3.Sayı - Dr. Sedat Yıldız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı

Transkript

3.Sayı - Dr. Sedat Yıldız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
Dergi; Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Ortopedi ve Travmatoloji, Spor Hekimliği,
Romatoloji, Nöroloji, Geriatri, Anesteziyoloji ve Reanimasyon, Algoloji,
Endokrinoloji, Plastik Cerrahi, Psikiyatri, Acil Tıp uzman hekimleri ve Aile Hekimleri
ile; Fizyoterapist, Fizik Tedavi Teknikeri, Rehabilitasyon Hemşiresi, Diyetisyen,
Psikolog, Sosyal Hizmet Uzmanı ve diğer sağlık personeli olarak görev yapan sağlık
çalışanlarının ve alanda yaşanan sorunlara duyarlı Sağlık Yönetimi, Tıp Hukuku, Etik
konularında akademisyenlerin integratif, alternatif ve tamamlayıcı tıp uygulamaları ile
ilgili Orijinal Makale, Olgu sunumu, Editöre Mektup, Bilimsel Mektup, Derleme,
Eğitim yazıları türünde yayınları kabul eder.
İntegratif Tıp Dergisi’nin yayın dili Türkçe ve İngilizce’dir. Yazılar hazırlanırken Türk
Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü ve Yazım Kılavuzu temel alınmalıdır. Türkiye
dışındaki ülkelerden yazı gönderen yazarlar için Başlık, Özet, Anahtar kelimeler ve
yazıyla ilgili diğer bazı temel bölümlerin Türkçe olarak gönderilmesi zorunlu değildir.
Bu bölümler için Türkçe çeviri hizmetleri, yazarlar tarafından gönderilen özgün
İngilizce metinler dikkate alınarak dergi editörlüğü tarafından sağlanacaktır.
Yazı derlenmesi ve kabulü etkinliklerdeki yuvarlak masa toplantılarında veya
elektronik ortamda yapılmaktadır. Gönderilen yazıların daha önce başka bir elektronik
ya da basılı mecrada sunulmamış ya da yayınlanmamış olması gerekir. Toplantılarda
sunulan yazılar için, organizasyonun tam adı, tarihi, şehri ve ülkesi belirtilmelidir.
Yazıların yayınlanmak üzere kabul edilmesi için öncelikli koşullar; özgün olması,
bilimsel düzeyinin yüksek olması ve atıf alma olasılığının bulunmasıdır. Yayınlanan
yazılardaki kullanılan kaynakların, görüşlerin, bulguların ve sonuçların sorumluluğu
yazar veya yazarlarına aittir. Dergi kurulları ve yayıncı yazıların içeriği ile ilgili
herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.
Yazıların formatı ve sunumu uluslararası kılavuzlara uygun olmalıdır.
Destekleyenler
İntegratif Tıp Derneği (04.04.2013 - 32-011-157)
Manuel Akademi Yayınevi (22.02.2013 – Sertifika no: 27361)
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
ORIGINAL ARTICLE / ORJİNAL MAKALE
1
2
3
4
5
6
Sedat Yıldız , Nezir Çelik , Mehmet Uyar , Zarife Koç , Gülsemin Ertürk Çelik , Selçuk Güzel , Batu Bayar
6
1
Eğirdir Kemik Eklem Hastalıkları Tedavi Ve Rehabilitasyon Hastanesi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Isparta
2
Damla Tıp Merkezi, Ankara
3
Ümran Tıp Merkezi, İstanbul
4
Özel Kuantum Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Merkezi, Ankara
5
Lokman Hekim Sincan Hastanesi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Ankara
6
Özel Diafiz Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Merkezi, Ankara
7
Aile Hekimi, Kartal, İstanbul
KUPA TERAPİSİ SEANSINDA VAKUM ETKİSİ VE KUPA İÇİ NEGATİF BASINCIN
ÖLÇÜLMESİ: BİR ÖN ÇALIŞMA
Özet
Kupa terapisi cilt üzerine yerleştirilen kupalara vakum yoluyla negatif basınç oluşturulması temeline
dayanır. Mevcut literatürde kupa terapisi seansında oluşturulan vakum etkisinin oluşturduğu negatif
basınç düzeyi ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Bu çalışmada oluşturulan mühendislik sistemi ile kupa
terapisinde piston çekme sayısı ile oluşan kupa içi negatif basınç kaydedilmiştir.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):1-4.
Anahtar kelimeler: Kupa terapisi, negatif basınç, vakum etkisi
VACUUM EFFECT AND NEGATIVE PRESSURE IN CUPS DURING A CUPPING
THERAPY SESSION: A PRELIMINARY STUDY
Abstract
Cupping therapy is based on negative pressure in cups by applying a vacuum effect. The literature to
date has provided limited evidence about negative pressure level created by the vacuum effect of cups.
In this study, an engineering system is used to record inside cup negative pressure created by piston
pull.
Turk J Integr Med. 2014;2(1):1-4.
Keywords: Cupping therapy, negative pressure, vacuum effect
Yıldız S, Çelik N, Uyar M, Koç Z, Çelik GE, Güzel S, Bayar B. Kupa terapisi seansında vakum etkisi ve
kupa içi negatif basıncın ölçülmesi: Bir ön çalışma. Integr Tıp Derg. 2014;2(1):1-4.
Yazışma Adresi: Eğirdir Kemik Eklem Hastalıkları Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, Isparta – Türkiye
E posta: [email protected]
Kabul/Yayın Tarihi: 9 Mayıs 2014
Kupa Terapisi ile Elde Edilen Negatif Basınç
Yıldız S, Çelik N, Uyar M, Koç Z, Çelik GE, Güzel S, Bayar B.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):1-4.
Kupa terapisi geleneksel tıp sistemlerinde ve özellikle son zamanlarda ağrı tedavisi için
tamamlayıcı tıp sistemlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır (1). Yöntemin başlıca uygulama
alanları arasında kas-iskelet sistemi ağrıları, gastrointestinal sorunlar, psikolojik rahatsızlıklar,
kalp ve damar hastalıkları, cilt hastalıkları ve nörolojik hastalıklar sayılabilir (2). Kupa
terapisi uygulamasında kupa içi negatif basıncın önemi bilinmekle birlikte sadece kupa içi
basıncın değerlendirildiği az sayıda çalışma mevcuttur (3,4).
Huber ve arkadaşları; kupa terapisinde oluşan kupa içi vakum etkisinin tekrarlanabilirliğini
araştırmak için 2cm çakmak alevi, 4cm çakmak alevi, alkol alevi ve mekanik vakum
yöntemlerini içeren 50 denemelik bir deney düzeneği oluşturmuştur. Aynı çalışmanın ikinci
bölümünde araştırmacılar ardarda 20 denemede alkol alevi kullanarak ölçümlerin stabilitesini
değerlendirmiştir. Tüm uygulamalarda tutarlı ölçümler elde edilmekle birlikte yöntemler
arasında belirgin negatif basınç farklılıklar tespit edilmiştir. Araştırmacılar, uygun metodoloji
ile kupa terapisinde kupa içi negatif basıncın ölçümünün tekrarlanabilir olduğu sonucuna
ulaşmışlardır (4).
Literatürde kupa içi negatif basıncı değerlendiren çalışmalar sınırlıdır. Bu çalışmada,
ülkemizde piyasada satışa sunulan standart kupa setlerinde piston çekme sayısına göre farklı
çaplardaki kupaların içinde oluşan negatif basınç değerlerinin ölçülmesi amaçlanmıştır.
METOT
Standart tek kullanımlık kupa setinden temine edilen ve çapları santimetre (cm) olarak verilen
kupalar üzerine açılan delikler milimetre (mm) olarak ifade edildi. 2cm, 2.5cm, 3.5cm, 4cm,
4.5cm ve 5.5cm çapındaki kupalara 2mm çapında delikler açıldı. Her deliğin girişine piston
ile bağlantıyı saplayacak plastik hortum bağlantı noktaları oluşturuldu.
Negatif basıncın ölçülebilmesi için hazırlanan düzenekte 0-1 bar aralığında G ¼” dişli
bağlantı içeren, 4-20mA çıkışlı, 10-32 VDC beslemeli, piezorezistif silikon sensör
teknolojisine sahip, %0,2FS/yıl kararlılıkla 20 C -90 C arası sıcaklıklarda güvenli ölçüm
yapabilen bir basınç transmitteri (RST Measurement Control Tech. 2013) kullanıldı. Pistonun
bir ile beş arası tam çekildiği durumda kupa içinde oluşan negatif basınçlar bar cinsinden
ölçüldü. Ölçümler tam kat hayvan derisinde ve gönüllü çalışmacılar üzerinde tekrarlandı.
İnsanlar üzerinde elde edilen sonuçların ortalaması alındı.
2
Kupa Terapisi ile Elde Edilen Negatif Basınç
Yıldız S, Çelik N, Uyar M, Koç Z, Çelik GE, Güzel S, Bayar B.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):1-4.
SONUÇ
Gönüllü araştırmacılar üzerinde yapılan ölçümlerde elde edilen piston çekme sayısı ve kupa
çapına göre kupa içi negatif basınç değerleri bar cinsinden Tablo 1`de verilmiştir. Tam kat
hayvan derisi üzerinde yapılan ölçümlerde de benzer sonuçlar elde edilmiştir.
Tablo 1. Piston çekme sayısı ve kupa çapına göre kupa içi negatif basınç değerleri (bar)
Kupa Çapı
2cm
2.5cm
3.5cm
4cm
4.5cm
5.5cm
* Piston Çekme Sayısı = pu
Piston Çekme Sayısı *
1pu
2pu
3pu
-0.120 -0.125
-0.140
-0.222 -0.361
-0.442
-0.186 -0.361
-0.439
-0.257 -0.391
-0.470
-0.229 -0.340
-0.441
-0.159 -0.197
-0.308
4pu
-0.160
-0.513
-0.517
-0.510
-0.511
-0.326
5pu
-0.170
-0.570
-0.521
-0.575
-0.546
-0.429
Çalışmanın sonunda sensör ve ekran uygun devre ve güç girişleri ile bir kutu içine monte
edildi. Mevcut sistemin gelecek çalışmada klinik ölçümlerde basınca bağlı olası yan etkilerin
belirlenmesi amacıyla kullanımı planlandı. Bu anlamda çalışmadan elde edilen sonuçlar ileri
çalışmalar için de yol gösterici olacaktır.
.
Kaynaklar
1. Park HL, Lee HS, Shin BC, Liu JP, Shang Q, Yamashita H, Lim B. Traditional medicine in
china, Korea, and Japan: a brief introduction and comparison. Evid Based Complement
Alternat Med. 2012;2012:429103.
2. Yıldız S, Eriş S, Polat NY, Yıldız ÜG, Kurt BB, Kurt Y, Ürper S. A Method of Healing in
Traditional Chinese Medicine - 1. Fields of Application for Cupping Therapy: Review. Turk J
Integr Med. 2013; 1(1): 2-10.
