2016 İlkbahar bülteni - Eğitim Sanatı Dostları Derneği

Transkript

2016 İlkbahar bülteni - Eğitim Sanatı Dostları Derneği
İLKBAHAR BÜLTENİ
2016 Mart, Nisan, Mayıs
“Nasıl her gül tohumu içinde gül olma çağrısı taşıyorsa,
bizler de her birimiz,
özümüzde özgür bir ruh olma çağrısı taşıyoruz.”
Rudolf Steiner
Waldorf Pedagojisi – Eğitim Sanatı Dostları Derneği
“Çocuğu saygı ile karşılamak, sevgi içinde eğitmek ve
özgürlük içinde bırakmak”… Rudolf Steiner
Çocuklarının bedensel, ruhsal, zihinsel yaratıcı yeteneklerini geliştirebilecek biçimde
bağımsız ve barışçıl yetişmeleri gerektiği görüşünde olan anne-babalar ile yaşamın ilk
yedi yılının önemini kavramış, ezberci ve baskıcı eğitim sistemini onaylamayan eğitmenler bir araya gelerek Ekim 2008’de “Waldorf Girişimi İstanbul”u kurduk.
Alman Waldorf eğitmenleri Peter Lang ve Marie-Luise Sparka da, Waldorf Pedagojisi’ne olan ilgiyi desteklemek için o sırada İstanbul’u ziyaret ettiler.
Bu pedagojinin tohumlarını atmak ve ilgilenenleri bilgilendirmek üzere, 2009 yılının
Mart ayı sonunda, Eyalet Çalıştayı LAG, Hamburg’un yardımlarıyla 200 kişinin katıldığı “Waldorf Pedagojisi - Çocuk Yuvası ve Okulda Çağdaş Eğitim Sempozyumu”nu
gerçekleştirdik. Gelen yedi Waldorf doçenti Waldorf Pedagojisi’ni farklı yanlarıyla
anlattılar ve katılımcılarla beraber çeşitli atölye çalışmaları yaptık. Bu büyük ilgi bize,
Waldorf Pedagojisi’nin derinlemesine öğrenilmesini sağlamamız gerektiğini gösterdi.
Mayıs 2009’da 60 kişinin katılımıyla yaptığımız bir toplantıda anne-babaların
bilgilendirilmesi ve eğitmenlerin yetişmesi gerektiğini anladık. Çeşitli kentlerde bu
doğrultuda süren çabalarımızın daha somut ve verimli olabilmesi amacıyla, gönüllü
dostlarımızla, 18 Haziran 2009 tarihinde kar amacı gütmeyen Eğitim Sanatı Dostları
Derneği’ni kurduk.
Çocuklar için oyun grubu oluşturulmasından önce, çeşitli kentlerde her iki ayda bir
anne-baba bilgilendirme seminerleri düzenledik. Waldorf Pedagojisi’ni bilen eğitmen-
Bahar mevsim masası. 2016
lerin yetişmesi amacıyla Ekim 2009 - Temmuz 2011 tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz ilk Waldorf Erken Çocukluk Eğitmen Eğitimi Semineri sonucunda ilk mezunlarımızı verdik.
2015 yılı Ocak ayında başlayan ikinci Waldorf Eğitmen Eğitimi Seminerimiz 2017
Ağustos ayına kadar sürecektir. Bu arada 2011 yılından beri Aralıklı olarak çeşitli
konularda herkesin katılabileceği derinleşme seminerleri düzenlemekteyiz. Bu seminerlerde Waldorf Pedagojisinin temellerini atan Rudolf Steiner’in eğitime ve yaşama
bütüncül yaklaşımını içeren Waldorf mimarisi, Şifalı pedagoji ve Antroposofi tıbbı gibi
konuları da ele almaktayız.
Bazı şehirlerde anne ve babalar, Waldorf Çocuk Yuvası kurmak için ilk adımlarını
atmışlardır. Waldorf Pedagoji’sinden esinlenmiş, İstanbul’da Nisan İmece Anaokulu ve Momo Anaokulu, Bodrum’da İmece oyun grubu, İzmir’de Yaka oyun grubu ve
Eskişehir’de de bu yıl yeni bir oyun grubu oluşmuştur. Alanya’da da Waldorf pedagojisinden esinlenen bir okulun temelleri atılmak üzeredir. Kıbrıs’ta da yeni bir girişim
oluşmaktadır. Kurulmuş ve kurulacak yuvalar için mentörlük çalışmaları dernek
tarafından yürütülmektedir.
Waldorf Pedagojisi ile ilgili, şu an için oldukça kısıtlı sayıda Türkçe kaynak bulunmaktadır. Bu eksikliği gidermek amacıyla çeşitli çeviriler ve yayınlar ile bir kütüphane
oluşturmaya çalışıyoruz.
Eğitim Sanatı Dostları Derneği olarak kurulduğumuzdan beri Waldorf Pedagoji’sinin Türkiye’de tanınması, eğitmenlerin yetiştirilmesi, Waldorf Okullarının Türkiye’ye
kazandırılması ve anne-babaların bilgilendirilmesi konusunda yoğun olarak çalışmaktayız.
Yaptığımız çalışmaları www.egitimsanatidostlari.org web sayfamızda bulabilirsiniz.
Türkiye Waldorf Girişimleri
Buluşması Ekim 2015,
İzmir
Makale:
Çocukların Neye İhtiyacı Var:
Waldorf Erken Çocukluk Eğitiminin Temelleri
Susan Howard*
Waldorf erken çocukluk “müfredatı” diye bir şeyden söz edilebilir mi? Waldorf programına has –örneğin kukla oyunları, çember oyunları, ıslak üstüne ıslak sulu boya resim
gibi- özel aktiviteler var mıdır? Bir Waldorf ortamında değişmez ögeler olan belirli
materyaller ya da dekor elemanları –örneğin lazure boyama, yumuşak-pastel renkli
duvarlar, el yapımı bebekler, balmumu boyalar, ipek ve diğer doğal malzemeler gibivar mıdır?
Waldorf erken çocukluk eğitimini “Waldorf” yapan nedir? Rudolf Steiner eğitim ve
erken çocukluk eğitimi ile ilgili bazı temel gerekliliklerden bahseder. Esas olanın ne
olduğuna dair düşüncelerine kendi sözleri ışık tutar:
“Aslen, seviyesi her ne olursa olsun, kendini eğitmek haricinde bir eğitim yoktur.
