bizimşifa dergisi - KadıköyŞifa Sağlık Grubu | Hoşgeldiniz

Transkript

bizimşifa dergisi - KadıköyŞifa Sağlık Grubu | Hoşgeldiniz
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 1
içindekiler
BASINDA KADIKÖYŞİFA
GÖĞÜS HASTALIKLARI
İÇ HASTALIKLARI
ODYOLOJİ
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ
NÖROLOJİ
BİRİM TANITIMI
KLİNİK PSİKOLOJİ
GENEL CERRAHİ
KALİTELİ YAŞAM POLİKLİNİĞİ
Akne, yara, yanık izleri ve çatlaklarla savaş...
AĞIZ, DİŞ SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI
Kırmızı estetik ile sağlıklı ve güzel...
DUYURU
KÜLTÜR SANAT
BİZDEN HABERLER
SİZDEN GELENLER
Gebelikte diyabet artıyor...
Gece alt ıslatma erkek çocuklarda daha çok...
Hokus Pokus Çocuk Atölyesi
Kurucumuz
DR. AHMET EMİNOĞLU
Yönetim Kurulu Başkanı
BUKET PİLAVCI
Astımın tek belirtisi uzun süre devam eden öksürük
Karpal tünel sendromu
Reflüye yol açan 10 yiyecek...
Bülteni Hazırlayanlar
AYŞEN ÖZKUL
ŞENAY EKİZOĞLU
GÖKÇE BABAYİĞİT
FARUK GÜR
Yorgunluk hastalık mı? Hastalık işareti mi?
Migrende botox tedavisi
İletişim Bilgileri
Işıklar Cad. No: 31
Ataşehir, İstanbul
444 2 574
www.kadikoysifa.com
[email protected]
İşitme kayıplarında ileri ileri tanıda BERA testi
Hemşirelik Hizmetleri
Baskı
Form-Ar
Matbaacılık ve Ambalaj San.
Tel: 0212 512 16 31
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 12:12 Page 2
"
!
!$
"
! !
! !
$
!"! !
"$
!
$
!
#
!
!
! !
$
"! ! !
Buket Pilavcı
Genel Müdür
"!
"
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 3
Basında KadıköyŞifa
R
ANAGE
TAL M
HOSPI
MAYIS
2012
3
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 4
MAYIS 2012
COSMOPO
LITAN
MAYIS 2012
4
GÖĞÜS
HASTALIKLARI
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 5
astımın tek belirtisi uzun süre
devam eden öksürük olabilir
PROFESYONEL OLARAK SPOR YAPAN ALLERJİK ASTIM HASTALARI
OLDUĞU GİBİ GEÇ TANI VE YETERSİZ TEDAVİ NEDENİYLE BİRKAÇ
ADIM ATMAKLA BİLE NEFES DARLIĞI ORTAYA ÇIKAN, SIK ASTIM
KRİZLERİNE GİREN VE HAYATINI KAYBEDEN HASTALAR OLDUĞU
UNUTULMAMALIDIR.
ASTIM BELİRTİLERİ NELERDİR ?
Kimlerde alerjik astım araştırılmalıdır? Lütfen
aşağıdaki soruları kendinize sorun.
1.Göğsünüzde dönem dönem hırıltı, hışıltı veya
ıslık sesi duyuyor musunuz?
2.Özellikle geceleri ve / veya sabah
uyandığınızda ‘inatçı öksürüğünüz’ var mı?
3.Öksürük veya nefes darlığı nedeniyle uykunuz
bölünüyor mu?
4.Koşarken veya hızlı hareket ederken
öksürüyor ya da göğsünüzde hırıltı / hışırtı sesi
duyuyor musunuz?
5.Şikayetleriniz mevsimlere göre değişiyor mu?
6.Sigara dumanı, yemek kokusu, boya veya
ağır kokularla karşılaşınca öksürük, hırıltı /
hışırtı veya nefes darlığı ortaya çıkıyor mu?
7.Soğuk algınlığı ‘göğsünüze iniyor’ mu veya
iyileşmesi 3 haftadan fazla zaman alıyor mu?
8.Bu belirtiler ortaya çıktığında herhangi bir ilaç
kullanıyor musunuz? Bu ilaçtan sonra nefes
darlığınız rahatlıyor mu?
9. Zaman zaman nefes darlığınız artıyor mu?
10. Uzun süre devam eden hapşırma, geniz
akıntısı, burun veya boğazınızda kaşıntı gibi
yakınmalarınız var mı?
Yukarıdaki sorulardan herhangi birine ‘evet’
yanıtı verdiğiniz takdirde, doktorunuza
başvurun. Astım olup olmadığınız ne kadar
erken öğrenirseniz, ilerde akciğerlerinizde
oluşabilecek daha kötü hasarlardan kendinizi o
kadar erken korumuş olursunuz.
ASTIM YAYGIN BİR HASTALIK MIDIR ?
Astım dünyada 300 milyon, ülkemizde 3.5
milyon kişiyi etkilemektedir. Her yıl tüm
dünyada 250.000 kişi astım nedeniyle hayatını
kaybetmektedir. Çocukların % 2 - 15 ve
yetişkinlerin % 2 - 5 ‘inde astım hastalığı
görülmektedir.
ASTIM NEDİR ?
Astım, akciğerde bronş adı verilen hava
yollarını etkileyerek nefes darlığı, göğüste
sıkışma hissi, öksürük gibi yakınmalara yol
açan bir hastalıktır. Hava yollarında hem
iltihaplanma, hem de tıkanma olmaktadır.
Hastaların şikayetleri günden güne, hatta gün
içinde değişiklik gösterebilmekte ve hatta
dönem dönem tamamen ortadan
kalkabilmektedir.
SADECE ÖKSÜRÜK ASTIM BELİRTİSİ
OLABİLİR Mİ?
Astımın tek belirtisinin uzun süre devam eden
kuru öksürük olabileceği unutulmamalıdır.
ASTIM HANGİ YAŞLARDA ORTAYA
ÇIKABİLİR?
Hem çocuk hem de büyüklerde; yani her yaşta
ortaya çıkabilmektedir.
ASTIM TANISINDA ÖNEMLİ NOKTALAR
NELERDİR?
Astım tanısında anamnez yani hastalık ile ilgili
belirtilerin neler olduğu ve nasıl seyrettiği çok
önemlidir. Astım şüphesi olanlarda solunum
fonksiyon testleri, alerji testi, olası başka
hastalıkları ekarte etmek için radyolojik
5
Göğüs Hastalıkları
Uzm. Dr. Cengiz Şen
görüntüleme gibi incelemeler yapmak tanı
konulmasına yardımcı olur. Şikayetlerin
olmadığı dönemde hiçbir muayene bulgusu
olmayabilir ve solunum fonksiyon testleri
normal çıkabilir; solunum fonksiyon testlerinin
normal çıkması ve muayene bulgusun
olmaması astım tanısını dışlamaz. Bu nedenle
astım şüphesi olan kişilerin uygun yöntemlerle
takip edilmesinde fayda vardır.
ASTIM BENZERİ BULGULAR VEREN BAŞKA
HASTALIKLAR VAR MIDIR ?
KOAH (kronik obstruktif akciğer hastalığı),
bronşektzi, akciğer dokusunu tutan hastalıklar,
tüberküloz, akciğer kanseri, gırtlak kanseri,
lenfoma, akut bronşit ve bronşiyolitler, reflü,
kronik sinuzit, yabancı cisim aspirasyonu, üst
hava yollarını daraltan hastalıklar, ses
tellerindeki hastalıklar, kalp yetmezliği,
hipertansiyon ve tiroid rahatsızlıklarında astıma
benzeyen bulgular olabilir.
ASTIM TEDAVİSİNDE NELERE DİKKAT
EDİLMELİDİR?
Alerjik astım tedavisinde astımı tetikleyen
faktörlere karşı önlem almak ve özellikle nefes
yoluyla alınan ilaçları düzenli kullanmak
önemlidir.
ASTIMI TETİKLEYEN (HASTALARIN
ŞİKAYETLERİNİ ARTIRAN VEYA ORTAYA
ÇIKMASINI SAĞLAYAN) FAKTÖRLER
NELERDİR?
Polen, hayvan tüyü ve ev tozu akarı gibi
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 6
lütfen unutmayınız
alerjenler, ilaçlar (aspirin, bazı göz damlaları,
ağrı kesici ilaçlar vb ), reflü, bazı besinler
(karides, midye gibi kabuklu deniz ürünleri,
şarap, bira, kurutulmuş meyveler, cips, hazır
çorbalar) ağır kokular (boya, yemek
kokusu,deterjan, çamaşır suyu vb), sigara
dumanı, ev içi ve ev dışı hava kirliliği, viral veya
bakteriyel enfeksiyonlar (grip, sinüzit, zatüre
vb.) bazı meslek gruplarında maruz kalınan
maddeler, aşırı stres veya üzüntü astımı
tetikleyen faktörlerdendir.
ASTIM RİSKİ TAŞIYAN MESLEK GRUPLARI
HANGİLERİDİR?
Fırıncılar (un, amilaz) çiftçiler (soya tozu)
güzellik salonu çalışanları (persülfat),
kaplamacılar (nikel tuzları) hastane çalışanları
(dezenfektanlar), otomobil boyama
(etonolamin), marangozlar (odun tozları, sedir
meşe, çınar), gıda işleme, ipek işletmeciliği gibi
birçok meslek grubunda astım gelişme riski
mevcuttur.
Astım tedavisinde;
• Düzenli olarak (şikayetiniz olmasa bile) doktorunuza önerilen
aralıklarla görünmelisiniz.
• İlaçlarınızı düzenli kullanmalı; şikayetiniz olmasa bile
doktorunuzun kontrolünde ilaçlarınızı kesmelisiniz.
• Astım tetikleyen alerji, infeksiyonlar, sigara dumanı, reflü,
bazı ilaç ve besin maddeleri gibi etkenlere karşı gerekli
önlemleri almalısınız.
• Belirli aralıklarla akciğer kapasitenizin belirlenmesi için
solunum fonksiyon testi yaptırmalısınız.
• Şikayetlerinizde artma hissettiğinizde, doktorunuza
danışmalısınız.
GEBELİK DÖNEMİNDE ASTIM ÖNEMLİ Mİ?
Gebelik sırasında en sık karşılaşılan solunum
sistemi hastalığıdır. Astımın kontrol altında
tutulması anne ve bebeğin sağlığı için çok
önemlidir. Gebelik sırasında kullanılabilen astım
ilaçları mevcuttur.
ASTIM TEDAVİSİNDE HANGİ İLAÇLARI NE
KADAR SÜRE KULLANMALIYIZ?
Bronşlarınız açmak için kullanılan ve genellikle
nefes yoluyla alınan ilaçlar kısa zamanda etkisini
gösterecek ve daha rahat nefes alabileceksiniz.
Ancak ilaçlarınızı uzun dönem kullanmanız
gerekmektedir; zira astım rahatsızlığında hava
yollarınızın daralmasının yanı sıra
havayollarınızda iltihaplanma da önemlidir.