3
Kupa Terapisi ile Elde Edilen Negatif Basınç
Yıldız S, Çelik N, Uyar M, Koç Z, Çelik GE, Güzel S, Bayar B.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):1-4.
3. Lu J, Chu X, Wang L, Tang W, Zhou Y, Sun P. The change of negative pressure in the
cupping-cup and its influence on the depth of filiform-needle insertion. Sheng Wu Yi Xue
Gong Cheng Xue Za Zhi. 2010;27(1):71-4.
4. Huber R, Emerich M, Braeunig M. Cupping - is it reproducible? Experiments about factors
determining the vacuum. Complement Ther Med. 2011;19(2):78-83.
4
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
REVIEW / DERLEME
1
2
3
Sedat Yıldız , Sevilay Eriş , Serhat Duruhan , Salih Ürper
4
1
Eğirdir Kemik Eklem Hastalıkları Tedavi Ve Rehabilitasyon Hastanesi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Isparta
2
Tarsus Medical Park Hastanesi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Mersin
3
4
Muayenehane, Beyin Ve Sinir Cerrahisi, Denizli
Özel İstanbul Hastanesi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Van
POPÜLER BİR FİTOTERAPÖTİK: GİNKGO BİLOBA VE DEMANS HASTALARINDA
KULLANIMI
Özet
Ginkgo biloba özütü nöroprotektif özellikleri ve yaşlılardaki dolaşımsal problemlere desteği ve
özellikle serebral yetmezlik ve buna eşlik eden kognitif etkileri, periferik dolaşım bozukluğu,
intermittan kladikasyo, vertigo ve tinnitus’a etkisi ile dünya çapında bilinmektedir. Bu derlemede
Ginkgo biloba`nın genel özellikleri ve kullanım alanı olduğu düşünülen demanslı hastalar ile ilgili
çalışmalar özetlenmiştir.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):5-10.
Anahtar kelimeler: Demans, fitoterapi, Ginkgo biloba
A POPULAR PHYTOTHERAPEUTIC: GINKGO BILOBA AND EFFICACY IN PATIENTS
WITH DEMENTIA
Abstract
Ginkgo biloba extract has been popular in all over the world for its neuroprotective properties and
ability to aid circulatory problems in the elderly, especially cerebral insufficiency and the consequent
cognitive effects, peripheral circulatory impairment, particularly intermittent claudication, vertigo and
tinnitus. In this review, general features of Ginkgo biloba and clinical studies about Ginkgo biloba for
patients with dementia is summarized.
Turk J Integr Med. 2014;2(1):5-10.
Keywords: Dementia, phytotherapy, Ginkgo biloba
Yıldız S, Eriş S, Duruhan S, Ürper S. Popüler bir fitoterapötik: ginkgo biloba ve demans hastalarında
kullanımı. Integr Tıp Derg. 2014;2(1):5-10.
Yazışma Adresi: Eğirdir Kemik Eklem Hastalıkları Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, Isparta – Türkiye
E posta: [email protected]
Kabul/Yayın Tarihi: 9 Mayıs 2014
Ginkgo biloba ve Demans
Yıldız S, Eriş S, Duruhan S, Ürper S.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):5-10.
Giriş
Ginkgo dünyada var olan en eski ağaçlardan biridir ve kökeni 2 yüz milyon yıl öncesine
dayanır. Asıl araştırma EGb 761 tescilli özütün üreticisi olan W. Schwabe Co. (Karlsruhe,
Almanya) tarafından oluşturulmuştur. Ginkgo özütü amaçlanan yararları sağlamak için
standardize edilmesi gereken bitkisel ilaçların iyi örneklerinden biridir. Bilimsel literatür ham
ginko yaprağı ya da yapraktan elde edilen düşük konsantre özütün diğer dozaj formlarının
klinik yararını desteklememektedir. Kuru özüt farmakolojik yöntemlerle 35-67:1 oranında
kurutulmuş yapraklardan son özütü oluşturacak şekilde hazırlanır. Standardizasyon %24
ginko flavonol glikozid (quercetin, kaempferol ve isorhamnetin gibi flavonlara bağlı olarak)
ve %6 terpen laktonları (ginkgolidler ve bilobalid) ile hazırlanmaktadır. Ginkgo biloba özütü
nöroprotektif özellikleri ve yaşlılardaki dolaşımsal problemlere desteği ve özellikle serebral
yetmezlik ve buna eşlik eden kognitif etkileri, periferik dolaşım bozukluğu, intermittan
kladikasyon, vertigo ve tinnitus’a etkisi ile dünya çapında bilinmektedir (1,2).
Ginkgo biloba L. (Ginkgoacea) permiyan dönemine kadar uzanan fosil kayıtları olan
ginkgoales takımının hala var olan tek türüdür. Modern genus alt kretasede mevcuttur ve 100
milyon yıl süresince çok az morfolojik değişikliğe uğraması nedeniyle yaşayan fosil olarak da
adlandırılmaktadır. Tıpkı hala var olan beş ana tohumlu bitki soyundan olan ginkgoalean’ın
tek temsilcisi gibi ve tohumlu bitki filojenitesindeki önemli yeri nedeniyle ginkgo çalışmaları
tohumlu bitkilerin evrimi ve gelişimi hakkında fikir vermektedir (3,4).
Tablo 1. Ginkgo biloba’nın farmakolojik etkileri (2)
Ginkgo biloba’nın farmakolojik etkileri
 Özellikle serebral dokuda olmak üzere hipoksik toleransda gelişme,
 Travmatik ya da toksik sebepli serebral ödemin gelişiminin önlenmesi ve gerilemesinin
hızlandırılması,
 Retinal ödemin ve retinadaki selüler lezyonların azaltılması,
 Yaşla ilişkili muskorinerjik kolinoseptörlerin ve alfa adrenoseptör azalmasının önlenmesi ve
hipokampüsde kolin uptake’nin stimulasyonunu,
 Artmış hafıza performansı ve öğrenme kapasitesi,
 Bozulmuş dengenin kompanse edilmesinde artış,
 Mikrosirkülasyon bölgeleri başta olmak üzere artmış kan akımı,
 Kanın akışkanlık özelliklerinde artış,
 Toksik oksijen radikallerinin inaktivasyonu (flavonoidler),
 Platelet-aktive edici faktör’ün antagonizması (ginkgolidler),
 Nöroprotektif etki (ginkoglid A ve B, bilobalid)
6
Ginkgo biloba ve Demans
Yıldız S, Eriş S, Duruhan S, Ürper S.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):5-10.
Gingko Biloba ve Demans
Yaşlılarda demansın altında yatan en sık sebepler Alzheimer hastalığı ve serebrovasküler
hastalıklardır. Alzheimer hastalığının patolojisini hedefleyen tedavilerin bir çoğu başarısız
olurken, kolinesteraz inhibitörleri, memantin ve belirli miktarlarda ginkgo yaprak özütü
demansın semptomatik tedavisinde etkili olduğu görülmüştür ve güncel kılavuzlar tarafından
önerilmektedir. Ginkgo biloba özütü EGb 761® Alzheimer hastalığı ve serebrovasküler
hastalığın katıldığı patojenik mekanizmalarına müdahale etmektedir. Hasarlı mitokondriyal
fonksiyonu düzeltmektedir, böylelikle nöronal enerji desteğini arttırmakta, bozulmuş
hippokampal nörogenezisi ve nöroplastisiteyi iyileştirmekte, agregasyonu ve Aβ protein
toksisitesini önlemekte, kan viskositesini düşürmekte ve mikroperfüzyonu arttırmaktadır.
Yakın zamandaki bir çalışma EGb 761’in ratlarda özellikle hafıza ve yönetim kontrolü ile
ilişkili prefrontal korteksteki dopamin seviyelerini arttığını göstermiştir (5,6).
2002 yılında yapılan bir Cochrane veritabanı derlemesine göre; yan etki görülen katılımcılar
arasında ginkgo ve plasebo arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Çalışmaların çoğu,
tedaviyi tamamlayan katılımcılardan elde edilen verilerin analizini sunmaktadır. Kognitif
durum ile ilgili global değerlendirmeyi ölçen ve bir hekim tarafından değerlendirilen ölçekler
gelişme gösterenler ve kötüye giden veya değişmeyen katılımcılar olarak ikiye ayrılmıştır.
Plasebo ile karşılaştırılınca 12 haftadan kısa sürelerde (200 mg/günden az dozlarda) ve 24.
haftada (200 mg/günden fazla dozlarda) ginkgo ile ilgili faydalı etkiler gösterilmiştir.
Kognisyon için plasebo ile ginkgo karşılaştırılınca 12. haftada ginkgo (200 mg/günden az
dozlarda), 12. haftada ginkgo (200 mg/günden fazla dozlarda), 12. haftada ginkgo (herhangi
bir dozda), 24. haftada ginkgo (herhangi bir dozda) ve 52. haftada (ginkgo 200 mg/günden az
dozlarda) üstünlüğü gösterilmiştir. Günlük yaşam aktiviteleri için plasebo ve ginkgo
karşılaştırıldığında 12. haftada ginkgo (200 mg/günden az dozlarda), 24.haftada ginkgo (200
mg/günden az dozlarda) ve 52.haftada (ginkgo 200 mg/günden az) üstünlüğü gösterilmiştir.
Duygudurum ölçümleri ve emosyonel fonksiyonlar için plasebo ve ginkgo karşılaştırıldığında
12 haftadan kısa sürede ginkgo (200 mg/günden az dozlarda) 12.haftada ginkgo (200
mg/günden az dozlarda) üstünlüğü gösterilmiştir. Yan etki görülen katılımcılar arasında
ginkgo ve plasebo arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Yaşam kalitesi, depresyon veya
düşkünlük ölçümü için veri bulunmamaktadır. Bu bulgulara göre yazarlar; Ginkgo bilobanın
plasebo ile karşılaştırıldığında ilave bir yan etkisi olmadığı için güvenle kullanılabilir olduğu,
birçok eski çalışmada tatmin edici olmayan metodların kullanıldığı, çalışmaların küçük
olduğu ve taraflı yayımların hariç tutulamadığı sonucuna ulaşmışlardır. Kognisyonda ve
fonksiyonda gingko ile ilişkili iyileşme için umut verici kanıtlar olduğu, fakat 3 modern
çalışmanın tutarsız sonuçlar gösterdiği, modern metodoloji kullanan ve tedavi etkisinin
mekanizmasınının da analizine izin veren bir çalışmaya ihtiyaç olduğu bildirilmiştir (7).
7
Ginkgo biloba ve Demans
Yıldız S, Eriş S, Duruhan S, Ürper S.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):5-10.
Bu derlemenin aynı yazarlar tarafından 2007 yılında yapılan güncellemesine göre; Kognitif
durum ile ilgili global değerlendirmeyi ölçen ve bir hekim tarafından değerlendirilen ölçekler
gelişme gösterenler ve kötüye giden veya değişmeyen katılımcılar olarak ikiye ayrılmıştır.
