teknolojik gelişmeler ışığında

Transkript

teknolojik gelişmeler ışığında
TEKNOLOJĠK GELĠġMELER IġIĞINDA MÜZĠK ESERLERĠNDE
UMUMA ĠLETĠM HAKKI
VE TÜM YÖNLERĠYLE MOBĠL HAKLAR KAVRAMI
§1.
I-
TEKNOLOJĠK GELĠġMELER ve BĠLGĠ TOPLUMU
GiriĢ
Teknolojinin gelişmesi, hayatın her alanını etkilemekte olduğu gibi hukuk
alanını da derinden etkilemekte, hayat tarzlarınının ve alışkanlıklarımızın
dönüşümü için temel dinamiklerden biri olmaktadır. Her yeni teknoloji,
insanoğlunun tüketim metotlarını değiştirmekte, mevcut metotlara yeni ilaveler
getirerek yeni açılımlar
ve imkanlar sağlamaktadır.
Özellikle bilgisayar ve
iletişim yani bilişim teknolojileri alanındaki hızlı değişimler, modern hayatın tüm
kesimlerini doğrudan etkilemiş, telekomünikasyon ve bilgi sistemlerinin
bütünleşmesi, her türlü iletişimin mesafeden bağımsız olarak saklanmasını ve
iletilmesini sağlamış ve yeni imkanlar sunmuştur.1 Ancak hem hukuk alanında
hem de diğer alanlarda yeni problemleri beraberinde getirmiştir.
Hukuk,
toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen
yasaların bütünüdür. Bu bağlamda, hukukun toplumu düzenleme kaygısı,
teknolojik gelişmeler ışığında yeni çözümleri üretmesini de zorunlu kılmaktadır.
Bu çalışmaya konu olan teknolojik gelişmeler bilhassa bilişim teknolojilerindeki
gelişmeler kapsamında değerlendirilecek ve bu başlık altında dikkate alınacaktır.
Teknolojiyi, bir sanayi dalıyla ilgili üretim yöntemlerini, kullanılan araç,
gereç ve aletleri kapsayan bilgi olarak tanımlayabiliriz. Teknoloji, bilgi
birikiminin pratik hayatta yaygın biçimde uygulanması anlamını taşımaktadır.
Teknolojik gelişme, üretim ile ilgili yöntemleri, kullanılan araç, gereç ve aletleri
kapsayan bilgideki gelişmeyi de ifade etmektedir. Yeni teknolojiler ise teknolojik
değişimin günümüzde ulaştığı son aşamadır ve bu çalışma kaleme alınırken bile
bir adım daha atılmış olmakta, mevcut kullanmış olduğumuz teknolojiler eski
olarak nitelendirilmektedir. Özellikle bilişim teknolojilerinde bilgi ve iletişimin
yanyana yol aldığını birbirine son derece karmaşık bağlarla entegre olduğunu
1
Başpınar/Kocabey, 1. Bölüm, sh.33
görürüz. Bilgi ve iletişim ayrılmaz kardeşler olmuştur. Bilginin aktarılma
metotlarının geliştirilmesi kaygısı belkide bilişim teknolojilerinin gelişmesi için
en önemli itici güçten biri olmaktadır. Bu bağlamda bilginin yani sesin,
görüntünün, sayıların, sembollerin, verilerin veya iletime konu olabilecek her
türlü eserin bilişim teknolojileriyle buluştuğu yerde karşımıza fikri mülkiyet
hukuku çıkmaktadır.
Teknoloji ile fikri mülkiyet hukuku, özellikle eserlerin, sektördeki adıyla ve
daha kapsamlı haliyle “içerik-content”,
tüketilme yöntemlerinin teknolojik
gelişmeler nedeniyle artması sonrasında yanyana sıkça anılır olmuştur. Yeni
teknolojik yöntemlerin eserleri farklı metotlarla kullanıcılara temsil, yayma,
işleme, çoğaltma ve iletme imkanları getirmesi, eser ve komşu hak sahipleri
haklarını düzenleyen fikri mülkiyet hukukunun yeni çözümler aramasına neden
olmuş ve karşımıza bu çalışmada bahsedecek olduğumuz yeni kavramlar ve hak
türlerini ortaya çıkarmıştır.
Geleneksel olarak eser sahipleri haklarından bahsederken özellikle edebi
eserlerin çoğaltılması kastedilmekteydi. Bu nedenle ingilizcede “copyright”
olarak tanımlanan fikri mülkiyet haklarının temeli, edebi eserlerin çoğaltılmasına
dayanmaktaydı.
Bir anlamda
kopyalanabilme kavramının fikri mülkiyet
hukukunun da temeli olduğunu söyleyebiliriz. Öyleki kopyalama imkanları
olmasaydı bugün
bir çok konuyu tartışmıyor olacaktık. Ancak özellikle son
çeyrek yüzyılda bilim ve teknolojinin getirdiği yeni çözümler, fikir ürünlerini
hayal edilemeyecek şekillerde, insanoğlunun hizmetine sunmuştur. Kopyalama
imkanı, yani matbaa ile başlayan süreç, radyo ve sonrasında televizyon ile yayın,
uydu üzerinden yayın, internet, dijital ortamda iletim gibi temel süreçlerden
geçerek günümüze ulaşmıştır.
Edebi eserlerin çoğaltılması şeklinde karşımıza çıkan fikri haklar, bugün
eserlerin tüketilme metotlarının çeşitlenmesiyle çok daha geniş bir alana
yayılmıştır. Eserlerin kullanılmasını geleneksel ve çağdaş metotlar şeklinde iki
ana gruba ayırırsak, bu çalışmanın konularından biri olan mobil haklar kavramını
çağdaş metotların belkide şimdilik en sonuncusu olarak ifade edebiliriz. Esasında
fikir ürünlerinin korunmasının anlamlı olmaya başlaması ile çoğaltma
2
imkanlarının ortaya çıkması aynı zamanlara tekabül etmektedir. Eserlerin
çoğaltma metotlarına her yeni teknoloji ile yeni formlar ilave edilmesi bu yeni
metotları da kapsayan hak türlerini ortaya çıkarmıştır. Eserlerin gsm (mobil)
şebeke üzerinden umuma iletilmesi ve erişebilir kılınması yöntemi de teknolojinin
son yıllarda getirdiği en önemli olanaklardan biri olmuş, hem eserlerin negatif
manada daha kolay
erişilebilir ve haksız bir şekilde kullanılabilir
durumda
olmasına neden olmuş hem de pozitif olarak eser ve hak sahiplerine eserlerinden
daha farklı mali imkanlar elde etmelerini sağlamıştır.
Bugün “bilgi çağı-information age”nı yaşamaktayız. AB de dahil olmak
üzere bir çok kurum ve kuruluş fikri mülkiyet hukukunu “Bilgi ToplumuInformation Society” başlığı altında ele almaktadır. Gelişmiş toplumlar artık
sanayi toplumundan değil bilgi toplumundan bahsetmektedir. Tonlarca çeliğin
satılmasından elde edilen gelir ile birkaç gram ağırlığındaki cd’de yüklü
bilgisayar programı aynı bedel karşılığında satılabilmektedir. Bu bağlamda, bilgi
toplumunun temelinde, fikir “idea” ve bu fikirlerden yola çıkılarak elde edilen
“fikir ve sanat eserleri” vardır.
Toplumlar bilgi toplumuna dönüşmektedirler. Her kavramda olduğu gibi
fikir ve sanat eserleri de bilgi toplumunun ve dijital dünyanın getirdiği çözüm ve
problemlerden nasibini almaktadır ve alacaktır.
II.
Dijital Dünya ve ÇeĢitli Kavramlar
A-
Genel Olarak
Fikir ve sanat eserleri, türlerine göre farklı şekillerde tecessüm etmekte olup
bunları genel olarak, geleneksel ve modern yöntemler olarak ele alabiliriz. Edebi
eserlerden yola
çıktığımızda insanoğlunun yazıyı önce taş veya tahta gibi
cisimlere yazdığını, uzunca bir zaman sözleri sadece ifade etmekle yetinmiş
olduğunu görürüz. Bugünse
dijital ortamlara yazılarak, yine bu ortamlara
söylenip kaydedilerek gelişim süreci devam etmektedir. Düşünce insanoğlunun
yegane ayıredici özelliğidir. Düşünceyi ifade etmek ve iletmek insanoğlu ile
başlamıştır insanoğlu ile devam edecektir. Bu manada iletim süreci insanoğlu var
olduğu sürece durmayacaktır. Müzik eserlerine baktığımızda müzik eserlerinin
3
önce notalara dökülmüş olduğunu, çeşitli enstürmanlar vasıtasıyla çalınmış ve
zamanla çeşitli araçlar vasıtasıyla kaydedilmeye başlandığını görürüz. Ancak
günümüzde teknolojinin getirmiş olduğu çözümler sayesinde, fikir ve sanat
eserlerinin tespit edildiği, kaydedildiği, dinlendiği özetle kullanıldığı mecralar kat
ve kat artmıştır. Gün geçtikçe de yeni mecralar ilave olmaya devam etmektedir.
Özellikle asıl konumuz olan müzik eserlerinin geçen süreçte tespit ve yayılma
şekilleri
hayal edilemeyecek
boyutlara ulaşmıştır.
İnternet, GSM, online
mecralar, djital müzik çalarlar özellikle müzik eserlerinin kullanıcılar için farklı
şekillerde dinlenebilmesini, kamuya arz edilebilmesini ve erişebilir olmasını
sağlamıştır. Müziğin elektronik dosyalarla iletibilir hale gelmesi, beraberinde çok
ciddi boyutlarda fikri hak korsanlığı problemini getirmiş olsa da hem eser
sahipleri hem de bağlantılı hak sahipleri için yeni ticari imkanlar da sunmuştur.
Bu yeni ortamlar “sayısal ortam”, “dijital ortam”, “mobil ortam”, “sanal
ortam”, “elektronik ortam”, “online ortam” gibi çeşitli şekillerde ifade
edilmektedir. Bugün bu yeni vasıta ve ortamlar sayesinde, fikir ve sanat
eserlerinin tespiti, çoğaltılması, işlenmesi, temsili, bir yerden bir yere iletimi, arzı
o kadar basit ve kolay hale gelmiştir ki, artık klasik anlamda, somutlaşan
(cisimleşen) ürünlerin kullanılması ikinci plana itilmiş2, kullanım metodu, dijital
ortamlara ve araçlara doğru kaymıştır.
B-
Dijital Ortam
1.
Tanım
Dijital ortam, bilişim teknolojilerinin yaratmış olduğu bilgi toplumu
dünyasını ve bulunduğu mecrayı ifade etmektedir. Bilgi toplumunda ve global
dünyada belki de her birey veya daha dar ifade ile internet ağında bulunan herkes
bu ortamın katılımcılarıdır. Dijital dünyada dünya artık global bir köy olmuştur,
mesafeler ortadan kalkmıştır. Siber alan veya bilgisayar ağı olarak da ifade
edilen bu dünya, bilişim teknolojilerinin gelişmesi ile de gelişimine devam
etmektedir. Bazı müellifler siber alanın yani dijital dünyanın, bilginin telgrafın
icadıyla fiziken taşınmak zorunluluğundan kurtularak zamandan ve yerden
2
Ateş, 6. Bölüm, sh.107
4
bağımsız olarak dijital formata dönüşmüş olduğu tarihle başladığını ifade
etmektedirler.3
Hakikaten
bilginin
yani
iletilebilir
verinin
mesafeden
bağımsızlaşması telgraf ile ilk defa gerçekleşmiştir.
Yukarıda belirtmiş olduğum gibi her ne kadar dijital, sayısal, online, mobil,
sanal, elektronik ortam gibi kavramlar kullanılmaktaysa da bu çalışmada dijital
ortam kavramı üst başlık olarak kullanılacaktır.
Metin, ses, görüntü gibi unsurlarla bilgisayar verisi veya diğer bilgiler için
işlemleri yapmaya ya da ikilik sinyalleri iletmek için voltaj, frekans, genlik,
zaman ve benzeri değişkenleri kullanan sistemelere dijital ortam denmektedir.
Dijital ortamda mevcut olan veriler CD (compact disk), DVD, (Digital Video
Disk), DCC (Digital Compact Casseette), CD-R (CD- Recordable), DAT (Digital
Audio Tape) gibi araçlara kaydedilebilmekte ve bu vasıtalarla iletilebilmektedir.
Bunun yanında bu dijital disketlere çeşitli ses ve/veya görüntü dosyalarının
kaydedilemesi için çeşitli dijital dosya formatları da geliştirilmiştir. Bunların
başında belki de en meşhur olanı « Mp3 »
dijital dosya formatıdır. Bunun
yanında 3GPP (İşletim sistemine sahip olan cep telefonlarına uygun olarak
hazırlanmış 30- 40 saniyelik ve yaklaşık olarak 200 Kbyte büyüklüğünde hareketli
ve sesli görüntüler),AMR (4,75-12,2 kbps arasında yer alan ses dosyaları), AMRWB (6,6-23,5 kbps arasında yer alan ses dosyaları),AAC
(yüksek kalite içeren
düşük bitli ses dosyaları), WMA (8-48 KHz arasında yer alan ses dosyaları),
WAV (44,100 KHz ve 16 kbps’lik ses dosyaları), REAL AUDIO (real player’da
çalışan RA ve RAM uzantılı 16 veya 32 kbps’lik ses dosyaları), MP4 gibi dijital
dosya formatlarını da sayabiliriz.
Fikri ürünlerin bir manada dijital dünyada
yerini alması yine teknolojinin getirmiş olduğu yeni dijitalleştirme araçlarıyla
mümkün olmuştur. Dijital ortam ile, fikir ve sanat eserlerinin dijitalize
«digitalization » edilme süreci başlamıştır.
Fikri mülkiyet hukuku özelinde baktığımızda, dijital kavramının en belirgin
ve meşhur olarak kullanıldığı mevzuat,
Amerika Birleşik Devletleri’nde
yürürlüğe giren orjinal adıyla “The Digital Millennium Copyright Act3
İbrahim Emre Bayamlıoğlu, Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma, İstanbul
2008,sh.37 ve orada dn.78’de anılan Jon Stratton, Siberalem ve Kültürün Küreselleşmesi
5
1998”(DMCA) isimli iki adet Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) anlaşmasını
uygulamaya koyan Dijital Milenyum Telif Hakkı Kanunu olduğunu görürüz. Bu
kanun ile dijital milenyum çağının yaşandığı bir şekilde kanun adı konularak
tescil edilmiştir.
2.
Dijital Ortamın Avantajları
Bilişim teknolojileri sayesinde artık her türlü ses, görüntü, işaret ve veri
dijital
formatlara
dönüştürürebilmekte
ve
bu
sayede
dijital
ortamlara
aktarılabilmektedir. Fikir ve sanat eserleri, özellikle, kitaplar, dergiler, gazeteler,
musiki eserleri, resim ve fotoğraflar, sinema filmleri dijital formatlara
dönüştürebilmekte, herhangi bir değişikliğe ve veri kaybına uğramadan iletilebilir
ve ulaşılabilir hale getirilmektedir.4 Eserlerin dijitalize edilmesi kamuya arzının
da dijital metotlarla yapılmasını mümkün hale getirmiştir. Bugün musiki
bestelerinin bile elektronik ortamlarda meydana getirildiğini dikkate alırsak dijital
dünyanın neler getirmiş olduğunu ve hangi boyutlara ulaştığını daha net bir
şekilde anlayabiliriz.
Gelişmiş yazılımları içinde barındıran bilgisayarlar
vasıtasıyla artık her türlü ses ve nota doğrudan
dijital formatlarda
üretilebilmektedir. Bilgisayarların birbirleriyle veri alışverişi ve ortak iş yapacak
biçimde bağlanması ile oluşan bilgisayar ağları “network”, bilgisayarların
potansiyel gücünü inanılmaz boyutlara çıkarmış, böylece ağların toplamından
oluşan internet «world wide web »
erişim sağlanmıştır.
bilgiye ve bilgisayar kaynaklarına global
1990 yılından itibaren dünya çapında yaygınlaşmaya
başlayan internet, kısa sürede hızlı gelişim göstermiştir. İnternet’e bağlanma
maliyetinin düşmesi, bağlantı hızlarının artması, güçlü ve kullanımı kolay
programların mevcudiyeti, internet vasıtasıyla iletişim kurmayı, bilgi erişimini ve
yayıncılığı herkese açık bir imkan haline getirmiştir. Bir internet uygulaması olan
“World Wide Web” (kısaca Web) multi-medya verilerin (metin, ses, resim, film)
tek bir sistemle bütünleşik bir biçimde yayılmasına ve erişilmesine imkân
vermesiyle, internet kullanıcı sayısında ve internet’te yayınlanan bilgi miktarında
4
Ateş, 6. Bölüm, sh.110
6
patlamaya yol açmıştır.5
Dijital ortama aktarılan veya doğrudan dijital ortamda üretilen verilerin çok
hızlı, basit ve ucuz bir şekilde başkalarına iletilebilmesi ve özellikle ticari hayata
konu olabilmesi en önemli avantajlarının başında gelmektedir. Her türlü sesin,
görüntünün, verinin iletilme yöntemlerinin artması, ticari faaliyet metotlarını hem
değiştirmiş hem de yepyeni boyutlara ulaştırmıştır. Gazetelere internet ortamında
ulaşılabilmesi, kitapların elektronik kitaplar halinde okunabilmesi,
müzik
eserlerinin cep telefonları üzerinden dinlenebilmesi, televizyon yayınlarının
analog, sayısal yayıncılığı takiben gsm şebekeleri üzerinden cep telefonlarında
izlenebilmesi gibi belki de daha 20 yıl once bile hayal edilemeyecek yöntemler
bugün mümkün hale gelmiştir. Elektronik ticaret, pazarlama, bankacılık,
yayıncılık, medya, müzik gibi kavramlar türemiştir. Günümüz teknolojilerinde
irade açıklamaları artık bir bilgisayarın faresinin tıklanması ile gerçekleşmekte,
mal ve hizmetlerin alım satımı dijital ortamlar aracığıyla sağlanmakta, sanal
pazarların kurulması, sanal ticaretin gelişmesi, paranın dijital ortamlar aracılığıyla
el değiştirmesi6 her şeyin bambaşka yorumlanmasına ve hayatımıza yeni
kavramlar girmesine neden olmaktadır.
Bir telefon hattına kablolu veya kablosuz bağlanarak “www.world-wideweb” denilen evrensel ağ “internet” üzerine ulaşıp her türlü bilgi ve veri akışının
sağlanabilmesi
insanoğlunun
geldiği
iletişim
sevisesinin
boyutlarını
göstermektedir. Dijital dünyanın konumuz açısından getirmiş olduğu belki de
hem en avantajlı hem de en dezavantajlı durum fikir ve sanat eserlerinin dijital
kullanıma konu olması ve bu kullanımın getirdiği legal ve illegal ticari faaliyet ve
imkanlardır. Dijital müzik kapsamında derinlemesine inceleyeceğimiz
bu
başlıklar fikir ve sanat eserleri sahipleri ile bağlantılı hak sahiplerine yeni ticari
imkanlar sunmuş, eser ve yapıtlarını yepyeni yöntemlerle
kamuya arz etme
imkanı getirmiş ve mümkün olabildiği ölçüde yeni gelir kapıları açmıştır. Kazan
kazan “win win” üzerine kurulu gelir paylaşımlı lisans sözleşmeleri bu gelir
kapıları için en önemli araçlardan biri olmuştur.
5
6
Acun, İnternet ve Telif Hakları, Bilgi Dünyası 1/1(Nisan 2000)
Memiş, 2. Bölüm, sh.28
7
Yine ünlü denetim firması Deloitte tarafından 2006 yılından hazırlanan
“Dijitale Geçiş-Turn on to Digital” adlı rapora göre, dijital teknolojinin en önemli
kazanımlarından biri, tüketicinin içeriğe ulaşmasının önündeki yer ve zaman
engellerini kaldırmasıdır. Artık, tüketici, ödemek istediği bedele göre, hangi
içeriğe nerede, ne zaman ve nasıl erişmek istediğine kendisi karar verecektir.
İçerik zenginleşirken dağıtım kanallarındaki çeşitlilik de artacaktır. Artan içerik
ve fiyat seçenekleriyle kontrol tüketiciye geçerken artan tüketim de gelirlere
doping etkisi yapacaktır. Ortaya çıkacak yeni pastadan pay almak isteyen medya
şirketlerinin ise büyük bir dönüşüm geçirmeleri gerekecektir. Mevcut tüketici
eğilimleri,
içeriğe
ulaşmanın
önündeki
zaman
ve
mekan
engellerinin
kaldırılmasının gerekliliğine işaret etmektedir. Tüketici, kendi ihtiyaçlarına
yönelik, daha çok kişiselleştirilmiş ürünlere, istediği zaman ve istediği kanal
üzerinden erişmek istemektedir. Bu talebi karşılamak için gerekli altyapı ise
kablosuz iletişim alanındaki önemli gelişmeler ve iletişim kapasitelerinin artması
ile şimdiden hazır hale gelmektedir.7
Yine bu rapor uyarınca, 2012’ye kadar bir çok büyük televizyon kanalının
yayın sinyali analogdan dijitale geçmiş olacaktır.