Kullandığımız ilaçların bir kısmı hava yollarındaki
iltihabı gidermektedir. Etkisi uzun dönemde
ortaya çıkacağından dolayı bu tip ilaçları nefes
yoluyla alır almaz nefesinizin rahatladığını
HİSSETMEYEBİLİRSİNİZ. LÜTFEN İLACINIZI
KESMEYİNİZ !
Özetle astım tedavisinde hem bronşlarınızı açan
ve etkisini hemen hissettiğiniz ilaçlar, hem de
bronşlarınızdaki iltihabı gideren ve etkisi uzun
dönemde ortaya çıkan ilaçları kullanmanız
gerekmektedir. İlaçlarınızın erken kesilmesi
hastalığınızın ilerlemesine sebep olabilecektir.
6
İÇ HASTALIKLARI
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 7
YORGUNLUK HASTALIK MI?
HASTALIK İŞARETİ Mİ?
Çevremizde bu aralar “yorgunum” kelimesini sıkça duyar olduk. Son yıllarda
ülkemizde yapılan taramalarda 100 kişiden 55’i “çok yorgun olduğunu” dile
getiriyor. Yorgunluk, subjektif, kişinin algılaması ile ilgili bir yakınmadır, bu sebeple kişisel farklılıklar gösterir. Halsizlik, isteksizlik, güçsüzlük, yıpranmışlık,
sıkıntı gibi tanımlamalar benzer durumu tanımlamak için sıklıkla kullanılır.
Ancak, bazı hastalar egzersiz esnasındaki nefes darlığını veya bacaklardaki
ağrıyı yorgunluk olarak dile getirebilir. Bu durumda tarif edilen yorgunluk bizim
sıklıkla kullandığımız tanımın dışında kalp – damar sisteminin hastalığının
şikayet bulgusu olabilir. Bu sebeple güçsüzlük, yorgunluk gibi yakınmaların
arkasında gerçekte anlatılmak istenenin ne olduğu netleştirilmelidir.
Yorgunluk nedenleri nelerdir?
Fizyolojik Yorgunluk
Sağlık durumu normal olan kişilerde
stres, yetersiz dinlenme, yetersiz uyku,
diyet değişiklikleri veya aşırı aktivite durumunda görülür. Yaşlı hastalarda bu tip
yorgunluk daha sıktır.
Organik Yorgunluk
Bu tip yorgunluk bazı hastalıklarla birlikte
görülür. Orta ve ileri yaş hastalarda en sık
karşılaşılan durumdur. Aile hikayesi, tam
bir fizik muayene ve yapılan kan ve görüntüleme ile ilgili tetkikler sonrası nedeninin belirlenip, ilgili hastalığın tedavisi ile
yorgunluk ortadan kaldırılabilir.
Psikojenik Yorgunluk
Genel olarak tüm yorgunlukların %50'sini
oluşturur. En sık depresyonla birliktedir.
Herhangi bir yaş gurubunda oluşabilir.
Çoğunlukla gün içinde azalır. Duygu, düşünce ve stres durumuna paralel olarak
şiddeti değişebilir.
Kronik Yorgunluk Sendromu
Kronik yorgunluk sendromu büyük ihtimalle yüzyılımızın yaygın hastalığı olacaktır. Yaşlılarda nadirdir. Yorgunluğu olan
hastaların %30'unda organik veya psikolojik sebep bulunmaz. Tanı koyulana dek
idiyopatik kronik yorgunluk olarak değerlendirilir. Bu olgularda motivasyon azlığı
konsantrasyon yetersizliği, güçsüzlük, irritabilite vardır. Sıklıkla psikomotor yavaşlama vardır.
Yorgunluk bir hastalık mı, yoksa bir hastalık işareti midir?
Yorgunluk çoğunlukla bir hastalık bulgusu olmakla birlikte, kronik yorgunluk
sendromu adı altında hastalığın kendisi
de olabilir. Yorgunluk her türlü bakteriyel,
viral ya da parazitik enfeksiyonun, kansızlık ve benzeri kan hastalığının, karaciğer
ya da böbrek hastalığının, kandaki vitamin ve mineral eksikliklerinin, hormonal
hastalıkların, beslenme ve uyku bozuklukları sonucunda oluşabilir. Özellikle tiroid hormon yetmezliği, böbrek üstü bezi
yetmezliği, büyüme hormonu yetmezliği
ve hipoglisemi gibi hormonal sebepler
erken dönemde gözden kaçabilir. Kronik
yorgunluk sendromunun tanısı içinse;
tam bir klinik değerlendirme sonrası tanımlanamayan devamlı ve tekrarlayan
yorgunluğun yeni ve bilinen bir zamanda
başlaması, devamlılığı, sosyal ve iş hayatındaki aktivitelerde yavaşlamaya yol açması gerekir. 6 ay üzerinde devam eden
durumlarda bu sendrom düşünülmelidir.
7
Yorgunluk hangi durumlarda masum bir
halin ötesine geçerek tehlike işareti
olabilir?
Yorgunluk yakınması; daha önce yaşanılmayan ölçüde yoğunsa, günlük aktiviteleri sınırlıyorsa, beraberinde başka
yakınmalar mevcutsa, takipte olduğunuz
kronik bir hastalığınız mevcutsa ya da
aile hikayesi veya vücut yapısı nedeniyle
bazı organik hastalıklar açısından risk
grubunda bulunuyorsanız ve kendi çabalarınızla geçmiyorsa zaman kaybetmeden
bir hekimle görüşmelisiniz. Yakınmanın
tehlikeye işaret edip etmediği bazı tıbbi
araştırmalar sonucunda netleşecek bir
durumdur. Pek çok sinsi seyirli kanserin
ilk bulgusu yorgunluk olabilmektedir. Ve
bu durumda kilo kaybı, beslenme bozukluğu ve hastalığın tutulma bölgesi ile ilgili
pek çok ek yakınma sonradan tabloya
eklenebilmektedir.
Yorgunlukla kronik yorgunluk arasındaki
farklılıklar nelerdir?
KRONİK YORGUNLUK sendromu sürekli
ve tekrarlayıcı seyreden, bir çok sistemi
etkileyen bir hastalığı tanımlamak için
kullanılır. Tek bir sebebi yoktur. Bu hastalığın viral bir enfeksiyon tarafından çalışma dengesi bozulan beyin kaynaklı
olduğu veya stres ve savunma sisteminde oluşan bozulmanın ve hedef sap-
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 8
masının içinde olduğu bir durum olduğunu kabul etmeliyiz. Kronik yorgunluğun en ayırt edici özelliği yatak istirahati
ile geçmemesidir. Bu sürecin sonucu bitkinliktir.
Kronik yorgunluk sendromunu gösteren
belirtiler hangileridir?
Fiziksel Tükenmişlik Bulguları
• Başka bir nedene bağlı olmayan, istirahatle geçmeyen, 6 aydan uzun süren, ortalama günlük aktiviteyi en azından %50
azaltacak derecede, sürekli ve tekrarlayıcı fiziksel ve mental bitkinlik hissi.
• Güçsüzlük, daha önce tolere edilebilen
egzersizden sonra oluşan ve 24 saat ya
da üzerinde devam eden bir durumdur.
• Enerji kaybı
• Yıpranma
• Hastalıklara karşı daha hassas olma
• Baş ağrıları
• Bulantı
• Kas krampları ve miyalji
• Bel ağrıları
• Denge kaybı
• Sindirim sorunları
• Uyku bozuklukları
• Çabuk yorulma
• Hafif ateş, üşüme
• Boğaz ağrısı
• Boyunda ağrılı lenf bezleri
• Açıklanamayan genelleşmiş kas zayıflığı
• Kaslarda katılaşma
• Geçici eklem ağrıları
• Farenjit
• Bazı hastalarda gribal enfeksiyon
benzeri durumlar
Duygusal Tükenmişlik Bulguları
• Işıktan rahatsızlık
• Düşünmede zorluk
• Göz önünde beneklerin uçuştuğu hissi
• Depresyon
• Umutsuzluk, unutkanlık
• Evde, işte gerginlik- tartışma artışı
• Kızgınlık
• Net görememe
• Huzursuzluk,sabırsızlık
• Nezaket, saygı gibi pozitif bulgularda
azalma
Zihinsel Tükenmişlik Bulguları
• Doyumsuzluk
• İşi bırakma
• Kendine ve işine karşı negatif yaklaşım
• Hafıza problemleri
• İşi savsaklama
Kronik yorgunluk daha çok kimlerde
görülür?
Kronik yorgunluk sendromu A tipi agresif
dediğimiz hırslı, titiz, mükemmelliyetçi,
çabuk sinirlenen, tez canlı kişilik yapılarında daha çok görülür. Kentsel yaşam ve
çalışma yoğunluğunun sonucu olarak bu
toplumun bireylerinde daha sıktır. Doktorlar ve diğer yardımcı sağlık çalışanlarında, yönetici kadrosunda çalışanlarda,
ekonomi alanında çalışanlarda daha
yoğun görülür. Kadın cinsiyet erkeklerden daha fazla risk altındadır.
Kronik yorgunluğun giderilmesi için
yapılması gerekenler nelerdir?
Kronik Yorgunluk Sendromunun tanı
amaçlı kan testleri yoktur.
Tedavi planı:
• Tatil
• Egzersiz (kas gevşemesine yardımcı,
hafif egzersizler)
• Günlük istirahat sürelerini uzatma
• İlaç
• Vitaminler (günlük ihtiyaca göre)
• Psikoterapi (hayat tarzı değişikliği)
Yorgunluğa neden olan sağlık sorunları
neler olabilir?
1- Kan hastalıkları: kansızlık çeşitleri,
kan kanserleri
2- Kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları:
kroner kalp hastalığı, kalp yetmezlikleri,
kalp ritim bozuklukları, kapak hastalıkları,
periferik atar ve toplardamar problemleri
3- Solunum sistemi bozuklukları: uyku apne sendromu, astım, KOAH gibi hastalıklar, akciğer kanserleri
4- Sindirim sistemi hastalıkları: mide-bağırsak kanamaları, iltihabi bağırsak hastalıkları, karaciğer yetmezliği(siroz),
hepatitler, kanserler
5- Böbrek yetmezlikleri ve idrar yollarının
böbreğin iltihabi ve kötü huylu hastalıkları
6- Hormonal hastalıklar: tiroid hormonu
yetmezliği, böbreküstü bezi yetmezliği,
şeker dengesizliği (tip2 diyabet, hipoglisemi), büyüme hormonu yetmezliği, östrojen- testesteron hormanlarında
dengesizlik
7- Nörolojik hastalıklar
8- Vitamin – mineral yetersizlikleri: B12 ,
D vitamini yetersizliği gibi
9- Enfeksiyon hastalıkları
Kişinin yorgunluğunun kaynağını anlamaya yarayan tahliller hangileridir?
