1.Yayla Turizmi

Transkript

1.Yayla Turizmi
EKOTURİZM TÜRLERİ
Ekoturizmin çoklu ve en iyi biçimiyle idealleştirilmiş tanımları yanı sıra,
ekoturizm etkinliklerinin çevreyi koruma derecelerine göre kendi
içerisinde çeşitli sınıflamalar yapılmaktadır. Orams (1995) ekoturizmi,
aktif ve pasif olarak iki gruba ayırmıştır.
Aktif ekoturizm, gidilen çevreyi geliştirmeye yönelik olarak,
sürdürülebilir formda olanıdır. Bu tür turizme katılanlar daha fazla çevre
bilincine sahiptir. Çevreyi değiştirme girişimi yoktur. Ekolojiye uygun
doğal konaklama birimleri (ekolodge) kurulur. Hizmet ve donanım en az
seviyede tutulur.14
Pasif ekoturizm ise, fiziki ve kültürel çevreye olumsuz etki yapmayan
turizm faaliyetlerinin sadece gerekliliği üzerinde durur. Bu tür turizm,
kaynağın mevcut durumunun muhafaza edilmesi konusunda daha
toleranslıdır ve buna bağlı olarak daha yaygın hizmet ve donanım vardır.
Yayla turizmi
Av turizmi
Kuş gözlemciliği (Ornitoloji)
Botanik turizm
Foto safari
Kamp karavan turizmi
Yaban hayatı gözlemciliği
Mağara turizmi
Sportif olta balıkçılığı
Trekking
Bisiklet türizmi
Dağcılık
Balon turizmi
Akarsu turizmi
Sualtı dalış
Yamaç paraşütü
Tarım ve çiftlik turizmi
Atlı doğa yürüyüşü
Rafting, kano, yamaç paraşütü, bungee jumping, dağcılık, kaya tırmanışı
gibi ekoturizm etkinlikleri içerdikleri risk nedeniyle, macera turizmi
olarak da adlandırılmaktadır.
1.Yayla Turizmi
Ekoturizm etkinlikleri arasında en fazla talep yayla turizmine
olmaktadır. Son yıllarda yayla turizmi, Türkiye'de en çok sözü edilen
turizm şekli olarak ortaya çıkmaktadır. Yaylalar, doğal güzellikleri,
etnolojik ve diğer çekicilik sergileyen özellikleri ile ekoturizme yönelik
kullanım ve ekonomik kar olanakları sunmaktadır.
Bu turizm türü açısından genellikle Doğu Karadeniz Bölgesi
yaylaları çok uygun yörelerdir. Turizm Bakanlığınca oluşturulan yayla
turizminin geliştirilmesi planlamasında, Doğu Karadeniz Bölgesinde 26
yöre turizm merkezi olarak ilan edilmiş ve bunlardan 12'si için İller
Bankası tarafından "çevre düzeni planlan" yapılması kararlaştırılmıştır.
Anadolu kültüründe yaylalar yaşamın önemli bir parçası olarak
yer alır. Anadolu'da yaylaların kullanım biçiminde yaşam tarzına bağlı
çeşitli bölgesel farklılıklar ortaya çıkmaktadır.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesinde yaşayan ve bugün göçer
durumda olan aşiretler hayvanlarını otlatmak için yaylalara göç ederek
yaylaklar kiralamaktadırlar.
Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Karadeniz Bölgelerinde yaşayan ve
hayvancılıkla uğraşanlar hem hayvanlarını otlatmak ve hayvanlarının
kışın yiyecekleri otlan toplamak için hem de yaz koşullarına göre daha
serin ve uygun şartlarda yaşamak için yaylaya çıkmaktadırlar.
Akdeniz ve Ege Bölgelerinde yaşayanlar sıcak havadan, sivrisinek ve
benzeri haşerelerden kurtulmak, doğa ile baş başa olmak ve sağlıklı bir
yaşam için yaylayı tercih etmektedirler.
