18 SAYI - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği

Transkript

18 SAYI - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği
Derneðimize
katkýlarýnýz için:
ÝÞ Bankasý
Muðla Þubesi
3600 1036210
[email protected]
Yýl: 3 Sayý: 18
Kasým 2010
Ücretsizdir
Nail V. Çakýrhan 100. Yýlýnda Anýldý
Gazeteci, þair, uluslararasý ödüllü mimar ve restoratör Nail
Vahdeti Çakýrhan, 1910 yýlýnda Ula'da doðdu. Lise son sýnýfta
yazdýðý bir þiir nedeniyle, hakkýnda dava açýldý. Ýstanbul Týp
Fakültesi'nde baþladýðý eðitimini yarýda býrakýp, Hukuk
Fakültesi'ne devam etti. Bu mesleði de benimsemeyince,
Edebiyat Fakültesi'ne girdi.
1930'da Nazým Hikmet ile birlikte '1+1=Bir' adlý ortak þiir
kitabýný çýkardý. 1934 yýlýnda gittiði Sovyetler Birliði'nden
1937'de yurda döndü. 1938'de arkeolog Halet Çambel ile
evlendi.
Mimarlýk kariyerine ilk adýmýný, Halet Çambel' in kazý
çalýþmalarýna katýldýðý Karatepe'de attý. Karatepe çýplak beton
açýk hava müzesini, müteahhit iþi býrakýnca, kendisi inþa etti.
Saðlýðý için, doktorlarýn tavsiyesi üzerine, 1970'te Akyaka'ya
yerleþti. Burada geleneksel mimariyi, günümüz þartlarýyla
buluþturan, çevre ve doðayla bütünleþtiren bir ev inþaatý
gerçekleþtirdi. Bugün Akyaka Evleri diye bilinen ekolü
oluþturdu.
Beton yerine ahþap evler inþa ederek çevreye saygýlý
mimariye öncülük etmesi, Nail Çakýrhan’a 1983'te, dünyanýn
en saygýn mimarlýk ödüllerinden Aða Han Mimarlýk Ödülü'nü
getirdi.
Mimarlýk eðitimi almamýþ biri olarak bu ödülü almasý,
mimarlýk dünyasýnda alaylý- mektepli tartýþmasý baþlattý.
Sanatçý, 10 Ekim 2008'de Akyaka'da kolon kanseri nedeniyle
hayatýný kaybetti.
“Gelenekten Çaðdaþa Akyaka – Gökova Mimarisi Nail
V. Çakýrhan Günleri”; Derneðimiz, Akyaka Belediyesi ve
Yücelen Tesislerinin geleneksel hale getirdiði, bu yýl 5. si
düzenlenen Nail Çakýrhan Günleri, 9 – 10 Ekim 2010
tarihinde yapýldý. Her sene olduðu gibi, Akyaka Belediye
Baþkaný Ahmet Çalca ve Yücelen Otel’in sahibi Hamdi Yücel
Gürsoy, bu etkinlikte desteklerini, katkýlarýný eksik etmediler.
Devamý sayfa 2'de
Nail Çakýrhan'a “Onursal Doktor” Unvaný Devrim Gazetesi 50. Yýlýný Kutladý
*09-10 Ekim 2010 tarihinde yapýlan Nail Çakýrhan
etkinlikleri esnasýnda, Akyaka Kültür ve Sanat Derneði
Yönetim Kurulu Baþkaný Sayýn Aydýn Turunç'un, Muðla
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sayýn Þener Oktik'e,
sözlü öneri üzerine, Sayýn Rektör'ün “geç bile kalýndý”
demesi ve teklifin Üniversite Senatosunca oybirliðiyle,
“Nail Çakýrhan'a “Onursal Doktor” ünvaný verilmesinin
kabulü, hepimizi sevindirdi.
*Rektörlüðün organize ettiði muhteþem ve anlamlý bir
törenle, “Onursal Doktor” unvanýnýn, merhum Nail
Çakýrhan'ýn 72 yýllýk eþi ve savaþ arkadaþý Arkeolog
Prof. Dr. Sayýn Halet Çambel'e verilmesi, hem gözleri
yaþarttý, hem de gönülleri ferahlattý.
*Bir asýrlýk ömrü doludizgin yaþayan Nail Çakýrhan'ýn,
T.C. Muðla Üniversitesi “Onursal Doktor” unvanýyla
taçlandýrýlmasý ve bu büyük ödülün eþi Prof. Dr. Halet Çambel'e sunumu, bize bir kez daha,
Cumhuriyet Sevdalýsý olmanýn gururunu yaþattý.
*Bu “Vefa Borcu”nun ödenmesinde öncülük eden ve emeði geçen tüm katýlýmcýlarý kutluyor ve
yürekten alkýþlýyoruz. Kadir Tavan/AKSD
EVET / HAYIR
Oktay Akbal
Nail Çakýrhan'ýn
100. Yaþýný Andýk...
Nail V. yüz yaþýnda...
Birkaç yýl kalmýþtý. 95'e geldiðinde bir kutlama
yapýlacaktý. Ýstemedi. “Yüze geleyim sonra”
dedi.Ama gelemedi!
Ama biz gelmiþ saydýk... Ýçimizdeydi,
aramýzdaydý þiirleriyle, yapýtlarýyla. En baþta da
unutulmaz anýlarýyla.
Akyaka artýk uluslararasý bir köy oldu, daha
doðrusu köyden çýktý, küçük bir kent oldu. Her
yaz, ilkyaz, sonyaz, hatta kýþ mevsimlerinde
yabancý turistlerden geçilmez. Ama Akyaka'yý
Akyaka yapan kim? Bir köy kendiliðinden
deðiþmez, güzelleþmez. Bir öncü, bir yol
gösterici gerek. Akyaka'yý Nail V. yarattý. Ulalý
Nail V... önce þiirleriyle, sonra da mimarlýk
sanatýnýn etkinliðiyle deðiþik bir güzellik kattý
bu köye... O kadar ki sýnýrlarý aþtý yarattýðý
güzellik, ta Aða Han'a kadar gitti. Mimar
olmayan, gerçek bir mimar Nail Çakýrhan, Aða
Han Ödülü'nü aldý. Birçok mimarýn þaþkýnlýðýna
karþýn!.. Öðrenimsiz mimar mý olurmuþ dediler,
eski komünist, eski solcu, eski mahkûm Nail'i
çekemediler. Ama unuttular koskoca Mimar
Sinan'ýn mimarlýðýný, Nail V'nin de ikinci bir
Mimar Sinan olduðunu...
***
9 Ekim Nail Çakýrhan'ýn yüzüncü doðum
yýldönümüydü. Akyaka'nýn sanata, kültüre,
güzelliðe tutkun insanlarý, Belediye Baþkaný
Ahmet Çalca, Kültür Sanat Derneði Baþkaný
Aydýn Turunç ve Yücelen Oteli'nin, Yücelen
Hastanesi'nin kurucusu ve Nail'in yakýn dostu
Hamdi Yücel Gürsoy'un giriþimiyle büyük bir
anma töreni gerçekleþtirildi.
Çakýrhan'ýn sanatý konusunda, Yüksek Mimar
Oktay Ekinci, Prof. Dr. Þadan Gökovalý,
Devrim gazetesi sahibi Ünal Türkeþ ve Ertuðrul
Aladað, Melih Güneþ gibi genç mimarlar
tarafýndan aydýnlatýcý konuþmalar yapýldý.
Devamý sayfa 2'de
Devrim Gazetesi 50’nci yýlýný
imzalarýný attýlar. Hüsniye Yenikeçeci,
kutladý. Türkiye Gazeteciler
derneðimiz adýna gazeteyi imzaladý. Panel ve
Konfederasyonu Genel Baþkaný ve
sunumlar sonrasý, kokteyle geçildi. 50. yaþ
Ýzmir Gazeteciler Cemiyeti Baþkaný
günü pastasý konuklarla birlikte kesildi.
Muðla Devrim gazetesi ilkeleri ve güçlü
Atilla Sertel, Basýn Yayýn Enformasyon
çizgisi ile ayakta kalmanýn baþarýsýný gösteren
Genel Müdür Yardýmcýsý Emin Çukur,
birAnadolu Basýný örneðidir.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti eski
Ünal Türkeþ þahsýnda, bütün Devrim
baþkanlarýndan ve Milliyet Gazetesi
Gazetesi çalýþanlarýný ve emekçilerini
köþe yazarlarýndan Nail Güreli ve
kutlarýz.
dönemin Cumhurbaþkaný
Danýþmaný ve Gazeteci
Can Pulak gibi isimler
katýldý.
AKS Derneði olarak
bu tarihi günde Yönetim
Akyaka Kültür Sanat Derneði üyeleri Ula
Kurulundan Hüsniye
Yenikeçeci, Devrim Kaymakamý Sayýn Erol Karaömeroðlu'nu makamýnda
Bayar, Nilgün Alayat, ziyaret ederek, yeni görevinde baþarýlar dilediler.
Sýcak sohbet havasýnda geçen görüþmede, derneðin
üyemiz, Kadir Tavan,
Fikret Uzunhasan ve yaptýðý çalýþmalar ve kütüphane hakkýnda bilgilendirme
yapýlarak
Sayýn kaymakamý derneðe davet ettiler.
yayýn kurulu baþkanýmýz
Sayýn kaymakam, ziyaretten memnuniyetini dile
HüseyinArslan katýldý.
Katýlan konuklar, o getirerek en kýsa sürede derneðimizi ziyaret edeceðini,
günün gazetesine hatýra dernek çalýþmalarýna destek olacaðýný belirttiler.
Kaymakamý makamýnda
ziyaret ettik
Atamýzý Andýk
Ülkemizin dört bir
yanýnda olduðu gibi
beldemizde de Atamýzý
andýk.
“Kurtuluþ Savaþý”nýn
eþsiz komutaný
Cumhuriyetimizin kurucusu “Devrimci Deha”yý,
aramýzdan ayrýlýþýnýn 72.
yýlýnda andýk, Belediye
Baþkanlýðý, kurum
temsilci-leri, geleceðimizin
ýþýðý öðrencilerimiz, belde
halký ve dernek
temsilcilerimizin katýldýðý
törende, Ýstiklal Marþý eþliðinde yarýya indirilen bayraðýmýz, bir kez daha Atatürk
ve silah arkadaþlarýnýn önünde saygýyla dalgalandý.
Kadir Tavan/AKSD
Yeniyýlda yeni umutlarýnýzýn da yeþermesi dileðiyle ... Saðlýk, mutluluk, baþarý dileriz...
Sayfa 2
NAÝL ÇAKIRHAN
100 YAÞINDA…
Ýki sene önce, hemen hemen bu günlerde
aramýzdan ayrýlmak konusunda acele etmemiþ
olsaydý, kendisinin de bize söz verdiði gibi
100. yaþ gününü hep birlikte kutlayacaktýk,
Nail Çakýrhan, Halet Çambel, Akyakalýlar,
Ulalýlar, Muðlalýlar ve tüm Türkiye'den
sevenleri…
Evet sözünde durmadý… Kimbilir belki
oðlu Rudik'i göresi geldi…
Önceki seneydi: 11 Ekim 2008… Onu
yitirdik… Oðluna, Rudik'in yanýna gitti.
Hamdi Yücel Gürsoy aðabeyimiz
anlatýyor : Ýstanbul'a son ziyaretine gittiðinde,
Evinde hasta yataðýnda yatarken yaný
baþýna gelip, “Nail Aðabey, “Akyaka'da yeni
bir yer aldým, nasýl yaparýz þu evleri bir
bakalým seninle” diyor…
Yataðýndan doðruluyor Nail Çakýrhan…
Ýçeriye sesleniyor… “Þu kareli defterimi
getirin,bir de kalem…”
Koluna giriyor Hamdi Bey,
birlikte
salona, koltuða geçiyorlar… Kareli defter,
kalem geliyor… Ve baþlýyor Nail Çakýrhan
yeni evlerin tasarýmlarýný yapmaya...
Yaþ, 98… Kulaðý duymuyor, gözü de artýk
iyi görmüyor… Ve yürüyemiyor…
Ama deðil mi ki, Akyaka'ya bir ev
yapýlacak, yeni bir mekan tasarlanacak, iþte bu
görevden kaçýnýlamaz…
Bilenler bilir, böyle bir kiþiydi Nail
Çakýrhan…
Gönlü yüce… Çalýþkan… Doðru bildiði
sözü dilinden, beri benzer çeri-çöpü gözünden
sakýnmaz, yürekli ve onurlu bir kiþiydi Nail
Çakýrhan…
…………………………….
Geçen yüzyýlýn baþlarýnda, Muðla
vilayetinin, Ula kazasýnda doðmuþtu…
Yýl 1910…
98 yýl, dünyanýn dört bir ucunda at
koþturmuþ, insan için, insanlýk için çabalamýþ,
iþçiden yana, emekten yana mücadele etmiþ,
þiir yazmýþ, yazý yazmýþ, mahpus yatmýþ,
kendisi için bir “gemicik” istememiþ bir
aðabeyimizdir Nail Çakýrhan…
O bir düþün adamý, o bir savaþçý, o bir þair,
o bir seven kiþi, o bir mimardýr…
98 yýllýk yaþamýnda o, yoðun, tutkulu
sevgiler yaþadý...
Tutkuyu ve sevmeyi
öðrendi...
Dayanýlmasý zor acýlar çekti, sýkýntýlar
yaþadý... Polis soruþturmalarýndan geçti,
iþkence gördü, mahpushanelerde dolaþtý... Çok
uzaklardaki biricik oðlunun ölümünü duydu...
Acýyý öðrendi...
Ayrýlýðý yaþadý... Hasretliði, özlemi
öðrendi...
Dostluðu, arkadaþlýðý yaþadý... Uzun bir
yolu hayat arkadaþýyla ele-ele yürüdü...
Yoldaþlýðý öðrendi...
Kendini bildi bileli hep çalýþtý... Çok
çalýþtý... Çalýþmayý öðrendi...
Aç kaldý, iþsiz kaldý...
Gazetecilik, kitapçýlýk, iþçilik,
muhasebecilik, þairlik, inþaatçýlýk, yaptý... O,
hep emekten, üretmekten, toplumdan
yanaydý... Üretmeyi, varetmeyi öðrendi...
Önüne býraktýklarý yarým iþi tamamlamak
için harcý, kireci, betonu anlamaya çalýþtý.
