Bilimin Sultanları Sergisi

Transkript

Bilimin Sultanları Sergisi
B İ L İ M İ N S U LTA N L A R I
İSLÂMÎ BİLİM YENİDEN KEŞFEDİLDİ
B İ L İ M İ N S U LTA N L A R I
İSLÂMİ BİLİM YENİDEN KEŞFEDİLDİ
İcat, yenilik ve keşiflerin kadim dünyasında yolculuğa çıkın
Uçuşun öncüleri
Tıbbi Keşifler
İslâmî Astronomi Dünyası
Matematik, Sanat & Mimari
Optik Biliminin Temelleri
İleri Teknoloji & Buluş
Su Çekme Makineleri
Büyük Kâşifler
Beyt’ül Hikmet
© 2006 MTE STUDIOS, Tüm Hakları Saklıdır.
Sergide İzlenecek Yol
Arap rakamlarını, sıfırı ve ondalık basamakları kim oluşturmuştur?
Akciğer-kalp dolaşımını kim keşfetmiştir?
Bilimsel yöntemleri kim geliştirmiştir?
Görme kuramını kim tanımlamıştır?
Kimya ve trigonometriyi kim icat etmiştir?
Önsöz
El-Cezeri’nin meşhur “Filli Su Saati”nin stilize edilmiş
4,3 metre boyundaki versiyonu, muhteşem “Bilimin
Sultanları” gezici sergisine zemin teşkil etmektedir.
Müslüman adam, kadın ve çocukların altı adet gerçek
boyutlu siluetli tasvirleri, sergiye gelen ziyaretçileri
selamlamaktadır. Renkli “Kelime Duvarı”, müslüman
alimlerce yapılan en önemli icat, yenilik ve keşiflerden
bazılarını listelemekte ve kapsamlı bir “Zaman Çizelgesi”
bu bilimsel gelişmeleri kronolojik ve coğrafi açıdan
konumlandırmaktadır.
Sergi, tarihi hangi şekilde değerlendirdiğimize ve çok
kültürlü bilgiyi kucaklamamız gerektiğine dair güçlü bir
mesaj göndermektedir. Sergi, müslüman alimlerin M.S.
800 ila 1800 yılları arasında, matematik, gökbilim, mimari,
mühendislik, optik bilim, seyrüsefer ve tıp gibi üstünlük
gösterdiği disiplinleri kapsamaktadır.
“Bilimin Sultanları” dünya çapında bilim merkezleri,
müzeler, yaşam tarzı odaklı alışveriş merkezleri ve cazibe
merkezleri için oldukça uygundur.
Hayal Edin
Bin yıl önce antik çöl şehirlerinde, müslüman
alimler uçuş ilkelerini keşfetmişler, görme kuramını
tanımlamışlar, günümüzde kullandığımız sayı
sistemleri ile trigonometriyi geliştirmişler ve nicel
kimya tekniklerinde öncü bir rol oynamışlardır.
Avrupa’nın Karanlık Çağ’a tamamen gömüldüğü
tarihlerde, İslâm Medeniyeti’ndeki şehirlerin sokakları
kaldırımlarla döşeli ve gazyağı ile aydınlatılmaktaydı.
Hatta şehir planlamacılığı ve mimarlık alanlarında
gelişmiş yöntemler uygulanmaktaydı.
Bu önemli bilimsel gelişmelerin Avrupa’ya taşınmaya
başlanması, Rönesans’ın temellerini atmıştır.
Şimdi ise, bir tematik mimari ve eğlenceli eğitim
şirketi olan MTE Studios dinamik tasarım ve geliştirme
becerilerini tarih araştırmalarına uygulayarak geçmişe tekrar hayat veriyor.
Sahip olduğumuz teknoloji ile başardıklarımız inanılmaz,
ancak önceki kültürlerin şu an sahip olduğumuz teknoloji olmaksızın başardıkları daha da inanılmaz.”
Uçuş Öncüleri
İlk Uçuş
Leonardo da Vinci genellikle ilk uçuş makinesini icat eden
kişi olarak tanımlanır, ancak müslüman olan Hezarfen
Abbas bin Firnas muhtemelen dünyanın ilk havacısıdır.
M.S. 880 yılında, İbn-i Firnas bambu çıtalarından bir planör
yapmış ve bunu kumaş ve kartal tüyü ile tamamlamıştır.
Kendisini Müslüman İspanya’daki Kurtuba şehrinin
semalarına bırakmadan önce, toplanan kalabalığa “Şu
görmüş olduğunuz kanatları aşağıya ve yukarıya doğru
hareket ettirerek kuşlar gibi yükseleceğim. Her şey
yolunda giderse, bir müddet yükseldikten sonra, yanınıza
güvenli bir şekilde dönmeyi ümit ediyorum” dedi ve sözünü
yerine getirdi.
Şiddetli bir iniş yapmasına ve omurgasını incitmesine
rağmen İbn-i Firnas büyük olasılıkla muhteşem uçma
özgürlüğünü tadan ilk kişidir.
Abbas Bin Firnas’ın Planörü
Abbas Bin Firnas’ın yaptığı öncü uçuş makinesinin
birebir ölçekli modelini inceleyiniz.
İnteraktif Video
İslamiyet’in büyük katkılarda bulunduğu uçuş tarihi
hakkındaki videoyu izleyiniz.
Hezarfen Ahmet Çelebi’nin Uçuşu
Bu harita Avrupa Yakasında yer alan Galata’dan Asya
Yakasında bulunan Üsküdar’a kadar uzanan uçuş
yolunu göstermektedir.
Hezarfen Ahmet Çelebi’nin uçuşa başladığı yerin
yüksekliği ve uçuş mesafelerine ilişkin ölçümler şu
şekildedir: Galata Kulesi deniz seviyesinden 35 mm
(115 fit) yüksekliktedir, yerden çatısının ucuna kadar
olan yüksekliği 62,59 (205,35 fit) metre ve deniz
seviyesinden çatısına kadar olan yüksekliği 97,59
(320,18 fit) metredir.