Bu geleneksel kullanımın yanı sıra yayla etkinlikleri, yayla kültürü ve
bozulmamış doğa turizm sermayesinin de ilgisini çekmiş ve sonuç
olarak "yayla turizmi" şeklinde bir turizm çeşidi ortaya çıkmıştır. Seyahat
acentalarmın özellikle Doğu Karadeniz yaylalarını tur programlarına
alması, talebi daha çok artırmıştır.
Yöresel olarak yapılan yayla şenlikleri "gösteri kültürünün" aracı
medyanın da teşhiriyle sadece çevre halkın değil, uzak yerlerde
yaşayanların da şenliklere katılmasına yardım etmekte ve yerel şenlikler
giderek turizm etkinliğine dönüştürülmektedir.
Doğu Karadeniz Bölgesi şenliklerinden bazıları:
Kafkasör yaylası şenlikleri (Artvin),
Kadırga yaylası şenlikleri, Karadağ yaylası şenlikleri, Alaca yaylası
şenliği (Trabzon)
Kümbet yaylası şenlikleri" (Giresun) « Kiraz yayla "Ayeser şenlikleri",
Sultan Murat yaylası şenliği" (Bayburt)
Gelecekte şenlikler aynı zamanda yöresel el sanatlarının da turistler için
sergilendiği bir eğlence, seyir ve satış pazarı biçimine dönüşecektir.
Ancak bu olumlu etkiler ve gelişmenin yanı sıra, turizmin
çeşitlendirilmesi bazında ele alınan yayla turizminin çevresel ve
toplumsal bağlamda olumsuzluklara neden olmaması için çevreyi
gözeten bir planlamayla gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Bu yönde alınması gereken önlemler ve önerilerin önde gelenleri şunlardır:
 Yaylalarda yerel halkın geleneksel yayla kullanımı engellenmemeli ve
aksatılmamalıdır.
 Geleneksel özgün mimari değerleri korunmalı, çok katlı yoğun yapılaşmadan
kaçınılmalı ve bölgeye özgü yerel mimari örneklerine uygun projeler
üretilmelidir
Turizm merkezi ilan edilen, yaylaların Turizm Bakanlığınca yaptırılan ve
onaylanmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderilen 1/25.000
ölçekli Çevre Düzeni Planlarına bakanlıklar arası koordinasyon bir çözüm
getirmelidir.
Yöre halkı ve yaylacılık yapanların elinde bulunan sivil mimarlık örneği
evlerin iyileştirilmesi için düşük faizli kredi verilerek desteklenmeli,
böylece yayla mevsimi dışında bu evlerin turizme dönük işletilmesi
sağlanmalı ve sonuçta yöre halkına ekonomik girdi sağlanmalıdır
Altyapı çalışmaları tamamlanmadan yayla turizmine başlanmamalıdır.
Yapılacak planlama çalışmaları yörenin taşıma kapasitesi dikkate
alınarak yapılmalıdır.
Yaylaların tamamlayıcı unsuru olan otantik yaşam ve kültürü
muhafaza edilmeli, el sanatları teşvik edilerek geliştirilmelidir. Aksi halde
cazibe unsuru olan otantik yaşam yerini modern yaşama terk ederek
mevcut kültürün kaybolmasına sebep olacaktır.
Yayla turizminin geliştirilmesinde, plan üretilmesinde ve
uygulanmasında yerel halkın katılımı mutlaka sağlanmalıdır.
Yaylalarda yapılan geleneksel yayla şenliklerinin çevre kirliliğine yol
açmaması için gerekli tedbirler yerel yönetimlerce alınmalıdır.

Ayrıca, taşıma kapasitesi nedeniyle bu şenliklerde tahmini ziyaretçi
yoğunluğu dikkate alınmalıdır.