Bu, yinelenen dünya yaşamlarının manevi sorgulaması üzerinden bilinçli bilgiye
ulaşan antropozofi dahilinde tüm derinliği ile tanımlanmıştır. Her eğitim kendini
eğitmektir, biz eğitmenler olarak çocuğa ancak içinde kendi kendini eğitebileceği
uygun bir ortam sunabiliriz. Çocukların bizim aracılığımızla kendi kaderleri
doğrultusunda kendilerini eğitebilecekleri en elverişli koşulları sağlamalıyız.
Bordum İmece bahar şenliği.
2016
Öğretmenlerin çocuklara karşı tutumları bu yönde olmalıdır ve bu tutum ancak bu
gerçeğin sürekli olarak artan farkındalığı ile gelişebilir.”
—Rudolf Steiner, Çocukta bilinç değişimleri
Dolayısıyla erken çocukluk eğitimindeki en temel unsur aslında, çocuğun içinde
bulunduğu ortamının belirli malzemeler, aktiviteler ve günün ritmi ile nasıl oluşturulduğu değil, bunlardan daha da önemlisi kendi varlığının nitelikleriyle ve –hem
çocuklarla hem de yuvadaki diğer yetişkinlerle ve velilerle, yuvadaki günlük hayatla ve
dünya üzerindeki tüm yaşamla olan- ilişkileriyle bu ortamı şekillendiren ve etkileyen
eğitmenin bizzat kendisidir. Hem dışsal hem de içsel tutumlar ve hareketler barındıran
bu nitelikler ve ilişkiler erken çocukluk ortamının içine işler ve bunları taklit süreci ile
içine alan çocuğu derinden etkiler. Bu deneyimlerin sonuçları, çocuğun hayatının çok
daha ileri dönemlerinde, yatkınlıklar, eğilimler ve hayatın fırsatlarına ve zorluklarına
karşı tutumlar olarak meydana çıkar. Bu açıdan bakıldığında erken çocukluk dönemi
eğitimi, yetişkinden sürekli bir kendini eğitme süreci içinde olmayı talep eder. Eğer bir
Waldorf programını gerçekten “Waldorf” yapanın ne olduğu sorusunu tekrar soracak
olursak, cevapları, daha çok belirli aktiviteler, ritimler, materyaller veya eşyalarda
değil, bu dışarıdan görünenlerin ne ölçüde öğretmenin niteliklerinin, tavırlarının,
yeterliliklerinin ve niyetlerinin uyumlu bir yansıması olduğunda arayabiliriz - bütün
bunların çocuğa hem o an için hem de hayatının geri kalanında şifalı bir etkisi olabilir.
Gerek erken çocukluk dönemi öğretmenleri gerekse danışmanlar olarak kendini
Waldorf erken çocukluk dönemi eğitimine adamış olanlarımız, kendimize, çocukların
sağlıklı gelişimi için gerekli temel niteliklerin kendi grubumuzda, günlük yaşantımızda
ve kendi içsel çalışmamızda var olup olmadığını sürekli olarak sorabiliriz. Rudolf Steiner küçük çocuğun sağlıklı gelişimine vesile olan bazı deneyimlerin gerekliliklerinden
bahsetmiştir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
• Sevgi ve samimiyet
• Duyuları besleyen bir ortam ve çevreye gösterilen özen
• Yaratıcı, sanatsal deneyim
• Çocuğun taklit edebileceği anlamlı yetişkin aktivitesi
• Serbest, yaratıcı oyun
• Çocukluk güçlerinin korunması
• Şükran, hürmet ve hayret
• Neşe, mizah ve mutluluk
• İçsel gelişim yolunu takip eden yetişkinler
Bu niteliklerin aşağıda verilen özet açıklamaları ve bağlantılı sorular, diyalog ve öz
düşünüme teşvik ederek gelişime vesile olmayı amaçlar.
Sevgi ve Samimiyet
“Sevgi ve samimiyet atmosferinde yaşayan ve etraflarında taklit edebilecekleri
gerçekten iyi örnekler olan çocuklar, uygun bir çevre içinde yaşamaktadırlar.”
—Rudolf Steiner, Tinbilim açısından çocuk eğitimi
Çocuğun sağlıklı gelişiminin temellerini herhangi bir erken çocukluk eğitimi
programından daha çok sevgi ve duygusal samimiyet oluşturur. Bu nitelikler çocuk
ile yetişkin bakıcı arasında, çocukların birbirlerine karşı olan davranışlarında ve yuvadaki
yetişkinler arasında var olmalıdır. Bu ilişkiler erken çocukluk dönemi eğitimindeki sosyal
topluluğu oluşturur. Rudolf Steiner ilk Waldorf okulunun sınıflarını ziyaret ettiğinde çocuklara genellikle “Öğretmeninizi seviyor musunuz?” diye sorardı.
Waldorf erken çocukluk eğitmenleri olarak kendimize şu soruları yöneltebiliriz:
• Ortamda sevgi ve samimiyet atmosferi mevcut mu?
• Bu nitelikler yetişkin ve çocuk arasındaki hareketlerde nasıl ifade ediliyor?
• Bu nitelikler çocukların birbirlerine karşı olan davranışlarında nasıl ifade ediliyor?
• Çocuklarla ilgilenen yetişkinler arasındaki sosyal ilişkiler nasıl?
Gün içerisinde daha az görünür olsa da yine de en az bunlar kadar önemli olan sınıf dışında diğer meslektaşlarımız ile, veliler ile ve daha geniş topluluk ile olan sevgi ve samimiyetimizdir:
• Erken çocukluk eğitmenleri ile veliler arasındaki ilişkiler nasıl?
• Erken çocukluk dönemi eğitmenleri ile okulun geri kalan çalışanları arasındaki ilişkiler
nasıl? Anlaşmazlıkları nasıl çözüyoruz?
• Çocuklar sevgi, samimiyet ve destek sağlayan bir topluluk içinde mi?
Duyuları besleyen bir ortam ve çevreye gösterilen özen
“Yuva eğitmenin en temel görevi çocukların etrafında uygun bir fiziksel çevre
oluşturmaktır. “Fiziksel çevre” hayal edilebilecek en geniş kapsamda anlaşılmalıdır.
Çocukların çevresinde sadece maddesel olarak meydana gelenlerle sınırlı kalmaz;
çevrede meydana gelen ve duyularla algılanabilecek, çocukların içsel güçlerine çevresel
alandan etki edebilecek her şeyi kapsar. Bunların içine bütün ahlaki veya ahlak dışı
davranışlar ve çocukların şahit olduğu bütün anlamlı ya da anlamsız hareketler
dahildir.”
—Rudolf Steiner, Tinbilim açısından çocuk eğitimi
Erken dönemde öğrenme çocuğun kendi fiziksel bedeni ve duyusal tecrübe ile derinden
bağlantılıdır. Küçük çocuğa gördüğü, duyduğu ve dokunduğu her şeyin bir etkisi vardır.