Doğancılar meydanı deniz seviyesinden yaklaşık
12 (39 fit) metredir. Kule (uçuşun başladığı yer) ve
meydan (uçuşun son bulduğu yer) arasındaki
rakım değişimi 85.59 (281 fit) metredir.
Kule ve meydan arasında mesafe yaklaşık olarak
3.358 (2 mil) kilometredir.
Gerekli süzülme oranı = 39:1.
Etkileşimli Aerodinamik Ekranı
Müslümanlar arasında uçuşun öncüsü olan Ahmet
Çelebi tarafından geliştirilen deneylerden birini
gerçekleştiriniz. Kuşların uçuşunu modelleyebilmek
için, uçan bir kuşun kanadındaki sekiz rakamına
benzeyen şekli andıran ve her iki tarafta yerleştirdiği
dalgalı metal şeritlerle bir körük oluşturmuştur. Siz
de deneyebilirsiniz!
Diğer Müslüman Havacılar
Diğer öncü müslüman havacılar arasında 1633 yılında
Topkapı Sarayı’nda roket gücüyle çalışan bir sandalye ile
muhteşem bir uçuş gerçekleştiren Lagâri Hasan Çelebi ve
1638 yılında gelişmiş bir planörle İstanbul’da Boğaziçi’nin
bir kıyısından diğer kıyısına uçan Hezarfen Ahmet
Çelebi’de yer almaktadır.
Tıbbi Keşifler
Akciğer-Kalp Kan Dolaşımı
İngiliz Doktor William Harvey genellikle akciğer-kalp
kan dolaşım sistemini 1628 yılında ilk keşfeden kişi
olarak anılır, ne var ki asıl kâşif, Harvey’den 344 sene
önce 1284 yılında bu keşfi gerçekleştirmiş olan öncü
müslüman hekim El-Nefis’tir.
El-Nefis, kanın oksijenle dolması için kalpten
akciğerlere doğru hareket ettiğini, tekrar kalbe geri
döndüğünü ve ardından dokulara oksijen sağlanması
için buradan vücudun geri kalanına pompalandığını
ortaya koymuştur. Bu keşif, önemli bir tıbbi atılım
olarak kabul edilmiştir.
İnteraktif ekran, akciğer-kalp kan dolaşım sistemini
gösterir ve ayrıca kendi nabzınızı ölçmenize olanak
sağlar.
Tam Bakım
Tıp bilimi eczacılık alanında, İslam Çağı boyunca büyük
atılımlar yapmıştır. Eğitim hastaneleri oldukça yetenekli
cerrahlar, hemşireler, özel yatakhaneler, ücretsiz bütüncül
bakım ve eczanelerle donatılmıştı.
Bitkisel ve bitkisel olmayan yüzlerce tıbbi tedavi
yöntemlerinin yanı sıra, cerrahi alet ve teknikler
oldukça gelişmişti. Müslüman hekimler hastalık ve
yaralanmalara yönelik yüzlerce teşhis ve tedavi yöntemleri
geliştirmişlerdir.
Müslüman tıbbi araştırmacılar ayrıca günümüz tıbbi
ilimlerin temelini oluşturan tıp, eczacılık ve cerrahi
alanlarında abidevi bilimsel eserler kaleme almışlardır.
Cerrahi Teknikler
Müslüman hekimler anestezi, açılmış damarların
bağlaması (ligatür) ve soluk borusu ameliyatı gibi
birçok cerrahi tekniğin öncüsü olmakla birlikte,
cerrahi dikiş için ameliyat ipliği (katgüt) ile pamuklu
sargı bantlarını kullanan ilk hekimlerdir. Hatta ağızdan
alınan ilaçları yönlendirmek için, günümüz haplarının
öncüsü olan katgüt parçaları kullanmışlardır.
Müslüman hekimler bilimsel dişçiliği uygulayan ve
sahte diş yapımında kemik kullanan ilk kişilerdir.
Ayrıca kırık organlar için alçıyı geliştirmişler, bulaşıcı
hastalıklardan muzdarip hastaları karantinaya
almışlar ve çiçek hastalığıyla mücadele etmek için
aşı kullanmışlardır.
Bu hekimler aynı zamanda hastalıkların duygusal
nedenlerini analiz eden ve akıl-beden ilişkisi üzerinde
çalışmalar yapmanın yanı sıra akıl hastalarına yönelik
olarak müzik terapisini uygulayan ilk hekimlerdir.
Cerrahi Aletler
Yaklaşık 600 yıl önce müslüman tıbbi araştırmacıları
tarafından geliştirilen küret, ayırıcı, cerrahi kaşık,
kanca ve çubuk, makas, koterizer, böbrek taşı kırma
makinesi, obstetrikal forseps ve neşter gibi cerrahi
aletlerin birçoğu bugün kullanılanlardan neredeyse
ayırt edilemeyecek benzerliktedir.
Ekran modern cerrahi aletlerle bir kıyaslamada
bulunarak, 10. yüzyılda yaşamış meşhur cerrah ElZehrâvi tarafından geliştirilen cerrahi aletlerden
bazılarını göstermektedir. Farkı söyleyebilir misiniz?
Sabuncuoğlu Şerafeddin (1386-1470)
Ünlü Hekim ve Cerrah
Fatih Sultan Mehmet döneminin en ünlü hekim ve
cerrahlarından olan Sabuncuoğlu Şerefeddin, 1386 yılında
Amasya’da doğmuştur. 17 yaşında hekimlik yapmaya
başlamıştır. Sabuncuoğlu Şerefeddin 14 yıl boyunca
Bimarhanede’de çalışmalarını sürdürmüştür. Yaptığı
çalışmalar sonucunda zamanla adı bütün Anadolu’da
duyulmuştur.
