muğla ilinde su ürünleri yetiştiriciliği açısından hassas alanlar ile

Transkript

muğla ilinde su ürünleri yetiştiriciliği açısından hassas alanlar ile
MUĞLA İLİNDE SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ
AÇISINDAN HASSAS ALANLAR İLE YENİ
YETİŞTİRİCİLİK
ALANLARININ BELİRLENEREK KİRLENME
PARAMETRELERİNİN İZLENMESİ PROJESİ
1. RAPOR
Destekleyen Kuruluşlar
MUĞLA KÜLTÜR BALIKÇILARI ve
SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLERİ DERNEĞİ
EGE İHRACATÇILAR BİRLİĞİ
Hazırlayan
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SU ÜRÜNLERİ FAKÜLTESİ
„
„
„
„
„
„
„
„
„
„
„
„
Prof.Dr.Bayram ÖZTÜRK
Prof.Dr.Nuran ÜNSAL
Prof.Erdal ŞENER
Doç.Dr.Gülşen ALTUG
Doç.Dr.Yelda AKTAN
Yrd.Doç.Erdoğan GÜVEN
Yrd.Doç. Bülent TOPALOGLU
Yrd.Doç. Çetin KESKİN
Dr. Melek İŞİNİBİLİR
Araş.Gör.Mine ÇARDAK
Araş.Gör.K. Mert ERYALÇIN
Araş.Gör.Pelin S. ÇİFTÇİ
Aralık 2006
İSTANBUL
ÖNSÖZ
Balık çiftliklerinin Ege Denizi’nde kurulması konusu son 20 yılın önemli aşamalarındandır. Bu
sayede ülkemiz hem ucuz hem de kaliteli bir protein kaynağına kavuşmuş , sektör hızla büyüyerek
istihdam, yatırım ve üretimde önemli bir yere gelmiştir. Bu sırada bazı balık çiftliklerinin uygun
olmayan yerlere kurulduğu görülmüş, kirlenmenin belli bölgelerde tespiti üzerine ilgili bakanlık bu
konuda önlem alma yoluna giderek levrek ve çipura yetiştiriciliği yapılan yerlerin belirlenmesi ve
sektörün gelişmesini takip etmek üzere belli bölgeleri üreticilere tahsis etmiştir. Salih adası bunlardan
biridir ve üretimin yoğun olarak yapıldığı bir alandır.
Daha sonra Çevre ve Orman bakanlığı yapılan bir proje çalışmasına dayanarak Gökova körfezindeki
çiftliklerin taşınmasına karar verilmiştir.Bütün bunlar sektörde hayal kırıklığı yaratmıştır. Diğer
yandan , yıllardır balık çiftliklerinin denizleri kirlettiği savı kamuoyunda gündeme gelmesine karşın
bu konudaki çalışmalar geç başlamış temel veriler geç toplanmıştır.Yine de bazı projeler Tarım ve
Köy işleri Bakanlığı (TKB) ve TÜBİTAK tarafından desteklenerek bu güne gelinmiştir. Bu çalışma bu
konuda yapılan en kapsamlı çalışmalardan birini oluşturuyor. Amacımız bu konudaki çalışmalara bir
altlık oluşturmak, sorunu bilimsel bir yaklaşımla anlamaya ve çözmeye çalışmaktır. Bu çalışmayla ,
üreticilerimize, bakanlıklara, turizmcilere ve diğer kesimlere bir yol haritası verilmeye çalışılmıştır.
Fakültemiz sektörün bir parçasıdır ve misyon olarak denizlerde ve iç sularda deniz canlı kaynaklarının
sürdürülebilir bir şekilde kullanımının faydasına inanmaktadır. Bu nedenle, denizlerin korunması
ilkesinden yola çıkarak ama üretimin de artırılmasını planlayarak bu mavi kapitalden yararlanıp
ülkemizin refah ve mutluluğuna katkıda bulunmak en büyük istek ve dileğimizdir.
Bu çalışmayı değerlendirenlerin unutmaması gereken en önemli nokta çalışmanın sadece bir
dönemi kapsaması ve gelecek yıl da tekrar edilecek olmasıdır. Dolayısıyla zaman serisine bağlı
olarak bir izleme çalışmasının yapılacağı ve bunun sonuçlarının karar vericilere daha fazla ışık
tutacağıdır.
Bu çalışma Muğla Kültür balıkçıları ve Su Ürünleri Yetiştiricileri Derneği, Ege İhracatçılar Birliği ,
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı ve TÜGEM ‘in katkısı olmazsa gerçekleştirilemezdi. Bu kurumlara
teşekkür ederiz. Ayrıca , araştırma boyunca bize destek olan bütün kurumlar ile kıymetli
görüşlerinden yararlandığımız Prof.Dr.Akın CANDAN 'a da teşekkkür ederiz.
2
1. SORUN ve DURUM ÖZETİ :
Son zamanlarda kamuoyunda balık çiftlikleri konusunda değişik tartışmalar görülüyor . Başta
turizm kesimi denizlerde kurulan ve başta Levrek ve Çipura gibi balıkların ağ ve kafeslerde
yetiştiriciliğinin yapıldığı balık çiftliklerinin denizleri kirlettiği konusunda ısrar ediyor. Bu kesim
çiftliklerin kapatılmasını veya en azından belli yerlerde kurulması veya ıslah edilmesini istiyor. Balık
çiftliklerinin kurulması konusunda esas yetkili kurum olan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ise
tarımsal üretimin artırılması amacıyla denizlerde yapılan ve büyük bir gelişme gösteren yetiştiriciliği
ve üretimi teşvik edici kararlar alıyor. Bu konuda politika ve strateji oluşturmak için çaba harcıyor.
Son olarak Çevre ve Orman bakanlığı ise 5491 sayılı çevre kanununda değişiklik yaparak
denizlerde yapılacak balık çiftlikleri, hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfezler ile doğal ve
Arkeolojik sit alanlarında kurulamaz hükmünü getirmiştir. Yasanın 2. maddesi ile Hassas alan ,
ötrofikasyon riski yüksek olan ve bakanlıkça belirlenecek kıyı ve iç su alanları olarak
tanımlanmaktadır. Bu durumda hassas alan , kapalı koy ve körfez tanımları önem kazanmakta olup
bu alanların nasıl ve ne zaman belirleneceği belli değildir , bu alanların belirlenmesinde kullanılacak
yöntem veya yöntemler ile belirlenecek yöntemin
balık çiftliklerinin bulunduğu bölgelere
uygulanması halinde ortaya çıkacak durumun üreticilere nasıl yansıyacağı , üretimi ne kadar sekteye
uğratacağı da bilinmemektedir.
Arkeolojik ve sit alanlarındaki uygulamaların ne olacağı da belli değildir. 26 Nisan 2006
tarihinde TBMM de kabul edilen 5491 sayılı çevre kanununun geçici 2. maddesi BU KANUNUN
YAYIM TARİHİNDEN İTİBAREN HASSAS ALAN İÇİNDE BALIK ÇİFTLİKLERİ 1 YIL
İÇİNDE KALDIRILIR hükmü bulunmaktadır. Bu madde de üretimi doğrudan etkileyecek
özelliktedir. Bu durum karşısında ; Muğla Kültür Balıkçıları ve Su Ürünleri Yetiştiricileri Derneği,
İ.Ü. Su Ürünleri Fakültesinden 11.07. 2006 tarihli yazıyla balık çiftliklerinin kaldırılması
halinde; Muğla ilinde Su Ürünleri Yetiştiriciliği açısından hassas alanlar ile yeni yetiştiricilik
alanlarının belirlenerek kirlenme parametrelerinin izlenmesi konularında bir izleme projesinin
yapılmasını istemiştir.Bu proje raporu çalışmanın ilk kısmını oluşturmaktadır.
2. DENİZ HUKUKU AÇISINDAN HASSAS ALAN NEDİR ?
2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun “Çevrenin korunması” kenar başlıklı değişik 9’uncu
maddesinin “h” fıkrası ikinci bendinde; “Denizlerde yapılacak balık çiftlikleri, hassas alan
niteliğindeki kapalı koy ve körfezler ile doğal ve arkeolojik sit alanlarında kurulamaz” hükmü
yer almaktadır. Kanunun “tanımlar” kenar başlıklı ikinci maddesinde hassas alan, “Ötrofikasyon
riski yüksek olan ve Bakanlıkça belirlenecek kıyı ve iç su alanlarını ifade eder” düzenlemesi
mevcuttur.
Çevre Kanunu’nda ‘’kapalı koy ve körfez” tanımı yer almadığı gibi, deniz hukukuna ilişkin
mevcut antlaşmalarda da bu nitelikli bir tanım bulunmamaktadır. Uluslar arası hukuk, devletin ülke
unsuru içerisinde deniz ülkesini tanımlarken, iç sular statüsüne sokulabilecek körfez tanımına yer
vermektedir. Ulusal yetkiye tabi olan deniz alanlarının ölçülmesinde düz veya normal esas hatlar
kullanılmaktadır. Bu hatlar karasularının iç sınırını ve iç suların dış sınırını oluşturur. Uluslararası
hukuk devletlerin iç sular üzerindeki yetkilerine herhangi bir sınırlama getirmemiştir.
Devletin karasuları üzerindeki yetkilerine iki istisnai sınırlama getirilmiştir. Bunlar; zararsız
ve transit geçiş ile devletin yargı yetkisine getirilen sınırlamalardır. Tanımda yer alan “kıyı” ifadesinin
ne anlama geldiği, karasularını kapsayıp kapsamadığı belli değildir. Kıyı suları kavramı uluslar arası
arenada hep tartışma konusu olmuştur. Kanunda yer alan kıyı suları en geniş manada karasuları olarak
anlaşılabilir.
3
Uluslar arası hukuk iç sular statüsüne girecek körfezleri belirli teknik kriterlerle tanımlamıştır.
Özetle bu kriterler; körfezin ağız açıklığı 24 deniz mili veya daha küçük olacak ve içeride kalan deniz
sathının alanı ağız açıklığını çap kabul eden bir yarım dairenin alanına eşit veya ondan büyük
olacaktır.
Evrensel nitelik kazanmış olan deniz hukukunun iç sular ve karasuları kavramlarının ihlali
sonucunu doğurabilecek bir koy veya körfez tanımının bir kıyıdaş devlet tarafından yapılması ve bu
çerçevede bir uygulamanın mevcut olması imkan dahilinde değildir. Denizlerin temel statüsünü
belirleyen ve klasik deniz hukukunun devletin egemenliğine tabi deniz alanları ve açık denizler olarak
belirlediği çerçevenin dışına çıkılmadan, Türkiye kıyı şeridinde mevcut olan ve coğrafi ve fiziki olarak
koy veya körfez olarak tanımlanabilecek girintiler ile karasuyu statüsündeki belirli alanlara ilişkin
idari düzenlemeler (kanun, tüzük, yönetmelik …) yapılabilir. Uluslar arası hukuk ihlal edilmeden
yapılması gereken bu düzenlemeler belirsiz ve soyut kavramlara değil, somut ve icrai tanımlamalara
yer vermelidir. Denizcilik ve özellikle balıkçılık literatüründe koy ve körfezlerle ilgili üretimin
durudurulmasını içeren herhangi bir sınırlama ve yasaklama gerektiren örf ve teamül hukukuna
göre açık hükümler bulunmamaktadır
Çevre Kanununun yukarıda sunulan hükümleri somut ve icrai nitelikten yoksun olup
yanlış uygulamalara ulusal ve uluslar arası yargısal ihtilaflara sebep olabilecek niteliktedir.
Kanun ile getirilen hassas alan tanımı uluslar arası çevre ve balıkçılık sözleşmeleri ile de uyumlu
değildir.
3. HASSAS ALANLARIN ULUSLAR ARASI BOYUTU VE KRİTERLERİ NELERDİR?
Uluslar arası ve Ulusal literatürlerde hassas alanlar konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.
Uluslar arası sistemde hassas alan ( Sensitive area) konusundaki gelişmeler ve eğilimler yasadaki
yaklaşımla taban tabana zıttır. Örneğin , PSSA olarak bilinen ve IMO tarafından uygulanan Özellikle
Hassas Deniz Alanlarının ilanı bir çok temel kritere bağlıdır. Bunlar , Ekolojik , Ekonomik , Kültürel
ve bilimsel kriterlerdir ve sadece dünyanın her hangi bir bölgesinde gemi kökenli kirlenmeyi önlemek
ve bu tür özellikle hassas alanları bu yolla korumayı amaçlamaktadır. Florida Keys , Wedden Denizi ,
Torres Boğazı , Galapagos ve Batı Avrupa denizleri bunlara örnek olarak verilebilir. Bu örneklerin
yıllara bağlı olarak arttığı da bilinmektedir ancak Akdenizde hiçbir ülkede bu tür hassas alan tanımı
bulunmamaktadır. Bu koruma formatı IMO vasıtasıyla ve kriterlere bağlı olarak ilan edilir. İlan
edildikten sonra gemi trafiğinde değişiklikler ile petrol kirlenmesi temel olmak üzere bölgenin
korunması amaç edinilir. Söz konusu yasadan bu husus anlaşılmamaktadır.
Diğer yandan , MARPOL 73-78 sözleşmesinde ise hassas alan bütün Akdeniz ,Karadeniz ve
Marmara’dır ve bu alanlara gemi kökenli kirleticilerin boşaltılması yasaktır ancak bu da konumuzla
ilgili değildir.Bükreş sözleşmesinde ise konu tamamen Karadeniz’le ilgilidir . Barselona
Sözleşmesinde ise hassas alanlarla ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır.
Biyolojik çeşitlilik sözleşmesinde de denizlerde hassas alanlarla ilgili açık bir madde yoktur.
Bütün bu sözleşmelere ülkemiz taraftır ve uymak zorundadır ancak hassas alanlarla ilgili amir
açıklayıcı bir bilgi yoktur.O halde çıkarılan yönetmelik içi boş ve uluslararası çevre ve deniz koruma
konsept , standart ve yaklaşımlarına göre yetersizdir. O halde eksikliklerin ulusal bir yaklaşımla
giderilmesi gerekmektedir. Nitekim
Çevre ve Orman Bakanlığı bu konuda bir tebliğ taslağı
hazırlamıştır. Söz konusu tebliğde TRIX indeksi kullanılarak ötrofikasyon riski bulunduğu
tesbit edilen kapalı koy ve körfez alanları hassas alan olarak nitelendirilmektedir (madde 5./d) .
Ayrıca , ilgili kanunun tanımlar kısmında yer alan “hassas alan” tanımı “ötrofikasyon riski yüksek
olan ve bakanlıkça belirlenecek kıyı ve iç su alanlarını” olarak tarif etmektedir.Bu tanımdan
hassas alanları Çevre ve Orman Bakanlığı’nın belirleyeceği anlaşılmaktadır. İlgili bakanlık
Ağustos 2006 tarihinde davet ettiği uzmanlarla bu konuda bir toplantı yapmıştır. Hassas alan
ötrofikasyon riski yüksek alan olarak değerlendirilmekte ve bu riskin hesaplanması veya
değerlendirilmesinde uyulacak bilimsel kriter olarak TRIX trofik indeksini temel almaktadır. Bu
indeksin olumlu veya eksik tarafları tartışmaya açılabilir ancak soyut bir kavram olmaması nedeniyle
4
olumlu bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu konuda yeni bir yaklaşımın başlangıcını
oluşturması nedeniyle üzerinde çalışılmaya ihtiyaç göstermektedir. Çünkü ;
TRIX İndeksinin hesaplanmasında her bir denizimiz için özel değerlerin elde edilmesi
veya bilinmesi gerekmektedir. Zira , kirli veya kirlenmeye başlamış bölgelerdeki değişim
aralıklarının bilinmesi zorunludur.Çünkü Karadeniz ile Akdeniz arasında bir çok ekolojik fark
bulunmaktadır.
TRIX değerleri bazı Avrupa kıyı sularında belirlenmiş, ancak, TRIX sadece belli bir birim alanda
anlamlıdır. Elde edilen değerin yıllara göre aralığı değiştiği için karşılaştırma ve ötröfikasyonun genel
eğilimini ayırt etmenin güç olacağı açıktır. Özetle bu indeks temel alınacak ise her bir deniz hatta
körfez için hesaplama gerekir.Yine , kara kökenli N ve P kaynağın
bu indeksi yükseltmesi
mümkündür. Öncelikle balık çiftliklerinin yeraldığı /alacağı bölgelerde noktasal kirlilik kaynakları net
olarak ortaya çıkarılmalı karasal kaynaklı kirlilik yükü bilinmelidir.Karasal kökenli yük balık
çiftliklerinin bulunduğu alana kontrolsüz olarak verildiğinde ortamdaki nütrient artışı nedeniyle
indeks aralıkları değişebilir.Triх indeksi kullanarak balık çiftliklerinin olduğu alanlarda trofik düzeyin
doğru olarak ayırımını yapabilmek için fiziko kimyasal parametrelerde düzenli ölçülmelidir.
Analizlerle tespit edilen değişimlerin indeksteki yansıması trofik skala ayrımında kullanabilirliğini
doğrulayacak veya destekleyici olarak beraberinde kullanılacak indeks arayışını gerektirecektir.
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın bu konudaki tebliğ taslağı aşağıdaki gibidir.
HASSAS ALAN NİTELİĞİNDEKİ KAPALI KOY
BELİRLENMESİNE İLİŞKİN TEBLİĞ TASLAĞI
VE
KÖRFEZ
ALANLARININ
Madde 1 –
Bu Tebliğin amacı, 09.08.1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun madde 9 (h) ve geçici madde
2 hükümlerince denizlerde yapılacak balık çiftliklerinin kurulamayacağı hassas alan niteliğindeki
kapalı koy ve körfez alanlarının belirlenmesine yönelik ilke ve esasların oluşturulmasıdır.
Madde 2 (a) Organik atığın mikrobial bozunması; amonyak, nitrat, nitrit, fosfat ve diğer inorganik maddelerin
açığa çıkmasının başlıca nedenleridir. Atıkların denizel ortama girişi sadece su kalite parametrelerini
değiştirmekle kalmayıp bentik canlıları etkilemekte ve habitat değişimine neden olmakta ve
ötrofikasyon riskini artırarak alanın hassas alan olarak değerlendirilmesine neden olmaktadır. Öte
yandan, açık denizle kütlesel su alışverişinin boğaz veya daha geniş bir açıklık aracılığıyla
engellenmiş olarak sağlanabildiği ve kıyı çizgisinin girintili (içbükey) olduğu alanlar koy ve körfez
alanlarıdır. Kapalı koy ve körfez alanları özellikleri nedeniyle her zaman ötrofikasyon riski altında
olan yerlerdir. Bu nedenle, hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfezlerin kirlenmeye karşı
korunması ve bu kapsamda balık çiftliklerinin kurulamayacağı hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve
körfez alanları ile ilgili ilke ve esasları belirlemek bu Tebliğin temel ilkesini oluşturmaktadır.
(b) Çevre kirliliğinin artmaması ve ötrofikasyon riskinin önlenmesi için balık çiftliklerinin kurulacağı
alanların özümseme kapasitesi belirlenmeli ve buna göre üretim kapasitesi ve yer seçimi yapılmalıdır.
Madde 3 (a) Aşağıdaki tabloda belirtilen parametrelere karşılık gelen kriterler kapsamında kalan kapalı koy ve
körfez alanları hassas alan olarak nitelendirilir. Bu alanlar içinde kalan yerlerde balık çiftlikleri
kurulamaz.
(b) Hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanları, ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşme ve
protokollerin eklerinde yer alan tür ve habitatların olduğu alanlar ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca
belirlenen/belirlenecek olan doğal ve arkeolojik sit alanlarında balık çiftlikleri kurulamaz.
Tablo. Balık Çiftliği Kurulamayacak Hassas Alan Niteliğindeki Alanlara Ait Kriterler
5
Parametre
Derinlik
Kıyıdan Uzaklık
Akıntı Hızı
Hakim Rüzgar Yönü
Hakim Akıntı Yönü
Kriter
≤ 30 m.
≤ 0.5 deniz mili
≤ 0.1 m/sn.
Açıktan kıyıya doğru
Açıktan kıyıya doğru
Madde 4 –
(a) Mevcut balık çiftlikleri, madde 3’de belirlenen kriterlere göre durumunu bu Tebliğin Resmi
Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren 3 (üç) ay içerisinde Çevre ve Orman Bakanlığına rapor
etmekle yükümlüdür. Söz konusu durum tespiti üniversitelere ve/veya Çevre ve Orman Bakanlığınca
uygun görülen bir kurum/kuruluşa yaptırılır. Belirlenen süre içerisinde Çevre ve Orman Bakanlığına
raporlama yapılmadığı takdirde Bakanlık, balık çiftliğinin durumunu tespit eder ve/veya ettirir ve
masraflar faaliyet sahibi tarafından karşılanır.
Madde 4 te belirtilen kriterlerin 3 ay gibi kısa bir sürede belirlenmesi mümkün değildir. Özellikle
akıntı ile ilgili sağlıklı bilgilerin elde edilmesi için en az 1 (bir) yıllık izleme gerekir. Zira akıntı dipte
ve yüzeyde farklı olmak üzere, mevsimsel olarak değişiklik göstermektedir. Hakim akıntıyı tespit
etmek oldukça zor ve tartışmaya açıktır.
(b) 2872 sayılı Çevre Kanunu ve bu Tebliğin 3. maddesinde belirlenen kriterlere uygun olmadığı tespit
edilen balık çiftlikleri Kanunun verdiği süre içerisinde kapatılır.
Yasalara uymadığı için 1 yıl içinde kapatılacak bir balık çiftliği için yasanın verdiği süre 13 Mayıs
2007 de doluyor. Hassas alan niteliğindeki koy ve körfezlerin henüz belirlenmiş olması, 13 Mayıs
2007 de bu işletmelerin nasıl ve hangi yetki ile kapatılacağı sorusunu akla getirmektedir.
Kapatılmaları halinde bu işletmelerin yasal haklarının ne olacağı bilinmemektedir. Kapatılmaları
halinde kapatılma sebebini oluşturan Çevre ve Orman Bakanlığı, bu işletmelerin zararını nasıl
telafi edecek? Hangi hukuki süreçler başlatılacak ? Muhtemelen Bakanlığa karşı tazminat
davalarının açılması gündeme gelecek. Bu konuda ayrıntılı bir çalışma yapılması gerekmektedir.
Bu durumda hassas alan niteliğindeki koy ve körfezlerin belirlenmesi için TRIX indeksi
kullanılacaksa mevcut bilimsel verilerimize göre bu alanlar 25 metre derinlik sınırı olarak
değerlendirilmelidir. Bu derinlik deniz çayırlarının yoğun dağılımının bittiği alandır. Bu derinlikten
sonra da deniz çayırları devam etmekle birlikte düzenli bir dağılım bulunmamaktadır. Bu nedenle
de yeni üretim alanlarının belirlenmesinde de DeNİZ ÇAYIRLARI'nın dağılımı temel alınabilir.Bu
derinlik sadece Levrek ve Çipura balıkları için geçerli olmalı , derinlik her tür için türün biyolojik
özellklerine göre ayrı ayrı tespit edilmelidir.
Madde 5 (a) Madde 3’de tanımlanan hassas alanlar kapsamı dışında kalan kapalı koy ve körfez alanlarında
faaliyette bulunan “mevcut balık çiftlikleri” üretim yaptıkları alanlar için bu Tebliğin yayımlandığı
tarihten itibaren 1 (bir) yıl içerisinde bu maddenin (c) bendinde belirtildiği şekilde, TRIX İndeksine
göre ötrofikasyon riski bulunup bulunmadığını tespit ederek/ettirerek Çevre ve Orman Bakanlığı’na
rapor etmekle yükümlüdürler. TRIX İndeksine göre ötrofikasyon riski bulunmadığı tespit edilen
alanlarda faaliyetlerini sürdürecek olanlar her yıl TRIX İndeksine göre izleme yaparlar.
(b) Madde 3’de tanımlanan hassas alanlar kapsamı dışında kalan kapalı koy ve körfez alanlarında
“yeni kurulacak balık çiftlikleri” üretim yapacakları alanlar için yer seçimi aşamasında bu maddenin
(c) bendinde belirtildiği şekilde, TRIX İndeksine göre ötrofikasyon riski bulunup bulunmadığını tespit
ederek/ettirerek Çevre ve Orman Bakanlığı’na rapor etmekle yükümlüdürler. Yeni kurulacak balık
çiftlikleri faaliyete geçtikten sonra her yıl TRIX İndeksine göre izleme yaparlar.
6
(c) EK’de verilen TRIX indeksi hesaplanırken, ötrofikasyona neden olan birincil üretimin en yüksek
olduğu Mayıs ve Ağustos aylarında olmak üzere yılda 2 (iki) kez balık çiftliğinin kapladığı alanın
ortasından ve 4 (dört) kenarının 20’şer (yirmişer) metre açığından olmak üzere toplam 5 (beş) noktada
örnekleme yapılır. Her örnekleme noktasından yüzeyden, ortadan ve dipten olmak üzere toplam 3 (üç)
derinlikten, 3 (üç) numune alınarak örnekleme yapılır. Numuneler, 31.12.2004 tarih ve 25687 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Numune Alma ve Analiz Metotları Tebliği”ne uygun
olarak alınır. Bu numunelerin analizleri Çevre ve Orman Bakanlığınca yetki verilen özel veya kamu
kurum ve kuruluş laboratuvarlarında yaptırılır. Çevre ve Orman Bakanlığı’na rapor edilen analiz
sonuçları ilgili balık çiftliği işletmesi tarafından dosyalanarak muhafaza edilir ve denetimler esnasında
istenildiğinde yetkililere gösterilir.
(d) Bu madde hükümleri uyarınca TRIX indeksine göre ötrofikasyon riski bulunduğu tespit edilen
kapalı koy ve körfez alanları hassas alan olarak nitelendirilir.
Madde 6 –
Balık çiftlikleri bu Tebliğde belirlenen ilke ve esaslar doğrultusunda Bakanlıkça denetlenir.
05.01.2002 tarih ve 24631 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevre Denetimi
Yönetmeliği madde 6 hükmü gereğince denetimle ilgili olarak balık çiftlikleri, ölçüm ve analiz
masraflarını karşılamakla yükümlüdürler. Çevre ve Orman Bakanlığı, denetim ile ilgili bu
sorumluluğunu yerine getirmek için gerekli ekipman ve donanımı temin eder.
Madde 7 –
Bu Tebliğ hükümlerini yerine getirmeyerek çevre kirliliğine neden olanlara Çevre Kanunu ve diğer
ilgili mevzuat hükümlerine göre yaptırım uygulanır.
Madde 8 –
Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 9 –
Bu Tebliğ hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür.
EK
TRIX İNDEKSİ HESAPLAMASI
TRIX İndeksi = (Log (klorofil-a x %O2 x TİN x TP) + 1.5) x 0.833
Klorofil-a
: Sudaki klorofil-a konsantrasyonu (µg/L);
%O2
: Doygun miktardan sapan mutlak oksijen yüzdesi = %ÇO – 100
TİN
: Toplam çözünmüş inorganik azot, N-(NO3+NO2+NH4), (µg/L);
TP
: Toplam fosfor (µg/L).
Formülde kullanılan klorofil-a ve oksijen yüzdesi (%O2) bileşenleri üretimle, yani fitoplankton biyokütlesiyle ve üretim dinamiğiyle, doğrudan ilişkili indikatörlerdir. Başka bir deyişle, TRIX İndeksi,
besin tuzları girdisine ve ortamdaki biyo-kütle üretimine bağlı olarak kıyısal sistemde neler olduğunu
ve olabilecekleri özetlemektedir. Formüldeki dört değişkene göre hesaplanan TRIX indeksi değerleri,
0-10 arasında değişen katsayılarla ifade edilir.
7
Buna göre hesaplanan TRIX indeksine göre belirlenen ötrofikasyon riski skalası aşağıdaki tabloda
verilmektedir.
Tablo. Ötrofikasyon Riski Skalası
TRIX Indeksi
<4
4-6
>6
Açıklama
Ötrofikasyon Riski Yok
Ötrofikasyon Riski Var
Ötrofik
Hassas alanların belirlenmesi ile ilgili tebliğ balık çiftlikleri yanında Endüstriyel, evsel,
turizm ve deniz trafiği gibi etkenleri de içermelidir.Çünkü hassas alanların olası kirleticileri sadece
balık çiftlikleri değildir. Diğer noktasal kirlilik kaynakları ve kirlenme yükleri de irdelenmeli ve
kirliliğin engellenmesi için her kurumun sorumluluklarını yerine getirmesi için ÖZEL çaba sarf
edilmelidir.
Tebliğde; denizlerimizin kirliliğe karşı korunmasına yönelik olarak hassas alan
niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanlarının belirlenerek, bu alanlarda yürütülecek faaliyetlerle
ilgili usul ve esasları düzenlemek amaçlanmıştır. Ancak; ciddi uluslararası yayınlarda hassas
alanlar sadece “ötrofikasyon riski yüksek olan ve Bakanlıkça belirlenecek olan kıyı ve iç su
alanları” olarak tanımlanmamıştır. Bu haliyle hassas alanların belirlenmesinin tek bir sektör göz
önüne alınarak yapıldığı izlenimi verilmektedir.
Karasal kökenli kirleticilerin boşaltıldığı nadir ekosistemler örneğin koruma altında türlerin
yaşadığı alanlar ile DENİZ ÇAYIRLARININ bulunduğu alanlar esasında koruma alanlarıdır .Bu
alanlarda yat turizmine izin verilmemelidir.Esasen 1380 sayılı yasa ve ilgili sirkülerler gereği bu
türler koruma altındadır. Yine ülkemizinde taraf olduğu Barselona sözleşmesinin ilgili eklerinde bu
husus açıkça belirtilmiştir.
Balık çiftliklerinin hangi derinlikte yapılacağı, kıyıdan ne kadar uzakta kurulacağı ile ilgili
teknik kriterler, Çevre ve Orman Bakanlığınca değil, 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu gereğince
Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenmektedir. Ancak bu kriterlerin yeniden gözden geçirilmesi
gerekir.Esasen bu kriterlerin iyi bir şekilde denetlenmediği ve bu günkü kargaşanın Tarım ve Köy
işleri Bakanlığı’nın yetkililerinin diğer ilgili kurumlarla işbirliği eksikliğinden kaynaklandığı da bir
gerçektir.
Akıntı ve rüzgârlar mevsimlere, aylara, haftalara göre ve gün içinde bile değişkenlik
göstermektedir. Önemli olan yeterli derinlik ve su yenilenme oranıdır. Derinlik ve kıyıdan uzaklık
yetiştiriciliği yapılan tür ve yetiştiricilik tekniğine göre değişmektedir. Mesela, Midye, Karides ,
Çipura ve Orkinosun yetiştiricilik teknikleri farklı olup; dolayısıyla su derinliği ve kıyıdan uzaklık
ları da farklı olmak zorundadır.
Yine çipura ve levrek işletmeleri açık denize taşınsa bile; kuluçkahanede üretilen yaklaşık 1
gr ağırlığındaki yavruların doğrudan açık deniz kafeslerine konması mümkün değildir. Dolayısıyla
kıyıda yeterli miktarlarda ön besi yapacak işletmelere ve ALANLARA ihtiyaç vardır.Kıyı tesislerinde
üretilen yavruların doğrudan açık denizdeki kafeslere atılması bir çok bakımdan olumsuzluk
içerdiğinden bu durum ayrıca değerlendirilmelidir.Adaptasyon ve ön büyütme kara tesislerinin
kurulumu desteklenmeli, lojistik iskeleler çoğaltılmalıdır.
(c) EK’de verilen TRIX indeksi hesaplanırken, ötrofikasyona neden olan birincil üretimin en yüksek
olduğu Mayıs ve Ağustos aylarında olmak üzere yılda 2 (iki) kez balık çiftliğinin kapladığı alanın
ortasından ve 4 (dört) kenarının 20’şer (yirmişer) metre açığından olmak üzere toplam 5 (beş) noktada
örnekleme yapılır. Her örnekleme noktasından yüzeyden, ortadan ve dipten olmak üzere toplam 3 (üç)
derinlikten, 3 (üç) numune alınarak örnekleme yapılır. Numuneler, 31.12.2004 tarih ve 25687 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Numune Alma ve Analiz Metotları Tebliği”ne uygun
8
olarak alınır. Bu numunelerin analizleri Çevre ve Orman Bakanlığınca yetki verilen özel veya kamu
kurum ve kuruluş laboratuarlarında yaptırılır. Çevre ve Orman Bakanlığı’na rapor edilen analiz
sonuçları ilgili balık çiftliği işletmesi tarafından dosyalanarak muhafaza edilir ve denetimler esnasında
istenildiğinde yetkililere gösterilir.
(d) Bu madde hükümleri uyarınca TRIX indeksine göre ötrofikasyon riski bulunduğu tespit edilen
kapalı koy ve körfez alanları hassas alan olarak nitelendirilir.
TRIX İndeksi, besin tuzları girdisine ve ortamdaki biyo-kütle üretimine bağlı olarak kıyısal sistemde
neler olduğunu ve olabilecekleri özetlemektedir.
4. HASSAS ALAN TANIMI
GENEL ANLAMDA NELERİ İÇERİR
Ötrofikasyon tehdidi altında OLAN nadir ekosistemeler
Kıyı yapısı itibarı ile akıntı hızı su sirkülasyonunu sağlamakta yetersiz olan deniz alanları,
Biyolojik çeşitliliği yüksek , nadir türlerin yaşadığı ,Ulusal ve Uluslar arası yasalarla koruma altında
olması kabul edilen türlerin yaşadığı alanlar.
