Sosyal Bilgiler 7 - tc millî eğitim bakanlığı

Transkript

Sosyal Bilgiler 7 - tc millî eğitim bakanlığı
T.C.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
A Ç IK Ö Ğ R E T İM O K ULLARI
(AÇIK ÖĞRETİM ORTAOKULU)
Sosyal Bilgiler 7
Ders Notu
Hazırlayan
A liye Burkay ÎBlŞ
W
ANKARA-2014
MEB HAYAT BOYU ÖĞRENME GENEL M ÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI
AÇIK ÖĞRETİM ORTAOKULU DERS NOTLARI DİZİSİ
Hayat Boyu Öğrenme
L ife L o n g L e a r n in g
Copyright ©MEB
Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Tümü ya da bölümleri izin
alınmadan hiçbir şekilde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Dizgi
: Nazmi KEPİR
Resim - Grafik : Nuh ARLIER
TTK İnceleyen : Mehmet BAĞCI
İSTİKLÂL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Câm, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!
Mehmet ÂkifERSOY
ATATÜRK'ÜN
GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk
cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu
temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu
hâzineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî,
bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa
mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde
bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür
edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar,
bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili
olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt
edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış
ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu
şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin
dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ
hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî
menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde
dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç
olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
SUNU
“Eğitim” kavramı yaşam boyu süren çok önemli bir etkinliktir. Eğitim süreci ilk
çağlardan beri sürekli olarak gelişim göstermektedir. Teknolojinin gelişim göstermesiyle
birlikte, yeni bilgi ve iletişim teknolojileri eğitim sürecinde hızla kullanılmaya
başlanmıştır.
Günümüzde pek çok problemin çözümünde eğitimin etkin bir şekilde kullanılması
gereklidir. Pek çok çaba ve çözümün içinde, bilişim teknolojisi geleneksel araçlar
arasından sıyrılarak öne çıkmaktadır. Öne çıkan bu teknolojiyle birlikte gelişen ve
önemini giderek artıran yöntemlerden birisi de yer, zaman ve yaş sınırlaması
olmayan uzaktan eğitimdir.
“Uzaktan eğitim” yolu ile eğitim görmekte olduğunuz Açık İlköğretim Okulu’nda,
Genel Müdürlük olarak sizlere sunduğumuz hizmetlerden birisi de ders notu
mahiyetindeki kitaplanmızdır. Uzaktan eğitim ilkelerine uygun olarak hazırlanan bu
ders materyali lise müfredat programlarına uygun olarak hazırlanmaktadır. Hazırlanan
bu ders notlarımız, müfredat programlarında meydana gelen değişikliklere paralel
olarak yemlenmekte ve güncelleştirilmektedir.
Bu ders notundan yararlanacak olan
öğrencilerimize
başarılar diliyor, ders
notlarının hazırlanmasında emeği geçen tüm Genel Müdürlüğümüz çalışanlarına
teşekkür ediyorum.
Doç. Dr. Mustafa Kemal BİÇERLİ
Genel Müdür
SUNUŞ
Değerli Açık İlköğretim Okulu Öğrencileri;
Sosyal Bilgiler 7 Ders Notu, öğretim programları çerçevesinde ders kitaplarına
yardımcı kaynak olarak düşünülmüştür. Bu ders notu, sizlerin düzeyi göz önünde
tutularak hazırlanmıştır. Elinizdeki ders notu, uzaktan eğitim ve öğretim tekniklerine
uygun bir şekilde hazırlanmıştır.
Sevgili Açık İlköğretim Okulu öğrencileri, ders notunuzu dikkatlice okuyup anla­
maya çalışınız. Ders notundaki tanımları ezberlemeden kavramaya çalışınız.
Tanımları kavramaya çalışırken sizler için hazırlanan sorulardan yararlanınız.
Sorulara cevap veremediğiniz takdirde, ilgili konuya tekrar dönüp yeniden çalışınız.
Çalışmanızda sizlere yardımcı olmak amacıyla, konuyla ilgili dikkat çekilmesi
gereken yerler çeşitli sembollerle gösterilmiştir.
Ders notunuzun içinde, sizleri çalıştığınız konuya daha çok yaklaştıran,
düşündüren ve öğrendiğiniz konuyu hemen pekiştirmenizi sağlayacak çeşitli sorular
hazırlandı. Bu sorulan hazırlamaktaki amacımız, ünitede geçen konu ve kavramları
daha iyi öğrenmenizi sağlamaktır.
Ders notunuzun içinde çeşitli tanım ve kavramlar verildi. Bu tanım ve kavramları
dikkatli okumalı, daha iyi öğrenmek için de kendi cümlelerinizle ifade etmelisiniz.
Ayrıca siyasi konulara çalışırken mutlaka tarih atlasından yararlanınız.
Ders notunuzdaki konuların zihninizde daha kalıcı olması ve yeniden
anımsamanıza yardımcı olması için bölüm sonlarında özet oluşturuldu. Özeti
dikkatlice okuyunuz. Bunun yanında öğrendiklerinizi sınayabilmeniz ve karşılaştırma
yapabilmeniz için bölüm sonlarında o bölümde geçen konularla ilgili değerlendirme
soruları da düzenlendi.
Her konunun başında yer alan “ Bu Bölümün Amaçları” ve “ Nasıl Çalışmalıyız?”
bölümlerini de dikkatlice okumalısınız. Çünkü bu bölümlerde, ders çalışırken
gereksinim duyacağınız “ Neyi, nasıl öğreneceğim?” sorularının yanıtlarını bula­
caksınız.
Sevgili Açık İlköğretim Okulu öğrencileri; düzenli ve planlı çalışmak sizi başarıya
götürecektir. Hepinize başarılar dilerim.
Aliye Burkay İBİŞ
İÇİNDEKİLER
ÜNİTE I
İLETİŞİM VE İNSAN İLİŞKİLERİ
İLETİŞİM HAYATTIR.....................................................................................
3
DÜNYA: KÜRESEL BİR KÖY........................................................................
9
DOĞRU BİLGİYİ ALMA H AKKI..................................................................
11
ÖZGÜRLÜKLERİN SIN IR I............................................................................
13
ATATÜRK YE İLETİŞİM ...............................................................................
14
ÖZET
.........................................................................................................
17
TEST I
.........................................................................................................
19
YAŞADIĞIMIZ YERLER...............................................................................
23
BÜYÜYEN VE GELİŞEN NÜFUSUMUZ......................................................
25
SOSYAL DEVLET...........................................................................................
30
GÖÇMEN HAYATLAR...................................................................................
36
YERLEŞME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ ..................................................
40
ÖZET
.........................................................................................................
42
TEST E
.........................................................................................................
44
ANADOLU TÜRKLEŞİYOR..........................................................................
49
OSMANLI DEVLETİ KURULUYOR............................................................
60
OSMANLI ORDUSU .....................................................................................
65
DENİZLERİN FATİHİ.....................................................................................
69
BİRLİKTE YAŞAMAK...................................................................................
74
SEYYAHLARIN GÖZÜYLE OSMANLI........................................................
77
ŞEHZADELER ŞEHRİ: M ANİSA..................................................................
81
OSMANLI - AVRUPA ETKİLEŞİMİ..............................................................
86
OSMANLIDA YENİLEŞME............................................................................
90
ÖZET
.........................................................................................................
95
TEST IH .........................................................................................................
97
ÜNİTE IV
EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT
SADIK YÂR: TOPRAK...................................................................................
103
GÖZDE ÜLKELER.........................................................................................
107
TEZGÂHTAN FABRİKAYA............................................................................
111
TOPLUMSAL DAYANIŞMA..........................................................................
113
MESLEK EĞİTİM İ.........................................................................................
115
MESLEĞİMİ SEÇİYORUM............................................................................
120
ÖZET
.........................................................................................................
123
TEST IV .........................................................................................................
125
UYGARLIĞIN TEM ELİ.................................................................................
129
TARİH BAŞLIYOR.........................................................................................
132
İNSANLIĞA HEDİYE: BİLİMSEL MİRAS ..................................................
135
DÜŞÜNCENİN ÖZGÜRLEŞMESİ ................................................................
141
ÖZET
.........................................................................................................
152
TEST V
.........................................................................................................
155
SALTANATTAN MİLLÎ EGEMENLİĞE........................................................
161
CUMHURİYETİN TEMEL NİTELİKLERİ....................................................
165
NASIL YÖNETİLİYORUZ?............................................................................
168
YÖNETİME KATILIYORUZ..........................................................................
170
HER YERDE DEMOKRASİ ..........................................................................
173
ÖZET
.........................................................................................................
175
TEST VI .........................................................................................................
177
ÜNİTE VII
ÜLKELER ARASI İLİŞKİLER
TARİHTEKİ İLK BÜYÜK SAVAŞ..................................................................
181
KÜRESEL SORUNLAR.................................................................................
190
ÇOK GEÇ OLMADAN...................................................................................
195
İNSANLIĞIN ORTAK M İRA SI......................................................................
197
ÖZET
........................................................................................................
201
TEST VII ........................................................................................................
204
YANIT ANAHTARI.........................................................................................
207
SÖZLÜK ........................................................................................................
209
KRONOLOJİ...................................................................................................
214
KAYNAKÇA...................................................................................................
218
SOSYAL BİLGİLER 7
••
•
UNITEI
İLETİŞİM VE İNSAN İLİŞKİLERİ
KONULAR
-
ÎLETÎŞÎM HAYATTIR
DÜNYA: KÜRESEL BÎR KÖY
DOĞRU BÎLGİYÎ ALMA HAKKI
ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRI
ATATÜRK VE ÎLETÎŞÎM
ÖZET
TESTİ
SOSYAL BİLGİLER 7
D®*
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünite ile;
İletişimi, olumlu ve olumsuz etkileyen tutum ve davranışları,
İhsanlar arasında kurulan olumlu ilişkilerde iletişimin önemini,
İhsanlar arası etkileşimde kitle iletişim araçlarının rolünü,
Doğru bilgi alma hakkı, düşünceyi açıklama özgürlüğü ve kitle iletişim özgürlüğü
arasındaki bağlantıyı,
Kitle iletişim özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği kavramlarım ve birbiriyle
ilişkilerini,
Atatürk’ün iletişime verdiği önemi öğreneceksiniz.
Konu içerisinde ilk kez karşılaştığınız kavram ve deyimleri, konu içerisindeki
tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun.
Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın.
Uyanları dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm.
Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynakçada belirtilen
kaynaklardan yararlanın.
2
SOSYAL BİLGİLER 7
ÜNİTEI
ÎLETİŞtM VE ÎNSAN İLİŞKİLERİ
İLETİŞİM HAYATTIR
İnsanlar, doğdukları andan itibaren toplum içerisinde yaşamaya başlarlar.
Toplumsal yaşamda ihtiyaçlarını karşılamak için birbirleriyle ilişki kurarlar. Bu ilişkil­
er ailede, okulda, iş yerinde, çarşıda, pazarda, hastanede sürüp gider. Anne, baba çocuk ilişkisi, arkadaş ilişkisi, hasta - doktor İlişkisi, satıcı - müşteri İlişkisi, öğretmen öğrenci ilişkisi bunlara örnektir. Kişiler arası ilişkiler ne kadar olumlu ve sağlıklı ise
bireyler ve toplum o kadar mutlu ve huzurludur.
m *
Arkadaşlarınızla ya da ailenizle ilişkileriniz nasıldır? Bu ilişkilerin olumlu ya da
olumsuz olmasına yol açan tutum ve davranışlar neler olabilir?
İnsanlar arasında kurulan olumlu ilişkilerde iletişimin önemli bir rolü vardır.
Toplumsal yaşamda birbirimizle sürekli iletişim hâlindeyiz. Duygu ve düşüncelerimizi
başkalarıyla iletişim yoluyla paylaşırız. Anlamak, anlatmak, öğrenmek, başkalarına ulaşa­
bilmek için iletişime başvururuz. İletişim, beşikten mezara kadar hep bizimledir ve
bizim için hava kadar yaşamsal bir ihtiyaçtır.
Yapılan bilimsel araştırmalara göre yeni doğmuş bir bebekle ne kadar ilgilenilir,
konuşulur, temas kurulursa, bebeğin duygusal gelişiminde de o kadar olumlu bir artış
gözlenmektedir. İletişim bebeğin dil gelişimine de katkıda bulunmaktadır.
İletişim, insanlar arasında gerçekleşen duygu, düşünce, davranış ve bilgi alışver­
işidir. İnsanlar iletişim kurarken çeşitli yollardan yararlanırlar. İşaret, bakış, gözyaşı,
gülümseme, mimikler, giyinme alışkanlıkları gibi sözsüz iletişim; konferans, konser,
tartışma gibi kişiler arası ya da gruplar arası iletişim; gazete, kitap, dergi, radyo, tele­
vizyon gibi kitle iletişim araçları; bilgisayar, telefon, uydu gibi iletişim teknolojileri
iletişim sözcüğünün kapsamındadır.
Aslında tüm canlılar iletişim halindedir. Köpeklerin birbirlerini koklaması, kedilerin
kızdıklarını ya da isteklerini göstermek için miyavlaması buna örnektir. Ancak diğer
SOSYAL BİLGİLER 7
canlılara göre insanların yaşamında iletişimin rolü daha önemlidir. Çünkü bir insanın
uyku dışındaki zamanı iletişim halinde geçmektedir. Kişi ya kendisi iletişim kurmaktadır
ya da kendisiyle iletişim kurulmaktadır. İnsanlar arasındaki olumlu iletişim sayesinde
iyi ilişkiler kurulabilmekte, sorunlara çözümler üretilebilmektedir.
T
•\ı
Günümüz toplumlarmda sıkça yaşanan şiddetin, yalnızlığın, bunalımın, evliliklerde
soran yaşanmasının ve pek çok toplumsal sorunun temelinde iletişimsizlik ya da
iletişim bozuklukları yatmaktadır. Peki iletişim kurmak bu kadar zor mudur?
Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Şiirde anlatılmak istenen sizce nedir?
Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara,
Atlara, otlara,
İnsanlara selam ver.
Ne görürsen selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynayı
Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığa,
Bir kısmı seni de sarsın.
Üstün DÖKMEN
İlk insanların iletişim kurmaları oldukça zordu. Önce sembolleri keşfettiler. Mağara
duvarlarına resim yapmaya başladılar. Yazıyı bularak iletişimlerini geliştirdiler.
Günümüzde ise iletişim kurmak oldukça kolaydır. Sabah kalktığımızda aile bireylerine
günaydın demek, asansörde veya sokakta karşılaştığımız kişilere gülümseyerek selam
vermek, arkadaşımızın hâlini hatırım sormak iletişimi başlatan en basit yollardır.
Toplumsal ilişkilerde iletişimi kolaylaştıran ve engelleyen bazı unsurlar vardır. Bu
unsurların bilinmesi etkili iletişim kurmak için önemlidir. İnsanlar diğer canlılardan farklı
olarak etkili iletişim kurmayı öğrenebilmekte, iletişim becerilerini geliştirebilmektedir.
SOSYAL BİLGİLER 7
la
Kişiler arası iletişimde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar şunlardır:
İletişim becerisi insanın kendisini tanımasıyla başlar. Kendini tanıyan insan gerçek
duygu ve düşüncelerinin farkındadır. Kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olan
bireyler bunlan başkalarına doğru ifade edebilir. Bu sayede karşı tarafça kolaylık­
anlaşılabilir.
Karşılıklı saygı ve hoşgörü iletişimin temelidir. Hoşgörülü ve saygılı insanlar
birbirlerini anlamaya çalışır. Farklı düşünce ve duygulan önemser. Kinci değil,
yapıcıdır. Bencil, sadece kendini düşünen, başkalarına saygısız ve değer vermeyen
tutum ve davranışlar içinde olan insanlarla iletişim kurmak mümkün değildir.
Kendi düşünce ve fikirlerini tek doğru olarak benimseyen, başkalarının fikir,
düşünce ve duygularım önemsemeyen ve saygı göstermeyen insanlar olumlu ve
etkili iletişim kuramazlar.
İletişimde dinlemek çok önemlidir. Karşımızdakini anlamak için onu dinlememiz
gerekir.
Konuşmalarımızda sürekli ahlak dersi veren, nasihat eden ifadeler kullanmak
iletişimi olumsuz etkiler.
Sözünden dönmek, oyalamak, alay etmek, konuyu saptırmak, tehdit etmek,
uyarmak, yargılamak, suçlamak iletişimin kesilmesine yol açar.
Ön yargılı davranmak iletişimde yapılan en önemli hatalardandır.
İletişimde sakin olmak, duygularımıza kapılmamak ve aceleci davranmamak çok
önemlidir.
Başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmak, onlarla empati kurmak
iletişimi olumlu etkiler.
Çatışmayı artıncı değil, çözümü amaçlayan davranışlar, olumlu iletişimde önemli bir
rol oynar.
Kişiler arası iletişim, sözlü ve sözsüz iletişim olarak ikiye aynlır. Konuşma sözlü
iletişim; göz teması, fiziksel yakınlık, duruşlar, yüz ifadeleri sözsüz iletişim davranışlarıdır.
Düşüncelerimizi sözlerle iletirken, duygularımızı daha çok sözsüz davranışlar yoluyla
iletiriz. Ses tonu, vurgulama ve susmalar ise söz ötesi iletişim davranışlarıdır. Bir
araştırmaya göre yüz yüze iletişimde, duygusal mesajların %55'i yüz ifadeleriyle, %38’i
söz ötesi yolla, %7'si ise sözlerle verilmektedir.
İletişim hem konuşma hem de dinlemenin bir arada olduğu faaliyettir. Bu nedenle
olumlu ve etkili bir iletişim için etkili konuşma ve dinleme önemlidir.
İnsanlar Konuşa Konuşa Anlaşır
İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğin düşünebilmesi olduğu
söylenir. Bu doğru olsa da aslında insanların düşündüklerini sözcüklerle ifade edebilmesi
diğer canlılarda olmayan bir özelliktir. Kişinin konuşma biçimi, seçtiği sözcükler,
konuşurken yaptığı jest ve mimikler, ses tonu iletişimi etkiler. Bu nedenle etkili konuşma
iletişim becerilerinden biridir.
5
SOSYAL BİLGİLER 7
Etkili bir konuşmada yapılması ve yapılmaması gerekenler şöyledir:
Sözcükler ve duygular doğru seçilmelidir.
Söylenenlerin açık, net ve karşı tarafça anlaşılır olması gereklidir.
Çok fazla ve hızlı konuşmaktan kaçınılmalıdır.
Söylenecekler önceden hazırlanmalı ve planlanmalıdır.
Konuşurken göz iletişimi kurulmalıdır.
Sözcükler değil, düşünceler düşünülmelidir.
Sesin yüksekliği bulunulan çevreye göre ayarlanmalı, günlük konuşmada ağır bir
tonda konuşulmalıdır.
Konuşurken ayrıntılara giıilmemeli, vurgulanmak istenen noktalar netleştirilmelidir.
Rahatsız edici tavırlardan sakınılmaîıdır.
Sen-Ben Dili
“Çok gürültü yapıyorsun.”
“Dikkatim dağıldı, rahatsız oldum.”
Yaptığınız bir gürültü karşısında iki farklı kişinin söylediği bu cümleler size ne
hissettirir? Siz konuşmalarınızda hangi dili tercih ediyorsunuz?
“Sen” Dili
“Ben” Dili
Suçlayıcı, eleştirici ve yargılayıcıdır.
Suçluluk hissettirmez.
Davranıştan çok kişiliğe yöneliktir.
Karşı tarafı savunmaya itmez.
Kişiyi incitir, kırar.
Anlaşmazlıkları azaltır.
Kişiye anlaşılmadığım hissettirir.
Konuşan kişiyi rahatlatır.
Karşı tarafı savunmaya iter. İletişimi
aksatır.
Duyguların nedeni anlaşıldığından
iletişim sağlıklı olur.
Beden Dili Saklamaz
Aşağıdaki davranışlar, bu davranışları yapan kişiler hakkında hangi ipuçlarını verebilir?
Sürekli olarak el ve parmaklarla oynamak, parmaklan sürekli olarak masanın üzerine
vurmak
Bir kişi konuşurken başka şeylerle uğraşmak
Konuşurken gözleri kaçırmak
Kişilerle uzak mesafede durmak, temas kurmaktan kaçınmak
SOSYAL BİLGİLER 7
İnsanlar diğer bireylerle karşılaştıklarında sözel iletişimden önce beden yoluyla
sözsüz iletişime geçerler. Çoğu kez kişinin ağzından sözcükler çıkmadan önce, beden
dili yoluyla verdiği mesaj, yani fiziksel görünümü daha önemlidir. Bu nedenle beden
dilinin iletişimde önemli bir rolü vardır. Günlük yaşamımızda farkında olmadan beden
dilimizi yoğun olarak kullanırız. Çoğu zaman beden dilimizi kontrol edemeyiz. Çünkü
bedenimiz olaylara ve durumlara karşı daha çok kendiliğinden tepkiler verir. Gerçek
duygu ve düşüncelerimizi konuşmalarımıza yansıtmamayı başarırız ama beden dilimiz
duygu ve düşüncelerimizi ele verir. Duygu ve düşüncelerin anlaşılmasında sözcüklerden
çok beden dili esastır. İyi bir konuşmacı konuyu dinleyicilere aktarırken aynı zamanda
beden dilini de etkili biçimde kullanır. Beden dili yani sözsüz iletişim, sözlü iletişimi
desteklemekte ve pekiştirmektedir.
İletişimde olumlu olan beden dili özellikleri şöyledir:
İnsanların birbirlerinin yüzüne bakması ve göz ilişkisi kurması iletişimi olumlu
yönde etkiler.
Canlı ve tebessüm eden bir yüz ifadesi iletişimi kolaylaştırır. Donuk ve ifadesiz bir
yüz insanları olumsuz etkiler.
Biri konuşurken başın hafifçe aşağı yukarı hareket ettirilmesi, kişiye dinlendiğini
ve anlaşıldığım hissettirir.
Çok aşırıya kaçmadan, yerli yerinde kullanılan el, kol ve baş hareketleri yani
jestler iletişimi olumlu etkiler. Jestler, konuşmaya güç katmakta ve konuşmanın
akıcılığı ile inandırıcılığını sağlamaktadır.
Birisi ile konuşurken ve sizinle konuşulurken öne eğilmek ilginin göstergesidir.
Ayakta iken dik durmak, otururken sandalye ve koltuğu tam olarak doldurmak ve
arkaya yaslanmak, beden dilini etkili kullanmak açısından gereklidir. İletişimde
önemli olan unsurlardan biri de konuşan insanların birbirlerine dönük olmasıdır.
İnsanlara daima onları rahatsız etmeyecek, mümkün olan en yakın mesafede
durmak gereklidir. İnsanları tedirgin etmeden mümkün olein her durumda bedensel
temas kullanılmalıdır.
Kişinin kendine gösterdiği özen kendisine ve karşısındakine verdiği değerin ifadesidir.
Fazla gösterişe kaçmadan, toplumsal rol ve statülere uygun giyinilmelidir.
Beden dilinde kültürler arası farklılıklar vardır. Korku, heyecan, üzüntü, sevinç vb.
duyguların beden dili ile ifadesi bütün kültürlerde aynıdır. Ancak bazı ayrıntılarda fark­
lılıklar bulunmaktadır. Örneğin Japonlar “hayır, olmaz” anlamında başını iki yana sal­
lar; bizim kültürümüzde başı yukan kaldırmak veya kaşlan yukan kaldırmak da “hayır”
anlamı taşır.
SOSYAL BİLGİLER 7
Dinlemek ve İşitmek
İletişimde en önemli becerilerden biri de iyi bir dinleyici olmaktır. İyi bir dinleyici,
kendisi için önemli olan duygu ve düşüncelerini dile getiren bir kişinin söylediklerini
görünüşte değil, gerçekten dinleyerek onu anladığım hissettirir. Dinlendiğini hisseden
insanlar duygu ve düşüncelerini daha rahat ifade edebilir. Etkin dinleyici olmak;
karşıdakinin duygularım anlayabilmek, tanımlayabilmek, onlara zamanında yanıt verebilmek
ve onları kendi sözcükleriyle tekrarlayarak konuşanın onayım almaktır.
İyi bir dinleyicinin özellikleri:
Dikkatini karşısındaki kişiye verir.
Konuşmacmm sözünü kesmeden dinler.
Konuşmaktan çok dinler.
Göz teması kurar.
Son sözü söylemek için çabalamaz.
Dinlerken vereceği cevabı düşünmez.
Yargılamadan, suçlamadan ve sabırla dinler.
Dinlerken başka işle meşgul olmaz.
Konuşmacmm sözlerine olduğu kadar, mimik, beden hareketleri gibi sözsüz
mesajlarına da dikkat eder.
Konuşmacmm duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışır.
Konuşmacının duygu ve düşüncelerini anladığım gösteren sözlü ifadelerde bulunur.
Konuşmacı : Bu çocuk bana gıcık gidiyor. Beni azarlamak için fırsat kolluyor.
Ne yapsam suç.
Etkin Dinleyici: Seni sevmediğini hissediyorsun, nasıl davranacağım bilemiyorsun.
Etkili iletişim, insanlar arasındaki ilişkilerin olumlu ve sağlıklı gelişmesinde rol
oynamaktadır. Etkili iletişim sayesinde bireyler arasındaki gerginlik ve çatışmalar
önlenebilmekte, toplumsal yaşamın mutlu ve huzurlu bir şekilde devam etmesi
sağlanmaktadır. Etkili iletişim, bireylerin topluma katkısını ve verimini artırarak
ülkelerin kalkınmasına yardımcı olmaktadır.
m *
Sizin başkalarıyla kurduğunuz iletişimi olumlu ve olumsuz etkileyen tutum ve
davranışlar nelerdir?
SOSYAL BİLGİLER 7
DÜNYA: KÜRESEL BİR KÖY
İletişimin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Mağara duvarlarına çizilen resimler,
ateş etrafında yapılan danslar, kil tabletler üzerine yazılan yazılar ve matbaa, insanların
iletişimi sağlamak için tarihî süreç içerisinde kullandıkları yollardan bazılarıdır.
Günümüzde ise teknolojik gelişmeler iletişim araçlarına da yansımıştır. Televizyon,
radyo, İnternet, gazete, dergi, film, kitap gibi araçlarla iletişim daha hızlı ve kolay
olmaktadır. Bu araçlarla iletişim kişiler ve gruplar arası olmaktan çıkıp kitle iletişimi
hâline dönüşmüştür. Bu gün dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir olay,
iletişim araçlarıyla birkaç dakika içinde dünyanın öbür ucuna ulaşmaktadır. İletişim
araçları dünyamızı âdeta küresel bir köye dönüştürmüştür.
Çin, 7.8'le sarsıldı
900 öğrenci
enkaz altında
(Pffc r ■
- J ^ — V Fi
T ilM ljt i« * İ ı h p ıııft ı ddjıV'H*
NiEtbmvİRBa’iidhknkdı
tavttıkpınk hm
Ifmlmri'Ait
İHlAakn
■
..
A, -
1,. r k
İİ.1M
H I. f c l l . .
1
■1I~fwhıı ll'BItt >| l l> m il
I1“Ikuu ıJjjgUl AlüPP^hk*»!•■judüp
Kitle iletişim araçlan sayesinde insanlar dünyadaki her türlü gelişme, bilgi ve
değişimden kısa zamanda haberdar olmaktadır. Bu yönüyle kitle iletişim araçlarının
haberleşmede önemli bir yeri vardır. Yukandaki gazetede Çin’de meydana gelen bir depremin
haberini görüyorsunuz. Çin’deki deprem gibi pek çok olay ve gelişme televizyon, İnternet,
gazete gibi kitle iletişim araçlanyla tüm dünya tarafından izlenebilmektedir.
Kitle iletişim araçlan sayesinde insanlar bilgi, görüş ve düşüncelerini paylaşabilmektedir. Özellikle bir sorun üzerinde halkın genel düşüncesi, yani kamuoyu oluş­
turmada ve kamuoyunun yönlendirilmesinde kitle iletişim araçlan önemli bir etkiye
sahiptir. Toplumu ilgilendiren konular bu araçlar ile halkın önünde tartışılarak daha
demokratik uygulamalar sağlanabilmektedir.
Atatürk diyor ki;
“Basın milletin genel sesidir. Bir milleti aydınlatma ve ona doğru yolu göstermede,
bir milletin muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, özetle bir milletin hedefi mutluluk
olan ortak yönde yürümesinin sağlanmasında basm başlı başına bir kuvvet, bir okul, bir
yol göstericidir.”
Atatürk, Türk milletinin aydınlatılmasında, aynı ülkü etrafında birleştirilmesinde
ve o yolda yürümesinde basının önemli olduğunun farkındaydı. Kurtuluş Savaşı yıllarında
Atatürk’ün direktifleriyle çalışmalar yürüten İrade-i Milliye ve Hakimiyet-i Milliye
gazeteleri ile Anadolu Ajansı, Türk ve dünya kamuoyunun bilgilendirilmesinde büyük
rol oynadı. Atatürk Kurtuluş Savaşı sonrasında da kitle iletişim araçlarının yaygınlaş­
masına öncülük etti.
SOSYAL BİLGİLER 7
Kitle iletişim araçları sayesinde insanlar birbirlerini daha yakından tanımakta ve
izlemekte, üzüntü ve mutluluklarını paylaşmaktadır. Örneğin Çin’deki deprem duyulduktan
hemen sonra, dünyanın dört bir yanından arama, kurtarma ekipleri bu ülkeye gitmiştir.
Zor durumda olan depremzedelere el uzatılmış, maddi yardımda bulunulmuştur. Kitle
iletişim araçları bu anlamda uluslararası dayanışma ve yardımlaşmayı artırmaktadır. Bu
durum da ülkeleri birbirine yakınlaştırmakta, barış ve dostluğa katkı sağlamaktadır.
Kitle iletişim araçları, halkın kültürel açıdan gelişmesine ve bilinçlenmesine aracı
olabilmektedir. Bu araçların eğiticilik ve öğreticilik özelliği yarımda halkı eğlendirmek
gibi bir işlevi de vardır. Kültürün nesilden nesile aktarılmasında kitle iletişimi
önemlidir. Kitle iletişim araçlarının diğer bir yaran da toplumun modernleşmesine olan
katkısıdır.
Radyo Televizyon Üst Kumlu (RTÜK), 23 Nisan 2006’dan beıi televizyon
yayınlarında “Akıllı İşaretler” adı verilen aşağıdaki sistemi uygulamaktadır. Bunun
nedeni ne olabilir? Siz televizyon izlerken bu işaretleri göz önünde bulunduruyor
musunuz?
Genel İzleyici Kitlemi
Şiddet i Korku
7 Yaş ve Üzeri için
13 Yaş ve Üzeri için
Yaş ve Üzeri için
@ e
CinselNk
O lu m u z Örnek O luşturabilm ek
Kitle iletişimin yaygınlaşması bazı sorunlan da beraberinde getirmektedir. Bireyler
farkına varmadan iletişim araçlarının etkisi altına girmektedir. Özellikle televizyonda
çocuk ve gençleri olumsuz etkileyebilecek (şiddet, korku, cinsellik, alkol ve sigara
kullanımı, yasa dışı davranışlar, kaba ve küfürlü konuşmalar) pek çok yayın bulunmaktadır.
Televizyon dizileri ve reklamlar, moda dergilen vb. bireyin yaşamında daha büyük bir
etkiye sahip olmaya başlamaktadır. Kitle iletişim araçlanyla geçirilen her saat
insanların yüz yüze ilişkilerini azaltmakta, insanları yalnızlığa itmektedir. Bu durum
bireyin sağlıklı gelişimim etkilemekte, toplumla uyumunu bozmaktadır. Bu nedenlerle
özellikle televizyon ve întemet gibi yaygm kitle iletişim araçlarım kullanırken seçici
olmaya özen gösterilmelidir. İlgili uzmanların uyanlan dikkate alınmalı, çocuk ve
gençler bu konuda eğitilmelidir.
Siz daha çok hangi tür televizyon programlarım izliyorsunuz? Neden?
SOSYAL BİLGİLER 7
DOĞRU BİLGİYİ ALMA HAKKI
Bilgilenme bireyin en temel haklarından biridir. Anayasamızın 22. maddesinde yer
alan; “Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir.” hükmü ile haberleşme özgürlüğü
güvence altına almıştır. Haberleşme özgürlüğünün kullanılmasında kitle iletişim
araçlarının önemli bir yeri vardır. Bilgilenmiş olmak doğru ve çarpıtılmamış bilgileri
öğrenmekle gerçekleşir. Kitle iletişim araçları doğru haber dolaşımını sağlayarak bireylerin
bu bilgilenme sürecinde önemli bir rol oynar. Bu nedenle basm ve yaym organlarının
herhangi bir kısıtlama ve baskı olmadan, özgürce çalışmaları gereklidir. Anayasamızın
28. maddesi; “Basm hürdür, sansür edilemez.” diyerek basm ve yaym organlarının
özgür bir şekilde çalışmasını güvence altına almıştır.
m
*
Teknolojik ilerlemeler sayesinde kitle iletişim araçları oldukça gelişmiş ve
çeşitlenmiştir. Bu iletişim araçlarında yer alan haberler kaçınılmaz olarak tüm toplumu
etkilemektedir. Ancak zaman zaman bazı iletişim araçlarında, çeşitli nedenlerden
dolayı gerçek dışı ya da abartılı haberlere rastlanmakta, bazı bilgilerin de gizlendiği
gözlenmektedir.
m
r
Aşağıdaki gazete haberini okuyunuz. Sizce gazetelerde gerçek olmayan haberlerin
yer aîmasmm nedenleri neler olabilir? Bu tür haberler toplumu nasıl etkilemektedir?
Fenerbahçe Başkanı: Yeter artık, yalan haber yapmaym
Dün Fenerbahçe Başkam için fazlasıyla yoğun geçti. Başkan, önce kulübün resmî İnternet sitesi
vasıtasıyla gazetelerde çıkan transfer haberlerini tepki gösterdi ve "Fenerbahçe taraftan bu yalan trans­
fer haberlerine inanmıyor ve inanmayacaktır. Kulübümüzün bir transfer çalışması olduğunda zamanı
geldiğinde bunu kamuoyuyla paylaşırız. Artık sayfalarınızı yalan transfer haberleri ile doldurmayı
bırakın
ve
yaptığınız
mesleğin
saygınlığına
leke
getirmeyin."
açıklamasını yaptı.
Bir gazete haberi (14.4.2008)
Doğru bilgi alma, haberleşme özgürlüğü kadar önemlidir. Kitle iletişim araçlarında
yer alan gerçek dışı, önyargılı ve abartılı haberler, h alkın gerçekleri öğrenme hakkını
engellediği için insan haklan ihlalidir. Bu tür haberler basm meslek ahlakına aykırı
olduğu gibi Anayasamıza da aykırıdır. Kitle iletişim araçlarının haber alma özgürlüğü
olduğu gibi doğru haberi verme yükümlülükleri de vardır.
ıı
SOSYAL BİLGİLER 7
Aşağıda “Basın Konseyi Meslek İlkeleri”nin bazı maddeleri verilmiştir. Bunları
okuyarak televizyon ve gazetelerde verilen haberlerin bu ilkelerle ters düşüp
düşmediğini belirleyiniz.
1. Yayınlarda hiç kimse; ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve inançları nedeniyle kınanamaz,
aşağılanamaz.
2. Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışım, din
duygularım, aile kurumunun temel dayanaklarım sarsıcı ya da incitici yaym yapılamaz.
3. Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykın özel amaç ve çıkarlara alet edilemez.
4. Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan ve
iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.
5. Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında, yaym
konusu olamaz.
6. Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızm
veya doğruluğuna emin olunmaksızın yayınlananıaz.
7. Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse "suçlu" ilan edilemez.
8. Şiddet ve zorbalığı özendirici yaym yapmaktan kaçınılır.
9. İlan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri, tereddüte yer bırakmayacak
şekilde belirtilir.
10. Basm organları, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip hakkına saygı
duyarlar.
Düşünce özgürlüğü, insanın serbest biçimde bilgiye ve düşünceye ulaşabilmesi,
düşüncesini serbest biçimde açıklayabilmesi, başkalarına iletilehilmesi, düşünce ve kanaatleri
nedeniyle suçlanamamasıdır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü başka birçok özgürlüğün
kaynağım oluşturmasından dolayı oldukça önemlidir. Düşünceyi açıklama özgürlüğü
kişinin varlığının temeli, demokrasinin de ayrılmaz bir parçasıdır. Anayasamızın 25.
maddesi düşünce ve kanaat özgürlüğü ile ilgilidir.
Düşünce ve Kanaat Özgürlüğü
25. madde: Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla
olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaat
sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
Kitle iletişim araçları, düşünce ve kanaat özgürlüğünü kullanma açısından önemli
bir işleve sahiptir. Bu araçlar sayesinde yalnızca bireyler değil demekler, sendikalar ve
siyasal partiler de düşüncelerini açıklayıp yayabilmektedir. Böylece okuyucuların,
izleyicilerin ya da dinleyicilerin haber alma ve görüşleri öğrenme olanağını da
sağlanmaktadır. Bu özgürlük televizyon ve gazetelerde yer alan gerçek dışı haberlere
karşı kişi ve kurumlann ilgili haberi tekzip etme (yalanlama) hakkını da
içermektedir. Basm yaym kuruluşları tekzip yazılarım yayımlamakla yükümlüdür.
SOSYAL BİLGİLER 7
ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRI
Anayasamızın 22. maddesine göre herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Ancak
zaman zaman haberleşme özgürlüğü başkalarının özgürlüklerini kısıtlayacak şekilde
kötüye kullanılabilmektedir. Kitle iletişim araçlarında özellikle ünlülerin hayatlarının
ayrıntılı ve en özel yanlarıyla yer aldığı görülmektedir. Ünlüler gizlice kameraya
alınmakta, özel anlan, sırlan haber yapılmakta, hatta bu haberler yapılırken bu kişilerin
evlerine gizlice girilmektedir.
Sizce bu durum haber alma özgürlüğü açısmdan haklı gösterilebilir mi?
Sanatçı, bilim adamı, sporcu, politikacı ve diğer tanınmış insanların hayat hikâyeleri,
başarılan kitle iletişim araçlarında yer alabilir ve bu tür haberler öğretici de olabilir.
Ancak bu tür haberlerde kişilik haklarına saygı gösterilmek zorundadır. Bireylerin
sadece kendilerine özel, istedikleri gibi düzenledikleri bir yaşamı vardır. Bu yaşamın
gizli ve başkalarının bilgisinden uzak kalmasını istemeleri en doğal haklandın
Anayasamızın 20. maddesi kişilerin özel hayatının gizliliğini güvence altına almıştır.
Konut dokunulmazlığı da bireyin özel yaşamının bir parçasıdır. Bu anlamda her bireyin
konutunun dokunulmazlığı söz konusudur. Yargı karan olmadıkça hiç kimsenin özel
yaşamına, ailesine, evine kanşılamaz. Bu nedenle kişilerin özel yaşamlarının televizyon ve
yazıh basmda, İnternette ve diğer kitle iletişim araçlarında yer alması kişilik haklarına
saldırıdır ve suçtur. Bu gibi durumlarda yetkili makamlara suç duyurusunda bulunmak
bir vatandaşlık görevidir.
Özel Hayatın Gizliliği
20. madde: Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme
hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Konut Dokunulmazlığı
21. madde: Kimsenin konutuna dokunulamaz. Kanunun açıkça gösterdiği hâllerde,
usulüne göre verilmiş hâkim karan olmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde
de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, kimsenin konutuna
girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz.
Kamu güvenliği ve sağlığı söz konusu olduğunda kişi hak ve hürriyetleri kanunlar
çerçevesinde kısıtlanabilir. Örneğin; güvenlik güçlerince mahkemeden izin alınarak
kişilerin telefonları dinlenebilir. Bazı konuşmaların ayrıntılarının basın yayın organlarında
yer alması mahkeme karan ile engellenebilir.
13
SOSYAL BİLGİLER 7
ATATÜRK VE İLETİŞİM
Atatürk güçlü iletişim becerilerine sahip bir asker, devlet adamı ve inkılapçıydı.
Söylediği nutuklarla, etkili konuşma sanatının en güzel örneklerini verdi. Atatürk, Millî
Mücadele sırasında ve sonrasında her zaman halkla iç içe oldu. Sık sık yaptığı yurt
gezileriyle halkın araşma girdi. O, halkına değer verir, bu değeri gösterirdi. Halkla ilişk­
ilerinde her zaman açık sözlü ve yapıcıydı. Her zaman halkının sorunlarını dinler,
onlara çözüm üretirdi.
Atatürk, Sivas'ta bir gencin dilekçesini incelerken (Kasım 1930)
Atatürk, iletişimin önemine inandığı için halkla ve çalışma arkadaşlarıyla her
zaman olumlu bir iletişim içinde olmuştu. Gerek Millî Mücadele’yi, gerekse yaptığı
inkılapları halka anlatmak için tüm iletişim yollarını kullanmıştı.
Atatürk diyor ki;
“Millî Mücadele’yi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evladandır.”
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 134.
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Millî Mücadele’yi başlattığında,
bu mücadelenin Türk milletinin desteğinden uzak başarıya ulaşmasının mümkün
olmadığım biliyordu. O halkın desteğini sağlamada iletişim araçlarının öneminin
farkındaydı. Bu nedenle ilk olarak kendi direktifleriyle Sivas’ta İrade-i Milliye adlı
gazete çıkarılmaya başlandı (14 Eylül 1919). 10 Ocak 1920’den itibaren de Ankara’da
Hakimiyet-i Milliye adlı gazete yaym hayatma başladı.
Bugünden itibaren yayımlanan ve sütunlarında bütün Anadolu ile onu alakadar
eden muhitlerin ahval ve hadiselerini ihtiva edecek olan gazetemize bu ismi tesadüf
olarak vermedik. Gazetemizin ismi aym zamanda takip edeceği mücadele yolunun da
nevidir. Şu hâlde diyebiliriz ki Hakimiyet-i Milliye'nin mesleği, milletin hakimiyetini
müdafaa olacaktır.
M. Kemal Atatürk
SOSYAL BİLGİLER 7
Hakimiyet-i Milliye gazetesi halka Millî Mücadele’yi anlatmış, padişah ve İstanbul
Hükümetinin durumunu gözler önüne sermiştir. Mustafa Kemal bu gazetede düzenli
olarak başyazıları yazmıştır.
Mustafa Kemal, halkın doğru bilgilendirilmesine çok önem veriyordu. Ancak
ulaşım imkânlarının kısıtlılığı nedeniyle gazete, geniş halk kitlelerine ulaştınlamıyordu.
Mondros Ateşkes Anlaşması’mn hemen ardından İtilaf Devletleri ile Damat Ferit Paşa
Hükümeti arasında varılan uzlaşma gereğince İstanbul’da Türkiye-Havas Reuter
(Royter) Ajansı kurulmuştu. Bu ajans Türk milletinin çıkarlarına uygun olmayan,
uydurma haberler yayımlayarak bilgi kirliliğine neden oluyordu. Millî davanın sesinin
tüm ülkeye ve dünyaya duyurulabilmesi için doğru ve yansız haberciliğe ihtiyaç vardı.
Mustafa Kemal, gazeteci Yunus Nadi (Abahoğlu) ile yazar Halide Edip (Adıvar)’in,
Anadolu Ajansı kurma fikrini çok beğendi. 6 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı kuruldu. Bu
ajans sayesinde doğru, tam ve objektif haberler hızlı bir şekilde (telgrafla) halka ulaştınla
bilecekti. 12 Nisan 1920’de ajans tarafından yayımlanan ilk haberde şunlar yazıyordu:
Devlet merkezimizin düşman işgali altına geçmesi üzerine Anadolu ve Rumeli’nin
Müdafaa-i Hukuk azim ve kararlılığı içinde yiğitçe harekete geçtiği şu sıralarda din ve
vatan kardeşlerimizin en doğru haber ve bilgiler alabilmelerini sağlamak için kurulan
Anadolu Ajansı bugünden itibaren göreve başlıyor. Bugün alman haber ve bilgilerin
oralarda da mümkün olduğu kadar fazla kimse tarafından okunup bilinmesi gereğim arz
ve açıklamağa yer yoktur. Bu amaçla oralarda dahi özel örgütler meydana getirerek her
gün vereceğimiz bilgilerin telgrafhane kapılarında siyah levhalar üzerine yazılması ve
yeterli araç olan yerlerde basılması, yayınlanması ve dağıtılması, nahiyelere ve hatta
köylere kadar gönderilmesi hususlarının yerine getirilmesini hepinizin vatan ve millet
sevgisinden ve yardımlarından rica ederiz. ...”
Anadolu Ajansı ’nm kurulma gerekçesi nedir?
Mustafa Kemal, halkla olan iletişimini artırmak için başka çalışmalara da imza attı.
Çünkü millî egemenliğin geliştirilmesi, inkılapların başanya ulaşması için kamuoyunun
desteği oldukça önemliydi. Bu amaçla 7 Ekim 1920’de Ceride-i Resmiye (Resmi Gazete)
yayma başladı. 1925 yılında Telsiz Tesisi Hakkında Kanun kabul edildi. 1927’de ülke
genelinde telsiz şebekesi kuruldu. 6 Mayıs 1927’de İstanbul Radyosu yayma başladı.
Kasım 1927’de Ankara Radyosu yayma başladı.
6 Mayıs 1927 günü Eşref Şefik’in yaptığı "Alo alo muhterem sami’in, burası İstanbul
telsiz telefonu" anonsu ilk radyo yayım olarak kabul edilir. İlk radyo yayınlan, İstanbul'da
Büyük Postane'de bir odadan postane kapısı üzerine kurulan bir verici ile halka müzik
dinletilerek, Ankara'da ise Ankara Palas'ın bodrum katında bir odadan, 5 kilovat
gücünde bir Fransız şirketine ait iki adet verici ile yapılmıştır, http://www.ratem.org
15
SOSYAL BİLGİLER 7
İlk radyo yayının gerçekleştiği koşullar göz önüne alındığında Atatürk'ün iletişime
verdiği önem hakkmda neler söyleyebilirsiniz?
Mustafa Kemal’in yaptığı inkılapların bir çoğu da halkın iletişim engellerini
ortadan kaldırmak ve daha sağlıklı bir iletişim kurabilmesini sağlamak amacına yönelikti.
Bu çalışmalardan en önemlisi Harf İnkılabı’ydı. Harf inkılabı, Türk toplununum okuma
ve yazmasını kolaylaştırarak, kendi arasında ve dünyayla sağlıklı bir iletişim kurmasında
etkili oldu. Atatürk’ün güzel sanatlara önem vermesindeki bir amacı da halkın iletişim
kanallarım açmaktı. Bu amaçla sergi salonları yapıldı, müzeler açıldı, sergiler düzenlendi.
Atatürk her fırsatta sanata ve sanatçıya verdiği önemi gösterdi.
SOSYAL BİLGİLER 7
ÖZET
İletişim, insanlar arasında gerçekleşen duygu, düşünce, davranış ve bilgi alışverişidir.
İnsanlar arasında olumlu ilişkiler kurulmasında iletişimin rolü büyüktür. İletişimi olumlu
ve olumsuz etkileyen faktörleri bilmek, sağlıklı iletişim kurmada önemlidir. Etkili dinleme,
konuşma ve beden dilini iyi kullanma insanlar arasındaki iletişimi geliştirmektedir.
Televizyon, radyo, İnternet, gazete, kitap, dergi gibi kitle iletişim araçlarının başta
haberleşme olmak üzere hayatımızda önemli bir yeri vardır. Kitle iletişim araçlan
sayesinde insanlar dünyadaki her türlü gelişme, bilgi ve değişimden haberdar olmaktadır.
Bilgi, görüş ve düşüncelerini paylaşabilmektedir. Bununla birlikte iletişim araçlarının
yanlış kullanımı bireyin gelişimini olumsuz etkilemekte, toplumla uyumunu bozmaktadır.
Bu nedenle özellikle İnternet ve televizyon gibi yaygın kitle iletişim araçlarım kullanırken
seçici olmaya özen gösterilmelidir.
Mustafa Kemal Atatürk, Millî Mücadele Döneminde ve Türk İnkılabı sürecinde
çok önem verdiği kitle iletişim araçlarım etkin bir şekilde kullanmıştır. Anadolu Ajansı
ile İrade-i Milliye ve Hakimiyet-i Milliye gazeteleri Türk milletinin aydınlatılmasında
ve aynı ülkü etrafında birleştirilmesinde Atatürk’ün yararlandığı kitle iletişim araçlarından
bazılarıdır. Anayasamıza göre herkes haberleşme özgürlüğüne sahiptir. Bu özgürlüğün
kullanılmasında kitle iletişim araçlarının önemli bir yeri vardır. Kitle iletişim araçlan
doğru haber dolaşımım sağlayarak bireylerin bu bilgilenme sürecinde önemli bir rol
oynar. Bu nedenle basm ve yayın organlarının herhangi bir kısıtlama ve baskı olmadan,
özgürce çahşmalan gereklidir. Haberleşme özgürlüğü doğru bilgi alma hakkıyla iç
içedir. Ancak başkalarının özel hayatlarına müdahaleyi içermemelidir.
17
SOSYAL BİLGİLER 7
DEĞERLENDİRME SORULARI
A.
Aşağıdaki ifadelerden doğru olanın başına “D”, yanlış olanın başına “Y” işareti
koyunuz.Yanlış olan cümlelerin doğrusunu altlarındaki boşluğa yazınız.
()
1. Televizyon aile içi iletişimi geliştiren bir araçtır.
()
2. İletişimde konuşanın yüzüne bakmak, olumsuz bir davranıştır.
()
3. İletişim araçlan kamuoyunun oluşmasmda etkilidir.
()
4. Ülkemizde yaym yapan basm yaym kuruluşlarım herhangi bir denetim altına
almak basm özgürlüğüne aykırıdır.
()
5. Sanatçı, sporcu gibi topluma mal olmuş kişilerin yaşamlarım her ayrıntısıyla
öğrenmek hakkımızdır.
()
6. Atatürk’ün iletişime verdiği önemi onun halkla iç içe olmasından anlayabiliriz.
()
7. İnsan haklan ihlallerini yetkili makamlara bildirmek vatandaşlık görevimizdir.
()
8. Sansür Anayasamızda yer alan bir insan hak ve özgürlüğüdür.
()
9. Özel hayatm gizliliği, konut dokunulmazlığını da içerir.
()
10. İhsan hak ve özgürlükleri hiçbir koşulda kısıtlanamaz.
B. Aşağıdaki soruların cevaplarım yazınız.
Çevrenizdeki insanları gözlemleyerek kişiler arası iletişimi olumlu ve olumsuz
etkileyen tutum ve davranışları belirleyiniz.
2. Kullandığınız kitle iletişim araçlarının hayatınızdaki yerini ve önemini açıklayınız.
3. Özel hayatm gizliliği ne demektir? Özel hayatınızın gizliliği hangi durumlarda
ihlal edilmiş olur?
4. Kitle iletişim araçlarında yer alan haberleri izleyerek haber alma özgürlüğü ve
doğru haber alma hakkımızı tam olarak kullanılıp kullanmadığımızı değerlendiriniz.
1.
18
SOSYAL BİLGİLER 7
TESTİ
1.
Aşağıdakilerden hangisi iletişim becerilerinden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
2.
Aşağıdakilerden hangisi iletişim sürecinde yapılan hatalardan biridir?
A.
B.
C.
D.
3.
Farklı düşünceleri dile getirme
Söylenenleri onaylama
Göz teması kurma
Öğüt verme
Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün Millî Mücadele Döneminde halkı bilinçlendirmek
ve kamuoyu oluşturmak amacıyla yararlandığı kitle iletişim araçlarından biridir?
A.
B.
C.
D.
4.
Güzel konuşma
Empati kurma
İlgili dinleme
Gösterişli giyinme
TRT
Anadolu Ajansı
Ankara Radyosu
İstanbul Radyosu
Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün iletişime verdiği önemi gösteren bir kanıt
değildir?
A. TBMM’yi açması
B. Alfabeyi değiştirmesi
C. Müze ve sergi salonları açması
D. Yurt gezilerine çıkması
5.
Aşağıdakilerden hangisi kitle iletişim araçlan arasında ver almaz?
A.
B.
C.
D.
6.
Kitap
Mektup
Uydu
Bilgisayar
Aşağıdakilerden hangisi etkili bir iletişimde daha önemlidir?
A.
B.
C.
D.
Dinlemek
İzlemek
Not tutmak
Tebessüm etmek
19
SOSYAL BİLGİLER 7
7.
Aşağıdakilerden hangisi temel hak ve özgürlüklerimizin kısıtlandığı durumlardan
biri değildir?
A.
B.
C.
D.
8.
Bir televizyon kanalında yapılan bir haberin yanlış olduğu daha sonradan
anlaşılmıştır. Bu televizyon kanalı aşağıdaki insan haklarından hangisini öncelikle
ihlal etmiş sayılır?
A.
B.
C.
D.
9.
Kamu sağlığı
Savaş
Doğal afetler
Toplum güvenliği
Düşünce hürriyeti
Doğru bilgi alma hakkı
Özel hayatın gizliliği
Basm hürriyeti
Basmda sıkı denetim anlamına gelen sansür aşağıdakilerden hangisinin ihlali
savılmaz?
A.
B.
C.
D.
Haber alma özgürlüğü
Basm özgürlüğü
İfade özgürlüğü
Özel hayatın gizliliği
10. İletişim sırasında konuşan kişiden gözlerini kaçıran, başkalarıyla temas kurmaktan
kaçman bir kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A.
B.
C.
D.
Kişiler arası iletişimde sorunlar yaşadığı
Özel hayatın gizliliğine saygı duyduğu
İlişkilerini nezaket kurallarına göre yürüttüğü
Kişi dokunulmazlığı hakkım kullandığı
11. Aşağıdakilerden hangisi kitle iletişim araçlarının sağladığı yararlardan biri
değildir?
A.
B.
C.
D.
20
Hızlı ve yaygın haberleşme
Kamuoyu oluşturma
Yüz yüze ilişkileri artırma
Kültür aktarımım sağlama
SOSYAL BİLGİLER 7
••
•
UNITEII
ÜLKEMİZDE NÜFUS
KONULAR
- YAŞADIĞIMIZ YERLER
- BÜYÜYEN VE GELİŞEN NÜFUSUMUZ
- SOSYAL DEVLET
- GÖÇMEN HAYATLAR
- YERLEŞME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ
ÖZET
TEST II
SOSYAL BİLGİLER 7
K g3
*
*
*
*
*
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünite ile;
Görsel materyaller ve verilerden yararlanarak Türkiye’de nüfusun dağılışının neden
ve sonuçlarım,
Tablo ve grafiklerden yararlanarak ülkemiz nüfusunun özelliklerini,
Eğitim ve çalışma hakkı ile bu hakkın kullanılmasında devletin ve vatandaşın
sorumluluklarım,
Örnek incelemeler yoluyla göçün neden ve sonuçlarım,
Yerleşme ve seyahat özgürlüğünü öğreneceksiniz.
BU ÜNİTEYİ NASIL ÇALIŞMALIYIZ
* Konu içersinde ilk kez karşılaştığınız, kavram ve deyimleri, konu içersindeki
tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun.
* Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın.
* Uyarılan dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm.
* Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynakçada belirtilen
kaynaklardan yararlarım.
22
SOSYAL BİLGİLER 7
Ü N İTE n
ÜLKEMİZDE NÜFUS
YAŞADIĞIMIZ YERLER
Nüfus bir ülke, bir bölge gibi belirli bir alanda yaşayan insan sayısıdır. Kilometre
kareye düşn insan sayısı ise nüfiıs yoğunluğu olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizin her
yerinde nüfusun dağılımı, yani nüfus yoğunluğu eşit değildir.
Aşağıda verilen nüfiıs yoğunluğu haritasını incelediğinizde ülkemizde nüfusun
dağılışı ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Nüfus yoğunluğu (kni yc duşvn kişi sayısı)
Bir ülkedeki nüfusun dağılımı nüfus yoğunluğu haritasıyla gösterilir. Nüfus
yoğunluğu haritasına göre ülkemizin en yoğun şehri İstanbul'dur. 2007 yılında yapılan
son nüfus sayınıma göre İstanbul’da 12.573.836 kişi ikamet etmektedir. Bu rakam
toplam nüfusun %16.3’ünü oluşturmaktadır. Nüfusu en çok olan diğer iller ise şöyledir:
Toplam nüfusun % 6.3’ü Ankara’da, % 5.3’ü İzmir’de, % 3.5’i Bursa’da, % 2.8’i de
Adana’da yaşamaktadır. Nüfusu en az olan beş il ise sırasıyla Bayburt, Tunceli,
Ardahan, Kilis ve Gümüşhane’dir. En az nüfusa sahip Bayburt’ta 76,609 kişi yaşamaktadır.
Bir yerleşim yerindeki insan sayısını etkileyen birçok neden vardır. Aşağıda son
nüfiıs sayımına göte ülkemizde en az nüfusa sahip Kilis ile en fazla nüfusa sahip İstanbul’un
fotoğrafları yer almaktadır. Fotoğrafları inceleyerek nüfiıs yoğunluğunu etkileyen
faktörleri belirlemeye çalışınız.
SOSYAL BİLGİLER 7
Kilis
Nüfusun dağılışını etkileyen faktörlerin başında iklim, yer şekilleri, toprak özellikleri,
sanayileşme, tarım, yer altı kaynaklan, turizm, ulaşım, eğitim ve kültür olanakları gelir.
İklim özellikleri: Ülkemizde nüfusun yoğun olduğu yerler genelde kıyı bölgeleridir.
Bunda ılıman iklimin büyük etkisi vardır. Kurak ve kışlan aşın soğuk geçen yerlerde
nüfiıs fazla yoğun değildir. Akdeniz, Karadeniz ve Ege kıyılarındaki nüfus
yoğunluğunun nedenlerinden biri de iklim özellikleridir.
Yer şekilleri: Ülkemizde yüksek ve engebeli yerlerde nüfus azdır. Ardahan ve
Artvin buna örnektir.
Toprak özellikleri: Verimli toprakların bulunduğu alanlar nüfusça kalabalık iken,
verimsiz toprakların bulunduğu yerlerin nüfusu çok azdır. Örneğin Çukurova verimli
topraklan nedeniyle yoğun bir nüfusa sahiptir.
Sanayileşme: Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sanayileşmenin arttığı
yerlerde nüfus yoğunluğu artmıştır. İstanbul, İzmit, Adapazan, Bursa, Adana ve
İzmir buna örnektir.
Tanm: Tanmın geliştiği yerler yoğun nüfusludur.
Yeraltı kaynaklan: Madenlerin veya enerji kaynaklarının işletilmesinde yoğun
nüfusa ihtiyaç olduğundan bu alanlarda da nüfus fazladır. Zonguldak, Soma,
Elbistan buna örnektir.
Turizm: Ülkemizde, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki merkezlerde nüfus turizmden
dolayı yoğunlaşmışta*.
Ulaşım: Ulaşım yollan kavşağında bulunan illerimizin nüfusu artmıştır. Eskişehir,
Ankara, Kayseri, İstanbul gibi illerin gelişmesinde, ulaşım yollan üzerinde bulunmaları da
etkili olmuştur.
Eğitim ve kültür: Eğitim olanaklarının fazla olduğu illerin nüfusu artmıştır.
Kültürel faaliyetlerin yoğunluğu, yaşam seviyesinin yüksekliği nüfus
yoğunluğunu etkileyen diğer bir unsurdur. İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir gibi
iller buna örnektir.
24
SOSYAL BİLGİLER 7
Hizmet sektörü, bankacılık, ticaret, iletişim ve iş olanakları gibi unsurlar da ülkemizde
nüfusun dağılışım etkilemektedir.
m
r
Sizin yaşadığınız yerde nüfiıs yoğunluğunu etkileyen faktörler nelerdir?
Bir yerin yerleşim yeri olarak seçilmesinde sayılan faktörlerden biri ya da birkaçı
etkili olabilir. Örneğin İstanbul’un yerleşim yeri olarak seçilmesinde sanayileşme,
ulaşım, eğitim ve iş olanakları gibi pek çok faktör etkilidir. Bunun dışında bazı illerimizde
mevsimlere göre nüfus yoğunluğu artar veya azalır. Örneğin Antalya’nın nüfusu turizm
nedeniyle yaz aylarında 1 milyonu aşarken kış aylarında 300 bine kadar düşmektedir.
Ülkemizde bazı yerlerin kalabalık, bazı yerlerin tenha olmasının bazı sonuçlan
vardır. Bunlardan ilki nüfus yoğunluğunun üretimi etkilemesidir. Nüfusu yoğun olan
yerlerde üretim ve tüketim fazladır. Tüketimin artması gelişmeyi sağlar. Sanayileşme,
ulaşım, eğitim, beslenme, sağlık hizmetleri nüfus yoğunluğuyla doğrudan ilgilidir.
Nüfus yoğunluğu şehirleşmeyi de artırmaktadır. Nüfusun tenha olması ise iş gücünün
azalması anlamına gelmektedir. Bu da gelişmeyi olumsuz etkilemektedir.
Nüfiıs yoğunluğunun dengeli dağılmaması da bazı sorunlan beraberinde getirmektedir.
İşsizlik, gecekondulaşma, tanm arazilerinin yok olması, suç oranlarının artması
bunlardan bazılarıdır.
BÜYÜYEN VE GELİŞEN NÜFUSUMUZ
Ülkemizdeki nüfusun sayısı ve nüfusla ilgili veriler, yapılan nüfus sayımlan ile
elde edilir. Bu sayımlar sonucunda toplam nüfus, nüfusun yaş gruplarına ve cinsiyete
göre dağılımı, okuryazar oram, eğitilmiş nüfiıs durumu, işsiz sayısı, çalışan nüfusun iş kollarına
göre dağılımı, köy ve kent nüfusu belirlenir. Nüfiıs sayımı eğitim, iş, sağlık, barınma gibi
ülke ihtiyaçlarının belirlenmesine ve ülke geleceğinin planlanmasına kaynak oluşturur.
Türkiye’de ilk düzenli nüfus sayımı 1927’de, ikinci nüfiıs sayımı ise 1935’te
yapılmıştır. Daha sonra sonu 5 ve 0 ile biten yıllarda nüfiıs sayımı yinelenmiştir. 1990’da
yapılan nüfiıs sayımından sonra, sayımların 10 yılda bir yapılması kararlaştırılmıştır.
En son nüfus sayımı 2000 yılında yapılmıştır. 2007 yılında ise Nüfus ve Vatandaşlık
İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde, Adrese Dayalı Nüfiıs Kayıt Sistemi (ADNKS)
kapsamında bir sayım gerçekleştirilmiştir.
SOSYAL BİLGİLER 7
Ülkemizde, sonuncusu 2000 yılında olmak üzere bugüne kadar 14 genel nüfus
sayımı yapılmıştır. Sokağa çıkma yasağı uygulanarak bir günde yapılan bu sayımlarda,
kişiler sayım günü bulundukları yerde sayılmışlardır. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt
Sistemi kapsamındaki sayınım özelliği ise belirlenmiş bir sayım günü ve dolayısıyla
sokağa çıkma yasağı olmadan belli bir tarih aralığında, ülkede yaşayan insan sayısının
belirlenmesidir.
1927 yılında yapılan sayıma göre ülkemizin nüfusu 13,6 milyon olarak belirlenmiştir.