Bu geçiş bütün teknoloji,
medya ve telekomünikasyon endüstrisine köklü değişiklikler getirebilecektir.
Bu dijital geçişin getirileri daha çok olacak, daha çok içerik ve daha fazla
kanal sayısı, daha çok hareket kabiliyeti, daha çok seçenek ve fiyatlandırma
tercihi, daha çok kişiselleştirme ve etkileşim mümkün olacaktır. Ve nihayetinde
daha çok tüketim beraberinde daha fazla gelir de getirecektir. Atletler yarışmaya
başladıklarında artık her türlü içerik on demand ve dijitalize edilmiş bir şekilde
sunulacaktır.8 Spor karşılaşmalarını, televizyon yayınlarını, ses ve/veya görüntü
olarak iletilebilen her şeyi cep telefonu üzerinden
eşzamanlı veya video
görüntüsü olarak izlemek mümkün hale gelmiştir.
3.
Dijital Ortamın Getirdiği Olumsuzluklar
Bilişim teknolojilerinin gelmiş olduğu seviye, iletişimin hızını, şeklini,
7
Deloitte, Turn on to Digital, Report 2006
8
Deloitte, Turn on to Digital, Report 2006
8
boyutunu özetle her şeyini değiştirirken ve insanoğluna muazzam olanaklar
sunarken beraberinde genel hukuki problemler yanında özellikle fikri mülkiyet
hukuku açısından, hak sahipleri haklarının korunması
bakımından çok ciddi
problemler de getirmiştir.
Fikir ve sanat eserlerinin dijitalleşmesi olgusu, eserlerin çok kolay ve hızlı
bir şekilde bir başka kişiye iletilmesini, çoğaltılmasını, işlenmesini ve benzeri bir
şekilde kullanılmasını sağlamış ancak beraberinde eser ve bağlantılı hak sahipleri
haklarının korunmasında da çok ciddi problemler meydana getirmiştir. Özellikle
müzik eserleri hak sahipleri alanında eserlerin dijitalleşmesi çok ciddi hak
kayıplarına yol açmış, eserlerin herhangi bir bedel ödenmeksizin
dijital
ortamlarda iletilmesi, önlenemeyen ve azaltılamayan bir hal almıştır. Her ne kadar
global olarak hem hukuki hem de teknik bazı çözümler bulunsa da hak
kayıplarının çok ciddi miktarlarda azaltılması sağlanamamış ve sınırlı sonuçlar
alınmıştır. Bu alandaki hem hukuki hem de teknik mücadele halen devam
etmektedir.
4.
Dijital Müziğin Problemleri ve SunmuĢ Olduğu Ġmkanlar
Harvard Üniversitesi
Fikri Mülkiyet Hukuku Profesörlerinden William
Fisher tarafından hazırlanan “Dijital Müziğin Problemleri ve İmkanları” adlı
makaleye9 ayrıca değinmek istiyorum. 10
Yazar önce giriş kısmında analog formattan dijital formata geçiş süresinden
bahsetmiş, daha sonra MP3 formatının ana hatlarını ifade etmiş ve çalışmasının
beş ana bölümden oluşacağını belirtmiştir. Yazara göre dijital müziğin çeşitli
faydaları vardır. Bunların başında maliyetlerdeki tasarruflar gelmektedir. Müzik
eserlerinin internet gibi dijital ortamlarda kullanıcıya iletilmesi durumunda eser
sahiplerinin daha çok kazanacağını belirtmektedir. Çünkü
aradaki dağıtıcılar
kalkmış doğrudan karşılaşma imkanları mevcut olmuştur. İkinci fayda; dijital
9
Digital Music: Problems and Possibilities, William Fisher, 2000
10
William W. Fisher III, Hale and Dorr Professor of Intellectual Property Law, Harvard
University, Director, Berkman Center for Internet and Society
9
ortamın, üretimin gereğinden az veya çok olmasını engellemesidir. Başta internet
ortamında buna benzer problemler olmayacaktır. Üçüncü fayda; uygunluk ve
hassaslık sağlanmasıdır. Daha önce karşılaşılan stokların tükenmesi veya
dağıtımda gecikmeler gibi problemler elimine edilmiş ve tüketici esere daha
kolay ulaşır hale gelmiştir. Dördüncü olarak müzisyen sayısını artırmıştır. Çünkü
yapımcı zorunluluğu ortada kalkmış daha kolay kayıt yapılabilir hale gelmiştir.
Bugün bir çok yorumcunun kendi kaydını herhangi bir yapımcı olmadan yapıp
internet üzerinden kamuya arz ettiğini ve bu şekilde yapım, tanıtım, promosyon
gibi maliyetleri ortadan kaldırdığına şahit olmaktayız. Youtube11 sitesi belkide bu
trendin en önemli markalarından biridir. Beşinci olarak tek merkezli dağıtım veya
idare ortadan kalkmış ve bu da semiyotik demokrasi sonucunu doğurmuştur.
Ancak yazar dijital müziğin internet yoluyla dağıtılmasında esaslı
mahzurların olduğunu da ifade etmiştir. Başta müzik eseri meydana getirenlerin
kazançlarına sinsi bir şekilde zarar verdiğini belirtmektedir. İki şey bu duruma yol
açmıştır. Birincisi MP3 dosyalarının güvensiz oluşu ikincisi ise izinsiz
oluşturulmuş MP3 dosyalarına internette veya diijital ortamda çok kolay bir
şekilde kullancının erişebilmesidir. Dijital hak yönetimi alternatifleri “Digital
Rights Management” bu dosyaların olması gereken dışında çoğaltılabilmesi ve
iletilebilmesini önleyecek sistemler geliştirmeye çalışsa da çok ciddi sonuçlar
alamamış bir açıdan da kişisel kullanım veya iyiniyetli kullanım “fair use” gibi
kavramlarla karşı karşıya kalmıştır. Müzik dünyası bu izinsiz kullanımlarla halen
mücadele etmeye devam etmektedir. Son yıllarda müzik sektörünün elde ettiği
gelirler dramatik bir şekilde çok ciddi düşüş göstermiştir. Ancak ne varki dijital
yolla dağıtılan dijital müzik, kullanıcının daha çok ve çeşitli müziğe ulaşmasını
sağlayacak ve belki bu da önce durgunluk sonra geriye gidişle devam eden süreci
eskisinden daha ileri noktalara taşıyabilecektir.
§2.
I-
MÜZĠK ESERLERĠ VE MOBĠL ORTAM
Genel Olarak
Mobil ortam üzerinden cep telefonu kullanıcılarının özellikle katma değerli
11
www.youtube.com
10
servisler
aracılığıyla
çeşitli
servisleri
kullanmakta
değinmiştik. Mobil ortam üzerinde gsm şirketleri
12
olduklarına
yukarıda
tarafından işletilen katma
değerli servisler fikri mülkiyet hukukuna konu olup olmadıklarına bakılmaksızın
mobil ortam üzerinde çalışma yapan kuruluşlar tarafından bazı ana başlıklarla
gruplandırılmakta olup13 mobil eğlence servisleri adı altında ticari olarak lanse
edilmektedirler.
Bu eğlence servisleri “Online Kumar, Adult, İçerik, Oyun, Müzik,
Televizyon, Spor ve Bilgi”
14
servisleri olarak gruplandırılmaktadırlar. Mobil
telekomünikasyon teknolojilerinin ulaşmış olduğu noktada kullanıcılar artık mobil
şebeke üzerinden kumar ve bahis oynayabilmekte, adult içeriklere ulaşabilmekte,
en gelişmiş bilgisayar oyunlarını oynayabilmekte, televizyon ve radyo yayınlarına
erişebilmekte, özellikle bilgi servisleri aracılığıyla haberlere, finansal gelişmelere,
ilanlara, hava ve yol durumuna, astroloji sayfalarına, karikatürlere,
sosyal
servislere, chat odalarına ve bir çok farklı noktalara erişebilmektedirler. Dijital,
yol gösteren, yer belirleyen haritaların da mobil ortam yoluyla kullanılabilmesi
yine gelinen aşamalardan biridir. Mobil müzik de genel olarak mobil eğlence
servisleri ana başlığı altında yer alan katma değerli servislerin önemli bir
parçasıdır.
IIA-
Müzik Eserleri ve GeliĢimi
Müzik Kavramı
Müzik kelimesi,
gelmektedir.
15
Yunanca mousike Latince ise
musica kelimlerinden
Musiki, sesler vasıtasıyla insana kendini ifade etme imkanı veren
sanat türüdür ve tarihi insanlık tarihine kadar uzanmaktadır.16 Müziğin tanımı
tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak büyük farklılık
gösterir. Özellikle 20. yüzyıl çağdaş batı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik
12
Operatör olarak anılacaktır. “GSM Mobil Şebeke İşletmecisi”
Mobile Entertainment Markets Opportunities and Forecasts,
ResearchMobile
13
14
15
Detaylı bilgiler ve içerikler icin bkz. www.turkcell-im.com
http://en.wikipedia.org/wiki/Definition_of_music#The_term_.22music.22
16
Ateş, 9. Bölüm, sh.199
2006-2011,
Juniper
11
akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde imkansızlaştırmaktadır. Bunun ötesinde,
gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel
müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır. Müzik en genel tanımı ile
sesin biçim ve devinim kazanmış hâlidir. Başka bir deyiş ile de Müzik, sesin ve
sessizliğin belirli bir zaman aralığında ifade edildiği sanatsal bir formdur. Biçim
ve devinim içeren bir ses oluşumunun müzik olarak kabul görmesi için dinleyende
duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir.17 Müzik duyma hislerine
hitap etmektedir. Müzik, zaman boyunca çeşitli kişiler tarafından tanımlanmaya
çalışılmıştır.18 Ancak müziğin temel unsurunun ses olduğu, kelimelerle ifade
edilmesinden çok duyularla ifade edilmesinin tercih edildiği anlaşılmaktadır.
B-
Müzik Eserleri
1.
Tanım
Müzik eserlerine geçmeden önce eser kavramı ve eser türleri üzerinde özet
şekilde durmak faydalı olacaktır. “Eser” terimi Türkçe’ye arapçadan geçmiştir.
Genel olarak her türlü zihinsel ve fiziksel faaliyet sonucunda ortaya çıkan ürün
anlamında kullanılmaktadır. Bu bağlamda eser kavramını özel hukuk dallarında
özellikle borçlar hukukunda sıkça görmekteyiz. Eser terim olarak fikir ve sanat
eserleri hukukunun da en temel kavramıdır.
19
Ayiter’e göre hukukçunun
öncelikle neyin eser olduğunun cevabını bulması gerekmektedir. Eser terimi fikir
ve sanat eserleri mevzuatında apayrı bir yere sahiptir ve mevzuatın ana konusunu
oluşturmaktadır. FSEK’e göre, fikir ve sanat eseri, sahibinin hususiyetini taşıyan,
ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri türlerinden birisi içine
giren her nevi fikir ve sanat mahsülüdür. FSEK’in 1 inci maddesinde eserin
17
18
http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCzik
Özkan, Karşılaştırmalı Hukukta Müzik Eserlerinin Dijital İletimi, İstanbul 2008,s.48 ve orada
dn. sh.11ve 12’de anılan Uçan, İnsan ve Müzik “Scehelling, müziği sonsuzluğun bir anlatımı
olarak; Eflatun, Tanrı’nın bir dili olarak; Koch, sesler aracılığıyla duyguların anlatımı olarak;
Roussau, sesleri kulağa hoş gelecek biçimde düzenleme sanatı olarak; Hüschen, öğeleri seslerden
oluşan bir sanat olarak; Darbaz ise sesler bilimi ve o sesleri insanlığın karakterine ve duygularına
uygun bir biçimde kullanma ve uygulama sanatı olarak tanımlamışlardır. 18”
19
Ayiter, 4. Bölüm, sh.38
12
unsurları sayılmış 2 inci maddesinde ise sınırlı sayıda bu tarife giren eserlerden
bahsedilmiş,
kanun bu kapsamda tüm fikri çalışmaları değil sadece ilim ve
edebiyat, musiki, güzel sanat ve sinema eseri sayılabilen faaliyetleri koruma
kapsamına almıştır.20 Burada dikkat edilmesi gereken husus, fikirlerin değil,
orjinal fikirlerin izhar şeklinin korunmuş olmasıdır.
bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır,
22
21
Eser onu yaratan zihnin
sahibinin hususiyetini içinde
barındırmalıdır.
Hirsch bu özelliği şu şekilde ifade etmiştir. “Fikri bir mahsülü, iktisaden ve
hukuken temellüke salih bir mal olarak tavsif edebilmek için, bu mahsülü diğer
mahsullerden ayıran hususi bir takım vasıfların mevcudiyeti şarttır. Fikri bir
mahsül, diğer fikri mahsullerden tefrik edilmedikçe, yani kendine has bir takım
hususiyetleri ihtiva etmedikçe,
hukuki bir kıymet ifade etmez. Fikri mahsul,
müşahhas ve kabili teşhis olmalıdır ki, temellüke salih bir mal olarak telakki
edilebilsin...Fikri bir mahsulün arzu edildiği nisbette herhangi bir teknik vasıta ile
teksiri mümkün olur ve her teksir edilen nüsha, asıl gibi istifade ve istimal
imkanları bahşederse; ancak bu halde, fikri mahsül, mübdiden ve zarfından ayrı,
müstakil ve gayri maddi bir varlık olarak telakki edilebilir.”23
Ateş, eseri kişinin sadece zihni faaliyeti sonucunda ortaya koyduğu ve
hukuki bakımdan değer ifade eden netice olarak tanımlamaktadır. 24
WIPO
dokümanlarında da fikri mülkiyet korumasınının sadece ifadeyi “expression”
kapsadığı ve fikir, usul, methodun uygulanması veya matamatiksel konsept gibi
şeyleri kapsamadığı ifade edilmektedir.25
Tam bu esnada karşımıza çıkan ana
olgusudur. Cisimleşmeyen
unsur, fikirlerin cisimleştirilmesi
fikir korunmayacaktır.
Fikrin
somutlaşması
20
Belgesay, 1. Bölüm, sh.13
Belgesay, 1. Bölüm, sh.14
22
Ayiter, 4. Bölüm, sh.40
23
Hirsch, 1.Bölüm, sh.17 ve 23
24
Ateş, 2. Bölüm, sh.26
25
http://www.wipo.int/copyright/en/faq/faqs.htm#protect
“Are ideas, methods or concepts protected by copyright?Copyright protection extends only to
expressions, and not to ideas, procedures, methods of operation or mathematical concepts as
such. This principle has been confirmed by the Agreement on Trade-Related Aspects of
Intellectual Property Rights (TRIPS Agreement) of the World Trade Organization (WTO) as well
as the WIPO Copyright Treaty.”
21
13
gerekmektedir. FSEK uyarınca eser olabilmenin kriterleri; eserin, sahibinin
hususiyetini taşıyor olması, sahibinin hususiyetini yansıtacak düzeyde şekillenmiş
olması, eser türlerinden birinin içine girmesi ve fikri çabanın ürünü olmasıdır. Bu
bağlamda eser sahibinin düşünmeden, herhangi bir gaye gütmeden, tesadüfi
olarak şekillendirdiği, veya düşünmüş olsa bile herkesin bildiği şekli verdiği
eserin hususiyet taşıması mümkün olmayacak, bu nedenle kanun tarafından da
korunmayacaktır.26 Ayrıca kanunda belirtilen türlerin ve sınıflandırmanın tahdidi
olduğu
“numerus
clauses”
ve
bu
türler
dışında
başka
türlerin
oluşturulamayacağı genel olarak kabul edilmektedir.
Ancak fikir ve sanat eseri kavramının evrensel bir tanımının yapılması da
çok mümkün olmamış, her ülke kendi bakış açısıyla nelerin eser olduğunu tarif
etmeye çalışmıştır. Uluslararası düzenlemeler de bu yönde seyretmiş hangi tür
fikri ürünlerin eser olduğu ifade edilmiştir. Hangi şartlara haiz fikri ürünlerin eser
olabileceği sınırlı tür başlıkları altında ifade edilmeye çalışılmıştır.
Amerikan
Fikri
Haklar
Kanunu’nun
(Copyright
Code)
101
inci
maddesindeki tanımlar bölümünde eser tanımı yapmak yerine, nelerin eser türü
olduğunu gösteren ifadelere yer verilmiş, isimsiz, müzik, edebi, mimari, resim,
grafik, heykel, kollektif, işleme gibi eser türleri sayılmıştır. Alman Kanunu’nda
ise “fikri özellik taşıyan kişisel yaratımların” eser olabileceği ifade edilmiştir.
Bu kapsamda FSEK koruması altında bulunan eser türleri; ilim ve edebiyat
eserleri
(Bilimsel eserler, edebiyat eserleri, reklam, katalog, bigisayar
programları, beden ve dil ile ifade edilen dramatik eserler, görsel olarak ifade
olunan iki veya üç boyutlu eserler), musiki eserleri (sözlü ve sözsüz musiki
eserleri, klipler, elektronik ortamda üretilen eserler), güzel sanat eserleri (tablo,
resim, desen, tezhip, gravür, oyma, kakma, heykeller, kabartmalar, mimari eserler,
el işi, küçük sanat, minyatür, süsleme sanatı ürünleriyle, tekstil moda tasarımları,
fotografik eserler ve slaytlar, grafik eserler, karikatürler, her türlü tiplemeler,
karakterler), sinema eserleridir. Bunun dışında işlenme eserler ve derlemeler ile
veri tabanları da koruma kapsamındadır.
26
Belgesay, 1 Bölüm, sh.15
14
Musiki eserleri de yukarıda belirtmiş olduğumuz
dört ana grup içinde
yeralmaktadır. Musiki eserleri, bir düşünceyi, duyguyu, sesle ifade eden ve duyma
yolu ile algılanan eser türüdür ki eser olan müziğin bizatihi kendisidir.27 Müzik
eseri, insan ya da bir müzik aracından elde edilen seslerin, duygu ve düşünce
anlatımında, çoğu kez sözlerle de bütünleşerek, dolayısız ve bir anlatım gücüne
sahip önemli bir toplumsal ve kültürel işlev üstlenen sanat ürünüdür.28 Musiki
eserleri zekaya değil, hisse hitap etmesi itibariyle ilim ve edebiyat eserlerinden
ayrılmakta olup, görmekte değil, duyarak, dinlenerek insan duyguları hitap etmiş
olduğundan görmeye dayanan güzel sanat eserlerinden den ayrılmaktadır.29
Belgesay’a göre bir musiki notası ile ifade olunan fikrin orjinalitesi
şüphesizdir ancak bir nota bir fikri, malum işaretlerle ifade etmesi itibariyle
himaye görür bu maksatla eser olarak konunur. Belgesay’a göre de bir musiki
eseri güfte, nağme (melodi) ve armonisi ile bir bütün teşkil etmektedir.
Bern Sözleşmesi’nin 2 inci maddesine göre sözlü yahut sözsüz besteler
müzik eseri olarak sayılmıştır. FSEK’in 3 üncü maddesi de Bern Sözleşmesi ile
uyumlu bir şekilde musiki eserlerini, her nevi sözlü ve sözsüz besteler olarak
tanımlamıştır. 22 Temmuz 1902 tarihli İngiliz Müzik Eserleri Üzerindeki Fikir
Hakları Yasasında müzik eserlerinin tanımı yapılmış olup müzik eserlerinin,
notaya alınarak, yazılı, basılmış ya da grafik olarak üretilmiş ya da çoğaltılmış bir
melodi ve armoni bütünü olarak tanımlanmıştır.30 WIPO da müzik eserlerini
tanımlamaktan çok nelerin müzik eseri kavramına dahil olduğunu ifade etmeye
çalışmıştır.31
FSEK’in 3 üncü maddesine göre “Musiki eserleri, her nevi sözlü ve sözsüz
bestelerdir”. Müzik eseri sözlü veya sözsüz olabilecektir. Musiki eserleri bir
muhtevayı seslerle ifade eden, kulak vasıtasıyla istifade edilebilecek sanat
27
Tekinalp, 10. Bölüm, sh.115
Beşiroğlu, 2. Bölüm, sh.60
29
Belgesay, 1.Bölüm, sh.21
30
Beşiroğlu, 2. Bölüm, sh.58
31
WIPO Intellectual Property Handbook: Policy, Law and Use, WIPO Publication No.489
“musical works: whether serious or light; songs, choruses, operas, musicals, operettas; if for
instructions, whether for one instrument (solos), a few instruments (sonatas, chamber music, etc.),
or many (bands, orchestras)”
28
15
eserleridir.32 Kanun koyucu, diğer eser türlerinden farklı olarak müzik eserlerini
tanımlamakla yetinmiş, hangi eser türlerinin musiki eserleri kapsamında girdiğini
ayrıca belirtmemiştir.33 Sözle ifade edilen şey müzik eserinin güftesidir. Ancak
sözlü müzik eserlerinde hem güfte hem de beste sözkonusu olmaktadır ve eser bu
iki unsurdan meydana gelmektedir. Hem güfte hem de beste ayrı ayrı ve ikisi
birlikte fikri hakka konu olabilmektedir.