2. Dağ Turizmi
Dağcılığın birçok dildeki adı "Alpinizmdir". Bu etkinliğin bir spor dalı
şekline dönüşümü ve yaygınlaşması, büyük ölçüde Alp Dağlarında
olduğu için bu isim uygun görülmüştür. Himalayalarda yapılan dağcılığa
himalayalizm, And Dağlarında yapılana andizm dendi. Türkçe'de bu
etkinliğe verilen isimde herhangi bir dağ tercihi yapılmamış İngilizce'deki
gibi genel anlamda "dağcılık" sözcüğü benimsenmiştir.
• Dünyanın önemli yüksek dağları
•
•
•
•
•
•
•
Afrika Kilimanjero- Kenya dağları 5895 m
Güney Amerika: Acorcogua 6960 m
Asya Everest: 8848 m
TienShan 7010
Pamir 7495,
Avrupa Elbruz- Kafkasya 5642 m
Mont Blange 4857 m
Anadolu coğrafyası oldukça zengin doğası ile doğa sporlarının hemen
hemen tümüne açıktır. Dağcılık hem sportif hem de kültürel etkinliği
barındıran, insanın doğa ile ilişki kurarak fiziksel ve ruhsal dinginlik
sağlamasına yarayan en etkili sporlardan biridir.
Dağlar macera, heyecan ve değişiklik arayanlara çeşitli rekreasyonel
faaliyetler ve yeni spor olanakları sağlamaktadır.
Rekreasyonel faaliyetlerden doğa yürüyüşleri, dağ bisikletiyle geziler,
orienteering (yön tayini) de artık dağlarda ilgi çekmektedir. Dağlarda
kayaçlar ve yüzey şekilleriyle ilgili olarak yapılan sporlar çeşitlenmiştir.
Sağlam kayaçların olduğu dik yamaçlarda kaya tırmanıcılığı, yamaç
paraşütü ve asılma planörü gibi motorsuz uçuş araçlarıyla doruklardan
uçmak için uygun yer, eğim, uygun iklim koşulları ve iniş için, iniş
mesafesi içinde uygun yerlerin bulunması gerekmektedir.
Karlı alanlarda yapılan değişik sporlar arasında
karda ve buzda botla kaymak (snow-spee rafting),
kızak (snow-scating),
buzul kayağı (heli-skiing-helikopterle gidilerek yapılan yüksek dağ
kayağı),
baloon skiing (balonla gidilerek yapılan yüksek dağ kayağı),
snow-boarding sayılabilir (Doğaner, 2001).
Türkiye'de üniversitelerin dağcılık kulüpleri ile başlayan dağcılık, son
yıllarda turizmin çeşitlendirilmesi doğrultusunda talebin artması ile
seyahat acentaları ve tur operatörleri tarafından paket turların
gerçekleştirmesiyle giderek büyüyen bir turizm çeşidi olmuştur.
Türkiye, çeşitli yükseklikteki dağları, dağların yapısal durumları, orman
ve manzara güzellikleri av ve yaban hayatının zenginliği ile, dağcılık
sporunu sevenler için olağanüstü çekici ve ilginç güzellikler sunar.
Antalya-Beydağları: Beydağlarının en yüksek tepesi 3069 metredir.
Çok yüksek olmamakla beraber sahile çok yakın olması ve özellikle
Akdeniz Bölgesinde bulunması nedeniyle önemli bir turizm ve tırmanma
potansiyeline sahiptir.
Palandöken-Dağı:Erzurum’da
bulunan,
3125
metre
rakımlı, tektonik bir dağdır. Sadece Palandöken'e özgü bir çiçek olan
Palandökenensis Mayıs ayında bulunabilmektedir. Başköy mevkiinde bir
kayak merkezi bulunur ve önemli bir turizm alanıdır.
Aladağlar: 3000 metrenin üzerinde fazla miktarda, 3500 metrenin
üzerinde ise yirmi civarında zirvenin bulunması nedeniyle Türk ve
Dünya dağcıları için önemli bir çekim merkezidir.
Hakkari Cilo-Sat Dağlan: En yüksek noktası 4135 metre ile Uludoruk
tepesidir.