Habitat ve popülasyon yapıları dış etkilere duyarlı alanlar , Sulak alanlar
Koruma altındaki türlerin yaşam döngülerinde vazgeçilmez önemi olan Endemik türlerin yaşam
alanları
Özel çevre koruma bölgeleri ve deniz parkları , diadrom türlerin yaşadığı nehir ve lagün alanları
Ekstrem ekosistemler ( Rif ,Mağara v.s)
1. Dereceden doğal sit niteliğinde, arkeolojik ve kültür varlıklarını barındıran alanlar ,
Derinlik, 25 metreden daha sığ ( Akdeniz ekositeminde bulunan türlerin en az % 50 si bu
derinlikerden daha sığ alanlarda bulunur)
İnsan müdahalesinin olası etkilerinden zarar görmeye açık nesli azalan türlerin yasadığı kıyısal alanlar
Bu nedenle , hassas alanlar niteliğindeki mevcut kriterlerden derinlik , akıntı , rüzgar durumuna ilişkin
şartların değişmesi gerekmektedir.Çünkü bu kriterlerin bilimsel kıymeti yoktur ve belli bir araştırma
veya tecrübeyle ispat edilmiş doğruları içermemektedir.
Diğer yandan , Hassas alanlarla ilgili tanım 2004 yılında çıkarılan bir yasada bulunmaktadır.Bu
tanımda her hangi bir ölçülebilir indeks bulunmamaktadır.
BAŞBAKANLIK MEVZUATI GELİŞTİRME VE YAYIN GENEL MÜDÜRLÜĞÜNCE
YAYIMLANIR
Kuruluş : 7 Ekim 1920
18 Şubat 2004 Çarşamba
Sayı: 25377
Ötrifikasyon: Suyun içindeki azot bileşiklerinin, suyun kalitesine ve su içindeki mevcut
organizmaların dengesine zarar verecek düzeyde yosun büyümesinin hızlanmasına veya daha yüksek
bitki formlarının oluşmasına neden olacak şekilde artmasıdır.
Hassas bölge : Ötrofik olduğu belirlenen veya gerekli önlemler alınmazsa yakın gelecekte ötrofik hale
gelebilecek doğal tatlı su göllerini, diğer tatlı su kaynakları, haliçler ve kıyı sulara etki eden bölgeleri
içermektedir.
9
Doğal tatlı su gölleri, diğer tatlı su kaynakları, haliçler, kıyı suları ve deniz sularının ötrofik olup
olmadığının yada bu yönetmeliğin 8 inci maddesine göre önlem alınmaz ise yakın gelecekte ötrofik
hale gelip gelmeyeceği tespit edilir.
İki yıllık dönem içinde ve müteakip dönemlerde süzülerek ve taşınarak bu yönetmeliğin 5 inci
maddesine göre belirlenen sularda kirlenmeye neden olan bütün alanlar hassas bölge olarak belirlenir.
Hassas bölgeler en az dört yılda bir olmak üzere, önceki belirleme esnasında öngörülmeyen
değişiklikler ve faktörler de dikkate alınarak yeniden gözden geçirilir. Eğer gerekirse revize edilir yada
ilave önlemler alınır.
5 . DOĞAL VE ARKEOLOJİK SİT ALANLARINA İLİŞKİN DÜZENLEME
Söz konusu düzenleme de doğal ve Arkeolojik amaçlı sit alanları da hassas alan veya yetiştiricilik
yapılmayacak alanlar olarak belirtilmektedir.Tablo 2 de Muğla il sınırları içindeki doğal ve
Arkeolojik sit alanları gösterilmektedir. Toplam doğal ve Arkeolojik sit alanı sayısı 548 dir.Bu
alanların bulunduğu alanlardaki mevcut çiftliklerin ne yapılacağı belli değildir. Bu durumda büyük
bir kısmı Arkeolojik ve doğal sit alanı olan ve balık yetiştiriciliği için uygun koy ve körfezlere
sahip olan MUĞLA ilinde üretimin azalacağı ve bunun sektöre sosyal ve ekonomik bakımdan
olumsuz olarak yansıyacağı açıktır. Bu nedenle , bu konuda sadece uzmanlardan oluşan bir
komisyonun kurularak sit alanlarında yetiştiriciliğe uygun alanlar , mevcut çiftliklerin durumu
ile taşınması gereken çiflikler için devletin alması gereken destek ve teşvik önlemlerinin
belirlenmesi önerilmektedir.
İL
İLÇE
SİT ALANI
SINIFI
İLGİLİ KORUMA
KURULU
Muğla
Datça
Eski Knidos Antik Kenti (1.derece arkeolojik
sit alanı)
Antik Kent
GEEAYK, İzmir 2
N.KK
Muğla
Fethiye
Gemile (Aya Nikola) Adası (1.derece
arkeolojik sit alanı)
Arkeolojik Sit
GEEAYK, TKTVYK
Muğla
Fethiye
Tlos Örenyeri (1.derece arkeolojik sit alanı)
Örenyeri
GEEAYK, İzmir II
KTVKK
Muğla
Köyceğiz
Kaunos Örenyeri I. ve III. Derece Arkeolojik
Sit Alanı
Örenyeri
GEEAYK, TKTVYK,
İzmir 2.KK
Muğla
Milas
Barglia Antik Kenti (1. ve 3. derece
arkeolojik sit alanı)
Antik Kent
İzmir 2.N.KK,
GEEAYK
Muğla
Fethiye
Ölü Deniz (1.derece doğal sit alanı)
Doğal Sit
GEEAYK, TKTVYK
Muğla
Fethiye
Saklıkent (1.derece doğal sit alanı)
Doğal Sit
İzmir II KTVKK
Muğla
Milas
Bafa Gölü(1.derece doğal sit alanı)
Göl ve
çevresi
İzmir II KK
10
Sit Alanları
Arkeolojik Sit Alanı
377
Kentsel Sit Alanı
8
Doğal Sit Alanı
133
Tarihi Sit Alanı
-
Diğer Sit Alanları
Arkeolojik ve Doğal Sit
13
Arkeolojik ve Tarihi
1
Arkeolojik ve Kentsel Sit
8
Tarihi ve Kentsel Sit
2
Doğal ve Kentsel Sit
3
Tarihi ve Doğal Sit
1
Arkeolojik+Doğal ve Kentsel
1
TOPLAM
548
Ayrıca, SIT alanlarına kurulu diğer turistlik tesisler ile ev ve işyerlerinin de bu kapsamda
değerlendirilmesi yapılmalıdır.
“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca belirlenen/belirlenecek olan doğal ve arkeolojik sit alanlarında balık
çiftlikleri kurulamaz” hükmü de yine Kanundan gelen bir yanlışlık olup; halen uygulamada, 2. ve 3.
derece arkeolojik sit alanlarında, belli şartlarda yapılaşmaya izin verilirken hiçbir fiziki müdahale
gerektirmeyen balık çiftliklerinin kurulmasına müsaade edilmemesi düşündürücüdür. Henüz ilan
edilmemiş sit alanlarında bile yaptırım uygulanması ise kamu ciddiyeti ile bağdaşmamaktadır.
Daha da önemlisi; doğal ve arkeolojik sit alanları ile ilgili her türlü yetki Kültür ve Turizm
Bakanlığındadır.Bu nedenle ilgili bakanlıkla ayrı bir müzakere yürütülmesi zorunludur.
6. 5491 SAYILI ÇEVRE KANUNUNUN SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ VE
SEKTÖRE OLASI OLUMSUZ ETKİLERİ.
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 13.05 2006 tarihinde yürürlüğe giren 5491
sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 9/h maddesi;
"Denizlerde yapılacak balık çiftlikleri, hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfezler
ile doğal ve arkeolojik sit alanlarında kurulamaz' hükmünü içermektedir.
Ayrıca söz konusu Kanunun Geçici 2'inci maddesinde'' Kanunun 9 uncu maddesinin (h)
bendine aykırı tesisler, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içersinde kapatılır"
hükmünü taşımaktadır.
Kanun maddeleri bu şekli ile uygulandığı takdirde ülkemizde su ürünleri yetiştiriciliği sektörü ağır
bir darbe alacak, uluslar arası alandaki rekabetini kaybedecektir. Bir çok küçük ve orta boy çiftlik
ise kapatılacaktır.
Çevrenin korunması, kaynakların ve ekonomik faaliyetlerin sürdürülebilir olması su ürünleri
yetiştiricilik sektörünün de üzerinde hassasiyetle durduğu ve özen gösterdiği bir konudur. Çünkü
11
ancak temiz bir denizde kaliteli bir balık yetişir.Yani sektör her şeyden önce temiz bir denize ihtiyaç
duymaktadır. Yetiştirdiği ürün canlı bir balıktır ve suyun kirlenmesi halinde ilk etkilenecek canlı da
balık olacaktır. Bu nedenle, Çevrenin ve denizlerimizin korunması amacıyla yürürlüğe giren 5491
sayılı kanunun 9 uncu maddesinin h bendinin ilgili kurum ve kuruluşlarca yeterince
incelenmeden ve muhtemel olumsuz sonuçları hesaplanmadan gündeme geldiği ve teknik olarak
uygulamasının da bir çok zorluk içerdiği düşünülmektedir. Çünkü;
Hassas alan niteliğindeki koy ve körfezler ile sit ve doğal arkeolojik alanlar kavramlarının
açılımları çok geniştir.Hassas alanların sınır değerlerinin ne olacağı belli değildir.
Kaldı ki deniz ekosistemi, sürekli değişim içinde olan bir biyolojik süreçler bütünüdür. Bu nedenle
bir alanın hassas alan ilan edilmesi o alanın sürekli hassasiyet taşıdığını ifade etmez. Devamlı
yapılacak izleme çalışmaları ile bu husus doğrulanır.
Sektörde meydana getirilen kaos nedeniyle piyasaya yeterince balık arzı yapılamayacağından - iç
talep yeterince karşılanmayacak bu ise balık fiyatlarının artışını ve turizmin ihtiyacı olan balıkın
sağlanmasını zorlaştıracaktır . Ülkemizde yaz döneminde avlanma yasağı olduğu için balık talebi
yetiştiricilik ürünlerinden karşılanmaktadır. Sektörde istihdam edilen binlerce kişinin bir kısmının
işsiz kalması da söz konusudur.
Balık üretim tesislerinin bir kısmı yabancı sermaye yatırımları ile kurulmuştur. Bu yabancı
yatırımcı ülkemizden çekilecek muhtemelen komşu ülkelerimizi tercih edecektir.Yatırımların komşu
ülkeye kayması Uluslar arası rekabeti kaybetmemize neden olabilir.
Ülkemiz girişimcisi kendi öz kaynaklarını kullanarak veya çeşitli bankalardan sağladığı kredilerle
yapmış olduğu yatırımlarının karşılığını alamaz ve ilgili borçlarını ödeyemez duruma düşecektir. Sürekli
değişen kararlar ve uygulamalar karşısında bu alana yatırım yapmak isteyen girişimci için caydırıcı
bir unsur olacaktır.
Yasanın uygulanmasına geçilmemesine rağmen, sorunlar gündeme gelmiş, özellikle kiralama süreleri
bitmiş olan işletmelerin kira sürelerinin uzatımında sorunlar yaşanmaktadır. İl Özel idareleri, 5491
sayılı yasayı gerekçe göstererek işletmelerin kiralama sürelerini uzatmamakta , yeni kurulacak tesislerin
kiralamalarını yapmamaktadır, işletmeler ise ne yapacağını bilmeme durumunda kalmaktadır, Yasal
statülerini kaybetmiş konumuna gelen bu işletmeler;kaçak işletme olarak nitelenecekleri için
Devletimizin öngördüğü ürün destekleme primlerinden yararlanamayacaklardır.
Bu işletmelere Menşei Belgesi verilmediği için balıklarını da satamaz duruma gelmişlerdir,
Kamu oyunun gündeminde kaçak faaliyette bulunan isletme olarak değerlendirileceklerdir.
Bu işletmelerin bulunduğu alanların yeni çevre yasası kapsamında olup olmadığı henüz belli
değildir. Çünkü hassas alanların belirlenmesi ve ilanı henüz yapılmamıştır.
Gerek kiralama süreleri tamamlanmış ve gerekse her türlü izinleri almalarına rağmen
kiralamaları yapılmamış işletmeler için yeni üretim alanları da gösterilmemektedir. Zira yeni su
ürünleri potansiyel alanlarının da ilanı yapılmamıştır.
Balık üretim tesisleri ,Sahil Güvenlik Teşkilatı, Denizcilik Müsteşarlığı. Çevre ve Orman
Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı birimlerince ve Valilikler tarafından gerek kuruluş ve
gerekse işleyiş ve çevresel etkiler açısından denetim altında bulunmaktadır.
Ayrıca bazı işletmelerde 14001 Çevre Yönetim ve Kalite Sistemleri uygulanarak,
işletmelerimizin çevreye olan etkileri sürekli izlenmekte ve kontrol altında tutulmaktadır.
Sonuç olarak balık yetiştirme işletmeleri sabit yatırımlar; ve canlı balık varlıkları de birer ticari
sektördür. Bir kısmı yabancı sermaye ortaklıdır. Bu işletmelerin kapatılması halinde yaşanacak
hukuki, sosyal ve ekonomik sorunlar dikkate alınmamaktadır. Tesislerin kapatılması veya bir başka
alana
taşınması
durumunda
bu
işletmelerin
mağduriyetlerini
giderici
önlemler
değerlendirilmemektedir.
12
Turizm ve deniz balıkları yetiştiriciliği aslında birbirini tamamlayan etkinliklerdir. Çünkü
turizm endüstrisi de yazın ucuz balık talep eder. Taze ve kaliteli balıkların bu sektöre sunulması
bir artı değerdir. Ülkemizdeki kıyı kullanımının yanlışlığı, sektörel anlamda işbirliği konusundaki
yetersizlikler, ilgili bakanlıkların planlama ve strateji hataları sektörler arasında sorunlara neden
olmuş kurumlar birlerini suçlamalara kadar giden olumsuzluklara neden olmuşlardır.
Bütün bu sorunları önlemek ve olası mağduriyetleri en aza indirmek için aşağıdaki önerilerin
değerlendirilmesinin gerektiğine inanmaktayız.
Hassas alanların belirlenmesine ilişkin bilimsel kriterlerin bilimsel araştırmalarla ve bir kez
yapılacak çalışmalarla değil, uzun süreli izleme çalışmaları ile saptanması.
Arkeolojik ve sit alanlarındaki uygulamaların açığa kavuşturulması.
Çevre Düzeni Planları ve ilan edilmiş Çevre Düzeni Planları ile bu Kanunun bağlantısının
netleştirilmesi.
Kanunla öngörülen hassas alanların bu tür planlarla işlenmesi zorunluluğunun ve bunlara ait
uygulamaların değerlendirilmesi.
Aykırı işletmeler için tanınan bir yıllık sürenin, üretim periyodu dikkate alınarak en az 2 yıl
olarak uygulanması ve hassas alanlardan taşınacak işletmeler için mutlak yeni deniz alanlarının
gösterilmesi ve tahsisi.
Aynı şekilde bu alanlardan taşınacak işletmelerin ekonomik mağduriyetlerini giderici tedbirlerin
alınması.
Risk taşıyan yeni alanlara ve açık sulara çıkacak işletmelere teşvik tedbirlerinin uygulanması
gerekmektedir.
Halen Muğla il sınırları içinde toplam
işletme bulunmaktadır . Bu işletmelerin bir kısmının
kapanması halinde bölgeden üretilen balığın % 25 oranında azalması beklenmektedir.
6. BALIK ÇİFTLİKLERİ VE KİRLENME
Balık çiftliklerinin denize verdiği olumsuz etki veya kirlenme konusunda sınırlı sayıda
çalışma bulunmaktadır. Bunların başlıcaları Macalister Eliot ve ortaklarına (1993) TÜGEM tarafından
yaptırılan çalışmadır. Bu çalışmada Türkiye'de yetiştiriciliğin çevresel etkisi ve turizm , Rekreasyon ve
özel koruma alanlarıyla ilişkisi konusu ayrıntılı olarak incelenmiştir. Yine, Muğla ili Güllük
körfezinde kafes balıkçılığı yapılan alanlar ve bu alanların yetiştiricilik için uygunluğunun tespit
çalışmaları ile Okuş ve ark.( 2005) tarafından yapılan Datça ve Gökova ÖÇK bölgesinin kıyı ve deniz
alanlarının biyolojik çeşitliliğinin tespiti kapsamında yapılan çalışmalardır. Son olarak, ODTÜ Deniz
Bilimleri Enstitüsü tarafından hazırlanan TÜBİTAK destekli ve (Mutlu ve ark. 2005) rapor ayrıntılı
çalışmalar olarak sayılabilir. Akdeniz bölgesinde ülkemize en yakın olan ve yılda yaklaşık 200.000 ton
levrek ve çipura üretimi bulunan Yunanistan’da da bu konuyla ilgili çok yönlü çalışmalar
bulunmaktadır .
6.1. Su Ürünleri yetiştiriciliği ( Akuakültür) gelişimine bağlı ekosistem değişimleri
Akuakültür son yıllarda Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de istihdam ve iş gücü bakımından
balıkçılık endüstrisinin gelişen en önemli koludur. Bu sektör çoğunlukla kıyısal ve kırsal alanlarda
ortalama 60.000 kişiye iş sağlayan bir sektördür. Üretim Akdeniz’de 1970 yılında 19.997 tondan 2002
yılında 339.185 tona yükselmiştir. Ülkemizde ise 25.000 kişiye iş sağladığı ve 50.000 ton üretim
yapıldığı belirtilmektedir.
Ancak bu sektörün son zamanlardaki gelişimi olumsuz haberlerle anılmaktadır. Akuakültür’ün
daha ziyade biyolojik çeşitliliği yüksek ve insan etkisinin artmakta olduğu kıyısal alanlarda yer buluşu
ve turizm endüstrisiyle zaman zaman çatışma yaşaması olumsuzluklara neden olmaktadır.Özellikle
bütüncül bir ekosistem yaklaşımının ülkemizde bulunmayışı, temel strateji eksiklikleri nedeniyle
13
çalışmaların çoğu mikro düzeyde kalmıştır. Balık yetiştiriciliğinin deniz ekosistemine etkisinin
bilinmesi için örnekleme sayısı ve sıklığının fazla olması, bölgesel etkilerin hesaba katılması gibi
uzun erimli araştırma ve izleme çalışmaları yapmak gerekmektedir.
6.2.Örneklemeler ve Analizler
Resim 1. Araştırma Gemisi. Araştırma seferinin gerçekleştirildiği R/V YUNUS gemisi. Gemi 24 metre
boyunda 6,80 m. Genişliğinde Ecosounder radar, navtex, GPS gibi navigasyon cihazlarının yanı sıra,
CTD, trol, beam troll, dreç, grap ve SCUBA ekipmanları gibi bilimsel örnekleme cihazlarına da
sahiptir. Gemi, 8’i bilimsel personel olmak üzere toplam 16 personel ile seyrini gerçekleştirmiştir.
Araştırma seferine TÜGEM'den de bir uzman iştirak etmiş ,Çevre ve Orman Bakanlığından ise davet
edilmesine karşın uygun personel bulunamaması nedeniyle katılım olmamıştır.
Resim 2. Bakteriyolojik analizler her örnek alımı sonrasında Yunus Gemisi laboratuarında
gerçekleştirilmiştir.
14
Resim 3. Besin
gerçekleştirilmiştir.
tuzları
analizleri
Fakültemiz
Deniz
Biyolojisi
laboratuarında
Resim 4. Fitoplankton örnekleme kepçesi ile vertikal ve horizontal olarak bitkisel planktonun
örneklemesi gerçekleştirilmiştir.
Resim 5. Besin tuzları ve bakteri örneklemelerinde Nansen su alma kabı kullanılarak belirlenen
derinliklerden su örneği alınmıştır.
15
Resim 6. Zooplankton örnekleme kepçesi ile vertikal ve horizontal olarak zooplankton örnekleri
alınmıştır.
Resim 7. Grap kullanarak yumuşak substratum örnekleri alınmıştır. Bu örnekler sedimentte biriken
ağır metal ve organizma analizi için kullanılmıştır
Resim 8. Dreç kullanarak bentik omurgasız örnekleri toplanmıştır.
16
Resim 9. Trol kullanarak bentik organizma örnekleri toplanmıştır.
Resim 10. SCUBA kullanarak fotoğrafik örnekleme ile bentik ekosistem görüntülenmiştir.
Resim 11. Sea Bird 19+ model CTD ile oseanografik ölçümler gerçekleştirilmiştir.
17
7.BAKTERİYOLOJİK KİRLİLİK VE BALIK ÇİFTLİKLERİ
7.1.GİRİŞ
Bakterilerin çevresel şartlara çok çabuk adapte olabilmeleri, farklı trofik düzeylere sahip deniz
alanlarında gösterdikleri davranışlarla ekosistem işleyişinde önemli olmalarına yol açar. Bakterilerin
besin zinciri üzerindeki önemli ekolojik işlevleri, bu konudaki önemlerini, ortama insan faktörüne
bağlı olarak girecek patojen türlerle insan sağlığı açısından ilgilenilen bir noktaya taşır. Bakterilerin
evsel veya endüstriyel kaynaklı olarak deniz ortamına girmesi ile doğal normların değişmesi
ortamdaki dengeleri bozmakla kalmayıp, sağlık riskleri, ekonomik ve ekolojik kayıpları da
hazırlamaktadır. Bakteriler çevresel değişikliklere çok çabuk cevap verme özellikleri ile ortam
karakterini etkilediklerinden tanımlanmaları önemlidir. Deniz ortamında çözünmeden kalan pek çok
bileşik bakteriler aracılığı ile diğer organizmaların değerlendirebileceği formlara dönüşür. Bu durum
besin zincirine katkı sağlarken insan kaynaklı kirlilik girdilerinin yol açtığı bakteriyel kirlilik
ekosistem ve halk sağlığı açısından istenmeyen bir durumdur. Bunun yol açacağı olumsuzluklar evsel
ve endüstriyel atıkların denizlere boşaltılması yoluyla karasal kökenli olabileceği gibi, denizel alanın
kullanımına yönelik işlemler ve deniz taşımacılığına bağlı işlemler sonucunda da oluşabilir. Bu
şekilde bazı karasal kökenli bakteriler ve patojen etkenler akuatik ortama sızar ve bakteriyolojik
kirlilik başlar. Bakteriyolojik deniz kirliliğinin önlenmesi ve kontrol edilmesi ile ilgili olarak, ülkelerin
kendi doğal kaynaklarına yönelik yasal düzenlemeleri olduğu gibi, uluslararası düzeyde de yöntem
birliği ve uygulanan kriterler üzerinde düzenlemeler geliştirilmiştir (Cabelli, 1983, Dufour, 1984,
EPA,1986). Bakteriyolojik kirlilik göstergesi olarak kullanılan Koliform bakteriler patojen (hastalık
yapıcı) değildir ancak deniz ortamında bulunuyor olmaları dış kaynaklı bir bulaşmayı ve patojen
bakterilerin bulunma ihtimalini gösterir. Fekal Koliformlar Koliform bakterilerin alt grubudur. En iyi
bilinen örneği Esherichia coli’ dir ve kanalizasyon kaynaklı bir kirliliğin göstergesidir (Determan
1991). Fekal Streptokoklar ise fekal Koliformlardan sonra ikinci fekal kirlilik göstergesi olarak
değerlendirilir (APHA, 1998). E. coli’ nin bulunmadığı örnekte Streptokok tayini Koliform
organizmanın varlığını gösterir. Ayrıca Streptokok düzeyi fekal Koliform düzeyi ile karşılaştırılarak
kirlilik kökeninin hayvansal veya insan kaynaklı olduğunun araştırılmasında da kullanılmaktadır
(Edwards ve ark., 1997, Coyne ve Howel 1994). Optimum üreme sıcaklığı 25°C ve daha az olan
bakteriler, toprak kökenli veya genellikle su da doğal olarak bulunan mikroorganizmalardır. Optimum
üreme sıcaklığı 37°C olan bakterilerin varlığı ise dış kaynaklı bir kontaminasyonu göstermektedir.
Denizlerde çeşitli çevre koşullarında çoğalan bakteriler, yaşam isteklerine göre farklı dağılım
gösterirler. Yüzeye yakın kısımda olan karışımda sıcaklık sabittir. Bakterilerin dağılımında sıcaklık ve
ışığa bağlı olarak farklılıklar görülür. Fotik zonda fotosentetik bakteriler dominant iken, afotik zonda
kemosentetik bakteriler boldur. Sedimentlerde ve hipolimnionun anoksik kısımlarında
mineralizasyonda yer alan anaerobik bakteriler bulunur. Sığ ve kıyıya yakın alanlar, açık deniz
alanlarına göre, değişik ekolojik koşullara bağlı olarak, bakteri yaşamına daha uygundur (Pomeroy ve
ark.1984).
Bakteriler kıyısal alanlarda, organik madde girdisinin açık denizlerden daha yüksek olması veya
partiküle bağlı olarak gelişebilecekleri, biyofilm oluşturabilecekleri ortamları bulabilmeleri nedeni ile
daha fazla çoğalabilmektedirler. Yüzey sularında bakteriyel metabolik aktivite düzeyinin sediment
üstünden ve 10-20 m arasında alınan deniz suyu örneklerine göre daha yüksek olduğu bildirilmiştir
(Azam ve Cho., 1987, Heissenberger ve ark., 1996, Altuğ ve Bayrak., 2003).
Ülkemizde özellikle son yıllarda balık çiftliklerinin çevreye olası olumsuz etkileri sıklıkla
tartışma konusu olmaktadır. Bölgede bakteriyolojik kirlilikle ilgili mevcut veriler (Buhan ve Yılmaz
1998, Okuş ve ark. 2005) sorunun tanımlanması için yeterli değildir. Bölgede fekal kirliliğin su
ürünleri yetişme ortamına etkilerinin veya su ürünleri yetiştirme ortamının bakteriyolojik olarak çevre
üzerindeki olumsuz etkilerini izleyen çalışmaların son derece sınırlı olması bu çalışmanın çıkış
noktasıdır. Bölgede güncel bakteriyolojik verilere ulaşarak karşı karşıya olduğumuz şartların
tanımlanması ve sorunun çözümünü oluşturacak verilere ulaşmanın amaçlandığı bu çalışmada 11-17
Ağustos 2006 tarihleri arasında Çeşme–Datça arasında belirlenen 25 istasyondan ve 17 Ağustos- 7
Eylül 2006 tarihleri arasında Datça - İskenderun arasında belirlenen 68 istasyondan alınan yüzey suyu
18
örneklerinde bakteriyolojik kirlilik indikatörü fekal Koliform, toplam Koliform ve fekal Streptokok
düzeyleri araştırılmıştır. Sonuçlar kirlilik kaynakları ile ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir.
7.2.MATERYAL VE METOT
Örnekleme süresi boyunca aseptik şartlarda steril şişelere alınan deniz suyu örnekleri RV/Yunus
Gemisi laboratuarında aynı gün analize alınmıştır.
0.45 µm gözenek çaplı steril filtrelerden (Sartorius) vakum altında süzülerek, m- Endo, m- FC ve
Azide besiyerlerine alınarak 37±0.1oC inkübe edilmişlerdir.
İnkübasyon sonrası koloniler sayılarak (kob/100 ml: 100 ml’ de koloni oluşturan birim) sayısal
tanımlamaları yapılmıştır (Apha 1998).
7.3.BULGULAR
11 Ağustos – 7 Eylül 2006 tarihleri arasında haritada (Şekil 1) belirtilen istasyonlardan alınan yüzey
suyu örneklerinde Toplam Koliform, Fekal Koliform ve Fekal Streptokok düzeyleri Tablo 1 de
özetlenmiştir.
Tablo 1. Çeşme-İskenderun arasından balık çiftlikleri dışında kalan alardan alınan yüzey suyu
örneklerinde Toplam Koliform, Fekal Koliform ve Fekal Streptokok düzeyleri cfu/ 100 mL (11
Ağustos – 7 Eylül 2006)
İstasyon
Toplam Koliform
Fekal Koliform
F. Streptokok
1a Çeşme Liman İçi
18x103
95x102
2420
1b Süngü Kaya Adası
95x102
86
<10
2 Kırk Dilim Limanı
18x103
102
71
2
4 Dar Boğaz
18x10
102
3
5 Büyük Menderes Ağzı
880
82
4
6 Akbük Limanı
24x103
18x103
95x102
3
2
13 Türkbükü
24x10
95x10
<10
14 Yalıkavak
95x102
95x10
<10
15 Gümüşlük
13x102
102
<10
2
16 Turgut Reis Akyarlar
95x10
95x10
78
17 Bodrum Liman İçi
18x103
95x102
50
2
18 Bodrum Kalekoyu
95x10
95x102
17
19 Gökova Körfezi K. Aşağı Mazı
11x102
102
<10
20 Ören (Kılıç)
18x102
112
22
21 Ören Liman İçi
18x102
102
<10
Tablo 1. in Devamı
İstasyon
Toplam Koliform
Fekal Koliform
F. Streptokok
23 Datça
95x102
50
<10
24 Datça Liman İçi
4x102
102
<10
25 Yeşilova Körfezi Taşlıca Ada
95x102
440
<10
27 Bozburun Yarımadası
220
60
<10
28 Bozburun Yarımadası G. Açığı
95
80
<10
29 Ölüdeniz Belcekız
95x102
95x10
<10
30 Likya World Önü
150
33
<10
31 Kaş Kalkan Limanı
18x103
80
<10
31 A Kalkan Limanı Turistik Liman
24x103
18x103
28
Önü
32 Kalkan Güneyi Meis Adası Açığı
95x102
<10
<10
33 Demre Açığı
18x103
23
<10
34 Demre
167
50
3
35 Finike Liman İçi
24x103
18x103
95x10
36 Alanya Liman İçi
95x102
95x10
22
19
36 A Alanya Sahil
37 Gazipaşa
38 Anamur Liman Ağzı
42 Büyük Eceli-Sulu Salma Burnu B.
44a Dana Adası Kıyı
46 Yemişkumu Karşısı
47 Karapınar Deresi
49 Tarsus
51 Akyatan Gölü
52 Bahçeköy
53 Akıncı Burnu Karşısı
54 Uluçınar
56 İskenderun
57 İskenderun Liman İçi
61 İskenderun Kamışlık Koyu
62 İskenderun Asi Nehri Ağzı
65 Karataş Burnu Açığı
66 Mersin Liman İçi
67 Mersin Liman Dışı
69 Taşucu Körfezi
72 Alanya Feneri Açığı
73 Antalya Körfezi
74 Antalya Körfezi
75 Antalya Körfezi
76 Antalya Körfezi
77 Antalya Körfezi
78 Antalya Körfezi
79 Kemer-Kocaburun
80 Kemer
81 Üçadalar
82 Bayındır Limanı
83 Minas(Rodos)
84 Hisarönü Körfezi
85 Datça Yarımadası Güneyi
86 Bodrum Boğazı
87 Gümüşlük-Çavuşadası
Tablo 1. in Devamı
İstasyon
88 Yalıkavak Limanı
89.Büyükada Doğusu
90 Dalyan Burnu
91 Kıyıkışlacık Karşısı
94 Güllük Körfezi
95 Sazlık Dalyan Güllük
96 Güllük Liman İçi
97 Güllük Dalyanı
100 Büyükada Doğusu
104 Kuşadası Limanı
İztuzu Beach
Dalyan
Marmaris
Göcek
95x102
95x102
95x10
95x10
95x10
95
95x10
95
18x102
95x10
18x102
95
18x102
18x103
200
95x10
95x102
95x102
>24x103
95x102
95x102
95x10
24x102
18x102
18x102
24x103
24x103
95x10
18x103
95x102
18x103
95
95
18x103
18x102
95x102
95
95
40
95
95
10
95
<10
160
95
20
32
50
95x102
95
95
95x10
180
24x103
20
95x10
<10
95
95x10
86
18x103
95x102
95
95x102
95
95x10
<10
<10
95x10
<10
95x10
6
85
92
<10
28
<10
40
82
95
90
95
22
18
63
3
3
55
<10
95x102
<10
<10
<10
46
<10
<10
80
95x10
20
<10
86
95x10
24
<10
88
<10
<10
Toplam Koliform
95
95x102
18x103
24x103
18x103
24x103+
18x102
>24x103
300
300
24x103+
24x103
24x103
24x103+
Fekal Koliform
50
95x10
95x10
95x10
95x102
24x102
95x102
24x102
150
150
24x103
18x103
18x102
24x103
F. Streptokok
<10
<10
21
14
<10
18x103
35
18x103
14
14
95x10
95x10
30
95x102
20
Bakteri CFU/100 ml
Tablo 2. Çeşme-İskenderun arasından balık çiftlikleri çevresinden alınan yüzey suyu örneklerinde
Toplam Koliform, Fekal Koliform ve Fekal Streptokok düzeyleri cfu/ 100 mL (11 Ağustos – 7 Eylül
2006)
Toplam Koliform
Fekal Koliform
F. Streptokok
İstasyon
2
2
3 Gök Limanı Balık Çiftliği
18x10
95x10
57
8 Akbük Balık Çiftliği
95x102
95x10
24
9 Toprak Ada Balık Çiftliği
95x102
95x10
24
2
2
9a Balık Çiftliği
91x10
19x10
10
10 Balık Çiftliği
880
700
1
11 Salih Adası K. Balık Çiftliği
180
102
<10
2
12 Salih Adası G. Balık Çiftliği
18x10
180
35
22 Karacasöğüt Balık Çiftliği
18x102
102
<10
55 Büyükdere
95
<10
<10
68 Taşucu Körfezi-Güvercinada
95x10
95
<10
3
92 Ziraat Adası
18x10
95x10
66
93 Aydeniz Koyu
18x103
95x102
12
99 Salih Adası Güneyi
250
75
<10
101 Küçük Tavşan Adası
100
70
<10
20000
18000
16000
14000
12000
10000
8000
6000
4000
2000
0
T. Koliform
F. Koliform
F. Streptokok
3
8
9
9a
10
11
12
22
55
68
92
93
99
101
İstasyonlar
Şekil 1. Balık çiftlikleri çevresinden alınan yüzey suyu örneklerinde Toplam Koliform, Fekal Koliform
ve Fekal Streptokok düzeyleri cfu/ 100 mL (11 Ağustos – 7 Eylül 2006)
Tablo 3. Balık Çiftlikleri Çevresinde ve Turistik Faaliyet Alanlarında Bakteri sayısının %
Dağılımı
Örnekleme Alanı
Toplam
İstasyon
Sayısı
Çiftliklerinin 14
T.
