faaliyetler Akşehir’in
potansiyelinin katma değere dönüştürülmesi açısından önemlidir. Bu bağlamda Akşehir İlçesinin
turizm potansiyeli aşağıdaki alt başlıklarda özetlenmiştir (Kaymakamlık, 2010; Belediye, 2010;
Belediye, 2010a; Belediye, 2010b):
23
3.2.4.2.1. Dağ Turizmi
Dağların temiz ve güzel havasından yararlanmak üzere, insanların dağlara yönelik olarak,
yürüyüş ve tırmanma şeklinde gerçekleştirdikleri turizm türü olan “Dağ Turizmi” Akşehir
yöresinde de bir alternatif turizm türüdür. Sultan Dağları eteklerinde kurulu olan Akşehir, dağ
turizmi açısından da zengin bir potansiyele sahiptir. Yörenin en yüksek noktası 2610 metre
yüksekliğindeki Gelincik Ana Tepesi olup, dağlar gerek tırmanış, gerekse yürüyüş (tracking) ve
kamp yapma açısından oldukça elverişlidir.
Resim- 3: Akşehir’in Dağlarından Bir Görünüm
Yılın belirli dönemlerinde Akşehir’den Yalvaç’taki Psidia Antik Kenti’ne yerel sivil toplum
örgütleri ve tur firmaları tarafından doğa yürüyüşü düzenlenmektedir
3.2.4.2.2. Gençlik Turizmi ve Yamaç Paraşütü
Yörede gençlik turizmi açısından en önemli potansiyellerden bir diğeri ise, Yamaç
Paraşütüdür. Türkiye’nin değişik şehirlerinden bazen de dünyanın değişik ülkelerinden insanlar,
Akşehir’e Yamaç Paraşütü yapmak amacıyla gelmekte, konaklamakta ve yöreyi de gezme fırsatı
elde etmektedirler. Öte yandan yörede bulunan Sultan Dağları Yamaç Paraşütü (para-gliding) için
oldukça elverişli bir konumdadır. Bu amaçla gerek THK gerekse çeşitli üniversitelerimizin dağcılık
kulüpleri zaman zaman yöreyi ziyaret ederek, dağların bu elverişli konumundan yararlanmaktadır.
Bu potansiyelin gerek ulusal gerekse uluslararası boyutta tanıtılarak değerlendirilmesi büyük önem
taşımaktadır.
24
3.2.4.2.3. Avcılık Turizmi ve Balıkçılık
Avlanmak üzere seyahat eden insanlara yönelik hizmetler sunan eğlence amaçlı bir turizm
türü olması yanında, insanlara hem tabiatın en derin köklerinde yatan içgüdülerinden birini tatmin,
hem de tabiatın temiz havasından yararlanma olanağı veren av turizmi Akşehir yöresi açısından da
değerlendirilebilecek bir potansiyele sahiptir. Bu bölgede dağ hayvanlarından bıldırcın, güvercin,
üveyik vb. 14 Ağustos'ta başlayıp 29 Ocak'ta sona eren av sezonunda avlanabilmektedir. Tavşan,
Ada tavşanı, tilki, ağaç sansarı, kınalı keklik gibi hayvanların avlanma sezonu ise 12 Ekim’de
başlamakta ve ertesi yılın 29 Ekim’inde sona ermektedir. Göl hayvanları ise, sakarmeke, yeşilbaş
ördek, boz ördek. fiyu. kaşık gaga, tepeli patka, kılkuyruk, kadife ördek vb. kuşlardan
oluşmaktadır. Bunların avlanma sezonları da, 12 Ekim'de başlayıp 16 Şubat'ta sona ermektedir.
Sanayileşme ile birlikte insanlarda doğaya olan özlemin artması, bu özleme yanıt verebilecek
alternatif eğlendinlen faaliyetlerinin çeşitlendirilmesini zorunlu kılmıştır. Bu faaliyetlerde
içerisinde önemli bir yer tuttuğu düşünülen turizm amaçlı sportif olta balıkçılığının, yörede önemli
bir potansiyeli olduğu düşünülmektedir. Gerek göller yöresinde tüm göller açısından gerekse
Akşehir yöresinde Akşehir ve Eber Gölü ile yöredeki dere ve çaylarda var olan alabalık ve sazan
türü balıklardan turizm amaçlı yararlanma potansiyelinden, faydalanmak mümkündür.
Resim- 4: Akşehir Gölünün Uydu Görünümü
Akşehir bölgesindeki göllerde, sonbahar ve kış başlarında başta yaban kazları ve yaban
ördekleri olmak üzere, pelikanlar, dalgıçlar, balıkçıllar, yağmurcunlar ve martı türlerinden oluşan
60–80 bin civarında kuş görülmektedir.
25
3.2.4.2.4. Kültür ve İnanç Turizmi
Eski sanat eserlerinin, tarihi yapıların, müzelerin, eski medeniyete ait kalıntıların görülmesi
amacı ile yapılan araştırma, keşif ve seyahatler, kişilerin bilgi ve görgülerini artırmakta ve kültür
turizmi içinde değerlendirilmektedir. Akşehir kültür turizmi açısından zengin ve eşsiz potansiyele
sahiptir. Akşehir’de 19.yy.’ın sonuna kadar 21 medrese (fakülte) olduğu birçok kaynak da yer
almaktadır.
Kültür ve inanç turizmi kutsal mekanları ziyaret etmek, dini toplantı ve törenlere katılmak
veya bunları izlemek, dini görevleri yerine getirmek veya ünlü mabetleri görmek amacı ile yapılan
çok önemli boyutlara ulaşan seyahat ve konaklamaların oluşturduğu turizm çeşididir. Yöre İslam
Dini açısından önemli eserlere sahiptir. Bu yöndeki en önemli ziyaret yeri Nasreddin Hoca
Türbesidir. Özellikle Konya Hz. Mevlana müzesini ziyarete gidenlerin yol güzergâhı üzerinde
uğradıkları önemli bir merkezdir. Bu bağlamda Nasrettin Hoca Türbesi yılda ortalama 110 bin kişi
tarafından ziyaret edilmektedir. Ayrıca, Seyyid Mahmut Hayrani ve Nimetullah, Nahcivani
türbeleri ve Ulu cami, İplikçi Cami, Hasan Paşa İmaret Cami önemli ziyaret yerleridir. Ayrıca
ilçede 18.yy.’dan kalma bir Ermeni Kilisesi bulunmaktadır. Tarihi ve arkeolojik açıdan fazla bir
önem taşımayan bu yapı kentin tarihi geçmişi hakkında bilgi vermesi açısından önem taşımaktadır.
3.2.4.3. Yayla Turizmi Merkezi Olarak Akşehir
Türkiye, doğal ve kültürel kaynaklar yönünden zengin bir ülkedir. Dört mevsimi yaşayabilen
üç tarafı denizlerle çevrili, farklı kültürlerin ve inançların bir arada uzun yıllar ve hala yaşadığı bu
ülke, yayla turizm açısından da oldukça büyük bir potansiyel taşımaktadır. Yayla turizmindeki
potansiyeli, Akdeniz çanağındaki Avrupalı rakiplerine oranla yüksek olduğu da izlenmektedir. Zira
bu ülkeler, endüstrileşerek ve böylece kentleşerek otantik kültürlerini büyük oranda yitirmişlerdir.
Türkiye’nin sürekli gelişmekte olan bir ülke olması, doğal ve kırsal kültürel değerlerinin ve
mirasının büyük bölümünün varlığını canlı biçimde sürdürüyor olması, birçok yöresinde
sürdürülebilir yaylacılık turizm için büyük bir potansiyelin varlığını göstermektedir. Bu
potansiyelin ön plana çıktığı merkezlerden biride Akşehir olarak görülmektedir. Akşehir yaylacılık
potansiyeli açısından aşağıdaki başlıklarda ilgi çekebilecek potansiyellere sahiptir. Hali hazırda
Atakent, Cankurtaran, Çakıllar, Çamlı, Çimendere, Değirmenköy, Engilli, Ilıcak, Kuruçay, Saray,
Tekke, Ulupınar, Savaş Yaylabelen ve Yeniköy köylerinde yaylacılık kültürü küçük çapta da olsa
devam etmektedir (Tarım İlçe 2010).