Okudu, çok okudu... “Ýnþaatçýlýk öyle
okumayla öðrenilmez, her okuyan inþaatçý,
mimar olmaz” diyenler oldu...
Harç kardý, beton attý, yapý yaptý... Bina
kurmayý öðrendi...
60'ýndan sonra yeni, yepyeni bir meslek
edindi... Mimar oldu... Mimarlýk eðitimi
yoktu... Diplomasý da... “Diplomasýz mimar
olmaz” dediler... Araþtýrdý, inceledi, gözledi,
yaþadýðý evi, çocukluðunu düþündü, hayaller
kurdu, hayallerinde evler yaptý... Hayal etmeyi
öðrendi...
Sonra, döndü kendi mahallesine,
hayalindeki çocukluk evini yapmaya
Sayfa 1'den Devam
Zeliha Berksoy'un Nail V'nin þiirlerinden en
güzellerini okumasý da, Selçuk Ýnaç'ýn
Çakýrhan'ýn yaþamýný bir tiyatro oyunu gibi
sahnelemesi de, toplantýya ayrý bir renk
kattý.
***
Bir insan ölmekle yok olmaz. Nail Çakýrhan
bunu kanýtladý.
***
Bizler için baþka bir güzellik de Çakýrhan'ýn
sevgili eþi Halet Çembel'in Adana'dan,
AKS ETKÝNLÝKLERÝ
koyuldu...
Üç göz oda, önü bahçe... Bir ev yaptý...
Mimarlýðý öðrendi...
Görenler kendi haline býrakmadýlar...
Projeler çizdirdiler... Evler, binalar yaptý...
Çatýlar çattý...
Bir dünyalýk beklentisi, bir çýkar hesabý
olmadan çalýþtý...
Ödül aldý... Yýl 1983'tü…
Taa, bir yerlerden getirip Uluslararasý
“Aða Han Mimarlýk Ödülü” nü verdiler...
Kýzanlarý, sevenleri, eleþtirenleri oldu,
alkýþlayanlarý da...
Ama o sevinemedi... Susmayý öðrendi...
Hasýlý Nail Çakýrhan'ýn bu uzun ömrü hep
öðrenmekle ve çalýþmakla geçti…
x
x
x
O, ülkemizde pek çok “ilk”e emek verdi,
bir kültür sayfasý açtý. “Geleneksel Anadolu
mimarisi” ni günümüze taþýdý. Yörenin taþý,
topraðý, aðacý, ustasý ve geleneksel mimarisi
ile bir kent projesi gerçekleþtirdi...
Ülkemizde ilk kez birinin çizgisinde
yeniden, sýfýrdan bir yerleþim kuruldu...
Ölçüleri, boyutlarý, kurallarý benimsendi...
Belki de ilk kez, böyle halktan, bizden
birinin büstü dikildi...
“Komünisttir, tehlikelidir” diye peþine
adam takanlar, gün geldi, kuzulu kapýsýndan
baþlarýný eðerek geçip, ziyaretine geldiler...
Þiþinmedi, þýmarmadý,
alçakgönüllülüðünden geri durmadý...
Magazin sayfalarýna adýný yazdýrýp,
mankenlerle düþüp kalkmaya heveslenmedi...
O bizim, aðabeyimiz, amcamýz,
büyüðümüz oldu... Hem de yol gösterenimiz...
O bir halk adamý, bir halk mimarý, bir
dünya kiþisidir. Yani, o, Nail Çakýrhan'dýr...
Nam-ý diðer 5. Nail... Bir baþka deyiþle
Nail Vahdetî...
Hangi namýyla anýlýrsa anýlsýn o, bugün,
yani Milattan Sonra 2010 yýlýnda
100 yaþýnda…
O hala, oradan, Rudik'in yanýndan, bir
yandan sevenleri, dostlarý ve yakýnlarýyla
yarenlik etmekte, bir yandan da yaþadýklarýný,
gördüklerini, duyduklarýný þöyle bir süzgeçten
geçirip, belki bize de bir yararý olur diye,
anlatarak, yazdýrarak, göstererek bizlere
devretmektedir...
Aslýnda,
O bir usta...
O bir dülger,
O bir duvarcý, sývacý, marangoz...
O bir bilge...
Hem öðretmen, hem öðrenci...
Duygu yüklü bir þair...
Daha doðrusu O bir ozan...
O bir aþýktýr...
O, sanki bir masal kahramanýdýr...
Masal dedimse,
Bakmayýn masalýn dile geliþine.
O bilinmez düþmana kýlýç sallayan,
Yel deðirmenlerine kafa tutan elalemden
biri deðil...
O dostu da bilen, düþmaný da...
Ýyiyi de gören, zalimi de...
O, uðruna can verilen,
Yoluna kafa konulan,
Bir insanlýk yolunun cengaveridir...
Yalýn ayak,
Yalýn bilek,
Yalýn yürek,
Yalýn kýlýç bir eylem adamýdýr o...
Uçurtmadan atý, rüzgardan kanadý,
Periler ülkesinden, Devler ülkesine,
Devler ülkesinden, Periler ülkesine
Doludizgin at koþturan bir Keleoðlan,
Bir karaoðlan, bir delioðlan...
Hem de, yüreði kavi
“Bizim Oðlan”dýr o...
SELÇUK ÝNAÇ / 2010AKYAKA
Karatepe'deki uðraþlarýný býrakýp
Akyaka'ya gelmesiydi. Prof. Dr. Halet
Çembel ileri yaþýna karþýn hâlâ bilimsel,
toplumsal çalýþmalarýný sürdürmektedir.
Yaþamýný yararlý çalýþmalara adamýþ sayýsý
çok az insanlarýmýzdan biridir. Yýllardan
beri Nail'le birlikte yarattýklarý Karatepe'de
yaþamýný sürdürüyor...
***
Güzel bir kutlama oldu. Nail Çakýrhan
aramýzda gibiydi. Halet Çambel ile birlikte
olmak da bizler için büyük bir sevinç oldu.
(Cumhuriyet Gazetesi 14.10.2010)
Nail V. Çakýrhan 100. Yýlýnda Anýldý
Sayfa 1'den devam
Etkinliðinin ilk gününde büyük
ustanýn kabri ziyaret edildi. Yücelen
Otel’in bahçesinde bulunan büstüne
kýrmýzý karanfiller býrakarak, saygý duruþu
yapýldý. Dernek Baþkanýmýz Aydýn Turunç
küçük bir konuþma yaptý. Tiyatro sanatçýsý
Zeliha Berksoy mezarý baþýnda ve
büstünün önünde Nail Çakýrhan'ýn
þiirlerini okudu. Nail Çakýrhan'ýn son 30
yýllýk arkadaþý olan Yücelen Otel sahibi
Hamdi Yücel Gürsoy da dostluklarýný,
Çakýrhan'ýn Akyaka'yý kendi elleriyle
yarattýðýný anlattý. Çakýrhan'ýn þiirleri
okunurken, eþi Halet Çambel duygusal
anlar yaþadý. Etkinliðe Ula Kaymakamý
Erol Karaömeroðlu, Yüksek Mimar Yazar
Oktay Ekinci, Araþtýrmacý Yazar Prof. Dr.
Þadan Gökovalý, Gazeteci Yazar Ünal
Türkeþ, Yüksek Mimar Yazar Ertuðrul
Aladað, Yüksek Mimar, Küratör Melih
Güneþ, Muðla Üniversitesi Rektörü
Prof.Dr. Þener Oktik, eþi Prof.Dr.Nurgün
Oktik, Çakýrhan'ýn eþi Prof.
Dr.Halet Çambel, yakýnlarý,
sevenleri katýldý.
Akyaka Belediye Baþkaný
Ahmet Çalca, Nail Çakýrhan'ýn
öðretilerini, baþarýlarýný ve yaþam
tarzýný gençlere aktarmayý
hedeflediklerini kaydetti. Çalca,
"Nail Çakýrhan beldemizde yeni bir
mimari tarz oluþturdu. Edebiyat ve
þiir alanýnda öncü olan bir aydýndýr.
Onunla büyük gurur duyuyoruz.
Her yýl onu anarak gelecek nesillere
aktaracaðýz" dedi. Ula Belediye
Baþkaný Nadi Þenkal, Nail
Çakýrhan'ýn Ula doðumlu olduðunu
hatýrlattý. Þenkal, "Böyle büyük bir
aydýnýn Ula’mýzdan çýkmasý bizi
mutlu ediyor. O ölmedi eserleriyle
yaþýyor. " diye konuþtu.
Büstü önündeki bu konuþmalar
sonrasý, Nail Çakýrhan Paneli yapýldý.
Panelde, Oktay Ekinci, Türkiye’de
Akyaka’nýn doðayý koruyarak, mimarý
yapýsýyla örnek bir belde olduðunu
vurguladý. Panel de Nail Çakýrhan’ýn azim
ve kararlýlýðý, þiirleri, hayata ve insana
yaklaþýmý anlatýldý.Panelde Dernek
Baþkanýmýz, Aydýn Turunç, Muðla
Üniversitesi Rektörü Þener Oktik'e, Nail
Çakýrhan'a Fahri doktora verilmesini
önerdi.Sayýn Oktik destek alkýþlarý sonrasý, bu
konuyla bizzat ilgileneceðinin sözünü verdi.
Panel sonrasý fotoðraf Sanatçýsý Reha Günay’ýn
fotoðraflarýyla, Geleneksel mimarinin Þairi Nail
V. Çakýrhan ile ilgili Anýlar Sergisi Açýlýþ
Kokteyli ve Sergi Gezisi yapýldý. Sergi sonrasý,
Selçuk Ýnaç’ýn yazdýðý, þairin o güzel dizeleri,
Musander Oyuncularý’nýn oynadýðý, “Dolu
Dizgin” sahne gösterisi ile can buldu. Büyük bir
keyif ve alkýþla taçlanan “Dolu Dizgin” sahne
gösterisi ile ilk gün etkinliði son buldu.
N A Ý L
Ç A K I R H A N
SOKAKLARINDA GENÇLER
BULUÞUYOR
Ýkinci gün Nail Çakýrhan sokaklarýnda
Gençler buluþuyor etkinlikleri, Akyaka
Belediye Baþkaný Ahmet Çalca’nýn açýlýþ
konuþmasý ile baþladý. Akyaka Cahit Belkýs
Güneyman Ýlköðretim Okulu, Gökova
Beldesi Salih Güneyman Ýlköðretim Okulu,
Kýzýlyaka Ýlköðretim Okulu’nun
öðrencileri, Resim Öðretmeni Gül Gökovalý
ve Meral Kurnaz’ýn rehberliðinde Azmak
Boyu Sokak’ta resimler yaptýlar. Satranç
öðretmeni Fahri Can Kaya rehberliðinde bir
grup öðrenci satranç oynadý. Akyaka
Belediyesi’nin katkýlarý ile kadýnlar, yöre
yemekleri yaptýlar. Fotoðraf sanatçýsý Tevfik
Ekici, Azmak Boyu Sokak’ta Akyaka
fotoðraflarý sergisi açtý. Gökova Beldesi KültürSanat ve Spor Derneði yönetim kurulu ve
üyelerinin yoðun katýlýmý, hem etkinliði
þenlendirdi hem de dayanýþma duygusunu
pekiþtirdi.
Azmak boyundaki Vira Vira Restaurant’ta
da saat 14.00 te ‘Nail Çakýrhan….Gölgeler,
Ýzler… konulu bir söyleþi yapýldý. Söyleþiye;
Prof. Þadan Gökovalý, Gazeteci-Yazar Ünal
Türkeþ, Mimar (Moderatör) Rukiye Uslu,
Ahþap ustasý Mehmet Þahin, Ahþap ustasý Þakir
Köroðlu katýldýlar. Konuþmacýlar Nail
Çakýrhan’ýn ustalýðýný ve anýlarýný katýlýmcýlarla
paylaþtýlar. Söyleþi sonunda Akyaka Belediye
Baþkaný Ahmet Çalca, Akyaka’nýn tanýnmasý ve
kalkýnmasýna hizmeti olmuþ Mümin Usta’nýn
anýsýna, ailesine plaket verdi.
Resim ve satranç etkinliklerinde dereceye
girenlere, coþkuyla, madalyalarý verildi. Katýlan
herkese katýlým belgesi verildi. Müzik
öðretmeni Semra Karaosmanoðlu’nun, Gökova
ve Akyaka’da uzun süredir yetiþtirdiði
öðrencilerinin gitar dinletisi ile ikinci gün
etkinliði de son buldu.
Nail Çakýrhan Anma Günleri’nin,
önümüzdeki senelerde Nail Çakýrhan
Þenlikleri’ne dönüþmesi konusunda
Belediye Baþkanýmýz Ahmet Çalca ile
anlaþtýk. Geçen sene ikinci gün
kutlamalarý Ýlköðretim Okulu
bahçesinde yapýlmýþtý. Bu sene
Akyaka Sokak’larýna taþýnmasýnda
emeði geçen derneðimiz üyelerine,
her zaman olduðu gibi katký ve
destekleri için Akyaka Belediye
Baþkaný Ahmet Çalca'ya ve Yücelen
Otel Sahibi Hamdi Yücel Gürsoy’a
teþekkür ederiz.
Hüseyin Arslan/AKSD
AKS ETKÝNLÝKLERÝ
Sayfa 3
Akyaka’ya Iþýk Tutanlar
Mümin Özkurt
(1922 – 21.12.1971)
Selanik iline baðlý Kayalar ilçesinde
doðdu.
Aile 1926 yýlýnda Türkiye'ye göç etti.
Atatürk kendilerini Tokat ili Niksar ilçesi
Karabaðlar beldesinde iskan etti.
Aile buradan Erzincan'a gider. Mümin
Usta Tokat'ta edindiði mutfak ustalýðýný
Erzincan'da sürdürür.
Aile 1939 büyük
Erzincan depreminde her
þeyini kaybeder.
Ýzmir'e gelirler. Ýzmir
Basmane lokantalarý
Mümin Özkurt'un ustalýk
döneminin baþlangýcýdýr.
Askerliðini 1942-1946
yýllarý arasýnda Edremit'te
yapar.
Askerliðini Tümen
Generalinin Baþ Aþçýsý
olarak bitirir.
Askerlik terhisinde
Edremit Belediyesinden Akçay'daki
Büyük Gazinoyu kiralar.
Demokrat Partinin kuruluþ hazýrlýklarý
hýzlanmýþtýr.