%
Koliform F.Koliform
%
Balık
Çevresi
Turistik
Faaliyet 80
Gösterilen Alanlar
51
18
21
94
37
9
21
F. Streptokok %
Turistik faaliyet gösterilen alanlarda fekal kirlilik % 46 oranı ile daha yüksek bulunmuştur.
Tablo 4. Tüm Örneklerin fekal Koliform / fekal Streptokok (FC/FS) Oranları
Örnekleme Alanı
FK/FS Oranı Muhtemel Fekal Kaynak
Balık Çiftliklerinin Çevresi
0.86
>0.7=İnsan
Turistik Faaliyet Gösterilen
4.11
>0.7=İnsan
Alanlar
Çalışma alanının tamamında FC/FS oranı insan kaynaklı fekal kirlilik kaynağı olduğunu göstermiştir.
Tablo 5. Ulusal Değerlere Uygun Olan ve Olmayan Alanların % Dağılımı
Örnekleme Alanı
Ulusal Zorunlu Değerlere Uyumlu Olmayan
Alanlar (%)
Balık Çiftlikleri ve Çevresi
57.1
Turistik Faaliyet Gösterilen
71.2
Alanlar
Balık çiftlikleri ve çevresinde ulusal değerlere uygun olmayan alanların dağılımı % 57.1 bulunurken,
turistik faaliyet gösterilen alanlar da bu oran % 71.2 olarak bulunmuştur.
22
Bakteri CFU/100 ml
30000
25000
20000
15000
10000
5000
T. Koliform
F.Koliform
***
*
96
94
90
88
86
84
82
80
78
76
100
İstasyon
74
72
67
65
61
56
53
51
47
44a
38
36a
35
33
31a
30
28
25
23
20
18
16
14
7
5
2
1a
0
F. Streptokok
Şekil. 2 Çeşme-İskenderun arasından balık çiftlikleri dışında kalan alanlardan alınan yüzey suyu örneklerinde Toplam Koliform, Fekal Koliform ve Fekal Streptokok
düzeyleri cfu/ 100 mL (11 Ağustos – 7 Eylül 2006)
22
2
7.4.SONUÇ
Deniz Bakteriyolojisi çalışmalarında, bakterilerin varlığı, incelenen alan ve süre için gelişmelerini
etkileyen çevresel faktörlere bağlı olarak değişir. Son derece dinamik olan bu yapı bakteri gelişmesine
uygun şartlar devam ettiği sürece yerine yeni bakterilerin gelmesi ile devam eder.
Bu çalışmada bakteriyolojik bulgular arasında istasyonlara göre dalgalanmalar tespit edilmiştir. Bu
dalgalanmalar bölgeye giren atıkların karakteri ve deniz suyunun günlük hareketleri ile yakından
ilişkilidir. Çeşme liman içinde kaydettiğimiz yüksek bakteriyolojik kirlilik (buna kanalizasyon
kaynaklı bakteriler de dahildir) çalışma bölgesinin tamamında ve özellikle Gökova körfezi kuzeyine
kadar dalgalanmalar göstererek sürmüştür. Gökova körfezinde daha önce yapılan çalışma bulguları
(Okuş ve ark., 2005) körfezde iki noktasal bakteriyolojik kirlilik kaynağı olduğunu göstermektedir.
Herhangi bir bölgede ölçülen fekal Koliform ve fekal Streptokok düzeyi oranları fekal kirliliğin
kaynağına işaret edebilmektedir. Çalışma bölgesinde tespit edilen fekal kaynaklı kirlilik Fekal
Koliform ve Streptokok oranlarına göre (FC/FS > 0.7) insan kaynaklı kirliliğe işaret etmektedir
(Tablo 4). Bu durum incelenen bölgede bakteriyolojik kirliliğin insan kaynaklı olduğunu
göstermektedir. Bulgularımız bölgede kanalizasyon kaynaklı atıklar olduğunu bunun incelen tüm
denizel alanda gözlendiğini göstermiştir.
Turistik amaçla kullanılan alanın % 71’i ulusal değerlere göre (Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği 1998/
19919 sayılı resmi gazete) 100 ml de 1000 adetten fazla toplam Koliform içermektedir. Yani
rekreasyonel kullanımda olan bölgenin % 71’i bakteriyolojik olarak insan sağlığı açısından uygun
olmayan özellikleri taşımaktadır. Bölgede bulunan otellerin arıtma sisteminin olup olmadığı, varsa
sağlıklı çalışıp çalışmadığı bakteriyolojik kirlilik ile yakından ilişkilidir. Çalışmanın yapıldığı aylarda
turistik aktivitelere bağlı olarak bölge nüfusunun 4-5 kat artması bölgede bakteriyolojik kirlilik
baskısını arttıran en önemli neden kabul edilebilir. Bu durum halk sağlığı ve ekosistem sağlığı
açısından potansiyel bir tehlikedir. Bu durumu karşılaştırmalı olarak değerlendirmek gelecek yıl
yapılacak örneklemeler ile mümkün olacaktır.
Buhan ve Yılmaz (1998) Bodrum ve çevresinde fekal kirliliğin su ürünleri yetiştirme ortamına etkisini
1993-1998 yılları arasında bakteriyolojik analizlerle araştırmışlar, Bodrum yarımadası kıyılarında
sadece liman bölgesinde fekal kirlilik (1000 adet/100 ml) tespit etmişlerdir. Bu durum bizim
bulgularımızla karşılaştırıldığında bölgede bakteriyolojik kirlilik girdilerinin zaman içinde arttığı
görülmektedir. Balık çiftlikleri çevresinde yapılan bakteriyolojik analizler bu alanın % 57 ‘sinin ulusal
değerlere göre 100 ml de 1000 adetten fazla toplam Koliform içerdiğini göstermiştir. Balık çiftlikleri
çevresinde tespit edilen fekal kirlilik oranı (FC/FS > 0.7) insan kaynaklı kirliliği göstermektedir.
Şekil 3. Brown ve ark. 2000
Sonuç olarak bakteriyolojik kirlilik bulgularına göre bölgede insan kaynaklı ciddi bir
fekal kirlilik baskısı vardır. Bu durum yer yer dalgalanmalarla devam etmekte ve tüm çalışma
23
2
bölgesinde süreklilik göstermektedir. Söz konusu çalışma alanında balık çiftliklerine bağlı bir
bakteriyolojik kirlilikten söz etmek bu verilere göre uygun değildir. Çalışma bölgesinin
tamamında insan kaynaklı genel bir bakteriyolojik kirlilik söz konusu olup, balık çiftliklerinin
bulunduğu alanlar da bu kirlilikten etkilenmektedir. Bakteriler deniz ortamında partiküle
tutunmuş besin maddelerini değerlendirme isteği ile serbest yaşamaktan çok partiküle bağlı
yaşamaya eğilim gösterirler. Balık çiftliklerinden kaynaklanan inorganik ve organik partiküller
bu ortamlarda bakteriyolojik gelişimi kolaylaştırırlar. Yemleme öncesinde ve sonrasında
kafeslerde yapılan bakteriyolojik ölçümlerde uygun olmayan besleme miktarlarının bakteri
gelişimini biofouling yolu ile arttırdığı tespit edilmiş (Şekil 3) ve otomatik yemleme yapılması
önerilmiştir (Brown ve ark. 2000).
Ayrıca ortamda çözünmeden kalan birçok bileşik bakteriler tarafından parçalanırken
bakteriler sürekli oksijen kullanımına gereksinim duyarlar. Bu durum organik girdilerin
sürekliliği halinde ortamda oksijen azalmasına yol açar. Yani çalışma bulgularımıza göre insan
kaynaklı olarak tanımladığımız bakteriyolojik kirlilik balık çiftliklerinin yarattığı partiküler
kirlilikle beraber çoğalma ve yayılma imkanı bulur. Bu durumda ulusal kriterlerin üstünde
fekal kirliliğe sahip alanların, önlem alınmadığı sürece, balık çiftliklerini olumsuz etkilemesi ve
yerleşim alanlarından kaynaklanan yoğun fekal kirliliğin balık çiftliklerinden kaynaklanan olası
besleyici elementler ile bir araya geldiğinde sucul yaşamı da olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır.
Yüzey geriliminin azalmasına bağlı organik madde artışının görülmesi özellikle akıntı ve
sirkülasyonun az olduğu sakin yerlerde yüzey filmi oluşumuna yol açar. Bu filme
mikroorganizmalar kolayca tutunurlar. Bu durumda akıntı ve sirkülasyon bakteri yoğunluğu
üzerinde önemli rol oynar. Fekal kirliliğin yüksek olması balık yetiştiriciliğinde istenmeyen bir
durum olup, sağlıklı balık üretimi uygun su kalitesine sahip alanlarda gerçekleştirilebilir.
Diğer yandan, bu çalışmada tespit edilen bakteriyolojik kirliliğin primer etkisinin insan
kaynaklı olduğu ancak , özellikle taşıma kapasitesinin aşıldığı balık çiftliklerinden kaynaklanan
partiküler askıda katı madde ve besin tuzlarının ortamdaki artışıyla bakteriyolojik kirliliğe
segonder etken olarak katkıda bulunması sözkonusudur.Özellikle, Güllük körfezinde bir çok
balık çiftliği kıyısal alanda kurulmuş olup buralar yerleşim yerlerinin kanalizasyon deşarj
sistemi eksikliklerinden dolayı
patojen bakterilerin oluşabildiği alanlardır. İndikatör
bakterilerin varlığı ortamda potansiyel olarak patojen bakterilerin olduğuna işaret eder. Bu
bakteriler Salmonella paratphy (tifo hastalığı etkeni), Vibrio cholera (Kolera hastalığı etkeni).
Escherichia coli’nin bazı serotipleri, Staphyloccus aureus (Yumuşak doku enfeksiyonu etkeni)
gibi türlerdir. Ayrıca ascaris yumurtaları (Bağırsak paraziti), hepatit virüsleri, ammoebasiller
ve mikrokoklar evsel atıklar yoluyla denize ortamına girebilirler. Balık yetiştiği suyun
bakteriyolojik yüküne bağlı olarak bakteri taşır bu durum iyi pişirilmeden veya çiğ olarak
tüketilen balıklar yoluyla yukarıda değinilen hastalıkların dışında besin zehirlenmesi riski
oluşturur. Uluslar arası rekabet ortamı sağlıklı ve kaliteli ürün yetiştirmeyi ve bunun
sürekliliğini sağlamayı gerektirir. Rekabetin kazanılması, pazara kaliteli ve sağlıklı balık
verilmesi için kara kökenli kirlenmenin ACİLEN önlenmesi gerekmektedir. Bölgede noktasal
kirlilik kaynakları belirlenerek kritik kontrol noktaları oluşturulmalı ve bakteriyolojik
analizlerle takibi yapılmalıdır. Bu verilerle bölgenin bakteriyolojik risk haritası oluşturulmalı ve
yıllık kılavuz değer hedefleri konulmalıdır. Fakültemiz bu sistemin oluşturulabilmesinde talep
edilmesi halinde bölgede bakteriyolojik analiz laboratuarlarının kurulması ve ilgili personele
eğitim verilmesi konusunda gerekli desteği vererek sorunun çözümüne katkı sağlayacak imkân
ve deneyime sahiptir.
Bu nedenle , ilgili kurum ve kuruluşların, yerel yöneticilerin konunun önemine binaen
yasal görevlerini kusursuz olarak yapmaları beklenmektedir.
Bu araştırma bu konuyla ilgili ilk ayrıntılı çalışmadır ancak , deniz ekosisiemindeki
değişimlerin sürekli ve bazen anlık olduğu bilindiğinden uzun dönemli araştırmalara gerek
bulunmaktadır.
Balık yetiştiriciliği yapılan alanlarda parazit ve hastalık taşınması konularında her hangi
bir bulguya ulaşılmamıştır.
24
2
Şekil 4. Çalışma Alanı
------- Balık Çiftlikleri Çevresi ------Turistik Kullanım Alanları
Fekal Koliform
Toplam Koliform
Şekil 5. Toplam Koliform ve Fekal Koliform bakterilerin Balık çiftlikleri çevresinde ve Turistik
Alanlarda Dağılımı
25
2
Şekil 6. SİM Besiyeri: H2S +, İndol +, Hareketlilik +
8. BALIK ÇİFTLİKLERİ, BESİN TUZLARI VE ÖTROFİKASYON
Ötrofikasyon; denizde yetiştiriciliğin yapıldığı bütün ülkelerde zaman zaman görülebilir.Ancak bunun
için belli kanıtların olması şarttır. Akuakültür kaynaklı besin tuzu miktarlarının insan aktivitelerinin
tamamından bırakılan atık miktarları ile kıyaslandığında daha az olduğu öne sürülmüştür (Tarım
kaynaklı N ve P birikimi sırasıyla 976.000 ton/yıl ve 157.000 ton/yıl olduğu tahmin edilirken,
akuakültürden 394 ton/yıl ve 8678 ton/yıl ). Ancak, kontrollü yetiştiricilikten gelen atık, genelde besin
tuzu değerleri düşük sulara yapılan bölgesel atıktan oluşur ve etkisi kayda değer olabilir.
Balık yetiştiriciliği yapılan kafes çiftliklerinden kaynaklanan atıklar, tüketim fazlası olarak kalan
yemler, dışkılar ve boşaltım ürünlerinin oluşturduğu çözünmeyen veya çözülebilir karakterde olan
maddelerdir. Bunlar organik karbon, azot ve fosfor fraksiyonlarıdır çevreye etkileri çiftliğin
büyüklüğü ve ortamın hidrografisine bağlı olarak değişmektedir (Beveridge 1984, Brown ve ark.,
1987, Gowen ve McLusky 1988, Enell ve Ackefors 91, Johnsen ve ark., 1993, Stewart 1997). Bu
olgu bilindiğinden Çevre ve Orman bakanlığı TRIX indeksini kullanmak suretiyle ötrofikasyon
tehlikesi olan alanları hassas alan olarak nitelemektedir.
Kafes çiftliklerinden meydana gelen besin elementi kayıp oranları yemin tipi ve içeriğine,
yemleme miktarı ve tipine, yem dönüşüm oranına, yemin sindirilebilirliğine ve protein/enerji oranına
bağlıdır (Ackefors ve Enell 1990, Foy ve Rosell 1991). Balık kafeslerinden ortama giren besin
elementi yükü tarımsal, orman, endüstriyel kaynaklar gibi diğer kirletici kaynaklarla
karşılaştırıldığında daha az bir öneme sahiptir. Fakat balık kafeslerinin besin elementi yükü genellikle
temiz, oligotrofik, sığ ortamlara verildiğinden lokal olarak önemlidir (Enell ve Ackefors 1991, Atay ve
Pulatsü 2000,).
Pitta ve ark. (1999), Batı Akdeniz’de kafeslerde balık yetiştiriciliğinin yapıldığı üç işletmede
yaptıkları araştırmada, yetiştiriciliğin azot ve fosfor konsantrasyonlarında artışa, oksijen ve pH
miktarında düşüşe sebep olduğunu, klorofil konsantrasyonunu ise etkilemediği bildirmişlerdir. Kafes
sistemlerinde balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan atıkların su sütununa yapmış olduğu etkilere ilişkin
farklı çalışmalarda (Beveridge 1984, Phillips ve ark., 1985, Weglenska ve ark., 1987), yine bu tip
yetiştiriciliğin ortamın besin elementi miktarını arttırdığını bildirmektedirler. Kuzey Avrupa
Ülkelerinde giderek yaygınlaşan balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan besin elementi yükünün diğer
besin elementi kaynakları yüküyle karşılaştırılması sonucunda önemsiz olduğu, ancak lokal etkilerinin
26
2
olabileceği bildirilmiştir (Ackefors ve Enell 1990). Kuzey Avrupa Ülkelerindeki balık çiftliklerinin
çevreye etkileri üzerine yapılan bir çalışmada (Enell ve Ackefors 1991), balık çiftliklerinden gelen
fosfor yükünün orman, endüstri, tarım gibi diğer fosfor kaynaklarıyla aynı miktarda olduğunu, çiftlik
orijinli azot yükünün ise, deniz yüzeyine atmosferden gelen azot yükünden iki kat daha az olduğu
belirtilmiştir. Gowen (1990), İrlanda’da balık kafes işletmelerinin bulunduğu koylarda amonyum
konsantrasyonunda lokalize artışlar tespit etmiş, ancak nitrit ve nitrat düzeylerine ilişkin belirgin bir
değişiklik belirlememiştir (Genç 1997).
Ülkemizde balık yetiştiriciliğinin alıcı ortama etkilerine ilişkin çalışma sayısı sınırlıdır.
Pulatsü ve ark., (1999), Bodrum Güvercinlik Köyü Salih Adası ve Kuyucak Limanı mevkiinde 1997
yılında ağ kafeslerde iki tesiste yapılan çipura ve levrek yetiştiriciliğinin su kalitesine etkisinin çok az
veya lokal olabileceğini ve su kalitesini olumsuz etkilemediğini bildirmişlerdir. Bodrum’da 30 ton/yıl
ve 15 ton/yıl kapasiteli yüzer ağ kafeslerde çipura ve levrek yetiştiriciliğinin yapıldığı iki işletmede,
yetiştiriciliğin su kalitesine etkisini belirlemek amacıyla 1997-1998 yıllarında yapılan çalışmada,
kafeslerde balık yetiştiriciliğinin denizel ortamın su kalitesini, askıda katı madde ve organik madde
gibi parametreler dışında olumsuz etkilemediğini saptanmıştır (Babacan 1999).
Bu çalışmada balık çiftlikleri çevresinde güncel besin tuzları ve klorofil-a değerlerine
ulaşabilmek ve turistik alanlardaki veriler ile karşılaştırma yapmak amacı ile 11 Ağustos - 7 Eylül
2006 tarihleri arasında Çeşme-İskenderun arasında belirlenen 49 istasyondan alınan yüzey ve dip suyu
örnekleri incelenmiştir.
81. MATERYAL ve METOT
Besin tuzları analizleri Boyd ve Tucker’a (1992) göre, .Klorofil a tayinleri Golterman’a (1978) göre
yapılmıştır.
8.2. BULGULAR
11 Ağustos- 7 Eylül tarihleri arasında Çeşme-İskenderun arasında belirlenen 49 istasyondan alınan
yüzey ve dip suyu örneklerinde yapılan Nitrit ve Fosfat analiz sonuçları aşağıdaki Tablolarda
özetlenmiştir.
Tablo 6. Tablo 1. Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Fosfat Değerleri (μg/l) 11
Ağustos -7 Eylül 2006
Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Fosfat
Değeri
İstasyon
Derinlik
Fosfat değeri (μg/l)
3
Yüzey
2,3279
3
Dip
1,9426
8
Yüzey
1,0328
8
Dip (10m)
1,0574
10
Yüzey
2,1885
11
Yüzey
1,9672
11
Dip (30m)
2,1393
12
Yüzey
1,9098
12
Dip (25m)
1,8607
22
Yüzey
16,1557
22
Dip
0,9836
30
Yüzey
1,0000
68
Yüzey
1,9590
92
Yüzey
2,0574
92
Dip (15m)
0,8279
93
Yüzey
2,1148
93
Dip (15m)
2,2049
27
2
En yüksek fosfat değeri 22. istasyonda (Karaca Söğüt Balık Çiftliği) yüzey suyu örneklerinde
bulunmuş, en düşük değer ise 92. istasyon dip sularında (Ziraat Adası) bulunmuştur.
Tablo 7. Turistik Tesislerin Bulunduğu İstasyonlarda Fosfat Değerleri (μg/l) 11 Ağustos -7 Eylül
2006
Turistik Tesislerin Bulunduğu İstasyonlarda Fosfat Değeri
İstasyon adı
2
2
7
19
25
25
Derinlik
Fosfat değeri (μg/l) İstasyon adı
Yüzey
0,9508
65
Dip
2,2869
67
Yüzey
2,1311
69
Yüzey
1,0082
79
Yüzey
2,2295
81
Dip (30m)
1,7295
90
31
Yüzey
2,3607
91
32
33
Yüzey
Yüzey
1,8525
1,2951
91
94
37
Yüzey
1,7295
94
37
38
44(a)
59
61
62
Dip (35m)
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
3,4754
2,1475
2,2459
1,9508
2,3443
2,2049
97
98 (b)
99
100
101
103
28
2
Derinlik
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Dip
(10m)
Yüzey
Yüzey
Dip
(54m)
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Fosfat değeri (μg/l)
2,1885
1,0902
0,9918
2,2213
2,2541
1,0082
2,2213
2,1639
2,3033
2,2623
13,6885
2,5000
0,9590
2,1803
2,3033
4,1148
st
Y
üz
ey
2.
i
7. st D
is
ip
t
19 Y üz
.i
ey
st
Y
ü
25
ze
.i
25 st Y y
ü
.i s
t D zey
ip
31
(3
0m
.i
st
)
Y
32
üz
.i
e
y
st
33 Y ü
z
.i
st e y
37 Y ü
ze
.
y
37 i st
Y
.i
üz
st
e
D
ip y
(3
38
5m
.i
s
)
44 t Y ü
ze
a
ist
y
59 Yü
z
.i
st ey
61 Y ü
z
.i
st e y
Y
62
üz
.i
st e y
65 Y üz
ey
.i
st
67 Y ü
z
.i
st e y
Y
69
üz
.i
st e y
79 Y ü
z
.i
st e y
Y
81
üz
.i
st e y
90 Y üz
ey
.i
st
91 Y ü
z
.i
st e y
Y
ü
91 ze y
.i
94 st 1
.
0m
94 i st
Y
.i
üz
st
e
D
ip y
97
(5
4m
.i
98 st Y )
(b
üz
)i
ey
st
Y
99
üz
.i
ey
st
10 Y ü
ze
0.
is
y
10 t Y
üz
1.
ey
is
10 t Y
ü
3.
z
ist ey
Yü
ze
y
2.
i
μg/l
29
2
İstasyon Adı ve Derinliği
Şekil 8. Turistik Tesislerin Bulunduğu Alanlarda Fosfat Düzeylerinin Dağılımı (11 Ağustos -7 Eylül 2006)
ip
m
üz
ey
5
(1
5m
)
st
y
st
d
93
.i
üz
ey
st
1
st
Y
üz
ey
üz
ey
ip
üz
ey
st
d
st
Y
92
.i
92
.i
68
.i
üz
ey
(1
5m
)
st
y
22
.i
30
.i
93
.i
ip
st
y
st
d
22
.i
12
.i
üz
ey
(3
0m
)
st
y
ip
st
y
üz
ey
st
10
m
üz
ey
st
y
st
d
12
.i
11
.i
11
.i
10
.i
üz
ey
st
di
p
st
y
3.
i
st
y
8.
i
8.
i
3.
i
μg/l
Balık Çiftliklerinin Bulunduğu
İstasyonlarda Fosfat Değerleri
18
16
14
12
10
8
6
4
2
0
İstasyon Adı ve Derinliği
Şekil 7. Balık Çiftliklerinin Bulunduğu Alanlarda Fosfat Düzeylerinin Dağılımı (11 Ağustos -7 Eylül 2006)
Fosfat Değerleri
18
16
14
12
10
8
6
4
2
0
Tablo 8. Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değerleri (μg/l)
Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değerleri
İstasyon adı
Derinlik
Yüzey
Dip
Yüzey
Dip (10m)
Yüzey
Yüzey
Dip (30m)
Yüzey
Dip (15m)
Yüzey
Dip
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Dip (15 m)
Yüzey
Dip (15m)
3
3
8
8
10
11
11
12
12
22
22
30
68
92
92
93
93
Nitrit Değeri (μg/l)
0,7213
1,2377
0,6557
0,5984
0,7377
1,0082
0,8770
1,1885
2,3770
13,9672
0,7623
0,5410
7,3279
0,8115
0,7049
0,6639
0,8033
Tablo 9. Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değerleri (μg/l)
Turistik Tesislerin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değeri
İstasyon adı
2
2
7
19
25
25
31
Derinlik
Yüzey
Dip
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Dip (30m)
Yüzey
Nitrit Değeri (μg/l) İstasyon adı
0,5246
65
0,6803
67
0,7623
69
0,4918
79
0,7131
81
5,2131
90
0,6557
91
32
Yüzey
2,9918
91
33
Yüzey
0,4918
94
37
Yüzey
0,7869
94
37
38
44 a
59
61
62
Dip (35m)
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
3,0082
0,7623
1,0328
1,0820
0,6803
0,6557
97
98(b)
99
100
101
103
30
3
Derinlik
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Dip
(10m)
Yüzey
Dip
(54m)
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Nitrit Değeri (μg/l)
0,7131
0,6721
0,5328
0,8279
0,9836
0,6311
0,7787
0,7377
0,7459
0,6721
7,0328
0,8852
0,8033
0,7049
0,7049
1,2541
st
Y
üz
ey
2.
is
t
7.
i s Di p
tY
19
üz
.i
st ey
25 Y üz
e
.i
25 st Y y
.i s
ü
t D zey
ip
31
(
. i 30m
st
)
32 Y ü
ze
.i
st
y
33 Y ü
z
.i
st e y
37 Y ü
ze
.
y
37 i st
Y
.i
üz
st
e
D
ip y
38
(3
5m
.i
s
44 t Y ü )
z
a
ist e y
Y
59
üz
.i
st ey
61 Y ü
z
.i
st e y
Y
62
üz
.i
st e y
65 Y ü
ze
.i
y
st
Y
67
üz
.i
st e y
69 Y ü
z
.i
st e y
79 Y ü
z
.i
st e y
81 Y ü
ze
.i
y
st
90 Y ü
z
.i
st e y
91 Y ü
z
.i
st e y
Y
ü
91 ze y
.i
94 st
1
.
94 i st 0m
Y
.i
üz
st
e
D
ip y
97
(5
4m
.i
)
98 st Y
(b
üz
)i
st e y
99 Yü
z
.i
st ey
10 Y ü
ze
0.
is
y
10 t Yü
1.
ze
is
y
10 t Y
üz
3.
ist ey
Yü
ze
y
2.
i
μg/
3.
is
td
ip
is
ty
üz
e
y
is
ty
üz
e
y
8.
is
t1
0
10
m
.i
st
yü
ze
11
y
.i
st
11
yü
.i
ze
st
y
d
ip
(3
0m
12
)
.i
st
12
yü
.i
ze
st
y
d
ip
(1
5m
22
)
.i
st
yü
ze
y
22
.i
st
30
d
ip
.i
st
yü
ze
68
y
.i
st
Y
üz
ey
92
.i
st
Y
üz
ey
92
.i
st
1
5
93
m
.i
st
93
yü
.i
ze
st
y
d
ip
(1
5m
)
8.
3.
μg/l
Balık Çiftliklerinin Bulunduğu
İstasyonlarda Nitrit Değerleri
16
14
12
10
8
6
4
2
0
İstasyon Adı ve Derinliği
Şekil 7. . Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değerleri (μg/l)
Nitrit Değerleri
16
14
12
10
8
6
4
2
0
İstayon Adı ve Derinlikleri
Şekil 8. Turistik Tesislerin Bulunduğu Alanlarda Nitrit Değerleri (μg/l)
31
3
Tablo 10 Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değerleri (μg/l) 11 Ağustos -7 Eylül 2006
İstasyon
3
3
8
8
10
11
11
12
12
22
22
30
68
92
92
93
93
Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değeri
Derinlik
Nitrat değeri (μg/l)
Yüzey
7.8852
Dip
0,1967
Yüzey
1,8443
Dip (10m)
2,1311
Yüzey
1,8934
Yüzey
0,4590
Dip (30m)
1,1721
Yüzey
1,8607
Dip (25m)
1,1475
Yüzey
14,7787
Dip
0,3689
Yüzey
2,1475
Yüzey
5,6148
Yüzey
1,3033
Dip (15m)
0,5492
Yüzey
1,1803
Dip (15m)
0,0833
Tablo 11 Turistik Tesislerin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değerleri (μg/l) 11 Ağustos -7 Eylül 2006
Turistik Tesislerin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değeri
İstasyon
2
2
7
19
25
25
Derinlik Nitrat değeri (μg/l) İstasyon
Yüzey
0,7541
65
Dip
2,2541
67
Yüzey
1,0656
69
Yüzey
2,0656
79
Yüzey
1,4508
81
Dip
4,1639
90
(30m)
Derinlik
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Nitrat değeri (μg/l)
1,0738
1,1803
1,1803
0,7213
0,9180
Yüzey
1,0820
Dip
(10m)
Yüzey
Yüzey
Dip
(54m)
31
Yüzey
0,8607
91
32
33
Yüzey
Yüzey
0,8934
1,1230
91
94
37
Yüzey
0,9508
94
1,5984
97
Yüzey
5,3852
1,6639
0,6475
0,8689
1,3279
1,1475
98 (b)
99
100
101
103
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
0,1066
0,6311
0,3607
0,4344
0,1639
37
38
44(a)
59
61
62
Dip
(35m)
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
Yüzey
32
3
0,7787
1,1066
0,5902
0,1311
yü
ze
y
7.
di
p
is t
yü
19
ze
.i
y
st
y
25 üz e
.
y
25 ist
yü
.is
t D zey
ip
31 (30
m
.i
)
st
y
üz
32
ey
.i
st
Yü
33
ze
.i
y
st
37 yüz
ey
.i
st
37
Y
.i
üz
st
ey
di
p
(
35
38
m
.i
)
st
yü
z
44
ey
a
y
59
üz
ey
.i
st
Yü
61
ze
.i
y
st
62 yüz
ey
.i
st
yü
65
ze
.i
y
st
67 yüz
ey
.i
st
y
üz
69
ey
.i
st
yü
79
ze
.i
y
st
81 yüz
ey
.i
st
y
ü
90
ze
.i
y
st
yü
91
ze
.i
y
st
yü
z
91
ey
.i
st
94
10
.
m
94 ist
yü
.i
ze
st
y
di
p
97 ( 54
m
.i
)
st
98
yü
(b
ze
)i
y
st
99 yüz
ey
.i
st
10 yüz
ey
0.
is
10 t yü
ze
1.
y
ist
yü
10
ze
3.
y
ist
yü
ze
y
2.
is t
2.
is t
μg/l
3.
is
tD
ip
is
ty
üz
e
y
is
ty
üz
e
y
8.
is
t1
0
10
m
.i
st
yü
ze
11
y
.i
st
yü
11
ze
.i
st
y
d
ip
(3
0m
12
)
.i
st
yü
12
ze
.i
y
st
d
ip
(1
5m
22
)
.i
st
yü
ze
y
22
.i
st
d
30
ip
.i
st
yü
ze
68
y
.i
st
Y
üz
ey
92
.i
st
Y
üz
ey
92
.i
st
1
5
93
m
.i
st
yü
93
ze
.i
y
st
d
ip
(1
5m
)
8.
3.
μg/l
Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değerleri
16
14
12
10
8
6
4
2
0
İstasyon Adı ve Derinliği
Şekil 9. Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değerleri (μg/l)
Nitrat Değerleri
6
5
4
3
2
1
0
İstasyon Adı ve Derinliği
Şekil 10. Turistik Tesislerin Bulunduğu Alanlarda Nitrat Değerleri (μg/l)
33
3
8.3 . SONUÇ
Besin tuzlarının dağılımını etkileyen faktörler deniz ortamında düzeylerinin değişik olmasına yol açar.
Çalışmada lokal olarak farklılıklarını tespit ettiğimiz veriler ortam şartları ile yakından ilişkilidir. Ayrıca
balık çiftliklerinin bulunduğu alanlarda organik birikimin engellenmesi, yemlemede, sindirilebilirliği
yüksek, az fosfat içeren, yüksek enerjili, kuru ve yüzeyde kalan yemlerin kullanımı ve yemlemenin elle
yapılması ile de ilişkilendirilmiştir (Anonim 1993). Mutlu ve ark. (2005) Muğla kıyılarında yaptıkları
çalışmada lokal olarak farklı besin tuzu düzeyleri tespit etmişlerdir
Bu çalışmada balık çiftliklerinin bulunduğu istasyonlarda en yüksek fosfat değeri 16,155 μg/l olarak
Karaca söğüt balık çiftliği yüzey suyu örneklerinde, en düşük değer 0,827 μg/l olarak Ziraat adası dip
sularında bulunmuştur. Turistik kullanımın yoğun olduğu bölgelerde en yüksek fosfat değeri 13,688 μg/l
olarak Güllük Dalyanı yüzey sularında, en düşük fosfat değeri ise 0.950 μg/l olarak Kırkdilim limanı yüzey
suyu örneklerinde bulunmuştur. Balık çiftlikleri çevresinden alınan örnekler ile turistik kullanımın yoğun
olduğu bölgelerden alınan örnekler nitrit, nitrat ve fosfat değerleri açısından benzerlikler göstermişlerdir.
Elde edilen Nitrit, Nitrat ve Fosfat değerleri lokal olarak bazı noktalarda diğerlerine göre yükselmeler
göstermesine rağmen tüm çalışma alanında limit değerlerin altındadır.
Besin tuzlarının fitoplanktonik kullanımı balık çiftlikleri çevresinde yoğun girdinin olduğu bölgelerde
bile hızlı değişime yol açabilmektedir. Klorofil a değerleri ile ilişkilendirilen bu durum bizim çalışmamızda
da besin tuzu değerlerinin limitlerin altında olmasının olası gerekçesini oluşturmuştur. Heterotrofik
bakteriyel aktivite ve fitoplankton kullanımı gibi nedenler toplam N değerlerinin değişimini etkileyen
faktörlerdendir. Fitoplankton – bakteri ilişkisi üzerinde net bir mekanizma ortaya konulamamıştır ancak
düşük zooplankton varlığında yüksek bakteri sayısı, düşük bakteri sayısında yüksek zooplankton gelişimi
dengesi varken, zooplankton varlığının az olduğu istasyonlar besin tuzları üzerinde bakteriyel heterotrofik
aktivitenin etkili olacağının ipucunu vermektedir.