26
Resim- 5: Yaylabelen Yaylasından Görünüm-1
Resim- 6: Yaylabelen Yaylasından Görünüm-2
27
Bu yaylalarda yetiştirilen hayvanlar doğal şartlarda beslenmekte ve bunlardan elde edilen
ürünler kısmen organik nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla özellikle kış aylarında yapılan beslemenin
disipline edilmesi ile kolayca organik üretime geçilebilecektir.
4. YAYLA TURİZMİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ
4.1. Kültür ve Turizm Bakanlığınca Yapılan Çalışmalar ve Uygulama Örnekleri
Kültür ve Turizm Bakanlığı, yayla turizminin nasıl ve ne şekilde geliştirileceği yönündeki
çalışmalarına çok sayıda yaylaya ve yayla geleneğine sahip olması sebebiyle Doğu Karadeniz
Bölgesinden başlamıştır. Bu kapsamda Doğu Karadeniz bölgesinde; Sinop, Ordu, Giresun,
Trabzon, Rize, Artvin, Gümüşhane ve Bayburt illerinde 62 adet yayla için önce masabaşı çalışması
ve daha sonra arazi çalışması yapılarak, bu yaylaların turizm potansiyeli, ihtiyaçları ve eksik
altyapıları tespit edilmiştir (Subaşı, 2004: 4).
Daha sonraki aşamada; Bolu, Çankırı, Kastamonu, Çorum, Karabük, Bartın, Zonguldak,
Sinop, Samsun, Amasya, Tokat ve Erzincan, Ankara, Konya, Isparta, Muğla, Antalya, İçel, Adana,
Gaziantep, Hatay, Karaman, Niğde ve Kayseri illerinde yayla turizmi potansiyel belirleme
çalışmaları yapılmıştır. 1992 ve 1997 yıllarında Bolu, Çankırı, Kastamonu, Çorum, Karabük,
Bartın, Zonguldak, Sinop, Samsun, Amasya ve Tokat İllerinde yayla turizmi potansiyel belirleme
çalışmaları yapılmıştır.
Yaylaların potansiyel belirleme ve öncelikle altyapı sorunlarının tespiti çalışmaları 1990
yılından beri sürdürülmektedir. Yapılan incelemeler sonucunda, 23 adedi Karadeniz Bölgesinde
olmak üzere toplam 26 adet yayla turizm merkezi ilan edilmiştir (Selimoğlu, 2004: 14). 7 Ocak
2004 tarihi itibariyle toplam 25 adedi fiilen yürürlükte olan yayla turizm merkezlerinden 21 adedi
yalnız yayla, 3 adedi hem yayla hem kayak merkezi, 1 adedi de hem yayla hem de termal turizm
özelliğine sahiptir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalarda yayla odaklı turizm gelişimi
yerine, yaylalar diğer turizm çeşitlerini destekleyici unsur olarak değerlendirilmektedir. Bu
bağlamda yayla turizm merkezlerinin seçimindeki genel kriterler ve hedefler aşağıdaki gibidir
(Kültür, 2010):
Kriterler:
 Doğal değerlere yönelik potansiyelin zengin olması,
 Sivil mimari karakterinin olması,
 Kent merkezine ulaşımın kolay sağlanır olması,
28
 Yöre halkının sosyal yapısının turizme yakın olması,
 Aktivitenin ekonomik olarak sürdürülebilmesi,
 Diğer turizm çeşitleri ile entegrasyonunun sağlanabilir olmasıdır.
Hedefler:
 Kırsal kesimde yaşayanların da turizm gelirlerinden pay almasının sağlanması,
 Turizm yatırımcısı için ekonomik açıdan uygun ve cazip yayla turizm merkezlerinin
oluşturulması,
 Yayla turizminin sürdürülebilirliği için ürün çeşitliliğinin sağlanması,
 Yayla turizmine yönlendirilecek turist profilinin belirlenmesi.
Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen “Yayla Turizm Merkezleri” Şekil-2’deki gibidir.
Şekil-2: Yayla Turizm Merkezi Bulunan İller ve Bölgeler
Diğer taraftan Kültür ve Turizm bakanlığı tarafından “Turizm Merkezi” ilan edilen yaylalar
ise Tablo-9 yardımıyla özetlenmiştir.
29
Tablo- 9: Kültür ve Turizm Bakanlığı Çalışmaları: Turizm Merkezi İlan Edilen
Yaylalar
MERKEZ ADI
İLAN
TARİHİ
PLAN
DURUMU
ÖZELLİKLERİ
Giresun Bektaş Yaylası T.M.
1990
Yayla+Kış
Trabzon Akçaabat Karadağ T.M.
1990
Yayla
Trabzon Tonya Armutlu Gümüşhane Kürtün
Erikbeli
1990
Yayla
Artvin Kaçkar T.M.
1991
1/25000ÇDP*
Yayla
Artvin Kafkasör T.M.
1991
1/5000 NİP**
Yayla
1/1000 UİP***
Giresun Kümbet Yaylası T.M.
1991
Yayla
Giresun Yavuzkemal Yaylası T.M.
1991
Yayla
Gümüşhane Zigana T.M.
1991
1/25000ÇDP
Yayla+Kış
Ordu Çambaşı Yaylası T.M.
1991
1/25000ÇDP
1/5000 NİP
1/1000 UİP
Yayla
Ordu Akkuş Argın Yaylası T.M.
1991
Yayla
Ordu Aybastı Perşembe Yaylası T.M.
1991
Yayla
Rize Anzer T.M.
1991
Yayla
Sinop Ayancık Akgöl T.M.
1991
Yayla
Sinop Kozfındık Bozarmut Yaylası T.M.
1991
Yayla
Sinop Türkeli Kurugöl T.M.
1991
Yayla
Trabzon Maçka Şolma T.M.
1991
Yayla
Trabzon Araklı Pazarcık Yaylası T.M.
1991
Yayla
Bayburt Kop Dağı T.M.
1993
1/25000ÇDP
Yayla+Kış
Rize Çamlıhemşin Ayder Kaplıcası T.M.
1995
1/1000 UİP
Yayla+Kaplıca+Kış
Ordu Mesudiye Keyfalan Yaylası T.M.
1995
1/25000ÇDP
Yayla
Gaziantep Islahiye Huzurlu Yaylası T.M.
1995
1/25000ÇDP
(GAP BKİ)
Yayla
Antalya İbradi Maşata Yaylası T.M.
1998
Yayla
Ordu Mesudiye Yeşilce Topçam Yaylası T.M.
1998
Yayla
Trabzon Araklı Yeşilyurt Yılantaş Yaylası
1998
Yayla
Kaynak: Kültür 2010.
* ÇDP: Çevre Düzeni Planı
** Nazım imar Planı
*** Uygulama İmar Planı
30
4.2. Valiliklerce Yapılan Çalışmalar ve Uygulama Örnekleri
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından turizm merkezi olarak ilan edilen ve ilgili Valilikler
tarafından yapılan uygulamalarla turizme kazandırılan yaylalardan bazıları aşağıdaki alt başlıklarda
ele alınmıştır:
4.2.1. Kümbet Yaylası ve Koçkayası Orman İçi Turizm Kompleksi (Yaylakent)
Giresun’a yaklaşık 60 km mesafede bulunan Kümbet Yaylası, çevredeki bazı yaylalar ve
Aymaç Mevkiinden oluşmaktadır. Merkeze adını veren Kümbet Yaylası Turizm Merkezi olup,
Giresun’un en popüler yaylalarındandır (Kültür, 2010).
Kümbet Yaylasında elektrik, su ve telefon gibi alt yapılar tamamlanmış olup aynı zamanda
ilkokul ve sağlık ocağı gibi eğitim ve sağlık kuruluşları da hizmet vermektedir. Yayla çevresi gür
ormanlarla çevrili çiçeklerle dolu çayırlarla kaplı geniş bir alana yayılmıştır. Yaylada bakkal,
kasap, fırın, manav gibi alış-veriş imkanlarının yanı sıra kır kahveleri de hizmet vermektedir.
Yaylanın önemli mesire yeri olan Aymaç Mevkii yayla merkezinin yaklaşık 2 km
kuzeybatısındadır. Kümbet Yayla Şenliklerinin kutlandığı bu mevkii doğal güzellikler bakımından
zengin çevre manzarasına hakim bir tepedir.
Kümbet yaylası çimenlerle kaplı ve orman içine serpilmiş düzlüklerden oluşmaktadır.
Giresun'da genellikle Temmuz ayının ikinci yansında yayla şenlikleri tertiplenmektedir. Bu
şenliklerin en ünlüsü Temmuz ayının ikinci haftasına rastlayan Cumartesi ve Pazar günleri kutlanan
Kümbet Yayla Şenlikleridir.