Dolayısıyla temiz, düzenli, güzel ve sakin bir ortam gereklidir.
Hem içerisi hem de dışarı olmak üzere fiziksel çevre, kendini eğitmeye yönelik çeşitli ve
besleyici imkanlar sunmalıdır - dokunmaya, dengeye, hayat dolu ve eğlenceli harekete ve
aynı zamanda içsel dinlemeye yönelik tecrübeler.
Eğitmen, çeşitli unsurları uyumlu ve anlamlı bir çevreye entegre ederek çocuğun kavrayışı,
duyuları ve aktif iradesi tarafından erişilebilir ortamlar sunar. Böyle ortamlar çocuktaki bütünlük ve uyum duygusunun gelişiminin temellerini atar. Ortamda kullanılan materyaller ve
sınıfın dekoru üzerinden ifade edilen ilgi, sevgi ve niyeti çocuk bilinçsizce hisseder, algılar.
İçsel nitelikler çocuğun gelişimi için manevi bir temel sunar. Çocuk hali hazırdaki çevresini
canlandırıcı ve besleyici olarak tecrübe eder.
Yetişkin sadece mekansal çevreyi şekillendirmekle kalmaz, ritim ve tekrar üzerinden
“nefes alıp veren,” hareketli fakat aynı zamanda düzenli ve sevgi dolu bir ortam yaratarak
zamansal çevreyi de düzenler. Aynı şeyin günlük, haftalık veya aylık olarak tekrarlandığı ritmik bir program sayesinde çocuk, dünyaya dair bir emniyet ve güven duygusu kazanır. Aynı
zamanda gün içindeki farklı aktiviteler yumuşak geçişler ile rahat bir akış içinde olmalıdır.
Bu noktada kendimize şu soruları sorabiliriz:
• Erken çocukluk dönemi programı düzen, ilgi, şeffaflık ve anlamlılık özelliklerini sunuyor
mu? Dışta görünen materyaller ve dekor ile ifade edilen ne?
• Ortam dokunma, denge, hareket ve yaşamda kendini iyi hissetmeye dair besleyici tecrübelere yönelik çeşitli imkanlar sunuyor mu?
• Günlük aktiviteler, olabildiğince yumuşak ve eklentisiz geçişlerle sağlıklı bir akış içinde
zamana entegre edilmiş mi?
• İçsel dinleme tecrübesinin yanında canlı, neşeli hareket imkanları var mı? Bu imkanlar
hem büyük grup için, hem küçük gruplar hem de bireysel olarak mümkün mü?
Yaratıcı, Sanatsal Tecrübe
“Gerçek bir eğitmen olabilmek için, çalışma içindeki gerçekten estetik olan unsuru
görebilmeli ve görevlerimize sanatsal bir nitelik kazandırabilmeliyiz... Eğer bu sanatsal
niteliği kazandırabilirsek o zaman çocuğun kendi doğasından ortaya çıkardığı şeye
yaklaşmaya başlarız.”
—Rudolf Steiner, Modern eğitim sanatı
Okul öncesi sınıfında, eğitim sanatı yaşama sanatının kendisidir. Eğitmen çocukları
algılama ve onlarla ve günlük hayatın aktiviteleriyle bağlantı kurma şekliyle bir sanatçıdır.
Her günün, her haftanın ve her mevsimin ritimlerini öyle bir şekilde düzenler ki çocuklar
yaşayan bir yapı içinde özgürce nefes alıp verebilirler.
Bununla birlikte eğitmen çocuklara, şarkılarla müzik, euritmi ve ritmik çember oyunları
ile hareket ve beden dili ve dörtlükler, şiirler ve hikayeler ile yaratıcı konuşma ve dil alanlarında sanatsal deneyim imkanları sunar. Çocuklar balmumu ile modelleme yaparlar, resim
çizerler ve suluboya yaparlar. Eğitmen tarafından hazırlanıp sunulan kukla ve masa tiyatrosu oyunları yuva hayatı içinde önemli bir rol oynarlar. Bu noktada şu soruları sorabiliriz:
• Yuvanın, eğitmenin ve çocukların içinde sanat nasıl yaşıyor?
• Zamanın ritmik akışı nasıl oluşturulmuş?
• Eğitmen günlük işleri ve süreçleri sanatsal olarak ele alıyor mu?
• Yuvanın dekoru ve oyuncaklar çocuğun sanatsal ve yaratıcı tecrübesini nasıl teşvik ediyor?
• Çocukların oyunu imgeleme, sosyal etkileşim ve süreçler açısından yaratıcı ve sanatsal mı?
• Eğitmenin çocuklarla bireysel çalışmaları hem uygulanabilir hem de yaratıcı mı? Çalışmalarını hangi hayallerle canlanıyor?
• Eğitmenin kendisi yaratıcı sanatsal uğraşlarla ilgili mi? Sanatsal olmaya yönelik anlayışını
ve tecrübesini derinleştirmeye dair bir çabası var mı?
Çocuğun Taklidine Örnek Oluşturabilecek Anlamlı Yetişkin Aktivitesi
“Yuva eğitmenin görevi, günlük hayatın işlerini, çocukların oyun üzerinden taklit
edebilmelerine uygun hale gelecek şekilde adapte etmektir... Çocukların yuvadaki
aktiviteleri, yetişkinlerin entelektüel kültürü ile “tasarlanmış” olmak yerine doğrudan
doğruya hayatın kendisinden türemelidir. Yuvadaki en önemli şey çocuklara doğrudan
doğruya hayatın kendisini taklit etme imkanı vermektir.”
—Rudolf Steiner, Çocukta bilinç değişimleri
“Çocuklar yönergeler ve tembihlerle değil taklit ile öğrenirler. İyi görme ancak ortamda
uygun ışık ve renk koşulları var olursa gelişebilir, beyinde ve kan dolaşımında, sağlıklı
bir ahlak duygusunun temelleri ancak çocuklar çevrelerinde ahlaki davranışlara tanık
olurlarsa atılabilir.”
—Rudolf Steiner, Çocukta bilinç değişimleri
Çocukların ihtiyaçları doğrultusunda ayarlanmış bir amacı olan gerçek, anlamlı iş, çocuğun doğal ve doğuştan gelen aktivite ihtiyacıyla uyumludur ve son derece önemli eğitsel bir
aktivitedir. Bu nedenle eğitmen, “tasarlanmış” uydurma projeler ve aktiviteler yerine, sınıf
içindeki günlük “ev” hayatını ve mevsimsel hayatı besleyecek aktivitelere yönelik anlamlı
işlere odaklanır. Örneğin yemek pişirme, bahçe ile uğraşma, çamaşır yıkama ve temizlik,
ihtiyaç olan malzemeleri hazırlama, yapma ve var olanların bakımı ve çocukların bedensel
ihtiyaçlarıyla ilgilenme gibi.
