tc yedġtepe ünġversġtesġ sosyal bġlġmler enstġtüsü eğġtġm

Transkript

tc yedġtepe ünġversġtesġ sosyal bġlġmler enstġtüsü eğġtġm
T. C.
YEDĠTEPE ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
EĞĠTĠM YÖNETĠMĠ VE DENETĠMĠ ANABĠLĠM DALI
ĠLKOKUL VE ORTAOKUL ÖĞRETMENLERĠNĠN DEĞERLER EĞĠTĠMĠ VE
UYGULAMALARINA YÖNELĠK GÖRÜġLERĠ ÜZERĠNE NĠTEL BĠR
ARAġTIRMA
Fatih ATEġ
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Ġstanbul, 2013
T. C.
YEDĠTEPE ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
EĞĠTĠM YÖNETĠMĠ VE DENETĠMĠ ANABĠLĠM DALI
ĠLKOKUL VE ORTAOKUL ÖĞRETMENLERĠNĠN DEĞERLER EĞĠTĠMĠ VE
UYGULAMALARINA YÖNELĠK GÖRÜġLERĠ ÜZERĠNE NĠTEL BĠR
ARAġTIRMA
Fatih ATEġ
DANIġMAN
Prof. Dr. Halil EKġĠ
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Ġstanbul, 2013
ÖNSÖZ
Günümüzde eğitim öğretiminin değer kazandırma iĢlevinin giderek arttığını görüyoruz.
Öğrencilerimiz, teknolojinin giderek artmasıyla akademik alana ait bilgilerini baĢka
kaynaklardan da elde etme imkânlarına sahiptirler. Fakat öğrencilerimizin değerler eğitimi
kazanımlarını elde etme konusunda akademik alana ait bilgileri elde etme imkânları kadar
olanaklı olmadıkları görülmektedir. Öğrencilerimize değer kazandırma sorumluluğu
onların hayatlarında bir meslek sahibi olma kaygısı kadar önemli olmalıdır. Çünkü değerler
eğitimi konularını elde edememiĢ bir insanın mesleğinde de gerekli baĢarıyı
gösteremeyeceği düĢüncesindeyiz.
Ailede baĢlaması gereken değerler eğitiminin yakın çevre, toplum, medya, sosyal siteler,
diziler, reklam afiĢleri, STK’lar tarafından da desteklenerek, okulda da planlı ve programlı
etkinlikler yoluyla öğrenciye kazandırılmalıdır. Değerler eğitiminin konuları bütün branĢ
öğretmenleri tarafından benimsenmelidir. Değerler eğitimi konularını kazandıran
öğretmenin davranıĢlarının değerler eğitimi kazanımlarıyla çeliĢmemesi değeri kazandırma
konusunda hayati öneme sahiptir. Öğretmenlerin, öğrenciye değerler eğitimi konularının
kazandırılması konusunda istekli olmaları sağlanması gerekmektedir.
Maalesef günümüzde eğitimin baĢarısı belli sınavlardan alınan puanlarla ölçülmektedir.
Bununla
birlikte
okullarda
var
olan
Ģiddet,
farklılıklara
tahammül
edememe,
sorumluluklarını yerine getirmeme, gibi sorunlar, sınavda baĢarılı olma amacının
gölgesinde kalmaktadır. Ne velinin ne de öğrencinin önceliği değildir, ahlaklı, sorumluluk
sahibi olarak yetiĢen bir birey olmak. Milli eğitimin baĢarıyı sınavla ölçme yöntemi
öğrencinin erdemli ve iyi bir insan olarak yetiĢmesi hedefinin, pratikte öncelikli
görülmediğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle okulun değerlerin içselleĢtirilmesinde,
değerlerin aktarılmasında, değerlerin ölçülmesi ve değerlendirmesinde, değer üreten bir
kurum olması hayati önem arz etmektedir.
AraĢtırmamın gerçekleĢmesinde birçok kiĢinin katkısı ve desteği olmuĢtur. AraĢtırma
konusunun belirlenmesinden sürecin tamamlanmasına kadar her aĢamada bana yol
gösteren, Sayın Prof.Dr. Halil EKġĠ’ye ve Yard.Doç.Dr. Ahmet KATILMIġ’a teĢekkürü
bir borç bilirim.
ii
AraĢtırma sürecinde, değerli görüĢ ve önerileriyle çalıĢmanın ortaya çıkmasına büyük
katkısı olan; yardımını, desteğini ve dosluğunu esirgemeyen, mülakat tekliflerime olumlu
cevap veren öğretmenlerime ve çalıĢma arkadaĢlarıma canı gönülden teĢekkür ediyorum.
AraĢtırmamı büyük bir titizle okuyup, değerlendiren, eleĢtiri ve görüĢlerini paylaĢan
değerli dostlarım Adem SOY’a ve Kutlu Altay KOCAOVA’ya da teĢekkür ediyorum.
Eğitim öğretim hayatım boyunca beni destekleyen, yetiĢmemde büyük katkıları olmuĢ,
büyükbabam, büyükannem, babam ve anneme Ģükranlarımı ve minnettarlığımı sunmak
isterim. Ayrıca araĢtırma sürecim boyunca büyük fedakarlıklarını benden esirgemeyen,
eĢime ve oğullarım Enes ve Feyzullah’a sabır, tahümmül ve desteklerinden dolayı teĢükkür
ediyorum.
FATĠH ATEġ
AtaĢehir, 2013
iii
ÖZET
AraĢtırmamızda 2012-2013 eğitim öğretim yılında değerler eğitimi (kazanımlarının
kazandırılması, değerler eğitiminin gerekliliği, değerler eğitiminin nasıl verilmesi
gerektiği, ne tür değerlerin öncelikli olarak verilmesi gerektiği, evrensel ve yerel değerler
arası çatıĢmaların nasıl çözüleceği, öğretmenin değeri kazandırmadaki rolü gibi)
konularında öğretmen görüĢleri araĢtırılmıĢtır.
Nitel araĢtırma yaklaĢımıyla 2012-2013 eğitim öğretim yılında Ġstanbul/ AtaĢehir ilçesinde
görev yapan 16 öğretmene araĢtırmacı tarafından geliĢtirilen yarı yapılandırılmıĢ görüĢme
formu sorulmuĢ ve elde edilen veriler nitel veri çözümleme tekniği kullanılarak, içerik
analizi yapılarak, bulgular tanımlanarak yorumlanmıĢtır.
AraĢtırmamıza 9 erkek, 7 kadın toplam 16 eğitimci katılmıĢtır. AraĢtırmamızla ilgili olarak
3 sınıf öğretmeni 1 fen bilgisi, 1 Teknoloji tasarım, 2 Matematik, 1 özel eğitim,1 Türkçe, 1
sosyal bilgiler, 1 resim, 2 beden eğitimi, 2 din kültürü ve ahlak bilgisi, 1 Rehberlik ve
psikolojik DanıĢmanla görüĢülmüĢtür. AraĢtırmada amaçlı örnekleme yöntemlerinden
maksimum çeĢitlilik durum örneklemesi uygulanmıĢtır.
AraĢtırmanın verileri, 2012-2013 eğitim ve öğretim yıllarında toplanmıĢtır. Bu verilerinin
analizi neticesinde ulaĢılan sonuçları aĢağıdaki gibi özetleyebiliriz:
1. Katılımcılarımız olan eğitimciler, değerler eğitiminin çok önemli bir ihtiyaç
olduğunu,
ailelerin
çocuklara
evrensel
değerleri
kazandırmakta
yetersiz
kaldıklarını, medyanın, STK’ların, sosyal paylaĢım sitelerinin, sokağın desteği
olmadan verilecek bir değerler eğitiminde okulun da tek baĢına yetersiz kalacağını,
kaldığını belirtmiĢlerdir.
2. ġuan yapılan sistemde değerler eğitimi uygulamalarının daha çok kâğıt üzerinde
kaldığı katılımcılarımız tarafından ortaya konulmuĢtur.
3. Gümümüz eğitim öğretiminde değerler eğitimi konularının öğrencinin baĢarısı
üzerinde etkisinin olmadığından dolayı öğrenci ve veli nazarında ağırlığının
olmadığı görülmektedir.
4. Değerler eğitimi konuları okulda, sosyal faaliyetler ya da etkinlikler olarak
planlanması gerektiği görülmüĢtür
iv
ABSTRACT
This research indicates teacher opinions related to the value education in 2012-2013
educational year. Like (the obtained gaining, the necessity of value education, how to
conduct value education, the necessity of conduction of prior values, the solution of global
and local value conflict, the role of teacher as a preacher, etc.)
According to the qualified research approach, a semi-constructed interview form was
handed-out to 16 teachers occupied in Istanbul/Atasehir district in 2012-2013 educational
year and the final data was reviewed within qualified data solution technique, inneranalysis and description of all aspects.
The participants were 9 male and 7 female in sum 16 educators. Also related to our
research we asked the opinions of 3 form , 1 science, 1 tech-design,2 maths,1 speceducation,1 Turkish language,1 social science,1, arts, 2 Physical Education,2 Theology and
Moral Science,1 school guidance teachers. It was a practitioner of example of maximum
diversity situation within aim-based exemplification methods.
The data was collected in 2012-2013 educational year. The summary of data-analysis is
followed as:
1. Teachers as participants, indicated that, value education is a great necessity, parents
are not eligible enough to conduct global value education, schools would remain
inadequate without mass-media, NGOs’, social network sites and residential
support.
2. It is stated by participants that the presently system remains only in theory not in
practice.
3. It seems in our daily education system that, value education does not directly affect
student success, so that it is not counted enough by parents and the students
themselves.
4. It is stated that the topics of value education should be syllabized as social facilities
or activities indeed.
v
ĠÇĠNDEKĠLER
ÖNSÖZ ................................................................................................................................. ii
ÖZET ................................................................................................................................... iv
ABSTRACT .......................................................................................................................... v
ĠÇĠNDEKĠLER ................................................................................................................... vi
I. BÖLÜM ............................................................................................................................. 1
1.1. Problem Durumu............................................................................................................. 1
1.2. Amaç ............................................................................................................................... 2
1.3. Önem .............................................................................................................................. 2
1.4. Sayıltılar .......................................................................................................................... 3
1.5. Sınırlılıklar ...................................................................................................................... 3
II. BÖLÜM: KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE ........................................... 4
2.1. Değerler Kavramının Tanımı .......................................................................................... 4
2.2. Değerler Eğitimi ............................................................................................................. 6
2.3. Değerler Eğitiminde Temel Ġlkeler Ve Süreçler ............................................................. 7
2.3.1. Değerler Eğitimi YaklaĢımları .............................................................................. 10
2.3.1.1. Değerleri Telkin Etmek/AĢılamak................................................................. 10
2.3.1.2. Değerleri Açıklama (Values Clarification) ................................................... 12
2.3.1.3. Değer Analizi ................................................................................................ 19
2.3.1.4. Ahlaki Ġkilem TartıĢması ve Adil Topluluk Okulları ................................... 22
2.3.1.5. Örtük Program ............................................................................................... 27
III. BÖLÜM........................................................................................................................ 32
3.1. AraĢtırmanın Modeli .................................................................................................... 32
3.2. AraĢtırma Gurubu (Katılımcılar) .................................................................................. 32
3.3. Veri Toplama Aracının Hazırlanması ........................................................................... 33
3.4. Veri Toplama Aracının Geçerlik ve Güvenirlik ÇalıĢmaları ....................................... 34
3.5. Verilerin Toplanması ................................................................................................... 34
3.6. Verilerin Çözümlenmesi .............................................................................................. 34
IV. BÖLÜM: BULGULAR VE YORUM ........................................................................ 36
4.1. Değerler Eğitimini Kazandırmaya Yönelik Ne Tür Uygulamalarınız Olduğuna
Dair Bulgular...................................................................................................................... 37
4.1.1. Değerler eğitimini kazandırmaya yönelik uygulama türlerine dair bulgular: ............ 37
4.1.2. Değerler eğitiminin amaçlarını kazandırmaya yönelik sorumluluk vermenin önemine
dair bulgular: ........................................................................................................................ 39
4.1.3. Değerler eğitiminin amaçlarını kazandırmaya yönelik öğretmenin kendi hayatından,
yaĢamdan örnekler vermesine yönelik bulgular: ................................................................. 39
4.1.4. MEB, öğretmenler, okul ve velinin akademik baĢarı üzerinde yoğunlaĢtığı, değerler
eğitimi amaçlarını ikinci sıraya aldığına dair bulgular: ...................................................... 40
4.1.5.Öğretmenin davranıĢlarının, yaklaĢımlarının öğrencilere, değerler eğitimini
kazandırmaya yönelik örnek teĢkil ettiğini dair bulgular: ................................................... 43
4.1.6. Öğrencilerin güzel davranıĢlarının ödüllendirilmesi, ödüllendirilen davranıĢların
örnek teĢkil ettiğine dair bulgular: ....................................................................................... 45
4.1.7. Okuldaki sosyal etkinliklerin, değerleri kazandıracak Ģekilde düzenlenmesi
gerektiğine dair bulgular: ..................................................................................................... 46
4.1.8. Öğrenciler kendilerini arkadaĢlarının, toplumun önünde oldukça rahat ifade
edebiliyorlarsa, problemlerini konuĢarak çözebildiklerini dair bulgular: ............................ 47
vi
4.2. Okul, Değerler Eğitimini Kazandırmaya Yönelik, Öğretmene Nasıl Bir
Sorumluluk Yüklediğini Dair Bulgular. .......................................................................... 48
4.2.1. Okulun ve öğretmenin, öğrencinin hayatında aileden sonra en önemli sorumluluğu
üstlendiğine dair bulgular: ................................................................................................... 49
4.2.2. Değerler eğitimi ailedeki olumsuz değerle çatıĢtığında o değerleri kazandırmakta
ciddi zorluklar yaĢandığına dair bulgular: ........................................................................... 50
4.2.3. Değerler eğitimini aileden baĢlayarak planlamanın gerekli olduğuna dair bulgular: 52
4.2.4. Öğretmenin bilgi öğreten değil, değer kazandıran yönünün daha ön plana çıkması
gerektiğiyle ilgili bulgular: ................................................................................................. 53
4.2.5. ġehir hayatının geniĢ bakıĢ açısının, hoĢgörü, tahammül ve sorumluluk duygularının
geliĢmesine engel olduğuna dair bulgular: ......................................................................... 54
4.2.6. Değerler eğitimi konusunda okulların, üniversitelerin, medyanın, STK’ların,
sokağın, toplumun sorumluluk almasına dair bulgular:....................................................... 56
4.2.7. Akademik baĢarı kadar değerleri olan bir insan olmanın da önemli olduğuna dair
bulgular: .............................................................................................................................. 57
4.2.8. Dizilerde Ģiddet, cinsellik içeren, düzensiz, sorumsuz tiplerin örnek olarak sunulması
değerler eğitimini deformasyonu uğrattığına dair bulgular: ................................................ 58
4.3. Değerler Eğitiminin Amaçlarına Yönelik, Öğretmenin Rol Model DavranıĢlarının
Ne Tür Etkisi Olduğuna Dair Bulgular. .......................................................................... 60
4.3.1. Öğretmenin rol model davranıĢlarının öğrenci üzerinde hayat boyu etkisini
gösterdiğine dair bulgular: ................................................................................................... 60
4.3.2. Öğretmenin olumlu rol model olması veya öğrettikleriyle tutarlı davranıĢlar
sergilemesi mesleğinin etiği ya da zorunluluğu olduğuna dair bulgular: ............................ 63
4.3.3. Öğretmenin öğrenciyi gelecekte ihtiyaç duyabilecek donanımlarla yetiĢtirebilmesi
gerektiğine dair bulgular: .................................................................................................... 66
4.3.4. Öğrenci baĢarısını değerlendirmede sadece bilgi yükü olan konuları değil, değerler
eğitimini de ölçmemiz gerektiğine dair bulgular: ............................................................... 67
4.3.5. Öğretmen atamalarında, ders anlatım, iletiĢim, rol model olma, cinsiyet eğilimleri
gibi durumların da göz önünde bulundurulması, gerektiğine dair bulgular: ...................... 69
4.3.6. Öğretmen öğrencisine demokratik ortamı sunmalı ki öğrenci de arkadaĢlarına karĢı
demokratik davranmayı kazanmasına dair bulgular: ........................................................... 71
4.4. Dersinizde Değerler Eğitimi Uygulamalarınızda Ne Tür Sorunlar YaĢandığına
Dair Bulgular: .................................................................................................................... 73
4.4.1. Öğretmenlerin bireyselliğe inilemediği için öğrencilerin ilgisizliğinden kaynaklanan
disiplin problemlerinin olduğuna dair bulgular: .................................................................. 73
4.4.2. Öğretmenler arasındaki rol model davranıĢ farkları öğrencileri tereddüte ve Ģüpheye
düĢürdüğüne dair bulgular: ................................................................................................. 73
4.4.3. Eğitim öğretim sisteminin çok sık değiĢmesinin akademik ve değerler eğitimi
kazanımlarını olumsuz etkilediğine dair bulgular: ............................................................. 75
4.4.4. Okulların, spor, tiyatro, atölye gibi alanların yetersiz olması değerler eğitiminin
pratikte uygulanabilirliğini olumsuz etkilediğine dair bulgular: ......................................... 77
4.4.5. Okula değerler eğitimi konusunda ailenin, sokağın, medyanın, internetin, STK’ların
da destek olması gerektiğine dair bulgular: ........................................................................ 80
4.4.6. Okulun öğrenciye olumlu değeri kazandırma konusunda özverili, planlı, iĢbirlikçi
olması gerektiğine dair bulgular: ......................................................................................... 81
4.5. Değerler Eğitimi Uygulamalarınızdan Sonra Öğrencilerde Ne Tür DeğiĢiklikler
Olduğuna Dair Bulgular: .................................................................................................. 82
vii
4.5.1. Değerler eğitiminin konuları verildiğinde, uygulandığında öğrencide istenilen
değiĢikliğin görüldüğüne dair bulgular: ............................................................................... 82
4.5.2. Değerler eğitiminin tam olarak uygulanmadığına, kâğıt üzerinde yapılmıĢ gibi
uygulandığına dair bulgular: ................................................................................................ 84
4.6. Öğrenciye Değer Kazandırmaya Yönelik, Programdaki Etkinlikler DıĢında Neler
Yapıldığına Dair Bulgular: ............................................................................................... 86
4.6.1.Öğretmenlerin değerler eğitimini kazandırmak için programda olmayan
uygulamalarına dair örnekler: ............................................................................................. 86
4.6.2. Öğretmenlerin iletiĢim çeĢitliliğini artırdığına, kendi hayatlarından ya da tanıdıkları
hayatlardan örnekler verdiklerine dair bulgular: ................................................................ 87
4.6.3. Din kültürü ve ahlak bilgisi ders içeriklerinde konularının niçin, neden yapıldığı
kazandırılabilirse, değerler eğitimini de olumlu etkileyeceğine dair bulgular: ................... 88
4.7. Okul ya da Öğretmenler Değerler Eğitimine Yönelik Faaliyetler Yapmalı mıdır?
Sorusuna Ait Bulgular: ..................................................................................................... 89
4.7.1. Öğrencinin değerler eğitimini en genel, en objektif olarak okullarda elde
edebileceğine dair bulgular: ................................................................................................. 89
4.7.2. Öğrenciyi hayata hazırlamada değerler eğitiminin önemli bir görev üstlendiğine dair
bulgular: .............................................................................................................................. 91
4.7.3. Değerler eğitimi konusu siyaset üstü olması, siyaset malzemesi edilmemesi
gerektiğine dair bulgular: ..................................................................................................... 92
4.7.4. Okullardaki rehberlik ve danıĢma servisinin yeniden ele alınması, planlanması
gerektiğine dair bulgular: ..................................................................................................... 94
4.7.5. Değerler eğitiminin amaçları, önemi ne olduğu, nasıl bir insan yetiĢtirmek
gerektiğine dair bulgular: .................................................................................................... 95
4.8 Değerler Eğitimindeki Değer Kavramının Öğretmenin Değer Kavramıyla
ÖrtüĢüp ÖrtüĢmediğine Dair Bulgular: .......................................................................... 97
4.8.1. Değerler eğitimindeki değer kavramlarının, objektif olduğuna, birey ve toplum için
bu kavramların olması gerektiğine dair bulgular: ................................................................ 97
4.8.2. Yerel değerlerle evrensel değerler arasındaki çatıĢmaları sabır, tahammül,
farklılıklara saygı, iletiĢim gibi değerlerle çözüleceğine dair bulgular: ............................. 99
4.8.3. Değer kavramlarının zamanla davranıĢ Ģekillerinin değiĢebileceği ama kavramların
hep var olacaklarına dair bulgular: .................................................................................... 102
4.8.4. Sağlıklı iletiĢim değerinin insanın insanla, toplumun toplumla olan kavgalarının
önüne geçebileceğine dair bulgular: .................................................................................. 104
4.9. Öğrencilere Değerlerin Kazandırılma Seviyesini Nasıl Belirlendiğine ve
Değerlerin Kazanıp Kazanılmadığının Nasıl Ölçüldüğüne Dair Bulgular: ............... 106
4.9.1.Öğretmenler öğrencilerin değerler eğitiminin kazanımlarını kazanıp kazanmadıklarını
davranıĢlarını gözlemleyerek ölçtüklerine dair bulgular: .................................................. 106
4.10. Okullarda Son Zamanlarda Artarak Görülen ġiddet Olayları, Bu Olayların
Etkili Bir Değerler Eğitimiyle Önlenebileceğini Dair Bulgular: ................................. 108
4.10.1. Okullarda artarak görülen Ģiddet olaylarının etkili bir değerler eğitimiyle
önlenebileceğine dair bulgular: .......................................................................................... 108
4.10.2. Kent yaĢamının koĢulları, teknolojik geliĢmeler, insanları yalnızlaĢtırdığı,
bencilleĢtirdiği, ailede, sokakta Ģiddete ittiğine dair bulgular: .......................................... 109
4.11. Değerler Eğitiminin Günümüzde YaĢanan BaĢka Hangi Sorunların Çözümüne
Katkı Sağlayabileceğine Dair Bulgular: ........................................................................ 110
4.11.1 Değerler eğitimi günümüzde insanların birlikte yaĢamaktan kaynaklanan birçok
problemlerinin çözümünde önemli bir rol oynayacağına dair bulgular: ............................ 110
viii
4.11.2 Değerler eğitimini kazanmıĢ bir toplumda, ülkede çok fazla güvenlik yatırımlarına
ihtiyacın kalmayacağına dair bulgular: .............................................................................. 111
4.11.3 Değerlerimizden olan yüz yüze, samimi iletiĢimle teknolojinin sebep olduğu
kırılmaların, ayrılıkların, Ģiddetin, ayrıĢmaların önüne geçilebileceğine dair bulgular: ... 112
4.11.4 Değerler eğitiminin, ülkelerin ve dünyanın çok büyük bütçelerle çözmeye çalıĢtığı
çok büyük problemleri çözebilecek en isabetli yol ve çözüm olduğuna dair bulgular: ..... 113
V. BÖLÜM: SONUÇLAR, TARTIġMALAR VE ÖNERĠLER .................................. 119
5.1. Genel Sonuçlar .......................................................................................................... 119
5.2. TARTIġMALAR ...................................................................................................... 120
5.2.1. Değerler Eğitiminin Amaçlarını Kazandırmaya Yönelik Uygulama Türlerine
iliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar: ......................................................................................... 121
5.2.2. Okul, Değerler Eğitimini Kazandırmaya Yönelik, Öğretmene Nasıl Bir
Sorumluluk Yüklediğini ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar: ................................................. 122
5.2.3. Değerler Eğitiminin Amaçlarını Kazandırmaya Yönelik, Öğretmenin Rol Model
DavranıĢlarının Ne Tür Etkisi Olduğuna ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar: ....................... 123
5.2.4. Dersinizde Değerler Eğitimine Yönelik Uygulamalarınızda Ne Tür Sorunlar
YaĢandığına ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar: .................................................................... 124
5.2.5. Değerler Eğitimine Yönelik Uygulamalarınızdan Sonra Öğrencilerde Nasıl
DeğiĢiklikler Olduğuna ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar: .................................................. 125
5.2.6. Okul ya da Öğretmenler Değerler Eğitimine Yönelik Faaliyetler Yapmalı mıdır?
Sorusuna ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar: ......................................................................... 125
5.2.7. Değerler Eğitimindeki Değer Kavramının Öğretmenin Kendi Değer Kavramıyla
ÖrtüĢüp ÖrtüĢmediğine ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar: .................................................. 126
5.2.8. Öğrencilere Değerlerin Kazandırılma Seviyesini Nasıl Belirlendiğine ve Değerleri
Kazanıp Kazanmadığını Nasıl Ölçüldüğüne ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar: .................. 127
5.2.9. Okullarda Son Zamanlarda Artarak Görülen ġiddet Olayları, Bu Olayların Etkili
Bir Değerler Eğitimiyle Önlenebileceğini ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar: ..................... 127
5.2.10. Değerler Eğitimi Günümüzde YaĢanan BaĢka Hangi Sorunların Çözümüne
Katkı Sağlayabileceğine ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar: ................................................. 128
5.3. ÖNERĠLER .......................................................................................................... 128
5.3.1. Milli Eğitim Bakanlığına Yönelik Öneriler: ....................................................... 129
5.3.2. Okul Ġdarecilerine Yönelik Öneriler: .................................................................. 130
5.3.3. Öğretmenlere Yönelik Öneriler: ......................................................................... 131
5.3.4. Öğretmen YetiĢtiren Kurumlara Yönelik Öneriler: ............................................ 131
5.3.5. AraĢtırmacılara Yönelik Öneriler:....................................................................... 132
KAYNAKÇA .................................................................................................................... 133
EKLER ............................................................................................................................. 142
Değerler Eğitimi Katılımcı Öğretmen GörüĢleri Ġle Ġlgili GörüĢme Formu ................. 142
GiriĢ .......................................................................................................................... 142
Sorular .................................................................................................................... 143
ÖZGEÇMĠġ ..................................................................................................................... 145
ix
BÖLÜM I
GĠRĠġ
1.1.Problem Durumu
“Eğitim çabalarının genel amacı yetiĢmekte olan bireylerin topluma sağlıklı ve etkili bir
biçimde uyum sağlamalarına yardımcı olmaktır. Eğitim bireylere bilgi ve beceri
kazandırmanın yanı sıra, toplumun sürekliliğini ve geliĢimini sağlayacak ölçüde ve
nitelikte değer üretme, var olan değerlerin dağılmasını önleme, eski ve yeni değerleri
iliĢkilendirme sorumluluğunu da taĢımaktadır (VarıĢ, 1998, s.1).”
“Bilim ve teknoloji alanındaki geliĢmelerin yanı sıra yaĢam ve iletiĢim biçimlerinde de
hızlı değiĢimin yaĢandığı günümüz dünyasında ahlak ve etik eğitiminin ayrı bir önem
kazandığı yadsınamaz. Bu alanda gerçekleĢtirilecek çalıĢmaların önemli boyutlarından
birini eğitim programlarında bilgi ve becerilerin yanı sıra davranıĢlara yön verecek
değerlere yer verilmesi oluĢturmaktadır (Paykoç, 2007’den akt. Çengelci, 2010, s.1).”
“Çoğulcu bir toplumda vatandaĢlar sorunlara diğer bireylerin bakıĢ açılarından
bakabilmeli, değer çatıĢmalarını tanımlayabilmeli ve çözebilmelidirler. Ayrıca sosyal
kararlara katılma ve yükümlülüklerini yerine getirebilmek için inanç, tutum ve değer
konusunda sağlam temellere dayanan sistemlere gereksinim duyarlar. Bunlara ek olarak
vatandaĢların neyin doğru neyin yanlıĢ olduğu konusunda karar verebilmelerinin önemi
düĢünüldüğünde bireylerin sağlam bir etik yapıya sahip olmalarının önemi daha da
artmaktadır (Martorella, 2001, akt. Çengelci, 2010, s.1).” Bireyler öncelikle ailelerinde ve
yakın çevrelerinde daha sonra eğitim kurumlarında toplumsal yaĢamın beklediği bilgi,
beceri, değer, tutum ve davranıĢ özelliklerini kazanmaktadır. Özellikle eğitim
kurumlarında planlı ve programlı etkinlikler yoluyla bireylerin toplumun ihtiyaçları ve
beklentileri doğrultusunda iyi birer insan ve vatandaĢ olmaları konusunda gayret
edilmektedir.
“Demokratik, çağdaĢ ve sağlıklı bir toplumsal yapının oluĢturulmasında değerler eğitimine
gereken özenin gösterilmesi önem taĢımaktadır. Genel olarak tüm eğitim uygulamalarında
bireylere demokratik değer, tutum ve inanç kazandırma, sahip oldukları değerlerin farkına
1
varma ve bunların diğer insanlarla etkileĢimlerine etkisinin bilincine varmalarını sağlama
sorumluluğu bulunmaktadır (Doğanay, 2009, s.230).” Karakter eğitiminde (değerler
eğitiminde de) bazı uygulamaların ahlaki davranmaya, bazılarının ise erdemli davranıĢların
alıĢkanlık, karakter haline gelinceye kadar uygulanmasına ısrar edilmelidir. (EkĢi, 2003:7986)
“Bundan dolayı öğrencilerin derslerinde kavram, bilgi ve beceri öğretiminin yanında
değerler eğitiminin kazanımları olan konularının da öğrencilere kazandırılmasının çok
büyük önem taĢıdığı görülmektedir (Çengelci, 2010, s.25).”
Bu bağlamda araĢtırmanın problemini, okullardaki öğretmenlerin, uygulanan değerler
eğitimi programını ne tarzda uyguladıkları, programın artı ve eksi yönleriyle ilgili neler
düĢündükleri, Eğitim Öğretim Programında yer alan değerler eğitimi kazanımlarını,
akademik baĢarıyı da artırarak kazandırılması mümkün müdür düĢüncesi oluĢturmaktadır.
1. 2. Amaç
Bu araĢtırmada, okullarda uygulanan değerler eğitimi programıyla ilgili öğretmenlerin
programının artısı ve eksisiyle ilgili görüĢlerinin tespiti, değerler eğitimi kazanımlarının
öğrencinin akademik baĢarısına etkisinin yanında öğrenciyi yaĢama hazırlamaya yönelik
etkisini de tespit etmek amaçlanmıĢtır.
1. 3. Önem
DeğiĢen ekonomik ve sosyo-kültürel etkenler, görsel medya ve sanayileĢme beraberinde
toplum kurallarını da değiĢtirmektedir. Toplum kurallarının değiĢmesi yaĢamı kolaylaĢtıran
dürüstlük, yardımlaĢma, sevgi, saygı, özsaygı, hoĢgörü, empati, disiplin, sorumluluk, aile
olabilme, öz bakım, hijyen vb. değerlerin de azalmasına neden olmuĢtur. Tüm bu olumsuz
değiĢimler değer kavramının farkındalığını ve kazanımını arttırmanın önemini ortaya
koymaktadır. Çünkü toplumsal değerleri benimsemiĢ, böylece sosyal iliĢkilerinde sorunlar
yaĢamayan sağlıklı bireyler yetiĢtirmek değerler eğitimi ile mümkündür.
2
Ayrıca Türk Milli Eğitiminin en önemli amaçlarından birisi; „Atatürk inkılâp ve ilkelerine
ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin millî, ahlâkî,
insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını,
milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın
başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyeti‟ne karsı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline
getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek olup diğeri ise beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu
bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel
düşünme gücüne, geniş bir dünya görüsüne sahip; insan haklarına saygılı; kişilik ve
teşebbüse değer veren, topluma karsı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler
olarak yetiştirmektir‟. Bu amaçları gerçekleĢtirmek değerler eğitiminin kazanımlarının elde
edilmesiyle olabilir.
1. 4. Sayıltılar
1.Katılımcılarımız olan eğitimcilerimizin mülakat sorularını ciddiyet ve samimiyetle
cevapladığı varsayılmıĢtır.
2.AraĢtırmacı tarafından hazırlanan ve kapsam geçerliliği konu alanı uzmanlarınca kontrol
edilen, değerler eğitimiyle ilgili öğretmen görüĢleri görüĢme sorularının amaca dönük
olarak, ölçülmek isteneni ölçtüğü varsayılmıĢtır.
3.AraĢtırma sürecinde görüĢlerine baĢvurulan öğretmenler görüĢme sorularını gerçek
görüĢlerini yansıtarak yanıtlamıĢlardır.
1.5. Sınırlılıklar
1.AraĢtırmamız, katılımcılarımızın görüĢleriyle sınırlıdır.
2.AraĢtırmamız, araĢtırmacı tarafından hazırlanan ölçme aracı ile sınırlıdır.
3
BÖLÜM II
KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE
2.1. Değer Kavramının Tanımı:
“Değer konusunda birçok araĢtırmacı ve teorisyen farklı içeriklere sahip tanımlar
yapmıĢlardır. Bu tanımlar benzerliklerle beraber bazı farklılıkları da içermektedirler. Değer
kavramı ilk olarak ünlü sosyal psikolog MiltonRokeach‟ ın (1973) ifadeleriyle
açıklanmaktadır (Fischer, R. ve Smith, P. B. 2004’ten akt. Baysal, 2013, s.1).” Rokeach
değerle ilgili tanım yapmak için öncelikle insanî değerlerin doğası ile ilgili temel
varsayımları dikkate almıĢtır (Fischer, R. ve Smith, P. B. 2004’ten akt. Baysal, 2013, s.1).”
“Bu varsayımlar sayesinde, değer kavramının sosyoloji, antropoloji, psikoloji, psikiyatri,
politika, eğitim, ekonomi ve tarih gibi bütün sosyal bilimlerde merkezî bir yer aldığını
ispatlamak için nedenler de sunmaktadır. Bu varsayımlara dayanarak değeri, “aksine/karĢıt
bir davranıĢ biçimi veya yasam amacına karĢılık bireysel veya sosyal olarak tercih edilen
belirli/spesifik bir davranıĢ biçimi veya yasam amacına olan daimi bir inanç” olarak
tanımlamıĢtır (Polat ve Celep, 2008: 307–331).”
“Değerler konusunda son yıllarda önemli çalıĢmalar yapmakta olan Slalom Schwartz
(1999) değeri, “genellikle davranıĢların/eylemlerin seçilmesine, olayların ve insanların
değerlendirilmesine, davranıĢların/eylemlerin açıklanmasına yardımcı olan sosyal bir
aktör” olarak nitelendirmekte ve “insanlara yaĢamlarında değiĢken önemlilik içerisinde yol
gösteren ilkeler olarak hizmet eden arzu edilebilir amaçlar” olarak tanımlamaktadır (Ros,
Schwartz ve Surkıss, 1999’tan akt. Baysal, 2013, s.2).”
“Bir diğer makalede değerler, “toplum tarafından onaylanmıĢ temel motivasyonların sözlü
temsilcileri” olarak ifade edilmiĢtir (Özmete, 2007’den den akt. Baysal, 2013, s.2).”
Değerler Psikolojisi üzerine yaptığı çalıĢmalarla tanınmıĢ olan Erol Güngör (2000) değeri,
“bir Ģeyin
arzu edilebilir veya edilemez
olduğu hakkındaki inanç” seklinde
tanımlamaktadır.
“Ayrıca, değer söz konusu olduğunda, ise mutlaka öznenin, kiĢiliğin karıĢması gerekir.
Aynı zamanda değer kuramsal bir yönelimden ziyade, pratik bir yönelimi ifade etmektedir.
4
Değer, öznenin nesneye, diğer niteliklerine ek olarak sonradan eklediği bir niteliktir.