Sabuncuoğlu Şerefeddin cerrahlık konusunda üç önemli
eser yazmıştır. En önemli eseri, “Kitab-ı Cerrahiye-i al
Haniye”dir. Konularını minyatürlerle anlatan ve Fatih
Sultan Mehmet’e ithaf edilen bu kitap İslam tıbbına büyük
bir yenilik getirmiştir. Uzun yıllar hekimlik yaptıktan sonra,
1468 yılında “Mücerrabname” adlı eserini kaleme almıştır.
Bu sırada 85 yaşındadır. 1470 yılında Amasya’da vefat
eden Sabuncuoğlu Şerefeddin, Darüşşifadaki çalışmaları,
yazdığı eserleri ve hayranlık uyandıran bilim adamı kişiliği
ile bugünlere uzanmıştır.
Akşemseddin (1390-1459)
Mikrobiyolojinin Babası
Akşemseddin, asıl adı ile Şeyh Muhammed Şemsettin Bin
Hamza, 15. yüzyılın sufilerinden biri ve Türk bilim adamıdır.
Şam’da doğmuş ve Amasya’da eğitimini tamamlamıştır.
Fatih devrinin büyük tabip ve bilginlerinden olup Fatih
Sultan Mehmet’in hocasıdır ve İstanbul’un fethinde Fatih’e
danışmanlık yapmıştır. Tıp ve eczacılık ilimleri yanında fıkıh,
hadis, tefsir, tasavvuf, ahlak ilimlerine hakimdir.
Tarihte ilk olarak hastalıkların mikroplardan meydana
geldiğini söyleyerek mikrobun varlığını belirtmiştir.
Pastör’den tam 400 sene önce “Mikrobu keşfeden ilk Tabib”
olarak mikrobiyolojinin babası sayılmaktadır. Aynı zamanda
ruh hastalıklarını da tedavi etmiştir. Hangi hastalıkların
hangi bitkilerden hazırlanan ilaçlarla tedavi edileceğine dair
bilgiler ve formüller ortaya koymuştur.
Tıp ilminde yaptığı çalışmalar sonucunda sahip olduğu iki
ünvanı vardır: Ruhların hekimi (Tabib-i ervah) ve Bedenlerin
hekimi/Tıp doktoru (Tabib-i ebdan).
İslami Gökbilim Dünyası
Yıldızlardan Alınan İlham
İslami Bilimlerin Altın Çağı’nda gökbilim oldukça gelişmiş
ve nicel bir bilim dalı haline gelmiştir.
Müslüman gökbilimciler muhteşem gökbilim aletleri
yapmışlar, astronomi tablolarının doğruluğunu temin
etmişler ve Dünya ile uydusu Ay ve Güneş sistemimizde
bulunan diğer bazı gezegen ve yıldızlar hakkında yeni
keşifler yapmışlardır.
Ayrıca kâinatın gelişmiş mekanik bir modelini
hazırlamışlar, gökbilim hesaplamalarına yönelik küresel
trigonometriyi oluşturmuşlar, ilk gök küresi ve ilk kadran
ile evrensel, küresel ve dişli usturlaplar yapmışlardır.
Gök Küresi - Yıldız Haritası
Gök Küresi, Dünya’nın yıldızların eşit mesafelerle üzerinde
sabitlendiği şeffaf kristal bir küre ile çevrildiğini öne süren
şaşırtıcı Yunan konseptine dayanmaktadır.
Ziyaretçiler Gök Küresi’ni belirli bir enlem ve zamana göre
hareket ettirirler, böylece Küre üzerinde beliren görüntü,
seçilen mekân ve zamandaki gökyüzünün gece halini
temsil eder.
Tarihteki İlk Bilgisayar
Usturlab
Usturlab dünyanın bilinen en eski hesaplama
aletlerinden biridir. Önceleri Yunanlar ve Çinliler
tarafından geliştirilmiş olmasına karşın, zirve
noktasına müslüman gökbilimciler tarafından
taşınmıştır. Usturlab gök cisimlerinin uzaklığını
ölçmek, vakti hesaplamanın yanı sıra Güneş’in,
yıldızların ve gezegenlerin hareketlerini grafiğe
dökmek için kullanılır.
Yunanlar tarafından geliştirilen usturlab yalnızca
tek bir enlemde kullanılabilmekteydi. 11. yüzyıla
gelindiğinde ise, El-Zerkâli dünyanın her yerinde
rahatlıkla kullanılabilen ilk evrensel usturlabını icat
etmiştir.
İnteraktif usturlab, ziyaretçilerin ufuk çizgisinin
üzerinde yer alan herhangi bir yıldızın uzaklığını
belirleyerek
zamanı
tespit
edebilmelerini
sağlamaktadır.
Çemberli Küre
Güneş Sistemi Modellemesi
Masaüstü Çemberli Küre, Güneş sisteminin kavramsal
bir modeliydi. Halbuki döndürülebilir, iç içe geçmiş eş
merkezli çemberlerin mevcut olduğu gerçek boy Çemberli
Küre ise gök cisimlerinin hareketlerini tespit etmek için
kullanılırdı.
Ekranda görülen Çemberli Küre, müslüman gökbilimciler
tarafından uyarlanan ve mükemmelleştirilen Batlamyos’un
Çemberli Küresi’nin birebir kopyasıdır. Ziyaretçiler bu
hayret verici aletin çeşitli fonksiyonlarını deneyebilirler.
Kadran
Yolumuzu Nasıl Buluruz?
Kadran, gökbilimciler tarafından Güneş’in, Ay’ın
ve ufuk çizgisinin üzerinde yer alan yıldızların
yüksekliğini saptamak amacıyla kullanılırdı. Bu alet,
gökbilimcilere saatin kaç olduğunu tespit etmeye ve
coğrafi enlemleri belirlemelerine olanak sağlardı.