Eğitmenin bu odaklanmış dikkati, içinde her çocuğun bireyselliğinin aktif olabileceği bir
özgürlük atmosferi yaratır. İstenilen çocuğun yetişkinin sadece görünen hareketlerini ve eylemlerini taklit etmesi değil aynı zamanda içsel tutumunu da - özveri, özen, amaç duygusu,
odaklanma ve yetişkinin yaratıcı ruhunu - tecrübe etmesidir. Bunun neticesinde her çocuk
yaratıcı serbest oyun ve aktif hareket ile kendi içsel ihtiyacı ve imkanları doğrultusunda bir
sanatçı-yapıcı olarak hareket edebilir.
Bu noktada şu soruları sorabiliriz:
• Anlamlı yetişkin aktivitesi grup içinde, hem iç mekanda hem de dışarıda olmak üzere nasıl
hayat buluyor?
• Eğitmen kendini hem içte hem de dışta coşkuyla, sanatsal bir biçimde gerçek hayata dair
aktivitelere ve yetişkin uğraşlarına adayabiliyor mu?
• Yaratıcı bir sürece sanatsal olarak dahil olmuş görünüyor mu?
• Uğraşları gerçekten anlamlı ve bir amaca yönelik mi, aktiviteleri çocuğun yakalayabileceği
mantıklı bir sırayı takip ediyor mu?
• Çocuklar oyunlarında yetişkinin çalışmasını taklit ediyorlar mı (sadece yüzeydeki hareketlerini değil daha da önemlisi yaptığı işe dair sahip olduğu içsel hareketleri)?
• Çocukların oyunlarında ne gibi nitelikler ifade ediliyor?
Serbest, Yaratıcı Oyun
Çocuğun oyun aktivitesinde sadece eğitime dair ortamı sunabiliriz. Oyun ve katı
kurallarla belirlenemeyen şeyler aracılığıyla kazanılan her şey esasen çocuğun
kendisinden gelir. Oyunun eğitimsel değeri, kurallarımızı ve talimatlarımızı, eğitim
teorilerimizi görmezden gelerek çocuklarımızı serbest bırakma gerçeğinde hayat bulur.
—Rudolf Steiner, Tinbilim ışığında kendi kendini eğitme
Kendi kendisi ile çelişir görünen başka bir sözünde Rudolf Steiner şöyle söyler:
“Oyuna yön verip rehberlik etmek duyarlı eğitimin en önemli görevlerinden biridir,
böyle bir eğitime insanlık için doğru bir eğitim sanatı diyebiliriz... Okul öncesi eğitmeni
sanatsal bir göz geliştirmek ve her bir çocuğun oyunundaki bireysel özelliği görebilmek
için gözlemini terbiye etmelidir.”
—Rudolf Steiner, Tinbilim ışığında kendi kendini eğitme
Küçük çocuklar oyun ile öğrenirler. Oyuna tamamen kendi bireysel yollarıyla yaklaşırlar,
oyunu kendi bireysel yollarıyla, benzersiz ruh ve tin yapılarıyla ve yaşadıkları dünyaya dair
kendi benzersiz tecrübeleriyle ele alırlar. Bir çocuğun nasıl oyun oynadığı bir birey olarak
kaderiyle nasıl başa çıkacağına dair bir resim çizebilir.
Eğitmenin görevi sağlıklı oyun ihtimalini destekleyecek bir ortam oluşturmaktır. Bu ortam
fiziksel çevre, etraftaki dekor ve oyun malzemelerinden, oyuncaklardan; aktivitelerin sosyal
doğasından ve sosyal etkileşimlerden; ve düşüncelerin, niyetlerin ve yetişkinler tarafından
oluşturulan imgelerin içsel/manevi yapısından meydana gelir. Çocukların yuvadaki oyununa dair şu soruları sorabiliriz:
• Çocukların oyununun niteliği nasıl ve süresi ne kadar? Aktif, dinamik, sağlıklı ve yaratıcı
mı? Çocuklar kendi kendileri tarafından mı yönetiliyorlar ve hem sosyal hem de bireysel
olarak derin bir şekilde meşguller mi?
• Okul öncesi eğitmeni görünüşte birbiriyle çelişen bu iki zorlu görevi nasıl bağdaştırıyor:
çocuğu oyunda serbest bırakmak ve rehberlik edip, yönlendirmek ve sağlıklı oyunun gelişebilmesi için uygun koşulları oluşturmak?
• Yuvadaki serbest oyunda konular ve imgeler ne?
• Oyun malzemeleri çocuklara yaratıcılık, sosyal etkileşim ve beden hareketi için çeşitli ve
açık uçlu olasılıklar tanıyor mu?
• Dış mekanda çok çeşitli oyun aktiviteleri için imkanlar var mı? Çocuklar içeriyle kıyaslandığında dışarıda ne kadar aktif? İç mekan/dış mekan oyun süresi nasıl?
Çocukluk Güçlerinin Korunması
“İleriki hayatlarında her bireyin tam anlamıyla uyanık olması gerekli olsa da,
çocuğun mümkün olduğu kadar uzun süre hayatının ilk yıllarını geçirdiği imgesel
hayal dünyasının huzurlu, rüya gibi ortamında kalmasına izin verilmelidir. eğer
organizmasının entelektüel olmayan yanıyla güçlü büyümesine izin verirsek,
hayatının geri kalan döneminde günümüzde gerekli olan entelektüelliği doğru biçimde
geliştirecektir.”
—Rudolf Steiner, Modern eğitim sanatı
Çocuğun bilincinin canlı, uykudan uyandıran rüyaya benzer halinin okul öncesi grubunda
büyümesine izin verilmelidir. Bu, eğitmenin, mümkün olduğunca sözlü anlatım ve talimatlardan uzak durup; bunların yerine hareket ve eylemleriyle çocuğun taklit edebileceği bir
model sunması anlamına gelir. Alışılmış günlük ritimler ve aktiviteler sözlü talimat ihtiyacının azaltıldığı bir ortam sağlar. Hikayelerdeki, şarkılardaki ve oyunlardaki basit, arketipik
imgeler çocukların içselleştirebileceği ve entelektüel veya eleştirel düşünce ve açıklama
gerektirmeyen tecrübeler sunar. Bu noktada şu soruları sorabiliriz:
• Sınıf içindeki atmosfer çocuklarda hayal gücü yüksek ve henüz entelektüel olarak uyanmamış bir bilinci teşvik ediyor mu?
