ANKARA`DA

Transkript

ANKARA`DA
ANKARA’DA
ATATÜRK’E EV SAHĐPLĐĞĐ YAPMIŞ
TARĐHĐ MEKANLAR
Timur Özkan
Atatürk’ün Ankara’da yaşadığı dönemden
Ankara için önemli bazı tarihler:
27 Aralık 1919
Atatürk’ün Ankara’ya gelişi
23 Nisan 1920
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı
23 Ağustos – 13 Eylül 1921
Sakarya Meydan Muharebesi
5 Ekim 1922
Atatürk’ün Ankaralıların hemşerilik teklifini kabul etmesi
13 Ekim 1923
Ankara’nın başkent oluşu
29 Ekim 1923
Cumhuriyet’in Đlanı
10 Kasım 1938
Atatürk’ün vefatı
10 Kasım 1953
Anıtkabir’in açılması
ATATÜRK VE ANKARA
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Büyük Önder
Atatürk; ilk kez geldiği 1919 yılından, hayatının
sonuna kadar tam 19 yıl yaşadığı Ankara’da bir
tarih yazdı. 57 yıllık ömrünün 1/3’üne tekabül eden
bu sürede çok önemli kararlar alındı. Dünyayı
sarsan ilk büyük savaşın arkasından yepyeni bir
ülke inşa eden ve toplumumuzu baştan sona
yenileyen bu cesur kararlar, aradan geçen uzun
yıllara rağmen bugün bile hayret ve takdirle
karşılanıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması, Kurtuluş
Savaşı’nın organizasyonu, barış görüşmeleri,
Cumhuriyet’in kurulması, Ankara’nın başkent
olması, toplumsal devrimler vb bu kararlar nasıl ve
nerelerde alındı? Böylesine önemli kararların
tanığı mekanlar bugün ne durumda? Hangileri
tarihi anlamına uygun şekilde korunurken hangileri
boş veya başka amaçlara tahsis edilmiş durumda?
Bu kitapçıkta, Atatürk’ün sürekli olarak yaşadığı,
geçici olarak kaldığı veya dinlenme amaçlı olarak
kullandığı evlerle birlikte, Büyük Önder’in doğduğu
ve sonsuzluğa uğurlandığı 14 farklı mekanı
tanıyacağız…
“Đstanbul’umuz güzeldir, fakat Ankara’mız bütün noksanlıklarına
rağmen daha az güzel değildir. Onu bilhassa bizler biliriz değil
mi?.. Ben Ankara’yı coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim
ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten Selçuki
idaresinin bölünmesi üzerine Anadolu’da teşekkül eden küçük
hükümetlerin isimlerini okurken bir “Ankara Cumhuriyeti”ni
görmüştüm. Tarih sahifelerinin bana bir cumhuriyet merkezi
olarak tanıttığı Ankara’yı ilk defa geldiğim o gün gördüm ki,
aradan geçen asırlara rağmen Ankara’da hala o cumhuriyet
kabiliyeti devam ediyor…”
Mustafa Kemal (1924), Gazeteci Yunus Nadi’ye verdiği mülakattan…
ANKARA’DA
ATATÜRK’E EV SAHĐPLĐĞĐ YAPMIŞ
TARĐHĐ MEKANLAR
Büyük Önder Atatürk’ün, soğuk bir kış günü Ankara’ya gelişinin
ve Ankaralılar tarafından coşkuyla karşılanışının üzerinden uzun
yıllar geçti. Atatürk’ün Ankara’da yaşadığı 19 yıl, hem Türkiye’nin
hem Ankara’nın kaderini değiştiren bir dönem olarak tarihe
geçmiştir. Bütün bu değişim ve dönüşümlerin mimarı olan
Atatürk’ün daimi veya geçici olarak yaşadığı mekanlar ise,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna tanıklık dereken bu köklü
değişimin sancılarını da yaşamıştır.