Ziyaretçilerimizi, iki yıldız arasındaki açıyı ölçmeleri
için enteraktif usturlab sergisine davet ediyoruz.
Kadızade Rumi (1337-1421)
Bursalı Gökbilimci
Kadızade Rumi 1337 tarihinde Bursa’da doğmuş ve
1421 senesinde Semerkant’ta vefat etmiştir.
Kadızade Rumi, Türkler’de matematik ve astronomi
konusunda çağının en son tekniklerini geliştirip
uygulayan kişidir.
Kadızâde Rumi, önce doğduğu şehir olan Bursa’da
ardından çağın en ünlü bilim odakları olan Horasan
ve Maveraünnehir Bölgelerinde yetişerek ün
kazanmıştır. Maveraünnehir Bölgesinin Semerkand
şehrine gelerek ve Semerkand Rasathanesi olarak
bilinen gözlemevinde çalışmaya başlamıştır.
Kadızâde Rumi, Rasathane’de gökcisimlerinin
hareketlerini inceleyip, çağın en yetkin astronomi
cetvellerinin tamamlanmasında önemli katkılarda
bulunmuştur.
Uluğ Bey (1394-1449)
15. Yüzyılın En Büyük Astronomu
Türk dünyasının 15’inci asırda yetiştirdiği en büyük astronomi
bilgini ve Timur Han’ın torunu olan Uluğ Bey, 1394’te Güney
Azerbaycan’daki Sultaniyye’de doğdu. İyi bir eğitim görerek,
13 yaşındayken Horasan ve Maveraünnehir eyaletlerine
hakan naibi oldu. Başkent seçtiği Semerkant’ta, müstakil
bir hükümdar gibi hareket etti. Hayatını Türk-İslam dünyası
kültür ve medeniyetinin gelişmesi ve yükselmesine vakfeden
Uluğ Bey, dünya tarihinde de önemli yeri olan bir fen âlimiydi.
Uluğ Bey’in Semerkant’ta kurduğu rasathanedeki astronomi
çalışmaları, astronomi biliminin bugünkü seviyeye gelmesinde
büyük pay sahibidir. Uluğ Bey, astronomi çalışmalarının
temelini teşkil eden trigonometri ilmi üzerinde geniş
çalışmalar yaptı. Kendisinden önceki Doğu - Batı dünyasının
tahmini ve yaklaşık bilgilerini bırakıp bilimsel esasları tespit
ederek, trigonometride yeni bir araştırma yolu açtı.
Dünya onu astronomi alanındaki eserleriyle tanıdı.
Semerkant’taki rasathanesinde yapılan çalışmalar, bugünkü
astronomiye hala ışık tutmaktadır.
Fen bilimleri ve astronomiye merakı, kendisini dünya tarihinin
en büyük astronomlarından biri haline getirdi. İlim adamlığı
yanında devlet adamlığı vasfı da yüksek olan Uluğ Bey,
Semerkant’ta 38 yıl hükümdarlık yaptı. Bir akademi haline
getirdiği sarayı, devrin meşhur âlimlerinin toplanıp tartıştığı bir
mekan oldu. İktidar döneminde, başta Semerkant ve Buhara
olmak üzere tüm ülke, Türk mimarisinin seçkin eserleriyle
donatıldı.
Ali Kuşçu (1403-1474)
15.yüzyıl Batlamyus’u
Büyük astronom Ali Kuşçu 15. yüzyılda Semerkand’da doğmuş ve
yaşamıştır. Kuşçu lakabıdır, babası Timur İmpartorluğu Sultanı’nın
astronomu Uluğ Bey’in kuşçusu olduğu için ailesine bu ad verilmiştir.
Ortaya koyduğu eserleriyle büyük bir üne sahip olan Ali Kuşçu, özellikle
matematik ve astronomi alanında çağının sınırlarını aşacak kadar
önemli eğitim ve öğretim çalışmalarında bulunmuştur.
Fatih Külliyesi’nde bir Güneş saati yapan Ali Kuşçu, İstanbul’un enlem
ve boylam derecesini belirlemiştir. Ay’ın ilk haritasını çıkaran Kuşçu’nun
adı bugün Ay’ın bir bölgesine verilmiştir.
Ali Kuşçu’nun astronomi ile ilgili en büyük eserlerinden biri Risale-i fil
Heye (Astronomi Risalesi)’dir. Matematik ve astronomi alanında büyük
bir çığır açan bu eserde gök cisimlerinin dünyamızdan uzaklıklarına
kadar tüm bilimsel detaylar bulunmaktadır. Farsça yazılmış daha sonra
Arapça’ya çevrilmiştir ve halen astronomi alanında tercih edilen bir
kitaptır.
Matematik alanındaki büyük eseri Risale-i Hisap (Aritmetik Risalesi)’dir.
Ayrıca çağının en ileri matematik bilgilerini içeren Şerhi Zic-i Uluğ Bey
(Uluğ Bey’in Yıldız Kataloğu) adlı esere katkılarıyla ün yapmıştır.
Takiyüddin (1521-1585)
Osmanlı’nın Uzaya Bakan Gözü
Bir mühendis ve astronom olan Takiyüddin Şam’da
doğmuştur. Asıl ismi, Muhammed bin Maruf bin Ahmed
Rasıd-üş-Şami olup, lakabı Takiyüddin’dir.
Devletten görev almak üzere Kahire’den İstanbul’a gelmiş,
matematik bilimindeki ustalığı nedeniyle Sultan’a tanıtılmış
ve onun yardımlarıyla rasathane hazırlanmıştır. İstanbul
rasathanesini kuran Takiyüddin, gökcisimleri ile ilgili ölçüm
yapmak için kullandığı belli başlı dokuz alet inşa etmiş ve
bunlar XVI. yüzyılın en mükemmel gözlem araçları olmuştur.