Bölgede hem günü birlik hem de kalma amacıyla turistlere hizmet veren çok sayıda motel,
barınak, dinlenme evi, otel, bungalow, restoran, kafeterya, oyun TV salonu, alışveriş merkezi, bar,
disko, amfitiyatro, kameriyeler ve spor tesislerinden oluşan tesisler bulunmaktadır.
4.2.2. Bektaş Yaylası
Giresun merkezinden Evrenköy - Erimez - Yavuzkemal üzerinden gidildiğinde yaklaşık 56
km. uzaklıkta bulunan Bektaş Turizm Merkezi, çevresindeki Kulakkaya Yaylası, Melikli Obası
Yaylası, Kurttepe Mevkii ve Alçakbel Ormaniçi Piknik Alanı ile bir bütün teşkil etmektedir. Bektaş
Yaylasında elektrik, telefon ve su gibi altyapı mevcuttur. Yaz aylarında yöresel bir merkez haline
gelen ve Pazar kurulan Bektaş Yaylasında fırın, manav, kasap gibi dükkanlar ve kır kahveleri
bulunmaktadır. Yaylada ayrıca iki yıldızlı Karagöl Otel hizmet vermektedir (Kültür, 2010).
2000 rakımında ve ağaç yetiştirme sınırının üzerinde olan yaylada dağ çayırları ve kır
çiçekleri ilginç bir peyzaj sergilemektedir. Yaz başlarında bile yer yer kar görülen yaylada Kurttepe
31
Mevkii kışın kayak yapmaya uygundur. Bektaş Yaylasında her yıl Ağustos ayının ilk haftasında
Bektaş Yayla Şenlikleri düzenlenmektedir.
4.2.3. Kulakkaya Yaylası
Giresun’a yaklaşık 45 km uzaklıkta bulunan yayla 1700 rakımında ve ilginç doğa
güzelliklerine sahiptir. Giresun'un eskiden beri en çok bilinen tarihi bir yaylasıdır. GiresunŞebinkarahisar yol güzergâhının değişmesinin ardından eski hareketliliğini kaybetmesine rağmen
doğal yapısı çok güzeldir. Yanındaki 2030 m. yüksekliğindeki Çaldağ ile Desput suyu ve Gelin
Kayası görülmeye değer turizm zenginlikleridir (Kültür, 2010).
Yaylada elektrik, su ve PTT gibi altyapı tamamlanmış olup, jandarmanın yanı sıra kır
lokantaları ve bakkallar gelen yerli ve yabancı turistlere hizmet vermektedir.
4.2.4. Trabzon Hıdırnebi ve Kayabaşı Yaylakentleri
Yayla turizmini geliştirmek, özel sektörü teşvik etmek amacıyla Trabzon il özel idaresi
tarafından biri Hıdırnebi Yaylası’nda diğeri de Kayabaşı Yaylası’nda olmak üzere iki yayla kent
inşa edilmiş ve bu tesisler özel sektöre kiralanarak turizmin hizmetine sunulmuştur. Haçka Yaylası
Savandoz mevkiinde de yeni bir yayla kent projesinin yapımı devam etmektedir. Valilik ve il özel
idare marifetiyle başlatılan söz konusu projelerin yanı sıra bölgede özel sektör tarafından
yaptırılarak turizme açılan çok sayıda turistik yayla tesisi bulunmaktadır (Kültür, 2010; Hıdırnebi,
2010).
Trabzon’un Akçaabat ilçesine 28 km uzaklıkta bulunan Hıdırnebi yaylasında Valilik
tarafından yapılan yayla kentte 186 yatak kapasiteli 25 adet bungalow bulunmaktadır. Ayrıca
tesisler 300 kişilik bir restoranın yanı sıra, kafeterya ve disco-bar’dan oluşmaktadır. Ayrıca bölgede
özel sektör tarafından yapılmış çok sayede konaklama tesisi yer almaktadır.
Kayabaşı yayla kentte ise valilik tarafından yapılmış bungalow tipi toplam 25 adet ev
bulunmaktadır. Aynı tesis içerisinde 300 kişilik restoran ve 50 kişilik kır kahvesi diğer ünitelerdir.
Hıdırnebi Yaylası’nda olduğu gibi bu yaylada da özel sektör tarafından açılmış çok sayıda tesis
bulunmaktadır.
4.2.5. Uzungöl
Trabzon'a 99 km ve Çaykara ilçesine 19 km uzaklıkta, deniz seviyesinden 1090 metre
yükseklikte bulunan Uzungöl, dik yamaçları ve muhteşem orman örtüsü ile Alplerin güzelliğini
geride bırakmaktadır. Vadinin ortasında bulunan ve yamaçlardan düşen kayaların Haldizen
deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuş göl, “Uzungöl” olarak adlandırılmış ve bu bölgeye Uzungöl
32
adı verilmiştir. Özellikle yakınındaki Şerah köyünün yöreye uygun tarzda yapılmış eski ahşap
evleri, doğanın güzelliğini tamamlar özelliktedir (Kültür, 2010; Uzungöl Belediye, 2010).
Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken Uzungöl, sahip olduğu turistik potansiyeli
bakımından çok zengindir. Çevrede “tracking”, kuş gözlem, botanik amaçlı turların yanı sıra daha
yükseklerdeki dağların arasındaki göllere veya yakınlardaki Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi
diğer yaylalara geziler düzenleme olanağı vardır. Yaban hayatı bakımından Uzungöl çevresindeki
dağlarda ayı, kurt, yaban keçisi, tilki, kafkas dağ horozu gibi çeşitli hayvan türleri barınmaktadır.
Göl kıyısında yer alan Uzungöl, belediye teşkilatına sahip olup, alt yapı çalışmaları devam
etmektedir. Gölün genelde boyu 1000 metre, eni 500 metre, derinliği ise 15 metre civarındadır.
Gölde alabalık yaşamaktadır. Belediye tarafından hazırlanmış 1/2000 uygulama imar planı
bulunduğu ifade edilen bölgede; geleneksel ahşap yayla yapılarının kuzeybatı yönündeki çayırlık
yamaçlardaki konumundan, beton yapılarının kuzeybatı yönündeki çayırlık yamaçlardaki
konumundan beton yapılar şeklinde göl kıyısına inmektedir. Turizm Merkezi olarak belirlenen
alanın ilgi odağı olan göl çevresinde topografya, yerleşme alanını sınırlamaktadır.
Halen gölün güneyinde, Haldizen deresi yanında yer alan özel sektör tarafından yapılmış
bulunan 52 yatak kapasiteli ahşap bungalovlardan oluşan tesis başarılı bir uygulama olarak dikkat
çekmektedir. Diğer taraftan güneye doğru uzayıp giden Haldizen deresi vadisi büyük doğa
zenginliklerine sahiptir. Uzungöl’e yaklaşık 10 ile 20 km mesafede dağların yüksekliklerinde yer
alan 10 kadar ufak göl yöredeki aktivite zenginliğini arttırmaktadır. Uzungöl’ü her yıl çok sayıda
yerli ve yabancı turist ziyaret etmekte; mevcut tesiste konaklamakta ve gruplar halinde doğa
yürüyüşleri yapılmaktadır.
5. AKŞEHİR’İN ORGANİK TARIM VE YAYLA TURİZMİ POTANSİYELİNE
YÖNELİK SENARYOLAR
5.1.
Akşehir’in
Organik
Tarım
ve
Yayla
Turizmi
Potansiyellerinin
Değerlendirilmesi
5.1.1. Organik Tarım Potansiyelinin Değerlendirilmesi
Organik tarım; “küresel ısınma”, “çevresel kirlilik”, “sağlıklı yaşam” konularına paralel
olarak, çoğu zaman bu konularla birlikte ele alınan, önem atfedilen bir “yaklaşım” olarak
değerlendirilebilmektedir.
Güncel
yayınlar
izlediğinde,
organik
tarımın,
beslenme
ile
ilişkilendirildiği, insan sağlığının korunması, sağlık sorunlarının minimize edilebilmesi için organik
33
tarımcılık esasına dayalı olarak elde edilen ürünlerin tüketilmesinin gerekliliğine vurgu yapıldığı
görülür.