Bir çok ülke kanununda müzik eserlerinin tanımına yer verilmemiştir. Bir
tanım yapmak da zorunlu değildir esasen bestenin kendisi müzik eseridir. Musiki
eserleri; melodi, armoni ve ritim olmak üzere üç unsurdan meydana gelirler.
Müziğin üç ana öğe üzerine kurulu olduğu kabul edilmektedir. 34 Bu öğeler
arasında en çok tanıdık gelen melodidir. Çünkü müzik eserini önce melodi olarak
duyar ve dinleriz. Melodi bir nota dizisidir ve Türkçe’de “ezgi” kavramı ile
örtüşmektedir.35 Müzik eserinin de içeriği vardır ve ses içeriğin kendisini ifade
eder.36 Ancak tabiki bu kapsamda melodi, ritm ve armoniden oluşan bütünlüğün
korunabilmesi
ve
eser
olarak
nitelendirilebilmesi
için
hususiyet
şartı
gerekmektedir. Hususiyet melodide, yapıda veya her ikisinde sözkonusu olabilir
ancak her halükarda bu şartın mevcut olması gerekir.
Yargıtay’a göre de musiki eserlerinde koruma konusu, işitilen eserler
arasındaki sıra ve bağlılık, seslerin melodi, ritim ve harmoni ile belirli karışımları
ve aynı zamanda ses ile ifade edilen musiki eserlerinin içeriğidir. Yargıtay bir
kararında; 37 musiki eserlerinde sahibinin hususiyetinin tespitinde, o eserin sıradan
bir dinleyici nezdinde yarattığı genel izlenimin esas alınması gerektiğini ifade
etmektedir. Ancak bu izlenim tespit edilirken her uyuşmazlığın özelliğine göre
bilimsel bir yöntem izlenmesinin gerektiğine işaret etmektedir.
32
Ayiter, 4. Bölüm, sh.50
Gökyayla, 3. Bölüm, sh.86
34
http://en.wikipedia.org/wiki/Music “Elements of music are pitch (which governs melody and
harmony), rhythm (and its associated concepts tempo, meter, and articulation), dynamics, and the
sonic qualities of timbre and texture”
35
Ateş, 9.Bölüm, sh.201
36
Tekinalp, 10. Bölüm, sh.115
37
11.HD.03.04.2006, E.2005/3742, K.2006/3428 (Bu kararın detayları için bkz.
www.kazanci.com)
33
16
Yargıtay yine başka bir kararında; müzik eserinin kullanılıp kullanılmadığı
konusunda ihtilaf olan bir davada davacıya ait müzik eserinin temyiz eden
davalıya ait TV kanalında yayınlanan dizide salt adının mı kullanıldığı, yoksa
bunun ötesinde söz ve melodik unsurlarının tüm diziye egemen olacak biçimde
esinlenilerek filme mi dönüştürüldüğü konularında müzik, televizyon ve sinema
uzmanı bilirkişilerden görüş alınmasını uygun görürken, hususiyetin tespitinin çok
da kolay olmadığı bu karardan da anlaşılmaktadır.38
Son olarak musiki eserlerinde tema korunmaz ancak uzun veya kısa olması
da korunması bakımından herhangi bir önem taşımaz.
2.
Müzik Düzenlemeleri
Müzik düzenlemeleri (müzik aranjman ve tertipleri) FSEK md.6/f.1/b.4’te
işlenme eser olarak ifade edilmiştir. Musiki aranjman ve tertipleri, asıl esere sadık
kalmak şartıyla yapılacak varyasyon ve parpazlar ile enstrümantasyonlar, bir
bestenin belli bir müzik alet ile çalınmaya elverişli hale getirilmesi, çalgı sayısı ve
seslerinin artırılması ve eksiltilmesi gibi fikri çalışmaları ifade eder. Bunların
işlenme eser sayılabilmeleri için hususiyet taşıyan tabi bir yaratma olmaları
gerekir”39 Müzik eserlerinin günümüzde farklı düzenlemeler yoluyla işlenmekte
olduğuna çoğu zaman şahit olmaktayız. Bir çok müzik eseri özellikle
düzenlemesiyle farklılık yaratmaktadır. Bu düzenlemeler her ne kadar bestenin,
melodinin özünü değiştirmiyorsa da eserin daha farklı şekilde algılanmasını
sağlamaktadır. “Aranjman” olarak adlandırılan bu çalışmalar gerekli unusurların
mevcut olması halinde “işlenme eser” olarak korunabileceklerdir. 40
Bugün
meslek birlikleri de müzik eserlerini düzenleyen kişilerin yani aranjörlerin
haklarını takip ve tahsil etmektedirler.
3.
Müzik Eserlerinin Korunmasının Tarihi Süreci
Eserlerin korunması sürecinde matbaanın icadı en önemli kilometre
taşlarından biri olmuştur. Bu gelişimi en temel olarak matbaa öncesi ve matbaa
38
11.HD.28.11.2002, E.2002/7159, K.2002/10666, Suluk/Orhan, 199-200
Erdil, 3. Bölüm, sh.62
40
Ateş, 9.Bölüm, 205
39
17
sonrası olarak ikiye ayırabiliriz. Fikri mülkiyet hukukunun iki ayrı çağa “matbaa
öncesi ve matbaa sonrası çağ “lara ayrılması hiç de abes olmayacaktır. Matbaa o
dönem için var olan tüm geleneksel çoğaltma yöntemlerini yıkmış (var olan
çoğaltma yöntemi de hattatlar gibi zanaatkarlar tarafından eserin tekrar
yazılmasıdır) ve eserlerin çok sayıda çoğaltılması mümkün hale gelmiştir.
Koruma ihtiyacı çoğaltma ile gün yüzüne çıkmıştır. Matbaa çoğaltmayı, çoğaltma
da eser sahiplerinin korunması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle esas
kavram edebiyat eserlerinin çoğaltılması, yani copyright olmuştur.41
İngilizcede copyright42 olarak ifade edilen kavram dar anlamda çoğaltma
hakkını geniş anlamda ise tüm fikri hakları kapsamaktadır. Bu kelimenin kökeni
İngilizce terimiyle “owner of copy”’dir ve açıkça eser üzerinde yayınevi
sahipliğini ifade etmektedir.43
Baskı tekniklerinin bulunması, özellikle de matbaanın icadı çoğaltmanın
yanında eserin kamuya arz edilmesini de beraberinde getirmiş bu gelişmeler fikri
ürünleri iktisadi değere kavuşturmuştur.44 Zaten her yeni hukuk dalı da iktisadi
menfaatin görünmeye başladığı noktalarda meydana gelmeye başlamaz mı?
Denizlerde gemilerin yol alması ve taşımacılık yapılması deniz ticaretini, fikir
ürünlerinin matbaalarda çoğaltılabilmesi de bir anlamda fikri mülkiyet hukukunu
ve eser sahibi haklarının korunmasını sağlamıştır. Öyleki, başta edebi eserlerin
mekanik çoğaltmaya konu olmasından önce ekonomik bir değer taşıması da
sözkonusu değildi. Eser sahiplerinin korunması önce imtiyazlar dönemi denilen
daha çok yayınevi sahiplerinin faydalandığı bir süreçle başlamış daha sonra
yayınevi mülkiyeti ile devam etmiş ve tüm dünya siyasi ve hukuki sistemini
etkilemiş olduğu gibi fikri mülkiyete bakış açısını da değiştiren Fransız İhtilali ile
birlikte fikri mülkiyet dönemi başlamıştır. Haliyle daha sonra ülkeler ulusal
41
Tekinalp, 7. Bölüm, sh.79
http://www.merriam-webster.com/dictionary/copyright “the exclusive legal right to reproduce,
publish, sell, or distribute the matter and form of something (as a literary, musical, or artistic
work)”
43
Tekinalp, 7.Bölüm, sh.82
44
Özkan, 1.Bölüm, sh.52
42
18
kanunlar yaparak45 fikri mülkiyet haklarını düzenlemişler ve bugün itibariyle
başta WIPO’nun çalışmalarıyla uluslararası düzenlemeler yapılmıştır.
Ancak fikri mülkiyet haklarının gelişimi daha çok edebi eserler
kapsamında olmuş, 18. yüzyılla birlikte müzik eserleri de korumaya konu olmaya
başlamışsa da edebi eserler uzunc bir süre ağırlıklarını sürdürmüştür.46
4.
Uluslararası Düzenlemeler
1883 “Sınai Mülkiyetin Himayesine Mahsus Milletlerarası Birlik Oluşturulması
Hakkında Paris Sözleşmesi”.
1886 “Edebi ve Sanatsal Eserlerin Korunması Hakkındaki Bern Sözleşmesi”
imzalandı.
1893 “Fikri Mülkiyetin Korunması için Birleşik Uluslararası Büro (BIRPI)”
kuruldu.
1952 “Telif Hakları Evrensel Sözleşmesi”
1961 ”İcracı Sanatçılar, Fonogram Üreticileri ve Yayın Kuruluşlarının Korunması
Hakkındaki Roma Sözleşmesi” imzalandı.
1967“Stokholm Sözleşmesi” (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütünün kuruluş
anlaşması)
1971 “Cenevre Sözleşmesi”
1973. “Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatının WIPO” kuruluş sözleşmesiyle BIRPI
yeni isim ve yapıya kavuştu. 1974 yılında UN’un 16 uzman kuruluşundan biri
olarak kabul edildi. 1974 “Uydu Aracılığıyla Program Taşıyan Sinyallerin
Dağıtımı Hakkında Brüksel Sözleşmesi” imzalandı. 1998 yılı itibariyle 22
ülkenin üye olduğu bu anlaşmaya göre; program taşıyan sinyallerin uydu
aracılığıyla izinsiz dağıtımına karşı bazı önlemler öngörülmektedir. 1975
”Sınırötesi Uydu Yayıncılığı Çerçevesinde Düşünce Hakları ve Komşu Haklardan
Doğan Sorunlara İlişkin Avrupa Sözleşmesi” yürürlüğe girdi. Uydu yayıncılığı
alanında yeni teknik gelişim ile ilgili düşünce hakları ve komşu haklara ilişkin
45
Tekinalp, 7. Bölüm, sh.83 “Eser sahibi haklarını tanıyan, yani hakkı yayınevinden asıl sahibine
iade eden ilk düzenleme 1709 tarihli İngiliz Kanunu’dur.”
46
Tekinalp, 7. Bölüm, sh.79
19
sorunlarda üye devletler ve Avrupa Kültür anlaşmasına taraf diğer devletler
hukukunda olası en geniş uyumu sağlamak için anlaşmışlardır.
1993 “Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi”, 1995 “Dünya Ticaret
Örgütü (WTO) Kuruluş Anlaşması ve eki Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet
Hakları Anlaşması (TRIPS)” yürürlüğe girdi. 1996 “Dünya Fikri Mülkiyet
Teşkilatı İcracı Sanatçı ve Fonogramlar Anlaşması” 50 ülke tarafından
imzalandı. 1996 ”Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı Fikri Haklar Anlaşması”
yürürlüğe girmiştir. Avrupa Birliği düzenlemeleri de aşağıda yer almaktadır;
Avrupa Birliği' nin bu konudaki (eser ve komşu hakları içeren fikri haklar
konusundaki) ikincil mevzuatı tamamen "direktif-directive” başlığı altında ifade
edilen ve aşağıda sayılan düzenlemelerden oluşmaktadır.
1 - Bilgisayar Yazılımlarının Yasal Korunmasına İlişkin 14.05.1991 Tarihli
Konsey Direktifi (Council Directive 91/250/EEC of 14 May 1991 on the Legal
Protection of Computer Programs) 2 - Fikri Haklar Alanında Eser Sahibinin
Hakları ile İlgili Bazı Hakların Kiralanması ve Ödünç Verilmesine İlişkin
19.11.1992 Tarihli Konsey Direktifi (Council Directive 92/100/EEC of 19
November 1992 on Rental Right and Lending Right and on Certain Rights
Related to Copyright in the Field of Intellectual Property) 3 - Uydu Yayıncılığı ve
Kablo Yoluyla İletime Uygulanabilecek Eser Sahibi Hakları ile İlgili Haklar ve
Eser Sahibi Haklarına İlişkin Bazı Kuralların İşlerliği Hakkında 27.09.1993
Tarihli Konsey Direktifi (Council Directive 93/83/EEC of 27 September 1993 on
the Coordination of Certain Rules Concerning Copyright and Rights Related to
Copyright applicable to Satellite Broadcasting and Cable Retransmission) 4 - Eser
Sahibinin Hakları ve İlgili Bazı Hakların Koruma Sürelerinin Uyumlaştırılması
Hakkında 29.10.1993 Tarihli Konsey Direktifi (Council Directive 93/98/EEC of
29 October 1993 Harmonizing the Term of Protection of Copyright and Certain
Related Rights) 5 - Veri Tabanlarının Yasal Korumasına İlişkin 11.03.1996
Tarihli Konsey ve Avrupa Parlamentosu Direktifi (Directive 96/9/EC of the
European Parliament and of the Council of 11 March 1996 on the Legal
Protection of Databases)
20
5.
Müzik Eserlerinin Türleri
Kanunun da lafzına yani FSEK’in 3 üncü maddesine uygun olarak en temel
ayrım sözlü ve sözsüz müzik eserleri olarak yapılabilir. Ancak bu ayrımın eserin
korunması açısından bir önemi yoktur. Sözsüz müzik eserlerinin beste, sözlü
müzik eserini de güfte olarak tanımlayabiliriz. Bestenin ve güftenin aynı veya
farklı kişilere ait olması da mümkündür. Bir şiirin bestelenmek suretiyle şarkı
haline getirilmesi durumunda ortaya edebiyat eserinin işlenmesi mi yoksa eser mi
olması gerektiği konusunda Ateş, işlenme eser değil FSEK md.9 anlamında bir
ortak eser meydana geldiğini savunmaktadır.47 Bizce de burada ortak eser
sahipliği düzenlemesinin uygulanması uygun görünmektedir. Müzik eseri meslek
birlikleri uygulamarına da baktığımızda müzik eserlerinin, söz yazarı, besteci,
aranjör ve varsa editor ayrımlarıyla ayrı ayrı olarak hak takiplerinin yapıldığı da
bir vakıadır. Müzik eserleri her ne kadar duyma duyusuna hitap etse de görsel
yayın ve iletişim teknolojilerinin de gelişmesi müzik ve görselliğin bir çok alanda
birleşmesine sahne olmuştur. Görselliğin ve müziğin birleştiği bu kullanımlar en
çok video klip diye ifade ettiğimiz müzik kliplerinde mevcut olmaktadır. Video
müzik, herhangi bir müzik eserinin bütününün veya bir parçasının kullanıldığı
kısa bir film veya videolardır.48
Modern müzik videoları müzik yapıtlarının
tanıtılması için en önemli araçlardan biridir. Ancak popülerliğini ve uygulamasını
ünlü müzik kanalı MTV ile 1980’ler de sağlayabilmiştir. Müzik klibi taşıdığı
hususiyet kapsamında sinema eseri olarak korunabileceği gibi, canlı olarak
yapılan musiki icralarına bir sahne eserinin refaket etmesi durumunda, sözsüz
sahne eseri olarak korunması da49 mümkün olabilecektir.
Elektronik ve dijital teknolojiler ile üretilen müzik eserleri ise öğreti de
Tekinalp tarafından müzik eseri olarak kabul edilmiştir.50 Çağımızda aksinin
kabulü de çok mümkün olmamaktadır çünkü artık bir çok beste her türlü sesin
elektronik ortamda oluşturulabildiği bilgisayar ortamlarında yapılmaktadır. Ne
47
Ateş, 9. Bölüm, sh.209
http://en.wikipedia.org/wiki/Music_video
49
Ateş, 9.Bölüm, sh.212
50
Tekinalp, 10.Bölüm, sh.115
48
21
ilginçtir ki müzik eserini elektronik ortamda meydana getiren yazılım da bir fikir
ve sanat eseridir. Bir müzik yazılımı beste yapmak isteyen kişiye belki de
yüzlerce müzisyenin bir araya gelip meydana getirebileceği sesleri tek başına
sağlayabilmektedir. İngiliz hukukuna göre böyle bir eser meydana getiren eserin
sahibi, bilgisayarda bu sesleri meydana getiren ve düzenlemeleri yapan kişidir.51
III- Mobil Ortam ve Mobil Müzik
A-
Kavramlar ve GSM Teknolojisi
1.
GSM Kavramı ve Kısa Tarihi
Dijital ortam alışageldik ve bildiğimiz geleneksel ortamların zıttı olarak
tüm sayısal, online, sanal, elektronik, mobil ve benzeri ortamları ifade eden genel
kavram olarak kullanılmaktadır. Genel olarak eserlerin ve özel olarak müzik
eserlerinin insanoğlu tarafından kullanılması yöntemlerinden belkide en yenisi
eserlerin gsm yani mobil ortamda kullanılması ve iletilmesidir.
GSM açılımı "Global System for Mobile Communications" olan Türkçesi,
"mobil iletişim için küresel sistem" anlamına gelen cep telefonu iletişim
protokolüdür. Önceleri ETSI'nin "Groupe Spéciale Mobile" (Fransızca Mobil
İletişim Özel Grubu) isimli alt kuruluşunun ismini taşıyan GSM daha sonraları
sistemin küresel bir çapa ulaşmasıyla yeni adıyla anılmaya başlandı. 52 En yaygın
olan cep telefonu standardı olarak 212 ülkede 2 milyardan fazla insan tarafından
kullanılmaktadır. En kullanışlı özelliklerinden birisi kullanıcıların aynı hat ile
değişik ülkelerden görüşme (roaming) yapabilmeleridir.
80’li yılların başında GSM çalışma grubu kurulduğunda, Avrupa’da
birbirleriyle uyumsuz 7 analog hücresel şebeke bulunmaktaydı. Bazı teknolojiler
birden fazla ülkede kullanılmaktaydı. İskandinav ülkelerinde (Danimarka,
Finlandiya, Norveç ve İsveç) birlikte işletilen analog hücresel bir şebeke
bulunuyordu. Bu şebeke iki farklı frekans bandını kullanıyordu: 450 MHz
bandında NMT-450 ve 900 MHz bandında NMT-900. Burada NMT, Nordic
Mobile Telephone’un kısaltmasıdır. Bir kullanıcı bu dört ülke üzerinde konuşması
51
52
Ateş, 9. Bölüm, sh.213
www.gsmworld.com, what is gsm?
22
kesilmeden seyahat edebiliyordu. İskandinav ülkeleri dışındaki diğer bütün
ülkeler, kendilerine teknolojik olarak uyumsuz analog hücresel sistemlerle
çevrelenmişti.
Avrupa’daki hücresel telekomünikasyon pazarının birçok küçük uyumsuz
sisteme bölünmüş olması, istenmeyen ekonomik sonuçlar doğurmaktaydı. Her
analog hücresel teknolojinin pazarı küçük olduğundan, telefon ve baz
istasyonlarının üretim hacmi de oldukça küçüktü. Her ürünün tasarım ve üretim
maliyeti vardı ve küçük hacimden dolayı ürün fiyatları da yüksek olmaktaydı.
Kuzey Amerika’da, analog hücresel sistemlerin kurulup yayılmasının ilk altı
yılında 12 milyon telefon satıldı. Bunlar arasında, farklı imalatçıların farklı
tasarımları bulunuyordu ama birçoğu aynı parçaları kullanmaktaydı. Bu da parça
tasarım-üretim maliyetini azaltmaktaydı. Kuzey Amerika’da, 1981’de 2000-3000
dolar olan bir analog hücresel araç telefonunun fiyatı 1987’de 1000 dolara
düşmüştü. Avrupa’da ise bir üreticinin aynı sürede satabildiği cihaz sayısı nadiren
100,000’i geçiyordu. Analog cihaz fiyatları 1983’deki 4000 dolardan, 1990’da
ancak 3500 dolara düşebildi. Bütün bunlara ek olarak, Avrupalı üreticilerin bir
dezavantajı da kullanılan cihazların birçoğunun Amerika veya Japonya’dan ithal
edilmiş olmasıydı. Kuzey Amerika pazarında oldukça büyük bir pazara üretim
yapan bu firmalar, cihazlarını birkaç değişiklikle kolaylıkla Avrupa sistemlerine
uyarlayabilmekteydi. Bütün bu veriler bir standart oluşturma ihtiyacını
göstermekteydi.