Bu araçlardan biri olan “libne”, yıldızların meridyen
geçişlerini gözlemekte kullanılan bir duvar kadranıdır. Bu
aletle o dönemde gökcisimlerinin ekvatoral koordinatlarının
saptanması mümkün olmuştur.
Matematik, Sanat ve Mimari
Cerrahi Aletler
İslam geometri sanatı, geometri ile süsleme sanatının
bir birleşimi, simetrik şekilleri ile kendini tekrar
eden desenlerin bir etkileşimidir. İçerisinde hiçbir
şekilde insan figürü yer almamakla birlikte, insanları
tefekküre sevk eden uyumlu ve dingin bir tasarım
meydana getirmektedir.
Arabesk, çiçek, yaprak ve bitki sapları veya geometrik
şekillerin haricinde gerçekleştirilen bir dizi simetrik
şekilden oluşmaktadır. Her bağımsız desen
eksiksizdir, ancak bunların tümü desenin tamamının
birer parçası olmak üzere birbirlerine bağlıdır.
Bu benzersiz ve iki boyutlu desenler duvar, tavan,
halı, mobilya, kitap süslemeleri, çini, tekstil ve giyim
eşyalarında kullanılmaktaydı.
Ziyaretçilerimiz, arabesk desenleri taklit etmek veya
kendilerine özgü eşsiz desenlerini yapmak için renkli
ve birbirlerinden farklı şekillerdeki mıknatıslı karolar
kullanacaklardır.
El-Hamra’nın Altın Oranları
İspanya’nın Gırnata şehrinde yer alan El-Hamra Sarayı,
İslami mimarinin en mükemmel örneklerinden birtanesidir. Binaların cephe oranları, ardışık boyutlu dörtgenlerin
yinelenmesi gibi basit bir ilkeye dayanmaktadır.
Bir dörtgenin karşı köşelerine bağlanan çapraz bir çizgi,
bir sonraki dörtgenin yüksekliğini belirlemeye yarayan
bir dairenin yarıçapı işlevine sahiptir. Ortaya çıkan etki,
kusursuz uyumun bir bileşimi gibidir.
Ziyaretçilerimizi El-Hamra Sarayı’nın ahenkli bölümlerine
ilişkin bir anlayış geliştirmelerini sağlamak amacıyla
ardışık ebattaki dörtgenleri bina şablonuna yerleştirmeye
davet ediyoruz.
Kemerler Asla Uyumaz
Temel Roma kemeri üzerinde iyileştirmeler yapılarak
tasarlanan Arabesk ve Deveboynu Kemerleri,
müslüman âlimler tarafından geliştirilen birçok
mimari yenilikten sadece ikisidir.
Ziyaretçiler büyük sünger yapı taşları kullanarak
bu yapıları inşa ederken, Roma ve Deveboynu
Kemerlerini dayanıklılık ve estetik görünüm açısından
değerlendirebilirler.
En İyi Sayı Sistemi Sizce Hangisi?
60 tabanlı Fenike sayı sistemi ve sayıları ifade etmek
için harflerin kullanıldığı Roma rakamları ikinci bin
yılda da kullanılmaktaydı. Müslüman âlimler çok
daha pratik olan (1’den 9’a kadar) Arap rakamlarını ve
sıfır ile ondalık basamakları matematiğin hizmetine
sokmuşlardır. Ziyaretçiler, her üç sayı sistemini de
kullanarak birkaç hesaplama (toplama, çıkarma,
çarpma, bölme) işlemi yapacaklardır, ardından hangi
sistemin en iyisi olduğuna kendileri karar verecekler!
Mimar Sinan (1490-1588)
Yeteneğine Ulaşılamayan Dahi Mimar
1500’lü yıllar, Rönesans’ın doruklarının yaşandığı günler.
Batıda Rafaello, Leonardo da Vinci, Michelangelo ile
sanat, tarihinin parlak dönemlerini yaşarken Osmanlı
mimarisi de Sinan’la tanıştı. Osmanlı’yı mimari alanda
dünyaya tanıtan Mimar Sinan, 1489 senesinde Kayseri’de
doğmuştur. Yavuz Sultan Selim zamanında İstanbul’a
gelerek eserlerinin bir kısmını burada inşa etmiştir.
Mimar Sinan 1538’de Prut Irmağı(Moldovya) üstünde
yaptığı bir köprüyle dikkatleri üstüne çekmiştir. Bir yıl
sonra sermimaran-ı hassa (saray baş mimarı) olmuştur.
Günümüzdeki bayındırlık bakanlığına eş düşen bu
görevi ölümüne kadar sürdürmüştür. İlk önemli yapıtı
İstanbul’daki Şehzade (Mehmed) Camii’dir. Kendisinin
çıraklık dönemi yapıtı olarak nitelendirdiği bu cami,
dört ayağın taşıdığı ve dört yarım kubbenin desteklediği
bir kubbe ile örtülüdür. Dış görünüşlerin kitlesel
etkisi azaltılmış, içerde ise daha aydınlık bir mekân
oluşturma yoluna gidilmiştir. Onu izleyen Üsküdar’daki
“Mihrimah Sultan Camii”nde ise yarım kubbelerin sayısı
üçe indirilerek daha rahat bir iç mekân araştırılmıştır.
“Süleymaniye Camii”, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en
muhteşem eseridir. Kendi tabiriyle kalfalık döneminde,
1550-1557 yılları arasında yapılmıştır. Başyapıtı ise
“ustalık eserim” dediği “Selimiye Camisi”dir.
Eserlerinde sütunlar, duvarlar ve diğer kısımlar statik
açıdan taşıdıkları yükle karşılaştırıldığında olabilecek
ince minimum kalınlıktadır. Kullandığı bu hesap bütün
mimari eserlerinde dikkat çekmektedir. Mimarlığın
en önemli öğesi olan kubbeyi ve ona bağlı taşıyıcılar
sistemini en yalın ve açık biçimde kullanıp onu anıtsal
mimarlık düzenlemeleri başlangıcı durumuna getirerek
katkıda bulunmuştur. Onunla birlikte Doğu ve Batı
mimarisini sentezlenmiştir.