Bu yazımızda Atatürk’ün Ankara’daki ayak izlerini takip edeceğiz.
Atatürk bu dönemde daimi olarak dört ayrı evde ikamet etmiş, iki
evde ise geçici olarak yaşamış. Gene bu dönemde Atatürk için,
dinlenme amaçlı olarak dört tanesi AOÇ’de olmak üzere beş ev
yaptırılmış olduğunu görüyoruz. Bunlara Büyük Önder’in hayat
yolculuğuna başladığı ve sonsuzluğa uğurlandığı mekanları da
eklersek Ankara’da Atatürk’e ev sahipliği yapmış toplam 14 bina
bulunduğunu söyleyebiliriz. Bugün bunların büyük çoğunluğu
müze olarak yaşatılırken bir kısmı da bazı kamu kuruluşları
tarafından kullanılıyor. Aralarında halen boş olarak duranlar da
var, yenisi yapılmak üzere daha Atatürk’ün sağlığında yıkıldığı
için bugünlere gelemeyenler de olmuş.
En başından başlayacak olursak, Atatürk’ün Ankara’yla
tanışması, 26 Aralık 1919 tarihinde Ankara’nın Balâ ilçesinin
Beynam köyünde gerçekleşir. Atatürk ve arkadaşları,
Samsun’dan başlayan, Amasya, Erzurum, Sivas ve Kayseri
üzerinden devam eden tarihi yolculuklarının yedinci ayında,
Kırşehir’in Kaman ilçesinden sonraki durakları Beynam olur.
Burada geceledikleri Muhtar Veli Çavuş’un evi, ailesi tarafından
müze yapılması koşuyla devlete hibe edilir ve Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı tarafından restore edilerek
“Beynam Atatürk Tarih ve Kültür Evi” olarak düzenlenir. Beynam
köyünün girişindeki evde o dönemden kalan bazı eşyalar ve
Atatürk fotoğrafları sergileniyor.
Ertesi sabah yola devam eden heyet, öğleden sonra ulaştıkları, o
zamanki adıyla Kızılyokuş, şimdiki Dikmen sırtlarında Ankaralılar
tarafından coşkulu bir şekilde karşılanır ve daha sonra
Söylev’inde yazacağı gibi, Atatürk, o gün kararını verir; “Şimdilik
Heyet-i Temsiliye merkezi Ankara’dır.”
Buradan kente inen Atatürk ve arkadaşları, Valilik ve Kolordu gibi
bir anlamda protokol ziyaretleri yaptıktan sonra kendilerine tahsis
edilen Keçiören Karargahtepe’deki Ziraat Mektebi’ne yerleşirler.
Ankara’ya gelişinden, 1920 Nisanına kadar devam edecek
yaklaşık dört aylık sürede burada çalışan ve Kurtuluş Savaşı’nın
hazırlıklarını burada yürüten Atatürk ve arkadaşları bu dönemde
bir de tehlike atlatırlar. O zaman kentin dışında sayılabilecek bir
mevkide bulanan okul binasına gerçekleşen bir çete saldırısını, o
esnada yalnız olan Mustafa Kemal, Salih Bozok ve Ali Çavuş
silahla püskürtmeyi başarırlar. (Bu olay bazı kaynaklarda, uzaktan
gelen ve nedeni belirlenemeyen silah sesleri şeklinde anlatılıyor.)
O zaman iki katlı olan Ziraat Mektebi’nin alt katı, şifre odası ve
telgrafhane vb amaçlarla kullanılırken üst katı Atatürk ve dava
arkadaşlarının ikametine ve çalışma odalarına ayrılmıştı. Bu
binanın bir özelliği daha var. Halide Edip tarafından kurulan
Anadolu Ajansı da ilk defa burada ve o dönemde çalışmaya
başlamış.