Ortak bir sistem oluşturmak fikri benimsendikten sonra hedefler belirlendi.
Öncelikli amaç, tüm Avrupa ülkeleri için “ikinci nesil” olarak adlandırılan tek bir
standart belirlemekti. Bu alandaki parçalanmış pazar Avrupa Birliği hedefleri ile
de uyumsuzdu. İkinci hedef ise, mümkün olan en ileri teknolojiyi kullanmaktı. İlk
aşamada, ortak bir analog hücresel sistem tasarlama planları yapılıyordu, fakat
daha sonra mobil ünite ile baz istasyonu arasında dijital kodlanmış ses olasılığı
dikkat çekmeye başladı. O günlerdeki ses kodlama teknikleri düşünüldüğünde,
oldukça riskli bir atılımdı. Avrupalı ekonomist ve üreticilerin de 70’lerde ve
80’lerde Avrupa’nın teknolojide geri kaldığı konusunda endişeleri bulunuyordu.
Bu da yeni dijital teknolojiyi kullanmak için itici bir faktördü.
23
2.
GSM Kavramları
a)
WAP (Wireless Access Protocol)
Cep Telefonları için İnternet ortamı oluşumunun sağlanması için WML
(Wireless Mark-up Language) ile hazırlanmış sayfaların bulunduğu alan.
b)
CSD (Circuit Switch Data)
Devre Anahtarlamalı veri aktarımı. 9600 bit/sn hızında devre anahtarlamalı
veri iletimi.
c)
HSCSD (High Speed Circuit Switch Data)
Yüksek Hızlı Devre Switch'li Veri. Bir GSM ağında devre-switch'li verinin
yüksek hızlı iletimini sağlayan bir transmisyon metodu. Özel terminaller
gerektiren HSCSD, 14,400 bit/saniye hızla çalışan iki GSM kanalının toplam
28,800 bit/saniye hızda çalışmasını sağlayabilir.
d)
GPRS (2G) :General Packaged Radio Services
Genel Paket Radyo Servisi. 2.5G'nin temelini oluşturan teknoloji. GSM
bazlı olan bu servis yüksek hızlı veri iletimine imkan verir. Ayırt edici özelliği
paket bazlı bir method kullanmasıdır.
e)
EDGE (2,5G) (Enhanced Data Rates for Global Evolution)
GPRS’ten 3 kat daha hızlı data bağlantısı 128Kbps hızına kadar çıkabilir.
f)
3G WCDMA (Wideband Code-Division Multiple Access)
Mevcut Durumda 384 Kbps 2Mbps arasında hıza ulaşabilen data bağlantısı.
g)
UMTS (WCDMA kullanan 3. Nesil Mobil Haberleşme Sistemi)
hh)
MS - Mobile Station (Cep telefonu)
Hücresel şebekenin en çok bilinen ünitesi şüphesiz mobil istasyonlardır.
Güç ve uygulama açısından dikkate alınırsa farklı tipte mobil istasyonlar
mevcuttur. SIM kart ve mobil cihaz birlikte mobil istasyonu oluştururlar.
j)
SIM (Subscriber Identity Module) Card
SIM, mobil aboneye bir kimlik tedarik eder. SIM olmadan, acil aramalar
hariç, mobil işlevini göremez. SIM, kredi kartı büyüklüğünde, içinde kurulmuş
çipi olan plastik bir karttır. 'Smart Card' olarak da adlandırılır. SIM kart, eğer
mobil kullanılmak isteniyorsa mobil içine yerleştirilmelidir. Çok küçük elle
24
taşınabilir cep telefonları için, kredi kartı büyüklüğündeki SIM kartın yerine daha
küçük olan "plug-in SIM" geliştirilmiştir. GSM abonesine ait abone parametreleri
SIM kartta yükIüdür. Bunlarla beraber abone tarafından kullanılan kişisel veriler
de kişisel telefon numaraları gibi bu kart içindeki çipte tutulur. SIM kart aboneyi
sisteme tanıtan bir kimlik gibidir.
Şebekeden alınan kısa mesajiar da SIM kartta saklanır.
SIM klartın güvenliği için dört basamaklı bir şifre
konulmuştur. Bu şifre PIN (Personal Identification
Number) olarak adlandırılır. PIN SIM kartta yüklüdür
ve üç kere yanlış girilirse, SIM kart kendini bloke eder. Bu durumda SIM kart
ancak sekiz basamaklı bir şifre ile çözülebilir. Buna da PUK (Personal
Unblocking Key) denir ve PUK da SIM kartta yüklüdür.
i)
BTS- Base Transceiver System
Her hücre bir grup radyo kanalını kullanan BTS’ e sahiptir. Bu kanallar
girişimi önlemek amacıyla komşu hücrelerde kullanılan kanallardan farklı
tasarlanmışlardır. BTS, mobilin şebekeye arayüzüdür. Bir BTS genellikle
hücrenin ortasına yerleştiriIir. Bir baz istasyon, her biri ayrı RF kanalı temsil eden
1-16 alıcı-vericiye sahiptir.
ı)
Hücre
Bir GSM sistemi bal petekleri gibi bitişik radyo hücreleri ağı şeklinde
tasarlanır ve bu hücreler birlikte tüm servis alanını kapsarlar. Ayrıca GSM
teknolojisinin doğumundan bu yana geçirilen evreler 0’dan 4 üncü nesile kadar
numaranlandırılmıştır. Mobil telefon sistemlerinin aşağıdaki nesilleri mevcuttur.
3.
Telefon HaberleĢme Sistemleri ve Nesiller
Telefon şebekelerinin teknolojik olarak gelişimleri çeşitli sistemler
üzerinden gerçekleşmiş ve ciddi dönüm noktaları ve kilometre taşları nesil olarak
ifade edilmiştir. Bu süreç halen tüm hızıyla devam etmekte olup 4 üncü nesil
mobil şebeke üzerinde çalışılmaktadır.
0G olarak adlandırılan ilk nesil sistemlerde, analog veri akışı kullanılır.1G
olarak adlandırılan ilk nesil sistemlerde, yine analog veri akışı kullanılır ve
25
ingilizce terimiyle “analogue mobile phone technologies” diye ifade edilir. NMT
(Nordic Mobile Telephony), AMPS (Advanced Mobile Phone System), TACS
(Total Access Communications System) gibi sistemler tarafından uygulanmıştır.
2G olarak adlandırılan ikinci nesil sistemlerde sayısal veri akışı kullanılır ve
GSM, 2G kategorisine giren ikinci nesil bir sistemdir. 2G ingilizce terimiyle
“Second generation of digital mobile phone technologies” olarak ifade edilmekte
ve GSM, CDMA IS-95, D-AMPS IS-136 gibi sistemleri barındırmaktadır. 2 inci
nesil ile 3 üncü nesil arasında 2.5G olarak ifade edilen bir dönem yer almakta olup
bu çalışmanın hazırlandığı dönemde Türkiye’de 3G lisansları henüz verilmiş ve
GSM operatörleri 3G şebekesini abonelerin kullanımına sunmuştur. 3G önceki
nesillerden çok farklı bir temele oturmaktadır. Üçüncü nesile geçişin birinci
nesilden ikinci nesile geçişte olduğu gibi analogdan sayısala yada ikinci nesil
içerisinde birinci aşamadan ikinci aşamaya gibi sıradan bir geçiş olmayacağı
açıktır. Mobil ortamda belli veri iletimlerinin gerçekleştirilebilmesi için belli hız
limitlerine ihtiyaç vardır. İşte 3G teknolojisi mobil şebeke üzerinden ses, görüntü
ve/veya herhangi bir veri akışını çok daha farklı boyutlara ulaştırmaktadır.
Burada özellikle fikir ve sanat eserlerinin mobil ortamda iletilmesine çok ciddi
ivme kazandıracak ve çok farklı bir boyuta taşıyacak olan 3G (Üçüncü Nesil
Mobil Telefon Hizmetleri) üzerinde bir durmak faydalı olacaktır. 3. Nesil GSM
Hizmetleri üçüncü nesil kablosuz telefon teknolojisilerine verilen genel addır.
Aynı 1G ve 2G gibi, hücresel bir ağ sistemi kullanır. 3G teknolojilerine örnek
olarak Universal Mobile Telecommunications System (yani Evrensel Mobil
İletişim Sistemi) anlamına gelen UMTS verilebilir. Bunun yanında Kuzey
Amerika'da kullanılan CDMA2000 ve Japonya'da Freedom of Mobile Multimedia
Access (Mobil Çoklu Ortam Erişimine Özgürlük) anlamına gelen FOMA
standardları da bir 3G teknolojisidir.
UMTS klasik frekans veya zaman çoklu iletişim (multiple access)
tekniklerinden prensip olarak cok farklı olan kod çoklu iletişim CDMA (Code
Division Multiple Access) teknolojisini kullanir. Bir çeşit dağınık frekans (spread
spectrum) tekniği olan bu teknolojide kullanıcılar 5MHz genişligindeki aynı
26
banttan haberleşirler. Her vericinin sinyali özgün bir yonga koduyla çarpılarak (bu
kodun hızı 3.84Mchips/s) 5MHz genişliğindeki spektruma yayılır. Alıcı da bu
spektruma yayılmış sinyali aynı yonga koduyla çarparak veriyi elde eder.
3G'nin 2G'ye göre getirmiş olduğu en büyük yenilik taban olarak alınan
verinin ses değil sayısal veri olmasıdır. Buna ek olarak, 3G sisteminde cihazlar
bant genişliğini sadece veri alışverişi sırasında işgal ederler. İlk örnekleri
Japonya'da 1998 yılında kullanıma açılan bu teknoloji, 2003'ten itibaren
Avrupa'ya da gelmiştir. 4G olarak adlandırılan dördüncü nesil sistemde de
kapsama alanı başta olamk üzere 3G ile çözümlenememiş olan sorunların
çözülmesi beklenmektedir. 53
B-
Mobil Ortam
Dijital ortamı dijitalize edilen ses, görüntü veya herhangi bir verinin
iletildiği elektronik ortamlar kapsamında en üst kavram olarak kabul ettiğimizde
mobil ortamı da genel başlığın içindeki alt başlıkların içinde sayabiliriz. Mobil
ortam kavramı bu çalışmada yukarıda açıklanan GSM Şebekesinin sunduğu iletim
ortamı olarak değerlendirilecektir. Mobil ortamı tüm kullanıcılara yani abonelere
teknik olarak sağlayan GSM Şebekesidir. Bu şebekeden hizmet verilmesi her
ülke tarafından lisanslandırılmış olan çeşitli GSM Operatörü şirketler tarafından
sağlanmaktadır. Türkiye’de GSM hizmeti veren 3 (üç) adet operatör kuruluş
bulunmaktadır. Bunlar Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş., Avea İletişim Hizmetleri
A.Ş. ve Vodafone İletişim Hizmetleri A.Ş.’dir. Bu kuruluşların işletmekte olduğu
GSM şebekesine hat alarak abone olan kullanıcılar mobil ortamın kullanıcılarıdır.
Tüm dijital ortamları kullanmak tabiki bu ortamlara erişmek için bazı teçhizatları
gerektirmektedir. GSM hizmetlerinden faydalanmak için de aboneler tarafından
konuşma diliyle cep telefonu “mobile phone-handy” olarak adlandırdığımız mobil
telefonlar kullanılmaktadır.
Mobil telefonlar son yıllarda yaşam stilimizi değiştiren araçların başında
gelmektedir. Mobil telefonlar sadece haberleşmeyi sağlamakla kalmayıp özellikle
53
www.gsmworld.com
27
2 milyarın üstünde olan abonenin kablo ihtiyacı hissetmeksizin 2.5G ve 3G
şebekelerle birlikte internete erişebilmesini, multimedya hizmetlerine ulaşmasını
ve çeşitli eğlence içeriklerinden faydalanmasını sağlamaktadır.54
1.
Mobil Hizmetler
GSM şebekesi aracılığıyla verilen hizmetler iki ana gruba ayrılmaktadır.
Birincisi asli hizmetler olan “Ses Servisleri” ikincisi ise bu çalışmaya konu olan
müzik eserleri ile mobil hizmetlerin buluştuğu servisler olan “Ses Dışı Servisler”
bir başka adıyla “Katma Değerli Servisler” (Value Added Services) dir. Ses
servisleri çalışma konumuz dışı olduğundan bunun dışında herhangi bir bilgi
verilmeyecektir.
2.
Ses DıĢı Servisler (Katma Değerli Hizmetler)
Ses dışı servislerin bugün için aşağıdaki türlerinden bahsedebiliriz.
a)
Sms (Short Message Service)
Kısa Mesaj Servisi. GSM ağı içinde mesaj servisi. 160 karakter uzunluğunda
mesajlar cep telefonları arasında alınıp, gönderilebilir.
b)
Mms (Multimedia Message Service)
Çokluortam Mesaj Servisi. GSM'de bulunan SMS servisinin ses ve
resimlerle desteklenerek geliştirilmiş hali.
c)
Ivr (Interactive Voice Response)
Sesli yanıt sistemi.
d)
Ussd (Unstructured Supplementary Services Data)
USSD, GSM şebekesi üzerinden veri iletmenin bir yoludur. USSD'nin Data
servisleri ile benzerlikleri vardır. Kullanıcı USSD servisine bağlandığında oturum
başlar ve uygulama sonlanana kadar açık kalır. USSD mesajları en çok 182
karakter olabilir.
54
Mobile
Entertainment
ResearchMobile
Markets
Opportunities
and
Forecasts,
2006-2011,
Juniper
Entertainment Markets
Opportunities & Forecasts, 2006-2011
28
e)
Java Mobil Versiyonu
Platformdan bağımsız programlama dilinin Mobil Telefonlar için geliştirilen
versiyonudur.
f)
Wap tabanlı servisler
Wap tabanlı servisleri ifade etmektedir.
g)
İndirilebilir içerik servisleri
İndirilebilir içerik servislerini ifade etmektedir.
ğ)
Streaming Services
Eşzamanlı iletimler.Dijital ses ve videonun İnternet üzerinden iletimini
tanımlayan terim. Ses ve video kullanıcıya bir veri akışı halinde sunulur.
h)
CBC (Cell Broadcast Services)
Belirli bir coğrafi alandaki telefonlara ücretsiz mesaj gönderimi sağlayan
teknolojidir
ı)
Mobil Pazarlama
Mobil Pazarlama ve izinli Pazarlama servisleridir.
i)
Mobil Ticaret
Mobil Ticaret, mobil ödeme, mobil imza gibi servislerdir.
3.
Fikir ve Sanat Eserleri Mevzuatına Konu Olabilecek Mobil Servisler
Mobil ortamda bir çok servis, abonelerin kullandığı bir çok hizmet, Fikir ve
Sanat Eserleri Mevzuatı ile buluşmakta ve bu mevzuatın kapsamını özellikle ilgi
alanlarını farklı boyutlara taşımaktadır. Mobil Müzik servislerini daha detaylı
inceleyeceğimiz için mobil müzik servisleri dışındaki fikir ve sanat eserleri
mevzuatına
konu
olabilecek
mobil
ortam
servislerini
aşağıdaki
gibi
gruplandırabiliriz.
a)
Mobil Video Servisleri
Mobil Video Servisleri GSM hizmetine abone olan kullanıcıların GSM
şebekesi aracılığıyla erişebildikleri, video içerikleri indirebildikleri servislerdir.
Bu servisin kullanılabilmesi için de dijitalize edilmiş çeşitli 3GP ve MPEG4 gibi
dosya formatlarının kullanılması gerekmektedir. Mevcut 2.5G şebekesi üzerinden
30 saniyelik klipler halinde satılmaktadır. 3G şebekesinde başlayacak görüntülü
29
konuşmanın temelini teşkil etmektedir. Şebekelerin ve cihazların kapasiteleri
yükseldikçe indirilen veya yayınlanan videoların süresi ve kalitesi yükselecektir.
b)
Mobil Radyo
GSM şebekesi aracılığıyla cep telefonunu kullanıcılarının ulaşabildikleri
radyo yayınıdır.
c)
Mobil Televizyon
GSM
şebekesi
aracılığıyla
yapılan
cep
telefonu
kullanıcılarının
ulaşabildikleri TV yayınıdır. 3GP ve MPEG4 olarak yayınlanabileceği gibi Real
Player veya Windows tabanlı dosya aktarımı da yapılabilmektedir. Özellikle 3G
lisanslarının verilmeye başlanması ve 3G şebekelerinin kurulmasıyla en popüler
servislerden biri olmuştur.
ç)
Kullanıcı Tabanlı Servisler
Kullanıcılar tarafından yaratılan her türlü içeriğin genel adıdır. Sistem
müşteriler tarafından yaratılan içerikleri diğer müşterilere seyrettirme, indirtme ve
dinletme kabiliyetine sahiptir. You Tube sitesinin mobil sistem üzerinde bulunan
versiyonu olarak da tanımlayabiliriz.
C-
Mobil Müzik
1.
Mobil Müzik’in GeliĢimi
Bugün müzik eserleri mekanik formatlardan çok dijital formatlarda yer
almakta olup yine yakın zamanlara kadar dijitalize edilmiş müzik eserleri cd’ler
araclığıyla (compact disk) satılmaktaydı.55
Dijital müziğin farklı metotlar ile
çoğaltılması ve dağıtılması günümüzde daha popüler hale gelmiş, tüketiciler
müziğe ve özellikle müzik dosyalarına internet ve mobil ortam aracılığıyla ulaşır
hale gelmişlerdir. Bu müzik dosyalarının en ünlüsü de MP3 formatı olmuştur.
Mobil müziği tanımlamadan önce kavramın bulunduğu yeri ortaya koymak
daha uygun olacaktır. Mobil müzik, dijital müzik ana başlığının iki alt
başlıklarından biri olarak (diğeri online müzik) konumlandırılmaktadır. Mobil
müzik konusuna geçmeden önce yukarıda bahsetmiş olduğumuz iki ana gruptan
55
Digital Music: Problems and Possibilities, William Fisher, 2000
30
biri olan online müzikle ilgili açıklama yapmak uygun olacaktır. Bugün müziğin
dijital formatlarla çoğaltılmasından ve kullanıcıya iletilmesinden bahsediliyorsa,
bilişim teknolojilerinin yarattığı interneti, yeni medyanın başlıca aracı olarak
ifade etmemiz gerekir. Yani interneti djital çağın ve dijital müziğin hayat bulduğu
mecra olarak da ifade edebiliriz. Tasnif yapma gerekliliği nedeniyle her ne kadar
interneti ve mobil ortamı farklı mecralar gibi ifade etmiş olsak da artık
günümüzde tüm bilişim teknolojileri (bilgisayar, yazılım, donanım, cep telefonu,
gsm teknolojileri, telekomünikasyon teknolojileri ve benzeri araçlar) iç içe
geçmiş, bir çok alanda ortak uygulama alanı bulmuş ve birbirine entegre
olmuşlardır.
İnternet aslında, 60’lı yıllarda Amerikan Savunma Bakanlığı’nın isteği
üzerine nükleer saldırı gibi durumlarda iletişimin devamını sağlamak amacıyla
ARPANET olarak başlatılan bir askeri projedir. İnternet, çok protokollü bir ağ
olup birbirine bağlı bilgisayar ağlarının tümü olarak da tanımlanabilir. Ayrıca
çağımızın en önemli ve en yeni hizmetinin “world wide web” (www) olduğu
belirtilmektedir.56 Esasında bu genel ağ, binlerce akademik, ticari, devlet, ve
serbest
bilgisayar
ağlarının
birbirine
bağlanmasıyla
oluşmuştur.
Telekomünikasyon teknolojilerinin hızla gelişmesi özellikle bant genişliğinin
hızla artması internet üzerinden dosya indirmeyi (downloading) çok daha verimli
ve hızlı hale getirmiş, özellikle 90’lı yıllarda ivme kazanan internet, 2000’li
yıllarda DSL 57 teknolojisiyle birlikte bağlantı hızlarının artmasıyla insanoğlunun
her türlü bilgi ve veri ihtiyacını karşılayabilecek seviyeye gelmiştir. Her türlü
bilgi ve veriye internet üzerinden ulaşabilmesi beraberinde başta müzik eserleri
olmak üzere bir çok esere de izinsiz bir şekilde erişme imkanını da getirmiştir.