Değer, ölçüt olarak da iĢlev görmektedir. Olanla olması gereken ayrımını içerir ve her
zaman olumlu-olumsuz bir Ģey olarak görülür (Yılmaz, 2010b: 229–242).”
“Değeri nesne ve olayların, insanca önemini belirleyen niteliği olarak tanımlayan
Hançerlioğlu (1999) ruhbilimsel (metafizik) anlamda değerin, nesne ve olguların bireysel
açıdan taĢıdığı önem olduğunu, törebilimsel anlamda değerin, iyiyi vurguladığını,
toplumbilimsel anlamda değerin, nesne ve olayların toplumca önem taĢıyan niteliği
olduğunu belirtmiĢtir (Yılmaz, 2010b: 229-242).”
“Değerler ile ilgili farklı tanımlar yapılmasına, üzerinde tartıĢmalar yürütülen bir konu
olmasına, çeĢitli disiplinlerde değer araĢtırmalar olmasına rağmen (Nicholson, 1991).”
Değer kavramının yeterince açıklığa kavuĢturulduğunu söylemek zordur (Dilmaç, 2002).
Williams‟ a göre (1979): “Değer kavramı çoğu zaman, ilgiler, zevkler, tercih edilen ya da
edilmeyen düĢünceler, tercihler, görevler, ahlaki yükümlülükler, arzular, istekler, amaçlar,
gereksinimler, hoĢlanılmayanlar, cazibeler ve tercih edilen birçok yönelim ile ilgili
kullanılmaktadır.”
Allport‟ a göre (1968): “Değerler, benlikle iliĢkili olarak algılanan anlamlardır. Değerler,
genel olarak bireyin diğer bireylerle iliĢkilerinde belirli durumları tercih etme eğilimidir.”
“Değerler, bir varlığın ruhsal, toplumsal, ahlaki ya da estetik yönden taĢıdığı düĢünülen
yüksek ya da yararlı niteliktir (Schwartz ve Sagie, 2000’den akt. Baysal, 2013, s.3 ).”
“Değerler, bireylerin yaĢamına yön veren, kural görevi gören, önem dereceleri farklı olan,
arzulanan amaçlardır. Bu anlamda değerler, sadakat, yardımseverlik, hakkaniyet,
güvenilirlik, dürüstlük, sorumluluk, bütünlük, yeterlik, tutarlık ve açıklık gibi istenen
davranıĢları ifade eden genel standart ve prensiplerdir (Schwartz ve Sagie, 2000’den akt.
Baysal, 2013, s.3).”
“Değerler, bireylerin ideal davranıĢ tarzları ya da yaĢam amaçları hakkındaki inançları
olup, davranıĢa farklı tarzlarda rehberlik eden çok yönlü standartlardır ve bir Ģeyin arzu
edilebilir (iyi) ya da edilemez (kötü) olduğu hakkındaki inançtır (Sağnak, 2004: 72–95).”
“Değerler sadece bireysel düzeyde değil aynı zamanda örgütsel düzeyde de geliĢmektedir.
Örgütsel düzeyde değerler, örgüt kültürü fenomeninin ölçülebilir bir öğesi olarak
5
kavramlaĢtırılmıĢtır. Değerler, örgütün karakterini belirlemekte, çalıĢanlara, misyon ve
aidiyet duygusu sağlamak ve yöneticilerin davranıĢlarına rehberlik yapmaktadır (Irby,
Brown, ve Yang, 2006’dan akt. Baysal, 2013, s.4).”
Law, Walker ve Dimmock‟ a göre (2003’ten akt. Baysal, 2013, s.4) : “ son araĢtırmalardan
elde edilen bulgular, yönetim problemlerinin çözümünde ve karar süreçlerinde, değerlerin
çok önemli rol oynadığını göstermektedir. Değerler, bir grup insanın arasında gezinen ve
onları tıpkı mıknatısa yapıĢan metal parçacıklar gibi bir araya getirip sıraya dizen
fenomenlerdir.”
“Değerler, insanları ortak hedefler doğrultusunda çalıĢmaya yönelten, bir araya getiren
öğelerdir (Yiğittir, 2009’dan akt. Baysal, 2013, s.5).” Tüm çalıĢanlar, aynı kültürel değer
ve normları birbiriyle paylaĢma gereksinimi hissetmektedirler. Böylece birlik olma
ihtiyacına bağlı olarak çalıĢanların değerlerine ve diğer özelliklerine duyarlı olunması yani
örgütlerin değerleri göz önüne alarak yönetilmesi gerekmektedir.
2.2. DEĞERLER EĞĠTĠMĠ
“Tüm toplumlar, değerlerini yeni yetiĢen nesillere kazandırmak için çaba harcamaktadır.
Bu çaba toplumsallaĢma sürecinde kendini göstermekte, toplumsal yaĢamdaki her tür
eylem değerlere göre algılanıp değerlendirmektedir. Bireyden beklenen, içinde yaĢadığı
toplumun değerlerini benimseyerek bunları olgu ve olaylara yaklaĢımında ve
davranıĢlarında ölçüt olarak kullanmasıdır (Kıncal, 2007, s.26).”
Değerler eğitiminin olması gerektiği konusunda bir uzlaĢma olmasına karĢın, hangi
değerlerin öğretilmesi gerektiği konusunda bir fikir birlikteliği yoktur. Bailey’e göre
(2000’den aktaran Doğanay, 2009, s.232):“Bir eğitim
kurumunun değerlerinin
belirlenmesinde birey, iliĢkiler, toplum ve çevre olmak üzere dört öğe dikkate alınmalıdır.”
Kinnier, kernes ve Dautheribes (2000) : “Dinler, laik kurumlar ve uluslararası kuruluĢlarla
ilgili dokümanları inceleyerek evrensel değerlerin bir listesini oluĢturmuĢlardır. ÇalıĢmada
yer alan değerler Ģu Ģekilde sıralanmıĢtır:
Gerçeği arama
Adaleti arama
Kendini koruma ve kendine saygı gösterme
6
Benmerkezci olmamam
DavranıĢlardan sorumlu olma ve vicdanına göre hareket etme
Tüm insanların birbirine bağımlı olmasına saygı duyma
BaĢkalarına yardım etme
Diğer insanlara karĢı hoĢgörülü, saygılı ve bağıĢlayıcı olma
BaĢkalarına zarar vermeme
Çevreyi ve diğer canlıları koruma.”
“Değerler okullardaki uygulamaların merkezini oluĢturmaktadır. Okullar değerler eğitimini
iki yolla gerçekleĢtirmektedir. Ġlk olarak okullar aile, medya ve akranlarla birlikte
çocukların, gençlerin ve dolayısıyla toplumun değerlerinin geliĢtirilmesinde temel etkiye
sahiptir. Ġkinci olarak ise okullar toplumun değerlerini yansıtır ve Ģekillendirir (Halstead,
1996’dan, akt. Çengelci, 2010, s.7).” “Eğitim bir yandan yetiĢmekte olan bireylere
toplumun değerlerinin kazandırılması sorumluluğunu üstlenirken diğer yandan değerlerin
Ģekillendirilmesi görevini yerine getirir (Çengelci, T. 2010).”
2.3. DEĞERLER EĞĠTĠMĠNDE TEMEL ĠLKELER VE SÜREÇLER:
“Birçok ülkede değerlerin öğretimi, giderek daha çok ilgi görmektedir. Bu kapsamda
okulların neyin doğru neyin yanlıĢ olduğunu öğretmesi beklenmektedir. Bu görüĢe göre
öğretim doğru söyleme, diğerlerini umursama ve toplumsal olarak kabul gören temel
değerleri destekleme üzerinde kurulmaktadır. Ancak bu değerlerin yalnızca kuramsal
olarak öğretilmesi yeterli değildir. Çünkü çocuklar ahlaki eylemlerin nedenlerini
öğrenmeye, günlük yaĢamda karĢılaĢacakları ahlaki çatıĢmaları çözmek için gerekli
becerileri kazanmaya gereksinim duymaktadırlar (Fisher, R. 2000’den akt. Çengelci, 2010,
s.7).”
“Değerler eğitiminde göz önünde bulundurulması gereken temel ilkelerden biri
öğrencilerin geliĢim düzeyidir. Somut iĢlemler döneminde öğrenciler bir değer sistemi
oluĢturamadıklarından içinde bulundukları koĢullara göre değerlendirme yapmaktadırlar.
7
Bu dönemde çocukların soyut değer ve ilkeleri kavrayabilmeleri için yalnızca öğüt vererek
telkinde bulunmak yeterli olmamakta, değerlerin varlığı ve yokluğunda karĢılaĢabilecek
durumları gözlerinde canlandırmalarına yardımcı olmak gerekmektedir (Erden ve Akman,
1997, s.116).”
“ Ġlköğretim düzeyinde, 10 yaĢından itibaren ahlaki geliĢim bakımından daha üst düzeye
doğru ilerleyen öğrencilerin, olaylara bakıĢlarının bakıĢ açısıyla bakabilme ve toplum
yaĢamı için oluĢturulan kuralların ortak bir anlayıĢla değiĢtirilebileceği konularında
yönlendirilmeye gereksinimleri vardır (Can, G. 2002, s.136).”
“Değerler eğitiminde üzerinde durulması gereken bir değer ilke öğrenmenin sosyal boyutu
ve öğretmenin model olma rolüdür. Bandura “sosyal öğrenme kuramı”nda bireylerin
birbirlerini gözleyerek ve etkileĢimde bulunarak öğrendiklerini belirtmektedir (Eggen ve
Kauchak, 1997’den akt. Çengelci, 2010, s.8). “Tüm geliĢim düzeyi ve eğitimi
basamaklarında ahlaki ilkeler ve değerlerin öğretilmesinde öğretmenin model olma olarak
yer aldığı demokratik bir sınıf ve örtük programın gücünden de yararlanılarak öğrencilere
değerlerin kazandırılmasının amaçlandığı bir okul ortamı oluĢturulması büyük önem
taĢımaktadır (Can, G. 2002, s.132).”
“Değerler eğitiminde düzenlenen uygulama sürecine bakıldığında tüm dünyada evrensel
olarak uygulanabilecek yöntem ya da süreçlerden söz etmek olanaklı değildir. Okulun
değerler sistemi, okul personeli ile toplumun iliĢkileri, etikle ilgili farklı derslerin her biri
değerler eğitiminde rol oynamaktadır (Edwards, 1996’dan akt. Çengelci, 2010, s.8).”
“Çocuğun içinde yaĢadığı aile ve toplumun değerleri, onların ilgileri ve medya özellikle
ergenliğin ilk dönemlerinde kiĢisel geliĢimi etkileyen temel etmenlerdir. Genç bireyler
kendi inanç, tutum ve değerlerini oluĢturma sürecinde bunları, akranları, aileleri, önem
verdikleri diğer kiĢiler ve TV’de gördükleri modellerin görüĢ ve hareketleri ile
karĢılaĢtırmaktadır (Taylor, 1996’dan akt. Çengelci, 2010, s.8).” Bu açıdan değerler eğitimi
sürecinde okuldaki örtük programın, ailenin, akranların, sokağın, toplumun ve medyanın,
sosyal paylaĢım sitelerinin etkisinin göz ardı edilmemesi ve tüm bu etkilerin göz önünde
bulundurulması gerekmektedir.
Bailey değer eğitimin dört genel aĢamayı içine alması gerekmektedir (2000’den akt.
Doğanay, 2009, s.234-236). Bunlar Ģöyle açıklanabilir:
8
Akıl yürütme ve mantıklı olmayı destekleme: Ahlaki kararlar, baĢkalarının söylemesi ya
da ezberlenmiĢ ilkeler ıĢığında sorgulanmadan alabilecek kararlar olmadığından var olan
Ģartların ve bilgilerin göz önüne alınması gerekmektedir. Ġnsan bağımsız akıl yürütme
yoluyla mümkün olan doğruları dikkate alarak bir yargılama ve karar verme aĢaması
izlemelidir. Bu açıdan değerler eğitiminde akıl yürütme aĢamalarının kullanılması
gerekmektedir.
Empati kurma: Empatik düĢünce değerler eğitimi aĢamasında üzerinde önemle durulması
gereken bir unsurdur. Empatik düĢünme, karar verme aĢamasında yansıtıcı düĢünme ve
hoĢgörülü davranmayı oluĢturması açısından farklı bakıĢ açılarının oluĢmasına olanak
sağlamaktadır.
Öz saygı geliĢtirme: insanın kendisini nasıl gördüğü ve algıladığı, baĢka insanlarla
iletiĢimini ve kararlarını etkilemektedir. Bu nedenle özsaygı oluĢturma değerler eğitiminin
bir unsuru olmalıdır.
ĠĢbirliği geliĢtirme: bireysel ve yarıĢmacı bir ortamda yetiĢen insanlar benmerkezci ve
egoist bir kiĢilik yapısı oluĢturabilirler. ĠĢbirliği içinde öğrenen insanlarda ise biz duygusu
daha güçlüdür. Değerler eğitiminde iĢbirliğine dayalı öğrenmeye daha fazla ağırlık
verilmelidir.
“Ahlaki geliĢimde iĢbirliğinin önemi konusunda piaget’in çalıĢmaları da aynı vurguyu
yapmaktadır. Piaget (1965) ahlakın kurallar sistemi üzerine kurulduğunu, ahlakın özünün
bireylerin bu kuralları kazanmasına göre araĢtırılması gerektiğini savunmaktadır (akt.
Bybee ve sund, 1990’dan s.163-165).”
Ġnsanlarda bu kural anlayıĢının geliĢmesinde birbirleri ile iĢbirliğine dayalı etkileĢim
oluĢturmaları önemli rol oynamaktadır. Çocuklar zamanla benmerkezci anlayıĢlarını
bırakmakta ve kendi dıĢındaki insanların durumunu fark etmeye baĢlamaktadır. Çocukların
küçük yaĢlarda iĢbirliğine dayalı etkileĢimi ahlaki geliĢimin temelidir. Ahlaki geliĢimi
oluĢturmak için grup projeleri ve iĢbirliğine dayalı aktiviteler eğitimcilerin izleyebileceği
süreçler arasındadır.
“Değerler eğitimi aĢamasında öğretmenler tarafından farklı aĢamalarda kullanılan farklı
yöntemler bulunmaktadır. TartıĢma temelli yaklaĢımlar ve öğrenci merkezli etkin öğrenme
9
yöntemleri en çok kullanılanlardır. Değerler eğitimi için baĢka kullanılan yöntem ve
usuller drama, proje çalıĢması, uygulamalı etkinlikler, iĢbirliğine dayalı öğrenme, öğrenci
araĢtırmaları, eğitsel oyunlar ve tema günleridir. Bu yöntem ve teknikler okulda kullanılan
yöntem ve tekniklerden birkaçıdır. Bunun dıĢında değerler eğitiminde örtük programın
etkisinin de göz ardı edilmemesi gerekir. (Halstead, 1996’dan akt. Çengelci, 2010, s.9).”
“Biyografilerin, hikâyelerin, çevre gezilerinin, sözlü tarih çalıĢmalarının ve güncel
olayların değerlerin öğretiminde kullanılabileceğini, özellikle güncel olayların analizinin
öğrencilerin değerlerle ilgili çıkarımlarında bulunmalarına katkı sağladığını belirtmektedir.
Değerler eğitiminde öğrencilerin değerleri yaparak yaĢayarak öğrenmelerine olanak
sağlayacak süreç ve ilkelerin benimsenmesi önem taĢımaktadır. Değerler eğitiminin
verildiği ortamın da değerler bakımından olumlu modelleri içermesi gerekmektedir. Yel ve
Aladağ (2009, s.126).”
2.3.1. DEĞERLER EĞĠTĠMĠ YAKLAġIMLARI
Değerlere ve değerler eğitimine yaklaĢımların birbirinden farklı olduklarını yukarıdaki
bölümlerde üzerinde durmuĢtuk. Bu farklılık değerlerin farklı Ģekilde elde edilmesine de
bağlanabilir. Bundan dolayı değerlerin kazanılmasında seçilen yaklaĢımlar arasında da
amaç, yöntem, değerin tanımı açısından farklılıklar vardır. Değerlerin kazanılmasında
tercih edilen yaklaĢımlardan aĢağıda bahsedilecektir.
2.3.1.1. Değerleri Telkin Etmek/AĢılamak
“Kökleri Klasik eğitim anlayıĢına dayanan bu yaklaĢıma göre eğitim, geçmiĢten günümüze
taĢınmıĢ olan bilgi, beceri, değer, erdem, norm ve kuralların yeni nesillere aktarılmasını
ifade etmektedir (Çiftçi, 2003, s. 365).”
Telkin yoluyla değerlerin kazandırılması
yaklaĢımında, toplum nazarında bireyin erdemli olarak nitelendirilmesini sağlayabilecek
niteliklerin bireye kazandırılması arzulanır (Arthur, 2008’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.34).”
Buna ulaĢmak için bu yaklaĢımda, önceden belirlenmiĢ değerlerin belli bir grubunun
10
bireyin/öğrencinin zihninde inĢa edilmesi amaçlanır (Edginton, 2002, Naylor ve Dien,
1987’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.34).”
“Bu genel amaca iliĢkin olarak yetiĢkinler kendi tecrübeleri neticesinde öğrendiği değerleri
doğru değerler olarak kabul eder ve genç nesillerin bu değerlerle örtüĢmeyecek baĢka
değerler seçmelerini istemezler (AkbaĢ, 2004, s. 96).” Bu isteğin sebebi ise yetiĢkinlerin
benimsediği değerlerin uzun zamanın sonunda tecrübe ile oluĢtuğuna ve aynı zamanda bu
değerlerin toplumsal hayatın devamına olumlu yönde katkı sağlayan erdemleri içine
aldığına dair olan düĢünce ya da duygudur.
“Telkin yoluyla değerler eğitimi öğrencilerin okuma metinleri ve diğer akademik
uygulamalarla kendilerine iletilen bir takım değer ve erdemleri sınıf içinde almasıyla
gerçekleĢir (Hudd, 2005’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.34).” “Bundan dolayı bu yaklaĢımda,
ahlâkî öğretilere yoğun bir Ģekilde yer veren ve öğrencileri öykünmeye teĢvik eden
hikâyeler, biyografiler, videolar vb. değerleme sürecinde bir öğretim aracı olarak kullanılır
(Kristjánsson, 2006’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.34).”
“Öğrenme ve öğretme sürecinde çocuklara kazanmaları gereken değerler doğrudan
söylenerek onların bu değerleri edinmeleri sağlanmaya çalıĢılır. Bu cümleden olarak telkin
yoluyla karakter eğitimi davranıĢçı kuramın öğrenmeye yönelik ilkeleriyle paralellik
gösterir. Telkin yoluyla değerleme sürecinde uyulması gereken ve birbirini takip eden
belirli iĢlem basamakları vardır. Bu iĢlem basamaklar Ģunlardır (Superka, 1976; akt.
Dilmaç, 2007, s.36):
Telkin yaklaĢımı olabilecek değeri belirleme.
Değer seviyelerini belirleme.
DavranıĢsal amaçları belirleme.
Uygun metotları seçme.
Seçilen metotları uygulama.
Sonuçları değerlendirme.”
11
“YaklaĢımı
etkili
kullanabilmek
için
yukarıdaki
iĢlem
basamaklarına
uyması
gerekmektedir. ĠĢlem basamaklarından da anlaĢılabileceği gibi süreç öğretmenin öncelikli
olarak kazandırılacak değeri belirlemesiyle baĢlamakta ve tüm süreç boyunca öğretmenin
“Onun babasına karĢı yaptığı bu davranıĢ doğru bir davranıĢ örneği değildir. Çünkü iyi bir
çocuk/iyi bir insan kendinden büyüklere saygı göstermelidir.” gibi ifadelerle etkili bir
rehberlik faaliyetinde bulunması gerekmektedir. Çünkü yaklaĢımın uygulama sürecinde
çocukların yetiĢkin rehberlere ihtiyaç duyarlar. Onları zayıf davranıĢlardan vazgeçirip iyiye
yönelten ebeveynlerinin ve öğretmenlerinin dayatmalarıdır (Wynne, 1985; akt. Arthur,
2003’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.34).”
“Bu dayatmalar ya da bilinçli yönlendirmeler ile çocuklar önemli kiĢilerin veya
kendilerinden büyük yetiĢkinlerin belirli değerleri öncelikli kılan davranıĢlarını model
alma yoluyla içselleĢtirmeye çalıĢırlar. Bu faaliyetin oluĢum aĢamalarında içinde yaĢanılan
sosyal çevrenin önemli etkisi vardır. Bu boyuttan yaklaĢtığımız zaman değerleri telkin
etme yaklaĢımında, sosyal öğrenme teorisinin pedagoji anlayıĢının da önemsendiğini
görmekteyiz.
Çünkü model alma ilkesinin gerçekleĢmesinde sosyal çevre en önemli
belirleyicilerden biridir. Burada yaklaĢımın öne çıkan ilkesi model alınacak karakteri ve
onun örnek alınacak niteliğinin öğretmen tarafından belirlenmesidir. Öğrenciden,
belirlenen amaçlar doğrultusunda kazandırılacak karakter niteliğine yönelik sorgulama,
eleĢtirme gibi akıl yürütme fiillerini kullanmadan üzerinde durulan değeri kazanması
beklenir. Fakat bu tarz bir süreçte iĢleyen bu yaklaĢıma yönelik yapılan araĢtırmalarda,
yöntemin değer öğretiminde kullanılmasının istenilen amaçlara ulaĢmayı yeterince
sağlamadığına iliĢkin bulgulara ulaĢılmıĢtır (Welton ve Mallon, 1999; akt. Doğanay, 2009,
s. 238).”
2.3.1.2. Değerleri Açıklama (Values Clarification)
“Değerleri açıklama yaklaĢımı, 1960 ila 1970 yıllarında bireyselliğin önem kazanmasıyla
birlikte ortaya çıkan bir yaklaĢımdır. Bu yaklaĢımda, çocuklara bütün değerlerin
öğretilmesi yerine, çocukların kendi değerlerini açıklamalarına kendi değerlerinin farkına
varmalarına yardım edilmesi tavsiye edilmektedir (Edginton, 2002’den akt. KatılmıĢ, 2010,
s.35).” “Bu tavsiyenin gereği olarak, bu yaklaĢımda, yetiĢkinlerin doğrudan iyi ve kötüyü
12
öğretmelerine ya da öğrencileri etkilemelerine karĢı çıkılarak öğretmenlerden değerlere
karĢı herhangi bir tutumu benimsememeleri istenmektedir (Lickona, 1991’den akt.
KatılmıĢ, 2010, s.35).” “Bu niteliğinden dolayı değerleri açıklama yaklaĢımında, ahlâkî
görecelik felsefesi ilkeleri doğrultusunda bireyin kendini keĢfetmesi öne çıkarılmaktadır
(Althof ve Berkowitz; 2006’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.35).” “Bu keĢif sürecinde öğrenci
hangi değeri seçerse seçsin öğretmenin bu tercihe saygı duyması ve tercihten dolayı
öğrenciyi cesaretlendirmesi gerekmektedir (Leming, 1997’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.36).”
“Özellikle fen bilimlerinde yapılan bilimsel çalıĢmaların sonuçlarının teknolojiye
dönüĢtürülerek insan yaĢamını kolaylaĢtırıcı araçlar olarak hizmete sunulmasıyla söz
konusu yaĢam alanının gerek bireysel gerekse toplumsal boyutunda önemli hareketlenme
ve değiĢimler yaĢanmıĢtır. Bu değiĢim zorunlu eğitim çağındaki bireyleri de doğrudan
etkileyerek onların dünyasında var olan ev, okul ve öğretmen gibi kısmen klasikleĢen bilgi,
beceri ve değer kaynaklarına televizyon, Internet, gazete ve baĢta bilgisayar tavassutuyla
oynananlar olmak üzere çeĢitli teknolojik destekli oyunlar gibi yeni kaynakların
eklenmesine sebep olmuĢtur. Bu durum öğrencilerin tıpkı yetiĢkinler gibi farklı problemler
ve çözüm önerileri ile karĢı karĢıya gelmelerine neden olmuĢ, ayrıca örnek alabilecekleri
modellerinde çeĢitlenmesine neden olarak veli ve öğretmen tarafından verilen telkine
dayalı değer öğretimi yaklaĢımının önemini azaltmıĢtır (Dilmaç, 2007, s. 97-98).”
“Toplumsal yaĢamda görülen değiĢim nedeniyle ortaya çıkan bu sonucun etkisiyle
değerlere yüklenen anlam ve değerlerin kapsamı da değiĢmeye baĢlamıĢtır (Whitney,
1986’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.36).” Bu değiĢiklilerin tanımlanmasını ve insanın hayatını
ne Ģekilde etkileyeceğini öngörmeyi hedefleyen (Uysal, 2008, s.61) değer açıklama
yaklaĢımında, insanların değerlerini net bir Ģekilde anlayamayacakları ön kabulden hareket
ederek öğrencilere yapılan yardımlarla, destek olmalarla kendi değer sistemlerini kurmaları
amaçlanmıĢtır (AkbaĢ, 2004, s.98). “YetiĢkinlerin değer sitemlerini oluĢtururken en doğru
değeri seçmelerinin zor olduğu düĢüncesinin mezkûr cümlede ifade edilen öngörünün
nedenleri arasında olması ve değer analizi yaklaĢımının uygulamada gençlere en makul ya
da en doğru olarak nitelendirilebilecek değeri kazanmalarını sağlayabilecek süreçleri
içermesi gibi iki önemli neden dikkatlerin bu yaklaĢım üzerinde yoğunlaĢmasına neden
olmuĢtur. (KatılmıĢ, A. 2010, s.36).”
13
“Değer açıklama yaklaĢımında öğrencilerin değerler hakkında düĢünmeleri ve kiĢisel
değerlerini açıklama ve belirginleĢtirmelerinde onlara yardım etmek amaçlanır (Naylor ve
Diem,1987’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.36).” “Bu amaca uygun olarak değer açıklama
yaklaĢımı öğrencilerin kendi davranıĢlarını spesifik bir sürece göre değerlendirmeleri,
ardından düĢünce ve hislerini açıkça ifade etmelerini sağlayan iĢlem basamaklarını kapsar.
Bu süreçte alternatifleri arasından seçim yapmak, bireyin seçimlerine değer verme,
seçimlerini onaylama ve zamanla aynı davranıĢı tekrarlaması önemli iĢlem süreçleridir
(Ling ve Stephenson, 1998, s. 9 akt. KatılmıĢ, 2010, s.37).”
“Bu süreçte öğrenciler kendi değerlerini, benzetim veya seçenek egzersizleri denilen
düĢünsel durumları açık ve sınırsızca tartıĢarak bulmakta özgürdür. Fakat öğrenci yaptığı
seçimi destekleyici nedenler sunmak durumundadır (Arthur, 2003’den akt. KatılmıĢ, 2010,
s.37).” Çünkü bireyin tutumun doğru veya yanlıĢlığı yani davranıĢın niteliği insanın
tercihinin sebebini açıklaması ile belirlenmektedir (Çileli, 1986, s.66). “Örneğin, yalan
söyleyen bir kiĢinin, bu davranıĢı, hayat kurtarma amacına yönelik olduğunda makul
olarak nitelenebilir. YaklaĢımda iyi örneklerden ziyade ahlâkî nedenlere sürekli gönderme
yapılarak öğrencilerin bu gerçeği görmesi sağlanır (Kristjánsson, 2006’dan akt. KatılmıĢ,
2010, s.37).” Burada ifade edilenler değer açıklama yaklaĢımda öğrencinin tercih ettiği
değerden çok tercih etme sebebinin önemli olduğu neticesine bizi ulaĢtırmaktadır. Bu
sebeple değer açıklama yaklaĢımında özellikle değer seçimi yapma yöntemlerine ve
bunların sonuçlarının daha bilinçli hale getirilmesi hedeflenmelidir (Afdal, 2007, s. 338).
“Goodman (1994), öğretmenlerin gerçek yaĢamda gerçekleĢen olayları derslerinde
kullanmalarının karakter geliĢimine olumlu etkisi olduğu, ancak çocukların kendi
hayatlarıyla ilgisi olmayan örnekler üzerinden ahlâkî tartıĢmanın karakter geliĢiminde
etkisi olmadığını belirtmektedir (Goodman, 1994’den akt. Yıldırım, 2007, s. 88).” “Bundan
dolayı değerleme sürecinde çocukların kendi hayatlarında karĢılaĢabilecekleri durumların
temel alınması karakter eğitimi uygulamalarının baĢarısını artırabilir. Temeli, bireylerin
kendi yaĢamlarında neyin önemli olduğunu nasıl belirlediklerine dayanan değer açıklama
14
yaklaĢımı öğrencileri kendi yaĢamlarında karĢılaĢabilecekleri durumlarla karĢı karĢıya
gelmelerine fırsat sağlaması bakımından önemlidir (Doğanay, 2009, s. 238).”
“Değer açıklama yaklaĢımı, sınıf ortamında kullanılmadan önce aĢağıda verilen iki
gerekliliğin sağlanmıĢ olması gerekmektedir (Rath, Harmin ve Simon, 1966’dan akt.
Bacanlı, 2006, s. 38):
Psikolojik açıdan emin bir sınıf atmosferi (iklimi)
AhlâksallaĢtırma eğilimlerinin ortadan kaldırılması.
Bu iki gerekliliğin sağlanmasından sonra değer açıklama yaklaĢımı sınıf ortamında
öğrencilerin değer düzeylerini yükseltmek için kullanılabilir.”
“Bu yaklaĢımda öğrencilerin, değerleri açıklama süresi aĢağıda verilen aĢamaları takip
eden iĢlemlerden sonra gerçekleĢmektedir (Whitney,1986’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.38)
Seçme:
Öğrencileri özgürce seçim yapmaya cesaretlendirme.
Öğrencileri seçeneklerle yüzleĢtirerek alternatifleri görmelerine yardım etmek.
Öğrencilerin her bir seçeneğin sonuçlarını dikkatli bir biçimde düĢünerek seçim
yapmalarına yardım etmek.
Ödüllendirme:
Öğrencileri düĢünmeye teĢvik ederek ödüllendirme ve koruma.
Öğrencilerin seçimlerinin diğer öğrenciler tarafından da onaylanmasını sağlama.
Davranma:
Öğrencilerin seçimlerine göre hareket etmelerini teĢvik etme.
Öğrencilerin
yaĢamlarında
buradaki
seçimlerine
benzer
durumlarla
karĢılaĢtıklarında aynı tepkiyi göstermeleri ve böyle durumları fark etmeleri için onlara
yardım etme.”
15
“Yukarıda verilen sürecin seçme aĢamasında, birey tüm alternatifleri ve muhtemel
sonuçlarını düĢünerek kendi seçimini özgürce yapmaktadır. Ödüllendirme aĢamasında,
bireylerin neyin ödüllendirilip korunduğuna yönlendirilerek onların bu boyutta
düĢünmeleri, seçimlerin herkes tarafından onaylanması için fırsatlar sunulmalıdır.
Davranma aĢamasında ise bireylerin kendi seçimlerinin gereği gibi davranmaları bu seçimi
özümsemeleri için yardımcı olunmalıdır. Bu süreçleri açıklamak için kullanılan
yönlendirme, yardımcı olma ve fırsatlar sunma fiilleri ile anlatılmak istenen öğrencilerin
kendileri için neyin önemli olup olmadığına karar vermelerini sağlayarak onların kendi
değerlerini belirginleĢtirmeleri için “Diğer seçenekleri de göz önüne aldın mı?, Bu tercihin
seni mutlu ediyor mu? Bu tercihte bulunmanda etkili olan sebepler nelerdir?, Tercihinin
sonuçlarını ve ileride uygulayıp uygulayamayacağını düĢündün mü?” gibi sorularla etkili
bir rehberlik süreci öğretmen tarafından inĢa edilmelidir. Yani değerleri belirleme
yaklaĢımında verilen süreçlerde, öğrenci belirli bir değere yönlendirilmez aksine onun
kendi değerini kendisinin belirlemesi için fırsatlar sunulur. Bu fırsatların amaca hizmet
etmesi ya da değer açıklama yaklaĢımının ilkeleri ile tutarlı olması için uyulması gerek
dört önemli boyut vardır. Bu boyutlar aĢağıda kısaca açıklanarak verilmiĢtir (Leming,
1997; akt. Tokdemir, 2007, s. 41-42):
Hayata Odaklanma: Ġnsanların kendi hayatlarına ve değerlerine odaklanması.
Kabullenme: Değer açıklayan kiĢi baĢkalarının durumlarını yargılamaksızın
kabullenmelidir.
Daha fazlasını yansıtmaya davet: Sadece baĢkalarının durumlarını kabullenme
değil, onlarında kendi değerlerini yansıtmalarını sağlama, onları cesaretlendirme
durumudur.
KiĢisel gücü artırma: Değer açıklama, düĢünce ve değerleri açıklamanın yanı
sıra, kiĢisel geliĢimi de artırır.”
“Değer açıklama yaklaĢımı, öğrenme ve öğretme ortamlarında değer edindirmek amacıyla
kullanıldığı zaman öğretmen öğrencilerin kendi değer sitemlerini oluĢturmaları gayesiyle
öğrencilere yardımcı olmalıdır. Öğretmenin, bu amacı yerine getirirken uyması gereken
bazı ilkeler vardır. YaklaĢımın uygulamadaki esaslarını teĢkil eden söz konusu ilkeler
aĢağıda maddeler halinde sıralanmıĢtır (Oliger, 1976, s. 124; akt. Doğanay, 2009, s. 241):
16
Öğrencilerin belirtikleri değerler kesinlikle eleĢtirilmemelidir.
Öğretmen kendi değerini öğrenciye belirtmemelidir.
Öğrencilere yanıt vermeleri için baskı yapılmamalıdır.
TartıĢmalar çok uzun tutulmamalıdır.
Grup için uygun olabilecek bir soru, bireysel olarak sorulmamalı.
Öğrencilerin sahip olduğu duyuĢsal özelliklerin hepsi (Örneğin kiĢisel amaçları,
ilgileri, tutumları, inançları ve eylemleri.) değer belirginleĢtirme için kullanılmamalıdır.”
“Değer açıklama tamamen yeni bir yaklaĢım değildir. Bu yaklaĢımla ilgili 1975 yılında
Kirschenbaum, beĢ ana süreç ve alt süreçlerden oluĢan kapsamlı bir değerleme süreci
önermiĢtir. Onun önerdiği süreç aĢağıda verilmiĢtir (Kirschenbaum, 1975’den akt.
Bancanlı, 2006, s. 41-43):
Duygu
KiĢinin iç yaĢantısına açık baĢlangıç
KiĢinin iç yaĢantısının farkında olması,
KiĢinin iç yaĢantısını kabul etmesi,
DüĢünme
Yedi düzeyin tümünde düĢünme
Hafıza
Çeviri
Uygulama
Yorumlama
Analiz
Sentez
Değerlendirme
EleĢtirel düĢünme
Olguyu kanıdan ayırma
Desteklenen iddiaları desteklenmeyenlerden ayırma
Propaganda, kalıp yargılar vb. analiz etme.
17
Mantıklı düĢünme
Yaratıcı düĢünme
Temel biliĢsel beceriler
Dil kullanımı
Matematik beceriler
AraĢtırma becerileri
Sözlü ve Sözsüz ĠletiĢim Kurma
Açık mesajlar gönderme
Empatik dinleme
Uzatma (drawing out)
Açıklayıcı sorular sorma
Geri bildirim verme ve alma
ÇatıĢma çözümleme
Seçme
Alternatifler üretme ve onlar üzerinde düĢünme
Doğurguları, leh ve aleyhtekileri dikkatle inceleme
Stratejik olarak seçme
Hedef belirleme
Veri toplama
Problem çözme
Planlama
Özgürce seçme
Davranma
Tekrarlayarak davranma
Bir model ve tutarlılıkla davranma
Becerikli ve yetenekli bir Ģekilde davranma.”