Heyet-i Temsiliye’nin buradan taşınmasından sonra, bir süre
Genel Kurmay Başkanlığı olarak kullanılan bina daha sonra
Devlet Meteoroloji Đşleri Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilmiş olup,
halen üç katlı olan binanın, o zaman Heyet-i Temsiliye tarafından
kullanılan odalarından biri, “Atatürk Odası” olarak ve o zamanki
eşyalarıyla birlikte ziyarete açık bulunuyor.
Yaşanan
çete
saldırısından
mıdır, kent merkezine uzak
konumdan mıdır bilinmez, Atatürk
için yeni bir yer düşüncesi
gündeme
geldiğinde;
tercih,
Çankaya’ya taşınana kadar iki yıl
süreyle ikamet edeceği, Ankara
Garı’ndaki direksiyon binasının
üst katı olur. Atatürk’ün bu yeni
evi ve karargahı da pek çok tarihi olaya tanık olur. Aralarında, 23
Nisan 1920’de TBMM’nin açılması ile bugünün bir bayram olarak
kutlanması gibi pek çok önemli karar burada alınır. Alt katı
Demiryolları Müzesi olarak düzenlenen binanın üst katında
Atatürk’ün özel eşyalarıyla birlikte, o dönemdeki hayat arkadaşı
Fikriye Hanım’ın odası da aynen korunuyor. (“Milli Mücadelede
Atatürk Konutu ve Demiryolları Müzesi”ne kadar gelmişken,
hemen yanında sergilenen ve Atatürk’ün yurt gezilerinde
kullandığı özel vagonu da gezilebilir.)
Sakarya
Meydan
Savaşı,
Atatürk’ün bir süre için evden
ayrılmasına neden olur. 12
Ağustos’ta
Polatlı’ya
bağlı
Alagöz’e gelerek Türkoğlu Ali
Ağa’ya ait konağa yerleşen
Atatürk
burada,
tarihçiler
tarafından Kurtuluş Savaşı’nın
kırılma noktası kabul edilen tarihi
muharebeyi yönetir.
23 Ağustos - 13 Eylül 1921 tarihleri
arasında, 22 gün 22 gece süren çarpışmanın komuta edildiği ev
daha sonra, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore
edilerek müze haline getirilmiş. Halen, Anıtkabir Komutanlığı’na
bağlı olan iki katlı müze-konağın alt katında Atatürk fotoğraflarıyla
birlikte savaştan kalan bazı silahlar sergilenirken Atatürk ve
yaverlerinin yaşadığı üst kat aslına uygun olarak tefriş edilmiş
bulunuyor. (Alagöz Karargah Müzesi hafta içi her gün
gezilebiliyor.)
Balâ’nın Beynam köyündeki Muhtar Veli Çavuş’un evinden sonra,
Polatlı’nın Alagöz köyündeki Türkoğlu Ali Ağa Konağı, Atatürk’ün
Ankara’da geçici olarak yaşadığı bir diğer yer olarak tarihe geçer
Bu arada eve dönen Atatürk’ün Ankara Garı’ndaki konutunda,
artık Keçiören’deki gibi bir güvenlik ve merkeze uzaklık sorunu
söz konusu değildir ama beklenmedik başka bir sorun ortaya
çıkmıştır. Gece geç saatlere kadar çalışan Atatürk, gündüz
saatlerinde
istasyonun
gürültüsünden
yeterince
dinlenememektedir. Bu dönemde Çankaya’da yaptığı bir at
gezintisi esnasında beğendiği eski bağevi Atatürk’ün üçüncü evi
ve bugünkü Çankaya Köşkü’nün ilk adımı olacaktır. Kasapyan
Bağevi olarak tanınan iki katlı yapı, Ankara Müftüsü Rıfat
Börekçi’nin önderliğinde Ankaralılardan toplanan paralarla, o
zamanki sahibi Bulgurluzade Tevfik Efendi’den satın alınarak
Atatürk’e hediye edilir. (Bulgurlu Ailesi’nin torunları para alındığı
iddiasını reddediyorlar ve evle birlikte 100 dönümlük bağın
parasız olarak Atatürk’e hediye edildiği iddia ediyorlar. Öte
yandan bazı kaynaklar, Belediye Reisi Ali Bey’in daha önce
Bulgurcuzadeler’e sattığı bu evi, burada bir yemeğe katılan
Atatürk’ün beğenmesi üzerine geri satın alarak Ankaralılar adına
Atatürk’e hediye ettiğini yazıyor…)
Atatürk’ün Milli Savunma Bakanlığı’na bağışlanmak şartıyla kabul
ettiği bu ev basit bir onarımdan sonra kullanıma hazır hale gelir.