Optik Biliminin Temelleri
Işık Nedir?
Nereden geliyor? Biz nasıl görebiliyoruz? Bunlar, öncü
optik bilim araştırmacısı El Heysem’in kendisine sorduğu
sorulardı.
Yalnızca teori üretmek yerine, görme kuramına dair
antik fikirleri test etmek üzere bir dizi iyi kontrol edilmiş
deney gerçekleştirdi. Işığın su ve camdan nasıl geçtiği
konusunda araştırmalar yaptı, kırılan beyaz ışığın farklı
renklere ayrıldığını gözlemledi.
Ayrıca gökyüzünün rengi, gökkuşağı, gölge ile güneş ve
ay tutulmaları üzerinde çalışmalar yapabilmek amacıyla,
araştırmasını dışarıya taşıdı.
El-Heysem’in Optik Bilim Laboratuarı
11. yüzyıl İslam âlimi İbn’ül Heysem gözü parçalarına
ayırarak incelemiş ve günümüzde halen kullanılmakta
olan yeni bir Görme Kuramı geliştirmiştir.
Yunanların sahip olduğu bulguların aksine,
gözlerimizin ışık ışını yaymadığını, ancak bu ışınların
baktığımız nesnelerden gözümüze yansıdıklarını
kanıtlamıştır. Ayrıca mercekler, ışık kırılması ve
yansıma üzerine ayrıntılı çalışmaları yapan ilk kişidir.
Bu ekranda, ziyaretçiler bazı deneyleri kendileri
gerçekleştirsin diye İbn’ül Heysem’in optik bilim
laboratuarını yeniden oluşturduk.
İleri Teknoloji ve İcatlar
Büyük Mühendisler
Müslüman
mühendisler
Avrupa’daki
sanayi
Devrimi’nden yüzyıllar öncesinde robot tekniğine
sahip makineler, su saatleri ve su çekme cihazları
inşa ediyorlardı.
Otomatlar, otomatik kontrol ve geri bildirim
mekanizmaları ile fiş ve şamandıra vanaları (9.
yüzyıl), su ve rüzgâr değirmenleri (10. yüzyıl), bölmeli
ve dış çemberli dişliler (11. yüzyıl), kam milleri, krank
milleri, kavrama kolları ve emme-basma tulumbalar
(12. yüzyıl) bu büyük mühendislerin sağladıkları yeni
katkılara sadece birkaç örnektir.
Bu ekranlar İslâmiyet’in mühendisliğe sunduğu
katkıların ne derece muhteşem olduğunu gözler
önüne sermektedir.
El-Cezeri’nin Filli Su Saati
El-Cezeri tarafından imal edilmiş en hassas otomatik
makine, abidevi Filli Su Saati’dir. Bu muhteşem eser
yalnızca müslümanlar arasındaki mühendisliğin geldiği
noktayı göstermekle kalmamış, aynı zamanda İspanya’dan,
Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan, Anadolu’ya, Hindistan’dan
Çin’e kadar elde edilen tüm birikimleri içeren İslâmiyet’in
evrensel doğasını takdis etmiştir.
Sergide, 800 yıldan daha uzun bir zaman önce yapılan bu
mühendislik şaheserinin ilk kez bütün işlevlerinin tam
olarak canlandırıldığı replikası yer almaktadır.
El-Cezeri’nin Kâtip Saati
El-Cezeri Kâtip Saati’ni Halife’nin kendisine verdiği
taşınabilir küçük, hafif bir saat üretmesi talimatı
üzerine imal etmiştir.
Kâtip Saati, saatin kaç olduğunu söylemek için
yenilikçi bir yüzer mekanizmadan yararlanmaktadır.
Abdest Alma Makinesi
Abdest Alma Makinesi, El-Cezeri ve üç kardeş olan
Beni Musa Kardeşler tarafından üretilen ve toplumu
mühendislik konusunda eğiten ve büyüleyen çok
sayıda ‘hileli cihaz’dan yalnızca biridir.
Abdest Alma Makinesi, suyu namaz kılmadan veya
yemek yemeden önce Müslümanlar ellerini yıkasınlar
diye düzenli aralıklarla dağıtmaktadır.
Beni Musa Kardeşler’in Hileli Cihazları
Beni Musa Kardeşler bir dizi kullanışlı fonksiyon elde
edebilmek için sifonların, şamandıraların, karmaşık
boruların ve kavrama kollarının kullanıldığı 100’ün
üzerinde dâhiyane mekanik cihaz yapmıştır. İmal ettikleri
hileli cihazlardan bazıları, halkı eğlendirmek ve etkilemek
üzere tasarladıkları rastgele icatlardı!
Yaptıkları Sihirli Matara sergide mevcuttur. Renkli bir sıvı
bir taraftan Matara’nın içerisine döküldükten sonra öbür
taraftan çıktığında, sanki farklı bir renge bürünmüş gibi
görünmektedir.
Su Çekme Makineleri
Güç Nedir?
Çöllerdeki Orta Çağ kentlerinin etkileyici şehirlere
dönüşmesiyle birlikte, müslüman mühendisler dehalarını
şehirlerde yaşayan insanların su ihtiyaçlarını karşılama
yönünde kullanmak durumda kalmışlardı.
Su çekme cihazları, barajlar, kanallar ve su kemerleri
inşa etmişler, tüm bunların yanı sıra suyun gücünü faydalı
işlerde kullanmaya sevk etmişlerdi.