24.haftada ginkgo (200 mg/günde fazla dozlarda) üstünlüğü gösterilmiştir, fakat düşük
dozlarda yoktur. Kognisyonda 12.haftada ginkgo (herhangi bir doz) ile faydalı etkiler
göstermekte, fakat 24.haftada göstermemektedir. Bazı çalışmalar farklı ölçütler kullanarak
günlük aktiviteleri belirlemiştir. Bazı çalışmalar günlük yaşamdaki aktivitelerini farklı
ölçütler kullanarak değerlendirmiştir. Sonuçlar ginkgo (200 mg/günden az dozlarda) için
plasebo ile karşılaştırıldığında 12.haftada ve 24.haftada ginkgo üstünlüğü gösterilmiştir, fakat
yüksek dozlarda bir farklılık görülmemektedir. Hiç bir çalışma duygudurumunu ve
fonksiyonunu ayrı olarak değerlendirmemiştir. Ginkgo ile plasebo arasında anlamı bir
farklılık bulunmamaktadır. Yan etki görülen katılımcılarda ginkgo ve plasebo arasında
anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Hayat kalitesi, depresyon veya düşkünlük ölçümü için veri
bulunmamaktadır (8). Bu derlemede yazarlar; Ginkgo bilobanın plasebo ile
karşılaştırıldığında ilave bir yan etkisi olmadığı için güvenle kullanılabilir olduğu, birçok eski
çalışmanın tatmin edici olmayan metodlar kullandığı, Ginkgonun demans ve kognitif hasarlı
hastalar için belirgin bir klinik yararı olduğu ile ilgili kanıtların tutarsız olduğu sonucuna
ulaşmışlardır.
2009 yılında bu analizin güncel hali yayınlanmış ve 36 çalışma derlenmiştir. Bu çalışmaların
çoğu 3 aydan az süren ve küçük çalışmalardır. 9 çalışmanın süresi 6 aydır (2.016 hasta). Bu
uzun çalışmalar daha yakın tarihli ve genel olarak daha uygun boyutlarda ve kabul edilebilir
standartlarda oluşturulmuştur. Birçok çalışma standardize Gingko biloba preperatını farklı
dozlarda kullanmıştır, bu dozlar ise yüksek ve düşük olarak gruplanmıştır. Yakın tarihli
çalışmalar kognisyon, günlük yaşam aktiviteleri, duygudurumu, depresyon ve bakıcı yükü için
tutarsız sonuçlar göstermiştir. Yakın çalışmalardan 4 tanesinden üçünde ginkgo ile plasebo
arasında anlamlı bir farklılık göstermemiştir ve biri ginkgo bilobanın geniş tedavi etkinliği
olduğunu kanısına varmıştır. Yan etki görülen katılımcılarda plasebo ve ginkgo biloba
arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Sadece alzheimer hastalığı tanılı katılımcıları
içeren (9 çalışmadan 925 hastada) bir altgrup analizinde sonuçlar ginkgo biloba ile ilişkili
yarar sağlayan tutarlı bir model olmadığı şeklinde aktarılmış, bu durum yazarlar tarafından
Ginkgo bilobanın plasebo ile karşılaştırıldığında ilave bir yan etkisi olmadığı için güvenle
kullanılabilir olduğu, birçok eski çalışmanın tatmin edici olmayan metodlar kullandığı,
Ginkgonun demans ve kognitif hasarlı hastalar için belirgin bir klinik yararı olduğu ile ilgili
kanıtların tutarsız olduğu şeklinde yorumlanmıştır (9).
Son olarak randomize, plasebo kontrollü, çift kör 7 çalışma ve 2.652 hastayı içeren güncel bir
meta-analizde Ginkgo biloba`nın değerlendirilen 3 değişkende (global klinik izlenim, günlük
yaşam aktiviteleri, güvenlik) plaseboya üstün olduğu; Ginkgo biloba özütü EGb 761`nın
demans tedavisinde etkinliği ile ilgili evre Ia kanıt düzeyi olduğu gösterilmiştir (10).
8
Ginkgo biloba ve Demans
Yıldız S, Eriş S, Duruhan S, Ürper S.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):5-10.
Güvenlik
İki çalışmada en az bir yan etki bildiren hasta oranı plaseboya göre EGb 761`de daha yüksek
bulunmuştur (5). Antikoagülan tedavi ile birlikte Ginkgo biloba uygulanan hastalarda
subdural hematom gelişebilir (11). Bulantı, kusma, iştah kaybı, baş ağrısı, vertigo ve deri
döküntüleri gibi hipersensitivite reaksiyonları ile kendini gösteren yan etkiler bildirilmiştir.
Ginkgo biloba`nın mutajenik etkisi gösterilmemiştir. Alzheimer hastalığı için önerilen düşük
doz 40-80mg bitki ekstraktının günde iki veya üç kez alınmasıdır (12). Önceki araştırmalarda
standart Ginkgo biloba preperatının 120, 240, 360mg`lık tek doz uygulamasının dikkate bağlı
performans testlerinde plaseboya göre doğrusal, doza bağımlı olumlu etkileri olduğu
gösterilmiştir (13).
Sonuç
Ginkgo biloba Kore, Çin ve Japonya`dan köken alan ve yaygın olarak kullanılan bir
fitoterapötik farmasötik formdur. %24 ginkgo flavon glikozit ve %6 terpenoid ile
oluşturulmuştur. Ginkgo bilobanın antioksidan mekanizması ve antiapoptotik aktivitesi vardır.
Klastojenik aktiviteyi düşürür, anti iskemik etkisi vardır ve nitrik oksit aracılığı ile
vazodilatasyon sağlar. Ginkgo biloba asetilkolinesterazın etkisini arttırmaktadır. Bu yüzden
Alzheimer hastalığının, kardiyovasküler hastalıkların, seksüel impotansın, hepatik fibrozisin,
hafıza iyileşmesinin, serebral vasküler yetmezliğin, premenstruel sendromun ve bazı kanser
türlerinin klinik tedavisinde önerilmektedir (12).
Kaynaklar
1. von Boetticher A. Ginkgo biloba extract in the treatment of tinnitus: a systematic review.
Neuropsychiatr Dis Treat. 2011;7:441-7.
2. http://cms.herbalgram.org/expandedE/GinkgoBilobaleafextract.html?ts=1445117260&signatu
re=7140d0ae69b99350b1c89bc106cd0a32
3. Seward AC, Gowan J. The maidenhair tree (Ginkgo biloba L.). Annals of Botany
1900;14:109–154.
4. Little SA, Jacobs B, McKechnie SJ, Cooper RL, Christianson ML, Jernstedt JA. Branch
architecture in Ginkgo biloba: wood anatomy and long shoot-short shoot interactions. Am J
Bot. 2013;100(10):1923-35.
5. Gauthier S, Schlaefke S. Efficacy and tolerability of Ginkgo biloba extract EGb 761® in
dementia: a systematic review and meta-analysis of randomized placebo-controlled trials. Clin
Interv Aging. 2014;9:2065-77.
9
Ginkgo biloba ve Demans
Yıldız S, Eriş S, Duruhan S, Ürper S.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):5-10.
6. Ihl R, Frölich L, Winblad B, Schneider L, Burns A, Möller HJ. WFSBP Task Force on
Treatment Guidelines for Alzheimer’s Disease and other Dementias. World Federation of
Societies of Biological Psychiatry (WFSBP) guidelines for the biological treatment of
Alzheimer’s disease and other dementias. World J Biol Psychiatry. 2011;12(1):2–32.
7. Birks J, Grimley EV, Van Dongen M. Ginkgo biloba for cognitive impairment and dementia.
Cochrane Database Syst Rev. 2002;(4):CD003120.
8. Birks J, Grimley Evans J. Ginkgo biloba for cognitive impairment and dementia. Cochrane
Database Syst Rev. 2007;(2):CD003120.
9. Birks J, Grimley Evans J. Ginkgo biloba for cognitive impairment and dementia. Cochrane
Database Syst Rev. 2009;(1):CD003120.
10. Gauthier S, Schlaefke S. Efficacy and tolerability of Ginkgo biloba extract EGb 761® in
dementia: a systematic review and meta-analysis of randomized placebo-controlled trials. Clin
Interv Aging. 2014;9:2065-77.
11. Rosenblatt M, Mindel J. Spontaneous hyphema associated with ingestion of Ginkgo biloba
extract. N Engl J Med. 1997;336(15):1108.
12. Ferreira TS, Moreira CZ, Caria NZ, Vitoriano G, Silva WF, Magalhaes JC. Phytotherapy: an
introduction to its history, use and application. Rev. bras. plantas med. 2014,;16(2):290-298.
13. Kennedy DO, Jackson PA, Haskell CF, Scholey AB. Modulation of cognitive performance
following single doses of 120 mg Ginkgo biloba extract administered to healthy young
volunteers. Hum Psychopharmacol. 2007;22(8):559-66.
10
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
REVIEW / DERLEME
1
2
3
4
Serhat Duruhan , Bilgehan Biçer , Nezir Çelik , Turgut Çatal
1
Muayenehane, Beyin Ve Sinir Cerrahisi, Denizli
2
Özel Kuantum Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Merkezi, Ankara
3
Damla Tıp Merkezi, Ankara
4
Korkuteli Devlet Hastanesi, Anesteziyoloji Ve Reanimasyon, Antalya
DİYABET VE KOMPLİKASYONLARINDA OZON TERAPİ
Özet
Ozon, diyabetik hastalarda kronik oksidatif strese adaptasyonu kolaylaştırarak reaktif oksijen türleri
tarafından oluşturulan hasara karşı koruyucu olabilir. Bu derleme ozon terapinin diyabetik hastalarda
olası etkileri özetlenmiştir.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):11-14.
Anahtar kelimeler: Diyabet, ozon terapi, ülser
OZONE THERAPY IN DIABETES MELLITUS AND ITS COMPLICATIONS
Abstract
Ozone can facilitate adaptation to chronic oxidative stress and would be protective against oxidative
damage generated by reactive oxygen species in patients with diabetes. In this review potential effects
of ozone therapy in diabetic patients are summarized.
Turk J Integr Med. 2014;2(1):11-14.
Keywords: Diabetes, ozone therapy, ulcers
Duruhan S, Biçer B, Çelik N, Çatal T. Diyabet ve komplikasyonlarında ozon terapi. Integr Tıp Derg.
2014;2(1):11-14.
Yazışma Adresi: Serhat Duruhan Kliniği, Saltak M, 44/6 Denizli - Türkiye
E posta: [email protected]
Kabul/Yayın Tarihi: 9 Mayıs 2014
Diyabetin Komplikasyonları ve Ozon Terapi
Duruhan S, Biçer B, Çelik N, Çatal T.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):11-14.