31 Aralık 2007 tarihi itibariyle ülkemizin toplam nüfusu ise 70 milyon 586 bin 256
kişidir. 80 yılda ülkemizin nüfusu beş kat artmıştır.
Aşağıdaki grafik 1927-2000 yıllan arasında yapılan nüfiıs sayımlarına göre ülkemizdeki
nüfusu göstermektedir.
Nüfus artışı, sınırlan belli bir alanda, belirli bir süre içerisinde insan sayısmda
meydana gelen artıştır. Doğumlar nüfiıs artışım etkileyen en önemli etkendir. Doğumların
ölümlerden daha fazla olması nüfus artışına neden olmaktadır. Ülkemizdeki nüfiıs artışında
doğumlar yatımda yaşam şartlannın iyileşmesi, sağlık olanaklarının artması, yaşam süresinin
uzaması, göç gibi faktörler de rol oynamaktadır.
R
-20
26
SOSYAL BİLGİLER 7
1927’den 2000 yılına kadar ülkemizdeki nüfus artış hızı yıllara göre değişmiştir.
Nüfus artış hızının en az olduğu dönem 1940-45 yıllarına aittir. Bunun en önemli sebebi
II. Dünya Savaşı nedeniyle erkek nüfusun büyük bir kısmının askere alınmasıdır.
Bugün ortalama nüfus artış hızımız ise %1,8 civarındadır.
Nüfus artışı bir ülkenin sahip olduğu insan gücü potansiyelini artırmaktadır.
Ancak, ülkelerin gelişmişlik düzeyi nüfus sayısından çok, nüfusu oluşturan bireylerin
eğitim düzeyi ve çalışma hayatına katılmasıyla bağlantılıdır. Bu nedenle hızlı nüfus
artışı bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Hızlı nüfus artışı her yıl millî gelirin
daha fazla insana paylaştırılması demektir. Bu da ülkemizin ekonomik kalkınma hızmı
yavaşlatmaktadır. Hızlı nüfus artışı nedeniyle ülkemiz işsizlik problemiyle karşı
karşıya kalmaktadır. İşsizlik köyden kente göçü artırmakta bu durum kentlerde sosyal
ve ekonomik sorunlara yol açmaktadır. Çarpık kentleşme, konut yetersizliği, doğal
kaynakların aşın kullanımı, çevre sorunlan, trafik sorunu, gelir dağılımında dengesizlik,
eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersiz kalması da hızlı nüfus artışının sonuçlarından
bazılandır.
Nüfus artış hızında 'ilk üç’teyiz
Türkiye, 2004-2020 dönemindeki yıllık % 1.2’lik nüfus artış hızı ile nüfusu en
hızlı artan üç ülkeden biri hâline gelecek... Türkiye’nin, sahip olduğu demografik fırsat
penceresini eğitim ve istihdam olanaklarım artırarak doğru değerlendirdiği takdirde,
AB’nin yaşlanmadan kaynaklanan sorunlan için önemli bir avantaj yaratacağı ifade
edilen raporda, genç nüfusa yeterli eğitim ve iş alanı sunulamaması hâlinde ise
Türkiye’nin bu avantajlımı dezavantaja dönüşeceği kaydedildi.
Bir İnternet Haberi (29 Eylül 2006).
Habere göre nüfus artışı nasıl avantaja dönüştürülebilir?
Aşağıdaki grafik ise ülkemizdeki şehir ve köy nüfus oranım göstermektedir.
Grafikten de anlaşılabileceği gibi 1950’li yıllardan itibaren ülkemizdeki şehir nüfusu
artmakta, köy nüfusu azalmaktadır.
27
SOSYAL BİLGİLER 7
2007 sayımlarına göre ülkemizde nüfusun % 70.5’i şehirlerde yaşamaktadır. Şehir
nüfusu (il ve ilçe merkezlerinde ikamet eden nüfus) 49,747,859, köy nüfusu (bucak ve
köylerde ikamet eden nüfus) ise 20,838,397 kişidir. Şehirlerde yaşayan nüfus oranının
en yüksek olduğu il % 92.7 üe Ankara, en düşük olduğu il ise % 31.8 ile Ardahan’dır.
Kent yerleşmesi ekonomik faaliyetlerin sanayi, madencilik, ticaret, ulaşım turizm
vb. olduğu yerleşmelerdir. Kır yerleşmesinde ise ekonomi tarım ve hayvancılığa
dayanır. Ülkemizde kentlerin nüfusu doğal artıştan çok göçlere bağlı olarak artmaktadır.
Kentlerdeki eğitim, iş, sağlık, ulaşım vb. olanakların fazla olması nedeniyle ülkemizde
köylerden kentlere iç göçler yaşanmaktadır.
2007 sayımlarına göre nüfusumuzun 35.037.533’ünü erkekler, 35.209.723’ünü ise
kadınlar oluşturmaktadır. 2007 verilerine göre ülkemizde kadınların yaşam süreleri
erkeklerden daha fazladır. Nüfusun yaş yapısı nüfus piramidi adı verilen grafiklerle
gösterilir. Aşağıda 1955 ve 2007 nüfus sayımlarına ait nüfus piramitleri verilmiştir. 1955
piramidi incelendiğinde 0-4 yaş çocuk nüfusunun fazla, dolayısıyla doğum oranının
yüksek olduğu saptanmaktadır. 2007 piramidine göre ise 0-4 yaş grubunun azaldığı,
buna bağlı olarak nüfus artış hızımızın azalma eğilimine girdiği belirlenmektedir. 1950 ve
2007 piramitleri karşılaştırıldığında ülkemizde kadın ve erkek nüfusun yaşam sürelerinde
artış olduğu görülebilmektedir.
m *
Ülkemizde son yıllarda kadın ve erkek nüfusun yaşam sürelerinin uzamasma yol
açan etkenler neler olabilir?
ı»u
2007
Ya, grubu
90*
808*
85
89
75-79
7 0 -M
65 69
60 M
55-59
50 • 5*
45 *9
40-44
35-39
30-34
25 »
20-24
İ S -19
10-14
5 -9
0 -4
■ tıtah
Türkiye İstatistik Yıllığı 2007
İnsan gücü bir ülkenin kalkınmasında rol oynayan en önemli faktördür. Ülkemizde
15-64 yaş grubu toplam nüfusumuzun % 66.5’ini oluşturmaktadır. Bu oran ülkemizde
üretime katkıda bulunabilecek büyük bir işgücü potansiyeli olduğunu göstermektedir.
Ülkemiz nüfusunun % 26.4’ü 0-14 yaş grubunda, % 7.1’i ise 65 ve daha yukan yaş grubundadır.
28
SOSYAL BİLGİLER 7
Bu verilere göre ülkemizin genç bir nüfusa sahip olduğu söylenebilir. Genç nüfus
ülke kalkınmasında görev alabilecek çalışıp üretebilecek potansiyel güçtür. Bu potansiyelden
yararlanabilmek ise eğitim ve iş olanaklarının artırılmasıyla bağlantılıdır.
Nüfusumuzun Yaş Gruplarına
Göre Durumu
7,1%
0-14
14-64
65 ve üzeri
www.tuik.gov.tr
Ülkemizde 15-64 yaş grubunda bulunan nüfus, çalışan nüfusu oluşturmaktadır.
2007 nüfus sayımına göre çalışma çağındaki nüfus 23.512.000 kişidir. Bu nüfusun
21.216.000’i bir işte çalışmakta, 2.296.000’i ise işsizdir.
Çalışma hayatma katılma, bireylerin kendi geçimlerini sağlamaları yanında ülke
ekonomisinin kalkınması açısından da önemlidir. Çalışan nüfus oram yükseldikçe üretim
artar ve ülke ekonomisi kalkınır. Bunun dışında çalışan nüfus oram yükseldikçe, işsi­
zliğin yarattığı sosyal ve ekonomik problemler de azalır.
« T
Aşağıdaki grafiği ülkemizin ekonomisi açısmdan değerlendiriniz?
Ülkemizde Nüfusun Çalısına Dununu
433 ^
"Çalışabilir
j ■Çalışamayan
www.tuik.gov.tr (2007)
29
SOSYAL BİLGİLER 7
Eğitim bir ülkenin kalkınması için gerekli olan insan gücünü yetiştirmede en temel
kaynaktır. Okuryazarlık oranının arttığı toplumlarda gelişmişlikte, üretimde, gelir
düzeyinde ve çevre duyarlılığı gibi konularda artış olduğu görülmektedir. 2006 verilerine
göre ülkemizdeki nüfusun %88,1 ’i okuma yazma bilmektedir. Okuma yazma bilmeyenlerin
oram ise %11,9 civarındadır.
Ülkemizdeki kadın nüfusun yaklaşık %20’si okuma yazma bilmemektedir. Bu duru­
mun nedenleri ve sonuçlan neler olabilir?
Okuma - Yazma Bilen Nüfus
■ Kadın
■ Erkek
http://riJcg.tuik.gov.tr (T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu 2002-2007)
Nüfusumuzun yaş, cinsiyet, eğitim, çalışma durumu ile ülkemizin ekonomik ve
toplumsal kalkınması arasındaki ilişkiyi açıklayınız?
SOSYAL DEVLET
Eğitim Hakkı ve Ödevi
Eğitim bir insanın gelişmesini, topluma uyum sağlamasını, kendisine, ailesine ve
ülkesine yararlı bir birey olarak yetişmesini sağlayan en önemli unsurdur. Eğitim hem
bir hak hem de bir ödev olarak Anayasamızın 42. maddesinde güvence altına alınmıştır.
n. Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevi
42. madde: Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve
eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı
eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında
parasızdır.
Devlet, maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri
amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle
özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
Anayasamıza göre tüm vatandaşlar 8 yıl olan zorunlu eğitimi almak zorundadır.
Devletimiz de sosyal devlet olma niteliğine uygun olarak toplumun eğitim ihtiyacını
karşılamak için okullar açmak, öğretmen yetiştirmek ve her türlü eğitim ve öğretim
hizmetlerini planlamak ve yürütmekle görevlidir. Devletimiz çeşitli nedenlerle özellikle
zorunlu ilköğretim çağındaki öğrencilerin okula devam etmesi için her türlü çalışmayı
yapmaktadır.
Medine... Van'da, iki odalı evinden ibaret dünyasında yedi kardeşine bakıyor; yani
evin ikinci annesi... Bugün 13 yaşmda ama o hayatı çok daha küçük yaşlarda omuzladı;
değil okula gitmeyi, evden dışarı çıkmayı bile düşünemiyor. Bu, annesine ihanet
demek: "Ben anneme yardım etmek için okula gitmiyorum, yedi kardeşim var, onlara
bakıyorum." Medine, zor da olsa okula gitmeye ikna edildi. O, “Haydi Kızlar Okula”
kampanyasının bir parçası. Sahadaki ekipler, yıllardır onun gibi kızların arkasında
yaşadığı binlerce kapıyı çalıyor.
Bir İnternet Haberi (10 Aralık 2007)
Yukandaki habere göre Medine ’nin eğitim alamamasının nedenleri nelerdir?
Medine, eğitimine nasıl devam etmiştir?
Medine’nin de katıldığı ‘Haydi Kızlar Okula” kampanyası UNICEF ve Millî
Eğitim Bakanlığı iş birliği ile yürütülen ve ilköğretim çağmda olup da okula gidemeyen
kızların okullaşmasına destek sağlamak amacıyla açılan bir kampanyadır. Kampanyada
kız çocuklarının okullaşma oranının çok düşük olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerine öncelik verilmiştir. 5 yılda kampanyayla 223 bin kız, 100 bin erkek çocuk
okula başlamış ya da bıraktığı sınıftan devam etmiştir. 2003 yılında % 91 olan kızların
okullaşma oranı, bugün % 94’e çıkmıştır. Ancak hâlâ ulaşılamayan % 6’lık bir kesim
bulunmaktadır.
Ülkemizde devletle vatandaş el ele vererek eğitimin kalitesini artırmak için uğraş­
maktadır. Son yıllarda devlet ve vatandaş kaynaklannın birleşmesiyle okul ve
derslik sayıları artmakta, okullar bilgisayar gibi teknolojik araçlarla donatılmakta,
ihtiyacı olan öğrencilerin eğitim ihtiyaçları karşılanmaktadır.
31
SOSYAL BİLGİLER 7
Aşağıdaki haberi okuyarak eğitimde devlet vatandaş iş birliğinin önemini
açıklayınız.
DEVLET VATANDAŞ İŞ BİRLİĞİYLE YAPTIRILAN DERSLİK SAYISI
250'YE ULAŞTI
Şanlıurfa'nın Birecik ilçesi Kaymakamı, hayırsever vatandaşların katkılarıyla ilçeye
bir okul daha kazandırdı. Birecik Kaymakamlığı ve hayırsever vatandaşlarla işbirliği
yapılarak 900 öğrenci kapasiteli Sadettin Miyese Bilgin İlköğretim Okulu tamamlanarak
hizmete girdi. Kaymakam yaptığı açıklamada, "Birecik'te 10 yılda 135 derslik
yapılmasına karşın son iki yılda devlet vatandaş işbirliğiyle yaptırılan derslik sayısmda
250'ye ulaşılmıştır. Derslik başma öğrenci sayısı da 57'den 35'e düşerek normal eğitime
geçilmiştir. Ayrıca 100 öğrencüik lise kız yurdu, bir kültür merkezi, bir halk eğitim
merkezi, iki sağlık ocağı, bir ana çocuk sağhğı ve aile planlaması merkezi de devlet
vatandaş iş birliğiyle kaymakamlık bünyesinde yapılan çalışmalara birkaç örnek teşkil
etmektedir. Bölgemizin en temel gereksinimlerinden birisi olan eğitim alanındaki
hizmetlere hızla devam edeceğiz." dedi.
Bir İnternet Haberi (15 Mart 2008)
Çahşma Hakkı ve Ödevi
İnsanlar geçimlerini sağlamak için çalışmak zorundadır. Bir ülkenin gelişmişlik
düzeyi üretime katüan insan sayısıyla orantılıdır. Çahşma hakkı Anayasamızın
49. maddesinde şöyle ifade edilmektedir:
Çahşma Hakkı ve Ödevi
49. madde: Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat
seviyesini yükseltmek, çahşma hayatmı geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı
desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli
tedbirleri alır.
Devlet, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve
koruyucu tedbirler alır.
Çalışma hakkı, iş bulma yani istihdam; yaşa, cinsiyete ve güce uymayan işlerde
çalıştırılmama; işe almada ırk, renk, cinsiyet, inanç, siyasal düşünce ayrımcılığı
yapılmama; istediği alan ve işte çalışma haklarını içerir. Çalışma hakkı Anayasa ile
güvence altına almıştır ancak bu hakkın en iyi şekilde kullanabilmesi için devletimize
düşen bazı sorumluluklar vardır. Bunlar;
İş bulma yani istihdam olanaklarının yaratılması,
Eğitim hakkı,
İş güvencesi ve koruyucu standartların sağlanması,
Çahşma yaşamında belirli bir gelir güvencesi sağlanması,
İşçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması,
İşçilerin örgütlenme hakkının sağlanması,
İşsizliğe karşı korunma,
İş gücünün toplumsal risklere karşı korunması gibi yükümlülüklerdir.
Aşağıdaki haberleri okuyarak devletimizin çahşma hakkının sağlanması konusunda
hangi yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirleyiniz.
Keyfi İşten Çıkarmalar Son Buluyor
İş güvencesi yasa taslağı metni hazırlamak üzere oluşturulan komisyon,
çalışmalarım tamamladı. Dokuz öğretim üyesinden oluşan komisyon tarafından 158
sayılı ILO sözleşmesi esas alınarak hazırlanan yasa taslağı metnine göre, işverenler
haksız nedenlerden ötürü ve herhangi bir sendikaya üye olduğu gerekçesiyle işçinin
işine son veremeyecek. Yasa taslağı metni, işverenlere işten çıkartmaların haklı bir
nedene dayandırılması yükümlülüğü getiriyor.
Bir İnternet haberi (6 Mayıs 2001)
İşsiz Gençleri Sevindirecek Haber
Hükümet ilk iş yerini açmaya çalışan gençlere 10 yıl vadeli faizsiz meslek kredisi
verilmesi, bu şekilde iş yerini açanlara 2 yıl vergi muafiyeti getirilmesi için yasa teklifi
hazırladı.
Bir gazete haberi (19 Aralık 2005)
659 Bin İşsize 800 Milyon TL'lik Ödeme
İşsizlik Sigortası Fonu'ndan, 30 Haziran 2006'ya kadar işsiz kalan 659 bin 111 kişiye,
800 milyon 364 bin 374 TL tutarında “işsizlik ödeneği” verildi.
Bir internet Haberi (24 Ekim 2006)
Meslek Okulu Mezunlan Yaşadı
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nden (TOBB)
görüş alarak firmalan, okul sanayi işbirliğine ve meslek okulu mezunu istihdam
etmeye özendirecek yasal düzenleme hazırlıyor. Bakanlık, TOBB’dan görüş alarak
firmalan, okul sanayi iş birliğine ve meslek okulu mezunu istihdam etmeye özendirecek
yasal düzenlemeleri hayata geçirecek.
Bir İnternet haberi (8 Temmuz 2008)
33
SOSYAL BİLGİLER 7
Çalışanların insan onuruna yaraşan asgari bir yaşam seviyesine ulaşması için de
adil bir ücret elde etmeleri gerekir. Anayasamızın 55’inci maddesinde; “Ücret emeğin
karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve
diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.” denmektedir.
Bunun için devletimiz her yıl ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde
bulundurarak çalışanlar için asgari bir ücret belirlemektedir.
Çalışanların yaşlılık, hastalık, sakatlık, işsizlik gibi sebeplerle çalışamayacak
duruma düştüklerinde, sosyal güvenlik haklarının tanınmış ve gerçekleştirilmiş olması
gerekir. Sosyal güvenlik hakkı Anayasanın 60’ıncı maddesinde şu şekilde yer almaktadır:
“Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır
ve teşkilatı kurar.”
Devlet çalışanlara sosyal güvence sağlamak amacıyla aşağıdaki sosyal güvenlik
kuramlarını kurmuştur:
EMEKLİ SANDIĞI: Tüm devlet kuramlarında memur kadrosunda çalışanlar ile
onların bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla
kurulmuştur.
w
BAG-KUR: Belirli bir pirim karşılığında esnaf, sanatkâr ve bağımsız çalışanlar üe
bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sosyal güvenliklerini sağlamak
amacıyla kurulmuştur.
SSK: Özel işletme, kuruluş ve fabrikalarda çalışanların ve bunların bakmakla
yükümlü oldukları kişilerin sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla kurulmuştur.
Günümüzde bu kurumlar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) adı altında birleştirilmiştir.
m *
Sizin hangi sosyal güvenceniz var? Sosyal güvenceniz olmasaydı ne tür sorunlarla
karşılaşabilirdiniz?
Devlet hiçbir sosyal güvencesi olmayan yaşlılar, korunmaya muhtaç çocuklar,
gaziler, şehitlerin dul ve yetimlerinin de insana yaraşır bir şekilde yaşaması için
gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Korunmaya muhtaç çocukların bakıldığı çocuk
esirgeme kurumlan; yaşlılara, gazüere ve şehitlerin dul ve yetimlerine bağlanan
aylıklar, işsizlik sigortası buna örnektir.
Engelli vatandaşlarımızın çahşma hakkının sağlanması için devlet tarafından
gerekli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Kamu kurum ve kuruluşlan %4 oranında
engelli çalıştırmak zorundadır. Buna göre çalışma gücünün en az %40’ını kaybettiğini
belgeleyen engelli vatandaşlar, engelli kontenjanından yararlanarak çalışma hayatına
dâhil olabilmektedir.
34
SOSYAL BİLGİLER 7
Çalışma yaşamına engellilerin katılmasının sağlanması yanında çocuk işçiliğin
önlenmesi de önemli bir sorundur. Çocuklar uzun saatler boyunca çalışmak zorunda
olduklarında, okul ve oyun gibi temel haklarından mahrum kalmaktadır. Bu nedenle
çocukların hangi koşullarda çalışma yaşamına katılacakları Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme’nin 32. maddesinde belirlenmiştir. Bu sözleşme doğrultusunda yasalarımızda
yapılan düzenlemelere göre 15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak
on dört yaşmı doldurmuş ve ilköğretimi tamamlamış olan çocuklar, gelişimlerine ve
eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde
çalıştırılabilirler.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme
Madde 32: Taraf devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte
ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da
toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma
hakkım kabul ederler.
Taraf devletler, bu maddenin uygulamaya konulmasını sağlamak için yasal, idari,
toplumsal ve eğitsel her önlemi alırlar. Bu amaçlar ve öteki uluslararası belgelerin ilgili
hükümleri göz önünde tutularak Taraf devletler özellikle şu önlemleri alırlar:
İşe kabul için bir ya da birden çok asgari yaş sının tespit ederler.
Çalışmanın saat olarak süresi ve koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri
yaparlar.
Bu maddenin etkili biçimde uygulanmasını sağlamak için ceza veya başka
uygun yatırımlar öngörürler.
Çocuk İşçiler
Türkiye genelinde 346 mesleki eğitim merkezi bulunuyor. Bu merkezlere ilköğre­
timi tamamlamış ve 14 yaşım doldurmuş çalışan çocuklara 3 yıl süre ile çıraklık eğiti­
mi veriliyor. Öğrenciler eğitim dönemlerinde haftanın yalnızca bir gününü merkezde
diğer günlerini ise işte geçiriyor. 3 yılın sonunda öğrencilere Kalfalık Belgesi veriliyor.
Bu merkezler çalışan çocukların hem eğitim yaşantısından kopmamalarım hem de meslek­
leri ile ilgili kendilerini geliştirmelerini sağlıyor. Üstelik öğrenciler eğitim gördükleri sürece
devlet tarafından sigortalanıyor. Ancak mesleki eğitim merkezlerinin ulaşabildiği çalışan
çocuk sayısı çok sınırlı. Çünkü 15-19 yaş arası çalışan yaklaşık 2 milyon 400 bin çocuk­
tan sadece 123 bini mesleki eğitim merkezlerine gidebiliyor. Mesleki eğitim merkezleri
çocuk işçiliği ile ilgili çözümün bir ayağım oluştursa da çalışma koşullan ve süreleri ile
ilgili sıkıntılar sürüyor. Çalışan çocuklar mesleki eğitim merkezlerine
gitseler bile bu merkezlerde geçirdikleri bir günün dışında izinsiz çalışıyor ve günde
10-12 saat iş başmda oluyor.
Bir İnternet Haberi (27 Ocak 2005)
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmefy i de göz önüne aldığınızda yukandaki haberde
çocuk işçiler konusunda yapılan çalışmaları yeterli buluyor musunuz? Çocuk işçiler
konusunda daha başka neler yapılabilir?
35
SOSYAL BİLGİLER 7
GÖÇMEN HAYATLAR
Ekonomik, toplumsal, siyasi nedenlerden dolayı, bireylerin veya toplulukların bir
ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitmesi göç
olarak tanımlanır. Göçler, Türk tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Türk tarihinin en
eski dönemlerinden, yakın tarihimize kadar pek çok göç olayı yaşanmıştır. Türkler ilk
ana yurtlan olan Orta Asya’dan çeşitli nedenlerle değişik zamanlarda göç etmişlerdir.
Asya’nın farklı bölgeleri ile Avrupa ve Afrika kıtalarına yerleşerek yaşamlarına buralarda
devam etmişlerdir. Türklerin Anadolu’ya gelip yerleşmeleri de bir göç hareketi olarak ele
alınabilir. Yakın tarihimizde de göçlerin yoğun olarak yaşandığı görülmektedir. 1877-1878
Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra Balkanlar ve Kafkasya’da yaşayan birçok Türk, Anadolu’ya
gelmek zorunda kalmıştır. Balkan Savaşlarından sonra Anadolu’ya yoğun bir Türk
göçü olmuştur. Lozan Antlaşması gereği Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan Nüfus
Mübadelesi (Değişimi) sonucunda Yunanistan’da yaşayan Türklerle, Anadolu’da
yaşayan Rumlar karşılıklı yer değiştirmişlerdir. Göç yakın tarihimizde olduğu gibi
günümüzde de önemli bir olgu olarak önemini korumaktadır.
Bir ülke içinde bölge, kent, köy ve kasaba gibi bir yerden diğerine yerleşmek
amacıyla yapılan göçlere “iç göç”; uzun süre kalmak ve çalışmak ya da yerleşmek
amacıyla bir ülkeden başka bir ülkeye yapılan göçlere de “dış göç” adı verilmektedir.
Hayati İbrahimoğlu Yozgat’ın bir köyünde yaşarken 17 yaşmda evlenir. Eşi beşin­
ci çocuğuna hamileyken çalışmak için Ankara’ya gitmek zorunda kalır. Çünkü ailesin­
den kalan toprak hem küçük hem de susuzluk nedeniyle geçimlerini sağlayacak nite­
likte değildir. Eşi köyde kalıp çocuklarına bakmaya devam eder. Ancak bu şekilde yaşa­
mak hepsi için zordur. Bir gün eşyalarını kamyonete yükleyip ailecek Ankara’ya
taşınırlar. İki odalı bir gecekonduya yerleşirler. Yedi nüfuslu aile bu küçük evde, çoğu
zaman geçim sıkıntısı çekerek bugünlere kadar gelirler. İbrahimoğlu ailesi 38 yıldır
Ankara’da yaşamakta. Hayati İbrahimoğlu işçilikten emekli olmuş. 6 çocuktan sadece
ikisi okuyup iş sahibi olabilmiş. Biri de Avusturya’ya işçi olarak gitmiş.
Yerleşim yerlerine göre göç eden nüfus oranı
70 -
(%)
1975
-
2000
Şehirden şehire
60 50 -
Köyden şehire
40 30 -
Şehirden köye
20 -
10
-
Köyden köye
1950’lerden itibaren İbrahimoğlu ailesi gibi ülkemizde binlerce insan köyden
kente göç etmiştir. 1980’lerden sonra bu göçler daha da hızlanmıştır. Özellikle İstanbul,
İzmir, Kocaeli, Adana, İzmit gibi kentlerimiz yoğun göç almaktadır.
SOSYAL BİLGİLER 7
İçişleri Bakanlığının hazırladığı “İç Göç Haritası”na (İGH) göre, Türkiye’de
nüfusun neredeyse yansı yaşamını doğduğu yerin dışında sürdürmektedir. Ülkemizde
yaşanan iç göçün nedenleri arasında; hızlı nüfus artışı, işsizlik, eğitim, sağlık ve diğer
yaşam olanaklarının yetersizliği, iklim ve yer şekillerinin olumsuz etkileri sayılabilir.
Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu bölgeleri en çok
göç veren bölgelerimizdir. İGH’ya göre, Türkiye’de en yoğun göç son 20 yıl içinde
yaşanmıştır. Bu dönemde en fazla göç alan iller; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana,
Mersin, Bursa, Antalya, Malatya, Manisa ve Kocaeli’dir.
'Büyük kentlerde eğitimsiz ve genç bir kitle oluştu'
Göc edenler perişan
göç alan kent perişan
■
<*r
I
*
Bu haberde anlatılmak istenen sizce nedir? Aşağıdaki haberi de okuyup göçün ne
tür sonuçlan olduğunu söyleyiniz.
İstanbul'a göçün ilginç istatistikleri:
Son 50 yılda yaklaşık 11 milyon insan İstanbul'a göç etti.
Her 4 dakikada bir kişi İstanbul'a göç ediyor.
Paris ve Londra'ya 60 yılda olan göç, İstanbul'da 2 yılda gerçekleşiyor.
İstanbul'un nüfusu her gün 800 kişi artıyor.
Trafiğe her gün 600 yeni araç giriyor.
Köyden kente göç önemli ekonomik ve sosyal sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.
Büyük kentlere kontrolsüz yapılan göçler, işsizlik, gecekondulaşma, alt yapı hizmetlerinin
götürülmesinde zorluk, çevre sorunlan, trafik, eğitim ve sağlık problemleri, kültür çatışması
gibi sorunlar yaratmaktadır. Kırsal kesimde ise iç göç iş gücünün azalmasına yol açmakta,
bu durum gelişme ve kalkınmayı olumsuz etkilemektedir.
Ülkemizde ekonomik nedenlerle mevsimlik yer değiştirmeler de oldukça
yaygındır. Bu tür göçlere mevsimlik göçler denir. Ekonomik faaliyetin göçebe
hayvancılığa dayandığı Doğu Anadolu ve Toroslarda yaşayan Yörükler hayvanlarım
otlatmak için yazm dağların yüksek kısımlarına; kışın alçak alanlara geçici olarak göç
etmektedir.
37
SOSYAL BİLGİLER 7
Aşağıdaki fotoğrafta Sankeçililer, havaların ısınmasıyla Doğu Akdeniz’den îç
Anadolu’ya göç etmektedir. Göçerler, yılın 3 ayım yolda, yazı yaylada, kalan bölümü
de sahil yörelerinde geçirirler.
Tanm işçiliği de mevsimlik göçlerden biridir. Özellikle Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde yaşayan insanlar aileleriyle birlikte, yılın belli aylarında tanm işçiliği yapmak
için Karadeniz, Çukurova ve Ege Bölgesi’ne göç etmektedirler. Çukurova ve Ege
Bölgesi’nde pamuk, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde çay toplama işinde çalıştıktan sonra,
5-6 ay içinde kendi memleketlerine dönmektedirler.
<*T
Türkiye’den yurt dışına yapılan göçün temelinde ise ekonomik nedenler yatmaktadır.
Ülkemizde çalışma çağındaki nüfusa yeterince iş olanakları yaraklamadığından, yurt
dışına iş gücü göçü başlamıştır. 1960’lı yıllarda Almanya ve diğer Avrupa ülkelerine
olan göç Suudi Arabistan, Libya gibi Arap ülkelerine de olmuştur. Türk işçileri zamanla
kendi ailelerini de yanlarına almışlardır. Evlenme ve yeni doğumlarla yurt dışındaki
vatandaşlarımızın sayısı gün geçtikçe artmıştır. Yurt dışındaki Türkler zamanla kendi
işlerini kurmuş, işveren konumuna yükselmiştir. Bulunduklan ülkelerin ekonomilerinde
önemli bir yer edinmişlerdir. Bununla birlikte Türklerin bulunduklan ülkelere uyum
sağlayamaması, kültür çatışmalarına neden olmaktadır. Türk gençlerinin eğitimsiz
kalması, Türkler arasında işsizlik ve suç oranlarının artmasına neden olmaktadır.
Aşağıdaki göç hikâyesini okuyarak Almanya *ya göç eden insanlanmızm ne tür
zorluklar yaşadıklarım belirlemeye çalışımz.
ALMANYA’YA GÖÇÜN KIRKINCI YILI
1967'de üç günlük bir tren yolculuğu ile Almanya’ya giden Mustafa Aşan, ilk
günlerini anlatırken hüzünleniyor. Göçün sebebini yokluk, çaresizlik olarak belirtiyor.
Kamımızı doyurmak için başka çaremiz yoktu." diyor.
Mustafa Aşan, evli ve 7 çocuklu bir aile babası olarak Almanya’ya göç etmiş. Tam
8 yıl gurbette yalnız çalışmak zorunda kalmış. "Bütün yavrularımı asfaltın kenarında
bırakıp gittim. Çok zor oldu ama mecburdum." diyor. 8 yıllık bir sabnn sonunda ailesini
38
SOSYAL BİLGİLER 7
yanına almayı başarmış. O gün en küçüğü lyaşmda olan çocuklarının her birinin iyi
meslek sahibi olduğunu söylüyor. Eşi Fatma Aşan, yaşadığı zorlukları hatırlamak bile
istemiyor. Ağzından, sadece, "8 sene tarlada çalışarak çocuklarıma bakabildim." sözleri
dökülüyor. O zaman, en küçüğü bir yaşmda 7 çocuğa 8 yıl boyunca tek başma bakan
Fatma nine, yine de eşinin göçünden memnun. Onun mecburen gittiğini belirterek,
"Gitmeseydi perişan olurduk." diyor. 8 yıllık hasretten sonra eşine kavuşmuş kavuş­
masına ama bu kez de Almanya’ya alışmak kolay olmamış. 3 yıl memleket hasretiyle
ağlamış. Almanya’da 17 yıl boyunca temizlik işlerinde çalışmış Fatma Nine.
Dış göç sayılabilecek başka bir nüfus hareketi de beyin göçüdür. Beyin göçü iyi
eğitim görmüş, nitelikli ve yetenekli iş gücünün, yetiştiği az gelişmiş / gelişmekte olan bir
ülkeden, gelişmiş bir ülkeye göçü olarak tanımlanabilir. Beyin göçü işsizlik, sınırlı
kariyer ve eğitim olanakları, düşük maaş gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Beyin
göçü nedeniyle iyi eğitim almış nüfusun yurt dışına gitmesi, ülkemizin kalkınmasını olum­
suz yönde etkilemektedir.
Beyin göçünü engellemek için neler yapılabilir?
Ülkemiz yakın tarihlerde on binlerce insanın göçüne de maruz kalmıştır. Bunlar
arasında 1920’li yıllarda Yunanistan’dan; 1950’li yıllardan itibaren Bulgaristan’dan
ülkemize yapılan göçler sayılabilir.
Aşağıda yer alan Hatice Nine’nin hayat hikâyesini okuyarak Bulgaristan 'dan
Türkiye *ye göçün nedenlerini belirleyiniz.
1940’lann sonu, 1950’lilerin başıdır. Bulgaristan’da yaşam, Türkler için iyice zor­
laşmıştır. Çoluk çocuk çalışıp çabalayarak elde ettikleri ekinlerin ve kazançların çoğu
devlet tarafından alınmakta, kendilerine çok az bir kısmı bırakılmaktadır. Bulgaristan
Türklerinin gözü artık doğuda, Türkiye’dedir.
“Yaz kış demeden çalışır, tam da emeklerimizin
karşılığını alacağımız vakit devlet hepsine el koyar,
bize çok az bir buğday bırakırdı.” diyor 90 yaşındaki
Hatice Nine.... Bundan tam 90 yıl önce 1916 yılında
Bulgaristan’da dünyaya gelir. Çocuk denecek bir yaşta
evlenip Tuna boyunda çok güzel bir çiftlik evinde yaşa­
maya başlar. Eşi ve çocuklarıyla normal bir hayat sürm­
eye çalışırlarken, değişen devlet politikaları altında
ezilmeye başlarlar. Emeklerinin karşılığım alamayıp, geçim derdine düşmeye
başlaymca, diğer komşuları gibi onlar da Türkiye’ye doğru göç yoluna düşerler.
“Bulgar komşularımızla her zaman iyi geçinirdik, hiçbir kötü anımız yok.” diyor ve
ekliyor Hatice Nine: “Onlar bizim traktörümüzü alır kullanırlardı, biz de onların başka
bir şeyini...”
39
SOSYAL BİLGİLER 7
Göç yoluna çıktıklarında Hatice Nine henüz 35 yaşındadır. Kocası, 5 oğlu, bir kızı
ve 4 hanelik komşularıyla ilk olarak İncirliova’nm Hacı Obası köyüne yerleştirilirler. Artık
onların ömürleri boyunca kullanacakları / anılacaktan bir unvanları vardır: Göçmen.
Bir dergi haberi, Eylül 2006
YERLEŞME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ
Özellikle yaz aylarında yurdumuzda yoğun bir insan hareketliliği yaşanmaktadır.
Kimi insanlar tatil merkezlerine akın ederken, kimileri de büyüklerinin, akrabalarının
yaşadığı yerlere seyahat etmektedir. Sizin de yaşamınızda pek çok seyahat olmuştur. Ya
da başka bir şehirden gelip bulunduğunuz yere yerleşen tanıdıklarınız vardır. İşte tüm
bu seyahat ve yerleşmeler Anayasamızın bizlere tanıdığı yerleşme ve seyahat
özgürlüğü sayesinde olmaktadır.
Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti
23. madde: Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağla­
mak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarım korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;
amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ülkenin ekonomik durumu, vatandaşlık
ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.”
Yerleşme ve seyahat temel insan haklarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olan herkes ülke içinde veya dışmda istediği her yere seyahat edebilir ve yerleşebilir.
Ancak bazı durumlarda yerleşme ve seyahat hürriyeti sınırlandırılmıştır.
Aşağıdaki haberleri ve Anayasanın 23. maddesini inceleyerek hangi durumlarda
yerleşme ve seyahat özgürlüğünün kısıtlanabileceğini belirleyiniz.
İpsala’da Kuş Gribi
Kuş gribi virüsü nedeniyle karantina altına alman Edirne'nin İpsala ilçesine bağlı
Esetçe beldesindeki tüm kanatlı hayvanlar itlaf edildi.
Bir gazete haberi (22.3.2008)
SİT Alanındaki İnşaat Durduruldu.
İzmir'in Foça ilçesinde, Fhokaia Antik Kenti'nin de içinde bulunduğu 3. derece
arkeolojik SİT alanında, iki inşaat yapıldığı ve İzmir 2 Nolu Kültür ve Tabiat
Varlıklarım Koruma Kurulu kararına rağmen inşaatların durdurulmadığı iddia edildi.
Belediye yetkilileri, inşaatların durdurulduğunu söyledi.
Bir gazete haberi (18.07.2002)
40
Yerleşme hürriyeti hazîne ve özel arazilere izinsiz bina yapmak, sit alanlarına
kaçak yapı inşa etmek gibi durumlarda kısıtlanabilmektedir. Seyahat özgürlüğü ise kuş
gribi gibi salgın hastalıklarda, bir suç soruşturması gibi durumlarda sınırlanabilmektedir.
41
SOSYAL BİLGİLER 7
ÖZET
Nüfiıs bir ülke, bir bölge gibi belirli bir alanda yaşayan insan sayısıdır. Kilometre
kareye düşen insan sayısı ise nüfiıs yoğunluğu olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizin her
yerinde nüfiısun dağılımı, yani nüfus yoğunluğu eşit değildir. Ülkemizde nüfusun
dağılışım iklim, arazi yapısı, toprak özellikleri, sanayileşme, turizm, iş olanakları gibi
faktörler etkilemektedir. Nüfiısun dengeli dağılmaması işsizlik, gecekondulaşma, suç
oranlarında artış, tarım arazilerinin yok olması gibi sorunları da beraberinde getirmektedir.
Ülkemizdeki nüfusun sayısı ve nüfusla ilgili veriler, yapılan nüfus sayımlan ile
elde edilir. Bu sayımlar sonucunda toplam nüfus, nüfusun yaş gruplarına ve cinsiyete
göre dağılımı, okur-yazar oram, eğitimli nüfiıs durumu, işsiz sayısı, çalışan nüfusun iş
kollarına göre dağılımı, köy ve kent nüfusu belirlenir. Nüfus sayımı sonuçlarından
eğitim, iş, sağlık, bannma gibi ülke ihtiyaçlarının belirlenmesinde ve ülke geleceğinin
planlanmasında yararlanılmaktadır.
Nüfiıs artışı, sınırlan belli bir alanda, belirli bir süre içerisinde insan sayısmda
meydana gelen artıştır. Doğumlar, yaşam şartlarının iyileşmesi, sağlık olanaklarının
artması, yaşam süresinin uzaması, göç gibi faktörler nüfus artışına neden olmaktadır.
Ülkemiz artmakta olan nüfusuyla genç bir ülkedir. Hızlı nüfiıs artışı nedeniyle işsizlik,
çarpık kentleşme, konut yetersizliği, doğal kaynakların aşın kullanımı, çevre sorunları,
trafik sorunu, gelir dağılımında dengesizlik, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersiz
kalması gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bununla birlikte eğitim ve iş
olanaklarının artmlmasıyla genç nüfusumuz ülkemiz için önemli bir insan gücü hâline
gelecektir.
Devletimiz sosyal bir devlet olarak eğitim hakkı, çalışma hakkı ve yerleşme ve
seyahat özgürlüğünü Anayasada güvence altına almıştır. Bu haklar, devlet ve vatandaşa
karşılıklı olarak sorumluluklar yüklemektedir.
42
SOSYAL BİLGİLER 7
DEĞERLENDİRME SORULARI
A.
Aşağıdaki ifadelerden doğru olanın başına “D”yanlış olanın başına “Y” işareti
koyunuz. Yanlış olan cümlelerin doğrusunu altlarındaki boşluğa yazımz.
()
1. Yasalarımıza göre 15 yaşından küçük çocukları çalıştırmak yasaktır.
()
2. Ülkemizin iç kesimlerinde nüfus yoğunluğu daha fazladır.
()
3. Bir ülkenin sahip olduğu eğitimli nüfus gelişmişlik düzeyini gösterir.
( ) 4. Ülkemizde iç göçler önemli ekonomik ve sosyal sorunlara yol açmaktadır.
()
5. Nüfus sayımlarının tek amacı ülkede yaşayan insanların sayısını belirlemektir.
()
6. Nüfus artışı gelişmekte olan ülkeler için olumsuz sonuçlar yaratmaktadır.
()
7. Köyden kente yapılan göçler, nüfus artışına yol açmaktadır.
()
8. Ülkemizde sosyal güvencesi olmayan vatandaşlar da vardır.
()
9. Vatanseverlik sadece duygularımızla hissedebileceğimiz bir olgudur.
()
10. Ülkemizde koruma altına alınan tarihî ve doğal mekânlara izin almak suretiyle
bina yapmak serbesttir.
1.
2.
3.
B. Aşağıdaki sorulan cevaplayınız.
Yaşadığınız ilin ekonomik ve sosyal durumuyla nüfusu arasındaki ilişkiyi
açıklayınız.
Eğitim ve çahşma hakkı ile yerleşme ve seyahat özgürlüğünü açıklayarak bu hak
ve özgürlüklerinizi nasıl kullandığınızı açıklayınız.
Ülkemizde nüfusun dağılışım etkileyen faktörler nelerdir? Yaşadığınız yerde
nüfusun dağılışım hangi faktörler etkilemektedir?
43
SOSYAL BİLGİLER 7
TEST II
1.
1927-2000 yıllan arasında ülkemizin nüfusu beş kat artmıştır. Aşağıdakilerden
hangisi ülkemizdeki nüfus artışının nedenlerinden biridir?
A.
B.
C.
D.
2.
Aşağıdakilerden hangisi iç ve dış göçlerin sonuçlarından biri olabilir?
A.
B.
C.
D.
3.
Gelir dağılımında dengesizlik
Millî gelirde artış
Doğal kaynaklarda azalış
Çevre sorunlan
Ülkemizde nüfus yoğunluğunun az olduğu yerler için aşağıdakilerden hangisi
geçerlidir?
A.
B.
C.
D.
44
Ilıman iklim
Yüksek ve engebeli arazi
Zengin kültürel yaşam
Gelişmiş ticaret
Ülkemizde hızlı nüfus artışının sonuçlan arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A.
B.
C.
D.
5.
Kültür çatışması
Alt yapı sorunu
Hızlı kalkınma
Sanayileşme
Ülkemizde yoğun nüfusa sahip bir yerin özellikleri arasında aşağıdakilerden
hangisi ver almaz?
A.
B.
C.
D.
4.
Yaşam koşullanmn iyileşmesi
İç göçler
Eğitim olanaklarının artması
Turizm
Üretimde artış
Kentleşmede artış
İş gücünde azalma
Millî gelirde azalma
SOSYAL BİLGİLER 7
6.
Ülkemizde 1950’li yıllardan itibaren köyden kente doğru yoğun bir nüfiıs
hareketliliği yaşanmaktadır. Aşağıdakilerden hangisi bu durumun nedenlerinden
biri değildir?
A.
B.
C.
D.
7.
Ülkemizde nüfus yoğunluğunun azalmasında engebeli arazi ve iklim koşullan
etkili olmaktadır. Aşağıdaki şehirlerden hangisinde bu durum sözkonusudur?
A.
B.
C.
D.
8.
Kocaeli
Aksaray
Hakkâri
İsparta
Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal bir devlettir. Aşağıdakilerden hangisi devletimizin
sosyal bir devlet olma niteliği çerçevesinde gerçekleştirdiği sorumluluklardan biri
değildir?
A.
B.
C.
D.
9.
îş gücünün azalması
Tarım alanlarının parçalanması
Sağlık ve eğitim olanaklarının yetersizliği
İş olanaklarının yetersizliği
Toplu konut yaptırmak
îş alanlan oluşturmak
Okul yaptırmak
Güvenliği sağlamak
Aşağıdakilerden hangisinde nüfus sayımlarından elde edilen sonuçlardan
yararlanılmaz?
A.
B.
C.
D.
Hastane yaptırırken
Fabrika kurarken
Çevreyi korurken
Okul açarken
10. Aşağıdakilerden hangisi çalışma hakkı kapsamında değildir?
A.
B.
C.
D.
Sosyal güvence
İstediği alanda çahşma
Adil ücret
İstediği ücreti alma
45
SOSYAL BİLGİLER 7
UNITEIII
TÜRK TARİHİNDE YOLCULUK
KONULAR
- ANADOLU TÜRKLEŞİYOR
- OSMANLI DEVLETİ KURULUYOR
- OSMANLI ORDUSU
- DENİZLERİN FATİHİ
- BİRLİKTE YAŞAMAK
- SEYYAHLARIN GÖZÜYLE OSMANLI
- ŞEHZADELER ŞEHRİ: MANİSA
- OSMANLI - AVRUPA ETKİLEŞİMİ
- OSMANLIDA YENİLEŞME
SOSYAL BİLGİLER 7
Kir*
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünite ile;
* Türkiye Selçukluları Döneminde Türklerin siyasal mücadeleleri ve kültürel
faaliyetlerinin Anadolu’nun Türkleşme sürecine katkılarım,
* Kanıtlara dayanarak Osmanlı Devleti’nin siyasi güç olarak ortaya çıkışım etkileyen
faktörleri,
* Osmanlı Devleti’nin fetih ve mücadelelerini, Osmanlıda ticaretin ve denizlerin
önemini,
* Osmanlı toplumunda hoşgörü ve birlikte yaşama fikrinin önemini,
* Şehir incelemesi yoluyla Türk kültür, sanat ve estetik anlayışındaki değişim ve
sürekliliği,
* Osmanlı- Avrupa ilişkileri çerçevesinde kültür, sanat ve estetik anlayışındaki
etkileşimi,
* Seyahatnamelerden hareketle Türk kültürüne ait unsurları,
* Osmanlı Devleti’nde ıslahat hareketleri sonucu ortaya çıkan kuramlardan hareketle
toplumsal ve ekonomik değişimi öğreneceksiniz.
NASIL ÇALIŞMALIYIZ?
Konu içersinde ilk kez karşılaştığınız, kavram ve deyimleri, konu içersindeki
tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun.
Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın.
Uyanları dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm.
Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynaklardan yararlanın.
48
SOSYAL BİLGİLER 7
UNITEIII
TÜRK TARİHÎNE YOLCULUK
ANADOLU TÜRKLEŞİYOR
Anadolu’ya ilk Türk akınlan Avrupa Hunlan tarafından 395-398 yıllan arasında
yapıldı. Avrupa Hunlanndan sonra Sihirler (Sabarlar) ve Abbasilerin hizmetinde olan
Türkler de Anadolu’ya yerleşme amacı taşımayan akınlarda bulundular. Anadolu’yu bir
Türk yurdu hâline getirenler ise Oğuz Türkleri oldu.
Büyük Selçuklu Devleti kurulmadan önce Çağn Bey önderliğinde Anadolu’ya
Türk akınlan başlamıştı (1015). Gazneli ve Karahanh Türk devletlerinin baskısı üzerine
Oğuzlar, yeni bir yurt aramak için Anadolu’ya girdiler. Anadolu’yu tanımaya ve keşfetmeye
yönelik yapılan bu akınlar Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşuna kadar devam etti.
Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulmasından sonra (1040) da akınlar devlet politikası
olarak sürdürüldü. Büyük Selçuklu sultanlan Tuğrul Bey ve Alparslan, Oğuzlan
Anadolu’ya yerleştirmek istiyordu. Bu nedenle Anadolu’yu yurt edinme amacı taşıyan
akınlar sistemli hâle getirildi. Bu akınlar sayesinde Bizans şehirleri tek tek ele geçirilirken
Anadolu’ya egemen olan Bizans'ın gücü kınldı. Bizans kuvvetleri ile Türkler
arasındaki ilk önemli mücadele Pasinler Savaşmda oldu (1048). Türkler, Gürcülerin de
desteklediği Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Malazgirt Savaşı ise hem
Bizans hem de Türkler için önemli bir dönüm noktasmı oluşturdu.
Bizans, Türk akınlannı durdurmak ve Türkleri Anadolu’dan atmak amacıyla 1071
yılında harekete geçti. 26 Ağustos 1071 tarihinde yapılan savaşta Alparslan yönetimindeki
Büyük Selçuklular Bizans kuvvetlerine karşı büyük bir zafer kazandı. Bu zaferle
Bizans’ın Anadolu’daki direnişi büyük ölçüde kınldı. Anadolu’nun kapılan Türklere
açıldı. Türkler, zaferi izleyen birkaç yıl içerisinde Ege Denizi’ne kadar ilerlediler.
Malazgirt Zaferi’nden sonra Büyük Selçuklu hükümdarlan Alparslan ve daha
sonra yerine geçen Melikşah döneminde Anadolu’ya Türk akınlan devam etti. Selçuklu
komutanlan fethettikleri yerlerde başta Büyük Selçuklulara bağh birçok beylik kurdular.
Bunlardan en önemlileri; Danişmentliler, Mengücekliler, Saltuklular, Artuklular ve
Türkiye Selçuklulandır.
SOSYAL BİLGİLER 7
^^^Â m asra
Ardahan
Kars*
Jrabîor
/•Ereğli
•Bolu^y'-'j
Beypazarı
Balıkesir
■Eskişehir
f
p
Çorum O
,
«Amasya
«
%
\
»Niksar
M engüçler
Tok»l
KJs.daj
*12 4 $
ıeY
M
S"
—K
• SÎS!
\ '*
5îe
jehir
/
f
J jr * S
<*
*
•
'
/C Z Â T '
/
Nuıaybın
..
»Sancat
Ks0*!
\© '
^
r ^ * ^ * i s l c end j a m - ^ S ^
A nad olu S elçukluları (1077-1308)
_______
j-T fg* j
W
.8'ıll'S
V W -
V»,
»Kilis f r « « *
XNv \ * '
qN
'2 Z!S * M*İV,?,'r! /
_ > ! ta i p u t/
—
»Adana
V
<>>*-&
Arapkir J ȂerulMaz#
• !> • » ,
S
%
Eaurum
(1071-1262
\
.Enineın
U u s u lV e V ı k U
I
I
I
I
- - I
I
1070 de Bizans İmp. doğu sınırı
A nadolu S e lçu klula rı:
XI. yüzyılda
XII. yüzyılda ka tıla n la r
XIII. yUzyıJ ilk yarısınd a
1180 de Bizans imp. doğu sınırı
Bizans imp.
Trabzon Rum İmp.
V e n e d ik lile r
Ö lçek 1.10 .0 0 0 0 0 0
Anadolu Selçukluları (1077- 1308)
Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’da kurulan Beylikler Döneminde
Anadolu’nun Türkleşmesi hızlandı. Beylikler bulunduklan yerlerde kalmayıp yeni yerler
fethetmeye devam ettiler. Yeni yerler fethedildikçe Moğol istilasından kaçan
Türkmenler buralara yerleştirildiler. Anadolu’da Türk nüfusu artmaya başladı. Türkler
Anadolu’da yeni şehir, kasaba ve köyler kurdular. Küçük yerleşim birimlerini geliştirerek
önemli merkezler hâline getirdiler. Yer isimlerini Türkçeleştirdiler. Türk yönetiminde
Anadolu önemli bir birer kültür ve medeniyet merkezi hâline geldi. Tüm bu gelişmeler
üzerine Anadolu, 12. yüzyıldan itibaren AvrupalIlar tarafından Türkiye olarak
adlandırılmaya başladı.
Danişmentüler (1080-1178): Beylik, Melikşah’ın komutanlarından Danişmentoğlu
Ahmet Gazi tarafından Sivas başkent olmak üzere kuruldu. Beyliğin sınırlan kısa
zamanda Tokat, Amasya, Çankm, Kayseri ve Malatya’ya kadar genişledi. Danişmentüler
Haçlı, Bizans ve Ermenilerle savaşarak Anadolu’nun Türk yurdu olarak kalmasına
hizmet ettiler. Yaptıklan eserlerle Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulundular.
Emir Gazi Kümbeti, Kayseri Ulu Cami, Tokat ve Niksar Yağıbasan medreseleri en
önemli eserleridir.
Tokat’ın Niksar İlçesinde bulunan ve Anadolu’daki ilk medrese olan Yağıbasan
Medresesi Danişmentüler tarafından yaptınlmıştır. Bu eser Danişmentülerin eğitime
verdikleri önemin en önemli göstergesidir. Danişmentüler ilk kubbeü medreseleri
yaptırarak Türk mimarisine yepyeni bir tarz kazandırmışlardır.
SOSYAL BİLGİLER 7
Niksar Yağıbasan Medresesi kalıntıları
Mengücekliler (1080-1228): Beylik Alparslan’ın komutanlarından Mengücek
(Ahmet Gazi) tarafından kurulmuştur. Beylik kısa sürede Erzincan, Kemah, Divriği ve
Şebinkarahisar’ı da içine alacak şekilde genişlemiştir. Mengücekliler, Rumlar ve
Gürcülerle mücadele etmişlerdir.
Mengücekliler Döneminde, Divriği önemli bir kültür ve sanat merkezi hâline
geldi. Kale Cami, Ulu Cami, Kayıtbay Cami en önemli eserleridir. Moğol istilası ve
bölgede sık sık yaşanan depremler, Mengücek eserlerinin çok azının günümüze ulaş­
masına neden olmuştur.
Divriği Ulu Cami ve Melike Sultan Şifahanesi (1228)
1228 yılında Mengücekliler tarafından yaptırılan Divriği Ulu Camisi, yalnız 13. yüzyılın
değil, tüm Anadolu Türk mimarisinin en önemli amtlanndan birisidir. Cami taş işçiliği
açısmdan oldukça zengindir. Sayılan dörde ulaşan farklı üsluptaki portalleri (kapı) ise
Anadolu Türk mimarisinde özel bir yere sahiptir.
Saltuklular (1072-1202): Beylik, Ebulkasım Saltuk tarafından Erzurum ve
çevresinde kurulmuştur. Beyliğin sınırlan zaman içinde Bayburt, Kars, Tercan, Oltu,
İspir ve Trabzon civarına kadar genişlemiştir. Mengücekliler Danişmentlilerle ittifak
içinde Haçlılara karşı mücadele etmiştir. Gürcülere karşı Anadolu’yu korumuşlardır.
Doğu Anadolu’da kurulan ilk Türk beyliklerinden olan Mengücekliler Beyliği,
Moğol istilasından kaçan Türkmenlerin ilk uğrak yeri olmuştur. Erzurum
Mengücekliler Döneminde önemli bir kültür ve ticaret merkezi hâline gelmiştir. İran ve
Türkistan’dan çıkıp Akdeniz ve Karadeniz limanlarına ulaşan ticaret yollan üzerinde
SOSYAL BİLGİLER 7
bulunan Erzurum’da ticaret oldukça gelişmiştir. Bunun yanında geniş otlaklara sahip
olan bölgede hayvancılık da önemli bir ekonomik faaliyet hâline gelmiştir.
Saltuklular Döneminde kültür ve sanata da çok önem verilmiştir. Bu dönemden
günümüze çok sayıda eser ulaşmıştır. Tepsi Minare, Kale Cami, Mamahatun
Kervansarayı ve Kümbeti, Ulu Cami, Micingerd Kalesi bunlar arasında sayılabilir.
Üç Kümbetler (Erzurum)
Artuklular (1102-1409): Beylik, Sultan Alparslan’la birlikte Malazgirt Savaşı’na
katılan ve Anadolu’nun fethinde büyük yararlılıklar gösteren Artuk Bey’in oğullan
tarafından kuruldu. Artuklu Beyliği Hasankeyf, Harput ve Mardin Artuklulan olarak üç
kol hâlinde gelişti. Artuklular bulunduklan bölgede yaşayan farklı milletleri hoşgörü
içinde yönettiler. Yaşadıkları bölgeleri önemli birer kültür ve sanat merkezi hâline
getirdiler. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin tarihî ve mimari dokusunda önemli bir
yere sahip oldular. Pek çok medrese, cami, saray, türbe, çarşı, köprü, kale ve imaret
yaptırdılar. Diyarbakır’daki Artuklu Sarayı, Batman Çayı üzerindeki Malabadi
Köprüsü, Mardin Ulu Cami, Evli Beden Burcu, Yedi Kardeş Burcu bu dönemde yapılan
eserlerden bazılandır.
Artuklu hükümdarları bilim adamlarınım koruyup desteklediler. Artuklu
medreselerinde dönemin bilim hayatına yön veren önemli bilim adamlan yetişti.
SOSYAL BİLGİLER 7
Artuklular, 1106 yılında Mardin’i fethettiklerinde şehir ekonomik ve kültürel
açıdan oldukça geriydi. Artuklular İpek Yolu güzergâhı dışında olan şehri canlandırmak
için cami, köprü, han, hamam yaptırdılar. Mardin’de ilk 25 senede inşa ettirilen
medrese sayısı 7 idi. Bu sayede Mardin otuz yıl gibi kısa bir sürede önemli bir ticaret
ve kültür merkezi hâline geldi.
Türkiye Selçuklu Devleti (1077-1308): Malazgirt Zaferi’nden sonra Selçuklu
komutanlarından Kutalmışoğlu Süleymanşah, BizanslIlardan İznik’i alarak kendisine
başkent yaptı. Böylece Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı olarak Türkiye Selçuklu
Devleti kurulmuş oldu (1077). Süleymanşah kısa sürede Bizans topraklanın ele geçirerek
İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasından, Suriye’ye kadar uzanan topraklarda güçlü bir
devlet kurdu. Bu topraklara göç etmiş olan Türkmenleri birleştirdi. Türkmenlerin
büyük kitleler hâlinde Anadolu’ya gelmelerine imkân sağladı. Böylece Anadolu’nun
Türkleşmesi hızlandı. Anadolu’da Bizans’ın baskıcı yönetiminden bıkan Ermeniler ve
Süryaniler de din özgürlüğünü ve rahatlığı Türkiye Selçuklulan yönetiminde buldular.
Süleymanşah’tan sonraki yıllarda Türkiye Selçuklulan Bizans’la mücadele etmeye
devam etti. Bir ara Batı Anadolu’yu terk etmek zorunda kalan Türkler, yeniden
Bizans’a karşı sınırlarım genişlettiler. Bu dönemde Türkler için Anadolu’daki yeni bir
tehdit Haçlılardı. Bizans’la anlaşan Haçlılar 1. Kılıçarslan döneminde Türkiye
Selçuklularını Konya’ya çekilmek zorunda bıraktı. Buna rağmen Türkiye Selçuklulan
Danişmentlilerle birleşerek Haçlılara karşı başarılı mücadeleler verdi. Zaman zaman
taht kavgalan nedeniyle zayıflayan Türkiye Selçuklulan yemden güçlenmeyi başardılar.
Türkiye Selçuklularının Anadolu’daki başanları ve Türkmenlerin Bizans’a karşı
alanlarının devam etmesi Bizans’ı yeniden harekete geçirdi. BizanslIlar, Türkleri
Anadolu’dan atmak ve tekrar Anadolu’ya egemen olmak amacıyla büyük bir ordu
hazırladılar. Türkiye Selçuklu ordusu ile Bizans kuvvetleri Miryokefalon
(Kumdanh)’da karşı karşıya geldiler, n. Kılıçarslan Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye
uğrattı (1176). Bu zafer Bizans’m Anadolu’yu Türklerden geri alma ümitlerini tamamen
ortadan kaldırdı. Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu ve Türklerden geri alınamayacağı
tüm dünyaya kanıtlandı.
Türkiye Selçuklu sultanlarının amaçlarından biri de diğer Türk beyliklerim egemenlik
altına alarak Anadolu’daki siyasi birliği kurmaya çalışmalandır.
Miryokefalon Savaşı’ndan sonra II. Kılıçarslan Anadolu’daki Türk beyliklerinin
üzerine yürüyerek Türk siyasi birliğim büyük ölçüde gerçekleştirdi. Büyük Selçuklu
Devleti’nin 1157 yılında yıkılmasından sonra Türkiye Selçuklulan, bağımsız bir devlet
hâline gelmişti. II. Kılıçarslan ülkede büyük bir bayındırlık hareketine girişti.
Türkistan’dan gelen binlerce Türkmen Anadolu’ya yerleştirildi. Bu dönemdeki güçlü,
adil ve başarıh yönetim sadece Türkleri değil, Türkiye Selçuklulan yönetimindeki
Hristiyanları da rahat ve huzura kavuşturdu.
53
SOSYAL BİLGİLER 7
I.
Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Antalya ele geçirildi. Böylece Türkiye
Selçukluları Akdeniz’e inmiş oldular. 1. Gıyaseddin Keyhüsrev şehri ithalat ve ihracat
merkezi hâline getirdi. Uluslararası ticareti korumak ve teşvik etmek amacıyla
Venediklilerle ilk defa ticaret antlaşması yaptı. Burada donanma kurarak ilk defa
denizcilik alanında faaliyet gösterdi. Böylece Türkiye uluslararası ticaret yollamun
merkezi hâline geldi. I. İzzeddin Keykavus’un Sinop’u fethetmesiyle de Türkiye
Selçukluları Karadeniz’e ulaşmış oldular.
1.
Alaeddin Keykubat döneminde Türkiye Selçukluları siyasi, ekonomik ve
kültürel yönden en parlak dönemini yaşadı. Bu dönemde güneyde Kalanoros Kalesi
fethedildi. Buraya Alaiye (Alanya) adı verilerek bir tersane yaptırıldı. I. Alaeddin
Keykubat doğuda beliren Moğol tehlikesine karşı önlemler aldı, ittifaklar yaptı.
Kırım’ın önemli ticaret limanlarından biri olan Suğdak ele geçirildi. 1. Alaeddin
Keykubat kuzey ve güneyde fetihlerini tamamladıktan sonra Doğu Anadolu’daki
Harzemşahlar üzerine yürüdü. 1230 yılında Yassı Çimen Savaşı’nda Harzemşahlan
yenilgiye uğrattı.
Alanya Tersanesi
I.
Alaeddin Keykubat’m ölümünden sonra devlet eski gücünü koruyamadı. Taht
mücadeleleri devleti iyice zayıflattı. Anadolu’da isyanlar çıktı. Bu sıralarda Moğollar
da Anadolu’ya yönelerek Türk şehirlerini ele geçirmeye başladılar. Türkiye
Selçukluları ile Moğollar arasında yapılan Kösedağ Savaşı’nda Türkiye Selçukluları
ağır bir yenilgi aldı (1243). Moğollar Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu baskı
altına aldı. Selçuklu sultanları Moğollar tarafından atanmaya başladı. Devletin siyasi
gücü azaldı. Selçuklulara bağlı beylikler kendi başma hareket etmeye başladılar.
Anadolu’nun ekonomisi ve ticareti büyük ölçüde zarar gördü. Türkiye Selçuklu
Devleti, Moğol hâkimiyetinde geçen uzun yıllardan sonra 1308 yılında yıkıldı.