Dekorasyon’daki Fikriye Hanım tercihleri, daha sonra Atatürk’ün
özel hayatındaki gelişmelere bağlı olarak bambaşka sorunlar
yaratacaktır. Bu dönemde ülke, tarihi günlerini yaşamaya devam
etmektedir. 26 Ağustos’ta Afyon’da başlayan ve 9 Eylül 1922
tarihinde sona eren Büyük Taarruz’dan sonra Đzmir’e giden
Atatürk, burada beklenmedik bir karar alır. Đzmirli varlıklı bir
ailenin kızı olan Latife Hanım, Büyük Önder’in eşi olacak ve
Atatürk, yalnız ayrıldığı Ankara’ya iki kişi olarak dönecektir.
Çankaya’daki bağevi, Atatürk’ün özel hayatı açısından çok fırtınalı
geçen bu dönemin en yakın tanığı olur. Önce Fikriye Hanım’ın
tedavi bahanesiyle yurt dışına gönderilmesi, Ankara’ya gelen
Latife Hanım’ın, Fikriye Hanım’ın yaptırdığı dekorasyonu
beğenmeyerek binaya ilave bir kısım inşası dahil her şeyi yeni
baştan yaptırması, bu defa yapılanları Atatürk’ün beğenmemesi,
Avrupa dönüşü Fikriye Hanım’ın intiharı, Atatürk’ün iyi gitmeyen
evliliği ve nihayetinde boşanması hep bu dönemde yaşanır. Artık
bir bağevi olarak değil de Çankaya Köşkü olarak anılan bina,
Atatürk’ün özel hayatındaki bu gelişmelerle birlikte aynı zamanda,
Ankara ve ülke açısından da çok önemli tarihi kararların alındığı
bir yer olur. Önce Atatürk, 5 Ekim 1922’de Ankaralıların
hemşerilik teklifini memnuniyetle kabul ettiğini açıklar. Daha sonra
13 Ekim 1923’de Ankara’nın başkent yapılması hakkındaki kanun
teklifi TBMM’de kabul edilir ve Atatürk’ün Ankara’ya geldiği
günlerdeki öngörüsü gerçekleşir. Bundan kısa bir süre sonra, 29
Ekim 1923 günü de Cumhuriyet ilan edilir.
Bugün Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı arazisi içinde “Atatürk
Müzesi” olarak yaşatılmakta olan iki katlı köşk; binanın yeni
düzenlemesini yapan dönemin ünlü mimarı Vedat Tek’in eklediği
kuleli bölüm nedeniyle o önemde Ankara’da yapılan pek çok eve
de örnek olmuş. Buna rağmen sonuçta burası eski bir binadır ve
sorunları bitmemektedir. Bu defa dönemin bir diğer ünlü mimarı
olan Arif Hikmet Koyunoğlu görevlendirilir ve bina kalorifer sistemi
ilavesi dahil büyük bir onarımdan geçirilirse de Çankaya’ya,
gelişen Türkiye’nin cumhurbaşkanına yakışacak yeni bir köşk
yapmanın zamanı gelmiştir.
Atatürk’ün Ankara’daki (geçici olanları saymazsak), dördüncü ve
son ikametgahı olacak yeni köşkün yapımı için dünyaca ünlü
yabancı bir mimar görevlendirilir. Avusturyalı Mimar Prof. Dr.