Ozon (O3), siklik yapıda üç oksijen atomundan ibaret bir gazdır. Ozon terapi ise oksijen ve
ozon içeren bir gaz karışımı ile yapılan tedavidir. Medikal ozon jeneratörleri bu karışımı
yüksek voltaj gradientinden (5-13mV) geçen saf oksijen ile aşağıdaki reaksiyon
doğrultusunda üretirler:
Reaksiyon sonunda her zaman en az % 95 oksijen ve en fazla % 5 ozon ihtiva eden bir gaz
karışımı oluşmaktadır. Ozon oluşumunun yanında toksik azot dioksit (N2O2) oluşumunu
engellemek için hava sistemden çıkarılmalıdır. Bu sistemlerin yüksek kaliteli ve ozona
dayanıklı malzemelerden yapılmış olması zorunludur (1).
Diyabet damarlarda yaygın olarak hasara neden olur. Oluşan bu hasar düz kasların ve
endotelin reaktivitesini etkiler. Bu anlamda vasküler endotel, hiperglisemi ile indüklenen
metabolik değişikliklerin önemli hedeflerinden birisidir. Poliol yolağının aktivasyonu,
proteinlerin non-enzimatik glikolizasyonu ve reaktif oksijen türlerinin artışı diyabetin
komplikasyonlarında önemli rol oynar. Bu hasta grubunda ozon terapi bir tedavi edici ajan
olarak kullanılmış ve yararlı etkileri gösterilmiştir. Ancak şimdiye kadar sadece birkaç
biyokimyasal ve farmakodinamik mekanizma aydınlatılabilmiştir. Ozonun kronik oksidatif
strese adaptasyonu kolaylaştırabileceği, ozon uygulamasının oksidatif strese adaptasyonu
arttıracağı ve reaktif oksijen türleri tarafından oluşturulan hasara karşı koruyucu olacağı
bildirilmiştir (2).
Diyabetin de oksidatif stres ile ilişkili bir hastalık olduğu bilindiğinden ozon terapinin
antioksidan sistemi koruyabileceği ve diyabetik komplikasyonlar ile ilişkili endotelyal hücre
hasarına neden olan değişkenleri fizyolojik seviyelerde idamesini sağlayabileceği öne
sürülmüştür. Ozon terapinin koruyucu etkisini araştıran bir rat çalışmasında indüklenen
diyabet modelinde ozon terapinin glisemik kontrolü iyileştirdiği, aldoz redüktazı, fruktolizin
içeriğini ve oksidasyon protein ürünlerini, pankreas bütünlüğünü arttırdığı ve oksidatif hasara
karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir. Diyabetik olmayan kontrollere göre diyabet modeli
oluşturulanlarda nirtit ve nitrat düzeyleri korunmuş, çalışmanın sonucu toksik olmayan
dozlarda tekrarlayan ozon uygulamasının diyabet ve komplikasyonlarının kontrolünde rol
oynayabileceği şeklinde yorumlanmıştır (3).
Martìnez-Sanchez ve arkadaşları ratlarda diyabet modelinde kanda oksidatif stresin ozon
uygulanan grupta kontrol altına alındığı, bu durumun malondialdehid, total hidroperoksid ve
peroksidasyon potansiyelindeki azalma ile gösterildiğini bildirmişlerdir. Bu duruma ek olarak
süperoksid dismutaz, katalaz, glutatyon peroksidaz ve azalmış glutatyon gibi antioksidan
endojen sistemlerin arttığı; ozon tedavi uygulanan grupta pankreas adacık hücre hasar
oranının azaldığı; ozonun antioksidan özelliklerinin β hücre fonksiyonlarını koruduğu ve
hiperglisemiyi azalttığı; tüm bu sonuçlar gözönüne alınarak ozon terapi uygulamasının
12
Diyabetin Komplikasyonları ve Ozon Terapi
Duruhan S, Biçer B, Çelik N, Çatal T.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):11-14.
diyabet ve komplikasyonları için potansiyel bir tamamlayıcı tıp yaklaşımı olduğu
vurgulanmıştır (4).
Diyabet modeli oluşturulmuş ratlarda insülin ile birlikte ozon uygulaması oksidatif stres
belirleyicilerini azaltır ve renal antioksidan enzim aktivitesini iyileştirir. Bu durum diyabet
hastalarında ozon uygulaması için potansiyel bir kullanım alanı oluşturur (5).
Alt ekstremite anjiyopatisi ve diyabetik retinopatisi olan bir hasta grubunda ozonun eksternal
uygulaması ile eksternal ve sistemik uygulama kombinasyonu ekstremite distalinde trofik
lezyonlarda anlamlı etki gösterirken; sistemik ile eksternal ve sistemik uygulama
kombinasyonu diyabetik anjiyopatide ve retinopatide fonksiyonel olarak ve biyokimyasal
değişkenler yönünden anlamlı etki göstermiştir (6).
Tip 2 diyabet ve diyabetik ayakta lokal ve insuflasyon yoluyla ozon uygulaması ile topikal ve
sistemik antibiyotik uygulamasını karşılaştıran bir çalışmada kontrol grubuna göre
iyileşmenin arttığı, kontrol grubuna göre daha az ampütasyon gerektiği, herhangi bir yan etki
gözlenmediği ve sonuçların medikal ozon tedavisinin diyabet ve komplikasyonlarından klasik
uygulamalara alternatif olabileceği bildirilmiştir (7).
Bu verilerin dışında literatürde kronik tıkayıcı arteriyopati, alt ekstremite iskemisi, kanda
lizozomal enzimler üzerine etkiler gibi farklı alanlar da araştırmalara konu olmuştur (8-10).
Ozon uygulamalarının diyabetli hastalarda kullanımı ile ilgili ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
Kaynaklar
1. Bocci VA. Scientific and medical aspects of ozone therapy. State of the art. Arch Med Res.
2006;37(4):425-35.
2. Re L, Mawsouf MN, Menéndez S, León OS, Sánchez GM, Hernández F. Ozone therapy:
clinical and basic evidence of its therapeutic potential. Arch Med Res. 2008;39(1):17-26.
3. Al-Dalain SM, Martínez G, Candelario-Jalil E, Menéndez S, Re L, Giuliani A, León OS.
Ozone treatment reduces markers of oxidative and endothelial damage in an experimental
diabetes model in rats. Pharmacol Res. 2001;44(5):391-6.
4. Martìnez-Sanchez G, Al-Dalain SM, Menèndez S, Guiliani A, Leòn OS. Ozone treatment
reduces blood oxidative stress and pancreas damage in a streptozotocin-induced diabetes
model in rats. Acta Farm Bonaerense 2005;24:491-497.
5. Morsy MD, Hassan WN, Zalat SI. Improvement of renal oxidative stress markers after ozone
administration in diabetic nephropathy in rats. Diabetol Metab Syndr. 2010;2(1):29.
6. Kulikov AG, Turova EA, Shcherbina TM, Kisileva OM. Efficacy of different methods of
ozone therapy in vascular complications of diabetes mellitus. Vopr Kurortol Fizioter Lech Fiz
Kult. 2002;(5):17-20.
13
Diyabetin Komplikasyonları ve Ozon Terapi
Duruhan S, Biçer B, Çelik N, Çatal T.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):11-14.
7. Martínez-Sánchez G, Al-Dalain SM, Menéndez S, Re L, Giuliani A, Candelario-Jalil E,
Alvarez H, Fernández-Montequín JI, León OS. Therapeutic efficacy of ozone in patients with
diabetic foot. Eur J Pharmacol. 2005;523(1-3):151-61.
8. Ionescu G, Pitea P, Blaj A. Ozone therapy, a new method of treating chronic obliterating
arteriopathies. Rev Chir Oncol Radiol O R L Oftalmol Stomatol Chir. 1985;34(3):207-13.
9. Sroczyński J, Antoszewski Z, Rudzki H, Matyszczyk B, Kuźniewicz R. Various parameters of
lipid metabolism after intra-arterial injections of ozone in patients with ischemia of the lower
extremities and diabetes mellitus. Pol Tyg Lek. 1990;45(47-48):953-5.
10. Tafil-Klawe M, Woźniak A, Drewa T, Ponikowska I, Drewa J, Drewa G, Włodarczyk K,
Olszewska D, Klawe J, Kozłowska R. Ozone therapy and the activity of selected lysosomal
enzymes in blood serum of patients with lower limb ischaemia associated with obliterative
atheromatosis. Med Sci Monit. 2002;8(7):CR520-5.
14
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
REVIEW / DERLEME
1
2
3
4
5
Sedat Yıldız , Serhat Duruhan , Zarife Koç , Gülsemin Ertürk Çelik , Mehmet Sıddık Tuncay , Mehmet Uyar
1
2
6
İntegratif Tıp Derneği, Isparta
Muayenehane, Beyin Ve Sinir Cerrahisi, Denizli
3
Özel Kuantum Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Merkezi, Ankara
4
Lokman Hekim Sincan Hastanesi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Ankara
5
Cumhuriyet Üniversitesi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Sivas
6
Ümran Tıp Merkezi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, İstanbul
KOGNİTİF HİPNOTERAPİ VE DEPRESYON
Özet
Depresyon dünya çapında tüm toplumlarda insanları etkiler ve küresel hastalık yükünün önemli bir
bölümünü oluşturur. Kognitif hipnoterapi, terapistin depresif hasta için en iyi stratejiyi seçtiği bir grup
tedavi yaklaşımından oluşur. Bu derlemede depresyonda hipnoterapi ile ilgili bilgiler özetlenmiştir.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):15-20.
Anahtar kelimeler: Depresyon, hipnoz, kognitif hipnoterapi
COGNITIVE HYPNOTHERAPY AND DEPRESSION
Abstract
Depression is a significant contributor to the global burden of disease and affects people in all
communities across the world. Cognitive hypnotherapy provides a variety of treatment interventions
for depression from which the therapist can choose best strategies for a particular depressed patient.
This review summarizes hypnotherapy approach for depressive patients.
Turk J Integr Med. 2014;2(1):15-20.
Keywords: Depression, hypnosis, cognitive hypnotherapy
Yıldız S, Duruhan S, Koç Z, Çelik GE, Tuncay MS, Uyar M. Kognitif hipnoterapi ve depresyon. Integr Tıp
Derg. 2014;2(1):15-20.
Yazışma Adresi: İntegratif Tıp Derneği, Yayla M. Fatih Çarşısı 2/118. Isparta – Türkiye
E posta: [email protected]
Kabul/Yayın Tarihi: 9 Mayıs 2014
Depresyon ve Hipnoz
Yıldız S, Duruhan S, Koç Z, Çelik GE, Tuncay MS, Uyar M.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):15-20.
