Hikaye

Transkript

Hikaye
Hikaye
Kategori: Hikaye
Cuma, 23 Nisan 2010 19:27 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 13873
Tolstoy, hikâyelerde inanç ve bilgelik üzerinde durur. İnsan Ne ile Yaşar adlı uzun hikâyede
meleğin sınanmayı başarmasını anlatır.Kitaptaki öteki öyküler: Üç Soru; İnsana Ne kadar Toprak Lâzım; Allah
Gerçeği Bilir ama Bekler; Tek Bir Kıvılcım Tüm Evi Kül Eder.
KİŞİLER KARAKTERLER:
SİMON: Ayakkabıcı. Yoksul. İyiliksever.
MATRYONA: Simon’un karısı. İyi kalpli. Ev ve kocasına bağlı.
MİCHAEL: Cezalı melek.
On iki bölümdür:
Simon karısı ve iki çocuğuna evinin alt katındaki küçük ayakkabıcı dükkanında çalışarak zor bakar.
Alacağını almak için evden çıkar. Para alabilirse deri alacaktır. Eli boş dönmektedir. Yolun kenarında donmak
üzere olan bir adamla ilgilenmeyip yoluna devam eder. Vicdanını dinleyip geri döner ve adamı evine getirir.
Giydirir, yederir. Adam gülümser. Karısı soğuk karşılar.
Sabahleyin adamın öyküsünü öğrenirler. Allah, sözünü tutmadığı için eski meleğini cezalandırır. Michael
adlı bu kimsesiz adamın kendisiyle çalışmasını söyler. Hiç konuşmayan adam, teşekkür ederek kabul eder.
Ayakkabıcılıkta kısa sürede ustalaşır.
Bir yıl geçer. Zengin adam çok kaliteli bir deriyle gelir. Bu deriyle bir yıl giyebileceği bir ayakkabı
dikmesini söyler. Kalfa olan Michael işi üstlenir. Çizme yerine terlik diker. Simon tedirgindir. Ömrü boyunca
kazanamayacağı kadar para değerindeki deriden terlik yapılmıştır. Zengin adamın yardımcısı gelir, efendisinin
çizme yerine terlik istediğini açıklar. Terliği alır gider. Michael ikinci kez gülümser. Simon şaşırır ama
sormaz.
Michael altı yıldır Simon’nun yanında ve evindedir. Bir gün bir kadınla ikiz kızkardeşler gelir, biri
topaldır. Kadın kızların oduncu babası kütük altında kalıp hayattan ayrıldıktan kısa bir süre sonra annelerinin
de doğumdan sonra öldüğünü anlatır. İki kıza baharlık ayakkabı dikmelerini ister. Michael ikizlere üçüncü
kez gülümser.
Simon ve karısının kendisine eve almasıyla “İnsanın içinde ne barındırdığını öğren” sorusundan “sevgi”yi
öğrenir. Zengin adamın omzunda arkadaşı ölüm meleğini gören Michael ikinci sözü hatırlar: “İnsana neyin
verilmediğini öğren”. İnsana kendi ihtiyaçlarının bilgisi verilmemişti. Üçüncü söz insanın ne ile yaşadığı
ile ilgilidir. Annesi ölen çocukları başka bir kadın merhametle yaşatır. Böylece Allah Michael’i bağışlar, tekrar
göğe yükselir, melek olur.
METİN: XI
Simon ile Matryona bunca zaman kendileriyle yaşayan, yedirip giydirdikleri kişinin artık kim olduğunu
öğrenmişlerdi. Huşu ve mutluluk içerisinde ağlamaya başladılar. Melek onlara,
— Bir tarlanın ortasında yapayalnız ve çıplak bir vaziyetteydim, insanlara özgü ihtiyaçlarla daha önce
hiç tanışmamıştım, insan olmadan önce soğuk ya da açlık nedir bilmezdim. Açlıktan ölmek ve donmak üzereydim. Ne
yapacağımı bilemiyordum. Tarlanın hemen yanında bir türbe gördüm. Sığınacak bir yer bulurum umuduyla oraya
1 / 2
Phoca PDF
Hikaye
Kategori: Hikaye
Cuma, 23 Nisan 2010 19:27 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 13873
gittim. Ama kapı kilitliydi, içeri giremedim. Hiç olmazsa rüzgardan korunurum düşüncesiyle kilisenin arka
tarafına geçip oturdum.
Hava kararmak üzereydi. Açtım, soğuktan donmak üzereydim ve acı çekiyordum. Tam o sırada yoldan birinin
geldiğini duydum. Adamın elinde bir çift çizme vardı ve adam kendi kendisiyle konuşuyordu, insan olduğumdan beri
ilk defa bir ölümlünün yüzünü görüyordum. Adamın yüzü gözüme korkunç gözüktü ve bakışlarımı başka yana çevirdim.
Adam vücudunu kışın soğuktan nasıl koruyacağına, karısıyla çocuklarına nasıl bakacağına dair kendi
kendisine söyleniyordu. Ben de içimden, “Ben soğuktan ve açlıktan ölmek üzereyim, bu adam da karısıyla kendisinin
kışın ne giyeceklerini ve eve nasıl ekmek götüreceğini düşünüyor. Bana yardım edemez”diye geçiriyordum.