Kullanıcılar web siteleri ve dosya paylaşım programları aracılığıyla son derece
hızlı ve basit bir şekilde istediği müzik dosyalarına ulaşabilir hale gelmiştir. Tüm
bu başdöndürücü gelişmeler de bir çok şeyi etkilemiş olduğu gibi, fikir ve sanat
56
İnternet tarihi hakkında detaylı bilgi için bkz. http//w3./History.html.
57
Digital Subscriber Line (Sayısal Abone Hattı), sıradan bakır kablolar üzerinden evlere ve
ofislere yüksek bant genişliği sağlayan bir teknolojidir.
31
eserlerinin bu başdöndürücü teknolojiler karşısında farklı yöntemlerle korunma
ihtiyacını da beraberinde getirmiştir.
Mobil müzik “mobile music” kavramı artık günümüzde bir terim olarak
yerleşmiş, hem kullanıcılar, hem operatörler
hem de eser ve bağlantılı hak
sahipleri ile onları temsil eden meslek birlikleri tarafından ortak kabul gören bir
terim halini almıştır.58 Mobil Müzik Servisleri de cep telefonu kullanıcılarının
GSM şebekesi üzerinden çeşitli müzik servislerine ulaşabildiği, müzik eseri
indirebildiği tüm müzik içeriklerinin bulunduğu servisin genel adıdır.
Müzik eserlerinin kullanıldığı ortama göre çeşitli kavramlar geliştirilmiştir.
Mobil Müzik kavramı ile daha çok “GSM Şebekesi Aracılığıyla Kullanılan Müzik
Eserleri” ve bu kapsamda gelişen müzik sektörü tanımlanmaya çalışılmaktadır.
Mobil müziği kısaca mobil telefon aracılığıyla erişilebilen, iletilebilen, atanabilen,
indirilebilen ve dinlenilebilen müzik olarak tanımlayabiliriz. Ancak mobil müziğe
kullanıldığı alanlar kapsamında çeşitli anlamlar da yüklemek mümkündür. Başta
Amerika olmak üzere tüm dünyada internet protokolü ağ çözümlerini sağlayan
ürün ve servislerin tasarımı ve satışı ile ilgilenen ünlü ağ bağlantısı şirketi Juniper
tarafından hazırlanan raporda; mobil müzik, çoğunlukla mobil telefonlar
üzerinden tüketilen taşınabilir müzik olaran tanımlanmaktadır.59 Mobil müzik,
taşınabilir cihazlar tarafından hem indirilebilir hem de stream edilebilir durumda
olan müziktir.
2.
Mobil Ortamda Müzik Eserleri’nin Kullanıldığı Servisler
2001 yılında müzik eserlerinin son derece basit şekilde yani monofonik
formatta mobil ortamda başlayan serüveni bugün müziğin her türünün, her
şekilde ve formatta dinlenebildiği bir boyuta gelmiştir. Bu bağlamda cep telefonu
zil sesleri belki de bir milat olarak kabul edilebilecektir.
58
İngiliz müzik eseri meslek birlikleri de (PRS ve MCPS) mobil müziği apayrı bir şekilde
lisanslamaktadırlar. http://www.mcps-prs-alliance.co.uk/playingbroadcastingonline/mobile
59
Mobile Entertainment
ResearchMobile
Markets
Opportunities
and
Forecasts,
2006-2011,
Juniper
32
a)
Cep Telefonu Zil Sesi ve GeliĢimi
GSM teknolojileri bir çok müzik eserine ve bu eserlerin yer aldığı müzik
servislerine mobil ortamda erişebilir olunmasını sağlamaktadır. Mobil ortamda
müziğe erişme talebinin yüksekliği ve gelişimi tüketiciler için mobil müzik
ürünlerinin artması anlamına gelmiş60, bu kapsamda hem operatörler hem de cep
telefonu ve ilgili ürün üreticileri mobil müziğin daha gelişmiş halde erişilebilir
kılınmasına yönelik çalışmaları hızlandırmışlardır. Daha 2000’li yılların
başlarında, mobil müzik sektörü zil sesleri ile sınırlı bir durumdaydı.
bağlamda Dünya, mobil müzik kavramıyla cep telefonu zil
Bu
sesi ile birlikte
tanışmıştır.
Mobil müziğin gelişimi ile mobil telekomünikasyon teknolojilerinin
gelişimi eşzamanlıdır. Her atılan adım, cep telefonuna ilave edilen her bir özellik,
servislerin biraz daha genişlemesini sağlamış, cep telefonu kullanıcıları yeni
servislere erişebilir hale gelmiştir.
Mobil müzik, dünyanın en büyük cep telefonu üreticisi konumunda olan
Nokia firmasının 19. yüzyıl İspanyol müzisyeni Gran Vals’e ait besteyi 13 nota
haline getirip zil sesi olarak kullanılabilir hale getirmesiyle başlamıştır. Cep
telefonu zil sesinin ilk olarak monofonik hale gelmesiyle birlikte dünya mobil
müzik kavramıyla tanışmıştır. Zil sesi, müzikal tonların çeşitli şekillerde meydana
getirilerek, kısa bir ses dosyası şeklinde cep telefonuna çalma sesi olarak
atanmasıdır. Zil sesleri ilk olarak 1998 yılında monofonik tonlarla popüler hale
gelmişlerdir. Monofonik zil sesi, 20 den 30 a kadar notayla
zil sesi
bestelenmesini destekleyen cep telefonlarıyla mümkün hale gelen zil sesi
formatıdır. Ancak kısa bir süre içerisinde cep telefonu üreticilerinin mevcut
teknolojileri geliştirmesiyle birlikte artık ses çeşitliliği artmıştır. Bu dönem ise
sadece bundan bir kaç yıl öncesinde yani 2002’lere tekabül etmektedir. Önceki
cep telefonu modellerinde sadece zil sesi çalınabiliyordu.2002 yılı zil sesi
(ringtone) açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Nokia firması tarafından
üretilen 3510 modelli cep telefonları zil sesininin polifonik hale getirilip optimize
edilebildiği ilk modellerdir.
60
http://www.gsmworld.com/services/entertainment.shtml#music
33
Her ne kadar 2002’den bu yana sadece 7 yıl geçmiş olsa da elektronik
formatlara dönüştürülerek son derece cılız ve basit melodiler halinde zil sesi
olarak kullanılan müzik eserleri artık bugün kayıt yapıldığı orijinal haliyle gerçek
ses olarak da dinlenebilmektedir.
Türkiye’de de cep telefonu üzerinden zil sesi melodisi servisi ilk olarak
Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. ile 2002 yılında başlamıştır. Türkiye’de mobil
müzik
servislerinin
tarihini
aşağıdaki
grafik
anlatmaktadır.
2006
2006
2006 turkcellturkcell-im M üzik
.
Ağ
Ağu
usto
stos
s
2005
2005
2005
Hazir
Haziran
an
M
Mobil
obil M
Müzik
üzik –
–M
Mobil
obil Vide
Video
o
Lansm
Lansman
anıı
2005
2005
2005
Mart
Mart
Ç
Çalarke
alarkenDinle
nDinlett
Lansm
Lansman
anıı
2004
2004
2004
E
Eyl
ylü
üll
Ne
Ne Bu
Bu Çalan
Çalan 7505
7505
Lansm
Lansman
anıı
2002
2002
2002
Mayı
Mayıs
s İİlk
lk
Logo
Logo &
& Me
Melodi
lodi
Se
Servis
rvisii Lansm
Lansman
anıı
b)
Gerçek Zil Sesi Servisleri
Müzik eserinin GSM Operatörünün sunucularına önceden kaydedilmesi ve
kaydedilen müzik eserleri arasından abonelerin seçim yaparak müzik eserinin en
fazla 30 saniyelik kısmını cep telefonlarının zil sesi yerine kullanmak üzere
“gerçek şarkı” olarak ataması ve herhangi bir limit olmadan dilediği kadar
dinlenmesi ve/veya çalınması şeklinde işleyen servistir.
c)
Tüm ġarkı “Full Track” Servisleri
Müzik eserinin GSM operatörünün sunucularına önceden kaydedilmesi ve
kaydedilen müzik eserleri abonelerin yapacakları seçim sonucunda mobil ortam
üzerinden
müzik eserinin cep telefonlarına indirilmesi ve herhangi bir limit
olmadan dinlenmesini sağlayan formattır. Burada müzik eseri yapımcı tarafından
tespit edilen şekli ile cep telefonlarına indirilmektedir.
34
ç)
Streaming Servisleri
Önceden kaydedilmiş müzik eserleri arasından
abonelerin yapacakları
seçim sonucunda seçilen müzik eserinin mobil ortam veri aktarımı yolu ile,
kullanıcı isteğine bağlı olarak ya da belirli bir yayın programı çerçevesinde, müzik
yayını yayını yapılması ve abonelerin
cep telefonu üzerinden dinlemesinin
sağlandığı servislerdir.
d)
Video Servisleri
Önceden kaydedilmiş
müzik eserleri arasından abonelerin yapacakları
seçim sonucunda müzik eserlerinin mobil ortam üzerinde video görüntüsünün cep
telefonlarına indirilerek limitsiz olarak izleyebilmesine imkan veren uygulamadır.
Bu servislere esasında müzik klipleri konu olmaktadır. Gelinen noktada müzik,
salt bestesiyle olduğu gibi, içinde beste ve/veya söz barındıran görüntülerle de
birlikte cep telefonu servislerine konu olabilmektedir.
e)
Tüm Video Klip
Önceden kaydedilmiş
müzik eserleri arasından abonelerin yapacakları
seçim sonucunda gsm operatörleri hatları kullanılarak seçilen müzik eserinin
video görüntüsünün cep telefonlarına indirilerek limitsiz olarak izleyebilmesine
imkan veren uygulamadır.
f)
Videotone
Önceden kaydedilmiş müzik eserleri arasından abonelerin yapacakları
seçim sonucunda gsm operatörleri hatları kullanılarak seçilen müzik eserinin
belirli uzunluktaki bir video görüntüsünün,
abonein kendi cep telefonuna
görüntülü zil sesi olarak indirmesini sağlayan uygulamadır.
g)
Mobil Televizyon
Televizyon yayınlarının GSM şebekesi üzerinden cep telefonlarında
yayınlanmasına ilişkin servistir.
3.
Dijital
Teknolojilerin
Müzik
Eseri
Sahipleri
Meslek
Birlikleri
Lisanslama Modellerine Etkisi
Dijital dünyanın getirdiği başdöndürücü yenilikler ve gelişmeler eser
sahiplerini ve onları temsil eden meslek birliklerini de yeni lisanslama
35
modellerine itmiştir. Bu kapsamda geleneksel olarak iki ayrı türde (mekanik ve
temsili) hak toplayan meslek birlikleri dijital formatların kullanıldığı ortamlardaki
müzik eseri kullanımlarını da farklı modellerle lisanslama yollarına gitmişlerdir.
Klasik olarak, çoğaltılan mekanik ürünlerden ve temsili alanlardan hak toplayan
meslek birlikleri için müzik eserlerinin mekanik formatlarda satış rakamlarının
çok ciddi oranlarda düşmesi lisanslama çalışmalarının dijital alana kaymasını
zaten bir zorunluluğa dönüştürmüştür. Dijital teknolojilerin meslek birlikleri
lisanslama yöntemlerine yansıması konusunda Amerikan ve İngiliz meslek
birlikleri uygulamalarına yer vermek uygun olacaktır.
a)
İngiliz Uygulaması : İngiliz müzik eseri sahipleri meslek birlikleri PRS (
Performing Rigt Society) ve MCPS (Mechanical Copyright Protection Society)
tarafından oluşturulan lisanslama modeli aşağıda şekilde yapılandırılmıştır.
aa)
Ticari İşletmelerde kullanım (Music for Businesses)
bb)
Canlı Organizasyonlar (Live venues and events)
cc)
Televizyon (TV broadcasting)
dd)
Radyo (Radio Broaadcasting)
ee)
Film (Feature films)
ff)
Online ortam (Online)
gg)
Mobil ortam (Mobile)
Dikkat edilirse artık günümüzde online ortam ve mobil ortam kullanımları
dahi iki ana gruba ayrılmıştır. Müzik eserlerinin dijital formatlarda kullanılmaya
başlanması ve mekanik metotların yerini djital ortamlara bırakması o derece ciddi
ekonomik boyutlara ulaşmıştır ki artık meslek birlikleri de lisanslama
modellerinde online ortam yani başta internet ortamı ile
mobil ortamı ikiye
ayırmıştır.
İngiliz meslek birlikleri mobil ortamdaki kullanımları da çeşitli alt gruplara
ayırmıştır. Bu alt gruplar da aşağıdaki başlıklardan oluşmaktadır.
1- Cep telefonu zil sesleri (Ringtones)
2- Tüm müzik indirme (Track downloads and streams)
3- Mobil televizyon ve video (Mobile tv and video)
36
b)
Amerikan Uygulaması: Müzik eseri sahipleri haklarını temsil eden
Amerikan meslek birliği Ascap61 da İngiliz meslek birliklerine benzer bir
sınıflandırma yapmıştır. Ascap kullanıcı lisanslarını; genel, televizyon, kablo ve
uydu, radio, new medya ve internet olmak üzere 5 ana gruba ayırmıştır.
Bilişim teknolojilerinin, internetin ve mobil ortamın kendini gösterdiği
grup yeni medya ve internet olarak tanımlanmıştır. Bu gruba baktığımızda,
internet ortamındaki müzik kullanımlarının 1995 yılından bu yana lisanslanmakta
olduğunu görüyoruz. Ascap bu lisanslama çalışmalarını 3 ana sözleşme
çerçevesinde sürdürmektedir. Bu sözleşmeler; interaktif alan lisans sözleşmesi,
interaktif olmayan alan lisans sözleşmesi ve kablosuz müzik sözleşmesi olarak 3
alt başlığa ayrılmıştır. Amerika’daki uygulama da kablosuz müzikle yani mobil
ortamdaki kullanımlarla internet ortamındaki kullanımları ayırmak şeklinde
kendini göstermiştir.62 Kablosuz müzik lisansları (Wireless music license) Ascap
tarafından 2001 yılından itibaren verilmektedir. Yukarıda belirmiş olduğumuz
gibi Ascap da önce cep telefonu zil sesleri için lisanslama yapmaya başlamış
sonrasında teknolojik gelişmelerle birlikte diğer servisler için de lisanslama
modelleri geliştirmiştir. Ascap bu alan için “Kablosuz Müzik Lisans Sözleşmesi –
Wireless Music Licence Agreement” ni uygulamaktadır. Ascap kablosuz müziğin
kapsamını, zil sesleri, çalma sesi melodileri (ringbacks) ve diğer müzikle ilgili ve
kullanıcılara kablosuz ortam üzerinden müzik servisi verilen servisler şeklinde
tanımlamıştır.
Ayrıca Ascap, kullanım işlemleri için Harry Fox Agency ve
Recording Industry Association of America (RIAA)’dan da lisans alınmasını
gerektiğini belirmektedir.63
Türkiye’de müzik alanında kurulu meslek birlikleri olan Mesam, MSG,
Müyap ve Müyorbir de benzer şekilde lisanslama çalışmaları yapmaktadır.
Sözkonusu meslek birlikleri her yıl yayınladıkları tarifelerinin ek-c kısmında
“Türkiye sınırları içinde Türk mevzuatına uygun kurulmuş dijital ve her türlü
ortamda internet de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan
61
ASCAP “The American Society of Composers, Authors and Publishers”
Bu konudaki detaylı bilgiler ve örnek lisans sözleşmeleri için bkz.
http://www.ascap.com/weblicense/
63
Pınar/Nal/Goldman, 4. Bölüm, sh.191
62
37
araçlarla web casting, simulcasting, streaming ve diğer türlerde iletim yapan diğer
kuruluşlar” başlığıyla dijital ortamdaki müzik eseri kullanımlarına ilişkin mali
hak bedellerini toplamaktadırlar. 2008 yılında her dört meslek birliğinin birleşerek
tek bir sözleşme ile dijital alandaki mali hak bedellerini toplamaya başlaması
sektöre ayrı bir ivme kazandırmıştır. Türkiye’deki meslek birlikleri de lisanslama
çalışmalarını temel olarak iki ana gruba (mekanik ve temsili) ayırmakta dijital
alandaki kulllanımları temsili alan grubunda değerlendirmektedir. Başta Müyap
tarafından
tüm repertuarının dijital platforma taşınması ( içinde yaklaşık
onbinlerce müzik yapıtı bulunmaktadır) ve bu platform üzerinden kullanıcılara
dijital müzik dosyası ve erişimi sağlaması gibi gelişmeler Türk pazarındaki dijital
ortamdaki müzik satışlarına pozitif etki etmiştir. Turkcell, Vodafone, Avea gibi
mobil operatörler ile Türk Telekom gibi sabit telefon operatörleri, meslek
birlikleriyle çeşitli lisans sözleşmeleri yaparak müzik eserlerinin dijital ortamda
kullanılmasına aracılık etmektedirler. Ayrıca powerclup, ttnet ve muzi gibi web
siteleri de Türkiye’de mevcut legal dijital müzik satışı yapan kuruluşlardır.
4.
Dijital Müziğin Ekonomisi
Dünya çapında 73 ülkeden 1400 üyeye sahip olan ve yapımcı sektörünü
temsil eden IFPI
64
tarafından her yıl “Dijital Müzik Raporu65-Digital Music
Report” yayınlanmaktadır. Günümüzde müzik eserleri çeşitli veri formatlarında
ve
farklı teknolojiler yardımıyla online ve mobil ortamda kullanılabilmekte,
P2P66 programları ve internet siteleri üzerinden bilgisayar, cep telefonu gibi
terminallere
indirilerek,
kullanıcıya
ait
ortamlarda
sınırsız
dinlenebilmek, izlenebilmekte ve her an erişilebilmektedir.
67
bir
şekilde
Sözkonusu rapor
64
Ayrıntılı bilgi için bkz. www.ifpi.org “The International Federation of the Phonographic
Industry”
65
Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.ifpi.org/content/section_resources/dmr2008.html
66
Peer-to-peer ya da P2p olarak tanımlanır. 2 veya daha fazla PC arasında veri kopyası
oluşturmak için kullanılan network program protokolü. P2ptv yakın gelecekte tam anlamıyla
uygulama aşmasına geçecek olup, şu an iletişim protokolleri hâlâ geliştirilmektedir.
67
Türkekul/Sevim, İnternet Ortamında Müzik Eserlerinin Kullanımı “Legal Fikri ve Sınai Haklar
Dergisi, Yıl 1 Sayı 3, sh.702 yayınlanmıştır”
38
dijital müzik pazarını hem legal hem de illegal boyutlarıyla inceleyen en güvenilir
raporlardan biridir. “Dijital Müzik Raporu 2008” başlığı ile yayınlanan raporda
özet olarak aşağıdaki hususlara değinilmiştir. Global dijital müzik satışları 2007
yılında %40 artarak 3 milyar Amerikan Doları civarında bir hacme ulaşmıştır.
Tek parçalık müzik dosyaları en popüler digital müzik formatı olmuş 2006’ya
oranla %53 büyümüş ve 1.7 milyar dolarlık bir hacme ulaşmıştır. Dijital satışlar
tüm müzik pazarı içinde %15’lik bir paya ulaşmıştır. Bu oran daha çok kısa bir
zaman önce 2003’de %0’dı. Amerika’da ise dijital müziğin tüm gelirlere oranı
%30 civarlarındadır. Bu oranların artmasında başta legal müzik sitelerinin artışı
rol oynamış ve dünya çapında 500’den fazla legal dijital müzik web sitesi
kurulmuştur. Geçen yıl toplam 6 milyar müzik dosyası bu web siteleri aracılığıyla
satılmıştır. Ancak yapılan hesaplamalar gösteriyor ki bu rakamlar illegal indirilen
müzik eserlerinin ancak 20’de 1’idir. Hazırlanan tabloya göre 2003’de 30 olan
legal site sayısı 500’ün üzerine çıkmıştır. Lisanslı dijital müzik dosyası sayısı bir
milyondan 6 milyona yükselmiş, 20 milyon Amerikan Doları gelir elde edilirken
bu rakam 3 milyar dolarlara çıkmıştır. Dijital satışların oranı %15’lere yükselmiş,
icracı sanatçıların ulaşılabilir formatları 10’dan az durumdayken 100 formatın
üzerinde bir rakama ulaşmıştır. Ünlü şarkıcı Justin Timberlake’in son albümünde
115 format kullanılmış, bu formatlar 19 milyon adet satmış ve toplam satış oranı
içinde %20 gibi bir pay almıştır. Yine son rakamlara göre tek şarkı dosyalarının
indirilmesi %53 artmış ve mobil ortamda satılan tek şarkı oranı da %17 oranında
artmıştır. IFPI’da dijital pazarı ikiye ayırmıştır. Dijital pazar buna göre online ve
mobil olarak ikiye ayrılmış her ülkede online ve mobil ortam oranlarının farklı
olduğu tespit edilmiştir. Mesala bilişim teknolojilerinin en yüksek seviyeye
ulaştığı Japonya’da mobil ortam üzerinden satışlar tüm dijital satışlar arasında
%90 gibi bir paya sahip olmuştur. İlave olarak Güney Kore’de dijital müzik
pazarının en yoğun yaşandığı ülkelerden biridir.