Parti Genel Baþkaný Celal Bayar
partililerle birlikte sýk sýk Mümin Ustanýn
gazinosunda buluþur. Izgara ürünleri ve
mezeleriyle Celal Bayar'ýn dikkatini
çeker. Ustaya sýk sýk iltifatlar eder.
Dönemin tüm parti ve devlet
büyükleri Mümin Ustanýn Akçay
Gazinosunda aðýrlanýr.
Kira bitiminde sözleþmeyi
yenilemeyen Edremit Belediyesi Mümin
Ustayý kaybeder.
Mümin Usta 1952 yýlýnda Muðla'ya
gelir.
Muðla'da Þehir Lokantasýný kiralar.
1964'te Zeybek Sinemasýnýn yanýndaki
Karasalkým Lokantasýný açar.
1965 yýlýnda Çýnar Restoraný açar.
Ölümü bu restoranýn
iþlettiði günlerdedir.
1962 yýlýnda Akyaka
sahili Direklerüstü
Gazinosunu kurar.
Burada Muðla'lýlarý
denize ve deniz ürünlerine
alýþtýrdý.
Her hafta Perþembe
günleri Marmaris'ten gelen
turist kafileleri Akyaka
Lokantasýnýn önünü
Panayýr gibi doldururlardý.
Mümin Usta etlerin
kasaptan alýnmasýndan
yemek haline
getirilmesine kadar günde 3-4 kuzu, 1 dana
doðrardý.
Çok iyilikseverdi. Muðla ve Akyaka
garibanlarýný lokantasýnda çalýþtýrýr, kalan
yemekleri ihtiyaç sahibi ailelere
gönderirdi.
Yusuf, Fahriye, Feriye ve Yeþim
adlarýnda 4 evlat babasýydý.
Muðla'daki lokantalarý kardeþi Ahmet
ve eniþtesi Emin ile çalýþtýrdý.
Þevket Akýncý
(1911- 28.06.1973)
Ula'lý Gölcüklüoðlu Hacý Yusuf
ailesindendir.
Babasý Hacý Halil Aða Ula, Gökova
ve Gölcük tarlalarýnda geniþ çapta
tütüncülük yaptý.
Oðlu Þevket'i Ýzmir Kýzýlçullu
Amerikan Kolejinde okuttu.
Babasýnýn 1930'da ölmesiyle bütün
iþlerini devraldý.
Tütüncülüðün yaný sýra Kýzýlyaka
Çakallýk'ta manganez, Armutçuk'ta
krom, Kýzýlyaka Kocairiler'de Mermer,
Ula Çiçekli Ýncirlik Kýzýldere'de Linyit
Ocaklarý iþletti.
Gökova Ovasýndaki Çýtlýk
Çiftliðinin yaný sýra bugün Akyaka
Beldesinin Pazar yerinden Yücelen
Tesislerine doðru uzayýp geniþleyen yüz
dönümü aþkýn arazisinde tarým ve
narenciye iþleriyle uðraþtý.
Akyaka çiftliðini bölüm bölüm satarak
çocuklarý Ayþe Sumru Noyan ile Halil
Akýncý'nýn en iyi þekilde öðrenim görmelerini
saðladý.
1946 Demokrasi hareketinde, Ýzmir
Amerikan Kolejinden arkadaþý Adnan
Menderes'in yanýnda yer aldý. DP'nin Ula
Belde Baþkaný oldu.
Belde Baþkaný iken 1955'te Ula'yý ilçe
statüsüne kavuþturdu.
Annesi Gülayþe Ula'lý Kerimler ve
Muðla'lý Kürkütçüler ailesindendir.
1940'lý yýllarda Düðerek'li Hafýz Mehmet
Efendi kýzý ve Muðla Belediye Baþkaný Dr.
Osman Gürün'ün halasý Halise Gürün ile
evlendi.
Kýzý Ayþe Sumru Noyan uzun yýllar Dýþ
Ýþleri Bakanlýðýnda Büyükelçi olarak çalýþtý.
Oðlu Halil Akýncý Moskova
Büyükelçiliðinden emekli oldu.
Ölümünün 100.yýlýnda Osman Hamdi Bey anýldý
Akyaka Kültür Sanat Derneði, 8 Kasým 2010
günü, Muðla-Yataðan ilçesine baðlý Turgut Beldesindeki
Osman Hamdi Resimleri sergisinin açýlýþýna davetli idi.
Derneðin yeni bir üyesi olarak ben de bu geziye katýldým…
UNESCO'nun “Osman Hamdi Bey Yýlý” ilan
ettiði 2010 yýlýnda, Kültür ve Sanatlar Genel
Müdürlüðü'nün katkýlarýyla, 2007 yýlýnda restorasyonu
biten Turgut Beldesi, Osman Hamdi Bey Konaðýnda 8-26
Kasým tarihleri arasýnda sergilenecek olan Osman Hamdi
Bey'in önemli eserlerini, böyle anlamlý bir yerde görmek,
gerçekten çok heyecan vericiydi. Zira Osman Hamdi Bey
1860 yýlýnda hukuk öðrenimi için gittiði Paris'ten,
öðreniminin yaný sýra, koltuðunun
altýnda döneminin ünlü
ressamlarýndan dersler alarak,
hatýrý sayýlýr bir sanat birikimiyle
dönmüþ. 1881'de Müze-i
Hümayun (Ýmparatorluk Müzesi)
Müdürlüðüne atanmýþ. Bu
göreviyle Türk Müzeciliðini
çaðdaþ bir döneme taþýmýþ, 1883
yýlýnda da Güzel Sanatlar
Akademisi Sanayi-i Nefise
Mekteb-i Âlisini ve Ýstanbul
Arkeoloji Müzesi'ni kurmuþ,
müdürlüklerini üstlenmiþ, en
önemlisi de, bugün dünyanýn
birçok ünlü müzesinde görerek
içimizi sýzlatan Anadolu
eserlerinin yurt dýþýna çýkarýlma
yasaðýný getiren “Âsâr-ý Atika
Nizamnamesi (yasasýný)”
çýkartarak, yürürlüðe sokmuþtur. Gene, geziye katýlanlarý,
Osman Hamdi Bey'in, zamanýn Osmanlý topraklarý içinde,
ilk arkeoloji kazýsýný Turgut Beldesindeki Lagina'da
baþlatmasýný öðrenmek, çok heyecanlandýrdý.
Sergi açýlýþý ve Osman Hamdi Bey'in baþlýca ünlü
resimlerini (reprodüksiyonlarýný) gördükten sonra,
kazýlara devam edilen Lagina'yý gezme olanaðýný da
bulduk. Lagina antik dönemde, gene Yataðan'a baðlý
bugünkü Eskihisar'da kurulmuþ Stratonikeia'nýn dini
merkezi idi. Antik çað coðrafyacýsý ve gezgini Strabon'a
göre, çok güzel yapýlarla donatýlmýþtý. Yapýlan kazýlardan
ele geçirilen sikkelerden, Stratonikeia sikkelerinin, kentin
Rodos'tan baðýmsýzlýðýný kazandýðý M.Ö.
167'den itibaren basýlmaya baþlandýðýný ve
Gallienus (253-268) zamanýna deðin
devam ettiði anlaþýlmaktadýr. Boþaltýlan
Eskihisar Köyünde, ayaklarýmýzýn altýnda
yatan (uyuyan) bir þehri hissede hissede
gezerek, orada kazý yapan ekipteki bir
arkeoloji öðrencisinden, sur duvarlarýný,
anýtsal çeþmesini, þehrin giriþ kapýsýný ve
devamýnda sütunlu cadde, gymnasion,
bouleuterion, hamam, tapýnak, su kanallarý
ve neredeyse bugünkü gibi ayakta duran
tiyatrosunu görerek bilgi aldýk. Ayrýca,
þehrin giriþ kapýsýnýn karþýsýndaki üzeri
aðaçlarla kaplý yamaçta, topraðýn altýnda
olduðu bilinen nekropol alaný, sanki ortaya
çýkmýþ, yüzyýllardan kalan sýrlarý
fýsýldýyorlardý kulaklarýmýza.
Bir ara, yakýn tarihte boþaltýlan
Eskihisar köyünün Arnavut kaldýrýmlý
yollarýnda yürürken çok hüzünlendim. Hala büyükçe bir
evin bahçe duvarlarý, iþlemeli ahþap kapýsý ve kapýda
açýlmýþ bir delikten içeri baktýðýmda, eve doðru çýkan
muhteþem mermer merdivenlerden, önünde iþlemeli
önlüðü, baþýný ucu oyalý çeldirme yazma ile baðlanmýþ, iki
yana doðru uzanmýþ, uzun örgülü, sarý saçlý bir rum kadýný,
elinde tepsideki kadehlerden bize þarap ikram etmek üzere,
eteklerini hýþýrdatarak indiðini hisseder gibi oldum… Ne
de olsa, bað bozumu, sarý sonbahar…
Neyse Osman Hamdi Bey'in kazýlarýný baþlattýðý
Lagina da, iþte dünyanýn en büyük antik mermer
kentlerinden Stratonikeia'ya baðlý ve gene dünyanýn en
büyük antik dini merkezlerinden biri olan Hekate Kutsal
Alanýdýr…
Turgut'ta korumaya alýnan 1000 yýllýk zeytin
aðacý, Stratonikeia-Lagina arasýndaki kutsal yol
üzerindeki 2500 yýllýk dünyanýn en eski zeytinyaðý iþliði,
seramik ve dokuma atölyeleri kadar anlamlýydý…
TeþekkürlerAKSD…
Birlikte daha nice geziler dileðiyle…
Þenay Gökova Aydýn
Sayfa 4
24 Kasým Öðretmenler Gününü Kutluyoruz
Anadolu’da bir köy öðretmeni
ÇOCUK VE GENÇ
Ula ilçesi kapsamýnda Atatürk ve Cumhuriyet konulu resim ve þiir yarýþmasýnda
derece alan öðrencilerimizi kutluyoruz, baþarýlarýnýn devamýný diliyoruz
Kalbimin Orta Yerinde
Cumhuriyet
Ecem Aksoy
8/A 263
Akyaka Cahit Belkýs
Güneyman Ýlköðretim Okulu
Bundan 20 yýl önce Anadolu'nun bir kasabasýnda
korkuyla bir sýnýfa girmiþ ve o harika, bilgiye aç gözlerle
karþýlaþtýðýmda, hiç yapmayý istemediðim bu meslek için
yaratýlmýþ olduðumu anlamýþtým. Daha sonra uzun bir
süre Ýstanbul'da çalýþtým ve sonunda da birçok
Ýstanbul'lunun hayalini gerçekleþtirdim. Bu gün Ege'nin
bir sahil kasabasýnda Akyaka'da yaþýyorum ve Çýtlýk
Ý.Ö.O. da yetkili müdür öðretmen olarak çalýþýyorum.
Muðla'nýn Ula ilçesine baðlý Çýtlýk Köyü, Gökova
Körfezinde denize 7 km uzaklýkta tarým ve hayvancýlýkla
geçinen bir köy. Okulda 1. 2. 3. sýnýflar bir arada eðitim
görüyor. Ayrýca ana sýnýfý mevcut. Ýstanbul'dan gelip,
okulu ilk gördüðümde, açýkçasý bendeki hayal kýrýklýðý
oldu. Bu zamanda Türkiye'nin en batýsýnda, medeniyetin
beþiðinde, birleþtirilmiþ sýnýf eðitimi yapan bir okul ve
ben 20 yýldan sonra 1.2.ve 3. sýnýflarý bir arada
okutacaktým. Sosyal paylaþým sitelerinden böyle
okullarda eðitim yapan öðretmenlerin yaþadýklarý
sýkýntýlarý okudum ve açýkçasý ürktüm. Ancak bu durum
benim ülkemin bir gerçeði ise bana düþen görev içinde
bulunduðum koþullar ne olursa olsun yapabileceðimin en
iyisini yapmaktýr diye düþündüm. Kaldý ki insan isterse
her þeyi yapabilir.
Aðustos ayýndaydýk ve eðitim gönüllüsü eþimle
beraber kollarý sývadýk.
Ýþe okulun fiziki koþullarýný iyileþtirerek baþladýk
çünkü bana göre iyi bir eðitim güzel bir ortamda baþlar.
Binanýn beton olan zeminini kalebodurla kaplattýk. Ýç ve
dýþ cephe boyasýný yapýp kýrýk kapýlarý restore ettik.
Sýnýflardaki dolaplarý ve öðretmen masalarýný yeniledik.
Okuma alýþkanlýðý kazandýrabilmek için sýnýf kitaplýðýna,
seviyeye uygun, renkli güncel ve eðlenceli kitaplar
koyduk. Ana sýnýfýnýn halýlarýný deðiþtirip kýrýk dökük ne
varsa tamir ettirdik. Müdür odasýný sil baþtan yeni büro
mobilyalarýyla restore ettik. Binanýn elektrik tesisatýný
yeniledik. Atatürk büstünü Ona yakýþacak þekilde
yeniden þekillendirdik. Bahçeye oyun parký kurduk.
Camlarýmýza perdeler ve sineklikler taktýk. Okul
merdivenlerini mermerle kaplattýk. Sýnýfýmýza
projeksiyon taktýrarak bilgisayar destekli eðitimi
baþlattýk. Ana bina ve ana sýnýfýna uydu baðlantýsý
yaparak medyadan da yararlanma ortamý oluþturduk. Bu
arada çalýþmalarýmýz esnasýnda maddi manevi
katkýlarýyla yanýmýzda olan dostlarýmýza teþekkür
ediyoruz.
Kapatýlacaðý beklentisi ile okuldan soðuyan veliler
için okulumuzu yeniden cazibe merkezi haline
getirdiðimizi düþünüyorum. Aslýnda insanlar þimdilik
þaþkýnlýkla bizi izliyor. Ama yakýnda trene onlarda
binecek ve bu yolda beraber yürüyeceðiz. Çocuklarýmýz
her þeyimizdir ve gelecek onlarýndýr. Tertemiz teknoloji
ile donatýlmýþ bir okulda, eðlenceyi, bilgiyi, sevgiyi,
müziði, dansý, sinemayý, interneti sunuyorsanýz bir
çocuða, o çocuðun koþarak okula gelmemesi ve
öðrenmeyi sevmemesi için hiçbir sebep yok.