Clemens Holzmeister’in, daha sonra “Pembe Köşk" olarak
adlandırılacak projesinin inşaatı için gerekli malzemeler
Avusturya’dan getirilir ve inşaat 1,5 yıl gibi kısa bir sürede
tamamlanır.
Atatürk’ün hayatının son dönemlerine kadar yaşadığı köşk, bu
dönemde pek çok yabancı devlet adamını gazeteciyi ağırlar.
Köşkün açılışı da bu vesileyle mutlaka not edilmesi gereken ilginç
bir diplomatik gelişmeye sahne olur. Ankara’yı başkent olarak
kabul etmeyen, bu kararı Atatürk’ün geçici bir hevesi olarak gören
ve Đngiltere’nin başını çektiği bazı ülkeler, büyükelçiliklerini
Ankara’ya taşıma konusunda ayak sürümektedirler. Hükümet, bu
direnişi kırmak amacıyla bir kanun çıkararak, Ankara’da
büyükelçilik açacak ülkelere bedava arsa vermeyi, kendi arsasını
satın alan bazı ülkelerin de parasını iade etmeyi kararlaştırır. Bu
arada ilginçtir, ilk arsa tahsisini Ankara’ya gelmek istemeyen ve
diğer bazı ülkeleri de peşinde sürükleyen Đngiltere alır.
Çankaya’da Cumhurbaşkanlığı’nın hemen altında, Başbakanlık
konutu ile aynı mevkideki arsayı kendisine tahsis ettiren Đngiltere
gene de bir türlü inşaata başlamaz. Emekli Büyükelçi Bilal
Şimşir’in “Bir Başkentin Doğuşu” adlı kitabında ayrıntılı bir şekilde
anlattığı bu süreç şöyle gelişir.
Bilindiği gibi diplomaside “karşılıklılık” diye bir kavram vardır, bir
ülke diğerinin ulusal gününe hangi düzeyde katılmışsa, muhatap
ülkenin ulusal gününde aynı düzeyde katılım beklenir. Atatürk,
Đngiltere’nin başını çektiği direnişin devam ettiği günlerde
Çankaya Köşkü’nde bir davet planlar. Davet tarihi Đngiltere’nin
ulusal günü kabul ettiği ve kralın doğum günü olan 3 Haziran’dan
sadece iki gün öncesidir. 1 Haziran 1929. Ankara-Đstanbul
arasında ulaşım olanakları sınırlı olduğu için ülkedeki
diplomatların her iki davete birden katılması mümkün
olamayacağı için böyle bir durumda, Đngiltere’nin ulusal günü
kutlaması ile Atatürk’ün daveti arasında tercih yapacak yabancı
misyonun kararı elbette Çankaya Köşkü olacaktı. Çünkü o
devirde, böyle ulusal gün ve benzeri davetler çok daha önemlidir.
Sınırlı bir basın ve radyo dışında tek bilgi alma ortamı bu davetler
olup her türlü istihbarat buralarda yapılırdı. Ayrıca Genç
Cumhuriyet ve Atatürk, Avrupa için kapalı bir kutudur ve tam bir
merak konusudur.
Sonuç olarak bu gerçeği gören ve düşük düzeyli bir katılımın
ülkesinin prestijin yakışmayacağını anlayan Đngiltere Büyükelçisi,
şimdiye kadar her yıl Đstanbul’da verdiği ulusal gün davetini, o yıl
Ankara’da vermek zorunda kalır. Artık onlar da anlamıştır,
başkent Ankara’dır… Atatürk’ün ince planı sayesinde altı yıl süren
direniş sona ermiştir.