Kaçkar Dağları: Artvin-Erzurum ve Rize illeri sınırlan içinde kalan
Kaçkar Dağlarının en yüksek noktası 3932 metredir. Hem doğa
yürüyüşü hem de dağcılık açısından dünyanın sayılı bölgelerinden
birisidir. Sahip olduğu buzul gölleri, endemik bitkileri, yüksek zirveleri ve
muhteşem doğasıyla ülkemizin en çok ziyaret edilen dağ silsiledir. Bu
özelliklerinden dolayı koruma alanı statüsüne alınarak milli park ilan
edilmiştir.
Kayseri Erciyes Dağı, Yüksekliği 3917 metredir. Üç farklı rotadan
tırmanılmaktadjr.
Süphan Dağı: Bitlis ilinde. Yüksekliği 4058 metre. Dağcılık açısından
dünyanın en ilginç dağlarından birisidir. Zirveye kadar sürekli olarak
muhteşem bir göl manzarası eşlik etmektedir. Zirvede ise küçük bir göl
bulunmaktadır.
Aksaray Hasandağı: 3268 metrelik yüksekliğiyle ilginç bir volkanik
kütledir.
Ağrı Dağı: Yüksekliği 5137 metredir ve Türkiye’nin en yüksek dağıdır
. Üç farklı rotadan çıkışı olmasına rağmen genellikle Doğubeyazıt
tarafından Eli Köyü üzerinden tırmanılmaktadır.
Işıkdağı, Uludağ, Ege dağları (Spil Dağı, Kazdağı. Bozdağı), TunceliMunzur dağı ve Akdağ diğer önemli dağcılık merkezlerimizdir.
Bu ekoturizm etkinliğinde, dağcılık konusunda eğitim almış yeterli sayıda dağ
rehberlerinin olmayışı önemli bir sorundur. Bu sorunun çözümü de ancak
üniversitelerde turizm rehberliği bölümlerinde dağcılığın daha kapsamlı olarak
verilmesi ve buna bağlı olarak dağcılık federasyonu işbirliği ile dağ rehberliği
kurslarının açılması ile mümkündür.
3. Mağara Turizmi
Mağaracılık, bilimsel ve sportif amaçlarla yürütülen bir uğraştır. Sportif
mağaracılık dünyanın en tehlikeli doğa sporlarından birisi olarak kabul
edilmektedir. Bireysel olarak yapılabildiği gibi, grup olarak da yapılabilir.
Mağaracıkta en derin ve uzun mağaralara girmek, Alpinizmde doruklara
ulaşmak kadar önem taşımaktadır.
Doğa turizminde mağaralar, görsel amaçlı ve sportif amaçlı olmak
üzere iki şekilde kullanılırlar. Görsel amaçlı kullanımlar için speleotem
şekiller bakımından zengin, dolaşımın kolay olması bakımından yatay
yönde gelişmiş, ulaşım olanağı sağlanabilen mağaralar seçilirler.
Mağara girişi düzenlenerek, mağara içinde özel donanıma ihtiyaç
duyulmadan turistlerin dolaşması sağlanıp, aydınlatılarak turizme
açılırlar ve müze şeklinde ücret karşılığı gezilirler.[1] Sportif amaçlı
kullanımlar için derinlik ve uzunluk daha çok önem kazanmaktadır,
içinde düzenleme yapılmayan bu mağaraları, özel donanımlı
mağaracılar gezebilirler
Mağara ortamında damlama, akma, buharlaşma, durgun su ortamı gibi çökelme
mekanizmaları nedeniyle oluşan speleotem mağara oluşumu adı verilen şekillerin
biçim, renk, yoğunluk ve boyutları açısından sunduğu görselliktir.