Çalışmanın bir aylık bir deneme dönemini kapsaması veriler üzerinde yapılacak değerlendirmelerimizi
kısıtlamaktadır. Besin tuzları girdileri çevresel faktörlere bağlı olarak dinamik bir dönüşüm yapısı
sergilediğinden uzun süreli izlemeler balık çiftliklerinin ve yerleşim alanlarının deniz ortamına taşıdığı besin
tuzu değerlerini daha net ortaya koyacaktır. Ancak bu çalışmanın verileri balık çiftlikleri çevresinde ve
turistik alanlarda nitrit, nitrat ve fosfat değerlerinin sınır değerlerin altında olduğunu göstermiştir. Fiziko
kimyasal ölçüm sonuçları ileriki bölümlerde değerlendirilmiştir.
9.BALIK ÇİFTLİKLERİ VE FİTOPLANKTON İLİŞKİSİ
Kültür balıkçılığının sucul ortama doğrudan etkileri (Pitta ve ark., 1999; 2006; Mirto ve ark., 2000; Ruiz ve
ark., 2001; Holmer ve ark., 2003; Machias ve ark., 2004) ile birlikte ortamın su kalitesindeki değişimler sonucunda
dolaylı olarak etkisinin görüldüğü canlı topluluklarından biri fitoplanktondur.
Dünyada kültür balıkçılığı üzerine fitoplanktonun etkisi (toksik algal artışlar nedeniyle görülen ölümler;
zararlı ve toksik patlamalar sonucunda meydana gelen ayrışma nedeniyle doğan sorunlar gibi) ile ilgili olarak
yapılmış bazı çalışmalar olmasına rağmen kültür balıkçılığının plankton üzerine etkisi ile ilgili olarak yapılan
çalışmalar oldukça sınırlıdır (Pitta ve ark, 1999; Yurga ve ark., 2005).
Çalışmanın bu bölümünde Akdeniz’in Türkiye kıyılarında yoğun olarak kültür balıkçılığı yapılan
bölgelerinde ve nispeten daha az insan faaliyetleri etkisi altında kalan bölgelerde seçilen istasyonlarda su
kalitesindeki değişimlere cevap veren fitoplankton kompozisyonu, yoğunluğu ve tür çeşitliliği incelenmiştir. Tür
çeşitliliği insan tarafından etkilenen komunitelerden çok, durgun ve dengeli çevrelerdeki komunitelerde daha
yüksek olmaya meyillidir. Yüksek çeşitliliğe sahip komuniteler genellikle çok sayıda türlerden meydana gelmiştir.
Türlerin birey sayıları arasında büyük farklılık gözlenmez. Oligotrofik bir deniz olan Ege Denizi yüksek tür
sayısına ve düşük birey sayısına sahiptir. Ancak kıyısal alanlarda insan aktiviteleri nedeniyle belirli türler aşırı artış
göstererek dengesiz bir dağılıma neden olurlar ve tür çeşitliliğini azaltırlar.
34
3
Şekil 11. Fitoplankton örnek alma istasyonları
11 Ağustos - 7 Eylül 2006 tarihleri arasında Muğla il sınırlarındaki deniz alanlarında yapılan (Şekil 11) bu
çalışmada sucul ortamların verimliliğini ve su kalitesindeki değişimleri gösteren fitoplanktonun kompozisyonunu,
bölgesel dağılımı ve yoğunluğunu tespit etmek amacıyla belirlenen istasyonlardan örnekler alınmıştır. Arazi
çalışması sırasında fiske edilen örnekler laboratuara getirildikten sonra sedimentasyon için bekletilmiş ve dipte
biriken 10 ml lik kısım sayım kameralarına aktarılarak NIKON TE 2000 inverted mikroskopta sayım (organizma/
litre) ve teşhisleri yapılmıştır. Sayımı yapılan türlere dayandırılarak Shannon-Weiner çeşitlilik indeksi kullanılarak
her istasyon için tür çeşitliliği log2 tabanına göre hesaplanmış, sonuçlar istasyonlara göre grafik halinde
gösterilmiştir (Şekil 14).
Çalışma sonucunda Bacillariophyceae (diyatome), Dinophyceae (dinoflagellat), Haptophyceae,
Chrysophyceae ve Chlorophyceae sınıflarına ait olmak üzere toplam 5 taksonomik grup kaydedilmiştir. Bu gruplar
arasında diyatomeler birey sayısı bakımından ve dinoflagellatlar tür sayısı bakımından dominant grup olarak
bulunmuşlardır. Balık çiftliklerinin çok yoğun olarak bulunduğu bölgelerde (özellikle Güllük Körfezi) toplam
fitoplankton yoğunluğunda bir artış kaydedilmekle birlikte aşırı algal artış (bloom) kaydedilmemiştir. Toplam
fitoplanktonu oluşturan algal grupların istasyonlara göre yoğunlukları Şekil 12 de verilmiştir.
35
3
org l-1
250000
Chlorophyceae
200000
Haptophyceae
150000
Dinophyceae
Chrysophyceae
Bacillariophyceae
100000
50000
102. İst
94. İst
92. İst
91. İst
25. İst
22. İst
12. İst
11. İst
10. İst
8. İst
7. İst
0
Şekil 12. Toplam fitoplanktonu oluşturan algal grupların istasyonlara göre yoğunlukları
Klorofil a konsantrasyonları
µg l-1
3.0
2.5
2.0
1.5
1.0
0.5
102. İst
94. İst
92. İst
91. İst
25. İst
22. İst
19. İst
12. İst
11. İst
10. İst
8. İst
7. İst
0.0
Şekil 13. Balık çiftliklerinin bulunduğu istasyonlarda kaydedilen klorofil a konsantrasyonları
H'
3.5
3.0
2.5
2.0
1.5
1.0
0.5
0.0
102. İst
94. İst
92. İst
91. İst
25. İst
22. İst
12. İst
11. İst
10. İst
8. İst
7. İst
Fitoplankton tür çeşitliliği
Şekil 1 4. Balık çiftliklerinin bulunduğu istasyonlarda fitoplankton tür çeşitliliği (H')
Balık çiftliklerinin yoğun olarak bulunduğu Güllük körfezinde özellikle 91 ve 92. İstasyonlarda en yüksek
fitoplankton yoğunluğu kaydedilmiş ancak toplam organizma sayısı 220x103 org l-1’yi geçmemiştir (Şekil 2). Bu
istasyonlarda ölçülen besin tuzu değerlerinin bazı noktalarda diğerlerine göre yükselmeler göstermesine rağmen
limit değerlerin altında kaydedilmesinin sebebi birincil üretimdeki artış ile açıklanabilir. Soto ve Norambuena,
36
3
(2004) yaptıkları çalışma sonucunda balık çiftlikleri yakınlarında sadece seyrelme nedeniyle değil aynı zamanda
besin ağı içinde (fitoplankton kullanımı nedeniyle) çok hızlıca tüketilmesi nedeniyle besin tuzu
konsantrasyonlarında artış kaydedilmediğini belirtmiştir (Pitta ve ark, 2006). Pitta ve ark, 2006 Akdeniz kıyıları
boyunca seçilen üç ayrı bölgede (İspanya, İtalya ve Yunanistan) yaptıkları çalışma sonucunda hem seyrelme hem
de grazing baskısı nedeniyle balık çiftlikleri tarafından besin tuzu deşarjının su kalitesi ile ilişkili olarak biyolojik
parametreler üzerinde çok küçük bir etkisinin bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. 91 ve 92. istasyonlarda
Pseudonitzschia delicatissima complex, Pseudonitzschia seriata complex, Proboshia alata baskın türler olarak
kaydedilmişlerdir. Birincil üretimin bir göstergesi olan klorofil a değerleri incelendiğinde de 91. İstasyonda en
yüksek klorofil a değeri ölçülmüştür (Şekil 3.). En düşük fitoplankton yoğunluğu ise 12. İstasyon (7,4x103 org l-1),
22. İstasyon (4,8x103 org l-1) ve 25. İstasyonda (9,9x103 org l-1) kaydedilmiştir (Şekil 2). Diyatomelerden
Dactilosolen fragilissimus, Hemiaulus hauckii, Proboshia alata, dinoflagellatlardan Protoperidinium türleri baskın
olarak kaydedilmekle birlikte türlerin birey sayıları arasında homojen bir dağılım gözlenmiştir. Bu istasyonlarda
ölçülen toplam fitoplankton klorofil a sonuçları da fitoplankton yoğunluğu ile uyum göstermiştir. Balık
çiftliklerinin daha yoğun olarak bulunduğu Güllük Körfezi’ nin açıklarında referans olarak seçilen 102 nolu
istasyonda ise fitoplankton yoğunluğu 25x103 org l-1 olarak düşük olarak kaydedilmiştir (Şekil 2). Aynı istasyonda
klorofil a değerlerindeki nispeten yüksek sonuçlar ise Goniodoma polyedrum, Prorocentrum scutellum gibi büyük
hacme ve yüksek klorofil içeriğine sahip türlerin birey sayısındaki artışı ile açıklanabilir. İncelenen istasyonlar
arasında en yüksek fitoplankton tür çeşitliliği 11. istasyon ile 102. istasyonlarda kaydedilmiştir (Şekil 4).
İstasyonlara göre fitoplankton kompozisyonu içinde kaydedilen baskın türler Tablo 1 de verilmiştir.
Tablo 12. İstasyonlara göre fitoplankton kompozisyonu içinde kaydedilen baskın türler
İstasyonlar
7. İstasyon
8. İstasyon
10. İstasyon
11. İstasyon
12. İstasyon
22. İstasyon
25. İstasyon
91. İstasyon
92. İstasyon
94. İstasyon
102. İstasyon
Fitoplanktonda kaydedilen baskın türler
Dactilosolen fragilissimus, Chaetoceros peruvianus, Proboshia alata, Protoperidinium spp.
Dactilosolen fragilissimus, Pseudonitzschia spp., Protoperidinium spp., Chaetoceros spp.
Dactilosolen fragilissimus, Protoperidinium spp., Prorocentrum scutellum
Pseudonitzschia spp, Gymnodinium spp. Cerataulina pelagica, Dactilosolen fragilissimus
Dactilosolen fragilissimus, Ceratium spp., Protoperidinium spp.
Protoperidinium spp., Dinophysis spp.
Protoperidinium spp.,Pseudosolenia calcar-avis
Pseudonitzschia spp., Proboshia alata,Protoperidinium spp. Chaetoceros peruvianus
Pseudonitzschia spp., Proboshia alata, Chaetoceros spp.
Pseudonitzschia spp., Proboshia alata
Pseudonitzschia spp., Proboshia alata,Gymnodinium spp.
Yaz döneminde bir ön çalışma olarak yaptığımız bu çalışmada bölge genel olarak fitoplankton
komunite yapısı bakımından incelendiğinde kıyıya çok yakın, derinliği ve suyun kendini yenileme
kapasitesinin az olduğu bölgelerde dış kaynaklı organik madde girdisi nedeniyle birincil üretimde bir artış
kaydedilmiştir. Bu dış kaynaklı organik madde girdisi başlangıçta bölgenin tür çeşitliliğinin ve verimliliğinin
artmasına neden olurken eğer kontrol altında tutulamazsa ileride belirli türlerin baskın hale geçerek
fitoplankton tür çeşitliliğinin azalmasına ve bölgenin su kalitesinde değişimlere neden olarak ötrofikasyon
riskinin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Ancak bu sonuç sadece balık çiftliklerinin bulunduğu bölgede
değil besin tuzu konsantrasyonu ve birincil üretim bakımından oligotrofik bir deniz olarak değerlendirilen
Ege Denizi’nde bazı koy ve körfezlerde de risk oluşturmaktadır. Daha önce yapılan çalışmalar doğu
Akdeniz’ in insan etkisi altında kalan bazı körfezlerinin de kıyısal alanlardaki nüfus artışı, tarım alanlar,
endüstriyel gelişim ve turizm faaliyetleri nedeniyle ötrofikasyon tehdidi altında olduğunu göstermiştir.
Örneğin İskenderun körfezinde ve çevresinde birincil üretim doğu Akdeniz açık sularındakinden 2-4 kat
daha fazla olarak verilmiştir (Polat ve Işık, 2002).
Yurga ve ark. (2005) bir balık çiftliği bölgesinde yaptıkları çalışmada mikroplanktonik tür çeşitliliği
ve fiziko-kimyasal trofik indeksi ortamsal hasarı tanımlamak için mevsimsel olarak izlemiş ve
karşılaştırmıştır. Çalışma sonucunda saptanan sonuç fiziko-kimyasal parametreler ekosistemde belirgin bir
hasarı göstermemekle birlikte ekolojik indekslerin sistemde sürdürülebilirliğin limitlerine zaman zaman
ulaşılabildiğini göstermesi, bu nedenle biyolojik veriler ile desteklenmesi gerekliliğidir. Ancak kullanılan
indexlerin (TRIX indexi) daha doğru sonuçlar verebilmesi için en az mevsimsel örneklemeler yapılarak
fizikokimyasal parametreler ile birlikte biyolojik veriler izlenmeli ve yorumlanmalıdır.
37
3
Kültür balıkçılığı yapılan bölgelerde önemli diğer konuda fitoplankton tür kompozisyonu içinde kaydedilen
toksik türlerin mevcudiyetidir (Yurga ve ark., 2005). Kültür balıkçılığında zararlı ve toksik algal artışlar nedeni ile
meydana gelen balık ölümleri üzerine yapılmış çalışmalar vardır (Pitta ve ark., 1999). Çalışmanın yapıldığı
bölgede aşırı algal artışlar kaydedilmemekle birlikte fitoplankton tür kompozisyonu içinde kaydedilen zararlı ve
toksik türlerin varlığı (Ceratium furca, Dinophysis caudata, Prorocentrum minimum, Prorocentrum micans) ilerisi
için tehdit oluşturmaktadır. Yurga ve ark. (2005) da kafes balıkçılığı bölgesinde yaptıkları çalışmada toksik etkisi
olan bazı türleri (Dinophysis caudata, Dinophysis sacculus Lingulodinium polyedrum, Pseudonitzschia pungens)
saptamış ancak bu türlerin herhangi bir toksisiteye neden olmayacak düzeyde düşük hücre yoğunluğuna sahip
olduğunu belirtmişlerdir.
Aşırı algal artışlar toksik etkilerinin yanı sıra çökelme sonucunda sedimanda dekompozisyonu
sırasında oksijen tüketerek ekosistemi tehdit ederler. Bu nedenle bölgede su kalitesi izleme çalışmaları
sürekli olarak yapılmalıdır. Son yıllarda kullanılabilecek kaynakların azalması nedeniyle kültür balıkçılığı tüm
dünyada (Gyllenhammar ve Hakanson, 2005) olduğu gibi Akdeniz’de ve ülkemizdede önemli oranda gelişmiştir.
Bu gelişimin sonucu olarak dünya da ve ülkemizde kültür balıkçılığının su kalitesi ve sucul ekosistemde meydana
getirdiği değişimlerle ilgili olarak yapılan çalışmalar süreklilik arz eder. Bu nedenle bu çalışmada en az bir yıllık
olduğunda daha anlamlı hale gelecektir.
Su ürünleri yetiştiriciliği yapılan alanlarda toksik bitkisel organizmaların görülmeleri halinde ürün
kalitesi ve insan tüketimi için tehlikeli olabilir. Bu nedenle, bu tür yetiştiricilik alanlarının bir izleme
programına tutulması gerekmektedir.
10.BALIK ÇİFTLİKLERİ VE ZOOPLANKTON İLİŞKİSİ
10.1 GİRİŞ
Balıkçılık araştırmalarının nedenlerinden biri de denizlerden maksimum oranda gıda elde etmektir. Denizlerde
besinin temelini plankton oluşturur. Pelajik bölgede besin zinciri fitoplanktonla başla, zooplankton ve nektonla
devam eder. Basit gibi görülen zincirle besin ağı oluşmuştur.
Bir bölgedeki nütrient konsantrasyonunda değişiklik meydana geldiğinde fitoplankton miktarında ve buna bağlı
olarak da zooplankterlerin dağılımında farklılıklar oluşur.
Kültür balıkçılığının ortama direk etkilerinin dışında, dolaylı etkileri sonucu miktar ve çeşitliliğinde değişimler
görülen gruplardan biri de zooplanktondur.
Kültür balıkçılığının ortama olan etkileri ile ilgili detaylı çalışmalar (Pitta ve ark. ,1999; Pitta ve ark., 2006; Mirto
ve ark. 2000; Holmer ve ark., 2003; Ruiz ve ark. 2001; Machias ve ark., 2004; Kalantzi ve Karakassis, 2006)
yapılmıştır. Fakat zooplanktonun bolluk ve tür değişimi üzerine olan etkilerden bahsedilmemiştir. Bu çalışmada
kültür balıkçılığından etkilenen ve ikincil üretimde önemli olan zooplanktonun bolluk ve tür çeşitliliğinin balık
çiftliklerinin olduğu bölgelerdeki değişimleri tek bir dönem olarak incelenmiştir. Diğer yandan bu konuda yapılan
çalışmaların eksikliği nedeniyle mukayese yapma imkanı elde edilememiştir.
10.2 MATERYAL VE METOD
Zooplankton örnekleri belirlenen istasyonlardan Standart WP2 kepçesi ile alınmıştır (Şekil 1). Alınan örnekler
formaldehitte fikse edilerek saklanmıştır. Teşhis ve sayımları İstanbul Üniversitesi laboratuarlarında
stereomikroskop ile yapılmıştır.
10.3 BULGULAR
Güllük körfezi, Salih adası ve Gökova körfezinde bulunan balık çiftliklerinden alınan zooplankton örneklerinin
sonuçları Şekil 2, 3’de verilmiştir. Akdeniz’in Türkiye kıyılarında yoğun olarak kültür balıkçılığı yapılan
bölgelerinde ve insan faaliyetlerinin daha az etkili olduğu bölgelerindeki istasyonlarda su kalitesindeki ve
fitoplankton miktarına bağlı olarak zooplankton tür çeşitliliği ve bolluğundaki değişimler incelenmiştir. Oligotrofik
bir deniz olan Akdeniz yüksek tür sayısına ve düşük birey sayısına sahiptir. Ancak kıyısal alanlarda insan
aktiviteleri nedeniyle ortama aşırı verilen nütrientlerle birlikte ekosistem yapısı bozulur, tür kompozisyonu değişir
ve baskın türler görülmeye başlar.
38
3
11 Ağustos - 7 Eylül 2006 tarihleri arasında alınan örneklerin incelenmesi sonucu, toplam zooplankton bolluğu en
yüksek 12. istasyonda çıkmış, onu 92. istasyon takip etmiştir. En düşük ise 22. istasyon ve 102. istasyonda
görülmüştür. Tür çeşitliliği ise nispeten bollukla ters orantılıdır ve en yüksek 102. istasyonda bulunmuştur. Balık
çiftliklerinin yoğun olarak bulunduğu Güllük körfezinde, özellikle de Salih adasının güneyinde yer alan 12.
istasyonda en yüksek toplam zooplankton miktarı (8112 birey/m3) kaydedilmiştir, bunu 92. istasyon (6278 birey/m3
) takip etmiştir. Bu istasyonlarda 2688 birey/m3 (12. istasyon) ve 1938 birey/m3 (94. istasyon)bolluk değeri ile
baskın tür Penilia avirostris’tir. Balık çiftliklerinin daha yoğun olarak bulunduğu Güllük Körfezi’ nin açıklarında
seçilen 102 nolu istasyonda ise zooplankton yoğunluğu oldukça düşük (1455 birey/m3) değerlerde bulunurken en
yüksek tür çeşitliliğine yine bu istasyonda rastlanılmıştırç Toplam zooplankton Copepoda, Cladocera,
Appendicularia, Chaetognatha, Meroplankton, Cilliophora, Dolium, Siphonophora, Protozoa ve Rotiferaolmak
üzere 10 farklı gruptan oluşmaktadır. Decapoda, Mollusca, Echinodermata, Polychaeta, Cirripedia ve Balık
yumurta ve larvaları meroplanktonu oluşturmaktadır. Tüm istasyonlarda kopepodlar ve kladoserler dominant olarak
bulunmuştur. Kopepodlar tüm zooplanktonun % 80 ve % 23 ünü oluştururken, kladoserler %70 ve %11 ini
oluşturmaktadır. Paracalanus parvus kopepodlarda en fazla rastlanan türdür. Kladoserler arasında ise Penilia
avirostris % 91 ve % 44 ile dominant durumdadır. Bu tür tropik ve subtropik denizlerde yoğun olarak rastlanan bir
türdür ve çoğunlukla nanoplankton üzerinden (2-20 µm) beslenir ve pelajik besin zincirinde diğer kladoser türlerine
göre farklı bir rol oynar. Bu sebeple P. avirostris bakterioplankton ve daha yüksek seviyedeki tüketiciler arasında
önemli bir rol oynar. Toplam zooplanktonun değişimi Ch-a değişimi ile bir paralellik göstermektedir.
39
3
9000
8000
Rotifera
Protozoa
Siphonophora
Dollium
Meroplankton
Cilliophora
Chaetognata
Appendicularia
Cladocera
Copepoda
7000
birey/m
3
6000
5000
4000
3000
2000
1000
102. ist
94. ist
92. ist
91. ist
22. ist
12. ist
11.ist
10. ist
8. ist
0
Şekil 15.Balık çiftliklerinin olduğu bölgelerdeki zooplankton gruplarının % dağılımı
Bölge genel olarak zooplankton yapısı bakımından incelendiğinde, kıyıya çok yakın, derinliği ve suyun kendini
yenileme kapasitesinin az olduğu ve dış kaynaklı organik madde girdisi nedeniyle birincil üretimde bir artış
kaydedildiği bölgelerde birey sayısında bir artış fakat tür sayısında ise azalış görülmüştür. Bentik omurgasız
hayvanların pelajik larvaları ile balık yumurta ve larvalarının oluşturduğu meroplanktonik organizmalar oldukça
düşük bulunmuştur (% 11-% 0,7). Bu durum ya bentik formların üreme mevsiminin olmadığını ya da bentik
faunanın fakirliğini gösterebilir. Neyazık ki bölgenin zooplankton yapısı ile ilgili olarak yapılmış herhangi bir
çalışmaya rastlanamamıştır. Bu sebeple bu çalışmada Güllük körfezi zooplankton dağılımı hakkında ilk veriler
vermektedir. Balık yetiştiriciliğinin zooplankton toplulukları üzerine etkilerini kesin olarak ortaya koyabilmek
için en azından mevsimlik bir çalışmanın yapılması gerekmektedir.
H'
1,4
9000
8000
7000
6000
5000
4000
3000
2000
1000
0
1,2
0,8
0,6
H'
1
0,4
0,2
102. ist
94. ist
92. ist
91. ist
22. ist
12. ist
11.ist
10. ist
0
8. ist
toplam zooplankton
toplam zooplankton
istasyonlar
Şekil.16. Balık çiftliklerinin olduğu bölgelerdeki zooplankton tür çeşitliliği (H’) ve toplam zooplankton bolluğu
40
4
11. BALIK ÇİFTLİKLERİ VE BENTOS İLİŞKİSİ
Balık çiftlikleri ve benthos arasındaki ilişkiler bir çok bakımdan ilgi çekici ve önemlidir.Çünkü kafeslerden
gelen yem ve balık dışkıları bentik ekosistemi olumsuz etkiliyebilir.Biyoçeşitlilikteki değişimler, Bolluktaki
azalma meifaunanın bolluk ve çeşitliliği kadar makrofaunanın bioması ve çeşitliliği en çok tartışılan
konulardır.
Geniş su kolonunda ekosistemdeki biyolojik çeşitlilik üzerine akuakültürün başlıca potansiyel etkileri trofik
yapının değişimi, deniz çayırlarının bozulması, bentik faunanın ölümü gibi sonuçlardır. Ancak ciddi etkiler en fazla
birkaç yüz metre içerisinde lokal olarak meydana gelir ve ekosistem yenilenmesi yavaş da olsa üretim sona
erdiğinde devam edebilir. Bu çalışmada 1 ve 2 yıl önce terk edilen kafeslerin bulunduğu alanların doğal alanlarla
yapılan karşılaştırmasında terk edilen kafeslerin çevresindeki türlerin doğal türlerle benzerlik gösterdiği , bentik
yaşamda da aynı benzerliğe rastlanılmıştır.
Günümüzde balık çiftliklerinin bilimsel olarak kanıtlanmış etkilerinin çoğu, kafeslerin altındaki yada yakın
çevresindeki omurgasız makrofauna üzerinedir. Makrofaunanın kısmi azalması veya değişimi ekolojik olarak
önemlidir. Ancak soy tükenmesi yada populasyonların geniş alanlarda etkilenmesi beklenemez.
Midye çiftliklerinin bentik biyonomiye olan etkileri üzerinde yapılan çalışmalarda midye çiftliklerinin etkisinin
balık çiftliklerine göre daha az olduğu kanıtlanmıştır. Bentoz, biyokimya, mikrobiyal ve meiofaunal parametrelerin
incelendiği Adriyatik’teki çalışmalar midye çiftliklerinin deniz ekosistemini dikkate değer şekilde değiştirmediğini
belirlenmiştir.
Balık yetiştiriciliğinin en yaygın etkisi balık kafeslerinin altındaki sedimentin organik içeriğinin artması gibi
bentik zenginleşmedir. Fekal materyal ve yenmemiş balık yemi gibi partiküler organik materyalin birikmesi
çiftliğin yakın çevresinde oksijen talebinin artmasına neden olur. Bu durum anearobik metabolizma ve anoksia ile
sonuçlanır. Etkinin şiddeti bölgeye özel ve derinlik, hidrografik özellikler ve suyun kalitesi, jeomorfolojisi gibi
lokal özelliklerle ilişkilidir. Etkiler genellikle hem zaman hem de mekan içinde sınırlıdır. Üretim durduğunda
yenilenme süresi 3 ile 10 ay arasında gerçekleşir. Yenilenme süreci endüstriyel ve şehir atıklarının etkisine göre 10
kat daha hızlıdır. Sediment zenginleşmesi bentik bölgede sınırılı bir etki yapar .Organik girdinin artması yeni
türlerin göçü gibi pozitif etkilere neden olabilir. Akdeniz’deki verilere dayanarak deniz tabanındaki organik
zenginleşmenin az olmasının sebebi, demersal balıkların ve omurgasızların bu organik maddeleri
tüketmesine dayanmaktadır.Doğu ve Batı Akdeniz deki balık çiftliklerinde yapılan su altı video
araştırmaları çiftlik balıklarının beslenmesi sırasında kafesler altında doğadaki balıkların toplandıklarını
doğrulamıştır. İsrail’de yapılan benzer çalışmanın ön sonuçları kafeslerin fauling alg ve organik madde ile
beslenen balık sürülerini cezbettiği sonucuna varmıştır.
Balık çiftliklerinin yem ve balık dışkıları sonucunda bentik kominitenin mikrobial bileşenleri içerisinde
değişimler belgelenmiştir.Örneğin , Posidonia çayırları ve balık çiftliklerinin birbirine olan yakınlığı çayırın
bütünlüğü için çeşitli tehditler ortaya koyar. Bu çayırlar Akdeniz’deki deniz çevresinin kilit rolündeki
ekosistemleridir. Ve çeşitli deniz canlılarının yumurtlama ve yavrulamalarında çok önemli yer tutar. Balearic
adaları ile Minorca körfezinde balık çiftliklerinin sonucu olarak deniz çayırlarının ciddi şekilde etkilenmiş veya
ortadan kalkmış olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca ,
• Batı Akdeniz; Güneydoğu İspanya
Çayırın %53’nde Rizom boyları, her rizomdan çıkan filizler ve yaprakların büyüme oranı azalmıştır.
• Batı Akdeniz Korsikada çayır rizom yoğunluğu metrekare başına 466’dan ( referans istasyon )etkilenmiş
alanda 108’e inmiştir.
• Batı Akdeniz Sardunya
Kafeslerin altında deniz çayırlarının ortadan kaybolması.
• Orta Akdeniz Malta
Çayır ekosistemlerinde ciddi değişimler
• Doğu Akdeniz Hırvatistan
Kafeslerin altında yataklar hemen hemen tamamen ortadan kaybolmuş ve bütün körfezde gerilemiştir.
41
4
Orkinos yetiştiriciliği (özellikle bu balıklarının yağlanması için yakalanıp kafeslere kapatılması) deniz
çevresinde çeşitli tehlikelere neden olabilir ancak ülkemizde bu tür çiftliklerin hem sayısı az hem de kurulduğu
alanlarda akıntılar kuvvetli ve derinlik en az 50 m.dir. Orkinos için yem olarak kullanılan küçük pelajik balıkların
etkisi Hırvatistan’da başlıca tartışma konularından biri olmuştur. Kafesler altındaki bentik tür topluluklarının
azalması veya değişimi hem su kolonunda hem de sedimentteki farklılaşmalar bazı yetiştiricilik alanlarında
kaydedilmiştir.Bu tür yetiştiriciliğin yem ihtiyacını karşılamak için avlanılan balıklar ve bunların doğal
populasyonlarındaki azalma veya dağılımları deniz bilimleri dünyasında tartışılmaktadır.ICCAT ve GFCM de
Orkinos balığı yetiştiriciliğinin ekosisteme etkisi üzerine bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Böylece , Orkinos
üretimi için anaç bireylerin toplanması, yetiştiriciliğin potansiyel çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri üzerine
pratik uygulamalar geliştirmeyi amaç edinmişlerdir.
Balık çiftliklerinde ağlarda kullanılan antifauling boyalar , su kolonunda ve benthosta birikerek
organizmalarda kurşun , kalay ve kadmiyum birikimlerine neden olabilirler . Bu konuda ayrıntılı araştırma
önerilmektedir.Çünkü fauling organizmalarla ağırlaşan ağların yıkanması hem zaman hemde masraf olarak
değerlendirilmektedir.
İstasyonlardan 3. istasyon (Göklimanı), 8. İstasyon (Akbük), 9a. İstasyon (Toprakada), 22. istasyon (Karaca
Ada), 59. istasyon (İskenderun Büyükdere) ve 93. İstasyon (Aydeniz Koyu) olmak üzere 6 tanesi balık üretimi
amaçlı ağ kafeslerin bulunduğu istasyonlarda; 44a. İstasyon (Dana Adası Kıyısı), 44b. İstasyon (Dana Adası Açığı)
ve 61. istasyon (İskenderun Kamışlık Koyu) olmak üzere 3 tanesi olası potansiyel üretim alanlarında diğerleri ise
kontrol amaçlı olarak farklı bölgelerde yer almaktadır. Örneklenen istasyonlar içinde balık çiftliklerinin yer aldığı
istasyonlardan 9a. İstasyon tür çeşitliliği açısından 12 taxon ile en fazla tür içeren istasyon olmuştur. SCUBA
kullanarak fotoğrafik yöntemle örneklenen bu istasyonun yapılan ölçümlerde de 6-7 mg/lt çözünmüş oksijen
miktarına sahip olduğu tespit edilmiştir. Zemini deniz çayırları (Posidonia oceanica) ile kaplı olan bu istasyonun
ayrıca kayalık substratum da içerdiği tespit edilmiştir.
Bu nedenle habitat çeşitliliği açısından farklı yaşam alanlarına sahip olan bu istasyonun adalara nispeten özgü
izole olmuş zengin biyolojik çeşitliliğe sahip olması beklenen bir sonuçtur. Ancak fotoğraflar incelendiğinde kafes
altlarında sediment birikimi göze çarpmaktadır. Normalde geniş koloniler oluşturması beklenen Aplisina
aerophoba türü süngerlerin bölgede oldukça küçük koloniler oluşturduğu saptanmıştır. Bu gözlem, yoğun
sedimentasyon nedeni ile bu türün bölgede geniş koloniler oluşturacak kadar uzun süre yaşayamadığını
düşündürmektedir. Ayrıca Mytilus galloprovincialis (kara midye), Murex sp. gibi kirlenmekte olan habitatlara özgü
bentik organizmaların bölgede tespit edilmiş olması her ne kadar en fazla türü içerse de bu istasyonun kirlenmekte
olduğunun göstergesidir.
Yapılan gözlemlerde kafes altlarında tespit edilen türlerin -her ne kadar sayısı kontrol istasyonlarındaki tür
sayısı ile yakın olsa da- daha çok Murex, Hydrozoa türleri gibi kirlenmekte olan habitatlara özgü türler olduğu
tespit edilmiştir. Octupus (ahtapot), Decapod Crustacea (yengeç ve karidesler) gibi hareketli türlerin bu kirlenmekte
olan bölgeleri ancak sedimantasyonun çok yoğun olmadığı istasyonlarda beslenme amacıyla kullandığı, yoğun
sedimantasyon gözlenen bölgelerde ise hareketli bentik organizmalara nadiren rastlandığı görülmektedir. Yoğun
sedimantasyon olan yerlerde, sesil (sabit) bentik organizmalara ait kolonilerin ancak küçük koloniler olduğu
görülmüştür. Sesil kolonilerin büyümesi zamana bağlı olduğundan bu maruz kalınan ağır sedimantasyon nedeni ile
gerçekleşememektedir. Bununla birlikte bütün örneklemelerde en fazla rastlana türlerden olan Ircinia cinsine ait
sünger bireyleri balık çiftliği bulunan istasyonlarda görülmemiş Aplysina aerophoba ise 3 numaralı istasyonda
görülmüştür. Bu istasyon 3 numaralı istasyonla birlikte balık çiftliği bulunan istasyonlar içinde en fazla bentik
omurgasız tür tespit edilen istasyondur (7 taxon). Ancak 26 numaralı istasyonda 2 yıldır üretim yapılmamaktadır ve
bu durum bentik ekosistemin üretim faaliyeti sona erdikten sonra normale döndüğünü göstermektedir.
Balık çiftliği bulunan istasyonlarda bentik bölgede tespit edilen makrozoobentik taxon sayısı ile sechii disk
ölçümleri sonucu elde edilen görünürlük karşılaştırıldığında, 5 m. görünürlüğe sahip 8. istasyonda yalnızca 4
takson, ve 8 metre görünürlüğe sahip 59. istasyonda yalnızca 3 takson tespit edildiği görülmektedir. Balık çiftlikleri
bulunan istasyonlar içinde en fazla takson (12) tespit edilen 9a. numaralı istasyonda ise görünürlüğün nispeten
yüksek (10 m.) olduğu görülmektedir. İstasyon 59 da tespit edilen takson sayısı 3, görünürlük ise 8 metre; 93.
istasyonda ise takson sayısı 2, görünürlük 9 metredir. Görüldüğü gibi askıda katı maddenin fazla olduğu yani
42
4
görünürlüğün 10 metreden az olduğu yerlerde tespit edilen makrozoobentik takson sayısı da sınırlıdır. Bu da
sedimantasyonun makrozoobentik biyotayı olumsuz etkilediğinin göstergesidir.