Atatürk’ün dokuz yıl yaşadığı “Pembe Köşk” ilerleyen yıllarda,
Đnönü, Bayar, Gürsel, Sunay, Korutürk; Evren ve Özal’a kadar pek
çok cumhurbaşkanına ev sahipliği yaptıktan sonra, tören, kabul
vb çalışma birimlerinin 1993’de açılan yeni hizmet binasına
devredilmesiyle, halen cumhurbaşkanlarının resmi konutu olarak
kullanılmaya devam ediyor.
Buraya kadar Büyük Önder Atatürk’ün Ankara’da geçici ve daimi
olarak yaşadığı altı mekanı gezmiş olduk. Atatürk’ün Ankara’daki
evleri bunlardan ibaret değil. Bu dönemde Atatürk için, biri Çubuk
Barajı’nda ve diğerleri Atatürk Orman Çiftliği arazisi içinde olmak
üzere dinlenme amaçlı beş ev (kulübe, villa, köşk) yaptırılmış. Bu
evleri gezmeye başlamadan AOÇ hakkında kısa bir bilgi verelim.
1925 yılında Atatürk’ün emriyle ve parasıyla kurulmaya başlanan
Atatürk Orman Çiftliği, bugün hala Ankara’nın en büyük yeşil alanı
ve mesire yeri özelliğini koruyor.
Atatürk, Türk çiftçisine örnek olmak üzere başlattığı ve zamanla
en büyük hobisi olan çiftlik çalışmalarının her aşamasını da
yakından izlemiş. Kuruluş yıllarında atla gezerken görüp
beğendiği, bugünkü Söğütözü koruluğunda yaptırdığı küçük
kulübe Atatürk’ün ilk dinlenme evi olmuş. Tek katlı tek odalı bu
kulübenin önünde bir çardak ve bir havuz vardır. 1926’da yapılan
ve “Atatürk Kolibası” olarak anılan ev, yakın zamanda restore
edilerek orijinal eşyalarıyla birlikte müze-ev olarak açılmıştır.
Halen Ankara Đl Orman ve Çevre Müdürlüğü’nün bahçesindeki
halka açık piknik alanı içinde bulunan ev, çalışma gün ve
saatlerinde görülebiliyor.
Atatürk Orman Çiftliği’nde, Atatürk için yapılan diğer bir dinlenme
evi olan “Gazi Çiftlik Köşkü”nün ömrü kısa olmuş. Tek katlı ve
zamanın modasına uygun olarak “kuleli” yapılan ve de aceleyle
inşa edildiği için zamanla içinde bazı çatlaklar oluşan bina
yıkılarak aynı tepenin üst kısmına yeni bir köşk yapılmış.
Atatürk’ün olduğu kadar Ankara’nın da sosyal hayatında önemli
bir yeri olan ve “Marmara Köşkü” olarak adlandırılan yeni köşk iki
katlı olup mimari açıdan alt katındaki “kemerli” revakıyla dikkat
çeker. Atatürk Orman Çiftliğinin en güzel bir yerinde, Marmara
Oteli inşaatının arka tarafındaki köşk, halen Milli Đstihbarat
Teşkilatı’nın kullanımında olduğundan gezilemiyor.
Çiftlikte bunlardan başka “Atatürk Köşkü” adıyla yeni bina daha
yapılır. Tek katlı olarak planlanan binanın çatısındaki “saat kulesi”
halen yerinde duruyor.
Atatürk’ün ölümünden sonra bazı ilaveler yapılarak AOÇ için idare
binası haline getirilen bina, bugünde bu işlevini sürdürüyor.
1929 yılında Atatürk’ün emriyle yapılmaya başlanan Çubuk Barajı
da aynen Atatürk Orman Çiftliği ve Ankara Garı gibi tamamen
Türk mühendis, yüklenici ve işçilerinin bir eseri olmuş ve 1936’da
bizzat Atatürk tarafından açıldığında tüm Ankaralıların gurur
duyduğu bir Cumhuriyet eseri daha ortaya çıkmıştı. Aynı yıl
Atatürk için baraj gölüne hakim bir mevkide yapılan villa,
Atatürk’ün ölümünden sonra genişletilerek idare binası haline
getirilmişse de yakın zamanda barajın Ankara Büyükşehir
Belediyesi’ne devredilmesiyle boşaltılarak kaderine terk edilmiş
bulunuyor. Bu villa ile beraber Atatürk’ün barajda gezmesi için
yaptırılan tekne ise halen Anıtkabir’de Atatürk’ün otomobilleriyle
birlikte sergileniyor.