Türkiye Selçukluları yaptıkları siyasi ve kültürel faaliyetlerle Anadolu’nun
Türkleşmesine büyük katkı sağladılar. 12. yüzyılın ortalarından itibaren ülkede huzur
ortamı sağlandı. Ülkedeki Türkler ve Hristiyanlar (Rum, Ermeni, Süryani) yan yana,
uyum içinde yaşamlarım sürdürdüler.
Selçuklularda halk şehirlerde ve köylerde yaşardı. Şehirlerde yaşayan halk devlet
memuru, ayanlar (şehrin ileri gelenleri) ve bilim adamlarından (medrese hocaları,
SOSYAL BİLGİLER 7
kadılar, medrese öğrencileri) oluşuyordu. Ahilik teşkilatı şeh Lerdeönemli bir işlevi yer ıe getiriyordu.
Ahilik esnafların birleşerek kurdukları dinî ve ekonomik özellikler taşıyan bir teşkilattı.
Selçuklular Döneminde dericilik, kuyumculuk gibi herhangi bir meslek yapan herkes bir
loncanın üyesi idi. Her loncada sıkı bir meslek dayanışması ve karşılıklı denetim vardı.
Selçuklu sultanları Türkistan, Maveraünnehir ve Horosan’dan gelen göçebe
Türkmenleri Anadolu’ya ve sınır bölgelerine (uc) yerleştirmişlerdir. Selçuklu sultanları
Anadolu’ya yerleştirdikleri Türkmenletin yerleşik hayata geçmesi için gerekli önlemleri
almışlardır. Onlan küçük topluluklara ayırarak yerleştirmişler, böylelikle hem onlan
toprağa bağlamışlar hem de eski boy geleneklerinin ortadan kalkmasını sağlamışlardır.
Yerleşik hayata geçen bu Türkmenler, devletin belirlediği topraklan işleyerek yaşam­
larım sürdürmüşlerdir.
Türkmenlerin yerleşik hayata geçirilmesindeki amaç ne olabilir?
Uçlardaki Türkmenler ise aşiret ve oymaklar hâlinde yerleştirilmiş ve başlarına da
bir bey atanmıştır. Yan bağımsız olan bu beyler Bizans’la savaşarak fetihlerde bulundular.
Uçlarda yaşayan Türkmenlerle komşuları olan Rumlar arasında canlı bir sosyal ve
ekonomik hayat vardı. Türkler Bizans şehirlerindeki Rumların tarım ürünlerini alırken
kendi ürettikleri hayvancılığa dayalı ürünleri satıyorlardı. I. Alaeddin Keykubat döneminde
merkezî yönetime bağlanan uc beyleri, Kösedağ Savaşı’ndan sonra yeniden bağımsız
hâle geldiler. Moğol istilası sonucu Anadolu’ya gelen Türkmenler uc beylerine
sığmıyordu. Bu da uc beylerini daha güçlü hâle getirdi. Zamanla daha da güçlenen bu
beyler, bağımsız beylikler kurarak Moğollara ve Bizans’a karşı savaştılar.
Selçuklu sultanlan izledikleri politikalarla Türkiye’yi önemli bir ticaret merkezi
hâline getirmeyi başardılar. Sinop, Alanya, Antalya ve Suğdak limanlarının ele geçirilmesi,
Türkiye’yi Akdeniz ve Karadeniz ticaretinde önemli noktalara taşıdı. Ele geçirilen bu
limanlar geliştirildi. Buralara Türk tüccarlar yerleştirildi. Ticareti geliştirmek için
yabancı tüccarlarla ticaret antlaşmalan yapıldı. Denizlerde korsanların tüccarlara
verdikleri zararların devlet tarafından karşılanması benimsendi. Böylece bir çeşit devlet
sigortası sağlandı.
Türkiye Selçuklulan Döneminde Türkiye doğu-batı, kuzey-güney yönünde
yapılan uluslararası ticaret merkezi hâline getirildi. Selçuklu sultanları tüccarların mal
ve can güvenliğini sağlayıcı önlemler aldılar. Ticareti geliştirmek için yollar üzerinde
kervansaraylar, bu yollann geçtiği şehir merkezlerinde de büyük hanlar yaptırdılar. İlk
kervansaraylar II. Küıçarslan zamanında yapıldı. Vakıf olarak kurulan kervansaraylarda
yerli ve yabancı tüccarlar ve yolcular konaklıyorlardı. Bu tüccarlara parasız yiyecek,
yatak, hamam, sağlık ve hayvanlarına ahır hizmetleri sunuluyordu.
55
SOSYAL BİLGİLER 7
Sultan Hanı (Aksaray)
Selçuklular Döneminde Anadolu’daki kültür hayatı oldukça canlı idi. Malazgirt
Zaferi’nden sonra Anadolu’yu yurt edinen Türkler, Türk dili ve edebiyatının gelişme­
sine büyük katkılar sağladılar. Türkçe zamanla devlet dili olarak yerleşip gelişti. Bu
konuda Türkmen beylerinin büyük rolü oldu. Karamanoğlu Mehmet Bey 1227 yılında
Konya’da yayımladığı fermanda “Bu günden sonra divanda, dergahta, mecliste ve mey­
danda Türkçeden başka dil kuUanılmayacaktır.” diyerek Türkçeyi resmî dil ilan etti.
Moğollardan kaçıp Anadolu’ya gelen Türk bilim adamı, yazar ve şairlerin de Türkçenin
gelişmesine büyük katkıları oldu.
Selçuklular Döneminde yaşayan Şeyh Ahmet Gülşehıî, Aşık Paşa, Mevlâna
Celâleddin Rûmî, Yunus Emre gibi şairler, yazdıkları eserlerle Türkçenin ve Türk
kültürünün gelişmesine büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. 12 ve 13. yüzyıllarda
Battalgazi Destanı, Danişmentlilerin ülkesinde söylenen ve yazıya geçirilen Türkçe bir
destandır. Danişmendname, Danişmentli büyüklerin kahramanlıklarını anlatan başka
bir Türk destanıdır. Dede Korkut Hikâyeleri ise Oğuz Türklerinin yaşayış biçimlerini,
aile ve kardeş sevgisini, kahramanlıkları konu alan halk hikâyeleridir. Bektaşî ve Nasrettin
Hoca fıkraları da o dönemden günümüze ulaşan önemli halk edebiyatı ürünleridir.
Selçuklu sultanları siyasi ve ekonomik alanda olduğu gibi bilim ve sanata da önem
vermişlerdir. Bu dönemde Anadolu’nun hemen her ilinde bir ya da daha fazla medrese
kurulmuştur. Vakıf kuruluşu olan medreselerde her türlü bilimler okutulmuştur. Bu
medreselerde çok sayıda bilim adamı yetişmiştir.
t
l
m*
*
f
Im t y
: W
1
Çifte Minareli Medrese (Erzurum)
56
SOSYAL BİLGİLER 7
Türkiye Selçuklulan, Haçlı Seferleri ve Moğol istilasına rağmen Anadolu’nun her
yanını sanat eserleriyle donatmışlardır. Bu eserler arasında camiler, mescitler,
medreseler, kümbetler, külliyeler, saraylar, köşkler, darüşşifalar, kervansaraylar, kaleler,
surlar, köprüler sayılabilir. Çifte Minareli Medrese (Erzurum), Gök Medrese (Sivas),
Hunat Hatun Külliyesi (Kayseri), Döner Kümbet (Kayseri), Kubadabad Sarayı
(Beyşehir), Sultan Hanı (Konya-Aksaray arası) bunlardan sadece bazdandır.
m
*
m *
Yaşadığınız şehirde Türkiye Selçukluları ve Beylikler Döneminden kalan hangi
eserler olduğunu araştırınız.
Türkiye Selçuklulanmn Anadolu ’nun Türkleşmesine katkılarını açıklayımz.
Haçlı Seferleri
Orta Çağda Avrupalılann Müslümanlann elinde bulunan ve Hristiyanlarca kutsal
sayılan Kudüs ve çevresini geri almak için düzenledikleri seferlere Haçlı Seferleri
denilmektedir.
İlk olarak 27 Kasım 1095’te Papa II. Urbanus (Urban), Clermont (Klermon)
Konsili esnasmda din adamlarını ve halkı Haçlı Seferlerine katılmaya çağırdı. Papa bu
konuşmasında halka; Doğu Hristiyanlannm yardıma ihtiyacı olduğunu, onlann
Türklerin zulmüne maruz kaldığını anlattı. Türklerin İstanbul için büyük bir tehlike
oluşturduğunu ve din kardeşliği adma savaşa katılmanın din açısından çok şerefli
olduğunu söyleyerek mücadelenin kutsallığından söz etti. Ayrıca bu çağrı
konuşmasmda papa sefere katılacak olanlann günahlarının affolunacağını, bu seferin
bir hac niteliği taşıdığını ve hacılara daha önceden kilise tarafından sağlanan
güvencenin de geçerli olduğunu söylüyordu. Bu yolculuğa keşiş, ihtiyar, hasta ve
kadınlann da katılmalarını istiyordu.
Papamn yolculuğa keşiş, ihtiyar, hasta ve kadrnlann da katılmasmı istemesi size
Haçlı Seferlerinin nedenleri hakkında neyi düşündürüyor?
SOSYAL BİLGİLER 7
Haçlı Seferlerinin düzenlenmesiyle ilgili çağrıyı bir papanın yapması halkm
seferlere katılımmda etkili olmuş mudur? Neden?
Dinî nedenler dışında Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinin önemli siyasi ve
ekonomik nedenleri de vardır.
Malazgirt Zaferi’nden sonra Türklerin Anadolu’da ilerleyerek İstanbul önlerine
kadar ilerlemeleri Bizans’ı olduğu kadar Avrupa devletlerini de telaşlandırmıştı.
Bizans, Türklere karşı Avrupalılan yardıma çağırdı. Türklerin Anadolu’yu
almalarından sonra Avrupa’ya da egemen olabilecekleri düşüncesi, Avrupalı devletleri
kaygılandırdı. Ayrıca Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresi de Müslümanların
elindeydi. Bu nedenlerle Türklerin Balkanlara geçmesini önlemek, onlan Anadolu,
Suriye ve Filistin’den atmak gerekiyordu.
11. yüzyılda Avrupa yoksulluk ve sefalet içindeydi. Buna karşın doğu ülkelerinde
yaşayan insanlar rahat ve zengin bir yaşam sürüyordu. Müslümanlar dünya deniz
ticaretini elinde bulunduruyor, ticaretten önemli bir gelir sağlıyordu. Avrupalılar doğu
ülkelerinin bu zenginliklerini ele geçirmek istiyordu.
İşte bu nedenlerle 1096 yılından 1270 yılına kadar aralıklarla sekiz Haçlı Seferi
gerçekleştirildi. Bunların ilk dördü Türkiye ve Türkiye Selçuklularını ilgilendirmektedir.
m
-
59. sayfadaki Haçlı Seferleri haritasım inceleyerek, Haçlılarm Kudüs’e ulaşmak
için hangi yollan kullandıklarım belirleyiniz.
İlk Haçlı Seferi, Bizans imparatorunun acil yardım istemesi üzerine düzenlendi.
İstanbul’a gelen ilk grubun başında Papaz Piyer Lermit bulunuyordu. Bu kafile işsiz ve
yoksullardan oluşan başıboş ve düzensiz bir gruptu.
Grubun niteliği Haçlı Seferlerinin hangi nedeninin göstergesi olabilir?
Haçlı Seferleri haritası
SOSYAL BİLGİLER 7
İznik’e gelen bu ilk grup I. Kılıçarslan tarafından kuşatılarak etkisiz hâle getirildi.
Hemen ardından düzenli Haçlı orduları İstanbul’a geldi. Bu düzenli Haçlı orduları
karşısında 1. Kılıçarslan İznik’i bırakarak Konya’ya kadar çekilmek zorunda kaldı.
Ancak Haçlıların peşini bırakmadı. Haçlılar büyük kayıplar vererek Antakya’ya geldiler.
1098’de de burayı işgal ettiler. Haçlılar, çok az bir kuvvetle Kudüs’e vardılar. Kudüs’te
bir Latin krallığı kurdular.
Kudüs’ün elden çıkması üzerine İslam dünyasında bu toprakların geri alınması
için hazırlıklar başladı. Musul atabeylerinden İmadeddin Zengi Haçlılarla çarpışarak
kaybedilen yerleri birer birer geri aldı. Zor durumda kalan Kudüs Krallığı papadan
yardım istemek zorunda kaldı.
II. Haçlı ordusu da Anadolu’dan Kudüs’e ulaşmaya çalıştı. Konya Ovası’nda
Sultan I. Mesut Haçlıları ağır bir yenilgiye uğrattı. Suriye’ye ulaşabilen Haçlılar, hiçbir
başarı elde edemeden ülkelerine geri dönmek zorunda kaldılar.
Mısır’da kurulan bir Türk devleti olan Eyyubilerin sultam Selahaddin Eyyûbi,
1187’de Hıttin’de yaptığı savaşı kazanarak Kudüs’ü Haçlılardan geri aldı. Bunun üzerine
IQ. Haçlı Seferi düzenlendi. Anadolu üzerinden Kudüs’e ulaşmaya çalışan Haçlıları
II. Kılıçarslan bozguna uğrattı. Suriye üzerinden Kudüs’e ulaşmaya çalışan Haçlı
orduları ise Selahaddin Eyyûbi ile çarpıştılar. Ancak Kudüs’ü geri alamayarak ülkelerine
dönmek zorunda kaldılar.
Eyyubilerin Filistin ve Akdeniz kıyılarındaki bazı kale ve şehirleri Haçlıların elinden
alması üzerine IV. Haçlı Seferi düzenlendi. Bu sırada Bizans’ta imparator olmak
isteyen Aleksios (Aleksi) Haçlıları İstanbul’a davet etti. Haçlılar İstanbul’a gelerek
burayı işgal ettiler ve burada bir Latin Krallığı kurdular (1204).
« r
Haçlılar İstanbul'u neden işgal etmiş olabilt?
1270 yılma kadar dört sefer daha yapıldı. Ancak bu seferlerin hiçbirinde Haçlılar
başanya ulaşamadılar.
Haçlı Seferlerinin Sonuçlan
Aralıklarla yaklaşık 200 yıl süren Haçlı Seferleri sonucunda Hristiyan ve
Müslümanlardan binlerce insan hayatım kaybetmiştir. Türklerin Anadolu’daki ilerley­
işi bir süre durmuştur. Buna rağmen Türklerin Haçlılardan destek alan Bizans’a karşı
kazandığı Miryokefalon Savaşı, Anadolu’nun Türklerin kesin yurdu olduğunu ispatlamıştır.
Haçlı Seferlerinin dinî, siyasi, ekonomik ve sosyal pek çok sonucu olmuştur.
Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinde papalann ve din adamlarının rolü büyük oldu.
Ancak Haçlı Seferleri amacına ulaşamadı. Kudüs’ün ele geçirilememesi inançlarının
zayıflamasına ve din adamlarının ve kilisenin nüfuzlarının azalmasına neden oldu.
59
SOSYAL BİLGİLER 7
Seferlere katılan birçok derebeyi geri dönemediği için Avrupa’da derebeylik
zayıfladı; krallar güç kazanmaya başladı. Halk arasındaki smıf farkları büyük ölçüde
ortadan kalktı ve sosyal yapıda önemli gelişmeler başladı.
Haçlıların bir bölümü deniz yoluyla Kudüs’e ulaşmaya çalışmıştı. Bu durum, gemi
yapımcılığını ve deniz ticaretini geliştirdi. Cenova, Venedik, Marsilya gibi Akdeniz
limanlarının önemi arttı. Akdeniz ülkeleri doğu-batı ticaretinden büyük gelirler elde
ederek zenginleşti.
Haçlı Seferleri doğu ile batı arasındaki kültürel etkileşimi hızlandırdı. Avrupalılar
bu seferler sonunda doğunun bilimsel ve teknolojik üstünlüğünü tanıdılar. Avrupalılar
Müslümanlardan öğrendikleri pusula, kâğıt, top, barut, matbaa gibi buluşları Avrupa’ya
götürdüler. Bu buluşlar daha sonraki yüzyıllarda Avrupa’da meydana gelecek gelişmelerde
önemli roller oynadı.
OSMANLI DEVLETİ KURULUYOR
Moğol baskısı nedeniyle Horasan ve Azerbaycan’dan Anadolu’ya akın akın gelen
Türkmen boylan, Türkiye Selçuklularınca uc bölgelerine yerleştiriliyordu. Selçuklu
Devleti, Türkmenlerin askerî gücünden faydalanmayı birinci amaç olarak benimsemişti.
Yan bağımsız durumda olan bu boylar, gaza anlayışı içinde Bizans’a karşı savaşarak
sınırlan koruyordu. Doğu’dan gelen Türkmenlerin de katılımıyla bu uc beyliklerinin
gücü her geçen gün artmaya başladı. 1243 yılındaki Kösedağ yenilgisi Türkiye
Selçuklulannın Moğol hâkimiyetine girmesine neden oldu. Anadolu’nun hâkimiyeti
Moğollara geçince, uc bölgelerinde fetihler yapan Türkmen beyleri, Türkiye Selçuklu
Devleti ile olan bağlarını yavaş yavaş koparmaya başladı. 13. yüzyıl sonlanna doğru
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Türkmen beylikleri kuruldu.
Aşağıdaki haritadan Anadolu beyliklerinin adlarını söyleyiniz. Osmanlı Devleti’nin
bu beyliklere göre konumu hakkmda neler söyleyebilirsiniz?
SOSYAL BİLGİLER 7
OsmanHar Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyuna mensuptu. Kayı boyuna mensup
olan Türkmenler, Türkiye Selçuklu Sultam I. Alaeddin Keykubat zamanında (1220-1237),
Ankara’nın batısındaki Karacadağ taraflarında bulunuyordu. Daha sonra Ertuğrul Bey
idaresindeki boy mensuplan Batı uc bölgesindeki Söğüt ve Domaniç civarına yerleştil­
er. Ertuğrul Bey, Türkiye Selçuklularına bağlı olarak Bizans’a karşı gaza hareketlerinde
bulunmaya başladı. Ertuğrul Bey, 1280’li yıllarda ölünce oğlu Osman Bey aşiretin
başma geçti.
Osman Bey, beyliğin başına geçtiğinde beyliğin doğusu ve güneyi diğer Türkmen
beylikleriyle çevriliydi. Anadolu’da kurulan beylikler arasında özellikle
Karamanoğullan ve Germiyanoğullan oldukça güçlüydü. Bununla birlikte Osmanlılar,
bu beylikler arasından sıynhp altı asır sürecek güçlü bir imparatorluk kurmayı
başardılar. Osmanhlan diğer beyliklerden farklı kılan, güçlü bir devlet olarak ortaya
çıkmasında rol oynayan bazı etmenler vardı:
Sosyal ve Ekonomik Yapı: Batı uc bölgeleri, yeni bir siyasal gelişme için en elver­
işli yerlerdi. Çünkü bu bölge, XI-XTV. yüzyıllar boyunca Moğol saldmsından kaçarak
Anadolu’ya gelen Türkmenlerin sığındığı bölgeydi. Türkmenler aşiretler hâlinde
yaşıyor ve her aşiretin başında bir bey bulunuyordu. Türkmenler içinde Alplik geleni n
sürdürerek kendilerini gazaya adamış kimseler vardı. Alp veya Alperen unvanı ile bili­
nen bu kişiler sınır bölgelerinde yeni yerler fethedip kazandıkları ganimetleri kendi
aralarında paylaşıyorlardı. Kendilerine Horasan erenleri de denilen Anadolu Abdallan
ise seferlere katılırlar, fethedilen yerlerde zaviyeler kurarak buraların iskânında önem­
li rol oynarlardı.
Moğol baskısından uzak bu bölgede Türkmenlerin canlı bir ekonomik hayatı vardı.
Hayvancılık ve yünlü dokuma, halıcılık, keçecilik, dericilik gibi el sanatlan gelişmişti.
Siyasi boşluğun yaşandığı uc bölgelerinde toplumsal hayatı düzenleyen ve
dayanışmaya artıran çeşitli yapılar vardı. Bunlar arasında Ahilik teşkilatı en
önemlileriydi. Esnaf ve sanatkârların mensup olduğu Ahilik teşkilatı şehir, kasaba ve
köylerde örgütlenerek hem ekonominin düzenli işlemesini sağlıyor hem de siyasî
otoritenin olmadığı yerlerde emniyet ve asayişin sağlanması gibi görevleri yerine
getiriyorlardı. Anadolu’nun Batı uc bölgelerinde böyle bir yapının yeni kurulacak
devlet için temel şartların mevcut olması demekti. Bu şartlardan yararlanacak olan da
Osmanlı Beyliği idi.
Ertuğrul Gazi'nin Oğlu Osman Gazi ye Nasihati
Bak Oğul!
Beni kır, Şeyh Edabali'yi kırma
O, bizim boyumuzun ışığıdır. Terazisi dirhem şaşmaz. Bana karşı gel ona gelme...
Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim; ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz.
Baksa da görmez olur.
Sözümüz Edabali için değil, senceğiz içindir. Bu dediğimi vasiyetim say!...
61
SOSYAL BİLGİLER 7
Şeyh Edabali bir Ahi şeyhiydi. Ertuğrul Bey, oğlu Osman Bey’e neden Şeyh Edabali’y i
kırmamasmı öğütlüyor?
Osman Bey beyliğin başma geçtikten sonra, diğer Türk beylikleriyle çatışmak yerine
Bizans’a karşı yürütülen gaza hareketlerine devam etti. Birçok Türkmen, gaza ve
ganimet için Osmanlı Beyliği’ne akın etti. Anadolu’nun içlerinden Moğolların
baskısından kaçan Türkmenlerin de katılmasıyla Osmanlı Beyliği günden güne güçlenmeye
başladı. Osman Bey’in adaletli yönetimi ve çevresine güven telkin etmesi uçlarda lider
olarak kabul edilmesini kolaylaştırdı. Osman Bey uc bölgesindeki Ahilerin, Abdalların
ve Alperenlerin de desteğini aldı. Sınırların da genişlemesiyle Osmanlı Beyliğinin
nüfusu giderek arttı. Osmanlı Beyliğine sadece Türkmenler değil, Köse Mihal gibi
Rumlar da katıldı.
m
*
Osman B ey’in uçlardaki Ahilerin, Abdalların ve Alperenlerin desteği alması neden
önemliydi?
Coğrafi Konum: Osmanlı Devleti’nin kurulup güçlenmesinde rol oynayan diğer
bir unsur da coğrafi konumuydu. Osmanlılann bulunduklan coğrafi konum onlara
genişleme imkânı veriyordu. Osmanlı Beyliği’nin kuzey ve batı smırlannda merkezî
otoritesi zayıflamış Bizans Devleti vardı. Osmanlılar ilk zamanlar diğer uc beylikleriyle
çatışmaya girmek yerine, Bizans’a yöneldiler. Beyliğin kurulmasından kısa bir süre
sonra kuzey ve batı yönünde fetihler yaparak sınırlarını Kocaeli Yarımadası’na kadar
genişlettiler. 1353 yılında Rumeli’ye geçerek fetihlere burada devam ettiler.
Osmanlılann fetih yönündeki Balkan devletlerinin dinî ve siyasi kanşıklıklar nedeniyle
zayıf düşmüş olması, fetihleri kolaylaştırdı.
Fetihleri gerçekleştiren Osmanlı ordusu başlangıçta Türkmen aşiretlerden gelen
atlı birliklerden oluşuyordu. Aşiret beyleri liderliğinde örgütlenen bu atlı birlikler ok,
yay ve mızrak kullanırlardı. Bu birlikler sınır bölgelerini korumak ve fetihlerde bulunmakla
görevliydiler. Yaptıklan hizmet karşılığı ganimet aldıklanndan, Bizans smırlanna
sürekli olarak akınlarda bulunurlardı. Devletin sınırlan genişlemeye başlayınca düzenli
bir ordu kurulması ihtiyacı ortaya çıktı. Orhan Bey döneminde aylık karşüığı askerlik
yapan yaya ve müsellem (atlı) birlikleri oluşturuldu. I. Murat döneminde ise kapıkulu
ocaklan oluşturularak merkeze bağlı, güçlü ve daimi bir ordu kuruldu.
I
,g
£
Q
S
ImI I-S
sff 9
1
s
Q
12811298
1299
1308
J- >-S^ÖÛS
w I" e
S
^ u
S S “1
S
aI
o
1331
1335
1353
ffl
o
1e
1s
cc
E
İZİ
od
1326
İ s
-
İh
J?
W
1281
.3
O
î
S
Q
a® IS"
iÜ)
H S1U
m® I
| -S a
3m
o «■
1354
1362
SOSYAL BİLGİLER 7
İskan Politikası: OsmanlIların uyguladığı iskan (yerleştirme) politikası devletin gelişip
güçlenmesinde oldukça etkili oldu. Osmanlılar fethettikleri her bölgeye Anadolu’dan
getirdikleri konargöçer Türkmenleri yerleştiriyordu. Türkmenlerden vergi almayarak
buralarda kalmaları özendiriliyordu. Böylece hem fethedilen bölgelerin Türkleştirilmesi
hem de bölgenin elde tutulması ve savunulması sağlanıyordu. Fethedilen yerlerdeki yerli
halktan ayaklanma çıkarma ihtimali bulunanlar da başka yerlere yerleştiriliyordu.
Osmanlılar yeni ele geçirilen yerlere vakıflar aracılığıyla cami, medrese, hamam gibi
din, eğitim ve sağlık kuruluşları oluşturarak Rumeli’nin Türkleşmesini sağlamışlardır.
Osmanlılar Rumeli’ye nasıl geçti?
Osmanlılar Rumeli’ye ilk olarak Bizans İmparatoru Kantakuzen’e yardım
amacıyla geçti. Bizans imparatoru Sırp Krallığı’na karşı, kızıyla evli olan Orhan
Gazi’den yardım istedi. Orhan Gazi, oğlu Süleyman Paşa yönetiminde bir kuvveti
imparatorun yardımına gönderdi. Süleyman Paşa Sırplara karşı büyük bir başarı elde
etti (1353). İmparator bu yardım karşılığında Gelibolu Yanmadası’ndaki Çimpe
Kalesi’ni OsmanlIlara verdi. Bu kale Osmanlılann Rumeli fetihleri için önemli bir üs
hâline geldi. Osmanlılann Rumeli'yi fethetmelerinde denizci bir beylik olan Karesi
Beyliği’nin alınması da etkili oldu. Karesi Beyliği’nin değerli komutanlarından Hacı
İlbeyi, Evrenuz Bey ve Ece Halil bu fetihlerde önemli hizmetlerde bulundu.
Osmanlılar fethedilen yerlerdeki yerli Hristiyan halkın dinî ve sosyal hayatına
karışmamış, halka ağır vergiler yüklememiş ve adaletli bir yönetim sergilemiştir.
Hristiyan halk, Türkmenlerin kendi idarelerinden yıllarca zulüm gören Balkan halkaları da
Osmanlı yönetiminde yaşamayı seve seve kabul etmiştir.
Osmanlı Devleti, 1350-1400 yıllan arasında, Fırat boylarından Eflak ve Sırbistan’a
geniş bir bölgeye hâkim, güçlü bir devlet olarak ortaya çıktı. Osmanlılar Rumeli
yönünde yapılan fetihler sonucunda, diğer beylikler üzerinde üstün bir konuma geldi.
LMurat zamanında Anadolu’da ve Balkanlarda Osmanlı hâkimiyeti kurulmaya başlandı.
Balkanlarda güçlenen Osmanlılar, Anadolu’daki toprak kazançlarım çoğunlukla banşçı
yollarla gerçekleştirdiler. Germiyanoğullan ve Hamitoğullan topraklannın bir kısmını
savaşmadan (gelin çeyizi olarak ve satm alarak) kendi topraklarına kattılar. Kendini
Selçuklu varisi kabul eden Karamanoğullannı ise kendilerine bağladılar. Yıldınm
Bayezit döneminde Balkanlarda üstünlük Osmanlılara geçti. Anadolu’daki diğer Türk
beylikleri Osmanlı hâkimiyetine alınarak Anadolu’daki siyasi birlik sağlandı.
Eğer OsmmlıİM, fetihlerini ilk önce batı ve kuzey yönünde değil de doğu ve güney
yönünde yapsalardı sonuç ne olabilirdi?
1402 yılında yapılan Ankara Savaşı’nda Yıldınm Bayezit, Timur’a yenildi. Bu
yenilgi sonucunda Osmanlı Devleti “Fetret Devri” denen bir karmaşa dönemine girdi.
Timur Anadolu'daki beylikleri yeniden kurdurdu. Osmanlılar da dâhil hepsini kendine
bağladı. 1413 yılında Çelebi Mehmet’in başa geçmesiyle “Fetret Devri” sona erdi.
Çelebi Mehmet ve II. Murat dönemlerinde Anadolu’daki Türk beylikleri tekrar
Osmanlı hâkimiyeti altına alındı. Balkanlardaki üstünlük yeniden Osmanlılara geçti.
SOSYAL BİLGİLER 7
OT S
1
■8
1364
1371
1385
1387
1389
1389­
1390
1396
1402
1444
1448
1413-1699 arası dönemde Osmanlılar batı ve doğu yönündeki rakipleri üzerinde
büyük bir üstünlük sağlayarak sınırlarım üç kıtada genişletti. Bu dönemde Osmanlı
Devleti dünyanın en güçlü devletlerinden biri hâline gelerek en geniş sınırlarına ulaştı.
Aşağıdaki haritadan 17. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti’nin sınırlarını inceleyiniz.
Osmanlılann güçlü bir devlet hâline gelmesinde hangi faktörlerin etkili olabileceğini
düşününüz.
Osmanlı Devleti’nin genişlemesi (1299-1699)
Germiyanoğullan ile Hamitoğullannın topraklannm hir kısmını OsmanlIlara
vermesinin nedeni ne olabilir?
64
SOSYAL BİLGİLER 7
1453 1459 1463 1476 1478
15141521 1526 1529 1533 1590 1639 1683
1515
OSMANLI ORDUSU
Osmanlı ordusu başlangıçta aşiretlerden gelen atlı birlikler ile gönüllü yaya
askerlerden oluşuyordu. Sınırların genişlemesiyle birlikte düzenli ve sürekli bir ordu
kurulması kararlaştırıldı. I. Murat döneminde merkeze bağlı, güçlü ve daimi bir ordu
kuruldu. Ordu teşkilatı zamanla gelişerek dünyanın en güçlü ordularından biri hâline
geldi.
Mohaç Savaşı (1526)
SOSYAL BİLGİLER 7
Aşağıda verilen Osmanlı ordu teşkilatı şemasım inceleyerek Osmanlı ordusunun
hangi bölümlerden oluştuğunu belirleyiniz.
Osmanlı Ordu Teşkilatı
Kara Ordusu
OsmanlIlarda ordu, kara ve deniz ordusu olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Kapıkulu
askerleri ve eyalet askerleri Osmanlı kara ordusunun temelini oluşturuyordu. I. Murat
döneminde Pençik denilen savaş esirlerinin sayısı artınca, bunlardan daimi ve düzenli
bir ordunun kurulması kararlaştırıldı. Zaten daha önceki Türk devletlerinde de benzer
uygulamalar vardı. Vezir Çandarlı Halil ve Molla Rüstem’in ön ayak olmasıyla acemi
ocakları kuruldu. İlk ocak Gelibolu’da açıldı. Acemi ocağına savaş esirlerinin beşte biri
alınırdı. Buna Pençik sistemi denirdi. İleriki yıllarda Osmanlı Devleti’nde yaşayan
Hristiyanlann çocukları da acemi ocaklarına alınmaya başlandı. Hristiyan çocuklar
devşirme usulüyle toplanırdı. Toplanan çocukların sağlıklı ve zeki olmalarına dikkat
edilirdi. Bu çocuklar önce Anadolu’da Türk ailelerinin yanında Türkçeyi, Türk âdet ve
geleneklerini öğrenirler, sonra acemi ocağına alınırlardı. Acemi ocağında yetişen
çocuklar, hem sarayda hem de diğer ocaklarda görev alabilirlerdi.
m
-
Pençik ve Devşirme sistemi nedir? Açıklaymız.
Yeniçeriler, kapıkulu askerlerinin en önemli unsuruydu. Savaşta ve barışta
padişahı korumakla görevliydiler. Padişah sefere katılmazsa yeniçeriler de katılmazdı.
Yeniçeriler İstanbul’da bulunan kışlalarda otururdu. Evlenmezler ve başka bir işle
uğraşmazlardı. Kendilerine üç ayda bir ulufe denilen maaş ödenirdi. Savaşta ok, yay,
kılıç, kalkan, hançer, yatağan ve balta gibi silahlar kullanırlardı. Yeniçeri ocağı eğitimli
ve düzenli bir yaya kuvveti idi. Yeniçeri ocağımn komutam yeniçeri ağası idi.
SOSYAL BİLGİLER 7
Yeniçeriler
Osmanlı ordusunun temelini ve en büyük kısmım tımarlı sipahi denilen atlı askerler
oluşturuyordu. Tımarlı sipahiler kapıkulu askerleri gibi maaşlı değildi. Devlet sipahilere
geçimlerini sağlamaları için dirlik verirdi. Dirlik devlete ait topraklar üzerinde üretim
yapan köylüden alman vergiydi. Belli bir toprakta üretim yapan köylüden vergiyi
tımarlı sipahi toplardı. Bununla hem kendini geçindirir hem de cebelu denilen atlı asker
yetiştirirdi. Savaş zamanında tımarlı sipahiler askerleriyle birlikte, kendi atlan, silahlan
ve yiyeceklerini alarak sefere katılırdı. Böylece devlet, hâzineden para harcamadan her
an savaşa hazır askerlere sahip olurdu. Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566)
tımarlı sipahiler en parlak devrini yaşadı. Tımarlı sipahiler 17. yüzyıldan sonra
bozulmaya başladı. 18. yüzyılda sayılan iyice azaldı. 1850’den sonra ise tımarlı sipahi
kalmadı.
Tımarlı Sipahiler
Akıncılar, hafif atlı birlikler olup sınır boylarında bulunan öncü kuvvetlerdi.
Akıncıların görevi başlarındaki beylerin önderliğinde sınırlan korumaktı. Gelebilecek
saldırılara ve tehditlere karşı caydıncı bir güç konumundaydılar. Bunun dışında
yapılan seferlerde ordudan birkaç gün önde gidip keşif hareketleri yapar, güzergâhın
güvenliğini sağlar ve düşmanın durumunu belirlerlerdi. Malkoçoğlu, Mihaloğlu gibi
akıncı beyler, komutaları altodaki on binlerce akıncıyla Osmanlı Devleti’nin fetihlerini
kolaylaştırmışlardır.
SOSYAL BİLGİLER 7
Osmanlı Akıncıları
(4 T
Osmanlı ordusunun temelini oluşturan kapıkulu askerleriyle tımarlı sipahilerin
temel özellikleri nelerdir?
17.
yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, savaş meydanlarında yenilmeye ve toprak
kaybetmeye başladı. Bu durum ordunun modernleştirilmesi ihtiyacım ortaya çıkardı,
m . Selim döneminde Nizam-ı Cedid adında yeni bir ordu kuruldu. Bu ordu Avrupa
standartlarında, Batılı kıyafetler giymen ve sürekli talim yapan askerî bir örgüttü. II.
Mahmut yenilik hareketlerine karşı çıkan ve gün geçtikçe bozulmaya devam eden
Yeniçeri Ocağım 1826 yılında kaldırarak askerlik alanında büyük bir reform yaptı.
Yeniçeri Ocağının yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adında yeni ve modem bir
ordu kuruldu. Yeni orduya modem savaş tekniklerini bilen subaylar yetiştirilmesi için
1834 yılında İstanbul’da Mekteb-i Umumi Harbiye (Harp Okulu) açıldı. İÜ. Selim ve
II. Mahmut dönemlerinde orduda yabancı askerî uzmanlardan yararlanıldı.
Osmanlı ordusu niçin bozulmuş olabilir?
Donanma
Osmanlılann denizlerle ilgilenmesi İzmit ve Gemlik’in ele geçirilmesiyle başladı.
Osmanlılar denizlerdeki ilk başarılarını Karesi Beyliği’nin donanmasından yararlanarak
sağladılar. Saruhan, Aydın ve Menteşe beylikleri gibi denizde kıyısı olan beylikler,
Osmanlı yönetimine girince onlann tersanelerinden de yararlanıldı. Yıldınm Bayezit
döneminde güçlü bir donanma kurmak için harekete geçildi. Gelibolu’da tersane
yapıldı ve burası donanmanın üssü oldu. Zaman içinde Osmanlı donanması güçlendirildi
ve Sinop, İzmit, Haliç, Süveyş, Rusçuk gibi yerlerde de tersaneler kuruldu.
Osmanlı donanmasında biri kürekli ve yelkenli, diğeri de sadece yelkenli olmak
üzere iki çeşit gemi bulunuyordu. Kürekle hareket eden gemiler, genellikle çekdiri
sınıfmdandı. Çekdirilerin en küçük gemisine Karamürsel, en büyüğüne de Baştarde
denirdi. Osmanlı donanmasında yer alan gemiler büyüklüklerine göre; kadırga, kalite,
kırlangıç, firkate, çekelve, kalyon gibi isimler alırdı.
68
SOSYAL BİLGİLER 7
Osmanlı savaş gemileri İzmit, Sinop, Gelibolu ve İstanbul tersanelerinde yapılırdı.
Bu tersaneler içinde en büyüğü İstanbul tersanesi olarak bilinen Tersane-i Amire idi.
Bu tersane II. Bayezit döneminden itibaren Osmanlı donanmasına hizmet vermeye başladı.
<*r
Osmanlılann donanmaya önem vennesinin sebebleri neler olabilir?
DENİZLERİN FATİHİ
Osmanlı Devleti bir kara devleti olarak kuruldu ve genişledi. Ancak Osmanlılann
bulunduklan coğrafya, sınırların sadece karadan korunmasını imkânsızlaştırıyordu. Bu
nedenle denizlerde de güçlü olmaîan gerekiyordu. Diğer taraftan dönemki en önemli
ticaret yollan olan İpek ve Baharat yollan üzerinden gelen mallar, Akdeniz ve
Karadeniz üzerinden Avrupa’ya ulaştırılıyordu. Osmanlı Devleti çok önemli bir gelir
kaynağı olan ticaret yollanna egemen olmak için de denizlerde başarılı olmalıydı. Bu
nedenle Osmanlılar kara yönünde genişlerken, denizlerde de başarılı olmak için güçlü
bir donanma oluşturdular. Mücadelelerini Karadeniz, Ege ve Akdeniz’e taşıdılar.
İstanbul Fethediliyor
n. Mehmet tahta çıktığında Bizans, Osmanlılar için büyük bir tehlike oluşturmuyordu.
Bizans Devleti İstanbul ve birkaç liman kentine sahip, siyasi ve askerî olarak zayıf bir
devlet durumundaydı. Ancak İstanbul, Osmanlı Devleti’nin Anadolu topraklanyla
Rumeli topraklan arasında kalmıştı. Osmanlılar Anadolu’dan Rumeli’ye geçerken
zorluklar yaşıyordu. Bizans imparatorlan fırsat buldukça Avrupa devletlerim ve Anadolu
beyliklerini Osmanlıya karşı kışkırtıyordu. Bizans imparatorlan zaman zaman
şehzadeler arasındaki taht kavgalarına kanşıp iç düzeni bozuyordu. Bunların dışında
İstanbul önemli ticaret yollarının üzerinde bulunması bakımından da önemliydi. Bizans
Devleti, Karadeniz ticaretini denetim altında tutuyor, önemli gelir elde ediyordu. Bu
nedenlerle genç padişah tahta geçer geçmez İstanbul’u Osmanlı yönetimine almaya
karar verdi.
İstanbul'un fethinin nedenleri nelerdir?
69
SOSYAL BİLGİLER 7
İstanbul’un fethi için ciddî hazırlıklar yapılması gerekiyordu. II. Mehmet öncelikle
İstanbul Boğazı’nm Avrupa yakasına Rumeli Hisan’m yaptırdı. Bu sayede Bizans’a
Karadeniz’den gelebilecek yardımlar engellenecek ve Anadolu’dan gelecek Osmanlı
askerleri güven içinde Avrupa yakasına geçirilecekti. Devrin mühendisleri top dökümü
işiyle görevlendirildi. Şahi adı verilen bu büyük toplar, İstanbul’un fethedilmesinde
önemli rol oynadı.
İstanbul, 6 Nisan 1453’te karadan ve denizden kuşatıldı. 29 Mayısa kadar süren
uzun bir kuşatma sonunda Osmanlı ordusu İstanbul’a girdi. İstanbul’un fethi askerî,
siyasi ve ekonomik yönden büyük bir kazançtı. Osmanlılar, Anadolu ve Balkanlarda
hareket ve denetim olanağına kavuşurken Karadeniz ile Akdeniz arasındaki tek su yolunun
egemenliğini de ele geçirmiş oldular. Özellikle kuzey ve Doğu Avrupa’dan gelen ticaret
yollan tamamıyla Osmanlı Devleti’nin kontrolüne geçmiş oldu. Bu önemli şehir,
Osmanlı Devleti sona erene dek devletin başkentliğini yaptı.
Fatih Sultan Mehmet, fetihten sonra Ayasofya önünde
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un nüfusunu artırmak, ticari ve iktisadi faaliyeti
geliştirmek için fetihten hemen soma İstanbul’un imanna başladı. İlk adım olarak
surlann tamiri yapıldı. Başta padişah ve vezirler çeşitli semtlerde cami, mescit,
medrese, imaret, han, hamam yaptırdı. Kapahçarşı ve Bedesten bu dönemde yaptırılan
eserlerden ikisidir.
Kapalıçarşı
SOSYAL BİLGİLER 7
Şehrin nüfusunu artırmak için Anadolu’dan Müslüman ve Hristiyanlar İstanbul’a
getirtildi. Kuşatma sırasında şehirden kaçan bilim adamları ve sanatçılar tek tek
arattırılıp sur içine yerleştirildi. Cenevizlilerin elindeki Amasra’ya memur gönderilerek
buradaki bilim adamları ve sanatçılar İstanbul’a getirtildi. İstanbul’u devletin merkezi
yapmak isteyen Fatih Sultan Mehmet, Bayezit’te Eski Saray denilen bir saray yaptırdı.
Daha sonra, günümüzde Topkapı Sarayı olarak bilinen Yeni Saray’ı inşa ettirdi. Bu
saray hem devlet işlerinin yürütüldüğü hem de padişah ve ailesinin yaşadığı yerdi.
Karadeniz ve Akdeniz’de Türk Egemenliğ
Fatih döneminde Venedik ve Cenevizliler, güçlü donanmaları sayesinde
Karadeniz, Akdeniz ve Ege’de üstünlük kurmuşlardı. Önemli liman kentlerini ve
adaları ellerinde tutuyorlardı. Napoli Krallığı ve Papalık da güçlü donanmalara sahipti.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra, burayı Akdeniz’den gelebilecek
saldırılara karşı korunması için donanmayı güçlendirdi. İstanbul’un güvenliği için
Çanakkale Boğazı’na hâkim olan Ege adalarının fethine girişildi. Gökçeada, Bozcaada,
Taşoz, Semadirek, Limni, Midilli ve Eğriboz ele geçirildi. 1460 yılında Venediklilerin
elindeki Mora, Osmanlı hâkimiyeti altına alındı.
1204 yılında Haçlıların İstanbul’u işgal etmesi üzerine Trabzon’a kaçan imparatorluk
hanedanı üyeleri, burada Trabzon Devleti’ni kurmuşlardı. Trabzon Devleti,
OsmanlIlara karşı Akkoyunlularla ittifak kuruyordu. Bunun üzerine Fatih Sultan
Mehmet kara ve deniz ordusuyla harekete geçti. Yol boyunca Amasra Cenevizlilerden,
Sinop İsfendiyar oğullarından alındı. 1461 yılında da Trabzon OsmanlIlara teslim
olmak zorunda kaldı. Böylece bütün Karadeniz Bölgesi Osmanlı yönetimi altına
alınmış oldu. 1475’te Kırım’daki Ceneviz koloni kentleri ortadan kaldırıldı. 1477’de
de Kırım OsmanlIlara bağlanarak Karadeniz Türk gölü hâline getirildi.
II.
Bayezit döneminde Osmanlı donanması büyük gelişme gösterdi. Padişah,
Venedik gemileri tarzında gemiler yaptırdı. Osmanlı Devleti’nin Venedik ve müttefikleriyle
başarılı mücadeleler vermek için tecrübeli gemicilere ihtiyacı vardı. Padişah
Akdeniz’deki Türk korsanlarından yararlanmayı düşünerek Kemal Reis adlı ünlü Türk
korsanım devlet hizmetine aldı. Kemal Reis yaptığı ıslahatlarla Türk denizciliğini
geliştirdi. Bu dönemde İspanya sahillerine kadar gidildi.
Yavuz Sultan Selim döneminde, 1517’de Memluk Devleti’nin ortadan kaldırılması
ve Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz’m Osmanlı egemenliğine alınmasıyla ticaret
yollarının denetimi OsmanlIlara geçti. Böylece Osmanlılar, Karadeniz ve Ege Denizi
yanında Akdeniz’de de önemli bir güç hâline geldi. Bu durum kıyıların güvenliği ve
ticaret yollarının denetimini daha önemli hâle getirdi. Bunun için Yavuz Sultan Selim
döneminde Avrupa donanmalarıyla başa baş mücadele edecek güçte bir donanma oluş­
turuldu.
SOSYAL BİLGİLER 7
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı donanması denizlerde üstünlük
sağladı. Bu dönemde Barbaros kardeşler, Turgut Reis, Piri Reis, Şeydi Ali Reis gibi
ünlü Türk denizcileri, Osmanlı denizciliğinin gelişmesine büyük katkıda bulundular.
1522 yılında Saint Jean (Sen Jan) şövalyelerinden Rodos Adası alındı.
OsmanlIların karada olduğu gibi denizlerde de başarı göstermesi, Avrupa’da bir
Haçlı donanmasının oluşturulmasına yol açtı. Kanuni Sultan Süleyman bunun üzerine
Barbaros’u Osmanlı hizmetine çağırdı.
Preveze Deniz Savaşı
Oruç ve Hızır adlarındaki Barbaros kardeşler, Akdeniz’de korsanlık yaparak ün
salmışlar, Cezayir’i ele geçirerek burada bir declet kurmuşlardır. Barbaros kardeşler,
Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı Devleti’nin hizmetine girdi. 1533 yılında
İstanbul’a gelen Hızır Reis’e Kaptamderyaiık (Amiral) rütbesi verildi. Adı da Hayrettin
Paşa olarak değiştirildi. Barbaros Hayrettin Paşa’nın Osmanlı hizmetine girmesiyle
Cezayir Osmanlı topraklarına katıldı. Barbaros ertesi yıl Ege Denizi’ndeki adaların
hemen hemen hepsini ele geçirdi. Bunun üzerine Haçlı donanması harekete geçti.
Barbaros sayıca kendisinden üstün Haçlı donanmasına karşı Preveze’de büyük bir zafer
kazandı (1538). Bu savaş sonucunda Akdeniz bütünüyle Osmanlı egemenliğine geçti.
m *
,
Preveze Deniz Zaferi’nin yıl dönümü olan 28 Eylül her yıl “Türk Denizcilik Günü”
olarak kutlanmaktadır. ”
1566 yılında Anadolu kıyılarına çok yakın olan Sakız Adası Cenevizlilerden
alınarak Anadolu’nun güvenliği sağlandı. Doğu Akdeniz’de en büyük ada olan Kıbrıs
Anadolu kıyılarını, Mısır ve Suriye deniz yollarım kontrol altında tutan bir konuma
sahipti. Kıbrıs’ın Venediklilerin elinde olması ve korsanların burayı üs edinmesi
Osmanlılar için büyük bir tehditti. 1570’de Lala Mustafa Paşa komutasındaki donanma
Kıbrıs’a hareket etti. Bir yıl süren bir kuşatmadan sonra Kıbns Adası fethedildi.
72
SOSYAL BİLGİLER 7
1453
1459
14601461
1477
1484
1517
1522
1533
1538
1551
1566
1571
Kıbrıs Adasının fethedilmesi üzerine büyük bir Haçlı donanması Akdeniz’de
harekete geçti. Haçlı donanması, Osmanlı donanmasını İnebahtı’da yenilgiye uğrattı
(1571). Osmanlı donanmasının büyük bir kısmı bu savaşta yok oldu.
İnebahtı yenilgisinden sonra Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa yeni bir donanma
hazırlanmasını ister. Bunun için çok sayıda malzemeye İhtiyaç olduğunu, kısa süre
içinde böyle bir donanmanın hazırlanmasının zor olacağını söyleyen Uluç Ali Paşa’ya
Sokullu şöyle cevap verir: "Bütün donanmanın demirlerini gümüşten, halatlarım
ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapabiliriz. Hangi geminin malzemesi yetişmezse gel
benden al." Sokullu Mehmet Paşa, gönderilen Venedik elçisine de İnebahtı Deniz
Savaşı’yla ilgili olarak "Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik, siz İnebahtı'da bizi
yenmekle, sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez fakat kesilen
sakalın yerine daha gür çıkar." diye cevap verir.
Sokullu Mehmet Paşa ’nuı bu cevabı, Osmanlı Devleti’nin gücü hakkında size nasıl
bir fikir vermektedir?
Osmanlı donanması kısa sürede kendini toparlayarak fetihlerine devam etti. 1574
yılında Tunus Osmanlı topraklarına katıldı. 1645’te Venediklilerin elinde olan Girit
Adası kuşatıldı. Adanın stratejik konumu ve buradaki korsanların ticaret gemilerine
zarar vermesi adarım alınmasını zorunlu kılıyordu. 24 yıl süren bir kuşatmadan soma
Girit Adası Osmanlı yönetimine geçti (1669). Kuşatmanın bu kadar uzun sürmesi
Osmanlılann denizcilikte geri kaldığının göstergesiydi.
1768-1774 Osmanh-Rus Savaşı sürerken Rus donanması ani bir baskınla İzmir’in
Çeşme limanında demirli bulunan Osmanlı donanmasını yaktı. Osmanlı donanması
bütünüyle yok oldu (1770). Bu büyük yenilgiye rağmen Çeşme baskım, Osmanlı tarihi
açısından önemli bir dönüm noktasını oluşturdu. Bu savaş nedeniyle Osmanlı Devleti
denizcilik teknolojisinin geri kaldığını fark etti ve donanmanın modernleştirilmesi için
ilk girişimleri başlattı. Deniz Harp Okulunun (Mühendishane-i Beni Hümayun) temelleri
de bu savaşta alman ağır yenilgi sonrasında atıldı.
73
SOSYAL BİLGİLER 7
H3
W)
I
W)
I
=
£
ı
1571
1574
cd
&
.3
1577
1669
<u
sK*
(D
U"
1770
I
Ic«
4=
Cf i
■S
1
.5?
1774
B
I
&
Ph
1801
1827
1841
1878
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonunda imzalanan Küçük Kaynarca
Antlaşması’yla Kırım Osmanlı yönetiminden çıktı. Yine bu antlaşmayla Karadeniz’de
yüzyıllardır süren Türk egemenliği sona erdi.
Rus donanması 1827’de Navarin’de; Kırım Savaşı sırasında da Sinop’ta bulunan
Osmanlı donanmasına ağır darbeler indirdi (1853).
Osmanlılann denizlerde aldığı yenilgiler ekonomik açıdan ne gibi sonuçlar
doğurmuştur?
BİRLİKTE YAŞAMAK
Aşağıdaki gazete haberinde Osmanlı Devleti neden “huzurun tutkalı” olarak
nitelendiriliyor olabilir?
OsmanlI’yı
örnek alsın
HP’nin Başkanı Fıorina
“600 yıllık imparatorluk
huzurun tutkalıydı" dedi
'
p
t e to d n , dİ v* rtMnaafcı rnüyontorca «sam ftttyOrcaı
Osmanlı Devleti üç kıtada topraklan bulunan büyük bir imparatorluktu. Bu
imparatorluk sınırları içinde Türk, Arap, Arnavut, Ermeni, Rum, Slav gibi farklı
milletlerle Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve başka inançlardan pek çok insan banş
içinde bir arada yaşıyordu. Böylesine farklı dil, din, inanç ve geleneklere sahip insanları
bir arada tutan şey neydi?
Osmanlı yönetiminde farklı dil, din, inanç ve geleneklere sahip insanlan banş
içinde bir arada tutan şey Osmanlı Devleti’nin hoşgörüsüydü. Osmanlı tarihi,
Osmanlının uyguladığı hoşgörü siyasetinin belgeleriyle doludur. Aşağıda Osmanlı
padişahlarının yayımladığı fermanlardan birkaç örnek bulunmaktadır.
SOSYAL BİLGİLER 7
Fatih Sultan Mehmet Bosnalı din adamlarına verdiği fermanda
şöyle sesleniyordu: "Ben ki Sultan Mehmet Hanım... İhsan edip
Bosna rahiplerine buyurdum ki kiliselerinizde korkusuzca ibadet ve
memleketimizde korkusuzca ikamet edin. Ne vezirlerimden ne de
halkımdan kimse bunları incitmesin ve rencide etmesin. Allah'a,
Peygambere, Kur'an'a ve kuşandığım kılıca yemin olsun ki canlan,
mallan ve kiliseleri bana itaat ettikleri sürece güvencem altındadır."
1 Mayıs 1478
Abdülmecit, 30 Mart 1847 tarihli fermanında; "Yenişehir-i Fener'de öteden beri
her hafta pazar, çarşamba ve cuma günleri kurulan pazarın, pazar günleri halkın yortu
gününe (Hristiyan bayramı) rastlaması sebebiyle sadece çarşamba ve cuma günleri
kurulması ve Defterhane-i Amiıe'deki kaydının da değiştirilmesi hususu emrim olmuş­
tur." diyordu.
IH.
Selim, çıkardığı fermanla İstanbul'da yaşayan Ermeni ve Rumların evlilikleri
sırasında kanunsuz vergi alınmamasını istedi. "İstanbul ve civarında oturan Rum ve
Ermenilerin evlilikleri esnasmda resmi vergi ve harçlardan başka kanunlara aykın
yollardan akça talebiyle rencide edilmemelerine ve fakir halkın himayesine dikkat
etmeniz hususunda fermanım sadır olmuştur. Buyurdum ki emrime uyma konusunda
son derece hassas ve dikkatli olasınız ve aksine hareket etmekten sakınasınız."
Bu fermanlar Osmanlı yönetiminin gayrimüslimlere uyguladıkları politikalar
hakkında hangi ipuçlarmı vermektedir?
Osmanlı Devleti fethettiği topraklarda yaşayan farklı dinlere mensup insanlara,
İslam dinine girmeleri yönünde herhangi bir baskı uygulamadı. Bu insanların inanç ve
vicdan hürriyetlerini koruma altına aldı. Farklı milletten ve inançtan olan insanlar,
sosyal yaşamlarına karışılmadan, kendi inançlarının ve hukuklarının gerektirdiği
biçimde yaşamlarını sürdürebildiler. Osmanlı Devleti’nin uyguladığı politikalar
sayesinde Osmanlı topraklarında yaşayan insanların din ve milliyetlerini korumaları
mümkün oldu.
Osmanlı Devleti’nin hoşgörüsü farklı dönemlerde Osmanlı ülkesini ziyaret eden
seyyahlar, devlet adamlan ve sanatçılar tarafından da dile getirilmiştir. Bu konuda bir
Fransız edebiyatçı şunları söylemektedir:
İstanbul tuhaf bir şehir. Dört millet bir arada yaşıyor ve birbirlerinden nefret
etmiyorlar. Türkler, Ermeniler, Yahudiler ve Rumlar aynı topraklarda yaşayan insanlar
olarak birbirlerine gösterdikleri tahammül ve müsamahayı bizde çeşitli vilayet veya
partilere mensup insanlar arasında göremeyiz.”
Gerard de Nerval - Fransız Edebiyatçı
75
SOSYAL BİLGİLER 7
Sizce Osmanlı Devletin'de farklı milletlerin bir arada yaşamasında hangi faktörler
etkili olmuştur?
Aşağıda ünlü tarihçi Stanford Shaw (Stanford Şov)*un Osmanlı yönetimindeki
gayrimüslimlerle ilgili bir yazısı bulunmaktadır.
“... Osmanlılar,... Rumlar, Ermeniler ve Yahudilere kendi dinî önderleri yönetiminde,
kendi dillerini ve geleneklerini kullanarak, kendi okullarını, mahkemelerini,
yetimhanelerini, hastanelerini vb. koruyup sürdürerek, sultanın koydukları, istenen
vergileri ödedikleri, imparatorluk sınırlan içinde güvenlik ve düzeni sürdürdükleri
sürece... kendi yaşamlarım daima yaşama hakkı tamdılar. Dahası, Hristiyanlar ve
Yahudiler, Sultan tarafından yalnız Müslümanlara getirilmiş olan birtakım
yükümlülüklerden de uzaktılar...
Stanford Shaw - Tarihçi
Shaw bu yazısmda, Osmanh yönetimindeki gayrimüslimlerin yaşamlarıyla ilgili
hangi tespitlerde bulunmaktadır?
Osmanlı Devleti, egemenliğinde yaşayan toplumlann sosyal, ekonomik ve kültürel
hayatlarına da hoşgörüyle yaklaşmıştır. Gayrimüslimler kendi okullarını kurmuşlar,
kendi dinî liderlerince yönetilmişlerdir. Kendi dillerim istedikleri gibi kullanmışlar,
gelenek ve göreneklerini yaşatmışlardır. Gayrimüslimlerin ekonomik faaliyetlerine
kanşılmamış, hatta geliştirmeye yönelik önlemler alınmıştır. Osmanlı Devleti, adaletli
olmayı her şeyden çok önemsemiştir. Bu nedenle Müslüman, gayrimüslim herkesin
Divana şikâyet hakkım kullanabilmesinin yolunu açmıştır.
Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya Camisi’nden daha yüksek kubbeli ve daha üstün
teknik özelliklere sahip bir cami yaptırmak ister. Bu işe Hristiyan bir mimar talip olur.
Ancak Hristiyan mimarın yaptırdığı kubbe Ayasofya’nınkinden yüksek olmaz. Bunun
üzerine Fatih miman cezalandırır. Hristiyan mimar da padişahı kadıya şikayet eder.
Kadı Fatih Sultan Mehmet’i mahkeme eder ve Hristiyan miman haklı bulur.
SOSYAL BİLGİLER 7
SEYYAHLARIN GÖZÜYLE OSMANLI
Asya, Avrupa ve Afrika’da 600 yıl varlığım hissettiren Osmanlı Devleti’nin tarihi
pek çok bilim adamı tarafından incelenmiş ve İncelenmektedir. Geçen yüzyılların en
önemli sosyal gözlemcileri olan seyyahların Osmanlılar hakkında yazdıklan da Osmanlı
tarihini ve kültürünü aydınlatan en önemli belgelerdir. Özellikle Avrupalı seyyahlar, 18 ve
19. yüzyıllarda yoğunlaşan seyahatleriyle Osmanlı’da sosyal yaşamı ve kültürü
gözlemlemişlerdir.
OsmanlIlarda bayramlar en önemli eğlence zamanlarıydı. Osmanlılar bayramlara
en iyi şekilde hazırlamrlardı. Bayramlar yardımlaşma ve dayanışmanın arttığı günlerdi.
Sultanın bayram alayı, Antoine Ignace Melling
Fransız Edebiyatçı, Gerard de Nerval (Jerar dö Növal) OsmanlIlarda bir bayram
gününü şöyle anlatmaktadır:
“Kurban kesiminden sonra herkes yiyecek ve içeceklere yöneldi. Çörekler, şekerli
kaymaklar, kızartmalar ve halkın en çok sevdiği kebaplar pek boldu. Bunlar halka
ücretsiz dağıtılıyordu ve bunların parasım zengin kişiler ödüyorlardı. Ayrıca herkes islediği
eve girer, sofraya oturur ikram görürdü. Fakir zengin bütün Müslümanlar evlerine gelen
insanların dini, ırkı ve sosyal durumları ne olursa olsun kendi varlık durumlarına göre
ziyafet verirler, memnun etmeye çalışırlar.”
“Pera’da oturan AvrupalIların çoğu bu bayram kalabalığına katıldı. Çünkü bayram
günleri, diğer dinlerden olanlar da Müslümanların merasimlerine iştirak ederler, onlar
da bayram yaparlar. İslami merasime kalben katılmayanlar için bile bu bir bayramdı.”
Osmanlı toplumunda bayramlardaki yardımlaşma ve dayamşmayla ilgili neler
söyleyebilirsiniz?
SOSYAL BİLGİLER 7
HollandalI Seyyah Tavemier 1678 tarihinde yayımlanan eserinde OsmanlIlardaki
temizlik anlayışıyla ilgili şunları söylemektedir:
“Türklerin mutfakları çok temizdir. Mutfak takımları da parlaklık itibariyle
eşsizdir. Gerek sofra takımları gerekse yemekleri azamî nispette tertemizdir. Türkler ve
umumiyetle Asyalılar, temizliği çok sevdikleri için, ne kendi üzerlerinde ne de
etraflarındaki insanlarda en hafif bir kire tahammül ederler.
Türkiye’de sofradan kalkılır kalkılmaz mutlaka ellerle ağızlar yıkanır, önünüze
sıcak su ile sabun getirilir, büyüklerin konaklarında ya gül suyu ve yahut güzel kokulu
başka bir su da ikram edilir. Bunlarla da mendilinizin bir ucunu ıslatırsınız.”
Bu esere göre Türklerde temizlik anlayışı nasıldı? Türkler günlük temizliklerini
nasıl yaparlardı ?
Osmanlı kültüründe tüm canlılara değer verilirdi. Osmanlılar, başıboş hayvanlar ve
kuşlar için vakıf bile kurmuşlardı. Fransız Edebiyatçı Gerard de Nerval Osmanlı
toplumundaki bu anlayışı anılarında şöyle anlatmaktadır:
“Geniş bir sahayı kaplayan Topçu Kışlasının etrafım alan bu korudan çıkınca
kendimi Büyükdere yolunda buldum. Yemyeşil bir çayır kışlanın önüne kadar uzanıyor.
Burada bir sahneye şahit oldum ki daha evvel gördüklerimden pek ayrı bir şey değil.
Çayırda birkaç yüz köpek bir arada sabırsızca bekleşiyordu. Az sonra askerlerin koca
kazanlar taşıdığını gördüm. Kazanı bir sınğa geçirmişler, sınğı omuzlanna almışlardı.
Köpekler bunu görünce sevinç çığlığı atar gibi havlamaya başladılar. Kazanlar yere
konur konmaz bulunduklan yerden ileriye doğru fırladılar. Askerler ellerindeki sırıklarla
onlan gruplara ayırmaya çalışıyorlardı. Orada bulunan bir İtalyan bana “ Köpekler için
özel olarak yemek pişiriliyor, bu hayvanlar hiç de talihsiz değil.” dedi. İstanbul’da
hayvanlan koruma demeklerinin yanı sıra, cami ve çeşme yakınlannda sırf hayvanlann
faydalanması için havuzlar yapılmış.”