“Değerleri açıklama yaklaĢımı, insancıl psikolojinin ilkelerinden hareketle oluĢturulmuĢ
(Keskin, 2008, s. 25) ve 1960’lardan 1990’lara kadar Amerika BirleĢik Devletleri’nde
öğrencilere değer aĢılamak amacıyla en çok tercih edilen yaklaĢım olmuĢtur (Arthur,
2003’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.40).”
18
“Bununla
birlikte
yaklaĢım
bazı
olumsuzluklara
neden
olduğu
gerekçesi
ile
eleĢtirilmektedir. YaklaĢıma yöneltilen eleĢtiriler Ģu noktalarda odaklanmaktadır (Naylor
ve Diem, 1987’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.40):
Ahlâkî ve Ahlâkî olmayan değer sorunları arasındaki farkı açıklamada yetersizdir.
Bu yaklaĢımda ahlâkî ve ahlâkî olmayan değer sorunları benzer tarzda ele alındığı için
öğrenciler iki durum arasındaki farkı yeterince öğrenememektedir.
YaklaĢım ahlâkî göreceliği yükseltme eğilimindedir. Dolayısıyla öğrenciler bütün
değerlerin aynı doğrulukta ve geçerlilikte olduğuna inanabilir.
Bu yaklaĢımda öğrencinin kendi özel mahremine ya da ailevi mahremine girilme
tehlikesi vardır.
Değer açıklama yaklaĢımının uygulama safhasında öğretmen kendi rolünden
uzaklaĢıp bir terapist rolünü benimseyebilir.”
“Yukarıda verilen eleĢtirilerin yanında, ebeveynler ve öğretmenler değer açıklama
yaklaĢımının uygulandığı süreç sonunda, çocukların benimsediği değerlerin makul
olmayacağını ya da kendi değerleriyle uyuĢmayacağını düĢünmektedirler. Bundan dolayı
çocuklara kendi değerlerini seçme fırsatının tanınmasına olumsuz yaklaĢmaktadırlar
(Kirschenbaum, 2000 akt. KatılmıĢ, 2010, s.41).”
“ Ebeveyn ve öğretmenlerin bu olumsuz tutumu değer açıklama yaklaĢımının etkili olarak
uygulanmasını zorlaĢtırmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, değerleri açıklama yaklaĢımı,
1960’lardan 1980’lerin ortalarına kadar, değer ve ahlâk eğitiminde popüler bir yaklaĢım
olmasına rağmen 1990’lardan itibaren önemini kaybetmiĢtir (Lickona, 1991’den akt.
KatılmıĢ, 2010, s.41).”
2.3.1.3. Değer Analizi
“Değer analizi yaklaĢımı, sosyal bilim eğitimcilerinin değer öğretimine yönelik yapmıĢ
olduğu araĢtırmalar sonunda geliĢtirilmiĢtir (Bacanlı, 2006; Keskin, 2008).” Değer
19
öğretiminde bilimsel düĢünme aĢamalarının kullanılmasına önem veren bir yaklaĢım
(Doğanay, 2009, s. 242), olması sebebiyle analitik ve akılcı düĢünme bu yaklaĢımda odak
konumdadır (Ling ve Stephenson, 1998’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.41).
“Değer analizi yaklaĢımında çocukların bir duruma yönelik olarak kendileri için en makul
kararı alabilmelerini sağlayacak bilgi ve becerilerin kazandırılması amaçlanmaktadır. Bu
amaca ulaĢabilmek ya da öğrencinin bir davranıĢa karar verebilmesi, biliĢsel bir kapasiteyi
de gerektirmektedir (Edginton, 2002’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.41).” Bu sebeple değer
analizinde sadece rol modellere veya diğer iyi örneklere iĢaret etmek değer kazandırmak
için tek baĢına yeterli bir uygulama olarak görülmemektedir (Kristjánsson, 2006’dan akt.
KatılmıĢ, 2010, s.41).” Bu Ģekilde düĢünülmesinde alıĢkanlıkların biliĢsel etkileri dıĢarıda
bırakılarak basit davranıĢ tekrarlarıyla etkili bir biçimde kazandırılamayacağı (Keefer,
2006’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.42) ve olayın neticesinin tartıĢılması öğrenciler üzerinde
nasihat vermekten daha etkili olacağı (Erden ve Akman, 1998, s.128) yönündeki
düĢünceler etkili olmaktadır. “Buna bağlı olarak belli durumlarda belli yönde karar vermesi
gereken çocukların kendileri için en iyi kararı verebilmeleri biliĢsel unsurların
kullanılmasıyla mümkün olacağı (Arthur, 2008’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.42), düĢüncesi
değer analizi yaklaĢımında önemli bir yere sahiptir.”
“Değer analizi yaklaĢımında öğrenciler, sosyal içerikli örnek olaylara, problem çözme
yönteminin aĢamalarını uygulayarak ahlâkî düĢünme becerisini kazanmaktadırlar (AkbaĢ,
2004, s. 102).” “Bu kazanıma götüren süreçte, yaklaĢım doğası gereği duygusallıktan
mümkün olduğu kadar uzak bir perspektifte akılcılığı öne çıkarmayı, alternatiflerin göz
önüne alınmasını ve sebep sonuç iliĢkisinin çeliĢmeyen bir mantık çerçevesinde itina ile
kurulmasını gerekli kılmaktadır. BaĢka bir deyiĢle yaklaĢım, mantığı öncelikli kılarken
duygusallığı ötelemektedir. Bu cümleden olarak değer analizi yaklaĢımında problem
çözme, eleĢtirel bakabilme gibi üst düzey biliĢsel süreçlerin iĢleme konulması
gerekmektedir (Doğanay, 2009).”
“Sözü edilen biliĢsel süreçlerin kullanılmasıyla yaklaĢımda hedeflenen amaçlar aĢağıda
maddeler halinde verilmiĢtir (Naylor ve Diem, 1987’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.42):
20
Öğrencilere incelenmekte olan değer sorunlarını nasıl ele alacaklarını öğreterek bu
yolla onların değer meselelerine yönelik en mantıklı kararı almalarına yardım etmek.
Öğrencilerin mantıkî değer yargılarına ulaĢmaları için gerekli olan yeteneklerini
geliĢtirmeleri için onlara yardım etmek. Yani gerçekçi karar alabilmeleri için öğrencilerin
kendi yetenek ve karakterlerini geliĢtirmelerine yardım etmek.
Öğrencilere kendi aralarındaki ve diğer grup üyeleri ile olan değer sorunlarını nasıl
çözeceklerini öğretmek.”
“Belirli ilkeler çerçevesinde desenlenmiĢ bir plana göre iĢleyen süreç, toplumsal ve
bireysel hedeflere yönelik oluĢturulan amaçlara ulaĢmayı kolaylaĢtırmaktadır. Bu
cümleden olarak değer analizi yaklaĢımının yukarıda verilen hedeflerine ulaĢmak belirli
aĢamaları takip eden bir sürece göre hareket etmeyi gerekli kılmaktadır. Bu nedenle
yaklaĢım uygulanırken uyulması gereken ilkeleri ihtiva eden süreç aĢağıda maddeler
halinde verilmiĢtir (Welton ve Mallan, 1999’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.37):
Sorunun tanımlanması. Bu aĢamada, meselenin değer açısından nasıl bir sorun
olduğu tanımlanır. Yani “Değer sorunu nedir?” sorusunun cevabı verilir. Sorundan
etkilenebilecek kiĢiler hakkında bilgi verilir.
Değer sorunu kolayca görülemeyeceği için durumdaki değer sorunu açıkça
tanımlanır. Bu iĢlemi yapmaya yardım edecek mevcut kanıtların dıĢında yeni kanıtlar
toplanır. Bu aĢama “Veriye ihtiyacımız var mı?” ve “Elimizdeki kanıtlar sorunla ilgili ve
doğru kanıtlar mı?” sorularının cevapları aranır.
Alternatif çözüm yollarının belirlenmesi ve bunlarla ilgili kanıtların toplanması.
Bu aĢamada, öğrencilerin olaya farklı açılardan yaklaĢmalarını sağlamak için “Alternatifler
nelerdir?” sorusuna cevap aranır.
Ġhtimal dâhilindeki her çözümün neden olabileceği problemler üzerinde düĢünmek.
Bu aĢamada, “Çözümlerimiz hangi problemlere neden olabilir?” sorusunun cevabı aranır.
Alternatif çözümlerden birini seçmek ve bu seçim doğrultusunda hareket için karar
almak. Bu aĢamada, “En doğru hareket hangisidir?” sorusunun cevabı aranır. Verilen
cevaba göre harekete geçilir.”
21
“Sürece yönelik yukarıda verilen ilkelerden de anlaĢılacağı gibi süreç problem çözme
yönteminin aĢamalarına göre ilerlemektedir. Sürece Ģekil itibarıyla bakıldığı zaman değer
analizi yaklaĢımının değer açıklama yaklaĢımına benzediği görülmektedir. Fakat
öğrencilerin alternatiflere yönelik kanıtlar toplaması ve bu kanıtların ıĢığında
değerlendirmelerde bulunması iki yaklaĢımın içerik itibarıyla birbirinden farklılaĢtığını
göstermektedir (Tokdemir, 2007).” “Bu yaklaĢımın süreci kısaca, öğrencilerin öğretmenin
dayatmalarına maruz kalmadan ilgili kanıtlara göre kendi kararlarını verdikleri faaliyetleri
içermektedir (Doğanay, 2009, s. 243).”
“Değer analizi yaklaĢımında, süreç öğretmenin sorduğu sorulara göre ilerlemektedir. Bu
sorulara öğrencilerin vereceği cevapların uzaması sınıf içinde bulunan diğer öğrencilerin
sürece katılımını olumsuz etkilemektedir. Bu gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmak için
yaklaĢımı uygularken bazı ilkelere göre hareket etmek gerekmektedir. Bu ilkeler Ģunlardır
(Welton ve Mallan, 1999’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.42):
Öğretmenler, öğrencilerin ilgi seviyesine dikkat ederek onların ilgi seviyeleri
konusunda hassas olmalıdırlar. Çünkü ilgi seviyesi düĢük olan öğrenciler sürece etkili
olarak katılmamaktadırlar.
YaklaĢım, tüm öğrencilerin katılımını sağlamak amacıyla küçük gruplarda
uygulanmalıdır.
Öğrenci ilgisi konunun odağından uzaklaĢırsa konu ile ilgili özetleme yaparak
öğrencilerin ilgisinin konuya yönelmesi sağlanmalıdır.
Değer analizi için hem sorun yeterli içeriğe sahip hem de çözüme ulaĢmak için
yeterli zamanın olması gerekmektedir. Yani yaklaĢım uygulanırken seçilen konu içerik
açısından analiz yapmaya uygun ve analizi yapmaya fırsat verecek yeterli zamanın olması
gerekmektedir.”
22
2.3.1.4. Ahlaki Ġkilem TartıĢması ve Adil Topluluk Okulları
“Değerler eğitiminde kullanılan yaklaĢımlardan biri olan ahlâkî ikilem tartıĢması, genel
olarak Lawrence Kohlberg’in ahlâkî geliĢim konusundaki önceliklerini içerir (Edgington,
2002’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.44).” “Kohlberg, ahlak geliĢimine yönelik çalıĢmaları
neticesinde -bu çalıĢmada, karakter eğitimini etkileyen kuramlardan bahsederken “biliĢsel
geliĢim teorisi” içinde de ele alındığı gibi- her evresi ikiĢer basamaktan oluĢan toplam üç
evreli altı aĢamalı ahlâkî geliĢim kurmanı ortaya atmıĢtır. Sözü edilen kurama göre ahlaki
değerler, baĢkalarının telkiniyle değil kiĢinin bizzat kendisinin biliĢsel geliĢimine göre
ilerleyen akıl yürütme süreçleri sonucunda teĢekkül etmektedir. Bu akıl yürütme
süreçlerinin daha etkili hale getirmek veya öğrencilerin akıl yürütme düzeylerini
geliĢtirmek için içinde ikilemleri barındıran ahlâkî tartıĢmalara, ahlaki ikilem tartıĢması
denilmektedir (Doğanay, 2009, s. 246).” “Kohlberg’e göre bu tartıĢmalarda, öğrencilerin
akıl yürütürken çeliĢkilere yol açan durumlarla karĢılaĢması, onların ahlâkî akıl yürütme
yeteneğinde ilerlemeler sağlamaktadır (Gander ve Gardiner, 1993’ten akt. KatılmıĢ, 2010,
s.44).” Bundan dolayı Kohlber’in oluĢturmuĢ olduğu ahlâkî muhakeme hiyerarĢisinin
temel aldığı erdemli davranıĢların kazandırılmasına yönelik uygulanan strateji ve
aktiviteler ahlâkî ikilemleri içermektedir. (Ling ve Stephenson, 1998’den akt. KatılmıĢ,
2010, s.44). “Bu gerekliği sağlayacak nitelikte hazırlanmıĢ değer kazandırmaya yönelik
uygulanan strateji ve aktivitelerin beklenilen amaca tam anlamıyla hizmet edebilmesi için
ahlâkî ikilem tartıĢmasına geçmeden ahlâkî ikilemi ihtiva eden örnek olay ya da hikâyenin
içeriği ile ilgili olmayan bazı yeterliliklerin sağlanması gerekmektedir. Ahlaki ikilem
tartıĢmasının idaresi ve tartıĢmanın ortamı ile ilgili olan bu yeterlilikler Ģunlardır (Galbrait
ve Jones, 1976, s. 18; akt. Keskin, 2008, s. 33):
TartıĢmanın ahlâkî düĢünme üzerine yoğunlaĢmasını sağlayabilecek bir lider.
Öğrencilerin ahlâkî düĢüncelerini özgür bir Ģekilde ifade etmelerini sağlayacak bir sınıf
ortamı.”
“Öğrencilerin bulundukları ahlaki geliĢim düzeyini yükseltmek amacıyla kullanılan ahlaki
ikilem tartıĢması yaklaĢımı uygulamada Ģu aĢamaları içermektedir (Savage ve Armstrong,
1996’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.44):
Ahlâkî ikilemi anlatan giriĢin yapılması.
Öğrencilerin ikilemle ilgili geçici cevaplarının alınması.
23
Küçük gruplarda cevaplarının nedenlerinin tartıĢılmasının sağlanma.
Tüm gruplarda ortaya çıkan bakıĢ açılarının nedenlerinin tartıĢılması.
Sınıfta bulunan tüm öğrencilerin kendi bakıĢ açılarını ve destekleyen nedenleri
belirtmesiyle tartıĢmanın sonlandırılması.”
“Bu yaklaĢımda ahlâkî dilemmayı çözüme kavuĢtur iĢlevi öğrenciden beklenmektedir.
Öğretmende ise ahlâkî dilemmanın çözüm sürecinde öğrenciye yardımcı olarak öğrencinin
ahlâkî geliĢiminin yükselmesine katkı sağlaması beklenmektedir (Leming, 1997’den akt.
KatılmıĢ, 2010, s.45). “Öğretmene yüklenen bu iĢlevden dolayı,
ahlâkî ikilem
tartıĢmasında öğretmen, ahlâkî ikilemlerin bulunduğu örnekler vererek öğrencilerin kendi
çıkmazlarını çözmelerine yardım etmenin (AkbaĢ, 2004, s.101) yanında tartıĢmasının
yöneticisi olarak öncelikle sınıf ortamının özgür düĢüncelerin ifade edilmesine olanak
sağlayacak seviyede olmasını sağlar.”
“TartıĢmanın sürecinde ise tarafsız kalarak öğrencilerin birbirleriyle etkileĢime girmelerini
cesaretlendirir. Öğrencilerin daha yüksek düzeyde ahlaki akıl yürütmelerini sağlama
gayesiyle onların karĢılıklı sorular ve cevaplar ile etkileĢime girmelerini sağlar (Aksoy,
2003’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.45).” “Bu süreçte verilen cevaplar öğrencilerin ikilemleri
fark edebilmelerine imkân verdiği için öğrenciler çatıĢma durumları yaĢarlar. Bu çatıĢma
durumları, öğrencileri düĢünce oluĢturmaya ve düĢüncelerine kaynaklık eden sebepleri
açıklamalarına teĢvik eder (Ling ve Stephenson, 1998’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.45).”
“YaĢanılan iç mücadele daha yüksek düzeyde ahlâkî akıl yürütme becerilerini kullanma
hususunda yaĢantılar kazanmalarını sağlar (Gander ve Gardiner, 1993, s. 267; Aksoy,
2003’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.45). “Bu yaĢantılar sonunda öğrenciler ahlâkî ikilemleri
kendi değer yargılarına göre durumlardan birini tercih ederek sorunu çözerler. Bu seçimde
önemli olan durumlardan hangisinin seçildiği değil seçimde etkili olan nedenlerdir
(Tokdemir, 2007).” Böylece öğrenciye o tercihi tercih ettiren neden tercihten daha
önemlidir.
“Ahlâkî ikilem tartıĢması yaklaĢımında, sosyal ve ahlâkî içerikli dilemmalar kullanılarak,
çocukların kiĢiler arası konularda perspektif alabilme becerilerini geliĢtirmek amaçlanır
24
(Saban, 2002, s. 89).” “Öğrenciler verilen örnekler üzerinden kendi değer yargılarına göre
tercihte bulunarak ikilemleri çözerler. Bu süreçte öğrencilerin biliĢsel çatıĢma, tartıĢma ve
akıl yürütme iĢlemlerini gerçekleĢmesi için bir ikilem farklı seçenekleri ve bakıĢ açılarını
içerecek nitelikte olmalıdır (Doğanay, 2009, s. 244).” “ Bu niteliklere sahip ikilemin sınıf
ortamında kullanılması öğrencilere kendilerine göre doğru davranıĢı seçme ve uygulama
fırsatı sunmaktadır. Ayrıca öğrencilerin ahlâkî muhakemelerinin geliĢmesine pozitif yönde
katkı sağlamaktadır (Gander ve Gardiner, 1993’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.46).”
“Adil Topluluk Okulları (Just Community School), ilerlemeci eğitim felsefesi ilkelerine
uygun olarak Kohlberg tarafından geliĢtirilmiĢtir (Barr, 2005’ten akt. KatılmıĢ, 2010,
s.46).” “Bu okulların yönetim anlayıĢının öne çıkan niteliği, doğrudan demokrasiyi esas
alması ve tam eĢitlik ilkesidir. Bundan dolayı adil topluluk okul modeli, okulların katılımcı
demokratik bir yapıya dönüĢtürülmesi düĢüncesine dayanmaktadır (Althof ve Berkowitz,
2006, s. 496; Bacanlı, 2006, s. 33).”
“Bu bağlamda, adil topluluk okulları, okullarda uyulması gereken kural ve ilkelerin, bütün
personelin katılımıyla alındığı ve alınan kararlara göre tezahür edecek sorumlulukların
okulda yer alan herkes tarafından paylaĢıldığı demokratik bir yaklaĢımın ürünüdür
(Howard, 1995’ten akt. Sarı, 2007, s. 41; Dilmaç, 2007, s. 47).” Bu yaklaĢımda, okulun
toplumsal ikliminin, öğrencilerdeki ahlâkî geliĢim üzerinde etkin olduğu düĢüncesi
yatmaktadır. Bunun için bu okul modelinde, öğrencinin, adil demokratik bir örgütte
kendisiyle ilgili her türlü konuda aktif rol alması önemli görülmekte (Çileli, 1986, s. 114;
McDonoug, 2005) ve okullarının öğretim aĢamasında öğretmen-öğrenci, ve öğrenciöğrenci arasında demokratik iliĢkileri artırmaları beklenmektedir (Barr, 2005’ten akt.
KatılmıĢ, 2010, s.46)
“Okul kültürü ya da okulun benimsediği değerler sitemi, okul ortamında kurulan iliĢkilerin
niteliğini etkilemektedir. Bu kapsamda yapılan araĢtırmaların bulguları, okul kültürünün ya
da değerler sisteminin öğrenciler tarafından olumlu algılanmasının, öğrenci motivasyonunu
artırdığını ve okuldaki disiplin sorunlarını en aza indirdiğini göstermektedir (Barr,
2005’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.46).” “Bundan dolayı adil topluluk okul modelinde, okul
25
değerler sistemi, doğrudan demokrasinin tüm ilkelerini içerecek biçimde tasarlanmaktadır.
Bu yolla öğrenci için olumlu ve öğrencinin ahlâkî geliĢimini destekleyecek adil bir toplum
yapısının oluĢturulması amaçlanmaktadır (McDonoug, 2005’ten akt. KatılmıĢ, 2010,
s.47).”
“BaĢka bir anlatımla adil topluluk okul modelinde, okul içinde yapılan demokratik
uygulamalarla, ahlâkî yargıda, ahlâkî atmosferde olumlu bir değiĢim/geliĢim sağlanarak
kurallara uygun davranıĢların sergilenmesi hedeflenmektedir (Çiftçi, 2003a, s. 376).” “Bu
hedefler doğrultusunda adil topluluk okulu modelinin değerler eğitimine yönelik
önermelerini iki ana çerçevede toplaya biliriz (Çileli, 1986, 113):
1. Okul değerlerin aktarılmasını içerdiği için ahlâkî konuları içeren tartıĢmalara,
değerlerin geçerliliklerinin irdelenmesine olanak sağlamak, çocukların ahlaki yargı
dengelerinin bir üst evre yapı özellikleri ile karĢılaĢmalarına olanak vererek
sarsılmasını sağlamak.
2. Okul yapısını çocukların karar alma ve yürütme sürecine katılabilecekleri
doğrultuda demokratikleĢtirmek, çocuklara demokrasinin prensiplerini öğrenirken
paralel uygulama örnekleri sağlamak.”
“Kohlberg’in ahlâkî geliĢim yaklaĢımında, öğrencilerin ahlâk geliĢimini desteklemede
hayali oluĢturulan ya da gerçek yaĢamdan alınan ahlâkî dilemmalar önemli bir yere
sahiptir. Bunlardan hayali oluĢturulan ahlâkî dilemmalarda öğrencilerin kiĢiliğinin
bütününe hitap etmek çok zor olduğu için bu tür dilemmalar öğrencinin perspektif almasını
da güçleĢtirmektedir. Fakat gerçek yaĢamadan alınan gerçek problemlerle ilgili olan ahlâkî
dilemmalar öğrencinin perspektif almasını kolaylaĢtırarak onların ahlâkî geliĢimini
hızlandırmaktadır (Çiftçi, 2003a, s. 375-76).” “Bu nedenle adil topluluk modelinin
uygulandığı okullarda öğrencinin perspektif almasını sağlayacak farklı seçenekler
sunularak öğrencilerin konular üzerinde tartıĢması sağlanmaktadır (Gordon, 1986;
McDonoug, 2005’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.47).”
“Bu bağlamda adil topluluk okul modeli, öğrencilerin, okul ortamında karĢılaĢtıkları
hırsızlık, dıĢlanma, cinsel istismar, ırkçılık gibi ahlâkî konuları açıkça tartıĢılması için bir
topluluk olarak bir araya gelip böylesi konuların çözülmesi adına mantıklı bir ahlâkî görüĢ
birliğine vardıkları mekanizmalar olarak tanımlanabilir (Nucci, 2001’den akt. KatılmıĢ,
2010, s.47).” “Bu tanımda vurgulanan iĢlemlerin gerçekleĢtirilebilmesi yani adil topluluk
26
okul siteminin devam edebilmesi için okulun; haftalık düzenli yapılan eğitimsel
periyotlardan vazgeçmesi, öğrenciler için yaĢam niteliğindeki konuları etkileyen mevcut
okul kurallarını kaldırma, bu kurallara eklemeler yapma, ve bu kuralları değiĢtirebilme
yetkisini de öğrencilere terk etmesi gerekmektedir (Nucci, 2001’den akt. KatılmıĢ, 2010,
s.48).”
“Adil topluluk okul modelinde, modelin uygulanabilmesi için Nucci (2001) tarafından
yukarıda verilen gereklilikler yerine getirilmektedir. Yani bu okul modelinde öğrencilerin
ahlâkî konuları tartıĢabilmelerini ve toplum için geçerli olacak kuralların topluluk
üyelerinin ortak katılımı ile alınmasını sağlayacak düzenlemelere yer verilmektedir (Bar,
2005; McDonoug, 2005’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.48).” Bu açıdan adil topluluk
okullarında çocuklar karar verme hakkı, demokrasi ve baĢka değerler hakkında ilk elden
yaĢantıları elde etmektedirler (Bacanlı, 2006, s. 33).
“Kohlberg (1970)’e göre ahlâk eğitiminde, ahlâkî olgunlaĢma yoluyla adil olma
duygusunun geliĢtirilmesi ya da adil olmayı sağlayacak prensiplerin edindirilmesi
amaçlanmalıdır (Gordon, 1986’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.48).” “Adil topluluk okulları
yaklaĢımında, bu amaca demokrasi yoluyla ulaĢılmaya çalıĢılmaktadır.
Bunun gereği
olarak adil topluluk okullarında, doğrudan demokrasi aracılığı ile açık bir Ģekilde adaletli
olmak teĢvik etmektedir (Althof ve Berkowitz, 2006’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.48).” Bu
cümleden baĢlayarak okul yaĢantısının her aĢamasında adaletli olma baĢat değer olarak ele
alınmakta ve okuldaki temel değerleri adalet, eĢitlik ve demokrasi oluĢturmaktadır.
Okulda, her birey öğrenci ve öğretmenler de dahil olmak üzere birbirine eĢittir. Hiçbir
insanın birbirine karĢı bir üstünlüğü yoktur (Yüksel, 2005, s. 311). “Bu ilkelerden dolayı
adil topluluk okullarının, bazı geliĢim psikologlarının, hem birer profesyonel olarak hem
de yetiĢkin olarak öğretmenin sosyal ve ahlâkî otoritesini reddeyleyerek bunun yerine
öğretmen ve çocukların eĢit olduğunu, çocukların kendi ahlâkî pozisyonlarını
yapılandırmada demokratik yöntemlerin kullanılarak iĢbirlikli çalıĢmaların teĢvik edilmesi
gerektiği görüĢünü (Arthur, 2003’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.48) benimsediklerini
söyleyebiliriz.”
27
“Gerçekten adil topluluk okul modelini savunanlar, bireyin ahlâkî bir varlık olarak
geliĢebilmesinin tek yolunun doğrudan sosyal deneyimler yaĢaması gerektiğini ve
öğrencilerin gerçek yaĢantılarıyla doğrudan ilgili olmayan akademik söylemlerin yetersiz
olduğunu düĢünmektedirler (Nucci, 2001’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.48).” “Ayrıca
Kohlberg’e göre çocuğun gerek yaĢantılar gerek büyükleriyle ortak faaliyetlere katılması
ona çeĢitli rolleri tecrübe etme imkân verdiği için önemlidir. Çocuğun katıldığı ve roller
aldığı söz konusu faaliyetlerin gerçekleĢtirildiği bu gruplar asıl toplumun birer minyatürü
gibidir. Çocuk orada toplumun kaidelerini ve rol sitemlerini öğrenmektedir (Güngör, 1993,
s. 39).”
“Adil topluluk okul modelinde, okul toplumunun adil bir yapıya kavuĢturulması
amaçlanmaktadır. Bu kapsamda adil topluluk yapısı için gerekli olan bazı koĢullar vardır.
Dokuz maddede toplanan bu koĢullar aĢağıda verilmiĢtir (Çiftçi, 2003a, s. 376):
1. Grubun/topluluğun demokrasi ve hakkaniyete dayanan bir aĢamaya getirilmesi.
2. Sorumluluğun bütün üyeleri içine alacak biçimde geniĢletilmesi
3. Ortak sorumluluğun teĢvik edilmesi
4. Güven atmosferinin oluĢturulması.
5. Sosyal sözleĢme ve anayasanın/kuralların belirlenmesi.
6. Grup olarak, grubun ahlâkî düzeyinin yükseltilmesi.
7. Üyeler arasındaki, üyeler ve personel arasındaki çatıĢmaları âdil bir biçim ve
yöntemde çözebilme yeteneği ile personelin otoritesinin korunması.
8. Bireysel ahlâkî kararların ve eylemlerin oluĢması için uyarıcı/teĢvik edici ortamın
oluĢturulması.
9. Ahlâkî geliĢim otoritesinin ve prensiplerinin üyelerle paylaĢılması.”
2.3.1.5. Örtük Program
“Eğitim literatüründe, çok geniĢ bir içerikte ele alınan örtük programın kapsamını, Eisner
(1985), toplantılar, kıyafet düzenlemeleri, öğrenciyi izleme ve diğer bütün kültürel
özellikleri aracılığıyla okulun öğrencilere dolaylı olarak öğrettiği her Ģey olarak
belirlemektedir (Burniske, 2000’den akt. Sarı, 2007, s. 18).”
28
“Son zamanlarda bu kapsam alanındaki uygulamaların değerler eğitiminde ve karakter
geliĢimindeki önemi daha çok vurgulanmaktadır. Bazı araĢtırmacılar, dolaylı karakter
eğitimi yöntemlerinin geleneksel müfredata dayalı yaklaĢımlardan daha yararlı olduğunu
ifade ederek okulda düzenlenen kongrelerin, sanat gösterimlerinin, müzik konserlerinin,
kutlamaların karakter geliĢimine katkı sağlayabileceğini ve sağladığını belirtmektedirler
(Arthur, 2003’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.49). Demirel (2007) de bu içerikteki görüĢleri
desteklemektedir.” Ona göre öğrencilerin toplumsal hayata sosyalleĢmesini sağlamada
örtük programlar özel durumlarda eğitim programları kadar etkili olabilmektedir (Demirel,
2007, s. 7). Çünkü okullarda, çocuklar hem açık, anlaĢılır ve kapsam alanı belirli
hedeflerde belirlenen bilgi, tutum ve değerleri elde etmekte hem de bu amaçların dıĢında
kalan kazanımları da okul ikliminin gereği bir neticesi olarak elde etmektedir. Yazılı halde
önceden hedeflenmeyen söz konusu öğrenci kazanımlarını açığa çıkarmak ya da açıklamak
için örtük program tanımı kullanılmaktadır. Bu açıdan, örtük program, önceden belirlenmiĢ
programla oluĢturulmayan okul ortamı ya da okul yaĢam alanı olarak ifade edilebilir
(Paykoç, 1995, s. 54’ten akt. Doğanay, 2009, s. 251). “Tanımdan da anlaĢılacağı gibi örtük
programın, ders dıĢı etkinlikleri de içine alan çok geniĢ bir alanı olmakla birlikte genel
olarak öğrencilerin resmi program dıĢındaki kaynaklardan edindikleri bilgi, tutum ve
değerler bu ifade, kapsamında ele alınmaktadır (Tezcan, 2005, s.177).”
“Okullarda, öğrencilerin sadık olmaları ve okul topluluğu ile gurur duymaları için, kültürel
geçmiĢlerini önemsenmeden ortak değerleri onlara kazandırmak için kasıtlı uygulamalar
yapılmaktadır. Örneğin okul üniforma veya kıyafet kuralları, törenler, okul ritüelleri söz
konusu uygulamalar arasındadır (Arthur, 2003’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.49).” Bu
uygulamalar yoluyla okullarda, çeĢitli kaynaklar üzerinden bazı değerler öğrencilere ifade
edilmektedir. Öğrencilere verilen bu değerler temelde üç kaynaktan oluĢmaktadır. Bu
kaynaklar kısaca Ģöyle özetlenebilir (Cragg, 1978/1979’dan akt. Yüksel, 2005, s. 316-317):
Sınıf içi ve dıĢında okulun yürüttüğü faaliyetler vasıtasıyla öğrencilere
yansıtılan değerler: Okulda programın gereği olarak yapılan uygulamalar ve sınıf içinde
öğretmenlerin sergilediği davranıĢlarla öğrencilere değerler edinmeleri sağlanır. Bu
değerlerden bir grubuna (dakiklik, kurallara uyma, düzenli olma vb.) resmî programda
değinirken, açıkça söylenirken, bir kısmına ise (sessiz olma, öğretmene karĢı çıkmama,
29
öğretmenin her söylediğini doğru kabul etme vb.) resmî programda açıkça ifade
edilmemekte ve öğrenciler bu değerleri çoğunlukla farkına varmadan okul ve sınıf
ortamında kendiliğinden elde etmektedirler.
Ders kitapları ve diğer kaynak materyallerden öğrencilere yansıtılan
değerler: Bu materyaller aracılığıyla hem formel programda yer verilen değeler hem de
örtük program içerisindeki değerler öğrencilere ulaĢtırılabilir. Örneğin, resmî programda
kadının erkek ile eĢit Ģartlarda toplumsal yaĢamda yer alması düĢüncesi vurgulanırken
konuyu iĢlerken yer verilen görsellerde kadınlar, yemek yapmak, çocuğa bakmak, temizlik
yapmak gibi geleneksel rolleri yansıtacak Ģekilde sunularak öğrencilere toplumsal cinsiyet
rolleri hakkında kapalı mesajlar verilmektedir.
Okul sitemine yansıyan sosyal ve politik değerler: Eğitim ile politik ideolojik
örgütler arasında bir yakınlık bulunmaktadır. Çünkü her iktidar, güç odağı, kendi ideolojik
görüĢü ile çeliĢmeyen mesajları, konuları öğrencilere hem resmî program aracılığıyla
açıkça hem de örtük program aracılığı ile fark edilmeden vermek istemektedir.
“Okullarda, öğrencilere doğrudan ve dolaylı yollarla birçok iletiler sunulmaktadır. Bu
iletilerden formel program içeriğinde yer alanlar öğretim açık ve bilinçli bir Ģekilde
öğretilirken örtük program kapsamındakiler gizli ve bilinçsizce gerçekleĢtirilmektedir
(Tezcan, 2005, 185).” “Bu nedenle örtük program daha çok okulun yazılı olmayan
iletilerini içermektedir. Okulun yazılı olmayan ve herkesten onlara uygun hareket etmesini
beklenen gelenek görenek ya da kurallarından oluĢan örtük program, öğrencilerin
toplumun ortak tutum ve değerlerini öğrenip içselleĢtirmelerinde önemli bir rol
oynamaktadır (Öztürk, 2007, s. 131).” “BaĢka bir anlatımla öğrencilere değerlerin
aktarılmasında,
öğrencilerin
ahlâkî
geliĢiminin
desteklenmesinde
örtük
program
kapsamındaki uygulamalar formel programdan daha etkili olmaktadır (Power ve Kohlberg,
1986’dan akt. KatılmıĢ, 2010, s.51). Ayrıca Watson (2008)’a göre sınıf içindeki disipline
yönelik uygulamalar da örtük program kapsamındadır ve bu uygulamalar öğrencilerin
ahlâkî geliĢiminde de etkili olmaktadır (Watson, 2008’den akt. KatılmıĢ, 2010, s.51).” “Bu
30
bağlamda, Kohlberg, iletiĢim, değer ve ahlâk boyutlarında olmak üzere örtük programa
yönelik aĢağıdaki tanımlama ve kabulleri öne sürmektedir (Gordon, 1986’dan akt.
KatılmıĢ, 2010, s.51)
1. Örtük program okul ortamında gerçekleĢen sosyal iliĢkilerle ilgilidir.
2. Örtük program, okulun öğrencilerin ahlâk geliĢiminde kullanabileceği en kapsamlı
ve en etkili programdır.