Sosyo-ekonomik bağlamda, bilimsel düzlemde gerçekleştirilen çalışmalara bakıldığında ise,
konu ile ilgili inisiyatif sahibi, politika üreten makro aktörlerin (ekonomik birliklerin, devletlerin)
tutumları değerlendirildiğinde, “sağlıklı yaşam için sağlıklı beslenme” gereksiniminin yanı sıra,
toplumsal refahın yükseltilmesinde etkin olan/olduğu düşünülen iktisadi parametre ve
değişkenlerin organik tarımı gündeme getirdiğine şahit olmaktayız. Avrupa Komisyonu’nun Tarım
ve Kırsal Kalkınma çalışmalarında, OECD’nin Ticaret ve Tarım Başkanlığı önderliğinde
gerçekleştirdiği çalışmalar ve raporlarda, ABD Tarım Bakanlığı’nın Ulusal Tarım Programı’nın
içeriğinde ve diğer küresel ve bölgesel birliklerin ve devletlerin yaklaşımlarında, “sürdürülebilirlik
(sürdürülebilir [sustainable] kaynak kullanımı)”, “enerjinin etkin kullanımı (yenilenebilir
[renewable] enerji)”, “ekolojik maliyetlerin azaltılması (olumsuz dışsallıkların [negative
externalities] ortadan kaldırılması ya da en aza indirilmesi)” vb. konuların üzerinde durulmaktadır.
Aynı çerçevede, iş ve işsizlik konusu da, organik tarım kapsamında tartışılmaktadır.
(Organik tarımın yoksulluğun azaltılmasında benimsenebilecek bir yöntem olarak kabulü de bu
tartışmalar ekseninde şekillenir.) Konvansiyonel tarım, geniş ölçekte gerçekleştiriliyorken,
makineleşmeyi gerektirdiği için, daha az işçiye (çiftçiye) istihdam imkanı sunmaktadır. Geçimini
topraktan sağlayan işçiler, işlerini kaybetmekte, kırsalda başkaca çalışma alanları bulunmadığından
“göç” gündeme gelmektedir. Organik tarım, görece dar alanlarda gerçekleştirilebildiğinden ve
emek-yoğun bir uğraş olduğundan (bilgi ve deneyim gerektirdiğinden) daha fazla kişiye iş imkanı
sunmaktadır; “konvansiyonel tarımdan 1,8 oranında fazla işçinin çalıştırılabildiği (Aktar ve
Ananias, 2005)” ifade edilmektedir.
Bu gelişmelerle birlikte, Türkiye’de
de, tarımsal
politikaların
oluşturulması
ve
uygulamasında kimi değişikliklerin gerçekleştirildiği; Tarım Bakanlığı, il özel idareleri ve diğer
ilgili yapılanmalar tarafından benimsenen yaklaşımların, değinilen çerçevesinden yeniden
tasarımlandığı görülmektedir. Özellikle Avrupa Birliği’ne (AB) uyum süreci, bu değişimde
belirleyici olmaktadır. AB Ortak Tarım Politikası kapsamında, Türkiye’nin sınırlı bir ilerleme
kaydettiği belirtilse de, kırsal kalkınma, ortak pazar örgütlenmeleri, organik tarımla ilgili olumlu
gelişmelerin olduğu değerlendirilmektedir.
Üretilen projelerde, birden fazla sosyal hedeflerin gözetilmesi gerektiği, tasvir edilen “yeni
dönem”in esasıdır. Örneğin, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Yerel Gündem
21 Programı çerçevesinde, (“mutlak yoksulluk ve açlığı ortadan kaldırmak”, “çevresel
sürdürülebilirliği sağlamak”, “kalkınma için küresel ortaklıklar geliştirmek” gibi amaçları öncelik
34
haline getiren) Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin yerelleştirilmesine ilişkin
çalışmalar, bu gerekliliğin sonucudur.
İşte, Akşehir ilçesi organik tarım potansiyeli, bu rapor kapsamında, değinilen yaklaşım ve
değerlere hizmet edecek biçimde ele alınmaktadır. İlçenin sahip olduğu üstünlükler, mevcut
zayıflıklarının giderilmesi ve bunların fırsatlara dönüştürülmesinde nasıl kullanılabilir? sorusuna
yanıt aramaktadır.
Akşehir ilçesinin nüfus değişim ve profili ile tarımsal alan ve uygulamalarına bakıldığında,
—yukarıda da değinilen— konvansiyonel tarımdaki makineleşme ile birlikte işsizliğin arttığı ve
işsiz kalan nüfusun kırsaldan kentlere göç ettiği, bu yüzden ilçenin nüfusunda oransal bir azalmanın
yaşandığı; Akşehir Tarımına Genel Bakış bölümünde de değinildiği üzere, nüfus ile sulu tarım
arazileri arasında doğrusal bir ilişkinin bulunduğu, ayrıca, ilçenin coğrafik yapısından dolayı,
kendisine özgü iklimsel koşulları olan dağ ve ova köylerinin ve kasabalarının var olduğu
izlenmektedir.
Bunlara ek olarak, “Akşehir ilçesi arazilerinin parçalı ve dağınık olduğu, şimdiye dek kayda
değer bir toplulaştırma çalışmasının yapılmadığı (Sargın ve Akengin, 2009: 163)” da
belirtilmektedir. Öyle ki, çalışmanın ilgili bölümünde, tarımsal işletmelerin büyüklüklerinin de,
araziler gibi, küçük ve çok parçalı yapıda olduğuna değinilmektedir.
İşte, ilçe için organik tarım faaliyetlerinin geliştirilmesinin yerinde olacağı düşüncesi, ilçeye
ilişkin derlenen bu göstergeler çerçevesinde temellenir. Zira organik tarımın, büyük ölçeklerde
üretim yapılmasını gerektiren konvansiyonel tarımın aksine, daha küçük arazilerde de
gerçekleştirilebilmektedir. (Sulamanın yapılamaması, parçalı arazilerin birleştirilememesi gibi)
çeşitli nedenlerle konvansiyonel tarımcılığın gerçekleştirilemediği bu alanlar için organik tarım
gündeme gelmektedir. Nitekim, 2009 yılında yayımlanan KOP ve Konya Tarım Eylem Planı
Raporu’nda da, “küçük araziye sahip, gelirleri nispeten düşük dağlık ilçelerin köy ve beldelerinin
farklı bir üretim modeli oluşturmaları gerektiğine, organik tarım üretim modelinin dağlık kesimlere
daha uygun gözüktüğüne” değinilmektedir.
Bu bakımdan, nüfusları azalmakta olan, dağlık alanda bulunan Cankurtaran ve Tekke köyleri
başta olmak üzere, ilçe içerisindeki benzer yerleşim birimlerinin, organik tarımcılık faaliyetleri ile
sosyo-ekonomik yaşama entegre edilmesinin üzerinde durulmalıdır (ki, bu yönde girişimlerin
olduğu görülmektedir).
Yine, organik tarımın ile konvansiyonel tarım arasındaki önemli farklardan birisi daha,
Akşehir ilçesinin organik tarım potansiyelinin değerlendirilmesinde, Akşehir’in kültür arazisi
farklılıklarından
dolayı,
belirleyici
olacaktır:
Konvansiyonel
tarımcılığın
esasları
belli,
yetiştirilecek ürün bazında benzer teknik ve yöntemler kullanılıyorken; organik tarımda yerel
35
koşullar göz önünde bulundurulmakta, çevresel şartlara göre farklı yaklaşımlar geliştirilmektedir.
(Raporun Organik Tarımın Tanımı kısmında, söz konusu iki yaklaşımın karşılaştırıldığı tabloda yer
alan “temele bağlı [fundamental] olma – uygulamalı [applied] olma” ayrımı da buna işaret eder).
Bu bakımdan, ovada, dağ ile ova arasında ve dağlık kesimlerde yer alan tarım alanlarına
yönelik, farklı tarımsal planlamaların yapılması, bunun da ötesinde, benzer alanlarda faaliyet
gösteren tarımsal işletmelerin kümelenmesi (clustering), ortak eylem planlarının gerçekleştirilmesi
yerinde olacaktır. (Vurgulanan yerindelik görüşü, tarımsal arazilerin parçalı ve dağınık yapısı,
işletmelerin [küçüklerin yoğun olmak üzere] karma tipte olması ile de haklılık kazanır).