Yorgunluğu olan hastada yapılacak tetkikler:
1- Kan sayımı, sedimentasyon
2- Karaciğer fonksiyon testleri
3- Böbrek fonksiyon testleri
4- Kan şekeri, tiroid hormonları
5- Kandaki vitamin, mineral ve elektrolit
düzeyleri
8
6- Ek yakınmalarla ve
muayene bulguları ile karar
verilecek görüntüleme
yöntemleri
Beslenme
şekli yorgunluk nedeni
olabilir mi?
Kendini yorİç Hastalıkları
gun hisseUzm. Dr. İrfan Berber
denler nasıl
beslenmelidir?
Beslenme şekli yorgunluk sebebi olabilir.
Et ve kuru baklagilden fakir bir beslenme
demir ve vitamin B12 eksikliği nedeni ile
kansızlığa dolayısıyla yorgunluğa neden
olabilir. Yoğun yağlı ve karbonhidratlı
beslenme şekli hipoglisemiye, diyabete
eğilim yaratacağından ve kilo fazlası oluşturacağından yorgunluk yaratabilir.
Meyve ve sebzeden fakir beslenme folik
asit, c vitamini, potasyum gibi pek çok
mineral, vitamin eksiğine neden olabilir.
Sıvı alımımızın yeterli ve dengeli olması
oldukça önemlidir. Kafein ve çay tüketimine dikkat edilmelidir. Bu içeceklerin her
birinin günde 2 - 3 fincandan fazla tüketimi yorgunluk nedeni olabilir.
Her gıda grubunun dengeli alımı beslenmeden kaynaklanacak yorgunluğun
önüne geçecektir. Dengesiz beslenme ile
sıkı diyetler oldukça önemli bir yorgunluk
nedenidir.
Kendini yorgun hisseden kişiler gün
içinde neler yapmalıdır?
Yorgunluğu olan insanlar:
• Dengeli beslenmeli, fazla kilolarından
kurtulmalı
• Yaşamlarını tekdüzelikten çıkaracak
uğraşlar edinmeli
• Her sabah 10 - 15 dakika kas gevşetici
egzersizler yapmalı
• Uyku ritmine dikkat etmeli, günlük tem
polarını düşürmeli
• Tatil fırsatlarını değerlendirmeli
• İş yerinde iş yükünü paylaşmaya
yönelik çalışmalar yapmalı
• Organik nedenler olabileceği ihtimaline
yönelik hekim desteği alınmalıdır.
ODYOLOJİ, SES VE
KONUŞMA
BOZUKLUKLARI
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 9
İŞİTME KAYIPLARINDA İLERİ
TANIDA BERA TESTİ’NİN ÖNEMİ
Çocuğunuza seslendiğinizde tepkisiz mi kalıyor? Sizi rahatsız eden seslerin
çocuğunuzu etkilenmediğini mi fark ettiniz? Bugüne kadar yaptırdığınız testlerde çocuğunuzda işitme kaybı tespit edilemediği halde siz yine de endişeleniyor musunuz? Öyleyse mutlaka bir Kulak Burun Boğaz hekimi ve odyoloji
uzmanından çocuğunuzun işitmesi için gerekli değerlendirmeleri yapmaları
için başvurun. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Odyoloji, Ses ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı İrem Konakçı işitme kayıplarında ileri tanı için önemli rolü
olan BERA Testi hakkında en önemli bilgileri derledi.
Odyoloji, Ses ve Konuşma
Bozuklukları Ünitesi
Uzm. Ody. İrem Konakçı
Her 1000 bebekten 3'ünde işitme kaybı
görülüyor
İşitme kaybı gözle görülebilen bir sorun olmadığından özellikle bebeklik döneminde
fark edilmesi güç bir sorundur. Bu durum
olası bir işitme kaybının fark edilip bir uzmana başvurulma sürecini geciktirmekte
ve dolayısı ile erken tanının konmasına
engel olmaktadır. Ülkemizde 1000 bebekten 3’ünde doğumsal işitme kaybı görülmektedir.
Bu amaçla günümüzde ulusal yenidoğan
işitme taraması programının da yaygınlaşması sebebi ile birçok bebek taburcu olmadan ya da doğumundan sonraki ilk bir
ay içerisinde işitme tarama testleri yapılmaktadır. Tarama testlerinde hedeflenen
bebeklerin olası işitme kayıplarının bir an
önce belirlenerek 6 aydan önce işitme cihazı kullanmaya başlamasını sağlamaktır.
İşitme kaybında teşhis nasıl konur?
Tarama amaçlı kullanılan iki farklı cihaz bulunmaktadır. Otoakustik emisyon testinde
bebeğin kulağına yerleştirilen bir prob ile
kulağa gönderilen sesin, iç kulaktan yansımasını kaydetmeye dayalı, kısa sürede tamamlanabilen bir test yöntemidir. Tarama
amaçlı kullanılan bir diğer cihaz ise tarama
ABR (işitsel beyin sapı cevabı) dir. Tarama
ABR (BERA) testinde işitsel sinir ve beyin
sapı tarafından oluşturulan elektriksel aktivite kafa cildi üzerine yerleştirilen elektrot
ile kaydedilmektedir.
BAEP olarak anılmaktadır. Diğer odyolojik
testlerin sonuçları ile birlikte yorumlandığında işitmenin objektif değerlendirmesini
sağlar ve yüksek tanısal değere sahiptir.
Testin uygulanması kadar yorumlanması
kısmı da çok büyük önem taşımaktadır.
ABR testi Odyoloji uzmanları tarafından yorumlanması gereken alana dair bilgi ve
tecrübe gerektiren çok özel bir testtir.
BERA (ABR) Testi kimlere yapılır?
ABR, hasta uyumu gerektirmediği için
özellikle küçük çocuklar ve bebekler başta
olmak üzere her yaş grubunda, diğer odyolojik testlere uyum gösteremeyen bilinci
kapalı, herhangi bir farklı zihinsel engel, iletişim bozukluğu vb. durumu olan kişilere
yapılabilmektedir.
Yapılan tarama testlerinde şüpheli görülen
durumlarda bebekler BERA (ABR) testine
yönlendirilmektedir. İleri tanı aşamasında
devreye odyoloji uzmanları girmekte ve tarama testinde şüpheli görülen durumu çeşitli test bataryalarını bir arada kullanarak
değerlendirmektedir.
BERA (İşitsel beyin sapı cevabı)
Testi nedir?
İşitsel beyinsapı cevabı anlamına gelen bu
testin ismi genellikle BERA, ABR ya da
9
BERA (ABR) Testi nasıl yapılır?
Bu test doğal uykuda ya da uyku hali sağlanarak yapılabilmektedir. Kişinin kafasının
belirli bölgelerine elektrotlar yardımıyla kulaktan gönderilen ses karşı beyin sapında
oluşan aktiviteler kaydedilir. Kayıtların
uygun koşullarda alınması kadar doğru yorumlanması da önemli olduğu için, testin
odyoloji uzmanları tarafından yapılması ve
yorumlanması önem taşımaktadır.
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 10
Bebeğinizin sizi duyduğundan
emin misiniz?
Halen günümüzde çocukluk çağında işitme kaybı önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Küçük yaştaki çocuklarda işitme kaybına konuşma
problemleri de ekleneceğinden işitme kaybında erken tanı büyük önem taşımaktadır. İleri tanı amaçlı kullanılan BERA testi, işitme kayıplarının tanılanmasında önemli rol oynamaktadır.
10
KADIN
HASTALIKLARI VE
DOĞUM
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 11
GEBELİKTE DİYABET
ARTIYOR!
Tüm dünyada artan obeziteye paralel olarak Tip II; yani erişkin diyabeti
ve gebelik diyabeti artıyor. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Prenatal Tanı
ve Tedavi Merkezi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Perinatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Kafkaslı, gebelikte diyabet hakkında önemli
bilgiler verdi.
Gebelik diyabetine yol açan faktörler nelerdir ?
Gebelik diyabeti tanısı alan kişiler nasıl
Gebelik diyabeti gelişiminde en önemli fak-
takip ve tedavi edilmelidir ?
törler; anne adayının gebelik öncesi kilosu,
Gebelik diyabeti tanısı alan hamileler diyet,
1. derece yakınlarında diyabet bulunması,
egzersiz ve eğer gerekir ise ilaç tedavisi ile
varsa önceki gebeliklerinde diyabet tanısı
takip ve tedavi edilmelidirler. Bu süreçte
konması veya 4 kilonun üzerinde bebek
kadın doğum hekimi, erişkin endokrinoloji
doğurmuş olmasıdır. Tüp bebek uygula-
uzmanı ve diyetisyenin ortak takip ve teda-
maları da gebelik diyabeti riskini arttırmak-
visi ideal yaklaşımdır. Uygun takip
tadır. Bu risk faktörleri arasında obezite ön
ve tedavi ile anne adayı ve bebek
planda bulunmaktadır. Annenin kan şekeri
sağlıklı bir gebelik süreci geçire-
bebeğin eşi (plasenta) aracılığı ile bebeğe
bilirler. Hamilelik sırasında konu
aynı düzeyde geçer, yani anne ile bebeğin
ile ilgili ekip tarafından anne ada-
kan şeker düzeyleri benzerdir. Bunun an-
yının daha sık kontrolü gerekir.
lamı; yüksek anne kan şekeri eşittir yüksek
bebek kan şekeridir.
Unutmamak gerekir ki
doğru tedavi ve takip
Gebelikte Diyabet Tarama Testi ne zaman
ile anne adayının ge-
yapılmalıdır?
belik sonrasında da
Her hamile, eğer kilolu ise, ailesinde diya-
yaşam biçimi daha
bet varsa veya önceki gebeliklerinde iri
sağlıklı, bebeğin ge-
bebek doğumu, gebelik diyabeti tanısı
leceği birçok riskten
almış ise ilk kadın doğum muayenesinde,
korunmuş olacaktır.
eğer bu risk faktörlerini taşımıyorsa 24–28.
gebelik haftaları arasında mutlaka gebelikte diyabet tarama testi yaptırmalıdır.
11
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Prof. Dr. Ayşe Kafkaslı
Gebelik diyabeti; tanısı ilk kez
gebelikte konan diyabettir.
Gebelik sırasında anne adayında gebeliğin ilerleyen dönemlerinde tansiyon
yüksekliği, iri bebek doğum,
yenidoğanda ise anne karnında iken karşılaştığı yüksek kan şekeri nedeni ile
kilolu doğma, doğumdan
sonra kan şekerinde düşüklük, sarılık, 20’li yaşlarda diyabet,
hipertansiyon ve obezite gibi sorunlara
neden olabilir.
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 12
ORTOPEDİ VE
TRAVMATOLOJİ
KARPAL TÜNEL
SENDROMU
Karpal tünel sendromu, median sinirin el bileği düzeyinde bası altında
kalması sonucunda ortaya çıkan bir dizi belirti ve bulguları tanımlamak
için kullanılan bir terimdir. En sık saptanan sinir sıkışması olan karpal
tünel sendromu ve dünyada en çok yapılan el ameliyatı olan karpal tünel
sendromu cerrahisi hakkında detaylı bilgileri Wooridul Türkiye KadıköyŞ i f a A t a ş e h i r H a s t a n e s i O r t o p e d i v e Tr a v m a t o l o j i U z m a n ı
Doç. Dr. Ali Erdem Bagatur verdi.