3. Ahlâkî geliĢim, adil olmayı sağlayacak ahlâkî olgunluğa yönelik olmalıdır.”
“Demirel (2007)’e göre örtük programlar, zaman, olanaklar ve materyalleri içeren örgütsel
boyut, öğretmen-öğrenci, öğretmen-yönetici, öğretmen-ebeveyn ve öğrenci-öğrenciler
arasındaki iletiĢimleri içeren iliĢkisel boyut ve politikalar, alıĢılmıĢ iĢlemler, öğrenci ve
toplum için ders dıĢı faaliyetleri içeren kuramsal boyutu kapsayacak nitelikte
düzenlenmelidir (Demirel, 2007, s. 7).” “Bu ilkeler gözetilerek tanzim edilen örtük
programlar ya da okul ortamında örtük program kapsamında gerçekleĢen uygulamalar her
zaman demokratik değerleri içermeyebilir. Hatta demokratik ilkelere uymayan, fiziksel
Ģiddeti de içeren bazı örtük program iletileri okul ortamında mevcut olabilir (Öztürk ve
Dilek, 2003’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.51).” “Böyle bir vaziyet de öğrencinin ahlâkî
geliĢimini olumsuz etkileyebilir. Bu noktada Kolhberg, öğretmen ve idarecilerin kendi
sınıf ve okullarının örtük programını değiĢtirmeleri için Ģu önerilerde bulunmuĢtur
(Yüksel, 2005, s. 323):
 Ahlâk kavramı açık hale getirilmeli, ahlâk ilkeleri ve kültürel değerler arasındaki
farklılıklar ortaya konmalı, ahlâkî değerlerin eğitimciler için gerçek anlamı ortaya
çıkarılmalıdır.
 Eğitim faaliyetlerinde her bir öğrenci üzerine değil, okul ve sınıf gibi gruplar
üzerine odaklanılmalıdır. Okullarda demokratik katılımı sağlamak için küçük
öğrenci gruplarının oluĢturulması gerekli olacaktır.
 Kurallar koymak ve bunları güçlendirmek için katılımcı demokratik yapılar tüm
öğrencileri içine almalıdır. Demokrasi sadece sosyal bilgiler dersinde iĢlenecek bir
konu değil, okulda bir yaĢam tarzı olmalıdır.
 Öğrenciler, öğretmenlerin liderliğine ve görüĢlerine ihtiyaç duyarlar. Ancak aynı
zamanda soru sormaya ve kendi fikirlerini serbestçe ifade etmeye de ihtiyaç
31
duyarlar. Bu nedenle demokratik toplantılarda birliktelik ve adaletin desteklenmesi
gereği öğrencilere açıkça ifade edilmelidir.”
“Örtük programın öğeleri, okuldaki bireylerin sahip oldukları değerler, inançlar, tutumlar
ile okuldaki iĢleyiĢin önemli birer parçası olan norm ve kurallar, tören ve ritüeller ve
kiĢilerarası iletiĢimin niteliğidir (Sarı, 2007, s. 34).” “Bu unsurlar ise öğrencilere
kazandırılmaya çalıĢılan değerler üzerinde önemli bir etkiye sahiptir (McGettrick,
1995’den akt. Doğanay, 2009, s. 251).” “Bundan dolayı örtük program unsurlarının da
öğrencilerin değerleri edinmelerini olumlu yönde etkileyecek yeterlilikte düzenlemesi
gerekmektedir. Çünkü Ellenwood (2007)’a
göre örtük
programın, öğrencilerin
alıĢkanlıklarını, tutum ve davranıĢlarını etkilediğini kabul edip ve bu kabule göre
düzenlenen değer edindirmek amacıyla hazırlanan programlar baĢarıya ulaĢmıĢtır. ġayet
tüm okul programı (müfredat, ve müfredata dahil edilmeyen uygulamalar) pozitif
erdemlerin öğretilmesi ve öğrencilerin davranıĢlarının değer içeriği hakkında düĢünmesini
sağlamak amacıyla tasarlanırsa öğrencilerin topluma karĢı sorumluluk ve baĢkalarına karĢı
saygı düzeylerinde önemli ölçüde artıĢlar görülecektir (Ellenwood, 2007’den akt. KatılmıĢ,
2010, s.52).” “Bundan dolayı okullarda sadece değerlerin telkin yoluyla öğretilmesiyle
yetinilmemelidir. Okul kültür ya da değerler sisteminin de değerleri destekleyecek nitelikte
tanzim edilmesi gerekmektedir. Yani yazılı ve kuramsal olandan uygulamalı olana geçilip
gösterilen tutum ve sergilenen davranıĢlara değerin vurguladı nitelik yansıtılarak örtük
program kapsamında değerlendirilen tüm uygulamaların öğrencilerin ahlâkî geliĢimini
destekler bir konuma getirilmesi sağlanmalıdır. Çünkü yapılan araĢtırmalar örtük program
kapsamındaki uygulamaların öğrencilerin değerleri edinmeleri üzerinde etkili olduğunu
göstermektedir (Bailey, 1978; Carr ve Landon, 1999; Doğanay, 2009; Gordon, 1986;
Kohlberg 1983; Ryan, 1993’ten akt. KatılmıĢ, 2010, s.52).”
32
BÖLÜM III
YÖNTEM
3.1.AraĢtırmanın Modeli
AraĢtırma nitel desende oluĢturulmuĢtur. “Nitel araĢtırma yöntemlerinde, olay ve olgular
doğal ortamlarında gözlemlenir. Bu bağlamda gerçeğin birden fazla ve sosyal olarak
yapılandığına inanan nitel araĢtırmacı, sosyal olaylar araĢtırırken bunların gerçekleĢtiği
doğal ortamda insanları inceleyerek araĢtırmasını yapar. Nitel araĢtırma yöntemleri,
araĢtırmanın gerçekleĢtirildiği doğal ortamı anlamaya, tanımaya ve sonuçlara olan
etkilerini açıklamaya duyarlı olduğundan eğitsel gerçekleri çok boyutlu olarak ortaya
koyma imkânı tanır. Bu yönleri ile de eğitim araĢtırmalarında zenginlik katar (Yıldırım ve
ġimĢek, 2005).”
“Olgubilim deseni, farkında olduğumuz ancak derinlemesine ve ayrıntılı bir anlayıĢa sahip
olmadığımız olgulara odaklanmaktadır. Olgular yaĢadığımız dünyada olaylar, deneyimler,
algılar,
yönelimler,
kavramlar
ve
durumlar
gibi
çeĢitli
biçimlerde
karĢımıza
çıkabilmektedir (Yıldırım ve ġimĢek, 2005).”
Bu bağlamda araĢtırmamızda nitel veriler, görüĢme formu verilerine dayalı olarak ses kayıt
cihazı ile elde edilmiĢtir. Katılımcılarımızın, Değerler Eğitimi ile ilgili algıları görüĢme
tekniği kullanılarak araĢtırılmıĢtır.
3.2. AraĢtırma Gurubu (Katılımcılar)
“Olgubilim araĢtırmalarında veri kaynakları, araĢtırmanın odaklandığı olguyu yaĢayan ve
bu olguyu dıĢa vurabilecek veya yansıtabilecek bireyler ya da gruplardır. Alanda yapılacak
gözlemler ve görüĢmeler sonucu çalıĢma grubu belirlenir. Bu tür çalıĢmalar, uzun
görüĢmeler gerektirdiğinden çalıĢma grubunun sınırlı kalması doğaldır (Yıldırım ve
ġimĢek, 2005).”
33
AraĢtırmamıza 9 erkek, 7 kadın toplam 16 eğitimci katılmıĢtır. AraĢtırmamızla ilgili olarak
3 sınıf öğretmeni 1 fen bilgisi, 1 Teknoloji tasarım, 2 Matematik, 1 özel eğitim,1 Türkçe, 1
sosyal bilgiler, 1 resim, 2 beden eğitimi, 2 din kültürü ve ahlak bilgisi, 1 Rehberlik ve
psikolojik DanıĢmanla görüĢülmüĢtür.
AraĢtırmada amaçlı örnekleme yöntemlerinden maksimum çeşitlilik durum örneklemesi
uygulanmıĢtır. “Buradaki amaç, göreli olarak küçük bir örneklem oluĢturmak ve bu
örneklemde çalıĢılan probleme taraf olabilecek bireylerin çeĢitliliğini maksimum derecede
yansıtmaktır, genelleme yapmak için bu çeĢitliliği sağlamak değildir. Aksine çeĢitlilik
gösteren durumlar arasında herhangi ortak ya da paylaĢılan olguların olup olmadığını
bulmaya çalıĢmak ve bu problemin farklı boyutlarını ortaya koymaktır. (Yıldırım ve
ġimĢek, 2005).”
AraĢtırmamızda katılımcıların isimleri E.1, K.1; K.7, E.9 gibi kodlarla belirtilmiĢtir.
Erkekler E kadınlar K harfiyle kodlanmıĢtır. Bu kodların yanına yaĢı da yazılmıĢtır. Örnek:
(K2, 46).
3.3. Veri Toplama Aracının Hazırlanması
“Olgubilim araĢtırmalarında baĢlıca veri toplama aracı görüĢmedir. Olgulara iliĢkin yaĢantı
ve anlamları ortaya çıkarmak için görüĢmenin araĢtırmacılara sunduğu etkileĢim, esneklik
yoluyla irdeleme özelliklerinin kullanılması gerekir. AraĢtırmacının görüĢülen bireyle
güven ve empatiye dayalı bir etkileĢim ortam oluĢturabilmesi önemlidir. Böyle bir ortam
içinde bireyler kendilerinin bile daha önce farkında olmadıkları ya da üzerinde fazla
düĢünmedikleri yaĢantılar ve anlamları dıĢa vurabilir, ortaya koyabilirler (Yıldırım ve
ġimĢek, 2005).”
AraĢtırmada katılımcılarımızın değerler eğitimi ile ilgili görüĢlerini almak amacıyla açık
uçlu sorulardan oluĢan “Değerler Eğitimi Ġle Ġlgili Öğretmen GörüĢleri GörüĢme Formu”
hazırlanmıĢtır.
34
AraĢtırmada yapı bakımından standartlaĢtırılmıĢ açık uçlu görüĢme kullanılmıĢtır.
“StandartlaĢtırılmıĢ açık uçlu görüĢmenin temel amacı, aynı katılımcılara aynı tür sorular
sorarak araĢtırmacının araĢtırmaya etkisini azaltmaktır. Böylelikle araĢtırmacı tam ve
sistematik bilgilere ulaĢır (Patton, 1990’dan aktaran Yaman 2007).”
3.4. Veri Toplama Aracının Geçerlik ve Güvenirlik ÇalıĢmaları
“Nitel araĢtırmada geçerlilik araĢtırmacının araĢtırdığı olguyu, olduğu biçimiyle
olabildiğince yansız gözlemesi anlamına gelmektedir. GörüĢülen bireylerden doğrudan
alıntılara yer vermek ve bunlardan yola çıkarak sonuçlar açıklamak geçerlilik için önemli
olmaktadır (Yıldırım ve ġimĢek, 2005).”
AraĢtırmamızda da kodların ve kategorilerin elde edildiği eğitimcilerin görüĢlerinden
birebir alıntı yapmak suretiyle geçerlilik sağlanmıĢtır.
Konu ile ilgili literatür incelemesi, alt problemler ve araĢtırılacak konu detaylı düĢünülerek
görüĢme soruları hazırlanmıĢtır. Bu sorular, konu uzmanlarından değerlendirmeler alınarak
yarı yapılandırılmıĢ görüĢme formuna son hali verilmiĢtir.
3.5. Verilerin Toplanması
AraĢtırmada görüĢmeler araĢtırmacı tarafından, kiĢiye uygun mekânlarda gerçekleĢtirilmiĢ
ve ses kayıt cihazıyla kaydedilmiĢtir.
3.6. Verilerin Çözümlenmesi
“Olgubilim araĢtırmalarında veri analizi, yaĢantıları ve anlamları ortaya çıkarmaya
yöneliktir. Bu amaçla yapılan içerik analizinde verinin kavramsallaĢtırılması ve olguyu
tanımlayabilecek temaların ortaya çıkarılması çabası vardır. Sonuçlar betimsel bir anlatım
35
ile sunulur ve sık sık doğrudan alıntılara yer verilir. Bunun yanında ortaya çıkan temalar ve
örüntüler çerçevesinde elde edilen bulgular açıklanır ve yorumlanır (Yıldırım ve
ġimĢek,2005).”
“GörüĢme kayıtları yazıya dökülerek incelenmiĢtir. Eğitimcilerden elde edilen verilerin
çözümlenmesinde içerik analizi kullanılmıĢtır. Ġçerik analizi, toplanan verilerin önce
kavramsallaĢtırılması daha sonra da ortaya çıkan kavramlara göre mantıklı bir biçimde
düzenlenmesi ve buna göre veriyi açıklayan temanın saptanması (Yıldırım ve
ġimĢek,2005); verilerin tanımlanması, kodlanması ve kategorileĢtirilmesi sürecidir
(Patton,1990’dan aktaran Yaman,2007).”
36
IV. BÖLÜM
BULGULAR VE YORUM
4.1. Değerler Eğitimini Kazandırmaya Yönelik Ne Tür Uygulamalarınız Olduğuna Dair
Bulgular.
Bu bölümde öğretmenlerin değerler eğitimini kazandırmaya yönelik ne tür uygulamalar içinde
oldukları incelenmiĢtir.
4.1.1 Değerler eğitimini kazandırmaya yönelik uygulama türlerine dair bulgular:
Katılımcı olan öğretmenlerimiz, öğrencilere değerler eğitimin konularını kazandırmak için
uygulama tipi ödevler verdikleri, sınıfta değeri kazandırmaya yönelik uygulama yaptıkları ifade
etmiĢlerdir. Nitekim E5 görüĢlerini Ģöyle ifade etmiĢtir:
“Ben burada Milli Eğitim evrak göndermeyle, öğretmen anlatımıyla bu değerler kazandırılamaz,
kesinlikle bu işin pratiği olmalı, okul öğrenciye bu değerleri yaşatmalı, okul sadece bina, taş duvar
olmamalıdır. Öğrenciler projelerin içine çekilmeli, hatta bizzat öğrenciler bu projeleri üreten
olmalıdır. Şuan biz sadece duvarlar arasında öğretim vermeye çalışıyoruz. Bu da tutmuyor”.(E.5,
33)
Katılımcılarımız, kurumsal bilginin tek baĢına davranıĢ değiĢtirmek için yeterli olmadığını
düĢünmektedirler. Bu kapsamda K.6 “Ben yinelemek istiyorum bu değerler eğitimi
kazandırmaları, teorikle değil pratikle uygulanmalıdır”. Diyerek, görüĢlerini dile getirmiĢtir. Bu
kapsamda dile getirilen görüĢler doğrudan alıntı olarak aĢağıda verilmiĢtir:
“Bir mahalle bakkalına gittiklerinde önce selamlaştıktan sonra ondan bir şeyler istediklerinde
mahalle bakkalının onlara karşı davranışlarının ya da selamlaşmadan bir şeyler istediklerinde
mahalle bakkalının davranışlarının fark olup olmadığını sorduk, yine sokaklarda anne babalarının
yakınlarıyla sokaklarda selamlaşmalarını gözlemlemelerini istedik. Bu gözlemlerinden sonra
selamlaşma konusunu aile içinde ve yakın çevrelerinde uygulamalarını istedik, arkadaşlar kendi
aralarında selamlaşmalarını istedik ve bunların bir kaydının tutulmasını istedik. Belirtilen sürenin
sonunda en fazla selamlaşan öğrencileri, sınıf içinde takdir edip, diğer arkadaşlarına örnek
olmasını sağladık, küçük ödüllerle ödüllendirdik”. (E.1, 27)
“Örneğin, yaramaz çocuğa git benim çantamı git al, gel. Git idareden sınıf defterini al gel. Bu bir
değer kazandırma işidir. Öğretmenim bana güveniyor, ben bunu en güzel şekilde yerine
getirmeliyim diye, düşünüyor. Görev vermek çocuğa ciddi bir sorumluluk duygusu kazandırıyor”.
(E.3, 48)
37
“Yeri geldiğinde o değeri kazandırmaya yönelik bir faaliyet yaptırmayla bu kazanımı sağlamaya
çalışıyorum”. (E.6, 30)
“Bizim dersimiz daha fazla uygulamaya yönelik olduğundan, çocuklarda değerlere yönelik tutum
ve davranışları daha net görebiliyoruz. Örneğin, bazı çocuklar malzemeleri hazır getirmeleri
gerekiyor, ama bazen malzeme getirmeyen öğrenciye arkadaşları malzemelerini paylaşabilir.
Bunlar da bize değerler eğitimin bazı konularını uygulayarak öğrenciye kazandırabiliriz”. (K.2,46)
“Mesela empati ile ilgili olarak çeşitli etkinlikler var, sınıf düzeyine göre sınıflarda yürütülüyor.
Burada çocuk kendini öğretmenin yerine koymayı, arkadaşının yerine koymaya yönelik etkinlikler
var. Bunlar sınıflarda sınıf seviyesine göre yapılan etkinliklerden bazıları. Arkadaşlık ilişkileri ile
ilgili etkinlikler var. Sınıf düzeyi sekize yaklaştıkça mesleki rehberlik konuları daha artıyor. Birinci
sınıftan sekizinci sınıfa kadar bütün etkinlikler değerler eğitiminin konularını içeriyor hatta daha
fazlasını da içeriyor”. (K.1, 36)
“Biz bu değerler eğitiminde, nezaket kurallarını öğretiyoruz. Selamlaşma, yolda karşılaştığında,
kuyruğa girdiğinde nasıl davranmaları gerektiğine dair küçük canlandırmalar yaptık. Doğrusuyla
yanlışlıklarıyla bu davranışların doğru ve yanlış olduklarını gördüler. Vatan sevgisi ile ilgili şiirler
yazdılar. Panoya vatan sevgisiyle ilgili slogan cümleler bulup, yapıştırdılar. Niçin vatanımızı
sevmemiz gerektiğine dair kompozisyon çalışmaları da vardı bu panoda”. (K.7, 45)
“Ama en çok küçük skeçler güzel oldu. Yanlışa güldüler. Aslında bu görgü kurallarını biliyoruz.
Yine de bu görgülü kurallarının yaşantıya intikalinde, davranış haline gelmesinde sorunlar
yaşıyorduk. Biz de bundan dolayı skeçle bu işin doğrusunu yanlışını göstermeye çalıştık. Oldukça
da bu şekil anlatmamızın iyi olduğunu düşünüyorum. Diğer türlü çocuğa düşen bir çöpü almasını
söylüyorsun ama sen daha sonra yokken o çocuk o yerden çöpü alma davranışını yapmıyor. Bu da
davranışların ancak yaşantılar yoluyla, kazandırılması gerektiğini düşünüyorum. Hayatın içinde
yaşayarak kazanmaları gerekiyor. Ya da çocuk okulda yerden çöpü alırken, sokakta aynı
duyarlılığı öğrenci göstermeyebiliyor. Burada sanırım öğrenci yerden çöp alma davranışını sadece
okula has bir davranış gibi yorumlayabiliyor”. (K.7, 45)
“Eğitim sadece bilgiyle çocukların davranışları değişmiyor, yaparak ederek bunları öğretmek
gerekir”. (E.4, 65)
“Ben bazen çocukları alıp markete götürüyorum, marketi öğretmek için o zaman insanların bize
acıyarak baktıklarını görüyoruz. Bakışlarıyla o insanı ezdiklerini görüyoruz. Biz kendimiz birçok
şeyi aştığımızı düşünüyoruz. Çocukların dahi iyi olumlu kazanımları, öz güvenlerinin oluşmaya
başladığını düşünüyorum”. (Özel eğitim öğretmeni E.9, 37)
“Eğitim sadece bilgiyle çocukların davranışları değişmiyor, yaparak ederek bunları öğretmek
gerekir”. (E.4, 65)
“Örneğin çocuklar sporla ilgiliyse bu sefer bununla ilgili etkinlikler yaptırıyorum. Basketbol
sahası gibi, futbol sahası gibi ya da geleceğin futbol sahaları gibi tasarımlar yaptırıyoruz çocuklar
bunu çok seviyorlar”. (E.6, 30)
Katılımcılarımız, teorik, kuramsal bilgiden daha çok, davranıĢ değiĢtirmede, değerler eğitiminin
kazanım haline getirilmesinde, pratiğe ait uygulamaların çok faydalı olduğunu belirtmiĢler.
Yaptıkları bazı uygulama örneklerinde de bu uygulamaların faydalarını gördüklerini dile
getirmiĢlerdir. Öyleyse değerler eğitimi yapılandırırken uygulamaya dönük etkinliklerin daha iyi
planlanması gerektiğini düĢünüyoruz.
38
4.1.2 Değerler eğitiminin amaçlarını kazandırmaya yönelik sorumluluk vermenin önemine
dair bulgular:
Mülakatımıza
katılan
Öğretmenlerimiz,
öğrenciye
değerler
eğitiminin
kazanımlarını,
kazandırmak için öğrenciye sorumluluk vermenin çok önemli olduğunu belirtmiĢlerdir. Örneğin
E.3 bu konudaki görüĢlerini Ģöyle ifade etmiĢtir:
“Çocuklara belli bir fiziksel gelişimine geldikten sonra çocuğa belli sorumluluk verilmelidir.
Çocuğa sen eline alma dökersin, kırarsın diyorsan, çocuğun sorumluluk kavramı geliştirmesini
kırıyorsun, öz güvenini kırıyorsun. Mutfakta anne yemek yaparken çocuğun annesine yardım etmesi
çocuğun sorumluluk duygusunu geliştirir. Baba bir şey tamir ederken babasına alet çantasından
aletleri vermesi sorumluluk duygusunu geliştirir. Çocuklara bu tür durumlarda görev verilmelidir.
Zamanla bu tür davranışlar çocukların kendiliğinden kendi ödevlerini yapmasını, odalarını
toplamasını sağlayacaktır”. (E.3, 48)
Öğrenciye sorumluluk vermenin önemine dair, okul içinde öğrencilerin nöbet görevi, ya da
öğretmene yardımcı olabilecek görevleri yerine getirmenin öğrencinin olumlu davranışları
kazanma yönünde katkısı olduğu ifade edilmiştir. Nitekim bu konuda E.3 görüşlerini şöyle ifade
etmiştir: “Bazı nöbetçi öğrenciler sınıfa bir şeyler getirdiğinde içeriye giren nöbetçi öğrencinin
yüzlerin güldüğünü, mutlu olduğunu görüyorum. Ne kadar yaramaz bir öğrenci de olsa öğrenci,
nöbetçi olduğunda ne kadar mutlu olduklarını görüyoruz”. (E.3, 48)
Eğitim öğretimi hayatımızda öğrenciye okulun içerisinde daha fazla kendini ifade edebilecekleri
alanlar oluĢturmalıyız. Nöbetçilik, ilk yardım, çevre temizliği… vb. gibi alanlarda öğrencilerin
gönüllü olarak sorumluluk alabilecekleri alanların oluĢturulmasının öğrencinin hayata
hazırlanmasında ve değerler eğitiminin kazanımlarının elde edilmesinde olumlu katkısı olacağı
düĢünülmektedir.
4.1.3 Değerler eğitiminin amaçlarını kazandırmaya yönelik öğretmenin kendi hayatından,
yaĢamdan örnekler vermesine yönelik bulgular:
Katılımcılarımız, değerler eğitiminin kazanımlarını kazandırmak için kendi hayatlarından
verdikleri örneklerin, öğrenciler üzerinde etkili olduklarını belirtmiĢlerdir. Bu kapsamda E.2
görüĢlerini Ģöyle dile getirmiĢtir:
“Soru cevap, düz anlatım teknikleri gibi bir sürü yol kullanmakla birlikte ben genellikle ya kendi
hayatımdan, ya da öğrencilerin kendi hayatlarından, hayatın içinden, bizden örnekler veriyorum.
Dersi hayatın içinden hikâye ya da anılardan örneklerle anlatmak çocuklar üzerinde daha etkili
olduğunu düşünüyorum”.(E.2, 32)
Katılımcı olan eğitimcilerimizin bazıları da değerler eğitimi konuları, yaĢanan olumsuz bir
olayın arkasından vermeyi tercih ettiklerini söylemiĢlerdir. Örneğin, sınıf ortamında yaĢanılan
39
olumsuz örnekten yola çıkarak, kazanılması gereken olumlu değerin üzerinde durduklarını K.5
Ģöyle dile getirmiĢtir:
“Ben en çok saygıya çok önem veriyorum, görgü kurallarına çok önem veriyorum. Sevgiye çok
önem veriyorum, fedakârlığa çok önem veriyorum. Onda derste bir saygısızlık görüyorsam
başlıyorum saygının önemini sınıfa anlatıyorum, saygısızlık ile ilgili hayattan kesintiler
anlatıyorum. Bir olayın üzerinde konuşmak çocuklara bazı değerleri kazandırmaya yardımcı
oluyor”. (K.5, 53)
Katılımcı olan öğretmenlerimiz, sınıf ortamında olmuĢuz bir olay ya da değerler eğitimini
gerektiren bir durum gördüklerinde, değerler eğitimiyle ilgili telkinlerde bulunduklarına
belirtmiĢlerdir. Katılımcıların bu kapsamdaki görüĢleri doğrudan alıntı yoluyla aĢağıda
verilmiĢtir:
“Biz sınıfa girer girmez, ilk işimiz değerler eğitiminden bahsederek başlıyoruz. Sıralara düzgün
oturun, yerlere çöp atmayınız, ödevlerinizi yaptınız mı? Biz her yanlış bir davranıştan sonra
değerler eğitimini veriyoruz. Bizim konularımızda da değerler eğitiminin konuları var, barış, vatan
sevgisi gibi konular var”. (E.3, 48)
“Benim kişisel uygulamalarım her dersin bir 10 dk. Kısmını eğitim yaparak geçirirdim.
Öğretmenlerle karşı, okula karşı sorumluluklarını, büyüklerine karşı davranışları, sınıfta nasıl
oturup kalkacağını, tuvaletleri nasıl kullanacağını anlatıyordum. Bunun oldukça da faydalı
olduğuna inanıyorum. Eğitim sadece bilgiyle çocukların davranışları değişmiyor, yaparak ederek
bunları öğretmek gerekir. Bizim amacımız öğrencilerde davranış değişikliğini sağlamak. Çocuk da
davranış değişikliği olmamışsa eğitim olmamış demektir. Örneğin çocuk elindeki kâğıtları sınıfa
atıyorsa burada eğitim olmamış demektir”. (E.4, 65)
“Bizim alanımız beden eğitimi olduğundan öncelikle sene başında derse tek tek girerken, bütün
sınıflara ne tür uygulamalar yapacağını anlatıyorum. Hangi toplara nasıl vurulacağı, nasıl
oynanacağı ve bunları nasıl koruyacağını anlatıyoruz”. (E.7, 42)
“Valla daha çok sohbet tarzında, samimi olarak verebildiğim kadarıyla değerler eğitimi konularını
vermeye çalışıyorum. Zaten bize bu konular Milli Eğitim tarafından verilmemiş olsaydı da biz bu
konuları gerekli, lüzumlu gördüğümüz zamanlar veriyorduk”. (K.4, 42)
Katılımcı olan eğitimcilerimiz, değerler eğitiminin kazanım konuların kesinlikle gerekli
olduğunu, gerekli görülen her durumda değerler eğitimin konularına değindiklerini, bunu da en
çok telkin yoluyla yaptıklarını ifade etmiĢlerdir.
4.1.4. MEB, öğretmenler, okul ve velinin akademik baĢarı üzerinde yoğunlaĢtığı, değerler
eğitimi amaçlarını ikinci sıraya aldığına dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimcilerimiz, MEB, öğretmenler, okul ve velinin, (doğal olarak
öğrencinin de) daha çok akademik baĢarı üzerinde durduğu söylenmiĢ. Beklentinin bu yönde
olduğu, bundan dolayı değerler eğitimine yönelik konuların anlatımı ikinci, üçüncü sırada
40
kaldığını belirtmiĢlerdir. Çoğu zaman da akademik alandaki konularını yetiĢtiremeyecekleri
endiĢesiyle değerler eğitimi kazanımları verilemediğini söylemiĢlerdir. Tüm ilginin, akademik
bilgi üzerinde olduğu bir diğer ifadeyle de öğretim üzerinde olduğu, eğitim ya da değerler
eğitimi konularının ikinci, üçüncü sırada kaldığı ifade edilmiĢtir. Bu sebeple de değerler eğitimi
alanındaki baĢarısız olduğumuzu ifade etmiĢlerdir. Örneğin E.2 ve E.6, bu konudaki görüĢlerini
Ģöyle dile getirmiĢlerdir:
“Öğretim eğitimi ezdi. Sanırım bunu telafi edilmek için doğrudan değerler eğitimi verilmek
zorunda kalındı. Normalde bu değerler her derste verilmesi gerekir. Sekizinci sınıfa gelmiş bir
çocuk hala daha yerlere çöp atmamayı öğrenememişse ne kadar üzücü ki bu çocuğa sekiz senedir
bu değer verilememiş”. (E.2, 32)
“Biz öğretmenler olarak alan bilgisinden daha çok değerler eğitimine yani eğitime önem
vermeliyiz. Çocuk not için her şeyi yapar görünümde. Çocuk en ufak bir şey yapsa hemen not
istiyor. Not tek hedef olmuş. Çocukları sadece notu hedef olarak göstermişiz. Not kaygısıyla
öğretim verilmemeli. Önce insan yetiştirilmeli sonra alan bilgisi verilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Bunun için de eğitim öğretimin önüne geçmesi gerektiğini düşünüyorum”. (E.6, 30)
Katılımcımız olan öğretmenlerimiz, değerler eğitimi kazanımlarının öğrencinin önceliği
olmamasını MEB’in uyguladığı sınav sistemine bağlamaktadırlar. Örneğin bu konuda K.3, E.7,
E.8, K.1, K.4, K.6 görüĢlerini Ģöyle dile getirmiĢlerdir:
“Bunu ben sınav sistemine bağlıyorum. Bizim öğretmenlerimiz ve velilerimiz sınav sistemini o
kadar etkinleştirmiş ki biz bütün eğitim sistemini sınav sistemine göre planlıyoruz. Başarılı olmak,
iyi eğitim vermek sınavda başarılı olmakla ölçülüyor çünkü. Bu da değerler eğitimin ikinci planda
kalmasını sağlıyor. Çocukları sınava hazırlıyor ama hayata hazırlayamıyoruz”. (K.3, 44)
“İnsan hayatında meslek edinme birinci önceliğimiz olmuş, değer kazandırma belki hiç belki de 2.
3. derecede önceliğimiz olmuş. Bunda da MEB‟in SBS, gibi her şeyi akademik başarıyla
ölçmesinden kaynaklandığını düşünüyorum”. (E.7,42)
“Bizim en büyük sıkıntımız şu yarışmacı zihniyet, bize çok şey kaybettiriyor. Test çözmek, soru
çözmek bize daha faydalı gibi geliyor. Ama biz bu çocuklara değerler eğitiminin konusu olan
kazanımları kazandırmış olsak akademik olarak da başarılı olacağını düşünüyorum. Öncelikle
öğretmenin, sabırlı ve hoşgörülü olması lazım. Aileler de bu hoşgörüyü ve sabrı gösteremiyor. Biz
problemi bağırarak, öğrenciyi sindirerek, problemi halının altına süpürüyoruz ancak. Her
problemin üstüne giderek, okul aile birlikteliğiyle çözmemiz lazım”. (E.8, 41)
“Bu tür konuların aslında pratikte (değerler eğitimine yönelik konuların) arka planda kaldığı, ön
plana daha çok sınava öğrenci hazırlama çabasının çıktığını gözlemliyorum. Teori de değerler
eğitiminin önemli olduğunu söylüyoruz. Bunu herkes kabul ediyor ama uygulamada ikinci planda
kalıyor değerler eğitimi. Öğretmenler ya da okul öğrenciyi sınava hazırlama çabasını ön planda
tutuyorlar. Ama oturduğumuzda en fazla ya şimdiki nesil de şu, şu özellikler yok diye değerler
eğitimine yönelik konulardan şikâyet ediyoruz. Ama çözüme yönelik bir şeyler yapmaya gelince,
belki sistem gereği öğretmen de matematik ve Türkçenin peşinde koşturuyor. SBS‟ de daha fazla
net çıkarmanın peşinde koşturuyor”. (K.1, 36)
“Branşımız matematik olduğu için çok fazla öğrencinin problemleriyle ilgilenecek ya da işte ben
bu gün şu değerler eğitiminin değeriyle ilgileneyim, öğrencilere bu konuda fazla zaman ayırayım
41
diyecek zamanınız yok. Çünkü branşınız SBS gibi sınavlarda ağırlıklı soruların geldiği bir branş
olunca daha fazla branş konularını vermeye zaman ayırmak durumunda kalıyoruz”. (K.4, 42)
“Evet, ben öyle düşünüyorum. Çünkü öğretmen matematik ve fen bilgisi öğretmekten çocuğa iyi
insan, mutlu insani öğretmeyi geri plana itmek zorunda kalıyor. Son müfredat değişikliği ben çok
olumlu bulmuştum. Son müfredatın çocuklara bu tür değerlerin kazandırılmasında önceki
müfredata göre daha iyi olduğunu düşünüyorum”. (K.3, 44)
“Okullarda zaten hep meslek edinmeye yönelik. Ahlaklı, kaliteli insan yetiştirmeye yönelik değil.
Ya da birinci hedefi bu değil. Biz bütün öğrencileri sadece meslek edinmeye yönlendiriyoruz. Bir
sınıfta 35 öğrenci varsa 10‟u güzel bir meslek ediniyor. 20‟si isteği bir mesleği kazanamasa da bu
okuldan mezun oluyor. Peki, ne oluyor sonra. Bitiyor. Sonra bütün hedefleri bitiyor.
Hedeflerimizde ahlaki değerler yok maalesef. Çocuklarımızın hedeflerine de bunu koymuyoruz”.
(K.6, 30)
Mülakatımıza katılan öğretmenlerimiz, değerler eğitimi kazanımlarının öğrencinin akademik
baĢarısının üzerinde ve önünde değer verilmesi gerektiğini düĢünüyorlar. Günümüz sisteminde
değerler eğitimi konularından Ģikâyet edilse bile değerler eğitimi konularının kazanımlarının
birinci önceliğimiz olmadığında öğretmenlerimiz hemfikirler. Bu anlayıĢ MEB’ce, velice,
toplumca değiĢmedikçe de sorunun çözülmesinin çok zor olduğunu düĢünüyoruz.
Değerler
eğitiminin
kazanımlarının
öğretiyle
değil
yaĢanarak
kazanılması
gerekir.
Toplumumuzda birçok insan doğruları bilmesine rağmen, bildiği doğruyu yaĢamaktan uzaktır.
Örneğin, bir katılımcımızın, açık yüreklilikle aĢağıda vermiĢ olduğu cevabı, insanın değerler
eğitiminin kazanımlarıyla, toplum telakkisi ve dünyalık menfaati arasındaki çatıĢmasını bize
yansıtmaktadır:
Size, anlattığınıza sağlama olacak bir soru sormak istiyorum (Müsaadeniz olursa). Bir
kızınız var -olur inĢallah- sadece iki adayı olsa ve iki adaydan da biriyle evlendirmek
durumunda kalsanız. Bunlardan biri değerler eğitimine sahip asgari ücretli çalıĢan, diğeri
değerler eğitiminden yoksun doktor, hangisine verirsiniz?