Ben sanýldýðýnýn aksine birleþtirilmiþ sýnýflarda da
zeki öðrencilerin son derece baþarýlý olabileceðini hatta
bir üst sýnýfýn müfredatýný takip edebileceðini, üst
sýnýflardaki öðrencilerin de eksikliklerini
tamamlayabileceklerini düþünüyorum..Nitekim benim
miniklerim arasýnda pýrýl pýrýl öðrenme heyecanýyla dolu
yýldýzlar var. Sevgi her þeyden güçlü bir öðreticidir ve ben
onlarý çok seviyorum.
Selma Karaalp / Çýtlýk Ý.Ö.O.
24 Kasým Öðretmenler Gününde, Yönetim
Kurulu Üyelerimiz, okulumuza giderek
öðretmenlerin Öðretmenler Gününü kutlamýþtýr.
29 Ekim 1923 günü Atatürk
Cumhuriyeti kurdu bizlere
Demokrasi hakimdi artýk
Türk'ün elinde, güvenle.
Ulusumuz o gün bir anlam kazanmýþtý
Atamýzýn emeðiyle,
Sanki bize “Bu ülke ancak Türk'ündür!” dercesine.
Bulutlara yükseldi dalgalandý Türk Bayraklarý
Yüreðimiz kabardý, o þanlý bayraðý görünce
“Bu ulus sizindir!” dercesine.
Gelsin Alman'ý, Fransýz'ý görsün bu vataný,
Kimler sahiplenmiþ bu ülkeyi, görsün bu baðý.
Baðýrýyordu, yýrtýnýyordu sanki yükseklerde
“Ben buradayým, bu ulusun bayraðýyým!” dercesine
Sað ol Atam, sað ol!
Bu bayram bizim bayramýmýz
Kýyamete kadar sürer gider,
Kalbimin ortasýndaki kutlu Cumhuriyet!
29 EKÝM CUMHURÝYET BAYRAMI
Yýl 1918. Altý yüz yýllýk Osmanlý Devleti; bilimde,
teknolojide geri kalmanýn, dünya devletleriyle
yarýþamamanýn bedelini aðýr bir biçimde ödemiþtir.
Ülkenin dört yaný iþgal altýndadýr. Yönetim iþgalcilere
boyun eðmiþtir. Fakat özgürlük tutkunu bir ulus,
baþýndakilerin teslimiyetine uymamýþ ve var olmanýn
kavgasýna baþlamýþtýr.
Yýllarýn yücesinden þöyle bir seyran edelim,
bir avuç topraðýma çöreklenmek için
yürümüþ selamsýz sabahsýz,
destursuz girmiþ memleketime
yedi çeþit Frenk askeri,
uðursuz bir hava çökmüþ
üstüne memleketimin,
uðursuz ve karanlýk,
çocuklar gülmemiþ artýk,
sessiz sessiz aðlamýþ analar,
oduna giderken vurulmuþ
ve yahut harman yerinde,
avuçlarý buðday kokan delikanlýlar..
Gel haberi öteden verelim,
çýkmýþ daðlara kendiliðinden
Cebbaroðlu Mehemmed,
Düþmana silah çekmiþ
hür yaþamak uðruna,
ýrz uðruna, namus uðruna,
ana için, baba ve kardeþ için,
þu mübarek topraklar,
þu mübarek vatan için,
cesaretlerine söz yoktu ama
neyleyip nitsinler düþman daha çoktu.
ölümün derdi büyük yiðenim,
çare bulunmaz.
ayný akþam doðurmuþ karýsý döne
mavi gözlü bir çocuk sarýþýn
bir avuç toprak sarmýþlar altýna
ve Kemal koymuþlar adýný
Kadýný ve erkeðiyle, Mustafa Kemal'in önderliðinde,
esarete baþkaldýran Türk ulusu baðýmsýzlýðýný kanla
kazanmýþtýr.
Mustafa Kemal büyük insan. Mustafa Kemal ulusuna
sevdalýdýr. Artýk bu kahraman ulusun kimseye kulluk
yapmasýna izin vermeyecektir. Ne kral, ne þah, ne de
padiþah… Bu ulus kendi kendinin efendisi olmayý hak
etmiþtir.
29 Ekim 1923 akþamý çaðýn en uygar ve insana
en yakýþan yönetim biçimi müjdelenir. Hedef, çaðdaþ
uygarlýk düzeyinin üstüdür. Modern dünyayla yarýþmak
gerekmektedir. Bu yarýþta kahraman Türk kadýný da
yerini almalýdýr. Yüzyýllardýr sürünen kadýnlar artýk
yönetimde söz sahibi olup ülkesine hizmette erkeðinin
yanýnda olmalýdýr. Öyle de oldu.
Sevgili öðrenciler,
Atamýz, sizden, cumhuriyeti koruyup
yüceltmenizi istemiþtir. Bu konuda size güvenmekteyiz.
Deðerli dinleyiciler,
Her ulusal bayramda Mustafa Kemal Atatürk'e olan
özlemimiz artmaktadýr. Bu özlem ancak ve ancak onun
en büyük eserim dediði cumhuriyete ve ilkelerine sonuna
kadar sahip çýkmakla azaltýlabilir.
Atatürk diyor ki: “Türkiye Cumhuriyeti;
þeyhler, derviþler, müritler ve meczuplar ülkesi olamaz.”
Bu duygu ve düþüncelerle hepinizin bayramýný
kutlar, sizleri saygýyla selamlarým.
Murat DOKGÖZ
Akyaka Cahit Belkýs Güneyman Ý. O.
Türkçe Öðretmeni
Hür gözlerin ýþýðý
Acýmasýzlýkla yok oluþlarý izleyen
Yerdeki suçlu kan
Ey! Zafer yaðmuru
Askerlerin yeri göðü inletircesine
yürüyüþü
Kulaklarýmý parçalayan kurþun
sesleri
29 Ekim güneþi, parlatýyor kalpleri
Küçücük sevinçler
Yüreklere sýðmaz oldu
Dolup taþtý gökyüzü
Yok olan dünyaya sahip
Karanlýk bulutlar
Daðýlýp gitti
Cumhuriyet coþkusuyla,
Türk’ün cehaleti yok oldu
29 Ekim 1923 sabahý umut kazandý
Sevgiyle parlayan
Hür gözlerin ýþýðý
Ecem Ýrem Süllen
Cahit Belkýs Güneyman Ý.Ö.O.
7/A
Yasmin Sara Çakmak
5/B
Akyaka Cahit Belkýs Güneyman
Ýlköðretim Okulu
Talihsiz Serüvenler Dizisi
Uçuruma Bakan Pencere
Klaus, Sunny ve Violet, Josephine Teyze'nin
evinde kalmaya baþladýlar. Josephine Teyze onlarýn
yeni vasisi idi ve onun evinde kalýyordu. Josephine
Teyze dil bilgisine çok önem verirdi, telefon
açmaktan, ocaðý yakmaktan korkardý. Çocuklar
markete yiyecek almak için gittiklerinde Kont Olaf'ý
gördüler. Kont Olaf onlara çok kötülük yapmýþ
onlarýn mirasýný ele geçirmeye çalýþmýþtýr. Bunu
Josephine Teyze'ye söylediler ama Kont Olaf kýlýk
deðiþtirmiþ ve Josephine Teyze buna inanmamýþtýr.
Kont Olaf Josephine Teyze'yi kandýrýp hain
planlarýna baþlamýþtý. Josephine Teyze'yi intihar
etmesi ve çocuklarý ona býrakmasý konusunda uyardý
ve not yazmasýný istedi.
Çocuklar cam sesi duydu ve kütüphaneye
gittiler. Kütüphanedeki camýn kýrýldýðýný ve notu
gördüler. Nottaki bilmeceyi çözdüler ve bir tekne
çalýp kasýrgalý bir günde Donuk Maðaraya gittiler.
Josephine Teyzeyi zor ikna edip yola çýktýlar ama
aðlayan göl sülükleri onlarýn peþini býrakmadý ve bu
arada Kont Olaf geldi ve onlarý kurtardý ve küstahça
davranarak Josephine Teyzeyi suya attý. Çocuklar
çok üzüldü.
Kýyýya vardýklarýnda onlarla ilgilenen Bay
Poe bu yaþananlara inanmadý ve Sunny, Kont Olaf'ýn
sahte ve ayný zamanda tahta bacaðýný ýsýrdý ve
dövmeli sol ayak bileði ortaya çýkýnca Bay Poe onu
yakalamaya çalýþtý ama Kont Olaf kaçmayý baþardý.
7/ANeslinur EGE (Öðrencinin kitap özeti yazýsý)
Sayfa 5
KÜLTÜR VE SANAT
ATATÜRK VE CUMHURÝYET KONSERÝ YAPILDI
AKYAKA BELEDÝYESÝ TÜRK SANAT MÜZÝÐÝ
KOROSU, Cumhuriyetimizin kuruluþunun 87.nci yýlýný
coþkuyla kutladýðýmýz bu günlerde, onu kuran ve bizlere
emanet eden büyük önderimiz Mustafa Kemal
ATATÜRK'ü bir kere daha özlemle anmak amacýyla, 6
Kasým 2010 akþamý saat 20.00 de baþlayarak yaklaþýk 2
saat süren bir konserle, Yücelen Otel salonunda Akyakalý
müzikseverlerle buluþtu .
Konser esnasýnda yapýlan slayt gösterisinde sergilenen
Atatürk’ün þimdiye kadar az görülmüþ fotoðraflarý
izleyenleri etkiledi.
Halen çalýþmalarýna devam etmekte olan koromuzun bir
baþka konserinde deðerli müziksever dostlarýmýzla tekrar
buluþmak üzere diyor, sevgi ve saygýlarýmý sunuyorum.
Tunca GÜRER
Genco Erkal, Kerem Gibi oyunu ile
Muðla'daydý
Genco Erkal'ýn Kerem Gibi Oyunu Muðla Gazi
M. Kemal Atatürk Kültür Merkezi'nde, 26.10.2010,
saat 20:30 da oynandý. Derneðimizden, 39 kiþilik
katýlýmla, belediye önünden ayný gün otobüsle Gazi
Mustafa Kemal Kültür Merkezine hareket edildi.
Son derece keyifle izlenen oyunda, Genco Erkal'ýn
enerjisinden bir nebze bile kaybetmediði görüldü.
ATATÜRK VE CUMHURÝYET KONSERÝ adý altýnda,
þef
Ali Sami ARLI
yönetimindeki koromuz,
müzikseverlere, Hicaz, Eviç, Saba, Hüseyni, Segah
makamýndan eserler ve konuklarýmýzýn coþkuyla eþlik
ettiði türküler seslendirdi. Halil Türkoðlu'nun sunumuyla
baþlayan konserimize, Ali Sami ARLI, Sezen YALÇINER,
Nadide ARLI, Döndü ÇERÝ, Fatih ÝLÝKLÝ sololarýyla,
Halil TÜRKOÐLU þiirleriyle renk kattý. Konserimiz
müziksever dostlarýmýzla birlikte seslendirdiðimiz
Mustafa Kemal PAÞA karþýlamasý ve ONUNCU YIL
MARÞI ile son buldu. Konserimizin sonunda Belediye
Baþkanýmýz Sayýn Ahmet
ÇALCA
katýlýmcýlarý
kutlayarak, þefimizAli SamiARLI'ya bir plaket sundu .
okudukça...
Hazýrlayan: Sevil YILMAZ
Ýnci Aral (1944- )
Türk öykü ve roman yazarý. 1944 yýlýnda Denizli'de
doðdu. Ankara'da Gazi Eðitim Enstitüsü Resim
Bölümü'nü bitirdi. Altý öykü kitabý, altý romaný
yayýmlanmýþtýr.
Yayýmlanmýþ Romanlarý
Aral, Ýnci. Ölü Erkek
Kuþlar. Ýstanbul:
Merkez Kitapçýlýk,
2007, 384 s. ISBN
9944860390
Ölü Erkek Kuþlar, bir
kadýnýn birine tutkulu
bir aþk, ötekineyse
köklü bir sevgi ve
evlilik baðýyla
baðlandýðý iki erkek
arasýndaki
bölünmüþlüðünü konu
edinirken, bu üç
kiþinin çocukluktan
kadýn ve erkek olmaya
giden yolda kurallar,
öngörmeler,
koþullandýrmalarla
biçimleniþlerini irdeliyor. Bir kadýn ve iki erkek
arasýndaki iliþkilerin hem bireysel ve toplumsal
yargýlarýn içinde barýndýrdýðý katýlýk ve þiddet, hem de
belli bir tarihsel dönemin baský ortamýnda nasýl
yorucu, yýpratýcý bir iletiþimsizliðe, uzlaþmazlýk ve
çözümsüzlüðe dönüþtüðünü gösteriyor. Bu karmaþa
içersinde aþk, gerçekleþmeyecek çocuksu bir düþ,
evlilikse düzen sanýlan bir düzensizliktir. Ýnci Aral, bu
ilk romanýnda bir kadýnýn baðýmsýzlýk ve mutluluðu
umutsuzca arayýþýný içtenlikle, ustalýkla dile getiriyor.
Aral, Inci. Mor. Ýstanbul: Epsilon Yayýnevi, 2003, 333
s. ISBN 975-3314124
Bir bahçývanýn oðlu,
eski solcu, yeni
iþadamý Ýlhan, gençlik
yýllarýnda sýradan bir
evlilik yapmýþ, ancak
ellisini geçtikten sonra
kendinden otuz yaþ
genç bir kapýcý kýzýna
tutularak ondan bir de
çocuk sahibi olmuþtur.
Hayatýnda yeni bir
sayfa açma isteðiyle
eþinden boþanma
çabasý içindedir. O
gece sahip olduðu
turistik otelde sevgilisi
ve akrabalarýyla
birlikte oðlunun birinci yaþýný kutlayacaklardýr.
Konuklar arasýnda Ýlhan'ýn mutsuz kýz kardeþi ve
profesör erkek kardeþiyle onun karýsý da vardýr.
Ýlhan'ýn birlikte yaþadýðý genç kadýnýn, bir odada
ölümü bekleyen babasý ve birkaç yakýný da
oteldedirler. Öte yandan Ýstanbul'daki eþ ve yazlýktaki
baldýz da sahnenin dýþýnda, ama olayýn içinde yer
alýrlar. Mor, Ýlhan'ýn gördüðü tekinsiz bir rüyayla
baþlar ve yirmi dört saatlik bir sürede geçer; ancak
kiþilerin geçmiþlerine ve geleceðe yönelik
düþüncelerine doðru geniþleyip yayýlarak uzun bir
zamaný kapsar.