El-Cezeri’nin Su Çekme Cihazları
El Cezeri ve Takiyüddin tarafından icat edilen bir dizi
yenilikçi su çekme cihazı, bu büyük interaktif ekranda
gösterilmektedir. Bu cihazlar, krankların ve krank
millerinin, kamların ve kam millerinin, kavrama
kollarının, tek yönlü valf ve pistonların tarihte ilk kez
kullanıldığı makineler arasında yer almaktadır.
Ziyaretçilerimizi çeşitli cihazları çalıştırmaları için bu
kolları çevirmeye davet ediyoruz.
El-Cezeri’nin Dört-Kepçeli Makinesi
Takiyüddin’in Altı Silindirli Pompası
El-Cezeri tarafından icat edilen bu su çekme makinesinde,
hayvan kam milini hareket ettiren dikey bir dişli çarkı
döndüren yatay vaziyette konumlandırılmış çarkı çevirir.
Kam mili üzerinde karşılıklı bulunan makaralar kepçeleri
birer birer yukarı çeker.
Bu dikkate değer makinede günümüz içten yanmalı
motorlarında olduğu gibi kam milleri, pistonlar ve vanalar
kullanılmıştır.
Bu makinenin güzelliği, verimliliğini artıran bir unsur
olarak yükün dört kepçe üzerinde eşit bir şekilde
dağıtılmasından ileri gelmektedir. Bu durum hayvan
üzerindeki baskıyı azaltıp, çekilen suyun miktarını
artırmaktadır. Kam mili, günümüzde kullanılan dört
zamanlı motorun bir benzeridir.
Kolu çeviriniz ve dörtlü kepçenin suyu birbiri ardına nasıl
kaldırdığını izleyiniz. Böylece su bir oluk vasıtasıyla kanala
doğru akmaya başlayacaktır.
Kam millerine bağlantı çubuklarını, pistonları ve üst
kısımda yer alan silindirleri çekmeye yarayan kam milleri
ilâve edilmiştir. Pistonlar suyu ırmaktan emerken, bir vana
aracılığıyla bu suyu sulama kanallarına akıtır. Yer çekimi
kuvveti sayesinde, ağırlıklar pistonu tekrar aşağıya doğru
hareket etmeye zorlayıp, bir sonraki inişe hazırlar.
Görüntülü-Sesli İnteraktif
İbn-i Battuta Oyunu
En meşhur Müslüman seyyahlardan biri 14.
yüzyılda İslâm İmparatorluğu boyunca seyahatler
gerçekleştiren ve İslâm kültürüne dair o devirdeki en
doğru ve kesin bilgileri içeren ayrıntılı bir seyahatname
olan “Rıhle” adlı eserini hazırlayan İbn-i Battuta’dır.
Kendi yolculuğunuza başlamadan önce sizler de
uğradığı çeşitli yerlere ilişkin soruları cevaplandırarak
gerçekleştirdiği seyahatlerde İbn-i Battuta’ya eşlik
edin.
Büyük Kâşifler
Bilginin Peşinden Koşmak
Zheng He İnteraktif Oyun
Seyahat etmek müslümanların kanında var. Yüzyıllar
boyunca göçebe hayattan büyük deve kervanları ile çöllere
ve dağlara karşı göğüs gerdiğinde, ticaret filoları engin
denizlere yelken açtığında ve hacılar Mekke’ye doğru yol
aldığında edindikleri beceriler, İmparatorluk Çağı’nda
Müslümanlara oldukça büyük yararlar sağlamıştır.
15. yüzyılda muazzam Çin ticaret filosunun amirali, Ma He
adıyla doğan ancak daha sonra Çin İmparatoru tarafından
ismi Zheng He olarak değiştirilen Müslüman bir adamdı.
Zheng He Orta Çağ’daki en büyük gemi filosunu
yönetmiş, gerçekleştirdiği yedi efsanevi seferi boyunca
Hint Okyanusu’nda ve daha uzak yerlerde bulunan birçok
limanı ziyaret etmiştir.
Müslümanlar büyük bir heves ve imanla seyahat ediyorlardı.
“Bilginin Peşinden Koşmak” yönünde Peygamber’den
aldıkları emir, Müslümanları maddi ihtiyaçlar ya da toprak
kazanma hırsı gibi nedenlerin çok ötesine, yeni keşif ve
yolculuk tutkusu ardından koşma yönünde teşvik etmiştir.
Sergide sunulan bu hayranlık uyandırıcı eğitsel oyunda
Zheng He, gemileri, diplomatik ve ticari vazifeleri hakkında
daha fazlasını öğreniniz.
Kaşık Pusula İnteraktif Ekranı
Bu ekranda büyük müslüman kâşiflerden bazılarını ve yön
bulma yöntemlerini görebilirsiniz.
Hazine Gemisi Modeli
Zheng He’nin devasa Hazine Gemisi’nin tam ölçekli modeli
sergide yer almakta olup, Kristof Kolomb’un Yeni Dünya’yı
keşfe çıktığında kullandığı ufak gemilerden birine ait
model ile mukayese edilmektedir.
Zheng He’nin Hazine Gemileri tayfaları için denizde aylar
geçirecek kadar canlı evcil hayvan, buğday tarlaları, meyve
bahçeleri ve yeterince içme suyu barındırmaktaydı.
Dünya Zemin Haritası
İslâm dünyasından büyük Orta Çağ kâşiflerinin yanı sıra
İskandinavyalı, İtalyan, Portekizli ve İspanyol gezgincilerin
seyahatleri bu devasa ve üstünde yürüyebileceğiniz zemin
haritası üzerinde gösterilmiştir. Kızıl Erik, İbn-i Battuta,
Marko Polo, Kristof Kolomb ve Ferdinand Macellan’ın
izlediği rotaları kıyaslayınız.
Dokunun, Dinleyin ve Koklayın
3 Boyutlu Poster Duvarları
3 Boyutlu poster duvarlarında yer alan “dokunun, dinleyin
ve koklayın” ekranlarıyla Doğu’nun gizemine ortak olun.