“Çok dürüstçe cevap vereyim. (gülmeler)… Normalde olması gereken ahlaklı asgari ücretli
olandır. Ama şuan düşünüyorum. Belki bayağı bir düşündükten sonra evet ahlaklı olan asgari
ücretliye, belki verebilirim ama ilk önce kafamda beliren bu doktor ahlaklı olsun
istiyorum.(gülmeler…) Demek ki günümüz dünyası mesleği, gücü, makamı, parayı birinci hedefe
koyması, bizim bile şuur altımıza o kadar işlemiş ki doğruyu bilmemize rağmen kabul etmekte
zorlanıyoruz. Bizlerin maddi zararına gibi görense bile ahlaklı olanı hemencecik seçecek bir
şuuraltı olan nesiller yetiştirmemiz gerekir. Zihnimiz, kalbimiz, dünyalık ve dünyaya ait para,
makam, güç, servetle çok fazla kirlenmiş sanırım”. (K.6, 30)
Değerler eğitimi kazanımları, toplum tarafından kabul görüyor olması da çok önemli. Toplum
yaĢayıĢıyla uygulamalarıyla, değerler eğitimi kazanımlarını hak ettiği itibarı göstermeli ki o
42
değerler toplum nazarında yaĢanmaya devam edebilsin. Nitekim bununla ilgili olarak K.6, K.3
görüĢlerini Ģöyle dile getiriyor:
“Değerler eğitimin güzel kavramlarına toplum tarafından itibar edilmesi çok önemli. Bu
değişmedikten sonra bu değerlerde başarı elde edemeyiz. Birileri bir yere gittiklerinde parayı
bastırıp bir şeyleri değiştirememeliler. Bu sorunu da çözmenin yolu ahlaklı, ahlakını bir şeye
satmayacak, değiştirmeyecek insanlar yetiştirmekten geçiyor. (K.6, 30)
Öncelikle eğitimin temelinde insani değerler verilmelidir. Diğer öğretime ait konular, bu insanı
değerlerin etrafında dönmelidir. Öğrencilere şunu hissettirmek lazım: Öğrencinin aldığı notlardan
daha çok, insanlarla birlikte yaşarken insanların ona verdikleri değer eğitimine ait değerlerin
önemli olduğu verilmelidir. (K.3, 44)
4.1.5 Öğretmenin davranıĢlarının, yaklaĢımlarının öğrencilere, değerler eğitimini
kazandırmaya yönelik örnek teĢkil ettiğini dair bulgular:
Katılımcılarımız, öğretmenin davranıĢlarının öğrencilere, değerler eğitimini kazandırmaya
yönelik ciddi bir örnek teĢkil ettiğini, bazen öğretmenin bu davranıĢlarının öğrencinin ailesinden
öğrendiği olumsuz davranıĢlarla çeliĢtiğini, burada öğretmenin yaklaĢımlarının değerler eğitimini
kazandırmasında çok önemli olduğu ifade edilmiĢlerdir. Örneğin, üniversitedeki Hocasıyla olan
anısını, bizimle paylaĢan katılımcımız olan E.8, öğretmen davranıĢlarının önemini Ģöyle
anlatıyor:
“Ben üniversitedeki bir anımı anlatmak istiyorum. Almanya‟dan gelen bir müzik öğretmenimiz
vardı. Hocamız “Herkes istediği gibi hareket etsin.” dedi. Öyle deyince birden bire hocanın
etrafında bir küme oluşturdu hareketli arkadaşlarımız ve hocayı ortaya alarak, hocanın üzerinde
bir kule oluştu, nerdeyse. O öğretmen sadece gözleriyle beni gördü en alttayken. Ondan sonra
müzik bitti, herkes toparlandı. Ben olsaydım ya da siz olsaydınız çok büyük tepki verirdiniz. Ama o
hocamız hiçbir şey olmamış gibi herkesin elini sıktı. Ertesi gün de geldi sadece benim elimi sıktı.
Benim o olaya karışmamış olmamdan ve hocanın haline üzüntümü, kurduğumuz göz temasıyla
hissetmesinden dolayı. (Ben Hocanın bu meseleyi daha çok nasıl karışılacağını merak ediyordum
aslında) Bak adamdaki sabra, adamdaki sakinliğe, adamın bana olan davranışı da çok
enteresandı”. (E.8, 41)
AraĢtırmamızın katılımcıları, öğrenciye değer kazandırmada öğretmen davranıĢların çok önemli
olduğunu, davranıĢlarıyla anlattıklarının, telkinle anlattıklarına göre daha fazla etkili olduklarını
belirtiyorlar. Öğretmenin yaptıklarıyla söyledikleri çeliĢtiğinde, öğretmenin anlattıklarının önemi
kalmadığını ifade ettiler.
Örneğin E.1, K.6, E.7,
bu kapsamdaki görüĢlerini Ģöyle dile
getirmiĢlerdir:
“Biz de burada bizzat kendimizi model olarak bağırmadan da düşüncelerimizi anlatabileceğimizi
göstermeye çalışıyoruz. Kendimizi de onlara örnek gösteriyoruz. Bunda da öğrenciler üzerinde
başarılı olduğumuzu düşünüyoruz”. (E.1, 27)
43
“Değerin, koridorda yürürken de verilebileceğini düşünüyorum. Ben çok değerler eğitimi
kazanımlarını bir dersin konusunu anlatırcasına değil de yeri geldikçe davranışlarımla değerler
eğitiminin konularını kazandırmak için örnek olmaya çalışıyorum. Örneğin yeri geldiğinde bir
öğrencimden özür dileyebilirim. Bir öğrencime rica da bulunabilirim, bu da bir değerdir. Bunlar
nezakettir, görgü kurallarıdır”. (K.6, 30)
“Bazen bir bakışımızla bile yaptığı davranışın yanlış olduğunu hissettirebiliyoruz. Bazen parmak
işaretiyle bile ağzından çıkan bir sözün çok yanlış olduğunu ona anlatıyoruz. Biz el hareketlerini,
işaret dilini çok kullanıyoruz. İşaret dilinin daha çok etkisinin olduğunu görüyoruz”. (E.7, 42)
Katılımcılarımız, öğrencilerin, öğretmenin sadece davranıĢlarına değil, giydiği kılık kıyafetine,
duruĢuna, meseleleri çözüĢ tarzına, müzik zevkine varıncaya kadar birçok alanda öğretmeni çok
dikkatli gözlemlediklerini, örnek aldıklarını, ifade etmiĢlerdir. Öğretmenlerin öğrencilerin
kendileri hakkında bu kadar dikkatli olduklarını da bilmediklerini düĢünüyoruz. Örneğin
katılımcı E.5 Bu konudaki görüĢlerini Ģöyle dile getiriyor:
“Öğretmen ciddi bir rol modeldir. Öğrenci kesinlikle ve kesinlikle öğretmenin her şeyine dikkat
ediyor. Tıraş olup olmadığınızı, ayak kabınıza, gömleğinize varıncaya kadar dikkat ediyor. Bir gün
hatırlıyorum, yeni tıraş olup geldiğimde öğrencinin bir tanesi şey dedi. Hocam yüzünüz
beyazlaşmış. Başka bir öğrencim de dedi ki: hayır öğretmenimiz tranş olmuş. Yani bunu fark
ediyor. Başka bir öğrencim, yeni bir ayakkabıyla gelmiştim. Öğrencim, Hocam ayakkabınızı
değiştirmişsiniz, dedi. Eminim ki öğretmenler, öğrencilerin bu kadar dikkatli olduğunu bilmiyorlar.
Önemli olan öğrencinin bu dikkatini öğrencinin akademik ve insani değerler açısından da
verilmesi gereken değerlere yöneltebilmek başarıdır”. (E.5, 33)
Öğrencilerimiz, değerler eğitimin kazanımlarının tersine (olumsuz) davranıĢ örneklerini aileden
görerek, okula gelmiĢse, okulun, öğretmenin ona değerler eğitiminin kazanımlarını
kazandırmakta aileyle çeliĢtiğinden dolayı değerlerin kazanılma konusunda güçlük yaĢandığı dile
getirilmiĢtir. Çözüm olarak da muhakkak ailenin de değerleri kazandırmada iĢin içine sokulması
gerektiğini düĢünüyoruz. Katılımcıların konuyla ilgili görüĢleri doğrudan alıntı olarak aĢağıda
verilmiĢtir:
“Ben bir de sokakların temizliğine çok önem veriyorum. Ortak kullanma alanlarının kötü
kullanılmasına tahammül edemiyorum. Çocuklara da örnekler vererek anlatıyorum. Çocuğa yere
çöp atmanın kötü olduğunu anlattığımda çocuk bana ne olacak ki öğretmenim. Benim babamda
yere çöp atıyordu, şeklinde cevap veriyor. Çocuk yere çöp atma gibi birçok olumsuz davranışı
aileden toplumdan öğrendiğini düşünüyorum”. (K.5, 53)
“Okul, öğretmenin eğitim yönünü ön planda çıkarmalı, eğitim derken değerler eğitimine yönelik bu
davranışları kazandırmalıdır. Çünkü bir çocuk bunu ya ailede ya okulda kazanır. Ama şimdi biz
veli toplantıları yapıyoruz. Veli telefonunu sessize almamış, ya da veli toplantıda sakız çiğniyor,
şimdi bu çocuk ailede bu değerleri nasıl kazanabilir ki? Eğer okul da bu değerleri bu sakız
çiğneyen ailenin çocuğuna, kazandıramazsa ciddi bir kayıp söz konusu olur”. (K.2, 46)
“Çocuklarımıza oynanan bir oyunda kazanmak kadar kaybetmenin de doğal olduğunu, kaybetmeyi
rakibini tebrik ederek, onurla, centilmence karşılamaları gerektiğini söylüyoruz. Bizde de var,
toplum olarak da var, yaşadığımız şehir hayatından mı bilemiyorum, sabırsız bir insan olduk çıktık.
44
Ne öğrencilere karşı, ne öğrenciler birbirine karşı sabırlı davranmıyoruz. Sabırlı olmadığımız için
problemi değerler eğitimindeki sabır, hoşgörü anlayışına göre çözemiyoruz”. (E.8, 41)
“Her şeyden önce değerler eğitimi konularını bizzat yaparken iyi bir örnek olmaya çalışıyorum.
Mesela aileyi öğrencinin ödevine, okuldaki eğitime dahil etmeye çalışıyorum. Bu da değerler
eğitiminin kazanımlarını kazandırırken ailenin öğrenciyle birlikte bunları yaptırmanın değeri
kazandırmak için verimli olduğunu düşünüyorum”. (K.6, 30)
Değerler eğitiminin kazanımlarını ancak değerler eğitiminin kazanımlarını hayatına yansıtmıĢ
öğretmenler tarafından verilebileceğini görüyoruz. Bu yönüyle değerler eğitimin kazanımlarının
öncelikle öğretmenlerde olmasının zorunlu olduğu görülüyor.
4.1.6 Öğrencilerin güzel davranıĢlarının ödüllendirilmesi, ödüllendirilen davranıĢların
örnek teĢkil ettiğine dair bulgular:
Katılımcılarımız, değerler eğitimi kazandırmaya yönelik olumlu davranıĢ sergileyen bir
öğrenciyi hemen takdir ettiklerini söylemiĢlerdir. Öğrencinin güzel davranıĢını ödüllendirerek,
böylelikle de diğerleri için de bu davranıĢın örnek olacağını ifade etmiĢlerdir. Öğrenciye değerler
eğitimi kazandırmada, olumlu davranıĢların ön plana çıkarılmasının çok önemli olduğunu
belirtmiĢlerdir. Nitekim bununla ilgili olarak, E.1, K.6, görüĢlerini Ģöyle dile getirmiĢlerdir:
Belirtilen sürenin sonunda en fazla selamlaşan öğrencileri, sınıf içinde takdir edip, diğer
arkadaşlarına örnek olmasını sağladık, küçük ödüllerle ödüllendirdik. (E.1, 27)
“Bazen sınıfta bir öğrenci değerler eğitimi konularından birini yaptığında o öğrenciyi takdir
ediyorum ki diğer öğrencilere de örnek olsun, taklit edilme olasılığını artırmak, pekiştirmek için
yapıyorum”. (K.6, 30)
Öğretmenlerimiz, çoğu zaman yaramazlık yapmıĢ, ya da disiplin gerektiren öğrencileri uyarmak
maksadıyla farkına varmadan ön plana çıkarttıklarını belirtmiĢler. Uyarılarımız, kızgınlıklarımız,
ceza gibi görünse de aslında davranıĢı ödüllendirme, pekiĢtirme yaptıklarını ifade etmiĢlerdir.
Nitekim bununla ilgili olarak E.7, görüĢlerini Ģöyle dile getirmiĢtir:
“Ben sınıf öğretmenliğim zamanında başkandan şunu isterdim, tahtaya öğretmen gelene kadar
güzel davranış yapanları yaz, kötü davranış yapanları asla yazma, derdim. Geldiğimde tahtada
yazılı isimleri teker teker tebrik ederdim. Eğer onları hediye olarak verebileceğim küçük bir
şeylerim varsa vermeye çalışırdım. Bunu çok etkili olduğunu düşünüyorum. Bizim her daim iyi ve
güzel olanı ön plana çıkarmamız lazım. Çirkini, kötüyü tahtaya yazarak, bir ceza bile versek
aslında onu göz önüne getirerek ödüllendirmiş, olduğumuzu düşünüyorum”. (E.7, 42)
45
Yapılması gereken ceza gerektiren davranıĢlardan daha çok ödüllendirme gerektiren davranıĢlar
üzerinde durup onların ön plana çıkarılması ve ödüllendirilmesidir. Örneğin K.2 bu konuyla ilgili
düĢüncesini Ģöyle anlatıyor:
“Mesela Mehmet diye bir öğrencim var, hiç dersime malzeme getirmiyor, dersimle ilgilenmiyor,
ama bir gün Mehmet, önünde bir ev maket gördüm, çok güzel. Mehmet, sen bunu tek başına mı
yaptın çok güzel olmuş, babasından yardım almış ama çok güzel bir çaba vardı. Ben güzel bir şey
gördüğümde öğrenciyi taltif ediyorum, yeteneğini ortaya çıkaracak yarışmalara yönlendiriyorum”.
(K.2, 46)
4.1.7 Okuldaki sosyal etkinliklerin, değerleri kazandıracak Ģekilde düzenlenmesi
gerektiğine dair bulgular:
Katılımcılarımız, değerler eğitimini kazandırmaya yönelik, öğrencilere toplumun içinde, sokakta
uygulamalar
yapılması,
okuldaki
sosyal
etkinliklerin
değerleri
kazandıracak
Ģekilde
düzenlenmesi gerektiğini ifade etmiĢlerdir. Değerler eğitimin konularının kazanımlarını elde
etmek için okul ortamının çok iyi düzenlenmesi lazım. Teorik değil, pratik yaĢam alanları
oluĢturulmalı. Öğrenci eğlenirken, spor aktiviteleri yaparken, yaĢamın içinde olurken bu
değerleri kazanabilmesi gerektiğini düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili K.7 görüĢlerini Ģöyle
dile getiriyor:
“Okuldaki sosyal etkinliklerin oldukça verimli düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Çocuk öz
güvenin sosyal etkinlikler yaparak kazanabilir bu sosyal etkinlikler sayesinde. Bizim
çocuklarımızın kendimizi ifade etme gereği duymama gibi bir problemimizin olduğunu
düşünüyorum”. (K.7, 45)
Okul, bunun için çocukları okuldan dışarıya da çıkarmak lazım. Yaşam alanının sadece okuldan
ibaret olmadığını öğretmek lazım. Belki okulun dışına çıkarak öğrencinin toplum içinde nasıl
davranması gerektiğinin uygulama yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ama imkânlarımız okul
dışına çıkıp, orada toplum içinde nasıl davranması gerektiğine dair eğitim vermemize çok müsait
değil. (K.7, 45)
Okulun öğrenciyi yaĢama hazırlama görevi olduğundan zaman zaman okul, öğrenciyi okulun
duvarlarının da dıĢına çıkarması gerektiğini düĢünüyoruz. Çünkü eğitim dört duvarın içine hapis
olmuĢ bir Ģey değildir. Okulun çevreyle ortak sorumluluk projeleri geliĢtirmesinin, bu projeleri
uygulamasının bir zorunluluk olduğunu düĢünüyoruz. Örneğin konuyla ilgili olarak belediyelerle
ve STK’larla ortak çalıĢmalar yürütülebilir.
46
4.1.8 Öğrenciler kendilerini arkadaĢlarının, toplumun önünde oldukça rahat ifade
edebiliyorlarsa, problemlerini konuĢarak çözebildiklerini dair bulgular:
Katılımcılarımız, öğrenciler kendilerini arkadaĢlarının arasında veya toplumun önünde oldukça
rahat ifade edebiliyorlarsa, problemlerini konuĢarak çözebildiklerini söylüyorlar. Kendini rahat
ifade edemeyen, ya da hiç ifade edemeyen öğrencilerin ise, Ģiddetle kendilerini ifade ettikleri,
hatta bazı öğrencilerin de Ģiddet göstererek, sevgisini ifade etmeye çalıĢtıklarını belirtmiĢlerdir.
ġiddete baĢvurmak, çocukların çevrelerinden ya da ailelerinden görerek öğrendikleri bir davranıĢ
Ģekli olmuĢtur. Nitekim E.1, K.7, bu kapsamda görüĢlerini Ģöyle ifade etmiĢlerdir:
“Günümüz öğrencilerinin en büyük problemi kendilerini ifade edemiyorlar. İfade edemeyince bu
metabolizmalarına yansıyor. Tabi birde kendi hayatlarında, en yakınlarında gördükleri şey de
insanların birbirine karşı, şiddet uygulaması olunca öğrencilerin kolaylıkla başvurduğu bir yol
olmuş oluyor”. (E.1, 27)
“Kendini ifade eden çocukların bir kısmı yanlış ifade ederken, bazıları da hiç kendini ifade
etmeyen öğrencilerimiz vardır. Kendini ifade etmede başarısız olanlar, problemlerini çözmek için
şiddete başvuracaktır”. (K.7, 45)
Öğretmenlerimiz, sağlıklı iletiĢim kurmayı öğrenememiĢ, kendini doğru ifade edemeyen
çocuklara, kendilerini Ģiddetle ifade etme yerine, sağlıklı iletiĢimi öğretmemiz gerektiği üzerinde
duruyorlar. Konuyla ilgili olarak K.7, K.5, K.6, görüĢlerini Ģöyle dile getiriyorlar:
“Çocuklarımız dinlemeyi bilmiyorlar. Bunu da sanırım ailelerinden öğreniyorlar. Herkes
konuşuyor, karşıdakinin ne konuştuğunu bilmiyor. Ne kadar fazla bağırırsa kendisinin haklı
olduğunu düşünüyor. Bence doğru iletişimi biz çocuklarımıza öğretmemiz gerekir. Birbirini
dinleyen insanların arasında şiddet olmaz diye düşünüyorum”. (K.7, 45)
“Bu yeni nesilde bağırarak konuşma arttı. Çocuklarımız çok küçük yaşlardan itibaren sağlıklı bir
iletişim kurmayı öğrenmediklerinden bağırarak, birbirine vurarak iletişim kurmaya çalışıyorlar.
Toplumun nerdeyse % 60 bu şekilde yanlış iletişim kuruyor. Soruyorsun niye bunu yapıyorsun diye
sorduğunda diyor ki şaka yaptım. Başlıyorum şaka yapmayı anlatmaya. Şaka karşısındaki rencide
etmeden, vurmadan, zarar vermeden yapılan iştir. Sen ne yapıyorsun, kafasına bir tane
indiriyorsun, ben de o anda birinin kafasına vuruyorum, vurduğum hemen zıplıyor bak diyorum
nasıl korktu, rahatsız oldu, bu şekilde yaptıklarının yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyorum”. (K.5,
53)
“Burada iyi bir iletişim olursa, çocuklara iyi bir iletişimle kendilerini, kızgınlığını, aşkını,
hissiyatını, nefretini, başarısını, başarısızlığını ifade etmeyi öğretirsek, bu kişinin bu tür
duygularını şiddetle ifade etmesinin önüne geçmiş olacağız. Hâlbuki bizim toplumuzda insanlarda
yanlış bir ifade tarzımız, iletişimiz var. İnsanlar bu tür duygularını şiddetle, öfkeyle, bağırarak
ifade edebiliyorlar. Bu da şiddeti beraberinde getiriyor. Çok büyük bir grupta da kendi
duygularını, aşkını, nefretini hiç ifade etmeme, ya da edememe –görgü kuralları, aile gelenekleri
vb. nedenler- iletişime kapalı olma durumları var. Bunlar da bir yerde patlıyor ve yıkıcı sonuçlara
neden olabiliyor”. (K.6, 30)
47
“Toplumuzda yanlış bir sevgi dili oluştuğunu düşünüyorum. Örneğin biri arkadan gelir enseye bir
tokat patlatır Naber, lan, der. Bu aslında onu sevdiğinin bir göstergesidir. Ne yapıyorsun desen
seni sevdiğimden yaptım, der. Biz çocukları bile ısırarak severiz. Bu da toplum olarak sevgimizi
göstermeyi bilmediğimizi ortaya koyuyor. Çocuklarımızda da şiddet olaylarını, kavga, gürültüyü
artırıyor. Öğretmen de böyle yetişen, büyüyen birini kolay kolay değiştiremiyor. Biz ana okuldan
itibaren çocuğa kendini nasıl ifade edebileceğini öğretmemiz lazım. Şuan akademik unvana sahip
birçok kişi bile kendini doğru dürüst, samimi ifade edebildiklerini düşünmüyorum”. (K.4, 42)
Katılımcılarımızdan bazıları da teknolojik geliĢmelerin, yüz yüze iletiĢimsizliği artırdığını, yüz
yüze olmayan iletiĢimlerimizin de ön yargıları, nefreti, kini ve kavgaları büyüttüğünü ifade
etmiĢlerdir. Sağlıklı bir iletiĢimin yüz yüze olması gerektiğini düĢünüyoruz. Ġnsanlarımızın yüz
yüze iletiĢimden vaz geçmemeleri gerekir. Nitekim konuyla ilgili K.4 görüĢlerini Ģöyle dile
getiriyor:
“Teknolojik araçlar insanı iletişimsizliğe alıştırdı. Sınav sistemimiz insanları iletişimsizliğe
alıştırdı. İletişimsizlik insanlar arasında ön yargıları artırdı, ön yargılar da kavgaları büyüttüğünü
düşünüyorum. Toplumumuzda bağırarak konuşuyorlar, kim daha fazla bağırırsa haklıymış gibi
algılanıyor”. (K.4, 42)
Katılımcı olan eğitimcilerimiz, öğretmenlerin, öğrencinin problemleriyle ilgilenecek, özel olarak
öğrencinin problemleriyle ilgili konuĢacak, zamanlarının olmadığını belirtmiĢlerdir. Teneffüs
aralarının ortaöğretimde 10 dakika gibi kısa olması, okul çıkıĢı öğrencilerin birçoğunun servisle
hemen gitmek zorunda kalmaları, öğretmenlerin okul çıkıĢı öğrencilere zaman ayıramama gibi
nedenlerle öğrencilerle öğretmenlerin birlikte zaman geçirecekleri ortak alanların ders dıĢında
olmamaları ciddi bir sorun teĢkil etmektedir. Nitekim K.4 bu konuyu Ģöyle dile getirmiĢtir:
“Biz branş öğretmenleri olduğumuzdan çocukla bire bir konuşabileceğimiz zamanlarımız sınırlı,
bir teneffüs var oda kısa bir süre, sonra tekrar tersimiz var. Bu ciddi bir problem, çocuklarla çok
fazla teke tek zaman bulmakta sorun yaşıyoruz”. (K.4, 42)
“Çözüm sağlayamadığımız konular genellikle diyalog eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Çünkü genellikle problem gençleri dinlemeye tahammülümüz yok. Çocuğun seviyesine inme, onun
kullandığı kelimelerle konuşma, daha samimi olma problemlerin çözümünde % 70 bana başarı
sağladığını düşünüyorum”. (K.4, 42)
4.2. Okul, Değerler Eğitimini Kazandırmaya Yönelik, Öğretmene Nasıl Bir Sorumluluk
Yüklediğini Dair Bulgular.
48
4.2.1. Okulun ve öğretmenin, öğrencinin hayatında aileden sonra en önemli sorumluluğu
üstlendiğine dair bulgular:
Katılımcılarımız
olan
eğitimcilerimiz,
öğretmenin
değerler
eğitimin
kazanımlarının
kazandırılması konusunda sorumluluk taĢıdığını bilmesi, bilmeyen öğretmenler varsa bunlara da
hissettirilmesi gerektiği üzerinde durmuĢlardır. Nitekim bununla ilgili olarak K.3, K.4
düĢüncelerini Ģöyle dile getirmektedirler:
“Öğretmenin değerler eğitiminin konularını öğrenciye vermekle sorumlu olduğunu, öğretmene
hissettirmek lazım. Mutsuz olan öğrencinin başının okşanması gerektiğinin öğretmene
hissettirilmesi gerekir. Öğretmenin sorumluluğudur her bir öğrencinin mutlu ve başarılı olması, bu
büyük ve genel bir sorumluluktur”. (K.3, 44)
“Okulda öğretmen olarak, değerler eğitiminin kazandırılması, öğretmenin en büyük
sorumluluğudur. Bu sorumluluğu yapmak için bence Milli Eğitimin, okul müdürünün ya da
idarenin aslında söylemesine ya da yazıyla bunları bildirmesine gerek olmadığını düşünüyorum.
Çünkü bu değerler eğitimin konusunu öğrencilere kazandırmak, öğretmen olmanın bir gereği ve
sorumluluğudur. Öğretmen arkadaşların da bunların birçoğunu zaten yaptığını düşünüyorum belki
bu takip, hatırlatma, daha iyi netice alma adına faydalı olabilir”. (K.4, 42)
Katılımcılarımız, öğretmenin görevi öğrenciye sadece bilgi vermek değil, öğrenciyi hayata
hazırlamak, hayatta erdemli yaĢayacak kazanımları da kazandırmanın öğretmenin görevi
olduğunu belirtmiĢlerdir. Konuyla ilgili öğretmen görüĢleri doğrudan alıntı olarak aĢağıda
verilmiĢtir:
“Biz öğretmen olarak her şeyden önce etiketli insan yetiştirmek değil, insan gibi insan yetiştirmek
bizim sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Bir öğrenciye sadece bilgiyi vermek değil, onu
hayata hazırlamak da öğretmenin görevi olmalıdır. Öğretmenin de öğrenciyi hayata hazırlayacak
bir donanımda olması gerekiyor”. (E.6, 30)
“Aynen öyle bir insan 0- 6 yaşa kadar ailesinden eğitim alıyor ve ondan sonra okul hayatı
başlıyor. Üçayaklı bir şey bu anne-baba-öğretmen. Gerçekten insan hayatında değerleri öğretme
konusunda en büyük görev bu üçayaklı sistemdir. Anne-Baba-Öğretmen”. ( E.1, 27)
“Öğretmenin bu konuda sorumluluğu büyüktür. Bu tür değerlerin belki bir ders gibi verilmelidir.
Toplumun başına bela olmuş birçok katilin, hırsızın okul sıralarından geçtiğini düşündüğünde,
öğretmenin sorumluluğu cidden fazla”. (K.5, 53)
Öğretmen -farkında olsun veya olmasın- öğrenciye rol model olduğundan ya doğru değeri ya da
yanlıĢ değeri anlatıyor demektir. Bu yönüyle öğretmenin konumunun farkında olup, olumlu
örnek model olma zorunluluğu olduğunu düĢünüyoruz. Örneğin, ilgili K.4, görüĢlerini Ģöyle dile
getirmektedir:
49
“Öğretmen kendi alan bilgisini anlatıyor olabilir ama ihtiyaç olduğunda, problem olduğunda
öğretmenin doğal olarak, değerler eğitiminin konusuna gireceğini düşünüyorum. Çünkü öğretmen
sadece alan bilgisini anlatan biri değildir, bir makine değildir, onun ders anlatışıyla, hayata
bakışıyla, problem çözümüyle öğrenciye istese de istemese de örnek olma konumundadır. Bu
yönüyle öğretmenin bunun farkında olup iyi örnek modeller olma zorunluluğu olduğunu
düşünüyorum. Bunu meslek etiği olarak düşünebiliriz, ya da öğretmenliğin vazgeçilmez bir tarafı,
yönü olarak da kabul edebiliriz”. (K.4, 42)
Okul ve öğretmenin öğrenciye değerler eğitimi kazandırma sorumluluğunu almadığı zaman,
ailede, sokakta değerler eğitiminin kazanımlarından habersiz olan öğrenciye bu kavramları
kazandırabilecek baĢka bir kurum yoktur. Bu yönüyle okulun ve öğretmenlerin değerli bir
toplumun inĢasında çok önemli bir noktada vazife yaptıklarını düĢünüyoruz. Nitekim konuyla
ilgili olarak E.1 ve E.2 görüĢlerini Ģöyle dile getirmektedirler:
“Şimdi okul ortamı gerçekten çok önemli, çünkü aynı yaş seviyesindeki insanların bir araya geldiği
bir ortam, bir öğrenci günün altı yedi saatini burada geçiriyorlar. Ve beraber olma ve beraber
yaşamayı, hayatı anlamlandırmayı okul ortamında öğreniyor. Çünkü biz bu öğrencileri okul
ortamında kazanamazsak, hayatlarında uygulayacak hiçbir şeyi öğrenemeden mezun olup
gidecektir, hayatta da çoğu zaman başarısız olacaklardır. Ama bu değerleri öğrencilerimize
verebilirsek hayatlarını başarılı olarak devam ettirecektir”. ( E.1, 27)
“Okulun asli sorumluluğu budur bence, ailede ya da cevrede uygun eğitim öğretim fırsatı
bulamamış bu çocuklara da gerekli olan değerler eğitimini ve ihtiyacı olan diğer bütün eğitilmeleri
vererek bir fırsat eşitliğini sağlamak, okulun asli sorumluluk ve görevlerindendir. Çocuğuna yanlış
bilgiyi, ya da yanlış hayat anlayışını öğreten veliye de doğruyu öğretmek okulun en önemli görev
ve sorumluluğudur”. (E.2, 32)
Değerler eğitiminin kazanımlarının kazanım olabilmesi, tutum haline gelebilmesi için, günümüz
pedagog ve psikologlarının da ifade ettikleri gibi çocukların 0-5 yaĢ arası yaĢantıları çok önemli.
Bu yönüyle aileden ve anaokulundan itibaren değerler eğitimi konularının daha fazla üzerinde
durulması gerektiğini düĢünüyoruz. Öğrencimiz ilkokulu bitirdiğinde değerler eğitimi
kazanımlarını kazanmıĢ olması gerektiği fikrinde, hemfikiriz. Nitekim konuyla ilgili olarak da
K.5 görüĢlerini Ģöyle dile getiriyor:
“Belki sınıf öğretmenleri daha çok etkili olabilir ama branş öğretmenlerinin çocuklara bu
değerleri kazandırması o kadar kolay değil. Bence bu değerler eğitimin konularını 0-5 yaşlarında
çocuğu kazandırmak gerektiğini düşünüyorum. Dördüncü sınıfa kadar karne verilmediği için
aslında çocukların gelişimini, değerler eğitimine ait gelişimi bir çizelgeyle ciddi takip edilmesi
gerektiğini düşünüyorum. Özel okullarda bu yapılıyor, devlet okullarında da bunun yapılması
gerekir”. (K.5, 53)
4.2.2. Değerler eğitimi ailedeki olumsuz değerle çatıĢtığında o değerleri kazandırmakta
ciddi zorluklar yaĢandığına dair bulgular:
50
Katılımcılarımız, öğrencinin okulda gösterdiği ilk davranıĢlarının büyük çoğunlukla ailede
gördüğü davranıĢlar olduğunu söylüyorlar. Okul aileyle çatıĢtığında istenilen değeri
kazandırmakta zorlandıklarını ifade ediyorlar. Okul aileyle çatıĢmadığında, ailedeki olumlu
davranıĢı pekiĢtirdiğinde öğrenciye olumlu davranıĢı kazandırmak daha kolay ve kalıcı olduğunu
görüyoruz. Nitekim konuyla ilgili E.2 görüĢleri Ģöyledir:
“Genelde ailenin dışında bu değerlerin kazandırılmasında büyük yük öğretmenlerin üzerinde
olduğunu düşünüyorum. Ama bu sorumluluğu sadece öğretmene yüklemekte ne kadar mantıklıdır,
bilmiyorum. Çocuk evde gördüğünü uyguluyor. Ama ailenin etkisinin çocukta çok fazla olduğunu
düşünüyorum. Burada değerler eğitiminin kazanımları olan değerleri kazanımında okulla aile
paralel işbirliği yapması gerekiyor. Okulda öğretilen değerlerin ailede pekiştirilmesi çocuğun o
değerleri kazanmasını daha fazla kolaylaştırıyor. Aile destek olduğunda, çocuktaki problemleri
aileyle birlikte çözmeye çalıştığımızda çok daha başarılı oluyoruz”. (E.2, 32)
Öğretmenler, okul ortamında, farklı düĢüncelere, farklılıklara saygı duymayan öğrencilerle
konuĢtuklarında, o öğrencilerin ailelerinin de farklı düĢüncülere, farklılıklarına saygı
duymadıklarını, çocukları farklı düĢündüklerinde, bu farklılıklara Ģiddetle karĢılık verdiklerini
ifade ediyorlar. Konuyla ilgili E.2, öğrencileriyle olan diyaloğunu Ģöyle anlatıyor:
“Hocam hepimiz farklılıklara karşı saygı duyuyoruz dediler. Sonra ben peki arkadaşınız sizin gibi
düşünmediğinde, davranmadığında neler yapıyorsunuz, diye sorduğumda. Hocam, onunla
konuşmuyoruz, küsüyoruz, kızıyoruz gibi cevaplar verdiler. Peki, siz, ailenize onların
inandıklarından farklı bir şey söylediğinizde ya da davrandığınızda aileniz nasıl tepki veriyor, diye
sordum. Hocam, ailemiz kızıyorlar, bağırıyorlar, sen bilmezsin otur yerine diyorlar, dediler. O
zaman işte böyle bir ortamda farklılıklara saygıyı sağlayamayız dedim”. (E.2, 32)
Katılımcımız K.1, ilköğretimde olan öğrencilerin, ailede, çevrede ya da öğretmende görülen
olumsuz davranıĢları hemen almadıklarını ama bir ipucu yakaladıklarını, yeri geldiğinde de bu
ipuçlarını çok iyi değerlendirdiklerini anlatıyor. Bu yönüyle öğrencilere ne ailede, ne sokakta, ne
de öğretmen olarak olumsuz davranıĢ örnekleri vermemiz gerekiyor. Konuyla ilgili K.1 görüĢünü
Ģöyle dile getiriyor:
“Hani öğrenci o öğretmenin ya da ailenin olumsuz davranışını gördüğü zaman artık ben de
bundan sonra böyle davranmalıyım diye almıyor ama sonuçta orda küçük bir ipucu yakalıyor. Ve
bizim hitap ettiğimiz yaş grubu da ipuçlarını çok iyi değerlendirir”. (K.1, 36)
Katılımcımız olan K.2, kendisinin insana saygı davranıĢına çok dikkat ettiğini belirtiyor. Derse
zamanında girdiğine kendi dıĢındaki nedenden bile geç kalsa sınıfa özür dileğini, gecikme
nedenini açıkladığını söylüyor. Ama bununla birlikte velilerde ve öğrencilerde saygısızca sınıfa
girme davranıĢlarının arttığını belirtiyor. K.2 düĢüncesini Ģöyle dile getiriyor:
“Ben dersime zamanıma girmeye çalışıyorum, çocukların, öğretmenin düzenli derse girdiğinin
farkına varmasını istiyorum. Benden sonra derse geç giren öğrencileri de bu konuda uyarıyorum.