Median sinir el bileğinden ele doğru ilerlerken “karpal tünel (el bileği tüneli)” adı verilen bir aralıktan geçer ve sıkışma bu tünel
içinde olur.
Karpal tünel sendromunda hastaların
büyük çoğunluğunda belirgin bir neden
saptanamaz.
Karpal tünel sendromunun en sık rastlanılan belirtileri; başparmak, işaret parmağı,
orta parmak ile yüzük parmağının yarısında
uyuşma, ağrı ve duyu kaybıdır.
Bu belirtilerin en önde gelen özelliği geceleri ortaya çıkarak ya da artarak hastayı
uyandırmasıdır. Ağrı bazı hastalarda el bileği ve ön koldan dirseğe doğru yayılım
gösterir. Hastalığın ileri evrelerinde sinirin
ciddi bası altında kaldığı durumlarda elin
avuç içi tarafında başparmağın hemen gerisinde de ağrı ile elde güç ve beceri kaybı
ortaya çıkar ve bu bölgede belirgin kas zayıflaması görülür.
Karpal tünel sendromu en sık 40-70 yaşları
arasındaki kadınlarda görülür ve genellikle
çift taraflıdır. Karpal tünel sendromu tanısı,
hastanın öyküsüyle birlikte fizik muayenesi
sonucunda konulan klinik bir tanıdır.
Karpal tünel sendromunun klinik tanısını
doğrulayan ya da ayırıcı tanıda yardımcı
olan bazı inceleme yöntemleri mevcuttur.
Karpal tünel sendromunun standart inceleme yöntemi, sinir ileti çalışmaları ve iğne
elektromiyografisinden (EMG) oluşan elek-
trodiagnostik incelemelerdir. Bu incelemeler ile sinirlerin elektrik iletme gücü ölçülür,
böylelikle sinirde bir sıkışma olup olmadığı
ve varsa tam hangi seviyede sıkışma olduğu saptanır.
Karpal tünel sendromunun tedavisi cerrahi
olarak median sinirin gevşetilmesi, sıkışmaya neden olan dokuların serbestleştirilmesidir. Ameliyat el bileğinin hemen alt
tarafında yaklaşık 1,5-2 cm’lik bir kesi ile
yapılır ve genel anestezi gerektirmez.
Ameliyattan hemen sonra hastaların tümünde belirtilerin tümü ya da çoğu hemen
geçer ve hastalar belirgin olarak rahatlarlar.
Uzun zamandır her gece
elde ağrı ve uyuşma nedeniyle uyanan hastalar
ameliyatın olduğu gece
rahat uyumaya başlarlar.
Sonucu etkileyen faktörler arasında hastanın
yaşı, hastalığın süresi ve
ameliyat öncesi belirtilerin şiddeti önemlidir.
Hasta yaşının ilerlemesiyle, özellikle 65 yasından sonra, belirtilerde ve
el fonksiyonlarında sağlanan iyileşme azalabilmektedir. Hastalığın ileri
evrelerinde sıkışma nedeniyle sinirde hücre
ölümü olabildiğinden,
karpal tünel sendromu
12
Ortopedi ve Travmatoloji
Doç. Dr. A. Erdem Bagatur
Geceleri elleriniz
ağrıyor, uyuşuyorsa,
karpal tünel
sendromu olabilirsiniz..
tanısı konulduktan sonra en kısa zamanda
ameliyat olunmalıdır. İleri yaştaki hastalarda (70 yaş üstü) bile sonuçlar çok tatmin edicidir. Bu nedenle, yaşı ve hastalık
evresi ne olursa olsun karpal tünel sendromlu hastalarda cerrahi tedaviden kaçınılmamalıdır.
NÖROLOJİ
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 13
MİGRENDE
BOTOX REDAVİSİ...
Her yetişkin hayatı boyunca az veya çok aralıklarla baş ağrısı çeker. Bazı
vakalarda baş ağrısı çabuk iyileşirken bazılarında ise kronikleşir ve yaşam
kalitesini düşürür. Bu vakaların çoğunda migren görülür. Pek çok tedavi
şeklinin yetersiz kaldığı migren şikayetinde artık yeni bir tedavi şekli var. Botox
ile migren tedavisi ağrı ataklarını azaltırken, yaşam kalitesini de yükseltir.
KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Hamit Toprak
migren ve migrende Botox tedavisi ile ilgili en önemli soruları yanıtladı
Nöroloji
Uzm. Dr. Hamit Toprak
Migren nedir, her baş ağrısı migren mi?
Migren çoğunlukla başın bir tarafında, zonklamalı ve şiddetli ağrı biçiminde ortaya
çıkan, belirgin bir nedeni bulunamayan bir
hastalıktır ve diğer başın tümünü tutan baş
ağrılarından farklı bir baş ağrısıdır. Migren
baş ağrısına genellikle bulantı veya kusma
eşlik eder ve bazı hastalar ayrıca ışık ve
sese karşı duyarlılık da yaşayabilirler.
Migren nedenleri nelerdir?
Hastalar tarafından yaşanan ağrının zonklama tarzında olması nedeniyle ilk önceleri damarsal bir durum olduğu sanılan
migren karmaşık bir beyin bozukluğudur.
Modern görüntüleme tekniklerinin yardımıyla migrenin yalnızca beyin damarları ile
ilgili değil, aynı zamanda beyni de doğrudan etkileyen bir hastalık olduğu anlaşılmıştır.
Hangi faktörler migreni tetikler?
Migren genellikle kalıtsaldır ve açlık, uykusuzluk, fazla uyku, psikolojik nedenler ve
hormonal değişiklikler veya sıcak hava,
parlak ışık, ağır kokular ve hava değişimi
gibi çevresel bazı tetikleyici faktörler tarafından başlatılabilen bir hastalıktır.
Migrenin görülme sıklığı nedir?
Baş ağrısı her yıl erişkinlerin yaklaşık
%50’sini etkilemekte. Bu hastaların yaklaşık %11’inin migren olduğu bilinmektedir.
Türkiye'de kronik migren görülme sıklığı
%1,7‘dir. Kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık 2 - 3 kez daha fazla görülen migren
Dünya Sağlık Örgütü sıralamasında yaşamı olumsuz etkileyen hastalıklar arasında 19. sıradadır ve en yaygın
hastalıklardan biri olan şeker hastalığının
da önünde yer alır.
Migrende çoğu
tedavi şekli
yetersizdir!
Kaç tip migren vardır?
Migren baş ağrısı atakların sıklığı ve yoğunluğuna bağlı olarak epizodik ve kronik
migren olarak ikiye ayrılmıştır. Epizodik
migren ayda en fazla 10 - 14 gün migren
atakları olarak tanımlamıştır. Kronik migren
5 ve üzerinde migren atak hikayesi olan kişilerde ayda en az 8 gün migren atağı
13
olmak üzere toplam 15 gün veya daha
fazla ortaya çıkan, aşırı ilaç kullanımı olmadan 3 aydan uzun süren ve başka bir bozukluğa bağlanamayan baş ağrısı olarak
tanımlantır. Bu iki migren baş ağrısı durumu arasındaki temel farklar duyarsızlaşma ve aşırı uyarılma ile ilişkilidir. Bu
durum epizodik ve kronik migrenli hastaların ele alınması sürecinde önemlidir.
Kronik migren tedavisi nasıl yapılır?
Kronik migren hastaların ve ailelerinin hayatı üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olabilecek maliyetli ve engelleyici bir bozukluktur.
Kronik migreni olan hastalar, acil servis
veya uzman hekim muayenelerine, epizodlu migreni olan hastalara göre daha
çok giderler. Buna rağmen kronik migren
hastalarının yaklaşık %80’ine doğru tanı
konulamamakta veya doğru tanı konulsa
bile bu hastalar doğru ve etkin tedavi görmemektedirler. Eskiden kronik migren tedavisinde antidepresan ilaçlar, bir takım
tansiyon veya epilepsi ilaçları kullanılmaktaydı. Bugüne kadar kronik migrenli hastalar için az sayıda önleyici tedavi
uygulanmıştır, ancak bu ilaçların migren
atağını önleyici etkileri yetersiz kalmıştır.
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 14
Migrende Botox tedavisi nasıl uygulanır?
Botox tedavisinin migren baş ağrısı sıklığını
azalttığı kanıtlanmıştır ve bu durum hastalar için önemli faydalar sağlar. Botox çocuklar, gebelik ve emzirme döneminde
olan kadınlar dışında tüm kronik migrenli
hastalara uygulanabilir. Migren ataklarının
önlenmesi amacıyla bazı baş, boyun ve
omuz kaslarına çoklu enjeksiyondan sonra
hastaların yaklaşık %70’i migrenli gün sayısında tedavi öncesine göre %50'den fazla
azalma görmektedir. Ayrıca bu hastalarda
aynı zamanda yaşam kalitesi ve baş ağrısına bağlı engellilik miktarında önemli iyileşmeler gözlenmektedir. Çalışmalar ve
deneyimlerimiz Botox tedavisi sonucunda
hastaların işlevlerinde, canlılığında, psikolojik durumunda ve genel yaşam kalitesinde önemli bir gelişme kaydedildiğini
ortaya koymaktadır.
Açlık ve uykusuzluk
migreni tetikleyebilir!
14
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 15
HEMŞİRELİK HİZMETLERİ
Sağlık bakım gereksinimleri zamana ve bireye göre değişiklik
göstermektedir. KadıköyŞifa hemşireliğinin odağında, her
zaman ve her koşulda, hasta ve ailesinin gereksinimlerini
bütüncül ve insancıl yaklaşımlarla karşılayabilmek vardır.
Hemşirelik bilimi; teorik, pratik ve eğitim ilişkisinin bir bütünüdür. Hemşirelerin, hemşirelik bilimi ile ilgili yetkinliklerini, mezuniyet öncesi eğitim süreçlerindeki teorik bilgiler, mezuniyet
sonrası ise, çalıştıkları hastane ortamındaki klinik deneyimleri
belirler. Bu anlamda, hemşirelerimiz için kurum içi eğitim programlarımız ve klinik deneyimlerimizi destekleyen, gelişime açık,
çağın gereklerine uyum gösterebilen, sürekli iyileştirmeye odaklı
bir hemşirelik yönetim felsefemiz vardır.
Günümüzde hemşireler; sağlık bakımı vermenin yanı sıra profesyonel rolleri kapsamında, araştırma yapmakta, teoriler geliştirmekte, mesleki örgütlerde aktif olarak rol almaktadırlar.