SOSYAL BİLGİLER 7
Osmanlıda bir kahvehane
İngiliz yazar Miss Julia Pardoe (Culya Pardu), Osmanlı konukseverliğine hayran
kalmıştır. Bir Türk ailesinin evinde iftar yapan Julia Pardoe, izlenimlerini şu cümlelerle
dile getirmiştir:
“Özellikle Türklerin zarif konukseverliği üzerinde durmak isterim. İster fakir ister
zengin olsun, misafirlerini her zaman iyi karşılar ve sofralarına oturturlar. Yüksek sesle
söylenen “Buyuruuun” asla zorla ve soğuk bir tonla sarf edilmez. Kendilerim sadece
Allah’ın kulu sayarlar. Onun için kendilerinde fazla olan şeyleri de olmayanlara verir­
ler ve bunu bir borç bilirler.”
Ghiselin De Busbecq (Cıslin dö Busbek) bir Osmanlı hanım şöyle anlatmaktadır:
“Şimdi size içinde sık sık kaldığımız hanlardan söz etmek istiyorum. Bu hanlarda
divan veya sedir duvara dayanır. Bu duvarın üstü düzdür ve geniştir. Türlder için yemek
masası ve yatak yeri olarak kullanılır. Yiyeceklerin pişirilip ısıtılması için dış duvarı
aralıklarla yapılmış ocaklar vardır. Yemek yedikten sonra Türlder, bu duvar üzerinde
atların eyerlerine bağlı olarak taşıdıkları bir kilimi yayarak otururlar. Burada herkese
yiyecek ikram etmek gelenektir. Yemek zamanı geldiğinde bir hizmetkâr, masa büyük­
lüğünde ve ortası bir kap etli arpa, yulaf çorbası olan tepsiyle önümüze gelir. Bu
tepsinin çevresinde küçük yuvarlak ekmekler ve bazen de bal petekleri bulunur.”
79
SOSYAL BİLGİLER 7
Durand De Fontmage (Duran dö Fonmey), “Kınm Harbi ve Sonrası İstanbul” adlı
eserinde Türk evlerini şöyle anlatır:
“Ondokuzuncu asırda Türk evleri, umumiyetle aynı model yapılmıştır. îki katlıdır
ve kafesli pencereleri vardır. Osmanlılann evlerini boyamak için tercih ettikleri renkler
san, pembe ve açık mavidir. Eşyalarını ekseriyetle koyu kırmızı ile döşüyorlar.
SOSYAL BİLGİLER 7
ŞEHZADELER ŞEHRİ: MANİSA
Kültür nesilden nesile aktarılan, aktarılırken değişen ve zenginleşen bir unsurdur.
Değişim ve süreklilik kültürün en önemli özelliğidir. Türk kültürünün temelleri, Türk
tarihine dayanmaktadır. Binlerce yıl süren tarihî yolculuk içinde kültürümüz değişmiş
ve zenginleşmiştir. Manisa örneğinden yola çıkarak bu değişim ve sürekliliği anlamaya
çalışalım.
Bundan üç yüz yıl kadar önce Evliya Çelebi Manisa’yı şöyle anlatıyor:
“Manisa Puslu Dağ’m altında, Duman Dağı eteğinde kurulu bir şehirdir. Manisa,
60 mahallesi, 6660 evi, 105 cami ve mescidi, 3040 çeşmesi, 3360 dükkânı, hanları,
hamamları, medreseleri, köşkleri, konaklan ile mamur (imar edilmiş, gelişmiş, bakımlı)
bir şehirdir. Uçsuz, bucaksız ovası reyhan ve güllerle süslü köylerle doludur. Burada
bilgili ve efendi kişilerin toplandığı altlı, üstlü kahvehaneler vardır. Bu kahvehanelerin
her birine dört mahfil (toplantı yeri) yapılmış, birinde hanende (şarkıcı) ve sazendeler
(sazcı), birinde rakkaseler (dansçı), birinde hikâyeciler ve meddahlar, birinde de
gazelhanlar (gazel okuyan kimseler) bulunur. Karaköy’deki kahvehanelerden daha
latifi (hoş) cihanda yoktur. Burada günde bir kantar kahve sarf edilir. Her gün beş yüz
kişi hizmet eder. Dört yönü gül-gülistan, İrem bağı gibidir. Güzel sesli kuşların
birbiriyle yarış etmesi insanı sarhoş eder. Manisa’nın şehir halkı çok teiniz ve zarif
kişiler olduklarından, çarşı ve sokaklarım temizler, sularlar. Şehri kavak, çınar, söğüt
ağaçlan ve asma dallan gölgeler. Manisa halkı ince duygulu ve şair ruhludur. 17 divan
sahibi şair şehirde yaşar. Halk, tezgâhlarında Manisa alacası dokuyup satar. Beyaz
nohut çöreği, baharlı mekik böreği, karlı vişne hoşafı, üzüm şerbeti, üstü bademli
tatlısı, has beyaz ekmeği ile Manisa bir bolluk şehridir. Manisa mesire yerleri ile de
doludur. Uluca Pınar, Uluca Çınar, Ağa Bahçesi, Mevlevihane Bağı, Tabakhane Köşkü
ve en önemlisi olarak Hünkâr Bahçesi bu mesire yerleridir. Manisa şadırvanlan,
fıskiyeleri, havuzlan ve çiçekleri ile cennete benzer (Düzenlenmiştir).
Evliya Çelebi'nin anlatımına göre Osmanlı Döneminde, Manisa'daki yaşam
anda neler söyleyebilirsiniz? B\
tur benzerlik ve farklılıklar vardır?
Manisa'nın günümüzden bir görünümü
SOSYAL BİLGİLER 7
Manisa 1313’de Saruhan Bey tarafından fethedilmiş ve Saruhanoğulları
Beyliği’nin merkezi hâline getirilmiştir. 1391 yılında Yıldırım Bayezit tarafından
Osmanlı topraklarına katılmış, ancak Ankara Savaşı sonrası Timur bölgeyi yeniden
Saruhanoğullanna vermiştir. 1412 yılında ise Çelebi Mehmet kesin olarak Manisa’yı
Osmanlı egemenliği altına almış ve Saruhan Sancağı adıyla idari bir birim hâline getirmiştir.
Manisa 1437-1595 yılları arasında Osmanlı şehzadelerinin saltanat tecrübesi
kazandıkları önemli siyasi merkezlerinden biri hâline gelmiştir. E. Murat, Fatih Sultan
Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murat, IH. Mehmet ve I. Mustafa gibi
padişahların da içinde bulunduğu 16 şehzade, Manisa’da sancakbeyliği yapmıştır.
Şehzadeler Manisa’da cami, medrese, han, hamam, imaret, çeşme, hastane, köprü ve
kütüphane gibi birçok eser yaptırmışlardır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Yunan işgaline
uğrayan şehir, halkın kurduğu kuvayımilliye birlikleri ve cemiyetlerle işgale karşı
mücadele etmiştir. Şehir 8 Eylül 1922’de işgalden kurtarılmıştır.
Manisa, Ege Bölgesi’nde bulunan önemli şehirlerimizden biridir. Son yıllarda
şehirleşme artmış, sanayi gelişmiştir. Bugün Manisa’da ülkemizin diğer şehirlerinde
olduğu gibi yoğun bir yapılaşma vardır. Betonarme çok katlı yapılarda estetik
anlayışının da oldukça değişmiş olduğu gözlenmektedir. Şehirleşme ve sanayileşme
şehirlerin çehresini olduğu kadar insan yaşamını da etkilemektedir. Manisa’da Evliya
Çelebi’nin saydığı tarihî eserler önemli ölçüde korunmuştur. Ancak Ağa Bahçesi,
Mevlevihane Bağı, Tabakhane Köşkü günümüze kadar ulaşamamıştır.
m *
Aşağıda Osmanlı dönemi ait mimari eserlere örnek verilmiştir. Bu eserleri ve
Manisa ’nm günümüzdeki fotoğrafını inceleyerek mimari anlayışta (kullanılan malzeme,
süsleme, estetik anlayışı, plan vb.) ne gibi benzerlik ve farklılıklar olduğunu söyleye­
bilirsiniz?
1474 yılında Fatih Sultan Mehmet’in azatlı kölesi Çeşnigir Sinan tarafından
yaptırılan Çeşnigir Camisi günümüzde bütün ihtişamıyla ayakta durmaktadır. Enine
dikdörtgen planlı, kesme taştan yapılmış, ortada bir büyük, köşelerde ise dört küçük
eliptik kubbe ile örtülmüştür. 1831 yılında Karaosmanoğullanndan Hacı Sabri Ağa
tarafından yanma kare planlı kütüphane yaptırılmıştır.
Çeşnigir Camisi
SOSYAL BİLGİLER 7
Kula Evleri: Kula, sivil Osmanlı mimarisinin özellerini taşıyan genellikle 18 ve
19. yüzyıl yapısı evleriyle ünlü, görülmeye değer açık hava müzesi gibidir. Türünün
özgün örneklerini oluşturan, dar sokaklar boyunca sıralanmış evlerde, ağırlıklı olarak
ahşap malzeme kullanılmıştır. Daha çok iki katlı, cumbalı ve saçakları süslemeli olan
evlerin hepsinde, yüksek duvarlarla sokaktan ayrılmış birer avlu bulunur. Zemin katta
mutfak, kiler ve ahır gibi mekânlar yer alır. Fınn ve tuvalet genelde avludadır. Evlerin
üst katlarındaki odalardan bir ya da iki tanesi başoda olarak ayrılmıştır. Kapı, pencere,
zemin, tavan ve davlumbaz gibi ahşap unsurlarda zarif süslemeler kullanılmıştır.
www.manisa.gov.tr
Yaşadığınız yerdeki evlerle Kula evlerini karşılaştırdığınızda ne tür benzerlik ve
farklılıklara vardır?
Günümüzde sanayileşmeyle birlikte Manisa’da geleneksel el sanatlarının bazılan
azalmış, bazıları da yok olmaya başlamıştır. Bununla birlikte Manisa’da başta halıcılık
olmak üzere, hâlen sürdürülen el sanatları vardır. Yörede halı, kilim, cicim, sili ve
çarpana gibi dokumacılık türleri ile güveç yapımı, ahşap at arabası yapımı, keçecilik,
semercilik, bakırcılık gibi el sanatları hâlâ varlığım sürdürmektedir.
13.yüzyıldan itibaren yöreye yerleşmeye başlayan Türk boylan, yerleşik düzene
geçilmesinden sonra da eski yaşamlarına ilişkin birçok alışkanlıklarım sürdürmüşlerdir.
Başlıca geçim kaynaklan hayvancılık olan bu boylar, kendi hayvanlannın yünlerini
doğal boyalarla boyayarak, simgesel motiflerden oluşan geleneksel desenlerle kendi
ihtiyaçlan için halı, kilim ve benzeri dokumalar yapmaktaydılar. Yerleşik düzene
geçilmesinden sonra daha da yaygınlaşan halı dokumacılığı, 17. yüzyıldan başlayarak
ün kazanmış, Manisa-Merkez Yunt Dağı köyleri ile Gördes, Kula ve Demirci ilçeleri
önemli halıcılık merkezleri hâline gelmiştir. 19. yüzyılda Batı ülkelerinde bu halılara
talebin artması, halı ticareti ile uğraşan şirket ve tüccarların seri üretime yönelik ve
Avrupai zevke uygun siparişler vermesi, Türklere özgü çift düğüm tekniğinin ve doğal
boyalann terk edilmesine ve desenlerde dejenerasyona yol açmıştır.
www.manisa.gov.tr
SOSYAL BİLGİLER 7
Orta Asya’dan bu yana göçebe hayatının bir mirası olarak sürdürülen keçe yapımı,
yakın zaman kadar yaygı, kepenek ve koşum takımlarının parçalan olarak günlük
hayatın vazgeçilmez unsuru iken giderek kaybolmaya başlamıştır. Manisa Merkez,
Akhisar, Alaşehir, Demirci ve Kula’da bulunan atölyeler yakın zamana kadar faaliyet
göstermişler, ancak keçe kullanımının azalması sonucunda Akhisar Merkez’de ve
Kula’da faaliyet gösteren birkaç atölye hariç diğerleri kapanmıştır. Mevcut keçeciler
civar köylerin ve turistik hatıra eşya satıcılarının siparişleriyle varlığım sürdürmeye
çalışmaktadır.
,
Sanayileşme teknoloji geleneksel el sanaûanmızm günden güne azalmasına ya, da
yok oîmasma neden olmaktadır: Geleneksel el sanaûanmızm yaşatılması için neler
yapılabilir?
Manisa’nın geleneksel kadın ve erkek giysileri yukanda fotoğraflarda görülmektedir.
El emeği göz nuru dökülerek yapılan giysiler oya oya işlenmiştir. Geleneksel giysiler,
günümüzde düğün, bayram gibi özel günlerde kadın ve erkekler tarafından giyilmektedir.
< * r
84
Sizin yörenizin geleneksel kıyafetleri nelerdir? Bu kıyafetler hangi özel günlerde
giyilmektedir?
SOSYAL BİLGİLER 7
Manisa’nın geçmişten günümüze ulaşan kültürel unsurlarından biri de mesir
macunudur. Mesir macununun ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli öyküler mevcutsa da yöre
halkı tarafından benimsenen ve nesilden nesile aktarılan öyküsü şöyledir:
Mesir Macunu Şenlikleri
Mesir Macunu
Yavuz Sultan Selim'in annesi ve Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hafza Sultan
hastalanır ve saray doktorları tarafından derdine çare bulunamaz. Valide sultan, Sultan
Külliyesi’ne ait darüşşifanın yöneticisi Merkez Efendi tarafından hazırlanan macun
sayesinde şifa bulur. Başlangıçta Hafza Sultan'ın emriyle sadece darüşşifadaki hastalara
verilmekte olan ve “mesir “adı verilen macun, halk arasında rağbet görür ve talebin
büyük boyutlara ulaşmasıyla halka da dağıtılmaya başlanır. Zamanla talebin karşılanamaz
hâle gelmesi ve şikâyetlerin artması nedeniyle Sultan Camisi kubbe ve minarelerinden
halka saçılmasına karar verilir. Mesir macununun ününün giderek yaygınlaşması,
bölge, hatta ülke çapında talep edilir hâle gelmesine paralel olarak halka saçım işi
törenselleşmiş ve bir şenlik hâline gelerek günümüze kadar ulaşmıştır. Çoğu baharat
olmak üzere 41 çeşit maddeden yapılan mesir macunun yapımma nevruz günü Sultan
Külliyesi’nde düzenlenen dua töreni ile başlanır. Mesir Şenlikleri nisan ayı boyunca
sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle kutlanır. Nisan ayının üçüncü ya da dördüncü
pazar gününe rastlayan saçım töreninde halka saçılır.
www.manisa.gov.tr (Düzenlenmiştir.)
Yaşadığınız yerde geçmişten gelen dayanan hangi gelenekler sürdürülmektedir?
Bu gelenekler zaman içinde nasıl değişmiştir?
SOSYAL BİLGİLER 7
OSMANLI - AVRUPA ETKİLEŞİMİ
Avrupa’da Türk İzleri
Osmanlılar, altı asır süren ve üç kıtaya yayılan hâkimiyetleri boyunca pek çok
uygarlığı etkilemiş ve onlardan aldığı kültürel unsurları Türk kültürüyle yoğurmuştur.
Osmanlı Devleti’nin en yoğun ilişkileri olduğu bölgelerden biri de Avrupa’dır.
15.
yüzyıldan başlayarak Avrupa’da Türk sanatına, müziğine, yaşam tarzına olan
ilgi arttı. “Turquerie” diye adlandırılan Türk ve Osmanlı modası, AvrupalIların sanatını,
mimarisini, resmini, giyim kuşamım ve günlük yaşamlarım etkiledi. 18. yüzyılda
Osmanlılann Avrupa başkentlerine elçiler göndermesi, Türk kültürünün daha da
yakından tanınmasını sağladı.
" V l l I*
I
Kanunî Sultan Süleyman’ın Melchior Lorck tarafından yapılan gravürü
İsviçreli ressam Jean Etienne Liotard Avrupa’da “Türk Tarzı” diye anılan akımın
en önemli temsilcisi oldu. İstanbul’da dört yıl geçirdikten sonra Doğulu kıyafetleri ve
Türk tarzı sakalı benimsemişti. Bu nedenle “Türk” olarak anılırdı. Türk giysileri içinde
Maria Adelaide (1753) acüı eserinde olduğu gibi, son çalışmalarında Türkiye’ye ait
tasvirlere önem verdi.
Türk hamamı, özellikle Fransa’da, birçok ressama esin kaynağı oldu. 1971 yılında
Paris’te düzenlenen resim sergisinin konusu Türk hamamıydı.
Mehter, dünyanın ilk ve en eski ordu bandosudur. Hunlar zamanındaki adı Tuğ
olan bando Selçuklulardan Osmanlılara geçmiştir. Hunlardan beri Türk savaş tekniğinin
vazgeçilmez unsuru olan askeri müziğin amacı, ordunun moralini yükseltmek, çok
uzaklardan duyulan ve gitgide yaklaşan gök gürültüsüne benzer bir sesle düşmanın
moralini bozup savaşacak güç bırakmamak ve düşmanı teslim almak suretiyle savaşı en
kısa zamanda bitirmektir.
86
SOSYAL BİLGİLER 7
Mehter
Düşmana büyük bir korku salan mehter müziği Osmanlı Devleti Viyana
önlerindeyken Avrupalılar tarafından tanınmış ve onlan etkilemiştir. 18. yüzyıldan
itibaren birçok ülkede mehteran bölüklerine benzer gruplar kurulmaya başlanmıştır.
AvusturyalIlar, Prusyahlar, Ruslar, Almanlar ve Fransızlar mehter bölüğünden etkilenerek
mızıka takımları kurmuşlardır. 19. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa’da kös, davul,
üçgen, zuma gibi Türk çalgılan moda olmuştur.
Mehter birçok ünlü Avrupalı besteciye de üham vermiştir. Büyük Alman bestecisi
Beethoven’in büyük senfonisinin son bölümü, mehterin kösü, davulu ve zurnasıyla
seslendirilmiştir. Beethoven, mehterin bir savaş marşından adapte ederek Türk Marşı’m
bestelemiştir. Mozart ve Haydn gibi besteciler de mehter müziğinden ilham alarak ünlü
bestelerim yapmışlardır. Mozart, “Saraydan Kız Kaçırma Operası”m Türk kültürünün
etkisiyle yaratmıştır.
Avrupa’da en kalıcı iz bırakan Türk kültür unsuru ise Türk kahvesi olmuştur. 1669
yılında Osmanlı Sefiri Süleyman Ağa Paris sosyetesine kahve davetleri düzenlemiştir.
Süleyman Ağa’nın elçilik konağına kahve içmeye davet edilmek, kentin ileri gelenleri
için büyük bir ayrıcalık sayılmıştır.
II.
Viyana kuşatmasından sonra Osmanlı ordusu çekilince Viyanalılar, sadrazam ve
vezir çadırlarındaki kahve çuvallarına hayretle baktılar. Daha önce İstanbul’da bulunmuş
olan Kolçiski, Viyanalılara kahvenin nasıl içileceğim gösterdi. Kolçiski, İstanbul’da gördüğü
kahvehanelerin bir benzerini Viyana’da açtı. Şehrin ileri gelenleri bu kahvehanede Türk
kahvesini merakla yudumladılar.
Osmanlıda Avrupa İzleri
Osmanlılar H. Viyana kuşatmasına son verip çekilince, Avrupalı devletler Osmanlı
Devleti’ne karşı birleşti. 16 yıl süren savaşlar sonunda Osmanlı Devleti Karlofça
Antlaşması’m imzalamak zorunda kaldı (1699). Bu antlaşma Osmanlı Devleti’nin
SOSYAL BİLGİLER 7
toprak kaybettiği ilk antlaşmaydı. Yine bu antlaşma Osmanlı Devleti’nin artık eski
gücünü yitirdiğinin de kanıtıydı. Avrupa 15 ve 16. yüzyıllarda sanat, edebiyat, mimari
ve bilim alanlarındaki ilerlemelerle büyük bir gelişme kaydetmişti. Siyasi, ekonomik,
kültürel ve askerî alanda üstün bir konuma gelmişti. Osmanlılar ise uzun süre
Avrupa’nın üstünlüğünü kabul etmeye yanaşmamışlardı. Avrupa’daki gelişmeleri takip
etmemişlerdi. Bunun sonucunda da girilen savaşlardan yenilgiyle ayrılıp toprak kaybetmeye
başladılar. Karlofça Antlaşması sonrasındaki barış dönemi, OsmanlIların Avrupa’yı
yakından tanıması iyi bir fırsattı. Osmanlılar artık Baü’run üstünlüğünü kabul etmiş ve
buradaki gelişmelerden yararlanmak için harekete geçmişti.
Osmanlı tarihinde 1718’de imzalanan Pasarofça Antlaşması ile 1730 yılında çıkan
Patrona Halil İsyanı arasındaki döneme “Lale Devri” denir. Bu devir, ülkeye Batı’dan
bazı yeniliklerin girmesi ve saray çevresindekilerin yaşam tarzındaki değişmelerle
dikkat çeker. Lale merakının yayılması ve yabancı ülkelerden lale soğanı getirtilerek
lale bahçeleri kurulması nedeniyle bu döneme daha sonraları Lale Devri denilmiştir.
c*r
“Lale devri” ifadesi günlük yaşamda hangi anlamda kullanılır? Sizce bu anlam
Lale Devri ’ni de tarif etmekte midir?
Lale Devri’nde Osmanlı Devleti Avrupa’daki teknik, bilimsel ve sosyal gelişmeleri
takip etmek ve Avrupa devletlerinin politikalarını yakından izlemek amacıyla
Avrupa’nın önemli merkezlerinde (Paris, Viyana, Moskova ve Lehistan) geçici elçilikler
açtı. 1720’de 'Kimi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi, Paris’e büyükelçi olarak atanarak ilk
Osmanlı konsolosu unvanım aldı. Çelebi Mehmet Efendi bilgili, tecrübeli ve ikna
kuvvetine sahip bir devlet adamıydı. Bu özellikleriyle Paris’te kaldığı 11 ay süresince
görevini olağanüstü bir şekilde yaptı ve yabancıları kendine hayran bıraktı. Yirmi Sekiz
Çelebi Mehmet Efendi gördüklerini, yaşadıklarım Paris Sefaretnamesi adlı eserinde
kaleme aldı. Bu eserde Batı’nın üstün yanlarım anlatarak Batı dünyasını Osmanlılara tanıttı.
Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin Paris sefareti
Yirnıi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi Paris’e giderken oğlu Mehmet Sait Efendi’yi
de yanında götürmüştü. O sıralarda 23-24 yaşlarında olan Sait Mehmet Efendi Paris’i
dolaştı, bir şeker imalathanesini ziyaret etti, operaya gitti ve davetlere katıldı. İstanbul’a
götürdüğü kitap, giysi ve mobilyalarla Batılı yaşam tarzım Osmanlılara tanıttı.
88
SOSYAL BİLGİLER 7
Fransızca konuşan ilk Türk olan Said Mehmet Efendi, Paris’te bilim ve sanata
özellikle de matbaacılığa büyük bir ilgi gösterdi. Kitapların matbaada, akıllıca ve kolay
bir yoldan nasıl çoğaltıldığına burada tanık oldu. İstanbul’da XV. yüzyıldan itibaren
Yahudi ve Rum cemaatin matbaaları vardı. Fakat Türkçe eser basan matbaa yasaktı.
Mehmet Sait Efendi İstanbul’a dönünce 1727 yılı ortalarında İbrahim Müteferrika ile
birlikte ilk matbaayı kurdu. Osmanlı Devleti, hattatlık yaparak geçimlerini sağlayan
binlerce insanın mağdur olmaması için matbaada dinî kitapların basımım yasakladı. Bu
nedenle ilk Osmanlı matbaasında dinî kitaplar hariç tarih, coğrafya ve edebiyata ait bazı
kitaplar basıldı. Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügati adlı bir sözlüktü.
Üçüncü Ahmet Çeşmesi
Dönemin padişahı m . Ahmet şiir, resim ve hat sanatıyla ilgilenen bir padişahtı.
Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte Lale Devri’nde özgün bir sanat, edebiyat ve
toplumsal yaşam anlayışının gelişmesine katkıda bulundular. İstanbul yeni baştan imar
edildi. Yeni köşkler, saraylar, lale bahçeleri, camiler, çeşmeler, su yollan yaptırıldı.
Topkapı Sarayı ile Yeni Cami’de birer kütüphane açıldı. Dönemin en gözde eseri,
Kağıthane’de Avrupa sarayları örnek alınarak yapılan Sadabad sarayıydı. Ana binanın
çevresinde heykeller, havuzlar, lale bahçeleri, çeşmeler bulunmaktaydı. Bu eserden
günümüze yıkıntıdan fazla bir şey kalmamıştır. Diğer devlet adanılan da Sadabad’m
benzeri birçok saray, köşk, lale bahçeleri ve çeşmeler yaptırdılar. Bu eserlerde
Avrupa’dan Rokoko ve Barok tarzı mimari örnek alındı. Türk sanat şaheserlerinden biri
sayılan Sultan Üçüncü Ahmet Çeşmesi de bu dönemde yapılan eserlerden biridir.
Bu dönemde padişah ve diğer devlet adamlan sık sık eğlenceler düzenlerlerdi.
Şairlerin, müzisyenlerin ve rakkaselerin katıldığı eğlencelerde, sırtlarında mum taşıyan
kaplumbağalar lale bahçelerinin içinde dolaşırdı. Şarkıcı kuşlar ve papağanlar davetlileri
eğlendirirdi. Yazlan donanma, havai fişek ve deniz savaşı gösterileri düzenlerdi. Bu
dönemde padişah, sadrazam ve diğer devlet adamlan şairleri korudular ve desteklediler.
Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın oluşturduğu bir kurul geçmişin önemli Arapça ve
Farsça eserlerim Türkçeye çevirdi.
Lale Devri’nde Batılı yaşam tarzı da Osmanlı ülkesinde girdi. Özellikle zenginler
divan yerine koltuk ve iskemle kullanmaya başladılar. Pantolon ve giysi moda oldu.
Avrupa’dan getirtilen ressamlara portrelerini yaptıran zenginler, bunlan saray duvarlarını
süslemek için kullandılar.
SOSYAL BİLGİLER 7
Lale Devri’nde Yalova’da bir kâğıt fabrikası, İstanbul’da bir kumaş fabrikası ve bir
çini imalathanesi açıldı. Çiçek hastalığı için ilk defa çiçek aşısı uygulandı.
to r
Osmanlılar hangi alanlarda AvrupalIlardan etkilenmişlerdir?
Padişah ve devlet adamlarının Lale Devri’ndeki yaşam tarzları bazı kesimlerde
rahatsızlık yarattı. Patrona Halil adlı bir kişinin çıkardığı isyanda Sadrazam İbrahim
Paşa öldürüldü, Sultan HE. Ahmet tahttan indirildi. Böylece 1718-1730 yıllan arasında
süren Lale Devri sona ermiş oldu.
OSMANLI’DA YENİLEŞME
Lale Devri, kültür ve sanat alanında yenilik ve değişimlerin yaşandığı bir dönem
oldu. OsmanlIlarda, somaki yıllarda da devam edecek Batılılık düşüncesinin yer­
leşmesini sağladı. Lale Devri Patrona Halil isyanı ile sona erse de OsmanlIlarda reform
hareketleri somaki yıllarda da devam etti. Özellikle XVIII. yüzyıl birçok bakımdan
değişim rüzgârlarının estiği yüzyıl oldu. Bu değişim ilk olarak askerî alanda görülse de
günlük hayatı da etkiledi ve yeni bir hayat tarzım beraberinde getirdi.
Günlük Yaşam
m. Selim ve n. Mahmut dönemlerinde yabancı dil bilgisini geliştirmek ve alanlarında
yeni gelişmeleri öğrenebilmek için çok sayıda öğrenci yurt dışına gönderildi. Bu kişil­
er özellikle Batıdaki yeni düşünceleri ve gelişmeleri öğrendiler ve modernleşme hareket­
lerine büyük katkı sağladılar.
II. Mahmut
n. Mahmut döneminde Batı etkisi yoğun bir şekilde kendini göstermeye başladı.
Padişah bizzat bu konuda önderlik yaparak Beşiktaş Sarayı’na taşındı. Bu yeni sarayı
Batı tarzı mobilyalarla (kanepe, masa, iskemle vb.) döşettirdi. II. Mahmut döneminde
kıyafette değişikliğe gidildi. 1828’de Asakir-i Mansure-i Muhammediye askerlerine fes
giydirildikten soma, ertesi yıl devlet memurlarının Batılı tarzda giyinmeleri sağlandı.
Din adamlan dışmda, sank sarmak ve cübbe giymek yasaklandı, n. Mahmut bizzat
90
SOSYAL BİLGİLER 7
sakalım keserek Batılı giysileri ile Osmanlı toplumuna örnek oldu. Padişah, devlet
dairelerine resmini astırarak bu alandaki ilk uygulamayı da başlattı.
Batı âdetleri, Türk toplumunca da benimsenmeye başladı. Özellikle toplumun üst
tabakalarında koltuk, masa, sandalye, çatal gibi âdetler yaygınlaştı.
Haberleşme
n. Mahmut döneminde, 1831 yılında ilk Resmi Gazete diyebileceğimiz Takvim-i
Vekayi yayma başladı. Amacı, devlet görevlileri ve aydınlar başta olmak üzere,
Osmanlı toplumuna olayları resmî ağızdan duyurmak ve devlet işleriyle ilgili duyuru­
larda (atamalar, mahkeme kararlan vb.) bulunmaktı. Takvim-i Vekayi, Kasım 1922’ye
kadar yayınım sürdürdü.
Takvim-i Vekayi
İlk resmî gazete, devletle halk arasındaki iletişimi artırması açısından önemlidir.
İstanbul'da ilk Türkçe özel gazete William Churchil (Vılyım Çörçil) adlı bir
İngiliz tarafından çıkanldı. 3 Temmuz 1840’tan itibaren yayımlanmaya başlanan bu
gazetenin adı Ceride-i Havâdis’ti (Haberlerin gazetesi). Gazetenin ilk yıllardaki tirajı
300 dolaymda iken, Kınm Savaşı sırasında, 10.000 dolaylarına ulaştı.
21 Ekim 1860’ta Osmanlı yurttaşı Türkler tarafından Tercüman-ı Ahval
(durumların yansıtıcısı, 27 Haziran 1862'den itibaren de Şinasi’nin Tasvir-i Efkâr
(düşünlerin betimi) gazetesi yaym hayatına başladı.
İlk özel gazetenin Kırım Savaşı ’nda bu kadar yüksek bir tiraja ulaşmasının nedeni
ne olabilir?
Osmanlı Devletinde 19. yüzyılın ilk yansına kadar posta teşkilatı bulunmuyordu.
Resmî haberleşmeler yabancı posta teşkilatlan aracılığıyla yapılıyordu. Ülke içindeki
normal haberleşmeler posta tatarlan aracılığıyla yürütülüyordu. Posta tatarlan,
imparatorluğun bir ucundan öteki ucuna atla dolaşırlardı. Tatarların, İstanbul’dan
Edirne’ye 2 günde, Şam’a 12 günde, 2300 kilometre uzaklıktaki Bağdat’a 14 günde
ulaştıklan kaydedilmektedir. 1841’de ilk Osmanlı posta teşkilatı kuruldu. Postalar,
arabalarla devlet memuru postacılar tarafından taşınmaya başlandı. Posta ücretini
gönderen öder, posta, ahcıya postanede teslim olunurdu. II. Abdülhamit döneminde
posta hizmetleri genişledi. Taşman mektup sayısı 1888’de 11,5 milyondan 1904’te
SOSYAL BİLGİLER 7
24,38 milyona çıktı. Ancak yabancı posta idareleri nedeniyle Osmanlı posta idaresi
gelişemedi.
1855’te Telgraf Müdürlüğü kuruldu ve ilk telgraf Kırım Savaşı sırasında kullanıldı.
Bisikletli postacılar
Osmanlı devleti 19. yüzyılda demir yolu inşa etmeyi çok arzulamış ancak maliyeti
nedeniyle gerçekleştirmemişti. Demir yollan, tanm ürünlerini değerlendirmek ve geniş
ülkeyi denetlemek için gerekliydi. Anadolu’da işletmeye açılan ilk demiryolu İzmir-Aydin
arasında İngiliz sermayesiyle yapıldı (1856). Ardından Fransızlar ve Almanlar demir
yolu yapımına başladılar. Yüzyılın başmda Akdeniz kıyılarından iç kısımlara birbiriyle
bütünleşmeden uzanan Alman, İngiliz ve Fransız demir yollarının toplamı 3000 km’ye
yaklaşıyordu. Ancak bu demir yollan Osmanlı Devleti’nin istediği güzergâhta değil
yabancıların istediği güzergâhta oldu. Bunun nedeni İngiltere, Fransa ve Almanya’nın
Osmanlı Devleti üzerindeki ekonomik çıkarlanydı.
Haberleşme ve ulaşımdaki gelişmeler Osmanlı toplumunun yaşamım nasıl etkilemiş
olabilir?
Eğitim
19 ve 20. yüzyıllarda eğitim alanında önemli gelişmeler kaydedildi. 19. yüzyıla
kadar Osmanlı eğitim sistemine hâkim olan kurum medreselerdi. Vakıf kuruluşlan olan
medreseler 16. yüzyıldan itibaren bozulmaya başlamış, devletin ihtiyacı olan nitelikli
insanı yetiştiremez duruma gelmişti. II. Mahmut döneminde eğitim medreselerin
tekelinden çıkanlarak rüştiye adı verilen yeni okullar açıldı. Bu dönemde temel eğitim
sistemleştirilmeye çalışıldı. Kısa bir dönem İstanbul’da erkek çocuklara ilkokul zorunlu
oldu. Rüştiyelerin öğretmen ihtiyacım karşılamak için 1846’da erkek öğretmen okullan
açıldı. 1857’de Maarif-i Umûmiye Nezareti (Genel Eğitim Bakanlığı) kurularak eğitim
devletin temel görevlerinden biri hâline getirildi. Rüştiyelerin sayısı 19. yüzyılın
sonlarına doğru hızla arttı. İlk kız rüştiyesi 1861’de İstanbul’da açıldı. Kızların okuma
yazma bilmelerinin bile ayıp sayıldığı bu dönemde, kız rüştiyesinin açılması büyük
önem taşıyordu. 1867 yılından sonra rüştiyelere gayrimüslimler de alınmaya başlandı.
SOSYAL BİLGİLER 7
1869’da Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi yayımlanarak eğitim alanında yapılacak işler
yasalaştınldı. 1870’de kız ve erkek öğretmen okulları açıldı. îlk Osmanlı Üniversitesi
olan Darülfünun da aynı yıl İstanbul’da açıldı.
Abdülaziz döneminde ortaöğretim kurumlan olarak idâdi (orta okul) ve sultanîler
(lise) benimsendi. İlk Osmanlı sultanisi olan Galatasaray Sultanisi 1868’de açıldı.
Abdülhamit döneminde birçok meslek ve sanat okulu açıldı, n. Meşrutiyet (lise)
Döneminde ilk kez eğitimin çökmekte olan devleti kurtaracağı görüşü yaygınlaştı.
Öğretmen yetiştirilmesi konusunda yenilikler yapıldı, ders programlarına hayata dönük
dersler konuldu. Bu dönemde eğitim ve öğretim metodu olarak ezbercilikten vazgeçildi.
Araştırma, inceleme ve gözlem metotlan öğretilmeye çalışıldı. Bu dönemde ilk kez
kızlar için yüksek öğrenim kurumu açıldı.
Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda meslek okullannm açılmasına da önem verildi.
19. yüzyılda hukuk, ticaret, mühendislik, ziraat, baytar, eczacı orman ve maden, telgraf,
müze gibi meslek okullan açıldı. Osmanlı Devleti’ne memur yetiştirmek üzere 1859’da
Mülkiye Mektebi kuruldu. Kapitülasyonlar, dış borçlar ve ticaret antlaşmalan nedeniyle
Osmanlı pazarlan Avrupa mallarıyla dolmuş, yerli sanayi olumsuz etkilenmişti. Yerli
sanayinin ayakta durabilmesi için sanat okullannm kurulmasının önemli olduğuna
inanan Mithat Paşa, Niş’te bir sanat okulu kurmuştu. Bu okulların başarılı olması üzerine
Mithat Paşa İstanbul’da sanayi mektebi kurmakla görevlendirildi. Mithat Paşa, 1868’de
demircilik, dokumacılık, makine ve mimarlık gibi konulann öğretildiği Erkek Sanayi
Mektebini kurdu. Ardından bir de kızlar için Kız Sanayi Mektebi açtı. Bu okullar
toplum tarafından büyük ilgiyle karşılandı.
m *
Açılan yeni okulları göz önüne aldığınızda Osmanlı toplumundaki değişmelerle
ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Ekonomi
Osmanlı Devleti’nde halkın büyük bir çoğunluğu tarımla uğraşıyordu. Avrupa’da
meydana gelen Sanayi İnkılabı sanayinin ham maddesi olan tarımsal ürünleri ihtiyacı
arttırdığından Osmanlı çiftçisinin büyük çoğunluğu tütün, pamuk gibi ihraç edilebilecek
ürünlerin satışından geçimlerini sağlıyordu. Tarım ilkel araç ve yöntemlerle
yapıldığından verim düşüktü. Son derece kötü koşullarda yaşamım sürdürmeye çalışan
Osmanlı çiftçisi, ağır vergiler de ödemek zorundaydı. Daha önceki dönemlerde çiftçiyi
destekleyen devlet mekanizmalan ortadan kalktığı için afetler, ürünün az olması gibi
olaylar nedeniyle çiftçi hayatmı sürdürebilmek için tefecilerden borç almak zorunda
kalıyordu. Bu tefecilerin istediği faizler yıllık %900’lere kadar ulaşıyordu. Çiftçiler
borcun faizini ödeyebilmek için çoğu zaman elindeki hayvanlan ve tarlalan satmak
zorunda kalıyordu.
Osmanlı ülkesinde farklı paraların tedavülde olması nedeniyle Osmanlı para sistemi
oldukça karmaşık bir yapıdaydı. 19. yüzyıla kadar Osmanlı parası olan sikkenin
değerinin düşürülmesi çiftçi ve tüccarları olumsuz etkilenmesine yol açıyordu.
SOSYAL BİLGİLER 7
Tanzimat Döneminde paranın değerini sabitlemek ve kredi imkânlarım genişletmek
amacıyla banka kurulması kararlaştırıldı. İstanbul’da ilk banka Bank-ı Dersaadet adıyla
kuruldu. Bu banka Kırım Savaşı sonrasında iflas etti. 1863 yılında İngiliz girişimiyle
Osmanlı Bankası kuruldu. Bankaya para basma yetkisi de verildi. Bu banka bir yandan
devlet bankası niteliği kazanırken bir yandan da ticaret bankası olarak çalışmalarım
sürdürdü.
Ziraat Bankası
Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı Sırbistan’ın Niş Kenti Valisi olan Mithat Paşa,
çiftçilerin içinde bulundukları zor koşullara da yakından tanık olmuştu. Çiftçilerin,
tefecilerin elinden kurtarılması için devlet yardımının gerektiğini her fırsatta dile
getirdi. Mithat Paşa’mn önerileri dikkate alınarak 1863 yılında çiftçilerin oluşturduğu
kaynakla, devlet eliyle ve devlet himayesinde “Memleket Sandıklan” kuruldu.
Memleket Sandıklanılın uygulaması şöyle oldu: Her çiftçi ailesine, devlete ait boş
arazilerde, bulunmadığı takdirde kiralamak suretiyle sağlanan arazilerde eşit şartlarda
ve imece usulüyle ürün ekim ve hasadı yaptırıldı. Hafta tatilleri uygulamasında
Müslümanlar pazar günü, Hristiyanlar cuma günü çalıştırıldı. Bu şekilde elde edilen
hasılat nakde çevrilerek kredi ihtiyacı karşılandı.
Millî bankacılığın ilk örneği olarak tarihe geçen Memleket Sandıklan, 1883
yılında Menafi Sandıklarına, 1888 yılında da bir düzenleme ile aynı görevleri yapmak
üzere Ziraat Bankasına dönüştürüldü.
Günümüzde tarım sektörüne devlet tarafından ne tür destekler verilmektedir?
SOSYAL BİLGİLER 7
ÖZET
Malazgirt Savaşı Anadolu’nun kapılarım Türklere açmıştır. Anadolu Selçukluları
ve diğer beylikler Haçlılara ve Bizans’lılara karşı verdikleri mücadelelerle, yaptıkları
kültürel eserlerle Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmuşlardır. Bir uc beyliği
olarak kurulan Osmanlı Devleti coğrafî konumu, toplumsal ve ekonomik yapısıyla
güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. İstanbul’un fethi, Karadeniz ticaret yollarının
Osmanlı Devleti’nin eline geçmesini sağlamıştır. Osmanlı Devleti denizlerde yaptığı
mücadelelerle Akdeniz ve Karadeniz’i Türk gölü hâline getirmiştir. Osmanlı kültür ve
uygarlığı dönemin seyyahlarının eserlerine konu olmuş, Osmanlı hoşgörüsü tüm
dünyada takdir toplamıştır. Osmanlı Devleti hoşgörüsüyle farklı din, ırk ve dilden milleyi asırlarca bir arada tutabilmiştir. Osmanlı Devleti 16. yüzyılda Batı’daki bilim ve
teknik gelişmeleri takip edemediğinden çağdışı kalmış, gücünü kaybetmiştir. Bu da her
alanda gerilemeye yol açmıştır. Lale Devri, Batı’nın üstünlüğünün kabul edildiği ve
yeniliklerinin alınmaya başlandığı dönem olmuştur. 18-20. yüzyıllar Batılılaşma
hareketlerinin en yoğun olduğu dönemdir. Askerlik, eğitim, ekonomi, ulaşım, toplumsal
hayat vb. alanlarda ıslahatlar yapılmıştır. Bu yenilikler Osmanlı toplum yapısı ve
ekonomisinde değişikliklere yol açmıştır.
95
SOSYAL BİLGİLER 7
DEĞERLENDİRME SORULARI
A. A ş a ğ ^ ifadelerden d o ğ olanın başına “D”yanlış olanın başına “Y” işareti
koyunuz. Yanlış olan cümlelerin d o ^ srau altlanndaki boşluğa yazınız.
()
1. Matbaa, kâğıt, pusula gibi buluşlar OsmanlIlardan Avrupa’ya geçmiştir.
()
2. Türkiye Selçukluları han, hamam, kervansaray gibi yapıları daha çok ticaret
yollan üzerinde bulunan kentlere inşa etmişlerdir.
()
3. Osmanlılann iskan siyaseti yeni fethedilen yerlerin Türkleşmesini sağlamıştır.
()
4. Lale Devri olarak adlandınlan dönem Osmanlı Devleti’nin kendini Batı’dan
üstün görme anlayışım terk ettiği dönemdir.
()
5. Tımarlı sipahiler Osmanlı ordusunun temelini oluşturan merkez askerleridir.
()
6. Rüştiyeler, Osmanlı Devleti’nde medreselerin eğitim-öğretimdeki tekelini
kıran ilk okullardır.
()
7. Osmanlı Devleti azınlıklara hoşgörüyle yaklaşmıştır.
( ) 8. İstanbul’un fethi Türk ve dünya tarihi açısından önemli sonuçlar ortaya
çıkarmıştır.
( ) 9. Anadolu’da kurulan Türk beylikleri Anadolu’nun Türkleşmesine ve Türk
yurdu olarak kalmasına hizmet etmişlerdir.
( ) 10. Fetret Devri Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak dönemidir.
96
SOSYAL BİLGİLER 7
1.
2.
3.
4.
Aşağıdaki sorulan cevaplayınız.
Yaşadığınız şehirde Türk kültürüne ait unsurlardan hangileri sürekliliğini
koruyarak günümüze ulaşmış, hangileri değişime uğramıştır?
Osmanlı Devleti’nin üç kıtada hâkim olmasmı sağlayan etkenler nelerdir?
Osmanlı Devleti’nde farklı dil, din ve ırktaki insanları bir arada tutan şeyin ne
olduğunu açıklayınız.
19 ve 20. yüzyıllardaki ıslahat hareketleri toplumsal ve ekonomik yapıyı nasıl
etkilemiştir?
97
SOSYAL BİLGİLER 7
TEST m
1.
Türkiye Selçuklulan kara yollarında tüccarlara bir çeşit devlet sigortası uygulamıştır.
Aşağıdakilerden hangisi bu uygulamanın gerekçelerinden biri olamaz?
A.
B.
C.
D.
2.
Aşağıdakilerden hangisi Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmamıştır?
A.
B.
C.
D.
3.
Ticaretin önemli bir gelir kaynağı olması
Ticaretin halkın tek geçim kaynağı olması
Ticaretin gelişmesinin amaçlanması
Ticaretin özendirilmeye çalışılması
Malazgirt Zaferi
İlk Türk devletleri
Moğol istilası
Haçlı Seferleri
Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinde papaların ve din adamlarının rolü büyük
olmuştur. Ancak Haçlı Seferleri amacına ulaşamamış, Hristiyanlarca kutsal sayılan
topraklar ele geçirilememiştir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisine yol açmıştır?
A.
B.
C.
D.
4.
Osmanlı Devleti nin güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmasında rol oynayan etkenler
arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A.
B.
C.
D.
5.
Coğrafi konumu
Anadolu beyliklerine karşı izlediği banşçı politika
Bizans’m zayıf olması
Yerleşik bir nüfusa sahip olması
Aşağıdaki fetihlerden hangisi Osmanlılann Akdeniz ticaretini kontrol altına
almaşım sağlamıştır?
A.
B.
C.
D.
98
Derebeyliklerin zayıflamasına
Kilisenin otoritesinin sarsılmasına
Sınıf farklılıklarının ortadan kalmasına
Kralların güç kaybetmesine
Trabzon
İstanbul
Kıbns
Kırım
SOSYAL BİLGİLER 7
6.
Anadolu’da Moğol hâkimiyeti döneminde Ahililer, uçlarda yaşayan Türkmenlerin
ekonomik ve toplumsal hayatının düzenli işlemesini sağlamışlardır. Buna göre
aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A.
B.
C.
D.
7.
II. Mahmut döneminde ıslahatlara en büyük engel durumunda olan yeniçeri ocağı
kaldırılarak yerine Batılı tarzda modem bir ordu kuruldu. Bu reform aşağıdakilerden
hangisine kanıt olarak gösterilemez?
A.
B.
C.
D.
8.
Yeniçeri ocağının bozulduğuna
Askerî alanda ilk kez yenilik yapıldığına
Yeniçerilerin yenilik hareketlerine karşı çıktığına
Yeniçeri ocağının çağdışı kaldığına
Aşağıdakilerden hangisi 19. yüzyıl ıslahatlarının genel özelliklerinden biridir?
A.
B.
C.
D.
9.
Ahilerin Moğollarla savaştıklarına
Uc bölgelerinin Moğol hâkimiyetinden uzak olduğuna
Uc bölgelerinde siyasi otorite boşluğu olduğuna
Ahilerin toplum içinde saygın bir yere sahip olduğuna
Avrupa’nın üstünlüğü reddedilmiştir.
Batılılaşma amacım taşımıştır.
Sadece yönetici kadro ile sınırlı kalmıştır.
Baskı ile uygulanmaya çalışılmıştır.
II. Mahmut döneminde medreselerden bağımsız olarak rüştiyeler, dil okulları ve
tıp okulunun açılması ağıdakilerden hangisinin kanıtıdır?
A.
B.
C.
D.
Mevcut eğitim sisteminin yetersizliğinin
Medreselerin kapatıldığının
Mevcut eğitim kurumlanmn iyileştirildîğinin
Medrese hocalarının n. Mahmut’u desteklediğinin
10. Anadolu’da Selçuklu kervansarayları özellikle Haçlı Seferleri ve Miryokefalon
Savaşı’ndan sonra artmıştır. Buna göre aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A.
B.
C.
D.
Anadolu’daki savaşların sona erdiği
Anadolu’da güvenlikle ilgili sorunların olduğu
Anadolu’da Türk hâkimiyetinin sağlandığı
Moğol istilasının Anadolu’ya yöneldiği
99
SOSYAL BİLGİLER 7
11. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı askerî teşkilatı içinde ver almaz?
A.
B.
C.
D.
Tımarlı sipahi
Yeniçeri
Abdal
Akıncı
12. Osmanlı Devleti’nde Hristiyan çocukların alınıp yetiştirilmesi esasına dayanan
devşirme sisteminin amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
Hâzineden para çıkmadan asker yetiştirmek
Güçlü bir eyalet ordusu meydana getirmek
Padişaha sadık askerler yetiştirmek
Türk unsurunu savaşlarda da azaltmamak
13. Osmanlı Devleti’nin gerilemesinde aşağıdakilerden hangisi etkili olmamıştır?
A.
B.
C.
D.
Yeniçeri ocağının bozulması
Medreselerin bozulması
Tımar sisteminin çökmesi
Avrupa ile etkileşim
14. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nin Avrupa’yı etkilediği alanlardan biridir?
A.
B.
C.
D.
Müzik ve resim
Askerlik ve siyaset
Ekonomi
Bilim ve düşünce
15. Osmanlı Devleti’nde ilk demir yolu İngilizler tarafından yapılan İzmir-Aydın
hattıdır. İlk demir yolunun bu hatta yapılmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
Bölgenin ham madde açısından zengin olması
Arazinin uygun olması
Osmanlı hükümetinin bu güzergâhı belirlemesi
Yöre ikliminin elverişli olması
16. Aşağıdakilerden hangisi Lale Devri’nde yapılan yeniliklerden biri de ildir?
A.
B.
C.
D.
100
Matbaanın kurulması
Ziraat Bankasının açılması
Çiçek aşısının uygulanması
Batı tarzında mimari eserlerin yapılması
SOSYAL BİLGİLER 7
17. 18. yüzyılda deniz mühendishanesinin açılması, humbaracı ocaklarının kurulması,
istihkam okulunun açılması aşağıdakilerden hangisinin kanıtıdır?
A.
B.
C.
D.
Orduda bozulmalar olduğunun
Ekonominin gerilediğinin
Eğitim sisteminin bozulduğunun
Sosyal yapının çözüldüğünün
18. Lale Devri’nde ilk kez Viyana, Paris gibi Avrupa başkentlerine elçiler gönderilmiştir.
Buna göre Lale Devri’yle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A.
B.
C.
D.
Avrupa’nın yakından tanınmaya çalışıldığı
Osmanlı’nın eski gücünü koruduğu
Batı’mn üstünlüğünün kabul edildiği
Avrupa’daki gelişmelerin takip edildiği
101
SOSYAL BİLGİLER 7
SOSYAL BİLGİLER 7
••
•
UNITE IV
EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT
KONULAR
-
SADIK YÂR: TOPRAK
GÖZDE ÜLKELER
TEZGÂHTAN FABRİKAYA
TOPLUMSAL DAYANIŞMA
MESLEK EĞİTİMİ
MESLEĞİMİ SEÇİYORUM
ÖZET
TEST IV
SOSYAL BİLGİLER 7
K g3
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
'S n
Bu ünite ile;
* Tarihte üretimde ve yönetimde toprağın önemim,
* Kaynakların, ürünlerin ve ticaret yollanmn devletlerin gelişmesindeki önemim,
* Tarihten ve günümüzden örneklerle üretim teknolojisindeki gelişmelerin sosyal ve
ekonomik hayata etkilerini,
* Tarihten ve günümüzden örneklerle vakıfların çalışmalarını ve sosyal yaşamdaki rolünü,
* Tarih boyunca Türklerde meslek edindirme ve meslek etiği kazandırmada rol
oynayan kurumlan öğreneceksiniz.
BU ÜNİTEYİ NASIL ÇALIŞMALIYIZ
* Konu içersinde ilk kez karşılaştığınız, kavram ve deyimleri, konu içersindeki
tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun.
* Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın.
* Uyarılan dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm.
* Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynakçada belirtilen
kaynaklardan yararlanın.
104
SOSYAL BİLGİLER 7
ÜNİTE IV
EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT
SADIK YÂR: TOPRAK
Tarihte Toprak ve Üretim
Tarih boyunca devletlerin gelişmesinde ve güçlenmesinde ekonomi önemli bir
etken olmuştur. Tarım, ticaret, sanayi ekonomik faaliyetlerin başmda gelmektedir.
Günümüzden 12 bin yıl önce göçebe insan toplulukları, buzul çağmm ardından
gelen daha elverişli iklim koşullan sayesinde sayıca çoğalmaya başladı. Bu durum
insanların doğada hazır bulduklarından daha fazla yiyeceğe gereksinim duymasma yol
açtı. İnsanlar yiyecek gereksinimlerini karşılamak için daha önceleri doğadan topladıklan buğday ve arpa tanelerini ekip biçmeye başladılar. Tanmsal üretimle
birlikte insanlar binlerce yıldır sürdürdükleri göçebe hayat biçiminden yerleşik yaşama
geçtiler. Günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce yeryüzünde tanm yapılan ilk köyler
Güneydoğu Anadolu’da ve Kuzey Suriye’de görülmeye başladı. O günden itibaren
toprak insanların en değerli varlığı oldu. Toprak; üzerinde yaşanılan yiyeceklerin,
giyeceklerin ve kullanılan pek çok eşyanın elde edildiği bir varlıktı.
Toprağın üretimdeki yeri tarih boyunca önemini korudu. Devletler topraktan en
yüksek verimi elde etmek için toprak yönetimine önem verdiler.
Hititlerde toprağın tannlara ve krallara ait olduğu kabul edilirdi. Hititler
Anadolu’da tımar sistemine benzer bir yönetim uyguladılar. Toprak komutan ve
valilere verilirdi. Bu görevliler besledikleri askerlerle savaşa katılırlardı.
Selçuklularda ev, bahçe, ağıl gibi mülkler, halkın özel mülkiyetindeydi. Tanm
arazisi, ormanlar, yaylaklar ve otlaklar ise devletim malıydı. Geniş ülke topraklan ise
has, ikta ve haraci olmak üzere üçe aynlmıştı. Has ve haraci topraklardan elde edilen
vergiler, doğrudan devlet hâzinesine girerdi. İkta topraklardan elde edilen vergiler ise
ikta sahibine ödenirdi. İkta topraklar, maaş karşılığı olarak ordu mensuplarına dağıtılan
topraklardı. İkta sahibi devlet hizmetinden ayrılırsa iktası da elinden alınırdı.
105
SOSYAL BİLGİLER 7
Hükümdar ölür ya da değişirse iktalar yeniden dağıtılırdı. İkta sahipleri topraklan
işlemekte olan köylülerden vergileri toplar, elde ettiği gelirin bir kısmıyla kendi
geçimini sağlar, bir kısmıyla da atlı asker beslerdi. İkta sahibi miktan belirlenen
vergiden daha fazlasını halktan isteyemezdi. Aksi durumda halk sultana veya Büyük
Divana başvurup şikâyette bulunabilirdi.
OsmanlIlarda da toprağın gerçek sahibi devletti. Devlet bu geniş toprakların yönetimi
ve üretimin sürekliliğini sağlamak için çok iyi işleyen bir sistem geliştirdi. Devlet,
birtakım hizmetler yapan görevlilere maaş yerine toprakların bir kısmım dağıtırdı. Bu
görevliler de topraktan elde ettikleri gelirin bir kısmıyla kendi geçimlerini sağlar, bir
kısmım da devlete vergi olarak gönderirlerdi. Osmanlı Devleti’nde uygulanan bu
sisteme tımar sistemi denilmekteydi. Dağıtılan topraklardan yıllık geliri 20.000 akçeye
kadar olanlar askerî dirliklerdi ve bu topraklara tımar adı verilirdi. Sipahi (atlı asker)
adı verilen tımar sahibi, bu toprakların sahibi değil sadece halkın devlete ödemekle
yükümlü olduğu vergiyi toplamakla görevli kişiydi. Tımar sahiplerinin; vergileri
düzenli olarak toplamak, toprağın devamlı işlenmesini dolayısıyla üretimin devamlılığı
sağlamak ve bölgelerinde güvenliğin sağlamak gibi görevleri vardı. Devlet, üretimin
devamlılığı için toprağından aynlan köylülerden vergi alırdı.
Tımar sahipleri, elde ettikleri gelirin bir kısmıyla cebelu adı verilen atlı asker beslemek
ve savaş zamanlarında bu askerlerle savaşa katılmak zorundaydı.
Osmanlı Devleti’nde uygulanan tımar sistemi pek çok yararlar sağlamıştır:
Tarım yapan köylülerden devlet tarafından alınan vergiler düzenli olarak toplanabilmiş
ve hâzineye aktarılmıştır.
Toprak üretiminde verimlilik ve devamlılık sağlanmıştır.
Devlet hâzinesine yük olmadan güçlü bir ordu oluşturulabilmiştir.
Tımar sistemi 17. yüzyıldan itibaren bozulmaya başladı. Bu durum tımarların hak
eden kişilere dağıtılamaması ve tımar sahiplerinin sorumluluklarını layıkıyla
yerine getirmemesinden kaynaklanmaktaydı. Tımar sisteminin bozulması sonucu
köylüler toprağı terk etmiş, üretim düşmüştür. Bu durum devlet gelirlerinin
azalmasına yol açmıştır. Osman Gazi’yle başlayan tımar sistemi 1848 yılında tamamen
ortadan kaldırılmıştır.
m *
Selçuklu ve Osmanlı Devleti’ndeki toprak yönetiminin benzer ve farklı yönlen
nelerdir?
Avrupa’da ise 4. yüzyıldan 15-16. yüzyıllara kadar feodal sistem hâkim olmuştur.
Feodal düzende en üstte kral, altında ise kendisine bağlı soylular bulunurdu. Bu
düzenin en alt ve en geniş tabakasını köylüler (serfler) oluştururdu.
Feodal düzende toprak birçok soylu arasında paylaşılmıştı. Soylular güçlü ordu­
lara sahiptiler ve güçlü surlarla çevrilmiş şatolarda otururlardı. Bu kaleleri ele geçirmek
o dönemde imkânsızdı. Soyluların ekonomik ve askerî yönden güçlü olması feodal
106
SOSYAL BİLGİLER 7
beylerin kraldan bağmışız, hatta krala karşı hareket etmelerini kolaylaştırmıştır. Bu
durum kralların ülkede mutlak egemenlik kurmasını engellemiştir.
Feodal dönemde ticaret gelişmediği için zenginliğin ölçüsü topraktı. Soyluların
toprağı serf adı verilen köylüler tarafından işlenirdi. Köylüler toprakla birlikte alınıp
satılırdı. Köylüler ürettikleri ürünün çok azım kendilerine ayınp çoğunu soylulara
verirdi.
Günümüzde Toprak ve Üretim
Toprak günümüzde de eski önemini korumaktadır. Ülkeler bir yandan sanayileşme
çabalarım sürdürürken nüfuslarım besleyebilmek için tarıma büyük önem vermektedirler.
Hızla artan dünya nüfusu için tarım stratejik bir öneme sahip olmuştur. Bu nedenle
mevcut tanm alanlarından en yüksek verim elde etmek için modem tanm uygulamalarına
geçilmiştir.
Tarım sektörü, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar, ülkemizin ekonomik
ve sosyal gelişmesinde çok önemli görevler üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar
sürdürmüştür.
Atatürk, Orman Çiftliği’nde (1929)
SOSYAL BİLGİLER 7
Atatürk döneminde Türk çiftçisini kalkındırmak, tanmı geliştirmek ve ülke
ekonomisini canlandırmak amacıyla çeşitli çalışmalar yapıldı. Köylünün ödemekte
güçlük çektiği aşar vergisi kaldırıldı. Ziraat Bankasının köylülere ucuz kredi vermesi
sağlandı. Çiftçilerin kredi bulmasına yönelik Tanm Kredi Kooperatifleri kuruldu.
Ülkenin birçok yerinde Tohum Islah îstasyonlan kuruldu. Türkiye Zirai Donatım
Kurumu çiftçiye tanm aletleri, makineler, kimyasal gübreler gibi tanmda ihtiyaç
duyduktan malzemeleri sağladı. Tanmda makineleşmeyi yaygınlaştırmak için ucuz fiyata
tanm aletleri satıldı. Çağdaş tanm yöntemlerinin uygulandığı örnek çiftlikler kuruldu.
Tanmda ihtiyaç duyulan teknik elemanlan yetiştirmek amacıyla ziraat okullan açıldı.
Yeni teknikleri öğrenmek üzere tanm uzmanlan, Avrupa ve Amerika’ya gönderildi. Bu
çalışmaların sonucunda 1923 ile 1932 yıllan tanm üretimde %58Mik bir artış sağlandı.
Günümüzde tanm, nüfusumuzun beslenmesini sağlayan en temel ekonomik
faaliyettir. Halkımızın büyük bir kısmı geçimini tarımdan sağlamaktadır. Tanm,
sanayinin ihtiyacı olan ham maddenin karşılanması ve ihracata doğrudan ya da dolaylı
katkıda bulunması bakımından da ekonomimizin en önemli sektörlerinden biridir.
Tanm ve Köyişleri Bakanlığı, ülkemizde tarımın gelişmesi için planlama ve uygu1amal an düzenlemektedir. Günümüzde tanm politikalan, Beş Yıllık Kalkınma Planlan ile
belirlenen amaç, ilke ve hedefler doğrultusunda uygulanmaktadır. Bu politikaların uygu­
lanmasının temel amacı; tanm üretimindeki verimliliğin en üst düzeye çıkarılması,
tarımla uğraşan halkın gelirinin artırılmasıdır. Bu bağlamda ülkemizde tanm sektörü
bazı kurum ve kuruluşlarca desteklenmektedir:
T.C. Ziraat Bankası, üreticilerimizin araç, gereç, gübre, ilaç, tohum ve işçilik gibi
giderlerini karşılamak amacıyla uygun koşullarda kredi sağlamaktadır.
Tanm Satış Kooperatifleri, ortaklarının ürünlerim iyi fiyata satın alır, pazarlar ve
kazançlarım ortaklarına dağıtır.
Türkiye Zirai Donatım Kurumu, çiftçilerimize traktör, tanm aracı, yapay
gübre, tanm ilacı üretir veya temin edilmesini sağlar, taksitli satışlarla üreticimize
büyük destek verir.
Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkiye Şeker Fabrikalan (TŞFAŞ), TEKEL, Çay
İşletmeleri Kurumu (ÇAYKUR), TARİŞ, Fiskobirlik vb. kuruluşlar çiftçilerin
ürettiği ürünleri uygun fiyatlarla satm alarak piyasada fiyat dengesini sağlar.
Devlet Su İşleri tanm alanlarının sulanmasında çiftçilere hizmet sunar.
Ziraat Odalan ve Meslek Örgütleri, tanm alanında çalışanların haklarının
korunması ve geliştirilmesine hizmet eder.
Ziraat ve orman mühendisliği ile veterinerlik fakülteleri tanm alanında uzman
personel yetiştirir, araştırmalar yapar ve sonuçlarım yayınlayarak üreticileri
aydınlatır.
Ülkemizde tanm sektöründe verimliliği artırmak, tanmın çağdaş yöntemlerle
yapılmasını sağlamak ve tarımla uğraşan halkın doğal afet vb. durumlarda uğradığı
zararlan karşılamak için devletimiz tanmı ve üreticileri desteklemektedir. Bu destekler
şöyle sıralanabilir:
108
SOSYAL BİLGİLER 7
Pazar Fiyat Destekleri
Üreticiye verilen ürün destek fiyatlandır. Türkiye’de 1932 yılında buğday ile
başlayan destekleme alınılan, 1992’de 26 ürüne ulaşmıştır. 1994’ten beri destekleme
alınılan; hububat alanında TMO, şeker pancarı alanında TŞFAŞ ile 3 özel şeker fabrikası,
tütün alanında TEKEL Genel Müdürlüğü ve özel sektörler, çay alanında ÇAYKUR
aracılığıyla yapılmaktadır. Süt alanında ise 1986’dan beri “süt teşvik primi” ödenmektedir.