Akşehir (ve çevre ilçelerdeki) tarım işletmelerinin kümelenmesine yönelik bir girişimde
bulunulması düşünülürse, dünyada ve Türkiye’de, ilgili sürecin tasarımlanmasında, işletilmesinde
kıyaslama yapılabilecek (benchmarking) örnekler mevcuttur. 1900’lü yılların ortaların itibaren
organik tarımcılık üzerinde duran ve bu yönde yoğun çalışmaların yapıldığı Amerika’daki
uygulamalar değerlendirilebilinir. Eadas (2006) tarafından konu ile ilgili gerçekleştirilen çalışmada
da, Amerika’nın organik tarımdaki başarısında kümelenmenin önemli etkilerinin olduğunu
değerlendirmekte; Amerika’nın iki alanında (Batı Yakası’nda, yoğun olarak California’da ve New
England’da [Vermont, Maine, Massachusetts ve New Hampshire eyaletlerinde]) kümelenmelerin
olduğuna işaret etmektedir.
Türkiye’den ise, toplam organik tarımda büyük pay sahibi olan Ege Bölgesi’nde yer alan,
bölgenin önemli potansiyelini elinde bulunduran İzmir’deki kümelenme çalışması üzerinde
durulabilir. AB tarafından finanse edilen “Türkiye’de Kümelenme Politikasının Geliştirilmesi
(2009)” projesi kapsamında gerçekleştirilmiş olan “İzmir Organik Gıda İş Kümesi için Yol
Haritası” çalışması yönlendirici olabilir. Yine, UNDP (United Nations Development Programme Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) ve GAP Bölge Kalkınma İdare Başkanlığı tarafından,
Şanlıurfa için, organik tarım küme geliştirme faaliyetlerinin yürütüldüğü bilinmektedir, söz konusu
çalışmalar incelenmelidir.
Kümelenme ile birlikte, organik tarım ürünleri için tartışılagelen, organik tarımcılığın önemli
sorunlarından birisi olduğu düşünülen, Akşehir ilçesi özelinde eksikliği izlenen, tarımsal
pazarlamanın da üzerinde durulmalıdır. (Örneğin, yakın dönemde, organik vişne üreticilerinin,
ürünlerinin, konvansiyonel tarımcılıkla üretilen vişneyle eşit düzeyde fiyatlandığına ilişkin yerel
basından izlenen yakınmaları, bu sorusunun bir işaretçisidir.)
Organik tarımcılıkla elde edilen ürünlerin pazarları gelişse de, yaygın değildir. Halihazırda,
ortalamanın üstünde gelir elde eden tüketiciler veya özellikli ürünlerin üretilmesinde kullanmak
üzere talep eden üreticiler tarafından talep edilmektedir. Bu nedenledir ki organik ürünlerin
üretilmesi sürecinin başında, söz konusu ürünün müşterilerinin kimler olduğunun, bu müşterilerin
36
nerede bulunduğunun, bunlara nasıl ulaşılacağının tespit edilmesinin (pazar araştırmasının
yapılmasının) gerekliliği vurgulanır. Bu gereklilik Akşehir ilçesi için de mevcut olmakla birlikte,
ürünlerin pazarlanmasında bölgeye özgü ve sistemli çalışmalar üretecek işletmelerin eksikliği
gözlemlenmektedir. Nitekim, güncel yayınlarda, “AB üye ülkeleri içerisinde, organik tarımcılıkta
başı çektiği ifade edilen Fransa, İspanya ve İtalya’nın (Aktar ve Ananias, 2005)”, organik
ürünlerini pazarlamadaki başarılarına vurgu yapılmaktadır.
İlçe için, bu sorunun çözümüne yönelik olarak, organik tarım ürünlerinin pazarlanmasında
işletmeler arası ortak bir girişimin gerçekleştirilmesinin üzerinde durulabilir. Tabii bu girişimin,
herhangi bir kooperatif birliği olmasının ötesinde, girişimcilik yeteneği yüksek, bölgesel koşullara
göre organize edilmiş ve hedef müşterilerin beklentileri ile uyumlu bir yapıda olması gerekecektir.
Bu bağlamda, “organik ürünlerinin % 90’ını ihraç ettiği (Kovacs ve Frühwald, 2005)” belirtilen
Macaristan’ın, pazara odaklı yöntemler geliştiren, müşteri beklentilerini gözeten Kolektif Tarımsal
Pazarlama Merkezi (Hungarian Collective Agricultral Marketing Centre) örnek alınabilir. Ayrıca,
internet üzerinden pazarlamanın da yöntemleri, konu içerisinde değerlendirilmelidir. Konu ile ilgili
çalışanlar ve uygulamacılar vurgulamaktadır ki, organik ürünlerin pazarlanmasında internet başat
rol oynamaktadır.
Tüm bunların yanında, maliyet sorunlarının da ele alınması gerekir. Organik tarımcılıkta,
Akşehir ilçesi için de geçerli olduğu izlenen, iki temel maliyet sorunu üzerinde durulabilir:
Sertifikasyon maliyetleri ve organik tarıma geçiş(in fırsat) maliyetleri.
Ürünlerin (tohumlamadan dağıtımına kadar) organik tarımcılığın esaslarına uygun olarak
üretildiğinin tespit edilmesi sürecini ifade eden sertifikasyon, bu işi yerine getirme yetkisini
bulunduran kuruluşlarca yürütülmektedir. İlk yıllarda, sertifikasyon işlemlerinin maliyeti ürün alan
işletmeler tarafından karşılanırken, bu maliyet üreticiye yüklenmeye başlanmıştır. Bu bakımdan,
sertifika alabilen üretici sayısında azalma olduğu gözlemlenmektedir. Bu maliyetlerin
karşılanmasında, üreticilerin, teşvik sistemleri hakkında bilgilendirilmeleri önemlidir. Bunun
yanında, üreticilerin kolaylıkla sağlayabileceği, ödemesinde zorluk çekmeyeceği kredi olanakları
sunulabilir/sunulmalıdır. (Örneğin, İstanbul Valiliği İl Özel İdaresi’nin tarım mikro kredileri bu
yönde değerlendirilmeli, sertifikasyon maliyetlerinin karşılanmasında bu tür kredi olanaklarının
yaratılıp yaratılamayacağı üzerinde durulmalıdır.)
Konvansiyonel tarımcılık yapan işletmelerin, kullandıkları arazilerde organik tarıma geçmek
istemeleri, arazinin belli bir süre ekinsiz kalmasını gerektirmektedir. Ayrıca, organik tarım ile elde
edilecek ürün miktarında azalma olabilmekte ve yetiştirme sürecinde tarım ilaçları kullanımının söz
konusu olmadığından, ürünlerde kayıp yaşama riski ortaya çıkmaktadır. Bunlar da, organik tarımın
alternatif maliyetlerini yükseltmektedir. Organik tarımın gerçekleştirme maliyeti düşük olsa da,
37
alternatif maliyetler ancak uzun dönemde karşılanabileceğinden, çiftçiler organik tarımı
yeğlememektedir. İşte, alternatif maliyetlerin karşılanıp kazanca geçildiği döneme kadar çiftçilerin
maddi olarak desteklenmesi, organik tarımcılığın gelişmesi açısından önemlidir. Yine, çiftçilerin bu
ihtiyaçlarına özgü kredi olanaklarının yaratılması yararlı olacaktır; İngiltere, Almanya, Hollanda,
Macaristan’da olduğu gibi, organik tarımı destekleyici, geniş perspektifli finansal desteklerin
sunulması, mevcut destekleme programları hakkında bilgilendirilmeleri gerekir.
Son olarak, organik tarım için, bilgi ve deneyimin önemi üzerinde durmak yerinde olur. Öyle
ki, konvansiyonel tarımcılıkta, karşılaşılması muhtemel sorunlar tanımlı ve çözüm yolları belirli ve
çözüm yollarının önemli bir kısmında, kimyasal ilaçların kullanımı söz konusu iken; organik
tarımda bilgi ve deneyim belirleyici rol oynar. Bu bakımdan, çiftçilerin bilinçlendirilmesi, çiftçiler
arası iletişim ağının kurulması, organik tarımın etkinliği açısından önemlidir. Bunun için de sosyal
ağ çalışmalarının değerlendirilmesi yerinde olacaktır (ki kümelenme, bu yöndeki ihtiyaçların
giderilmesi açısından önemli bir yöntemdir).
5.1.2. Yayla Turizmi Potansiyelinin Değerlendirilmesi
Yakın zamana kadar turizmin, Türkiye için, “yoğunlukla tatil dönemlerinde, dinlenmek ve
eğlenmek için yapılan geziler”i ifade ettiği, konu ile ilgili çalışanlar tarafından vurgulanmaktadır.