[1]
Türkiye'nin en uzun mağaraları
Pınargözü mağarası (12 km)
Tilkiler mağarası (6.6 km)
Kızılelma mağarası ( 6.2 km)
Mencilis mağarası ( 3.3 km)
Türkiye'nin en derin mağaraları
Sütlük düdeni (Anamur; 1250 m)
Çukurpınar düdeni (Anamur; 1000 m)
Düdencik mağarası (Antalya; 330 m)
Mağaracıların yeraltı derinliklerine inerken bazı özel malzemeler
kullanmaları gerekmektedir. Bu malzemeler:
Karanlık yerler için karpit lambası
Göller için bot
Uçurumlar için özel ip ve teknik malzemeler
Yeraltı nehirleri için dalış malzemeleri
4. Tarım ve Çiftlik Turizmi
Çiftlik turizmi, kırsal alanlarda konaklama ve etkinlikler köy yerine
çiftliklerde yapılıyorsa bu turizm türü çiftlik turizmi olarak
adlandırılmaktadır. Herhangi bir kırsal yerleşmede ekonomik etkinlik
tarım ise ve turistik uygulamalarda ağırlıklı olarak tarıma dayalı
programlar yer alıyorsa, bu turizm türünün adı da tarım turizmi olmuştur.
Tarım turizmi, bir etkinlik olarak sürerken, aynı zamanda doğal
çevrenin, geleneksel kırsal coğrafi görünümün korunmasına yardım
etmekte, çevre, tarım ve turizm arasındaki bağı sağlamaktadır. Bu
kavramlar kırsallığı çağrıştırmakta kırsal turizm olarak da ifade
edilmektedir.
Avrupa Konseyi tarafından düzenlenen Kırsal Alan Turizmi konulu
kongrede, rekreasyon faaliyetlerinin yapıldığı çiftlikler iki gruba
ayrılmıştır. Bunlar tarım ve tatil çiftlikleridir.
Tatil çiftliklerinde doğaya zarar vermeden, doğayla uyumlu bir
yapılanma vardır. Konuklara taze olarak sunulabilecek bir biçimde tarım
ürünleri yetiştirilmektedir.
Ancak, çiftliklerin yöre dışından kişilere açılmasının, geleneksel
öğelerin ve toplumun bütünlüğünün bozulmasına neden olabileceği gibi
görüşler de bulunmaktadır.
5. Trekking\ Doğa Yürüyüşü
Trekking’in kelime anlamı "kağnı arabası, atla veya yaya olarak
yapılan uzun zorlu seyahat" demektir. Ancak günümüz turizminde,
trekking kavramı bir doğa sporu veya hobi faaliyeti olarak anlam
kazanmıştır.
Daha çok dağcılığın bir alt branşı olarak bilinse bile başlı başına
değişik bir etkinliktir. Çağdaş anlamı ise, "bir bölgenin dağlık
kesimlerinde, dağcılık tekniği gerektirmeden, zor ve sarp yerlere
girmeden, küçük patikaların takip edildiği, belirli zorluklar ve özellikler
gösteren doğa koşullarında, yaş gruplarına uygun ve zamanla sınırlı
olarak düzenlenen uzun yürüyüşlerin" genel adıdır.
Trekking günübirlikten bir aya kadar uzunlukta olabilir. Meraklıları
doğayla bütünleşme, fiziksel kondisyonlarını ve yeteneklerini zaman
zaman ölçme ve sürekli değişen bitki örtüsünü gözlemleme, buzul
göllerin kenarında kamp kurma gibi amaçlarla olaya yaklaşmaktadırlar.
Trekking faaliyetleri sırasında ulaşılan yükseklikler ülkeye göre
değişebilir. Ancak genelde kalıcı kar sınırı, trekçiler için sınır kabul
edilebilir. Bazı ülkelerde bu sınır 2000 m civarında iken bazılarında 6000
m civarına kadar yükselebilir. Bu yüzden trekking yürüyüşleri coğrafi
şartlara göre çok değişik zorluklarda olabilir. Ancak, bu zorluklar teknik
zorluklardan çok iklim, mesafe, yükseklik gibi faktörler olduğu için
trekkîng turlarına katılmak sağlıklı ve antremanlı her doğa sever için
mümkündür. Zaten bu etkinliği diğer sporlar ve uzmanlık gerektiren
dallardan, özellikle dağcılıktan ayıran da budur.