Doğrudan Gelir Destekleri
Bazı koşullar altında bedelsiz tohum dağıtımı, ucuz kredi, teknik yardım ve destek
primi şeklinde uygulanmaktadır.
Dolaylı Gelir Destekleri
Bu destekler 1994 yılından beri bazı bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretiminde,
verimliliği arttırmak üzere gübre, kaliteli tohum ve tarımsal mücadele ilaçlarına
ödemeler, kredi desteği, sulama yardımlan, enerji desteği, vergi desteği şeklinde
gerçekleştirilmektedir.
« r
Aşağıdaki tabloları incelediğinizde ülkemizdeki ekim alanları ve üıetim miktarındaki
değişme hakkında neler söyleyebilirsiniz?
PAMUK ÜRETİMİ
Yıllar
Alan (Dekar) Üretim (Ton)
BUĞDAY ÜRETİMİ
Yıllar
Alan (Dekar) Üretim (Ton)
1987
94.150.000
18.900.000
1987
5.858.000
536.786
2000
94.000.000
21.000.000
2000
6.541.770
879.940
2006
84.900.000
20.010.000
2006
5.907.000
976.540
Ülkemizde cumhuriyetin kuruluşundan bugüne tanm sektöründe büyük gelişmel­
er olmuştur. Son yıllarda tarımsal üretimimiz nüfus artış hızının altına düşmüş olsa da
tanm sektörü önemini korumaktadır. Günümüzde tanm ürünleri, ihracatımızda önemli
bir yer tutmaktadır. Tarıma dayalı gıda sanayinde büyük gelişmeler yaşanmaktadır.
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi (KOP) gibi projelerin
tamamlanmasıyla ülkemiz, tarımsal üretim ve gıda sanayi merkezlerinden biri hâline
gelecektir.
GÖZDE ÜLKELER
Ticaret, sanayinin gelişmediği dönemlerde en önemli ekonomik faaliyet olmuştur.
Çeşitli ürünlerin alım ve satımı anlamına gelen ticaret devletler için önemli bir gelir
kaynağıdır. Ticari mal üretmek, malların üretildiği ve satıldığı yerlere yakın olmak her
zaman önemli olmuştur. Ticari mal üreten ve ticaret yollan üzerinde bulunan devletler
ticaretten önemli gelirler elde etmişlerdir.
109
SOSYAL BİLGİLER 7
Yurdumuz bulunduğu konum itibarıyla tarih boyunca dünya ticaretinin önemli
merkezlerinden biri olmuştur. Doğu ile Batı ülkeleri arasındaki önemli ticaret yollan
üzerinde bulunmuştur.
Geçmişte dünya ticaretinde önemli olan yollardan biri Kral Yolu’dur. MÖ 5. yüzyılda
yapılan Kral Yolu, İlk Çağın en önemli ticaret yoludur. Pers İmparatoru I. Darius
(Daryus) zamanında yapılan Kral Yolu, Sard’dan (İzmir’in 95 km doğusunda) başlayıp
Sus kentine (günümüzde İran’da), oradan da Persepolis’e (günümüzde İran’da) kadar
uzanmaktaydı.
15-16. yüzyıllara kadar Doğu ülkeleri ile Avrupa ülkeleri arasında yapılan ticarette
İpek ve Baharat yollan önem kazanmıştır.
İpek Yolu
Eski çağlarda Avrupalılar, Doğu ülkelerinin kaliteli ipek ve baharatı ile tanışınca,
Avrupa’da bu ürünlere büyük bir talep doğmuştur. Bu ürünleri Avrupa’ya taşımak için
“İpek Yolu” olarak adlandınlan ticaret yollan yapılmıştır. Çin’den başlayıp İstanbul’a
ulaşan ve oradan da Avrupa’nın içlerine giden bu yol boyunca kervanlar yük taşımıştır.
İpek Yolu üzerinde yapılan ticaretten alman vergiler bu yolun geçtiği ülkelere büyük
gelir sağlamıştır. Bu nedenle İpek Yolu’na egemen olmak için devletler arasında zaman
zaman savaşlar ve ittifaklar olmuştur. Hun-Çin savaşlan, Kök Türk Bizans ittifakı
bunlara örnektir.
Çin’de ipeğin dokunması
SOSYAL BİLGİLER 7
Bu yola İpek Yolu denmesinin asıl nedeni Çin ipeğinin Roma’ya taşındığı yol
olmasıydı. İpek çok güzel görünüşlü, yumuşak, parlak ve dayanıklı bir üründür.
Kolaylıkla boyanıp daha gösterişli hâle getirilebilir. İpek böceğinin ürettiği bu liften
iplik yapılarak kumaş dokunur. 4000 yılı aşkın bir süreden beri, insanların ekonomik
hayatında önemli bir rol oynamakta olan ipek, yıllar boyu Çin, Hindistan, Taşkent,
Bağdat, Şam ve İstanbul’dan geçen İpek Yolu üzerinden Avrupa’ya taşınmıştır. Bu
zaman zarfında ipek altından daha değerli bir ürün olarak alıcı bulmuştur.
İpek Yolu’nda; ipek, kürk, değerli taş, yağ, bal, fildişi vb. ürünler taşmıyordu. Bu
yol üzerinde bulunan Kaşgar, Buhara, Bağdat, Tebriz, Bursa, Kayseri gibi kentler
önemli ticaret merkezleri hâline geldiler. İpek Yolu, doğu-batı arasındaki ticari ilişkiler
kadar kültürel İlişkilerin de yoğunlaşmasına neden oldu. Bu yol sayesinde AvrupalIlarla
Doğu ülkeleri birbirlerini tamdılar. Çin’in çeşitli ürünleri yanında kâğıt, matbaa, lake
ve porselen eşyalar, barut ve pusula gibi teknolojik ürünler İpek Yolu üzerinden
dünyanın çeşitli bölgelerine yayıldı.
Doğu ülkeleri ile Avrupa arasındaki ticarette önemli olan bir diğer yol ise Baharat
Yolu idi. Baharat günümüzden binlerce yıl önce Doğu ülkelerinde kullanılıyordu. Orta
Çağ Avrupa’sında soyluların sofralarına da girince çok önemli bir ticaret ürünü hâline
geldi. Çünkü baharat AvrupalIların çok miktarda tükettiği etin taze kalması için
gerekliydi. Ancak çok pahalı olması nedeniyle baharatı ancak varlıklı kimseler satın
alabiliyordu. Baharat Yolu Hindistan’dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden
Suriye limanlarına veya Kizildeniz yoluyla İskenderiye’ye ulaştırılırdı. Akdeniz limanlarına
getirilen baharat, buradan da Avrupa’ya taşınırdı.
İpek ve Baharat yollan uzun yıllar boyunca Osmanhlar ile Venediklilerin egemenliğindeydi. Doğu ülkelerinden getirilen ipek, baharat ve değerli mücevherler Avrupa’ya
ulaşıncaya kadar oldukça pahalanıyordu. Bu nedenle AvrupalIlar bu değerli mallan
üreten ülkelere doğrudan ulaşmanın yollarım aramaya başladılar. Diğer taraftan Marco
Polo gibi Avrupalı seyyahların doğu ülkelerinin zenginliğiyle ilgili abartılı anlatımları,
AvrupalIlarda doğu ülkelerine karşı büyük ilgi ve merak uyandırmıştı. Bu seyyahlardan
SOSYAL BİLGİLER 7
biri ‘‘Japonya’da o kadar çok altın var ki hükümdarın sarayının tabam iki parmak kalın­
lığında altınla örtülü” bilgisini veriyordu. Bu eserleri okuyan Avrupalılar kendi
ülkelerinde az bulunan altın, gümüş gibi madenlerin bol olduğuna inandıkları Asya ve
Afrika ülkelerine gitmeyi düşünüyorlardı. Tüm bu arayışlar Coğrafî Keşiflerin başla­
masında etkili oldu.
15 ve 16. yüzyıl boyunca süren Coğrafi Keşifler, yeni ticaret yollarının, yeni
okyanus ve kıtaların bulunmasıyla sonuçlandı. Keşifler daha sonraki yüzyıllara
damgasını vuran önemli gelişmelere yol açtı: AvrupalIların Doğu ülkelerine doğrudan
ulaşan yollan bulmasıyla ticaret yollan değişti. Akdeniz ipek ve baharat ticaretinde
önemini kaybetti. Atlas Okyanusu’ndaki limanlar önem kazandı. Bu durumdan İpek ve
Baharat yollan üzerinde bulunan tüm Müslüman ülkeleri olumsuz etkilendi. Bu ülkeler
zarara uğradı, ellerindeki malların değerlerinin azalmasıyla giderek yoksullaştı.
Ticaret yollarının değişmesi Osmanlı Devleti’ni de olumsuz etkiledi. Vergi gelirleri
azaldı. Osmanlı topraklarında kervan yollan boyunca faaliyet gösteren halk ve zanaatkarlar
işsiz kaldı. Bu durum, Osmanlı Devleti’nde ekonomik sıkıntılara ve iç isyanlara zemin
hazırladı. Osmanlı Devleti, ticaret faaliyetlerim yeniden geliştirebilmek için Avrupalı
devletlere kapitülasyonlar vermek zorunda kaldı.
Coğrafi Keşifler sonucunda Avrupalılar yeni kıtalara yayılma ve buraların zenginlik
kaynaklarım ele geçirme olanağı elde etti. Avrupalılar bir yandan kendi kültürlerini ve
dinlerini yayarken bir yandan da yeni ülkelerin zenginliklerini ele geçirmeye başladılar.
Avrupalılar bunu yaparken, yerli halklara ve yerel yaşama zarar vermiş, hatta yok
etmiştir. Daha sonraki yüzyıllan derinden etkileyecek olan sömürgecilik bu dönemden
itibaren başlamıştır. Kısa sürede yeni keşfedilen ülkelerden ele geçirilen madenler
Avrupa’ya taşınmıştır. Bunun sonucunda Avrupa’da zenginliğin kaynağı toprak olmaktan
çıkıp maden olmuştur. Avrupa kısa zamanda zenginleşmeye başlamış ve büyük bir
sermaye birikimi meydana gelmiştir. Bu birikim daha sonraki tarihlerde gerçekleşecek
olan Sanayi İnkılabı’nm temellerini oluşturmuştur.
Avrupa’da Sanayi İnkılabı’nm gerçekleşmesiyle kömür, doğal gaz, petrol gibi
madenlere olan ihtiyaç arttı. Avrupalılar hem sanayi için gerekli olan ham madde
kaynaklarım sağlamak hem de ürettikleri fazla ürünleri satmak için sanayileşmemiş
ülkelere yöneldiler. AvrupalIların sömürgecilik faaliyetleri yeni su yolların
bulunmasına yol açü. 1869’da Süveyş Kanalı açıldı. Böylece Coğrafi Keşifler sonucunda
önemini kaybeden Akdeniz limanlan yeniden önem kazandı. Akdeniz ile Atlas
Okyanusu’nu birleştiren Cebelitarık Boğazı; Karadeniz’den Akdeniz’e oradan da Atlas
Okyanusu’na ulaşılmasını sağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazlan da bu dönemde
önemli su yollan hâline geldiler. 1914 yılında açılan Panama Kanalı ise Atlas Okyanusu ile
Büyük Okyanus’unu birbirine bağhyordu. Bu su yollan sömürgeci devletlerin sömürgelerine
uluştıklan en kısa yollardı. Bu bakımdan su yollan üzerinde bulunan devletler ticaret
sayesinde önemli gelirler elde ederken, bu yollara egemen olmak isteyen sömürgeci
devletlerin de tehditlerine maruz kaldılar.
112
SOSYAL BİLGİLER 7
Günümüz dünyasında da ticaret önemli bir ekonomik faaliyettir. Bu nedenle
malların üretildiği ve ham maddelerin çıkarıldığı ülkeler ile satıldığı yerlere, yani
pazarlara yakın olmak önemlidir. Ticaret yollan üzerinde bulunan ülkeler, ticaret
sayesinde hızlı bir şekilde gelişmekte ve kalkınmaktadır. Ülkemiz doğal gaz, petrol gibi
madenlerin çıkarıldığı Orta Asya, Kafkaslar ve Orta Doğu ile bu madenleri talep eden
Avrupa’ya yakındır. Dünyanın en önemli su yollan (İstanbul ve Çanakkale boğazlan)
Türkiye üzerindedir. Bu nedenle ülkemiz ticaret bakımından geçmişte olduğu gibi
günümüzde de önemini korumaktadır.
(4 T
15. yüzyıl öncesi ve sonrası hangi mal ve ürünler devletlerin gelişmesinde etkili
olmuştur?
TEZGÂHTAN FABRİKAYA
18. yüzyılın sonlanna kadar Avrupa’da ekonomik hayat büyük ölçüde tanma,
küçük el sanatlarına ve ticarete dayanıyordu. Üretimin asıl kaynağı olan toprak, soyluların
ve kilisenin elindeydi. Coğrafî Keşifler sonunda keşfedilen yeni yerlerden tonlarca altın
ve değerli maden Avrupa’ya taşındı. Avrupa’da büyük bir sermaye birikimi meydana geldi.
Rönesans ve reform hareketleriyle başlayan bilimsel gelişme 18. yüzyılın
sonlarında en üst düzeye ulaştı. Yeni buluşlar üretime de uygulanmaya başladı. Buhar
gücüyle çalışan makinelerin üretimde kullanılmasıyla Sanayi İnkılabı gerçekleşti.
Sanayi İnkılabı’yla insan ve hayvan gücüne dayalı üretimden makineyle üretime
geçildi. Dokuma sanayisinde başlayan makineleşme daha soma diğer alanlara da
yayıldı. İlk kez İngiltere’de başlayan Sanayi İnkılabı daha sonra diğer Avrupa ülkelerine
yayıldı. Bu durum, Avrupa ve dünyada önemli gelişmelere neden oldu.
Zengin Avrupalılar üretim yapmak için kentlerde fabrikalar kurdular. Fabrikaların
artması ve üretim tarzının değişmesi insanların refah seviyesini artırdı. Özellikle orta
sınıf zenginleşti. Eskiden lüks sayılan şeker, kahve, çay gibi mallar, orta ve alt sınıflar
için de doğal bir ihtiyaç olmaya başladı. Bu da tüketimi ve tüketim mallarına olan talebi
artırdı. 16. yüzyıldan başlayarak Avrupa’nın nüfusu hızla arttı.
SOSYAL BİLGİLER 7
Fabrikaların zamanla çoğalması buralarda çalışan yeni bir sosyal sınıfın (işçi
sınıfının) ortaya çıkmasına yol açtı. Yetişkin erkekler yerine daha düşük ücret ödenen
kadın ve çocuk işçilerin çalıştırılması yaygınlaştı. îşçi sınıfı, yaşadığı sorunları çözmek,
haklarım korumak amacıyla sendikalaşmaya başladı. İşçi sınıfının mücadeleleri daha
sonraki tarihlerde Avrupa’da çeşitli ihtilallere ve sosyalizm, liberalizm gibi düşünce
akımlarının doğmasma yol açtı.
Bilimsel ve teknik gelişmelerin tanma uygulanması ile çok sayıda çiftçi işsiz kaldı.
Köylerden sanayi kentlerine yoğun göçler oldu; kentleşme hızlandı. Dünyanın ilk
gecekonduları meydana geldi ve kentsel sorunlar artmaya başladı.
Üretimin artması, malların pazarlanması sorununu ortaya çıkardı. Sanayide ham
maddeye de ihtiyaç vardı. Bu nedenle sanayileşen ülkeler sömürgeciliğe yöneldiler.
Ham madde bakımından zengin ve güçsüz ülkeleri ele geçirip sömürge hâline getirdiler.
Buradan getirdikleri mallan işleyerek tekrar sömürgelere sattılar. Bu durum sömürge
ülkelerin ekonomik bakımdan geri kalmasına yol açtı. Ekonomik sömürüyü, kültürel
sömürü takip etti.
ı Jr 7
İ
u
ğ
S
«
Fabrika Otomasyonu
Bilimsel ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak üretimde yeni gelişmeler yaşandı.
Sanayi alanında yatınm yapan ülkelerin ekonomileri hızla gelişti, kalkınma düzeyleri arttı.
Sanayi ve teknoloji günümüzde de gelişimini hızla sürdürmektedir. Özellikle
otomasyon, iletişim ve elektronik sistemler ile eneıji üretimi alanlarında büyük
gelişmeler yaşanmaktadır. Sanayi alanında yatınm yapan ülkeler ekonomilerini hızla
geliştirmekte ve kalkınmaktadır. Hem sanayide üretilen malların başka ülkelere satıl­
masıyla hem de sanayi alanında üretimde bulunanlardan alınan vergilerle ülke gelirleri hızla
artmaktadır. Sanayi alanında yapılan her yatırım, yeni iş olanaklan yarattığından toplum­
sal huzura da katkıda bulunmaktadır.
m
*
Sanayinin ülkemizin gelişmesine ne gibi katkıları olabilir?
SOSYAL BİLGİLER 7
TOPLUMSAL DAYANIŞMA
Tarih boyunca Türkler, toplumsal dayamşmaya ve yardımlaşmaya önem ver­
mişlerdir. Varlıklı kişiler, vakıflar kurarak muhtaç insanlara yardım etmişlerdir.
Selçuklu Döneminde gelişme gösteren vakıflar, Osmanlı döneminde en üst seviyeye
ulaşmıştır. Anadolu’da bilinen ilk vakıf 1048 tarihlidir. Selçuklu ve Osmanlı döneminde
sayılan yüz binlere yaklaşan vakıflar toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel hayatına
geniş ölçüde katkıda bulunmuştur.
Gevher Nesibe Şifahanesi (Kayseri)
Osmanlı Devleti’nde toplumun sosyal ve ekonomik hayat seviyesinin
yükseltilmesi, insanların sağlık, eğitim ve kültür ihtiyaçlarının karşılanmasında vakıflar
çok önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı ülkesinde yapılan imaret, cami, mescit,
medrese, kervansaray, han, hamam, yol, su, köprü, hastane ve okul gibi yapıların
tamamı vakıf hizmetidir.
Osmanlı Devleti’nde eğitim vakıflar eliyle yürütülürdü. Temel eğitimden üniversiteye
kadar eğitimin her aşaması ücretsizdi. Vakıflar, öğrencilere yurt ve barınma olanaklan
yanında burs da sağlamıştır. Darüşşifa, darüttıp gibi vakıf kuruluşları da sağlık alanın­
da hizmet vermiştir. Bu kuruluşların sağladığı hizmetler ücretsizdir. Vakıf kurumlan
arasında yer alan bimarhaneler zihinsel engelli bireyler ve psikolojik rahatsızlığı bulunan
insanlara müzik eşliğinde tedaviler sunmuştur. Osmanlı Döneminde öksüz ve yetimlere,
hastalara, görme özürlülere, sağır ve dilsizlere, zihinsel engelli bireylere ve ruh
hastalarına da kurulan vakıflar aracılığıyla hizmet götürülmüştür.
Osmanlı vakıfları, varlıklı kişiler yanında padişah, sadrazam ve diğer yüksek
rütbeli devlet adamlan tarafından kurulmuştur. Osmanlı Devleti’ndeki vakıfların yan­
dan çoğunun padişah ve devlet adamlan tarafından kurulduğu bilinmektedir. Osmanlı
Devleti vakıf sistemini her zaman desteklemiş ve vakıfların korunması için tedbirler
almıştır. Devlete ait gelirlerden büyük bir kısmının vakıflara bırakılması sağlanmıştır.
115
SOSYAL BİLGİLER 7
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’da Sahn-ı Seman ve Tetimme medreselerim
yaptırdıktan sonra bir de hastane inşa ettirdi (1470). Burası, hastane ve hastalara yemek
pişirecek imaret olmak üzere iki kısımdı. Hastanede mevcut hastalardan başka
dışarıdan ayakta tedavi için gelen fakir hastalar, haftada bir gün muayene edilerek
ihtiyaçları olan ilaçlar kendilerine veriliyordu. Hastanede imaretinde iki aşçı, doktorların
hastalar için pişirilmesini emrettikleri diyet yemekleri pişiriyordu. Doktorlar ve diğer
görevlilerin ücretleri vakıf tarafından karşılanıyordu.
Cumhuriyet Döneminde her türlü vakıf işleri Başbakanlığa bağlı Vakıflar Genel
Müdürlüğüne devredilmiştir. Günümüzde 15.910 adet eski vakıf eseri ile 57.219 vakıf
emlaki Vakıflar Genel Müdürlüğünün kontrolü altındadır.
Günümüzde ülkemizde hemen her konuda hizmet veren vakıflar bulunmaktadır.
Bunların önemli bir kısmım eğitim, kültür, sanat, spor, sağlık, çocuk ve kadm haklan,
sosyal yardım, bilim, teknoloji, araştırma ve çevre konularına yönelik faaliyet gösteren
vakıflar oluşturmaktadır. Çağdaş Eğitim Vakfı, Türkiye Erozyonla Mücadele,
Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Koruma Vakfı (TEMA), Türk Silahlı Kuvvetlerini
Güçlendirme Vakfı, Mehmetçik Vakfı, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı,
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), Millî Eğitim Vakfı, Hacı Ömer Sabancı
Vakfı, Türkiye Güçsüzler ve Kimsesizlere Yardım Vakfı, Kartal Vakfı bunlardan
bazılandır.
W
5
L
ü-il
SEV
LÖSEV, lösemili ve kan hastası çocukların, sağlık ve eğitim
başta olmak üzere her türlü ihtiyaçlarının sağlanmasına yardımcı
olmak, kan hastalıklan konusunda ulusal düzeyde tedavi, eğitim ve
araştırma kurumlan kurmak ve işletmek amacıyla kurulmuştur.
Vakıf, lösemi hastalığım tanıtmayı, lösemili çocuklann ve
ailelerinin sıkıntılarını topluma aktarmayı ve bu vesileyle toplumu
bilinçlendirmeyi amaçlamaktadır.
SOSYAL BİLGİLER 7
MESLEK EĞİTİMİ
Nitelikli insan bir ülkenin varlığım sürdürmek için gereksinim duyduğu en önemli
unsurdur. Nitelikli insan yetiştirme tüm devletlerin ve meslek örgütlerinin en önemli
amacıdır. Türk tarihinde eğitimin temel işlevi ülkenin ihtiyacı olan nitelikli insanı
yetiştirmektir. Türk toplumlannda insan yetiştirmede önemli işlevleri olmuş kuramlardan
bazılarım inceleyelim:
Ahilik Teşkilatı
XIH. yüzyılda Anadolu’da kurulan Ahilik teşkilatı, mesleki ve ahlaki eğitimde
önemli bir rol oynamıştır. Bu teşkilat esnaf, sanatkâr ve üretici birliklerini bir araya
getirerek ekonomik ve sosyal alanda önemli bir işlev görmüştür.
Ahilik teşkilatının kurucusu olan Ahi Evran, Azerbaycan’m Hoy kasabasmda doğ­
muştur (1171). Selçuklu Sultam I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Anadolu’ya gelen
Ahi Evran, 1205 yılında Kayseri’de devletin desteği ile debbağlan (dericileri) ve diğer
sanatkârları da içine alan büyük bir sanayi sitesinin kurulmasına öncülük etmiştir. Her
sanat dalındaki birliklerin bir araya toplandığı bu siteler, Selçuklu Sultanı Alâeddin
Keykubat zamanında diğer şehirlerde de kurulmaya başlamıştır. Ahi Evran kendi
mesleği olan debbağhk dalından başka, 32 çeşit esnaf ve sanatkârın lideri olmuştur.
Ahilik, Selçuklular Döneminde mesleki dayanışmayı, toplumun refah ve huzurunu
sağlamayı amaç edinen bir sivil toplum kuruluşudur.
Ahi Evran Anıtı (Kırşehir)
117
SOSYAL BİLGİLER 7
Ahilik teşkilatı; esnaf, sanatkâr ve üreticilere rehberlik ederek çalışma ilkelerini
belirliyordu. Her meslek birliğinde sıkı bir dayanışma ve karşılıklı denetim vardı.
Teşkilat üretilen malın kalitesinden, fiyatına kadar çeşitli standartlar belirlerdi. Ahi
teşkilatında yer alan üreticilerin ve esnafın meslek ahlakı yönünden de belli ilkelere
uyma zorunluluğu vardı. Bu ilkelere uymayanlar Ahilik teşkilatından çıkarılırdı.
Teşkilattan çıkarılan hiçbir kimse üretim yapamaz, mal satamazdı.
Her sanat grubunun başmda bir şeyh, kethüda ve yiğitbaşı bulunurdu. Ehl-i hibre
denilen görevli ise sanat dalının bilirkişisi demekti. Bunlar o meslek grubunda ustalann
oylarıyla seçilir, devlet tarafından onaylanırdı. Bu görevliler; esnaf arasındaki ilişkileri,
üretim miktanm, kalitesini, esnafm kurallara uyup uymadığım denetlerlerdi.
Ahilik anlayışının temel ilkelerinden bazıları şunlardır:
îyi huylu ve güzel ahlaklı olmak
İşinde ve hayatında, kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak
Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak
Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak
Cömertlik, ikram ve kerem sahibi olmak
Küçüklere sevgi, büyüklere karşı saygılı olmak
Alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak
Hatalan yüze vurmamak
Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi, güler yüzlü ve güvenilir olmak
Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek
Herkese iyilik yapmak, iyiliklerim istemek
Yapılan iyilik ve yardımı başa kakmamak
Hakka, hukuka, hak ölçüsüne riayet etmek
< o r
Ahilik anlayışının temel ilkeleri gönümüzde de geçerli midir?
Bir iş kolunda çalışacak esnafın sayısma teşkilat karar verirdi. Bağımsız dükkân
açabilmek için o sanat dalında usta olmak gerekirdi. Bir kişinin usta olabilmesi ve
kendi işyerini açabilmesi için değişik öğretim kademelerinden geçmesi zorunluydu.
Uzun bir çıraklık ve kalfalık döneminde sanatın inceliklerini öğrenip, gerekli olan ahlaki
değerleri kazanması gerekirdi.
Ahilikte usta-kalfa-çırak sistemi vardı. Bu sistemde eğitim oldukça önemliydi.
Meslek eğitimi ile ahlak eğitimi bir bütünlük içerisinde ele alınarak uygulanırdı. Bir
meslek edinmek üzere yeni çalışmaya başlayan gençlere, okuma yazma, dinî bilgiler,
Türkçe konuşma, edebiyat, müzik, spor folklor ve askeri bilgiler öğretilirdi. Gençlerin
kültürlerini geliştirmek için tarihî destanlar; Kutadgu Bilig ve Dede Korkut gibi devlet
idaresi ve kahramanlığı konu alan eserler okutulurdu. Ahlak eğitiminde ise Fütüvvetname
denilen ahlak kitaplarından yararlanılırdı. Mesleki eğitim, atölyelerde verilirdi. Burada
çalışma usulleri, meslekle ilgili teknik bilgiler öğretilir ve uygulama yapılırdı.
118
SOSYAL BİLGİLER 7
Bir iş yerine çırak olarak girebilmek için, o iş kolunun Ahi Birliği’nden izin
alınması gerekirdi. Bir çırak veya kalfa ustanın rızasını almadan iş yerini terk edemez,
başka bir iş yerine gidemezdi.
İş yerinde çırak ve kalfaya, sanata ait bilgiler öğretilirken derse önce sanatın temel
bilgilerinden başlanırdı. Öğrenci olgunlaştıkça ve yetenekleri geliştikçe bilgiler de buna
göre arttırılırdı. Bu eğitim usta oluncaya dek sürüp giderdi.
Şed Kuşanma Töreni
Ahilikte çırak ve kalfayı en iyi biçimde yetiştirmek ustanın göreviydi. Bunun için
usta sanatın inceliklerini kalfa ve çıraklarına öğretirken onların ahlaken de iyi yetişme­
sine dikkat ederdi. Yeterli bilgiyi öğrenen çırağın kalfa, kalfanın da usta olması için o
iş kolunun birlik başkamndan izin istenirdi. Çıraklıktan kalfalığı, kalfalıktan ustalığa
yükselmede mutlaka bir tören yürütülürdü. Şed Kuşanma denilen törene birlik başkanlan, sanatın en tanınmış üstatları ve şehirdeki Ahi Birlik Başkam davet edilirdi.
Bunların arasında mesleğin en kıdemli üyeleri ve Ahi Baba’dan meydana gelen bir
heyet, kalfanın o güne kadar imal ettiği ürünleri inceler, kalitesini kontrol ederlerdi.
Kalfanın başkalarına karşı tutum ve davranışları olumlu, ürettikleri istenilen standartta
ve kalitede ise kalfalıktan ustalığa geçmesine izin verilirdi. Bu onay heyetin huzurunda
dualarla bele üç kere bağlanıp çözülen kuşağın bir defa daha bağlanmasıyla gerçekleşirdi.
Enderun
OsmanlIlarda devletin amaçladığı nitelikli insanların yetiştirildiği kuramlardan
biri Enderun’du. Bu okul n. Murat döneminde Edime Sarayı’nda açıldı. İstanbul’un
fethinden sonra da Topkapı Sarayı’nda faaliyetlerine devam etti. Enderun’un en önemli
özelliği, saray üniversitesi olmasıydı. Osmanh Devleti’ni yönetecek idareci, komutan,
devlet memura ve sanatkâr burada yetiştirilirdi.
SOSYAL BİLGİLER 7
îçoğlanlar
Devşirme sistemiyle toplanan çocuklar Acemi Ocağı’na gönderilmeden önce
içlerinden zeki ve yetenekli olanlar çeşitli Enderun mekteplerine gönderilirlerdi.
Bunlara içoğlan denilirdi. Buralarda sıkı bir eğitimden geçirilen içoğlanlardan en
seçkin olanları, Topkapı Sarayı’ndaki Enderun’a alınırdı.
Enderun’da eğitim-öğretim birbirini izleyen yedi oda (koğuş) içinde yapılırdı.
Odalardaki eğitim 1 ile 2 yıl arasında değişirdi. Öğrenciler odalann başlangıç sınıfında
öğretime başlar, üst sınıflara doğru yükselirdi. Öğretim uygulamalı ve teorik olarak
yapılırdı.
Enderun’da öğrenciler dört alanda eğitilirdi:
Beden eğitimi
Uygulamalı saray işleri eğitimi
Yetenekleri doğrultusunda bir sanat eğitimi
Teorik İslami bilgi eğitimi
Dinî bilgiler, Türkçe, Arapça, Farsça, fen bilimleri, tarih vb. teorik olarak verilirdi.
Uygulamalı dersler ise saray ve protokol hizmetleri, güreş, atlama, ok atma, hat sanatı
ve müzikti.
Enderun Mektebi, 1909 yılına kadar varlığını devam ettirmiştir. Bu dönem zarfında
Osmanlı devlet hayatında etkili olan çok sayıda sadrazam, vezir, komutan,
hattat, şair ve müzisyen Enderun Mektebinden yetişmiştir.
120
SOSYAL BİLGİLER 7
Medrese
Selçuklularda ve Osmanlı Devleti’nde eğitim ve öğretim sisteminin temel kurumu
medreselerdi. Din bilginleri, kadı, doktor, matematik ve astronomi bilginleri medreselerden
yetişiyordu. İlk Osmanlı medresesi 1331 yılında Orhan Bey tarafından İznik’te açıldı.
Buraya atanan ilk müderris ise Davud-ı Kayseri’ydi. Daha sonra başta Bursa, Edime ve
İstanbul olmak üzere hemen hemen her Osmanlı şehrinde medreseler açıldı. Fatih
Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde medrese eğitimi en yüksek
seviyeye ulaştı.
Osmanhlarda medreseler alt (hariç), orta (dâhil) ve yüksek (sahn) olmak üzere
derecelere ayrılırdı. Öğrenciler medrese eğitimine alt düzeyden başlar, başardı olurlarsa
yüksek medresede eğitim görmeye hak kazanırlardı. Yüksek medrese hukuk, edebiyat
ve ilahiyat fakültesi düzeyindeydi. Öğrenciler, danişmend veya softa (suhte) ismiyle
öğrenim görür ve buralardan icazetname denilen diploma ile mezun olurdu. Yüksek
medreseden mezun olanlar müderris, kadı ya da yönetici olurdu. Medreselerde ders
veren öğretmenlere müderris, yardımcılarına da muid adı verilirdi.
Süleymaniye Medresesi (İstanbul)
Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Sahn-ı Seman medreselerinin dördü
Fatih Camisi’nin kuzeyinde, dördü de güneyindeydi. Medreselerden her birinin on
dokuz odası vardı. Bu odalardan on beşi öğrencilere (danişmend), ikisi yardımcılara
(muid), ikisi de medrese kapıcısı ve hizmetlisine aitti. Sekiz medrese hocasına günde
ellişer akçe maaş verilirdi. Her bir medresede görev yapan muidlere ekmek ve yiyecek
dışında beş akçe yevmiye (gündelik) verilirdi. Her medresenin danişmend adı verilen
on beş öğrencisine günde ikişer akçe maaş ve yiyecek verilirdi.
Medreselerde tefsir (Kur’an-ı Kerim’in açıklaması), fıkıh (İslam hukuku), kelam
(İslam felsefesi), matematik, cebir, tarih, coğrafya, fizik, üp, mantık, fizik, kimya, astronomi
gibi bilimler okutulurdu.
17.
yüzyıldan itibaren Osmanlı medreselerinde bozulmalar başladı. Bunun nedenleri
arasında müderris atamalarında kayırmaların yapılması, yetersiz kişilerin müderrisliğe
getirilmesi, öğretim programlarından fen ve matematik gibi derslerin çıkarılması vardır.
Zamanla çağdışı kalan medreseler, Osmanlı siyasi, sosyal ve kültürel yapışım da olumsuz
etkilemiştir. Medreseler Atatürk döneminde kapatılmıştır.
SOSYAL BİLGİLER 7
,
Günümüzdeki okullarla medreseleri karşılaştırdığınızda benzerlik ve farklılıklar
konusunda neler söyleyebilirsiniz?
MESLEĞİMİ SEÇİYORUM
Meslek bir kişinin hayatını kazanmak, geçimini sağlanmak için yaptığı iş olarak
tanımlansa da sadece para kazanmak için yapılan bir iş değildir. Meslek, bir kişinin
çalışma ortamım, ekonomik durumunu, ilişkide olduğu insanları, yaşadığı çevreyi
kısaca yaşam biçimim etkileyen bir durumdur. Bu nedenle meslek seçmek, yaşam
biçimim seçmek demektir. İnsanlar mesleklerim belirlerken gelecekteki yaşamlannın
birçok yönünü de belirlemiş olmaktadırlar.
Meslek belli bir eğitimi gerektiren bilgi, beceri, ustalık, sevgi ve ilgi isteyen sürekli
bir iştir. Kendine uygun meslek seçmiş olan kimseler, işlerim severek yapmakta,
mesleklerindeki gelişmeleri izleme isteği duymakta, böylece hem mutlu ve verimli kişiler
olarak meslek yaşamım sürdürmekte hem de ülke ekonomisine katkıda bulunabilmektedir.
Bu nedenle meslek seçmek tüm bireylerin hayatım derinden etkileyen bir konudur.
Meslek seçiminde doğru ve sağlıklı karar verebilmeniz için dikkat etmeniz
gereken şunlardır:
Kendinizi tanımalısınız.
Meslek seçmenin en önemli noktası, sahip olduğunuz özelliklerle mesleğin gerektirdiği
özelliklerin uyuşmasıdır. Meslek seçmeden önce hangi özelliklere sahip olduğunuzu
bilmeniz, yani kendinizi tanımanız gerekir.
Bir kimsenin bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği olan yetenek meslek seçiminde
önemlidir. Bir kimse, sahip olduğu yeteneklere uygun meslek seçtiğinde doğru karar
vermiş olur. Farklı yetenek gerektiren mesleğe yönelen bireylerin başarılı ve mutlu
olma şansı düşüktür. Örneğin hukukçu olmayı düşünen bir kimsenin muhakeme gücüne
ve mantıklı düşünme yeteneğine sahip olması gerekir. Bu nedenle meslek seçiminde “Neler
yapabilirim?” sorusunu cevaplamanız gerekir.
SOSYAL BİLGİLER 7
Kişiler farklı özelliklere sahiptir. Bazıları, insanlarla iç içe olmaktan hoşlanır, çok
konuşkandır, ikna gücüne sahiptir. Bazılan ise yalnızlıktan hoşlanır, az konuşur, dinlemeyi
sever. Seçilen mesleklerin de insanların sahip olduğu karaktere uyması gerekir. Örneğin
yönetici olmak isteyen bir kişinin, başkalanyla iyi ilişkiler kurmasını bilen, yüksek ikna
gücüne sahip, sabırlı ve disiplinli olması gerekir. Bu nedenle “Nasıl bir karaktere
sahibim?” sorusunun cevabı, meslek seçimi kararında önemli bir rol oynar.
Herhangi bir zorlama olmadan ya da bir karşılık beklemeden kendiliğinizden bazı
çalışmalar yapıyor ve bundan doyum sağlıyorsanız, o tür çalışmalara karşı ilginiz
olduğu söylenilebilir. Örneğin; müzikle ilgilenen her kesin müziğe ügisi olduğu söylenemez.
Boş vakitlerinde bir müzik aleti çalmaya çalışan, kısıtlı harçlığım ve zamanım kaset,
CD almaya ve konserlere gitmeye ayıran bir kişinin müziğe ilgisi olduğu söylenebilir.
Meslek seçimini yapmadan önce “Neleri yapmaktan hoşlanırım?” sorusunu cevaplayabilmeniz
gerekir.
Sevdiğim işi yapıp mutlu olmak, başka insanlara yanm etmek, çok para kazanıp
zengin olmak, yeteneklerimi geliştirmek, meslekte ilerlemek gibi meslekî beklentiler
de meslek seçimini etkilemektedir. “Ne istiyorum?” sorusunun cevabı bir meslekle
ilgili beklentilerinizi ortaya koymaktadır.
Mesleği tanımalısınız.
Meslek seçiminde önemli konulardan biri de mesleği tanımaktır. Meslekleri tanırken
şu sorulara cevap aramanız gerekir;
Meslek hangi özel ilgi, yetenek gerektiriyor?
Mesleği yapmak için ne tür eğitim almak gerekiyor?
Mesleğe girişte yaş, cinsiyet, boy, kilo gibi sınırlamalar var mı?
Mesleğin çalışma şartlan neler?
Mesleği icra edenler hangi zorluklarla karşılaşıyor?
Bu mesleğin gelir durumu ve imkânları neler?
Meslekte ilerleme olanakları var mıdır?
Meslekte iş bulma olanaklan nasıldır? Nerede ve nasıl iş bulunabilir?
Meslekler hakkında edindiğiniz bilgileri değerlendirmelisiniz.
Kendinizi ve meslekleri tanıdıktan sonra sahip olduğunuz ilgi, yetenek ve özelliklere
uygun, beklentilerinizi karşılayabilecek bir mesleğe yönelmeniz en doğru ve sağlıklı karar
olacaktır. Bunun dışında bilgi ve teknolojinin hızla ilerlediği çağımızda, toplumun
ihtiyaçları doğrultusunda bazı mesleklerin öne çıktığı, bazı mesleklerin de önemini
yitirdiği bir gerçektir. Bu nedenle meslek seçiminde bu durumu da göz önüne almak gerekir.
Günümüzde okullar bireylerin meslek seçiminde yol gösterici olarak önemli bir rol
üstlenmektedir. Okullar gerek verdiği bilgi, beceri ve değerlerle öğrencileri hayata
hazırlamakta gerekse uyguladığı öğretim programlanyla meslek seçiminde belirleyici
olmaktadır. İlköğretimden sonra devam edilen ortaöğretim kurumlan, seçilecek meslek
ya da üniversite eğitiminde etkili olmaktadır.
123
SOSYAL BİLGİLER 7
Endüstri Meslek Lisesi (Kastamonu)
Meslek lisesine giden bir öğrenci 4 yıllık eğitimden sonra ülke ekonomisine
katkıda bulunacak bir ara eleman olarak yetişmektedir. Sosyal bilimler lisesinde öğren­
im gören bir öğrenci, üniversitelerin sosyal bilimler bölümlerinde eğitim almak için ilk
adımı atmış sayılabilir. Bu nedenle seçilecek ortaöğretim kurumu bireylerin meslek
seçiminde dönüm noktalarından birini oluşturmaktadır.
SOSYAL BİLGİLER 7
ÖZET
Halkın ihtiyaç duyduğu temel besin maddeleri, ve sanayinin hammaddesi olan bitkiler
toprakta üretilmektedir. Bu nedenle toprak tarihte olduğu gibi günümüzde de önemini
korumaktadır. Selçuklularda ve OsmanlIlarda toprak yönetimine büyük önem verilmiştir.
Uygulanan Ikta ve Timar sistemleri ile vergiler düzenli toplanabilmiş, üretimin
devamlılığı sağlanmış ve hâzineye yük olmadan güçlü bir ordu oluşturulabilmiştir.
Günümüzde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, ülkemizde tarımın gelişmesi için planlama
ve uygulamaları düzenlemektedir. Ülkemizde tarım sektöründe verimliliği artırmak,
tarımın çağdaş yöntemlerle yapılmasını sağlamak ve tarımla uğraşan halkın doğal afet
vb. durumlarda uğradığı zararları karşılamak için devletimiz tarımı ve üreticileri
desteklemektedir.
Devletlerin kalkınması için değerli madenlere, önemli ticari ürünlere sahip olmak,
bu ürünlerin üretildiği ve satıldığı yerlere yakın olmak önemlidir. Geçmişte Kral Yolu,
İpek Yolu ve Baharat Yolu üzerinde bulunan ülkeler ve şehirler yapılan ticaret
sayesinde oldukça gelişmiş ve zenginleşmiştir. Coğrafî Keşiflerle bu yolların önemi
azalmış, Atlas Okyanusumdaki liman kentleri önem kazanmıştır. Bu dönemde ipek,
baharat ve mücevher ticaretinin yerini altın, gümüş gibi değerli madenler almıştır.
Sanayi inkılabı’yla birlikte ticaret metası olarak kömür, doğalgaz, petrol gibi madenler
ön plana çıkmıştır. Bu madenlerin çıkarıldığı yerler ve taşındığı su yollarının önemi
artmıştır. Tarihte olduğu gibi günümüzde de malların üretildiği ve hammaddelerin
çıkarıldığı ülkeler ile satıldığı yerlere, yani pazarlara yakın olmak önemlidir. Ticaret
yollan üzerinde bulunan ülkeler, ticaret sayesinde hızlı bir şekilde gelişmekte ve kalkınmak­
tadır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de sanayi ülkelerin kalkınmasında ve
gelişmesinde büyük rol oynamaktadır.
Tarih boyunca Türkler toplumsal dayanışmaya ve yardımlaşmaya önem ver­
mişlerdir. Varlıklı kişiler vakıflar kurarak muhtaç insanlara yardım etmişlerdir Nitelikli
insan bir ülkenin varlığım sürdürmek için gereksinim duyduğu en önemli unsurdur.
Nitelikli insan yetiştirme tüm devletlerin ve meslek örgütlerinin en önemli amacıdır.
Türk tarihinde eğitimin temel işlevi ülkenin ihtiyacı olan nitelikli inşam yetiştirmektir.
Osmanlılarda ahilik teşkilatı, enderun ve medreseler meslek edindirme işlevi olan
başlıca kuruluşlardır. Günümüzde meslek tercihi yaparken ilgi, istek, yetenek ve beklenti­
lerin ön planda tutulması, başarılı ve mutlu bir yaşamı da beraberinde getirmektedir.
125
SOSYAL BİLGİLER 7
DEĞERLENDİRME SORULARI
A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanın başına “D”, yanlış olanın başına “Y” işareti
koyunuz.Yanlış olan cümlelerin doğrusunu altlarındaki boşluğa yazınız.
( ) 1. Coğrafi Keşifler’den en az etkilenen devletlerden biri Osmanlı Devleti’dir.
( ) 2. Feodalitede toprağm sahibi halktı.
( ) 3. 15. yüzyıla kadar en önemli ticari ürünler altın, gümüş gibi değerli madenlerdi.
( ) 4. Ülkemizde tanmsal politikalar Tanm ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından
yürütülmektedir.
( ) 5. Osmanlı Devleti’nde tımarlı sipahiler hem yönetici hem de askerdi.
( ) 6. Meslek seçiminde toplumsal ihtiyaçlar bireylerin ilgi ve yeteneklerinden daha
önemlidir.
( ) 7. Ahilik esnafların kurduğu bir meslek örgütüdür.
( ) 8. İkta ve tımar sistemleri birbirine benzeyen sistemlerdir.
( ) 9. Ülkemizde tanm daha çok sanayinin ham maddesi olan tanm ürünlerine
dayalıdır.
( ) 10. Vakıflar Osmanlı Devleti’nin en önemli yönetim kurumlanndan biridir.
B. Aşağıdaki soruların cevaplarım yazınız.
1. Günümüzde toprağm önemini, kendi hayatınızdan örneklerle açıklayınız.
2. Mesleğinizi seçerken göz önünde bulundurmanız gereken faktörler nelerdir? Açıklayınız.
3. Günümüzde bir ülkenin sanayileşmesi neden önemlidir?
4. Bir devletin kalkınmasında zengin kaynaklara, su ve kara yollarına sahip olması
neden önemlidir?
126
SOSYAL BİLGİLER 7
TEST IV
1.
Günümüzde pek çok kurum ve kuruluş tanma destek vermektedir. Bu destekler
arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A.
B.
C.
D.
2.
Aşağıdakilerden hangisi Coğrafi Keşiflerin ekonomik sonuçlarından biridir?
A.
B.
C.
D.
3.
Toprak gelirlerinin tımarlı sipahilere verilmesi
Köylülerin toprağı terk etmesinin önlenmesi
Tımarlı sipahilerin atlı asker beslemesi
Toprağı işleyen köylülerden vergi alınması
İkta sisteminin yararlan arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A.
B.
C.
D.
5.
Yeni ticaret yollarının bulunması
Yeni okyanus ve kıtaların bulunması
Dünya’mn yuvarlak olduğunun kanıtlanması
Kiliseye olan güvenin sarsılması
OsmanlIlarda tarımsal üretimin sürekliliğini sağlamaya yönelik uygulama
aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
4.
Uzman eleman yetiştirme
Pazar fiyatlarım dengeleme
Ucuz kredi sağlama
Vergi muafiyeti sağlama
Ordunun güçlenmesi
Üretimin devamlılığının sağlanması
Toprakların eşit olarak halka dağıtılması
Devletin önemli giderlerinin karşılanması
Coğrafi Keşiflere kadar dünya ticaretinde önemli olan ticaret yolu aşağıdakilerden
hangisidir?
A.
B.
C.
D.
İpek Yolu
Kral Yolu
İstanbul Boğazı
Süveyş Kanalı
127
SOSYAL BİLGİLER 7
6.
Aşağıdakilerden hangisi Sanayi İnkılabı’nın sosyal sonuçlarından biridir?
A.
B.
C.
D.
7.
Aşağıdakilerden hangisi bir vakıf kuruluşunun özelliklerinden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
8.
Hizmetlerin ücretsiz olması
Sosyal dayanışma ve yardımlaşmayı amaçlaması
Eğitim, sağlık ve kültür alanında hizmet vermesi
Devlet denetiminin dışında olması
Aşağıdakilerden hangisi Türklerde meslek edindiren kuruluşlardan biridir?
A.
B.
C.
D.
9.
Fabrika üretimine geçilmesi
îşçi sınıfının doğması
Ham madde ve pazar ihtiyacının ortaya çıkması
Ulaşımın gelişmesi
Enderun
İmaret
Mahalle mektebi
Rasathane
Meslek tercihi yaparken göz önünde bulundurulacaklar arasında aşağıdakilerden
hangisi yoktur?
A.
B.
C.
D.
Yetenekler
Kişisel özellikler
Yakınların beklentileri
İlgi ve istekler
10.
I. Tarımsal üretimin azalması
n. Taşra yönetiminin bozulması
İÜ. Vergi gelirlerinin azalması
IV. Osmanlı ordusunun zayıflaması
Bu sonuçlardan hangileri tımar sisteminin bozulmasının ekonomik sonuçlanndandır?
A.
B.
C.
D.
128
I ve II
I ve IH
II velV
İÜ ve IV
SOSYAL BİLGİLER 7
UNITE V
• __
•
ZAMAN İÇİNDE BİLİM
KONULAR
-
UYGARLIĞIN TEMELİ
TARİH BAŞLIYOR
İNSANLIĞA HEDİYE: BİLİMSEL MİRAS
DÜŞÜNCENİN ÖZGÜRLEŞMESİ
ÖZET
TEST V
SOSYAL BİLGİLER 7
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
*
*
*
*
*
Bu ünite
İlk uygarlıkların bilimsel ve teknolojik gelişmelere katkılarım,
tik yazı örneklerinden yola çıkarak yazımn kullanım alanlarını ve bilgi
aktarımındaki önemini,
Türk ve İslam devletlerinde yetişen bilginlerin bilimsel gelişme sürecine
katkılarım,
15-19. yüzyıllar arasında Avrupa’da yaşanan gelişmelerin günümüz bilimsel
birikiminin oluşmasına etkilerim,
Tarihsel süreçte düşünceyi ifade etme ve bilim özgürlüklerinin bilimsel gelişmeye
etkilerini öğreneksiniz.
BU ÜNİTEYİ NASIL ÇALIŞMALIYIZ
j£ d
Konu içersinde ilk kez karşılaştığınız kavram ve deyimleri, konu içersindeki
tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun.
Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın.
Uyanları dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm.
Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynakçada belirtilen
kaynaklardan yararlanın.
130
SOSYAL BİLGİLER 7
ÜNİTE V
ZAMAN İÇİNDE BİLİM
UYGARLIĞIN TEMELİ
İnsanlar tarih boyunca yaşamlarını kolaylaştırmak için çeşitli aletler geliştirmişler,
çeşitli buluşlar yapmışlardır. Yazı, tekerlek, para ve birçok buluş bu ihtiyaçların bir
sonucudur. İlk Çağ uygarlıklarından başlayarak günümüze kadar artarak süren bu
bilimsel ve teknolojik gelişmeler, insan hayatının her alanında önemli değişiklere
neden olmuştur.
Bilim ve teknoloji insanlıkla yaşıttır ve insanlığın ortak ürünü olarak meydana
gelmiştir. Mezopotamya, Mısır, Anadolu, Ege, Çin ve Hindistan’da kurulan ilk uygar­
lıklar, bilim ve teknolojinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuşlardır. Bu dönemde
yapılan ilk buluşlar, ilk araç ve gereçler günümüz bilim ve teknolojisinin temelini oluş­
turmaktadır.
Mısırlılarda tanm ürünlerinden alman vergilerin hesaplanması matematiğin; Nil
Nehri’nin taşma zamanının hesaplanması astronominin; Nil sularının taşması sonucu
bozulan arazi sınırlarının yeniden belirlenmesi geometrinin gelişmesinde etkili olmuş­
tur. Mısırlılar, Pi sayısının değerini günümüzdekine çok yakın bulmuşlar, bugünkü
takvimin temeli olan Mısır takvimim icat etmişlerdir. Mısırlılar, MÖ 3000lerde hiyeroglif
(resim yazı) sistemim geliştirmişlerdir. Tıp alanında da büyük bir gelişme sağlayan
Mısırlılar, ölüleri mumyalama sırasında insan vücudunu yalandan tanımışlardır.
Hastalıkların tanısı ve tedavisi için bazı yöntemler uygulamışlar ve İlaçlar kullan­
mışlardır.
Takvim
Mısırlılar gök cisimlerinin hareketim inceleyerek ilk takvimi buldular (MÖ 4241).
İlk takvim Dünya’nın Güneş etrafında dönüşüne göre düzenlendi. Mısırlılar bir yılı 365
gün olarak hesapladılar ve oniki aya böldüler. Bir ayı da 30 gün kabul ettiler.
Mısır takvimi, günümüzde kullandığımız Miladi takvimin temelini oluşturmaktadır.
Güneş esasma dayalı takvim İyonlar, Yunanlar ve Romalılar tarafından geliştirilmiştir.
Roma İmparatoru Jullius Cesar (Jul Sezar) ve Papa XII. Gregor (Gregor) tarafından
düzenlenerek günümüzdeki şeklini almıştır. Mısırlıların dışında Sümerliler, Çinliler,
Türkler ve Araplar da ay ya da güneş yılı esasma dayanan takvimler geliştirmişlerdir.
131
SOSYAL BİLGİLER 7
Sıfırı ilk defa Hintli matematikçiler kullanmıştır. Hintliler Ay ve Güneş’in harekeden
ve tutulmaları, gezegenlerin hareketlen; Dünya ve Güneş’in birbirlerine uzaklıkları
hakkında ayrıntılı çalışmalar yapmışlardır. Hint bilimi, erken Yunan ve îslam
dünyasının bilimsel faaliyetinin şekillenmesinde önemli katkılar yapmıştır. Bu katkı ilk
dönemlerde tüccarların, seyyahların ve askerlerin yardımlarıyla gerçekleşirken, daha
sonraki dönemlerde, doğrudan doğruya bilginler ve çevirmenler yoluyla olmuştur. Bu
bilgiler Sanskritçeden Arapçaya yapılan çeviriler yoluyla İslam dünyasına aktarılmış
buradan da Avrupa’ya taşınmıştır.
Modem astronominin temelini Mezopotamyalılar atmıştır. Bir yılı 360 gün olarak
tespit eden Sümerliler, yılı 12 aya bölmüşler, ayı otuz gün hesaplamışlardır. Sümerliler
bazı gezegenleri ve hareketlerini keşfetmişler, Ay ve Güneş tutulmalarım hesaplamışlar,
burçları bulmuşlardır. Aritmetik ve geometrinin temelleri de Sümerliler tarafından
atılmıştır. Yazı ve tekerlek gibi buluşlar da Sümerlilere aittir.
Yazı
Yazı ilk olarak Sümer rahipleri tarafından MÖ 3500 yıllarında kullanılmıştır.
Yumuşak kil tabletler üzerine sivriltilmiş uçlu kamış parçalan ile şekiller çizilerek oluş­
turulmuştur. Kullanılan kil tabletin kızgın fırınlarda pişirilmesi ile kalıcı yazı elde
edilmiştir.
Tekerlek
Tekerlek, bütün çağların en önemli buluşu olarak kabul edilir. Kesilen ağaç kütüklerinin
yuvarlandığının görülmesi tekerleğin yapılması fikrini ortaya çıkarmıştır. En eski
132
SOSYAL BİLGİLER 7
tekerlek MÖ 3200’lerde Mezopotamya’da yapılmıştır. İlk tekerlek, kaim kalasların yan
yana getirilip tutturulduktan sonra yuvarlak biçimde kesilmesiyle elde edilmiştir.
Tekerleğin arabalara takılması ulaşımda köklü bir gelişime neden olmuştur.
Anadolu’da, İyonya’da Tales ve Pisagor günümüzde de geçerli olan matematik
teorilerini ortaya atmışlardır. MÖ 54Ö’ta Tales Geometri Okulunu kurmuştur. İyonya’da
özgür düşüncenin varlığı felsefenin doğmasını sağlamıştır. Tales ve Aneksimenes gibi
filozoflar dünyanın oluşumunu tartışmışlardır.
Batı Anadolu’da doğan felsefe, Yunanlı Sokrat, Aristo ve Eflatun’la doruk noktasına
ulaşmıştır. Modem tıbbm kurucusu Hipokrat, hastalıkları tespit edebilmek için insan
vücudunun bilinmesi gereğini ortaya atmıştır. Tarih, ilk defa bilim dalı olarak
Yunanistan'da ortaya çıkmıştır. MÖ 450’de “Tarihin babası” olarak nitelendirilen
Herodot bir dünya haritası çizmiştir.
Astronomi ve matematik alanında oldukça İlerleyen Çinliler, İlk Çağda ipek dokumacılığı,
kâğıt, barut, matbaa ve pusulayı bulmuşlardır. On ikinci yüzyıldan itibaren matbaa ve
barut gibi teknik buluşlar, Avrupa’ya götürülmüştür. Çin’de maden azlığı toprak işçil­
iğinin (seramik-porselen) doğmasma neden olmuştur. Günümüzde sağlık alanında kul­
lanılan akupunktur ve çeşitli masajlar Çin’den dünyaya yayılmıştır.
Mürekkep
MÖ 1300’ e doğru Çinliler ve Mısırlılar, kandillerde yakılan yağdan çıkan isi,
suyla ve bitki zamklan ile karıştırarak mürekkebi buldular. Yazı mürekkebi ise ancak
Yeni Çağda gerçekleştirilebildi.
m
Barut
Barut MÖ 1000 yıllarında, Çinliler tarafından bir savaş silahı olarak kullanılmıştır.
Avrupa’da ise ilk kez Xm. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. XIV. yüzyılda da, barut
topçu silahlarında kullanılmıştır. Top bugünkü anlamıyla ilk olarak İngilizlerle F ransızlar
SOSYAL BİLGİLER 7
arasındaki Yüzyıl Savaşı’nda kullanılmıştır. Barutun ateşli silahlarda kullanılması
Avrupa’da derebeylik rejiminin yıkılmasında etkili olmuştur.
m *
İlk buluşlar hangi ihtiyaçlar sonucunda ortaya çıkmıştır?
m *
İlk buluşların günümüz bilim ve teknolojisinin gelişimine katkıları nelerdir?
TARİH BAŞLIYOR
Tarih yazmm bulunmasıyla başlamıştır. O zamana kadar el kol hareketleri veya
işaretlerle anlaşan insanlar, yazmm bulunmasıyla önemli bir iletişim aracına da sahip
olmuşlardır. Yazı sayesinde yaşamlarının önemli kesitlerini kayıt altına almışlardır.
Yazı sayesinde dünya uygarlıklarına ait bilgiler günümüze kadar ulaşmıştır.
Yazıyı, MÖ 3500Jlü yıllarda bulan ilk uygarlık Sümerlerdir. Sümerlerin kil tablet
üzerine yazdığı harflerin biçimi çiviye benzediği için bu yazıya “Çivi Yazısı” denilmiştir.
t
i. f
ri|ı |k- ı / l l ■
jT g ^ îr iıir! t
V f H \f
i
î j f *» ■n SS’m i
Ihı y V .'■?
i
JW M ^
1
ğ j
i ı# ı^ i
Sümer Çivi Yazısı
Yazıyı ilk kez Sümerli rahipler, tapmak ve depolarda bulunan mallan kaydetmek
amacı ile kullanmışlardır. Sümer yazısının ilk örneklerinde, tarımsal ürünleri niteleyen
tahıl, koyun, dana, balık vb. yazılarla bu varlıklara benzeyen şekiller yer almıştır.
Nesneye benzetilmeye çalışılan şekiller yerine, zamanla daha basit işaretler
kullanılmaya başlanmıştır.
Eski Mısırlılar ise “Hiyeroglif’ adı verilen resimli bir yazı kullanırlardı. Bu yazıda
harfler resimlerle ifade edilirdi. Mısırlılara ait tarihsel kalıntılarda ve binalarda bu
yazının örneklerine rastlanır.
SOSYAL BİLGİLER 7
Hiyeroglif
Yazının daha sistemli hâle getirilmesi ve herkes tarafından daha kolay öğrenilmesi ise
alfabenin icadıyla mümkün olmuştur. MÖ 1300’lerde Suriye’de bulunan Ugarit’te ilk
alfabe kullanılmıştır. Mezopotamya’nın kuzeybatısında ve bugünkü Lübnan çevresinde
yaşayan ve deniz ticareti ile uğraşan Fenikeliler, MÖ 2. yüzyılda Fenike alfabesini icat
etmişlerdir. Fenikeliler, Sümerlerin yazı sistemi üzerine semboller geliştirerek Fenike
alfabesini bulmuşlardır. Yunanlılar MÖ 7. yüzyılda Fenike alfabesini geliştirerek Latin
alfabesinin temelini oluşturmuşlardır.
Yazının icadı, yazı malzemesi diyebileceğimiz unsurların da geliştirilmesi ihtiyacım
ortaya çıkarmıştır. Sümer, Asur ve Hititler kil tabletler üzerine yazı yazarken, Mısırlılar
papirüs üzerine yazı yazmışlardır. Nil Nehri kıyılarında ve Nil deltasının bataklıklarında
yetişen bir bitki olan papirüs ve bunun yapraklarından yapılan ve kendi adı verilen kağıt,
çağdaş kitabın öncüsü olarak kabul edilmektedir. Papirüsü Yunanlılar ve Romalılar da uzun
süre kullanmışlardır. MÖ. 400 yıllarından itibaren papirüsün yerini hayvan derilerinin
işlenmesiyle oluşturulan parşömen almıştır. İlk parşömen Anadolu’da Bergama kralı
tarafından geliştirilmiştir. Çinliler ise bitkisel maddeleri öğüterek, kuruttuktan sonra
üstüne yazı yazılabilecek bir hamur elde etmeyi başarmışlardır.
Hititlere ait bir kil tablet
SOSYAL BİLGİLER 7
MS 105 yıUannda icat edilen kâğıt, Orta Çağ sonlarında kitap yazımında parşö­
menin yerini almıştır.
Yazı malzemelerinin sürekli gelişmesiyle el yazması kitapların sayısı da artmıştır.
MÖ 200 yıllarında İskenderiye’deki kitaplıkta 500.000 kitabın bulunduğu anlaşılmaktadır.
Kitaplıklar, İlk Çağ kültürünün yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Roma İmparatorluğu
döneminde de kitap ticareti gelişmiş, seyyahlar ve tacirler aracılığıyla Doğu ve Batının
kültür değerlerini içeren eserler her yere götürülmüştür. Böylece bilgi, paylaşılarak
çoğaltılmıştır.
Elle kitap yazmak ve çoğaltmak oldukça zor, zaman alıcı ve maliyeti yüksek bir
işti. Çünkü her kitap tek tek yazılarak çoğaltrlabiliyordu. Matbaanın icadı ve geliştirilmesiyle
insanlık yeni bir döneme girdi. Matbaa sayesinde kitaplar kolay, ucuz ve çok sayıda
basılabilir hâle geldi.
6.
yüzyılda Çinliler, baskı tekniğinin bulunmasına öncülük ettiler. Bu iş için, resim
ya da işaretlerin oyma kabartma halinde işlendiği kalıplar kullanılıyordu. Bir kâğıt
tabakası, mürekkep sürülmüş kalıba bastırıldığında kalıptaki resim, işaret ya da şekiller
kâğıda geçiyordu. Uygur Türklerinin de ağaçtan yapılmış bir baskı tekniği kullandıkları
bilinmektedir.
Çinlilerin 11. yüzyılda buldukları harf dizgisi, Avrupa’da 15. yüzyılda Johannes
Gutenberg (Jan Gutenberg)’in geliştirdiği baskı tekniğine önemli katkıda bulundu.
Gutenberg’in geliştirdiği baskı tekniği, ucuz ve çabuk uygulanabiliyordu.