51
Eğer benim dışındaki nedenlerden dolayı geç kaldığımda sınıftan özür diliyorum, geç kalmamın
nedenini açıklıyorum. Ama bazen öğrenciler çok rahat sınıfa girebiliyor, bir arkadaşını
çağırabiliyor, bazen veli de buna benzer bir davranış sergileyebiliyor. Sanırım biz öğrencileri
bireysel özelliklerini desteklerken bir taraftan da insana saygı değerinden ciddi kayıplarımızın
olduğunu düşünüyorum. Türkiye‟de aile yapısında ciddi bir çöküş olduğunu düşünüyorum”. (K.2,
46)
4.2.3. Değerler eğitimini aileden baĢlayarak planlamanın gerekli olduğuna dair bulgular:
Katılımcılarımız, değerler eğitiminde baĢarılı olmamız için değerler eğitimini aileden baĢlayarak
planlamamız gerektiğinin üzerinde ısrarla duruyorlar. Öğrenciye değer kazandırmada aileyle
yaĢadıkları çatıĢmaları örneklendiriyorlar. Konuyla ilgili E.5 veli toplantısında yaĢadığı bir olayı
anlatıyor:
“Geçen veli toplantısında velinin biri bana dedi ki: Hocam niye illa kuralları uygulamak
zorundasınız. Ne olacak biraz kuralları gevşetseniz. İlla doğruyu mu yapmak zorundasınız. Ben de
bunun üzerine veliye siz böyle derseniz, biz bu çocuğa doğruyu nasıl savunacağız, öğreteceğiz,
dedim. Ben bu davranışı kendim, uygulayacağım ki çocuğa da doğru yapması gerektiğini bu
şekilde kazandıracağım. Yine de bunun üzerine bayan olan veli bir kereden bir şey olmaz, dedi.
Ben de bunun üzerine nasıl bir kereden bir şey olmaz, dedim. Sen çocuğa evde doğru söylemesi
gerektiğini, dürüst olması gerektiğini söylüyorsunuz, siz uygulamayınca çocuğun gözünde, artık
doğruyu söyleyin, dürüst olun demenizin bir değeri olmuyor ki. Şimdi çocuk bana bir değer
veriyor, eğer ben bu doğru davranışı yapmazsam çocuk artık bana olan güvenini kaybedecektir.
Öğrenciye 5, 10 puan fazla vermek için öğrenciye doğruyu, dürüstlüğü öğretmekten,
kazandırmaktan vazgeçmeye değer mi? dedim. Bayan olan veli bu soruma cevap vermedi”. (E.2,
32)
Katılımcılarımız olan öğretmenlerimiz, öğrenciye kazandırmaya çalıĢtıkları değerler eğitiminin
kazanımlarının ailede hiçbir Ģey ifade etmemesi, hatta bazen ahlaki bir davranıĢın ailede saflık,
aptallık olarak görülmesi ciddi bir sorun teĢkil ettiklerini söylemiĢlerdir. Konuyla ilgili E.2 ve
K.6 görüĢlerini Ģöyle ifade etmiĢlerdir:
“Benim en çok yaşadığım sorun benim verdiğim değerlerle, öğrencinin ailesinde kazandığı değerin
bambaşka olması, belki ailede benim verdiğim değerinin zıttı olması en büyük problem benim için.
Mesela birinden rica etmek bir değerdir. Ama öğrenci ailede rica etmeyi, ailesinde hiç
görmemişse, hiç rica etmeyi değer olarak görmemişse, ben burada okulda ciddi problem
yaşıyorum”. (K.6, 30)
“O zaman en zeki insanlardan bazıları, en iyi hırsızlar, dolandırıcılar olduğunu söyleriz ki bu ciddi
bir değersizlik ve ahlaksızlıktır. Asıl olan ahlaktır”. (E.2, 32)
Katılımcımız olan E.2 aĢağıda, öğrencisiyle yaĢadığı bir diyalogunu anlatıyor. Erdemli bir
davranıĢın öğrencinin ablası tarafından saflıkla yorumlamasıyla ilgili:
52
“Yeni dersine girdiğim bir sınıfta öğrencinin biri hocam, dedi. Ablamla yarım saat boyunca bir
konuyu tartıştık, dedi. Uyanıkla, zekâ arasında bir fark var mı, diye sordu bana. Bunun neyini
tartıştınız dedim. Çocuk ablam dedi ki: sen safsın kurallara uyuyorsun ama zekisin de şu saflığını
biraz azalt dedi. Ne yani kurallara uymayınca, dolandırıcılık, sahtecilik yapınca mı zeki olunuyor,
dedik. Çocuk öğretmenim biz ablamla bunu yarım saat tartıştık, dedi. Düşün ailede çocuk buna
benzer bir değerle ve inançla okula gelince çocuk bu yanlışlığa direniyor”. (E.2, 32)
Okullarda değerler eğitiminin kazanımlarını kazandırmak için ailenin de değerler eğitimin içine
sokulması gerektiğinin zarureti ortaya çıktığını düĢünüyoruz.
4.2.4. Öğretmenin bilgi öğreten değil, değer kazandıran yönünün daha ön plana çıkması
gerektiğiyle ilgili bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, teknolojinin geliĢmesiyle öğretmenin bilgi öğreten yönünün
eskisi kadar cazibesinin kalmadığını, öğretmenin değer kazandıran yönünün daha ön planda
olması gerektiğini ifade etmiĢlerdir. Nitekim konuyla ilgili E.3, E.9 görüĢlerini Ģöyle dile
getiriyorlar:
“Teknoloji iyi kullanmadığımız için dünyamız kirlenmiştir. Bizim değerlerimizi kirletmiştir, bizi
kirletmiştir. Biz öğretmenler artık çocuklar size çok önemli bir şey anlatayım dediklerinde fazla
heyecanlanmıyorlar. Çünkü google yazdığında öğretmenin anlatacağı bilgilerin çoğunu orda
bulabiliyor. Ama öğretmenin anlatacağı ve kazandıracağı değerlerin eğitimini google bulamaz. Biz
eğitimciler eğitim, değerler eğitimi konusuna ciddi eğilmemiz gerekiyor”. (E.3, 48)
Bütün görevlerimizi sadece devletin verdiği resmi yazılarla yapacağız gibi hissediyoruz. Çok iyi
ders anlatmak değil önemli olan, o insanın o öğrencinin kalbine girip onun hayatında belirleyici
olmak, onun kalbine girmek önemli. Dersine girip çıkmak değil önemli olan o öğrenciyi tanıyıp,
hayatında rehberlik yapabilecek yönünün olması önemli bence. (E.9, 37)
Katılımcımız olan E.3, öğrencilere değerler eğitimin önemini nasıl anlattığına dair bize bir örnek
veriyor:
“Öğretmenin biri okula giriyor. Tahtaya 1 yazıyor. Çocuklar gördüğümüz 1 rakamı bu kişiliği
ifade ediyor. Bir sıfır bilgidir, bir sıfır zenginlik, bir sıfır makam. Alıyor eline silgiyi 1 siliyor.
Bakın geriye ne kaldı bir sürü sıfır kaldı. Kişilik her şeye anlam katan en önemli şeydir, diyor”.
(E.3, 48)
Genel olarak baktığımızda, birçok öğretmenimizin öğrencilere değerler eğitiminin konularını
kazandırmakla ilgili farkındalığının düĢük olduğunu düĢünüyorum. Nitekim konuyla ilgili K.7
görüĢlerini Ģöyle dile getiriyor:
“Ama günümüzde de öğretmenin de üzerine düşen sorumluluğu tam olarak yaptığını, bunu
vicdanında hissettiğini de düşünmüyorum. Öğretmenin bu meselenin önemi konusunda
farkındalığının düşük olduğunu düşünüyorum. Aslında eve vardığımızda yataya yattığımızda, bu
gün okulda neleri doğru yaptım, neleri yanlış yaptığımızı düşünürsek birçok problemi çözeriz diye
düşünüyorum”. (K.7, 45)
53
Öğretmenin bilgi öğreten yönünden daha önde değer kazandıran yönünün önemli olduğuna dair
katılımcı görüĢleri doğrudan alıntı yoluyla aĢağıda verilmiĢtir:
“Okulun en önemli sorumluluklarından birinin de öğrenciye değerler eğitimine ait sorumluluklar
kazandırmaktır. Eğitim sübjektif olmaz, bizim saydığımız bu değerler sübjektif olmaz, objektiftir.
Öğrencinin kendini temiz tutması, okulu temiz tutması objektif değerlerdir, her öğretmen de bundan
sorumludur. Veliden sonra öğrenci için en büyük sorumluluk öğretmene ve okula düşer. O çocuğu
sosyalleşmesi, topluma iyi bir birey olarak kazandırılması okulun en büyük sorumluluklarından
biri olduğunu düşüyorum. Toplumun karşılaştığı birçok problemi ancak okullarda iyi bir değerler
eğitimi vererek çözebiliriz”. (E.3, 48)
“Yapmalıdır, çünkü eğitimciyiz. Eğer eğitimci isek bunu yapmalıyız. İki kere iki dört bunu hesap
makinesi de yapıyor. Bugün bütün derslerin alan bilgi ile ilgili CD‟ler yapılmış bunu öğrenci her
yerde bulabiliyor. Ama öğretmenin buradaki asil fonksiyonu, öğrenciyi hayata hazırlamak, ona bir
hayat koçu gibi yardımcı olmak, onu eğitmektir, davranış değişikliği oluşturmaktır. Sadece bilgi
depolamasına yardımcı olmak değildir”. (K.4, 42)
“Baktığımız zaman okul matematikten, fenden, Türkçeden ibaret gibi görünüyor ama aslında o işin
akademik gelişim boyutu. Bu yüzden aslında bu değerler eğitimini öğretmenin, öğretmesi gereken,
olması gereken bir görevi. Bu ağır bir yük ve sorumluluk da değil aslında. Yapılması gereken bir
şey diye düşünüyorum”. (K.1, 36)
“Bu değerler eğitiminin bir mesai saatinin olmadığını fark etmemiz lazım. Ya da bizim öğretmen
olarak yapacaklarımızın sadece yönetmeliklerle çizilmesi gerektiği düşüncesinden uzaklaşmamız
lazım. Okul benim kendi sınıfıma bu değerleri nasıl vereceğimi söylemeyerek bunu bana bırakıyor.
Beni burada düşünmeye teşvik ederek, benim, sınıfın seviyesine göre bu değerler eğitimini vermem
gerekir”. (K.7, 45)
Öğrenciye değer kazandırmak, onu hayata hazırlamak, öğretmenin farkında olsun ya da olmasın
üzerinden atamayacağı bir sorumluluğu ve görevidir. Öyleyse öğretmeni bu sorumluğunu ifa
edebilecek donanımda yetiĢtirmemiz, seçmemiz, gerektiğini düĢünüyoruz.
4.2.5. ġehir hayatının geniĢ bakıĢ açısının, hoĢgörü, tahammül ve sorumluluk duygularının
geliĢmesine engel olduğuna dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, Ģehir hayatında, bir dairede, dört duvar arasında, büyüyen
çocukların, köyde yaĢayan çocuklara göre, daha sorumsuz, daha bencil, daha ürkek, daha korkak,
daha dar düĢünceler içerisinde olduklarını ifade ettiler. Nitekim konuyla ilgili E.5 görüĢlerini
Ģöyle dile getiriyor:
“İnsanlar çok fazla geçmişe ya da ileriye dönük bakmıyor. Olayları anlık değerlendiriyor. İnsanlar
kalıplar arasında sıkışıp, kalmış, sürekli meşgul oluyorlar. Veliler hayat mücadelesi verirken
çocuklarıyla ilgilenemiyor. Çocukların şuan saksıda yetiştiğini düşünüyorum. Ben köyde
büyüdüğüm, toprağa dokunarak büyüdüm. Çok geniş bir yaşam alanım vardı. Şimdi ise günümüz
54
çocuklarımız yapay bir apartman dairesinde büyüdüklerini görüyoruz. Bu yaşayış tarzı da insanı
dar kalıplar içerisinde düşünmeye, yaşamaya, sevk ediyor”. (E.5, 33)
“Ben iki tane ilkokul değiştirdim, iki tane de lise değiştirdim. Üniversitede matematik
öğretmenliğini kazandım, ikinci sene bırakmak istedim, ama sonunda tamamladım. Şimdi
düşünüyorum, bir öğretmen olarak bir okulda uzun süre çalışamıyorum. Son zamanlarda şunu
düşünmeye başladım, acaba geçmişte çok sık okul değiştirmem, şimdi öğretmen olarak bir okulda
uzun süre kalamamamı oluşturuyor, olabilir mi? Bu soruyu kendime soruyorum ve cevap aramaya
çalışıyorum. Bir apartman dairesinde kapalı bir alanda büyümek böyle bir etki yapıyor olabilir.
Bence uzmanlar tarafından araştırılması gereken bir konu gibi geliyor bana”. (E.5, 33)
BaĢka bir katılımcımız olan E.3, biz insanların büyük Ģehirlerde doğayı, yeĢili, yeĢilin içindeki
canlıları katlettiğimizden dolayı çocuklara yaĢam alanı bırakmadığımızı ifade ediyor. Konuyla
ilgili E.3 görüĢünü Ģöyle devam ettiriyor:
“Hayrettin Karaca diyor ki, ekolojik dengeyi bozuyoruz, canlıları öldürüyoruz, binaların içinde
yaşıyoruz, toprağa basmıyoruz, elektriği atamıyoruz, bu çocuklarımızla da ilgilidir. Çocuklarımızın
kurallara uymamaları, disiplinsiz davranışlarda bulunmaları bunun çevresel etkenler de
çocuklarımızın erdemsiz davranışlarda bulunmalarını artırıyor”. (E.3, 48)
Katılımcılarımız, köy hayatının Ģehir hayatına göre daha geniĢ bir yaĢam alanı olduğunu ve ister
istemez çocuğa bir sorumluluk yüklediğini, köy hayatında yetiĢen çocukların Ģehir hayatında
yetiĢen çocuklara göre duygusal olarak da daha duyuĢsal yönden daha geliĢmiĢ, insanlar
olduğunu belirtiyor. Nitekim E.5 görüĢünü Ģöyle dile getiriyor:
“Şehir hayatı çocukları sorumluk kazandırma konusunda, dezavantajlarının olduğunu
düşünüyorum. Örneğin, köy hayatı, yaşamının gereği olarak insana zorunlu bir sorumluluk
duygusu kazandırıyordu. Daha çocuk küçükken zar zor yürüyen çocuğa oğlum sor bakayım
komşuda torna vida var mı? Ya da al şu ineği yularından tut, onu filan yere götür, bağla. Gibi
doğal sorumluluklar veriyordu. Bu da çocuğun kendine, doğaya ve topluma karşı sorumluluk
bilincini artırıyordu”. (E.5, 33)
YaĢadığımız Ģehir hayatı inĢaların daha az yüz yüze etkileĢiminin olduğu, daha az inĢaların
birbirileriyle yardımlaĢma zorunluluğunun olduğu bir hayat. Bu tür bir hayatta insanları birbirine
karĢı daha soğuk, kırıcı, bencil, tahammülsüz hale getiriyor. Toplumumuzun birlikte
yapabileceği, yaĢayabileceği, ortak sosyal alanların, birlikteliklerin daha fazla oluĢturulması
gerektiğini düĢünüyoruz. Kültürümüzde olan hasta ziyareti, niĢan-düğün, cenaze, misafirlik gibi
kavramların Ģehir hayatında yaĢatılmasında, daha fazla üzerinde durulmasında fayda olduğu
görülüyor. Nitekim konuyla ilgili olarak E.8 ve E.5 görüĢlerini Ģöyle anlatıyorlar:
“Burada bizim uygulamalarız önemli olduğunu düşünüyorum. Artık şehir hayatında, kardeş
kardeşin çocuğuna bir şey veremiyor. Bir yanlışını gördüğüne kardeşinin çocuğuna bile müdahale
edemiyoruz. Artık çok değişti. Hayatta bazı şeyler, bazı değerler anlayışı değişti. Artık insanlar
selamlaşmıyor bile. Artık güce, paraya, makama saygı var. İnsan olmaktan dolayı saygı yok.
55
Önceden önce başkasının hakkını savunur sonra benim hakkım derdi, şimdi önce benim hakkım
diyor, bencilleştiğimi düşünüyorum”. (E.8, 41)
“Öyleyse gerçekten iyi bir evlat yetiştirmek istiyorsan, onu donanımlı hale getirmek zorundasın.
İşte değerler dediğimiz şey burada ortaya çıkıyor. Ama sen bu çocuğu bencil yetiştirirsen,
büyüklere, doğaya, saygıyı öğretemezsen sonra bu çok ciddi bir problem oluşturur”. (E.5, 33)
4.2.6. Değerler eğitimi konusunda okulların, üniversitelerin, medyanın, STK’ların, sokağın,
toplumun sorumluluk almasına dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, değerler eğitiminin kazanımlarının hayata mal edilebilmesi
için sadece okulun bu konuda sorumluluk almasının yetmeyeceği, aileden baĢlayarak sokağın,
toplumun, medyanın da sorumluluk alması gerektiği üzerinde önemle durmuĢlardır. Konuyla
ilgili K.3, E.7, görüĢlerini Ģöyle dile getirmiĢlerdir:
“Değerler eğitiminin konularını öğrencilere kazandırılması konusunda okuldaki idarecilerden
tutun, öğretmenler ve hademelere kadar hepimizin kolektif olarak hareket etmemiz gerekir. Başarılı
olan okullara baktığımızda kolektif hareket eden okullar olduğunu görüyoruz”. (K.3, 44)
“Bu değerler eğitimi ailede başlayıp pekiştirerek, anaokuluna, ilkokula, ortaokula, liseye,
üniversiteye ve devam ederek gitmesi gerekiyor. Sadece okulda değerler eğitimi verilmesi sadece
ortaokulda verilmesi insanı başarılı kılmaz. Değerler eğitimini sokak, aile, hayatın her anında
sürece yayılı olarak verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Değerler eğitimine en az akademik eğitim
kadar önem verilerek, toplumun bütün kesimleri destek vererek ölene kadar devam etmeli diye
düşünüyorum”. (E.7,42)
Katılımcılarımız, değerler eğitiminin konularının kazandırılabilmesi için sadece okulun değil,
tüm hayatın, yani ailenin, sokağın, özellikle medyanın, dizilerin, reklamların öğrencinin değeri
kazanabilecek Ģekilde kurgulanması gerektiği üzerinde duruyorlar. Değerlerin sadece okulda
öğretilmesiyle öğrenciye kazandırılamayacağını düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili E.4
görüĢünü Ģöyle dile getiriyor:
“Değerler eğitimi etkili olur, ancak uygun ortam sağlanırsa. Uygun ortam derken, insanlar
medyanın etkisinde, sokağın etkisinde, internetin etkisinde ve okulun etkisinde bütün bu alanlarda
iyi bir insanın yetişmesi için gereken değerleri öğreten, yansıtan bir şekilde kurgulanırsa ancak o
zaman bu değerlerin dünyanın daha iyi bir toplum olmasını sağlayacağını düşünüyorum. Tv.
Dünyası, internet dünyası, diziler, filmler oralarda o kadar çocuğa değerler eğitimin tersi öğeler
vurgulanıyor ki, özendirici olarak vurgulanıyor ve çocuklar o dizilerin, filmlerin etkisinde
kalıyorlar. Okul olarak tek başımıza öğrencilere bu değerleri kazandırmada başarılı
olamayacağımızı düşünüyorum”. (E.4, 65)
AraĢtırmamıza katılan eğitimcilerimiz, günümüz öğrencilerin medyadan sosyal paylaĢım
ağlarından çok etkilendiği üzerinde duruyorlar. Bu medyanın, internetin Ģuan değeri değil,
değersizliğin öğrenildiği en önemli kaynaklardan biri olduğunu söylüyorlar. Bu yönüyle zaman
56
kaybetmeden medyanın, internetin olumlu değerleri kazandırabilecek Ģekilde kurgulanmasının
hayati önem arz ettiğini düĢünüyoruz. Nitekim K.3, K.7, konuyla ilgili görüĢlerini Ģöyle ifade
ediyorlar:
“Bu tür kötü olayların altında medyanın da çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Medya da iyi
insan yetiştirilmesi konusunda medyanın da sorumluluğu olduğu unutulmamalıdır. Sokağında iyi
bir insan ve değerler eğitimi konusunda görevinin ve sorumluluğunun olduğunu düşünüyorum.
Evimizin sadece içini süpürmemiz yetmiyor, belki sokağımızı, ülkemizi ve hatta bütün dünyayı
süpürmemiz gerekiyor. Güzel bir dünya için. Medya reyting rekorları kıran bir dizide öyle rol
modeller var ki bizim öğrettiklerimizle, öğrencinin TV. „de gördükleri arasında bir çatışma yaşıyor.
Bu nedenle değerler eğitimi hükümet programı değil devlet programı olmalıdır”. (K.3, 44)
“Öğrenciye değerler eğitiminin kazandırılması için velilerin, medyanın, öğretmenlerin, herkesin
üzerine düşen sorumluluğu almaları gerekir. Sadece öğretmenlerin sırtına yüklemekle bu
sorumluluk taşınmaz. Ama öğretmenin de burada koordineli çalışarak, bu sorumluluğu dağıtarak
ortaya güzel bir ürün çıkaracağını umuyorum”. (K.7, 45)
Katılımcılarımızın görüĢlerine bakıldığında, değerler eğitiminin, hayatından her ünitesinde
olması gerektiği üzerinde duruyorlar. Özellikle medyanın, internetin, Ģuan çoğunlukla öğrenciler
tarafından olumsuz değerlerin öğrenimi Ģeklinde kullanıldığından bahsediyorlar. Medyanın,
internetin, sosyal paylaĢım sitelerinin olumlu değeri öğretecek Ģekilde kurgulanmasının hayati
önem arz ettiğini düĢünüyoruz.
4.2.7. Akademik baĢarı kadar değerleri olan bir insan olmanın da önemli olduğuna dair
bulgular:
Katılımcılarımız olan öğretmenlerimiz, değerler eğitiminin değerlerine sahip bir insan olmanın,
akademik baĢarıyı artırdığını, istenilen baĢarıya ulaĢmada önemli bir etken olduğu üzerinde
durmuĢlardır. Nitekim konuyla ilgili E.7 görüĢlerini Ģöyle dile getiriyor:
“Değerleri kazanıp özel hayatına dikkat eden sporcuların başarılı olduğu, özel hayatına dikkat
etmeyen yetenekli sporcuların başarılı olmadığını görüyorum. Bu yönüyle değerler eğitimine sahip
olmanın başarılı bir sporcu olması için hayati öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Başarı
değerle, yetenek birlikte olduğunda oluyor. Bugün birçok meşhur kulüp, örneğin, Barcelona bir
futbolcu alırken onun özel hayatını da didik didik ediyor, eğer özel hayatında değerlerine göre
yaşamıyorsa o futbolcuya talip olmuyor”. (E.7,42)
Katılımcılarımız olan eğitimcilerimiz, değerler eğitiminin kazanımlarını kazanmamıĢ bir meslek
sahibinin insanların kendisinden Ģikâyet ettiği, bir insan haline geleceğini söylüyorlar. Polis ama
insanlara eziyet eden bir polis, öğretmen ama öğrencisine bir değer veremeyen öğretmen
Ģeklinde toplum nazarında memnuniyetsizlikle karĢılanacağını dile getiriyorlar. Bu da bize
gösteriyor ki değerler eğitimi olmadan yapılan bir akademik eğitim amacına ulaĢamamıĢ
demektir. Konuyla ilgili katılımcılarımızın görüĢleri Ģöyledir:
57
“Günümüzde Emniyetin raporlarına göre son zamanlarda etiketli kişilerin suç örgütlerinde sayısı
giderek artmaktadır, bu de ciddi eğitimlerden geçen, üniversite bitirmiş insanların ahlaki vasıflarla
yetiştirilmemiş olması, onları meslek etiğiyle yakışmayan suç örgütlerinin içine sokmuştur”. (K.6,
30)
“Değerler eğitimi verilmediğinde o zaman karşımıza şuan olduğu gibi, polis ama değersiz,
vatandaşının canını yakan polis, öğretmen ama bir değer öğretemeyen öğretmen olup, halkın
şikâyet ettiği, rahatsız olduğu meslekler olur. Halkın hiçbir problemini çözemediği gibi kendisi de
problem olur. Bu problemlerin çözümü de ailede başlayarak bütün toplumca uygulanması gereken
değerler eğitimi olabilir”. (E.7,42)
AraĢtırmamıza katılan eğitimcilerimiz, değerler eğitiminin bir okul kültürü olarak sunulması,
verilmesi gerektiğini ifade etmektedirler. Konuyla ilgili K.6 görüĢünü Ģöyle ifade etmiĢtir:
“Bu değerler eğitimini sadece öğretmen değil, idare, öğretmen, veli, tüm okul personeli tarafından,
bu değerler verilmelidir. Bu değerlerin, bir okul kültürü olarak çocuğa verilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Günümüzde etiketli insan yetiştirmişiz ama ahlaklı, dürüst, samimi, iyi bir insan
yetiştirmede son zamanlarda oldukça başarısız insanlar, yetiştirdiğimizi düşünüyorum. Adalet
duygusu çok iyi gelişmemiş bir insanın avukat, hâkim, savcı olması bir ülke adına çok ciddi bir
vakıadır. İnsana saygısı olmayan bir insanın doktor olması son derece vahşettir, tehlikelidir. İnsan
hangi mesleğe sahip olursa olsun bu ahlaki değerlere insanların sahip olması lazım”. (K.6, 30)
Değerler eğitimi, meslek eğitimin dahi anlamlı hale gelmesi için vazgeçilmez bir eğitimse,
değerler eğitimin bir devlet politikası haline gelmesi gerekir. Asla hükümet politikası olacak
kadar değiĢken, ya da siyaset malzemesi yapılacak bir konu olmadığını düĢünüyoruz.
4.2.8. Dizilerde Ģiddet, cinsellik içeren, düzensiz, sorumsuz tiplerin örnek olarak sunulması
değerler eğitimini deformasyonu uğrattığına dair bulgular:
Katılıcımız olan eğitimciler, olumsuz değerleri, öğrencilerin öğrenme yolları olarak en çok
Ģikâyet ettikleri konu medya, medyadaki diziler ve internet olduğunu ısrarla belirttiler. Nitekim
konuyla ilgili K.2 ve E.1 görüĢlerini Ģöyledir:
“Ben şunu gözlemliyorum, son zamanlarda dizilerde şiddet içeren, ya da fazla cinsellik içeren
öğeler, çocukların belliğine kazandığından onların gelişimini kötü etkilendiğini düşünüyorum.
Çocuklar dizilerdeki çok rahat ilişkilerden çok etkileniyor, pis yedili gibi okula içkili gelmesi,
öğrencinin öğretmenle yakınlaşması gibi örnekler çocukları kötü etkilediğini düşünüyorum”. (K.2,
46)
Katılımcımız olan E.1, ne tür olumsuzlukları öğrendiğinin farkına varmadan öğrencilerin
dizilerdeki olumsuz sahneleri kopyaladıklarını ifade ediyor. Hâlbuki bu sahneler olumlu
değerleri anlatmıĢ olsaydı, neticesi de olumlu kopyalar olacaktı, öğrencilerin hayatı adına diye de
ekliyor. AĢağıda öğrencileriyle dizeler hakkında geçen bir diyaloğunu E.1, üzülerek anlatıyor.
58
“Özellikle günümüz televizyon dünyasında, yayındaki başarıyı artırmak için sürekli dizilerde
şiddetin önümüze örnek olarak gösterildiğini, özellikle bahsetmeden geçemeyeceğim, şuanda
derslerde de ismi sık sık geçen, güncel olarak izlenen, önceden arka sıradakiler vardı. Şimdi pis
yedili gibi, TV dizilerinde öğrencileri şiddete yöneltme, öğrencilik dışında neler yapılırsa, onları
gösterme gibi öğrenciye yakışmayan tutarsızlığı görüyoruz. Özellikle öğrenciler bunu izliyorlar ve
izleyen öğrencilere sorduğumuzda:
-Evladım o diziyi izlediğinde ne öğrendin? Sana hayatta ne gibi kazanımlar sağladı?
Sorduğumuzda çocuklardan kocaman “hiç” cevabını bir öğretmen olarak almak çok üzücüdür.
Aslında tam tersini düşünsek bu diziler öğrencileri hayata hazırlama konusunda, öğrencilerin
birbirine saygı duyma konusunda olsun, mesajlar verse öğrencilere ne kadar faydalı olabilir, diye
de kendi kendime düşünüyorum. Maalesef bu tür gençlik dizilerinde şiddetin ön plana çıktığını
üzülerek görüyoruz”. (E.1, 27)
Katılımcımız olan E.8, okulda arkadaĢlarından zorla para alan, bir öğrencinin ekonomik
sebeplerle bu yanlıĢı yaptığını düĢünerek, öğrencisine para ihtiyacı olduğunda yanına gelmesini
ve arkadaĢlarından zorla para almamasını söylüyor. Ama öğrencinin aynı davranıĢı göstermeye
devam etmesini, ekonomik sebeple değil, dizilerde gördüğü kiĢileri taklit sebebiyle yapıyor
olabileceğini düĢünüyor. Konuyla ilgili E.8, düĢüncelerini söyle anlatıyor:
“Ama bazı çocuklara ise ne söylersen söyle. Ne yaparsan yap yine de davranışlarını değiştirmiyor.
Mesela çocuk zorla arkadaşlarından para arıyormuş, diyorum ki oğlum bir şeye ihtiyacın varsa,
söyle ben sana alayım, başkasından para isteme, zorla alma diyorum. Ama çocuk zorla para
aldığında, korkuttuğunda kendini daha özel mi hissediyor bilmiyorum. Belki bazı diziler de
çocukları böyle davranmaya teşvik ediyor”. (E.8, 41)
Günümüz medyasının olumsuz değere örnek teĢkil ettiğini, değersizlik diye bir kavram
olmadığını ya olumlu değerin ya da olumsuz değeri olduğunu söyleyen katılımcımız olan K.6,
görüĢünü Ģöyle dile getirmektedir:
“Değerin olumlu olanına değil de olumsuz olan değere örnek oluyor demektir, çünkü değersizlik
diye bir kavramdan bahsedemeyiz. Değersizlik demek olumsuz değerdir. Bence TV. Bizim için bir
kanıt. TV tek taraflı bir iletişimdir, bizden etkilenmezler ama onu izleyenler tek taraflı iletişim de
olsa, TV‟dekiler örnek olmayı istemeseler de örnek oluyorlar. İstemesen de örnek olma durumun
varsa; öyleyse iyi örnek olmaya dikkat edilmesi gerekir”. (K.6, 30)
Medya, diziler, insanların bastırılmıĢ Ģiddet duygularını ya da intihar duygularını ortaya
çıkardığını düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili K.4 görüĢünü Ģöyle dile getiriyor:
“Medya, internette insanların bastırdığı kötü duyguları ortaya çıkardığını düşünüyorum. Bir ara
bir sanatçı vardı bu gece ölürüm diye bir şarkı çıkarmıştı, o sene intihar olayları çok artmıştı.
Galiba bu şarkı mutsuz olan, bilinçaltında intiharı düşünenleri tetiklediğini düşünüyorum. Öyleyse
medya bu konuda şiddeti tetikleyecek, harekete geçirecek ortamlardan uzak durması, bu konuda
sorumluluk alması gerekir diye düşünüyorum”. (K.4, 42)
59
Günümüz öğrencilerimizin, Medyadan, dizilerden, internet ortamından çok fazla etkilendikleri
kaçınılmaz bir gerçektir. Öyleyse öğrencilerimize medyayı, interneti nasıl kullanmaları
gerektiğine dair medya rehberliği yapılması gerektiğini düĢünüyoruz.
4.3. Değerler Eğitiminin Amaçlarına Yönelik, Öğretmenin Rol Model DavranıĢlarının Ne
Tür Etkisi Olduğuna Dair Bulgular.
4.3.1. Öğretmenin rol model davranıĢlarının öğrenci üzerinde hayat boyu etkisini
gösterdiğine dair bulgular:
Katılımcılarımız, öğretmenin rol model davranıĢlarının öğretmen farkında olsun ya da olmasın
öğrenci üzerinde çok büyük etkileri olduğu üzerinde durmuĢlardır. Öğrencinin bilinçaltında etkili
olan bu davranıĢlar etkisini yaĢam boyu gösterdiği görülmektedir. Nitekim konuyla ilgili E.3 ve
E.1 görüĢlerini Ģöyle dile getirmiĢlerdir:
“Öğretmenlik mesleği, insana bir sorumluluk yükler, öğretmenlik mesleğini seçmiş kişi rol model
olduğundan dolayı, çocuklara karşı olumlu, objektif değerlere uygun davranışta bulunmak
zorundadır”. (E.3, 48)
“Biz bazen velilerle de karşılaşabiliyoruz. Başka ortamlarda öğrencilerimizle de
karşılaşabiliyoruz. Bu ortamlarda öğrenciler bizi takip etmeye devam ederler. Çünkü bir
sahiplenme duygusu vardır öğrencilerin. Biz oradaki davranışlarımızda dışarıdaki bir ortamda
karşılaştığımızda nasıl davranılması gerektiğini, yani bir insanla karşılaştığında selam vermesini,
hal hatır sormasını, yardımcı olup olamayacağımızı sormamızı, öğrencilerimize de uygulayarak,
onlarda başka kişilerle karşılaştıkları zaman –bizler de kendi öğretmenlerimizden bunu
gördüğümüzden, biz de uyguluyoruz- bu davranışları uygulayacaktır”. (E.1,27)
Öğretmenlerimiz, öğrencilerimizin devamlı olarak gözü önündeler, öğretmenin hiçbir davranıĢı
öğrencilerin gözlerinden kaçmıyor. Olumlu veya olumsuz her davranıĢı öğrenci tarafından
modelleniyor. Öyleyse öğretmenin olumlu rol model davranıĢ sergilime zorunluluğu olduğunu
düĢünüyoruz. Nitekim E.3 görüĢlerini Ģöyle dile getirmiĢtir:
“Engelli bir öğretmenin sınıfta öğrenciler o öğretmeni taklit ediyorlarsa, öğretmenin ağzından
çıkan kötü bir sözü de öğrenci onu da örnek alabilirler. O zaman öğretmenin davranışların olumlu
ya da olumsuz öğrenci üzerinde etkili olduğundan dolayı, öğretmen okul ortamında olumlu rol
model olma davranışı göstermek zorundadır”. (E.3, 48)
60
Öğretmenin olumlu rol model davranıĢları, öğrenciye yaklaĢım tarzı, sağlıklı iletiĢimi öğrenciyle
öğretmen arasında bir sevgi oluĢturacaktır. Bu sevgi de sevgiye dayalı disiplini öğretmenin
oluĢturmasına yardımcı olacaktır. Nitekim konuyla ilgili K.4 görüĢlerini Ģöyle anlatmaktadır:
“Sevgiye dayalı disiplinde öğrenci öğretmeninin sevgisini kaybetmemek için derse ilgili olur,
korkuya dayalı disiplinde ceza almamak için derse ilgili olmaya çalışır. Biz çocuklara kendimizi
sevdirmeden, onlara sevgi vermeden nasıl sevgiye dayalı bir disiplin kurabiliriz ki. Öğretmenin rol
model davranışıyla, tebessümüyle, hal hatır sormalarıyla öğrenci de farkındalık oluşturmalı, ilgi
oluşturmalı, sevgi oluşturmalı sonra bu krediyi sevgiye dayalı disiplin olarak da kullanabilmeli”.