Trekking, sadece dağlara özgü bir faaliyet de değildir. Çöller, bozkırlar,
ormanlar ve akla gelecek her çeşit arazi olabilir. Trekking farklı şekillerde
yapılabilir. Sahil trek şeklinde, geziye tekne ile başlanıp daha sonra
karada devam edilenler, kışın dağlarda kar üzerinde yapılanlar
bunlardan bazılarıdır. En ünlü 8000 metrelik dağların ana kamplarında
trekking turları görülürken kolay yürüyüşler ile çıkılabilen bir çok 60007000 metrelik dağlar da vardır. Afrika'da Kilimenjero Dağı (5895 m)
Arjantin'de Acorgacva Dağı (6960 m) bu tür kolayca çıkılan trekking
zirvelerinin tanınmışlarındandır.
Türkiye'de o kadar yüksek olmamakla beraber bir çok trekking rotası
vardır. Ayrıca ülkemizde bilinen en eski ve tanınmış trekking rotaları,
Trans-Toros trekidir.
Bazı ünlü diğer güzergahlar ise, Doğu Karadeniz-Trans Kaçkar,
Marmara'da Trans Uludağ'dır. Bunun dışında Ege ve Akdeniz'de
Kapadokya da Bolkar ve Aladağiar bölgelerinde, Marmara'da binlerce
yürüyüş rotası mevcuttur.
Cilo Sat dağlan, Munzur dağları, Van Gölü çevresi trekking için
idealdir. Giderek artan sayıda trekçiler ve buna bağlı olarak artan tur
şirketleri sayesinde, ülkemizde trekking rotası sayısı hızla artmaktadır.
En çok tercih edilen programlar ise, arkeolojik ve kültürel gibi konularla
bağlantılı olan trekking turlarıdır. Bu tür organize trekking turları, daha
zahmetsiz ve konforlu olduğu için daha seyrek olarak doğaya çıkan
kişilerce tercih edilmektedir.
Turizm Bakanlığı tarafından, öncelikli yörelerden başlanarak yürüyüş
rotaları ve mola noktaları belirlenmekte, diğer turizm türleri (yayla
turizmi, fotosafari, kuş gözlemciliği vb.) ile de ilişkilendirilerek, bu rotalar
üzerinde ihtiyaç duyulan kamp alanları, tuvalet, çöp toplama yerleri gibi
bazı altyapı ihtiyaçları karşılanmaktadır. Seyahat acentaları her yıl
binlerce turisti Kaçkarlar'da, Toroslarda, Kapadokya'da dolaştırmaktadır.
Ancak dağ ve doğa yürüyüşü için, güvenli bir tatil açısından bir
seyahat acentasından hizmet satın alınmasında yarar vardır. Orta
zorlukta olmakla beraber, tecrübesiz bir ekip için oldukça zordur. Tabii ki
belli bir doğa bilgisi; yön bulma, harita okuma, ilkyardım, temel kampçılık
bilgileri gereklidir.
En önemli nokta belirli bir düzeyde doğa bilgisi olmadan doğaya
çıkılmamasıdır. Çünkü bu tür geziler 3500 metreye varan yüksekliklere
kadar yürümeyi ve gecelemeyi gerektiren zorlu programlar
içerebilmektedir. Süresi ideal olarak 4 gündür ve ülkemiz için ideal
mevsim Temmuz ayıdır. Trekkinge katılanlar yürüyüş için gerekli
malzemelerini kendilerinin taşıması gerekmektedir. Ayrıca katır gibi yük
hayvanlarından da yararlanılabilir.
Yapılan trekking etkinliğinin zorluk derecesine göre 2 gruba ayrılmıştır.
• Hard trekking: Zorlu, dağcılık bilgisi ve malzemeleri gerektiren, uzun
süreli yürüyüşlerdir.
• Soft trekking: Rahat, her kondüsyon seviyesinde kişinin katılabileceği
günübirlik yürüyüşlerdir.