Kurumumuzda hemşirelerimizin, meslek olmanın gerekliliklerine
uygun olarak bu rollerinin desteklenmesi hemşirelik süreçleri-
malarının, “Teknolojinin İnsana Dokunduğu Yer” olan hastane-
mizi olumlu olarak etkilemektedir. Tüm hemşirelik uygulamaları-
mizde en üst düzeyde desteklendiğini ve hemşirelerin, sorumlu-
mız ilgili hemşirelik komitelerinde, farklı görüşler ve
lukları açısından ‘’Kanıta Dayalı Uygulamalar’’ konusunda
değerlendirmeler ışığında, multidisipliner olarak tartışılmaktadır.
entegrasyonu çalışmalarının sürdürüldüğünü söyleyebiliriz.
Süreçlerimizin ölçümünde kullandığımız kalite göstergelerimizin
sonuçları, her dönemde titizlikle değerlendirilmekte ve iyileştir-
Tüm bunların bilincinde olarak, KadıköyŞifa Hemşirelik Hizmet-
meye açık alanlarımızın tespitinde kullanılmaktadır.
leri Yönetimi; hemşirelerimizin yetkinliklerinin artırılması, profesyonel rolleri kapsamında uygulamalarının kabul edilmesi,
Hemşireliğin gelişiminde aslı önemli nokta, bir yanda hızla eski-
kişisel gelişimleri ile bütüne katkılarının sağlanabilmesi, elde et-
yen bilgilerin yerine, hızla çoğalan yeni bilgilerin konulabilmesi-
tikleri bilgi ve deneyimlerini tüm değerli meslektaşları ile payla-
dir. KadıköyŞifa hemşirelerinin, hem kurum içi, hem de kurum
şılabilecekleri platformların oluşturulmasına yönelik
dışı eğitim ve bilimsel toplantılara katılımının teşvik edilmesi,
uygulamalarını sürdürme, yenilikçi ve mükemmeliyetçi bir anla-
desteklenmesi ve bunun her geçen gün arttırılarak sürdürülmesi
yışla organizasyonu sağlama ve yönetme konusunda kararlı
bir kurum politikası olarak benimsenmiştir.
adımlar ile ilerlemekte ve bunu hedef edinmektedir.
Daha da önemlisi, hızla gelişen teknolojinin ve bilimin etkisi ile,
kullandığı yöntemler her geçen gün gelişen hemşirelik uygula-
15
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 16
16
KLİNİK PSİKOLOJİ
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 17
GEcE ALT ISLATMA ERKEK
çOcUKLARDA DAHA çOK
GÖRÜLÜYOR
En çok 5 - 8 yaş arasında görülen gece alt ıslatma sorunu hem çocuk
hem de ebeveynler açısından oldukça zorlu bir süreçtir. Çocukta başarısızlık, beceriksizlik, özgüven kaybı ve utanç hissi yaratan bu durum,
anne babalarda da bıkkınlığa kadar varabilir.
Hangi durumlarda bir rahatsızlıktan söz
edilebilir?
“Enürezis nocturnal” olarak adlandırılan
çocuklarda gece alt ıslatma, özellikle okul
öncesi dönemde sıklıkla karşılaşılan bir
durumdur. Bu durum, çocuğun gündüz ve gece
idrar kontrolünü sağlayabileceği gelişimsel
olgunluğa eriştiği kabul edilen 5 yaşından
sonra, haftada en az 2 kere olmak üzere ve
birbirini takip eden 3 ay süresince
gerçekleştiğinde veya sosyal ya da akademik
anlamda çocuğun yaşam kalitesini bozucu
oranda sıkıntı ya da bozulmalara neden
oluyorsa klinik bir tablo olarak değerlendirilir.
Ne kadar yaygındır?
Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sıklıkla
karşılaşılan bu sorunun 5 yaşındaki erkeklerde
görülme sıklığı %7 iken, aynı yaş grubundaki
kız çocukların sadece %3’ünde görülmekte, 10
yaşına geldiklerinde ise erkekler için bu oran
%3’e, kız çocuklar için ise %2’ye kadar
düşmektedir. Genetik geçirgenliğin oldukça
etkin olduğu bu tabloda, gece altını ıslatan
çocukların yaklaşık %75’inin birinci dereceden
akrabalarında da bu sorunun yaşantılanmış
olduğu, özellikle de her iki ebeveynin kendi
öykülerinde benzer bir sorunun olmasının
çocukta bu tablonun ortaya çıkma olasılığını
ciddi oranda arttırdığı bilinmektedir.
Kendiliğinden düzelir mi?
Her ne kadar bu sorunun yıllar içerisinde
kendiliğinden düzelebildiği ya da ergenlikle
birlikte ortadan kalkabildiğine dair çeşitli
görüşler bulunsa da, kendiliğinden geçmesini
beklemek hem çocuk, hem de aile için devam
eden bir aile içi sorun haline dönüşecek,
normal dışı olan bu durumun ve ilgili sorunların
inkar edilmesine sebep olacaktır. Bu nedenle
zaman kaybetmeden öncelikle çocuğun alt
ıslatmasına sebep olacak herhangi bir üriner
sorunu olmadığından emin olmak ve bu
amaçla ilgili tıbbi tetkiklerini yaptırmak
önemlidir. Söz konusu durumun bir ilaç (ör:
diüretikler) ya da medikal bir durumla bağlantılı
olmadığı netleştirildikten sonraki adım sorunun
psikolojik boyutlarını araştırmak olmalıdır. Kaldı
ki bu durum, her koşulda bir süredir geceleri
altını ıslatan bir çocukta başarısızlık,
beceriksizlik, özgüven kaybı, öfke, kaygı ve
utanç gibi çok çeşitli duygular uyandırabileceği
gibi aynı zamanda ailesinden veya çevresinden
alacağı tepkiler ya da bu sorundan ötürü
yaşadığı çeşitli kısıtlamalar (ör: bir başkasının
evinde kalamama vb.) sebebiyle çocuğun
psikolojisini elbette ki olumsuz yönde
etkileyecektir.
Çoğunlukla ailelerin ya çevrelerinde, ya bir
önceki çocuklarında şahit olmaları ya da kendi
çocukluklarında gece alt ıslatma deneyimleri
olması sebebiyle bu durumu belirli bir süre
kabullendiklerini görmekteyiz. Ancak bunun,
altını ıslatan çocuk için tekrar eden bir hüsran
ve sürekli bir başarısızlık hissi uyandıran bir
deneyim, aile açısından ise süregelen ve
zaman zaman bıkkınlık seviyesine gelebilen bir
zorluk oluşturduğu da gözden kaçırılmaması
17
Klinik Psikoloji
Uzm. Psikolog Merve Büyükkucak
gereken bir gerçektir. Bazen ebeveynler
tarafından yapılan konuşmalar, açıklamalar,
tehdit ya da ödül - ceza gibi yöntemlerle
ortadan kalkan durumlar olabildiği gibi, her
türlü müdahale yöntemine direnen durumlar da
olmaktadır. Uygun müdahaleler yapılmadığı
noktada gece alt ıslatma probleminin ergenliğe
hatta yetişkinliğe kadar uzanabilmekte olduğu
da bilinmektedir.
Nasıl ortaya çıkar?
Semptomların başlangıç zamanına göre
“primer” ve “sekonder” enüresis olarak iki
farklı gece alt ıslatma probleminden söz etmek
mümkündür. Primer enüresis olarak
adlandırılan ve söz konusu çocuğun tuvalet
alışkanlığı alıştırmalarının başından itibaren
geceleri kuru kalmayı başarabildiği bir dönemin
hiç olmadığı tipinde genetik faktörler daha
baskındır ve bu sorunun arkasında sinir
sisteminin yeterince gelişmemesi gibi fizyolojik
sebepler bulunma ihtimali oldukça yüksektir.
Çoğunlukla semptomların başlangıç zamanı
çocuktan çocuğa göre değişiklik gösterse de
en çok rastlanan durum normal gelişen
çocukların tuvalet alışkanlıklarını
kazanmalarının ve uzunca bir süre kuru
kalabilmeyi başarmalarının ardından belirli bir
süre sonra geceleri altlarını ıslatmaya
başlamaları şeklinde görülmektedir. İkincil
enüresis olarak adlandırılan bu sorunun
başlama zamanı genellikle 5 ila 8 yaş arasına
denk gelmektedir. Böyle durumlarda en sık
görülen tetikleyicinin çocuk tarafından
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 18
yaşantılanan üzücü, sarsıcı ve travmatik bir olay
olduğu söylenebilir ki terapötik müdahaleye en
rahatlıkla yanıt alabildiğimiz durumlar bunlardır.
İkincil enüresise baktığımızda, aniden ortaya
çıkan ve üzücü bir olayla tetiklenen alt
ıslatmaların başında çocuğun bir kayıp
yaşaması, özellikle de kendisine tuvalet
alışkanlığı kazandırma konusunda aktif rol
oynayan kişiden bir sebeple ayrılması sıkça
görülen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sevdiği kişiden ayrılmak ya da uzaklaşmak
zorunda kalan çocuk, ki en çok bakıcı
değişimleri esnasında, okula başlangıç
aşamalarında, boşanma ya da ölüm vb.
kayıpların sonrasında böyle durumlarla
karşılaşabiliyoruz, gelişimsel anlamda daha ileri
bir seviye olan tuvalet alışkanlığını bir kenara
bırakarak daha çocuksu, gelişimsel olarak daha
erken bir döneme dair olan bir davranışı
sergilemeye başlar. Yani, gelişimsel olarak
edindiği kademede bir adım geriler. Çocuk bu
kayıpla ve kaybın yarattığı yoğun duygularla baş
edebilme konusunda desteklendiğinde ve diğer
sevgi ve ilgi kaynaklarına güvenli bir şekilde
yönelebildiğinde bu semptomların yavaş yavaş
ortadan kalktığı görülebilmektedir.
Benzer şekilde bu semptomun zaman zaman
kardeş doğumundan hemen sonra da ortaya
çıkabildiğini görmekteyiz. Aileye yeni bir
bebeğin gelmesiyle birlikte ister istemez
ebeveynlerinin, özellikle de annenin ilgi ve
sevgisinin kardeşine yoğunlaştığını gören büyük
çocuk tıpkı küçük kardeşi gibi yeniden
annesinden yakın bir ilgi görebileceğine inandığı
alt ıslatma davranışına geri dönebilir. Özellikle de
küçük yaştaki ilk çocukların annenin ilgi ve
bakımını alabilmek adına kirli kalmak gerektiğine
dair yanlış yorumlar geliştirebilmesi
muhtemeldir. Böylelikle tıpkı kardeşinin
altı temizlendiğinde gözlemlediği
gibi annesinden aynı ilgi, bakım
ve sevgiyi alabilmeyi
amaçlayabilir. Gelişimsel
anlamda daha önceki bir
evreye geri dönerek yaşına
göre daha bebeksi
davranışlar sergilemeye
başlayabilir. Böyle bir
gerileme pekâlâ annenin
sevgi ve ilgisini yoğun bir
şekilde geri kazanmaya dair
bir uğraş olarak
yorumlanabilir.