Depresyon dünya çapında tüm toplumlarda insanları etkiler ve küresel hastalık yükünün
önemli bir bölümünü oluşturur. Bugün, depresyonun 350 milyon kişiyi etkilediği tahmin
edilmektedir. 17 ülkede yapılan Dünya Ruh Sağlığı Araştırması`na göre yaklaşık 20 kişiden
biri önceki yıl bir depresyon atağı yaşadığını belirtmiştir. Depresif bozukluklar genellikle
genç yaşta başlar, günlük yaşamı etkiler ve sıklıkla tekrarlar. Bu nedenlerle, depresyon
disabilite nedeniyle kaybedilen yıllar bakımından dünyada disabilitenin önde gelen nedenidir.
Depresyon ve diğer ruh sağlığı hastalıklarının önlenmesi talebi küresel olarak artmaktadır (1).
Randomize kontrollü çalışmalarda antidepresan ilaçlar, bilişsel davranışçı terapi ve
psikoterapinin major depresif bozukluk tedavisinde etkili olduğu gösterilmesine rağmen, çok
sayıda depresif hasta bu tedavi yaklaşımlarına yanıt vermez. Bu durum klinisyenleri
depresyon tedavisinde daha etkili yöntemler araştırmaya sevk etmiştir (2).
Depresyonun hipnotik yanıt vermeyi etkilemesi ve hipnozun depresiflerde intihar
davranışlarını tetiklemesi şeklinde hakim inançlar nedeniyle hipnoz depresyon tedavisinde
yaygın olarak kullanılmamıştır. Ancak hipnozun mantıklı bir multimodal tedavi yaklaşımının
parçası olarak, yatan veya ayaktan tedavi gören depresif hastaların tedavisinde kontrendike
olmadığı ve tedavi sonuçlarını olumlu etkilediğini savunan görüşler de vardır.
Kognitif Davranışçı Tedavi
Kognitif davranışçı tedavi halen depresyon için en yaygın olarak araştırılan psikososyal tedavi
yöntemidir. Seksenden fazla kontrollü çalışmalar hipnozun, ciddi depresyonlu hastalarda akut
belirtilerin azaltılmasında sürekli olarak etkili olduğu farmakolojik tedaviler ile
karşılaştırılabilir etkileri olduğunu göstermiştir (3).
Kognitif davranışçı tedavinin depresyonda nüks oranını azalttığı ve ilk dönem depresyon
episodlarının başlangıcını engellediği ya da risk altındaki kişilerde belirtilerin ortaya
çıkmasını önlediği gösterilmiştir (2,4)
Hipnoz ve Depresyon
Kognitif davranışçi tedavinin hipnoterapi bileşeni depresyonda psikolojik tedaviyi
kolaylaştıran ve nüksleri önleyen bir yaklaşım olarak sunulmaktadır.
Hipnoterapi seansları genellikle;
(a) gevşeme cevabının indüksiyonu,
(b) somatosensöriyel değişikliklerin oluşması,
(c) zihin gücünün gösterilmesi,
16
Depresyon ve Hipnoz
Yıldız S, Duruhan S, Koç Z, Çelik GE, Tuncay MS, Uyar M.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):15-20.
(d) farkındalığın genişletilmesi,
(e) ego güçlendirme,
(f) bilinçsiz psikolojik süreçlere erişme ve yeniden yapılandırma,
(g) kendi kendini hipnozun öğretilmesi,
(h) modifiye yanıtlar için hipnoz sonrası telkinler sunulması
üzerine odaklanmaktadır (2,5).
Gevşeme Eğitimi
Kognitif hipnoterapi içinde hipnozu kullanmanın önemli amaçlarından biri gevşeme
oluşturmaktır. Depresif hastaların çoğunluğu genellikle eşlik eden anksiyeteye veya yaşam
zorlukları ile baş edebilme konusunda güven eksikliğine bağlı olarak yüksek düzeylerde
gerginlik yaşarlar. Bu nedenlerden dolayı, depresif hastalar sıklıkla sadece gevşemeyi
öğrenerek bile önemli faydalar elde ederler. Gevşemeyi teşvik etmek için çeşitli hipnotik
indüksiyon teknikleri kullanılabilir.
Somatosensoriyel Değişiklikleri Üretilmesi
Hipnoz, bilişsel, somatik, algısal, fizyolojik, viseral ve kinestetik değişikliklerin bir
karışımından oluşur ve birleştirici algı oluşturmak için güçlü bir yoldur. Birleştirici algının
hipnotik indüksiyon ve modülasyonu, depresif hastalara subjektif deneyimlerini
değiştirebilecekleri yönünde kanıtlar sağlar. En önemlisi, yeni ve farklı deneyimler üretebilme
yeteneği depresif hastalarda depresyonun kontrol edilebilen veya en azından değiştirilebilen
bir hastalık olduğu umudunu uyandırır. Bu gibi olumlu deneyimler, hipnoz deneyimi yaşayan
hastalarda davranışsal, duygusal, bilişsel ve fizyolojik hızlı değişikliklerin sorumlusu olarak
gösterilmektedir.
Zihin Gücünün Gösterilmesi
Zihnin gücünü göstermek ve hipnozun kabul edilebilirliğini arttırmak için vücut his kaybı
hipnotik olarak indüklenebilir. Bu uygulama hipnoz hakkında şüphelerini azaltabilir, olumlu
beklentileri teşvik edebilir ve önemli davranışsal ve duygusal değişiklikler üretmek için yeni
yollar bulma konusunda kişisel kaynaklarına temas ederek depresif hastalara güven verebilir.
Farkındalığın Genişletilmesi
Depresif hastaların semptomları ve semptomlarının sonuçları ile ilgilenme eğilimi, hipnoz
deneyiminin daralmasına neden olur. Hipnoz farkındalığı arttırmak ve olumlu bir deneyimi
güçlendirmek için güçlü bir araç sağlar. İleri yansıtma sonucu üretilen ilişkiler, depresyon
17
Depresyon ve Hipnoz
Yıldız S, Duruhan S, Koç Z, Çelik GE, Tuncay MS, Uyar M.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):15-20.
hastalarının daha iyi hissetmelerini sağlayan "alternatif sübjektif gerçeklik" üretmek için
kullanılabilir.
Ego Güçlendirme
Ego-güçlendirme telkinleri benlik saygısı ve öz yeterliliği artırmak için kullanılmaktadır.
Çeşitli durumlarla başarıyla başa edebilmek konusunda öz yeterlilik, beklenti ve kendine
güvenin psikolojik bozuklukların tedavisinde etkili anahtar unsurlardan biri olduğu konusunda
veriler mevcuttur. Yüksek öz-yeterlilik duygusu olan bireyler, kendi kontrollerinin
kendilerinde olduğunu algılama eğilimindedirler. Depresiflere kendilerini öz-yeterli görmeleri
konusunda yardımcı olunursa, geleceği daha umutlu olarak algılamaları mümkün olabilir.
Hipnoterapötik bağlamda öz yeterliliği artırmak için bir popüler bir yöntem ego güçlendirme
telkinleri sunmaktır. Ego güçlendirme telkinlerinin hedefleri anksiyete, gerginlik ve endişeyi
azaltmak ve hastanın problemleri ile etkili bir şekilde başa çıkma konusunda kendine güvenini
kademeli olarak yeniden tesis etmektir.
Post-hipnotik Telkinler
Depresyonu tedavi ederken, hipnotik oturumu sonlandırmadan önce, p sorunlu davranışlara,
olumsuz duygulara, işlevsiz algılara, negatif kendi kendine hipnoza ve negatif afirmasyonlara
post-hipnotik telkinler rutin olarak verilir. Depresif hastalar özellikle olumsuz duygu durumu
yaşadıktan sonra negatif kendi kendine telkinler ile refleks olarak dalıp gitmeye yatkındırlar.
Kendi Kendini Hipnoz Eğitimi
Kendi kendine hipnoz; olumlu etkiler yaratmak ve ego güçlendirme ile post-hipnotik telkinler
yoluyla negatif kendi kendine hipnozu karşılamak için kognitif hipnoterapinin bir bileşeni
olarak kullanılır. İlk hipnoterapi seansı sonunda, hastaya kendi kendine hipnozu öğrenmek ve
gevşemeyi ilerletmek için tasarlanmış bir ses kaydı sağlanmaktadır. Buna ek olarak, ses
kayıtları ego güçlendirici ve post-hipnotik telkinleri sağlar. Ses kayıtlarını dinleme ödevi
günlüğü, seanslar arasında tedavinin sürekliliğini sağlar ve kendi kendine hipnozu öğrenmek
için uygun şartları oluşturur. Psikoterapinin nihai hedefi depresif hastaların özgüven ve
bağımsızlık duygusu oluşturmalarına yardımcı olmaktır.
Sonuç
Hipnoz depresyonu olan birçok kişi için bir potansiyel etkili tedavi olarak kabul edilir hale
gelmiştir. Bazı yeni çalışmalar klinik depresyon tedavisinde hipnozun, klinik olarak en yaygın
tedavi yaklaşımı olan bilişsel-davranışçı terapiden daha etkili olduğunu göstermiştir. Herkes
için işe yaramazsa da, depresyon günlük hayatı ciddi olarak etkiliyorsa ve diğer tedavi
yaklaşımları hastaya yardımcı olamamış ise hipnoz bu grupta dikkate değer olabilir.
18
Depresyon ve Hipnoz
Yıldız S, Duruhan S, Koç Z, Çelik GE, Tuncay MS, Uyar M.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):15-20.
Depresyon için hipnoz, altta yatan nedeni bulmada ve bireylerin daha etkili başa çıkma
davranışları geliştirmesine yardım eden bir çözüm olabilir. Aynı zamanda insanların mutlu bir
ruh haline ulaşmasına ve genellikle depresyona eşlik eden karamsar ve olumsuz düşüncelerin
azaltılmasına yardımcı olabilir. Depresyon için hipnoterapide genellikle depresif bireyin
bilinçsiz süreçlerinde olumlu değişiklikler meydana getirmek için telkin ve imgeleme bir
arada kullanır. Bu bozukluk için hipnoz tedavisi alan kişiler genellikle yeni bir özgürlük
duygusu ve düşünceleri, ruh halleri ve genel olarak yaşamları üzerinde daha büyük bir kontrol
d yaşamaktadır.
Anksiyete genellikle depresyon ile el ele gider ve hipnoz endişeli duygu ve düşüncelerini
hafifletmek için oldukça yararlı olabilir. Acı düşünceler ve suçluluk, değersizlik, çaresizlik ve
umutsuzluk duyguları kısır döngüsü içinde takılıp kalmak yerine, hipnoz güçlü kendi kendine
telkinleri kullanarak daha olumlu bir bakış açısı geliştirmek için kişiye yardımcı olabilir. Bu
süreçte bireyler daha önceleri umutsuz hissettiği zor durumlara daha etkili bir şekilde yanıt
vermeyi öğrenir.
Tüm depresyonlar travmatik ya da acı verici bir olay tarafından tetiklenmemekle birlikte,
hipnoz eğer endikasyon varsa bireylerin acı verici olaylara yeni yanıtları öğrenmesine
yardımcı olacak yararlı bir teknik olabilir. Ayrıca bireyin, depresif duyguduruma katkıda
bulunan ve henüz bastırılmış olan üzücü anılara ulaşması konusunda yardımcı olabilir.