Aral, Ýnci. Yeni Yalan
Zamanlar. Ýstanbul:
Epsilon Yayýnevi,
1994, 366 s. ISBN
9753314639
Engels'in yazý
makinesini çalarken
yakalanan eski þair
Kerim, ülkedeki sanat
düþmaný yönetim
yüzünden üretemez
duruma girmiþ
sanatçýlarýn
toplanarak yeniden
çalýþmaya
yönlendirildikleri
gizli bir merkeze
götürülür. Burada
eðlenceli, zararsýz bir
roman yazmaya zorlanýr. Gizemli bir kadýn
portresinden, intiharýn eþiðindeki bir genç adamdan,
köþe dönücü bir fotoðrafçýyla onun tarikatçý-punk
sevgilisi ve merkezdeki sorgucularýndan ilginç roman
kiþileri yaratýr. Dinsel öðreti ve baskýyla yetiþtirilmiþ
ensest kurbaný bir genç kadýnla kýrýlgan, tutunamamýþ
bir gazetecinin derinlemesine iþlenmiþ aþklarý ise temel
izleði oluþturur. Ýnci Aral, günümüzde 'yükselen
deðerler' olarak adlandýrýlan ve çeþitli görünümler
içinde bireye ve topluma sunulan yaþam seçenekleri
arasýnda kimlik yitimine uðrayan ve varoluþlarýný
yeniden sorgulamak zorunluluðunu duyan insanlarý
anlatýyor bu
romanýnda.
Aral,Ýnci.Safran
Sarý. Ýstanbul:
Merkez Kitapevi,
2007, 311 s. ISBN
9759174873
Genç yaþta
yükselmiþ bir
yatýrým uzmaný;
eski eser kaçakçýsý
bir kadýn; üniversite
mezunu bir telekýz.
Ýnci Aral,
"Geleceksizlik"
üzerine kurduðu
romanýnda bu üç
kiþinin kesiþen
yollarýný anlatýyor.
Safran Sarý; para,
güç ve baþarý peþinde koþarken kimliklerinden, aþktan
ve umutlarýndan uzaklaþan, en sonunda ruhunu
kaybediþinin serüveni...
Dostlar Tiyatrosu'nun yeni oyunu "KEREM
GÝBÝ: Nâzým Hikmet'le 35 Yýl", Her sezon yeni
oyunlarýyla gündemi etkileyen, bu sezon 200. kez
sahnelenen Sivas '93 belgesel oyunu ile Madýmak
Otel'de yaþananlarý hatýrlatan, Marx'ýn Dönüþü
oyunu ile kapitalist sistemi kriz dönemi sorgulayan
Genco ERKAL, "KEREM GÝBÝ: Nâzým Hikmet'le
35 Yýl" oyunu ile tiyatro sahnesinde Nâzým
Hikmet'in þiir dünyasýndan izlenimleri; ozanýn
yaþamý, þiirleri ve görüntüleri aracýlýðýyla anlatýyor.
Genco Erkal, belgesel-tiyatro ve þiiri
buluþturarak, seyircileri Nâzým Hikmet'in þiir
dünyasýnda bir gezintiye çýkartýyor…
Genco Erkal'ýn yönetip, oynadýðý, Nâzým
Hikmet'in þiirlerinden oluþan tek kiþilik oyunda,
Nâzým Hikmet'in gençlik yýllarý, mahkumiyeti,
hapishane yýllarý, açlýk grevi, zorunlu sürgünlüðü,
vatan hasreti, tüm dünyayý kucaklayan insan
sevgisi, dünya barýþý için mücadelesi, Kurtuluþ
Savaþý izlenimleri, XX. yüzyýlýn dünya ölçüsünde
en büyük ozanlarýndan birinin yaþamý belgesel bir
filmle bütünleþerek þiirsel bir destana dönüþüyor.
Oyun ayný zamanda 1975 yýlýnda, ülkemizde
ilk þiir-tiyatro deneyimini gerçekleþtiren Genco
Erkal'ýn Nâzým Hikmet'le 35 yýllýk yolculuðuna da
tanýklýk ediyor. 1975 yýlýnda Nâzým Hikmet'in
“Kerem Gibi” oyununu uyarlayan Genco Erkal'ýn,
Nâzým Hikmet'le geçen 35 yýllýk serüveninden
etkinlik görüntüleri de yer alýyor.
Genco Erkal'ýn tiyatroda “Kerem Gibi”yle
baþlayan Nâzým çalýþmalarý, 1981'de “Her Gün Yeni
Baþtan” ve 1990'da “Merhaba” ile sürdü. Daha
sonra Mehmet Ulusoy'la birlikte gerçekleþtirdiði
“Sevdalý Bulut” ve Genco Erkal'ýn 17 yýldýr sürekli
oynadýðý -Dostlar Tiyatrosu klasiði olan“Ýnsanlarým” adlý oyunlar geldi. Arada Ýstanbul
Tiyatro Festivali'nde Nazým'ýn 100. doðum yýlý için
sahnelediði “Nazým'aArmaðan” yer aldý.
Genco Erkal'ýn Nazým Hikmet çalýþmalarý,
sadece Türkiye'de deðil New York'tan Sydney'e,
Toronto'dan Selanik'e, Berlin'e ve Paris'e uzandý.
Türkçe dýþýnda Fransýzca ve Ýngilizce olarak sürdü.
Nâzým Hikmet'in dizeleri ve Fazýl Say'ýn müziði ile
yaþam bulan Nazým Hikmet Oratoryosu'nda, Genco
Erkal þiirleri anlatýcý olarak seslendirdi.
KEREM GÝBÝ: Nâzým Hikmet'le 35 Yýl" baþtan
sona belgesel bir film eþliðinde oynanýyor. Nâzým
Hikmet'in hayat hikayesi, fotoðraflarý ve film
görüntüleriyle sahneye taþýnýyor. Selanik'ten
Moskova'ya uzanan yaþamý ve memleket özlemi
Nâzým'ýn kendi dizeleriyle Genco Erkal tarafýndan
tiyatro seyircisine aktarýlýyor.
Sayfa 6
BELDEMÝZ
AKYAKA'DA BÝR SUZAN ALBEK YAÞAMIÞTI
Hiçbir çýkara dayanmayan 30 yýllýk bir dostluktan sonra
Suzan Haným'ý kaybetmek, o yýllarýn keyifli günlerini
paylaþmýþ 35-40 kiþilik bir arkadaþ grubundan geride kalan
pek az sayýdaki bizleri tahmin edilemeyecek kadar çok sarstý.
Kendisi, Akyaka'da yaþýyor olmanýn bilinci ile her anýn
deðerini verir ve bunu biz dostlarýna da yansýtýrdý. Kültürünü
ve bilgisini olur olmaz her yerde öne çýkarmayýp görgüsü ve
nezaketi ile bunu gerektiði zaman sakýnmadan
çevresindekileri aydýnlatmak ve onlara yardýmcý olmak için
saklardý.
17 Aðustos 2010 Salý günü aramýzdan ayrýlan Suzan
Albek (Öztürk) 11 Ocak 1927 tarihinde Eskiþehir'de doðdu.
Çocukluðu ve gençliði Eskiþehir ve Ýstanbul'da geçti. Ýstanbul
Üniversitesi Fransýz Dili ve Edebiyatý kürsüsünü 1950 yýlýnda
bitirdi. Ayný yýl Fransýz hükümetinin bursu
ile Grenoble Üniversitesinde yüksek lisans
çalýþmasýný tamamladý. Ýstanbul
Üniversitesi Yabancý Diller Okulu'nda
Fransýzca okutmaný olarak uzun yýllar
çalýþtý. Bir dönem Galatasaray Lisesi'nde ve
Beykoz Lisesi'nde Fransýzca öðretmenliði
yaptý. 1952 yýlýnda arkeolog Aziz Nejat
Albek ile evlendi. 1955 yýlýnda Emre Murat
ve 1961 yýlýnda Erdem Ahmet adlý oðullarý
oldu. Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp
Fakültesi Adli Týp Ana Bilim Dalý'nda
profesör olarak görev yapan Emre Murat
Albek 1993 yýlýnda klasik filolog Ferda
Usanmaz ile evlendi. Anadolu Üniversitesi
Çevre Mühendisliði Bölümü'nde profesör
olan Erdem Ahmet Albek 1996 yýlýnda yine
çevre mühendisi Mine Lüle ile evlendi. Torunu Ýnci Albek
2003 yýlýnda doðdu.
*Suzan Albek okutmanlýk görevinin yaný sýra yazarlýk da
yapmýþtýr. Uzmanlýk alanýnda “Fransýzca'da Telaffuz” ve “Týp
Öðrencileri için Fransýzca” adlý kitaplar yazmýþtýr. Edebiyat
alanýnda “Bizim Gezegenimiz Dünya” ve “Hayvanlar
Konuþurlar mý?” adlý çocuk kitaplarý vardýr. 1974 yýlýnda
Biz Anadoluyuz, Biz Anadolu
Kadýnlarýyýz !
Kurtuluþ savaþýndan sonra, ulu
önderimiz Atatürk diyor ki;
Dünyanýn hiçbir yerinde, hiç bir
milletin kadýný Anadolu Kadýný'nýn
üstün de deðildir. Vatanýný korumak
ve kurtarmak mücadelesi, kaygýsýyla
kucaðýndaki yavrusuyla, yaðmur
demeyip, kýþ demeyip cephenin mühimmatlarýný
sýrtlarýnda, kaðnýlarýnda taþýyan hep onlar, ulvi, fedakar
Anadolu Kadýn'larý olmuþlardýr. Bundan ötürü hepimiz bu
büyük ruhlu, duygulu kadýnlarýmýzý þükran ve minnetle
kutlamalý saygý göstermeliyiz. Biz Erzurumlu Nene
Hatunlar, Kastamonulu Þerife Bacýlar, Onbaþý
Karafatmalar, Polatlý Satý Kadýnlar'ýyýz.
Bin yýldýr köylerde imeceler yaparýz. Yortularda
bayramlarda birlikte oluruz. Bin yýldýr Anadolu'da
doðmuþ, Anadolu Kültürü ile büyümüþüz. Acýlarda,
sevinçlerde, kývançlarda, ülküde bir olmuþ, birlikte
olmuþuz.
Dokuduðumuz kilimlerde duygularýmýzý kuþ, koçbaþý,
elibelinde desenleri kullanarak ayný dilde anlatmýþýz. Biz
Anadolu Kadýnlarý bin yýldýr, bulguruz, mercimeðiz,
nohutuz, pirinciz, ayný kazan içinde kaynamýþ,
kaynaþmýþýz.
Biz "Ezogelin Çorbasý'yýz". Þimdi artýk bu çorba
içerisinde sen bulgursun, sen mercimeksin diye diye bizi
ayýramazsýn, ayrýþtýramazsýn, bölemezsiniz.Biz Hakkarili,
Vanlý, Tunceliliyiz, biz Mardinli, Diyarbakýrlý, Urfalýyýz,
biz Antalyalý, Mersinli, Uþaklý, Ýzmizrli, Muðlalýyýz, biz
Konyalý, Ankaralý, Çorumluyuz, Samsunlu, Rizeli,
Tekirdaðlý, Edirneliyiz.
Ayrýmcýlýk, bölücülük yapmayýnýz !! Çekin elinizi
üzerimizden.
Biz Anadoluyuz, Anadolu Kadýnlarý'yýz.
Ekendiz Tanay
Derneðimiz üyelerinden sevgili
uu
uu
uu uu
Ayþe – Ferit Türkay çifti özlemle
bekledikleri NAZ'larýna kavuþtular.
Bebeðe saðlýklý uzun ömürler, aileye
mutluluklar dileriz.
AKSD
uu uu
yayýnlanan “Bizim Gezegenimiz Dünya” bir çocuk grubunun
yaptýðý geziyi anlatýr. Çocuklar dünyanýn çeþitli yerlerinde
gezerlerken oralarýn coðrafi ve jeolojik özelliklerini de
öðrenirler ve maceralar yaþarlar. Bu eser Ýstanbul
Radyosu'nda seslendirilmiþtir. “Hayvanlar Konuþurlar mý?”
adlý kitap hayvanlarla ilgili kýsa öyküler içerir ve Suzan Albek
kitabýn tanýtým yazýsýnda “Bu kitabý, bizimle dünyamýzý
paylaþan, doðayý þenlendiren hayvanlarý sizin de tanýmanýz,
sevmeniz ve onlarý incitmemeniz için yazdým. Onlarý
koruyun, onlar da sizi koruyacaklardýr…” der.
*Suzan Albek “Gecegelenin Ak Unu” adlý çocuk öyküsü
ile 1973 yýlý Arkýn Kitabevi Çocuk Edebiyatý ödülünü
kazanmýþtýr. Öyküde Suzan Albek dedesinin Eskiþehir'de
nasýl deðirmenciliðe baþladýðýný anlatýr.
*Suzan Albek'in Çakmaktaþý adlý
çocuk tiyatrosu oyunu uzun yýllar Bakýrköy
Belediye Tiyatrosu'nda oynanmýþtýr.
*Arkeoloji ve tarihe de ilgi duyan
Suzan Albek doðduðu ve çok sevdiði þehir
olan Eskiþehir'e kendi deyimi ile borcunu
ödemek için “Dorylaion'dan Eskiþehir'e”
adlý kitabý yazmýþtýr. Anadolu Üniversite'si
Eðitim Saðlýk ve Bilimsel Araþtýrma Vakfý
tarafýndan 1991 yýlýnda basýlan kitap her
yönüyle Eskiþehir'i tanýtmakta ve alanýnda
çok baþvurulan bir eser niteliðini
korumaktadýr.
*Suzan Albek 1991 yýlýnda Fernand
Lequenne'nin Galatlar adlý kitabýný tercüme
etmiþ ve kitap Türk Tarih Kurumu
tarafýndan yayýnlanmýþtýr. Kendisinin tarih,
arkeoloji ve yazarlýða olan ilgisi eþinin çevirdiði belgesel
filmlerin metinlerinde de kendini göstermiþtir.
Albek ailesinin “Ýnci”si ise geçtiðimiz günlerde Oktay
Akbal Kütüphanemizin 7 yaþýndaki en yeni üyesi olmuþtur.
Albek çifti ve eþim Aydýn Turunç ile Aziz Bey'in bizleri
bilgilendirdiði ve kendisinin daha önceleri birkaç kez
incelemiþ olduðu Ege ve Akdeniz Bölgesi ören yerlerine
yaptýðýmýz geziler mutlu anýlarýmýz arasýnda yerini her zaman
koruyacaktýr.