Uzun süreli trekkinge örnek Trans-Toros. Bu, Toros Aladağ silsilesini
batıdan doğuya, en kolay rotasından aşan bir trekking rotasıdır.
Türkiye'de özellikle trekking etkinliği başlıca ekoturizm etkinlikleri
arasındadır ve Arjantin, Brezilya, Nepal ve Peru'dan sonra 5. sırada
gelmektedir (Zurick, 1992)
6. Karayolu seyahati (Overland tourism)
Özellikle kaşif ruhlu olan ve sadece ülke içindeki gezilerden tatmin
olmayan turistlerin gereksinimlerine cevap verebilmek amacıyla bazı tur
operatörleri overland denilen tarih, geleneksel yaşam ve coğrafi açıdan
dünyanın ilginç ülkelerine yapılan, uzun süreli karayolu gezilerini
düzenlemeye başlamışlardır.
Dünyanın en ilginç gezileri olan overland turlarında bazı güçlükler
vardır. Bu güçlükleri bilip ona göre hazırlıklı olmak, gezileri sorunsuz ve
zevkli duruma getirecektir. Bu uzun gezide alınacak yol yaklaşık 10 bin
km. gidiş, 10 bin km dönüş olmak üzere toplam 20 bin km'dir.
Bazı günler geceli gündüzlü yol alındığından overland turlar uzun yola
dayanamayanlar için sorun olabilir (Capital Guide, 1997).
7.Kuş Gözlemciliği
Bugün yurdumuzda görülen kuş türlerinden Kara akbaba (Aegypius monachus)
ve Beyaz akbaba ya da Mısır akbabasının (Neophron percopterus) klasik Yunan
mitolojisindeki yerlamaktadır. Yine aynı mitolojide; M.Ö. 1333'de II.
Kekrops'un oğlu Atina kralı Pondion, kızları Prokne ve Philimole ile damadı
Itys'in kuşa çevrilişi anlatılmaktadır. Efsaneye göre Türkiye kuşlarından olan
Balık kartalı (Pondion haliaaetus), kaya kırlangıcı (Ptyoprogne rupestris) şarkıcı
Ardıç kuşu (Turdus philomelas) ile yere konduğunda "itys itys" diye ses çıkartan
Çavuş kuşu ya da İbibik (Upupa epops) bu ailenin bahtsız üyeleridir ve
hareketleri yaşadıkları olaylarla bağdaştırmaktadır (Bilim ve Teknik, 1995)
Kuş gözlemciliğinde önde gelen bazı organizasyonlar:
ICBP : Uluslararası Kuş Koruma Konseyi
OSME: Orta Doğu Ornitoloji Topluluğu
IWRB: Uluslararası Su Kuşları ve Islak Alanlar Araştırma Bürosu » RSBP: Royal
Kuş Koruma Topluluğu
Bu profesyonel kuruluşlar Avrupa, Asya ve Afrika'da doğal habitatları içinde
kuşları gözleyip, bölgelerin kuş toplumlarını ve belli kuş türlerini araştırırlar.
Amatör kuş gözlemcileri ise, doğal ortamda yaban hayatını seyretmektedirler.