Atatürk’ün Ankara’da yaşadığı yerleri anlatırken, hayat
yolculuğuna başladığı ve sonsuzluğa uğurlandığı mekanları
saymamak olmaz.
Büyük Önder’in hayatını anlatan
yazılar
“Atatürk,
1881
yılında
Selanik’te pembe iki katlı bir evde
doğdu…” cümlesiyle başlar. Halen
Selanik’teki Türkiye Konsolosluğu’nun
bahçesinde bulunan bu evin bir tıpkı
yapımı Ankara’da Atatürk Orman
Çiftliği’nde yapıldı. Atatürk’ün 100.
doğum yıldönümü vesilesiyle 1981’de yapılan bodrum dahil üç
katlı bu müze-ev’de Atatürk’ün ve ailesinin eşyaları sergileniyor.
Ömrü boyunca hiç yurt dışı gezisi yapmadığı bilinen Atatürk,
hayatının en önemli yıllarını geçirdiği Ankara’dan çeşitli yurt
gezileri için sık sık ayrılır. Gittiği her yerde büyük ilgiyle karşılanan
Atatürk’ün Anadolu’nun çeşitli illerinde konakladığı evlerin pek
çoğu müzeye dönüştürülmüştür. Atatürk son olarak 1938
Mayısında Mersin’e gitmek için Ankara’dan ayrılır, gerçi Mersin
dönüşü Đstanbul’a hareket etmeden Ankara’da bir gece geçirir
ama Mersin gezisi öncesi katıldığı 19 Mayıs törenlerinden sonra,
çok sevdiği ve “kalbinde müstesna bir yeri olduğunu” ifade ettiği
Ankaralılarla bir daha görüşemez.
Atatürk’ün Đstanbul’da geçirdiği altı ay,
hayatının
son
günleri
olur.
Yakalandığı hastalığı doktorların tüm
çabalarına rağmen yenemeyen Büyük
Önder çok erken sayılabilecek bir
zamanda, 57 yaşında hayata veda
eder. Ankara’ya getirilen cenaze,
önce
Etnoğrafya
Müzesi’nde
hazırlanan geçici kabir yerine defnedilir.
Sonradan üzeri kapatılan iç avlu, halen sembolik bir kabir yeri
olarak korunmaktadır. Ankara’nın önemli müzelerinden biri olan
Etnoğrafya Müzesi’nin ana holündeki mermer kitabede yazılı olan
“Burası
10.11.1938’de
sonsuzluğa
ulaşan
Atatürk’ün
21.11.1938’den 10.11.1953’e kadar yattığı yerdir” ifadesi,
müzenin aynı zamanda 15 yıl süreyle geçici bir Anıtkabir görevi
üstlenmiş olmasının gururunu yansıtmaktadır.
Ve Anıtkabir.
Atatürk için kente hakim Rasattepe’de inşa edilerek 1953 yılında
açılan ve bir yarışma sonucu Emin Onat ve Orhan Arda
tarafından tasarlanan Anıtkabir’in, iki katlı olan orijinal projesinin
ikinci katı zamanın maddi koşulları nedeniyle yapılamamıştır.
Dünyanın ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinden getirilen fidanlarla
oluşturulan ve Barış Parkı olarak adlandırılan büyük bir yeşil
alanın ortasına inşa edilen Anıtkabir’in mozole bölümünde, girişin
tam karşısında Atatürk’ün sembolik kabri bulunuyor.