(K.4, 42)
Katılımcılarımızdan olan E.5, seçim döneminde okulda oy kullanan bir vatandaĢımızın
durumunu bizi örnek olarak anlatıyor. Anlattığı olaydan yola çıkarak insanların olumsuz
davranıĢları daha çabuk ve hızlı modelledikleri sonucuna varıyoruz. Bu yönüyle öğretmenlerin
çocuklara olumsuz rol modeller oluĢturmamaları gerektiğinin önemini bir kez daha görmüĢ
oluyoruz. Konuyla ilgili olarak E.5 görüĢlerini Ģöyle dile getiriyor:
“Ben seçimlerde görevli olduğumda da bunu gördüm. Örneğin, vatandaşın biri oy kullandı elindeki
kâğıdı buluşturdu, merdivenin yanındaydı, hemen yanında çöp kovası olmasına rağmen, okulun
içine elindeki çöpü attı. Bu kocaman insan, bir aile babası, işi gücü olan bir çalışan, ya da işveren
ama bu insan bile çöpü, çöp kavasına atma davranışını kazanamamış. Demek ki bireyler, toplumsal
değerler açısından yanlış dediğimiz şeyleri örnek almakta biraz daha ön planda oluyorlar. Bireyler
yanlış toplumsal davranışları daha çok modellediklerini düşünüyorum. Şimdi biz beşinci sınıftan
itibaren derslere giriyoruz. Beşte altı da normal koridorda yürürken, 7. 8. Sınıfa geldiğinde
koridorda sağa sola sallanarak yürüyor, elinde teşbih sallıyor. Demek ki çocuklar yanlış şeyleri
daha çok model aldıklarını düşünüyorum. Öğretmenlerimizin için de belki psikolojik sorunları
olan, hayatının sorunlarını okula, işine, öğrenciye aksettiren öğretmenlerimizin de olabileceğini
düşünüyorum. Bunlar da belki çocukta olumsuz rol modeller oluşturabilir”. (E.5, 33)
Öğrenciler, öğretmenin anlattıklarıyla yaptıkları davranıĢlar arasında bir çeliĢki bulduklarında,
artık o öğretmenin anlattıkları hiçbir Ģeyi dikkate almıyorlar. Ġçlerinden anlat anlat nasılsa
yapmıyorsun ya diye tepki göstermeleri muhtemel. Bu yönüyle öğretmenin anlattıklarıyla
yaptıkları asla çeliĢmemelidir ki öğreten bir öğretmen olabilsin. Konuyla ilgili E.2, E.3, E.9
görüĢlerini Ģöyle dile getiriyorlar:
“Çocuk da sözlerden daha çok davranışlara bakıyor. Seni görüyor, gözlemliyor. Sözlerinle
yaptıklarının uymadığında onu fark ediyor. Eğer bir çelişki görürse ondan sonra ya senin
davranışlarına önem vermiyor ya da değerlerin kazanımında menfaatime uymadıysa o değeri
çiğneyebilirim şeklinde öğreniyor. Sen konuştukça anlat anlat, nasılsa yapmıyorsun ya diyor. Böyle
olunca bu değeri anlatmanın da bir anlamı kalmıyor zaten”. (E.2, 32)
“Öğretmenin bu değerleri kazandırmak için model olması gerekir. Biz öğretmenler merdivenin
sağından çıkın, solundan inin diyoruz ama bakıyoruz yine bu davranışı göstermiyorlar. Çocuklara
diyoruz sınıfta uyulacak kuralları söyler misiniz, hepsini tak tak sayıyorlar ama yapmaya gelince
yapan yok. Demek ki model olmak çok önemli bir davranıştır. Çocuklara kitap okuyor musunuz,
öğretmenim okumak istiyorum ama anne babam dizi izliyor, okuyamıyorum diyor. Çocuklar olumlu
61
davranışlarını da olumsuz davranışları da model olarak ya öğretmenden ya toplumdan model
olarak öğreniyorlar”. (E.3, 48)
“Davranış kazandırmanın en iyi yolu model olmaktır. Anlat anlat, ama otobüse bindiğinden yaşlı
bir kadına yer vermediğinde bitti anlattıkların. En önemli şey olumlu davranışlara model olmaktır.
Güzel olan her türlü davranışı ön plana çıkarmalıyız. Ben hep şunu söylerim. Sınıfta iki öğrenci
olsun, birinin adı Ali, birisi Mehmet olsun, Ali gitmiş, birine vurmuş, tekme atmış, Mehmet ise
düşen bir arkadaşını yerden kaldırmış. Ama sen bir gün boyunca devamlı Ali‟nin kötü davranışını
anlatırsan sen Ali‟nin davranışın pekiştirmişsin demektir. Ama Mehmet‟in davranışını ön plana
çıkarmış olsanız, bu zaman Mehmet‟in davranışını pekiştirmiş olursunuz. Biz öğretmenler olarak
olumlu, güzel davranışları ön plana çıkarmalıyız diye düşünüyorum”. (E.9, 37)
Ġnsanlar için görsel nesnelerin akılda kalması %70 olduğu söyleniyor. Dinleme % 20 ve diğerleri
etkili. Bu açıdan baktığımızda, öğrenciler öğretmende gördükleri davranıĢları, öğretmenden
dinlediklerine göre % 70 zihinlerinde daha fazla kalıcı oluyor. Bu da bize öğretmenin rol model
davranıĢlarının önemini oldukça net koyduğunu ortaya düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili E.2
görüĢünü Ģöyle anlatıyor:
“Çocuk söylediğinden daha çok yaptığına bakıyor. Sen doğruyu güzeli anlatsan bir kere bile
doğrudan saparsan etkisi kalmıyor. Çünkü o çocuğun gözünde rol modeliz. Erkek öğrenci için
örnek alınan modellenen biriyken, kız öğrenciler içinse doğru olarak bizi görüyorlar sonuçta. Eğer
biz çocuğun karşısında yaptığımız uygunsuz bir hareket, ağzımızdan çıkan uygunsuz bir söz,
söylediğimizle çelişen bir davranış asla çocukların gözünden kaçmıyor. Artık bu zamandan sonra
da bütün söylediklerimiz çocuk nazarında olumlu bir şey ifade etmemiş oluyor. O yönüyle
öğretmenin davranışları sözlerinden daha çok önemli olduğunu hiçbir öğretmen unutmamalıdır”.
(E.2, 32)
Katılımcımız olan eğitimciler, öğretmenin model olmasıyla ilgili yaĢadığı bir olayı anlatıyor ve
model olmanın sözcüklerle anlatımdan çok daha büyük etkisi üzerinde duruyorlar. Konuyla ilgili
E.3 hayatından bir olayı anlatarak düĢüncesini ifade ediyor:
“Ben karşıda bir okulda çalışıyordum, orada yaşlı bir müdürümüz vardır. Bir de öğretmenimiz
vardı. Bu öğretmenimiz bu yaşlı müdürümüzün zaafından yararlanır, derse hiç gelmez, geç gelirdi.
Neyse bu yaşlı müdür gitti geç bir müdür geldi. Bu geç gelen arkadaşımız yine geç kalmaya devam
ediyor. Yine böyle bir gün bu arkadaşımız, geç kalmış, dersine Müdür Bey girmiş, ders
anlatıyormuş onun sınıfında. Bana da bu olayı geç kalan arkadaş anlatıyor. Ben sınıfa girince
hemen önünü ilikledi, ayağa kalktı, Hocam buyurun, hoş geldiniz dedi, bana hiçbir şey sormadı,
dedi. Niye geç kaldın bile demedi. Ben o günü hiç unutamıyorum, dedi. Ve daha asla geç
kalmadım, dedi. Bir şeyi anlatmanın çok farklı yolları var. Müdür Bey, zarf gönderebilirdi, niye
kaç kaldın diye soru sorabilirdi ama ne kadar nazik, latif ve ne kadar güzel anlatmış Müdür Bey.
Duruşuyla model olmasıyla anlatmış. Önemli olan böyle anlatabilmek. Ama geç kalan arkadaş
böyle bir durumda da bir şey anlayabiliyorsa o da önemlidir. Nerde nöbetçiysek orada bulanmamız
gerekir. Öğrencinin de senin orada olduğunu bilmesi lazım. Öğretmenin çok düzgün ve temiz
giyinmesi gerekir. Bu model oluşturma işidir. Sandalyeye oturmak bir model olma işidir”. (E.3, 48)
62
Öğretmenin yaptığı her davranıĢ, öğrenci tarafından doğru, iyi, olumlu davranıĢ gibi görülüp
modellendiğinden dolayı öğretmenin her daim öğrenciye olumlu rol model olma zorunluluğu
vardır. Konuyla ilgili K.6 ve K.7 görüĢleri Ģöyledir:
“Herkesin kişisel bir tavrı, karakteri vardır ama hiç kimsenin öğrenciye olumsuz görünen
davranışları öğrencinin gözü önünde yapma özgürlüğü yoktur. Çünkü öğrenci doğruyu yanlışı ayırt
edecek seviyede olmadığından öğretmen ne yaptıysa doğru diye düşünerek taklit ediyor”. (K.6, 30)
“Öğretmen öğrenci için bir model. Bazı kızlar benim gibi fen öğretmeni olmak istiyorlar. Bu da
öğretmenin öğrencinin üzerinde meslek seçiminde etkili olduğunu görüyoruz. Meslek seçiminde
bile bu kadar etkili oluyorsak, o öğrencilerin hayatında, eşlerini tercihlerinden tutunda yarın
dünyaya getirecek çocuklarına davranışlarına kadar etkileyeceğini düşünüyorum. Çocuk
kendisinin öğretmeninden değer görmek istiyor. Çocuk da etrafında insanlara nasıl değer
vereceğini öğreniyor”. (K.7, 45)
4.3.2. Öğretmenin olumlu rol model olması veya öğrettikleriyle tutarlı davranıĢlar
sergilemesi mesleğinin etiği ya da zorunluluğu olduğuna dair bulgular:
Katılımcılarımız, öğretmenin olumlu rol model olma zorunluluğunun öğretmenlik mesleğinin
etiği olduğu üzerinde durmuĢlardır. Konuyla ilgili olarak E.1, E.2 görüĢleri Ģöyledir:
“Öğretmen bu konuda tutarlı olması gerekir. Yani öğrettiği şeylerle kendi hayatında uyguladığı
şeylerin örtüştüğünü öğrenci görebilmelidir. Diğer türlü bu gün böyle, yarın böyle davrandığı
zaman farklılık arz ettiği zaman, öğrenci ha demek ki ben de böyle yapabilirim, diyebilir”. (E.1,27)
“Söz uçup gidiyor ama davranış akılda kalıyor. Öğretmen ne yaparsa yapsın o davranışı
unutmuyor çocuk. Biz de öğretmen olarak öğretmenlerimizle ilgili hatırladığımız ilk şeyler
öğretmenimizin bizim üstümüzü başımızı düzeltmesi, düştüğümüzde bizi kaldırması gibi davranışa
ait hatıralarımızdır, daha çok. Evet, kesinlikle öğretmen olumlu, doğru davranış sergilemesi
gerekmektedir, öğrencinin de öğretmenden beklentisi bu yöndedir”. (E.2, 32)
Katılımcımız olan E.7, kendisinin eĢinin çok düzenli olmasına rağmen oğlunun düzensiz
olmasını ilkokul öğretmenin düzensiz olmasına bağlıyor. Konuyla ilgili olarak E.7 görüĢlerini
Ģöyle dile getiriyor:
“Ben şöyle bir örnek vermek istiyorum. Benim oğlum birinci sınıftan daha beşinci sınıfa kadar çok
dağınık bir öğretmende okudu. Saçı başı dağınık bir öğretmende okudu. Biz annesiyle birlikte çok
düzenli olmamıza rağmen, şimdi benim oğlum, dağınıklığıyla, odasıyla, giyim tarzıyla şuan tam
öğretmenine benzedi. Hatta kızarak söylüyorum oğlum sen tam öğretmenine benzemişsin diyorum,
gülüyor. Görüyorsunuz, hele ilkokul öğretmenleri çocukların bilinçaltında, hayatlarında çok etkili
olduğunu düşünüyorum”. (E.7. 42)
63
Günümüzde toplum, öğretmenden ilk sırada akademik baĢarı bekliyormuĢ gibi gözükse de
aslında öğretmenden muhakkak beklediği Ģey değerler eğitimidir. Nitekim bu hususu E.8 Ģöyle
dile getiriyor:
“Ama toplum, çocuk bir arıza yaptığı zaman hay seni yetiştiren Hocaya, demeğe başlar. Cezalı
durum olduğunda toplum öğretmeni hatırlar. Ama iyi durumda öğretmeni hatırlayan, destek olan
kimse yoktur. Aslında toplumun böyle kötü bir refleks de geliştirmesi bilinçaltında öğretmenden
insani değerleri olan öğrenci yetiştirmesi bekleniyor, demektir”. (E.8, 41)
Öğrenciye her daim olumlu rol model davranıĢı sergileme sorumluluğunu üzerine alamayacak
olanların öğretmen mesleğini seçmemesi gerektiğini düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili olarak
E.7, E.5 görüĢlerini Ģöyle anlatıyorlar:
“Bir insan sevince onun her şeyini modelliyoruz. Biz bir insandan, nefret edince onun her şeyinden
nefret ediyoruz. Matematik öğretmenini seven, matematik dersini seviyor. Bir öğrenci öğretmenin
saçından bile etkileniyor, saçını onun gibi yapıyor. O yönüyle öğretmenin öğrenciye karşı hep
olumlu rol model olması gerekir. Çok sorumluluk isteyen bir meslek öğretmen mesleği. Eğer bu
sorumluluğu alamayacaksa, öğrenciye olumlu rol model olamayacaksa, bu mesleği seçmemesi
gerekir”. (E.7. 42)
Öğretmenin meslek etiği, öğretmenin öğrenciye örnek olmalı, örnek oluşturmalı. Çünkü çocuğun
olumlu örneklere ihtiyacı vardır. Samandıra‟da çalışıyoruz. Okul müdürü konuşuyor, konuşuyor.
Sonra çevreye saygıyla ilgili konuya geldi. Kardeşinin Almanya‟da yaşadığı bir örneği anlattı.
Kardeşi arabadan çöp atmış, onu gören bir araba geriye dönmüş, gitmiş, kardeşinin attığı çöpü
almış, çöpe atmış. Sonra bunu bize anlatan okul müdürü, ara verdiğimizde en üst katta sigara
içiyor. (henüz daha o zamanlarda okullarda sigara yasağı getirilmemişti). Okul müdürü sigarayı
içti, pencereden dışarıya attı. Şimdi dedim, okul müdürü anlattığı şeyi burada bitirdi. (E.5, 33)
Öğretmenlerin olumlu davranıĢlarından, onlarla kurulan sağlıklı iletiĢimden, ortaya çıkan güzel
neticeler hiç de az değildir. Öğretmenin olumlu rol model olmasıyla, Doğan CÜCELOĞLU’na
göre öğretmen olmasıyla binlerce Can’a dokunup harika güzellikler ortaya çıkarabiliriz. Konuyla
ilgili öğretmen görüĢleri doğrudan alıntı yoluyla aĢağıda verilmiĢtir:
“Geçen büyük bir şarkıcı TV programda konuşuyordu. Ben müzikle ilgileniyordum. Müzik
öğretmenim Necla soyadını da söyledi hatırlamıyorum. Ona gitar hediye ettiğini ve böylece ciddi
bir müzik adamı olduğunu anlatmıştı. Öğretmenin onun hayatında ne kadar önemli bir noktada
belirleyici olduğunu görüyoruz”. (K.7, 45)
“Öğrenci en ufak olumsuz bir şeyi gördüğü zaman size karşı olan inancı, güveni, güzel düşüncesi,
saygılı davranışı, değişebilir hatta yok olabilir. Bu yüzden öğretmenin bu konuda çok çok dikkat
etmesi lazım”. (E.1,27)
64
“Öğretmenin rol model olması çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çocukluğumda da öyleydi
öğretmenin giyimi, konuşması her hareketinin öğrenciyi etkilediğini düşünüyorum. Öğretmenin
davranışları tutarlı, ise davranışlarında olumlu örnek oluşturuyorsa çocuklara bunun olumlu
aksedeceğini düşünüyorum”. (E.6, 30)
“Öğrenci sana göre şekilleniyor. Senin davranışlarını hiç kaçırmıyor. Söylediklerini unutabiliyor
ama yaptıklarını unutmuyor. Bizim dersimiz de daha çok uygulama olduğundan, yaptığımız her şey
akıllarında zihinlerinde yer ediyor. Biz de davranışlarımızla, yaklaşım tarzlarımızla, problem
çözme yöntemlerimizle onlara örnek olmaya çalışıyoruz. Yarın onlarda bir sorunla
karşılaştıklarında bizim problem çözme yöntemlerimizi uyguluyorlar. Ya da uygularlar diye
umuyoruz”. (E.7, 42)
“Öğretmenin davranışlarının her anlamda öğrenci üzerinde etkisi var. Bu bazen olumlu olabiliyor
bazen olumsuz olabiliyor. Değerler eğitimi açısından başlıklara baktığımızda küçüklere sevgi
konusunu işleyen bir öğretmen, teoride bunu verip uygulamada bu örneği kendi yapmıyorsa, orda
o çelişkiyi öğrenci görebiliyor ve anlayabiliyor. O yüzden aslında içselleştirmek lazım bu tür
konuları. Çünkü öğrencilere verdiğiniz zaman sizin de ona göre uygun bir rol modelde olmanız
gerekiyor. Maalesef istenilmeyen durumlar olmuyor değil oluyor. Herkes buna çok uygun
davrandığını söyleyemeyiz”. (K.1, 36)
“Öğrenci kesinlikle dikkat ediyor. Öğretmen farkında olmasa bile öğrenci birçok şeyi öğretmenden
alıyor. Öyleyse burada öğretmen olumlu rol model olmak durumundadır”. (E.5, 33)
“Öğretmenlik kalıplaşmış bir meslek, bundan alan bilgisiyle, örnek olma vasfını, birbirinden
ayıramaz. Bunu birbirinden ayırınca öğretmenlik de yapmış olmuyorsun, o zaman sokaktan birisi
de gelip herhangi bir alan bilgisini verebilir. Öğretmeni öğretmen yapan özelliği onun öğrenciyi
hayata hazırlaması rol model olmasıdır. Öğretmenin gizli kapılar arkasında sırları, siyasi
görüşleri, özel zevkleri, hayat anlayışları olabilir. Ama okulda öğrenci önünde öğretmenin sosyal
halkla çelişmeyecek, objektif değerlerle olumlu rol model olma zorunluluğunun olduğunu
düşünüyorum. Okulun içine girdiğinde okulun beklediği yazılı ve yazısız kurallara uymalıdır.
Okulun yazılı kurallarının dışında yazısız kurallarının olduğunu düşünüyorum. Olumlu rol model
olma zorunluluğu da bu yazısız kurallar olduğunu düşünüyorum2. (E.6, 30)
“Öğretmen her zaman doğru söyleyen, kem sözden kaçınan biridir diye bilinir. Böyle bilinebilmesi
için olumlu rol model olma zorunluluğundandır. Hitler için söylenir, öğretmene kızmış ve böyle
hırçın bir insan olmuş, eğer öğretmeni iyi olsaymış böyle biri olmayacakmış gibi bir şeyler
hatırlıyorum. Bu da öğretmenin konumunu ortaya kor”. (E.9, 37)
“Bence bir öğretmen neyse sınıfı da odur. Öğretmenin karakteri o derse de yansıyor ve öğrenciye
de yansır. Bakın birçok çocuk en çok sevdiği ders en çok sevdiği öğretmendir aynı zamanda.
Öğretmeni çok sevmeleri o dersi de çok sevmelerine neden olmuştur. Öğretmenin iyi davranışları
da olumsuz davranışları da sınıfa akseder. Çocuk okulda öğretmen olduysa sen sus, sen niye
yapıyorsun diyorsa, aynısını öğretmeni de ona aynısını yapıyordur. Öğretmenler çocuklar için rol
modeldir. Öncelikle biz değerler eğitimi konusunda çocuklara örnek olmak zorundayız”. (K.3, 44)
“Biz öğretmenimizin davranışlarına göre davranışlarımızı düzenlerdik. Onları her yönüyle
yürüyüşüyle, giysisiyle, sınıfta bize davranışıyla taklit ederdik. Bazı anne babalar çocuklarına
gereken anne baba modellerini maalesef olamıyorlar. Eğer çocuk okulda da öğretmeninden bu rol
modeli alamazsa o öğrenci nereden doğru bir rol model bulabilir ki. Biz öğretmenler olarak
burada elimizden geldiği kadar öğrenciye kendimizi sevdirmeye çalışmamız lazım. Çünkü sevdiği
öğretmeni öğrenci örnek almaya başlar. Benim matematiği sevmemin ve hatta şuan matematik
öğretmeni olmamın nedeni matematik öğretmenimi çok sevmemdendir. Yoksa ben matematik
dersini hala sevmem yani. Ama o öğretmene olan sevgim matematiği de bana şöyle böyle sevdirdi.
Bir göz hatırına nice gözler sevilir düşüncesiyle”. (K.4, 42)
65
“Öğretmenin davranışı, konuşmasıyla, aşırı derecede öğretmenin model olma durumu vardır. Aynı
toplumda yaşıyorsak, o toplumdaki bir takım kurallara değer ve önem vermemiz gerekir.
Öğretmenin ayrı fonksiyonu var. Öğretmen bir modeldir, halka nazaran öğretmen farklıdır.
Öğretmenin olumlu rol model olma zorunluluğu vardır. Bir öğretmen sınıfta argo konuşmamalı,
saygısız olmamalı, toplumun kurallarına uymalı”. (K.5, 53)
“Mesela benim öğrencim olmayan başka öğrenciler öğretmenlerinden bahsettiklerinde öğrencinin
öğretmeninden ne kadar etkilendiğini görüyorum. Öğretmenin giyiminden, konuşmasından,
hobilerinden ne kadar etkilendiğini görüyorum. Belki öğretmen öğrenciye bu kadar etki ettiğini
bilmiyordur ki bilmediğini düşünüyorum ama öğrencinin gözünde, hayatında, davranışlarında,
öğretmen çok etkili. Öğrenci öğretmenin yaptıklarını kafasında kotluyor, daha sonra birçok şeyi
öğretmenin anlattıklarına, yaptıklarına göre hayatını şekillendirdiğini düşünüyorum”. (K.6, 30)
“Mesela ben zil çaldığı an derse girerim. Öğrencilerim de benden sonra derse girmez, girerse
öğrencime soruyorum, sen öğretmen misin, niye benden sonra derse giriyorsun, diyorum. Benim
bir öğrencim sınıfın içinde boğuşmaz. Sınıfta dolaşmaz. Yere çöp atmaz. Ben sınıfta çöp varsa ben
çöpü kendim topluyorum. Sınıfta düzensiz pano varsa panoyu düzeltiyor. Perde düzensizce perdeyi
düzenliyorum. Ben bunları çok dikkat ediyorum. Bakıyorum bazen perde düzensizce benden önce
çocuk o perdeyi düzeltiyor. Burada model olmak çok önemli diye düşünüyorum”. (E.3, 48)
“Eğer bu kadar çok insanın hayatını etkiliyorsanız, böyle bir konumunuz varsa, buna da uygun
davranmak zorundasınız. Davranmamak da bir tercih ama o zaman da öğretmenliği tercih
etmemek lazım”. (K.1, 36)
“Benim bir öğrencim vardı. Ben genellikle törenlere çok erken gelirim, öğrencinin başında
bulunurum. Her gün erken gelirim öğrencinin önünde dururum. Bir gün dedi ki: Öğretmenim siz
böyle her gün erken gelip burada duruyorsunuz ya ben bunu çok seviyorum, kendimi yalnız
hissetmiyorum. Öğrencinin bu sözü benim çok hoşuma gitmişti, hala daha unutmuyorum. Öğrenci
hiçbir şeyi unutmuyor. Hiçbir şey gözünden kaçmıyor”. (E.3, 48)
Öğretmenin olumlu rol model olma durumunu katılımcı olan eğitimcilerimizin en güzel Ģekilde
anlattığını düĢünüyorum. Hani bir söz vardır, bir Ģey nerde kaybedilmiĢse orada aranır. Bizce
öğretmen olma kavramı, -eğer günümüzde kaybedildiği hissi dahi oluĢmuĢsa- gönüllerde;
öğretmen olmanın ne olduğu yine öğretmenlerimizde aranmalıdır. Bu konuyla ilgili verilen
cevapların problemi çok net teĢhis ettiğini düĢünüyoruz. Gerekli olan adımlar öğretmenlerimizin
tavsiyesi doğrultusunda hızlıca atılmalıdır.
4.3.3. Öğretmenin öğrenciyi gelecekte ihtiyaç duyabilecek donanımlarla yetiĢtirebilmesi
gerektiğine dair bulgular:
Günümüz öğretmenleri yarının büyüklerini yetiĢtirdiklerine göre, öyle donanımlara sahip
olmalılar
ki
bu
günün
ihtiyaçlarını
değil
yarının
ihtiyaçlarına
göre
gençlerimizi
yetiĢtirebilmelidirler. Öyleyse öğretmenlerimiz yarına ait felsefi düĢünceleri, yarınlara ait
66
donanımlarıyla yetiĢmiĢ öğretmenlerimiz olmalıdırlar. Konuyla ilgili E.3 ve E.9 görüĢleri
Ģöyledir:
Öğretmenlik mesleğin her şeyin üzerinde olmalıdır. Bence bir öğretmenim kesinlikle hem çok
donanımlı olması hem de model olması, örneğin bir müzik aleti çalması, bir dil bilmesi gerekiyor.
Kırsal kesime gittiğinde, kırsal kesimle ilgili bir deneyimi olmalıdır. Örneğin biraz baytarlıktan
anlamalı. Tarım öğretmeli, ilaçlama öğretmeli. (E.3, 48)
Toplumun eğitiminde birinci derecede önemli olan şey ailedir, ama ailenin yerini en yakın
doldurabilecek, ona yakın etki yapabilecek tek şey öğretmendir, okuldur. Doktor insanın hayatıyla
oynarken, öğretmen de toplumun hayatıyla oynuyor, ona etki ediyor, diye düşünüyorum. (E.9, 37)
4.3.4. Öğrenci baĢarısını değerlendirmede sadece bilgi yükü olan konuları değil, değerler
eğitimini de ölçmemiz gerektiğine dair bulgular:
Marifet iltifata tabidir, sözüne göre değerler eğitimini kazanmıĢ olanları ölçme ve
değerlendirmede baĢarılarını ortaya koymalıyız. Bu Ģekilde değerler eğitimine ait önem de ortaya
konulmuĢ olsun. Öğrenci baĢarısını değerlendirirken değerler eğitimi konuları da baĢarı üzerinde
etkili olmalıdır. Konuyla ilgili E.3 ve E.8 görüĢlerini Ģöyle anlatıyorlar:
“Diyoruz ya eğitim şart. Eğitim öğretim diyoruz ama eğitim alanında eksiğimiz çok. Ölçme ve
değerlendirme de bilgi yükünü ölçüyoruz. Ölçme değerlendirme de eğitimin ölçülmesi yok”. (E.3,
48)
İnsani değerlere önem veren bireyler yetiştirmek amaç olmalıdır. Şuan böyle bir amacımız yok.
Ortaokullar hangi Anadolu, Fen lisesine öğrenci soktuğuyla ilgileniyor. İnsani değerlere önem
veren insan yetiştirmeyle ne devletin, ne hükümetin, ne STK‟ların, ne Veli‟nin böyle bir kaygısı,
isteği var. Öyle olunca da böyle oluyoruz maalesef. (E.8, 41)
Öğretmenleri müfettiĢlerden ziyade, öğrencilerin, velilerin, zümre öğretmenlerin, idarenin
değerlendirmesinin daha isabetli olacağını düĢünüyoruz. Günümüzde bazı özel okullarda bu tür
değerlendirme çalıĢmaları yapıldığını ve olumlu sonuçlar alındığını biliyoruz. Konuyla ilgili K.4
görüĢleri Ģöyledir:
“Bir ara bize müfettişler gelir, bizi değerlendirir not verirdi. Şimdi bu notların çok bir anlamı
kalmadı. Bence bu notları çocuk vermeli. Beni en iyi hatta idareden daha çok çocuk değerlendirir.
Bu yönüyle öğretmen başarısının ister akademik, ister rol model olma unsurlarının bir öğretmen
olarak ölçme ve değerlendirmeye tabi tutulması lazım. Bunu da en iyi öğrencinin
değerlendireceğini düşünüyorum. Şuan özel okullarda bunu, veli değerlendirmesi, idare
değerlendirmesi, öğrenci değerlendirmesi, meslektaşlarının değerlendirmesi şeklinde yapılıyor”.
(K.4, 42)
Katılımcı olan öğretmenimiz, veliyle yaĢadığı bir diyaloğu anlatıyor. Velinin akademik baĢarısı
yüksek olan çocuğunun okul kültürü notlarının da yüksek olması gerektiği düĢüncesiyle,
67
çocuğunun okul kültürü notlarına itiraz ettiğini söylüyor. Velilere değerler eğitimin akademik
baĢarıdan farklı olduğunun anlatılması gerektiğini düĢünüyoruz. Konuyla ilgili E.3 görüĢlerini
Ģöyle anlatıyor:
“Bizim karnemizde okul kültürü diye bir şey var. Ben okul kültürü geliştirmeli diye karnesine
yazıyorum. Veli geliyor, Hocam bunu niye verdiniz. Diyorum senin çocuğun bütün notları beş ama
okul kültürüne uymuyor. Arkadaşlarına küfür ediyor. Onları zarar veriyor. Eğitimle öğretim
birbirinden farklı ve farklı değerlendirilmelidir. Veli bütün dersleri beş diye okul kültürünün yani
eğitiminin zayıf olmasını kabullenemiyor. Anlayamıyor”. (E.3, 48)
Katılımcı olan eğitimcilerimiz, MEB’in sadece öğrencinin akademik baĢarısını ölçtüğünü
değerler eğitimi konularını gerektiği Ģekilde ölçmediğini bunun da ben dersime girer alan bilgisi
konumu anlatır, çıkarım diyen öğretmen sayısını artırdığını ifade ediyorlar. Öğretmen alımında,
öğretmen yetiĢtirilmesinde değerler eğitimi konularına ağırlık vermesinin bir zorunluluk olduğu
öğretmenlere anlatılmalıdır, hissettirilmelidir. Konuyla ilgili K.3 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Günümüzde ben sınıfıma girerim, dersimi anlatır çıkarım diyen öğretmenlerin sayısı fazlaca arttı.
Hâlbuki öğretmenlik mesleği bundan çok daha fazla özveri isteyen bir meslektir. O öğrencinin
peşinde daha fazla koşmalı, kalbine, ruhuna girmeli bir nakış işler gibi iyi insan olma hususunu o
öğrenciye işlemelidir. Devletin bu anlamda başarılı olan ve olmayan öğretmeni ölçmesi de çok
önemlidir. O sınıfı sayısal başarısını ölçen devlet, o sınıfın davranışsal başarısını da ölçerse o
zaman birçok şeyi daha net ifade etmiş olacağız. Öğretmenden eğitim olarak, değerler eğitimi
olarak beklentisini net ifade etmesi de çok önemlidir. Bu ölçme ve değerlendirmeden sonra
öğretmen de kendi eksiğini net olarak görmüş olacaktır. Öğretmen seçiminde ve öğretmen
yetiştirilmesinde ve öğretmenin kendini yenilemesiyle ilgili ciddi çalışmalar olmalıdır”. (K.3, 44)
Katılımcılarımız, okulun öğretmenin, velilin hatta devletin birinci hedefi akademik baĢarı
olduğundan değerler eğitimi konusunda istenilen baĢarı elde edilmiyor. Bu yönüyle de
toplumumuzda da değersizlikten git gide Ģikâyet etmelerimiz maalesef artmıĢ oluyor. Konuyla
ilgili K.6 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Günümüzde güvenilir insan yetiştirememenin nedeni bu değerlerin hep ikinci planda kalmış
olmasıdır. Birinci planda olan şey para, statü, mevki, güç gibi kavramlar olmuş. Ondan da
güvenilir insan sayısı azalmış. İnsanlar da hep hayatım boyunca çalışıp didineyim güvenilir insan
olayım değil de paraya, makama, güç‟e sahip olmak için çalıştırdıklarından, toplumda bu insanları
bulmak da zorlanıyoruz”. (K.6, 30)
“Bu okulda bir sekizinci sınıf öğrencinin birinci hedefi Sbs sınavında çok yüksek bir başarı elde
etmektir. Hatta bize bile öyle geliyor. Dersleri, akademik başarısı çok iyi bir öğrenci sanki ahlaken
de çok iyi bir öğrenciymiş gibi geliyor. Akademik başarı bizim gözümüzü boyuyor. Davranış
notlarını da akademik başarıya paralel vermemiz de yaptığımız bu hatayı gösteriyor. Hatta
akademik başarısı çok yüksek olan birine davranış notuna 2 verdiğimizde nasıl oluyor, diyoruz
68
ama olabilir yani. Akademik başarısı yüksek olan kişinin ahlakının da iyi olacak diye bir şey yok”.
(K.6, 30)
Katılımcımız olan E.4, değerler eğitimiyle ilgili durumumuzu çok net bir örnekle
görebileceğimizi ifade ediyor. E.4 Ģöyle anlatıyor:
“Her sabah öğrenciler giriyor, her yer tertemiz iken, girdikleri sınıflarda, kâğıtlar her yere
atılmışsa, bizim bu konuda başarısız olduğumuzu gösteriyor. İyi bir gözlemle öğrencilerimizin
değerler eğitimi kazanımlarını kazanıp kazanmadığını görüyoruz. Değerler eğitimine yönelik not
vermediğimizden ciddi bir notla sembolle ölçülmemiş olması da bu değerler eğitimine yönelik
uygulamaları 2. planda da bıraktığını düşünebiliriz. Ama bunun yanında ben öğretmenin ısrarla
dersinin 10 dk. eğitime ayırırsa ben bu sorunun da notla verilmese bile çözüleceğine inanıyorum”.
(E.4, 65)
Meslek seçiminde ya da baĢarıyı ifade etmekte tek baĢına akademik baĢarıyı yeterli
görmemeliyiz. Bunun yanında muhakkak değerler eğitimin de baĢarıyı ifade etmekte bir
ağırlığının olması gerektiğini düĢünüyoruz.
4.3.5. Öğretmen atamalarında, ders anlatım, iletiĢim, rol model olma, cinsiyet eğilimleri
gibi durumların da göz önünde bulundurulması, gerektiğine dair bulgular:
Öğretmenin ataması yapılırken, öğretmenin sadece alan bilgisinden, ya da formasyon yönünden
sınanmasının doğru olmadığını düĢünüyoruz. Okuduğu fakülteden baĢarılı olarak mezun olmuĢ o
adayı aynı konuda tekrar sınava tutmanın belki okuduğu fakülteye saygısızlık olduğu görülüyor.