Eğer söz konusu çocuk bu kıskançlık duyguları
ile başa çıkma konusunda yeterince
desteklenemez, onun bu duygusal ihtiyacı
ebeveynleri tarafından doğru yorumlanamaz ve
buna müdahale edilemez ise bu semptomun
ortadan kalkması oldukça uzun sürebileceği gibi
bunun yanına yine yaşına göre daha bebeksi
olarak kabul edilebilecek farklı birçok davranış
da eklenebilir. Özellikle de bu ihtiyacın yanlış
yorumlandığı ve ebeveynler tarafından kızgınlık
ya da ceza ile karşılık bulduğu durumlarda bu
davranışın ortadan kalkması oldukça
güçleşebilir; anneye ve/veya kardeşe karşı öfke,
kızgınlık ve saldırganlığa dönüşebilir.
Ne yapmak gerekir?
Çocuklarda gece alt ıslatmayı tetikleyen sebep
her zaman bu kadar aşikâr olmayabilir; biz
yetişkinlerin gözüne çok önemsiz gibi görünen
herhangi bir olay, bir değişim çocuğun iç
dünyasında tahminimizden çok daha önemli ve
büyük bir etki yaratabilir. Buradaki uygun
yaklaşım salt sorunun kaynağını bulmaya
çalışmak yerine çocuğun yaşadığı duygusal
zorluğu ve iç dünyasını anlamaya çalışmak ve
onu bu zorlukla ilgili rahatlatabilmek olmalıdır.
Yalnızca semptoma odaklanmak çocuğa
anlaşılmadığını hissettirebileceği gibi, aynı
zamanda bu davranışın aile üzerindeki
gücünü göstererek, çocuğu davranışının
18
devamı konusunda farkında olmadan daha da
cesaretlendirebilecek bir faktör oluşturabilir.
Tüm bunlar aslında söz konusu çocuğun hem
yaşından hem de duygusal gelişiminin tam
olarak olgunlaşmamasından ötürü dile
getiremediği, söze dökemediği duygularını farklı
bir düzlemde, davranışsal olarak sergilemesi
anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi dürtü
kontrolü ile duygusal gelişim ve duyguların
kontrolü gelişimsel anlamda bir paralellik içerir.
Duygusal ifadenin en sağlıklı yolunun söz
aracılığıyla olduğunu bilerek böyle önemli bir
dönemde bu sorunu yaşayan çocukların
duygusal gelişimlerine destek olmanın çok
önemli olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada
meseleye hem aileyi hem de çocuğu
rahatlatacak ve ortadan kalkması gereken bir
davranış problemi olarak bakmak yerine
çocuğun duygusal gelişimine dair önemli bir
müdahale ve katkı olarak bakmanın önemi
tartışılmazdır. Eğer sizin çocuğunuz da benzer
bir sorun yaşıyorsa, size anlatmak istediği
mesajı görmezden gelmeyin. Gerekli tıbbi
tetkikleri yaptırdıktan sonra mutlaka bir uzman
psikologla görüşmeyi ihmal etmeyin.
GENEL CERRAHİ
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:56 Page 19
REFLÜYE YOL AÇAN
10 YİYECEK
Mide Reflüsü olarak bilinen Gastro Özofageal Reflü
hastalığı, mide içeriğinin yemek borusuna geri
kaçması nedeni ile oluşur. Reflü, asit, safra ve
pankreas sıvısı içeren mide içeriğinin yemek
borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle
yemek borusunun kendini bu mide içeriğinden
koruma özelliğinin yok olmasından kaynaklanır.
Erişkinlerin yaklaşık %20'sinde reflü görülür.
Genel Cerrahi
Op. Dr. Levent Eminoğlu
Baharatlar ve reflü
Acı yeşil biber,
kırmızı biber ve
karabiber içeren
gıdalar reflünün
en büyük tetikleyicilerindendir. Baharatlar aşırı tüketildiklerinde reflüsü ol-
Bir reflü hastası her zaman için bes-
olabilir. Özellikle aç karnına yenmeme-
mayan kişilerde dahi midenin
lenme konusunda kendi uzmanı olmalı
lidirler. Miktar sınırlandırıldığı ve tok tü-
savunma mekanizması olan alkali ör-
ve kendisini en çok etkileyen gıdaları
ketildiği sürece çok sorun
tüye zarar verebilirler. Reflü hastalığı
belirleyip bu gıdaları mümkün oldu-
yaratmayabilirler.
olan kişilerde ise asit salınımını artıra-
ğunca diyetinden çıkarmalıdır. Her
gıda her kişide aynı etkiyi yapmaya-
rak göğüste yanmayı tetiklerler. Bu neDomates ve reflü
denle çoğu kez yanma hem mide hem
caktır. Yediğimiz gıdanın ne olduğunun
Likopen içer-
yanı sıra, yediğimiz miktar, yediğimiz
mesi nedeni ile
zaman ve yanında tükettiklerimiz, bu
özellikle son
gıdaların etkisini değiştirecektir.
yıllarda çok
Çoğu kez mide barsak
sağlıklı bir
hastalıklarında rahat-
Narenciye ve reflü
sebze olarak nitelendirilen domates
de göğüste algılanabilir.
Nane ve reflü
lama ve tedavi amaçlı
Portakal, greyfurt
asidik yapıda olduğundan özellikle yat-
kullanılan nane aslında bir reflü tetikle-
ve ekşi manda-
kınlığı olan kişilerde reflüye neden ola-
yicidir. Yemek borusu ve mide arasın-
lina ile limon kla-
bilir. Aç karnına tüketilmesi reflüyü
daki kapak düzeneğinde gevşemeye yol
sik olarak relüyü
daha da artıracaktır. Pişmiş domatesin
açtığından mide içeriğinin yemek boru-
tetiklerler. Çok
böyle bir etkisi yoktur.
suna geri kaçışını artırır ve reflüyü başlatır.
asitli olduklarından bu gıdaların tüketil-
Özellikle mide içi basıncının arttığı yemek
mesi mide ve göğüste yanmaya neden
sonrası dönemde tüketilmemelidir.
19
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 20
Eski kaşar, fıstık, yağlı pirzola
ve reflü
Bu gıdaların ortak paydası hepsinin
Kahve severlerin sabah kahvesi sonrasında gün sonunda
çok yağlı olmasıdır. Yağlı gıdalar
kahve ve kafein içeren diğer içecekleri tüketmemeleri gerekir.
mide boşalımını geciktirir. Mide boşalımı geciktiğinde basınç yüksek
Çikolata ve reflü
kalacağından mide içeriğinin yemek
Çikolata iki nedenle reflüye yol açar. Birincisi özellikle de aç
borusuna geri kaçışı hızlanacak ve kolaylaşacaktır. Özellikle
karnına ve çok miktarda tüketildiğinde yemek borusu ve
de akşam yemeklerinde yağlı gıdalardan kaçınılmalıdır.
mide arasındaki kapak düzeneğini gevşetmesi, ikincisi ise
kendisi tek başına reflü nedeni olan bol kafein içermesidir.
Alkol ve reflü
Özellikle fermente edilmiş alkoller (kırmızı şarap, viski, konyak ve bira) ref-
Gazlı içecekler ve reflü
lüyü arttırır. Özellikle yağlı bir yemeğe
Gazlı içecekler yemekle birlikte tüketildiğinde zaten artmış
eşlik ettiklerinde bu etki çok daha
olan mide içi basıncını, içerdikleri basınçlı gazın midede ser-
fazla görülecektir. Reflüyü arttırmala-
best hale dönüşmesi ile çok daha fazla arttırırlar. Artmış
rındaki en önemli etken nanede
olan bu basınç ise mide içeriğinin yemek borusuna kaçı-
olduğu gibi mide ve yemek
şını çok kolaylaştırır.
borusu arasında çalışan ve
reflüye engel olan mide kapak düzeneğinin
Reflü hakkında daha detaylı bilgi almak için;
basıncını düşürmeleri ve reflüyü kolaylaştır-
www.reflunedir.com
malarıdır.
Kafein ve reflü
Kahve, çay, tatlandırılmış gazlı
içecekler, buzlu çay gibi kafein içeren içecekler çoğu
reflü hastasının yakından bildiği gibi reflüyü çok hızlı
şekilde tetiklerler.
20
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:58 Page 21
K aliteli
Ya ş a m
Polikliniği
Akne, yara, yanık izleri
ve çatlaklarla savaş
Dış görünümüne önem veren herkes pürüzsüz bir cilde
sahip olmak ister. Ancak geçmişten kalan akne, yara,
yanık izleri ve çatlaklar bazen güzelliğimize gölge
düşürebilir.
Fraksiyonel CO2 Lazer nedir ve nasıl
çalışır?
Normal yaşlanma prosesine, güneş
hasarı ve hava kirliliğinin zararlı etkileri
de eklendiğinde kollajen yıkımı hızlanır.
Kollajenin ciltteki miktarı azaldıkça
kırışıklıklar gözlenmeye başlar. Cilt
gençleştirmede kullanılan fraksiyonel
CO2 lazerler, tüm cilt yüzeyini etkileyen
konvansiyonel CO2 lazerlerin aksine,
ciltte mikroskobik kolonlar açarlar. Bu
kolonlar çok ince kanallardır. Bu
bölgelerdeki esas hedef sudur, yani
kollajen, kan damarları, keratinositler
gibi su içeren yapılar, seçici termal
hasara uğrarlar. Termal hasar oluşan
bölgenin hemen yanındaki hasar
görmemiş bölgelerdeki canlı hücreler
hasarlı alana göç ederek buradaki
onarım mekanizmasını uyarırlar.
Böylece cilt altında yeni kollajen üretimi
başlar. Yeni jenerasyon fraksiyonel CO2
lazerlerin en büyük özelliği cildin üst
yüzeyine hasar vermeden işlevlerini
cildin altında gerçekleştirmeleridir.
Böylece cildin üst yüzeyinde çok daha
hızlı bir iyileşme oluşur ve kişiler sosyal
hayatlarına kısa süre içinde dönebilirler.
Daha önce üretilen Er:Glass ve Er:Yag
lazerlerin dalga boylarının kısa olması
sebebiyle yeterli cilt derinliğine
ulaşılamamakta, bu nedenle de etkileri
sınırlı olup, bazen çok sayıda
uygulamaya rağmen istenilen noktaya
varmak mümkün olamamaktaydı. Bu
sınırlamanın aşılması amacıyla dünya
çapında gelinen son nokta CO2 lazer
sistemlerinin fraksiyonel versiyonudur.
Fraksiyonel lazer uygulamaları sırasında
tedavi edilen cildin kalınlığı kimyasal
peeling veya dermabrazyonda olduğu
gibi göz kararı veya tecrübeye dayalı
şekilde değildir. İnilen derinlik kesin
olarak bilinir. Güçlü olmasına karşın
fraksiyonel özelliği sayesinde uygulama
sonrası iyileşme hızı çok yüksektir ve
iyileşme süresi kısadır. Dalga boyu
daha uzun olduğu için, daha derin
dermisde etkisini gösterdiğinden
benzer sistemlere göre etkisi çok daha
yüksektir.