Atatürk’ün gerçek mezarının
bulunduğu,
mozolenin
tam
altındaki oda ziyarete kapalı
ancak
müze
bölümünü
gezerken, önündeki kapalı devre
yayın yapan bir ekrandan içerisi
izlenebiliyor.
Ankara’daki Atatürk izlerini sürdüğümüz gezimiz burada sona
eriyor. Büyük Önder’in Ankara’da geçirdiği 19 yıl hem kendi özel
hayatı açısından hem de “hayatını adadığı Türkiye Cumhuriyeti”
ve “yeniden hayat verdiği başkent Ankara” açısından çok önemli
olayların yaşandığı bir dönemdir. Bu tarihi olayların en yakın
tanığı mekanlar, Atatürk’ün aziz hatırasına sahip çıkmanın da
ötesinde bir ilgiyi hak ediyor. Çünkü buraları gezdikçe yakın
tarihimizi doğru ve kolay bir şekilde öğrenmek ve Ankara’nın
geçirdiği değişimi daha iyi anlamak mümkün oluyor.
Dün Atatürk’ün yaşadığı, bugün Atatürk’ün anısını yaşatan bu
tarihi mekanlarımızı tanımayı ve tanıtmayı ihmal etmeyelim…
Ziraat
Mektebi
KEÇĐÖREN
A.O.Ç.
Doğduğu Ev
Direksiyon
Binası, GAR
Etnoğrafya
Müzesi, OPERA
A.O.Ç.
Köşkleri
Anıtkabir,
ANITTEPE
ÇANKAYA
Köşkleri
ÇUBUK
Villa
ALAGÖZ
Karargah
Müzesi
BEYNAM
Atatürk Evi
ANKARA’DA,
ATATÜRK’E EV SAHĐPLĐĞĐ YAPMIŞ
TARĐHĐ MEKANLAR
1 Keçiören Karargahtepe’de Eski Ziraat Mektebi
(Devlet Meteoroloji Đşleri Genel Müdürlüğü)
2 Ankara Garı’ndaki Direksiyon Binası
(DDDY Genel Müdürlüğüne bağlı “Milli Mücadelede Atatürk Konutu ve
Demiryolları Müzesi”)
3 Çankaya’daki Eski Köşk
(Cumhurbaşkanlığı bünyesinde “Müze-Köşk)
4 Çankaya Köşkü / Pembe Köşk
(Cumhurbaşkanlığı Konutu)
> Atatürk’ün Ankara’da geçici olarak konakladığı evler
5 Balâ/Beynam’daki Muhtar Veli Çavuş’un evi
(Atatürk Tarih ve Kültür Evi)
6 Polatlı/Alagöz’deki Türkoğlu Ali Ağa Konağı
(Anıtkabir Komutanlığı’na bağlı Alagöz Başkomutanlık Karargah Müzesi)
> Atatürk’ün dinlenme amaçlı olarak kullandığı evler:
7 AOÇ’deki Kulübe / Atatürk Kolibası
(Ankara Đl Çevre ve Orman Müdürlüğü bahçesinde)
8 AOÇ’deki Gazi Çiftlik Köşkü
(Kısa bir süre sonra yıkılmış)
9. AOÇ’deki Marmara Köşkü
(Milli Đstihbarat Teşkilatı bünyesinde)
10 AOÇ’deki Atatürk Köşkü
(AOÇ Müdürlüğü Đdare Binası)
11 Çubuk Barajı’ndaki villa
(ASKĐ Bölgesinde boş duruyor)
> Atatürk’ün doğduğu ve sonsuzluğa uğurlandığı mekanlar:
12 AOÇ’deki Selanik’te doğduğu evin tıpkı yapımı
(AOÇ gözetiminde)
13 Etnoğrafya Müzesi’ndeki Geçici Kabir Yeri
(Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müze)
14 Anıtkabir
(Genel Kurmay Başkanlığı’na bağlı)

Benzer belgeler