• Çocukların yetişkinlerden gereksiz talimatlar ve sözlü yönergeler almadan tamamıyla
oyuna dalıp gitmelerine müsaade ediliyor mu?
• Oyun süreçlerinin kendi normal seyirlerini izlemelerine izin veriliyor mu ya da yarıda
kesiliyor mu?
• Grup aktiviteleri esnasında çocukların tek tek seçilip özel görevler, seçimler verildiği ve
tek tek hepsinin sırasının geldiği bir ortam yerine bir “grup bilinci” mi hakim?
• Günün akışı ve ritmi çocukları beraberinde götürüyor mu yoksa çocuklar şimdi ne var diye
soruyorlar mı?
• Eğitmen çocukları kendi hareketleriyle ritmik çember oyunları veya parmak oyunu gibi
aktivitelere davet ediyor mu yoksa çocukların “hazır” olmalarını mı bekliyor ya da sözel
olarak sırada ne olduğunu mu anlatıyor?
Şükran, Hürmet ve Hayret
“Çocuklardaki şükran hali, sadece bir yetişkinin diğerleri tarafından karşılıksız olarak
verilene gösterdikleri şükran duygusuna ve bu şükran duygusunu nasıl ifade ettiklerine
tanıklık ederek , kendiliğinden gelişmelidir. Eğer bir çocuk kendiliğinden doğal bir
şekilde “teşekkür ederim” derse - diğerlerinin teşvikine bir cevap olarak değil ama
basitçe taklit ederek- işte o zaman çocuğun bütün hayatı boyunca faydalı olacak bir şey
yapılmıştır. Buradan bütün dünyaya doğru her şeyi kapsayan bir şükran gelişecektir.
Şükranın bu şekilde büyütülmesinin olağanüstü bir önemi vardır.”
—Rudolf Steiner, Çocukta bilinç değişimleri
Erken dönemde yaşanan bu her şeyi kapsayan şükran tecrübesinden, her bir çocuğun
derinliklerinde saklı olan sevginin şefkatli gücü, dünyevi hayatta filizlenmeye başlar.
“Eğer hayatlarının ilk döneminde çocukların etrafında bir şükran atmosferi
oluşturursak, o zaman bu şükrandan dünyaya doğru, tüm kainata doğru ve aynı
zamanda bu dünyada olabilmeye duyulan minnetten, çok derin ve samimi bir
fedakarlık, özveri, bağlılık doğar…. dik, dürüst ve gerçek.”
—Rudolf Steiner, Çocukta bilinç değişimleri
Bu daha sonra derin, samimi sevgiye ve bağlılığa, adanma ve vefaya, diğerlerini takdir
etmeye, coşkun manevi ve dini bağlılığa ve kendini tüm kalbiyle dünyaya hizmete adamaya
dönüşecek gücün temelidir.
• Şükran. minnet ve hayret yuvada nasıl yaşıyor?
• Yetişkinlerde ve çocuklarda doğal olarak ifade ediliyorlar mı?
• Kendiliğinden, samimi ve gerçekçiler mi?
Neşe, Mizah, Mutluluk
“O zaman çocukların içlerindeki ve çevrelerinden duydukları neşe fiziksel organlarını
yapılandıran ve şekillendiren güçlerden sayılmalıdır. Onların neşeyle, mutlulukla ve
hepsinden önemlisi gerçek, samimi sevgi ile bakıp davranan eğitmenlere ihtiyaçları
vardır. Böylesine oluk oluk akan ve sanki çocukların fiziksel çevresine sıcaklık veren bir
sevgi kelimenin tam manasıyla fiziksel organların biçimlerini “yumurtadan çıkarır.”
—Rudolf Steiner, Tinbilim açısından çocuk eğitimi
“Asık bir surat takınırsanız ve çocuk sizin aksi, huysuz bir insan olduğunuz izlenimini
edinirse, bu çocuğun bütün hayatı boyunca ona zarar verecektir. Mesele nasıl bir okul
planı yaptığınız değil, nasıl bir insan olduğunuzdur.”
—Rudolf Steiner, Çocukluğun krallığı
Eğitmenin işi ile ilgili ciddiyeti ve çabası, mizah ve mutluluk dilini konuşan bir tavırla
dengelenmelidir. Sınıfta her gün gülünen, eğlenilen neşeli anlar olmalıdır.
Burada şu soruların cevabını arayabiliriz:
• Bu çocuk grubunda ve öğretmenlerinde sevinç ve neşe mevcut mu?
• Öğretmenin işine karşı ciddiyeti ve çabası, mizah, neşe ve “samimi, içten” sevgi ile nasıl
dinamik bir dengede tutuluyor?
• Odada kahkahaların çınladığı eğlenceli anlar var mı? Mizah çocuk ve yetişkin topluluğu
içinde nasıl yaşıyor?
İçsel gelişim yolunu takip eden yetişkinler
“Küçük çocuk için diş değişiminden önce, eğitimdeki en önemli şey öğretmenin kendi
varlığıdır.”
—Rudolf Steiner, Eğitimin temel ögeleri
“Şunun farkına varan eğitmenin ruhunda nasıl duygular canlanacağını bir düşünün:
Bu çocukla ne başarırsam, yirmilerindeki yetişkin bir insan için başarmış oluyorum.
Önemli olan aslında soyut eğitimsel prensiplerin bilgisi ya da pedagojik kurallar değil…
Önemli olan eğitmenin kalbinde ve zihninde derin bir sorumluluk duygusunun gelişmesi
ve bunun dünyaya bakışını ve hayattaki duruşunu etkilemesidir.”
—Rudolf Steiner, Günümüz dünyasının durumu karşısında eğitim. 10 Haziran 1920
Bu noktada erken çocukluk ortamının manevi doğasından söz edebiliriz: çocukla ilgilenen
yetişkinde var olan düşünceler, tavırlar ve imgeler. Eğitmenin dıştan görünen davranışlarının altında yatan bu görünmez alemin çocuğun gelişimi üzerinde çok derin bir etkisi vardır.
Manevi doğa çocuğu tekrarlanan dünya yaşamları ile evrimsel gelişim yolunda olan üçlü
bir yapı olarak görmeyi de kapsar - beden, ruh, tin. Bu kabullenme yuvadaki günlük aktiviteler ve yetişkin ile çocuk arasındaki ilişki için bir temel sunar.
Yukarıda üzerinde kafa yorduğumuz sorulara ek olarak şunları da sorabiliriz:
• Eğitmen hem bir erken çocukluk dönemi eğitmeni hem de insan olarak içsel gelişimin
aktif olarak içinde mi?
• Çocuklarla manevi açıdan nasıl bir ilişki geliştiriyor?
• Bir manevi arayış ortamı teşvik etmek ve çocuk ve insan gelişimi çalışmalarını derinleştirmek için meslektaşlarıyla birlikte ne şekilde çalışıyor?