Ancak, benimsenen makro politikalarla geliştirilen uluslararası ilişkiler ve insanların beklenti,
yaklaşım ve yaşam biçimlerindeki değişimler turizmi boyutlandırmış, “3S (deniz, kum, güneş –
sea, sand, sun)” anlayışını dönüştürmüştür.
Artık, yerli turist, farklı deneyimler yaşamak isteyen; yalnızca uzun dönemli tatil
dönemlerinde değil, mümkün olan zamanlarında gezmek, görmek, farklı vakit geçirmek isteyen
bireyi temsil etmektedir. Yabancı turistin ise, otoritelerce gerçekleştirilen tutundurma
çalışmalarının da etkisiyle, kültürel ve doğa varlıkların da farkında olarak, buralarda vakit
geçirmeyi hedefleyerek Türkiye’yi ziyaret etmek istediği gözlemlenmektedir.
İşte, söz konusu edilen bu değişimler ve ulaşım imkanlarının genişliği, insanların
misafirperverliği ve turizme yatkın olması, yayla turizmi ön plana çıkarır.
Yayla turizmciliğinin, değinilenlerin yanı sıra, kırsal kalkınmanın gerçekleştirilmesinde
belirleyici olan ekonomik faktörlere değgin bir boyutu da vardır: Öyle ki, önceleri, hayvanların
otlatılması gibi, hayvancılık faaliyetlerinin bir kısmının gerçekleştirildiği bu alanlar; hayvan
besiciliğindeki değişimler/gelişimler ve bu alanda kullanılan teknolojideki farklılaşmalar nedeniyle,
geleneksel kullanımından uzaklaşmış; geçimini bu tür faaliyetlerden sağlayan çiftçiler zor duruma
düşmüştür. Sosyo-ekonomik koşulların iyileştirilmesi bakımından yayla turizmi, bir alternatif
olarak değerlendirilebilmektedir.
38
Akşehir ilçesi yayla turizmi faaliyetleri için de, yukarıda tasvir edilen gelişmelerin
yönlendirici olduğu ifade edilebilir. “Doğal çevrenin de korunarak, doğanın temiz havası, soğuk
suları, manzaralarından faydalanabilmek amacı ile sportif amaçlarla da yapılan yayla turizmi
açısından önemli bir potansiyele sahip olduğu (Öztaş ve Karabulut, 2007: 133)” belirtilen Sultan
Dağları’nın, ilçe için yayla turizmi faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde önem arz eder. Cankurtaran
Yaylası, Engilli Yaylası, Tekke Yaylası, yayla turizmi potansiyeli açısından öne çıkar.
İlçenin, Konya ve Afyonkarahisar illerine yakın olması; İç Anadolu, Doğu Anadolu ve
Güney Anadolu’yu Ege Bölgesi’ne bağlayan geçiş güzergahında yer alması, ilçenin turizm
potansiyelini arttıran coğrafik özellikleri olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Çevre yerleşim
birimlerinde yaşayan insanların, birkaç günlüğüne bulundukları yerden uzaklaşmaları, temiz hava
ve doğa koşullarından yararlanmaları açısından cazibe merkezine dönüştürülebilir. Zira, Türkiye’de
yayla turizminde (Akdeniz Bölgesi ile birlikte) Doğu Karadeniz tercih edilmekteyken, bölge
ulaşımındaki zorluklar, gerekli çalışmaların neticesinde, Akşehir’i alternatif konuma taşıyabilir. Bu
bakımdan, ilçeyi turizme elverişli hale getirecek altyapı ve üstyapı çalışmalarının gerçekleştirilmesi
öncelikli olmalıdır. İlçede konaklama imkanı bulunsa da, Sultan Dağları’ndaki yaylarda kaliteli
zaman geçirmek için “yeterli” tesislerin bulunmadığı da görülmektedir. (Bu tesislerin
kurulmasında, Trabzon il özel idaresi tarafından biri Hıdırnebi Yaylası’nda diğeri de Kayabaşı
Yaylası’nda inşa edilen ve işletilen, konaklama hizmetinin yanında, —restoran, oyun salonu gibi—
sosyal tesisleri de barındıran yayla kentlerin [Hıdırnebi Yaylakenti, Kayabaşı Yaylakenti]
incelenmesi yerinde olur.)
S.Ü. Akşehir Meslek Yüksekokulu’nun turizm ve seyahat işletmeciliği alanında eğitim
verdiği de göz önünde bulundurulduğunda, buralarda kurulacak tesislerin işletilmesi için
gereksinim duyulan eğitimli çalışanların karşılanabilecek olması ilçe için önemli bir fırsattır.
Tabii, tesisler ve bu tesislerin işletilmesi için gereken altyapı çalışmaları kadar, turistleri
bölgeye gelmeye teşvik edecek kültürel faaliyetlerin gerçekleştirilmesi de beklenir. Mevcut
uygulamalar incelendiğinde, “yayla şenlikleri”nin, yayla turizminin önemli bir parçası olduğu
görülür. Cankurtaran köyü, Deveboynu Yaylası’nda düzenlenen şenliklerin dışında medyadan
izlenebilen benzeri etkinliklerin olmaması, doldurulması gereken bir boşluğa işaret eder. (Yine,
ilçenin önemli bir değeri olan Nasreddin Hoca’nın ve onun adına düzenlenen şenliğin, yayla
turizminin teşviki açısından üzerinde durulmasının etkin olacağı düşünülür.)
Akşehir ilçesi için, popülerlik kazanmakta olan “tarım turizmi (agritourism)” de, yayla
turizmi çerçevesinde ele alınmalıdır. Tarımcılık ve turizm faaliyetlerinin bir arada ele alınmasını
gerektiren, turistlerin bölgede gerçekleştirilen tarımsal faaliyetleri izleyebilmesini, bu faaliyetlere
katılabilmesini, faaliyetler hakkında eğitim almasını, kırsal yaşamı deneyimlemesini hedefleyen,
39
özellikle yabancı turistlerin ilgisini çeken ve bu bakımdan ülkeler için niş turizm pazarları
oluşturabilen tarım turizmi, Akşehir ilçesi için göz önünde bulundurulması gereken bir yaklaşımdır.
Örneğin, vişnesi ile ün kazanan ilçenin, Amerika’nın İdaho eyaletine bağlı Emmett şehrinde, uzun
yıllardır sponsorların desteği ile gerçekleştirilmekte olan, farklı sanatsal faaliyetlerin de sunulduğu,
karnavalların düzenlendiği, —tarım turizmi başlığı altında değerlendirilen— Vişne Festivali’ne
(Emmett Cherry Fest) benzer bir girişimde bulunması yararlı olacaktır. (Türkiye’de gerçekleştirilen
[Afyonkarahisar/Çay Vişne Festivali, Ankara/Çubuk Vişne Festivali, gibi] benzer festivallerin de
irdelenmesi yerinde olur.) Yukarıda, organik tarıma elverişli olduğu belirtilen Cankurtaran köyü
(ve benzer yerleşim birimleri) üzerinde durulmasının uygun olduğu düşünülmektedir.
Son olarak, tarım ve turizmin kesiştiği noktadan, yayla turizminin ilçe için olası bir yararına
daha değinmek gerekir: İlçe kırsalının nüfusunda yaşanan, sosyo-ekonomik koşulların etkisi ile
açıklanabilen, azalışın önüne geçilmesinde turizm faaliyetleri önem arz eder. İhracat potansiyeli
yüksek, bölgede sürdürülmesi kaçınılmaz olan ve konvansiyonel tarımcılık faaliyetleri gerektiren
üretimin (ve bu üretimin gerektirdiği makineleşmenin) yarattığı (ve yaratması muhtemel) işsizlik,
turizm faaliyetleri ile telafi edilebilir. Nitekim,
konu ile ilgili araştırmalarda bulunan
akademisyenler de, benzeri tarımsal dönüşüm süreçlerinde, sosyal dokunun korunması için, ilgili
bölgede yeni istihdam alanlarının yaratılması gerektiğine işaret ederken turizmin üstünde
durmaktadır.
Tüm bu değerlendirmeler sonucunda, Akşehir’in, sahip olduğu özellikler ve kaynaklar
bakımından, tarım ve turizm faaliyetlerinin birlikte yerine getirilme potansiyelinin bulunduğu
şanslı bir ilçe olduğu düşünülmektedir.