Türkiye'nin sahip olduğu kuş türü bakımından Avrupa ülkelerine kıyasla önemli
ayrıcalığı bulunmaktadır. Tüm Avrupa'da 500 kuş türü yaşarken ülkemizde
400'den fazla tür olduğu bilinmektedir. Bu nedenle ülkemizi çok sayıda yabancı
kuş gözlemcisi ziyaret etmektedir. Milli parklar ve Av-yaban Hayatı Genel
Müdürlüğü Gediz Deltası'nda, diğer adıyla izmir Kuş Cennetinde bir ziyaretçi
merkezi kurmuştur. Bu merkezde, kuş gözlem kitapları ve kuş cenneti ile ilgili
hatıra eşyalar satın alınabiliyor ve alanın doğa! güzelliğini yansıtan bir müzede
bulunmaktadır. Gediz Deltası'nın en korunaklı ve kuşların en çok bulunduğu
yerlere yerleştirilmiş kamera sistemi aracılığıyla bu canlılara hiçbir zarar
vermeden izlenebilmektedir. Ayrıca Manyas Kuş Cenneti, Seyfe Gölü, Kaçkar
Dağları, Honaz Dağı Milli Parkı, Termessos Milli Parkı ve Dilek Yarımadası Milli
parkı'ndaki ziyaretçi merkezleri 2002 sonundan itibaren çalışır hale geçmiştir
(Atlas Dergisi, 2003)
Ülkemizde kuş gözlemciliği yapılan alanlar
Kayseri-Sultan sazlığı
Gediz Deltası-Menderes Irmağı
Göksu Deltası- Silifke
Bafra Kızılırmak Deltası- Samsun
İnciraltı Tuzlası- İzmir
Manyas Kuş Cenneti- Balıkesir
Kuşlar oldukça hassas canlı türler olduğu için kuş gözlemcilerinin bu
alanlarda çok dikkatli olmaları gerekmektedir. Özellikle de kuşların
yumurtlama ve kuluçka dönemlerinde daha hassas olunmalıdır. Kuş
gözlemcileri açısından dikkat edilmesi gereken noktalar aşağıda
maddeler halinde verilmiştir
Kuş gözlemede dikkat edilecek noktalar
Çok duyarlı olunmalı ve neye bakıldığı bilinmeli.
Habitata göre gözleme yöntemi tercih edilmeli.
Kuş gözlemleri kayıt edilmeli. Kayıt ederken habitatın yerini, tarihi, hava
koşullarını, gözlem saatini, aynı zamandaki diğer türler ve onların yumurtlama
faaliyetleri de kayıt edilmeli.
 Kuşları, ve onların habitatlarını, yuvalarını, yuvalama alanlarınırahatsız
etmemeye dikkat etmeli ve alanda çok yavaş yürümeli.
Yumurtlama alanlarına girilmemeli.
Belirlenen yürüyüş yollarında kalmalı ve motorlu araçları belirlenen yerlere
veya park yerlerine park etmeli.
 Yumurtalarını ve yuva malzemelerini toplamamalı ve el değrnemeli,
sadece fotoğrafları çekilmeli
Kuşları çekmek için play-back teypleri veya kayıtlı baykuş çığlıkları çok fazla
kullanılmamalı.
Nesli tehlike altındaki türlere bakmak isteniyorsa o alana ait yönetim
kurallarına ve yasalarına uyulmalı.
 Ağaç ovuklannda yaş#yan kuşları uyarmak için ağaçlara vurulmamalı. Bu
yersiz rahatsız etme kuşların yuvalarını ve yavruları terk etmelerine neden olur.
• Arkada ayak izinden başka bir şey, örneğin çöpler bırakılmamalı. ®
Yukarıdaki kurallara uyulmalı, uymayanlar uyarılmalı ve uyma
sağlanmalı.

Benzer belgeler

bayburt il sınırları içine giren bazı doğal alanların ekoturizm

bayburt il sınırları içine giren bazı doğal alanların ekoturizm üzerinde ise yirmi civarında zirvenin bulunması nedeniyle Türk ve Dünya dağcıları için önemli bir çekim merkezidir. Hakkari Cilo-Sat Dağlan: En yüksek noktası 4135 metre ile Uludoruk

Detaylı

DOĞU KARADENĠZ`DE YAYLA TURĠZMĠ MERKEZLERĠNE

DOĞU KARADENĠZ`DE YAYLA TURĠZMĠ MERKEZLERĠNE üzerinde ise yirmi civarında zirvenin bulunması nedeniyle Türk ve Dünya dağcıları için önemli bir çekim merkezidir. Hakkari Cilo-Sat Dağlan: En yüksek noktası 4135 metre ile Uludoruk

Detaylı