• İşine, bakımı altındaki çocukların, kendi kişisel hayatının çözümlenememiş problemlerinden etkilenmeyecekleri şekilde yaklaşmaya dair çaba gösteriyor mu?
• İyilik ve ahlaki doğruluk, öğretmen olarak varlığından dışarı yansıyor mu? İç ve dış hareketleri sağlıklı sosyal ve etik değerlerle uyum içinde mi?
• Eğitmen çocukları seviyor mu? Ebeveynleri ile, meslektaşları ile ve topluluk ile sağlıklı,
sevgiye dayalı ilişkiler kurmak için çabalıyor mu? Doğayı ve çocukların içinde vücut bulacakları dünyayı seviyor mu?
• İnsanlık olarak yolculuğumuzun geçmişi, şu anı ve yarını ile olan ilişkisini nasıl görüyor?
İnsanın doğası ve kaderine dair böyle bir anlayış yetişkinin iç dünyasından, bireysel
egosundan, kendini bilmesinden gelir. Bu dünya çoğunlukla gizlidir ve dolayısıyla doğrudan
doğruya gözlemlenmesi ve tarafsızca değerlendirilmesi zordur. Yine de en nihayetinde bu
dünya çocukların gelişimini en derinden etkileyen olabilir. Çocuğun gelişimini etkileyen
sadece dışarıdan görünen hareketlerimiz değildir. Arkada yatan ve bu dış hareketler ile ifade
edilen de çok önemlidir. Sonuçta çocuk üzerindeki en derin etki insan olarak kim olduğumuzdur -kim olacağımız ve bunu nasıl yaptığımızdır.
Sonuç
Burada tarif edilen “temeller” doğaları gereği nitelikseldir. Büyük çoğunlukla somut bir
“en iyi uygulamalar” listesinin parçası değillerdir. Aksine, küçük çocuklarda sağlıklı gelişimi
teşvik edecek eğitmenin içsel kalitelerini ve özelliklerini ilgilendirirler. Bu özellikler pek çok
farklı etkene bağlı olarak çok çeşitli ifade yolları bulabilirler
• gruptaki çocukların yaş aralığı ve bireysel özellikleri;
• belirli bir programın doğası—yuva, oyun grubu, veya genişletilmiş bakım programı;
• ortam ve çevre—kentsel veya kırsal, ev veya okul veya çocuk bakım evi.
Waldorf/Steiner erken çocukluk eğitimi ile ilişkili pek çok uygulama -belli günlük ritimler
ve ritüeller, oyun malzemeleri, şarkılar, hikayeler, hatta duvarların rengi, yetişkinlerin
kıyafeti ve atıştırmalık menüsü- yanlışlıkla sanki temelmiş gibi algılanabilir. Bu tür varsayımların sonuçları şaşırtıcı hatta rahatsız edici olabilir -örneğin tropik bir iklimde kış
zamanı ortaya çıkan bir “Kış Baba” mevsim masası veya bütün çocukların koyu tenli ve
siyah saçlı olduğu bir yuvadaki bütün bebeklerin açık tenli ve sarı saçlı olmaları gibi. Bunun
gibi uygulamalar var olan anın gerçekleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, öğretisel ve
dogmatik bir yaklaşıma doğru bir eğilimin ifadesi olabilirler ve “dışarıdan” zorlamayla bir
şey getirirler.
Dogmatik olanın tam karşısındaki diğer uçta duran yaklaşıma dair bir endişeden de
bahsedilebilir. Waldorf eğitiminin, her eğitmene bireyselliği doğrultusunda kendi grubunda
uygulayacaklarına karar verirken sunduğu özgürlük anlayışı yanlış algılanabilir ve bu özgürlük sanki kişisel tercih ve tarz doğrultusunda “her şey serbest” olarak anlaşılabilir. Burada
da çocukların gelişimine dair gerçeklikler ve ihtiyaçlarının yeterince göz önüne alınmamış
olması tehlikesi vardır.
Tek yönlü bu iki yaklaşımın her ikisi de çocukların gelişimi açısından zarar verici olabilir.
Waldorf erken çocukluk dönemi eğitmenleri olarak, her zaman bir orta nokta, uçlar arasında evrensel olarak insani bir yol arayışındayız.
Rudolf Steiner’in, 1920’lerin başlarındaki ilk yuva öğretmeni Elizabeth Grunelius’a verdiği
tavsiye şöyle açıklanabilir:
Çocukları gözlemle. Aktif olarak meditasyon yap(tefekkür et). Sezgilerini takip et. Öylesine
çalış ki bütün hareketlerin taklit etmeye değer olsun.
Günümüzde bir Waldorf ortamı içinde küçük çocuklarla çalışan hepimiz sürekli bir
yenilenme sürecine dahil olmak zorundayız. Aktif olarak bakımımız altındaki çocukları
gözlemlemeli, düşüncelerimizde-meditasyonlarımızda onları taşımalı ve gelişimlerine
hizmet edecek tecrübeleri oluşturmak için bilinçli ve sanatsal çalışma arayışında olmalıyız.
Bu göreve olan bağlılığımız topluluk içerisinde kendimizi eğitmenin ve dönüştürmenin
önemine dair uyanıklığımızı arttırır. Çocuk ve insan gelişimi üzerinde süren çalışmalarımız,
kendi bireysel sanatsal ve meditatif çalışmalarımız ve Antropozofiye dair çalışmamız, hem
bağımsız hem de diğerleriyle birlikte olarak, Waldorf erken çocukluk dönemi eğitimi uygulamaları için temel ve vazgeçilmez unsurlardır. Bu noktada bu yolculukta yalnız olmadığımız
bilincine ulaşabiliriz. Diğerleri ile olan karşılaşmalarımızla ve içgörülerimizi, tecrübelerimizi
ve bilgilerimizi paylaşarak desteklenmekteyiz. Aynı zamanda devam eden gelişimimize ve
Waldorf eğitiminin de hizmet etmeye çabaladığı kültürün yenilenmesine kendini adamış
olan manevi varlıklar da bizi desteklemektedirler.
* WECAN kordinatörü ve IASWECE kordinatör grup üyesi
İngilizce PDF http://www.waldorfearlychildhood.org/uploads/Howard%20Article.pdf
Çeviren: Hande Başaran.