Trol örneklerinden, dreç örneklerine göre daha fazla bentik tür çıkması örnekleme yöntemine bağlı doğal
bir sonuçtur. SCUBA yöntemi ise yalnızca sınırlı bir derinlikteki bentik biotayı incelemeye olanak sağlamaktadır.
Dip sediment örneği almak amacıyla yumuşak substratumdan alınan grab örneklerinde ise Güllük Körfezi dışında
organizma tespit edilememiş yalnızca ölü organizma artıkları bulunmuştur. Grap kullanarak örneklenen Kumçamur substratumda sedimentasyonun etkisinin bu şekilde görülmesi de kirlenmiş ortamlara özgü doğal bir
sonuçtur.
Örnekleme istasyonlarında elde edilen makrozoobentik omurgasızlar.
Tablo 13: İstasyonlara bağlı olarak tespit edilen taxon sayısı
2D
Cliona sp.
Cacospongia scalaris
Demospongia (sp.)
Axinella sp.
Chondrosia reniformis
Ircinia sp.
Aplisina aerophoba
Anemonia viridis
Cotylorhiza tuberculata
Hydrozoa (sp.)
Pennatula sp.
Scyphozoa (sp.)
Nereis diversicolor
Protula tubularia
Liocarcinus depurator
Parapenaeus longirostris
Cerianthus sp.
Cerithium vulgatum
Cerithium sp.
Arca noae
Conus sp.
Denthalium sp.
Loligo vulgaris
Murex brandaris
Murex sp.
Murex trunculus
Mytilus galloprovincialis
Natica sp.
Octopos vulgaris
Pecten sp.
Pectinidae (sp.)
Pinna nobilis
Sephia officinalis
Sephia orbigniana
Tona galea
Turbo sp.
Venus sp.
Cidaris cidaris
Echinaster sepositus
Holothuria forksali
Ophiura sp.
Paracentrotus lividus
3S
+
7D
8S
9a S
19 D
22 S
26* S
44a S
44b D
59 S
+
+
+
+
+
+
+
61 S
70 T
93 S
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
Sphaerechinus granularis
Synaptula reciprocans
TOPLAM
+
+
6
7
+
1
4
12
1
+
6
+
6
+
8
1
3
+
6
7
T
1
2
2
1
1
3
5
1
1
2
1
1
3
1
1
1
2
1
2
1
1
1
1
2
2
2
2
1
2
1
1
2
1
1
1
1
1
1
2
1
1
1
1
3
4
2
(D: Dreç, S: Scuba, T: Trol, G: Grap, *: İki yıldır üretim yapılmayan istasyon, 3 : Balık çiftliği bulunan istasyonlar)
43
4
Araştırmada elde edilen başka bir sonuç ise kafes altlarındaki organizma gruplarına göre bu
alanların Azoik , geçiş zonu ve normal zon olarak üç ana grupta sınıflanabilmesidir. Buna ilişkin
alanlardaki derinlikler ise 10 metre Azoik , 18-21 metre geçiş , 25 metrenin ise Normal zon olarak
değerlendirilmesidir. Yapılan çalışmada 25 metre derinlikteki kafeslerin referans olarak başka bir
alandaki kafeslerin bulunduğu alandaki türlerle sayıca benzerlik gösterdiği ortaya çıkarılmıştır.
O halde kurulacak kafeslerin derinliklerinin en az 25 metre olması bir veri olarak kullanılabilir.
Ayrıca , kurulacak kafeslerin sayısı ve işletmelerin birbirinden en az 1km uzakta olması da hem
hastalıkların bulaşmasını azaltır hem de olası yem ve balık dışkısından dolayı denize bırakılan
organik maddenin daha az bir alana yayılmasını önleyebilir. Aşağıdaki resimler bu durumu
açıklamaktadır .
(Azoik)
( Geçiş)
( Normal)
(Geçiş)
44
4
12. BALIK ÇİFTLİKLERİ VE BALIK KOMUNİTELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
12.1 .GİRİŞ
Balık çiftliklerinin çevresel etkileri bölgelere ve zamana bağlı olarak şu şekilde sınıflandırılmıştır
(Silvert, 1992):
• İç etkiler (Çiftliğin içinde bulunduğu bölgede ya da çok yakınındaki populasyonlar üzerine
etkiler)
• Lokal etkiler (çiftliğin yakınındaki ve 1 km’lik mesafedeki doğal populasyonlar üzerine
etkiler)
• Bölgesel etkiler (1 km’den daha fazla mesafelerdeki su kütlesi içindeki daha uzun zamanlı
etkiler)
Yapılan çeşitli çalışmalarda balık çiftliklerinin lokal ölçekte; denizel ortamdaki nutrient,
fitoplankton, deniz çayırları, bentik organizmalar üzerine etkileri ve kafes altında sediment birikimi
üzerine yapılmış pek çok çalışma vardır. Balık çiftliklerinin bentik çevre üzerine etkileriyle ilgili
çalışmalar göstermiştir ki; etki mesafesi kafeslerden itibaren 25-30 m’yi geçmemektedir (Hobly ve
Hall, 1991; Hall ve ark., 1992). Fakat balık çiftliklerinden ortama bırakılan organik madde miktarı göz
önüne alındığında, kıyısal körfezlere kurulan çiftliklerin 200 m’den daha fazla mesafede, uzun vadede
etkisi olduğu Pohle ve ark. (2001) tarafından belirtilmiştir. Yunanistan’ın Güney Ege kıyılarında
yapılan bir çalışmada nutrient miktarı sınırlı ve balıkçılık potansiyeli düşük oligotrofik sularda kurulu
balık çiftliklerinin olduğu bölgelerde ortamdaki besin miktarını artırmasına bağlı olarak balıkçılık
potansiyelinin ve filogenetik açıdan tür çeşitliliğinin arttığı belirtilmiştir (Machias ve ark., 2003;
2004). Demster ve ark. (2002) ve Smith ve ark. (2003) Akdeniz’de yaptıkları çalışmalarda bu artışın
kafes altlarında biriken kullanılmayan yemlerden kaynaklandığını ileri sürmelerine karşın, Machias ve
ark. (2003) ortamdaki artan birincil üretimden ve balık çiftliklerinin işgal etmiş olduğu alanlarda kısmı
koruma sağlaması nedeniyle balıkçılık baskısının azalmasından ileri geldiğini öne sürmüşlerdir.
Ülkemiz karasularında balık çiftliklerinin doğal balık toplulukları ve populasyon yapıları üzerine
yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır.
Bu çalışma, Muğla ilinde bulunan balık çiftliklerinin bulunduğu bölgedeki doğal balık faunasını
belirlemek ve kafeslerin ihtiyofaunaya muhtemel etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır.
12.2.MATERYAL VE METOT
Balık çiftliklerinin ekosisteme etkisini belirlemek amacıyla aktif çiftlikler (3, 8, 22, 92 ve 93
nolu istasyonlar), aktif olmayan çiftlikler (26 ve 98 nolu istasyonlar) ve Referans istasyonda (Güllük
Körfezi, Fener Adası) dalışlar yapılmış, sualtı görüntüleme teknikleriyle balık türleri tespit edilmiştir.
İstasyonların derinlikleri, kıyıya ve Referans istasyona olan uzaklıkları Tablo 1’de verilmiştir. Ayrıca
18 ve 16 mm göz açıklığında galsama ağları kullanılarak örneklemeler yapılmıştır.
Tablo 14. İstasyonların derinlikleri; kıyıya ve Referans istasyona olan uzaklıkları
İstasyon No
Aktif balık
çiftlikleri
2 ve 1 yıldır aktif
olmayanlar
8
93
92
22
3
26
98
Referans istasyonu
Derinlik (m)
12
15
16
20
30
22
15
10
45
4
Kıyıdan uzaklık
(km)
1.3
0.71
2.3
1.2
1.3
1.1
0.5
4.3
Referans
istasyona göre
uzaklık (km)
23.3
14.6
19.8
14.5
-
3
8
Ref. İst.
93
92
98
22
26
Şekil 17. Örnekleme istasyonları
12.3 BULGULAR
Yapılan örneklemeler sonucunda toplam 19 balık türü tespit edilmiştir. Bu türlerden Atherina
boyeri açık su türlerinden olup dağılımlarını dip yapısından etkilenmemesine karşın diğer 18 tür
nektobentik olup dip yapısından etkilenen türlerdir. Aktif balık çiftliklerinde toplam 7 tür tespit
edilmiştir ve bunlar içinde Gobius geniporus en yaygın türdür. Aktif olmayanlarda çiftliklerde 9,
Referans istasyon da ise toplam 10 tür tespit edilmiştir. 4 tür hem referans hem de aktif olmayan
çiftliklerde belirlenen ortak türlerdir. Derinliklere göre dağılım bakıldığında aktif çiftlik
istasyonlarında tür sayısı bakımından önemli bir farklılık yoktur.
46
4
Tablo 15. Balık türlerinin istasyonlara göre dağılımları
Aktif balık çiftlikleri
istasyonları
Atherina boyeri
Chromis chromis
Sarpa salpa
Diplodus annularis
Diplodus vulgaris
Oblada melanura
Spondyliosoma cantharus
Serranus scriba
Mullus surmuletus
Gobius geniporus
Gobius paganellus
Coris julis
Symphodus tinca
Symphodus mediterraneus
Symphodus cinereus
Labrus viridis
Echeneis naucrates
Parablennius tentacularis
Tripterygion melanurus
Toplam tür sayısı
Gümüş
Papaz balığı
Sarpa
İspari
Karagöz
Melanur
Iskatari
Hani
Tekir
Kaya balığı
Kaya balığı
Gün balığı
Lapin
Lapin
Çırçır
Çırçır
Remora
Horozbina
19
8
93
92
22
3
+
1
+
+
2
+
+
2
+
+
+
3
+
1
2 ve 1 yıllık aktif
olmayanlar çiftlik
istasyonları
26
98
Referans
istasyonu
+
+
+
+
+
+
6
+
+
+
+
+
+
+
+
8
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
10
Türlerin dağılımı dip yapısına göre incelendiğinde ise aktif olmayan balık çiftliklerinde 8 tür
Posidonia oceanica çayırlarının üzerinde, 3 tür organik madde kaplı zemin üzerinde gözlenmiştir.
Referans istasyonda 6 tür P. oceanica üzerinde, 5 tür makro algli ortamda, 2 tür kayalık, 1 tür kumluk
habitatta gözlenmiştir. Aktif balık çiftliklerinde ise tüm türler organik madde kaplı zemin üzerinde
gözlenmiştir (Tablo 3).
Türlere bağlı olarak istasyonlar arasındaki benzerliğe bakıldığında; 1 ve 2 yıllık aktif olmayan
çiftliklerin, aktif çiftlik istasyonlarına göre, Referans istasyona daha çok benzediği; aktif çiftliklerin ise
kendi içinde gruplandığı ve tür kompozisyonu açısından Referans istasyona en uzak mesafede olduğu
görülmektedir (Şekil 2).
Ayrıca balık çiftliklerinin olduğu bölgelerde, kafeslere 200 m mesafede ve 7-10 m derinlik
aralığında, galsama ağı kullanılarak yapılan örneklemeler sonucunda 17 balık türü yakalanmıştır. Bu
türlerden 10’u jüvenil bireylerle 7’si ergin bireylerle temsil edilmektedir (Tablo 4). Bu türlerden
sadece Diplodus annularis, D. vulgaris ve Mullus surmuletus balık çiftliklerinde yapılan dalışlarda
gözlenmiş, diğer 14 tür ise gözlenmemiştir.
47
4
Tablo 16. İstasyonlardaki balık türlerinin; dip yapısı göre dağılımları (S: Organik madde kaplı zemin,
P: Posidonia oceanica çayırları, M: Makroalg, K: Kum, Ky: Kaya )
Aktif balık çiftlikleri istasyonları 2 ve 1 yıllık aktif
olmayanlar çiftlik
istasyonları
8
93
92
22
3
26
98
Referans
istasyonu
Papaz balığı P, K
Chromis chromis
Sarpa
S
P, M
Sarpa salpa
İspari
P
P
Diplodus annularis
Karagöz
S
P
Diplodus vulgaris
Melanur
P
P
Oblada melanura
M
Spondyliosoma cantharus Iskatari
Hani
S
S
P
P
Serranus scriba
Tekir
S
S
Mullus surmuletus
Kaya balığı
S
S
S
S
Gobius geniporus
Kaya balığı
K
Gobius paganellus
Gün balığı
P
P, K, M
Coris julis
Lapin
P
P, M
Symphodus tinca
P
P
Symphodus mediterraneus Lapin
Çırçır
P
Symphodus cinereus
Çırçır
S
Labrus viridis
Remora
M
Echeneis naucrates
Ky
Parablennius tentacularis Horozbina
Ky
Tripterygion melanurus
Ward`s method
Euclidean distances
Aktif olmayan (2 yıllık)
Aktif olmayan(1 yıllık)
3. ist.
8. ist.
22. ist
92. ist.
93. ist.
Referans istasyonu
0
50
100
Linkage Distance
Şekil 18. İstasyonlar arasındaki benzerlik
48
4
150
200
Tablo 17. Galsama ağı ile yakalanan balık türleri, E: ergin birey; J: juvenil birey.
Tür Adı
Boops boops (E)
Coris julis (E)
Diplodus annularis (J)
Diplodus vulgaris (J)
Liza aurata (J)
Lithognathus mormyrus (J)
Mullus surmuletus (E)
Pagellus erythrinus (J)
Pagrus pagrus (J)
Spicara maena (E)
Serranus scriba (J)
Symphodus tinca (E)
Stephanolepis hispidus (J)
Trachinus draco (J)
Sardinella aurita (E)
Serranus hepatus (J)
Trachurus trachurus (E)
Kupes
Gün balığı
İspari
Karagöz
Kefal
Mırmır
Tekir
Mercan
Fangri
İzmarit
Yazılı hani
Lapin
Trakonya
Sardalya
Benekli hani
İstavrit
Birey sayısı
2
2
43
1
2
1
1
35
1
6
1
2
3
3
1
2
2
12.4.TARTIŞMA VE SONUÇ
Günümüzde halen aktif olan balık çiftliklerinin bulunduğu istasyonlar, Referans istasyonla
karşılaştırıldığında, tür çeşitliliğinin oldukça düşük olduğu ve Gobius geniporus (Kaya balığı,
Gobiidae)’un yaygın olarak bulunduğu görülmüştür. Gobiidae familyasına ait türlerin karakteristik
özellikleri kumlu çamurlu zeminlerde yaşamaları ve bazı türlerinin yumuşak zemin içine yuva
yapmasıdır. Aktif balık çiftliklerinin olduğu bölgelerde aşırı organik materyalin oluşturduğu bir tabaka
zemin üzerinde, makro algler ve P. oceanica yaprakları üzerinde ince ve yumuşak bir tabaka halinde
gözlenmiştir. Buna bağlı olarak balık çiftliklerinin olduğu bölgelerde gobiidlerin yaygın olarak
bulunduğu, diğer türlerin doğal habitat özelliklerinin bozulmasından dolayı bu bölgeleri terk ettiği
söylenebilir. Ayrıca, makro algli ve Posidonia oceanica çayırlarıyla kaplı habitatların karakteristik
balık türlerinin (Labridae ve Sparidridae familyalarina ait türler) ortamda yok denecek kadar az olduğu
belirlenmiştir.Bu durum organik madde birikiminin karakteristik türlerin ortamdan uzaklaşmalarına
neden olduğu şeklinde açıklanabilir (Tablo 2). Derinliklere göre bir karşılaştırma yapıldığında ise
doğal yaşam ortamları 15 ile 30 m derinlikler arasında olan türlerin bu bölgelerden genellikle
uzaklaştığı görülmektedir.
Posidonia oceanica çayırları gerek besin açısından zengin olması gerekse büyüme alanı olarak
omurgasız ve omurgalı canlılar için ideal yaşam ortamı oluşturması bakımından Akdeniz ekosistemi
içersinde tür çeşitliliğinin yüksek olduğu bölgelerdir. Aktif balık çiftliklerinde kullanılan yemlerin
balıklarca tüketilmeyen kısımları ile metabolik faaliyetleri sonucu ortamda artan organik madde yükü
bu bitkilerin yaprakları üzerinde birikmekte, ayrıca ortama ışığın girişinin azalması sonucu fotosentezi
engelleyerek ölümlerine neden olmaktadır. Yapılan gözlemlerde elde edilen bulgular bu durumu
destekler niteliktedir. Tablo 3’de türlerin istasyonlara göre dağılımlarında dip yapıları göz önüne
alındığında aktif balık çiftliklerinde tür sayısı oldukça düşük olmasına rağmen, Referans istasyonda ve
aktif olmayan çiftliklerde sağlıklı P. oceanica çayırlarına bağlı olarak tür çeşitliliği daha yüksektir.
Ayrıca karakteristik türlerin aktif olmayan çiftlik istasyonlarında görülmesi de ortam koşullarının
düzelme başladığının bir göstergesi olabilir. Türlerin bulunma derecelerine bağlı olarak istasyonlar
arasında yapılan karşılaştırmalar (Şekil 2), çiftliklerin faaliyetlerine son vermelerinden itibaren 1-2 yıl
içersinde düzelmeye başladığı şeklinde yorumlanabilir. Fakat bu durum öncelikli olarak çevresel
koşullarda meydana gelen düzelmeye (aşırı organik madde miktarında azalma gibi) bağlıdır.
49
4
Pek çok canlıda olduğu gibi juvenil safha balıkların çevresel koşullara en hassas olduğu
dönemlerdir. Balık çiftliklerinin olduğu bölgede kafeslere 200 m mesafede ve 7-10 m derinlik
aralığında, galsama ağı kullanılarak yapılan örneklemeler sonucunda elde edilen türlere ait bireylerin
çoğunun jüvenil safhada olması ortam koşullarının büyüme için uygun olduğunu göstermektedir
(Tablo 4). Tür çeşitliliğinin yüksek olması (17 tür) ve kafeslere yakın bölgelerle karşılaştırıldığında 14
farklı türün elde edilmesi doğal tür çeşitliliğinin devam ettiğinin bir göstergesi olabileceği gibi daha
net sonuçlara varabilmek için izleme çalışmaları gerekmektedir. Ayrıca, elde edilen bireylerin mide
içeriklerinde yem örneklerine rastlanmaması buradaki balıkların doğal populasyon olduğunun diğer bir
göstergesi olabilir.
Ege ve Akdeniz’de yapılan çalışmalarda balık çiftliklerinden ortama dolaylı ya da doğrudan
bırakılan organik maddelerin ortamdaki birincil üretimin artmasına ve aynı zamanda kafeslerin bir
nevi koruma alanı oluşturmasına bağlı olarak balıkçılık potansiyeli ve tür çeşitliliğinin arttığını
bildiren çalışmaların yanında (Machias ve ark., 2003; 2004), bu artışın kafes altlarında biriken
kullanılmayan yemlerden kaynaklandığını ileri süren araştırma sonuçları vardır (Demster ve ark.,
2002). Bu ön çalışmada ise Güllük Körfezinde balık çiftliklerinin doğal balık faunası üzerinde sadece
kafeslerin çevresinde balık çeşitliliğini olumsuz yönde etkilendiği söylenebilir. Doğal balık
faunasındaki bozulmayı göz önüne aldığımızda öncelikli neden organik maddelerin zemin üzerinde
birikmesi ve buna bağlı olarak habitat yapısındaki bozulmalardır denilebilir. Kesin sonuçlar için daha
uzun süreli en az mevsimsel çalışmalar gereklidir.
Sonuç olarak;
• Balık çiftliklerinin faaliyetini durdurmasından itibaren 1-2 yıl sonra doğal komunite
yapısında düzelme görülmektedir (Şekil 2).
• Jüvenil dönemdeki bireylerin fazlalığı çiftlik kurulan deniz alanlarında dinamik yapının
devam ettiğinin bir göstergesidir.
• Gobius geniporus ( Kaya Balığı) türünün kafes altlarında görülmesi kirlenme belirtisi
olarak değerlendirilebilir.Bu değerlendirme zaman serisine bağlı olarak yapıldığında
indikatör tür olarak tanımlanabilir.
13. BALIK ÇİFTLİKLERİ ve OŞİNOGRAFİK ÖLÇÜMLER
CTD ÖLÇÜM İSTASYONLARI
Muğla sınırları içerisinde gerçekleştirilen çalışmada 19 noktada derinliğe bağlı olarak
Çözünmüş oksijen (mg/lt.), pH, tuzluluk (‰ PSU), su sıcaklığı (°C) ve elektriksel geçirgenlik (ms/cm)
ölçülmüştür. Ölçümlerde SeaBird 19 plus model CTD cihazı kullanılmıştır. Örnekleme
istasyonlarından 9 tanesi balık üretim kafeslerinin yakınında seçilmiştir. Seçilen istasyonlardan elde
edilen oşinografik veriler incelendiğinde 9a. istasyon (Toprak Ada), 12. istasyon (Salih Adası Güneyi),
22. istasyon (Karaca Ada) gibi kapalı koy ve körfezlerde yer alan istasyonlarda yüzey suyunda
çözünmüş oksijen miktarı minimum 3,6 mg/lt, maksimum 5 mg/lt, civarında ölçülmüştür. Bu bölgede
daha önce Bingel ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada ise Salih Adası ve çevresinde çözünmüş
oksijen miktarı 210-225 µM (6,8 mg/lt.) verilmiştir (Bingel ve diğ.,2005). Yakın bölgelerde yer alan
ve ağ kafes bulunmayan açık deniz istasyonlarında ise bu değer 6 ila 7 mg/lt. olarak bulunmuştur. Bir
diğer dikkate değer nokta ise; yakınlarında ağ kafes olmasına rağmen açık denizde yer alan
istasyonlarda tespit edilen suda çözünmüş oksijen miktarının ağ kafes olmayan kontrol istasyonlarına
yakın değerlerde olmasıdır. Bu durumun akıntı hızı ve yönü ile de yakından bağlantılı olduğu
düşünülmektedir. Yine derinliği fazla olan istasyonlarda dip kısımdan elde edilen çözünmüş oksijen
değerleri kontrol istasyonlarına yakındır. Bu da akıntı hızının yeterli olduğu bölgelerde ağ kafesler
altında çözünmüş oksijen değerlerinin düşük seviyelerde olmadığını gösterir. Akarsu ağızlarına yakın
bölgelerinde bile yüzey suyu çözünmüş oksijen miktarı 6-7 mg/lt civarındadır. Bunun bölgede
fitoplankton artışına bağlı fotosentez sonucu oksijen artışına bağlı olduğu düşünülmektedir.
Güllükte bulunan işletmeler için olası taşınma yeri olarak tavsiye edilen Salih Adasının Kuzey
kesiminde ilk 25 metrelik su kesiminde çözünmüş oksijen seviyesi 6 mg/lt. seviyesinde olup bu değer
30 metre derinliğe kadar 7,5 mg/lt ye ulaşmaktadır. Çalışma boyunca ölçüm yapılan istasyonların
geneline bakıldığında dere ağzı veya ağ kafes bulunan kapalı koy ve körfezlerde yüzey suyu çözünmüş
oksijen düzeyi genel olarak 6,5-7,5 mg/lt arasında ölçülmüştür.
50
5
Oseanografik ölçümler genel olarak gözden geçirildiğinde yüzey suyunda çözünmüş oksijen
miktarının ağ kafes bulunan kapalı koy ve körfezlerde düşük olduğu hatta organik madde miktarının
fazla olduğunun düşünüldüğü dere ağızlarında bile durumun benzer olduğu gözlenmiştir (bkz. Ek 1.).
Tablo 18: İstasyonlarda Seki-disk (görünürlük) sonuçları (Balık çiftliği bulunan istasyonlar koyu renk
ile gösterilmiştir).
İstasyon No
İst. 7
İst. 8
İst. 9
İst. 9a
İst. 10
İst. 12
İst. 19
İst. 20
İst. 22
İst. 23
Seki-disk
11 m.
5 m.
9 m.
10 m.
10 m.
6 m.
30 m.
23 m.
16 m.
13 m.
İstasyon
No
İst. 25
İst. 90
İst. 91
İst. 92
İst. 93
İst. 94
İst. 95
İst. 98
İst. 99
İst. 100
Seki-disk
29 m.
5 m.
6 m.
6 m.
9 m.
20 m.
6 m.
3 m.
18 m.
19 m.
Balık çiftliği bulunan istasyonlarda 8, 9, 12, 92 ve 93. istasyonda görünürlük 10 metrenin
altındadır. Bu istasyonlar içinde Akbük açıklarındaki 8. istasyon 3 m. ve 5 m. Yine bölgede
Bingel ve arkadaşları yaptıkları çalışmada Salih Adası ve çevresinde görünürlüğün kıyısal
bölgeye yaklaştıkça 10 m civarına düştüğünü bildirmiştir (Bingel ve diğ., 2005).
Görünürlük belli alanlarda azalmıştır .Ancak görünürlük sadece kirlenmeye bağlı bir
parametre değildir. Hakim rüzgar yönü , akıntılar , güneşin durumu , plankton yoğunluğu ve
zenginliği gibi faktörlerde düşük görünürlük değerlerine neden olabilmektedir.Tablo 18.) da
önemli alanlardaki görünürlük değerleri verilmiştir.
14.TÜRKİYE’DE DENİZ BALIKLARI YETİŞTİRİCİLİĞİ VE POTANSİYEL
YETİŞTİRİCİLİK ALANLARININ TESPİTİ
14.1 GİRİŞ
Türkiye 8.333 km’lik kıyı şeridi ile 23.475.000 hektar gibi çok büyük bir balıkçılık alanına
sahiptir. Çok sayıda akuatik tür tatlı, acı ve tuzlu sularda çeşitli üretim sistemleri kullanılarak
yetiştirilebilir. Akuakültür Türkiye’de 1970’lerde çok iyi bilinen iki tür olan Gökkuşağı alabalığı ve
Sazan ile başlamıştır. Ancak 1985’te ticari olarak levrek ve çipura yetiştiriciliği ile gelişmiştir. 2000’li
yıllarda ekonomik kriz yaşanana kadar 1990’lı yıllarda gökkuşağı alabalığı, levrek ve çipura üretimi
artış göstermiştir.
Deniz balıkları yetiştiriciliğine ilk kez 80’li yıllarda başlanmıştır. 1979 yılında Muğla (MilasGüllük)’da doğadan toplanan çipura yavruları ağ kafeslerde polikültür olarak yetiştiriciliğe alınmıştır.
Ülkemizdeki ilk uygulamaların ardından özellikle Bodrum yarımadasındaki koy ve körfezlere
yerleştirilen ahşap kafeslerde, doğadan toplanan çipura yavrularının yetiştiriciliğine başlanmış, hemen
arkasından levrek balığı yetiştiriciliği ile ilgili çalışmalar başlamıştır.
T.C Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının Mac’Alister Elliott ve Ortaklarına yaptırmış olduğu bir saha
çalışmasının raporuna göre ülkemizde ilk defa ticari boyutta 1986 yılında çipura ve 1987 yılında da
levrek balığının ağ kafeslerde yetiştiriciliğine başlandığı bildirilmektedir (Anonim, 1993). Bölgede
yoğun ilgi gören bu uygulamaların sonucunda denizde ağ kafeslerde yetiştiricilik için denizden çipura
ve levrek balığı larvası toplamada önemli sorunlar ortaya çıkmıştır. Türkiye’de projesi onaylanan ilk
deniz balıkları kuluçkahanesi Mayıs 1984’te İzmir (Çeşme-Ildır)’de Pınar Deniz Ürünleri A.Ş.
51
5
tarafından inşa edilmiştir. Bu işletmenin projesinde öngörülen üretim kapasitesi 3 milyon yavru/yıldır
(Anonim, 2002b). Pınar Deniz Ürünleri A.Ş’ den sonra 1987 yılında Bodrum Süngercilik Araştırma
Merkezi’nin Muğla (Bodrum-Tuzla)’da İtalyan bir şirketle ortaklaşa kurduğu ve daha sonra da
özelleşerek Defne-Tur A.Ş’ ye devredilen küçük kapasiteli bir kuluçkahane, Türkiye’nin ikinci
kuluçkahanesi olarak yavru balık üretimine başlamıştır. Bütün uğraşılara rağmen denizlerde ağ kafesle
deniz balıkları yetiştiriciliği için yeterli sayıda yavru sağlanamamış, bu nedenle de kafes işletmeleri
yavru balık ihtiyaçlarını yeniden doğadan yakaladıkları çipura ve levrek balığı yavrular ile gidermeye
çalışmışlardır. Bu dönemde doğadan yavru toplanmasının balık stoklarını korumak amacıyla
yasaklanması gündeme gelmiştir. Levrek ve çipura çiftliklerinin çoğu güney Ege sahillerinde yer
almaktadır. 1991 yılı levrek üretimi 777 ton olarak bildirilmiş, bunun 750 tonu Muğla çevresinde, 20
tonu İzmir ve 7 tonu da Edirne’de üretilmiştir. Aynı yıl 910 ton olan çipura üretiminin illere göre
dağılımı şöyledir; Muğla 750 ton, İzmir 145 ton, Aydın 14 ton ve Balıkesir 1 ton (Anonim, 1993).
T.C Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, yavru balık açığını gidermek için biri Ege’de (BodrumGüvercinlik), diğeri Akdeniz’de (Beymelek) olmak üzere iki kuluçkahane kurmuştur. Bodrum’daki
kuluçkahane, Türk ve İtalyan Hükümetlerinin ortak girişimleri ile 1993 yılında devreye girmiştir. Bu
kuluçkahanenin kapasitesi 1 milyon yavru / yıldır. İlk üretim, 1993 Haziranında gerçekleştirilmiştir.
Beymelek’teki kuluçkahane, Birleşmiş Milletler Geliştirme Programından (UNDP) destek alınarak
T.C Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından 1992 yılında kurulmuştur. Bu kuluçkahanenin kapasitesi
ise 2 milyon yavru/yıldır. Bu dönemde Türkiye’de 2’si devlete 3’ü de özel sektöre bağlı olmak üzere
toplam 5 kuluçkahane bulunmaktadır. Bu dönemde çalışır konumdaki kuluçkahaneler daha çok levrek
balığı yavrusu üretimi gerçekleştirmiştir. 1990’lı yılların başında, çalışır konumdaki kuluçkahanelerin
yavru üretimi, mevcut kafes işletmelerinin yavru gereksinimlerini karşılamaktan uzak kalmıştır.
Mevcut kuluçkahanelerde 1992 yılında 2,3 milyon, 1993 yılında da 3,5 milyon yavru üretimi
gerçekleşmiştir (Anonim, 1993). Aynı yıllarda yeni kafes işletmeleri kurulurken T.C Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığı, yeni kurulacak işletmelere kuluçkahanelerini kurmaları koşuluyla izin vererek
işletmelerin kendi kuluçkahanelerine sahip olmaları sağlanmıştır. Ancak küçük işletmeler yavru
ihtiyacını daha ekonomik bir yoldan, doğadan topladıkları yavrularla karşılamaya devam etmişlerdir.
Aile tipi küçük kafes işletmeleri, uzun süre yavrularını her yılın Mart-Haziran ayları arasında
doğadan toplamaya devam etmiştir. Genellikle % 75’i çipura, % 20’si levrek ve geriye kalan % 5’i de
kefal, fangri mercan ve sinarit olarak yakalanmıştır. Yavrular, dalyanlardan ve nehir deltalarından
(daha çok da Menderes ve Adana’ya yakın) yakalanmıştır. Genellikle 0,3 gr.dan küçük olan bu balık
yavrularında yüksek oranda (% 90) ölümler görülmüştür.
D.İ.E. verilerine göre 1991 yılında Türkiye genelinde 3.325 ton deniz balığı yetiştirildiği
belirtilmektedir. 2000 yılındaki rakam, 1991’e göre yaklaşık 10 kattan fazla artarak 35.646 ton/yıl
olmuştur. Resmi rakamlara göre 2004 yılı çipura ve levrek üretimi 46.742 ton/yıl olarak
gerçekleşmiştir. Bu değerin 2005 yılı itibarı ile 55.000 ton dolaylarında olacağı öngörülmektedir
(Tablo 19 ve Tablo 20).
Tablo 19. Türkiye’de Akuakültür Üretimi Miktarları (Ton) (Anon. 2004)
TÜRLER
2000
2001
2002
2003
2004
Alabalık
1961
1240
846
1194
1650
Çipura
15460
12939
11681
16735
20435
Levrek
17877
15546
14339
20982
26297
Midye
321
5
2
815
1513
52
5
Karides
27
-
-
-
-
Toplam
33685
29730
26868
39726
49895
Tablo 20. İllere göre Çipura ve Levrek Yetiştiriciliği Miktarları (Ton) (Anon. 2004)
İller
Çipura
Levrek
Antalya
297
346
Aydın
385
490
Balıkesir
75
83
Çanakkale
-
388
Edirne
50
50
Hatay
302
260
Mersin
90
80
İzmir
5304
6513
Muğla
13932
17574
Toplam Miktar
20435
25784
Ekonominin düzelmesi ve Avrupa Birliğine üyelik ile ilgili gelişmelerle birlikte akuakültür
yolu ile elde edilen üretim tekrar artışa geçmiştir. Toplam üretim 2002’de 1165 tondan 2004’te 94010
tona yükselmiştir. Bu artışta Gökkuşağı alabalığı %15’lik artış gösterirken aynı dönemde çipura ve
levrek artışı %40’a yaklaşmıştır. Sektör endüstriyel anlamda dikkat çeken oranda yatırımlar yapmıştır.
Günümüzde de artarak devam etmektedir. 2005 üretim miktarları henüz yayınlanmamıştır. Ancak 100
bin tonu aşarak 120000 tona ulaşması beklenmektedir. 2004’te toplam Akuakültür üretimin %53’ünü
levrek, çipura, alabalık ve midye oluşturmuştur. 2004’te akuakültür üretimi toplam balıkçılık üretimi
içinde %15’tir. Bunun %8’i deniz %7’si tatlı sudan gelmiştir.