Biz, çok sevdiðimiz dostumuzdan ayrýlmýþ deðiliz.
Bizler Kýran Daðý eteklerinde oturuyorsak Suzan Hanýmýmýz
da ayný daðýn yamacýnda, gene çok sevdiðimiz dostumuz
Meral Calp ile karþýlýklý olarak Gökova Körfezini seyrederek
dinleniyorlar.
Solmaz TURUNÇ
Özgeçmiþ Albek ailesi adýna Prof. Dr. Erdem A. ALBEK
tarafýndan saðlanmýþtýr.
[email protected]
Akyaka Belediyesi CITTASLOW Sempozyumu
6 – 7 Kasým 2010 tarihinde, Akyaka Yücelen Otel'de yapýldý
Yavaþ Kentler Birliði'ne ( Cittaslow ), dahil olmak üzere
çalýþmalarýný hemen hemen tamamlamýþ olan Akyaka
Beldesi'ndeki toplantýya, baþta sayýn Valimiz Fatih Þahin ve
Ula Kaymakamýmýz Erol Karaömeroðlu, Seferihisar Belediye
Baþkaný Tunç Soyer ile Aydýn-Yenipazar Belediye Baþkaný
Yüsran Erden ve öðretim görevlisi konuþmacýlarýn yaný sýra
seçkin bir dinleyici grubu katýldý ve toplantýnýn sunuculuðunu
Devrim Bayar yaptý.
Sempozyumun birinci gününde, Belediye Baþkanýmýz Ahmet
Çalca'nýn açýþ konuþmasýndan sonra Sayýn Valimiz, yavaþ
kentin önemini açýklayan; baþkalarýnýn sloganlarýnýn
uygulanmamasýný, kendimizin de yeni sloganlar üretip
önermemizi, bu payeyi almak için yapýlacak daha çok þeyler
olduðunu, baþlamanýn önemli ama bitirmenin daha da önemli
vurgulayan bir konuþma yaptý.
Belediye Baþkanýmýzýn, Akyaka'yý tanýtan kýsa
konuþmasýndan sonra Prof. Dr. Yýlmaz Özkan, Yavaþ Þehir
Hareketi ve Katýlýmcýlýk konulu konuþmasýnda, 2000 yýllýk
kent bilincinin bulunduðu bir ortamda baþlayan bu hareketin
kentimizde de baþarýlý olabilmesi için vatandaþlara iyi
anlatýlmasýnýn önemini ve Valilik ve Kaymakamlýk desteði
olmadan bu hareketlerin baþarýlý olamayacaðýný, altý
baþlýkta toplanan kriterleri ve bu kriterlerin çoðunun
Akyaka'da gerçekleþmiþ olduðunu belirtti.
Bahar Suseven, Akyaka'daki Toplumsal Süreçler konulu
sunumunda, Akyaka'da 1985 yýlýndan 1995 yýlýna kadar
olan geliþmelerden söz ederek bugünlere geldi.
Gazeteci Nedim Atilla ise Slow Food Convivium'un
açýklamasýný yaparak, mahalli tatlarýn ve lezzetin tadýna
vararak yemek yemenin öneminden, Akyaka'da da bu
bölgeye ait yemek ve tatlar yaratýlmasýnýn
gerekliliðinden bahsetti. Sloganlarýnýn: “ Ýyi Olacaksýn;
Temiz Olacaksýn; Adaletli Olacaksýn ” olduðunu ayrýca
belirtti.
Öðr. Gör. Þule Tuzlukaya, da Yavaþ Turizm'in ne
olduðunu açýkladý. Yerel kültürün ön plana
çýkarýlmasýnýn, geleneklerin ve kimliðin korunmasýnýn; yerel
halkýn katýlýmýnýn saðlanmasýnýn; eko-gastronominin;
konukseverliðin, hijyenin önemini belirtti.
Dr. Gonca G. Þahin, Rekabetçi Turizm Pazarlamasýnda Yavaþ
Kentler baþlýklý konuþmasýnda, turizm ve sürdürülebilirlik
bakýmýndan; farklýlýk sunulmasý, müþteri memnuniyeti,
emniyet, duyarlýlýk, eðitimin rolü, hizmet kalitesinin
arttýrýlmasý, imaj yaratýlmasý gibi faktörlerin önemini ele aldý.
Ayfer Yavi, Yaðmur Böreði Birliði, Victor Ananias ise Ekolojik
Yaþam ve Buðday Derneði hakkýnda bilgi verdiler ve bu
konularda yaptýklarý çalýþmalarýný örnekler ile açýkladýlar.
Sempozyumun ikinci gününde ise, Türkiye'nin ilk Yavaþ Kenti
olan Seferihisar Ýlçesi Belediye Baþkaný Tunç Soyer, kendi
deneyimlerinden, bu süreçte karþýlaþtýklarý güçlüklerden ve
Seferihisar'dan bahsetti. Muðla-Akyaka'nýn yanýnda,
Gökçeada'nýn, Aydýn-Yenipazar ve Sakarya-Taraklý'nýn da
Yavaþ Kentler Birliðine aday olduðunu ve bu birliðe girmenin
kazançlarýný belirtti. Akyaka'nýn da en geç Aralýk ortasýna
kadar gerekli baþvuruyu yapmasý gerektiðini hatýrlattý.
Belediye Baþkanýmýz da belgelerin bayram sonunda hazýr
olacaðýný söyledi.
Yard.Doç.Dr. Cumhur Aydýn, Yavaþ Kentlerde Trafik
Düzenlemeleri baþlýklý konuþmasýnda, trafik
düzenlemelerinin ve kent içi hýz sýnýrlamalarýn öneminden ve
her yýl bir Akyaka nüfusu kadar yayanýn þehir içi hýz
sýnýrlamalarýna uyulmamasý yüzünden hayatlarýný
kaybettiðini vurguladý. Akyaka için de bazý önerilerde
bulundu.
Akyaka Kent Konseyi Baþkaný Serdar Denktaþ, Akyaka'da
Kent Konseyi ve Cittaslow çalýþmalarýnýn süreçlerini açýkladý.
Öðr. Gör. Gaye Gökalp Yýlmaz, Prof. Dr. Nurgün Oktik'in
yerine, Akyaka'nýn Korunmasý ve Katýlýmcýlýk konulu tebliði
okudu.
Soru cevap kýsmýndan sonra toplantý, Belediye'nin Azmak
kenarýnda verdiði bir yemek ve Azmak'taki tekne turu ile
sona erdi.
Sayfa 7
ÇEVRE
BÝR HAYVAN KORUMA DERNEÐÝNÝN GÖREVÝ NE OLMALIDIR
Bugüne kadar gelen yanlýþ uygulama ve usul hayvanlarý
koruma sýfatý altýnda çalýþan derneklerin üçüncü þahýslar
tarafýndan ihbar kurumu olarak görülmesi, herhangi bir kötü
muamele ile karþýlaþýldýðý zaman hemen o bölgede bulunan
derneðe durumun bildirilmesi, kapýsýnýn önüne kedi köpek
býrakýlmasý ve aradan bu kiþinin çekilmesi olarak algýlandý.
Oysa hepimizin de bildiði üzere Türkiye'de hayvan
koruma derneklerinin çoðu gerek maddi açýdan olsun gerekse
yetiþmiþ eleman eksikliðinden olsun her zaman için zor
durumdadýr. Ülkemizin içinde yaþamýþ olduðu ekonomik
sýkýntýlar, olaðan hale gelen krizler, hayvan haklarýna bakýþ
açýsýnýn dar olmasý, dernek yöneticilerinin egolarýný bir türlü
bastýramayýp zincirli köle olmalarý, derneklerin çoðunu
hayvanlardan bile daha acýnasý ve zavallý durumda olduðunu
hepimize ispat etmiþtir!
Ülkenin bu kadar aydýn, kaliteli, entelektüel, pratik
zekâlý cevheri olmasýna raðmen çoðu bu negatif etkiler
nedeniyle bu derneklere ya da vakýflara uðramak
istememektedir. Maalesef kamuoyunda oluþturulan yanlýþ
“dernek” ve “hayvan sever” (fakat insan sevmez) imajý ile
derneklerin bir ihbar kurumu olarak algýlamasý onlarýn asýl
yapmasý gereken STK baskýsýný bir türlü idari kurumlar
üzerinde oluþmamasýna neden olmaktadýr.
Hatta öyle ki hayvan koruma derneðinin görevi kedi
köpek bakmak ya da cebinden çýkarýp para vermek olarak
dayatýlmaktadýr. Bu görevi yapmasý gereken kurum
DEVLETTÝR. Aslýnda derneklerin kimi zengin ve kadirþinas
gönüllülerinden baðýþ toplayarak bunu yapmaya çalýþmalarý
yaþanan ikilemin belki de en büyük dýþa vurmuþ halidir.
Açýkçasý bir derneðin kýsýrlaþtýrma yapmak için para
toplamasýný hiçbir zaman anlayamamýþýmdýr. Hangimiz
devletten daha zengin olabiliriz ki? Ya da hangimiz kapýmýzýn
önündeki sokakta elektrik – su – doðalgaz tesisatý deðiþmesi
gerektiði zaman mahallece para toplayýp belediye yerine bu
göreve soyunuruz ki?
Þunu kabul etmek gerekir ki, hayvan beslemek güdümüz
her zaman için hayvan hakkýný korumak, idari yazýþmalarla
devlete unutmuþ olduðu görevi hatýrlatmaktan daha önde
gelir. Birincisinde yaþanan manevi tatmin asla, ikincisindeki
gibi soðuk- itici, can sýkýcý, sonucu bile “resmi“ bir yazý olacak
bir eylemle boy bile ölçüþemez.
O nedenle etrafýmýzdaki zengin hatta maddi durumu zor
durumda olan insanlardan bile para toplayarak bu paralarla
kuru mama almak, veterinerlik hizmetleri vermeye çalýþmak
derneðin asli görevi olmamalýdýr. Devletin yapmasý gereken
iþi dernek o küçük bütçesi ve kadrosu ile yapamaz. Trilyonlarý
olsa bu kýsýr döngü ile baþa çýkamaz.
O zaman böyle bir misyona soyunmuþ bir derneðin,
vakfýn, hatta federasyonlarýn görevi ne olmalýdýr?
Onlarýn görevi öncelikle STK olarak devlete baský yapýp
bu gibi iþler için devleti zorlamaktýr. Topladýklarý bu paralarla,
kamuoyu yaratmak için yerel televizyonlar, radyolar, basýn
baþta olmak üzere halkla iliþkiler çalýþmalarý yapmaktýr.
Milletvekillerinden tutun, belediye baþkanlarýna, bakanlara,
zabýta müdürlerine, okuldaki eðitmenlere kadar çalýþmalar
yapmak, afiþ bastýrmak, fuarlarda stand açmak, müftülerle,
rotaryenlerle, masonlarla, çok geniþ kesimlerle görüþme yapýp
bilinen kabuðu kýrmaktýr. Mevcut arazi çalýþmalarýný
yaparken, bakýmevlerindeki hayvanlara bakarken ayný
zamanda paneller düzenlemek, uluslararasý sempozyumlara
müdahil olmak, mahkemelerde dava açmak, bu davanýn
sonuçlarýný kamuoyu ile paylaþýp, balýk tutmasýný ortalama
vatandaþa öðretmektir. Ýki çalýþma arasýndaki paralellik
mutlaka sivil toplum örgütü çalýþmasý lehine aðýr basmalý,
kedi köpek toplayýcýlarýndan sivil toplum örgütü çalýþmasý
yapýlacaðý asla unutulmamalýdýr.
Anýmsarsanýz Samsun'da bir dernek Avrupa Birliðinden
ciddi fon almýþ, bu paranýn büyük bir kýsmýný bir yýl içinde
kuru mamaya yatýrmýþ, ertesi yýl tekrar hayvan severlerden
para istemeye baþlamýþtýr. Aslýnda bu örnek maalesef
hepimizin yaþadýðý kýsýr döngünün tipik yansýmasýdýr.
Hepimizin baþýndan geçen ama kabul etmek istemediðimiz
gerçektir. Kabul etmek istemeyiz çünkü gönüllülerden alýnan
baðýþlarla devletin yapmasý gereken bir iþi kimseye kaptýrmak
istemeyiz.
Manevi “besleme” duygumuzu belki de tatmin etmek
için “ hayvan koruma gönüllüsü” sýfatý ya da derneði arkasýna
saklandýðýmýzý çoðu zaman düþünmüþümdür.
Hayvan beslemek varken, bu kadar güzel ve tarifi
imkânsýz psikolojik tatmin dünyasý varken, kimse de kalkýp
ne broþür bastýrmak, ne afiþ yapmak, ne billboard
düzenlemek, ne panel yapmak için para vermek istemez.
Çünkü önündeki somut yaralanmýþ köpeði görür, caný
çýkartýlmýþ atý, eþeði, ineði görür, bacaðýný araba çiðnemiþ
kediyi görür. Milyarlarýný buraya akýtýr.
Ve gün gelir o milyarlar bir gün Bandýrma'daki,
Antalya'daki, Mamak'taki, Kutludüðün'deki, Marmaris'teki,
Bodrum'daki, Didim'deki katliam olur.
Ankara'da ve Ýstanbul'da yapmýþ olduðumuz HAYTAP
toplantýlarýmýzda da özellikle bunu vurguladýk. Yoksa
baþkalarýnýn günahýný derneklerde çalýþan gönüllüler mümkün
deðil ömür boyunca karþýlayamazlar dedik.
Derneklerin, vakýflarýn görevi kurumsallaþarak devletin
unutmuþ olduðu, yapmak istemediði, ayak sürçtüðü konularda
onun üzerinde broþürlerle, medya ile afiþlerle, ikili
görüþmelerle baský oluþturmaktýr.
Yoksa trilyonlarýnýz olsa milletin hayvanlara karþý
iþlemiþ olduðu günahýný temizleyemezsiniz. Ne para dayanýr,
ne bütçe, ne emek, ne enerji! Bugüne kadar yapýlan da budur
zaten. Tüm sistem bu anlayýþ nedeniyle iflas etmiþtir.
Giresun, Adana, Eskiþehir, Kadýköy, Diyarbakýr gibi
yerler tam olmasa da bu yol ile baþarmýþlardýr.
Baþaramayan þehirler maalesef ceplerindeki para bitene
kadar devletin görevini üstlenmeye kalkan ve baðýþ
toplayarak yaþamaya çalýþan dernekçilerdir.