5.
IFPI’ye Göre Ticari Modeller
5 yıl öncesine kadar müzik dağıtım formatları çok az sayıdaydı ancak bugün
yüzlerce çeşit format bulunmaktadır. Ticari modeller arasında en popüler olan A-
39
la-carte download servisleridir. iTunes, Amazon, Nokia
gibi kuruluşlar bu
modelde çalışmaktadırlar. Yine üyelik bazlı modeller vardır. Sözkonusu siteye
veya servise abone olunur ve abone ücreti karşılığı müzik indirilebilir veya
dinlenebilir. Bu iki ana model dışından reklamı desteleyen ve sosyal ağ kuran
modeller sözkonusudur.
6.
Dijital Müzik ve Korsanlık
Bilişim teknolojilerinin gelişmesi insan oğluna bir çok yeni imkan getirmiş
olsa da özellikle müzik alanında hak sahipleri açısından son 10 yılda çok ciddi
gelir kayıplarına neden olmuştur. Gelir kayıpları son dönemde azalış göstermesine
rağmen halen ciddiyetini korumaya devam etmektedir.
Dijital formatlar ve
iletişim teknolojileri müzik eserlerinin dijital dosya formatlarına dönüştürülerek
çok kısa bir süre içerisinde herhangi bir izin alınmadan indirilmesine veya
erişilmesine yol açmış, internet ortamında da hızla yayılabilmesi, ticaretinin ve
karşılıklı değişim yapılabilmesini sağlamıştır68. Bu süreç beraberinde müzik
sektörünün elde ettiği gelirlerin ciddi miktarda azalmasına neden olmuş ve müzik
sektörünün ekonomik olarak küçülmesine, özellikle yapımcıların yok olmasına
neden olmuştur. Son yıllarda alınan ciddi tedbirler ve yeni lisanslama modelleri
dijital teknolojinin kayıplara yol açmasının yanında yeni gelir modelleri
yaratabileceğini de göstermiş, kayıplara oranla düşük de olsa ciddi gelirler elde
edilmeye başlanmıştır.69
2007 yılında, IFPI raporuna gore onmilyonlarca dijital müzik dosyası
dosya paylaşım programlarıyla değiştirilmiştir. Buna gore legal olarak
indirilenlerin oranı sadece 20’de 1’dir. Genişbant internetin yayılması, Çin ve
Latin Amerika pazarlarının gelişmesi, P2P ağ üzerinden illegal dijital müzik
dosyası paylaşımlarını artırmıştır. Online P2P ağ halen online ortamdaki hak
ihlallerinin başlıca aracı durumundadur. Dijital ortamdaki korsanlık Amerikan
müzik endüstrisine 2007 yılından 3,7 milyar dolar kaybettirmiştir. Bu kapsamda,
müzik sektöründe yer alan tüm hak sahipleri özellikle dijital ortam vasıtasıyla
yapılan müzik korsanlığını en azından azaltabilmek için başta Napster davası
68
Memiş, 1.Bölüm, sh.38
Ttnet’in müzik eseri meslek birliklerine 2008 için ödediği 3.000.000-YTL tutarındaki bedel
nispi de olsa ciddi gelirlerin olabileceğini göstermiştir.
69
40
olmak üzere bir çok yerde hukuki mücadele başlatmışlar, mevzuatlara yeni
yöntemler ve hak türleri ilave ettirmişler, internet servis sağlayıcılarını regüle
etmeye çalışmışlar, legal müzik sitelerinin sayılarını artırmışlar ve farklı ticari
yöntem arayışlarına girmişlerdir.
İnternet servis sağlayıcılarının sorumluklarına gidilmesi en azından sürekli
hak ihlali yaratan bağlantıların erişiminin engellemesi hususunda Belçika
mahkemesi tarafından SABAM70 v.Tiscali davası71 yön gösterici olmuştur.
Belçika mahkemesi (The Court of First Instance of Brussels) 29 Haziran 2007
tarihinde karara bağlanan bu davada internet servis sağlayıcısın olan Tiscali’nin
illegal dosya indirmelerine karşı teknik tedbirleri alması hususunda yükümlülüğü
olduğu ifade etmiştir. 72 Bu karar müzik eseri sahipleri açısından ciddi bir öneme
haiz olmuş, illegal dosya indirmelerine karşı internet servis sağlayıcılarının
gerekli tedbirleri alma yükümlülüğünün olduğunu teyit etmiştir. SABAM’a gore
tüm internet servis sağlayıcılar sözkonusu karar uyarınca teknik tedbirler alırlarsa
P2P yoluyla yapılan illegal dosya indirme trafiği önemli bir şekilde azalacaktır.
§3.
MÜZĠK ESERLERĠNĠN UMUMA ĠLETĠLMESĠ VE
ERĠġĠLEBĠLĠR KILINMASI
I-
Eser Sahibinin Hakları
Eserin meydana gelmesiyle birlikte eser üzerindeki haklar da doğmaktadır.
Yani herhangi bir tescil veya bir başka şart gerekmeksizin eserin doğumuyla
birlikte haklar da eşzamanlı olarak doğmaktadır. Eserin yaratılmasıyla birlikte
eser üzerinde herkese karşı ileri sürülebilecek mutlak bir hak meydana gelmiştir.73
Fikri hak, kişinin her türlü fikri ve zihni çaba ve emeği sonucunda ortaya çıkardığı
70
Ayrıntılı bilgi için bkz. www.sabam.be “Belgian Society of Authors, Composers and
Publishers”
71
Kararın ingilizce çevirisi için bkz. http://www.cardozoaelj.net/issues/08/case001.pdf SABAM
V. S.A. TISCALI (SCARLET) District Court of Brussels, No.04/8975/A, Decision of 29 June
2007, Translated by Fran Mady, Julian Bourrouilhou, Justin Hudges
73
Ayiter, 7. Bölüm, sh.112
41
fikri ürünler üzerinde hukuken korunan ve hak sahibi dilediği taktirde bu
korumadan yararlanma yetkisi veren menfaatlerdir.74 Eser sahiplerinin, yaratıcı
düşünce ürünü eserleri üzerinde, yasalar tarafından korunması ve toplum
tarafından saygı gösterilmesi gerekli hakları uluslararası sözleşmeler ile
öngörülmüş ve bu hakların ülkesel alanda da korunması ulusal yasalar ile
sağlanmıştır.75 Bu haklar mutlaktır.
Fikri haklar FSEK’de iki ana gruba ayrılmıştır. İlk grup manevi haklar
ikinci grup ise mali haklardır.
A-
Manevi Haklar
Bu haklar, eser sahibinin eseri ile olan kişisel ve manevi ilişkisini korumak
için özellikle Kara Avrupası hukuk sistemleri76 tarafından geliştirilmiştir.77 Eser,
onu meyda getiren kişiye ait kişiliğin bir ifadesi olduğuna göre, eser sahibi de
eseri üzerinde mutlak bir hakka sahip olacak, eser sahibi dışında bir başkası
herhangi bir hak talebinde bulunamayacaktır.78 FSEK, manevi hakları 14,15,16 ve
17 inci maddelerde düzenlemiştir. Buna göre manevi haklar, eseri kamuya sunma,
eser sahipliğinin tanınmasını isteme, eserin bütünlüğünü koruma ve eserin aslına
erişim haklarıdır. Eseri kamuya sunma yetkisi, eserin kamuya sunup sunulmaması
yetkisi, sunulma zamanını ve tarzını belirleme yetkisi, muhtevası hakkında bilgi
verme yetkisi ve sunulmasını men etme yetkisi ancak eser sahibine aittir. Eseri
kim kamuya arz ederse etsin eser sahibi adının belirtilmesini isteme hakkında
sahiptir. Eser kendi içinde bir bütünlük taşır ve bu bütünlüğün bozulması bir
anlamda eserin de niteliğinin değişmesi anlamına gelecektir. Eser sahibi her türlü
eyleme karşı eserinin bütünlüğünü koruma hakkına sahiptir. Herhangi bir şekilde
eserin somutlaştığı cisme bir başkasının malik sıfatıyla sahip olması durumunda
eser, eser sahibinden ayrılmaktadır. İşte bu gibi durumlar eser sahibinin eserin
cisimleştiği maddi eşyanın bir başkasında olması durumunda dahi eserine ulaşma
74
Ateş, Sınırlandırma, 2.Bölüm, sh.93
Beşiroğlu, 4. Bölüm, sh.165
76
Başta Amerikan ve Anglo Sakson hukuk düzenleri manevi hakları tanımakta çok isteksiz
davranmışlardır.
77
Ayiter, 7. Bölüm, sh.113
78
Ateş, Sınırlandırma, 2. Bölüm, sh.125
75
42
hakkı vardır. Ancak bu hak eser sahibine, daha çok eserin aslına geçici bir süre ile
ulaşma hakkı vermektedir.79
Eser sahibi, yayınlanan eserinin şöhretine fena tesir ettiği kanaatine sahip
olursa istediği anda eseri kamuya sunulmaktan men edebilir veya toplatabilir.80
B-
Mali Haklar
Mali haklar, eserden, ekonomik olarak yararlanılmasını mümkün kılan, bu
kullanımın ne şekilde, hangi suretle gerçekleştirileceği konusunda mutlak yetki
veren haklardır. Bu anlamda mali hakların ekonomik yönü ön plandadır. FSEK
md.20’de henüz alenileşmemiş bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun
faydalanma hakkının
münhasıran eser sahibine ait olduğu düzenlemiştir.
Alenileşmemiş bir eserden eser sahibine münhasıran tanınan faydalanma hakkı,
kanunda gösterilenlerden ibarettir. Bu bağlamda kamuya henüz arz edilmemiş bir
eser, sahibinin uhdesinde ve mahretmiyetinde kabul edilecektir. 81 Eserden
ekonomik olarak yararlanma hakkı, yalnız eseer sahibi için saklı tutulmuştır ve
üçüncü şahıslar eser sahibinin izni olmadan eserden ekonomik olarak
yararlanamazlar.82 Manevi haklarda eser sahibinin eseri üzerindeki fikri
yararlarının korunması amaçlanmışken, mali haklarda
eser sahibinin fikri
yararları yanında eserinden ticari olarak da yararlanma olanaklarının korunması
ve maddi bir karşılık elde edilmesi amaçlanmıştır. Eser sahibinin eseri üzerindeki
mali hakları insan yaşamının ekonomik gereksinmesinin doğal bir sonucudur.83
Eser sahibi üretecek, kazanacak yine üretecektir. Bu döngönün sağlanması doğal
bir gereksinmedir. Mali hakların kökeninde imtiyazlar ve bunlarla birlikte gelen
yasaklamalar bulunmaktadır. Mali haklar ayrıca, fikri hakkın eser sahibine
bahşettiği malvarlığına dahil çeşitli münhasır yetkilerden oluşur.84 Mali haklar
sınırlı sayı, bağımsızlık, mirasa konu olabilme, hukuki işlemlere konu olabilme
gibi özelliklere de sahiptir.
79
Ateş, Sınırlandırma, 2. Bölüm, sh.153
Belgesay, 3. Bölüm, sh.50
81
Belgesay, 3. Bölüm, sh.61
82
Ayiter, 7. Bölüm, sh.125
83
Beşiroğlu, 4. Bölüm
84
Ateş, Sınırlandırma, 2.Bölüm, sh.157
80
43
FSEK’de eseri ekonomik olarak semerelendirme hakkı, sınırlı sayma
yoluyla tüketilen bir takım hak türleri şeklinde görünür.85 Mali haklar birbirinden
ayrı ve bağımsızdır. Her mali hak türü üzerinde ayrı ayrı veya birlikte tasarruf
yapılabilmektedir.
FSEK uyarınca mali haklar; işleme hakkı (FSEK md.21), çoğaltma hakkı
(FSEK md.22), yayma hakkı (FSEK md.23), temsil hakkı (FSEK md.24), işaret,
ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı (FSEK md.25),
pay alma hakkı (FSEK md.45) olarak düzenlenmiştir. Bern Sözleşmesi’nde
haklar; çeviri, çoğaltma, iletim ve kablo ile iletim, radyo ve televizyon ile yayın
hakkı, topluma sunma, işleme, sinematografik uyarlama ve çoğaltma, pay ve
izleme haklarıdır. Amerikan Fikri Haklar Kanunu’nun 106 ıncı bölümünde eser
sahibinin hakları sayılmıştır. Bunlar; eserin ve fonogramın çoğaltılması; işlenme;
eser nüshalarının ve fonogramların satışı, kiralanması, herhangi bir şekilde
transfer edilmesi; edebi, musiki, koreografik eserler ile pandomim, sinema filmleri
ve diğer görüntülü eserlerin temsili; edebi, musiki, dramatik ve koreografik eserler
ile pandomim, grafik, heykel, resim gibi eserlerin temsili; ses kayıtlarının dijital
ses transferleri yoluyla iletilmesi haklarıdır.
II-
Müzik Eserlerinin Mobil Ortamda Kullanılmasının Hukuki Niteliği ve
Umuma Ġletim Hakkı
Bilişim teknolojilerindeki akıl almaz gelişmeler çoğaltma ve iletim
yöntemlerinde bir devrim gerçekleştirse de yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi
başta müzik eserlerininin haksız ve hukuka aykırı bir şekilde, eser ve hak
sahiplerinden hiçbir izin alınmaksızın çok basit ve hızlı bir şekilde kullanılmasının
da önünü açmıştır. Müzik eserlerinin anolog formatlardan dijital formatlara
dönüştürülmesi ve gelişen teknolojiler karşısında müzik sektöründe “öde ve
seyret”, “öde ve dinle” ve “talep üzerine dinleme” gibi yeni iş metotları ortaya
çıkmıştır.86 Mevcut hakların yeni gelişen teknolojilere cevap verip vermediği
üzerinde sıkça tartışmalar yapılmış özellikle son on yılda eser ve bağlantılık hak
85
86
Ayiter, 7. Bölüm, sh.125
Özkan, 2. Bölüm, sh.87
44
sahipleri hakları yeni teknolojilere uygun hale getirilmeye çalışılmıştır. Mobil
ortamda müzik eserlerinin kullanılmasında karşımıza en çok çoğaltma, yayma,
temsil ve bu çalışmamızın esas konularındanan biri olan umuma iletim hakları
çıkmaktadır.
A- Çoğaltma Hakkı
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 22 inci (FSEK) maddesinde
düzenlenen çoğaltma hakkı, eser ve bağlantılı hak sahiplerinin mobil ortamdaki
haklarından biridir. Çoğaltma; aslın aynen kopyalanmasıdır.
87
FSEK uyarınca,
bir eserin aslını veya işlenmelerini kısmen ya da tamamen çoğaltma hakkı,
münhasıran eser sahibine aittir. Eserlerin aslından ikinci bir kopyasının
çıkarılması ya da eserin işaret, ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayan, bilinen
ya da ileride geliştirilecek olan her türlü araca kayıt edilmesi, her türlü ses ve
müzik kayıtları ile mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin uygulanması
da çoğaltma sayılır. Ayiter çoğaltma kavramının FSEK’te esasında teknik bir
terim olarak düzenlenmiş olduğunu ifade ederek çoğaltmayı eserin tekrarlanması
olanağını sağlayan bir eser nüshasının elde edilmesi olarak tanımlamaktadır.88
Akipek/Dardağan tarafından yazılan “Sanal Ortamda Telif Hakları” başlıklı
makelede şu hususlara yer verilmiştir. “Sanal Ortamda da eserin çoğaltılması
mümkündür. Şu halde çoğaltmanın kapsamına eserin herhangi bir ortamda
elektronik yollarla depolanması
girer. Bu bağlamda çoğaltma, bir eserin
bilgisayar hafızasına alınması yoluyla kamuya açık kılınmasını da içerir.”89
Gelişen teknolojilerin bir yansıması olarak 4630 sayılı Kanun FSEK’in
çoğaltma hakkını düzenleyen 22 inci maddesinde ciddi değişiklikler getirmiştir.
Yeni kanunla eklenen “herhangi bir şekil veya yöntemle” ve “doğrudan veya
dolaylı olarak” ibarelerinin internet ve mobil ortamdaki kullanım ve çoğaltmaları
da kapsaması mevcut duruma uygun düşmektedir. Bu bağlamda Bern
Sözleşme’sinin 9 uncu maddesi, eserlerin hangi şekil ve usul ile olursa olsun
87
Suluk/Orhan, 20. Bölüm, sh.379
Ayiter, 7. Bölüm, sh.128
89
Sözkonusu makaleyle ilgili detaylı bilgi için bkz, Akipek/Dardağan, Banka ve Ticaret Hukuk
Dergisi, Haziran 2001, Cilt XXI Sayı 1, sh.45-77
88
45
çoğaltılması konusununda yetkiyi eser sahibine vermektetir. Bu tür dijital
formların yüklenmesi de Bern Sözleşmesi nazarında çoğaltma sayılacaktır.90 Yine
Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) çatısı altında 1996 yılında hazırlanan ve
internet sözleşmeleri olarak anılan ikiz sözleşmeler, “WIPO Telif Hakları
Sözleşmesi (WCT)” ve “WIPO İcralar ve Fonogramlar Sözleşmesi (WPPT)
sonuna eklenen mutabakat metinlerinde çoğaltma kavramının dijital ortamdaki
şeklini de kapsadığı açıkça ifade edilmiştir.91
Sonuç olarak bilgisayara yükleme, bilgisayara indirme gibi kaçınılmaz veya
tesadüfi kopyaların çoğaltma hakkı kapsamına dahil olduğu kabul edilmiştir.92
Yargıtay 11.HD.; 15.05.2001 tarihli ve 1804/4344 sayılı kararında bilgisayar veri
tabanının lisans olarak kullanılması eyleminin FSEK md.22/3 uyarınca, programın
başka bilgisayara yüklenmesi deponlanması olduğunu ve bunun çoğaltma
hakkının ihlalini oluşturturduğunu kabul etmiştir.93
2001/29 sayılı ve 22 Mayıs 2001 tarihli Bilgi Toplumunda Eser Sahibinin
Hakları ve Bağlantılı Hakların Uyumlaştırılması Hakkında Parlamento ve Konsey
Direktifi (Direktif) de sözkonusu WIPO anlaşmaları ile uyumlu bir şekilde
düzenlenmiştir. Direktif’in 2 inci maddesinde çoğaltma hakkı düzenlenmiştir.
Buna göre çoğaltma hakkı; eserin tamamının veya bir parçasının herhangi bir yol
veya şekille, doğrudan veya dolaylı olarak, geçici veya
kalıcı olarak
çoğaltılmasını izin verme haklarını da kapsayacı bir şekilde düzenlenmiştir. Yine
yayınların telli veya telsiz, uydu veya kablo üzerinden yapılmasının da tümüyle
kapsam dahilinde olduğu belirtilmiştir. Özellikle WIPO düzenlemelerinde
karşımıza çıkan ve hem Avrupa Birliği Direktifi hem de ülkesel mevzuatlarda yer
bulan “herhangi bir yöntem ve form kavramı” anahtar kelime niteliğine haiz
olmuş, mevcut ve gelişecek teknolojilerin getirdiği veya getireceği yeni çoğaltma
metotlarını da kapsamayı hedef almıştır. İşte mobil ortam da eserlerin çoğaltıldığı
yeni metotlardan biridir.
90
Ateş, Sınırlandırma, 2. Bölüm, sh.169
Başpınar/Kocabey, 5. Bölüm, sh.115
92
Özkan, 2. Bölüm, sh.89
93
Tekinalp, 14. Bölüm, sh.171
91
46
Yargıtay’a göre bir müzik eserinin fonograma okunması da çoğaltma olarak
değerlendirilmiştir. 94
Müzik eserlerinin mobil ortamda hangi şekillerde kullanılmakta olduğunu
daha önce belirtmiştik. Kanımca tüm mobil ortam kullanımlarının her halükarda
aynı hak türleri kapsamına girmiş olduğunu söylemek de çok mümkün
görünmemektedir. Cep telefonu kullanıcıları müzik eserlerini zil sesi veya çalma
sesi olarak
kullanmakta, gsm şirketi tarafından verilen hizmetler aracılığıyla
operatör sunucularında önceden kaydedilmiş müzik eserlerini cep telefonlarına bir
dijital müzik dosyası olarak indirebilmekte, indirilen bu müzik eserlerini
istedikleri zaman veya
talep üzerine “streaming on demand”, abone olmak
suretiyle herhangi bir şekilde müzik dosyası indirmeden, sesli yanıt sistemi olarak
dinleyebilmekte ve benzeri şekillerde kullanabilmektedir. Ancak tabiki her
halükarda dijitalize edilen müzik eseri operatör sunucularına kaydedilmektedir.