Çiftlik sayısı ve toplam üretim kapasitesi yükselme kaydetmiştir. TUGEM’e göre (akuakültür
lisanslarından sorumlu) 34000 tona tekabül eden 376 yeni başvuru bulunmaktadır. Tatlı su
akuakültürü 2003 ve 2004 yılları boyunca %2’den az bir artış oranı sağlanmıştır. Ancak 2005’te %12
olan çiftlik sayısı ve üretim kapasitesi %28’e yükselmiştir. Deniz akuakültürü ise çiftlik sayısı (%19)
ve toplam kapasite artışı ile (%53) daha fazla artış göstermiştir.
Günümüzde aktif üretim yapan ve yeni izin almış olan 1562 çiftlik bulunmaktadır. Toplam
üretimin üçte ikisinden fazla kakı sağlayan (%77) alabalık çiftlikleri ile beton havuzlarda porsiyonluk
balık üretilmektedir. Çipura ve levrek çiftlikleri ise %19’unu oluşturur. Birçok çiftlik küçük kapasiteli
aile işletmesi şeklindedir. Bu çiftliklerin 50-3500 ton/yıl arasında yıllık üretimleri vardır. Bunun yanı
sıra tatlı su balığı yetiştiriciliği yapan çiftliklerin üretimi 3-1000 ton arasında az değişen orandadır.
Yeni ticari türler ve yeni teknolojiler endüstri farklılaşmasına ve farklı yönlere kaymasını
sağlamaktadır. Ancak kafeslerde ticari üretim ve diğer yetiştirme üniteleri hala kısıtlıdır. Başlıca
alternatif Akdeniz türleri; Sinarit (Dentex dentex), Kırma mercan (Pagellus erythrinus), Sivri burun
Karagöz (Puntazzo puntazzo), Lahoz (Epinephulus aeneus), Minekop (Umbrina cirrosa), Mırmır
(Lithognathus mormyrus), Sarı ağız (Argyyrosomus regius), Sarı kuyruk (Seriola dumerili), Eşkina
(Sciena umbra), Sargus (Diplodus sargus)’dur.
53
5
Tablo 21. Türkiye’deki balık çiftliklerinin büyüklüğe göre dağılımı (T.C. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, Proje İstatistik Dairesi Verileri 2005)
Tatlı Su Çiftlikleri
Büyüklük aralığı (Ton)
Kapasite %
0-10
3230
4.1
11-50
5173
6.5
51-100
9307
11.6
101-250
8050
10.1
501-1000
29321
36.1
24700
31.0
Toplam
79781
Deniz Çiftlikleri
Sayı
%
Kapasite (Ton)
629
50
3501
8
<50
124
41.0
515
41
12714
28
51-100
61
20.0
71
6
5433
12
101-250
53
17.5
32
3
7054
15
251-500
19
6.3
12
0.9
16000
35
501-1000
33
10.9
>1001
13
4.3
1259
%
45400
%
303
22%
47%
2%
Büyüklük aralığı (Ton) Sayı
Alabalık
Levrek
Çipura
Sazan
Midye
28%
1%
Şekil 19. Türkiye’de yetiştirilen akuatik türlerin toplam üretim içindeki payı (Anon. 2004)
Yakın zamanlara kadar denizlerde ağ kafeslerde sürdürülen balık yetiştiriciliğinden
kaynaklanan çevresel etkiler tartışma konusu haline gelmemiştir. Kıyısal alanlarda kurulan balık
çiftliklerinden kaynaklanan çevresel etki riskini anlamak artıklarla oluşan birikim ve kimyasalların
(koruyucu ve tedavi edici kimyasal preparatlar) salınımı ve salgılanması ile ilişkilidir. (Gowen and
Bradbury, 1987)
Sektörün ticari üretim değeri son yıllarda katlanarak artış göstermiştir. Sektörün değerinin
2004’te 210 milyon avro olduğu tahmin edilmektedir. Bu miktara destek servisleri (araştırma,
teknoloji transferi, profesyonel konferanslar, danışmanlık) ile birlikte toplan endüstrinin 470 milyon
avro’ya ulaşabilir. 300-400 g’lık levrek-çipuranın çiftlik çıkış fiyatı 3.0-4.5 avro/kg’dır. Porsiyonluk
balığın toptan fiyatı ve büyük alabalığın 2.4 ve2.7 avro/kg’dır. Üretim ve lojistik destekte çalışan
sayısı ise bilinmemektedir. Bununla beraber sektörde çalışan sayısının 25.000 kişi olduğu tahmin
54
5
edilmektedir. Bir süredir kıyılarda yapılan akuakültürün; o bölgede doğal olarak bulunan türlerin
çoğalması, doğadaki diğer türlerle olan ilişkileri tartışma konusu haline gelmiştir. Akuakültür kaynaklı
atıkların miktarı ve çeşidi de akuakültür aktivitesi ile ilişkilidir.
İntensif Akuakültür, özellikle kullanılan yemlere bağlı olarak atık ve kontaminantların yüksek
oranlarda oluşmasında rol oynar. Bu konu şüphesiz Akdeniz için düşünülmesi gereken çok önemli bir
konudur. Bunun başlıca iki nedeni vardır;
1. Akdeniz’in besleyici madde bakımından fakir olması (Oligotrofik).
2. Bazı koylarda çok fazla sayıda çiftlik kurulmuş olması
Deniz balıkları yetiştiriciliğinde, üretim alanları olarak dalyan, kara havuzları ve genellikle denize
kurulan (yerleştirilen) ağ kafeslerden yararlanılmaktadır. Sektörün karşılaştığı zorluk, kafesler için kıyı
alanlarında yapılan akuakültürdür. Bu konu direk olarak kaynak kullanımı ile ilgilidir. Çevresel etki
yada kıyı alanlarının sürekli kullanımından kıyısal kirlenmeden çok oteller, diğer atık üreten yerler ve
yerel yönetimler kıyısal kirlenmede daha çok sorumluluğa ve paya sahiptir.
Balık çiftliklerinin çoğunluğu Muğla kıyı bölgesinde bulunmaktadır. Bu çiftlikler özellikle
Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Datça kıyılarında yer almaktadır. Aslında akuakültürün %40’ı Muğla
ve %13’ü İzmir kıyılarından sağlanmaktadır. Bu bölgeler aynı zamanda turizm aktivitesi ile dikkat
çekmektedir. Bu bölgeler aynı zamanda doğal ve kültürel miras açısından önemli bölgelerdir. Ancak
Muğla’nın %1,4’ü (1124 km) balık çiftlikleri tarafından kullanılmaktadır. Diğer kıyı kısımları turizm,
balıkçılık ve koruma alanlarıdır. 2000 yılında Çevre Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığının da
içinde yer aldığı 14 enstitü tarafından Akdeniz ve Ege için kıyı işletim planları hazırlanmıştır. Bazı
alanlar ‘’Potansiyel Akuakültür gelişme alanları’’olarak tahsis edilmiştir. Ancak geçen yıl bazı
bölgeler turizm sektörü olarak tanımlanmıştır (Salih adası gibi). Ülkemizde ticari olarak çipura ve
levrek balıklarının yetiştiriciliği önem kazanmaya başlamıştır. Bu balıkların yetiştiricilik alanlarının
belirlenmesinde doğal dağılım alanlarının ve yaşam özelliklerinin iyi bilinmesi gerekir.
Tablo 22. Güllük Körfezindeki Toplam Çiftlik Sayısı ve Kapasiteleri
(Muğla Tarım İl Müdürlüğü 2006)
Çiftlik Sayısı Kapasite (ton) Toplam Üretim (ton)
14
50<
378
68
250<
8.946
32
1000<
21.960
13
1000>
29.000
127
60.284
Tablo 23. Güllük Körfezindeki 30 m Derinlikteki Çiftliklerin Sayısı ve
Kapasiteleri
(Muğla Tarım İl Müdürlüğü 2006)
Çiftlik Sayısı Kapasite (ton) Toplam Üretim (ton)
2
50<
59
13
250<
1.700
18
1000<
13.460
17
1000>
33.000
50
48.219
55
5
14.2. ÜRETİM TEKNİKLERİ VE KULUÇKAHANELER:
Çipura (Sparus aurata)
Çipura İngiltere kıyılarından başlayarak bütün Akdeniz bölgesinde dağılım gösterir. Türkiye’de
daha çok Akdeniz ve Ege bölgelerinde bulunur. Ege Denizinde aralık-mart ayları arasında yumurtadan
çıkan yavrular birinci yaz sonunda 100 gr’ a ulaşırlar. İkinci yaştan sonra porsiyonluk ağırlık olarak
kabul edilen 200 gr’ ı geçerler.
Çipura 6-32 °C’ ler arasında yaşayabilmesine rağmen en iyi gelişmeyi 22-25 °C’ lerde gösterir.
Bunlarda 7-10 °C sıcaklıkta büyüme durur. Toleransları %0 10-40 olmasına rağmen, ortalama tuzluluk
isteği %0 30 civarındadır. Daha düşük tuzluluklardan sakınmak gerekir.
Anatomik yapı bakımından vücut yüksek ve yanlardan basıktır. Vücut baş kısma kadar pullarla
kaplıdır. Ağız ve diş yapısı sert olup sağlam dişleriyle küçük midye ve yengeçler gibi kabuklu canlıları
kırarak yiyebilirler.
Renk dorsalde gri veya koyu mavi, ventralde gümüşi sarı renktedir. Gözler arasında “V” şeklinde
yıldızsı bir bant bulunur. Operküllerin posteriöründe pas renginde bir leke ve pektorallerin kaidesinde
de kırmızımtırak bir leke mevcuttur. Bu leke dağınık durumdadır (Şekil 1).
Resim 13. Çipuranın genel görünümü.
Bu balıklar yaşlandıkça derinlere doğru gider. Genellikle 5-25 m. derinlikte yaşamayı tercih
ederler. Cinsel olgunluğa iki yaşında ulaşırlar. Hermafrodit özellikte olan çipuraların gonadlarında
heteroseksüel bölgeler bulunur. İlk olarak erkek karakteri kazanan, yani testeküler dönemdeki
balıkların sonraki yıllarında ovaryumları gelişerek dişi karakter kazanmaktadır. Buna “prodandrik
hermofradizm” denmektedir.
Doğada yumurta bırakma dönemi ülkemizde Akdeniz bölgesinde ekim-aralık aylarında, su
sıcaklığının 14-16 °C olduğu dönemdir. Ergin balıklar üreme döneminde kıyıya yaklaşarak 5-25 m.
derinliklerde yumurta bırakmaktadırlar. 0,2 mm. çapında tek yağ damlası içeren pelajik özellikteki
şeffaf yumurtaların çapı 0,9-1,0 mm’dir. Yumurta inkübasyonu 14-16 °C’lerde yaklaşık 72 saatte
tamamlanır. Ergin bir anaç doğada 500.000-1.000.000 arasında yumurta vermektedir. Kontrollü
koşullarda 100-150 bin adet/kg. yumurta alınır. Yumurta bırakma bir kerede olmayıp kısım kısım
gerçekleşmektedir. Yumurtadan yeni çıkan larvaların boyu 3 mm. olup, 3-4 gün sonra vitellus kesesi
tükenir, sindirim kanalları gelişir. Bunda sonra ağızları açılan larvalar ortamda bulunan zooplanktonla
beslenirler (Anonim 1972; Zohar, 1986; Alpbaz, 1990; Barnabe, 1990; Benli ve Uçal, 1990; Anonim,
1992a; Pillay, 1993).
Levrek (Dincentrarchus labrax)
Levrek balığı coğrafik olarak 30-55°N paralelleri arasında Atlas Okyanusu ve Baltık Denizi’ne,
hatta Kuzey Denizi’ne kadar dağılım gösterir. En yoğun olarak Akdeniz ve Atlas Okyanusu’nun
İspanya, Portekiz ve Fas kıyılarında bulunur. Ülkemizi çevreleyen bütün denizlerde mevcuttur
(Barnabe, 1990; Pillay, 1993).
Bir sahil balığı olan levrek, sıcaklık ve tuzluluğa olan toleransı nedeniyle daha çok lagünlerde ve
nehir ağızlarında bulunur. 5-28 °C’ ler arasında yaşayabilmesine rağmen optimum büyüme sıcaklığı
22-24 °C’ ler arasındadır. Su sıcaklığı 7-10 °C’ ye düşünce büyüme durur. %0 5-50 tuzluluk
sınırlarında yaşayabilir. Bu nedenle tuzluluk değişimlerine karşı oldukça dayanıklıdır. Ortalama 7-8
56
5
mg/lt. oksijen düzeyi levrek balığı için uygundur. Genellikle tek başına yaşar. Yaz sonunda sahillere
ve nehirlerin ağzına doğru üreme göçü yapar (Barnabe, 1990; Pillay, 1993; Uçal ve Benli, 1993).
Morfolojik karakterler bakımından; vücut yan taraflardan yassılaşmış ve iri ktenoid pullarla
örtülmüştür. Operkulum üzerinde sikloid pullar bulunmaktadır. Burun kısmı pulsuzdur. Yanal çizgi
üzerinde 65-75 arası pul bulunur. Dorsal yüzgeçleri aralıdır. Birinci dorsal yüzgeçte 8 veya 10 diken
ışın;.ikinci dorsal yüzgeçte 1 diken, 14 yumuşak ışın; anal yüzgeçte ise 3 diken, 10 veya 12 yumuşak
ışın bulunmaktadır. Ağız büyüktür ve vomer üzerinde yarım ay şeklinde dişler bulunur. Operkulum ve
preoperkulum üzerinde diken çıkıntılar bulunur (Akşıray, 1987; Uçal ve Benli, 1993,
www.fishbase.org). Renk, sırtta koyu gri-esmer, yanlarda gümüşi, karın kısmında beyazdır.
Erginlerin sırtı lekesiz koyu renkte, gençlerde bazen siyah lekelidir. Göz kemiğinin üstünde de siyah
lekeler bulunur. Maksimum boy 1 m, maksimum ağırlık 12 kg’ı bulur (Şekil 21).
Resim 14. Levrek balığının genel görünümü.
Levrek balıkları ayrı eşeylidir. Özellikle Sparidae familyasında yer alan çipura balıklarında
görülen hermafroditlik, bu türde görülmez. Erkek ve dişi balıklar morfolojik olarak birbirlerine çok
benzemekle birlikte, bazı ayırıcı özellikleri de vardır. Vücudun karın bölgesinin arka kısmında yer
alan gonadların erkeklerde genital bir açıklıkla, dişilerde ise genital çıkıntı ile dışarıya açılması ayırıcı
bir özelliktir. Cinsel olgunluğa ulaşmamış bireylerde bu iki yapı gelişmemiştir. Ayrıca üreme
periyodundaki cinsel olgunluğa erişmiş bireylerin karın kısmına yapılan bir baskı sonucu erkeklerde
sperm, dişilerde yumurta çıkışıyla cinsiyet ayrımını yapmak olasıdır. Ergin bireylerde üreme
periyodunda testis ve ovaryumlar birbirlerinden oldukça farklıdır. Ovaryumlar silindirik şekilde olup,
bu dönemde pembemsi veya turuncu renktedirler. Testisler ise üçgenimsi bir yapıya sahip olup
renkleri beyazdır. Gonadların gelişmesi soğuk aylarda olur. Akdeniz’de cinsiyet hücrelerinin gelişimi
11-14 °C’ler arasında olup, bu dönem eylül-ocak aylarına denk gelmektedir. Yumurtlama, su
sıcaklığına bağlı olarak mart ayı başına kadar devam edebilir. Yumurta bırakılan suyun tuzluluğu %0
30 veya üzerinde olmalıdır. Atlas Okyanusu ve Kuzey Denizi’nde yumurtlama dönemi nisan ayında
başlamaktadır. Akdeniz’de erkekler 2-3 yaş, 25-30 cm. boy; dişiler 3-5 yaş, 30-40 cm. boy; Atlas
Okyanusu’nda ise erkekler 4-7 yaş, 32-37 cm. boy; dişiler 5-8 yaş ve 28-42 cm. boyda cinsel
olgunluğa ulaşırlar (Barnabe, 1990; Benli ve Uçal, 1993).
Levrek balığı yumurtaları pelajik, küresel, homojen vitellusludur. Yumurta çapı Akdeniz’de 1,151,16 mm’dir. Sayıları 1-4 arasında olan yağ damlalarının çapı 0,33-0,36 mm. kadardır. Mayer ve ark.
(1990) levrek balıklarının fekonditesinin oldukça yüksek olduğunu, 18 yaşın üzerindeki bir levrek
balığının 2 milyonun üzerinde yumurta verdiğini belirtmektedirler. Kennedy ve Fitzmaurice (1972)
İrlanda levreklerinin 293.000 yumurta/kg. verdiğini, Bou Ain (1977)’de Akdeniz levreklerinin
492.000-955.000 yumurta/kg. verdiğini bildirmektedirler (Bromage ve Roberts, 1995).
Embriyoda siyah pigmentler vardır. Daha sonra sarı pigmentler oluşmakta ve embriyo, yağ
damlası ile vitellusun üzerinde görülmektedir. Türün yumurtaları, siyah pigmentlerin büyük oluşuyla
diğerlerinden kolayca ayırt edilir. Levrek balığının yumurta inkübasyonu, su sıcaklığına (14-16 °C)
bağlı olarak 60-72 saatte gerçekleşir.
Çipura (Sparus aurata) ve Levrek (Dicentrarchus labrax) balıklarının larva yetiştirme
dönemleri karada kurulan kuluçkahanelerde yapılmaktadır. Yumurtaların gelişimlerini
tamamlamalarının ardından larvaların oluşmasıyla larva yetiştiriciliği başlar. Larva yetiştiriciliği
larvanın gelişmesi için gerekli optimum fiziksel, kimyasal ve biyolojik koşulların sağlandığı tesislerde
yapılmaktadır.
57
5
Çipuralarda larva dönemi: Çipura balığı larvaları bu dönemde 3–15 m³ hacimdeki fiberglas
yada polyester tanklarda tutulmaktadırlar. Larva tanklarına larvaların ağızları açılana kadar ışık
uygulanmaz. Bunun için tanklar kapalı ortamlarda bulundurulmalı ve tanklar arasında ışık izolasyonu
uygulanmalıdır. Yumurtanın çatlamasından sonraki 3. gün sonunda prelarval dönem biter ve postlarval
dönem başlar. 3-20 gün arasında tanklara mikroalg (Nannochloropsis sp) verilerek yeşil su tekniği
uygulanır. Ağzın açılmasını takip eden 3-35. günler arasında canlı yem olarak rotifer (Brachionus
plicatilis) verilir. 15. günden itibaren ise Artemia verilmeye başlanır.
Çipuralarda sövraj (Mikropartikül Yeme Geçiş) dönemi : Larvaların 38-40 gününü
doldurmalarının ardından canlı yemden mikropartikül yemlere geçişe hazırlamak amacı ile balıklar
10-15m3 hacme sahip tanklara alınır. Bu dönemde partikül yem miktarı arttırılırken verilen canlı yem
azaltılır. Bu süre balıkların perfomansına bağlı olarak 55-65 gün arası değişebilir.
Çipuralarda ön büyütme: Ön büyütme aşamasında balıklar ağ kafeslere gönderilmeden önce
bu safhada 1,5-2 grama kadar büyütülürler.
Levreklerde larva dönemi: Bu dönemde 4-6 m³ hacme sahip iç kısımları siyah renk olan
tanklar kullanılır. Levrek larva yetiştiriciliğinde kapalı sistem uygulanmaktadır. Kapalı devre
sistemlerde larva tankına verilecek su önce tampon tankına gelir. Buradan kum filtresine geçer. Kum
filtresinden geçen deniz suyu UV’ ye gider. Burada tüm canlı organizmalardan arınan deniz suyu
biyolojik filtreye geçerek yem ve dışkıdan kaynaklanan amonyak önce Nitrit’e ve daha sonrada
Nitrat’a ayrılır.
Levreklerde prelarval dönem 5 gün sürer. Bu dönemde ışıklandırma uygulanmaz. Larval
dönemde levrek balıklarına Artemia nauplii verilir. Önce AF tipi denilen 400–420 µm boyutundaki
nauplii verilir. 500–520 µm boyutundaki EG tip nauplii 16. günden itibaren verilmeye başlanır.
Levreklerde Sövraj Dönemi: 40–42. gününü dolduran larvalar partikül yeme alıştırılmak üzere
10–15 m³ hacme sahip tanklara aktarılırlar. Balıkların durumlarına bağlı olarak 3 hafta süre ile
sövrajda kaldıktan sonra ön büyütme havuzlarına alınırlar.
Levreklerde ön büyütme: Yaklaşık 70–80 gün sonunda ön büyütme havuzlarına geçirilirler.
Bu safhada 1,5 grama kadar büyütülen levrekler ağ kafeslere aktarılır.
14.3.Deniz Balığı Yetiştiriciliği için Kullanılan Kafesler :
Ahşap kafesler: Ahşap kafeslerin ağ boyutları 5×5×5 m. olup ağ hacim olarak 125 m3’dür. Köşe
bağlantıları metal alaşımlar kullanılarak sağlanır. Kafeslerin bağlanmasında dikkat edilmesi gereken
hususlar arasında rüzgâr yönü ve akıntı önemlidir. Tahta kafesler kare olmasının dışında altıgen yada
dairesel de olabilir. Derinlik en az 15m en fazla 45m olmalıdır.
Resim 15. Ahşap kafesler
58
5
Metal Kafesler: Metal kafeslerin boyutları 15×15×10 m. boyutlarındadırlar. Bu tür kafesler açık deniz
sistemlerine karşı daha dayanıklıdır.
Resim 16. Metal Kafesler
Polietilen kafesler: İdeal olarak kafeslerde kullanılan materyalin güçlü, hafif, korozyon ve hava
şartlarına dayanıklı, faulinge dayanıklı, kolay yapılan ve onarılabilen, kimyasal içermeyen balıklara
zarar vermeyecek uygun yapıda ve ucuz olması istenir. Bu kafeslerde 14-30 m capında genişlik 5-10
m ağ derinliği bulunmaktadır. Son yıllarda bu özelliklere uygun kafeslerin daha yaygın olarak
kullanıldığı görülmektedir.
Resim 17. Polietilen kafesler
59
5
15. YETİŞTİRİCİLİK İÇİN UYGUN ALANLARIN BELİRLENMESİNDE ROL OYNAYAN
BAŞLICA KRİTERLER
Deniz balığı yetiştiriciliği için ağ kafes kurulacak alanların seçiminde su kalitesi ile ilgili
kriterler önemli rol oynar. Bu kriterleri suyun başlıca fizikokimyasal özellikleri belirler. Bunlar
arasında çözünmüş oksijen sıcaklık, iletkenlik, tuzluluk, bulanıklılık, besin tuzları, pH yer almaktadır.
Deniz tabanının yapısı ve bölgedeki akıntılar da seçilecek alanın belirlenmesinde önemlidir.
Akıntıların yönü ve şiddetine göre kafesler yerleştirilmelidir. Ayrıca kafeslerin yerleştirileceği
bölgedeki deniz trafiği de göz önüne alınmalıdır. Teknik ve idari şartların yerine getirilmesinden sonra
üretim başlayabilir.Bütün bunlar için ilgili kurum ve kuruluşlardan izin alma zorunluluğu vardır . Bu
işlemlerin uzun sürmesi üreticileri ve yatırımcıları rahatsız etmektedir.
15.1 YER SEÇİMİ
Deniz balıklarının yetiştiriciliğinde yer seçimi en önemli çalışmaların başında gelir. Kafes yeri
seçiminde değerlendirmeler üç kriter esas alınarak yapılmalıdır. Birincisi daha çok fizikokimyasal
koşullarla ilgilidir ve bir türün çevresiyle (sıcaklık, tuzluluk, oksijen, akıntılar, kirlilik, alg patlaması,
su değişimi) uyum içinde olup olmadığını gösterir. İkincisi bu faktörlerin seçilen bir kafes sistemine
(hava durumu, korunma durumu, derinlik, substrat) başarılı bir şekilde uyup uymadığını kontrol eden ,
üçüncüsü ise; balık çiftliklerinin yaptığı iş ve karlılığına (yasal durum, kabul edilebilirlik, karaya bağlı
işlemler, güvenlik, ekonomik ve sosyal durum) yönelik kriterlerdir. İhtiyaç duyulan ve toplanması
gereken verilerin çoğu survey ve analiz yöntemleri ile elde edilebilse de yerel halkla yapılan
görüşmelerden elde edilen bilgiler de hava koşulları, alg patlamaları ve kirlilik gibi kriterlerin doğru
kontrol edilmesini sağlar. Bir kafes sisteminin kurulmasından önce bölge halkı ile yapılacak
görüşmeler yasak bölgelere girişi ve vandalizmi engeller.
Tablo24. Kafes yeri seçiminde kriterler (Beveridge, M. 1996 dan)
1. Kategori
Çözünmüş oksijen
Sıcaklık
Tuzluluk
Kirlilik
Askıda katı maddeler
Alg patlaması
Hastalık organizmaları
Su değişimi
Akıntılar
Fouling
2. Kategori
Derinlik
3. Kategori
Yasal durumlar
Korunma
Substrat
Akıntılar
Fouling
Kabul edilebilirlik
Güvenlik
Tahmini Pazar durumu
Deniz suyunda kirleticiler
Asitler ve alkaliler
Anyonlar ( Sülfid,sülfat siyanit gibi)
Deterjanlar
Evsel atıklar ve çiftlik gübreleri
Gıda işleme artıkları (Çiftliklerin olduğu yerdekiler de dahil)
Gazlar ( klor, amonyak gibi)
Metaller (Kadmiyum, çinko, kurşun)
Nutrientler- Besin tuzları (Özellikle fosfor ve azot)
Yağlar ve ayırıcılar
Organik toksik atıklar (Formaldehitler, fenoller gibi)
Radyonükleidler
Pestisitler
Poliklorine bifenoller
60
6
Besleyiciler ve Karbon Zenginleşmesi :
Akuakültür metabolik aktiviteler sonucunda oluşan ürünler (dışkı ve idrar yolu ile ) ve
yenmeyen yemler ile deniz çevresini zenginleştirir.
Akdenizde karnivor balık türlerinin yetiştiriciliği ağ kafeslerde yapılmaktadır. Buradan
anlaşılan oldukça aktif formda bulunan çözünmüş bileşikler doğrudan denize salınmaktadır.
Çözünmemiş ürünler Amonyak, Fosfor ve çözünmüş organik karbon içerir.
Tablo 25. Denizde kafes balığı yetiştiriciliğinin geliştirilmesi için gereken AB müktesebatına uygun
kriterler (Kaynak: İskoçya ofisi 1991, Beveridge M., 1996)
Çok Hassas alanlar
Yeni çiftlik yerleri veya mevcut
yerler dışında kalan alanlardaki
tüm öngörülerde AB ye
gereksinim duyulur. Kiralanan
alanda veya ekipmanda % 25
den fazla herhangi bir değişiklik
kiralanan alanda 6000 m² veya
kafes alanında 2000 m² den
fazla artış ile sonuçlanmalıdır
Kapalı koylar
Denizlerde körfez ve diğer koy
alanlarında,
toplam
kafes
alanları 6000 m²’nin üstünde
olan veya yıllık 250 tonun
üzerinde bir verim sağlaması
öngörülen herhangi bir gelişim
veya bu limitleri 2 km’lik bir
yarıçapta aşan bir gelişme
gösteren yayılmalar da AB
müktesebatına uyulmalıdır.
Açık Deniz Alanları
Kıyıdan 2 km açıktaki deniz
alanları, yıllık 500 tonun
üzerinde bir verim sağlayan
veya 12000 m nin üzerinde
toplam kafes alanı öngörülen
her hangi bir gelişim veya bu
limitleri 2 km’lik bir yarıçapta
aşan bir gelişme gösteren
yayılmalar da AB müktesebatına
uyulmalıdır
15.2 BALIK ÇİFTLİKLERİNDE YEMLERİN GEÇİRDİĞİ AŞAMALAR
YEM
BALIK
YENMEYEN YEM
Eriyebilir
madde
kaybı
DIŞKI
Doğal balık
ERİYEBİLİR SALGI
ÜRÜNLERİ
ERİYEBİLİR MADDE
KAYBI
TEKRAR
ÇÖZÜNME/BİRİKME
YENİDEN
MİNERALLEŞME
SEDİMENT
61
6
Deniz ekosisteminde Halby ve Hall (1991) yaptıkları çalışmalarda üretilen her 1 ton balık için P
kaybının 19.4-22.4 kg. olduğunu göstermişlerdir. % 34-41 oranı çözünmüş halde serbest kalır. Geri
kalan ise sedimentte birikerek kaybolur. Sedimentteki P’un ise % 4-8’i her yıl su kolonuna geri döner.
Entansif balık üretiminden kaynaklanan azot ve fosfor girdileri üzerine dünya çapında yapılmış
çalışmalar bulunmakla beraber, Akdeniz için bu konuda çok az sayıda çalışma vardır. Bu çalışmaların
büyük çoğunluğu yem kullanımı ve farklı türlere dayanan kütle/yığın denge hesaplarıdır. Hakanson ve
diğ. (1990), nitrojen ve fosfor yükünü, yemdeki nitrojen ve fosfor içeriği ve bunun somon ve
alabalıklardaki yem dönüşüm oranını baz alarak aşağıdaki şekilde hesaplamışlardır.
Yük (N, P) : Yemden yaralanma oranı (FCR) x Yem (N, P) – Balık (N, P)
Yem dönüşüm oranının 2 : 1 olması ve yemde % 50 protein ve % 1,5 fosfor olması
durumunda kafes sistemine giren azotun % 67-80’i çevreye karışır (Hall et al., ). Eğer yemdeki azot
içeriğinin % 8 (%50 protein içeren bir yemde) olduğu ve balık tarafından % 21’inin tutulduğu
varsayılırsa, üretilen her 1 ton balık için 84 ile 100 kg arasında azotun denize karıştığı tahmin
edilmektedir. Holby ve Hall ( 1991)’un çalışmaları, deniz ortamında fosforun çevresel kayıplarının
üretilen her 1 ton balıkta 19,4 ile 22, 4 kg arasında olduğu ve bunun % 34 - 41’inin çözülmüş halde
atıldığı kalanın ise sedimentasyonda kaybolduğunu göstermektedir. Entansif akuakültürde, balık
dışkıları çevreye karışmaktadır. Balık yemi yüksek oranda sindirilebilir protein karışımı, yağ,
karbonhidrat ve vitamin ve pigmentler gibi küçük bileşenlerden oluşmaktadır. Sindirilmediği için
yenmemiş yemin enerji içeriği ve yemdeki “parçalanma” oranının çevreye etkisi dışkıya göre daha
fazladır.
Besin maddeleri ve deniz çevresine giren karbon yükleri ve onların son 10 yıllık eğilimlerine
ilişkin hesaplamalar aşağıdaki kriterler, bulgu ve verilere dayandırılmıştır. Başlıca atık çıkışları
entansif yetiştiricilikten kaynaklanmaktadır ve doğru (tam) hesaplamalar sadece entansif
yetiştiricilikten edinilebilir. Bu çalışmadaki atık çıkışı hesaplaması entansif deniz akuakültürüne
bağlıdır. Yarı-entansif deniz akuakültüründeki azot ve fosfor yükleri, entansif yetiştiriciliğin sırasıyla
sadece % 5 ve % 10’udur. Yemden kaynaklanan sudaki toplam fosfor miktarının 0.02 mg/l’ den daha
az olması ve iyonize olmamış amonyak şeklindeki azotun 0.1 mg/l’ den daha az olması intensif
yetiştiricilik koşullarında pek çok balık türü için esas alınmaktadır. T.C tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı’nın Deniz suyu kolonundaki su kalite kriterleri içinde Nitrit azotunun 0.5 mg/l olması uygun
değerler arasında gösterilmektedir.
Gowen ve ark.(1997) Kıbrıs’taki levrek ve çipura çiftliklerinde girilen N ve P oranları tahmin
ederek artık çıkışını hesaplamak için kütle denge modelini kullanmışlardır. Daha sonra bu model Hall
ve Ackefors (1990), Hall ve ark. (1992), Gowen and Bradburry (1987) bu modeli geliştirerek; denize
bırakılan yenmemiş yem oranını % 10 kabul etmişlerdir.
Kuzey Avrupa’daki salmonidler için yapılmış bir model ılık su balıkları için kullanılabilir ve
çipura çiftliklerindeki veriler ile kıyaslanabilir (Dominguez, 1997). Kuzey Avrupa’daki salmon
çiftliklerinde 1996 yılında giriş yapan eriyebilen N ve P’un 77100 kg – 8000 kg olduğu tahmin
edilmektedir. Üretilen her 1 ton balık için 116 kg N ve 12 kg P’un suya geçtiği hesaplanmıştır.
Kataviç (1997) Hırvatistan kıyısındaki 226 ton/yıl üretime sahip levrek çiftliklerinde 96.5kg N
ve 11 kg P girişi olduğunu (her 1 ton balık için) belirtmiştir.
Hem laboratuarda hem kafeste yetiştirilen lahoz için yakın zamanda N bütçesi verilmiştir
(Leung et al 1999). Bu data bir eşitlik ile ifade edilmiştir.
C: G+M+E+ F
Bu model balık çiftlikleri için ; C : I - W
C : tüketim
G : büyüme için tutulan N
M : ölümle giden N
E : Boşaltım
F : dışkı
C : tüketim
I : toplam giriş
W : toplam yem atığı
Lahos (Epinephulus arelatus)
62
6
Yem girişi
Tüketilen 62.3
Atık 37.7
Sindirilen 58.2
Ölüm 3.7
Hasat 8.6
Dışkı 4.0
Çevreye
kaçan 87.7
Sıvı ile kaybetme 46.0
Karbon Girişi :
Kontrollü yetiştiricilikte yenmeyen yem ile birlikte balık dışkıları çevreye karışır. (balık unu +
ölü balık)
C, Sindirilmediği zaman yem dışkı ile kıyaslandığında enerji içeriği ve indirgenme oranı
bakımından çok daha yüksek kapasiteye sahiptir ve çevreye etkisi fazladır. Hall ve ark. (1990), Ye et
al (1991), Findlay (1995) karbonun bentoza olan etkilerini incelemişler.