Yeni kurulan HAYTAP'ýn felsefesi de alýþýlmýþýn dýþýnda
bir taktik izleyerek ve ulusal çapta büyüyerek, bir Adana ya da
Eskiþehir olmaktýr. Bu þekilde eðitim vermekte ve bunu
destekçilerine aþýlamaktadýr. Çünkü eski sistem çökmüþtür.
Hâlbuki Giresun devletle iþbirliði yapar baþarýr, Adana
iþbirliði yapar baþarýr, Kadýköy baþarýr, Eskiþehir baþarýr.
Onlar iþ yapmýþ olduklarý için göze batmazlar, ama ýsrarlý bir
þekilde devletin yapmasý gereken görevi kendileri yapmaya
devam ettikçe bataklýk içinde debelenir, battýkça batar, üzerine
de iþ yapmadýklarý için her kesimden bir ton eleþtiri alýrlar.
Artýk hayvan haklarý bakýþ açýsý Türkiye'de eski
alýþkanlýklarýndan kurtulup yeni bir vizyon kazanmalý,
devletin yapmak istemediði görevi devlete hatýrlatmalý, bir
ihbar kurumu olarak deðil, devleti çalýþtýran bir mekanizma
olarak yerini almalýdýr.
Bu yeni sistemi beðenmeyenler, kurmuþ olduklarý bu
yanlýþ düzenin yýkýlmasýný istemeyenler de ajanlýk yaparlar,
kendileri gibi olanlarý yanlarýna çekmeye çalýþýp yeni bir
vizyon getirmek isteyenlere saldýrýrlar, ekip çalýþmasý
istemezler, halkla iliþkiler, seminerler gibi kuru kalabalýk
söylemler istemezler, insan merkezli tartýþmalara prim
uzatýrlar, yapýlan bu yepyeni çalýþma görünmesin diye fiili
olarak uygulanmasý mümkün olmayan “projeler üreterek”
uyuyan kýzýlderilinin uyanmasýný engellerler.
Çünkü o yeni fikir ve bakýþ açýsý aslýnda kendi kurmuþ
olduklarý dünyanýn yýkýlmasýnýn sinyalleri, yani sonun
baþlangýcýdýr.
Av. Ahmet Kemal Þenpolat
HAYTAP Hayvan Haklarý Federasyonu
Yönetim Kurulu Baþkaný
BU KATLÝAMI KINIYORUZ
Akyaka'da hayvan haklarý savunucularý hayvan canýn zehirlendiði haberini aldýlar.
Yapýlan müdahelelere raðmen sekiz köpek feci
bakýmevi ve rehabilitasyon merkezi çalýþmalarý için yer
tahsis edilmesinin ve projesinin hazýrlanmasýnýn þekilde acý çekerek can verdi.
sevincini yaþarken ormanlýk alanda baktýklarý sekiz
“HAYVANLARI ZEHÝRLEMEK, ÝNSANLIÐI ZEHÝRLEMEKTÝR”
“HAYVANLARI ÖLDÜRMEK, ÝNSANLIÐI ÖLDÜRMEKTÝR”
Alternatif tarým uygulamasý: Permakültür
Hayli sýcak bir yaz yaþadýk. Küresel ýsýnma etkileri
yüzünden hem bizim bölge, hem bütün dünyada aþýrý ve
sýra dýþý hava olaylarý büyük zararlar yarattýlar. Gökova
oldukça marazlý bir yaz sezonu yaþadý. Mayýs ayý sonunda
aniden sert yaðmur þeklinde yaðýþlar oldu, bir hafta sonra
Afrika çöl dalgasý geçti. Meyve aðaçlarýnýn ve zeytin
aðaçlarýnýn çiçeklerinin büyük kýsmý önce düþtü (yaðmur
ile) sonra kalanlar yandý. Öyle ki, yaz meyvelerinin
randýmaný zayýf kaldý. Özellikle erikler ve üzümler olmak
üzere, nar ve zeytinde bolluk yok bu yýl.
(Ze domateslerin hikayesini herkes biliyor). Bu
gidiþatla küresel ýsýnma etkileri ile yavaþça yýllýk sezon
rotasyonu gevþeyecek ve silinecek - sonuç olarak anormal
(sezon dýþý) hava olaylarý, geleneksel tarýmcýlýk
bilgilerinin alakasýný (uyumunu) azaltacak.
Son 15-20 yýl boyunca Avustralya'da bu olumsuz
etkilere karþý yeni bir tarýmcýlýk yaklaþýmý geliþtirildi.
Avustralya dünyanýn en kurak kýtasý olduðundan dolayý,
kuraklýk, erozyon ve diðer ekosistemi dengesizleþtiren
faktörlere karþý yeni tedbirleri tasarlayýp uygulamada
baþarý buldu. Bu alternatif tarýmcýlýk sisteminin adý
'permakültür'dür.
Ýngilizce 'permanent' (kalýcý) ve 'agriculture' (tarým)
kelimelerinin birleþiminden oluþur, endüstriyel ve tarýmsal
sistemler tarafýndan yaratýlan toprak, hava ve su
kirlenmesine, kaybolan bitki ve hayvan türlerine, doðal
olarak yenilenemeyen kaynaklarý yok edici ekonomik
sisteme tepki olarak geliþtirildi ve eski deneyimlerden
oluþan bitki, hayvan ve sosyal sistemlerin bilgisine yeni
fikirlerin eklenmesiyle, "kalýcý tarým" ve "kalýcý kültür"
inþa etmek manasýnda kullanýldý. Kavram zamanla deðiþik
manalarda kullanýlmýþ olmakla birlikte, günümüzde artýk;
gýda üretimi, arazi kullanýmý ve topluluk inþa etmede
sürdürülebilir ve etik bir tasarým usulü kullanmak olarak
tanýmlanabilir.
Permakültür'ün diðer bir tanýmý da "sürdürülebilir
yerleþimler tasarlamak"týr. Bu bir felsefe ve toprak
kullanýmý yaklaþýmýnýn mikroklima, yýllýk ve çok yýllýk
bitkiler, hayvanlar, toprak ve su yönetimi ve insan
ihtiyaçlarýnýn birlikte ve baðlantýlý olarak içiçe geçtiði
üretken topluluklar bütünüdür.
Permakültür tasarýmýnýn temel amacý; bitki, hayvan
ve insanlarý üretim amaçlý bir araya getirerek, bakýmý
kolay, istikrarlý, kendi kendine yeten bir düzeni “mümkün
olan en küçük alanda” oluþturmaktýr
Permakültür özellikle kurak ve erozyonlu yamaçlara
uygun, çünkü sadece ürünler peþinde koþmaktan deðil,
bütün ürünlere iþlevleriyle bakma ve topraklarýn kendi
evrimlerinin gerçekleþmesine izin verme felsefesidir.
Ýlerki yazýlarýmýzda farklý tarla (ve bahçe) bakým
tekniklerine daha detaylý þekilde bakacaðýz. Türkiye'de
Avustralya Permakültür Araþtýrma Enstitüsüne baðlý
Türkiye Permakültür Araþtýrma Enstitüsü ve Marmaris
Ekolojik Yaþam Dernek bulunuyor, ayrýntýlý bilgiler için
web sitelerine baþvurabilirsiniz. Ýzmir'in Bayýndýr ilçesinin
Mersinli mevkiinde pilot projeler olarak Permakültür
tarýmcýlýk teknikleri uygulanýyor ve topraklar yeniden
zenginleþtiriliyor.
Meryem Kuzey
Muðla Arýcýlýk Müzesi Açýldý
Arýcýlýk Müzesinin açýlýþý, Muðla Valisi Fatih Þahin
ile, Muðla Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Þener Oktik,
Türkiye Arý Yetiþtiricileri Merkez Birliði Baþkaný Bahri
Yýlmaz ve MAYBÝR Baþkaný Ziya Þahin tarafýndan
birlikte yapýldý.
Müzenin açýlýþý için düzenlenen törende konuþan
Muðla Valisi Fatih Þahin, Muðla'da bal üretimi
konusunda her türlü desteði vereceklerini kaydederek,
“Bal çok önemli bir besin gýda maddesi. Sofralarýmýzýn
en baþýnda yer alýyor. Saðlýk için mutlaka bal tüketmek
gerekir. Bal üretimi yapan arýcýlýk sektörü çok güzel bir
hizmet veriyor. Arýcýlýk sektörünün bilimsel çalýþarak
daha kaliteli ürün elde etmesi çok önemli. Bu anlamda
bugün açtýðýmýz müzemizin büyük bir önemi
bulunmakta. Ýçinde barýndýrdýðý eserlerle bu müze gerek
halkýmýzýn gerekse bölgemize gelen turistlerin ilgisini
çekecektir” dedi.
Müzede neler bulunuyor?
Müzede ressamlar tarafýndan yapýlan kum sanatý,
mermer sanatý, doðal taþ sanatý ve resim sanatý gibi altý
dalda arýlar ve arýcýlýkla ilgili yapýlmýþ seçkin eserler
sergilenirken, Arýcýlýðýn dünden günümüze geçmiþiyle
ilgili araç ve gereçlerle bal üretim yöntemleri maketlerle
anlatýlýyor.
Müze içerisinde arýcýlara ve tüketicilere yönelik
gerçekleþtirilecek sinevizyon gösterisiyle, bundan böyle
doðru bal üretimi nasýl yapýlýr ve organik bal konusunda
hem üreticilerin, hem de tüketicilerin bilgilendirilmeleri
de saðlanacak.
Müze içerisinde bal üretimi maketlerle anlatýlýrken,
hazýrlanan þeffaf kovanlar sayesinde arýlarýn nasýl bal
yaptýklarý çýplak gözle de izlenebilecek.
Sayfa 8
SPOR VE SAÐLIK
En Çok Dikkat Edilmesi Gereken Gýda
Katký Maddeleri Nelerdir?
Benzoik Asit (E210) ve Sodyum Benzoat (E211) gibi
Benzoatlar – Soslar, margarin, ketçap, mayonez gibi
gýdalarda kullanýlýr. Alerji ve astým hastalarýnda ataklara
neden olabilir.
Kanserojen olduklarýndan þüphelenilmektedir.
BHA (E320) ve BHT (E321) – Yaðlarda, hazýr çorbalarda ve
cipslerde antioksidan olarak kullanýlýr.Alerjik reaksiyonlara
n e d e n o l a b i l i r. K a n s e r o j e n o l d u k l a r ý n d a n
þüphelenilmektedir. Bazý Avrupa ülkeleri ve Japonya'da
kullanýmlarý yasaktýr.
Sunset yellow (E110), Tartrazin (E102), Amaranth (E123),
Patent Blue V (E131), Green S (E142) gibi Gýda Boyalarý –
Renk vermek için þekerleme, dondurma, toz içecekler,
salata sosu ve ketçap gibi pek çok gýdada kullanýlýrlar.
Alerjik reaksiyonlara, astým ataklarýna, çocuklarda
hiperaktif davranýþ bozukluklarýna neden olduklarýndan ve
kanserojen olduklarýndan þüphelenilmektedir. E123 ve
E110ABD veAvrupa'nýn pek çok ülkesinde yasaklanmýþtýr.
Nitrat ve Nitritler (E249, 250, 251, 252) – Koruyucu,
renklendirici ve lezzet artýrýcý olarak sosis, salam gibi
gýdalarda kullanýlýrlar. Baþ aðrýsý ve kurdeþene neden
olabilirler. Vücutta kanserojen bir madde olan nitrozamine
dönüþürler.
Aspartam (E951) – Diyet gýdalarda kullanýlan yapay
tatlandýrýcý. Çok kullanýldýðýnda vücutta þiþmelere ve baþta
sinir sistemiyle ilgili olmak üzere çok sayýda soruna neden
olduðu iddia edilmektedir.
Siklamatlar (E952) – Diyet gýdalarda kullanýlan yapay
tatlandýrýcý. Kansere neden olduðu için ABD'de
yasaklanmýþtýr.
Sülfitler (E220, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 228) –
Çeþniler, deniz ürünleri, jöleler, kremalý bisküviler,
kurutulmuþ meyveler, meyve sularý, konserve sebzeler,
dondurulmuþ patates ve hazýr çorbalarda, bira, þarap gibi
içeceklerde bulunurlar. Sülfitler göðüste sýkýþma, kurdeþen,
karýnda kramp, ishal, baþta yanma hissi gibi bulgulara neden
olabilirler. Duyarlý astýmlýlarda astým ataðýný
tetikleyebilirler. Bazý vitaminlerin vücutta yýkýmýna neden
olurlar. ABD'de bazý ürünlerde kullanýmlarý yasaklanmýþtýr.
Bu gýda katlý maddelerinin tümü ülkemizde
kullanýlmaktadýr.
Gýda Katký Maddeleri Nedir?
Tek baþýna besleyici deðeri olan veya olmayan,
Te k b a þ ý n a g ý d a o l a r a k t ü k e t i l m e y e n ,
Seçilen teknoloji gereði olarak kullanýlan,
Gýdalarýn üretilmesi, iþlenmesi, hazýrlanmasý,
ambalajlanmasý, taþýnmasý, depolanmasý sýrasýnda gýda
maddesinin tat, koku, görünüþ, yapý gibi özelliklerini
korumak, düzeltmek veya istenmeyen deðiþikliklere engel
olmak amacý ile kullanýlan maddelerdir.
Gýda Katký Maddeleri Nerelerde Bulunur?
Ýþlenmiþ gýdalarýn çoðunda, daha çok da market raflarýný
dolduran ve kolay kolay bozulmayan gýdalarda, cipslerde,
ketçaplarda, soslarda, boyalý þekerlerde, renkli toz
içeceklerde, iþlenmiþ et ve süt ürünlerinde (salam, sosis,
krema, vb.), konserve ve turþularda, diyet içeceklerde, hazýr
çorba ve benzeri hazýr gýdalarda.
Gýda Katký Maddelerine Karþý Daha Çok Kimler Risk
Altýndadýr?
Çocuklar: Her tür saðlýk sorunu çocuklarda daha çabuk ve
daha aðýr biçimde ortaya çýkar. Örneðin sigara, içen kiþide
akciðer kanseri ve kronik bronþit yapar, ama çocuklar
yanlarýnda içildiðinde bile zarar görürler. Ayný þekilde gýda
katký maddeleri de cips, boyalý þeker, renkli toz içecek,
kremalý bisküvi ve benzeri hazýr besinleri çok tüketen
çocuklarý, yetiþkinlerden daha çabuk ve daha çok etkiler.