Her kullanım veya servisin nevi şahsına münhasır özellikleri mevcuttur. Çalma
sesi olarak kullanılan müzik eserlerinde kullanıcı herhangi bir müzik dosyası
indirmeden sadece sunucularında kayıtlı olan müzik eserini kendi telefon hattı için
çalma sesi olarak atamakta, full track diye ifade edilen tüm şarkı indirmelerinde
ise müzik dosyası cep telefonuna ayrı bir dosya olarak kaydedilmektedir. Direktif
geçici kopyalama durumunda çoğaltmanın sözkonusu olmayacağını düzenleyerek
çoğaltmanın esas teşkil etmediği daha çok mevcut dijital müzik dosyasına
herhangi bir yöntemle erişimin ağırlık kazandığı durumlarda çoğaltma hakkına bir
istisna getirmiştir. Bu istisna ile teknolojik sürece dahil ve sürecin önemli bir
parçasını oluşturan, tek başına ekonomik bir değer taşımayan ve tek amacı eserin
yasal kullanımı veya üçüncü kişiler arasında aracı olarak network’e iletmek olan
geçici veya tesadüfi kopyaların çoğaltma hakkını ihal etmeyeceği kabul edilmiştir.
95
Direktif 5 inci maddesinde geciçi veya tesadüfi çoğaltma ibarelerini kullanarak
istisnanın çerçevesini belirleyemeye çalışmıştır.96 Ancak FSEK’de geçici
94
Yargıtay 4.HD. 15.09.1962, E.11099, K.8799-Erdil, sh.68-69 ve 181-182
Özkan, 2.Bölüm, sh.90
96
“Direktif” olarak anılacaktır. Direktifin ingilizce metini için bkz,
europa.eu/.../sga_doc?smartapi!celexapi!prod!CELEXnumdoc&lg=EN&numdoc=32001L0029&m
odel=guichett - 102k 95
47
kopyalamayla ilgili herhangi bir düzenleme veya istisna yer almamaktadır.
Özelllikle mobil müzik servislerinin bir kısmında her ne kadar dijital müzik
dosyasının operatör sunucularına kaydedilmesi zorunluysa da bu kayıt işlemi
eserlerin çoğaltılması için değil eserlere mobil ortamda erişilebilmesi için zorunlu
ve ayrı bir ekonomik değeri olmayan bir işlemdir.
B-
Yayma Hakkı
Yayma, çoğaltılmış eserin ve işlenmesinin; dağıtılması, satışı, kiralanması,
ödünç verilmesi, kamuya ödünç verilmesi vaya herhangi bir yolla ticarete
sunulması yetkilerini kapsamakta olup, bunların yayılması yoluyla eserden
yararlanma hakkını ifade etmektedir.97 FSEK’in 23/1 inci maddesi “bir eserin
aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak
veya diğer yollarla dağıtmak hakkı münhasıran eser sahibine aittir” şeklinde
düzenlenmiştir. Yayma hakkı özellikle eserin ticari ortama sunulması kapsamında
gündeme gelmektedir. Eserin ilk satış hakkı olarak da ifade edilmektedir.98
Yayma hakkı bu bağlamda çoğu zaman çoğaltma hakkını takip etmektedir. Sanal
ortamda yayma hakkının mevcut olup olmayacağına ilişkin Başpınar/Kocabey şu
hususu dile getirmişlerdir; “Sanal ortamda esere erişen kullanıcıların, onu kendi
bilgisayarlarına kopyamaları teorik olarak yayma hakkının kullanılması anlamına
gelebilir. Fakat sanal kopyalarının klasik yayma hakkı kapsamında kabul edilmesi
güçtür. Çünkü sanal ortamda yayma süreci eserin internet ağına verilmesi, yani
başkalarının erişimine sunulması ile başlar. Bundan sonra kullanıcıların esere
ulaşmaları tamamen tesadüfi bir süreçtir.”99 Hakikaten yayma hakkında
çoğaltılan eserlerin ticari mevkiye kazandırılması süreci ağırlık kazanmaktadır ki
erişimin mümkün kılınması zaten başlı başına umuma iletim hakkı kapsamında
ayrı olarak düzenlenmiştir. Eserlerin
dijital ortama aktarılması veya
kullanılmasının hukuki niteliği üzerinde doktrinde çeşitli tartışmalar yapılmıştır.
Shack tarafından ileri sürülen görüşe göre internette online aktarımlarda, bir eser
97
Tekinalp, 14.Bölüm, sh.172; Ayiter, 7. Bölüm, sh.133
Başpınar/Kocabey, İnternette Fikri Hakların Korunması, Ankara 2007, 5.Bölüm sh.110, ve
orada dn. Sh.81’de anılan MacQueen
99
Başpınar/Kocabey, 5.Bölüm, sh.111
98
48
ya da başka bir verinin ne orjinal kullanımı ne de maddi anlamda çoğaltılmış bir
örneğinin kullanımı sözkonusu olmayıp, yalnızca veri paketlerinin dijital hale
getirilmiş gayrimaddi formlarına erişilmesi ve aktarılması sözkonusudur.
100
Ateş’e göre online kullanımlarda yayma hakkı değil umuma iletim hakkı
sözkonusudur. Akipek/Dardağan’a göre “ Yayma eserin ilk kez tedavüle
sokulmasında sözkonusu olur. Bir kere kullanmakla da tükenir. Buna göre eseri
girdiği bir web sayfasından alıp, bir başkasına kopyalayan ya da e-mail veya
başka bir yolla gönderen kişinin bu fiili, duruma göre çoğaltma veya temsil
haklarının
kapsamına
sokulabilse
bile,
yayma
hakkının
ihlali
olarak
değerlendirilmeyecektir. Şu halde eser sahibi yarattığı ürünü kendisi bilgi ağına
koymaz, buna karşılık izinsiz olarak bir üçüncü kişi bu eseri bilgi ağına koyarsa,
yayma hakkı ihlal edilmiş olacaktır.”101
Almanya’da dijital iletimin, yayma kapsamında olmadığına dair ciddi bir
görüş vardır. Eserin internet ortamında sanal olarak gayri maddi olarak sunulması
yayma kavramı kapsamında değerlendirilmeyecektir.102 Ancak madde metninin
çoğaltmadan bahsetmiş olması ve çoğaltmanın maddi veya gayri maddi bir şekilde
ayrıma tabi tutulmaması yayma hakkının mevcut olabileceğini destekleyenlerin
dayandıkları noktalardan biridir. Ancak genel kabul gören görüş, dijital ortamda
yapılan
iletim
veya
kullanımların
yayma
hakkı
kapsamında
değerlendirilmemesidir.
FSEK md.25’te yapılan değişiklik ve umuma iletim hakkının yeni
teknolojiler karşısında değerlendirilmesi karşısında mobil ortamdaki kullanımların
yayma hakkı kapsamında değil umuma iletim ve erişilebilir kılma hakkı
kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
103
100
Kaplan, İnternet Ortamında Fikri Hakların Korunmasına Uygulanacak Hukuk, Ankara 2004,
sh.134 ve orada dn. Sh.756’da anılan Shack.
101
Akipek/Dardağan, “Telif Hakları”, sh.59
102
Memiş, Müzik, sh.111’den naklen.
103
Mobil ortamda müzik eserlerinin kullanılması ilgili İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk
Mahkemesi, 16.03.2006 tarih, 2004/392 E., 2006/72 K, sayılı kararında aynen şu şekilde ifade
edilmiştir. “…Davacınının hizmet verdiği sektör gelişen teknolojiden faydalanmak suretiyle cep
telefonlarına ses ve görüntü transferidir. Bu durumda gösterilen faaliyetin bir eserin aslını veya
çoğaltılmış nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak
hakkı olarak ifade edilen yayma hakkı ile eserlin aslının veya çoğaltılmış nüshalarının radyo
televizyon uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital
49
C-
Temsil Hakkı
Türk Hukukunda temsil hakkı FSEK md.24’de düzenlenmiştir. Maddeye
göre “bir eserden, onun asıl veya işlenmelerini doğrudan doğruya yahut işaret,
ses veya resim nakline yarıyan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak,
oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı munhasıran eser
sahibine aittir. Temsilin umuma arzedilmek üzere vukubulduğu mahalden başka
bir yere her hangi bir teknik vasıta ile nakli de eser sahibine aittir.” Burada
özellikle 2 inci fıkra mobil ortamları da yakından ilgilendirmektedir. Canlı bir
şekilde icra edilen müzik eserinin cep telefonlarında izlenmesi gibi örnekler de
olduğu gibi mobil ortamda da temsil hakkının vuku bulacağı bir çok kullanım
şekli olabilecektir. Burada temsilin belirli bir yer ve zamanda gerçekleşmesi
aranmamakta, farklı kişilere, farklı zamanlarda ve farklı yerlerde iletilmesi yeterli
görünmektedir. Kamuya açık bir şekilde olduğu sürece, bir eserin bilgisayar
ekranında görüntülenmesi ( cep telefonu ekranı da olabilecektir) temsil fiilini
oluşturacaktır
yine aynı zamanda eserin henüz hedef kitleye ulaşmamakla
birlikte, hedef kitleye ulaşabilecek şekilde bilgi ağına gönderilmesi (gsm
operatörünün
sunucularına
nitelendirilecektir.
104
kaydedilmesi)
de
temsil
fiili
olarak
Akipetek/Dardağan, sanal ortamda eserin kamuya
ulaştırılması esas alındığından, eseri kamuya ulaştıracak fililin hem temsil, hem
yayma hem de çoğaltma niteliği taşımasının mümkün olduğunu belirterek her 3
hak türünün de birarada bulunabileceğini ifade etmiştir.105 Kaplan da bir salonda
sergilenen tiyatro eserinin veya bir musiki konserinin ya da bilimsel bir
sempozyomun, kablolu veya kablosuz olarak, ses ve görüntü nakline yarayan
araçlarla bir başka yerde dinlebilir veya izlenebilir hale getirilmesi durumunda
iletimde dahil olmak üzere, işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçla ile yayınlanması ve
yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından
yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletim hakkı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır…Cep
telefonları üzerinden kullanım şeklinde ayrı bir mali hak türü mevcut değildir. Eylem, eser
sahibinin umuma iletim hakkına ilişkindir.
104
Akipek/Dardağan, “Telif Hakları”, sh.59
105
Akipek/Dardağan, “Telif Hakları”, sh.60
50
temsilin naklinin mevcut olacağını ve temsil nakli konusunda da eser üzerinde
mutlak hakka sahip olunacağını ifade etmiştir.106
D-
ĠĢaret, Ses ve/veya Görüntü Nakline Yarayan Araçlarla Umuma Ġletim
Hakkı ve Mobil Haklar Kavramı
FSEK’in 25 inci maddesi “İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan
araçlarla umuma iletim hakkı” başlığını taşımakta olup “bir eserin aslını veya
çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın
yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses
ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin
bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından
yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı munhasıran eser sahibine
aittir. Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz
araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve
gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle
umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir. Bu madde ile
düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin
yayma hakkını ihlal etmez.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı hak FSEK’in 80 inci
maddesinde bağlantılı hak sahipleri için de düzenlenmiştir. FSEK’in 25 inci
maddesi 4630 sayılı kanun ile değişikliğe uğramış gerekçesinde
107
belirtilmiş
olduğu gibi günümüz ihtiyaçları dikkate alınarak, Bern Sözleşmesinin 11 inci ve
mükerrer 11 inci maddeleri, TRIPS’in 9 uncu maddesi ve WIPO-Fikri Haklar
Anlaşması’nın 11 inci maddesine uyumlu olarak yeniden düzenlenmiştir.
106
Kaplan, 2. Bölüm, sh.141
107
4630 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde şu ifadeler yer almaktadır .“21 inci yüzyıla girerken,
çağdaş teknolojideki her gelişme, yaratıcı ifade biçimi açısından yeni imkânlar sunmaktadır. Her
gelişme beraberinde yeni hukukî dengelerin oluşturulması zorunluluğunu da getirmektedir.
Uluslararası anlaşmalar bu değişimlerin bir sonucu olarak meydana gelmektedir. Uluslararası
anlaşmalara imza koyan ülkeler iç hukuklarını bu değişim ve gelişmelere paralel olarak ve bu
anlaşmalara uyum sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadırlar.”
51
Bern sözleşmesi 11 mükerrer (i ve ii) ile eser sahiplerine; eserlerini, radyo
ve televizyon ile yayınlama ya da telsiz olarak işaret, ses ve görüüntü nakline
yarayan araç ile topluma sunma ve kablo ile başka bir kuruluş tarafından
yapılması haline tekrarlanmasına izin verme hakkı tanınmıştır.
Her ne kadar umuma iletim hakkı yeni yöntem ve teknikleri de içinde
barındırır şekilde yakın zamanlarda ortaya çıkmışsa da esasında fikir ve sanat
ürünlerinin, elektronik yöntem ve teknikler kullanılarak topluma iletilmesi
suretiyle iktisadi menfaat sağlanmasına konu edilmesinin seksen yılı aşan bir
mazisi bulunmaktadır.108 Eserlerin elektronik yöntemlerle iletilmesi radyo ile
yayın şeklinde başlamıştır. Radyonun ilk kullanımı 1900 yıllarına tekabül
etmektedir. Ancak çağın getirdiği yeni teknolojiler iletim şekillerinde bir devrim
yaratmış özellikle internetin yaygınlaşması hem umuma iletim hakkının yeni bir
forma dönüştürülmesini mecbur kılmış hem de bu hak türünün genel anlamda
elektronik
haklar
mobil
ortam
kapsamında
da
mobil
haklar
şekline
adlandırılmasına neden olmuştur.
Direktifin de 3 üncü maddesinde umuma iletim hakkı “right of
communication to the public of works and right of making available to the public
other subject matter” başlığıyla düzenlenmiştir. Umuma iletim hakkı, elektronik
olarak sağlanan veya kullanıcı tarafından özel olarak talep edilen
yenilikçi
servislere bilgi toplumu içinde eklenen bir tür olarak da nitelendirilmektedir.109
Ekonomik gelişme ve gelecekteki refah için elektronik servisler anahtar rolü
üstlenecek olup yeni ticari modellerin sınırlar dışına dijital bir şekilde yayılması
için fikri haklar politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir. İşte internet dikkate
alınarak tasarlanan umuma iletim hakkı, sınırlar dışındaki eser kullanımları için
son derece uygun bir haktır.110
108
Ateş, Sınırlandırma, 2. Bölüm, sh.185 ve orada dn. Briggs, Asa, The BBC-The fifty years
Lueder, “How can copyright policy foster market entry and innovation?
http://ec.europa.eu/internal_market/copyright/docs/docs/vienna_speech_en.pdf
110
Lueder,sh.8
109
52
Kamu erişimine açma hakkıyla, online iletişimin fiziki nüshaların tedavüle
çıkarılmasına ilişkin olan yayma ve kiralama hakkı kapsamında nitelendirilmesi
amaçlanmıştır.111 Karahan/Suluk/Saraç/Nal eserin maddi olmayan içeriğinin
kullanımı şeklinde bir tanımlama yapmış, alt başlıkları temsil ve iletim olarak
ikiye ayırmıştır. Umuma iletimi temel olarak yayın, dijital ortamda umuma erişimi
sağlama ve telli ve/veya telsiz araçlarla umuma sunum olarak üç ana
yetki
çerçevesinde değerlendirmişlerdir.112 Memiş’e göre de her ne kadar FSEK 25’te
açıkça belirtilmemiş olsa da eser sahibinin umuma iletim hakkının konusunu,
eserin
maddi
muhtevası
değil,
eserin
gayrimaddi
muhtevası
meydana
getirmektedir. Memiş’e göre sözkonusu umuma arz ancak gayrimaddi bir
muhteva ile gerçekleştirilebilecektir.113
Arkan
“internet
kullanımının
yaygınlaşması
ve
giderek
madden
cisimlenmemiş fikri ürünlerin sanal ortamda tüm dünyada dolaşıma sunulması;
bunun yanısıra fikri hukuk alanında elektronik kiralama ve ödünç vermek gibi
işlemlerin yaygınlaşması, bu konuya özel hukuksal düzenlerin yapılmasını zorunlu
kılmıştır. İnternette ve elektronik iletişim yoluyla yapılan fikri hukuk ihlallerine
karşı klasik entstürmanlarla savaşılamamasının başlıca iki sebebi vardır.
Birincisi bu tarz hizmette eser ya da icraların madden cisimlenmemiş olması, bir
başka deyişle vücutsuz olmaları; ikincisi ise bu hizmetlerden genellikle bireysel
olarak yararlanılmasıdır. İşte bu tür sorunlar karşısında geleneksel mali
haklardan yararlanılmadığını gören yasa koyucular, eser ve bağlantılı hak
sahiplerini kormak için bağımsız bir hak tanımaya başlamışlardır. İngilizcede –
right of making available to the public- ve Almancada Recht der öffentlichen
Zuganglichmachung”
114
şekline izahta bulunarak umuma iletim hakkının aslında
dijital dünyada hak elde edilebilmesi için zorunlu olarak ortaya çıkan bir hak türü
olduğunu belirtmektedir. Bu hak türünü esasında dijital dünyanın bir ürünü olarak
dijital veya mobil haklar şeklinde de ifade edebiliriz. Yine bu doğrultuda bu
111
Özkan, 2.Bölüm, sh.96
Karahan/Suluk/Saraç/Nal, 2. Bölüm, sh.76
113
Memiş, 5. Bölüm, sh.116
114
Arkan, 2. Bölüm, sh.164
112
53
hakkın eserin maddi içeriğine değil maddi olmayan içeriğine yönelik olduğunu
belirten ve eserin orjinalinin ve nüshalarının dağıtılması dışında kalan
kullanımlarında hem FSEK md.24’ün hem de md.25’in geçerli olması gerektiğini
belirten görüşler vardır.115 Yargıtay bir kararında işlenme eser olarak
nitelendirmiş olduğu kitabın bir internet sitesinde eser sahibinden izin alınmadan
yayınlanmasını, FSEK’in 25/2 maddesinde tanımlanan anlamda gerçek kişilerin
seçtikleri yer ve zamanda erşimini sağlamak biçimindeki eser sahibinin umuma
iletim hakkına aykırılık olarak değerlendirmiştir.116
Umuma İletim Hakkının Kapsadığı Yetkiler; a) Eserin radyo ve televizyon
ya da uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla
kamuya iletme yetkisi b) Eserin dijital iletim dahil işaret, ses ve/veya görüntü
nakline yarayan diğer araçlarla yayınlanması c) Telli veya telsiz her türlü araçlarla
yayımlanmış eserlerin yeniden yayınlanması d) Gerçek kişilerin seçtikleri yer ve
zamanda erişimlerine imkan sağlamak suretiyle eserin kamuya iletimi.117 Dikkat
edilirse bu hak türü hem mevcut iletim metotlarını hem de ilerde gelişebilecek
yeni teknik metotları da kapsam dahiline almayı amaçlamıştır. Mobil ortam da
yeni bilişim teknolojiler sayesinde meydana gelmiştir. Mobil ortamda özellikle
müzik eserlerinin iletiminde hem eserin dijital iletim dahil işaret, ses ve/veya
görüntü nakline yarayan diğer araçlarla yayınlanmasını hem telli veya telsiz her
türlü araçlarla yayımlanmış eserlerin yeniden yayınlanmasını hem de gerçek
kişilerin seçtikleri yer ve zamanda erişimlerine imkan sağlamak suretiyle eserin
kamuya iletimini görmekteyiz. Abonenin cep telefonu aracılığıyla operatör
sunucularında kayıtlı olan dijital müzik dosyalarına erişilebilir kılınması, erişmiş
olduğu içeriği indirme veya herhangi bir surette kullanma şansına erişmeşi, mobil
televizyon servisi üzerinden mevcut yayının gsm şebekesi üzerinden yeniden
iletilebilmesi özellikle umama iletim hakkında mobil ortam da en çok karşılaşılan
hak türü olmasını sağlamıştır.
115
Memiş, sh.116; Ateş, Kapsam, 193
Yargıtay 11.HD., 30.09.2004, E.2003/12494, K.2004/9096 (Sözkonusu karar davalı vekili
olmam nedeniyle tarafıma tebliğ edilmiştir.)