5.2. Organik Tarım ve Yayla Turizmine Yönelik Senaryolar
5.2.1. Senaryo-1: Kültür ve Turizm Bakanlığınca Yapılabilecek Çalışmalar
Yayla turizmine ilişkin yukarıda ifade edilenler değerlendirildiğinde, ilçe için, temelde,
bütüncül bir yaklaşımın eksikliği görülmektedir. Bu bakımdan, Turizm ve Kültür Bakanlığınca, ilçe
için turizm master planı çalışmalarının yürütülmesi yerinde olacaktır.
Bakanlık, yerel otoriteleri, ilgili sivil toplum kuruluşlarını, akademisyenleri ve bölge halkının
diğer temsilcilerini aynı çatı altında toplanabilmesini, gözetilen amaç doğrultusunda etkileşimsel
bir çalışmanın gerçekleştirilmesini mümkün kılacak yapıdır. (Bu noktada, “kent yaşamında, kent
vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması,
sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap
sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye
çalıştığı” ifade edilen Konya Kent Konseyinin Turizm ve Tanıtma çalışma grubunun da inisiyatif
40
almasının beklediği ifade edilmesi gerekir.) Bakanlık önderliğinde gerçekleştirilecek master planı,
makro planlarla da uyumlaştırılabileceğinden, etkinliği yüksek olacaktır.
Söz konusu master planı, her şeyden önce, turizm faaliyetleri gerçekleştiren veya
gerçekleştirmek isteyen yatırımcılar için yön gösterici olacaktır. Ayrıca, ilçedeki turistik altyapı ve
üstyapı çalışmalarındaki eksikliklerin, bu eksikliklerin giderilmesinde sorumluluk üstlenebilecek
kişi, kurum ve kuruluşları harekete geçirecek bir girişimi gerektirdiği izlenmektedir. Turizm master
planı, bu girişimin bir başlangıcı olarak görülmektedir. Bu plan çerçevesince, Bayındırlık Bakanlığı
işbirliğinde, ilçe yaylalarının imarı ile ilgili çalışmaların yapılması yerinde olacaktır.
Yayla
turizmi
faaliyetlerinin
etkinliği
açısından
gözetilen
yayla
şenliklerinin
yaygınlaştırılması ve mevcut şenliklerin bilinirliklerinin arttırılması; tarım turizmi kapsamında
gerçekleştirilebilecek (konser, panel, eğitim seminerleri, gibi) sosyal faaliyetlerin yerine getirilmesi
ve yaygınlaştırılması için teşviklerde bulunması Bakanlık’tan umulmaktadır.
5.2.2. Senaryo-2: Valilikçe Yapılabilecek Çalışmalar
Valilik’ten, kendisine bağlı Tarım İl Müdürlüğü önderliğinde inisiyatif alması beklenir.
İlçedeki organik tarım faaliyetlerinin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi için, —yukarıda, Organik
Tarım Potansiyelinin Değerlendirilmesi başlığı altında ortaya konulan beklentileri göz önünde
bulundurarak— kümelenme çalışmalarına ilişkin girişimde bulunması yerinde olacaktır. Zira,
kümelenme çalışması, bölgenin sosyal, kültürel ve ekolojik dokusu hakkında yeterli bilgi ve
deneyime sahip, otorite sahibi aktörlerce yürütülmesi gereken, kapsamlı bir çalışmadır. Konya
Tarım İl Müdürlüğü, yurt dışındaki ve yurt içindeki örnekleri değerlendirerek, deneyim sahibi
uygulamacılarla temasa geçerek ve hatta bunlarla ortaklıklar kurarak, gerekli çalışmaları
başlatmalıdır.
Ayrıca, sertifikasyon ve geçiş maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı zor durumda olan
işletmecilerin gereksinim duyduğu krediler için olanak yaratması veya kredi olanakları hakkında
işletmecileri bilgilendirmesi beklenir. Araştırmacıların gözlemleri odur ki, özel sektör ya da kamu
tarafından sunulan kredi imkanları, finansal sorunların çözümlenmesinde yeterli olabiliyorken,
ihtiyaç sahipleri haberdar ol(a)madıkları için bunlardan yararlan(a)mamaktadır.
Organik tarımın etkinliğinin yükseltilmesinde belirleyici olan bilgi ve deneyimin
paylaşılması, çiftçilerin bilgilendirilmesinin sağlanması ve güncel yaklaşımlardan haberdar
edilmesi için, yine, Tarım İl Müdürlüğü önderliğinde eğitsel faaliyetlerin gerçekleştirilmesi yararlı
olacaktır. (Burada, faaliyetlerin, doğrudan Müdürlükçe gerçekleştirilmesi gerektiğine değil,
Müdürlük gözetiminde, bölgesel tarım birliklerinin ortaklaşa hareket etmelerini sağlayacak
etkileşimsel bir ortamın hazırlanmasına işaret edilmektedir.)
41
Tüm bunların yanında, ilçede gerçekleştirilecek organik tarım faaliyetleri sonucunda elde
edilen ürünün potansiyel müşterilerinin kimler olduğunun belirlenmesine (pazar araştırmasının
yapılmasına) yönelik çalışmaların başlatılması da önemlidir. Tarım İl Müdürlüğü’nün bu yönde bir
çalışma başlatması ve bölge işletmelerini bilgilendirme yerinde olacaktır.
Valilik, yayla turizmi için de girişimlerde bulunabilir. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile
işbirliği içerisinde, bölgenin tanıtımına yönelik, beklentiler doğrultusunda çalışmalarda
bulunulmalıdır. Bunun için, yayla turizmine açılması için elverişli alanların tespit edilmesi mevcut
alanların geliştirilmesi, ilgi odağı haline getirilmesi için alınması gereken tedbirleri ortaya
koymalıdır. Bölge bilinirliğinin yükseltilmesi için, yerel otorite ve ilgili sivil toplum kuruluşları ile
tanıtım kampanyalarının gerçekleştirilmesi gerekir. Akşehir’in, Akdeniz ve Doğu Karadeniz’deki
yaylalara eş turistik potansiyeli varken, onlar kadar ilgi çekmiyor olması, bu yöndeki gereksinime
işaret eder.
Yayla turizmi ile birlikte ele alınan ve bölgenin turizm faaliyetlerini geliştireceği düşünülen
tarım turizmin gerçekleştirilmesi için uygun alanların belirlenmesi gerekir. Bu süreçte, Tarım İl
Müdürlüğü’nün Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı elverişli alanlar hakkında bilgilendirmesi, ilgili
bakanlığı, gerekli girişimlerde bulunulması için teşvik etmesi, ilçe açısından önem arz etmektedir.
5.2.3. Senaryo-3: Yap-İşlet-Devret Modeli ile Özel Sektör Tarafından
Yapılabilecek Çalışmalar
Yap-işlet-devret modeli, yayla turizmi faaliyetlerinin yerine getirilmesinde gereksenen ve
ilçe için de eksikliği gözlenen tesislerin kurulması ve işletilmesinde bir yöntem olarak
değerlendirilebilinir. Öyle ki, Mera Kanunun 3. maddesinin (e) bendinde “çiftçilerin hayvanları ile
birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis
edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri” olarak tanımlanan yaylaklar, yine aynı
Kanunun 4. maddesine göre “özel mülkiyete geçirilemez”.
Bu bakımdan yap-işlet-devret modeli, sosyal ve ekolojik doku ile uyumlu, tarımsal
faaliyetleri engellemeyecek, turistlerin kaliteli vakit geçirmesini sağlayacak tesislerin ilçeye
kazandırılmasında alternatif olarak değerlendirilmelidir. Kaldı ki, söz konusu tesislerin inşa
maliyetlerinin yüksek olması, bu yöntemin değerlendirilmesini gerekli kılar. Bu noktada, Trabzon
İl Müdürlüğünce gerçekleştirilen Hıdırnebi Yaylakenti ve Kayabaşı Yaylakenti; Kültür ve Turizm
Bakanlığınca Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde yürütülen Örnek Yayla Evleri çalışmalarının
değerlendirilmesinin yerinde olacağını belirtmek gerekir.
42
6. SONUÇ
Yüz bine yakın nüfusu ile büyük bir yerleşim birimi olan, Konya iline bağlı Akşehir ilçesinin
coğrafi konumu ve özellikleri, ilçeye, tarım ve turizm açısından çeşitli imkanlar sunmaktadır. Bu
imkanlar, organik tarım ve (kırsal turizm yaklaşımı üzerinden) yayla turizmi çerçevesinde, rapor
kapsamında değerlendirilmiştir.