1492 yılında, Sultan n. Bayezit döneminde Engizisyon’dan kaçan Yahudilerin
Osmanlı ülkesine yerleşmesine izin verilmesiyle, matbaa tekniği ülkemize de gelmiş
oldu. David ve Samuel ibn Nahmias kardeşler, 1493 yılında İstanbul'da ilk matbaayı
kurdular. Kendilerine Tevrat ve dinî kitapları basma izni verilmişti.
136
SOSYAL BİLGİLER 7
Bilim ve teknoloji hızla gelişmekte ve bir zamanlar hayatımızda önemli yeri olan
ürünlerin yerini başkaları almaktadır. Ancak bazı buluşlar vardır ki onların yerini hiçbir
şey dolduramaz. Bunlardan biri de yazıdır. Yazı İlk Çağdan günümüze yaşamamızdaki
önemini artırarak sürdürmektedir. İhsanlar duygu, düşünce ve isteklerim ilk günlerde
olduğu gibi, bugün de yazı yoluyla paylaşmaktadır. Teknolojik ve bilimsel gelişmeler
yazının kullanımım artırmıştır. Günümüzde kitaplar kadar bilgisayar, İnternet gibi
teknolojik araçlar da yazı sayesinde bilginin dünyada dolaşmasma hizmet etmektedir.
m *
Yazının kullanılmadığı bir dünyada yaşıyor olsaydık hayatımız nasıl olurdu?
İNSANLIĞA HEDİYE: BİLİMSEL MİRAS
İnsanoğlunun sahip olduğu merak duygusu, karşılaşılan sorunlara çözüm bulma
isteği, olaylan anlama ve dünyanın sahip olduğu gizemleri çözme çabası, bilimsel
çalışmaların başlangıcım oluşturmaktadır. Bilim, evreni ve evrende olan olaylan konu
edinen, deney ve gözleme dayanarak elde edilen, sistemli bilgiler topluluğudur. Bilim
inşam ise bilgi toplayan, soru soran, gözlem ve deneylerle sorulara cevap arayan kişidir.
Tarihte ilk bilimsel gelişmelerin Nil kıyısında yaşayan Mısırlılar ile Fırat ve Dicle
ırmakları arasında yaşayan Babilliler zamanında olduğu bilinmektedir. Mısırlılar
matematik ve geometri, Babilliler matematik ve astronomi alanlarındaki çalışmalanyla
bilimin ilk örneklerini vermişlerdir. Gerçek anlamda bilimsel ilerlemelerin temeli ise
MÖ 600 ile MS 400 arasında Eski Yunanlılar ve Romalılar zamanında atılmıştır. Eski
Yunan’da felsefe, tarih, tıp, aritmetik, geometri, astronomi alanlarında önemli
ilerlemeler olmuştur. Bu dönemde yetişen Hipokrat modem tıbbı kurmuş; Sokrat,
Aristo ve Eflatun felsefenin gelişmesini sağlamış; Arşimet geometride önemli buluşlara
imza atmıştır. İçinde beş yüz bin el yazması kitap bulunduğu tahmin edilen İskenderiye
Museion Kütüphanesi bu dönemde kurulmuştur.
Türk ve İslam devletlerinin, uygarlığın beşiği olan Suriye, Mısır, Mezopotamya
gibi ülkeleri ele geçirmesiyle bilim mirası Türk ve Müslümanlara geçmiştir. Türk-İslam
bilimi kendinden önce gelen Yunan ve Hint bilim geleneklerini devralarak özümsemiş,
yeni sentezlerle bilimin gelişmesine hizmet etmiştir. İlk olarak Farsça, Yunanca ve
Süryanice eserler Arapçaya tercüme edilmiştir. İlk Çağın bilimsel gelişmelerinden
yararlanılarak trigonometri, cebir, astronomi, kimya ve tıp alanında önemli gelişmeler
sağlanmıştır. Bu gelişmelerle bilim mirası önemli ölçüde zenginleşmiştir. İslam
dünyasmda Birunî, Harezmi, Cabir, İbni Sina, Farabi gibi pek çok bilim adamı önemli
eserler bırakmışlardır.
AvrupalIlar XII. yüzyıldan itibaren özellikle İspanya ve Sicilya’daki İslam
uygarlığından etkilenmişlerdir. Müslümanların medreselerini örnek alarak üniversiteler
kurmuşlardır. Türk ve Müslüman bilim adamlarının eserleri Latince ve İbraniceye
çevrilmiş, üniversitelerde okutulmuştur. AvrupalIlar Müslümanlardan öğrendikleri
birçok buluş ve teknik bilgiyi Haçlı Seferleri sırasında ülkelerine taşımışlardır.
137
SOSYAL BİLGİLER 7
Avrupa’da XV. yüzyılda başlayan bilim alanındaki gelişmelerde Türk ve Müslüman
bilim adamlarının büyük bir rolü olmuştur.
Günümüz biliminin gelişmesinde ilkçağlardan başlayarak pek çok bilim adamının
katkısı olmuştur. Bu katkıda Türk-İslam bilim adamlarının önemli bir rolü vardır.
Aşağıda buna yönelik bazı örnekler verilmiştir.
Türk-İslam Bilginleri ve Bilime Katkıları
9 ve 16. yüzyıllar arasında Türk ve İslam dünyasmda bilim yükselme devrini
yaşadı. Endülüs, Buhara, Türkistan ve Bağdat gibi şehirler önemli bilim ve kültür
merkezleri hâline geldiler. Türk ve İslam hükümdarları ünlü bilgin ve şairleri saraylarına
davet ederek onlan koruyup desteklediler. Bilimin gelişmesi için her türlü desteği
verdiler, medreseler kurdular. Dünyanın ilk üniversitesi sayılan Nizamiye Medresesi
Büyük Selçuklular tarafından Bağdat’ta kuruldu.
Türk-İslam bilim adamlan trigonometri, cebir ve astronomi konusunda
günümüzde de yaygm biçimde kullanılan birçok bilimsel çalışmaya imza attılar.
Bunlar arasında Birunî, Ali Kuşçu, Takiyyüddin er Raşid ve İbn-i Sina’nın çalışmalarını
örnek olarak öğrenmeye çalışalım.
Birunî: Yaşadığı çağa damgasını vurup “ Birunî Asn” denmesine sebep olan Birunî,
973’te Harezm’de doğdu. Araştırmacı bir ruha sahip olan Birunî küçük yaşta bilime merak
sardı. Daha 17 yaşmdayken bilimsel çalışmalara başladı. Harezm sarayında astronomi
ve matematik öğrendi, zamanın bilginleriyle Buhara’da tanıştı. Abbasi Halifesi
Memun’un sarayında İbni Sina gibi önemli bilginlerle çalıştı.
Birunî, Gazneli Mahmut Harezm’i ele geçirince Gazneli sarayında çalışmalarına
devam etti. Gazneli Mahmut “sarayınım en değerli hâzinesi” dediği Birunî’ye büyük
saygı gösterdi. Birunî’nin bu dönemde yaptığı astronomi ve matematik çalışmaları, en
yüksek seviyeye ulaştı.
Biruni’nin temsili resmi
138
SOSYAL BİLGİLER 7
Birunî, Gazneli Mahmut’la birlikte Hindistan’a birçok kez gitti. Hindistan’ın örf ve
âdetlerini, sanat ve bilim eserlerini, dillerini konu edinen “El-Hind” adlı eserini yazdı.
Bu kitabı birkaç dile çevrildi. Hint kültürü ile eski Yunan kültürünü karşılaştırdı.
Gazneli Sultanı Mesut’a sunduğu el-Kanunü’l-Mesudi, Birunî’nin astronomi
alanındaki en önemli yapıtıdır.
Bilim tarihçüerine göre Birunî, Kopemik’le başlayan çağdaş astronominin temellerini
atmıştır. Birunî, Batlamyus ve Aristoteles’in kuramlarına karşı çıkarak Dünya’mn
durağan değü, dönen bir kütle olduğunu ileri sürmüştür. Dünya’nın yuvarlak ve dönmekte
olduğunu, yer çekimin varlığını Newton’dan asırlarca önce ortaya koymuştur.
Karaların kuzeye doğru kaydığı fikrini ilk kez dile getirmiştir. Ay’m, Güneş’in ve
Dünya’nın hareketleri, güneş tutulması sırasında oluşan olaylar üzerine yaptığı
çalışmalarda, çağdaş bilime uygun sonuçlar elde etmiştir. Birunî Dünya’nm çapmı
Newton (Nivton) ve Fransız Piscard (Pikar)’dan tam 700 yıl önce yaklaşık 42.500 km
olarak hesaplamıştır. Avrupa’da buna “Birunî Kuralı” denmektedir.
Birunî, hastalıkların tedavisi konusunda da değerli çalışmalar yapmıştır. Yunan ve
Hint tıbbmı incelemiş, Sultan Mesut’un gözünü tedavi etmiştir. Otların hangisinin
hangi hastalığa iyi geldiğini belirlemiş, ilaçların yan etkilerinden bahsetmiştir.
Birunî deney ve gözlemi, teorik bilgiden daha üstün tutan gerçek bir bilim
anlayışına sahipti. Astronomi, geometri, tıp, coğrafya, tarih, biyoloji, botanik, dinler tarihi,
jeoloji gibi pek çok bilim dalında önemli çalışmalar yaptı. Yüz elliden fazla eser verdi.
Yetmiş tane astronomi ve yirmi tane de matematik kitabı yazdı. Eserleri birçok dile
çevrildi. Birunî, 1048 yılında 75 yaşmdayken öldü.
Ali Kuşçu: Türk-İslam dünyasının büyük astronomi bilgini olan Ali Kuşçu, 1400
yılında Semerkant’ta doğdu. Babası, ünlü Türk sultanı ve astronomu Uluğ Bey’in
kuşçusu olduğu için ailesi ‘Kuşçu’ lakabıyla meşhur oldu.
139
SOSYAL BİLGİLER 7
Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçu, devrin en
büyük bilginlerinden matematik ve astronomi dersi aldı. Uluğ Bey’in yardımcılığım ve
rasathane müdürlüğünü yaptı. Ali Kuşçu, Fatih’in davetiyle İstanbul'a geldi. Osmanlı Akkoyunlu sınırında büyük bir törenle karşılanan Ali Kuşçu, Ayasofya Medresesine
müderris oldu. Hayatının sonuna kadar gençleri yetiştirmekle uğraştı. Ali Kuşçu İstanbul'da
o zamana kadar astronomi ile uğraşan ilk bilgindi. Onun ders vermeye başlamasıyla,
İstanbul medreselerinde astronomi ve matematik alanında büyük gelişme sağlandı. Ali
Kuşçu, 16 Aralık 1474 tarihinde İstanbul'da öldü.
Takiyüddin er Raşit: 1521 ’de Şam’da doğan Takiyüddin, çağının en önde gelen
astronomi bilginlerindendir. 1570 yılında yerleştiği İstanbul'da bir rasathane
bulunmadığından, gökbilimle ilgili bilgiler eskiden kalma Arapça ve Farsça kitaplardan
öğrenilmekteydi. Gözlemle ilgili hesaplar da eskiden hazırlanmış olan gözlem
kataloglarından yararlanılarak yapılıyordu. Bu gözlem kataloglarına dayanılarak yapılan
hesaplar doğru sonuçlar vermekten uzaktı. Yeni bir gözlem kataloğu düzenlenmesi için
bir rasathane kurulması gerekiyordu. Takiyüddin İstanbul'a gelir gelmez bir gözlemevi
kurma arzusunu gerçekleştirmek üzere dönemin önemli bilginleriyle temasa geçti. Bu
ilgi ve isteği Vezir Sokullu Mehmet Paşa ve Hoca Saadettin tarafından desteklendi.
Padişah m. Murat’ın da izin ve desteğiyle Takiyüddin'in yönetimi altında gözlemevinin
inşasına başlandı. Gözlemevi 1575-1580 yıllan arasında faaliyet gösterdi.
İbni Sina: 980 yılında Buhara’da doğan İbni Sina felsefe, tıp, kimya, astronomi,
matematik konularında çalışmalar yapan çok yönlü bir Türk bilim adamıdır. İbni Sina,
Samanoğullan hükümdarlarından birini ölüm döşeğine düşüren çok ağır bir hastalıktan
kurtarmış, dolayısıyla hükümdarlığın kütüphanesinden yararlanmaya hak kazanmıştı.
İbni Sina, üstün yetenekleri ve sınırsız bilgisiyle Hemedan hâkiminin de hayatım
kurtarmış, onun veziri olmuştur. “Şifa" adım taşıyan eserini bu dönemde yazmıştır.
İbni Sina’nın temsilî resmi
140
SOSYAL BİLGİLER 7
İlk öğretmeni Ebu Abdullah’tan Kur’an, fıkıh, mantık, geometri, astronomi ve fiz­
iğe giriş dersleri alan İbni Sina, sonraları İbni Yahya’dan hekimlik (doktorluk) öğren­
miş, Farabi'nin eserleriyle de felsefeyle uğraşmaya başlamıştır.
Kanun adlı tıp ansiklopedisi niteliğindeki eseri, hem Doğu hem de Batı tıp tarihinde
benzeri olmayan çok ünlü bir kitaptır. Bu eser, büyük ölçüde Roma İmparatorluğu
döneminde yaşamış Yunan hekimlerinin bulgulan ile Arapça kaynaklara ve İbni
Sina’nın kendi deneyimlerine dayanır.
Şifa adlı kitabı felsefe ansiklopedisi niteliğindedir. Şifa’mn bir bölümü, Kanun’un
ise tamamı 12. yüzyılda Latinceye çevrilmiştir. Kanun birkaç yüzyıl boyunca Avrupa
üniversitelerinde tek başvuru kaynağı olarak okutulmuştur. Avrupa’da “Avicenne”
adıyla bilinen İbni Sina’nın Aristo’nun bütün eserlerinin açıklaması ve yorumu üzerine
20 ciltlik bir eseri daha vardır. İbni Sina, bugünkü kimyanın gelişiminde temel
taşlarından biri sayılmaktadır.
Göklerin Bilimi
Astronomi (Gök bilimi), yeryüzündeki en eski bilimlerden biri olarak kabul edilir.
Arkeolojik bulgular en eski çağlarda bile insanların gök biliminin konulan hakkında
bilgileri olduğunu ortaya koymaktadır. İlk çağlarda bile insanlar bazı gezegenleri, Ay,
Güneş ve Dünya’mn hareketlerini, bazı takımyıldızlarını bilmekteydiler. Astronomi biliminin
gelişmesinde Türk-İslam dünyasından bilim adamlarının önemli katkıları olmuştur.
Türk-İslam dünyasında devlet adamlan da astronominin gelişmesi için bilim
adamlarım koruyup desteklemişlerdir. Abbasi Halifesi Memun, Bağdat ve Şam’da
dünyanın ilk rasathanelerini (gözlemevi) kurdurmuştur. Büyük Selçuklu Sultam
Melikşah, Ömer Hayyam başkanlığındaki komisyona bir takvim hazırlatmıştır. Celali
takvimi olarak bilinen bu takvim Güneş yılı esasına göre düzenlenmiş ve 21 Martı yılın ilk
günü ( Nevruz) olarak esas almıştır. Celali takvimi dünyanın en tutarlı takvimi olarak
kabul edilmektedir.
141
SOSYAL BİLGİLER 7
Aşağıdaki kronolojiyi inceleyerek Türk-İslam ve Batılı bilim adamlarının astronomi
biliminin gelişimine olan katkılarını değerlendiriniz.
Astronominin Gelişmesine Katkı Yapan Bilim Adamları
BATLAMYUS, o güne kadarki astronomi bilgilerini sentezleyerek, on üç
kitaptan oluşan “Büyük Bileşim” adlı eseri yazdı.
800
FERGANI, gök cisimlerinin hareketleri üzerine yazılar yazdı, Dünya’mn eksen
eğikliğinin hesaplanmasını sağlayacak gözlemlerde bulundu.
900
HAREZMÎ (780-850), astronomik cetveller hazırladı, Dünya’nın çevresini ve
hacmim hesaplamaya çalıştı.
BATTANI (855-923), bir Güneş yılım 365 gün 5 saat, 46 dakika, 24 saniye olarak
hesapladı.
1000
FARÂBİ (872-950), yazdığı yazılarla astrolojinin bilimsel esaslara göre
çalışılmasını savundu.
KHUJANDİ, 10. yüzyılın sonunda Tahran yakmanda bir gözlemevi inşa etti.
1100
BİRUNÎ, (973-1048), Dünya’nın durağan değil, dönen bir kütle olduğunu ileri, sürdü.
1200
1300
ÖMER HAYYAM (1048-1131), cetveller hazırladı, Celali takvimini geliştirdi.
1400
ULUĞ BEY (1394-1449), gökyüzü haritaları hazırladı.
1500
1600
ALİ KUŞÇU (1403 - 1474), astronomiyi matematik temelleri üzerine inşa etti.
TAKİYÜDDİN ( 1521-1585), ondalık kesirleri astronomiye uyarlayarak hesapla­
maları kolaylaştırdı.
GİORDANOBRUNO(GORDANOBURUNO) (1548-1600), Dünya’dan başka
gezegenler olduğunu ilan etti.
TYCHO BRAHE ( TIKO BİRAH) (1546-1601), yıldızların konumunu, ölçüm
aleti olmadan hesapladı.
1700
1800
JOHANNES KEPLER ( YOHAN KEPLER) (1571-1630), gezegenlerin hareket­
leriyle ilgili Kepler Yasaları’m buldu.
GALİLEO ( GALİLE) (1564-1642), yıldız kümeleri, Ay’daki dağlar, Samanyolu
konusunda çalışmalar yaptı. Gezegenler ve Dünya’mn hareketlerini gözlemledi.
ISAAC NEWTON ( AYZEK NİVTON) (1642-1727), yer çekimini keşfetti.
1900
ALBERT EINSTEİN ( ALBERT AYNŞTAYN) (1879 1955), fizik alanındaki
çalışmaları modem bilimi büyük ölçüde etkiledi. Kendisi özellikle zaman ve uzay için
düzenlenmiş bağlılık İzafiyet Teorisi ile tanındı.
1957’de ilk yapma uydu Ruslar tarafından uzaya fırlatıldı. Yme aynı yıl Layka
adında bir köpek Ruslar tarafından uzaya gönderildi. 1961’dc ise YURİ GAGARİN
adında bir Rus uzaya çıkan ilk insan oldu.
1969’da Apollo 11 adlı uzay aracıyla uzaya giden Amerikalı NEİL
ARMSTRONG, Ay’a ilk ayak basan, yanındaki arkadaşı EDWIN ALDRİN ise ikinci
ayak basan insan oldu. MICHEL COLLİN İse yörüngede kalarak arkadaşlarım bekledi.
SOSYAL BİLGİLER 7
DÜŞÜNCENİN ÖZGÜRLEŞMESİ
Anayasamızın 25,26 ve 27. maddelleriyle bilim ve sanat alanında çalışma yapanların
her türlü haklan güvence altına alınmıştır. Bu hakların Anayasa ile güvence altına
alınmasının bazı nedenleri vardır.
ANAYASAMIZDA DÜŞÜNCE AÇIKLAMA VE
BİLİMSEL ÇALIŞMALARA İLİŞKİN HÜKÜMLER
DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİ
25. Madde - Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya
zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ
26. Madde - Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla
tek başma veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî
makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini
de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan
yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
BİLİM VE SANAT HÜRRİYETİ
27. Madde - Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama,
yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini
sağlamak amacıyla kullanılamaz.
Bu madde hükmü yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla
düzenlenmesine engel değildir.
İnsanoğlu var olduğundan beri evreni ve çevresinde olup biten olaylan öğrenme,
araştırma merakı duymuştur. İlk Çağdan günümüze bilim insanlarının çalışmaları,
dünyanın akıl almaz bir biçimde değişmesine neden olmuştur. Ancak bilim insanları
çalışmalarında her zaman özgür olamamış, düşüncelerim açıklama ve yayma konusunda
değişik engellerle karşılaşmışlardır. Orta Çağ Avrupa’sındaki Skolastik düşünce sistemi
bu engellere örnek olarak verilebilir.
Skolastik düşünce, doğrunun zaten var olduğu düşüncesinden hareket ederek mevcut
kitapların okunmasına dayalı bir öğretimi esas alır. Bu düşünce sisteminin temeli
Hristiyanlık dinidir, ona dayanır ve onu desteklemeye çalışır.
Orta Çağda Avrupa’ya hâkim olan feodalite rejiminde, kilisenin ve din adamlarının
her alanda büyük etkisi ve egemenliği vardı. Kilise-Feodalite rejimi; bilim, kültür ve
sanata ait her şeye yasaklama getirmiş ve kilisenin her söylediğinin doğru olduğu fikri
topluma benimsetilmeye çalışılmıştır. Kilisenin söylediklerinin tersini söyleyenlere çok
143
SOSYAL BİLGİLER 7
büyük cezalar verilmiştir. Kilisenin bu tutumu yeni çağda da belli bir süre devam
etmiştir. Öyle ki Dünya’nm döndüğünü iddia eden Galileo (1564-1642) gibi bir bilim
adamı bile, bu iddiasından vazgeçerek yakılmaktan kurtulabilmiştir.
Avrupa, Orta Çağda bu karanlık dönemi yaşarken îslam dünyasında bilim ve düşünce
özgürlüğü vardı. Bu ortamda bilim alanında büyük ilerlemeler kaydedilmişti. Avrupa
Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlarla tanıştığında, Skolastik düşünceden kurtulma
fırsatım yakalamıştır. XII. yüzyılda Endülüs’teki zengin İslam kültürü, Avrupa’yı etkilemiştir.
Buradan pek çok eser Arapçadan Latinceye çevrilerek Avrupa’ya yayılmıştır.
Endülüs’te yetişen îslam bilginleri Hristiyan öğrencileri eğitmiş, onlar da bu bilgileri
kendi ülkelerine aktarmışlardır. Böylece îslam dünyasının tıp, astronomi, matematik,
felsefe, kimya vb. alanlardaki bilgi birikimi, Avrupa’ya yayılmıştır. Tüm bu gelişmeler
Avrupa’nın aydınlanmasında büyük rol oynamıştır.
15.
yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa’da meydana gelen gelişmelerle bilimsel
düşüncenin önündeki engeller kalkmaya, düşünce özgürleşmeye başladı. Bu durum
Avrupa’da, günümüz bilimsel birikimine temel oluşturan gelişmelerin yaşanmasına
neden oldu. 19. yüzyıla kadar süren bu gelişmeler; Coğrafi Keşifler, Rönesans, Reform,
Aydınlanma Çağı ve Sanayi İnkılabı’dır.
Coğrafi Keşifler
XV. yüzyılın ortalarında Avrupa’da bağımsız ve güçlü krallıklar ortaya çıkmaya
başladı. Avrupalı devletler ekonomilerini geliştirmek için ticarete oldukça önem veriyorlardı.
Ancak Orta Çağda değerli malların taşındığı İpek ve Baharat yollanna Müslümanlar,
Venedikliler ve Cenevizliler hâkimdi. Türk ve Müslüman tüccarların Hindistan ve
Çin’den getirdiği mallar, Venedik ve Cenevizliler tarafından Avrupa’ya ulaştırılıyordu.
Bu ticaret sayesinde doğu ülkeleri oldukça zenginleşmişti. Bu iki yolla Avrupa’ya getirilen
ipek, baharat, altın, elmas, inci gibi değerli mallar, birkaç defa el değiştirdiği için
Avrupa’da çok pahalıya satılıyordu. Bu nedenlerle Avrupalılar, kendi egemenlikleri
altında olacak ve Doğu ülkeleriyle doğrudan ticaret yapabilecekleri yeni yollar bulma
çabası içine girdiler.
Orta Çağın sonuna kadar Avrupalılar, Dünya’mn pek az yerini tanıyorlardı. İslam
dünyasıyla olan etkileşim sonucunda dünya hakkındaki bilgilerini artırdılar. Dünya’nm
yuvarlak olduğunu öğrenerek haritalarını geliştirdiler. Haçlı Seferleri sırasında
Müslümanlardan öğrenilen pusulanın geliştirilerek gemicilikte kullanılmaya başlaması,
gemicilerin deniz ve okyanuslara güvenle açılmalarım sağladı. Gemicilik tekniğinin
ilerlemesi ile 15. yüzyıldan itibaren açık denizlere dayanıklı ve büyük gemiler yapıldı.
Coğrafya bilgilerinin artması, pusulanın kullanılmaya başlanması ve gemicilik
tekniğinin ilerlemesi sonucunda açık denizlere çıkan Avrupalılar, yeni kıtalar ve ülkeler
keşfetmeye başladılar. İşte Avrupalılann 15. yüzyılın sonunda başlatıp 16. yüzyıl boyunca
da devam ettirdikleri yeni yerler bulma girişimlerine Coğrafi Keşifler denir.
144
SOSYAL BİLGİLER 7
Coğrafî Keşiflerin nedenleri nelerdir?
Hangi gelişmeler keşifleri kolaylaştirmıştır?
Coğrafî Keşifleri ilk başlatanlar Portekizliler ve İspanyollar oldu. 1486 yılında
Bartelomeo Diaz (Bartelmi Diyaz), Afrika’nın en güneyindeki Ümit Burnu’nu buldu.
1489’da Vasko dö Gama Ümit Burnu’nu dolaşarak Hindistan’a ulaştı. Böylece yeni bir
ticaret yolu bulundu.
İspanya kralının sağladığı gemilerle yola çıkan Christopher Colombus (Kristof
Kolomb), Dünya’mn yuvarlak olduğuna ve sürekli batıya gidilirse Hindistan ve Çin’e
ulaşılacağına inanıyordu. Kristof Kolomb’un yaptığı seyahatler sonucunda Amerika
kıtasına ulaşıldı (1492). İtalyan denizci Amerigo Vespucci (Americo Vespuçi) buranın
yeni bir kıta olduğunu tüm dünyaya ilan etti (1507).
Amerika kıtasının güney kıyılarından dolaşarak yeni bir deniz yolu bulmak isteyen
Macellan ise 1519’da Atlas Okyanusu’ndan yolculuğuna başladı. Macellan Boğazı’m
geçerek Büyük Okyanus’a açıldı. Macellan’ın yerlilerle yaptığı bir savaşta ölmesi üzer­
ine arkadaşı Del Kano, 1522’de Ispanya’ya ulaşarak dünya turunu tamamladı.
15-16. yüzyıllar arasında gerçekleşen Coğrafî Keşifler sonucunda Dünya ile ilgili
yeni bilgilere ulaşılmıştır. Yeni kıtalar ve yerler keşfedilmiş, okyanuslar hakkında
birçok bilgi edinilmiştir. Dünya’mn düz değil yuvarlak olduğu, kendi etrafında ve
Güneş’in etrafında döndüğü, evrenin merkezi olmadığı gibi bilgiler ortaya çıkmıştır.
Coğrafî Keşiflere kadar Dünya’mn düz olduğunu söyleyen kiliseye ve din adamlarına
olan güven, keşifler sonucunda azalmaya başlamıştır.
V
Avrupalı devletler keşfettikleri yerleri egemenlikleri altına alarak sömürge
imparatorluklarım kurdular. Buralardan bol miktarda altın ve gümüş gibi değerli madenler
ile çeşitli ham maddeler Avrupa’ya taşındı. Keşifleri destekleyen Avrupa’nın denizci
ülkeleri kısa sürede zenginleşti. Zenginleşen ailelerin, kültür ve sanat hareketlerini
desteklemeleri Rönesans’m başlamasında etkili oldu.
RÖNESANS: Yeniden Doğuş
Orta Çağda bilim ve sanatta dinin ve kilisenin egemenliği söz konusuydu. Resim,
heykel ve mimaride Incil’de geçen olaylar, azizlerin yaşanılan, Hz. İsa’nın çektiği
acılar gibi dinî konular ele alınırdı. Bu dönemde din ve büyünün düşünce üzerindeki
baskısı oldukça fadaydı. Manastırlar bir tür üniversite işlevi görüyordu. Din dışı
bilimsel çalışmalar, pagan (dinsiz, çok tanrüı) işi sayılırdı. Kilisenin düşünce üzerindeki
baskısı, doğayı özgür bir düşünce ile incelemeyi imkânsız kılmıştı. Bu ortamda
Dünya’mn düz olduğu gibi inanışlar yaygındı. Orta Çağ bilimsel gelişme bakımından
“karanlık bir dönem”di.
Coğrafi Keşifler sonucunda kilise ve din adamlarına duyulan güven azaldı. Kilise
baskısının azalması insanların daha özgürce tartışıp, düşüncelerini geliştirme olanağı
bulmasını sağladı. Kâğıdın bol ve ucuza mal edilmesi ve matbaa sayesinde çok sayıda
ve ucuz kitabın basılması, yeni bilgi ve düşüncelerin hızla yayılmasına neden oldu.
Coğrafi Keşifler sonucunda, sanatı seven ve sanatçıları koruyan zengin bir sınıf ortaya
çıktı. Bu sınıf Avrupa’da sanatçılan ve bilim adamlarım koruyarak desteklediler. Bunun
SOSYAL BİLGİLER 7
sonucunda 16. yüzyılda birçok dahi sanatçı yetişmeye başladı. Eski Yuuan ve Roma
uygarlıklarına ait eserlerin incelenmesi ve değerlendirilmesi bilim ve sanat anlayışım
geliştirdi. îşte bu nedenler Rönesans’a yol açtı.
Rönesans, 15 ve 16. yüzyıllarda, Avrupa’da meydana gelen edebiyat, kültür, güzel
sanatlar, bilim ve düşünce alanlarındaki yenilik ve gelişmelere denir.
( tfr
Avrupa ’da Rönesans’a neden olan gelişmeler nelerdir?
Rönesans ilk olarak İtalya’da başladı. Bunun en önemli nedeni İtalya’nın eski
Yunan ve Roma kültürünün izlerini taşıyor olmasıydı. İtalya, Haçlı Seferleri sırasında
Akdeniz ticareti sayesinde oldukça zenginleşmişti. İslam ülkeleriyle sürekli ilişki
içindeydi. Hristiyanlann dinî merkezi olan Vatikan, İtalya’da bulunuyordu. Bu nedenle
kilise ve din adamlarına karşı en büyük tepkiyi İtalyanlar veriyordu.
Rönesans İtalya’da eski Yunan ve Roma uygarlıklarına ait ürünlerin incelenmesiyle
başladı. Bunun sonucunda hümanizm denilen yeni bir düşünce akımı ortaya çıktı.
Hümanizm, inşam insan yapan değerlere saygıyı öne çıkarmak isteyen bir düşünce
akımıdır. Hümanizme göre insanla ilgili konuların, doğaüstü inanışlarla açıklanması
mümkün değildir. Hümanizme göre doğruyu bulmak insanın bir yetisidir. Gerçek, gözü
kapalı kabullenmelerle değil, bilimsel şüphecilik ve bilimsel yöntemle bulunmalıdır.
Hıristiyanlığın görüşlerine karşı çıkan Hümanistler, antik dönem eserlerine büyük hayran­
lık duymuşlardır. Dante, Petrarca ve Boccacio gibi sanatçıların öncülüğünde gelişen
Hümanizm, eski Yunan ve Roma edebiyatlarından yola çıkarak bütün insanlığa seslenmek
amacım gütmüştür.
Hümanizm, bilim ve sanatta insan odaklı bir anlayışa yol açtı. İtalya’nın Floransa,
Roma, Venedik gibi şehirlerinde, başta Mediciler olmak üzere pek çok zengin soylu
aile, sanatçıları koruyarak onlara destek verdiler. Bu destek bilim, edebiyat, resim,
heykel ve mimarlıkta büyük gelişmelere yol açtı. Bu dönemde halka açık düzenlenen
sergilerle toplumun sanata yönelik ilgisi artırıldı.
Yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans döneminde dinsel bağnazlık yerini yeni
ve gerçekçi düşüncelere bıraktı. Sanat, doğa olaylarının yansıması olarak ele alındı.
İnsan vücudu gözlemlenerek bütün ayrıntılarıyla tasvir edilmeye çalışıldı.
147
SOSYAL BİLGİLER 7
Musa heykeli (Mikelanj)
Rönesans Döneminin önde gelen heykeltıraşı Michelangelo (Mikelanj), insan
formunu her açıdan tasvir edebilmek için kadavralar üzerinde çalışarak doğal ve
gerçekçi insan tasvirleri yapmaya çalıştı. Tasvirlerinde kullandığı ayrıntılarla (saç ve
giysi kıvrımları) Rönesans sanatına yepyeni bir anlayış getirdi. Mikelanj onlarca
heykel ve freske imza atıp Roma’nın yeniden inşa ve düzenlenmesinde de önemli
görevler aldı.
Leonardo da Vmci’nin Mona Lisa adlı ünlü tablosu
Rönesans’ın en önemli temsilcilerinden biri de Leonardo da Vinci’dir. Da Vinci,
resim, mimarlık, bilim, felsefe ve mühendislik alanlarında yaptığı çalışmalarla döneme
damgasını vurdu. Da Vmci, insanın anatomik yapışım inceleyerek doğru tasvir etmeyi
amaçladı. Dünyaca ünlü Mona Lisa adlı tablosunda insan vücudunun bütün ayrıntılarını
resmetti. Leonardo da Vinci’nin insan anatomisi üzerinde yaptığı çalışmalar günümüz
biliminin gelişmesine büyük katkı sağladı. Anatomi alanındaki çalışmalarıyla bilim
tarihinde bilinen ilk robot tasarımım yaptı. 1495 yılında yaptığı bu tasanm ancak
1950’lerde keşfedildi. Da Vinci robota eklediği kalp vanaları sayesinde kanın
tüketilmek üzere kaslara pompalanmasını sağladı. Da Vinci’nin “Leonardo’nun robotu”
adı verilen bu tasanmı, hasar görmüş kalplerin tedavi edilmesinde, 2005 yılında bir
İngiliz kalp cerrahına esin kaynağı oldu.
SOSYAL BİLGİLER 7
Da Vinci’nin tasarladığı dünyanın ilk helikopteri
Rönesans Döneminde, Mikelanj ve Leonardo da Vinci dışında günümüz bilim ve
sanatının gelişmesine katkısı olan pek çok sanatçı ve bilim adamı yetişti. İtalyan fikir
adamı Machiavelli (Makyavelli)’nin yazdığı “Prens” adlı eser Avrupa’da pek çok
hükümdara esin kaynağı oldu. “Prenslerin Ressamı” olarak adlandırılan Rafael yaptığı
resimlerle Rönesans sanatım geliştirdi.
Fransa’da “Denemeler” adlı eserin yazan ünlü edebiyatçı Montaigne (Monteyn);
Almanya’da dinde reformu başlatan Luther (Luter); İngiltere’de Hamlet, Othello,
Hırçın Kız, Romeo ve Juliet gibi tiyatro eserleriyle tanınan Shakespear (Şekspir);
Ispanya’da Donkişot’un yazan Cervantes (Servantes); Polonya’da ilk defa Dünya’nm
Güneş etrafında döndüğünü söyleyen Kopemik, Rönesans’ın temsilcileri oldular.
Avrupa’da 15 ve 16. yüzyıllar arasında gerçekleşen Rönesans hareketleri sonucunda;
Skolastik düşünce yıkılarak düşünce dinin baskısından kurtuldu ve özgürleşti.
Özgür düşünce, yeni bir sanat anlayışının gelişmesine yol açtı. Yeni ve orijinal
eserler ortaya konuldu.
Bilimsel düşünce gelişti. Akıl, bilim, deney ve gözlem ön plana çıktı.
Bilimdeki başanlar, bilim ve tekniğin gelişmesinin yolunu açtı.
İncil çeşitli dillere çevrildi. Bunun sonucunda Avrupa’da reform hareketleri
başladı.
m *
Rönesans Döneminde yetişen bilim adamlan ile sanatçdarm gönümüz bilim ve
sanat anlayışma katkıları neler olabilir?
Dinde Reform
Orta Çağ boyunca Katolik kilisesi amacından uzaklaşmıştı. Roma’da Vatikan
sarayında oturan papalar, kendilerini Hz. İsa’nın yeryüzündeki vekili olarak görüyorlardı.
Kilise ve din adamlan çok zenginleşmiş, oldukça geniş topraklara sahip olmuştu. Din
adamlan, soylular gibi zevk ve eğlence içinde yaşamaya başlamışlardı. Dini kendi
çıkarları için kullanıyorlardı. Halk ise oldukça yoksullaşmış, kilise ve din adamlarının
topraklarında kann tokluğuna çalıştınyorlardı.
Haçlı Seferlerinin başansız olması ve Coğrafî Keşifler ile Hristiyanlıktaki bazı
inançların yanlışlığının anlaşılması kiliseye ve din adamlarına olan güveni sarstı.
149
SOSYAL BİLGİLER 7
Matbaa sayesinde Hristiyanlığın kutsal kitabı olan încil’in değişik dillere çevrilmesiyle
din adamlarının anlattıklarının çoğunun uydurma olduğu anlaşıldı. Bu durum papa ve
din adamlarına olan güveni iyice sarstı.
Rönesans hareketleri düşünceyi dinin baskısından kurtarıp özgürleştirmişti. Özgür
düşünce aydınların ve din adamlarının kilisenin uygulamalarım değerlendirip eleştirmeye
başlamasına yol açtı.
Alman din adamı Martin Luther eleştirileriyle ilk kez kilisenin uygulamalarına
karşı çıktı. Yayımladığı bildiride; “Tamı ile kul araşma kimsenin giremeyeceğini,
günahları ancak Tann’nın affedebileceğini” açıkladı. Luther’in kiliseyi düzeltmek için
“Onun elindeki bütün servetini almak gerekir.” sözleri, halk arasında pek çok taraftar
topladı. Kiliseye karşı ayaklanarak Luther’den yana olanlara Protestan denildi.
Martin Luther
16.
yüzyılda ilk kez Almanya’da başlayan reform hareketleri daha sonra Fransa ve
İngiltere başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesine yayıldı. Reform, Katolik kilisesini
aslına döndürmek amacıyla yapılan değişiklik ve düzenlemelere verilen addı. Reform
hareketleri, Katolik mezhebinin parçalanarak Protestanlık, Kalvenizm ve Anglikanizm
gibi yeni mezheplerin ortaya çıkmasına yol açtı. Kilise ve din adamlan saygınlığım
kaybetti. Protestanlığın yayıldığı yerlerde kiliselerin mallanna el konuldu. Eğitim ve
öğretim kilisenin elinden alınarak laikleştirildi. Böylece Avrupa’da düşünceyi ve
gelişmeyi engelleyen dinî faktörler ortadan kalkmış oldu.
Aydınlanma Çağı
Rönesans, reform ve bilimsel gelişmeler, 17 ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da yeni bir
dönem başlattı. Her konuda akla öncelik veren bir düşünce sistemi gelişti. Bu düşünce
sistemi insanı ve insanın doğadaki yerini, dine değil, akla dayanarak açıklamayı amaç
edindi. Bilgi edinme yöntemi olarak gözlem ve deneyi esas aldı. Bu düşünce sisteminin
etkisiyle bilim ve felsefe alanında büyük gelişmeler oldu. Avrupa’da akla dayanan
düşünce sisteminin egemen olduğu döneme Aydınlama Çağı denir.
150
Aydınlanma Çağmda özellikle doğa bilimleri hızlı bir gelişme göstermiştir. Bu
dönemin önemli bilim insanlan Newton, Kopemik, Galileo ve Descartes (Dekart)’tır.
Newton
Fizik ve matematik alamnda birçok buluş gerçekleştiren Newton, “Evrensel
Yerçekimi” yasasım buldu. Kopemik Güneş Sistemi'nin varlığım kanıtladı. Galileo
“Güneş Sistemi’nin merkezi Dünya değil, Güneştir. Güneş Dünya’mn etrafında dönmez.
Dünya Güneş’in etrafında döner.” düşüncesini savundu. HollandalI bir gözlükçünün
uzak nesneleri büyüten bir icadından hareketle teleskop yaptı. Bu teleskopla Ay’ın
yüzünün sanıldığının tersine pürüzlü olduğu anlaşıldı.
Aydınlanma Çağı düşünürleri hemen hemen her konuyu incelediler. Toplum,
siyaset, hukuk, ekonomi ve tarih alamnda yeni düşünceler ortaya attılar. Sosyal bilimler
alamnda Jan Jack Rousseau (Jan Jak Ruso) ve müzik alamnda Mozart sonraki
yüzyıllara da damga vuran çalışmalar yaptılar.
Aydınlanma Çağmda meydana gelen bilim ve teknolojideki gelişmeler Sanayi
İnkılabı’na ortam hazırladı.
Buharın Gücü: Sanayi İnkılabı
Avrupa’da Rönesans, reform hareketlerinin yol açtığı özgür düşünce, bilim ve
teknik alanda önemli gelişmelere yol açtı. Teknik gelişmelerin üretim alanına uygulanmasıyla
da Sanayi İnkılabı gerçekleşti.
Buhar Motoru
w
SOSYAL BİLGİLER 7
Üretimde kol gücünden makine gücüne geçilmesine Sanayi İnkılabı denir.
18.
yüzyıla kadar dünyada her türlü üretim insan gücüyle yapılıyordu. Günlük
hayatta kullanılan tüm eşyalar, örneğin kaşık, tarak, masa, giysiler insan eliyle üretiliyordu.
1765’te buhar motorunun icat edilmesiyle bu üretim biçimi köklü bir değişmeye uğradı.
Buhar gücüyle çalışan makinelerin üretimde kullanılmasıyla Sanayi İnkılabı başlamış
oldu. İlk olarak İngiltere’de başlayan Sanayi İnkılabı daha sonra diğer Avrupa ülkelerine
de yayıldı. Dokuma sanayisinde başlayan makineleşme daha sonra diğer alanlara da
yayıldı. Kömür, petrol ve su gücüyle çalışan fabrikalar kuruldu. Üretim ucuzladı ve bollaştı.
Sanayi İnkılabı, taşımacılık alanında da büyük gelişmelere yol açtı. 1804’te
Galler’de raylar üzerinde ilerleyen ilk buharlı lokomotif yapıldı. Zaman içinde yapılan
buluşlarla lokomotiflerin hızı ve gücü yükseltildi. Trenler, taşımacılıkta oldukça önemli
araçlar hâline geldiler. Trenlerin gelişimine paralel olarak demir yolu yapımı da
hızlandı. 1830 yılından 1850 yılma kadar İngiltere’de 10 000 km demir yolu yapıldı.
Bunu izleyen 20 yıl içinde Avrupa’da biraz daha fazla demiryolu döşendi. ABD’de de
demiryolu yapımına büyük önem verildi. Demiryolları sayesinde pazarlar birleşti,
mesafeler kısaldı, demir yolunun gelişimi Sanayi İnkılabı’nın etkilerinin yayılmasına
da katkıda bulundu. 1856 yılından itibaren dökme demiri çeliğe dönüştüren ekonomik
bir yöntemin bulunmasıyla çelik üretimi daha ucuz ve kolay hâle geldi. Çelik üretiminin
artması demir yolu yapımım hızlandırdı.
Demir yolu ve buharlı tren (1847)
Sanayi İnkılabı pek çok alanda yeni gelişmelere neden oldu. Bu gelişmelerde
petrolün ve elektriğin yaygm olarak kullanılmaya başlaması etkili oldu.
m
SOSYAL BİLGİLER 7
Sanayi ve Teknolojide Meydana Gelen Gelişmeler
1765
1804
1825
1831
1850
1856
1859
1866
1878
1890
1885
1914
James Watt, buhar motorunu icat etti.
Galler’de raylar üzerinde ilerleyen ilk buharlı lokomotif yapıldı.
İngiltere’de ilk buharlı tren yolu açıldı.
Micheal Faraday, elektrik üretebilen küçük bir jeneratör üretti.
Seri olarak üretilmeye başlanan dinamolar aydınlatma amacıyla
kullanılmaya başlandı.
Henry Bessemer, dökme demiri çeliğe dönüştüren ekonomik bir yöntem
buldu.
Petrol ilk defa Amerika Birleşik Devletleri’nde işletilmeye başlandı, ilk
petrol kuyusu açıldı. Petrol ilk olarak aydınlatmada kullanıldı.
Avrupalı mühendisler patlamalı motoru icat ettiler. Bu buluşu, Alman
Rudolf Diesel’in geliştirdiği içten yanmalı motor izledi.
Thomas Edison, akkor lambayı buldu.
Fransa’da ilk elektrikli tramvay icat edildi.
Benz, petrolle çalışan arabayı geliştirdi.
Avrupa’da iki milyona yakın taşıt trafikte bulunmaktaydı.
Bu gelişmelerin yaşadığımız çağdaki sanayi ve teknolojiye nasıl bir katkısı olmuş­
tur?
153
SOSYAL BİLGİLER 7
ÖZET
Bilim ve teknoloji insanlıkla yaşıttır ve insanlığın ortak ürünü olarak meydana
gelmiştir. Mezopotamya, Mısır, Anadolu, Ege, Çin ve Hindistan’da kurulan ilk
uygarlıklar yazı, barut, takvim gibi buluşları ve matematik, astronomi, tıp, felsefe, tarih
gibi alanlardaki çalışmalarıyla günümüz bilim ve teknolojisinin gelişmesine katkıda
bulunmuşlardır. İlk kez Sümerli rahipler tarafından bulunan yazının pek çok uygarlığın
katkılarıyla geliştirilmesi bilgi birikiminin gelecek nesillere aktarılmasını sağlamıştır.
Türk-İslam coğrafyasında yetişen Birunî, Ali Kuşçu, İbni Sina, Farabi gibi bilim
adamları, devlet adamlarından da aldıkları destekle astronomi, matematik, felsefe,
kimya, tıp gibi bilimlerin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Avrupalılar
Müslümanlardan öğrendikleri birçok buluş ve teknik bilgiyi Haçlı Seferleri sırasında
ülkelerine taşımışlardır. XII. yüzyıldan itibaren özellikle İspanya ve Sicilya’daki İslam
uygarlığından etkilenmişler, Müslümanların medreselerini örnek alarak üniversiteler
kurmuşlardır. Türk ve Müslüman bilim adamlarının eserleri Latince ve İbraniceye
çevrilmiş, üniversitelerde okutulmuştur.
15.
yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa’da meydana gelen gelişmelerle bilimsel
gelişmenin önündeki en büyük engel olan Skolastik düşünce sistemi yıkılmaya
başlamıştır. Coğrafi Keşifler Dünya ile ilgili bilgilerin artmasına yol açmıştır. 15 ve 16.
yüzyıllarda edebiyat, sanat, bilim ve düşünce alanlarında yenilik ve gelişmeler
başlamıştır. Rönesans adı verilen bu yenilikler özgür ve bilimsel düşünceyi geliştir­
miştir. Akıl, bilim deney ve gözlemin ön plana çıkması bilim ve tekniğin gelişmesinin
yolunu açmıştır. 16. yüzyılda Almanya’da başlayan reform hareketleri tüm Avrupa’ya
yayılarak eğitimdeki kilise hâkimiyetine son vermiş, böylece düşünceyi ve gelişmeyi
engelleyen dinî faktörler ortadan kaldırılmıştır. Aydınlanma Çağı ile akla dayanan
düşünce sistemi Avrupa’ya egemen olmuştur. Bu dönemde özellikle doğa
bilimleri hızlı bir gelişme göstermiştir. Tüm bu gelişmeler teknik alanda da büyük
ilerlemelere yol açmıştır. 18. yüzyılın sonlarında buharlı motorun icadıyla üretimde kol
gücünden makine gücüne geçilmiş, üretim hızla artmıştır. Tüm bu gelişmeler günümüz
bilim ve teknolojisinin temelini oluşturmaktadır.
154
SOSYAL BİLGİLER 7
DEĞERLENDİRME SORULARI
A.
Aşağıdaki ifadelerden doğru olanın başma “D", yanlış olanın başına “Y” işareti
koyunuz.Yanlış olan cümlelerin doğrusunu altlarındaki boşluğa yazınız.
( ) 1. Bilimsel bilginin gelecek kuşaklara aktarılmasında yazının icadı bir dönüm
noktasıdır.
( ) 2. Farabi, hazırladığı Celali Takvimiyle astronominin gelişmesine hizmet etmiştir.
( ) 3. Hint medeniyeti, Yunan ve İslam medeniyetini etkilemiştir.
( ) 4. Rönesans Katolik kilisesini aslma döndürmek amacıyla yapılan değişiklik ve
düzenlemelerdir.
( ) 5. Coğrafî Keşifler sayesinde akıl ve deneyi ön plana çıkaran bilimsel düşünce
ortaya çıkmıştır.
( ) 6. Orta Çağda kilisenin düşünce üzerindeki baskısı, bilim ve sanatın gelişmesini
engellemiştir.
( )7.
9-16. yüzyıllar arasında Türk-İslam dünyasında bilim alanındaki gelişmeler
oldukça yavaştır.
( ) 8. İlk çağlarda bilginin yayılmasında tüccarların rolü büyük olmuştur.
( ) 9. Sanayi inkılabı Almanya’da başlamıştır.
( ) 10. Leonarda da Vinci sanat eserlerini yaparken bilimin gelişmesine de katkıda
bulunmuştur.
155
SOSYAL BİLGİLER 7
B. Aşağıdaki soruların cevaplarını yazınız.
1.
2.
3.
4.
156
Günlük hayatınızda yaygın olarak kullandığınız teknolojik ürünlerin geliştirilmesinde
ilk uygarlıkların katkısı nedir? Açıklayınız.
Düşünce özgürlüğü ile bilimin gelişmesi arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Avrupa’da düşüncenin özgürleşmesi ve bilimin gelişmesini sağlayan
gelişmeleri açıklayınız.
Türk-İslam dünyasının bilimin gelişmesine katkılarım örneklerle açıklayınız.
SOSYAL BİLGİLER 7
TEST V
1.
İlk Çağ uygarlıkları, günümüz bilim ve teknolojisinin gelişmesine katkıda bulunan
ilk buluşları gerçekleştirmişlerdir. Aşağıdakilerden hangisi bu buluşlardan biri
değildir?
A. Tekerlek
B. Yazı
C. Takvim
D. Buhar gücü
2.
Aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?
A.
B.
C.
D.
Coğrafî Keşifler-Yeni kıtaların ve karaların bulunması
Rönesans-Skolastik düşüncenin yıkılması
Reform-Bilim ve sanatta yeniden doğuş
Sanayi Inkılabı-Üretimde makine gücüne geçilmesi
3. Aşağıdakilerden hangisi matbaanın geliştirilip kullanılmaya başlamasının
sonuçlarından biridir?
A.
B.
C.
D.
4.
Aşağıda bilim adamlarıyla çalışmaları eşleştirilmiştir. Bu eşleştirmelerden hangisi
yanlıştır?
A.
B.
C.
D.
5.
Bilgiye kolaylıkla ulaşılması
Kitapların özensiz hazırlanması
Eserlerin pahalıya mal olması
Okuma oranının azalması
Newton-Yerçekimi Kanunu’nu buldu.
Birum-Otlarla hastalıkların tedavisini yaptı.
İbni Sina-Dünya haritası çizdi.
Kopemik-Güneş Sistemi’nin varlığım kanıtladı.
16. yüzyılda Dünya’nm döndüğü fikrini savunan Galileo, bu iddiasından
vazgeçince yakılmaktan kurtulmuştur. 16. yüzyıl Avrupa’sı göz önüne alındığında,
bu durumu aşağıdakilerden hangisi en ivi açıklar?
A.
B.
C.
D.
Bilim adamlarının bilimsel çalışmadığı
Bilimsel düşüncenin önünde engeller olduğu
Bilimin insan yaşamım kolaylaştırmadığı
Bilimsel gelişmelerin astronomi ile sınırlı kaldığı
157
SOSYAL BİLGİLER 7
6.
Yazının bulunup geliştirilmesinde aşağıdaki uygarlıklardan hangisinin kalkışı voktur?
A.
B.
C.
D.
7.
Rönesans Dönemi sanatçıları, eserlerinde insan vücudunu tüm ayrıntılarıyla tasvir
edebilmek için kadavralar üzerinde çalışmışlardır. Bu durum aşağıdaki bilimlerden
hangisinin gelişmesine yol açmıştır?
A.
B.
C.
D.
8.
Tıp
Kimya
Psikoloji
Eczacılık
Aşağıdakilerden hangisi Avrupa’da Rönesans hareketlerine yol açan gelişmelerden
biri değildir?
A.
B.
C.
D.
9.
Sümerliler
Mısırlılar
Fenikeliler
Babilliler
Kiliseye duyulan güvenin artması
Matbaanın kullanılmaya başlanması
Sanattan hoşlanan zengin bir sınıfın ortaya çıkması
Hümanizmin gelişmesi
Aşağıdakilerden hangisi Reform hareketlerinin sonuçlarından biridir?
A.
B.
C.
D.
Hıristiyanlığın amaçlarından uzaklaşması
Avrupa’da dinî baskının artması
Laik düşüncenin ortaya çıkması
Katolik kilisesinin zenginleşmesi
10. Aşağıdakilerden hangisi Coğrafi Keşiflerin sonuçlarından biri değildir?
A.
B.
C.
D.
Dünya ile ilgili bilgilerin artması
Din adamlarına olan güvenin sarsılması
Sömürgeciliğin başlaması
Özgür düşüncenin gelişmesi
11. Aşağıdakilerden hangisi bilimsel birikimin gelecek kuşaklara aktarılmasında
etkili olan gelişmelerden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
158
Yazının icadı
Pusulanın geliştirilmesi
Kâğıdın ucuza mal edilmesi
Matbaanın bulunması
SOSYAL BİLGİLER 7
12. 15 ve 16. yüzyıllarda yapılan Coğrafî Keşifler sonraki yüzyıllarda Avrupa’da
gerçekleşecek birçok gelişmeyi de etkilemiştir. Aşağıdakilerden hangisi bu
gelişmelerden değildir?
A.
B.
C.
D.
Haçlı Seferleri
Rönesans
Reform
Sömürgecilik
13. Aşağıdakilerden hangisi 18. yüzyılda başlayan Sanayi İnkılabı’yla ilgili olgulardan
biri değildir?
A.
B.
C.
D.
Üretimde buharın gücünden yararlanılması
Ticaretin gerilemesi
Demir yollarının gelişimi
Küçük atölyelerin kapanması
14. Aşağıdakilerden hangisi Aydınlanma Çağım en ivi açıklayan kavramdır?
A.
B.
C.
D.
Akılcılık
Laiklik
Demokrasi
Özgür düşünce
15. Avrupa’da, kilise ve din adamlarına olan güvenin azalmasında aşağıdakilerden
hangisi etkili olmamıştır?
A.
B.
C.
D.
Dünya’mn yuvarlak olduğunun keşfedilmesi
İncil’in değişik dillere çevrilmesi
Matbaanın geliştirilip kullanılması
Antik eserlerin incelenmesi
16. Günümüz bilim ve sanat dünyası Rönesans sanat ve biliminin mirasına sahiptir. Bu
yargıyı en cok destekleyen ifade aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
Rönesans Döneminde bilim ve sanatta oldukça büyük ilerlemeler olmuştur.
Rönesans bilim ve sanatı, önceki uygarlıkların mirasıdır.
Rönesans Döneminde bilim ve sanatta gelişme kaydedilmemiştir.
Rönesans Döneminde özgür düşünce egemen olmuştur.
159
SOSYAL BİLGİLER 7
17. Abbasi Halifesi Memun, 9. yüzyılda 70 kadar bilim adamım bir dünya haritası
hazırlamaları için görevlendirmiştir. Bu bilgiye dayanarak aşağıdakilerden
hangisine ulaşılamaz?
A.
B.
C.
D.
İslam devletlerinde hükümdarların bilime önem verdiği
İslam dünyasmda özgür düşüncenin egemen olduğu
İslam bilginlerinin coğrafya alanında geri olduğu
İslam dininin bilimsel gelişmelere açık olduğu
18.
I. Sendikal hareketlerin gelişmesi
n. Kömür ve petrolün önem kazanması
m . Gözlem ve deneyin önem kazanması
IV. Buıjuva sınıfının ortaya çıkması
Yukandakilerden hangileri Sanayi İnkılabı’yla ilişkilidir?
A.
B.
C.
D.
iv e li
Iv e lü
E veIV
m ve IV
19. 15-19. yüzyıllar arasında Avrupa’da meydana gelen gelişmelerle ilgili aşağıdakilerden
hangisi yanlıştır?
A.
B.
C.
D.
Coğrafî Keşifleri Portekizliler ve İspanyollar başlatmıştır.
Rönesans İtalya’da başlamıştır.
Reform hareketleri Almanya’da başlamıştır.
Sanayi İnkılabı Fransa’da ortaya çıkmıştır.
20. Aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?
A.
B.
C.
D.
160
Yazı - Bilim ve düşüncenin yayılması
Barut - Derebeylik rejiminin yıkılması
Pusula - Açık denizlere çıkılması
Mum - Ampulün icadı
SOSYAL BİLGİLER 7
••
•
ü n it e y i
YAŞAYAN DEMOKRASİ
KONULAR
- SALTANATTAN MÎLLÎ EGEMENLİĞE
- CUMHURİYETİN TEMEL NİTELİKLERİ
- NASIL YÖNETİLİYORUZ?
- YÖNETİME KATILIYORUZ
- HER YERDE DEMOKRASİ
ÖZET
TEST VI
SOSYAL BİLGİLER 7
m
*
*
*
*
*
3
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünite ile;
Tarihsel süreçte Türk devletlerinde yönetim şekli ve egemenlik anlayışındaki
değişim ve sürekliliği,
Anayasamızın 2. maddesinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin niteliklerini,
ve toplum hayatındaki uygulamalarım,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim yapışım, yasama, yürütme ve yargı
yetkilerim,
Siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, medyanın ve bireylerin, gündemi ve
yönetimin karar alma süreçlerini ne şekilde etkilediğini,
İçinde bulunduğunuz eğitsel ve sosyal faaliyetlerde demokrasinin ilkelerinin nasıl
işlediğini öğreneceksiniz.
BU ÜNİTEYİ NASIL ÇALIŞMALIYIZ
Öncelikle ders notlarınızı okurken önemli terim ve kavramların altım çizin. Bunları
defterinize anlayarak yazm.
Televizyon ve radyo programlarım izleyin.
İlgili bölümü kitaptan da takip edin, kitabın ders notlarıyla bütünlüğünü kurun.
Ünitenin sorularım kendi başınıza çözmeye çalışın, zorlandığınız sorularda ders
notlarınıza tekrar bakın.
162
SOSYAL BİLGİLER 7
ÜNİTE VI
YAŞAYAN DEMOKRASİ
SALTANATTAN MİLLÎ EGEMENLİĞE
Aşağıda 8. yüzyılda dikilen Kök Türk ya da Orîıun Abideleri olarak bilinen yazıtlardan
alıntılar verilmiştir.
Bu yazıtlara göre Orta Asya Türk devletlerindeki hükümdarlık anlayışı hakkmda
neler söyleyebiltsiniz?
Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü
tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki
Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar,... Dokuz Oğuz beyleri...
Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına,
batıda gün batısma, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir.
Bunca milleti hep düzene soktum.
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta ikisi arasında insanoğlu yaratılmış ve
insanoğlunun başına atalarım Bumin ve İstemi kağanlar oturtulmuş. Tahta çıkıp Türk
milletinin ilini, töresini tutuvermiş ve düzene koymuş.
Tann yarlıg (emir) verdiği için, kutum var olduğu için, ben tahta oturup yok yoksul
milleti hep toplattım. Sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti işitin! Yoksul milleti
zengin kıldım! Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, s. 62.
Orta Asya Türk devletlerinde halk çeşitli boyların birleşmesiyle oluşurdu. Her
boyun başmda bir bey bulunurdu. Göçebe bir yaşam süren boylardaki iç dayanışmayı,
hak ve adaleti boy beyleri sağlar, saldırılara karşı boylan korurlardı. Boylar bir araya
gelerek “il”i yani devleti oluştururdu. Devletin başmda şanyü, kağan, han, hakan,
idikut gibi çeşitli unvanlar taşıyan bir hükümdar bulunurdu. Hükümdarlar aynı
hanedandan gelirlerdi. Türkler hükümdarlarına devleti yönetme yetkisinin, Gök Tann
tarafından verildiğine inanırlardı. Hükümdarlar Gök tann tarafından görevlendirilir ve
halkın iyiliği için çalışırdı. Bu inanış sonucudur ki hükümdarlara “göğün oğlu” denilmiştir.
Kut adı verilen yönetme yetkisinin kan yoluyla babadan oğla geçtiği kabul edilirdi. Kut
anlayışı, hükümdar öldükten sonra hanedandan birçok kişinin taht üzerinde hak iddia
etmesine, dolayısıyla saltanat mücadelelerine yol açardı.
Orta Asya Türk devletlerinde devlet, sağ-sol, doğu-batı, kuzey-güney olmak üzere
iki idari bölgeye aynlarak yönetilirdi. Sağ ya da doğu hükümdarın bulunduğu bölgeyi
ifade ederdi. Diğer bölgelerin başmda bulunan yöneticiler hükümdarın egemenliğini
tanırlardı. Siyasi, ekonomik ve askerî kararların alındığı bir meclis de vardı. Bu
meclise toy ya da kurultay adı verilirdi. Kurultaylara devlet yöneticileri ve diğer boy
beyleri katılırlardı. Hükümdar kurultaya başkanlık ederdi. Kurultay danışma meclisi
niteliğindeydi. Devlet töre adı verilen yazısız kurallara göre yönetiliyordu.
Hükümdarlar da töreye uymak zorunda idiler.
SOSYAL BİLGİLER 7
Kök Türk Hükümdarı Bilge Kağan Türkler arasında Budizm’i yaymak amacıyla
tapınarak inşa ettirmeye karar verdi. Vezir Tonyukuk bu düşünceye de karşı çıkarak,
Budizm’in Türk yaşam tarzına uymadığım, eğer Türk milletinin yaşamasını istiyorsa bu
din ve tapınakların ülkeye sokulmaması gerektiğini söyledi. Bilge Kağan, çok itibar
ettiği Veziri Tonyukuk’un tavsiyelerine uyarak bu planı uygulamaktan vazgeçti.
Yukarıdaki olayda, ilk Türk devletlerinde hükümdarların yetkilerini kullanmaları
hakkmda neler anlatılmaktadır?
Türkler 751 Talaş Savaşı’ndan soma îslamiyetle tanıştılar. 10. yüzyılda kalabalık
topluluklar hâlinde Müslüman olmaya başladılar. İslamiyet Türk toplum yapışım,
devlet hayatım ve kültürünü zaman içinde etkilemeye başladı. İlk Türk İslam devletlerinde
halk, çoğunlukla yerleşik hayata geçmişti. Ancak yan göçebe bir yaşam da sürdürülüyordu.
Halk yine boylar biçiminde teşkilatlanmıştı.
İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanhlarda devletin başmda hakan ya da han
unvanlı hükümdarlar bulunurdu. Karahanhlar hükümdarlarına yönetme yetkisinin Tann
tarafından verildiğine inanıyorlardı. Kut adı verilen bu yönetme yetkisi, babadan oğula
geçerdi. Devlet işleri kurultayda görüşülüp karara bağlanırdı. Gaznelilerde hükümdara
sultan adı verilirdi. Sultan yönetimde mutlak hâkimdi, kanunları koyar ve uygulardı.