Fraksiyonel CO2 Lazer Hangi
Alanlarda Kullanılır?
Cilt Yenileme, yüz gençleştirme:
Yüz, göz kapakları, boyun , dekolte
bölgelerindeki, el üstündeki kırışıklıklar
ve çizgilerin giderilmesi ve genital bölge
estetiğinde kullanılır.
İz Tedavisi:
Yüz, sırt ve göğüste oluşan akne izleri
(sivilce izleri) ve çukurları, yara ve yanık
izleri ve deri çatlaklarının görüntüsünün
düzeltilmesinde kullanılır.
• Cildin geniş gözenekli ve kaba
görünümünün giderilmesi
• Ciltte meydana gelen güneş lekesi,
21
Medikal Estetik
Dr. Yasemin Savaş
yaşlılık lekesi, doğum sonrası oluşan
lekeler ve yüzeysel pigment
bozukluklarının giderilmesi
• Kötü yara iyileşmesi (hipertrofik skar)
ve yara kabarmalarının (keloid)
azaltılması
• Bazı cilt kanserlerinin tedavisi
• Piyojenik granülom tedavisi
• Rinofima ve otofima tedavisi
• Doğumsal veya sonradan oluşan
benlerin tedavisi
• Göz kapaklarında oluşan kolesterol
plaklarının ( ksantalezma) tedavisi
• El, ayak, genital bölge gibi yerlerde
oluşmuş siğil ve kondülomların tedavisi
Fraksiyonel CO2 Lazer Sonucu Ciltte
Oluşan Değişiklikler Nelerdir?
Fraksiyonel CO2 lazer uygulaması
sonrası, ani olarak cilt altı kollajen
liflerinde %30 oranında kısalma
meydana gelir. Sonraki 1 - 3 aylık
süreçte ise cilt altında yeni kollajen
oluşumu ve cilt altı bağ dokusunda
yeniden düzenlenme meydana gelir.
Tüm bunların sonucu olarak cilt
gençleşmesi olarak adlandırılan ciltte
gerilme, cilt üzerindeki pürüzlerde,
lekelerde ve izlerde yüksek seviyede
azalma olur. Ciltteki gözenekler
daralarak cildin yapısı 2 - 5 yıl önceki
durumuna geri döner.
Fraksiyonel CO2 Lazer Uygulaması
Ağrılı mıdır?
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 22
Uygulama sırasında yanma ve acı hissi
olur. Bu his lokal anestetik kremler
kullanılarak azaltılabilir.
Fraksiyonel CO2 Lazer Uygulaması
Kaç Kez Yapılır?
Fraksiyonel CO2 lazer sisteminde
seans sayısı sorunun şiddetine göre ve
uygulamanın gücü ve derinlik
ayarlarına bağlı olarak değişmektedir.
Hafif - orta derece kırışıklıklar ve izlerde
2 - 3 seans yeterli iken çok derin sivilce
izleri ve kırışıklıklarda tedavi 3 - 5
seans olarak düzenlenir. Seansların
aralığı 1 - 1.5 aydır.
İyileşme Sürecinin Özellikleri Nelerdir?
Fraksiyonel CO2 lazer uygulaması
sonrası pansuman gerekmez. Ciltte ilk
gün kızarıklık ve ödem meydana gelir.
Sonrasında 3 - 7 gün süren noktasal
kabuklanma dışında bir şikayet olmaz.
Hasta 3. günden itibaren makyaj
yapabilir. CO2 fraksiyonel lazerin bu
avantajı hastanın günlük yaşamına
devam etmesine olanak sağlar.
Uygulama Öncesi Nelere Dikkat
Edilmelidir?
Hasta uygulama öncesi güneş ve
solaryumdan 1 ay uzak kalmalıdır.
Kanın pıhtılaşmasını engelleyen ilaçlar
(aspirin,heparin), retinoid içeren ilaçlar
(isotretionin), ışığa duyarlılığa neden
olan ilaçlar (tetrasiklin, naproksen,
östrojen, progesteron, doğum kontrol
hapları, klorokin) alınmamalıdır.
Uygulama öncesinde cildi aşındırıcı
dermabrazyon ve peeling gibi tedaviler
veya cilt germe operasyonu
uygulanmışsa mutlaka uygulama
yapan doktora söylenmelidir. Hastada
geçmişte herpes (uçuk) çıkarma
öyküsü var ise, mutlaka uygulama
öncesinde ilaç almalıdır.
Uygulama Sonrası Nelere Dikkat
Edilmelidir?
Uygulamadan 2 gün sonra ılık duş
alınabilir. Ödem ve inflamasyonu
azaltmak için soğuk kompres
uygulanabilir. Uygulama sonrası ciltte
oluşabilecek
kabuklanmayı
azaltmak için cilt
nemli ve temiz
tutulmalıdır. İlk
hafta içinde bu
nemlendirme
işlemi
günde 3 4 kez
“
FRAKSİYONEL LAZER
UYGULAMALARI SIRASINDA
TEDAVİ EDİLEN CİLDİN
KALINLIĞI KİMYASAL PEELING
VEYA DERMABROZYONDA
OLDUĞU GİBİ GÖZ KARARI
VEYA TECRÜBEYE DAYALI
ŞEKİLDE DEĞİLDİR. İNİLEN
DERİNLİK KESİN OLARAK
BİLİNİR.
tekrarlanmalıdır. Hastanın cilt
tipine ve çevre koşullarına bağlı
olarak iyileşme sonrası güneş
koruyucular kullanılmalı, cilt soyucu
kremler ise en az 1 ay
kullanılmamalıdır.
”
Tedavi kimlere uygulanmaz?
• Kişide son 3 ay içinde
izotretinoin kullanma öyküsü
varsa bu tedavi uygulanmaz.
• Hamilelere uygulanmaz.
• Deride aktif enfeksiyonu ve
aknesi olanlara uygulanmaz.
22
www.kaliteliyasam.org
AĞIZ -DİŞ
SAĞLIĞI VE
HASTALIKLARI
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 23
KIRMIZI ESTETİK
İLE SAĞLIKLI VE
GÜZEL BİR GÜLÜŞ...
Ağızdaki estetik sorunların ortadan kaldırılarak
gülüşün yeniden biçimlendirilmesi artık oldukça
yaygın bir yöntem. KadıköyŞifa Ataşehir
Hastanesi Ağız ve Diş Hastalıkları Uzmanı Dt.
Erhan Palamutçu, kişilerin özgüvenine zarar
verdiği gibi, sosyal hayatını da olumsuz yönde
etkileyebilen bu sorunlar ve kırmızı estetik
uygulamaları hakkında bilgiler verdi.
Bazen sadece beyaz estetik, yani dişlere müdahale yeterli olmayabiliyor. Dişi
saran dokuların estetiğine “kırmızı estetik” deniyor. Kırmızı estetik ile diş etlerine de neşter atılır.
Etkileyici ve güzel bir gülüş, sağlıklı dişlerin birbirleriyle olduğu kadar, diş eti,
dudak ve yüzle uyumlu olmasıyla ortaya çıkar. Diş çürükleri, renk ve şekil
bozuklukları, çapraşıklıklar, dişlerin ve
diş etlerinin az veya çok görünmesi,
dudağın dişleri örtmesi veya kapanmaması gibi sorunlar bu uyumu bozar.
Özellikle uzun yıllar boyunca dişlerin gıcırdatılması, dişlerin boyunun kısalmasına yol açar.
rekirken, diş eti bazen çok fazla olup,
olması gerekenden çok fazla görülebilir. Fazla görünen diş eti, kesilerek kısaltılır.
Bir diğer estetik problem de, diş etlerinin çekilmesidir. Diş etleri diş eti iltihabı
veya yanlış fırçalama nedeniyle çekilirler. Böyle durumlarda eksilen diş etinin
yerine başka bölgeden alınan diş etleri
yerleştirilir.
Kırmızı estetik uygulamaları, hastayı
çok zorlayıcı uygulamalar değildir. İsteyen ve ihtiyaç duyan herkese yapılabilmektedir. Ameliyatı engelleyen çeşitli
faktörlerin bulunmaması önemlidir.
Diş etindeki estetik problemler genelde
birkaç şekilde olur;
Diş etlerinin dişlerin arasından hafifçe
ve ince bir çizgi halinde görülmesi ge-
23
Ağız-Diş Sağlığı ve Hastalıkları
Dt. Erhan Palamutçu
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 24
BEMBEYAZ DİŞLER
ESTETİK GÜLÜŞLER
24
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 25
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 26
Gelişimsel Hareket Eğitimi Programı
Türkiye’de ilk kez uygulanacak olan bu Gelişimsel Hareket Eğitimi Programı’nda bireyler kendi kendileriyle ve diğerleriyle oynamaya davet edilir. Böylece benlik saygısı ve kendilerine güven geliştirirler. Ayrıca kendi alanlarından çıkarak dışarıya doğru hareket etme ve çevreyi keşfetme becerilerini geliştirirler. Sherborne Gelişimsel Hareket eğitimi
programı doğrultusunda birlikte yaşadığımız ve çalıştığımız tüm kişiler için saygı inşaa ederiz. Kendi yeteneklerimizden
hoşlanmayı ve diğerlerinin davranış ve yeteneklerinden memnun olmayı öğreniriz. Sherborn’un temel safhalarından biri
birlikte hoş vakit geçirmek ve bağımsızlığı geliştirmektir. Bu prensiplerden bir diğeri ise kendi
kendimize ve diğerleriyle harekette eşitlik kavramını geliştirmektir.
Sherborne Gelişimsel Hareket Eğitimi Programını her birey bir partnerle uygular, amaç; partnerlerin hareketlerini kendi
bedenleri aracılığıyla hissetmelerini sağlamak, birbirini kollamak ve diğerlerine saygı duymak böylece diğerlerine güven
ve kendimize özgüven inşa etmektir. Oyunlar sırasında farkında olmaksızın, partnerlerimizin sinyallerini doğru algılamak
için empati ve duyarlılık geliştiririz., kendi kendimizi daha iyi tanırız, zayıf ve güçlü yanlarımızı öğreniriz. Eğitmenimiz Nesil
Aykut, spor akademisi mezunu olup, eğitimlerini en yüksek dereceye tamamlamış bir eğitmendir.
Bu atölyede çocuklar hayatın içinde kullanılan kutu, torba, teneke, plastik gibi malzemelerin doğada ne kadar sürede kaybolduğunu ve nasıl zarar verdiğini, bu malzemelerin geri dönüşüm tesislerine gönderilebileceği gibi ayrı bizim tarafımızdan da
kullanılabilir eşyalar haline getirilebileceğini öğrenir ve tecrübe ederler. Ar tık mater yaller ve kır tasiye
ürünlerini bir arada kullanarak her hafta başka bir eşya yaparlar. Bir hafta bir totem, bir hafta anneleri için nihale başka bir hafta
Advertorial
kendilerine oyuncak, çerçeve ya da kukla yapabilirler.