Örneðin çocuklarýn hiperaktif davranýþ bozukluðu için
birçok gýda katký maddesi suçlanmaktadýr. Ayrýca gýda katký
maddelerinin kanser yapýcý etkilerine ve yol açtýðý alerjik
reaksiyonlara çocuklar daha duyarlýdýr.
Alerjik Bünyeli Kiþiler: Aspirin ve bazý ilaçlara duyarlý
kiþiler gýda katký maddelerine karþý daha fazla risk
altýndadýr.
Gýda Katký Maddeleri Ne Gibi Saðlýk Sorunlarýna Yol
Açarlar?
Gýda katký maddeleri çok çeþitli saðlýk sorunlarýna neden
olabilir. Bunlardan en önemli ikisi þunlardýr:
Alerjik Reaksiyonlar: Özellikle alerjik bünyeli kiþilerde ve
Aspirin duyarlýlýðý olan kiþilerde daha fazla olmak üzere
birçok alerjik reaksiyon görülmekte, bunlar çoðu zaman
tanýmlanamamakta ve bazen öldürücü anafilaktik
reaksiyonlara sebep olabilmektedir. Çocukluk çaðýndaki
astým hastalýðýnýn günümüzde çok daha sýk görülmesinden,
çocuklarýn giderek daha fazla gýda katký maddeleri içeren
hazýr gýdalarla beslenmesi sorumlu olabilir.
Kanser: Kimi katký maddelerinin kansere sebep olduðu
bilinmektedir. Örneðin nitritler, nitratlar, siklamatlar, sunset
yellow ve amoranth gibi gýda boyalarý, BHA, sodyum
benzoat vb.
Gýda Katký Maddelerinin Zararlarýndan Korunmak ve
Çocuklarýmýzý Korumak için Nelere Dikkat Etmeliyiz?
Saðlýða zararlý olduðu kanýtlanmýþ ve birçok ülkede
yasaklanmýþ gýda katký maddelerinin kullanýmýný
engelleyecek, þüpheli olanlarý sýnýrlayacak ve alternatifler
getirecek, ayrýca bu tür zararlý katkýlarýn çok fazla
kullanýldýðý ürünlerin reklamýný sýnýrlayacak yasal
düzenlemelere ihtiyaç vardýr.
Ayrýca üretici firmalara da önemli sorumluluklar
düþmektedir. Bazý gýda maddeleri özellikle atopik (alerjik
bünye ve genetik özelliðe sahip) kiþilerde ve çocuklarda
sorun yarattýðý için iþlenmiþ veya hazýr gýdalarýn
etiketlerinde, hangi katkýlarýn kullanýldýðý anlaþýlýr ve
okunabilir bir þekilde yazmalýdýr. Çoðunluk bu katkýlarýn
isim ve numaralarýný bilemeyeceði için paketlerin üzerine
bu maddelerin kimler üzerinde ne tür saðlýk sorunlarý
yaratabileceði de belirtilmelidir. Risk grubunda olan
tüketiciler bu þekilde uyarýlmýþ olacaktýr.
Bizim de yapabileceðimiz çok þey var. Mümkün olduðu
kadar doðal ve katkýsýz gýdalarla beslenmeye çalýþmalýyýz.
Özellikle de çocuklarýmýzýn boyalý þeker ve çikolatalarý,
renkli toz içecekleri, kremalý bisküvileri, cipsleri,
ketçaplarý, salam, sosis gibi iþlenmiþ et ürünlerini,
hamburger gibi fast food ürünlerini çok fazla tüketmelerine
izin vermemeliyiz.
kiþi baþkasýna, kendisinden, kendisinde bulunan en deðerli
þeyden, yaþamýndan verir. Böylece karþýsýndakinin yaþamýný
zenginleþtirir. Sevgi insanlýk tarihi boyunca düþünürlerce
farklý biçimde algýlanýp yorumlanmýþtýr. Ýdealistler, sevgiyi
Sevgi bütün dillere girmiþ yaygýn bir sözcük olmasýna metafizik bir yaklaþýmla ele almýþlar, insanlar arasýnda barýþ
karþýn tanýmlanmasý oldukça güçtür, bu nedenle farklý ve düzenin sevgi ile kurulabileceði düþüncesinden yola
biçimlerde yorumlanan bir kavramdýr. Toplumsal ve bireysel çýkmýþlardýr. Bunlara göre sevgi ve hoþgörü, insanlýðý
yaþamýn olduðu kadar, insanýn mutluluðunun da temel birleþtirici duygusal bir güçtür.
kavramlarýndan birini oluþturur; yaþamýn her alanýna giren ve
Davranýþ bilimcileri insanlarýn içgüdülerinden söz ederler.
yaþamý anlamlý kýlan bir yol göstericidir.
Bu içgüdülerin içinde duygular da vardýr ve bu duygularýn en
Yenilikçi ruhbilimcilere göre, sevgi insanda etken bir baþýnda da sevgi gelir. Sevgi olmazsa insan yaþamýnýn deðeri
güçtür; kiþiyi öteki insanlardan ayýrýr, duvarlarý yýkarak öteki yoktur; yani, sevgi insaný insan yapan temel güçlerden biridir.
insanlarla birleþtirir. Ayný zamanda insanýn ayrýlýk, yalnýzlýk
Toplum bilimciler açýsýndan, sevgi bir insaný, bir nesneyi,
duygusunu yenmesine yardým eden bir etkinliktir," bir þeyin bir varlýðý iyi veya kötü yanýyla, güzelliði veya çirkinliði ile
içinde" olmaktýr. Sevginin bu etkin özelliði (almak deðil, doðrusu veya yanlýþý ile sevmektir.Sosyo-politik açýdan sevgi,
vermek) biçiminde tanýmlanabilir. "Vermek" güçle dolu özgürlükçü demokrasinin vazgeçilmez bir ögesidir; çünkü
olmak demektir. Verme eylemi sýrasýnda gücümüzü, sevgi olmadan hoþgörü, uzlaþma ve barýþ olamaz.
zenginliðimizi, üstünlüðümüzü duyarýz. Bu yüceltilmiþ
Demokrasilerde iktidar sevgisi kadar halk sevgisi de
canlýlýk ve doluluk yaþantýsý kiþinin içine coþku verir. Aslýnda gereklidir.
Her ne kadar çeþitli akýmlar, sevgiyi kendi
Akyaka Kültür ve Sanat Derneði Adýna
doðrultularýnda tanýmlamaya çalýþmýþlarsa da, tümü de
Dernek Baþkaný
: Aydýn Turunç
karþýmýzdakini anlamaya çalýþmayý vurgulamaktadýr.
Yayýn Kurulu Baþkaný :HüseyinArslan
Karþýmýzdakini anlamaya çalýþmak demek, onun içine
Yayýn Kurulu
:Fikret Uzunhasan, Hüsniye Yenikeçeci ,
girmek, dolayýsý ile onu "bilmek" demektir. Bilmenin
Devrim Bayar, Ülkü Sevil Yýlmaz, Kadir Tavan,
tek yolu da sevgidir. Sevgi'de kendimizi verme ve
Harun Gökgedik
karþýmýzdakini içten tanýma eyleminde kendimizi
Vergi No
: Ula 043 033 73 54
buluruz, kendimizi ve dolayýsýyla ikimizi keþfeder,
Adres
:Kaya Sokak No:4/2Akyaka Ula/MUÐLA
sonunda insaný çözeriz. Bu çözümlemenin anahtarýnýn
E-mail
: [email protected]
da,
þimdilerde pek sýk ihtiyaç duyduðumuz karþýlýklý
Web
: http ://www.akyakakultursanat.com
saygý olduðunun gerektiðini de aklýmýzdan
Tel
: 0 252 243 41 16
çýkarmamalýyýz. Prof. Dr. Ýlkin ÝÇELLÝ
Baský
: Devrim Gazetesi ve Matbaasý / MUÐLA
SEVGÝ NEDÝR
Akyaka Belediyespor
Þampiyonluk Yolunda...
Akyaka Belediye Spor Kulübü, Nisan 2009 da
Mehmet Özkan, Naci Kaya, Suat Uyanýk, Ýbrahim
Þahin, Ziya Terzioðlu, Serkan Karacibioðlu, Ahmet
Kaya ve Timuçin Erdem yönetimi ile kuruldu.Mayýs
2009, yönetim kurulu toplantýsýnda Naci Kaya Baþkan,
Hamdi Kaya 2. Baþkan, Oruç Özkan Sekreter, Serkan
Karacibioðlu Sayman, Ünal Kaya üye, Murat Kaya üye
veAhmet Kaya Genel Kaptan olarak görev aldýlar.
2009 yýlýnda 2. amatör kümede baþarlý bir sezon
geçiren kulüp, 10 maç yaptý.8 galibiyet ve 2 yenilgi ile
yýl sonunda þampiyonluðu göðüslemeyi baþardý.1.
Amatör kümeye yükselen kulüp, bu sene daha katýlýmlý
bir yönetim için, 9.10.2010 da olaðan üstü yönetim
kurulu yaptýlar.Tüzük deðiþikliði ile yönetim
kadrosunu 7den 9 a yükseltiler.
Baþkan--- : Naci Kaya
2. Baþkan : Halil Türkoðlu
Sayman---: Erkan Uzun
G.Sekreter: Ünal Kaya
Genel Kaptan: ÞükrüArslan
Basýn Sözcüsü: Ferhan Gülen
Üye-------------: Fikret Uzunhasan
Üye-------------: Yasin Þahin
Üye-------------: Barýþ Çerçi
olarak görev daðýlýmý yapýldý.
Bu sene 1. amatör kümede 12 maç yapacak Akyaka
Spor Kulübü, ilk maçýnda Bodrumda Güllük Spor. 1 -1
berabere kaldý. 31.10.2010 daki ikinci maçýný Düðerek
Güneþ sporla ,Ula sahasýnda yaptý. Taraftarýna ilk
galibiyeti tattýrdý. Maç 4 - 2 bitti.
Maçýn sonrasý Antrenör Timuçin Erdem, çok genç
ve deneyimli bir kadroya sahip olduklarýn belirtti. Yaþ
ortalamasý 21 olan takým, 22 üniversite öðrencisinden
oluþuyor.15 futbolcu spor akademisi okudu.15
futbolcudan 7 si antrenörlük okudu. Hepsinin amatör
kulüp geçmiþi olduðunu söyledi.
Kulüp, futbolcularýn 8 tanesini super amatör
kümeden transfer etmiþ. 7 futbolcu geçen seneden
þampiyon olan kadrodan.
Akyaka'da bulunan sahamýz 3 hafta içinde hazýr
olacak. Böylece Ula sahasý yerine kendi sahamýzda, çok
daha fazla taraftar ile top koþturabilecekler. Akyaka
Belediyesinin desteði ve yardýmsever Akyaka'lýlarýn
maddi manevi katkýlarý ile çalýþmalarýna devam eden,
Akyakaspor Kulü'büne baþarýlarýnýn devamýný
diliyoruz.
Kanserin dünyaya maliyeti 895 milyar dolar
Amerikan Kanser Cemiyeti ve kanserle mücadele eden ünlü
bisikletçi Lance Armstrong'un kurduðu Lance Armstrong
Vakfý'na baðlý bir kuruluþ olan Livestrong tarafýndan yapýlan
ortak çalýþmada, kanser hastalýðýnýn dünyaya ekonomik
maliyeti ortaya çýkartýldý. 2008 verileri ile yapýlan çalýþmaya
göre, vakitsiz ölümlerin ve iþgücü kayýplarýnýn dünyaya
maliyeti 895 milyar dolara ulaþtý. Bu rakama kanser tedavisi
için yapýlan doðrudan harcamalarýn dahil olmadýðý
belirtildiKanserin yaygýnlýðý ve maliyeti artarken, kansere
karþý araþtýrmacý ilaç sektörünün mücadelesi de sürüyor.
Araþtýrmacý ilaç sektörü kansere karþý etkili olabilecek
yüzlerce potansiyel ilaç adayý üzerinde Ar-Ge çalýþmalarýný
sürdürüyor. "Kanserin Küresel Ekonomik Maliyeti" baþlýklý
rapor kanserin, maliyeti 753 milyar dolar olan kalp damar
hastalýklarýndan yaklaþýk yüzde 19 daha fazla olduðunu
gösterdi. 895 milyar dolar 2008 yýlýnda dünyanýn gayri safi
hâsýlasýnýn yüzde 1,5'ine denk düþüyor.
EN FAZLA KAYBA NEDEN OLAN KANSERLER
Raporda, ölümler ve çalýþamaz hale gelme nedeni ile
kaybedilen yaþam süreleri dikkate alýnarak, kanser hastalýðý
nedeni ile kaybedilen toplam saðlýklý yaþam yýlý sayýsý
hesaplandý. Çalýþmaya göre, saðlýklý yaþam yýlý kayýplarýnýn
yüzde 15,5'ine akciðer kanseri, yüzde 9,6'sýna mide kanseri
ve yüzde 8,6'sýna karaciðer kanseri neden oluyor. Çalýþmada
akciðer kanserinin yýllýk küresel maliyeti 188 milyar dolar,
kalýn baðýrsak kanserinin 99 milyar dolar, meme kanserinin
ise 88 milyar dolar olarak hesaplandý.

Benzer belgeler

sayı 7 - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği

sayı 7 - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği Dizgin” sahne gösterisi ile can buldu. Büyük bir keyif ve alkýþla taçlanan “Dolu Dizgin” sahne gösterisi ile ilk gün etkinliði son buldu. N A Ý L Ç A K I R H A N SOKAKLARINDA GENÇLER BULUÞUYOR Ýkin...

Detaylı

24. sayıııııı.cdr - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği

24. sayıııııı.cdr - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği yapýsýyla örnek bir belde olduðunu vurguladý. Panel de Nail Çakýrhan’ýn azim ve kararlýlýðý, þiirleri, hayata ve insana yaklaþýmý anlatýldý.Panelde Dernek Baþkanýmýz, Aydýn Turunç, Muðla Üniversite...

Detaylı

28. sayı - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği

28. sayı - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği güzelliðe tutkun insanlarý, Belediye Baþkaný Ahmet Çalca, Kültür Sanat Derneði Baþkaný Aydýn Turunç ve Yücelen Oteli'nin, Yücelen Hastanesi'nin kurucusu ve Nail'in yakýn dostu Hamdi Yücel Gürsoy'un...

Detaylı