Büyük Selçuklularda da devleti hükümdar yönetirdi. Hükümdarların yönetme yetkisini
doğrudan doğruya Allah’tan aldığına inanılırdı. Gazneliler ve Selçuklularda hükümdarlar
halifenin onayım alarak yönetme yetkisini meşrulaştınrdı. Gazneli ve Selçuklu
devletlerinde devletle ilgili önemli işler divanda görüşülüp karara bağlanırdı. Danışma
meclisi niteliğindeki divanda son söz hükümdara aitti. Bununla birlikte hükümdarın
verdiği kararlar üzerinde danışmanların büyük rolü vardı. Ülke örfi kurallar adı verilen
töre ile birlikte şeri kurallar adı verilen dini kurallara göre yönetilirdi.
Orta Asya Türk devletleri ve ilk Türk İslam devletlerinde devlet yönetimi
arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir?
Osmanlı Devleti Osman Gazi’nin soyundan gelen hükümdarlarca yönetilmiştir.
İslam inancına göre hükümdarlık yetkisinin Allah tarafından verildiği anlayışı hâkimdi.
Bundan dolayı hükümdar, halkı adaletle yönetmek ve halkın mutluluğu ve refahı için
çalışmak zorundaydı. Halk da hükümdara mutlak itaat etmekle yükümlüydü. Devlet
işleri Divanıhümayun adı verilen mecliste görüşülüp karara bağlanırdı. Bu divana
hükümdar başkanlığında sadrazam, vezir gibi önemli devlet görevlileri katılırdı. Son
söz hükümdara aitti.
164
SOSYAL BİLGİLER 7
Divanıhümayunun Asil Üyeleri
Sadrazam, padişahın vekili olup devlet idaresinde büyük yetkiye sahipti.
Vezirler, paşa unvanı taşırlar ve bakanlık ve valililik gibi önemli görevler yaparlardı.
Nişancı, padişah fermanlarına ve beratlarına tuğra (imza) çekerdi. Devletin en
önemli gelir kaynağı olan arazilerin kayıtlarını içeren tahrir defterlerini tutarlardı.
Defterdarlar, devletin gelir ve giderlerinden, yani mâliyeden sorumluydu.
Kazaskerler, kadı ve müderrislerin atama ve tayin işleri ile ordunun davalarına ve
devleti ilgilendiren davalara bakarlardı.
Selçuklularda olduğu gibi OsmanlIlarda da divanın adaleti sağlamada önemli bir
işlevi vardı. Divanda dini ve ırkı gözetilmeksizin her kesimden halkın şikâyetleri dinlenip
karara bağlanırdı.
18 ve 19. yüzyıllarda Osmanlı devlet yönetiminde önemli gelişmeler meydana
geldi. 18. yüzyılda Divan- 1 Hümayun sadrazam başkanlığında toplanmaya başladı. Önemli
konular sadrazam tarafından sarayda padişaha sunulurdu. 1839’da Tanzimat Fermanı’nm
ilan edilmesiyle başlayan Tanzimat Dönemi, Türk tarihinde yeni bir devrin başlangıcı
oldu. Bu dönemde Divan-ı Hümayun kaldırılıp yerine nezaret adı verilen bakanlıklar ile
askerlik, maliye ve adliye işlerini düzenlemek üzere meclisler kuruldu. 1839’da ilan
edilen Tanzimat Fermam ile padişah ülke yönetiminde kanunun üstünlüğünü kabul etti.
Fermanda tüm vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması, açık yargılama, vergi
adaleti gibi konular yer almıştır.
1876 yılı ise Türk tarihi için bir dönüm noktasıdır. 1876 yılında kabul edilen
Kanunuesasi ile meşrutiyet yönetimi başlamıştır. Meşrutiyet yönetimi, halkın yönetime
kısmen katılmasını sağlamıştır. Bunun için milletvekili seçilen temsilciler Meclis-i
SOSYAL BİLGİLER 7
Mebusan’da görev yapmışlardır. Bununla birlikte I. Meşrutiyet adı verilen bu dönemde
padişahın yetkilerine dokunulmamış, padişahın yönetimdeki hâkimiyeti devam
etmiştir. Padişahın yönetimdeki yetkilerinin kısıtlanması ise 1908’de ilan edilen
n. Meşrutiyetle olmuştur. 1912 yılından itibaren de siyasi partiler Mecliste faaliyet
göstermeye başlamışlardır.
Meclis-i Mebusan’ın açılış töreni (20 Mart 1877)
23
Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması ile yeni bir Türk
devletinin temelleri atılmıştır. Bu yeni Türk devleti, millî egemenlik ilkesi üzerine
kurulmuştur. Bu ilkeye göre egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve hiçbir şekilde
ortaklık kabul etmez. Bu İlkeyle babadan oğula geçen ve tek kişinin egemenliğine
dayanan saltanat yönetimi de son bulmuştur. 1 Kasım 1922 tarihinde saltanata yasal
olarak da son verilmiştir. Millî egemenlik halkın kendi kendini yönetmesi, kendini
yönetecek kişileri seçerek yönetimde söz sahibi olmasıdır. 29 Ekim 1923’de ilan edilen
cumhuriyetle yeni Türkiye Devleti’nin yönetim şekli ortaya konulmuş ve tüm dünyaya
ilan edilmiştir.
Atatürk diyor ki;
“Toplumda en yüksek özgürlüğün, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde
sağlanması ve korunması, ancak tam anlamıyla millî egemenliğin kurulmuş olmasına
bağlıdır. Bu nedenle özgürlüğün de, eşitliğin de, adalelin de dayanak noktası millî egemenliktir.”
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 90.
Türk tarihinde saltanattan m illî egemenliğe geçişte hangi gelişmeler dönüm
noktası oluşturur?
166
SOSYAL BİLGİLER 7
CUMHURİYETİN TEMEL NİTELİKLERİ
Anayasamızın 1. maddesinde “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” denilerek
devletin yönetim biçimi belirtilmiştir. Anayasamızın 2. maddesi ise Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin temel niteliklerini belirtmektedir. Bu maddeye göre Türkiye Cumhuriyeti
Devleti; Atatürk milliyetçiliğine bağlı, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devletidir.
Cumhuriyetin Nitelikleri
2.
madde: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet
anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Atatürk Milliyetçiliği
Günümüzde bağımsız ve çağdaş bir millet olarak kendi vatanımızda kardeşçe
yaşıyoruz. Kültürümüzü yaşayıp geliştiriyoruz. Bu gün Türk milletinden ve kültüründen,
bağımsız Tüririye Cumhuriyeti Devletinden söz edebiliyorsak, bu Atatürk milliyetçiliği
sayesinde olmuştur. “Kişinin içinde yaşadığı toplumu sevmesi onu yükseltmek ve
yüceltmek içi çalışması” olarak tanımlayabileceğimiz Atatürk Milliyetçiliği, Millî
Mücadele’nin kazanılmasında başlıca rolü oynamıştır. Türk milletinin millî birlik ve
beraberliği, tam bağımsızlığı ve çağdaşlaşması Atatürk milliyetçiliği sayesinde olmuş­
tur. Çünkü Atatürk milliyetçiliği birbirine sıkı sıkıya kenetlenmiş bir toplum öngörür.
Siyasette, ekonomide, dilde, kültürde tam bağımsızlığı amaçlar. Türk kültürünün çağ­
daş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarılmasını hedefler. Akılcı ve ilericidir. Irkçılığı red­
deder, ben Türk’üm diyen herkesi Türk kabul eder.
Laik Devlet
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde herkes istediği dine inanabilir ve bu dinin gereklerini
yerine getirebilir. Farklı dini inançlardaki kişiler yasalar önünde eşittir. Devlet, kişilere
inançlarından dolayı ayrıcalıklı davranmaz. Devlet yönetimi, akıl ve bilim ilkelerine
dayanır, yani demokrasiyi benimser. Hukuk kuralları dini değil, aklı ve bilimi esas alır.
Atatürk “Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir.” sözü üe laikliğin temeli olan bilimin
önemini göstermiştir.
Laiklik sayesinde toplumsal yaşam huzur ve barış içinde sürdürülebilmektedir.
Atatürk diyor ki;
"Ey millet, biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensu­
plar ülkesi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır. Biz uygarlıktan
bilim ve fenden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımıyoruz."
Demokratik Devlet
Demokrasi halk idaresi demektir. Yani halkın kendi seçtiği yöneticiler tarafından
yönetilmesidir. Millet egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre ve yetkili
organlar eliyle kullanılır. Yöneticiler, her beş yılda bir, halkın eşit ve genel oyu ile
seçilir. Seçimlerde oy kullanarak vatandaşlık görevim yerine getiren halk, yönetimde
söz sahibi olur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde azınlıkta kalanların da hak ve
hürriyetleri güvence altındadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde kanunlarda belirtilen yaş ve özelliklerdeki
herkes siyaset yapabilir. Belli bir amaca ulaşmak için izlenen yol anlamına gelen
siyaset, siyasal partilerde yapılır. Ülkemizde siyasal yaşam çok partilidir. Siyasal partiler
demokrasinin ve demokratik yaşamın vazgeçilmez ögelerindendir. Siyasi partiler
anayasa ve yasalara uygun olarak, önceden izin alınmadan serbestçe kurulur. Türkiye
Cumhuriyeti’nin yapışma, Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti ’nin bağımsızlığına
karşı olmamak koşulu ile tüm partilerin her türlü faaliyeti serbesttir.
Demokrasi sadece devlet yönetiminde değil, yaşamımızın her alanındadır. Ailede,
okulda ve toplumsal hayatın her alanında demokrasi vardır. Örneğin bir apartman bile
demokratik ilkelere uygun yönetilir. Apartman yönetimi, o apartmanda oturanların
oylarıyla seçilir. Tüm kararlarda apartman sakinlerinin görüşü alınır. Giderlerle ilgili
kayıtlar tutulup harcamaların nerelere yapıldığı apartman sakinlerine duyurulur.
Yaşamınızdaki hangi uygulamaları demokrasiye örnek olarak verebilirsiniz?
Sosyal Devlet
Sosyal devlet, vatandaşların sosyal durumlarım iyileştirmeyi, onlara belirli bir
yaşam düzeyi sağlamayı, onları sosyal güvenliğe kavuşturmayı kendisine ödev bilen
devlet anlayışıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal devlet anlayışıyla Anayasa ile
belirlenen sosyal ve ekonomik ödevleri yerine getirmektedir.
Vatandaşlar insanca bir yaşam sürdürebilmek için çalışmak zorundadır.
Vatandaşların çalışıp kendilerine ve devlete yararlı olmaları için iş imkânları yaratmak
devletin görevlerinden biridir. Çalışma ve Sosyal ve Güvenlik Bakanlığına bağlı bir
genel müdürlük olan Türkiye İş Kurumu işsizliği önlemek, iş arayanlara iş bulmak ve
işverenlerle iş arayanları bir araya getirmek gibi görevleri yapmaktadır.
SOSYAL BİLGİLER 7
Devlet çalışanların sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla Emekli Sandığı,
Sosyal Sigortalar Kurumu ve BAĞ-KUR gibi sosyal güvenlik kurumlan kurarak,
çalışların sosyal güvenliklerini sağlamıştır. Günümüzde bu kurumlar Sosyal Güvenlik
Kurumu adı altında birleştirilmiş ve görevine devam etmektedir.
Sosyal devlet tüm vatandaşların beden ve ruh sağlığı içinde insanca yaşamasını
sağlamakla yükümlüdür. Bu nedenle devlet anne, çocuk, genç, yaşlı, sakat ve
çalışamayacak durumda olanlan korumakla yükümlüdür. Çocuklar için açılan çocuk
esirgeme kurumlan, yaşlılar için açılan darülaceze gibi kurumlan bu amaca yöneliktir.
Sizin veya ailenizin yararlandığı ve devletimizin sosyal bir devlet olduğunu
gösteren uygulamalardan birkaç örnek veriniz.
Hukuk Devleti
Yakınlarınızdan veya tanıdıklarınızdan mahkemeye başvuran oldu mu? İnsanlar
neden mahkemeye başvururlar?
SOSYAL BİLGİLER 7
Hukuk devleti, her türlü çalışmalarım anayasaya, yasa ve diğer tüm hukuk kurallarına
dayandıran ve yargı denetimine bırakan devlet demektir. Hukuk devletinde hukukun
üstünlüğü söz konusudur. Bu nedenle tüm vatandaşların ve yöneticilerin hukuk
kurallarına uymaları gerekir.
Kişiler arasında veya devletle kişiler arasında bir sorun olduğunda sorunun
çözümü için mahkemeye başvurulabilir. Mahkemeler hukuk devletinin en önemli
unsurlarıdır. Çünkü mahkemelerde hukukun üstünlüğü, adalet ve eşitlik ilkelerine
göre sorunlara çözüm getirirler. Hukukun üstünlü gereği mahkemeler bağımsızdırlar
ve hiçbir makamdan emir almazlar ve kararlarına müdahale edilemez.
İnsan Haklarına Saygılı
Ülkemizdeki okullarda hiçbir ayrım yapılmadan tüm çocuk ve gençler eğitim
görebilirler. Tüm vatandaşlar her türlü haber alma imkânlarından yararlanabilir, her
türlü sanatsal ve kültürel faaliyet içinde bulunabilirler. Herkes seçme ve seçilme
hakkım kullanabilir. Vatandaşların bu haklarım kullanabilmeleri insan haklarına saygılı
bir hukuk devleti sayesinde olur. İnsan haklan bireylerin salt insan olmakla kazandıklan
haklardır. Anayasamız devletin niteliklerinden söz ederken, devletin insan haklarına
saygılı olduğunu da belirtmiştir. Anayasamız, insan haklarım “temel haklar ve ödevler”
başlığı altında düzenlemiştir. “Herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez,
vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere” sahip olduğunu belirterek “kişilerin temel hak
ve özgürlüklerini srmrlayan siyasal, sosyal ve ekonomik engelleri kaldrrmayr, insanın
maddi ve manevi varlığım geliştirmeyi” benimsemiştir.
(4 T
Anayasamıza göre hangi haklarınız olduğunu araştırınız. Bu haklan kullanıp
kullanamadığınızı kullanamıyorsanız nedenlerini açıklayınız.
,
NASIL YÖNETİLİYORUZ?
Toplumsal yaşamın düzenli, güvenli ve huzur içinde işlemesi için belli kurallara
ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç devlet adı verilen kurumlann ortaya çıkmasına neden olmuş­
tur. Devletin en önemli görevi; toplumsal yaşamın düzenli işlemesi için gerekli olan
yasalan yapmak (yasama), bu yasalan uygulamak (yürütme) ve yasalara uymayanlan
yargılamak ve cezalandırmak (yargı) tır.
Daha önceki konularımızda demokratik ve demokratik olmayan yönetim
biçimlerinden söz etmiştik. Demokratik olmayan yönetim biçimlerinde; yasama,
yürütme ve yargı tek bir kişinin veya bir grubun elindedir. Bu tür yönetimlerde millet
egemenliğinden söz etmek mümkün değildir. Monarşi adı verilen yönetimlerde tek bir
kişinin egemenliği söz konusudur. Kral, padişah, sultan gibi unvanlar taşıyan bu kişinin
söylediği her söz, kanundur. Yasalan o yapar, o uygular, uymayanlara o cezalandırır.
Yönetimin bir grubun elinde olduğu devletlerde ise yasama, yürütme ve yargı yetkileri
o grup tarafından kullanılır. Tek kişinin veya bir grubun egemen olduğu yönetim
biçimlerinde halkın yaran ve çıkan değil, kişi ve grupların çıkarlan söz konusudur.
170
SOSYAL BİLGİLER 7
TBMM Genel Kurulu
Demokratik yönetimlerde ise millet egemenliği vardır. Millet kendi kendisini
yönetir. 23 Nisan 1920’de açılan TBMM ile ülkemizde demokratik bir yönetim kurulmuştur.
Millet kendi egemenliğini eline almıştır. Ülkemizde belirli aralıklarla yapılan seçimlerde
halk, istediği bir siyasi partiye oy verir. Çeşitli partilerden seçilen milletvekilleri TBMM’yi
oluşturur. Çoğunluğu elde eden siyasi parti hükümet kurarak belirli bir süre için ülkeyi
yönetme yetkisine sahip olur. Hükümet dışında kalan partiler de muhalefeti meydana
getirirler. Meclis milleti temsil eder ve tüm çalışmalarını millet adma ve milletin
yararına yapar.
Çoğunluğu elde edip iktidara gelen siyasi parti sınırsız yetkiye sahip değildir.
Yasalarla belirtilen kurallara göre ülkeyi yönetir. Yasama, yürütme ve yargı yetkileri,
farklı devlet organları tarafından kullanılır. Buna kuvvetler ayrılığı denir. Ülkemizde
yasaları yapmakla görevli olan kurum TBMM’dir. Yasalar Anayasaya uygun yapılır.
TBMM’de kabul edilip cumhurbaşkanının onayı ile yürürlüğü girer.
TBMM’nin yaptığı yasaları cumhurbaşkanı ve hükümet (Bakanlar Kurulu) uygular.
Mahkemeler, yasalara ve hukuka aykırılıkları denetleme ve yasalara uymayanları
cezalandırma yetkisine sahiptir. Yargı yetkisini kullanan mahkemeler, yasama ve
yürütme yetkisini kullanan organlardan tamamen bağımsızdır. Yasama ve yürütme
organlarının çalışmalarının hukuka uygun olup olmadığı da bağımsız mahkemeler
tarafından denetlenir. Meclisin çıkardığı kanunları Anayasa Mahkemesi denetler,
anayasaya uygun olmayan maddeleri iptal edip geçersiz kılar. Yürütmenin yaptığı
işlemler de Danıştay ve İdare Mahkemeleri tarafından denetlenir, hukuka aykın olanlar
iptal edilir.
Yargının, yasama ve yürütmeden bağımsız olmasının önemi nedir?
SOSYAL BİLGİLER 7
Halkın egemenliği, halkın iktidarı demek olan demokrasinin en temel ilkelerinden
biri, yönetenlerin denetlenmesidir. Bu, devlet yönetiminin daha etkin ve sağlam
olmasını sağlar. Seçme ve seçilme hakkı, vatandaşların yönetenleri denetlemek için
kullandığı en önemli mekanizmadır.
Ulu Önder Atatürk, cumhuriyetle birlikte vatandaşların hak ve hürriyetlerinin,
devlete karşı görevlerinin yemden düzenlenmesini sağlamıştır. Atatürk seçme ve
seçilme hak ve görevine büyük önem vermiştir.
Atatürk diyor ki;
“Vatandaşların en büyük görevi, aynı zamanda en kutsal hakkı, seçme hakkıdır.
Devlet yapısının temeli olan Büyük Millet Meclisi hâlinde toplanan milletvekillerini,
vatandaşlar seçer ve bu yolla devlet kurmakta yetkili olduğu irade ve egemenliğinin
sahibi olduğunu gösterir.”
Ulkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 367.
“Herhalde millet, hükümetin gözcüsü olmak gerekir. Çünkü hükümetlerin yaptığı
işler olumsuz olup da millet itiraz etmez ve düşünmezse, bütün kusur ve suçlara
katılmış demektir.”
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 369
m *
Seçme ve seçilme hakkının önemi nedir?
YÖNETİME KATILIYORUZ
Demokrasi, halkın halk tarafından, halk için yönetimidir. Demokraside halkın
yönetimde söz sahibi olmasını sağlayan ilke katılımcılıktır. Haklarım bilen, olumsuz
durumlara demokratik biçimde müdahale eden vatandaşlar, demokrasinin daha iyi
işlemesine katkıda bulunur. Demokraside katılımcılığı sağlayan en önemli araç seçme
ve seçilme hakkım kullanmaktadır. Bunun dışında bireyler, sivil toplum örgütleri, siyasi
partiler ve medya, yöneticilerin karar alma süreçlerini etkileyerek demokratik katılımı
gerçekleştirmektedir.
Toplumu ilgilendiren konularda halkı aydınlatmak ve kamuoyu oluşturmak,
demokrasinin temel İlkelerinden biridir. Kamuoyunun oluşmasında radyo, televizyon
gibi iletişim teknolojilerinin önemli bir etkisi vardır. Kamuoyunun görüşlerinin dile
getirilmesinde de sivil toplum örgütleri ve medya önemli rol oynar. Mustafa Kemal
Atatürk Millî Mücadele ve Türk İnkılabı sürecinde kamuoyunun aydınlatılmasına
önem vermiş; bu amaçla gazetelerin çıkarılması ve Anadolu Ajansının kurulmasına
öncülük etmiştir.
172
SOSYAL BİLGİLER 7
Gaziantep’te sık sık kaza olan bir caddeye üst geçit yapılmasını isteyen halkın gösterisi
Kamuoyu, yöneticilerin karar almasında ya da aldığı karan değiştirmesinde etkilidir.
Bir yasanın değiştirilmesi, bir hükümet uygulamasının kaldınlması ya da yakın çevrede
bir üst geçit yapımı, bir sokak isminin değiştirilmesi, doğaya zarar verecek bir inşaatın
engellenmesi gibi konularda kamuoyu yönetimi etkileyebilmektedir.
Aşağıda sivil toplum örgütleri, medya ve bireylerin gündemi ve yönetimin karar
alma süreçlerini nasıl etkilediğine ilişkin bir örnek verilmiştir.
Kredi kartı borçlarının zamanında ödenmemesi nedeniyle uygulanan yüksek faiz,
vatandaşların kart borçlarının çok kısa bir sürede, hızlı bir biçimde artmasına neden oldu. Bu
durum, kredi kartı kullanan kişileri ve ailelerini büyük bir sıkıntıya düşürdü, çeşitli
sosyal problemler oluştu.
Kredi kartı mağduru vatandaşların çığhklan, kredi kartından dolayı parçalanan
aileler, kendine zarar veren insanların haberleri, başta televizyon ve gazeteler olmak
üzere medyada günlerce yer aldı. Sorunun çözüme ilişkin televizyon kanallarında açık
oturumlar düzenlendi. Uzmanlar kredi kartlarına uygulanan faizlerin çok yüksek
SOSYAL BİLGİLER 7
olduğunu, çıkarılacak bir yasa ile bu faiz düşürülmezse borç sorunun daha da büyüye­
ceğini dile getirdiler. Tüketici demekleri, Ankara Ticaret Odası gibi sivil toplum örgüt­
lerine başvuran vatandaşların sayısı binlere ulaştı. Tüketici demekleri yaptıkları açıkla­
malarla hükümetin soruna çözüm bulmasını istediler.
m *
Siz de böyle bir zor durumda kalsaydınız nasıl davranırdınız?
Tüketiciler Birliği Uyardı
Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Şube Başkam, “Kredi
kartlan yasa tasarısının mevcut şekliyle yasalaşması hâlinde çıkacak yasa, toplumsal
cinneti yok etmeyecek, bankalar icra takibi furyası başlatacaklardır.” dedi.
Kamuoyu baskısını dikkate alan hükümet, sorunu gidermek için bir yasa tasansı
hazırladı. Ancak bu yasa tasarısının sorunu gidermeyeceği görüşünde olan sivil toplum
örgütleri, yaptıkları açıklamalarla hükümeti uyardı. Tüketiciler Birliği yasada yapılması
gereken değişikliklere ilişkin bir imza kampanyası başlattı. Hükümetin çıkarmayı
planladığı yasa günlerce kamuoyunda ve medyada tartışıldı.
Tüketiciler Birliğinin başlattığı kampanya 100 bin imzaya ulaştı.
Kredi Kartına 100 Bin İmza
Kart Borçlarına Taksit Kampanyası
Tüketiciler Birliği, kredi kartlan borçlarına enflasyon oranında faiz uygulanması
ve 12 taksite bölünerek ödenebilmesi için imza kampanyası başlattı.
Kartta Çözüm Günü
Art arda yaşanan intihar vakalarıyla birlikte sosyal bir sorun hâline gelen kredi
kartlanyla ilgili yasa tasansı bugün Meclis Genel Kuruluna geliyor. İntiharların
ardından yasa tasansındaki faiz ve taksit sayısı ile ilgili düzenlemenin değiştirilmesi
beklenirken, dün Mecliste tüketici örgütlerinin girişimleri dikkat çekti.
Bir gazete haberi
174
SOSYAL BİLGİLER 7
Tüketici demekleri seslerini duyurmak için Mecliste görüşmeler yaptılar. Toplanan
imzalan Meclis başkanına sundular.
Kredi Kartı Yasasına Tam Not
TBMM Genel Kurulu dün gece 5 saatlik bir görüşmeden sonra Kredi Kartlan ile
ilgili yasayı kabul etti. Yeni yasayla birlikte kredi kartı borcu olan kişilerin borçlan
anapara üzerinden 18 ay taksitle, yüzde 18 faizle geri alınacak. Kredi kartı faizleri de
Merkez Bankası tarafından belirlenecek ve aylık faiz oranı ise ortalama olarak yüzde
2 ile yüzde 3 arasında olacak.
Bir İnternet haberi
Sivil toplum örgütleri, bireyler ve medyanın baskısıyla, hükümet yasayı gözden
geçirdi ve birtakım değişiklikler yaptı. TBMM Genel Kurulunda kabul edilen yasanın
son şekli kamuoyunu büyük ölçüde memnun etti.
Bireyler, medya ve sivil toplum örgüûerinin kredikartıyasasının gündemegetirilmesinde
ve istenen değişikliklerin yapılmasmda nasıl bir etkisi olmuştur?
HER YERDE DEMOKRASİ
Demokrasi bir yönetim şekli olduğu kadar, bir yaşam biçimdir de. Demokrasi,
demokratik ilkelerin yaşamımızın her alanında uygulanmasıyla gerçekleşir. Ancak bu
şekilde gerçek demokrasiden söz edilebilir. Okullardaki öğrenci kulüpleri demokratik
uygulamaların gerçekleştiği sosyal etkinliklere bir örnektir.
Öğrenci kulüpleri eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Öğrenciler kulüplerde kendi
ilgi alanlarına göre faaliyette bulunurken paylaşmayı, kendi kararlarım oluşturmayı ve
sorumluluk alarak çalışma yürütmeyi başarmaktadırlar. Öğrenci kulüplerinde edinilen
deneyim öğrencilerin girişimci, dünyaya açık bireyler olmasını teşvik etmektedir.
SOSYAL BİLGİLER 7
Okul kulüplerinde tüm faaliyetler demokratik bir ortamda yürütülür. Kulübün
yöneticileri (başkan ve başkan yardımcıları vb.) seçimle bu göreve getirilirler. Kulüpler,
tüm öğrencilerin katılımıyla hazırladıkları yıllık plan doğrultusunda çalışırlar. Tüm
toplantılar ve etkinlikler demokratik kurallar çerçevesinde yapılır. Kararlar oy çokluğu ile
alınarak uygulamaya konulur. Sosyal etkinlik çalışmalarının planlanması ve yürütülmesinde
öğrencilerin ilgi, istek, yetenek ve ihtiyaçları dikkate alınır. Tüm etkinlikler iş birliği içinde
yürütülür. Öğrenci kulüplerinde herhangi bir ayrımcılığa yer yoktur, sosyal faaliyetlere
tüm öğrencilerin katılımı sağlanır. Çalışmalar okul içi ve okul dışında, hayatın her
alanına yayılarak yapılır. Öğrencilerin toplumsal hayata, sorunların çözümüne yerel
düzeyde katılımına imkân sağlayacak faaliyetler yapılır. Çalışmalarda resmî, özel sivil
toplum kurum ve kuruluşlarıyla öğrenci ve veli iş birliğine önem verilir.
Sizin içinde bulunduğunuz sosyal faaliyetlerde hangi demokratik uygulamalar
gerçekleştinlmektedir?
176
SOSYAL BİLGİLER 7
ÖZET
Türkiye Cumhuriyetinden önce kurulan Türk devletlerinde yönetme yetkisinin
Tanrı tarafından verildiğine inanılırdı. Toplum babadan oğula geçen saltanat rejimiyle
yönetilirdi. Osmanlı Devletinde 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermam ile ilk kez
ülke yönetiminde kanunun üstünlüğü kabul edildi. L Meşrutiyet ve n. Meşrutiyet dönemlerinde
halkın yönetime katılımı kısmen de olsa sağlandı ve anayasal devlet düzenine geçildi.
Demokrasi yolundaki en büyük adım 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasıyla oldu.
Bu gelişmeyle egemenlik kayıtsız şartsız millete geçti. 29 Ekim 1923 ’te cumhuriyetin
ilanıyla yeni Türk Devletinin yönetim şekli belirlendi.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin nitelikleri Anayasamızın 2. Maddesiyle belirlenmiştir.
Buna göre Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, insan haklarına saygılı,
demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Ülkemizde yasama, yürütme ve yargı
yetkileri farklı devlet organları tarafından kullanılır. Yargı bağımsızdır ve yasama ve
yürütmenin uygulamalarım denetler.
Demokrasilerde halkın yönetimde söz sahibi olmasını sağlayan ilke katılımcılıktır.
Haklarım bilen, olumsuz durumlara demokratik biçimde müdahale eden vatandaşlar,
demokrasinin daha iyi işlemesine katkıda bulunur. Vatandaşlar seçme ve seçilme hakkım
kullanarak yönetime katılır ve yöneticileri denetlerler. Devletin karar alma süreçlerim
bireyler, sivil toplum örgütleri, medya ve siyasi partiler etkiler.
Demokrasi hem bir yönetim şekli hem de bir yaşam biçimdir. Demokrasi, demokratik
ilkelerin yaşamımızın her alanında uygulanmasıyla gerçekleşir. Demokrasi
yaşamımızın her alanında olmak zorundadır. Ancak bu şekilde gerçek demokrasiden
söz edilebilir.
SOSYAL BİLGİLER 7
DEĞERLENDİRME SORULARI
A.
Aşağıdaki ifadelerden doğru olanın başına “D”, yanlış olanın başına “Y” işareti
koyunuz. Yanlış olan cümlelerin doğrusunu altlarındaki boşluğa yazınız.
( ) 1. TBMM’de yapılan yasalar Anayasaya uymak zorundadır.
( ) 2. Türk halkı egemenliğine 29 Ekim 1923 tarihinde kavuşmuştur.
( ) 3. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yönetimin kaynağı halktır.
( ) 4. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yasama, yürütme ve yargı yetkileri
hükümete aittir.
( ) 5. OsmanlIlarda devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı yer kurultaydır.
( ) 6. İnsan hak ve özgürlükleri yasalarla korunur.
( ) 7. Laiklik ülkemizde toplumsal barışın ve huzurun kaynağıdır.
( ) 8. Demokrasi açısından seçme ve seçilme hakkım kullanmamada hiçbir sakınca
yoktur.
( ) 9. Demokrasi yönetim şekli olduğu kadar, yaşamımızın her alanında olması
gereken bir ilkedir.
( ) 10. Halk, yöneticilerin karar ve uygulamalarım eleştiremez.
B. Aşağıdaki sorulan cevaplayınız.
1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile kendinden önce kurulan Türk devletlerini
hâkimiyetin kaynağı ve yönetim şekilleri açısından karşılaştırınız.
2. Demokratik bîr aile ya da iş ortamı nasıl olmalıdır? Açıklayınız.
3. Devletimizin sosyal bir hukuk devleti olmasına örnekler veriniz.
4. Millet egemenliği kavramım ve önemini açıklayınız.
178
SOSYAL BİLGİLER 7
TEST VI
1.
İlk Türk devletlerinde Kut adı verilen yönetme yetkisinin kan yoluyla babadan
oğula geçtiği kabul edilirdi.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A.
B.
G
D.
2.
Devletin saltanatla yönetildiği
Ülke yönetiminde meclisin önemli olduğu
Yönetme yetkisinin halktan kaynaklandığı
Taht kavgalarının olmadığı
TBMM’nin açıldığının ikinci günü Mustafa Kemal verdiği önergede,
“TBMM’nin üstünde bir güç yoktur.” ifadelerine yer vermiştir.
Bu ifadeye göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A.
B.
C.
D.
3.
Aşağıdakilerden hangisi Türkiye Cumhuriyeti ’nin temel niteliklerinden biri
değildir?
A.
B.
C.
D.
4.
Atatürk milliyetçiliğine bağlı
Demokratik
Muhafazakar
Temel hak ve özgürlüklere saygılı
Aşağıdakilerden hangisi demokrasinin dayandığı temel
değildir?
A.
B.
C.
D.
5.
Egemenliğin millete ait olduğu
Yasa yapma yetkisinin TBMM’ye ait olduğu
TBMM’nin sınırsız yetkiye sahip olduğu
TBMM’nin halkı temsil ettiği
ilkelerinden biri
Özgürlük
Katılımcılık
Eşitlik
Devletçilik
Aşağıdakilerden hangisi, sivil toplum örgütlerinin amaçlarından biri olabilir?
A.
B.
C.
D.
İnsan haklarım düzenleyen yasalan oluşturmak
Devletin karar alma sürecine katılmak
Üyelerinin siyasi hak ve ödevlerini yerine getirmek
Yasama ve yürütmenin aldığı kararlan onaylamak
SOSYAL BİLGİLER 7
6.
Bilinçli bir vatandaşın özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A.
B.
C.
D.
7.
BAĞ-KUR, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumunun varlığı aşağıdakilden
hangisini kanıtlar?
A.
B.
C.
D.
8.
Seçimlerde oy kullanmak
Yönetime katılmak
Kanun ve kurallara uymak
Yönetimi sorgulamamak
Halkın sosyal güvencesinin sağlandığım
Halkın yönetime katılımının sağlandığım
Sivil toplumun demokrasinin vazgeçilmezi olduğunu
Özel sigortacılığın geliştiğini
Demokrasi, seçkinler yönetimi değil, katılım yönetimidir.
Bu söz demokrasinin hangi özelliğine vurgu yapmaktadır?
A.
B.
C.
D.
9.
Halkın yönetimi
Kanun önünde eşitlik
Çok partili sistem
Yargı bağımsızlığı
Aşağıdakilerden hangisi devletin görevlerinden biri olamaz?
A.
B.
C.
D.
Toplumsal hayatı düzenleyen yasalan yapmak
Toplum huzurunu bozanları cezalandırmak
Toplumsal düzeni sağlamak için yasalan uygulamak
Toplumun din, dil, ırk yönünden birliğini sağlamak
10. Atatürk “Herhalde millet, hükümetin gözcüsü olmak gerekir. Çünkü hükümetlerin
yaptığı işler olumsuz olup da millet itiraz etmez ve düşünmezse, bütün kusur ve
suçlara katılmış demektir.” sözüyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istemiştir?
A.
B.
C.
D.
180
Halkın yönetenleri denetlemesi gereğini
Milletin çıkarlarının ön planda tutulmasını
Yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin ayrılığını
Bireylerin hak ve özgürlüklerini kullanmasını
SOSYAL BİLGİLER 7
••
•
UNITE VII
ÜLKELER ARASI KÖPRÜLER
KONULAR
-
TARİHTEKİ İLK BÜYÜK SAVAŞ
KÜRESEL SORUNLAR
ÇOK GEÇ OLMADAN
İNSANLIĞIN ORTAK MİRASI
ÖZET
test v n
181
SOSYAL BİLGİLER 7
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünite ile;
* 20. yüzyılın başında Osmanlı Devleti ve Avrupa ülkelerinin siyasî ve ekonomik
yapısıyla I. Dünya Savaşı’nm sebep ve sonuçlarım,
* Küresel sorunlarla uluslararası kuruluşların kuruluş amaçlarım,
* Küresel sorunların çözümlerinin yaşama geçirilmesinde kişisel sorumluluğunuzu,
* Düşünce, sanat ve edebiyat ürünlerinin, doğal varlıkların ve tarihi çevrelerin ortak
miras öğesi olarak yaşatılmasında insanlığın sorumluluğunu öğreneceksiniz.
NASIL ÇALIŞMALIYIZ?
* Konu içersinde ilk kez karşılaştığınız, kavram ve deyimleri, konu içersindeki
tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun.
* Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın.
* Uyarılan dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm.
* Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynakçada belirtilen
kaynaklardan yararlanın.
182
SOSYAL BİLGİLER 7
ÜNİTE VII
ÜLKELER ARASI KÖPRÜLER
TARİHTEKİ İLK BÜYÜK SAVAŞ
Savaşın Nedenleri
28 Haziran 1914’de Saray Bosna’yı ziyaret eden Avusturya Macaristan İmparatorluğu
veliahtı Ferdinand, bir Sup milliyetçisi tarafından öldürüldü. Bu olay tarihin o güne dek
görmediği bir dünya savaşınm habercisiydi. Avrupa'nın en güçlü devletlerini karşı
karşıya getiren bu savaş, zamanla tüm dünyaya yayıldı ve sonuçlan tüm dünyayı etkiledi.
M
ü
Resim 7.1: Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand
Birinci Dünya Savaşı’mn birçok nedeni olmasma rağmen asıl neden, Avrupalı
devletlerarasındaki siyasi ve ekonomik mücadelelerdi. Birinci Dünya Savaşı’nın temelinde
sömürgecilik yanşı ve Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı milliyetçilik hareketleri
vardı.
19. yüzyılın sonlannda İngiltere’de Sanayi inkılabı gerçekleşmişti. 20. yüzyılın
başlarında Avrupa ikiye bölünmüş bir durumdaydı: Bir yanda Rusya, İngiltere ve
Fransa'nın oluşturduğu Üçlü İtilaf Devletleri; diğer yanda ise Almanya, AvusturyaMacaristan İmparatorluğu ve İtalya’mn oluşturduğu Üçlü İttifak Devletleri vardı. Daha
sonra diğer Avrupa ülkelerine de yayılan Sanayi inkılabı ile küçük el tezgahlarındaki
üretimden, fabrika üretimine geçilmişti. Üretimdeki makineleşme seri ve ucuz üretimi
sağladı. Bu durum üretim fazlasının tüketileceği ve sanayi için gerekli olan hammaddenin
sağlanacağı yeni pazar ihtiyacını ortaya çıkardı. Sanayileşen ülkeler hammadde ve
pazar ihtiyaçlarını karşılamak için sömürgeciliğe hız verdiler. Hammadde bakımından
zengin ancak güçsüz ülkeler üzerinde ekonomik ve siyasi nüfuz kurmaya başladılar.
Sömürgecilik hareketleri nedeniyle başta İngiltere olmak üzere Fransa, Hollanda, Belçika
gibi devletler dünyanın büyük bir bölümünde egemenlik kurdular. Afrika, Amerika, Avustralya
kıtalanyla Asya’nın güneyi güçlü Avrupalı devletlerinin sömürgesi hâline geldi.
183
SOSYAL BİLGİLER 7
m *
Aşağıdaki haritayı inceleyerek 20. yüzyılın başlarına kadar hangi devletlerin nere
lerde sömürge kurduklarım belirleyiniz.
1800 den 1914 e kadar
%
y
L
^7
\
l
E 3 Ingiltere ■ ■ Ispanya __ I Be İç
■ ■ Fransa E S Portekiz
1Holaı
CZZ3 Almanya d ) İtalya
CZD Oanıı
19. yüzyılın ikinci yansında Avrupa’da iki güçlü devlet ortaya çıktı. İtalya 1870,
Almanya ise 1871 yılında siyasi birliklerini kurdular. Siyasi birliklerim geç tamamlayan bu
ülkeler hammadde ve pazar yanşında diğer Avrupa devletlerinin gerisinde kalmışlardı.
Özellikle Almanya, ekonomisini güçlendirmek için dünya pazarlarım ele geçirmek
istiyordu. Almanya'nın bu politikası İngiltere’nin dünya hâkimiyetini tehdit etmeye
başladı. Kendi sömürgelerini Almanya’ya kaptırmak istemeyen İngiltere, bu devlete
engel olmak için çaba harcıyordu.
Almanya'nın dünya pazarlarım ele geçirme politikası Fransa’yı da rahatsız
ediyordu. Fransa da sömürge topraklarım bu devlete kaptırmak istemiyordu. Aynca
1871’de Almanya’ya vermek zorunda kaldığı Alsace Lorraine (Alsas Loren)’i bu
devletten geri almak için planlar yapıyordu. Bu durum Fransa ile İngiltere’nin yakınlaş­
masına neden oldu. Devletler arasındaki sömürge mücadelesi, silahlanma yanşım da
beraberinde getirdi. Güçlü deniz filolan kuruldu. Ordular ve donanmalar modem
silahlarla donatıldı.
Avrupa’daki devletlerinin çoğu çok uluslu bir yapıdaydı ve monarşiyle yönetiliyorlardı.
Bu yapı Fransız İhtilali’nin sonuçlarına bağlı olarak değişmeye başlamıştı. 1789’da
gerçekleşen Fransız İhtilali; eşitlik, hürriyet, adalet ve milliyetçilik gibi ilkeleri tüm
dünyaya yaydı. Bu İlkeler en çok imparatorluktan etkiledi. Rusya, Avusturya-Macaristan,
Osmanlı İmparatorluğu gibi devletlerde milliyetçilik hareketleri hız kazandı. Milliyetçilik
hareketleri imparatorluk bünyesinde yaşayan her ulusun, kendi millî devletini kurma
amacım taşıyordu. Bazı Avrupah devletler kendi çıkarları için milliyetçilik hareketlerim
kullandılar.
SOSYAL BİLGİLER 7
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda yaşayan Slavlar (Sup, Hırvat, Çek) da
milliyetçilik akımının etkisi altındaydı. Kendi bağımsız devletlerini kurmak için
ayaklanmışlardı. Bu dönemde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ’nun en büyük
hedefi Balkanlara hâkim olmaktı. Ancak Rusya’nın da Balkanlarda nüfuz sahibi olma
isteği, her iki devleti karşı karşıya getirdi. Asıl hedefi Boğazlan ele geçirmek olan
Rusya, kendisine rakip olan Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nu zayıflatmak için
bu ülkedeki ayrılıkçı Sırplan destekledi. Avusturya Macaristan İmparatorluğu veliahdı
Franz Ferdînand ise bu ayrılıkçı hareketlerin bastırılması için çalışıyordu.
Bu çıkar çatışmaları Avrupa’da İngiltere ve Almanya’nın başım çektiği üçlü itilaf
ve üçlü ittifak bloklarının kurulmasına yol açtı.
Birinci Dünya Savaşı başında Avrupa'yı gösteren aşağıdaki haritayı inceleyerek
İtilaf ve İttifak grubundaki devletleri belirleyiniz.
28 Haziran 1914’te Avusturya Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Ferdinand’m
öldürülmesi, Avusturya-Macaristan’m Sırbistan’a savaş açmasına yol açtı. AvusturyaMacaristan ile Sırbistan arasında başlayan savaş, İtilaf ve İttifak bloklarında yer alan
devletlerin kendi müttefiklerine yardım etmek için savaşa girmesiyle yayıldı. Sırbistan’ın
müttefiki Rusya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na; Avusturya-Macaristan’m
müttefiki Almanya da Rusya’ya savaş ilan etti. Daha sonra Fransa ve İngiltere
Almanya’ya karşı savaşa dâhil oldu. Zamanla İtilaf ve İttifak bloklarına yeni ülkeler
katıldı. İtalya taraf değiştirerek 1915 yılında İttifak Devletlerine karşı savaşa girdi.
Savaş sırasında Romanya, Yunanistan, Brezilya, Portekiz ve ABD İtilaf Devletleri
yarımda savaşa katıldı. Böylece savaş tüm dünyaya yayıldı.
SOSYAL BİLGİLER 7
Savaşın tüm dünyaya yayılmasının nedenleri neler olabilir?
19 ve 20. Yüzyıllarda Osmanlı Devleti
Döneminin en güçlü devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti, 18. yüzyıldan
itibaren gücünü kaybetmeye başladı. Avrupaîı devletler, bilim ve teknikte sağladıkları
gelişmelerle askerî, ekonomik ve ticari alanda güç kazanırken, Osmanlı Devleti bu
gelişmeleri takip edemedi. Siyasi, ekonomik ve askerî yönden iyice zayıfladı. Bu
durum hem Avrupah devletleri hem de Osmanlı yönetimi altında yaşayan milletleri
harekete geçirdi.
Fransız İhtilali Osmanlı Devleti’nin çöküşünde en önemli etkenlerden biri oldu.
Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımı Osmanlı Devleti’nde yaşayan
milletleri arasında hızla yayıldı. Rusya, İngiltere ve Fransa’nın da desteğiyle ayaklanan
Sırplar ve Yunanlılar bağımsızlıklarım elde ettiler.
Avrupalı devletler çıkarları gereği 19. yüzyılın son yarısına kadar Osmanlı
Devleti’nin toprak bütünlüğünden yana oldular. Çünkü Osmanlı Devleti kalabalık
nüfusuyla Avrupa mallan için önemli bir pazar durumundaydı. Sahip olduğu geniş
topraklar ve bu topraklardaki yer altı ve yer üstü zenginlikleri Avrupalı devletlerin
hammadde kaynağı hâline gelmişti. Bu dönemde İngiltere, Fransa ve Rusya Osmanlı
Devleti’nde yaşayan azınlıkların haklarını koruma bahanesiyle sık sık Osmanlı
Devleti’nin iç işlerine kanştılar.
19. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti’nin yıkılacağı anlaşılınca Avrupah devletler
Osmanlı topraklarını parçalama politikası izlemeye başladılar. İngiltere Mısır ve
Kıbns’ı işgal etti. Fransa Cezayir, Tunus ve Fas’ı ele geçirdi. Rusya ise açık denizlere
çıkabilmek için İstanbul ve Boğazlan ele geçirmek amacındaydı. Bu amacım
gerçekleştirmek için Balkanlarda Panslavist bir politika izledi. Balkanlarda Osmanlı
Devleti’ne bağlı yaşayan Slavlan, kendi nüfuzu altına alarak hedefine ulaşmaya çalıştı.
Balkan milletlerini Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtıp ayaklanmalarım destekledi.
Doğu Anadolu’da yaşayan Ermenilerin ayaklanma çıkarmasında da Rusya etkili oldu.
İngiltere, Rusya ve Fransa, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin
Anadolu’daki topraklan ile Arapların yaşadığı topraklan paylaşmak için gizli antlaş­
malar yaptılar.
Osmanlı ekonomisi 19. yüzyıl boyunca geriledi. Kapitülasyonlar nedeniyle
Osmanlı Devleti Avrupalı devletlerin hammadde ve pazar kaynağı hâline geldi. Ucuz
ve bol Avrupa mallarının Osmanlı ülkesine girmesi el tezgâhlarında yapılan üretimin
durmasına yol açtı. Osmanlı ekonomisi çökme noktasına geldi. Bu durumu düzeltmek
için Avrupa’dan borç para alındı. Ancak bu paralar gerektiği gibi kullanılmadığı için
Osmanlı Devleti borçlarım ödeyemez duruma geldi. Bunun üzerine alacaklı devletler
Duyun-ı Umumiye (Genel Borçlar) İdaresini kurdular. Alacaklarım tahsil etmek için
Osmanlı Devleti’nin gelirlerinin büyük bir kısmına el koydular. Bu durum Avrupalı
devletlerin Osmanlı ekonomisi üzerinde tam bir denetim kurmasına yol açtı.
SOSYAL BİLGİLER 7
Osmanlı Devleti askerî, siyasi ve ekonomik çöküşten kurtulmak çeşitli çareler
aradı. 17 ve 18. yüzyıllarda ıslahatlar yapıldı. Ancak bu ıslahatlar devleti eski gücüne
kavuşturamadı. 19. yüzyılda Balkanlarda ayrılıkçı hareketler hız kazandı. Osmanlı
yönetimi devletin dağılmasını önlemek için 1839 yılında Tanzimat Fermam, 1856’da
da Islahat Fermanı’m ilan etti. Bu fermanlar, Müslümanlarla gayrimüslimler arasında
eşitlik sağlamayı amaçlıyordu. Ancak Tanzimat ve Islahat fermanları Balkan
uluslarının ayrılıkçı hareketlerim önleyemedi. 1876’da I. Meşrutiyet, 1908’de
n. Meşrutiyet ilan edilerek meşrutiyet yönetimine geçildi. Meşrutiyet yönetimi de
Osmanlı Devleti için çare olamadı, aksine iç politikada karışıklıklara yol açtı. Bu
karışıklıklardan diğer devletler yararlandılar. 20. yüzyıl boyunca Osmanlı devleti
toprak kaybetmeye devam etti. Trablusgarp Savaşı sonrasında Kuzey Afrika’daki son
Osmanlı toprağı olan Trablusgarp İtalya’ya verildi. Balkan Savaşları sonrasında
Makedonya, Arnavutluk, Batı Trakya ve Gökçeada ve Bozcaada dışındaki Ege adaları
kaybedildi. Böylece Osmanlı sınırlan İstanbul önlerine kadar gerilemiş oldu.
Aşağıdaki tabloyu inceleyerek Osmanlı Devleti fnin 19 ve 20. yüzyıllarda hangi
topraklan kaybettiğini belirleyiniz.
1829
Edime Antlaşması’yla Yunanistan bağımsızlığım kazandı.
1830
Fransa Cezayir’i işgal etti.
1839
Tanzimat Fermam ilan edildi.
1856
Islahat Fermam ilan edildi.
1876
I. Meşrutiyet ilan edildi.
1877
n. Abdülhamit Meclis-i Mebusam süresiz olarak kapattı. Anayasayı
uygulamadan kaldırdı. Böylece LMeşrutiyet yönetimi sona erdi.
1878
1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı sonunda Berlin Antlaşması imzalandı.
Bu antlaşmayla Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsızlığım elde etti.
Bulgaristan’a özerklik verildi.
1881
Düyun-ı Umumiye Teşkilatı kuruldu.
1908
LLMeşrutiyet ilan edildı.Usmanlı Devleti7ne bağlı Bulgaristan bağımsızlığım
ilan etti.Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Osmanlı toprağı olan BosnaHersek’i topraklarına kattı.
İstanbul'da meşrutiyet yönetimine karşı gerici nitelikte bir ayaklanma çıktı.
Tarihimizde 31 Mart Olayı olarak bilinen bu ayaklanma, kurmay
başkanlığım Mustafa Kemal’in yaptığı Hareket Ordusu tarafından bastırıldı.
1909
187
SOSYAL BİLGİLER 7
1911
İtalya Trablusgarp’ı işgale başladı. Trablusgarp Savaşı sonucunda Uşi
Antlaşması’yla (1912) Osmanlı Devleti Trablusgarp’ı İtalya’ya vermek
zorunda kaldı.
1912
Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan gizlice anlaşıp Osmanlı Devleti
ne savaş açtı. I. Balkan Savaşı’nda Osmanlı Devleti yenilgiye uğradı. Çatalca’ya
kadar topraklarım kaybetti.
1913
Balkan Devletleri Osmanlı Devleti’nden aldıkları topraklan paylaşama
yınca II. Balkan Savaşı başladı. Savaş sırasında Arnavutluk bağımsızlığım
ilan etti. Savaş sonunda Osmanlı Devleti Edime ve KırkLareli’yi geri almayı
başardı.Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı İmparatorluğu Arnavutluk,
Makedonya, Batı Trakya ve Ege Adalarım (İmroz ve Bozcaada dışında)
kaybetti.
1914
Osmanlı Devleti LDünya Savaşı’na girdi.
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda
28 Temmuz 1914’te Birinci Dünya Savaşı başladığında, Osmanlı Devleti
tarafsızlığım ilan etti. Bununla birlikte ittifak arayışlarım sürdürdü. Öncelikle
İngiltere’yle ittifak girişiminde bulunuldu. Ancak İngiltere Uzakdoğu’ya giden
sömürge yollarının güvenliği için Osmanlı Devleti’nin savaşta tarafsız kalmasını istedi.
Almanlar ise Osmanlı Devleti’nin kendi yanlarında savaşa girmesini istiyordu.
Eğer Osmanlılar savaşa girerse yeni cepheler açılacaktı. İtilaf Devletleri, kuvvetlerini
bu cephelere kaydırınca Almanya’nm Avrupa’daki yükü hafifleyecekti. Aynca Osmanlı
Devleti Süveyş Kanalı’nın denetimini ele geçirebilecek, böylece İngiltere’nin insan
gücü ve ham madde sağladığı sömürgelerine giden yollar kapatılabilecekti.
Birinci Dünya Savaşı başladığında Osmanlı yönetiminde İttihat ve Terakki Partisi
bulunuyordu. Bu partinin önde gelenleri, özellikle Enver Paşa, savaşı Almanya’nın
kazanacağına inanıyordu. Eğer Almanya’nın yarımda savaşa girilirse, son dönemlerde
kaybedilen topraklar geri alınabilirdi. Enver Paşa bu düşünceyle Almanlarla gizli bir
ittifak antlaşması yaptı. Bu arada Akdeniz’de İngilizlerden kaçan Goeben (Göben) ve
Breslau (Breslav) adlı iki Alman savaş gemisi Osmanlılara sığındı. Osmanlı Devleti
uluslararası kurallar gereği bu savaş gemilerini teslim etmek yerine satın aldığını
açıkladı. Bu iki geminin de içinde bulunduğu Osmanlı donanması Karadeniz’e açıhp
Rus limanlarım bombalayınca Osmanlı Devleti savaşa girmiş oldu.
m *
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı ’na niçin katılmıştır?
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas; Çanakkale; Mısır, Filistin,
Suriye; Irak ve Hicaz- Yemen cephelerinde savaştı. Galiçya, Makedonya ve Romanya
cephelerinde ise bağlaşıklarına yardım etti. Bu cephelerden Birinci Dünya Savaşı’mn
gidişatım önemli ölçüde etkileyen cephe Çanakkale Cephesi oldu.
188
SOSYAL BİLGİLER 7
18 Mart 1915’te Fransız ve İngiliz donanmalarından oluşan bir fîlo Çanakkale
Boğazı’m geçme girişiminde bulundu. Amaçlan; ekonomik bakımdan zor durumda
olan Rusya’ya yardım etmek, İstanbul’u ele geçirerek Osmanlı Devleti’ni savaş dışı
bırakmaktı. Ancak Nusret maym gemisinin Çanakkale Boğazı’na döşediği mayınlar ve
ağır topçu ateşi nedeniyle İtilaf Devletleri geri çekilmek zorunda kaldı.
Çanakkale Boğazı’m denizden geçemeyen İngiltere ve Fransa, Anzak (AvustralyaYeni Zelanda), Hintli ve Cezayirli askerlerden oluşan birlikleriyle 25 Nisan’da Gelibolu
Yarımadası5nda üç noktaya asker çıkardılar. Ancak şiddetli Türk direnişi karşısında
ilerleyemeyerek sahil şeridinde sıkışıp kaldılar. Ağustos başmda Gelibolu Yanmadası’nın
kuzeyine yapılan ikinci müttefik çıkartması da Anafartalar Muharebeleri ile durduruldu.
Ummadıklan bir direnişle karşılaşan itilaf askerleri, 8-9 Aralık 1915 gecesi Gelibolu
Yarımadası5nı deniz yoluyla terk etmeye başladılar.
Çanakkale Savaşlan tarihin en büyük ve en kanlı savunma savaşlarım kaydetti.
Düşman ordularının silah ve teknik üstünlüğü karşısında Türk askeri vatan ve millet
aşkıyla cam pahasına mücadele etti, gücünü ve kahramanlığım tüm dünyaya gösterdi.
Çanakkale Savaşı’nm kazanılmasında Mustafa Kemal’in büyük bir rolü oldu.
Mustafa Kemal’in bu savaşlarda gösterdiği ileri görüşlülük, kararlılık ve disiplin,
mücadelenin zaferle sonuçlanmasını sağladı. Bölgeyi çok iyi tanıyan Mustafa Kemal,
düşmanın karaya çıkarma yapacağı yeri önceden tahmin edip, burada savunma önlemleri
alarak Çanakkale savunmasının temelini attı. Cephaneleri biten Türk askerlerine süngü
taktırarak savaşm kaderini değiştirdi.
SOSYAL BİLGİLER 7
Mustafa Kemal Conkbayın’nda cephaneleri bittiği için çekilen ve düşmanca
kovalanan bir gözetleme bölüğüne rastladı.
“Niçin kaçıyorsunuz? dedim.
Efendim düşman ...
Nerede düşman?
İşte ... diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de ... düşman bana benim askerlerimden daha yakın. Düşman bulun­
duğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman bir mantıkla mıdır,
yoksa içgüdü ile mi, bilmiyorum, kaçan erlere;
Düşmandan kaçılmaz, dedim.
Cephanemiz kalmadı dediler.
Cephanemiz yoksa süngümüz var dedim. Ve bağırarak;
Süngü tak, dedim. Yere yatırdım. ... Erler yere yatınca düşman da yere yattı.
Kazandığımız an, bu andır.”
o*r
Yukandaki anekdot Mustafa Kemal'in hangi özelliklerini göstermektedir?
Mustafa Kemal’in; “Size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünc­
eye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir.”
emriyle bütünleşen Türk askeri, Conkbayın’nda Anbumu’nda ve Anafartalar’da kahramanlık
destanı yazdı.
Mevzilerimize yaklaşan Türk saflarım görebiliyorduk. Olağanüstü bir cesaretle
çarpışıyorlardı ve ateşimiz karşısında yıkılan bir safın yerini alan bir diğeri, bize karşı
yürüyor; sağ kalanlar korunmalı bir yerde toplanıp tekrar üzerimize geliyorlardı.
Yüzbaşı Robert Whigham
Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşlarında durumu çabuk kavramak, çabuk karar
vermek ve sorumluluktan çekinmemek gibi davranışları, kendisinde büyük komutanlık
nitelikleri olduğu ortaya çıkardı. Vatan ve millet sevgisiyle birleşen bu özellikler,
Mustafa Kemal’in tüm dünyaca tanınmasını sağladı.
SOSYAL BİLGİLER 7
“Türklerin içinde iriyan biri vardı, neredeyse iki metrenin üstünde olmalıydı. Bizimki
de en az onun kadar iriydi. Sanınm prestij için iri adamlarım seçmişlerdi. İkisinde de beyaz
bayraklar vardı ve ortada duruyorlardı... Ben ölüleri gömenlerden biri değildim ama
siperin kenarında oturdum ve bir süte sonra yanlarına gidip Türk’e sığır kavurması ikram
ettim. Gülümsedi, çok sevinmiş göründü ve o da bana ipe dizilmiş incir verdi. Jacko adım
verdiğimiz Türk askerlerinden ben de bizimkilerin hepsi de pek hoşlanmıştı. Onun için
kötü bir söz söylendiğini duymadım, temiz dövüşürlerdi ve dünyanın en cesur insanlarıy­
dı. En yoğun ateş karşısında bile durmazlardı, adeta fanatik insanlardı. Onlarla ateşkeste
karşılaştığımızda çok esaslı insanlar oldukları sonucuna vardık.
Er Henry Bames
Bu anıdan çıkardığınız sonuçlar nelerdir?
Çanakkale Zaferi Türk milletinin kahramanlığım, bağımsızlığa olan düşkünlüğünü
tüm dünyaya bir kez daha gösterdi.
İtilaf Devletlerinin Çanakkale’deki başarısızlığı, müttefiklerinden yardım
alamayan Rusya’da çarlık rejiminin yıkılmasına yol açtı. Rusya savaştan çekilmek
zorunda kaldı. Çanakkale Zaferi, Birinci Dünya Savaşı’nın iki yıl daha uzamasına
neden oldu.
Mustafa Kemal Conkbayın, Anafartalar ve Anbumu’nda elde ettiği başarılarla,
askeri yeteneklerim ortaya kodu. Çanakkale Savaşları Mustafa Kemal’in “Anafartalar
Kahramanı” olarak tanınmasını sağladı, Millî Mücadele liderliğim pekiştirdi.
Savaşın Bilançosu
Çanakkale Cephesi’ndeki başarılar İttifak Devletlerine üstünlük sağladı. Ancak
Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşa girmesiyle İtilaf Devletleri üstünlüğü ele geçirdi.
Birinci Dünya Savaşı İttifak Devletlerinin yenilgisiyle sonuçlandı. Osmanlı Devleti,
İtilaf Devletleriyle Mondros Ateşkes Anlaşması’m imzalayarak savaştan çekildi
(30 Ekim 1918). Bu anlaşma ateşkesten çok, Türk milletinin ve vatanının yok oluşu
anlamına gelen bir anlaşmaydı.
Tarihin ilk kez tanık olduğu bu büyük savaşın önemli sonuçlan oldu:
Savaşta 10 milyondan fazla insan hayatım kaybetti. Yenen ve yenilen ülkeler
harabeye döndü, tanm alanları yok oldu. Halkın ahm gücü düştü, toplumlar istikrarsızlaştı.
Avrupa ekonomisi alt üst oldu.
Savaş sonrasında Avrupa’nın haritası yeniden çizildi. İmparatorluklar yıkıldı,
yerlerine yeni devletler kuruldu. Birçok ülkede rejim değişiklikleri oldu.
Birinci Dünya Savaşı ve savaşın ortaya çıkardığı maddi ve manevi yıkım devletleri
banş arayışına yöneltti. Amerika Birleşik Devletleri Başkam Woodrow Wilson (Vudrov
191
SOSYAL BİLGİLER 7
Vilsın)’ın önerisiyle uluslararası banş ve güvenliği sağlayacak, devletler arasında
çıkabilecek anlaşmazlıkları çözecek bir milletler cemiyetinin kurulması kararlaştırıldı.
28 Nisan 1919’da kurulan Milletler Cemiyeti, zamanla amacından uzaklaşarak, büyük
devletlerin çıkarlarım koruyan bir örgüt hâline geldi. Arzu edilen banş ortamım
sağlayamadığı gibi, yirmi yıl sonra ikinci Dünya Savaşı’mn çıkmasına da engel olamadı.
ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaşm galip devletleri tarafından
dünya barışını ve güvenliğini sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler
Teşkilatı kuruldu. Birleşmiş Milletler günümüzde de güvenlik,
ekonomik kalkınma, sosyal eşitlik konularında çalışmalar yapmaktadır.
M *
Günümüz dünya barışının sağlanmasında uluslararası örgütlerin rolü nedir? Bu
örgütlerin çabalarmı yeterli buluyormusunuz?Neden?
KÜRESEL SORUNLAR
İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda dünyamızı ve bizleri tehdit eden sorunlar
artmıştır. Küresel ısınma, çevre kirliliği, terör, savaş, açlık, yoksulluk, hızlı nüfus artışı,
işsizlik, salgın ve bulaşıcı hastalıklar dünyamızı ve bizleri derinden etkilemektedir.
İnsanlığın ve dünyanın geleceği bu sorunlarla etkili bir şekilde mücadeleyi gerektirmektedir.
M
Dünyada 800 Milyon İnsan Aç!
200 milyonu beş yaşın altındaki çocuklar olmak üzere açlık sınırının altında
yaşayan insan sayısı 840 milyon, yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısı 2 milyar,
güvenli su tüketim olanağı bulamayan insan sayısı 1, 2 milyar, sağlık hizmetinden
yararlanamayan insan sayısı 800 milyon ...
192
SOSYAL BİLGİLER 7
Bugün dünya üzerinde 800 milyon kişi yetersiz beslenme tehdidi altında yaşamakta,
her gün binlerce kişi açlık yüzünden hayatım kaybetmektedir. Açlık, en çok anne ve
çocukları öldürmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tanm Örgütüne göre, 37 ülkenin
acil gıda yardımına ihtiyacı vardır. Bu ülkelerden 21 Afrika’da, 10’u Asya’da, 5’i Orta
ve Güney Amerika’da, l ’i de Avrupa’da bulunmaktadır. Dünyanın en zengin
ülkelerinin yer aldığı Avrupa’da acil gıda yardımına ihtiyacı olan bir ülkenin bulunması
ise oldukça düşündürücü...