Adam beni görünce kaşları çatıldı. Yüzü daha da korkunçlaştı. Tapınağın öbür tarafından yürüyüp gitti.
Tam umutsuzluğa kapılıyordum ki onun geri geldiğini duydum. Başımı kaldırıp bakınca karşımdakinin aynı adam
olmadığını gördüm: İlkin onun yüzünde ölümü görmüştüm, ama şimdi karşımda capcanlı duruyordu. Adamın içindeki
merhameti fark ettim. Yanıma geldi ve beni giydirdi. Beni alıp evine götürdü. Eve gelince bir kadın bizi
karşıladı ve konuşmaya başladı. Kadın adamın önceki halinden bile korkunçtu. Konuşan sanki o değil de ölümün ta
kendisiydi. Etrafına yaydığı ölüm kokusu yüzünden nefes alamıyordum.
Beni sokağa, ayaza atmak istiyordu. Ben bunu yaparsa onun öleceğini biliyordum. Derken kocası Allah’ın
adını ağzına aldı ve kadın derhal değişti. Bana yemek getirip yüzüme baktığında artık onun da içinde ölüm yoktu,
hayata dönmüştü ve onun da içinde merhameti gördüm.
Sonra Tanrının benden öğrenmemi istediği ilk dersi hatırladım: “İnsanın içinde ne barındırdığını öğren.”
Ve ben de insanın içinde sevgiyi barındırdığını öğrenmiş oldum böylece! Rabbimin söz verdiği şeyi bana çoktan
öğretmeye başladığını anlayınca mutlu oldum ve ilk kez gülümsedim. Ama henüz her şeyi öğrenmemiştim. Hala insana
neyin verilmediğini ve insanın ne ile yaşadığını bilmiyordum.
Sizinle yaşamaya başladım ve aradan bir yıl geçti. Bir adam gelip bir yıl boyunca şekli bozulmadan ve
açılmadan giyilebilecek bir çift çizme siparişi verdi. Ona baktım ve aniden omzunun üzerinde arkadaşım olan ölüm
meleğini gördüm. Onu yalnızca ben gördüm. Arkadaşımı tanıyordum ve güneş batmadan zengin adamın canını alacağını
anlamıştım. Kendi kendime, “Adam bir yıl için hazırlık yapıyor ve akşam olmadan öleceğini bilmiyor” diye
düşündüm. Ve aklıma Tanrının bana söylediği ikinci söz geldi: “İnsana neyin verilmediğini öğren.”
İnsanın içinde ne barındırdığını daha önce öğrenmiştim. Bu defa insana neyin verilmediğini öğrendim.
Kendi ihtiyaçlarının bilgisi insana verilmemişti. Ve ikinci kez gülümsedim. Hem arkadaşım olan meleği gördüğüm
hem de Tanrı bana ikinci sözün anlamını da ilham etmiş olduğu için mutluydum.
Ama hala üçüncü sözün anlamını bilmiyordum, insanın ne ile yaşadığını bilmiyordum. Böylece günler geçmeye
devam etti. Allah'ın son hakikati de kalbime ilham etmesini bekliyordum. İnsan olarak yeryüzüne inişimin altıncı
senesinde o kadınla ikiz kızlar çıka geldi. Kızları tanımıştım. Nasıl hayatta kaldıklarını işittim. Hikayelerini
öğrenince içimden, “Anneleri bana çocukları için yalvarmıştı, ben de çocuklar anasız babasız yaşayamazlar
dediğinde ona inanmıştım. Ama bir yabancı onları emzirmiş ve büyütmüş” diye düşündüm.
Kadın kendisinin olmayan bu çocuklara karşı sevgisini gösterdiğinde ve onlara sarılarak ağladığında, onda
capcanlı bir merhamet gördüm ve insanın ne ile yaşadığına vakıf oldum. Artık biliyordum ki Allah bana ilham
yoluyla son hakikati de öğretmişti ve günahımı bağışlamıştı. Bunun üzerine ben de üçüncü kez gülümsedim.
(Tolstoy, çev.:İhsan Özdemir, İnsan Ne ile Yaşar,Timaş, İstanbul 2005, s.41-43)
LEV TOLSTOY (1828-1910). Rusya. Toprak sahibi ve soylu bir ailedendir. Babası emekli yarbaydı. 16 yaşında
üniversiteye, 24 yaşında orduya katılır. Avrupa gezisinden sonra çiftliğinde köylü çocukları özel eğitimle
yetiştirir. Savaş ve Barış’ı 1869’da yayınladıktan sonra ruhsal bunalım yaşadı.Bilgelik düşüncelerini açıklar.
Topraklarını köylülere dağıtmasını ailesi engeller. Bütün eserleri 90 cilttir. ÖYKÜ: Erik Çekirdeği. ROMAN:Anna
Karenina, Savaş ve Barış.
2 / 2
Phoca PDF
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)