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 27
kitap
Eşyaların çeşit çeşit
anlamı
Masumiyet Müzesi'nin
kataloğu, yepyeni bir Orhan
Pamuk kitabı. Pamuk eşyalar ve resimler üzerinden
şehir hayatının tuhaf ya da
tatlı ayrıntılarına dikkat çekiyor.
Orhan Pamuk , bir kez daha
yıllarca uğraşıp İstanbul’a ve
kendi anılarına adanmış bir
kitap yazdı. Bu aslında, son
romanıyla birlikte tasarladığı
ve geçen hafta Çukurcuma’da açtığı ‘Masumiyet Müzesi’nin kataloğu.
Giriş bölümünde müzeyi nasıl
kurduğunu anlatan Pamuk,
daha sonra müzedeki her vitrinle ilgili ayrıntılara ve onların
yaptığı çağrışımları kaleme
alıyor.
Eşyaların çeşit çeşit
anlamı
Camus: Bir ahlakçının
portresi
O boşluk
Camus’nün; “Tüm sanatsal
doktrinlerin, sanatçının kendi
sınırlarını gerekçelendirmeye
çalışan bir mazeret” olduğunu söylemesi, kendisini de
tam çerçeveleyebilir mi?
Bir temelli mazereti mi vardır
sanatçının ve neticede bütün
eser ve tutumu bu mazerette
mi saklıdır? Üstelik, “bir insanın eserleri, sanatsal sapmalar
yoluyla, kalbini ilk kez açtığı iki
ya da üç büyük ve basit imgeyi
yeniden keşfetmek için yapılan
yavaş bir seyahatten başka bir
şey değildir” diyen de bizzat
kendisi iken! O zaman dönüp
bakmak gerekir, nedir bu iki üç
basit imge? Gerçi yine “bir
inancın büyüklüğü, yol açtığı
şüpheye bakılarak anlaşılabilir”
diyen bir filozofla karşı karşıya
bulunduğumuzu unutmamak
gerekir, yanılmamak için. Stephan Eric Bronner’in ‘Camus:
Bir Ahlakçının Portresi’, Camus’ye doğru yaklaştıkça Camus’deki çıkıntıları törpüleyen,
Camus’deki Camus’yü şeffaflaştıran bir çalışma. Hatta dikkatli bir okuyuşla mazeret
kadar imgeleri de devşirmeye
imkân verir boyutta.
Fevkalbeşer Sair Bey ve
Suskunluğu
O Boşluk' damağımızda romandan çok, bir felsefe
metni tadı bırakıyor. Her satırın altını çizerek, her satırda
durarak, hatta etrafınızdakilerle paylaşarak okuyabileceğiniz bir metin.
Aksak Ahmet celladın boyunda sevdalandığı ejderhayı
görünce dayanamayıp ağzıyla kolyeye asılıyor ve ağzında kolye ile ölüyor. Ve
böylece başlıyor ejderhanın
gizemli hikâyesi.
‘O Boşluk’ adlı yeni kitabında
Doğan Yarıcı bir yılın duygu ve
düşünce güncesini tutuyor. Kitabın ilk bölümü 010101, sondan bir önceki bölümü ise
311201 başlığını taşıyor. 2001
yılı boyunca tutulmuş kaybedişler öyküsü olarak okunabilecek bir metin çıkıyor ortaya.
Doğan Yarıcı’nın metnine
‘roman’ demek doğru mu bilmiyorum. Klasik anlamda bir
roman olmadığı kesin. Bir
günlük şeklinde ama yapı olarak handiyse Ludwig Wittgenstein’ın felsefi metinlerine
daha yakın. Rakamlar günden
çok düşünceleri ayırmak için
kullanılmış.
İyi bir roman okumaya başladığınızda daha önce gitmediğiniz bir dünyaya adım atmış
gibi olursunuz. Sözcükler, etrafınızda bir dünya örmeye başlar. Nasıl bir mekân, ne zaman,
hangi karakterler derken, her
okurun kendi başına keşfettiği
bir dünya ortaya çıkar.
FEVKALBEŞER SAİR BEY VE
SUSKUNLUĞU
Ömer İzgeç
Ayrıntı Yayınları
2012, 160 sayfa, 12 TL.
O BOŞLUK
Doğan Yarıcı
Yapı Kredi Yayınları
2012, 336 sayfa, 22 TL.
CAMUS: BİR AHLAKÇININ
PORTRESİ
Stephen Eric Bronner
Çeviren: Tuğba Sağlam
İletişim Yayınları 2012, 189
sayfa, 16.5 TL.
İçerikler Radikal Kitap’tan alınmıştır.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalKategoriV3&CategoryID=40
27
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 28
sinema
En çok beklenen üç film
VAMPİR AVCISI
PAMUK PRENSES VE AVCI
İNANILMAZ ÖRÜMCEK ADAM
Vizyon tarihi
17 Ağustos 2012
Yönetmen
Timur Bekmambetov
Oyuncular
Benjamin Walker, Dominic Cooper,
Jimmi Simpson devamı...
Tür
Korku, Gerilim
Ülke
ABD
Vizyon tarihi
1 Haziran 2012
Yönetmen
Rupert Sanders
Oyuncular
Kristen Stewart, Charlize Theron, Chris
Hemsworth devamı...
Tür
Fantastik, Aksiyon, Macera
Ülke
ABD
Vizyon tarihi
6 Temmuz 2012
Yönetmen
Marc Webb
Oyuncular
Andrew Garfield, Emma Stone
Tür
Aksiyon, Macera, Fantastik
Ülke
ABD
19yy.'da Avrupa'yı neredeyse vampirlerin
işgali altındadır. Abraham'ın ailesi
vatanlarından yeni dünya topraklarına
vampirin zulmünden kaçarak gelmiştir.
Fakat kısa sürede Abraham buradada
ailesini vampirler yüzünden
kaybedecektir. İntikam yemini eden
Abraham büyük oynar ve Amerika
topraklarına başkan seçilir. 11 Güney
Eyaleti ile Washington yönetimi arasında
çıkan İç Savaş, vampirler ve insanlar
arasındaki geçen iktidar mücadelesine
dönüşecektir. Lincoln, vampirlerin
kökünü kurutmaya kararlıdır...
Film, kendisini öldürtmek isteyen üvey
annesi cadı-kraliçeden (Charlize Theron)
kaçan güzeller güzeli pamuk prensesin
(Kristen Stewart) onu öldürmek için
ormanda peşine düşen avcıyla (Chris
Hemsworth) karşılaşmasını ve
sonrasında yaşananları anlatıyor. Bu
masalda avcı, kraliçe hem ihanet ediyor
hem de Pamuk Prenses'e savaş
sanatının sırlarını öğretiyor...
Peter Parker gerçek ailesi tarafından terk
edilmiş dayısı ve yengesinin büyüttüğü
dahası sosyal hayatta zayıf karakterli,
lise çağında bir gençtir. Her ergenin
yaşadığı "ben kimim?, nereye aitim?"
sorunları daha derin sormaktadır. Bir
yandan da Gwen Stacy'ye kör kütük
aşıktır. Bir gün babasına ait bir çanta
bulan Parker, anne ve babasının ortadan
kaybolmasının ardındaki sırları çözmeye
karar verir. Karşısına Oscorp şirketi ve
babasının eski ortağı olan Dr. Curt
Connor’ın laboratuvarı çıkar. Artık hiçbir
şey Peter Parker eskisi gibi
olmayacaktır...
28
İçerikler http://www.beyazperde.com sitesinden alınmıştır.
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 29
insan
kaynakları
bizden haberler
Atananlar
Bowling Turnuvası
KADIKÖYŞİFA SAĞLIK GRUBU
çalışanlarımıza yeni görevlerinde
başarılar diliyoruz.
Neriman KILIÇ
Kat Hemşiresi - Poliklinik Hemşiresi
Elif BALLI
Hasta Danışmanı - Hasta Kabul Yetkilisi
Seda EKİN
Hasta Danışmanı - Hasta Kabul Yetkilisi
Fatma KUTLUATA
Hasta Kabul Yetkilisi - Estetisyen
Sifalı Miniklerimiz
Bowling Turnuva Birincisi Takım; Yoğun Bakım
Bireysel Birinci:Mehmet Özçelik
Çocuklarınızla birlikte sağlıklı ve şifalı bir
ömür dileriz
Tavla Turnuvası
Selma Çakıcı
Elif
Serkan Gücük
Mina Rüya
Arzu Yalçın
Semahat
Burcu Erdöl
Evlenenler...
KADIKÖYŞİFA SAĞLIK GRUBU çalışanlarımıza bir ömür boyu mutluluklar diliyoruz.
* Özlem Uğuz Demir
* Çiğdem Yıldırm
* Didem Köylü
KadıköyŞifa Tavla Turnuva Birincisi:Mehmet ÖZÇELİK
29
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 30
sizden gelenler
S i z d e n Ge le n le r
• Tüm personelin güleryüzlü ve candan bir yakınlıkla tüm hasta ve ya-
KADIKÖYŞİFA KADIKÖY HASTANESİ
kınları ile ilgilendiklerini gözlemledim, memnun oldum. F.G
En güzel doğulan hastane...tavsiye ederim. F.K
• Bebek hemşireleri çok ilgili ve şevkatliler. M.Ö
• 1 gece kaldık, gayet memnun ayrılıyoruz. Doktorumdan çok
KADIKÖYŞİFA ATAŞEHİR HASTANESİ
memnunum.R.E
Endokrinoloji'de Doç. Dr. Gökhan Özışık'ı tavsiye
ediyorum. A. M.
• Doktorumuzun ve hemşirelerin ilgisi çok iyi. G.E
• Doğum sonrası anne ve bebek ile ilgili bakım, bebek hemşirelerinin
ilgisi, bilgi ve tecrübesi çok memnun edici. Ayrıca hemşirelik seminerleri verimliydi.
Kadıin sağığı bölümü çok iyi. Bir daha doğum yapsam
gene Emel hanım'a gelirim. E. A.
İc hastalıkları uzmanı İrfan Berber Hanım şiddetle tavsiye
edilir. H.G.
• Her zaman memnun kaldık karşılama ve hizmetlerde. D.D
• Personelin güleryüzlü ve olumlu yaklaşımı beni çok memnun etti. F.T
• İşlem süreçlerinin kısa olması, takip etmemiz gerek kalmadan işlem-
Tam teşekküllü doğum hastanesi, pek memnunuz. E. T.
lerin zamanında gerçekleşmesi, zaten “ŞİFA” adının kelimesinin
Buraların en iyi diş hekimi burada, Erhan Palamutçu. E. I.
rahatlatması. B.B
Hizmet cok hızlı ve güler yüzlü....B.
• Hemşirelerin güleryüzü, ilgisi ve lohusa şerbetinden çok memnun
oldum. S.Ö
• Doktorumuz Sn. Arzu Yaşaroğlu Erkum’dan çok memnunuz.
Kendisini ailece çok seviyoruz.ÖU.
30

Benzer belgeler