Gowen (1997) C girişini %79 olarak hesaba katmış, üretilen 663 ton balık için tahmini yıllık C
çıkışının 283 ton olduğu görülmüştür. (1 ton balık için 427 kg. C çıkışı.)
15.3. AKUAKÜLTÜR ATIKLARI
Akuakültür atıkları yenmeyen yemler, dışkı ve üre metabolizması ürünleri ve bunların dışında
kimyasallar, mikroorganizmalar, parazitler ve evcil olmayan hayvanları içerir.
Yenmeyen yemler dışkı ve üre ürünleri
Atıkların kaynağı:
Balık kafeslerine atılan yemlerin bir kısmı yenmez. Yemlerin sindirilmesi balığın öncelikle
yemi fark etmesi ve sonra ona ulaşması (Örneğin güçlü akıntılar pelet yemleri bulundukları yerden
daha uzağa sürükleyebilir) daha sonra da ağzına alabilmesine bağlıdır. Balığın iştahı ve suyun
bulanıklılığı da yemlerin alınması etkiler. Yemlerin sindirimi mideye alındıktan sonra enzimlerin
yıkımı ile gerçekleşir. Sindirilmiş ürünler kan dolaşımına geçerken sindirilmeyenler dışkı olarak
vücuttan atılır. CO2 ve NH4 gibi metabolik ürünler solungaçlardan geçerek üre şeklinde atılır. Bunun
dışında mukus, fouling organizmalar ve balık stoklarını değiştirme işlemleri sırasında meydana gelen
pul kayıpları, kan veya balık ölümlerinden de sedimentte biriken artıklar oluşabilir. Bu tip fouling
materyalin Hong Kong da her ton balık üretimi için 1.8 ton olduğu ve 31 kg BOD, 7.5 kg N ve 70 g P
eşdeğer olduğu bildirilmiştir (Wu et.al., 1994).
63
6
Atıkların Hesabı
Çevreye doğrudan geçen kayıp maddenin su ve sedimentten örnek alarak analizine dayanan iki
yöntem bulunmaktadır. İndirekt olarak da stok yoğunluğu dengesine başvurulur. Birincisi zordur.
Sadece pratik olarak yenmeyen yemler ve dışkı hesaplanır genellikle kafes altı karışım esas alınır.
İkincisinde, hidroakustik video teknikleri kullanılır ve yem kayıpları saptanır. Bu metotlar yem
kayıplarının tipik olarak % 1-15 olduğunu ve yem olarak kullanılan değersiz balıklarla bu oranın %
40’a kadar ulaşabildiğini göstermiştir. Stok yoğunluğu dengesi laboratuar ev arazi çalışmaları
açısından daha kullanışlı bir yöntemdir. Yenmeyen yemler, dışkı ve salgı ürünlerinin çevreye etkisi
yem miktarı ve yem kalitesi ile yemden yararlanma oranı (FCR), yemlerin sindirilebilirliği ve dışkı
kompozisyonları esas alınarak hesaplanabilir. Stok yoğunluğu dengesi eşitliği azot, fosfor ve karbon
gibi değişik atıklar için daha sonra yapılabilir.
Bu çalışma Fakültemiz araştırma gemisi Yunus R/V ile 1 aylık (13 Ağustos – 13 Eylül) bir saha
çalışması sonucunda elde edilen verilere göre; Güllük körfezdeki kapalı koylarda bulunan balık
çiftliklerinin taşınması için uygun potansiyel alternatif alanlar ve yeni kurulacak için de önerilebilecek
alanların belirlenmesi amacı ile gerçekleştirilmiştir.
15.4 .MATERYAL VE METOD
İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Yunus R/V araştırma gemisi ile 1 aylık bir saha
çalışması sonucunda; balık çiftliklerinin yoğun olduğu bölgelerdeki (Güllük körfezi) istasyonlardan ve
mevcut çiftliklerin taşınması için uygun olan yada yeni kurulacak çiftlikler için uygun alan özelliği
gösteren bölgelerdeki istasyonlardan (açık deniz ve kıyı alanlardaki) alınan su ve sediment örnekleri
çeşitli analizler için uygun koşullarda laboratuvara taşınmıştır. Ayrıca balık çiftliklerinin kullanılan
yemlerden kaynaklanan azot ve fosfor yükünün ne olduğunu anlayabilmek amacı ile yem ve balık
örnekleri de alınarak -20 ºC de laboratuvara getirilmiştir. Proje kapsamında yer alan istasyonlarda
yapılan ölçümlerin verileri aşağıdaki yöntemler ile belirlenmiştir.
Seki Diski Ölçümü :
Balık çiftliklerinin bulunduğu istasyonlarda ve alternatif alanlarda ışık geçirgenliğini ölçmek
amacı ile Seki diski kullanılmıştır. Seki diski ile yapılan ölçümler geminin güneş almayan kısmından
yapılmıştır. Seki diski gözden kayıp olana kadar olan derinlik Seki derinliği olarak kaydedilmiştir.
Uygun yer seçiminde suda askıda bulunan maddelerin en düşük seviyede olması gerekmektedir. Seki
diski bu nedenle kafeslerin kurulacağı yerlerin seçiminde önemlidir.
Resim 18. Seki- disk
64
6
Sedimentteki C, H, N ve S Analizi:
Kafeslerde balık yetiştiriciliğinin deniz ekosistemine olan etkilerini belirlemek üzere sediment
örneklerindeki azot (N) ve toplam organik karbon (TOC) değerleri Thermo Finnigan Flash EA 1112
Series Elemental Analiz cihazı ile yapılmıştır. Cihaz 950-1000 oC ki yüksek sıcaklıkta yaklaşık 2
mg veya ml olarak tartılan katı veya sıvı organik bileşiği yakma yoluyla örnekteki element
yüzdelerini tayin etmektedir.Cihazda taşıyıcı gaz olarak Helyum (He), yakıcı gaz olarak ise
Oksijen kullanılmaktadır.
Cihazın Çalışma Prensibi:
EA 1112 CHNS Elementel Analiz Cihazı, katı, sıvı veya gaz örneklerde bulunan anorganik ve
organik maddelerin yapısında bulunan Karbon (C), Hidrojen ( H ), Azot ( N ) ve Kükürt ( S ) ‘ün aynı
anda tayini edebilmektedir.
Kalay bir kapsüle konular örneğin yakılarak yükseltgenmesi, gaz karışımının He gazı ile
kromotografi kolonuna gönderilmesi ve daha sonra yakılarak yükseltgenmesi prensibi ile çalışan
cihaz, burada oksijen ile yakılarak oluşan ve ayrılan gazları dedektöre yönlendirmekte her bir gaz ile
ilgili alınan elektrik sinyalinin spektrumda elde edilen eğri alanlarıyla orantılı olarak örneğin elementel
bileşim yüzdesine ulaşılmaktadır.
CTD:
Deniz suyunun fiziksel ve kimyasal parametrelerinin ölçülmesi için kullanılmıştır. CTD ölçümleri,
cihaza yerleştirilmiş olan elektronik parçalar ile kaydedilmiştir. Deniz suyunun farklı derinliklerindeki
çözünmüş oksijen, pH, tuzluluk ve sıcaklık değerleri bu yöntemle ölçülmüştür. Balık yetiştiriciliği
yapılacak yerlerin saptanmasında bu değerlerin canlının biyolojik özelliklerine uygun olup olmadığını
göstermesi bakımından önemlidir.
15.5. BULGULAR
Balık çiftliklerinin taşınması ve yeni kurulacak alternatif alanlardan alınan su örneklerindeki fosfat ve
nitrit değerleri Tablo 5 de gösterilmiştir.
Tablo 26. Balık çiftlikleri için seçilen alternatif alanlardan alınan su örneklerindeki fosfat ve nitrat
değerleri
Taşınmaya uygun bölgeler
Bölge adı
İstasyon
Derinlik
Bölge I Salih adası-Tavşan
adası arası
Bölge I
“
11 Salih adası
kuzeyi
11 Salih adası
kuzeyi
7 Panayır adası
9 Toprak ada I
10 Toprak ada
II
Yüzey
Bölge II Tekağaç bankı
Bölge II
“
Bölge II
“
Dip
(30m)
Yüzey
Yüzey
Fosfat
mg/l
0,0196
İstasyon Derinlik
11
Yüzey
0,0213
11
Dip
(30m)
Yüzey
Yüzey
0,0213
0,0218
7
9
10
Deniz suyunda fosfat ve nitrit değerleri limit değerlerin altında bulunmuştur.
65
6
Nitrit
mg/l
0,0100
0,0087
0,0076
0,0073
Yeni Kurulacak bölgeler
Bölge adı
İstasyon
Derinlik
Bölge I Dana adası
çevresi
Bölge II Kırk dilim
limanı
Bölge II
“
44 b Dana adsı
açığı
2 Kırk dilim
limanı
2 Kırk dilim
limanı
61 İskenderun
kamışlık koyu
70 Sipahili
limanı
Bölge III İskenderun
kamışlık koyu
Bölge IV Akkuyu
bölgesi
İstasyon
Derinlik
Nitrit mg/l
-
Fosfat
mg/l
-
44 b
-
-
Yüzey
0,0095
2
Yüzey
0,0052
Dip
0,0228
2
Dip
0,0068
Yüzey
0,0234
61
Yüzey
0,0068
-
-
70
-
-
Ağustos – Eylül 2006 tarihlerinde Ege ve Akdeniz’den alınan sediment örneklerinde C, H, N ve S
Düzeyleri (%) Tablo 6 da gösterilmiştir. Tabloda balık çiftliklerinin yoğun olarak bulunduğu
bölgelerdeki değerler belirtilmiştir. Diğer örnekler çiftliklerinin taşınması için veya yeni kurulacak
çiftlikler için potansiyel olan bölgelerdeki istasyonlardan alınmıştır.
Tablo 27. Sediment örneklerinde C, H, N ve S Düzeyleri (%)*
Örnek Kodu
(%) C
(%) H
(%) N
(%) S
2
10.94
0.45
0.16
-
3
10.45
0.45
0.16
-
5
3.87
0.71
0.14
0.61
7
8.81
0.39
0.12
-
8
8.82
0.60
0.24
-
9
11.76
0.39
0.11
-
10
4.72
0.43
0.10
-
11
5.2
0.40
0.11
-
12
3.85
-
0.10
-
19
4.26
0.41
0.13
-
22
8.94
0.76
0.31
0.84
25
11.33
0.48
0.14
26
9.94
0.58
0.16
-
37
3.29
0.47
0.11
-
38
6.83
0.65
0.17
-
44A
9.43
0.46
0.13
-
59
1.65
0.66
-
-
68
3.55
0.52
0.14
-
69
7.25
0.55
0.14
-
79
6.72
0.55
0.12
-
81
13.86
0.94
0.10
-
66
6
92
11.04
0.59
0.22
-
93
0.94
0.54
0.18
-
98
11.24
-
0.14
-
101
11.43
0.43
0.12
-
* Koyu renk ile işaretlenen değerler balık çiftliklerinin 30 – 50 m yakınından alınan örneklere aittir.
Sediment örneklerinde bulunan N değerleri su örneklerinde tespit edilen değerlerden daha yüksektir.
Bu durum yüzey sularında veya su kolonunda fitoplanktonik kullanım ya da bakteriyel heterotrofik
aktivite ile değerlendirilemeyen formların sedimentte birikme eğilimine örnek olup, doğal bir
sonuçtur. Ancak taşıma kapasitesinin üstünde organik madde girişi olan ve özellikle sirkülasyonun az
olduğu ortamda organik madde girdisinin bakterilerin parçalayabileceğinden çok olması, aerobik
bakterilerin yerini anaerobik bakterilere bırakması ve oksijensiz şartların oluşması veya aşırı
fitoplankton çoğalması ortam karakterini değiştirecek önemli etkenler olduğundan ilgili analizlerin
uzun süreli takipler şeklinde yapılması gereklidir.
En düşük C değeri % 0.94 olarak Aydeniz koyunda tespit edilmiştir. En yüksek C değeri % 13.86
olarak Üçadalar da bulunmuştur. C değerleri balık çiftliklerinin bulunduğu alanlara 30-50 metre
yakınından alınan sediment örneklerinde en yüksek % 11.76, en düşük % 0.94 olarak bulunmuştur.
İncelenen istasyonlarda C değerlerinde dalgalanmalar tespit edilmiştir. Bu durum ortama giren C
miktarının farklılığı ile ilgili olduğu gibi, C kullanımının çevresel şartlara göre farklı olabilirliğinden
de kaynaklanabilir. Kendi ekosistemi içinde belirli bir işleyişe sahip olan deniz ortamı aynı oranda C
girdisine sahip farklı alanlarda besin olarak karbon kaynağını kullanacak mikroorganizmaların
ortamdaki varlığına bağlı olarak farklı C yükü taşıyabilir. Önemli olan ortamdaki C düzeyindeki
değişikleri uzun süreli izlemek ve sınır değerleri zorlayacak noktalara gelmemeyi sağlamaktır. Deniz
ürünleri yetiştiriciliğinde su kalite kriterleri levrek ve çipura yetiştiriciliği için serbest karbon
miktarını en yüksek 20 mg/lt olarak tanımlamaktadır.
Bu çalışmada elde edilen C değerleri balık çiftliklerinin bulunduğu alanlarla diğer alanlar
arasında anlamlı farklılıklar göstermediği gibi çiftlik alanlarında daha düşük değerlerin tespit
edildiği noktalar da olmuştur. Uzun süreli izleme çalışmaları bu durumun daha doğru
değerlendirilmesini sağlayacaktır.
15.6. POTANSİYEL ALTERNATİF ALANLAR
Güllük Körfezinde kapalı koylardaki balık çiftliklerinin taşınması için potansiyel alternatif alanlar
aşağıda gösterilmiştir.
1.Bölge : Salih Adası – Tavşan Adası Arası
Güllük Körfezi
İstasyon No 11 : Salih Adası Kuzeyi
67
6
37º 09.935 N
27º 30.949 E
Derinlik
Oksijen
pH
Tuzluluk
Sıcaklık
İletkenlik
0.073
8.50589
7.604
0.5657
26.2100
1.169421
5.038
6.48592
8.132
39.3801
26.3298
60.461394
10.093
6.49171
8.136
39.3670
26.2137
60.310795
15.187
6.48576
8.139
39.3532
26.0963
60.158100
20.091
6.58573
8.141
39.2469
25.5144
59.343181
25.021
7.09579
8.150
39.1592
21.5034
54.648234
29.062
7.50588
8.161
39.1891
20.4856
53.540149
11. İSTASYON
Salih Adası Kuzey
miktar
50
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
10
Temp.(°C)
0
0
5
10
15
20
25
30
35
derinlik (m)
Suyun değişken parametrelerinden olan çözünmüş oksijen, sıcaklık, pH ve tuzluluk gibi
değerler çipura ve levrek balığının biyolojik istemlerine uygun aralıktadır. Söz konusu istasyonda
çipura ve levrek yetiştiriciliği yapılan kafesler mevcuttur. Burada Mutlu E. ve ark. (2005) tarafından
belirtildiği gibi akıntı çalışmalarında yüzey su akıntılarının karadan denize doğru olduğu görülmüştür.
Bu durum kafes yerleştirilmesine uygundur. Bölge derinlik bakımından da kafes yetiştiriciliğine uygun
özellikler taşımaktadır. Meteorolojik Parametreler incelendiğinde; ortalama fırtınalı gün (Rüzgar
Hızı>17,2m/s) sayısı Şubat ayında 2,6 gün ile en yüksek, Mayıs ayında 0,1gün ve Eylül ayında 0,2
gün ile en düşüktür. Ortalama kuvvetli rüzgarlı gün (Rüzgar Hızı>10,8-17,1 m/s ) sayısı; Mayıs, Eylül,
Ekim aylarında 4,4 -5,5 gün ile en düşük değerlerdedir. Diğer aylarda 9,9 – 8,2 gün’dür. En hızlı esen
rüzgarlar SSW, SE, SSE 26 m/s, WNW 27 m/s, NNW, N, SSW, 18 m/s, ve dalga yüksekliği
maksimum 1,25 – 4,00 m ile mutedil dalga şeklinde görülmektedir. Derinlik bu bölgede 30 m
civarlarındadır ve kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Yüzey ve yüzeye yakın akıntı
hızı hakim NE yönünde 0,35 m/sn’dir. Hakim rüzgar yönü bölgede balık çiftliği kurulması için
uygun özellik göstermektedir.
2.Bölge : Tekağaç Bankı
68
6
Güllük Körfezi
İstasyon No 7 : Panayır Adası
37º 20.167 N
27º 19.735 E
Derinlik
Oksijen
pH
Tuzluluk
Sıcaklık
0.071
8.31235
6.642
0.2385
27.6995
0.520059
5.159
6.74323
8.177
39.3700
25.9134
59.963633
10.133
6.75639
8.170
39.1867
25.6975
59.469684
15.181
6.92678
8.157
38.7671
24.3089
57.324728
20.249
6.93934
8.141
39.0473
22.8402
56.019569
25.080
6.75768
8.124
39.0248
22.3001
55.381269
30.036
6.29084
8.100
39.1310
21.1790
54.250001
İletkenlik
Seki : 11 m
miktar
7. İSTASYON
Panayır Adası
50
40
30
20
10
0
Oksijen(mg/lt)
pH
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
0
10
20
30
40
derinlik (m)
Tekağaç Bankında bulunan Panayır adasında suyun ölçülen değişken
parametrelerinden pH, sıcaklık, tuzluluk ve çözünmüş oksijen çipura ve levrek balıklarının
yetiştiriciliğine uygun aralıkta bulunmuştur. Bölge derinlik (35m) ve akıntı bakımından da son derece
elverişli olup çipura ve levrek çiftlikleri için alternatif alan olarak önerilebilir. Meteorolojik
Parametreler incelendiğinde, ortalama fırtınalı gün (Rüzgar Hızı>17,2m/s) sayısı Şubat ayında 2,6 gün
ile en yüksek, Mayıs ayı 0,1gün ve Eylül ayı 0,2 gün ile en düşük dür. Ortalama kuvvetli rüzgarlı gün
(Rüzgar Hızı>10,8-17,1 m/s) sayısı; Mayıs, Eylül, Ekim aylarında 3,0 -4,5 gün en düşük değerlerdedir.
Diğer aylarda 8,0 – 5,2 gün dür. En hızlı esen rüzgarlar W, WNW, WSW, N, 18 m/s’ dir. Dalga
yüksekliği maksimum 1,25 – 4,00 m ile mutedil dalga şeklinde görülür. Derinlik bu bölgede 35 m
civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Akıntı hızı N-NE yönünde 0,35
m/sn’dir. Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir.
69
6
İstasyon No 9 : Toprak Ada I
37º 18.454 N
27º 22.828 E
Derinlik
Oksijen
pH
Tuzluluk
Sıcaklık
0.053
8.12626
6.817
0.6001
28.9158
1.305229
1.033
6.91322
8.160
39.4777
26.3394
60.602948
5.298
6.71619
8.145
39.3168
26.1975
60.222011
10.015
6.57414
8.123
39.1499
24.0769
57.556573
15.150
6.87984
8.132
39.1336
23.1029
56.425515
20.384
7.26502
8.146
39.0702
21.8530
54.930539
25.251
7.57367
8.154
39.0955
20.8243
53.805199
30.040
7.61948
8.152
39.1008
20.2225
53.138975
35.233
7.68634
8.149
39.1460
19.4796
52.365067
40.184
7.58006
8.143
39.0971
19.2438
52.046880
45.059
7.46533
8.138
39.1001
18.5861
51.322219
50.225
7.28104
8.126
39.1037
18.1983
50.899559
İletkenlik
Seki : 9 m
miktar
9. İSTASYON
Toprak Ada
50
40
30
20
10
0
Oksijen(mg/lt)
pH
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
0
20
40
60
derinlik (m)
Bu istasyonda da balık çiftlikleri yer almaktadır. Su derinliği uygun olup suyun değişken
parametrelerinden sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen, tuzluluk değerleri üretimi yapılan balıkların
yetiştiriciliğine uygundur ancak sıcaklık 20 m’den sonra düşüş göstermektedir. Bu durum
örneklemenin yapıldığı yaz aylarının en sıcak döneminde (Ağustos) görülmüştür. Akıntı bakımından
herhangi bir olumsuzluk görülmemektedir. Rüzgarlar, ortalama fırtınalı gün (Rüzgar Hızı>17,2m/s)
sayısı Aralık ayından Mart ayına kadar 1,6 - 2,6 gün ile en yüksek, Mayıs ayından Eylül ayına kadar
0,2-0,3 gün ile en düşük dür. Ortalama Kuvvetli rüzgarlı gün (Rüzgar Hızı>10,8-17,1 m/s) sayısı;
Şubat, Mayıs, Eylül, Ekim aylarında 3,1 - 4,3 gün en düşük değerlerdedir. Diğer aylarda Haziran,
Temmuz,, Ağustos 3,4– 5,7 gün dür. En hızlı esen hakim rüzgarlar W, WNW, WSW, N, 18 m/s’ dir.
Dalga yüksekliği, 1,25 – 4,00 m. mutedil dalga şeklinde görülür. Derinlik bu bölgede 35m civarlarında
olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Akıntı hızı NE yönünde 0,35 m/sn’dir. Hakim
rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir.
İstasyon No 10 : Toprak Ada II
70
7
37º 16.121 N
27º 22.479 E
Derinlik
Oksijen
pH
Tuzluluk
Sıcaklık
İletkenlik
0.072
6.13251
7.337
0.2361
26.1846
0.499878
5.108
6.43140
8.155
39.3546
26.5875
60.726803
10.186
6.65778
8.156
39.2286
26.3283
60.256524
15.269
7.04098
8.153
39.1642
23.2882
56.675939
20.212
7.27098
8.157
39.0915
21.7562
54.847602
25.159
7.50072
8.165
39.1201
20.9859
54.016834
30.014
7.68192
8.171
39.1221
20.2367
53.180528
35.150
7.74342
8.171
39.1148
19.5706
52.429546
40.236
7.78626
8.173
39.0604
18.9914
51.723228
45.041
7.82314
8.174
39.0744
18.4179
51.106170
Seki : 10 m
miktar
10. İSTASYON
Toprak Ada
50
40
30
20
10
0
Oksijen(mg/lt)
pH
Salinity (‰) PSU
0
20
40
60
Temp.(°C)
derinlik (m)
Balık çiftliklerinin mevcut olduğu bu istasyonda su sıcaklığı dışındaki parametreler (çözünmüş
oksijen, pH, tuzluluk) uygundur. Derinlik bu bölgede 35m civarlarında olup kafes kurulması için
uygun özellik göstermektedir. Su sıcaklığı balıkların büyümesi bakımından 15m. derinliğe kadar
uygun ve 20 m’den itibaren beslenme için düşük sınır değer olan 22 oC’nin altında seyretmektedir. Bu
bakımdan bir önceki istasyonda olduğu gibi ağ kafes derinliğinin hesaplanmasında dikkat edilmesi
gerekmektedir. Akıntı hızı N-NE yönünde 0,35 Rüzgarlar Yukarıda belirtilen özellikleri taşımaktadır.
Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir
YENİ KURULACAK BALIK ÇİFTLİKLERİ
ÖNERİLEBİLECEK YETİŞTİRİCİLİK ALANLARI
1.Bölge : Dana Adası Çevresi
71
7
İÇİN
EGE
VE
AKDENİZ’DE
İstasyon No 44b : Dana Adası Açığı
36 º 11 220 N
33 º 51 168 E
Derinlik
Oksijen
pH
Tuzluluk
Sıcaklık
İletkenlik
0.159
6.54124
7.593
38.6481
29.1837
62.756689
5.039
6.19212
8.055
39.5559
29.4533
64.376535
10.201
6.25500
8.059
39.5689
29.0687
63.941965
15.110
6.28343
8.060
39.5451
28.7696
63.556683
20.135
6.31430
8.060
39.5433
28.6515
63.416852
25.202
6.33109
8.059
39.5500
28.6261
63.398699
30.235
6.31847
8.058
39.5537
28.6271
63.407410
Seki : 30 m
miktar
44b.İSTASYON
Dana Adası Açığı
50
40
30
20
10
0
Oksijen(mg/lt)
pH
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
0
10
20
30
40
derinlik (m)
Dana Adası kıyısı ve Dana Adası açığında suyun değişken parametreleri tablolardan da görüleceği gibi
derinliğe bağlı olarak pek fazla değişiklik göstermemektedir. Bunun yorumu su katmanları arasında iyi
bir sirkülasyonun olması ile açıklanabilir. Dana Adası kıyısındaki su derinliğinin fazla olmaması kafes
yerleştirilmesinde özellikle büyük kafeslerde uygun olmamasına karşın yavru balıklar için kurulacak
kafeslere uygun bulunmuştur. Dana Adası kıyısı Akdeniz’de olması nedeniyle suyun değişken
parametrelerinden olan su sıcaklığı değerleri, yüzeyden 29,2 Cº ve 30,235 m. derinlikte 28,6 Cº olarak
ölçülmüştür. Suyun değişken parametrelerinden olan pH, çözünmüş oksijen ve tuzluluk değerleri
tablodan görüleceği, ülkemizde ekonomik olarak yetiştiriciliği yapılmakta olan çipura ve levrek balığı
yetiştiriciliğine uygun bulunmuştur. Ancak su sıcaklığı değerleri levrek balığının yaşamı için kabul
72
7
edilebilir değerler olan (5 – 28 Cº) değerlerin üzerinde ölçülmüştür. Bu bakımdan adı geçen yerde
(Dana Adası Kıyısı ve Dana Adası Açığı) Mercan balıklarına bağlı türlerin yetiştiriciliğinin yapılması
tavsiye olunur. Dana Adası açıklarında ton balığı (orkinos) için de kafes kurulabilir. Rüzgar değerleri,
ortalama fırtınalı gün (Rüzgar Hızı>17,2m/s) sayısı Ocak, Şubat, Mart aylarında 10,3 – 9.8 gün ile en
yüksek, Mayıs ayı 0,1gün ve Ağustos, Eylül ayı 0,3 gün ile en düşük dür. Ortalama kuvvetli rüzgarlı
gün (Rüzgar Hızı>10,8-17,1m/s ) sayısı; Mayıs, Eylül, Ekim aylarında 6,6– 6,9 gün ile en düşük
değerlerdedir. Diğer aylarda 10,9 – 9,2 gün dür. En hızlı esen hakim rüzgarlar SW, S, 27 m/s, W,
WNW 28 m/s, SSW, 20 m/s, dir. Dalga yüksekliği 1,25 – 4,00 m. ile mutedil dalga şeklinde görülür.
Derinlik bu bölgede 30 m civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Hakim
rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir.
2.Bölge : Kırk Dilim Limanı
İstasyon No 2 : Kırk Dilim Limanı
38º 08.154 N
26º 33.985 E
Sığacık
Körfezi
Derinlik
Oksijen
pH
Tuzluluk
Sıcaklık
0.069
8.19476
6.573
0.0341
27.6425
0.061493
5.072
6.95762
8.125
39.0981
23.4453
56.765668
10.132
7.01064
8.126
39.1101
23.2832
56.598585
15.251
7.13221
8.128
39.0792
22.7108
55.910712
20.087
7.16693
8.123
39.0525
22.2239
55.327595
25.153
7.37090
8.134
38.9457
20.7446
53.533251
Seki : 24 m
73
7
İletkenlik
miktar
2. İSTASYON
Kırk Dilim Limanı
50
40
30
20
10
0
Oksijen(mg/lt)
pH
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
0
10
20
30
derinlik (m)
Bu istasyonda suyun değişken parametreleri (pH, çözünmüş oksijen, sıcaklık ve tuzluluk) ülkemizde
yetiştiriciliği yapılan balıklar (çipura, levrek) için su sıcaklığı dışında uygun koşulları taşımaktadır. Su
sıcaklığı yüzeyde 27,6 Cº iken; 5 metreden başlayarak optimum değerlerin alt sınırında
seyretmektedir. Değişken parametreler dışında Kırk Dilim Limanı konumu bakımından da kafes
yetiştiriciliğine uygun özellikleri taşımaktadır. Kırk Dilim Limanı çevresindeki su sıcaklığı levrek
ağırlıklı üretimin yapılmasına daha uygundur. Üretim planlamasında bu durumun dikkate alınması
tavsiye olunur. Hakim rüzgar yönleri S,SE, SW olup Aralık Ocak Şubat aylarında ortalama değer
olarak 2,5 – 3,0 m/sn dir. Diğer yönlerden daha az değerlerdedir. Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik
kurulması için uygun özellik göstermektedir. Derinlik bu bölgede 30m civarlarında olup kafes
kurulması için uygun özellik göstermektedir.
3.Bölge : İskenderun-Kamışlık koyu
İstasyon No 61: İskenderun-Kamışlık koyu
35 º 57.679 N
35 º 55.627 E
İskenderun
Körfezi
Derinlik
Oksijen
pH
Tuzluluk
Sıcaklık
0.128
5.74508
7.527
19.4432
28.9104
33.737234
5.061
5.87672
8.060
39.5887
29.8571
64.903144
10.106
6.11474
8.064
39.6060
29.3781
64.361600
15.187
6.21288
8.063
39.5810
29.2382
64.162213
20.006
6.25517
8.066
39.6208
29.0835
64.037906
74
7
İletkenlik
25.030
6.25456
8.065
39.5950
28.9953
63.899008
30.090
6.3003
8.065
39.4237
28.3589
62.907975
35.176
6.33030
8.067
39.5446
28.0304
62.693203
40.033
6.36785
8.064
39.5153
27.7687
62.346727
45.016
6.41035
8.062
39.3853
27.3023
61.621999
50.312
6.52423
8.063
39.1138
26.3842
60.184340
55.230
6.77878
8.068
39.2264
25.0092
58.749201
55.519
6.78513
8.067
39.2398
24.9427
58.690396
60.175
7.15811
8.080
39.0919
22.7811
56.027781
65.156
7.50419
8.092
39.1572
21.1427
54.257834
miktar
2. İSTASYON
Kırk Dilim Limanı
50
40
30
20
10
0
Oksijen(mg/lt)
pH
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
0
10
20
30
derinlik (m)
Ülkemizin güneyinde bulunması nedeniyle suyun değişken parametrelerinden olan su sıcaklığı
tablodan görüleceği gibi 25 metre derinliğe kadar levrek balığı için üst sınır olarak kabul edilen
değerde seyretmektedir. Bu bakımdan levrek için uygun değildir. Dolayısıyla Kamışlık Koyu yalnızca
mercan balıklarına ait türlerin (çipura, mercan v.s.) yetiştiriciliğinde kullanılmalıdır. Ayrıca orkinos
(ton) balığı için de uygundur. Hakim rüzgarların Ocak ayında W, Temmuz ayında WNW, Eylül
ayında NNW yönlerinden, diğer aylarda diğer yönlerden en düşük değerlerde estiği gözlemlenmiştir.
Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir. Dalga yüksekliği
maksimum 1,25 – 4,00 m ile mutedil dalga şeklinde olduğu görülür. Derinlik bu bölgede 50 m
civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Akıntı hızı değişik yönlerden
0,05 - 0,08 m/sn’dir.
4.Bölge: Akkuyu Bölgesi
İstasyon No 70: Sipahili limanı
36 º 08.731 N33 º 27.281 E
75
7
Sipahili Limanı
Derinlik
Oksijen
pH
Tuzluluk
Sıcaklık
0.030
7.06538
6.180
4.1656
32.9247
8.793589
5.032
5.75271
8.144
39.6305
29.6838
64.757389
10.051
6.19399
8.143
39.5983
29.6553
64.679497
15.064
6.25844
8.143
39.5746
28.9403
63.800349
20.259
6.30055
8.144
39.5621
28.8045
63.624342
İletkenlik
Seki : 14 m
miktar
70.İSTASYON
Sipahili Limanı
50
40
30
20
10
0
Oksijen(mg/lt)
pH
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
0
5
10
15
20
25
derinlik (m)
Sipahi Limanı, suyun değişken parametrelerinden olan su sıcaklığı dikkate alındığında yine mercan
balıklarına ait türlerin ait türleri ile orkinos balığı için uygun özellikte bulunmuştur. Akkuyu Bölgesi
ve çevresi Dana Adası çevresine benzer özellikleri taşımaktadır. Dana Adası çevresi için önerilen
balıklar bu bölge içinde geçerlidir. Daha önce belirtildiği gibi mercan balıklarına ait türlerin ilave
olarak orkinos (ton balığı) yetiştiriciliği için de uygun koşulları taşımaktadır. Özellikle Akkuyu
bölgesi yetiştiricilik için önemli bir merkez olabilme özelliklerine sahip bulunmaktadır. Derinlik bu
bölgede 25m civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Hakim rüzgar yönü
bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir. Ortalama fırtınalı gün (Rüzgar
Hızı>17,2m/s) sayısı Ocak, Şubat, Mart aylarında 10,3 – 9.8 gün ile en yüksek, Mayıs ayı 0,1gün ve
Ağustos, Eylül ayı 0,3 gün ile en düşük dür. Ortalama kuvvetli rüzgarlı gün (Rüzgar Hızı>10,817,1m/s ) sayısı; Mayıs, Eylül, Ekim aylarında 6,6– 6,9 gün ile en düşük değerlerdedir. Diğer aylarda
10,9 – 9,2 gün dür. En hızlı esen hakim rüzgarlar SW, S, 27 m/s, W, WNW 28 m/s, SSW, 20 m/s, dir.
Deniz Dalga yüksekliği: (1,25 – 4,00 m. ) Mutedil dalga görülür.