Bir yandan, ilçenin tarımsal arazilerinin çok parçalı ve küçük olması, nüfusu azalmakta olan
dağlık alanlardaki köyler için istihdam yaratılmasının (ve böylelikle kırsal nüfusun korunmasının)
gerekliliği ilçeyi organik tarım faaliyetlerine yönlendiriyorken, öte yandan ilçede yetiştirilen
ürünlerin organik tarımcılığa uygun olması ve bu ürünlerin potansiyel taleplerinin yüksekliği ve
tabii ki iklimsel koşullar organik tarımı elverişli hale getirmektedir.
Ancak organik tarım faaliyetlerinin etkinlikle gerçekleştirilmesi için, işletmecilerin olası
finansal sorunlarına çözüm bulunması, ürünlerin pazarlanması için kolektif girişimlerde
bulunulması, üreticilerin bilgilendirilmesi gerekir. Bu bağlamda, öncelikle üzerinde durulması
gereken konu, “kümelenme (clustering)” olarak değerlendirilmektedir.
Yayla turizmi için de, Akşehir ilçesinin potansiyelinin yüksek olduğu izlenmektedir. Sultan
Dağları’nda bulunan yayların, yayla turizmi faaliyetlerine uygun olduğu gözlemlenmektedir.
Akşehir, büyük yerleşim birimlerine yakınlığı ve İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güney Anadolu’yu
Ege Bölgesi’ne bağlayan geçiş hattında bulunması ile, yayla turizmi açısından sıklıkla üzerinden
durulan Doğu Karadeniz’e alternatif olabilecektir.
Bunun için, öncelikle, turistlerin kaliteli zaman geçirmesini sağlayacak, ekolojik dokuya
uygun tesislerin kurulması önem arz eder. Aynı zamanda, turistler için cazibe merkezi haline
getirilmesi için kültürel etkinliklerin çoğalması ve çeşitlenmesi gerekir.
Konvansiyonel tarımdaki makineleşme sonucunda işsiz kalanların kırsaldan göçünün önüne
geçilmesinde, yayla turizmi, yeni bir istidam alanı yaratıcısı olarak da üzerinde durulması gereken
bir yaklaşımdır.
Ayrıca, tarım turizmi (agritourism) konusu da, otoriteler tarafından tartışılmalıdır. Bütüncül
bir yaklaşımı gerektiren tarım turizmi, hem turistlerin bölgeye ilgisini arttıracak hem de bölgede
daha uzun vakit geçirmesini sağlayacaktır. İlçede, bu iki alanın birlikte ele alınabiliyor olması
ilçenin şansını yükseltmektedir.
Kısaca, organik tarımcılık ve yayla turizmi faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için çeşitli
girişimlerde bulunan Türkiye için Akşehir ilçesinin önemli bir potansiyel sahip olduğunu söylemek
mümkündür. Bunun için aktörlerin birlikte, belirlenen makro politikalara paralel olarak harekete
geçmeleri, bölge halkının ilgisinin yüksek tutulması ve katılımının sağlanması şarttır.
43
KAYNAKÇA
Özel
İdare,
(2009).
KOP
ve
Konya
Tarım
Eylem
Planı
Raporu,
http://www.konyaozelidare.gov.tr/upload_files/file/dosya/KOP_EYLEM_PLANI/KOP%2
0TARIM%20EYLEM%20PLANI%20TASLA%C4%9EI.pdf, Erişim Tarihi: 23.10.2010.
Aktar, C. ve Ananias, V. (2005). Yeni Bir Ulusal Politika: Ekolojik Tarım, İşletme ve Finans
Dergisi, Cilt: 20, Sayı: 229, ss. 26-32.
Belediye, 2010, Akşehir Belediyesi Verileri, 2010.
Belediye,
2010a,
(2010).
Akşehir
Belediyesi,
Turizm
Potansiyeli,
http://www.aksehir.bel.tr/portal/index.php/aksehir/aksehir-turizm-potansiyeli,
Erişim
Tarihi: 18.10.2010.
Belediye, 2010b, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Avrupalı Seçkin Destinasyonlar: Yaşayan Hazineler
Destinasyonu (Akşehir ve Nasreddin Hoca), 2008 Yılı Ulusal Aday Belirleme Teklif
Çağrısı Başvuru Formu.
Desai, B. K. and Pujari, B. T. (2007). Sustainable Agriculture: A Vision for Future, New India
Publishing, New Delhi.
Eades, D. C. (2006). Identifying Spatial Clusters within U.S. Organic Agriculture,
Yayımlanmamış Yüksek Lisan Tezi, West Virginia University Davis College of
Agriculture, Forestry and Consumer Sciences, West Virginia.
FOA (2010). What is Organic Agriculture?, http://www.fao.org/organicag/oa-faq/oa-faq1/en/,
Erişim Tarihi: 24.10.2010.
Hıdırnebi, 2010, http://www.hidirnebi.net/, Erişim Tarihi: 14.10.2010.
IFOAM
(2009).
Definition
of
Organic
http://www.ifoam.org/growing_organic/definitions/doa/index.html,
26.10.2010.
Erişim
Agriculture,
Tarihi:
İlçe Tarım, 2010, Akşehir İlçe Tarım Müdürlüğü Verileri, 2010.
Kaymakamlık,
2010,
Akşehir
Kaymakamlığı,
Akşehir’de
Turizm,
http://www.aksehir.gov.tr/articles.php?lng=tr&pg=90, Erişim Tarihi: 17.10.2010.
Kovacs, A. ve Frühwald, F. (2005). Organic Farming in Hungary 2005, http://www.organiceurope.net/country_reports/hungary/default.asp, Erişim Tarihi: 26.10.2010.
Kültür, 2010, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yayla Turizmi, http://www.kultur.gov.tr/TR/belge/141741/eski2yeni.html, Erişim Tarihi: 10.10.2010.
Öztaş, K. ve Karabulut, T. (2007). Turistik Destinasyon Oluşturma Potansiyeli Açısından Göller
Yöresinin Önemi, Selçuk Üniversitesi Karaman İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı: 12, Yıl: 9, ss.
128-137.
44
Rhoads, D. (2009). What is Organic Farming?, New Agriculture Network Midwest Organic
Team Fact Sheet 01, Michigan.
Sargın, S. ve Akengin, H. (2009). Akşehir Kırlarında Nüfus, Yerleşme ve Arazi Kullanımı,
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 19, ss. 149-168
Scialabba, N. E. ve Caroline, H. (2002). General Concepts and Issues in Organic Agriculture,
Organic Agriculture Environment and Food Security, Food and Agriculture
Organization of the United Nations, Rome.
Selimoğlu, Ö. (2004). Türkiye ve Dünyada Ekoturizm, İstanbul Ticaret Odası Yayını, Nisan,
İstanbul.
Subaşı, B. (2004). Yayla Turizmi Sektör Profili, İstanbul Ticaret Odası Yayını, Mayıs, İstanbul.
Tarım,
2010a,
Tarım
ve
Köy İşleri
Bakanlığı,
Organik
Tarım
Nedir?,
http://www.tarim.gov.tr/uretim/Organik_Tarim,Organik_Tarim.html#EKOLOJİK%20TAR
IM%20NEDİR, Erişim Tarihi: 15.10.2010.
Tarım,
2010b, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Organik Tarım İstatistikleri,
http://www.tarim.gov.tr/uretim/Organik_Tarim,Organik_Tarim_Statistikleri.html,, Erişim
Tarihi: 15.10.2010.
Tarım,
2010c, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Organik Tarımda Destekler,
http://www.tarim.gov.tr/uretim/Organik_Tarim,org_tarim_destekler.html, Erişim Tarihi:
15.10.2010.
Türkiye’de Kümelenme Politikasının Geliştirilmesi, (2009). İzmir Organik Gıda İş Kümesi
için
Yol
Haritası,
http://www.clusterturkey.com/EN/dokumanlar/Leaflets/A%20Roadmap%20for%20Izmir%
20Organic%20Food%20Cluster.pdf, Erişim Tarihi: 24.10.2010.
Uzungöl Belediye, 2010, Uzungöl Belediyesi, http://www.uzungol.bel.tr/uzungolgenelbilgi.htm,
Erişim Tarihi: 12.10.2010.
Kanun ve Yönetmelikler:
12.3.1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu
08.06.1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım Ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun
18.08.2010 tarihli ve 27676 sayılı Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik

Benzer belgeler