Dünyada 800 milyon insanın karşı karşıya bulunduğu açlık tehlikesinin bazı
nedenleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları doğal bazıları ise doğal olmayan
nedenlerdir. Doğal nedenlerin başmda kuraklık gelmektedir. Son zamanlarda sıklıkla
duyduğumuz küresel ısınma kuraklığın başlıca nedenidir. Küresel ısınma nedeniyle
beklenen yağmurların düşmemesi tanm üretimini etkilemektedir. Yeterince tanm üretimi
yapılamayınca gıda sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu durum tanm ürünleri fiyatlarının rekor
düzeyde artmasına yol açmaktadır. Öyle ki, Afrika’da bir ineğin fiyatı 20 kilo buğdaya
eşit durumdadır. Bu durum yoksul insanların beslenmek için gerekli gıdayı satm
alamamasına yol açmaktadır.
Açlığın bir nedeni de savaştır. Özellikle Afrika’da iç savaşm sürdüğü ülkelerde
tarımsal faaliyetler yapılamamaktadır. Bu nedenle çocuklar yeterince beslenememektedir.
Dört çocuktan biri...
BM 2007 İnsani Gelişme Endeksi'nin zirvesinde yer alan ve beş yaş altı çocuk
ölüm hızının en düşük olduğu İzlanda'da, 1000 çocuktan sadece üçü ölüyor. İç savaşm
hüküm sürdüğü Somali’de ise her yıl beş yaş altı çocukların yüzde 50'si yetersiz beslenme
nedeniyle hayatım kaybediyor.
Afrika’da ortalama insan ömrü sadece 47 yıl, Avrupa’da ise bu rakam 78 yılı
buluyor. Uzmanlar, Afrika’da insan ömrünün yoksulluk yüzünden kısa olduğunu belirtiyorlar.
Aslında dünyada tüm insanların beslenmesini sağlayacak yeterlilikte gıdanın
mevcut olduğu bilinmektedir. Ancak herkes eşit şekilde bütün gıdalara ulaşamamaktadır.
Açlığın temel nedeni yoksulluktur. İnsanlığın neredeyse yansı günde iki dolardan az,
beşte biriyse bir dolardan az bir parayla hayatta kalmaya çalışmaktadır.
193
SOSYAL BİLGİLER 7
Açlık ve bundan kaynaklanan ölümler daha çok demokratik olmayan yönetimlerce
yönetilen ülkelerde görülmektedir. Bu ülkelerin yönetimleri halka çalışmak için iş
imkânları yaratmadığından ve gelirler adil paylaşamadığından insanlar açlık sorunuyla
karşı karşıya kalmaktadır.
Afrika’daki açlığın temel nedeni doğal afetlerin yol açtığı kuraklık olarak gözükse
de gelişmiş ülkelerin politikalarının da bu tabloda etkisi vardır. Çünkü gelişmiş ülkeler
ayırdıkları yardım miktarım son yıllarda iyice azaltmış durumdadır. Afrika’ya,
ulaştırılması gereken yardımın sadece üçte biri sağlanabilmektedir.
Birleşmiş Milletlere bağlı bir yardım kuruluşu olan Dünya Gıda Programı, tahıl dolu gemilerle
Somali’de açlık çeken kişilere düzenli olarak yiyecek yardımı yapıyor.
Yıllardan beri BM Nüfus Fonu, Gıda ve Tanm Örgütü (FAO), UNICEF ve Dünya
Sağlık Örgütü ile Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu gibi uluslararası kuruluşlar,
açlık sorununu dünyanın gündemine taşımakta ve açlıkla mücadele kampanyaları
düzenlemektedir. Bu kampanyalarla, açlık tehlikesinin yoğun olduğu ülkelere gıda ve
diğer yardımlar yapılmaktadır.
Açlığı yok etmek ve beslenme şartlarım iyileştirmek amacıyla 1943’te Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tanm Örgütü (FAO) kurulmuştur. Kuruluş, hükümet ve teknik
kuruluşların tanmı, ormancılığı ve balıkçılığı geliştirme projelerine aracı ve yardımcı
olmaktadır. Bu tip konularda ülkeler düzeyinde teknik yardımlar sağlamakta, eğitsel
projeler geliştirerek, araştırmalar yapmakta ve seminerler vermektedir. Dünyadaki
tarımsal ürünlerin üretimi, tüketimi, ticareti ve depolanması, tabii kaynakların
geliştirilmesi, ağaçlandırma gibi konularda danışmanlık yapmaktadır.
Dünya Gıda Günü, her yıl FAO'nun 1945 yılında Kanada'nm Quebec şehrinde
kuruluş günü olan 16 Ekim tarihinde kutlanmaktadır. Dünya Gıda Günü, küresel bir
sorun olan ve dünya üzerinde 800 milyon insanın etkilendiği kronik açlığa neden olan
faktörlerin ortadan kaldınlmasma yönelik acil önlemlerin almmasma çağrıda
bulunmaktadır. İnsanlığın açlık ve gıda güvencesi konularında bilinçlendirilmesi
hayati önem taşıyan bir konudur. Dünya Gıda Günü etkinlikleri bu bilinçlendirmeyi
sağlamak ve insanların her gün yeteri kadar gıdaya sahip olma hakkının var olduğu
mücadelesini yaygınlaştırmak üzere düzenlenmektedir
SOSYAL BİLGİLER 7
1946 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF),
savaşların olumsuz sonuçlan karşısmda önlemler almak için önemli çalışmalar
yapmaktadır. Savaşlarla birlikte ortaya çıkan yoksulluk, kıtlık, sağlık sorunları, beslenme
ihtiyaçlan gibi konularda çocuklara yardım etmektedir. Bunun yanında yeni doğan,
büyümekte olan gençlerin sorunlarına da çözüm aramaktadır.
to r
Dünyadaki aç insanlar için neler yapabilirsiniz?
Çevremiz Alarm Veriyor
Çevre, tüm canlıların ortak yaşama alanlarım oluşturan hava, su ve topraktır.
Başka bir ifade ile insanın etrafında bulunan tüm canlı ve cansız varlıklar; dağlar,
ormanlar, kırlar, göller, akarsular, dereler, tanm alanları, kumsallar yani, tüm yaşanan
alanlar çevreyi oluşturur. Anayasamızın 56. maddesine göre; “Herkes sağlıklı ve dengeli
bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” Ancak insanlar binlerce yıldır doğaya hâkim
olmaya çalışırken havayı, suyu ve toprağı kirletmektedir. Bu durum, sağlıklı çevrede
yaşama hakkım engellediği gibi tüm insanlığı ve gelecek kuşaklan dönüşü olmayan bir
tehlike içine sokmaktadır.
ü
î
Tarımsal faaliyetler sırasında gübrelemenin ve ilaçlamanın bilinçsizce yapılması,
sanayi kuruluşlarının atıklan toprak kirliliğine yol açmaktadır. Toprağa kanşan zararlı
kimyasal maddeler nedeniyle toprakta yaşayan canlılar ve bitkiler olumsuz etkilenmektedir.
Bilinçsiz bir şekilde ormanların kesilmesi ve erozyon toprak kayıplarına neden
olmakta; bu durum tanm alanlarının gittikçe azalmasına yol açmaktadır.
Sanayileşmenin artmasıyla birlikte açılan fabrikalar, bu fabrikalardan çıkan zararlı
gazlar, otomobillerden çıkan gazlar, hava kirliliğine yol açmaktadır. Hava kirliliği,
solunum sistemi hastalıklarına ve akciğer kanserine neden olmaktadır. Bitkiler üzerinde
öldürücü ve büyümelerini engelleyici bir etkiye sahiptir. Hava kirliliği, sanatsal ve
mimari yapılan da tahrip etmekte ve bozmaktadır. Bu nedenle hava kirliliği hem
canlıların sağlığı açısından, hem de ekonomik yönden zarar vericidir.
195
SOSYAL BİLGİLER 7
Hava kirliliği ÇemobiTden ölümcül
Araştırma sonuçlarına göre, büyük şehirlerde hava kirliliğine maruz kalanların
hayatı, Çemobil faciasma hemen müdahale eden ve nükleer santralin yakınında görev
alan acil kurtarma işçilerinden daha fazla risk altında. Uzmanlara göre, 15 yıl önce
Çemobil nükleer santralinin patlaması sonucunda açığa çıkan radyoaktif maddeler ve
hatta ikinci Dünya Savaşimn sonunda ABD’nin Japonya’ya attığı atom bombalarının
etkisi bile hava kirliliğinden daha az zararlı.
İnternet Haberi
Su kirliliğine etki eden unsurlar; sanayileşme, kentleşme, nüfus artışı, zirai
mücadele ilaçlan ve kimyasal gübreler olarak gruplandınlabilir. Sanayinin çevre
üzerindeki olumsuz etkisi diğer faktörlerden çok daha fazladır. Sanayi kuruluşlarının
sıvı atıklan, su kirliliğine ve dolaylı olarak da toprak ve bitki örtüsü üzerinde aşın
kirlenmelere yol açmaktadır. Sanayi atıklan ve zehirli madde atıklan, suda yaşayan
canlılara zarar vermektedir.
Örneğin; Marmara Denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam
olmaktan çıkmıştır. Karadeniz’deki kirlenme nedeniyle hamsi ve diğer balık türleri
giderek azalmaktadır. İstakozların larva halindeyken temiz su bulamamaları nedeniyle
nesilleri tükenmektedir. Nehir ve göllerimizde kirlilik nedeniyle canlılar tükenmek
üzeredir.
Çevre kirliliği dünyamızı etkileyen en büyük küresel sorunlardan biridir. Sivil
toplum örgütleri ulusal ve uluslar arası düzeyde yürüttükleri çahşmalarla çevre kirlil­
iğine dikkat çekmekte, hükümetleri ve diğer ilgilileri önlemler konusunda uyarmak­
tadır.
Greenpeace 1971 yılından bu yana, küresel çevre sorunlarına dikkat çekmek amacıyla
şiddet içermeyen eylemler gerçekleştiren ve kampanyalar yürüten bağımsız bir
örgüttür.
196
SOSYAL BİLGİLER 7
Greenpeace ;
Okyanuslar ve yaşlı ormanların korunması,
İklim değişikliğini durdurabilmek için fosil yakıtların kademeli olarak
sonlandınlması ve yemlenebilir enerjilerin teşvik edilmesi,
Nükleer silahlanma ve nükleer kirliliğe son verilmesi,
Zehirli kimyasal maddelerin ortadan kaldırılması,
Genleri ile oynanmış organizmaların doğaya bırakılmasının önlenmesi gibi
çalışmalar yürütmektedir.
Pakistan'da düzenlenen bir terör saldırısı sonrası
Açlık ve çevre kirliliği dışında bulaşıcı hastalıklar, savaş, terör, küresel ısınma,
işsizlik gibi sorunlar hepimizi etkilemektedir. Aslında dikkatle incelendiğinde tüm
sorunların birbiriyle bağlantılı olduğu görülebilmektedir. Dünyamızı yok olmanın
eşiğine getirebilecek bu sorunların çözümü, yine bu sorunları yaratan insanlığın elindedir.
ÇOK GEÇ OLMADAN
Küresel sorunlardan tüm dünya gibi ülkemiz de etkilenmektedir. Bu nedenle açlık,
küresel ısınma, çevre kirliliği vb. sorunlar yanı başımızdadır. Çok geç olmadan bu
sorunlar karşısında duyarlı olmalı, üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2006 yılı itibarıyla ülkemizde
539 bin kişi açlık sının, 12 milyon 930 bin kişi ise yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Acil önlemler alınmazsa açlık dünyada ve ülkemizde büyük bir sorun olmaya devam
edecektir.
Çevre kirliliği ülkemizin de önemli bir sorunudur. Türkiye’de Marmara Denizi,
Haliç ve İzmir Körfezi’nde su kirliliği görülmektedir. Sanayileşmenin etkisiyle
kentlerdeki hava kirliliği artmış, tüm canlılan tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Tarım üretiminde ürün verimini artırmak amacıyla kullanılan yapay katkı
maddeleri veya değişik hormonlar ülkemizin topraklarım tehdit etmektedir. Türkiye’de
Hollanda’da kullanılan tarım ilacının 30 katı kullanıyor. Tarım ilaçlan yalnızca meyvesebze ile evlere girmiyor. Ölçüsüz kullanıldığında toprağı zehirliyor, içtiğimiz, kullandığımız
suya da kanşıyor.
197
SOSYAL BİLGİLER 7
Bilim adamlarının yaptığı çalışmalara göre küresel ısınmanın ülkemize olası
etkileri şöyledir: 2070’te Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece kadar yükselecek,
Karadeniz Bölgesi dışında yağışlar iyice azalacaktır. Ekosistem değişince, birçok canlı
türü de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Küresel sorunlarla mücadelede ulusal ve uluslar arası kuruluşlar gibi bireysel
olarak da yapabileceğimiz çok şey vardır. Çevre kirliliğini ele alarak neler yapabileceğimizi
gözden geçirelim.
Ürün elde ettiğimiz topraklarımızı bilinçli bir şekilde gübreleyip ilaçlayalım.
Organik tarıma önem verelim, bu yolla elde edilen ürünleri tercih edelim.
Bireysel atıklarımızla sularımızı kirletmeyelim, sularımızı kirleten kimyasal maddelerin
kullanımına dikkat edelim.
Diş fırçalama, çamaşır ve bulaşık yıkama vb. durumlarda musluğu açık bırakmayalım.
Suyumuzu kullanırken israf etmeyelim.
Havamızı kirleten kalitesiz kömürleri yakacak olarak kullanmayalım; bunlann
yerine doğalgaz, güneş eneıjisi, jeotermal eneıji vb. enerjileri kullanmayı tercih edelim.
Otomobil egzozlarım standartlara uygun taktıralım. Mümkün olduğunca toplu
taşım araçlarım kullanmaya çalışalım.
Ev atıklarını toprağa zarar vermeyecek şekilde toplayıp depolayalım.
Kalıcı kirliliğe neden olan cam şişe, teneke kutu, petrol, plastik, pet şişe, deterjan,
tanm ilacı ve pil gibi atık maddeleri rastgele çevreye atmayalım.
Plastik poşet, pet şişe vb. yerine geri dönüşümü yapılabilen cam ve kâğıt malzemeleri
kullanalım.
Yeşili ve ormanları koruyalım.
Ozon tabakasına zarar veren kozmetik ürün vb. kullanmayalım.
Elektrik tüketimini en aza indirgeyelim. Evlerimizi doğru ışıklandıralım. Eneıji
dostu ampuller kullanalım. Televizyon, bilgisayar gibi ev aletlerini bekleme konumunda
bırakmayalım.
Anayasamızın 56. maddesine göre; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşa­
ma hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığım korumak ve çevre kirlenmesi­
ni önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir.”
m *
.98
Siz birey olarak çevrenin korunması konusunda neler yapıyorsunuz?
SOSYAL BİLGİLER 7
İNSANLIĞIN ORTAK MİRASI
Günümüz uygarlığı, binlerce yıllık bir bilgi birikiminin sonucudur. Örneğin kalemi
ele alalım. Sümerler MÖ 40001i yıllarda sivri uçlu bir kamışı kalem olarak kullandılar.
Mısırlılar, eski hiyeroglif yazısını papirüs üzerine çizmek için kamışın ucunu yontup
düzleştirdiler. Romalılar kamış kalemi geliştirerek tüp şeklindeki bambu veya sazlardan
yapmaya başladılar. MS 100’lü yıllarda tüy kalemler geliştirildi. 18. yüzyılın sonlarına
doğru, dünyanın çeşitli yerlerinde mürekkepli çelik kalemler bulundu. 1795 yılında bir
Hitit kaya kabartması (Boğazköy)
Fransız ve bir AvusturyalI birbirlerinden habersiz ilk kurşun kalemi geEştirdiler.
Alonzo Townsend Cross (Alonzo Tavzmd Kros) 1878 yılında günümüzün tükenmez
kalemlerinin öncüsü sayılan bir kalem geliştirdi. 1884 yılında Lewis Edson Waterman
(Luiz Edsm Vatırmın), o güne kadar yapılan kalemlerden daha iyi bir kalem tasarladı.
Bu dolmakalemdi. Lazslo Josef Biro (Lazlo Yozef Biro) adlı Macar gazeteci, 1938
yılında bugün de kullandığımız tükenmez kalemlerdeki sistemi geliştirdi.
İnsan sevgisi ve hoşgörü değerlerini işleyen Yunus Emre
Görüldüğü gibi kalem gibi basit bir araç bile binlerce yıllık bir çabanın ürünüdür.
Bu çabada tek bir kişinin ya da milletin değil birçok kişinin ve milletin katkısı
bulunmaktadır. Tüm insanlığın katkısıyla oluştuğu için bu ve benzeri ürünler insanlığın
ortak mirasıdır. Ortak miras, geçmişi ve geleceği de içine alan maddi ve manevi değer­
lerin tümüdür. Bilim, teknoloji, sanat ve edebiyat ürünleri ve düşünceler ile doğal
varlıklar ortak miras kapsamındadır.
SOSYAL BİLGİLER 7
Salvador Dali'nin bir eseri
İNSANLIĞIN ORTAK MİRASI
İnsanlığın Sanat Mirası: Bir duygunun, düşüncenin, doğal güzelliğin, yaratıcılık
katılarak anlatılmasına sanat denir. Mimarlık, heykel, müzik, tiyatro, roman, öykü sanat
dallarından bazılarıdır. İlk çağlarda insanların mağara duvarlarına çizmiş oldukları
resimler ilk sanat ürünleridir. İlk çağlardan günümüze sanat anlayışı Çin, Hint, Mısır,
Mezepotamya, Yunan, Anadolu, Inka, Aztek gibi pek çok uygarlığın katkısıyla gelişmiş
ve gelişmeye devam etmektedir. Evrensel değer taşıyan sanat eserleri, geçmişten
günümüze ulaşabilmiş, daha sonraki eserlerin yapımında örnek alınmıştır.
İnsanlığın Edebiyat Mirası: Edebiyat olayların, düşüncelerin, duyguların ve
hayallerin yazı dili aracılığıyla şekillendirilmesine denir. İnsanlığın edebiyat mirasım,
geçmişten günümüze uzanan şiir, öykü, destan, roman, tiyatro oyunları vb. oluşturur.
Gılgamış Destanı, Oğuz Kağan Destanı, Homeros’un İlyada ve Odesa’sı William
Shakespeare (Vilyım Şekspir)'in Romeo ve Juliette (Romeo ve Jülyet)’i, Servantes'in
Don Kişot’u, Viktor Hugo'nun Sefilleri insanlığın edebiyat mirasına örnek olarak verilebilir.
İnsanlığın Bilim Mirası: İnsanın doğaya egemen olma çabası bilimi ortaya çıkar­
mış, insanlığın bilim mirası İlk Çağdan günümüze oldukça büyük bir ilerleme
kaydetmiştir. İlk Çağda Babilliler, Yunanlılar, Çinliler, Mısırlılar Orta Çağda İbn-i
Sina, Harzmi gibi İslam bilim adamları, Yeni Çağda Paskal, Dekart (matematik),
Kopemik (güneş sistemi), Kepler, Galile (astronomi), Newton (yer çekimi yasası) bilim
mirasına katkıda bulunmuşlardır.
İçinde bulunduğumuz ve “Bilgi Çağı”, “Uzay Çağı”, “Atom Çağı” olarak
adlandırılan çağımızda ise bilim ve teknoloji hayal edilemez bir noktadadır. Bilim ve
teknolojideki gelişmeler ulaşım, sağlık, eğitim ve diğer alanlarda büyük gelişmelere yol
açmaktadır. Günümüzde bilim alanında ulaşılan bu nokta, insanlığın bilim mirası
sayesinde olmuştur.
İnsanlığın Düşünce Mirası: Eski çağlardan beri insanlar; insanı ve evreni
anlamaya çalışmış, bu çaba sonucunda da düşünce gelişmiştir. İlk Çağdan günümüze
Herakleitos (Herakht), Thales (Tales) Konfuçyüs, Buda, Sokrates (Sokrat), Platon, Aristoteles
(Aristo), J.J. Rousseau (Ruso), Voltaire (Volter), Machievelli (Makyavelli), Montesquieu
200
SOSYAL BİLGİLER 7
(Montskiyö) Diderot (Didero), Comte (Komt), Durkheim (Durkaym) gibi düşünürler
düşünce mirasını geliştirip zenginleştimıişlerdir. Günümüzdeki özgürlük, eşitlik, adalet,
demokrasi, insan haklan, akılcılık, bilimsellik gibi değerler insanlığın düşünce mirası
sayesinde oluşmuştur
Doğal Varlıklar ve Tarihi Eserler: Deniz, göl, akarsu, şelale, dağ, orman gibi doğal
varlıklarla, geçmişten günümüze uzanan tarihî eserler insanlığın ortak mirasıdır. Tüm
insanlar doğal varlıklardan ve tarihî eserlerden yararlanma hakkına sahiptir.
t
t M
4
/ ^
w
â
lA
s.
—
.
rd f-M
Peribaealan (Nevşehir)
Yüzyılların birikimi sonucu oluşan ortak miras, sadece ortaya çıktığı toplumun değil,
bütün insanlığın malıdır. Bir toplumda ortaya çıkan ürünler, kültürler arası etkileşim
yoluyla bütün toplumlara yayılır. Bu toplumlar da ortak mirastan yararlanır ve gelişmesine
katkıda bulunur.
İnsanlığın ortak mirasından yararlanmak tüm toplumlann hakkıdır. İnsanlığın
ortak mirası bu mirastan yararlanıldıkça yaşayacaktır. Ortak mirasın yaşatılması için
her kuşağm onu zenginleştirerek kendinden sonraki kuşağa bırakması gerekir.
Bu nedenle nerede olursa olsun ortak mirası korumak ve geliştirmek tüm insanlığın
sorumluluğudur.
Atatürk diyor ki;
İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, bir
millet ki heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli
ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Hâlbuki bizim milletimiz gerçek
özellikleriyle uygar ve ileri olmaya layıktır ve olacaktır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 263.
SOSYAL BİLGİLER 7
Atatürk ortak mirasın yaşatılmasına büyük önem vermiştir. Ona göre Türk
toplnmunun gelişmesinde ve çağdaşlaşmasında ortak mirasın büyük bir rolü vardır.
“Fikirler ve devrimler sanatla yayılır.” diyen Atatürk, güzel sanatları uygarlığın bir
işareti, kültürlü insan yetiştirmede bir eğitim aracı olarak nitelemiştir. Atatürk çağdaş
Türk sanatının oluşması için akademiler ve konservatuarlar açtırmıştır. Geleneksel
sahne oyunlarına ve çağdaş Türk tiyatrosuna destek vererek gelişmesine katkıda bulunmuş­
tur. Sanatçıları her zaman desteklemiştir.
Xajıthos-Letoon (Fethiye)
Ortak mirasın korunması amacıyla dünyada ve ülkemizde birçok çalışmalar
yapılmaktadır. Ortak miras ürünlerinin sergilendiği ve insanlığın hizmetine sunulduğu
müze ve kütüphaneler bunlardan biridir. Dünya Anıtlar Vakfı ve Birleşmiş Milletler
Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ortak mirası korumaya yönelik uluslararası
düzeyde çalışmalar yapmaktadır. Ülkemizde ortak mirası korumaya yönelik oluşturulan
en önemli kuruluş Kültür Bakanlığıdır. Bunun dışında bu işe gönül vermiş sivil toplum
örgütleri de bulunmaktadır. Ulusal ve uluslararası düzeyde yapılan yasal düzenlemelerle,
doğal ve kültürel varlıkların bulunduğu yerler sit alanı olarak belirlenip koruma altına
alınmaktadır. İnsanlığın ortak mirasın korumanın en önemli yolu ise eğitimdir. Eğitim
sayesinde doğal ve tarihi varlıkların, bilim, sanat, edebiyat ve düşünce ürünlerinin korunup
geliştirilmesinde duyarlılık oluşturulabilecektir.
Anzak Koyu’nda Tarihî Katliam İddiası
Çanakkale Savaşlarının en çetin yaşandığı ve her santimetrekaresinde binlerce
merminin bulunduğu Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı içindeki Anzak Koyu’nda
bulunan tepeler, yeni yol yapım çalışması sebebiyle kepçelerle kazılıp deniz kenarına
boşaltılınca, sivil toplum kuruluşlarım harekete geçirdi. Tarihin katledildiğini öne süren
sivil toplum kuruluşları, valilik ile Kültür ve Tabiat Varlıklarım Koruma Kuruluna
dilekçe verdi.
Bir İnternet haberi (4 Kasım 2008)
Birey olarak ortak mirasın korunması ve geliştirilmesi için neler yapabilirsiniz?
SOSYAL BİLGİLER 7
ÖZET
Tarihin gördüğü en büyük savaş Birinci Dünya Savaşı’dır. Bu savaşm temel nedeni
Avrupalı devletler arasındaki siyasi ve ekonomik çıkar çatışmalarıdır. Savaş milyon­
larca insanın ölümüne, şehirlerin yakılıp yıkılmasına neden olmuştur. Savaş sonrasında
Avrupa’nın sınırlan değişmiş, ekonomisi alt üst olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’na kay­
bettiği topraklan geri almak için giren Osmanlı Devleti umduğunu bulamamış, imzal­
adığı ateşkes anlaşması (Mondros) ve banş antlaşması (Sevr), Türk milletini yok
olmanın eşiğine getirmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi savaşm
kaderim değiştirmiş, Mustafa Kemal’in askerî dehasının tüm dünyaca tanınmasını
sağlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan soma uluslararası banşın korunması için
Milletler Cemiyeti kurulmuştur. Milletler Cemiyeti amacına uygun çalışmamış,
1939’da yeni bir dünya savaşının çıkmasını önleyememiştir.
Günümüzde savaş, açlık, yoksulluk, salgın hastalıklar, küresel ısınma, çevre kirlil­
iği tüm canlıları tehdit etmektedir. Bu sorunların çözümü için uluslararası kuruluşlar
faaliyet göstermektedir. Küresel sorunlarla mücadelede birey olarak bizlere de görev
düşmektedir.
Ortak miras, geçmişi ve geleceği de içine alan maddi ve manevi değerlerin
tümüdür. Bilim, teknoloji, sanat ve edebiyat ürünleri ve düşünceler ile doğal varlıklar
ortak miras kapsamındadır. İnsanlığın ortak mirası günümüz uygarlığının gelişmesine
katkıda bulunmuştur. Yüzyılların birikimi sonucu oluşan ortak miras, sadece ortaya
çıktığı toplumun değil, bütün insanlığın malıdır. Bu nedenle ortak mirastan yararlan­
mak tüm toplumlann hakkıdır. İnsanlığın ortak mirası bu mirastan yararlanıldıkça
yaşayacaktır. Ortak mirasın yaşatılması için her kuşağın onu zenginleştirerek kendin­
den sonraki kuşağa bırakması gerekir. Bu nedenle nerede olursa olsun ortak mirası
korumak ve geliştirmek tüm insanlığın sorumluluğudur.
203
SOSYAL BİLGİLER 7
DEĞERLENDİRME SORULARI
A) Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başma
“Y” harfi yazınız. Yanlış olan cümlelerin doğrularını cümlelerin altındaki
boşluklara yazınız.
()
1. Birinci Dünya Savaşı’nın asıl nedeni Avusturya-Macaristan İmparatorluğu
veliahtmm Ferdinand’ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesidir.
( ) 2. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na İttifak Devletleri yatımda katılmıştır.
204
()
3. 19. yüzyılda hammadde ve pazar arayışı, sömürgeci devletler arasındaki
rekabeti artırmıştır.
()
4 .19.yüzyıldaAlmanya sömürgecilik yanşında diğer Avrupa ülkelerini geride bırakmıştır.
()
5. İnsanlığın ortak mirası, tüm insanlık tarihini içine alan maddi ve manevi
değerlerden oluşur.
()
6. Çanakkale Savaşlan sonucunda Batılı Devletlerin Osmanlı Devleti üzerindeki
baskısı sona ermiştir.
()
7. Birleşmiş Milletler, dünya barışını korumak amacıyla çalışmalar yapan uluslararası
bir teşkilattır.
()
8. Yunus Emre insan sevgisi ve hoşgörü gibi değerleri konu alan eserleriyle,
insanlığın ortak mirasına katkıda bulunmuştur.
()
9. Her ulus, küresel sorunlarla kendi başma mücadele etmelidir.
()
10. Çevreyi korumak ve geliştirmek bir vatandaşlık görevidir.
SOSYAL BİLGİLER 7
B) Aşağıdaki sorulan cevaplayınız.
1)
İnsanlığın ortak miras ürünlerini korumak için neler yapabilirsiniz?
2) Uluslararası kuruluşlar küresel sorunların çözümüne nasıl katkıda bulunabilirler?
3) I. Dünya Savaşı’nın nedenleri ve sonuçlan nelerdir?
4)
Çanakkale Savaşlarının Türk ve dünya tarihi açısından önemini açıklayınız.
205
SOSYAL BİLGİLER 7
TEST VII
1.
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girme
nedenlerinden biridir?
A.
B.
C.
D.
2.
Sömürge yollarım denetleme
Kaybettiği topraklan geri alma
Sömürge elde etme
Dağılmayı önleme
28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan veliahtı Saraybosna gezisinde bir Sırp
tarafından öldürülmüştür. Bu gelişme Birinci Dünya Savaşı’mn kıvılcımı
olmuştur.
Bu bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi Birinci Dünya Savaşı’nın nedenlerinden
biridir?
A.
B.
C.
D.
3.
Milliyetçilik akımından en çok Rusya, Osmanlı ve Avusturya Macaristan
İmparatorluklan etkilenmiştir. Bunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
4.
Avrupa’nın sınırlan yeninden çizildi.
Avrupa ekonomisi bozuldu.
Yeni devletler kuruldu.
Barış ortamı sağlandı.
28 Haziran 1919’da dünya barışını ve güvenliğini sağlamak amacıyla kurulan
uluslararası örgüt aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
206
Avrupa’ya yakın olmalan
Çok uluslu bir yapıya sahip olmalan
Baskıcı bir yönetime sahip olmalan
Ortak düşmana sahip olmalan
Aşağıdakilerden hangisi Birinci Dünya Savaşı’nm sonuçlarından biri değildir?
A.
B.
C.
D.
5.
Milliyetçilik hareketleri
Demokrasi istekleri
Sömürgecilik
Mezhep kavgalan
Birleşmiş Milletler
NATO
UNESCO
Milletler Cemiyeti
SOSYAL BİLGİLER 7
6.
I. Fransa Cezayir’i işgal etti.
II. Mısır, İngiltere tarafından işgal edildi.
IH. Avusturya Macaristan, Bosna Hersek’i kendi topraklarına kattı.
Bu bilgiler göz önüne alındığında 19 ve 20. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nin
durumuyla ilgili ne söylenebilir?
A.
B.
C.
D.
7.
Almanya Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na kendi yanında gimıesini
istemiştir. Bunun nedenleri arasında; yeni cepheler açarak Avrupa’daki yükünü
hafifletmek ve İngiltere’nin sömürge yollarını kesmek vardır. Buna göre
Almanya’nın Osmanlı Devleti’ni kendi yanında savaşa sokmak istemesinde
aşağıdakilerden hangisi en büvük rolü oynamıştır?
A.
B.
C.
D.
8.
Topraklarının paylaşıldığı
Devletin siyasi bütünlüğünü koruduğu
Ekonomik bağımsızlığım yitirdiği
İç işlerine müdahale edildiği
Coğrafi konumu
Asker sayısı
Silah ve cephane üstünlüğü
Zengin kaynaklan
I. Yardım alamayan Rusya savaştan çekilmek zorunda kalmıştır.
II. Amerika Birleşik Devletleri İtilaf Devletleri yanında savaşa girmiştir.
İÜ. Savaş iki yıl uzamıştır.
IV. Mustafa Kemal askeri başarılarıyla tüm dünyaca tanınmıştır.
Bu bilgilerden hangileri Çanakkale Cephesi’nin Birinci Dünya Savaşı’mn kaderini
değiştirdiğine kanıttır?
A.
B.
c.
D.
I ve II
I ve m
n ve IV
IH ve IV
207
SOSYAL BİLGİLER 7
9.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tanm Örgütüne göre, dünyada herkese yetecek kadar
tarımsal üretim yapılmaktadır. Buna rağmen açlık en önemli küresel sorunlardan
biridir.
Bu bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi insanlığı tehdit eden açlığın en önemli
nedenlerinden biridir?
A.
B.
C.
D.
Kuraldık
Yoksulluk
Geri kalmışlık
Çevre kirliliği
10. İlk basım tekniği ağaç harflerle Çinliler tarafından yapılmış, Müslümanlar
aracılığıyla da Avrupa kıtasına taşınmıştır. Almanya’da Gutenberg matbaayı
geliştirmiş, bu buluş zamanla diğer ülkelere yayılmıştır.
Bu bilgiye göre insanlığın ortak mirası hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A.
B.
C.
D.
Ulusal özellikler taşır.
Uygarlığın gelişmesine katkıda bulunur.
Evrensel bir değer taşır.
Yüzyıllarca süren bir çabanın sonucudur.
11. Aşağıdakilerden hangisi insanlığın sanat, edebiyat, bilim ve düşünce mirasının
korunmasının yollarından biri değildir?
A.
B.
C.
D.
Müze ve kütüphaneler kurmak
İnsanların kullanımım kısıtlamak
Ortak mirası gelişmek
Bireyleri eğitmek
12. Çevre kirliliğine karşı alınabilecek önlemler arasında;
I. Doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal eneıji vb. enerjilerin kullanılması,
n. Toplu taşım araçlarının tercih edilmesi,
HE. Organik yolla elde edilen ürünlerin tercih edilmesi,
IV. Eneıji dostu ampullerin kullanılması sayılabilir.
Bu bilgilere göre çevre kirliliğine yol açan etkenler arasında aşağıdakilerden
hangisi yoktur?
A.
B.
C.
D.
208
Kimyasal gübrelerin kullanımı
Otomobillerin egzoz dumanlan
Tarımsal üretim
Enerji israfı
SOSYAL BİLGİLER 7
YANIT ANAHTARI
DEĞERLENDİRME SORULARI
ÜNİTE I
1- Y
2- Y
3- D
4- Y
5- Y
6- D
7- D
8- Y
9- D
10- Y
ÜNİTE II
1- D
2- Y
3- D
4- D
5- Y
6- D
7- Y
8- D
9- Y
ÜNİTE m
1- Y
2- D
3- D
4- D
5- Y
6- D
7- Y
8- D
9- D
10- Y
ÜNİTE IV
1- Y
2- Y
3- D
4- D
5- D
6- Y
7- D
8- D
9- D
10- Y
10- Y
ÜNİTEV
1- D
2- Y
3- D
4- Y
5- Y
6- D
7- Y
8- D
9- Y
10- D
ÜNİTE VI
1- D
2-
Y
3-
D
4-
Y
5-
Y
6-
D
7-
D
8-
Y
9-
D
ÜNİTE v n
1- Y
2- D
3- D
4- Y
5- D
6- Y
7- D
8- D
9- Y
10- D
10- Y
209
SOSYAL BİLGİLER 7
TESTİ
1-D
2-D
3-B
4-A
5-B
6-A
7-C
8-B
9-D
10-A
TESTE
1-A
2-A
3-B
4-B
5-C
6-A
7-C
8-D
9-C
10-D
TEST m
1-B
2-D
3-B
4-D
5-C
6-A
7-B
8-B
9-A
10-C
11-C
12-C
13-D
14-A
15-A
16-B
17-A
18-B
TEST VI
1-A
2-C
3-C
4-D
5-B
6-D
7-A
8-A
9-D
10-A
TEST VE
1-B
2-C
3-C
4-D
5-B
6-D
7-A
8-A
9-D
10-A
11-C
TEST V
1-D
2-C
3-A
4-C
5-B
6-D
7-A
8-A
9-C
10-D
11-B
12-A
13-B
14-A
15-D
16-A
17-C
18-A
19-D
20-D
210
TEST IV
1-D
2-A
3-B
4-C
5-A
6-B
7-D
8-A
9-C
10-B
SOSYAL BİLGİLER 7
aforoz
ahi
akçe
akkor
anatomi
:
:
:
:
:
anayasa
:
astronomi
:
SÖZLÜK
A
Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası.
Ahilik ocağmdan olan kimse.
Küçük gümüş para.
Işık saçacak beyazlığa varıncaya kadar ısıtılmış olan.
İnsan, hayvan ve bitkilerin yapışım ve organlarının birbiriyle
olan ilgilerini inceleyen bilim.
Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme,
yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağım gösteren,
yurttaşların kamu haklarım bildiren temel yasa.
Yıldızlar ve yıldızların hareketlerim inceleyen bilim.
bimarhane
B
: Ateşli silahla bir merminin atılmasına veya herhangi bir aracın
fırlatılmasına yarayan, patlayıcı madde.
: Osmanlı Devleti'nde bir göreve atanan, aylık bağlanan, san,
nişan veya ayncalık verilen kimseler için çıkarılan padişah
buyruğu.
: Hastane
cebelu
: Atlı asker.
barut
berat
C
D
darüşşifa
darüttıp
debbağ
dejenerasyon
demografik
demokrasi
dirlik
: Sağlık yurdu.
: Hastane.
: Deri işleyen kimse.
: Yozlaşma.
: Nüfus bilimiyle ilgili.
: Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki,
demokratlık.
: Osmanlı Devleti'nde bir hizmete karşılık olmak üzere bir kimseye
devletçe verilen aylık veya bir yere bağlı gelir.
ehl-i hibre
:
empati
erozyon
:
:
ferman
fresk
:
:
E -F
Ahilikte mesleğin sırlarını çok iyi bilen, malların niteliği
hakkında görüş bildiren, fiyatların tespitinde yardımcı olan ve
anlaşmazlıkları çözümleyen uzman.
Kendini duygu ve düşüncede bir başkasının yerine koyma.
Yeryüzündeki kayaçlann, toprakların rüzgar, sel ve buzulların
etkisiyle aşınarak sürüklenip gitmesi.
Osmanlı padişahının herhangi bir konu üzerinde yazdığı emir.
Yaş duvar sıvası üzerine kireç suyunda eritilmiş madenî boyalarla
resim yapma yöntemi.
211
SOSYAL BİLGİLER 7
ganimet
gaza
gazi
göç
hammadde
hak
has
hattat
hoşgörü
ıslahat
ikamet
İlahi
imaret
imparatorluk
imtiyaz
iskan
israf
istihdam
istihkâm
iş gücü
jest
kadavra
kadı
212
G
Müslümanların savaşta düşmandan aldığı mal, para gibi taşınır
eşya.
İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman
olmayanlara karşı yapılan kutsal savaş.
Müslümanlıkta düşmanla savaşan veya savaş yapmış kimse.
Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların
bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir
yerleşim yerine gitme işi, taşınma.
H
Bir ürün elde edilmesinde kullanılan temel bileşenlerin işlenip
elde edilmesinden önceki durumu.
Kişiye hukuken tanınmış çeşitli yetki, özgürlük ve olanaklar.
Hükümdara özgü olan. Osmanlı Devleti’nde yıllık geliri
100.000 akçeyi aşan dirlik.
Çok güzel el yazısı yazan sanatçı.
Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu.
I-İ-J
Düzeltme, iyileştirme
Bir yerde oturma.
Tanrı ile ilgili olan, Tanrıya özgü.
Yoksullara ve öğrencilere yiyecek dağıtmak için kurulmuş
hayır kurumu.
Kendi topraklarında oturan çeşitli milletleri egemenliği altında
toplayan devlet biçimi.
Başkalarına tanınmayan özel, kişisel hak veya ayrıcalık.
Yurtlandırma.
Gereksiz yere para, zaman, emek vb.ni harcama, savurganlık,
tutumsuzluk.
Bir görevde, bir işte kullanma.
Düşman saldırısını durdurmak, düşmana karşı savunma yapmak
amacıyla düzenlenmiş yer.
Bir insanın yararlı şeyler üretmek için harekete geçirmek
zorunda olduğu fiziksel ve düşünsel yetilerinin tümü.
Herhangi bir şeyi açıklamak için genellikle el, kol ve baş ile
yapılan içgüdüsel veya iradeli hareket.
K
Tıp öğretiminde, üzerinde çahşma yapılan ölü insan veya hayvan
vücudu.
Tanzimat’a kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun
arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka,
miras davalarına bakan mahkemelerin başkanlan.
SOSYAL BİLGİLER 7
kadırga
:
kamu
:
kamuoyu
kapitülasyon
:
:
kaptamderya
:
kariyer
:
katılım
kethüda
:
:
Hem yelken hem kürekle yol alan, özellikle Akdeniz'de kullanılmış
bir savaş gemisi.
1. Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü. 2. Bir ülkedeki
halkın bütünü, halk.
Bir konuyla ilgili halkın genel düşüncesi, halkoyu.
Bir ülkede yurttaşların zaranna olarak yabancılara verilen
ayrıcalık haklan.
Osmanlı Devleti’nde deniz kuvvetlerinin en büyük askerî ve
idari amiri.
Bir meslekte zaman ve çalışmayla elde edilen aşama, başan ve
uzmanlık.
Bir topluluğa girmek, ortak olmak, benimsemek.
Loncayı temsil eden, hükümetle olan ilişkilerim yürüten görevli.
:
L
Belli bir iş kolunda usta, kalfa ve çıraklan içine alan demek.
lonca
müttefik
M
: Yazılı ve görsel basm ve yaym organlarının genel adı.
: At değiştirmek veya konaklamak için kervanların ve posta
tatarlarının indikleri bina veya han.
: Meşru, yasal duruma getirmek.
: Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı
altmda parlamento yönetimine dayanan hükümet biçimi.
Osmanlı Devleti'nde 1876 Anayasasıyla başlayan ve 1918
Mondros Anlaşması’na kadar süren, I ve n. Meşrutiyet dönemi
adlarıyla anılan süre.
: Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil,
tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu,
ulus.
: Duyguları, düşünceleri belirtecek biçimde yüzde beliren
kımıldanışlar, hareketler.
: Siyasi otoritenin genellikle miras yolu ile bir kişinin üzerinde
toplandığı devlet düzeni veya rejim.
: Aralarında anlaşma olan taraflar.
nüfiız
N
: Söz geçirme, güçlü olma.
medya
menzil
meşrulaştırmak
meşrutiyet
millet
mimik
monarşi
O -Ö
oligarşi
örf
örfî
: Siyasal gücün birkaç kişilik bir grubun elinde toplandığı yönetim,
aristokrasinin daralmış biçimi.
: Yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek.
: Örfle ilgili.
213
SOSYAL BİLGİLER 7
Panslavizm
pazar
Reform
Rönesans
P
Slav asıllı bütün halkları aynı yönetim altında toplama amacı
güden politik akım ve hareket.
Alım satım, alışveriş.
R
Hıristiyanlığın Katolik mezhebinde yapılan düzenlemeler.
XV. yüzyıldan başlayarak İtalya'da ve daha sonra diğer Avrupa
ülkelerinde hümanizmin etkisiyle ortaya çıkan, klasik İlk Çağ
kültür ve sanatına dayanarak gelişen bilim ve sanat akımı.
s-ş
saltanat
sansür
sarraf
sermaye
sipahi
sivil toplum
siyaset
sosyal örgüt
Slav
sömürgecilik
stratejik
şeyh
Tanzimat
teknoloji
tımar
tuğra
Bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olması.
Sıkı denetim.
Mesleği, değerli kâğıt ve metal paralan birbiriyle değiştirmek,
tahvil alışverişi yapmak olan kimse.
Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara
ve paraya çevrilebilir malların tamamı.
OsmanlIlarda tımar sahibi bir smıf atlı asker.
Devletin denetimi altında olmayan, kararlarım bağımsız olarak
vererek toplumsal etkinliklerde bulunan bireyler topluluğu.
Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş
veya anlayış.
Toplumu ilgilendiren konularda faaliyet gösteren örgüt.
Rus, Beyaz Rus, UkraynalI, Leh, Sırp, Hırvat, Sloven, Bulgar,
Slovak ve Çek halklarına dillerindeki yalanlık dolayısıyla verilen
ortak ad.
Genellikle bir devletin başka ulusları, devletleri, toplulukları,
siyasal ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması veya
yayılmayı istemesi, müstemlekecilik, kolonyalizm.
Önemli.
Ahilik teşkilatında çıraklık ve ustalık törenlerini yöneten,
cezaların uygulanmasını sağlayan, ahlakî ve dini otorite.
T
Sultan Abdülmecit
zamanında,
1839'da
Gülhane
Hattıhümayunu adıyla anılan bir fermanla ilan edilen, yönetimi
iyileştirme tasarısı ve bu iyileştirmenin yapıldığı dönem.
Bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç,
gereç ve aletleri kapsayan bilgi.
Anadolu Selçuklulan ve Osmanhlarda, belirli görev ve hizmet
karşılığında kişilere verilen, yıllık geliri 3.000-20.000 akçe olan
toprak.
Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları, özel bir biçimi
olan sembolleşmiş işaret.
SOSYAL BİLGİLER 7
UC
uygarlık
üleştirmek
ürün
veliaht
yargı
yasa
yasama
yiğitbaşı
yürütme
U-Ü
: Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak.
: Bir ülkenin, bir toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, fikir,
sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerinin tümü, medeniyet.
: Pay ederek dağıtmak, bölüştürmek.
: Doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul.
V-Y-Z
: Bir hükümdarın ölümünden veya tahttan çekilmesinden sonra
tahta geçmeye aday olan kimse.
: Yasalara göre mahkemece bir olay veya olgunun doğuşuna
etken olan sebeplerin de göz önünde bulundurularak
değerlendirilmesi sonucu verilen karar.
: Devletin yasama organları tarafından konulan ve uyulması
gereken kurallar bütünü, kanun.
: Yasa koyma.
: Kethüdanın yardımcısı. Pazardan ham madde alarak bunlan
ustalara dağıtan, işlenen malın loncanın belirlediği ölçülere
uyup uymadığım denetleyen görevli.
: Uygulama işi.
215
SOSYAL BİLGİLER 7
KRONOLOJİ
MÖ 4241
: Mısırlıların ilk takvimi icat etmesi
MÖ 3500
: Sümerlilerin yazıyı bulması
MÖ 3200
: İlk tekerleğin Mezopotamya’da kullanılması
MÖ 3000
: Mısırlıların hiyeroglif yazı sistemim geliştirmesi
MÖ 1300
: Suriye’de bulunan Ugarit’te ilk alfabenin kullanılması
MÖ 1000
: Barutun Çinliler tarafından silah olarak kullanılması
MÖ 5. yüzyıl
: Perslilerin Kral Yolu’nu yapması
MÖ 450
Heredot’un bir Dünya haritası çizmesi
MÖ 2. yüzyıl
: Fenikelilerin Fenike alfabesini icat etmesi
105
: Kâğıdın kitap yapımında kullanılması
395-398
: Avrupa Hunlannın Anadolu’ya ilk Türk akınlanm düzenlemesi
6. yüzyıl
: Çinlilerin baskı tekniğini bulması
15. yüzyıl
: Johannes Gutenberg’in modem baskı tekniğini bulması
1015: Büyük Selçukluların Çağn Bey önderliğinde Anadolu’ya Türk
akınlanm başlatması
1040
: Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulması
1048
: Selçuklularla Bizanslılar arasında Pasinler Savaşı’mn yapılması
Anadolu’da ilk vakfuı kurulması
1071
: Selçukluların Malazgirt Savaşı’m kazanması
1072
: Saltuklular Devleti’nin kurulması
1077
: Türkiye Selçuldulan Devleti’nin kurulması
1080
: Danişmentliler ve Mengücekliler devletlerinin kurulması
1096
: I. Haçlı seferi
1102
: Artuklular Devleti’nin kurulması
1147
: II. Haçlı Seferi
1157
: Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılması
1176
: Türkiye Selçuklularının Miryokefalon Savaşı’m kazanması
1178
: Hıttin Savaşı
Danişmentliler Devleti’nin yıkılması
1189
: IH. Haçlı Seferi
1202
: Saltuklular Devleti’nin yıkılması
1204
: IV. Haçlı Seferi
1228
: Mengücekliler Devleti’nin yıkılması
1230
: Yassı Çimen Savaşı
1243
: Türkiye Selçuklularının Kösedağ Savaşı’nda yenilmesi ve Moğol
egemenliği altına girmesi
1299
: Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu
1308
: Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılması
1326
: Osmanlılann Bursa’yı fethetmesi
1331
: Osmanlılann İznik’i fethetmesi
İlk Osmanlı medresesinin İznik’te açılması
1353
: Osmanlılann Rumeli’ye geçmesi
216
SOSYAL BİLGİLER 7
1354
1364
1371
1389
1396
1402
1409
1413
1444
1448
1453
1459
1460
1461
1463
1476
1477
1478
1486
1489
1492
1514
1517
1521
1522
1526
1529
1533
1538
1566
1571
1574
1577
1590
1683
1699
1718
1720
Osmanlılann Ankara’yı ve Gelibolu’yu fethetmesi
Osmanlılann Sırpsındığı Savaşı’nda Haçlı ordusunu yenmesi
Osmanlılann Sırplan Çirmen Savaşı’nda yenmesi
Osmanlılann I. Kosova Savaşı’m kazanması
Osmanlılann Niğbolu Savaşı’m kazanması
Osmanlılann Ankara Savaşı’nda yenilmesi ve Fetret Devri’nin başlaması
Artuklular Devletinin yıkılması
Fetret Devrinin sona ermesi
Osmanlılann Balkan devletlerini Varna Savaşı’nda yenmesi
Osmanlılann Balkan devletlerini n. Kosova Savaşı’nda yenmesi
İstanbul’un fethedilmesi
Osmanlılann Sırbistan’ı ve Ege adalarım fethetmesi
Mora’nm Osmanlı hâkimiyeti altına alınması
Osmanlılann Trabzon’u alması ve Trabzon Devleti’ne son vermesi
Osmanlılann Bosna’yı fethetmesi
Eflak Boğdan’ın Osmanlı yönetimi altına alınması
Kırım’ın Osmanlı yönetimi altına girmesi
Osmanlılann Amavutluk’u fethetmesi
Bartelomeo Diaz (Bartelmi Diyaz)’m Ümit Bumu’nu bulması
Vasko dö Gama’nın Ümit Bumu’nu dolaşarak Hindistan’a ulaşması
Amerika kıtasının bulunması
Osmanlılann Safevileri Çaldıran Savaşı’nda yenmesi
Osmanlılann Mısır’ı fethetmesi
Osmanlılann Belgrad’ı fethetmesi
Osmanlılann Rodos’u fethetmesi
Dûnya’mn dolaşılması
Mohaç Zaferi ve Macaristan’ın büyük bir kısmının Osmanlı yönetimi
altına alınması
Osmanlılann Viyana’yı ilk kez kuşatması
Cezayir’in Osmanlı topraklarına katılması
Osmanlı donanmasının Haçlı donanmasını Preveze Deniz Savaşı’nda
yenmesi
Osmanlılann Sakız Adası’m fethetmesi
Osmanlılann Kıbns’ı fethetmesi
Haçlı donanmasının Osmanlı donanmasını İhebahtı Savaşı’nda yenmesi
Tunus’un Osmanlı yönetimi altına girmesi
Fas’ın Osmanlı topraklanna katılması
Osmanlılann Doğu’da en geniş sınırlarına ulaşması
Osmanlılann Viyana’yı ikinci kez kuşatması
Osmanlılann Girit’i fethi
Karlofça Antlaşması ve Osmanlılann topraklarını ilk kez kaybetmesi
Pasarofça Antlaşması
Lale Devri’nin başlaması
Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendinin, ilk Osmanlı konsolosu olarak
Paris’e büyükelçi atanması
SOSYAL BİLGİLER 7
1727
1730
1765
1770
1774
1789
1793
1801
1804
1826
1827
1829
1831
1834
1838
1839
1840
1841
1853
1854
1855
1856
1857
1863
1869
1870
1871
1876
1877
1878
218
: İlk Osmanlı Matbaasının kurulması
: Patrona Halil İsyanı
Lale Devrinin sona ermesi
: Buhar motorunun icat edilmesi
: Rus donanmasının Çeşme’deki Osmanlı donanmasını yakması
: Küçük Kaynarca Antlaşması ve Osmanlılann Kırım’ı kaybetmesi
: Fransız İhtilali
: Nizam-ı Cedit ordusunun kurulması
: Fransızların Mısır’ı işgal etmesi
: İlk buharlı lokomotifin icat edilmesi
: Yeniçeri ocağının kaldırılması, Asakir-i Mansure-i Muhammet ye
ordusunun kurulması
: Rus donanmasının Osmanlı donanmasını Navarin’de yakması
: Osmanlı Devleti’nin Edirne Antlaşması’m imzalaması
Edime Antlaşması’yla Yunanistan’m bağımsızlığım kazanması
: İlk Resmi Gazete olan Takvim-i Vekayi’nin yayına başlaması
İlk nüfus sayımının yapılması
: İstanbul’da Mekteb-i Umumi Harbiye (Harp Okulu) nin açılması
: İlk rüştiyelerin kurulması
: Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesi
: Osmanlıda ilk özel Türkçe gazete olan Ceride-i Havâdis’in yayma
başlaması
: Boğazların uluslararası sorun hâline gelmesi
Osmanlıda posta teşkilatının kurulması
: Rus donanmasının Sinop’taki Osmanlı donanmasına ağır darbeler
indirmesi
: Osmanlı Devletinin ilk dış borçlanması
: Osmanlı Devleti’nde Telgraf Müdürlüğünün kurulması
: Islahat Fermanı’nın yayımlanması
İzmir-Aydın demir yolunun tamamlanması
: Osmanlı Devleti’nde Maarif-i Umûmiye Nezareti (Genel Eğitim
Bakanhğı)nin kurulması
: Osmanlı Bankası’run kurulması
Memleket Sandıklarının kurulması
: Süveyş Kanah’mn açılması
: İtalya’nın siyasi birliğini kurması
: Almanya’nın siyasi birliğini kurması
: Kanunuesasî’nin yürürlüğe konularak I. Meşrutiyet’in ilan edilmesi
: Kanunuesasî’nin yürürlükten kaldırılması ve I. Meşrutiyet yönetimine
son verilmesi
: İngiltere’nin Kıbns’ı işgali
Osmanlılann Berlin Antlaşması’m imzalaması
Berlin Antlaşması’yla Romanya» Sırbistan ve Karadağ bağımsızlığım
elde etmesi, Bulgaristan'ın özerk olması
Thomas Edison’un akkor lambayı bulması
SOSYAL BİLGİLER 7
1881
: Mustafa Kemal’in doğumu
Düyun-ı Umumiye Teşkilatının kurulması
1885
: Petrolle çalışan arabanın icat edilmesi
1888
: Ziraat Bankası’mn kurulması
1900
: Darülfünun’un açılması
1908
: II. Meşrutiyetin ilam
Bulgaristan’ın bağımsızlığım ilan etmesi
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Osmanlı toprağı olan
Bosna-Hersek’i topraklarına katması
İtalya’nın Trablusgarp’ı işgal etmesi, Trablusgarp Savaşı’nın başlaması
I. Balkan Savaşı’nın başlaması
1912
II. Balkan Savaşı’nm başlaması
1913
1914
Panama Kanalı’nm açılması
28 Haziran 1914 I. Dünya Savaşı’nın başlaması
Çanakkale Deniz Savaşı’nın kazanılması
18 Mart 1915
25 Nisan 1915
Çanakkale Kara Savaşı’mn başlaması
8-9 Aralık 1915 İtilaf Devletlerinin Gelibolu’yu terk etmeye başlaması
30 Ekim 1918
Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Anlaşması’m imzalaması
18 Ocak 1919
Paris Barış Konferansı’nm başlaması
28 Nisan 1919
Mîlletler Cemiyetinin kurulması
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkması
19 Mayıs 1919
İrade-i Milliye Gazetesi’nin yayma başlaması
14 Eylül 1919
10 Ocak 1920
Hâkimiyet-i Milliye Gazatesi’nin yayma başması
6 Nisan 1920
Anadolu Ajansı’mn kurulması
23 Nisan 1920
TBMM’nin açılması
7 Ekim 1920
Ceride-i Resmiye (resmi Gazete)’nin yayma başlaması
29 Ekim 1923
Cumhuriyetin ilan edilmesi
Türkiye’de ilk düzenli nüfus sayımının yapılması
1927
İstanbul Radyosu’nun yayma başlaması
Ankara Radyosu’nun yayma başlaması
1 Eylül 1939
:
II. Dünya Savaşı’nın başlaması
1943
:
Birleşmiş Milletler Tanm Örgütünün (FAO) kurulması
24Ekim 1945
:
Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulması
1946
: Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) nun kurulması
219
SOSYAL BİLGİLER 7
KAYNAKÇA
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2007 Nüfus Sayımı Sonuçlan, T.C.
Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu Haber Bülteni, Sayı: 9.
Akşin, S. (Ed.), Türkiye Tarihi 2-3, Cem Yaymevi, İstanbul, 1997.
Aras, Ç., Çalışkan, V., Türkiye’nin Beşerî ve Ekonomik Coğrafyası, MEB Devlet
Kitaplan, Yedinci Baskı, 2007.
Atay, F. R., Çankaya (Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne Kadar), Doğan Kardeş
Matbaacılık Sanayii A.Ş. Basımevi, İstanbul, 1969.
Aydın Life Dergisi, Eylül Sayısı, 2006
Besson, J. L., Keşifler ve İcatlar, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitaplan, Ankara, 2005.
Cüceloğlu, D., Yemden İnsan İnsana, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1997.
Çiftçi, F., vd., Vatandaşlık ve İhsan Haklan Eğitimi 8, MEB Devlet Kitaplan,
İstanbul, 2004.
Demirel, Ö., Kuramdan Uygulamaya Eğitimde Program Geliştirme, Ankara,
Pegema Yayıncılık, 2000.
Devlet İstatistik Enstitüsü 2000 Genel Nüfus Sayımı.
Dinler, Z., Bilimsel Araştırma ve İnternete Bağlı Bilgi Merkezleri, Ekin Kitapevi
Yayınlan, Bursa, 2000.
Dökmen, Ü., Okuma Becerisi, İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko- Sosyal Bir
Araştırma, İstanbul, MEB Yayınları.
Dökmen, Ü., İletişim Çatışmalan ve Empati, İstanbul, Sistem Yayıncılık, 2002.
Dursun, A., Sosyal Etkileşim Ve İletişim Becerileri.
Ekici, C., Gökkubbe Altında Birlikte Yaşamak, Başbakanlık Osmanlı Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara 2006.
Ersever, O. G., Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Şubat 2003
Gümüş, Ergin, Türkiye’nin Nüfusu, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi.
İlköğretim Sosyal Bilgiler Dersi 6-7 Sınıflar Öğretim Programı ve Kılavuzu,
Ankara, 2005.
İnceoğlu, M., Tutum Algı İletişim, V Yayınlan, Ankara, 1993.
Kent Haber, 2008.
Kocatürk, U., Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Genişletilmiş İkinci Basım, 2005.
Longlois, G., 20. Yüzyıl Tarihi, Nehir Yayınlan, İstanbul, 2000.
Resimli Türk Edebiyatı Tarihi
Sander, O., Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, İmge Kitabevi, Ankara, 2000.
Shaw, Stanford, Osmanlı İmparatorluğu ve Modem Türkiye, Birinci dit, e Yayınlan,
İstanbul, 1994.
Şenel, A. Siyasal Düşünceler Tarihi, Bilim ve Sanat Yayınlan.
Şenünver, G., vd. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 8, MEB Devlet Kitaplan,
Ankara, 2005.
Polat, M.M, Kaya, N., Koyuncu, M., Özcan, A., Sosyal Bilgiler, MEB Devlet
Kitaplan, 2007.
220
SOSYAL BİLGİLER 7
Taktak, A. vd., Vatandaşlık ve İhsan Haklan Eğitimi 7, MEB Devlet Kitaplan,
Ankara, 2004.
Tekeli, İ., İlkin, S. Osmanlı İmparatorluğu’nda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin
Oluşumu ve Dönüşümü, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999.
Türkiye İstatistik Yıllığı 2007, Türkiye İstatistik Kurumu.
Uzunçarşıh, İ. H., Osmanlı Tarihi n, İstanbul’un Fethi’nden Kanuni Sultan
Süleyman’ın Ölümüne Kadar, Türk Tarih Kurumu, 1995.
Yediyıldız B., vd., Tarih 1,2 Ders Kitabı, Devlet Kitaplan, Millî Eğitim Basımevi,
İstanbul, 2000.
Somçağ, S. Avrupa Feodalizminin Evrimi, Bağlam Yayınlan, 1994.
1982 Anayasası.
İnternet Adresleri
http://www.cnnturk.com
http://www.haberler.com
http://www.ilkadimdergisi.com
http://www.ist-def.gov.tr
http://www.milliyet.com.tr
http://www.ntvmsnbc.com
http://www.psikoweb.com
http://www.tuik.gov.tr
http://www.tumgazeteler.com
http://www.unicef.org
http://www.usak.gov.tr
http://www.yayin.adalet.gov.tr
www.aof.anadolu.edu.tr
www.bayar.edu.tr
www.felsefeekibi.com
www.hümyet.com.tr (8 Temmuz 2008)
www.ntvmsnbc.com
www.oykuharita.com
www.sabah.com.tr (22 Mart 2008)
www.tdk.gov.tr
www.turev.com.tr
Arsiv.sabah.com.tr (22 Mart 2008)
CNN.Turk.com (27 Ocak, 2005)
Milliyet.com.tr (21 Ocak 2008)
Haber 7 İnternet Sitesi (24 Şubat 2006)
Haber 7 İnternet Sitesi (22 Şubat 2006)
Hürriyet Gazetesi (19 Aralık 2005)
Milliyet Gazetesi (13 Mayıs 2008)
Radikal Gazetesi (19 Nisan 2008)
Star İnternet Sitesi (23 Şubat 2006)
Türkiye Gazetesi, 2001
Yeni Asır (18.07.2002)
221
SOSYAL BİLGİLER 7
www.ucanbalik.files.wordpress.com
www.gkgk.sakarya.edu.tr
www.millidegerlerikorumavakfi.org
http://truvadergisi.com
www.yellowpages.com.tr
www.unicef.org
www.kenthaber.com
www.turkgundem.net
www.evrengunlugu.net
www.oyku.org
www.mkutup.gov.tr
http://tr.wikipedia.org
www.sosyalci.org
www.manisa.gov.tr
www.sakarya.gov.tr
www.manisa.be
www.turkiyegazetesi.com
www.ekutup.dpt.gov.tr
www.upload.wikimedia.org
www.rakhes.com.tr
www.zaman.com.tr
www.ahilikvakfi.org
http://orgm.meb.gov.tr
www.ogretmenportali.net
www.wikimedia.org
www.indigodergisi.com
www.bilim-teknoloji.net
www.trt.gov.tr
www.sondakika.com
www.korfez.bel.tr
www.ikeo.org.tr
www.genckolik.net
www.anadoluyakasi.com.tr
222
TÜRKİYE HARİTASI
ÖĞRETMEN MARŞI
Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk’e denk;
Korku bilmez soyumuz.
Şanlı yurdum, her bucağm şanla dolsun;
Yurdum, seni yüceltmeye andlar olsun.
Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda and içen genç arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma durma koş.
Şanlı yurdum, her bucağm şanla dolsun;
Yurdum, seni yüceltmeye andlar olsun.
İsmail Hikmet ERTAYLAN