Alternatif üretim alanlar
İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri fakültesinin R/V Yunus gemisi ile araştırma gemisi ile elde edilen
verilere göre; Güllük Körfezinde kapalı koylardaki balık çiftliklerinin taşınması için potansiyel
alternatif alan olarak 1.Bölge Salih Adası Tavşan Adası Arası, Salih Adası Kuzeyi 37º 09.935 N 27º
30.949 E 2.Bölge Tekağaç Bankı, Panayır Adası 37º 20.167 N 27º 19.735 E ve yeni kurulacak balık
76
7
çiftlikleri için Ege ve Akdeniz’de önerilebilecek yetiştiricilik alanları içinde 1.Bölge Dana Adası
Çevresi, Dana Adası Açığı 36 º 11 220 N 33 º 51 168 E 2.Bölge Kırk Dilim Limanı 38º 08.154 N 26º
33.985 E 3.Bölge İskenderun-Kamışlık koyu 35 º 57.679 N 35 º 55.627 E 4.Bölge Akkuyu Bölgesi,
Sipahili limanı 36 º 08.731 N 33 º 27.281 E, deniz suyunda yapılan ölçümlere göre (Nitrat, fosfat) ve
meteorolojik veriler bakımından uygun bulunmuştur. Belirtilen bölgelerden Salih adası kuzeyi ve
Tekağaç bankı bu bölgede kıyıya çok yakın olan mevcut balık çiftliklerinin taşınması için en uygun
alanlar olarak görülmektedir. Yeni kurulacak balık çiftlikleri için önerilen yerler 2006 yılı Ağustos
ayındaki sefer sırasında elde edilen veriler incelenerek ve meteorolojik koşullar göz önünde
bulundurularak saptanmıştır. Seçilen bölgelerden alınan deniz suyu örneklerinde nitrit azotu, nitrat
azotu ve fosfat değerlerinin balık çiftliklerinin kurulması için belirtilen sınır değerlerin çok altında
olduğu bulunmuştur (Tablo 6,7,8,9,10,11).
Muğla İli Balık Çiftliklerinde Yemden Kaynaklanabilecek Çevre Kirliliği
Daha önce de belirtildiği gibi 1980’lerin ortasından başlayarak denizde ağ kafeslerde çipura ve
levrek balığı yetiştiriciliği ahşap 5×5×5 m ölçütlerindeki kafeslerin koy ve körfezlere kurulması
Bodrum-Güvercinlik koyunda başlamıştır. Başlangıçta 2-3 adet olan işletme sayısı kısa sürede artış
göstermiştir. Kafes yapılarının uygun olmamasından kapalı koylarda kurulan bu işletmeler yeterli su
sirkülasyonunun olmaması; kaliteli yem bulunamaması ve en önemlisi üretim tekniklerinin yeterince
bilinmemesi gibi nedenlerden dolayı yetiştiriciler sorunlarla karşılaşmıştır. Ayrıca aynı bölgede yoğun
işletmelerin bulunması nedeniyle ötrifikasyon da başlamıştır.
2004 yılı resmi üretim rakamlarına göre Türkiye’deki toplam çipura ve levrek balığı üretimim
46.724 Ton/Yıl dır. Muğla iline bağlı balık çiftlilerindeki üretim ise 31.479 Ton/Yıl ve toplam
üretimin % 67.3 ü kadardır. Bölgedeki kafeslerde 10 yılı aşan bir süreden beri giderek artan balık
üretimi gerçekleştirilmektedir. Başlangıçtan bu güne kadar yemlerin bölgede genel olarak oluşturduğu
kirlilik problemi 2006 yılı Ağustos ayında alınan su ve sediment örneklerindeki analizler sonucunda
belirlenebilecektir. Ancak geçen süre içinde Çipura ev levrek üretimi için kullanılan yemlerdeki
gelişmeyi de göz önünde bulundurursak; her ton balık üretimi için yemlerden çevreye Azot ve Fosfor
girişinde bir azalma söz konusu olmuştur. Bunda kafeslerde kullanılan ekstrude yemlerin önemli bir
faydası söz konusu olmuştur.
Tablo 28. Yemlerin yıllara göre gelişimleri (Goddard S.,1996)
1970
1980
1990
Bugün
Protein ( %)
52
50
48,5
45-55
Yağ (%)
16
20
24
30
Karbonhid.(%)
17
15
12
7
Fosfor (g/kg)
1,2
1,1
0,9
0,9
-
2.0
1.9
1.6
Yemden yararlanma Oranı
FCR
Tablo 29. Günümüze kadar porsiyonluk balık yemleri için diyet kompozisyonları.
Yemdeki kirleticilerin durumu (Goddard S.,1996)
FCR
1970
1980
1990
Bugün
-
2.0
1.9
1.6
77
7
Azot
100
48
56
48
Fosfor
100
72
33
25
Ekstrude yemlerde sindirebilirliğin artması ile dışkı ile kayıp daha az olacağı gibi metabolizma
ürünü olarak solungaçlardan atılan amonyak ve dışkıyla atılan üre miktarında da azalma söz
konusudur. Çipura ve levrek balıklarında FCR değerinin ortalama 1.6: 1 olduğu kabul edilecek olursa
(Yani 1 kg balık için 1.6 kg yem kullanılmış demektir) her ton balık üretimi için 1600 kg yem
kullanılması gerekir. Muğla Bölgesindeki 2004 yılı üretiminin 31.479 olduğu resmi kayıtlarda
mevcuttur. Bu durumda; 1.6 X 31.479 / 1 = 50.366 Ton/Yıl yem kullanılmış olur. Levrek ve çipura
balıklarında kafeslerde yemin % 10’u yenmeden çevreye bırakıldığı düşünülerek yılda ortalama 5.036
Ton yemin çevreye geçtiği söylenebilir.
Yük (N, P) : Yemden yaralanma oranı (FCR) x Yem (N) – Balık (N)
Yük (N) : 1.6 x (48- 21)
Yük (N) : 43 kg (Her Ton balık yemi için)
Bu durumda % 50 protein içeren ve 1.6 FCR değerine sahip yemlerle yapılan yemlemede
Muğla Bölgesindeki balık çiftliklerinden 2004 yılında ortalama 43 x 31.479 = 1353.79 kg (1.3
Ton/Yıl) N girdisi olduğu hesaplanabilir.
Yukarıda belirtilen sorunların çözümlenmesinde ilgili bakanlıklar, üniversiteler ve işletme
sahipleri arayış içine girmişlerdir. 2000’li yılların başında Bodrum Salih adası potansiyel üretim alanı
olarak kabul edilmiştir. Daha sonra bazı koy ve körfezlerdeki işletmeler bu bölgeye taşınmaya
başlanmışlardır. Taşınma işlemleri tam olarak gerçekleşmeden kafes işletmelerinin Salih adasından da
daha açığa taşınmaları gündeme gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının Çipura ve Levrek yetiştiriciliğini
teşvik etmesi nedeni ile Güney Ege’de özellikle Bodrum civarı bu türlerin yetiştiriciliği için en fazla
tercih edilen yetiştiricilik alanları olmuştur. Bölgede bu nedenle çok sayıda farklı kapasitede ağ kafes
bulunmaktadır. Yakın geçmişte bu çiftliklerden bazıları bakanlıkça gösterilen alanlara taşınmıştır.
Günümüzde Güllük körfezinde bulunan çiftliklerin bulundukları derinlikler ve üretim miktarları ile
düşünüldüğünde iki grup altında toplayabiliriz.
Birinci grup kıyıya oldukça yakın ve 10 m civarındaki derinliğe sahip kafeslerdir. Diğer gruptaki
kafesler ise Salih adası kuzeyinde ve Güllük körfezinin ortalarında yer almaktadır. Kıyıya yakın
kafesler bireysel olarak ele alındığında üretim kapasiteleri yüksek olmadığından risk teşkil
etmemektedir. Ancak Güllük körfezi içinde kıyı şeridi boyunca irili ufaklı kafeslerin 10 – 15 m
civarında bulunmasının etkileri yüksek olacaktır. Bu çiftliklerin kullanılan yemlerden kaynaklanan ve
sedimentte biriken organik atıkları, kafeslerdeki balıkların organik atıkları sedimentte birikerek
biyolojik çeşitlilikte azalma, bulanıklılık, sedimentte organik kirlilik gibi sonuçlar doğuracaktır. Ve
toplam üretim miktarı olarak körfezin gelecekte ekolojik taşıma kapasitesini tehdit edecektir.
Araştırmamızın sonuçlarına dayanarak kıyıda bulunan kafeslerin en azından körfez
içinde derinliği 25 m olan nispeten derin bölgelere çekilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde daha
uzak ve derin sulara taşınması durumunda bölgede bulunan balık üreticileri ekonomik açıdan
zor durumda kalacaklar ve çoğu işletme bu maliyetin altından kalkamayacaktır. Bu
araştırmanın sonuçları Ağustos ayı içinde alınan örneklerin sonuçlarına dayanmaktadır. Ve
sadece bölgede bulunan çiftliklerin taşınabileceği alanlar ile yeni kurulacak çiftlikler için
potansiyel alanların saptanmasında ölçülen verilerden yararlanılmıştır. Diğer yandan ,
bölgedeki çiftliklerin oluşturabileceği kirlilik riskinin sürekli olarak kontrol altında tutulması ve
izlenmesi gerekmektedir.
16. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Bu araştırma sonucunda elde edilen verilerden çıkan sonuçlar aşağıda sıralanmıştır.
78
7
●
Muğla il sınırları içinde kalan balık çiftliklerinde yem ve beslenmeden kaynaklanan sorunların
çözümü için yem kalitesinin yükseltilmesi , yani suda kolay çözünen , yağ artığı bırakmayan,
sindirim hızı yüksek yem kullanılmalıdır.Böylece kafes altında daha az materyal birikecektir.
●
Mevcut kafeslerin kurulduğu alandaki akıntılara engel olmaması için KAFES ALTI
DERİNLİĞİ X 2 OLARAK önerilmektedir. Toplam derinliğin ise levrek ve çipura balıkları
için minimum 25 metre olması tavsiye edilmektedir.
●
Böylece kafeslerin derinleşmesiyle ve kafes tabanı ve dip arasındaki alanın derin olması yakın
kurulan çiftliklerin birbiriyle hastalık temasını da azaltan bir etki yapacaktır.
●
Kafes alanlarına dışarıdan kara kökenli, turizm veya gemi kökenli kirletici materyaller
ulaşmamalıdır. Çünkü temiz sularda yaşayan balıkların eti kalitesi yetiştiği veya büyütüldüğü
ortamla doğrudan ilgilidir.Kaliteli yetiştirilmiş su ürünleri daha kolay alıcı bulur.
●
Yüzen kafeslerin kurulma alanlarında mümkünse sert substratlar tercih edilmelidir. Böylece
hem dipte biriken malzeme bentik ekosisteme daha az zarar verir.Ayrıca , Deniz çayırlarının
bulunduğu alanlar tahrip edilmez.
●
Balık kafeslerinin kurulacağı alanların kıyıdan mesafesi yetiştirilecek türe bağlı olarak değişir.
Bu nedenle kıyıdan uzaklık yerine DERİNLİK kriteri dikkate alınmalıdır. Bazı raporlarda
önerilen kıyıdan 1 veya 2 millik uzaklık ülkemiz için gerçekçi değildir.
●
Bu derinlik kriterinin ise Güllük körfezi'nde 25 metre olması uygundur. Böylece hem
korunması gereken türler özellikle Posidonia oceanica (deniz çayırı) korunmuş olur hem de
uygun akıntı ve su yenilenmesi sağlanarak ekolojik bozulmaların önüne geçilir.
●
Kıyısal ekosistemdeki bozulmaların önüne geçmek için kıyısal alanda ve sığ sularda
kurulu balık çiftlikleri açık denizlere çıkarılmalıdır. Ancak bu yapılırken Ege ve
Akdenizin rüzgar durumuna dikkat edilmelidir.
Özellikle Güllük körfezinde üretim kapasitesi belirlenerek bölgesel olarak üretim
planlaması yapılmalıdır. Bu çalışmanın ilk verilerine göre körfezde yaklaşık %20
oranındaki kafes işletmelerinin yeni derinlik ve taşıma kapasitesi kriterlerine göre yer
değiştirmesi gerekli olacaktır.
Diğer yandan, açık denizlere çıkarılması önerilen çiftliklerin Gırgır ve Trol balıkçılığının
yapıldığı alanlarla çakışmamasına dikkat edilmeli. Ayrıca deniz ulaşımı da
aksamamalıdır.
●
●
●
Yapılan araştırmada 1 ve 2 yıl önce terk edilen kafeslerin referans istasyonlarla
karşılaştırılması sonucunda yenilenmenin hızlı olduğu, rizomların sıklaştığı, balık
populasyonlarında ise görece artma olduğu bulunmuştur. Bu bulgu kafes altındaki organik
kirlenmenin zamanla azaldığı ve sistemin kendini yenilediğini ortaya çıkarmaktadır.
●
Proje süresince hassas alanların belirlenmesinde TRIX indeksine göre uygulama yapılacaksa
ilk ölçümler ile Mayıs 2007 de yapılacak ölçümlerin birlikte değerlendirilmesi gerekeceğinden
bu konuda temel veri toplanmış bulunulmaktadır. TRIX indeksinin uygulamalarındaki
aksaklıklar giderilmeli ölçümlerde özellikle kara kökenli kirlenmenin tetikleyici etkisi bir
çarpan olarak değerlendirilmelidir.
●
Balık yetiştiriciliği yapılan alanlardaki fiziki kirlenmenin önlenmesi için hem yetiştiriciler ve
bunların ait olduğu dernekler, birlikler v.s ile devlet kurumlarının bu konuda sorumlu
davranması gerekmektedir. Üreticilerin fiziki kirlenme, yemleme, atıklar ve gürültü gibi
çevreye zarar verici konularda kendi otokontrollerini yapmaları gerekmektedir.
79
7
●
Balık çiftliklerinin bulunduğu alanlara deniz emniyetini sağlayacak ışık, şamandıra v.s
konulmalı yatlar ve diğer teknelerin seyir güvenliğini tehlikeye atacak uygulamalardan
kaçınılmalıdır.
●
İşletmelerin ruhsat yerleri, kafes sayıları ve kapasiteleri konusunda ruhsat başvurusu ve
izinlerde belirtilen miktar ve yerleri ihlal etmemeleri gerekmektedir.
●
Üretici temsilcileri veya dernekler kolluk kuvvetleriyle düzenli olarak toplantılar yaparak
balık yetiştiriciliği konusundaki yanlış anlamaları ortadan kaldırmalı , varsa hatalarını
düzeltmeli ve kendi içinde disiplin sağlamalıdır. Bu konuda Sahil Güvenlik Komutanlığı ile
yapılacak toplantılar faydalı olabilir.
●
Yetiştiricilikte kullanılan çeşitli ilaç , aşı ve kimyasallar balık yetiştiriciliğinin belli
safhalarında kullanılır. Bu kimyasallar dikkatli kullanılmazsa deniz çevresi ve ürün için bir
tehdit oluşturabilirler. Ancak bu konuda Akdeniz’de uzun vadeli ve geniş ölçekte
gerçekleştirilmiş çalışmalar bulunmamaktadır. UNEP/MAP/MEDPOL’e göre Akdeniz’de
deniz ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan kimyasalların tam ve kantitatif listesini derlemek
günümüzde imkansız görünmektedir. Ülkemizde de bu konudaki veriler yetersizdir. Halen
sürdürülen mevzuatın kontrolu Bakanlığın Bornova referans laboratuarında periyodik olarak
gerçekleştirilmelidir.
●
Balık çiftlikleri ve civarında bulunan egzotik türler takip edilmeli, genetik kirlilik oluşturacak
koşulların oluşmasına izin verilmemelidir.
●
Çiftliklerin bulunduğu yerler ve çevrelerine vermiş oldukları kirletici etkiler kontrol altında
tutulmalı, denizlerde ağ kafeslerde yapılan balık yetiştiriciliğinde her zaman çevre dostu
teknolojiler ve çevre dostu yemler kullanılmalıdır. Kıyı alanlarında kafes kurulacak yerler ile
diğer yatırım projelerinin karşı karşıya gelmemesi için; turizm, deniz ve yat trafiği, hassas
bölgeler ve doğal sit alanları, limanlar ve bu bölgelerle ilgili kıyı alanları yönetimi planlar
yapılmalı veya mevcut planlar bütün katılımcıların görüşleri alınarak tadil edilmelidir. Bu
konuda şeffaf olunmalı, ülke kıyılarının belli alanları sürekli olarak su ürünleri üretimine
ayrılmalıdır.
Su Ürünleri yetiştiriciliğinin deniz çevresine olan etkileri konusunda düzenli araştırmalar ve
izleme projeleri yapılmalıdır.
Çiftlikler birbirinden belli bir mesafede uzak olmalı. Üreticilere kıyı tesisleri için kolaylık
sağlamalıdır. Taşıma kapasitelerinin belirlenmesi ile ortaya çıkacak bölgesel üretim miktarları
ile çiftlikler arası mesafenin ortalama 1000 metre olarak öngörülmesi belli bir alanda kendi
öznel yerleşim plânını oluşturacaktır.
Açık deniz kafes ünitelerini kullanan işletmelere adaptasyon ve ön büyütme kara tesisleri
kurmalarını teşvik edecek düzenlemeler yapılmalı, lojistik destek iskelelerinin sayıları
arttırılmalıdır.
●
●
●
80
8
17.KAYNAKLAR
Ackefors, H., Enell, M., 1990. Discharge of nutrients from Swedish fish farming to abjacent sea
areas, Ambio, 19, 29-35.
Altuğ G., Bayrak, Y., 2003. "Farklı Akuatik Ortamlarda Bakteriyel Metabolik Aktivite
Karşılaştırmaları" XII. Ulusal Su Ürünleri Sempozyumu Bildiriler Kitabı Ed. B. Şen, M. Dörücü,
M. T. Alp, 63-68 Elazığ
Anonim, 1993. Türkiye’de Yetiştiriciliğin Çevresel Etkisi ve Bunun Turizm,
Rekreasyon ve Özel
Koruma Alanları ile İlişkisi, TÜGEM , 1-185, Ankara.
Anonim, 2004. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, Su Ürünleri İstatistikleri.
Anonim, 2004. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Proje İstatistik Dairesi Verileri
Anonim, 2005. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Proje İstatistik Dairesi Verileri
81
8
Arcos, J. M., Louzao, M., Oro, D., 2004. Management of Mediterranean Fisheries and Impact on the
Marine Ecosystem: How to account for top predators?, Rapp. Comm. int. Mer Medit.,37.
APHA 1998. Standard Methods for the Examination of Water and Wastewater 20th Edition. Clesceri,
L.S., A.E Greenberg and A.D Eaton (eds). American Public Health Association, American
Water Works Association and Water Environment Federation, Washington, D.C
Atay, D., Pulatsü, S., 2000. Su Kirlenmesi ve Kontrolü, A.Ü. Ziraat
Fakültesi, Yay. no:1513, 1-
292, Ankara.
Azam, F. and Cho, B.C., 1987. "Bacterial Utilization of Organic Matter in the Sea. " In: Fletcher M.
(ed) Ecology of microbial communities. Cambridge University Press, Cambridge, pp. 261-268.
Babacan, Z.N., 1999. Ağ kafeslerde çipura (Sparus aurata L., 1758) ve levrek (Dicentrarchus labrax
L., 1758) yetiştiriciliğinin su kalitesine etkisi, A.Ü. Fen Bilimleri Enst. Yüksek Lisans Tezi,
Ankara.
Beveridge, M. C. M., 1984. Cage and Pen Fish Farming, Carrying Capacity Models and
Environmental Impact, FAO Fish Tech. Pap (225), s 131, Roma.
Beveridge, M., 1996. Cage Aquaculture 2nd Edition, IV + 294, Fishing New Books, Osney Mead,
Oxford 0X2OL, England.
Brown, J.R., Gowen, R.J., McLusky, D.S., 1987, The effect of salmon farming on the benthos of a
Scottish sea loch, J. Exp. Mar. Bio. Ecol., 109, 39-51.
Boyd, C. E,. Tucker, C. S. 1992. Water Quality and Pond Soil Analyses for Aquaculture. Alabama
Agricultural Experiment Station. Aubum University Press. Ed. Lowell T. Frobish.183
Alabama.Enell,
Brown, J.R., Gowen, R.J., McLusky, D.S., 1987. The effect of salmon farming on the benthos of a
Scottish sea loch, J. Exp. Mar. Bio. Ecol., 109, 39-51.
82
8
Brown, By A. W., Hoppe, H. G. Rosenthal, H. 2000. Changes in bacterial abundance and
community structure in cage fish-culture caused by water turbulence during feeding. Joırnal of
Applied Ichtyology 16-1 page 17.
Buhan, E., Yılmaz, H. 1998. Bodrum Yarımadası ve Köyceğiz Lagün Sistemi Fekal Kirlililiği ve Su
Ürünleri Yetişme Ortamlarına Etkisi D. Anadolu Bölgesi III. Su Ürünleri Sempozyumu 495502.
Cabelli, V.J. 1983. "Health Effects Criteria for Marine Waters". EPA-600/1-80-031, U.S.
Environmental Protection Agency, Cincinnati, Ohio.
Coyne , M.S., J. M. Howell 1994. The Fecal Coliform/ Fecal Streptoccoci Ratio (FC/FS) and Water
quality in the Bluegrass Region of Kentucky. Soil and Science News and Views, 15, 9.
Dempster, T., Sanchez-Jerez, P., Bayle-Sempere, J.T., Gimwnez-Casalduero, F., Vale, C., 2002.
Attraction of wild fish to sea-cage fish farms in the South-western Mediterranean Sea: spatial
and short-term temporal variability. Marine Ecology Progress Series 242, 237-252.
Determan, T., 1991. The Fecal Coliform Standard and Shellfish Sanitation. Shorelands and Coastal
Zone Management, Washington State Department of Ecology, Olympia, WA.
Dimitriadis, Ch., Koutsoubas, D., Tsirtsis, G., 2004. Interactions between fish cage farming and the
marine environment in Gera Bay ( Aegean Sea, Eastern Mediterranean ), Rapp. Comm. int. Mer
Medit.,37.
Dufour, A.P. 1984. Health Effects Criteria for Fresh Recreational Waters. EPA-600/1-84-004,
U.S.Environmental Protection Agency, Cincinnati, Ohio.
Edwards, E., M. Coyne, T. Daniel, P. Vendrell, J. Murdoch, P. Moore, 1997. Indicator Bacteria
Concentrations of two Northwest Arkansas Streams in Relation to Flow and Season. American
Society of Agricultural Engineers. 40 (1): 103-109
Enell, M., Ackefors, H., 1991. Nutrient discharges from aquaculture operations in Nordic
Countries into adjacent sea areas, ICES, F:56, Ref. MEQC, 2-16 .
83
8
EPA, 1986. U.S.Environmental Protection Agency. Ambient Water Quality Criteria for Bacteria1986. EPA-440/5-84-002, U.S.Environmental Protection Agency, Washington, D.C.
Ergen, Z., Çinar, M.E., Dağli, E., 2004. Effects of fish farming on the distribution of polychaetes in
Aegean Sea., Rapp. Comm. int. Mer Medit.,37.
Foy, R.H. and Rosell, R., 1991. Loadings of nitrogen and phosphorus from a Northern Ireland fısh
farm, Aquaculture, 96, 17-30.
Genç, E., 1997. Yüzer Ağ Kafeslerde Deniz Balıkları Yetiştiriciliğinin Çevreye Etkisi, A.Ü. Fen
Bilimleri Enst. Y.L. Semineri, 1-27, Ankara.
Goddard, S., 1996. Feed Management in Intensive Aquaculture, XI + 194, Chapman and Hall, New
York, USA.
Gowen, R. J., McLusky, D.S., 1988. How farm effect their surroundings, Fish Farmer,
September/October, 33-34, 50-51.
Gyllenhammar, A., Hakanson, L., 2005. Environmental consequence analyses of fish farm
emissions related to different scales and exemplified by data from the Baltic – a review. Marine
Environmental Research, 60: 211-243.
Hall, P.O.J., Holby, O., Kolberg, S., Samuelsson, M.O., 1992. Chemical fluxes and mass balance in
a marine fish cage farm. IV. Nitrogen. Marine Ecology Progress Series 89, 81-91.
Heissenberger, A., Leppard G.G., Herndl J.G, 1996. "Relationship Between the Intracellular
Integrity and the Morphology of the Capsular Envelope in Attached and Free-Living Marine
Bacteria". Appl. Environ. Microbiol. 62: 4521-4528.
Holby, O., Hall, P.O.J., 1991. Chemical fluxes and mass balance in a marine fish cage farm. II.
Phosphorus. Marine Ecology Progress Series 80, 191-201.
Holmer, M., Perez, M., Duarte, C. M., 2003, Benthic primary producers – a neglected
environmental problem in Mediterranean maricultures?. Marine Pollution Bulletin, 46: 13721376.
84
8
Johnsen, R.I., Grahl-Nielsen, O., Lunestad, B.T., 1993. Environmental distribution of organic waste
from a marine fish farm, Aquaculture, 118, 229-244.
Kalanzi, I., Karakassis, I., 2006. Benthic impacts of fish farming: meta-analysis of
community and geochemical data. Marine Pollution Bulletin. 52: 484-493.
Karakassis, I, Pitta, P., Krom, D. M., 2005. Contribution of fish farming to the nutrient loading of
the Mediterranean. Scientia Marina, 69 (2): 313-321.
Lojen, S., Angel, D., Katz, T., Spanier, E., Tsapakis, M., Karakassis, I., Kovac, N., Malej, A.,
Cook, E., Black, K., 2004. Recycling of particulate Nitrogen waste from the fish farms:
Efficiency of hard substrate deployments, Rapp. Comm. int. Mer Medit.,37.
Machias, A., Karakassis, I., Labropoulou, M., Somarakis, S., Papadopoulou, K.N.,
Papaconstantinou, C., 2004. Changes in wild fish assemblages after the establishment of a fish
farming zone in an oligotrophic marime ecosystem. Estuarine Coastal and shelf Science 60, 771779.
Machias, A., Karakassis, I., Somarakis, S., Giannoluaki, K. N., Papadopoulou, K.N., Smith, C.,
2005. The response of demersal fish communities to the presence of fish farms. Marine Ecology
Progress Series. 288:241-250.
Machias, A., Somarakis, S., Karakassis, I., Neofytou, C., Maravelias, X., Pantazis, P.,
Koutsoubas, D., Papadopoulou, K.N., Smith, C.J., 2003. Fish landing changes since the onset
of aquaculture: two cages studies. Abstract 7th Hellenic Symposium Oceanography and
Fisheries, Iraklion, ISSN 1107-6534:203.
Mirto, S., La Rosa, T., Danovaro, R., Mazzola, A. 2000. Microbial and Meiofaunal Response to
Intensive Mussel-Farm Biodeposition in Coastal Sediments of the Western Mediterranean,
Marine Pollution Bulletin, 40: 244-252.
Mutlu, E., Bingel, F., Gücü, A. C., Tuğrul, S., Beşiktepe, Ş. T., Eylül 2005. Muğla kıyılarında
koyları etkilemeyecek deniz balığı yetiştirme alanlarının tespiti, TUBİTAK ve Orta Doğu
Teknik Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü.
85
8
Okuş, E., 2005. Gökova ÖÇK Bölgesinin Kıyı ve Deniz Alanlarının Biyolojik Çeşitliliğinin Tespiti 1.
Gelişme Raporu s. 66. Aralık 2005, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği
Enstitüsü.
Ören, E.,1970. Zooplanktonların aylara göre dağılımları, vertikal göçleri, ve bir günlük hareketleri,
Balık ve Balıkçılık, Cilt: XVIII, Sayı:1, sayfa: 6-16.
Özel,İ. 1999. Planktonoloji-I, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Yayınları, No:145.
Peres O.M., Ross L.G., Tefler T.C., 2002. Del Campo Barquin L.M., Water quality requirements for
marine fish cage site selection in Tenerife ( Canary Islands ): predictive modelling and analysis
using GIS, Aquaculture 62054: 1-18.
Phillips, M.J, Beveridge, M.C.M., Ross, L.G., 1985. The environmental impact of salmonid cage
culture on inland fisheries: present status and fature trends, Journal Fish Biol., 27 (suppl.A),
123-137.
Pitta, P., Apostolaki, E.T., Tsagaraki, T., Tsapakis, M., Karakassis, I., 2006. Fish farming effects
on chemical and microbial variables of the water column: a spatio-temporal study along the
Mediterranean Sea. Hydrobiologia, 563: 99-108.
Pitta, P., Karakassis, I., Tsapakis, M., Zivanovic,S., 1999. Natural vs. mariculture induced
variability in nutrients and plankton in the eastern Mediterranean, Hydrobiologia, 391: 181-194.
Polat, S., Işık,O., 2002. Phytoplankton distributioni diversity and nutrientsat thr northeastern
Mediterranean coast of Turkey (Karataş-Adana). Turk J Bot., 26: 77-86.
Pomeroy, L. R., R. B. Hanson, P. A. McGillivary, B. F. Sherr, D. Kirchman, and D. Deibel. 1984.
Microbiology and chemistry of fecal products of pelagic tunicates: rates and fates. Bull. Mar.
Sci. 35:426-439.
Pulatsü, S., Atay, D., Karahan, B., 1999. Ağ kafeslerde çipura (Sparus aurata L., 1758) ve levrek
(Dicentrarchus labrax L., 1758) yetiştiriciliğinin su kalitesine etkisi, Tarım Bilimleri Dergisi, 5
(3), 99-101.
86
8
Rana, K., J., 1998. Global overview of production and production trends. FAO Fisheries Circular No.
886, Rev.1, Rome, FAO. 163 pp.
Ruiz, J. M., Perez, M., Romero, J., 2001. Effects of fish farm loadings on seagrass (Possidonia
oceanica) distribution, growth and photosynthesis. Marine Pollution Bulletin, 42(9): 749-760.
Stewart, J.E.,1997. Environmental impacts of aquaculture, World Aquaculture, March, 47-52.
Silvert, W., 1992. Assessing environmental impacts of finfish aquaculture in marine waters.
Aquaculture 107, 69-79.
Smith, C., Machias, A., Giannoulaki, M., Somarakis, S., Papadopoulou, K.N., Karakassis, I.,
2003. Diversity study of wild fish fauna aggregating around fish farm cages by means of
remotely operated vehicle (ROV). Abstract 7th Hellenic Symposium Oceanography and
Fisheries, Iraklion, ISSN 1107-6534: 227.
Soto, D., Norambuena, F., 2004. Evaluation of salmon farming effects on marine systems in the inner
seas of southern Chile: a large-scale mensurative experiment. Journal of Applied Ichthyology,
20: 493-501.
Stewart, J.E.,1997, Environmental impacts of aquaculture, World Aquaculture, March, 47-52.
Weglenska, T., Brownick-Dylinska, L., Ejsmont-Karabin.J. and Spodniewska, I., 1987, Plankton
structure and dynamics, phosphorus and nitrojen regeneration by zooplankton in Lake Glebokie
polluted by aquaculture, Ekologia Polska, 35, 1, 173-208, Polonya.
UNEP. United Nations Environment Programme Mediterranean Action Plan, Mariculture In The
Mediterranean, MAP Technical Reports Series No. 140.
Weglenska, T., Brownick-Dylinska, L., Ejsmont-Karabin.J. and Spodniewska, I., 1987. Plankton
structure and dynamics, phosphorus and nitrojen regeneration by zooplankton in Lake Glebokie
polluted by aquaculture, Ekologia Polska, 35, 1, 173-208, Polonya.
Yurga, L., Koray, T., Başaran-Kaymakçı, A., Egemen Ö., 2005. Deniz yetiştiriciliği yapılan bir
bölgede mikroplankton tür çeşitliliği ve TRIX indekslerinde oluşan değişimler. E.Ü. Su Ürünleri
Dergisi, 22: 177-186.
87
8
http://ressources.ciheam.org/om/pdf/c55/01600217.pdf
http://www.biology.qmul.ac.uk/research/staff/s-araya/redox.pdf
http://www.penbay.org/aqwaterqualsowles03.html
18 . DERİNLİĞE BAĞLI OLARAK ABİYOTİK FAKTÖRLER
a)Balık Çiftliği Bulunan İstasyonlar:
8. İSTASYON
Akbük Açıkları
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
2
4
6
8
10
12
derinlik (m)
9. İSTASYON
Toprak Ada
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
10
20
30
40
50
derinlik (m)
88
8
60
9a. İSTASYON
Toprak Ada
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
5
10
15
20
25
derinlik (m)
10. İSTASYON
Toprak Ada
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
10
20
30
40
50
60
derinlik (m)
11. İSTASYON
Salih Adası Kuzey
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
5
10
15
20
25
derinlik (m)
89
8
30
35
12. İSTASYON
Salih Adası Güney
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
5
10
15
20
25
derinlik (m)
22.İSTASYON
Karaca Ada
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
10
20
30
40
50
derinlik (m)
92.İSTASYON
Ziraat Adası
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
5
10
15
derinlik (m)
90
9
20
93.İSTASYON
Aydeniz Koyu
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
5
10
15
20
derinlik (m)
b) Diğer İstasyonlar:
7. İSTASYON
Panayır Adası
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
5
10
15
20
25
30
35
derinlik (m)
19.İSTASYON
Aşağı Mazı
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
10
20
30
40
derinlik (m)
91
9
50
23.İSTASYON
Datça
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
2
4
6
8
10
12
derinlik (m)
30.İSTASYON
Ölüdeniz (Likya World)
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
5
10
15
20
25
30
derinlik (m)
90.İSTASYON
Dalyan Burnu
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
2
4
6
8
derinlik (m)
92
9
10
91.İSTASYON
Kıyıkışlacık Açığı
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
2
4
6
8
10
12
derinlik (m)
94.İSTASYON
Güllük Körfezi
50
miktar
40
Oksijen(mg/lt)
30
pH
20
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
10
0
0
10
20
30
40
50
60
derinlik (m)
miktar
101.İSTASYON
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
Oksijen(mg/lt)
pH
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
0
5
10
15
20
derinlik (m)
93
9
25
miktar
102.İSTASYON
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
Oksijen(mg/lt)
pH
Salinity (‰) PSU
Temp.(°C)
0
10
20
30
40
derinlik (m)
94
9
50

Benzer belgeler