Hipnoz bu anıları bilinç farkındalığına getirir ve bireyin olayla ilgili acı veren veya üzücü
duyguları terketmesine yardımcı olabilir. Bireyi güçlendiren sağlıklı ve daha olumlu ilişkiler,
bireyi depresif halde turanlar yerine öğrenilebilir ve yer değiştirilebilir. Gelecekte bireyler,
benzer olaylara karşı daha az hassas olacak ve daha olumlu cevaplar gösterebilmeleri
mümkün olacaktır (6).
Kaynaklar
1. Marcus M, Yasamy MT, van Ommeren M, Chisholm D, Saxena D. Depression: A Global
Public Health Concern. World Health Organization Paper For Depression, 2012.
http://www.who.int/
2. Alladin A. Evidence-based hypnotherapy for depression. Intl. Journal of Clinical and
Experimental Hypnosis 2010,58(2): 165–185.
3. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fourth Edition (DSM-4). American
Psychiatric Association, 2000.
4. Hollon, SD, Shelton RC. Treatment guidelines for major depressive disorder. Behavior
Therapy 2001;32;235-258.
19
Depresyon ve Hipnoz
Yıldız S, Duruhan S, Koç Z, Çelik GE, Tuncay MS, Uyar M.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):15-20.
5. DePiano FA, Salzberg HC. Hypnosis as an aid to recall of meaningful information presented
under three types of arousal. Int J Clin Exp Hypn. 1981;29(4):383-400.
6. http://www.abouthypnosis.com/depression.html
20
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
REVIEW / DERLEME
1
2
3
4
5
6
Sedat Yıldız , Sevilay Eriş , Nuray Yücel Polat , Salih Ürper , Yücel Kurt , Burcu Bahar Kurt , Ümmü Gül
7
Yıldız
1
İntegratif Tıp Derneği, Isparta
2
Tarsus Medical Park Hastanesi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Mersin
3
Aktif Yaşam Fizik Tedavi Ve Rehabiltasyon Merkezi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Mersin
4
Özel İstanbul Hastanesi, Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon, Van
5
Isparta Devlet Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Isparta
6
Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Isparta
7
Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları Ve Doğum Anabilim Dalı, Isparta
SÜLÜK TEDAVİSİ
Özet
Tıbbi sorunların tıbbı sülükler ile tedavisi hirudoterapi olarak adlandırılır. Sülük salyası anestezik ve
antikoagülan özellikleri de içeren birçok biyolojik özelliğe sahiptir. Sülük uygulamasının etkilerinin
Hirudin, Hyalüronidaz, Kalin, Destabilaz, Apiraz, Eglin, Bdellin, Dekorsin, Hirustasin, Guamerin,
Piguamerin, Gelin, gama-Glutamil Transpeptidaz, Platelet Aktive Edici Faktör Antagonisti,
Ornitinden Zengin Plazma ve diğer biyoaktif molekülleri içeren salgısına bağlı olduğu
düşünülmektedir.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):21-25.
Anahtar kelimeler: Hirudo medicinalis, hirudoterapi, sülük tedavisi
LEECH THERAPY
Abstract
The treatment of medical conditions with medicinal leeches is termed as hirudotherapy. Leech saliva
has several biological properties including anesthetic and anticoagulants. Scientific research reveals
the beneficial effect of leeching occurs via this bioactive molecules present in their saliva as Hirudin,
Hyaluronidase, Calin, Destabilase, Apyrase, Eglin, Bdellins, Decorsin, Hirustasin, Guamerin,
Piguamerin, Gelin, gamma-Glutamyl Transpeptidase, Platelet Activating Factor Antagonist (PAFA)
and an Ornithine-Rich Peptide.
Turk J Integr Med. 2014;2(1):21-25.
Keywords: Hirudo medicinalis, hirudotherapy, leech therapy
Yıldız S, Eriş S, Polat NY, Ürper S, Kurt Y, Kurt BB, Yıldız ÜG. Sülük Tedavisi. Integr Tıp Derg.
2014;2(1):21-25.
Yazışma Adresi: İntegratif Tıp Derneği, Yayla M. Fatih Çarşısı, 2/118, Isparta-Türkiye.
E posta: [email protected]
Kabul/Yayın Tarihi: 9 Mayıs 2014
Sülük Tedavisi
Yıldız S, Eriş S, Polat NY, Ürper S, Kurt Y, Kurt BB, Yıldız ÜG.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):21-25.
Giriş
Tıbbi sorunların tıbbı sülükler ile tedavisi hirudoterapi olarak adlandırılır. Sülükler üzerinde
bulundukları canlının kanı ile beslenirler. Sülük salyası içeriğindeki anestezik maddeler ile
ağrının azalmasına ve antikoagülan özellikleri ile pıhtılaşmanın engellenmesine neden olurlar.
Bu doğal biyolojik özellikleri nedeniyle halk arasında ve hekimler tarafından yaygın olarak
kullanılırlar. Yüzyıllar boyunca hastalıkların çeşitli mizaç dengesizliklerinden
kaynaklandığını ve vücudun kanı serbest bırakarak dengelenebileceğini düşünen hekimler için
sülük tedavisi en önemli tedavi araçlarından birisi olmuştur (1).
Tarihçe
Eski Mısır mezarlarında sülüklerin tedavi amacıyla kullanımı ile ilgili ve tarihi M.Ö. 1500`lü
yıllara uzanan resimler bulunmaktadır. Sülük tedavisi özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda tıbbi
olarak kan akıtmanın birçok hastalığın tedavisinde etkili olduğunun düşünülmesi nedeniyle
yaygın olarak kullanılmıştır. Avrupa`da uygulamanın popüler olduğu dönemde sülük
bulmakla ilgili sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir. 19. yüzyılın sonlarına doğru ve 20. yüzyılda
sülük uygulamalarına olan ilgi azalmış, ancak Hirudo medicinalis ile ilgili araştırmalar devam
etmiştir. 1880`lerde Haycraft sülük salyasının antitrombotik özelliklerini ilk kez
tanımlamıştır. 1904 yılında Jacoby sülük salyasındaki antikoagülan madde olan hirudini
keşfetmiştir. 1900`lerin ikinci yarısında sülük tedavisi plastik, rekonstrüktif ve travma
cerrahisi ile birlikte kullanılmıştır. Günümüzde ise tıbbi sülükler mikrovasküler replantasyon,
rekonstrüktif cerrahi ve travma cerrahisi sonrası venöz konjesyonun giderilmesinde
kullanılmaktadır (2).
Sülük Biyolojisi
Sülüklerin de içinde yer aldığı Annelida anacı Polychaeta. Olygochaeta ve Hirudinea olmak
üzere üç sınıfa ayrılır Hirudinea içinde ise Rhynchobdellida, Pharyngobdellida,
Gnathobdellida ve Acanthobdellida dizileri bulunur. Sülüklerin vücut tipik olarak dorsoventral yassılaşmıştır. Segmentler anterior ve posteriorde çekmen biçimine dönüşmüştür.
Sülükler sürünme, yüzme ve dalgalanma hareketi olmak üzeri üç tip hareket yaparlar.
Sülüklerde ağız ön uçta, ya bir çekmenin dibinde veya kaşık şeklinde bir üst dudağın
altındadır. Ağzı kaslı bir farinks takip eder. Sülüklerde özelleşmiş duyu organları gözler ve
22
Sülük Tedavisi
Yıldız S, Eriş S, Polat NY, Ürper S, Kurt Y, Kurt BB, Yıldız ÜG.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):21-25.
segmental sıralanmış duyusal papillerdir. Sülüklerin hepsi hermafrodit olup, üreme sistemi
içinde bir dişi bir de erkek gonopor taşırlar. Bazı sülükler denizlerde olduğu halde, çoğu
akuatik türler tatlı sularda yaşarlar. Yüzeysel bitki bulunan havuz, göl ve hafif akan çayların
kenarını tercih ederler (3).
Sülük Salgısında Bulunan Biyoaktif Maddeler
Sülük uygulamasının etkilerinin Hirudin, Hyalüronidaz, Kalin, Destabilaz, Apiraz, Eglin,
Bdellin, Dekorsin, Hirustasin, Guamerin, Piguamerin, Gelin, gama-Glutamil Transpeptidaz,
Platelet Aktive Edici Faktör Antagonisti, Ornitinden Zengin Plazma ve diğer biyoaktif
molekülleri içeren salgısına bağlı olduğu düşünülmektedir (4).
Hirudin
1950 yılında Almanya`dan Fritz Marquardt Hirudo medicinalis`den hirudin isimli adı verilen
bir protein izole etti. Hirudinin, heparin benzeri madde gibi trombin bilinen en güçlü doğal
inhibitörlerinden olduğu gösterildi. Hirudinin cerrahi sonrası venöz tromboz tedavi ve
profilaksisinde, reoklüzyonu engellemek için anjiyoplasti veya fibrinolitik tedavinin
desteklenmesinde ve plastik cerrahide kullanılabileceği düşünülmüştür. Hirudin ayrıca
heparine duyarlı hastalarda veya herediter/kazanılmış antitromin III eksikliği olan hastalarda
alternatif bir antikoagülan olarak da değerlendirilmiştir (4).
Hyalüronidaz
Hyalüronik asid konnektif dokunun hücreler arasında bulunan bir polisakkarittir.
Hyalüronidaz; hyalüronik asidin endoglukoronidik bağlantılarının hidrolizi yoluyla konnektif
dokunun geçirgenliğini modifiye eden bir maddedir. Dokunun akışkanlığını azaltır ve enjekte
edilen sıvının dağılımını ve emilim hızını arttırır. Benzer olarak sülük salgısındaki
hyalüronidaz, sülüğün salgılarının yayılım hızını arttırır.
Kalin
Kalin kollajen üzerine hızla etki eden ve kollajen tarafından indüklenen platelet
agregasyonunu baskılayan etkiye sahiptir.
Destabilaz
Destabilaz, glikozidaz aktivitesini etkiler. Destabilaz lizozimi, pıhtı çözünmesini sağlayan
enzimatik ve non-enzimatik antibakteriyel etkiye sahip bir omurgasız lizozimidir. Bu fenomen
Hirudo medicinalis üzerinde de gösterilmiştir (5).
23
Sülük Tedavisi
Yıldız S, Eriş S, Polat NY, Ürper S, Kurt Y, Kurt BB, Yıldız ÜG.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):21-25.
Apiraz
Apiraz (adenozin5-difosfat difosfohidrolaz), ADP ile indüklenen platelet agregasyonunun
nonspesifik inhibitörüdür (6).
Eglin
Eglinler (elastaz-katepsin G sülük inhibitörleri), non-katyonik maddeler üzerine etki eden
kimotripsin ve subtilisin benzeri serin proteinaza karşı güçlü inhibitör aktivitesi olan ve
Hirudo medicinalis içinde bulunan küçük proteinlerdir.