Eskişehir oyun grubu
bahçede. 2016
Ekim Dikim Takvimi
MART
Fidelenecek tohumlar, kasaya ekim
İlk hafta:
Biber, Domates, Marul, Pancar, Pazı, Patlıcan
Üçüncü Hafta:
Karpuz, Kavun, Kabak, Salatalık, Balkabağı
Doğrudan toprağa ekilecek tohumlar
İlk Hafta:
Havuç, Patates, Soğan
Üçüncü Hafta:
Soğan Maydanoz, Kişniş, Nohut
Toprağa aktarılacak fideler, şaşırtma
Marul, Pancar, Ispanak
Mart ayının çiçeği: Fulya ya da Nergis, Mimoza
NİSAN
Fidelenecek tohumlar, kasaya ekim
Fesleğen, Karpuz, Marul, Bamya, Kavun, Kabak, Salatalık, Kişniş, Pazı, Domates,
Biber, Havuç, Ispanak, Patlıcan
Doğrudan toprağa ekilecek tohumlar
Börülce, Fasulye, Bamya, Lif Kabağı, Mısır, Ayçiçeği Çiçekler
Toprağa aktarılacak fideler, şaşırtma
Marul, Pancar, Pazı, Salatalık, Kabak, Biber, Domates, Patlıcan, Fesleğen
Nisan ayının çiçeği: Papatya ve Itırşahi, Erguvan, Mor salkım
MAYIS
Fidelenecek tohumlar, kasaya ekim
Fesleğen
Doğrudan toprağa ekilecek tohumlar
Fesleğen, Börülce, Fasulye, Mısır
Toprağa aktarılacak fideler, şaşırtma
Fesleğen
Mayıs ayının çiçeği: İnci çiçeği (Müge),Mor Salkım, Akasya
İlkbahar için bir kukla oyunu
Ağaçlar için kozalaklar, çimen ve yeryüzü için açık/koyu yeşil, gökyüzü için mavi örtü
ve bazı ahşap hayvanlar gibi basit malzemeler kullanın; Toprak Ana bebeği; bazı kök
çocuk ve çiçek çocuk bebekleri - keçe figürler, ağaç kabukları, dal parçaları, çiçekler,
kar yerine beyaz ipek örtü ve küçük pembe, turuncu ve sarı yün pericikler de kullanılabilir...
Kök Çocukların Hikâyesi
Sibylle Von Olfers
Toprağın altında, yeraltının derinliklerinde, ağaçların kökleri arasında, küçük kök
çocuklar bütün kış boyunca derin bir uykudaydılar. Ne ısırıcı rüzgârı, ne soğuğu, ne de
keskin kar fırtınalarını hiç hissetmeden, sıcacık yuvalarında uyuyarak kışı geçirdiler.
Yaz boyunca güneşin ışıkları altında oynadıkları oyunları rüyalarında gördüler. Ah ne
de harika rüyalardı onlar!
Kış sona erip de güneş karları eritmeye başladığında, Toprak Ana onları tekrar uyandırmak için mumuyla birlikte çıkageldi.
“Çocuklar uyanın,” dedi o yumuşacık sesiyle. “ Artık kalkma zamanı! Yeterince uyudunuz. Bahar geliyor ve yapılacak işler var. Size iğne, iplik, makas ve kumaş parçaları
getirdim, böylece her biriniz kendinize yeni giysiler yapabilirisiniz. Uyanın! Hazır
olduğunuzda, yeryüzüne giden kapıların kilidini açacağım.”
Çocuklar esneyip gerindikten sonra neşeyle ayağa fırladılar. Yaşasın, bahar geliyor!
Toprak Ana’nın sepetinde güzel renkli kumaş parçaları vardı. Kök-çocukların her biri
bir elbise yapmak için kendi rengini seçti. Nergis parlak sarı renkli bir kumaş seçti,
yaban gülü hafif bir pembe ve gelincik de parlak turuncu bir kumaş seçti. Sonra keyifli
bir çember içinde oturdular ve harıl harıl çalışmaya başladılar. Her şeyi tam tamına
uyana kadar kestiler, diktiler ve ütülediler; çalışırken de bir yandan bildikleri bütün
bahar şarkılarını söylediler.
Bahar geliyor, bahar geliyor, çiçekler de geliyor, gelincikler, gül, nergisler, hepsi
uyanıyor! Baharı müjdeliyor!
Yeni elbiselerini bitirir bitirmez uzun bir sıra halinde Toprak Ana’ya gittiler. Kök
çocukları bu kadar çabuk karşısında gören Toprak Ana, şaşkınlıkla gözlüklerinin üzerinden onlara baktı.
“Evet, evet, ne kadar da hızlısınız!” diye heyecanla seslendi “ve hepsi de ne kadar
güzel görünüyor!”
Yeryüzünün üzerinde, ılık güneşin etkisiyle ağaçların taze yeşil yaprakları kendilerini
göstermeye başlamıştı bile.
Sonunda bahar gerçekten gelmişti! Toprak Ana kapıyı açtı. Sonra o güzel bahar güneşi altında kök çocuklar bir alay halinde yerden yukarı çıktılar ve ellerindeki çiçekten
ve çimenden asalarla yeryüzünü rengârenk donattılar.
Parlak güneş gökyüzündeki tahtından
İçinde uyuyan tohumların yattığı yeryüzüne baktı
Ve kendi kendine ‘’çiçek bebeklerin
uyanıp oynama zamanı geldi “ diye düşündü.
Altın ışınlarıyla tüm çiçek ailelerinin kapısını çaldı
“Uyanın uyanın!” diye neşeyle kıkırdadı
“uyanıp yeryüzünü boyama zamanı!”
İlk önce kardelenler uyandı
Sonra da çiğdem ve güller
Nergis, menekşe ve her türlü gelincikler
Parlak güneşin altında esneyip gerindiler,
Evet, baharı neşeyle donattılar bütün çiçekler!