117
Ateş, Sınırlandırma, 2. Bölüm, sh.190
116
54
Burada umum kavramının üzerinde biraz durmakta fayda vardır. Umum kavramı
umuma iletim hakkının temel kavramlarından biridir. Eseri kullanan kişi ile bu
eseri algılayabilen ya da erişebilen kişiler arasında veya bu eseri algılayabilen
veya erişebilen kişilerin arasında bir bağlantı olmalıdır.
118
Ancak aynı yerde
toplanma veya algılama zorunluluğu yoktur. Umuma iletim bir eserin aile ve iş
ilişkileri dolayısıyla birbirine bağlı olan görevi icabı eser bilen kişiler dışında, çok
sayıda, bir anlamda belirsiz kişiye sunulmasıdır.119 Bu nedenledir ki 1996 yılında
WIPO öncülünde, biri fikri haklar alanında, diğeri de bağlantılı hak konularında
olmak üzere iki uluslararası anlaşma düzenlenmiş olup bu anlaşmaların temel
amacı da fikri haklar ve fikri haklara komşu hakların internet gibi teknolojik
imkanlar kullanılarak hak sahiplerinin zarara uğratılmasını engellemek olmuştur.
120
Esasında umuma iletim hakkı da bu anlaşmalar çerçevesinde hayat bulmuştur.
Mobil ortam da umum kavramına dahildir. Mobil ortamda esere erişmek suretiyle
kullanan kişiler gsm hizmetinin kullanıcıları yani abonelerdir. Aboneler tarafından
erişim ve algılanma sağlanmaktadır. Kanatimce mobil ortam da umum kavramı
kapsamındadır
Umuma iletim hakkı kasamında özellikle özel kullanımlar ciddi bir şekilde
tartışılmaktadır. Bu konuda bir hayli meşhur olan Napster, Kazaa ve Grokster
davaları P2P olarak adlandırılan dosya paylaşımları konusunda evrensel bir
şekilde yol gösterici olmuşlardır. P2P sistemi için bulunan kullanıcıların şahsi bir
bağlantı içinde olup olmadıkları tartışılmıştır. Her ne kadar bütün fikir ve sanat
eserlerinin, kar amacı güdülmeksizin şahsen kullanmaya mahsus çoğaltılması
hukuki ise de (FSEK md.38) özellikle P2P sistemi ile çok adil görünmeyen
kullanımların artması şahsi kullanım istisnasının da dar yorumlanması gibi
görüşlere yol açmıştır. Yine FSEK md.38 bu çoğaltmanın hak sahibinin meşru
menfaatlerine zarar veremeyeceğini yada eserden normal yararlanmaya aykırı
olamayacağını düzenlenmiştir. P2P servislerinde normal yararlanmanın ve şahsi
ihtiyaçların çoğu zaman aşıldığı, makro düzeyde hak sahibi haklarının ciddi
118
Karahan/Suluk/Saraç/Nal, 2. Bölüm, sh.76
Tekinalp, 14. Bölüm, sh.79
120
Ateş, Sınırlandırma, 2. Bölüm, sh.187
119
55
şekilde zarara uğradığı kanaatindeyim. Şahsi ihtiyaç istisnasının belli objektif
kriterlere bağlanması, şahsi ihtiyaçla hak sahibi hakları arasındaki ince çizgiyi
biraz netleştirebilecektir. Belki çoğaltma araçları üzerinden götürü usulle bir bedel
toplanması gibi fikirler de çeşitli açılımlar sağlayabilecektir. Burada MK md.2
uyarınca dürüstlük kuralının da uygulama alanı bulabileceğine dair görüşler de
mevcuttur.121
III- WIPO SözleĢmeleri ve Mobil Ortamda Umuma Ġletim Hakkı
Bern Anlaşmasının 1971 Paris metini umuma iletim hakkını eksik ve çok
hünerli olmayan bir şekilde düzenlemiş ancak 1996 düzenlenen WIPO Fikri
Haklar Anlaşması (WCT) sözkonusu hakkı daha akılcı bir hale getirmiş, WIPO
İcralar ve Fonogram Anlaşması (WPPT)122 da umuma iletim hakkını yeni bir
tarzda tanımlamıştır.123
Fikir ve sanat eserleriyle ilgili iki temel uluslararası
sözleşme olan Bern ve Roma sözleşmelerinin yeni gelişen teknolojiler karşısında
yetersiz kalması bu iki sözleşmenin düzenlenmesine yol açmıştır. Bern
Sözleşmesi yeni gelişen teknolojiler kapsamında modernize edilmiştir. WIPO
sözleşmeleri umum tarafından erişilebilir kılınmayı netleştirmiştir. WIPO İcralar
ve Fonogramlar Anlaşması ile uluslararası alanda ilk kez “erişelebilir kılma
hakkı” hukuki bir metinde yer almıştır. Umuma iletim hakkı, WCT’nin 8 inci
maddesinde “Right of Communication to the Public” başlığıyla WPPT’nin 14
üncü maddesinde “Right of Making Available of Phonograms” başlığıyla
düzenlemiştir. WCT hak sahiplerinin kablolu veya kablosuz, diledikleri zamanda
ve yerde kullanıcıların erişimine imkan verecek şekilde münhasıran kamuya
iletim hakkına sahip olduklarını, WPPT ise hak sahibinin kablolu veya kablosuz
olarak dilediği zaman veya yerde çalışmalarını kullanıcıların erişimine sunma
hakkını düzenlemiştir. WIPO sözleşmeleri kablo ve kablosuz iletimlerdeki
121
Memiş, 5. Bölüm, sh.122
Orjinal ingilizce metni için bkz. http://www.wipo.int/treaties/en/ip/wct/trtdocs_wo033.html
123
İngilizce metni için bkz.
http://lsr.nellco.org/cgi/viewcontent.cgi?article=1003&context=columbia/pllt Ginsburg, The
(New) Right of Making Available to the Public
122
56
tamamen farklı muameleleri de elimine etmiştir.124 Ancak Ginsburg’a göre WIPO
anlaşmaları hak sahiplerinin haklarının daha efektif bir şekilde korunmasını
amaçlasa da, teknoloji son derece hünerli bir şekilde hazırlanan uluslararası
metinlerin dahi üstesinden gelebilecektir.125 Bu bağlamda hukukun da teknoloji
kadar dinamik olması önem taşımaktadır.
Umuma iletim hakkı özellikle müzik eserleri sahipleri ile bağlantılı hak
sahipleri açısından çok daha farklı anlamlar taşımaktadır. Müzik yapımcıları
(IFPI) tarafından erişilebilir kılma hakkı “making available right” WIPO
sözleşmelerinin
meydana
126
nitelendirilmiştir.
getirmiş
olduğu
en
önemli
buluş
olarak
Müzik yapımcıları umuma iletim hakkının, eser sahiplerinin,
yapımcıların, icracı sanatçıların ve diğer hak sahipleri haklarının internet ve yeni
interaktif anlanlarda özellikle korsan kullanımlara karşı korunabilmesi için son
derece kritik öneme haiz olduğunu belirtmektedirler.
Meslek birlikleri uygulamalarına bakıldığında mobil ortamdaki mali hak
bedeli takiplerinin umuma iletim kapsamı çerçevesinde yaptıkları görülmektedir.
Türkiye’de geçen yıl (2008) müzik eserlerini temsil eden dört meslek birliği ortak
lisanslama yoluna gitmiş ve aynı sözleşme üzerinden kullanıcılarla lisans
sözleşmesi yapmaya başlamıştır. “GSM Hatları Aracılığıyla Ringback Tone
Servisi ile Müzik Eseri Dinletilmesine İlişkin Lisans Sözleşmesi” ismiyle anılan
sözleşmede
meslek birlikleri repertuarındaki müzik eserlerinin alenileşmiş
orijinal yapım kaydının Lisans Alan’ın “ring back tone” servisi hizmetinden
faydalanarak faturalı ya da faturasız hat kullanıcı abonelerin cep telefonu hatlarına
başka bir kullanıcı için ataması, atamayı gerçekleştiren kullanıcının telefon
hattının aranmasından itibaren abone tarafından cevaplanmasına kadar geçen süre
içinde seçilen müzik eserinin orijinal kaydının atanan kullanıcıya dinletilmesine
ilişkin
umuma iletim hakkı kapsamında izin lisans alana verilmektedir.
Uygulamada mobil ortam üzerinden gerçekleştirilen kullanımlarda çoğaltma
124
Ginsburg, The (New ) Right of Making Available to the Public
Ginsburg, The (New ) Right of Making Available to the Public
126
http://www.ifpi.org/content/library/wipo-treaties-making-available-right.pdf
125
57
hakkının hakkı değil umuma iletim hakkı kullanılmaktadır. Ancak son dönemde
müzik eseri sahiplerini temsil eden Mesam ve MSG arasında ortaya çıkan müzik
eserlerinin mobil ortamda kullanılmasının çoğaltma olarak mı yoksa umuma
iletim hakkı çerçevesinde mi değerlendirileceğine dair
dava konusu yapılan
ihtilafa ilişkin Tekinalp tarafından hazırlanan mütaalada şu görüşlere yer
verilmiştir. “Çoğaltma kavramını tanımlayan unsurlar –tekrarlama- ve –
nesnelleştirme-dirBuna göre, çoğaltma bir eserin aynen maddi bir varlık, yani
nesne olarak tekrarlanacak şekilde tecessüm etmesini sağlayan teknik bir
işlemdir. Umuma yayma ise, nesnelleşen fikir ve sanat eserinin –nesne- olarak
ticaret mevkiine konulmasıdır. Maddi bir varlıkta tecessüm etme, nesneleşme,
somutlaşmadır. Roman, hikaye, şiir, bilimsel açıklama basılan kitapta, resim
tuvalde, müzik veya sinema eseri CD’de, CD rom’da, kasette, plakta, cep
telefonunda,
bilgisayarda
somutlaşır.
Örneklerle
verilen
nesnelleşme
tekrarlanabilir nitelikterdir. Kitap, DVD, CD, Cd Rom ve kasette tekrarlanma –
nüshalarla- oluşur. Cep telefonunda her melodili çalışta, bekleme müziğinde
tekrarlama vardır. Müzik parçasının bir ana sunucudan veya bir platformdan
GSM sistemiyle taşınması, upload veya download edilmesi sesin ve/veya
görüntünün tekar edilmesini sağlar. Yayma ise kural olarak çoğaltılmış olanın
satışı, kiralanması, ticaret mevkiine konulması demektir. Umuma yayma, bazı dar
ve istisnalar hariç çoğaltmadan sonra gelir. Çoğaltmadan yayma, notaların
aslının icracıya yollanmasıdır. Olayda operatörün yabancı müziği kullanması
çoğaltmadır.” Bu görüşe katılmak mümkün görünmüyor. Mobil ortamda çoğu
zaman kullanıcılar operatör sunucularında barındırılan dijital müzik dosyalarına
erişme hakkı elde ediyorlar. Mesala çalma sesinin müzik eseri olarak abonenin
kendi hattına atanması servisinde “çalarken dinlet” kullanıcının telefonunu
arayan kişi çalma sesi yerine bir müzik eseri ile karşılaşıyor ve çalma sesi yerine
bu eseri dinliyor. Bu erişim hizmeti karşılığında operatör kuruluş kullanım
formatına göre ücretlendirme tespit ediyor. Burada çoğaltmanın ana unsur değil
iletimin ve erişimin ana unsur olduğunu görüyoruz.127 Yine MÜYAP tarafından
127
4630 sayılı Kanun’un umuma iletim hakkına ilişkin 25 inci madde değişikliğiyle ilgili
açıklaması aşağıdaki gibidir; “Mevcut Kanunun 25 inci maddesinin tamamen değiştirilmesi ile
58
gerçekleştirilen dijital platformda olduğu gibi, Çalarken Dinlet Servisi
kapsamında kullanılan müzik veritabanı tamamen meslek birliği sistemlerinde
mevcut olup operatör sistemlerinde herhangi bir kayıt veya çoğaltma yapılması
bile sözkonusu değildir. Aboneler, operatör servisi aracılığıyla müzik eserlerine
erişebilmekte, müzik eserlerini çalma sesi olarak atayabilmektedir. Sözkonusu
atanan
müzik
eserleri
de
aboneyi
arayan
diğer
aboneler
tarafından
dinlenebilmektedir.
Mobil haklar kavramı hukuki değil ancak özellikle umuma iletim hakkının
mobil ortamdaki yansıması şeklinde kullanılmaktadır. Bugün eser sahipleri bile
eserlerinin
mobil
ortamda
kullanılmasını
mobil
hakların
lisanslanması
isimlendirmeleriyle ifade etmektedir. 2001 yılında zil sesi ile başlayan serüven
mobil ortamında yenilikler getirmesiyle son hız devam edecektir.
Sonuç
Çalışmamızın başında genel olarak bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin baş
döndürücü bir şekilde gelişmesinin toplumsal hayatımıza etkilerinden bahsedilmiş
akabinde bu başdöndürücü gelişmelerin fikri mülkiyet hukukuna müzik eserleri
bağlamında yansımaları aktarılmaya çalışılmıştır. Fikir ve Sanat Eserleri
Hukukunun
gelişimindeki
kilometre
taşlarına
bakıldığında,
kopyalama
yöntemlerinin mümkün hale gelmesiyle yani matbaanın icadıyle yeni bir çağa
girildiği görülmektedir. Matbaa çoğaltmayı sağlamıştır, çoğaltma da eser veya hak
sahiplerinin haklarının nasıl korunacağına ilişkin soruları beraberinde getirmiştir.
Yayıncının ve yayıncı örgütlerinin korunması sürecinin akabinde fikri, esere
dönüştüren asıl yaratıcının korunmasına gelinmiştir. Bu arada esasında edebi
eserlerin kopyalanmasıyla başlayan yeni çoğaltma teknikleri teknolojinin yeni
imkanlar sunmasıyla diğer eser türlerinin de çoğaltılmasına, kaydedilmesine, bir
başka araç vasıtasıyla iletilmesine, yayılabilmesine, temsiline ve işlenmesine
eserlerin radyo-televizyon, dijital ortam, uydu, kablo gibi her türlü teknik tesis vasıtasıyla
yayınlanmasında yayın hakkı münhasıran eser sahibine tanınmıştır. Eser sahibinin malî
haklarından biri olan ve mevcut Kanunda yer alan radyo ile yayın hakkı günün teknolojik
gelişmelerinden kaynaklanan ihtiyaçla yeniden düzenlenmiştir.
59
imkan sağlamıştır. Müzik eserlerinin fikir ve sanat eserleri hukuku kapsamında
korunabilmesi için 17. ve 18. yüzyılları beklemek gerekmiştir.
Besteci tarafından meydana getirilen müzik eserinin kaydedilebilmesi
yapımcı haklarını, bir başka sanatçı tarafından yorumlanması ve icranın
kaydedilmesi icracı sanatçı haklarını, düzenlenmesi aranjör haklarını yine radyo
ve televizyonlardan yayınlanması da radyo televizyon haklarını yani müzik
eserlerine ilişkin komşu haklarını gündeme getirmiştir. Müzik eserleri üzerindeki
haklar ve bunların korunmasıyla ilgili 1990’lı yıllara kadar herhangi ciddi bir
tartışma olmamış ancak dijital dünyanın kapılarını aralaması ve internetin
hayatımıza girmesiyle müzik eserleri hak sahipleri ciddi sarsıntılar geçirmiştir.
Hayatımıza başdöndürücü hızla giren yeni bilişim teknolojileri, daha önceden
geleneksel yöntemlerle ulaşabildiğimiz müzik eserlerini basit bir dijital müzik
dosyasına sığdırmış, binlercesine internet üzerinden çoğu zaman herhangi bir izin
alma gereği olmadan, herhangi bir ücret ödemeden ulaşma imkanı vermiştir. Bu
başdöndürücü gelişmeler müzik eserleri hak sahipleri dünyasında ciddi ekonomik
sarsıntılara neden olmuştur. Bu sarsıntılar, hem müziğin dijitalize edilmesi, hem
dijitalize edilen dosyaların çok hızlı ve basit yöntemlerle iletilebilmesi hem de bu
dosyaların P2P sistemiyle kişisel kullanım istisnasını da arkasına alması nedeniyle
uzunca bir süre devam etmiş, 2000’li yılların başlarında dijital müzik gelirinden
bahsedilemezken son yıllarda alınan çeşitli tedbirler sayesinde son 2-3 yıldır nispi
başarılara ulaşılmıştır.
Henüz internet yoluyla kullanımlar üzerinden çok da zaman geçmeden yine
bilişim teknolojilerinin insanoğluna
hayatımıza girmiş, daha önce
kazandırdığı mobil telefon teknolojisi
masaüstü ve dizüstü bilgisayarımız üzerinden
ulaşabildiğimiz bir çok veri basit ve çok hafif bir taşınabilir telefon cihazıyla
ulaşılabilir duruma gelinmiştir. 2001 yılında ilk defa cep telefonu zil sesi olarak
melodinin kullanılmaya başlanmasıyla dijital dünyada müzik eserlerinin kullanımı
yeni bir boyut almış, ekonomi terimiyle müzik sektörü yepyeni bir pazar, “ mobil
müzik pazarı-mobile music marketing” kazanmıştır. Müzik eserlerinin özellikle
internet vasıtasıyla kullanımının ardından, bu tür kullanımların ne şekilde hukuki
60
olarak nitelendirileceği tartışılmış ve çeşitli uluslararası çalışmalar yapılmıştır.
İnternetin mobil iletişim teknolojilerinden daha önce hayatımıza girmiş olması ve
getirdiği yeni hukuki problemlere (özellikle fikri mülkiyet hukuku alanında) karşı,
başta 1996 yılında düzenlenen WIPO İkiz Sözleşmeleri gibi uluslararası
düzenlemelerle tedbir alınmaya çalışılmış olması mobil ortam üzerinden müzik
eserleri kullanımlarını daha raha regüle etme fırsatı vermiştir. WIPO sözleşmeleri,
Amerika tarafından kabul edilen Dijital Milenyum Yasası ve Avrupa Birliği
tarafından düzenlenen direktifler dijital alandaki hak kavramı problemlerini
çözme yolunda ciddi adımlar olmuşlardır. Bu düzenlemeler ile dijital alandaki
müzik eseri kullanımlarına ilişkin haklar, hukuki ve daha korunaklı bir zemine
getirilmiştir. Çoğaltmanın ve temsilin özellikle dijital alandaki formları
netleştirilmiş, bunlara ilavaten umuma iletim ve erişebilir kılma (making available
right) şeklinde hak türü de meydana getirilmiştir. Önceden radyo ve televizyon
vasıtası üzerinden anlaşılan iletim ve/veya yayın yeni düzenlemelerle ses, görüntü
ve/veya verinin mevcut veya ilerde meydana getirilebilecek herhangi bir yöntemle
iletilmesini kapsar hale getirilmiş, eserin kişiye erişilebilir kılınmasının ayrı bir
hak türü olduğu netleştirilmiştir. 2001 yılında 4630 sayılı kanunla yapılan
değişiklikler, yeni hukuki yaklaşımların ve bilişim teknolojilerinin getirdiği yeni
yöntemlerin mevzuatımıza girmesini sağlamıştır. Hukuki tedbirlerin yanı sıra
Dijital Hak Yönetimi denilen kavram çerçevesinde çoğaltmaya elverişli olmayan
dijital dosya formatları üreterek teknik bazı tedbirler alınmaya da çalışılmıştır.
Dosya paylaşım programlarıyla ilgili çeşitli mahkeme kararları neticesinde
alanınan müspet sonuçlardan sonra yine illegal kullanımların önüne geçmek için
başta servis sağlayıcılarının sorumlulukları da tartışılır hale gelmiştir.
Müziğin dijital ortamdaki serüveni internetle bambaşka bir boyut almış
mobil ortam ile daha da farklı bir mecraya girmiştir. Görüldüğü üzere son derece
dinamik olan dijital ortam her gün kendini yenilemekte, özellikle gsm
operatörlerinin yeni servisleriyle müzik eserlerinin mobil ortamdaki kullanım
formları genişlemekte, mevcut pazar daha da büyümektedir. Fikri mülkiyet
hukukunun da bu dinamizn içinde hak sahiplerinin haklarının korunması için yeni
61
çözümler geliştirmesi, müzik gelirlerindeki dijital kullanım oranının artışı da
dikkate alınarak yeni ücretlendirme modellerinin tespit edilmesi,
meslek
birliklerinin daha güçlü bir yapıya kavuşması, kollektif hak toplama sisteminin
yeni pazarlar da dikkate alınarak yeniden yapılanması kısa ve orta vadede
yapılması elzem olan hususlar olarak göze batmaktadır. Global dünyanın, global
sorunlar için global ve yeknesak düzenlemelere ve değerlendirmelere eskisinden
daha çok ihtiyacı vardır.
62

Benzer belgeler