Sülük Uygulamasının Kullanıldığı Durumlar
Günümüzde sülük tedavisi başta Rusya ve bu coğrafyadaki diğer ilişkili devletler, ABD,
Kanada, Avustralya, Fransa, Almanya, Hollanda olmak üzere birçok ülkede tedavi amaçlı
olarak çeşitli klinik durumlarda apse, artrit, glokom, myasthenia gravis, dental tedaviler,
hematom, tromboz, gangrene gidişin önlenmesi ve diğer çeşitli damar bozukluklarında
(arteriyoskleroz, diabetik damar komplikasyonları, varisler, diğer kardiyovasküler hastalıklar)
ve tıbbi tedaviye yardımcı olarak kardioloji, jinekoloji, üroloji, cerrahi, travmatoloji,
stomatoloji, oftalmoloji başta olmak üzere çeşitli kliniklerde kullanılmaktadır (7).
Kontra-endikasyonları
Kanamalı hastalıklar, hemofili, gebelik, ileri anemi, hipotansiyon, genel aşırı yorgunluk, sülük
alerjisi, aktif tüberküloz, mental hastalıkların akut evresi, yüksek vücut sıcaklığı, bağışıklık
sistemi baskılanmış hastalar ve uygulama nedeniyle aşırı korku yaşayan hastalarda sülük
uygulanmamalıdır (8).
Yan Etkileri
Uygulama sırasında ve sonrasında hissedilen ağrı, kaşıntı, hipotansiyon, vasovagal ataklar,
anemi, enfeksiyonlar, alerji, skar oluşumu ve hafif ateş görülebilir (8,9).
24
Sülük Tedavisi
Yıldız S, Eriş S, Polat NY, Ürper S, Kurt Y, Kurt BB, Yıldız ÜG.
Integr Tıp Derg 2014;2(1):21-25.
Uygulama Şekli
Sülük insan vücuduna eksternal olarak uygulanır ve prosedür 3 aşamadan oluşur (8):
1. Uygulama öncesi prosedür: Sülüklerin toplanması, sülüklerin saklanması ve uygun
hastanın seçimi
2. Sülüğün seçilen bölgeye uygun teknik ile yerleştirilmesi
3. Uygulama sonrası prosedür: Sülüğün ayrılması, kanamanı kontrolü ve sülüğün tıbbi
atık prosedürlerine uygun olarak işleme tabi tutulması
.
Kaynaklar
1. Abdullah S, Dar LM, Rashid A. Tewari A. Hirudotherapy /leech therapy: applications and
indications in surgery. Arch Clin Exp Surg.2012;1(3):172-180.
2. Porshinsky BS, Saha S, Grossman MD, Beery Ii PR, Stawicki SP. Clinical uses of the
medicinal leech: a practical review. J Postgrad Med. 2011;57(1):65-71.
3. Sağlam N. Sülük Biyolojisi ve Yetiştirme Teknikleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal
Üretim ve Geliştirme Gn. Md.- Su Ürünleri Daire Başkanlığı, Ticari Balık Türlerinin
Biyolojisi ve Yetiştirme Teknikleri Hizmetiçi Eğitim Semineri, 1-5 Mayıs 2000:51-56, Ankara
4. Zaidi SM, Jameel SS, Zaman F, Jilani S, Sultana A, Khan SA. A systematic overview of the
medicinal importance of sanguivorous leeches. Altern Med Rev. 2011;16(1):59-65.
5. Zavalova LL, Yudina TG, Artamonova II, Baskova IP. Antibacterial non-glycosidase activity
of invertebrate destabilase-lysozyme and of its helical amphipathic peptides. Chemotherapy
2006;52:158-160.
6. Rigbi M, Orevi M, Eldor A. Platelet aggregation and coagulation inhibitors in leech saliva and
their roles in leech therapy. Semin Tromb Hemost 1996;22:273-278.
7. Medicinal leeches and hirudotherapy. Gödekmerdan A, Arusan S, Bayar B, Sağlam N.
Turkiye Parazitol Derg. 2011;35(4):234-9.
8. Lone AH, Ahmad T, Anwar M, Habib S, Sofi G, Imam H. Leech therapy- a holistic approach
of treatment in unani (greeko-arab) medicine. Anc Sci Life. 2011;31(1):31-5.
9. Pietrzak A, Kanitakis J, Tomasiewicz K, Wawrzycki B, Kozłowska-Łój J, Dybiec E,
Chodorowska G. Cutaneous complications of improper leech application. Ann Agric Environ
Med. 2012;19(4):790-2.
25
İNTEGRATİF TIP DERGİSİ
TURKISH JOURNAL OF INTEGRATIVE MEDICINE
REVIEW / DERLEME
1
2
Sedat Yıldız , Gülşah Yaşa Öztürk
1
Eğirdir Kemik Eklem Hastalıkları Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, Fiziksel Tıp ve
Rehabilitasyon, Isparta
2
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Uzunköprü Devlet Hastanesi, Edirne
REFLEKSOLOJİ: TEMEL VE KLİNİK BİLGİLER
(REFLEXOLOGY: BASIC AND CLINICAL INFORMATION)
Yıldız S, Öztürk GY. Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler. Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Yazışma Adresi: Eğirdir Kemik Eklem Hastalıkları Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, Isparta – Türkiye
E posta: [email protected]
Refleksoloji
Refleksoloji kelimesi “refleks” ve “oloji” kelimelerinden oluşur. Bu kelimedeki “refleks”
kısmı çoğunlukla “reflection – yansıma”, “-oloji” ise “çalışma alanı” olarak yorumlanır.
Refleksoloji, organların meridyen veya kanallar aracılığı ile ayağın belirli alanlarına
yansımaları olduğu temeline dayanmaktadır. Bu yönüyle akupunktur ve shiatsu ile benzerlik
gösterir. Ayaktaki belirli noktalara baskı uygulayarak iç organlar uyarılabilir. Yöntemde
kullanılan “zon” lar (bölgeler) sinir sistemi veya akupunktur meridyenleri ile tam olarak
uyumluluk göstermez. Fakat Geleneksel Çin Tıbbı`nda (Traditional Chinese Medicine –
TCM) kullanılan enerji kanallarının “blokajına” bağlı olarak hastalıkların oluşması ilkesi
refleksolojide de geçerlidir. Milattan önce (MÖ) 3000 yıllarından günümüze uzanan Çin ve
Hindistan kökenli olduğu düşünülen bu tanı ve tedavi sistemi; batı toplumunda ilk kez
1913`de akupunktura ilgi duyan bir cerrah olan William Hope FitzGerald tarafından
uygulanmıştır. Refleksoloji, günümüzde tamamlayıcı tıp alanında sıklıkla kullanılan
yöntemlerden biridir ve popülerliği günden güne artmaktadır.
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Tarihçe
Milattan önce 2400`lü yıllarda Mısır`da refleks tedavilerin uygulandığını gösteren şekiller
“kralların hekimi” Ankhmahar`ın mezarında 1979 yılında gösterilmiştir. Yine Mısır`da kulak
üzerinde refleks tedavilerin uygulandığı ile ilgili bilgiler vardır. Yakın tarihlerde Çin ve
Hindistan`da da uygulandığı yönünde kanıtlar mevcuttur. Hipokrat kol ve bacakların
ovulmasıyla gövde ve baş bölgesindeki ağrılı bölgelerin tedavi edilebileceğini belirtmiş ve ilk
refleks tedaviyi tanımlamıştır. Modern topluma refleksolojiyi yeniden hatırlatan tıp doktoru
ve Kulak Burun Boğaz uzmanı olan William H. Fitzgerald (1872–1942) ile Dr. Edwin F.
Bowers`dır. 1930`lu yıllarda hemşire ve fizyoterapist olan Eunice D. Ingham (1889–1974)
tarafından el ve ayakların refleks tedavilere duyarlılığına dikkat çekilmiş ve vücudun el ve
ayaklardaki yansımalarını gösteren haritaları üzerinde çalışılmıştır.
Zon kavramı
Refleksoloji (çoğu zaman zon terapi ile aynı anlamda kullanılır) uygulamalarında, vücudun
belirli bölgelerinin ayaktaki yansımaları üzerine özel tekniklerle baskı uygulanır. Geleneksel
Çin Tıbbı teorilerine göre vücudumuzda longitudinal olarak yol alan ve enerjinin arttığı
kanallar (hayali çizgiler) “zon” olarak adlandırılır (Şekil 1). Ayaktaki yansıyan noktalar, bu
zonlar üzerindeki organlar ile bağlantılıdır. Bu zonlardaki enerji akışında yaşanacak bir
durgunluk (stagnation) veya tıkanıklık o zon üzerindeki organların fonksiyonunu etkiler.
Ayak zon terapi ile uygun enerji akışını yeniden sağlamayı amaçlarız.
Uygulama dozu
İlk uygulamalarınızı kendinizin üzerinde yapmanız kısa sürede hangi baskı düzeyinin canınızı
yaktığını tespit etmek açısından önemlidir. Hastalarınıza yapacağınız uygulamalarda da
genellikle hastalar uygulanan baskının acı verdiğini belirtebilirler, hatta “biraz daha nazik
olmanız” konusunda sizi uyarabilirler. Sizi uyaramayacak yaş grubunda (bebekler)
uygulamalarınız daima parmak ucu ile, nazik ve normalden kısa süreli (5-15 dakika) seanslar
şeklinde olmalıdır. Çok yaşlı ve sistemik hastalığı olanlar, gebeler ile bebekler süre ve tedavi
yoğunluğu olarak daha dikkatli davranmamız gereken gruptur.
27
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Şekil 1. Refleks zonlar
Tedavi yoğunluğu
Kronik durumlarda genel bir program için; ilk 1 hafta her gün, sonrasında 1 ay boyunca
haftada 1 seans, sonrasında aylık seanslar ile tedaviye devam edilebilir. Tedavi öncesi
belirlenebilecek bir hedefe ulaşana veya hasta iyi olduğunu ifade edene kadar seanslara
devam edilebilir. İlk refleksoloji seansından sonra başlamayan, ancak 2. seanstan sonra
başlayan olumlu etkiler kişinin ilk seansta yeterli relaksasyon sağlayamadığını gösterir. İki
seans arasında bir veya iki gün olmalıdır (vücuda relaksasyon ve toksinlerin eliminasyonu için
zaman verin. Hastanın verdiği tepkiler kimi zaman duygusal kimi zaman da fizikseldir). Çoğu
zaman 4 seans sonunda tedavi ettiğimiz durumun refleksolojiye uygun yanıt verip
vermeyeceğini söyleyebiliriz. Yaklaşık 8 seans tedaviden sonra hastanın durumunu yeniden
değerlendirebiliriz. Şikayetlerinde azalma olan hastalarda tedaviye ara verilebilir. Hastanın
şikayetleri yeniden ortaya çıkarsa 2-3 gün ara ile uygulanacak 2-3 seans ile vücudu yeniden
dengelemek mümkün olabilir. Basit bir ayak masajı uygulanan kişide fiziksel bir rahatlama
sağlar. Uygun refleksoloji teknikleri sağlıklı beslenme, egzersiz, uygun sosyal koşullar ile
uygulandığında elde edilen etkiler beklenenden daha fazla olabilir.