Çeviren: Gülay Kara Kav
Doğanın Takvimi
MART
2 Mart
5 Mart
6 Mart
9 Mart
11 Mart
12 Mart
14 Mart
15 Mart
21 Mart
22 Mart
25 Mart
27 Mart
30 Mart
Soğukların şiddetinin azalmaya başlaması
Ağaçlara su yürümesi
Cemrenin toprağa düşmesi
Bağ budama zamanı
Kocakarı soğuklarının başlangıcı (7 gün sürer)
Husum fırtınası
Kaplumbağaların kış uykusundan uyanması
Kırlangıçların ve ebabillerin gelmeye başlaması
Günle gecenin eşitlenmesi, Nevruz, baharın başlangıcı
Mart dokuzu fırtınası
Çaylak fırtınası
Ağaçların tomurcuklanmaya ve yeşermeye başlaması
Çaylakların gelişi
NİSAN
3 Nisan
5 Nisan
7 Nisan
11 Nisan
16 Nisan
17 Nisan
21 Nisan
24 Nisan
26 Nisan
27 Nisan
29 Nisan
30 Nisan
Çiçeklenme döneminin başlaması
Bülbüllerin ötmesi ve yörüklerin yaylalara çıkması
Kırlangıç fırtınası
Leylek fırtınası
Lale mevsiminin başlangıcı, Camuskıran fırtınası
Kuğu fırtınası
Sitte-i Sevir (6 gün boyunca süren soğuk ve fırtına), Boğa fırtınası
İpek böceklerinin yumurtadan çıkışı
Arıların yumurtadan çıkışı, güllerin budanma zamanı
Kalem aşısı zamanı
Serçelerin yavrulama dönemi
Lale fırtınası
MAYIS
2 Mayıs Çiçek fırtınası
6 Mayıs Hıdrellez
11 Mayıs Kırkikindi yağmurlarının sonu
16 Mayıs Filizkıran fırtınası
20Mayıs Engirkıran fırtınası, Kokulya fırtınası, Ülker fırtınası, bağların çapalanması
29 Mayıs Suyun topraktan çekilmeye başlaması
28 Mayıs Koyun kırkma zamanı
30 Mayıs Bağlara yerleşme zamanı, kabak meltemi
Çember Oyunu
Almuth Strehlow
İlkbahar
Trala la la la hoşgeldin ilkbahar
Çiçekli ağaçlar
Şarkı söylüyor kuşlar
Trala la la la ah ne güzel ilkbahar
Dalların arasında
Ötüşüyor iki serçe
Cıvıl cıvıl cıvıldıyor
Ötüşüyor iki serçe
Cik cik cik cik cik cik
Bahçede kocaman bir ağaç
çiçekleri açmış, beyaz bir rüya
Bir kuş yuvası var tepesinde
oturuyor minik serçe
yumurtaların üstünde,
ısıtıyor onları şefkatle
Bekliyor zamanı dolsun diye
Hah işte, sonunda
çıt çıt sesleri duyulunca hafifçe
başlıyor küçük serçeler
dünyadaki günlerine
Anne kuşla baba kuş çalıların içinde
Yiyecek bulmak için aranıyor gayretle
Yavruların karnı bir türlü
doymak bilmiyor
Uçmak için tüyleri uzayarak büyüyor
Trala la la la hoşgeldin ilkbahar
Çiçekli ağaçlar
Şarkı söylüyor kuşlar
Trala la la la ah ne güzel ilkbahar
Aaa, kim o sürünerek dolanan
otların arasında
serçeleri ürkütecek mi yoksa?
Bir kedi yaklaşıyor sessizce
Otların arasından yumuşak
patileri üstünde
Pist, seni gri kedi seni –
Çık bahçemizden git haydi
Söz dinle ve git haydi..
Kedi korkup kaçınca
Serçeler de sevinçle
Başladılar yeniden
şen şakrak ötüşmeye
Cik cik cik Cik cik cik
Sevgili kedicik, gel bana
biraz süt vereyim sana.
Kedi tatlı sütü içince
mırıldadı guruldadı
Tüylerini yaladı –
Oh rahatı yerinde
Kolumda uyuya kaldı:
Otların içinde yattık öyle bir süre…
Sonra öğlen olunca
koştuk gittik evimize..
Trala la la la hoşgeldin ilkbahar
Çiçekli ağaçlar
Şarkı söylüyor kuşlar
Trala la la la ah ne güzel ilkbahar
Çeviren: Hande Başaran
Derneğimize katkıda bulunan destekçilerimize teşekkür ediyoruz…
IASWECE (International Association for Steiner/Waldorf Early Childhood Education)
Uluslararası Steiner/Waldorf Erken Çocukluk Eğitimi Birliği
Freunde der Erziehungskunst Rudolf Steiners e.V.
Rudolf Steiner’in Eğitim Sanatı Dostları Derneği
Goetheanum, Pædagogische Sektion, Dornach
Goetheanum, Pedagoji Bölümü, Dornach
Seminar für Waldorfpædagogik Hamburg
Waldorf Pedagoji Semineri, Hamburg
Internationale Vereinigung der Waldorfkindergarten e.V.
Uluslararası Waldorf Çocuk Yuvaları Birliği
Landesarbeitsgemeinschaft Hamburg
Waldorf Okulları Eyalet Çalıştayı (LAG, Hamburg)
Landesarbeitsgemeinschaft Schleswig-Holstein
Schleswig-Holstein Eyalet Çalıştayı
Arbeitsgemeinschaft der Waldorfkindergärten Berlin/Brandenburg
Berlin/Brandenburg Waldorf Çocuk Yuvaları Çalışma Grubu
İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı (İELEV)
Orhan Onur Dış Ticaret Anonim Şirketi
Baroque Tours & Travel
Alman Büyükelçiliği Çocuk Yuvası Yöneticisi Renate Schlosser Zengin
Tasarıma katlıkarından dolayı Emre Başaran ve Çiler Kocadağ’a teşekkür ederiz.
Bağışlarınız için:
Eğitim Sanatı Dostları Derneği
Garanti Bankası Beşiktaş Şubesi 399 6297422 - TR70 0006 2000 3990 0006 2974 22
Yaptığımız çalışmaları www.egitimsanatidostlari.org web sayfamızda bulabilirsiniz.
Facebook linkimiz: www.facebook.com/groups/135514276465392
Eğitim Sanatı Dostları Derneği, İstanbul - Mart 2016

Benzer belgeler

Türkiye`deki Waldorf Oluşumlarının Tanınması Hakkında 21. Şubat

Türkiye`deki Waldorf Oluşumlarının Tanınması Hakkında 21. Şubat Küçük çocuklar oyun ile öğrenirler. Oyuna tamamen kendi bireysel yollarıyla yaklaşırlar, oyunu kendi bireysel yollarıyla, benzersiz ruh ve tin yapılarıyla ve yaşadıkları dünyaya dair kendi benzers...

Detaylı

Waldorf Pedagojisi Türkiye`de!

Waldorf Pedagojisi Türkiye`de! edilen “otlar çekince daha hızlı uzamaz” bakış açısından hareket eden Waldorf Pedagojisi, “her şeyi kendi zamanında yapma” görüşüne odaklanıyor. Buna gore çocukların okullaşma yaşının takvime bakıl...

Detaylı

2. Erken Çocukluk Dönemi Programlarindan Waldorf Yaklaşimina

2. Erken Çocukluk Dönemi Programlarindan Waldorf Yaklaşimina niteliği kazandırabilirsek o zaman çocuğun kendi doğasından ortaya çıkardığı şeye yaklaşmaya başlarız.” —Rudolf Steiner, Modern eğitim sanatı Okul öncesi sınıfında, eğitim sanatı yaşama sanatının k...

Detaylı