Baharatlar, müzik aletleri, su dolapları, mis gibi kokan
kahveler, ipek kumaşlar ve diğer zevkler parmaklarınızın
ucunda!
Beyt’ül Hikmet
Geçmişin Hazineleri
İslâm coğrafyasındaki Bilgelik Evleri müslümanların
sahip oldukları bilgileri geliştirmeleri ve bunları gelecek
nesillere aktarmaları için hazırlanan son derece canlı
mekânlar olan kütüphaneler, arşivler, araştırma kurumları,
medreseler ve münazara meclislerinden oluşmaktaydı.
Hemen her bilimsel alandan hezarfenler ve uzmanlar sahip
oldukları bilgileri karşılaştırmak, zararlı fikirleri bertaraf
etmek, bilim ve teknoloji alanlarını daha da geliştirmek
üzere bir araya gelirlerdi. Ayrıca sahip oldukları bilgilerin
gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak için anıtsal
ansiklopediler üretirlerdi.
Bu sergide ziyaretçilerimize kadim Bilgelik Evleri’nde
bulunan hazine ve kitapların bazılarına kısa bir bakış atma
imkânı sunuyoruz.
Sanal Kütüphane
İslâmi Bilimin Altın Çağı boyunca binlerce
kitap bulunan kütüphaneler kurulmuştur. Bu
kütüphanelerde yalnızca Antik Yunan ve Romalıların
kaleme aldığı eserlerin tercümeleri değil, aynı
zamanda müslüman âlimler tarafından yayımlanmış
yeni eserler de yer almaktaydı.
Ziyaretçilerimiz sanal kütüphaneye girebilecek ve
okumaları için birçok farklı başlıktaki kitaplara
ulaşmalarına yardımcı olan kütüphanecilerle
etkileşim içinde olabileceklerdir.
Öğrenme Ahlâkı
Bütün müslümanların bilgiyi aramaları ve başkalarına
aktarmaları konusunda teşvik edildiğini göz önünde
bulundurduğumuzda, öğrenme arayışının İslâmiyet’in
kalbine oldukça yakın olduğunu görürüz.
İslâm’ın birleştirici bakış açısı, farklı bilgi türlerinin
birbirlerinden ayrı bir şekilde geliştirilmesine asla
müsaade etmemiştir. Bu durum, kısa bir süre içerisinde
gerçekleştirilen bilim ve teknolojideki önemli gelişmelerin
temelini oluşturan ilmi disiplinler arası yaklaşımda yüksek
oranda verimlilik sağlamıştır.
İslâmiyet bütün büyük medeniyetlerin sahip olduğu
entellektüel birikimin mirasçısı olmuş ve geniş bir
yelpazede yer alan entellektüel disiplinler ve yeniden hayat
bulan gelenekler için güvenli bir sığınak haline gelmiştir.
Bu miras Beyt’ül Hikmet kümesinde yansıtılmıştır.
Ansiklopediler
Müslüman âlimler, sahip oldukları farklı ilmi
alanlarda abidevi ansiklopedilerin yazımı konusunda
bir gelenek başlatmışlardır. Bu eserlerin birçoğu 18.
ve 19. yüzyıl Avrupa’sında hâlen kullanılmaktaydı.
Bu ansiklopedilerin arasında El-Heysem’in optik
bilimi üzerine, El-Harezmi’nin matematik ve coğrafya
üzerine, El-Râzi, El-Zehrâvi ve İbn-i Sina’nın tıp
üzerine, El-Kindi’nin felsefe üzerine, El-Cezeri,
Takiyüddin ve Beni Musa Kardeşlerin mühendislik
üzerine yazdıklarını sayabiliriz.
Sergi Sahipleri Hakkında Bilgiler
Dünya’da “Bilimin Sultanları”
Küresel “Bilimin Sultanları” gezici sergisinin yapımcısı olan MTE Studios, Dubai ve Cape Town merkezli bir firmadır.
Dubai’de ilk olarak açıldığından bu yana, “Bilimin Sultanları”
sergisi Cape Town, Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki MTN
Bilim Merkezi’nde, A.B.D.’nin New Jersey Eyaleti’ndeki
Jersey City’de yer alan Liberty Bilim Merkezi’nde ve
Canada’nın Ontario Eyaleti’ndeki Toronto şehrinde yer
alan Ontario Bilim Merkezi’nde gösterilmiştir.
Tematik mimarî ve interaktif öğrenme deneyimleri üzerine yoğunlaşmış olan bu firma, ilham verici interaktif sergilerin konseptini hazırlamakta, bunların örneklerini geliştirmekte ve üretimini gerçekleştirmektedir.
Sergi, aşağıda temsil edilen kuruluşlar aracılığıyla değişik
kıtalardaki ziyaretçilerin beğenisine sunulacaktır:
Kuzey Amerika
Liberty Bilim Merkezi
Avrupa, Afrika ve Orta Doğu MTE Studios
Asya ve Avustralasya
Petrosains

Benzer belgeler

MODERN BİLİMİN MÜSLÜMAN ÖNCÜLERİ Dünyanın bugünkü

MODERN BİLİMİN MÜSLÜMAN ÖNCÜLERİ Dünyanın bugünkü Ortaya koyduğu eserleriyle büyük bir üne sahip olan Ali Kuşçu, özellikle matematik ve astronomi alanında çağının sınırlarını aşacak kadar önemli eğitim ve öğretim çalışmalarında bulunmuştur. Fatih ...

Detaylı

İslam Aleminde Astroloji

İslam Aleminde Astroloji bir çığır açan bu eserde gök cisimlerinin dünyamızdan uzaklıklarına kadar tüm bilimsel detaylar bulunmaktadır. Farsça yazılmış daha sonra Arapça’ya çevrilmiştir ve halen astronomi alanında tercih e...

Detaylı