28
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Refleksolojinin etkili olabileceği düşünülen durumlar
Refleksoloji batı toplumlarında da popüler tamamlayıcı tedavilerden biridir. İngiltere, İskoçya
ve Galler`de tamamlayıcı ve alternatif tedavilerin yaklaşık kullanım oranını araştıran bir
çalışmada hastaların
%1,6`sının son 12 ay içinde refleksoloji uygulayan bir uzmana
başvurduğu bildirilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri`nde de (ABD) tamamlayıcı tedaviler
farklı endikasyonlarda sıklıkla kullanılır. Ülkemizde refleksoloji uygulamalarının, astım
bronşiale, artrit, palyatif kanser bakımı ve alt ekstremite ödemi gibi klinik durumlarda
kullanımı ile ilgili klinik veriler yayınlanmıştır. Uluslararası Refleksoloji Konseyi
(International Council of Reflexologists) tarafından refleksolojinin ağrı tedavisinde etkili
tamamlayıcı tedavilerden olduğu vurgulanmaktadır.
Refleksolojinin etkili olabileceği düşünülen durumlar şunlardır;
• Premenstürel sendrom
• Migren
• Sinüzit
• Menapozal semptomlar
• Konstipasyon/Diyare
• Bel ağrısı
• Boyun ağrısı
• Siatalji
• Omuz ağrısı
• Astım bronşiale
• İnme ve ilişkili nörolojik durumlar
• Menstürasyon düzensizlikleri
Refleksoloji uygulamadan önce dikkat edilecek hususlar
Hastanın renal fonksiyonları yeterli olmalıdır,
Hasta dinlenmiş olmalıdır,
Hasta aç olmamalıdır,
Tedavi ağır bir yemekten hemen sonra uygulanmamalıdır,
Tedavi yoğun sigara ve alkol tüketiminden sonra uygulanmamalıdır.
Yeterli hidrasyon sağlanmalıdır,
Ayaklar uygulamadan önce ısıtılmalıdır (ılık kuru havlu vb.),
Uygulama yapılmayan ayak bir havlu ile kapatılmalıdır,
Uygulama sırasında hasta mahremiyeti ile ilgili gerekli hazırlık yapılmalıdır,
Uygulamanın yapıldığı oda ısısı ve ışığı ayarlanmalıdır,
Susuzluk hissi oluştuğunda tedaviye ara verilmelidir.
29
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
PRATİK KLİNİK UYGULAMALAR
Tutuş teknikleri
İşaret parmağı tutuşu (pasif)
İşaret parmağı tutuşu (aktif)
İşaret parmağı ucuyla dokuya dik olarak uygulanan basınç.
Başparmak tutuşu (pasif)
30
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Başparmak tutuşu (aktif)
Baş parmak ucuyla dokuya dik olarak uygulanan basınç.
Dengeleme tutuşları
Hastada vejetatif belirtiler (terleme, sekresyonlerda artış, huzursuzluk) veya görsel
olarak fark edilen belirtiler (mimikler, gerginlik) oluştuğunda dengeleme tutuşları uygulanır.
Aşil germe
Enerji tutuşu
31
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Yin-Yang sıvazlama
Diyafram tutuşu
El-ayak tutuşu
32
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Baskı teknikleri
Başparmak / parmak yürüyüşü: Baskı uygulanan bölgede tüm noktalara etkin
olarak basınç sağlanmış olur. Bazı uygulamalar sırasında başparmak veya parmak yürüyüşü
yaparken saat yönünde küçük bir döndürme hareketi yapmak faydalı olabilir.
Refleksoloji seansları sırasında uygulanan basıncın gücü ve sıklığı seanstan beklentilerimiz
göre değişir. Temel olarak sedatif ve uyarıcı olmak üzere 2 tür baskıdan söz edebiliriz.
Sedatif parmak/başparmak yürüyüşü: Sedatif parmak yürüyüşü genel olarak
üzerinde çalışılan sistemin tonusunu azaltmak ve relaksasyon sağlamak amacıyla uygulanır.
Akut durumlarda, yara izi, hipertansiyon, anksiyete gibi durumları asıl tedavisini desteklemek
için sedatif teknik uygulanabilir. Uygulama frekansı 30-50 bası/dakika`dır.
Uyarıcı parmak/başparmak yürüyüşü: Uyarıcı parmak yürüyüşü genel olarak
üzerinde çalışılan sistemin tonusunu arttırmak ve stimülasyon sağlamak amacıyla uygulanır.
Kronik durumlarda, ağrı, lenfödem gibi durumları asıl tedavisini desteklemek için uyarıcı
teknik uygulanabilir. Uygulama frekansı 70-100 bası/dakika`dır.
Sedatif sabit basınç: Hedef alınan sisteme yönelik noktalara yüzeyel, yavaş, nazik,
gevşetici ve sabit bir basınç uygulanır. Uygulama yaklaşık 10 saniye ve 5-10 tekrar olacak
şekilde sürdürülür. Parmak baskı uygulanan noktadan yavaş bir şekilde çekilir.
Uyarıcı sabit basınç: Hedef alınan sisteme yönelik noktalara derin, güçlü, yoğun ve
sabit bir basınç uygulanır. Uygulama yaklaşık 10 saniye ve 5-10 tekrar olacak şekilde
sürdürülür. Parmağın baskı uygulanan noktadan hızla çekilmesi uyarıcı etkiyi arttırabilir.
Bütün tutuş ve baskı teknikleri dokuyu normalleştirmeye çalışır. Normalleşmiş doku daha az
ağrı hisseder, daha az vejetatif semptoma neden olur ve dolaşımı artar.
33
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Bölgelerin tanımlanması
Ayak dorsal bölümü = vücut ön kısmı
Ayak plantar bölümü = vücut arka kısmı
Vertikal sınıflandırma (10 Zon):
Medialden laterale Zon 1-5, her iki ayakta 5 zon olmak üzere toplam 10 zon.
Horizontal sınıflandırma:
Kafa-servikal
= parmaklar
Toraks – üst abdomen
= orta ayak
Karın – pelvis
= tarsal kemikler
Üst bacak – diz
= bacak distal kısmı
Şekil 2: Kılavuz çizgiler
34
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Ek 1: Atlas (Örnek vücut sistemlerinde noktalar)
Ek 2: Bebek refleksolojisi
35
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
36
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
37
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
38
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Bebek refleksolojisi
Bebeklerde yapılan uygulamalar erişkinlere göre daha kısa sürelidir. Genellikle bebeğin
cevabına bakılarak 5-15 dakika sürecek bir seans planlanır. Uygulayıcı refleksoloji eğitimi
almış olan bir anne ise seansın etkinliği daha fazla olabilir. Seans sırasında uygulayıcı bebeğe
sıcak ve sakin ve sevecen yaklaşmalıdır.
Bebek refleksolojisi kullanılabileceği durumlar şunlardır;
Uyku bozuklukları
Kabızlık
Genel vücut direncinin arttırılması
Gerginliğin, huzursuzluğun ve ağrıların giderilmesi
Zihinsel gelişim
39
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Bebek refleksoloji uygulamalarında kullanılabilecek ayak haritası
Uyku bozuklukları, huzursuzluk ve ağrılar
Kabızlık
40
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Zihinsel gelişim
41
Refleksoloji: temel ve klinik bilgiler
Yıldız S, Öztürk GY.
Integr Tıp Derg. 2014;2(1):26-42.
Tedavi sonu
Tedavinin sonunda genellikle solar pleksus sedasyon veya stimülasyon yöntemi ile uyarılır.
Dengeleme tutuşlarından enerji tutuşu ve el-ayak tutuşu uygulanabilir. Hasta soluk alırken
solar pleksusa hafifçe bastırılarak birkaç solunum döngüsü sonrası hasta soluk verirken
noktaya uygulanan basınç azaltılabilir. Daha sonra ayaklar havlu ile örtülerek hastanın 5
dakika kadar dinlenmesi sağlanır. Hastaya hazır olduğunda kalkabileceği söylenir. Hastaya bir
bardak su içmesi önerilir. İdrara çıkma hissi varsa bu ihtiyacını gidermesi sağlanır. Hastada
gözlenen fiziksel ve duygusal tepkiler not edilir. Bir sonraki seans planlanır. Terapist bir gün
içinde çok sayıda hastaya refleksoloji uygulayacak ise tedavilerinin süresini ve uyguladığı
basıncı bu yönde ayarlaması gerekebilir. Seanslar arasında eli dinlendirmek, sıcak veya
parafin uygulamaları faydalı olabilir. Terapist tedavi seansları arasında tükenmiş hissediyorsa
uygulamaya devam etmemesi, sıcak bir duş alması veya meditasyon benzeri gevşeme
tekniklerini uygulaması etkili olabilir.
Kaynaklar
* Orijinal çizimler Dr.Sedat Yıldız`a ait olup yazılı izin olmadan kullanılamaz.
1. http://tr.wikipedia.org/wiki/Loji
2. Mantle F, Mackereth P. Reflexology techniques are not an effective tool for symptom
recognition or the diagnosis of medical conditions. Complement Ther Nurs Midwifery.
2001;7(1):43-8.
3. Ernst E, Köder K. An overview of reflexology. European Journal of General Practice,
1997;3:52-7.
4. Ventegodt S, Andersen NJ, Neikrug S, Kandel I, Merrick J. Clinical holistic medicine: holistic
treatment of mental disorders. ScientificWorldJournal. 2005;23(5):427-45.
5. Tabur H, Başaran EBZ. Refleksolojiye Giriş. Kitapdostu Yayınları. İstanbul 2009.
6. Wagner F. El ve Ayak Masajı. Kaknus Yayınları. İstanbul 2009.
7. Vennells DF. Refleksoloji. Ege Meta Yayınları. İzmir 2004.
8. Soutar G. Eller ve Ayaklar İçin Refleksoloji. Arkadaş Yayınevi. Ankara 2010.
9. Namikoshi T. Şiatsu. Yol Yayınları. İstanbul 1994.
10. Celcus AC. De Medicina. 1935.
42

Benzer belgeler

5.Sayı - Dr. Sedat Yıldız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı

5.Sayı - Dr. Sedat Yıldız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dergi; Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Ortopedi ve Travmatoloji, Spor Hekimliği, Romatoloji, Nöroloji, Geriatri, Anesteziyoloji ve Reanimasyon, Algoloji, Endokrinoloji, Plastik Cerrahi, Psikiyatri,...

Detaylı