Öğretmenlerin iletiĢim yetenekleri, olumlu rol model olma vasfı, psikolojik durumları, cinsiyet
eğilimleri gibi yönleri de öğretmen olmadan önce değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği
fikrine ulaĢtık. Nitekim konuyla ilgili olarak E.6 ve K.1 görüĢlerini Ģöyle anlatmaktadırlar:
“Maalesef ülkemizde çok kolay olanı tercih ettiğimiz bir şekilde öğretmen ataması yapılıyor.
Öğretmen atamalarında sadece alan bilgisi ve formasyon bilgisinden ölçülmesi, öğretmenin rol
model olma vasfı, dersi anlatım tarzı, iyi bir iletişim becerisinin olup olmadığına bakılmaması,
öğretmen kalitesinin de bu yönüyle düştüğünü düşünüyorum. Öğretmen kalitesini yükseltmek için
öğretmenin çok iyi seçilmesi gerekir. Bizim mesleğimiz biraz daha seçici olmalı. Devletin
öğretmenin bu motivasyonunu ve alan bilgisinin, güncelleyip güncellemediğini çok iyi
gözlemlemesi belki ölçme ve değerlendirmeye tabi tutması gerektiğini düşünüyorum”. (E.6, 30)
“Bu öğrenciler küçük yaşlarında öğretmenin elinde bir hamur gibi şekillendirebileceği bir
durumda. Ne veriyorsanız, onu alıyor, doğruyu öğretmenin yaptığı olarak algılıyor. Sorgulamıyor
zaten öğrenci. Şimdi düşünün böyle küçük bir yaş grubunun karşısındaki öğretmen tipinin, sadece
elini öne uzattığında elinin titrememesi, öğretmenin psikolojik olarak sağlıklı olmasını ve
Türkiye‟nin her yerinde öğretmenlik yapmasına yetiyorsa ne diyebiliriz artık. Meslek hayatımızda
raporu olan, problemi olan öğretmenlerin sınıflara girip eğitim verdiklerini görüyoruz. Yani arka
69
plana da alınmıyorlar, en fazla geri plana alındı diye, kütüphaneye veriliyorlar. Sanki kütüphanede
hiç çocukla iletişim kurmuyormuşçasına. Bu yönden öğretmen adayların en başta çok sağlıklı
değerlendirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sahaya salacağı insanı iyi seçemedikten,
değerlendiremedikten sonra Milli eğitimin, geliştireceği hiçbir projenin anlamı yok. Çünkü o
projeyi çocuklara ulaştıracak olanlar yine öğretmenlerdir”. (K.1, 36)
Öğretmen mesleğinin çok özel bir meslek olduğunu ifade eden katılımcılarımız, öğretmen
mesleğinin önemiyle ilgili K.3 Ģunları söylemektedir:
“Öğretmenlik mesleği çok özel bir meslek. Başka mesleklerle asla karıştırılmamalı. Çünkü bir
mühendis bir binayı yanlış yapsa onu tamamen yıkıp, yenisini yapabilirsiniz. Kaybınız burada
sadece maddi kayıptır. Ama bir insanı yanlış yetiştirirseniz ki bunun sorumlusu o öğretmen olursa,
bunu telafi etme gibi bir şansınız yok ki. Hem o çocuğu yanlış yetiştiriyorsunuz hem o çocuğun
yetiştireceği çocukları da yanlış yetiştirmiş oluyorsunuz. Bu nedenle öğretmenlerin ölçülmesi,
standartların çok iyi belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum”. (K.3, 44)
Öğretmen atamaları yapılırken, alan bilgisi dıĢında öğretmenin sınıf hâkimiyeti, psikolojik
durumu gibi yönlerine de bakılması gerektiğine dair öğretmen görüĢleri doğrudan alıntı yoluyla
aĢağıda verilmiĢtir:
“Evet, yani bu konuda belki yüzde yüz objektif bir seçme olmasa da. Mutlaka öğretmenin sınıf
hâkimiyeti, iletişim becerisi, psikolojik sağlık durumları gibi etmenler de öğretmen seçerken göz
önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum. Birçok Avrupa ülkelerinde de bulundurulduğunu
biliyorum”. (K.4, 42)
“Öğretmenin, atamaları yapılırken, sadece öğretim yönüne bakılarak alınmamalı, bunun yanında
öğretmenin iletişimi, öğretmenin psikolojik yönleri, cinsiyet eğilimleri gibi yönleri de incelenerek
öğretmen olarak atanması gerektiğini düşünüyorum. Öğretmen okullarında bu konularda az da
olsa bir eleme oluyordu ama şimdi sanırım olmuyor. Öğretmen sınıftaki konuşmalarına, giyimine,
kuşamına her şeyine dikkat eden, örnek olan biri olmalı. Öğretmen temiz giyinin derken, kendi
temiz değilse o zaman olmaz. Öğretmen söylediklerini önce kendisinin yapması gerekir.
Öğrenmede yardımcı öğeler vardır. Ne kadar çok etken öğrenmeye katılırsa o kadar daha çok
öğrenir”. (E.4, 64)
“Bazı ülkelerde Öğretmenleri mülakatla alıyorlar. Böyle olunca öğretmen o toplumda çok değerli
oluyor. Biz öğretmenleri mülakat gibi yöntemlerle seçersek öğretmenin daha kaliteli olmasını
sağlayacağımız gibi öğretmenin de toplum nazarında da değerinin artacağını düşünüyorum”. (K.3,
44)
“Öğretmene formasyonun içinde iyi bir iletişim, iyi bir sunum, beden dili gibi eğitimler de
öğretmene verilmelidir. Öğretmen seçiminde bu kriterler de göz önünde bulundurulmalıdır”. (K.6,
30)
“Bence devlet sınıf öğretmenlerini atarken, seçerken, daha psikolojik yönden, iletişim yönünden
daha kaliteli olarak seçebilir. Öğretmenin yaptığı olumlu şeyler idare tarafından objektif olarak
takdir edilmeli”.(K.5, 53)
“Baktığınız zaman, aslında formasyona çok şey koymalı. Bence eğitim fakültelerinde formasyon
içeriği olarak çok eksik var. Eğitim fakültesinden mezun olurken de adam akıllı bir ölçme ve
değerlendirmeye ihtiyaç var”. (K.1, 36)
70
“Arkadaşıyla, eşiyle sağlıklı iletişim kuramayan insanlar öğretmen olarak atanabiliyor. Ve böyle
bir öğretmene sınıf veriyorsunuz. Bunlar sistemin eksikleri olduğunu düşünüyorum. Ben KPSS
olarak atamanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Akademik olarak bir değerlendirmeye tabi
tutmanın da mezun olduğu kuruma saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü o kişi o kurumun
eğitiminden başarıyla mezun olmuş yani sonuçta. Ama psikolojik değerlendirmede sınıfı yönetebilir
mi, çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilir mi? Sonuçta bizim hitap edeceğimiz kitle belli. Yaş dönemi
belli. Maalesef 30 sene önce eğitim hayatına girmiş bir bilgiyle hala o bilgiyle sınıfa giriyor.
Üzerine de bir bilgi koymamış, üzerine bilgi koyacağı eğitimlerde verilmemiş. Bu yüzden milli
eğitimin içeriğinin çok değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Seminerdi, şuydu, buydu profesyonel
nasıl veriliyorsa, özel sektörde, ya da özel okullarda… Yani bir devlet bunu öğretmenine yapamaz
mı? Çünkü sen sınıfta bu değerleri verecek öğretmene bu değerleri nasıl vereceği eğitimini
vermelisin ki o da adam akıllı kitlelere hitap edebilsin”. (K.1, 36)
Katılımcılarımız olan eğitimcilerimizin görüĢleri dikkate alındığında öğretmen seçiminin çok
özenle yapılmadığını görüyoruz. Öğretmenlik mesleği binlerce Can’a dokunmak olduğundan
daha özenle üzerinde durulması, seçimin mülakat gibi daha derine inilerek yapılması gerektiğini
görüyoruz. Öğretmen seçiminin ne tek baĢına alan bilgisi, ne de tek baĢına formasyon yönünün
asla yeterli olmadığı kanaatindeyiz.
4.3.6. Öğretmen öğrencisine demokratik ortamı sunmalı ki öğrenci de arkadaĢlarına karĢı
demokratik davranmayı kazanmasına dair bulgular:
Öğretmenin öğrenciye demokratik ortam sunmada rol model olması çok önemli olduğunu
düĢünüyoruz. Öğretmenin bu tavrı öğrencilerine olumlu rol model olacaktır. Öğretmeni
modelleyen öğrenciler de çevrelerine karĢı demokratik davranmaya gayret göstereceklerdir.
Konuyla ilgili E.8, K.4, görüĢlerini Ģöyle ifade etmektedirler:
“Öğretmenin rol modeli olması çok önemli. Öğretmen öğrenciye demokratik bir ortam sağlamalı ki
onlarda arkadaşlarına karşı demokratik davransın. Öğrenci kendisine değer verildiğini bilmesi
gerekir. Öğretmen tarafından sevildiğini bilmesi gerekir. Öğretmen öğrencinin her davranışının
anlamını bilmeli, sorunlarıyla ilgilenmeli, öğrenci öğretmeninden bu şefkati, ilgiyi görmeli.
Örneğin kahvaltı yapamadan gelmiş bir öğrenciyi fark ediyor olması gerekir. Öğrenci her
durumda öğretmenin onu önemsediğini bilmesi gerekir”. (E.8, 41)
“Ailede çocuk bir şey istediğinde höt deniliyorsa, çocuğun düşünceleri istekleri bastırılıyorsa,
sonra ablası, abisi höt diye onun isteklerini bastırıyorsa bu çocuk büyüdüğünde saygısız bir çocuk
oluyor o da birilerinin isteklerini höt diyerek bastırma yolunu seçiyor. Biz çocuklarımızı özgür,
demokratik olarak yetiştirmemiz lazım. Üst kademede olan alttakini eziyor, bütün kararları üst
kademeler veriyor, alttakilerin seçimleri yok. Çocuklara özgür seçim haklarının çok küçük
yaşlardan itibaren öğretmek lazım. Ben sınıfta da bu özgürlüklerini mümkün olduğu kadar
uygulamaya çalışıyorum”. (K.4, 42)
Katılımcılarımız, Öğretmenin sınıfta öyle demokratik bir ortam oluĢturmalı ki farklı görüĢler o
sınıfta kendini rahatlıkla ifade edebilmesi gerektiği üzerinde durmuĢlardır. Öğrenci yeri
71
geldiğinde öğretmene, ailesine bile hayır, burası yanlıĢ, sizin gibi değil ben Ģöyle düĢünüyorum
diye bilmelidir. Konuyla ilgili E.9 görüĢünü Ģöyle dile getiriyor:
“Öğretmenin rol modeli olması çok önemli. Öğretmenin sınıf ortamından kopuk olması,
öğretmenin öğrenciye ismiyle bile hitap edememesi, öğretmenin rol model olmaması demektir.
Öğretmeni çıkar dışarıya projektörü aç aynı şey olacaktır. Biz insan olarak bu öğrencileri topluma
kazandırma kaygısıyla hareket etmemiz lazım. Aynı zamanda araştıran, sorgulayan, yeri geldiğinde
hayır, diyebilen bir birey olmalıdır. Her çocuk herkesten farklı düşünebilmeli, farklı düşünemezse
sonuç hep aynı çıkar. Burası bozuk diyebilecek çocuk lazım. Burası yanlış diyebilecek bir öğrenci
yetiştirmemiz lazım. Bunu yetiştirecek olan öğretmendir. Bu iki öğrenci de ülkesini ya da dünyayı
değiştirecek, etkileyecektir. Öğretmen davranışlarının olumlu rol model olma zorunluluğu vardır”.
(E.9, 37)
“Bazen öğretmen, aileye rağmen bir şeyler vermeye çalışır. Bazen çocuk aileye rağmen siz
bilmiyorsunuz, bana öğretmenim böyle yapmamı söyledi, diye aileye çocuk itiraz ediyorsa,
öğretmen orda aileye rağmen bir şeyler vermeye çalıştığı anlamına gelir. Burada öğretmenin
konumunu ortaya koyduğunu düşünüyorum. Öğrencilerimize öğretmenin bile hata yapabileceğini
düşünerek çocuklarımızı yetiştirmemiz lazım. Tek bir yöntem değil, 2 ile 2 = 4 dışında bir şeyin
yapabileceğini düşündürmemiz lazım”. (E.9, 37)
Katılımcımız olan eğitimciler, öğretmenin en büyük sorunlarından biri öğrencilere ön yargılı
yaklaĢması olduğunu ifade ediyorlar. Öğretmenler arasında problemli çocuk diye etiketlenen
birinin artık bütün öğretmenlerin nazarında problem diye anılmasının çok büyük bir sorun
oluĢturduğunu, bu davranıĢın öğretmen olmakla asla uygun düĢmediğini söylüyorlar. Konuyla
ilgili E.8 görüĢlerini söyle anlatıyor:
“Öğretmenler de ön yargılı davranmaya başlıyor. Bize problem olarak gelmiş, bir iki hareketten
sonra pes edip, problemli çocuk diye damgalayıp o çocukla ilgili bütün umutlarımızı kaybediyoruz.
Ve öğrenciye karşı ön yargılı davranıyoruz. Bence öğretmen asla yılmamalı, asla umutsuzluğa
kapılmamalı, şefkatinden bir şey kaybetmemelidir”. (E.8, 41)
Katılımcımız olan öğretmenlerimiz, ülkemizde inĢaların kendilerini eleĢtirmeye tahammülleri
olmadığını, insanlar eleĢtiren değil kendini okeyleyen insanlarla çalıĢmak istediklerini anlatıyor.
Bu da ülkemiz adına güzel Ģeylerin ortaya çıkmasını engellediğini düĢünüyoruz. Nitekim
konuyla ilgili E.8 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Şuan milli eğitimde biz bükülen insan yetiştiriyoruz. Sorgusuz sualsiz, istenileni yapacak insan
isteniliyor öyle insan yetiştiriyoruz. Müdür, müdür yardımcı atamalarında, idareci konumda olan
insanların tercihlerine baktığımızda kendini okeyleyecek insanlarla çalışıyorlar. Kendini eleştiren
insanlara kimsenin tahammülü yok. Bu da yeni şeylerin ortaya çıkmasını, yaratıcılığı bitiriyor
maalesef”. (E.8, 41)
Aileler çocuklara özgür seçme haklarını tanımadıklarını, onların hayatlarıyla ilgili bütün kararları
kendileri verdiklerini söyleyen katılımcılarımız. Bütün tercihleri aileleri yapınca, çocuklarımız
72
doğru tercih yapmayı öğrenemediklerini görüyoruz. Örneğin, konuyla ilgili K.7 görüĢünü Ģöyle
anlatıyor:
“Şu zamanda ailesi hala günümüzde çocuğa hiç sormadan biz onu meslek lisesine yazdıracağım
diyor. Hiç çocuğa sormuyor. Bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Çocuklarımıza karar verme
aşamalarını kazandırmamız gerekiyor. Çocuğa lehine ve aleyhine olan seçenekleri verip, seçme
hakkını çocuğa bırakmalıyız”. (K.7, 45)
Katılımcımız olan K.7, dersinde nasıl demokratik bir ortam oluĢturarak ders anlattığını
örneklendiriyor:
“Ben karşımdaki öğrencinin bir öğrenciden ziyade bir bireymiş gibi konuşuyorum. Onları
önemsiyorum. Sonunda 40 çocuğa ulaşamıyorum. Ama onlardan en az 20‟sine ulaştığımı
düşünüyorum. Bir şey bilemediği zaman bu yanlış bu doğru demiyorum. Teşekkür ederim diyorum,
arkadaşınıza ekleyeceğiniz bir şey var mı diyorum. Benim dersimde öğrencilerin daha fazla
parmak kaldırdığını düşünüyorum”. (K.7, 45)
4.4. Dersinizde Değerler Eğitimi Uygulamalarınızda Ne Tür Sorunlar YaĢandığına Dair
Bulgular:
4.4.1. Öğretmenlerin bireyselliğe inilemediği için öğrencilerin ilgisizliğinden kaynaklanan
disiplin problemlerinin olduğuna dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, değerler eğitimi konuları verilirken en çok zorlanan konular
sınıfların kalabalık olmasından dolayı bireyselliğe inilememesi olduğunu belirtiyorlar. Nitekim
konuyla ilgili E.1 görüĢlerini Ģöyle anlatmaktadır:
“Tabi bunu öğretirken sınıf ortamının kalabalık olması, öğrencilerin bazılarının derste ilgi
alakasının olmaması, bazılarının ilgisinin zayıf olması, bizim değerler eğitimi uygulamalarımızda
sıkıntıya düşmemize neden oluyor. Tabi bunları aşmak için çeşitli yollar da uyguluyoruz. En
azından ilgi alakası düşük olan öğrencilerin örnek vermelerini, hayatla ilgili vereceğimiz
örneklemeleri bu öğrenciler üzerinden yapmaya çalışıyoruz ki bu öğrencilerinden ilgi ve
alakalarını kazanmaya çalışalım”. (E.1, 27)
“Maalesef bu konuda çocuğun ilgi alakasının devamı konusunda sorunlar yaşıyoruz, çocuklar da
yanlış da olsa konuşma, öğretmeni dinlememe gibi ahlaki olmayan davranışlar görüyoruz.
Öğretmen olarak en çok karşılaştığımız ve çözemediğimiz sorunumuz bu”. (E.1, 27)
4.4.2. Öğretmenler arasındaki rol model davranıĢ farkları öğrencileri tereddüte ve Ģüpheye
düĢürdüğüne dair bulgular:
73
AraĢtırmamıza katılan eğitimciler, öğretmenler arasındaki rol model farklılıkları çocukların
değerler eğitimini kazanma konusunda tereddüte ve Ģüpheye düĢürdüğünü ifade ettiler. Nitekim
konuyla ilgili olarak E.2 görüĢlerin Ģöyle ifade ediyor:
“Bazen öğretmenler arasındaki rol model davranış farkları çocukların kafalarını
karıştırabiliyorlar. Hangi öğretmenin davranışı, sözü doğrudur gibi bir kargaşaya düşebiliyorlar.
Sonuçta mesleğin etiği ahlakı var. Geçenlerde çocuğun biri bana dedi ki Hocam hanginiz doğru
söylüyorsunuz”. (E.2, 32)
“Çatışma yaşadıklarında çocuklar sıkıntı oluşuyor. Çocuk vicdanında öğretmenler arasında
farklılıktan dolayı bir çatışma yaşasa bile sanki ikinci bir doğrunun da olabileceğini düşünüyor.
Ötekinin de söylediği o kadar yanlış değil diyebiliyor. Sonuçta o da bir öğretmen, o da bu
düşünceleriyle öğretmen olmuş, başarılı bir sonuca gelmiş diyebilmektedir”. (E.2, 32)
Katılımcımız olan eğitimciler, öğretmen olmanın büyük bir sorumluluk taĢıdığını, öğretmenin
olumlu rol model olma zorunluluğunun olduğunu belirtiyor. Toplumdaki her sınıf meslek
erbabının öğretmenin elinden geçtiğini belirterek öğretmen mesleğinin önemine iĢaret ediyorlar.
Hırsızların, katillerin de bir zamanlar sınıflarda öğrenci olduğunu hatırlatarak, bu tür insanlara
hırsızlığı ve katilliği öğretmenlerin anlatmadığını, öğretmenin her daim olumlu rol model
olduğunu, güzel Ģeyleri anlattığının, altını çiziyorlar. Konuyla ilgili E.8 görüĢlerini Ģöyle
anlatıyor:
“Bu işe soyunduysan, öğretmen olduysan olumlu rol model olmak zorundasın. Bütün mesleklerin
önündedir öğretmen mesleği. Doktoru da, subayı da ülkeyi yöneten siyasetçiyi de öğretmen
yetiştirmektedir. Diyebilirsiniz ki yetişen hırsızlar da öğretmenin elinden geçiyor, tamam belki
bizim de payımız var ama olumsuz örneklerin çıkmasında öğretmenin çok etkili olmadığını
düşünüyorum. Çünkü öğretmen, gerçekten vazifesini yapan bir öğretmense o her zaman her
öğrencisine olumluyu öğreten biri. Olumlu bir örnek, eğer bu kişi hırsız olmuşsa demek ki
öğretmeni dışında birinden olumsuz bu değeri öğrenmiş demektir”. (E.8, 41)
Katılımcılarımız olan eğitimciler, öğretmenlerin görev ve sorumlulukları konusunda gerekli
bilince sahip olan öğretmen sayısının giderek azaldığını, dersimi anlatır, çıkıp giderim diyen
öğretmenlerin sayısının arttığını üzülerek ifade ediyorlar. Örneğin konuyla ilgili olarak E.9
görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Çocuğa hızla araba sürmemelisiniz diyen öğretmenin hızlı araba sürmemesi lazım. Öğretmen
mesleği etiği olan bir meslektir, sen bunu seçersen hep olumlu rol model olma zorunluluğunu
unutmayarak bu mesleği seçmesi gerektiğini düşünüyorum. Öğretmenin toplumun faydasına olan
davranışları öğretmende bulunması gerektiğini düşünüyorum. Öğretmen toplumun faydasına olan
davranışları kazandırmak vicdanı sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Öğretmenlik mesleğini
yapan öğretmenlerin şuan hakkıyla yapanlar, özveriyle yapanlar vardır ama çok yüksek oranlarda
olduğunu düşünmüyorum”. (E.9, 37)
74
Katılımcılarımız, öğretmenin kendine ait farklı düĢünceleri olsa da sınıfta olumlu rol model olma
zorunluluğu olduğunu düĢünerek hareket etmesi gerektiğini belirtmiĢlerdir. Mesleğinin
gerekleriyle, özel hayatını öğretmen ayırabilmelidir. Nitekim konuyla ilgili K.1 düĢüncelerini
Ģöyle ifade etmiĢtir:
“Hepimiz birbirimizden çok farklıyız görüş olarak, inanç olarak, birçok anlamda ne olursa olsun,
o konudaki hiçbir şeyi karşımızdaki kitleye fark ettirmemek gerektiğini düşünüyorum. İnancınızı da
siyasi görüşünüzü de. Sizin orda bulunma amacınız o değil çünkü. Siz orada dersinizin
kazanımlarını vermek için ordasınız, biraz önce genel ortak noktada buluştuğumuz değerlere de
uygun davranmak gerektiğini düşünüyorum. Yani ben şimdi sınıfa girdiğimde saygıdan
bahsederken, koridora çıktığımda öğrenciye hakaret ediyorsam, bu kesinlikle olmaz. Ben belki rol
yapmalıyım, belki oynamalıyım, belki gerçek hayatta çok saygısız bir insanım, ama bunu iş
ortamında farklı sergilemeliyim. Ne öğretmen ne öğrenci benim o açığımı yakalamamalı. Belli
kriterlere bağlı olarak davranmak zorundasınız”. (K.1, 36)
AraĢtırmamıza katılan katılımcılarımız, öğrencilere değerler eğitimin kazanımlarını kazandırmak
için öğretmenlerin hatta bütün bir okulun kolektif hareket etmesinin bir zorunluluk olduğunu
ifade etmiĢlerdir. Değerler eğitimin kazanımlarını vermek için kolektif hareket edilmediğinde,
öğrencinin verilmesi gereken değerle ilgili çeliĢkiye de düĢtüğünü görüyoruz. Örneğin, konuyla
ilgili E.7 görüĢü Ģöyledir:
“Öğretmenler olarak değerler eğitimini kazandırmak için kolektif hareket etmemiz gerekir. Her
öğretmen belli değerleri kazandırmak için aynı uyarıyı, aynı hassasiyeti göstermek gerektiğini
düşünüyorum. Beraber hareket etmeyince çocuğun bakış acısı değişiyor. Hatta öğretmenler
arasında birliktelik olmayınca çocuk bunu kullanabiliyor. Erdem öğretmenim top vermedi, falan
öğretmenim top verdi. Sıkıntı erdem öğretmenimde diyebiliyor. Demek ki top verilebiliyor Erdem
öğretmenim keyfi vermiyor”. (E.7. 42)
4.4.3. Eğitim öğretim sisteminin çok sık değiĢmesinin akademik ve değerler eğitimi
kazanımlarını olumsuz etkilediğine dair bulgular:
Mülakat yaptığımız eğitimciler, eğitim öğretim sistemimizin çok sık değiĢmesi, hem akademik
baĢarıĢımızın yüzdesini hem de değerler eğitimi kazanımlarımızın yüzdesini büyük oranda
düĢürdüğünü ifade etmiĢlerdir. Örneğin, konuyla ilgili E.4, görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Aslında sistem hepsini içine alıyor. Yani eğitim sistemleri sık sık değişmemeli, programlar sık sık
değişmemeli, bizde de sistemler çok sık değiştiğinden değerler eğitimi konusunda da bu yönüyle
problemler yaşadığımızı düşünüyorum. Programlar 20 yıl boyunca hiç olmasa değişmemelidir. Bir
çocuk küçük yaştan başlayıp 20 yaşına gelinceye kadar aynı program uygulanmalıdır ki o
programın başarılı olup olmadığının anlaşılabilsin”. (E.4, 65)
“Bizde eğitim sistemi siyasetin etkisinde kalmış, siyasi kaygılara, ya da menfaatlere kurban gitmiş
gibi geliyor. Eğitim siyaset üzeri bir konu olması gerektiğini düşünüyorum. Eğitim ve öğretim
75
birlikte ele alınmalıdır. Dört yıl sonra nasıl bir insan yetiştirmek istiyorum, demeli ve o kuşağı
yetiştirmeye dayalı programlar yapmalıdır. Değerler eğitimin insanın ihtiyacı olan değerlerdir,
yararlıdır, verilmelidir. Davranış değişikliği gereklidir o da eğitimle oluyor”. (E.4, 65)
Katılımcılarımız olan eğitimciler, değerler eğitimin kazanımlarını kazandırmak için okulun çok
iyi planlanması gerektiği üzerinde durmuĢlardır. Sadece okul değil, okul dıĢı etkinliklerin de çok
iyi planlanması gerektiğini, sosyal sorumluluk projelerine eğilmesi gerektiğini düĢünüyoruz.
Nitekim konuyla ilgili olarak E.5 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Öğrenciler yine o ergenliğin verdiği şeyle asi davranışlar da bulunabiliyor. Ama yine biz burada
çok etkili olduğumuzu düşünmüyorum. Sadece konuşmak yeterli olmuyor. Bence bu konunun
çözümü için daha fazla emek verilmeli. Neden daha fazla emek verilmeli, okul duvarlarla sınırlı
olmamalı. İş dönüp dolaşıyor bu eğitim sistemimize geliyor. Öğrencileri sosyal sorumluluk
programlarının içine sokmak gerekiyor. Öğrencileri çok küçük yaştan itibaren hayatın içine
sokmak lazım. İstanbul‟da otobüse binerken bir bakın, herkes birbirini ittirir. Kesinlikle bir sıra
göremezsin. Kamp ortamında ortak bir çeşme vardır. Sabah kalktığında herkes sıraya geçer kimse
birbirini itmeden sırayla yüzlerini yıkarlar”. (E.5, 33)
Katılımcılarımız olan öğretmenler, değerler eğitimin baĢarısının, değerli öğretmenden geçtiğini
ifade etmiĢlerdir. Öğretmen
yetiĢtiren fakültelerde öğretmen adaylarına bu vasıflar
kazandırılabilirse öğretmen atamalarında değerli öğretmen vasıfları yakalanabilirse, baĢarının
artacağını düĢünüyoruz. Nitekim bu konuyla ilgili olarak E.4 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“İyi öğretmen, istediğimiz öğrenci kalitesini bize yetiştirecek olan bahçıvandır. Öğretmen
Üniversite mezunu olsun diye her branştan sınıf öğretmeni atandı. Bu tarz da öğretmen mesleğinin
itibarını da kaybettirdiğini düşünüyorum. Öğretmenin itibarını en iyi, iyi öğretmen yetiştirmek
kazandırır diye düşünüyorum”. (E.4, 65)
Katılımcılarımız, problemli gibi görülen öğrencilerle sıcak iletiĢime geçtiğinde, onlara
sorumluluk verdiğinde yaĢanan problemleri büyük oranda çözdüklerini söylemektedirler.
Örneğin E.6 bu konudaki görüĢünü Ģöyle anlatmaktadır:
“Benim problemli çocuklarda, problemi çözmek için ona nasihat ediyorum, eğer hale değişmiyorsa
ona sorumluluk vermeye çalışıyorum. Çoğunlukla sorumluluk verdiğimde, çocuklarda değişim
görüyorum. Hatta % 50 oranında sorumluluk verdiğimde çocukta değişim görülüyor. Malzeme
getirmiyor, ben getiriyorum, hayal kurmuyorsa onunla birlikte hayal kuruyoruz ve çocuklarda
değişim görüyorum. Ama ne bana dokun, ne benimle ilgilen diyen çocuklar da sınıflarımızda var
maalesef”. (E.6, 30)
Katılımcılarımız olan eğitimciler, öğretim sistemimizi akademik yönüyle de eleĢtirmektedir. 12
yıl boyunca çok ciddi oranlarda Ġngilizce eğitimi vermemize rağmen Ġngilizce konuĢamayan,
yazamayan bir millet oluĢumuzu, eğitim sistemimizin sistemsizliğine bağlıyoruz. Yoksa bu
Milletin, Ġngilizceyi öğrenemiyor halini, zekâ seviyesine herhalde bağlayamayız. Nitekim
konuyla ilgili E.8 görüĢlerini Ģöyle dile getiriyor:
76
“12 yıl boyunca, öğretim almış bir insan İngilizce adına ne biliyor, bırakın İngilizce Tarih adına,
Coğrafya adına ne biliyoruz. Dil bilgisi adına ne biliyoruz. Allah‟tan Türkçeyi biz okulda, Türkçeyi
öğrenmediğimizden Türkçeyi konuşabiliyoruz, yoksa okul bize Türkçe konuşmayı öğretse İngilizce
gibi Türkçeyi de öğrenemezdik. Bizim öğretim sistemimizde öğretememe sıkıntımız var”. (E.8, 41)
Katılımcımız olan öğretmenimiz K.1, gönüllü olarak gidip, özel bir vakıftan eğitimini aldığı ve
bulunduğu okulda da uyguladığı bir projeden bahsediyor. ġahsen baĢka öğretmenlerimizden de
öğretmenizin uyguladığı bu projeden övgüyle bahsettiklerine tanık oldum. Özel teĢebbüslerin ve
özel okulların uyguladığı bu sistemin çok az okulda az gönüllü öğretmenle devlet okullarında
uygulanıyor olması da üzücü olduğunu söylemek isterim. Konuyla ilgili öğretmeniz olan K.1
görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Bununla ilgili ben bir vakıfla çalıştım ve bir tür eğitim aldım. Eğitimim adı da belirtmem de
sakınca yoksa “Barışçıl okuldan toplumsal barışa” diye yükseköğretimde rehberliği tanıtma vakfı
tarafından yapılan bir çalışmadır. Bu çalışma kapsamında hem bu değerlerin içinde olduğu hem de
kendi gelişimini olumlu destekleyecek bir tür etkinlikler zincirine dayanıyor. Bununla ilgili
öğrencilerin kitap ve etkinlikleri var, her hafta sınıf öğretmenleri uygulayacak ve oyun tarzında
genellikle uygulamalar. Biliyorsunuz genelde küçük yaş gruplarında oyun tarzındaki etkinlikler çok
anlamlı oluyor. Oyun sırasında çocuk çok şey öğrenebiliyor. Bizim de bu uygulamada olduğu gibi
tüm değerler eğitimini teoriden ziyade bir etkinliğe dökebilmek çok daha anlamlı olurda aslında.
Örneğin drama tarzda verebilmek çok etkili olurdu. Örneğin arkadaşına vurmayın onun canı
acıyor, anlatılmasından ziyade bunun minik bir canlandırması daha etkili olabiliyor”. (K.1, 36)
4.4.4. Okulların, spor, tiyatro, atölye gibi alanların yetersiz olması değerler eğitiminin
pratikte uygulanabilirliğini olumsuz etkilediğine dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, öğrencilerin ders dıĢı sosyal etkinliklerde, kendilerini ifade
edecek alanlar ve ortamlar bulamadıkları için biraz daha özgürlük alanı olan teknoloji tasarım,
resim, müzik, beden eğitimi gibi derslerde öğrencilerin olması gerektiğinden çok fazla hareketli
olduklarından Ģikâyet etmektedirler. Konuyla ilgili olarak E.6, K.2 düĢüncelerini Ģöyle dile
getirmektedirler:
“Biz teknoloji ve tasarım öğretmeni olduğumuzdan bizim dersimiz daha çok uygulamalı bir ters.
Bu da öğrencinin biraz daha özgür olduğu aktivite gerektiren bir ders olduğundan öğrenciyi daha
net gözlemleyebiliyoruz. Öğrenci bizim dersimizde öğrenci merkezde öğretmen burada rehberlik
yapıyor ama öğrenci bunu daha fazla sorun çıkararak size sıkıntı verebiliyor”. (E.6, 30)
“Örneğin benden sonraki ders müzikse, hiç izin almadan flüt çalıyorlar. Ya da başka dersten
yapmadığı ödevini yapmaya çalışıyor. Biz uyardığımızda bu tür davranışların yanlış olduğunu ama
bu yanlışlığı o kadar özümsediklerini düşünmüyorum. Sona dersimizin sonuna doğru hadi çalın,
dediğimde gerçekten içlerinden çok güzel müzik aletleri çalan öğrencilerin de olduğunu gördüm.
77
Burada da şu ortaya çıkıyor, bu gibi çocukların bu gibi yetenekleri daha fazla sergileyecekleri,
alanlar ortamlar oluşturulmalıdır”. (K.2, 46)
Katılımcılarımız, değerler eğitimin kazanımlarını çok rahat yansıtabilecekleri sosyal kulüplerin,
okullarda uygun ortam bulunamadığı için gerektiği Ģekilde uygulanamadığını görmekteyiz. Yeni
sistemde sosyal kulüpler ve rehberlik dersinin de kardırılmıĢ olması ayrı bir vahameti ortaya
koyduğunu düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili K.1 görüĢleri de Ģöyledir:
“Sosyal kulüpte aslında öğrenci çalışır, öğretmen bir rehberdir. Öğretmen çalışmaları kontrol
eder. Planlamaya bakar. İşi yürütecek olan aslında öğrencilerdir. Ama onunda herhalde şöyle bir
sıkıntısı var. Kalabalık sınıf ortamında organizasyon konusunda problem yaşanıyor. Kulüp
çalışması için iki hafta bir zamanının olması. Bir de işin kötüsü bunların önümüzde tamamen
kaldırılacak olması. Şuan 5.sınıflarda ne kol faaliyetleri var ne de Rehberlik. Seneye altıncı
sınıflarda da yok. İki sene sonra da bütünüyle kalkacak. Şimdi ben bu durumu çok anlayamıyorum
açıkçası. Hem bu faaliyetler uygulamalar, etkinlikler, değerler çok önemli deyip, belirli çalışmaları
verip bunların uygulanmasını istemek, hem de bununla ilgili dersleri ve zamanı kaldırmak. Zaten
çeşitli sıkıntılardan dolayı yapmak istemeyen öğretmen grubuna bu ders zamanlarını kaldırarak
onların eline çok da iyi bir koz da vermiş oluyorsunuz. Haklı olarak diyecek ki: “Ben kendi
dersimden nasıl zaman ayırıp da bunları yapayım, diyecek”. (K.1, 36)
Katılımcımız olan eğitimciler, akademik baĢarısıyla sınıfta ön plana çıkamayan öğrencilerin,
sosyal faaliyetlerde, spor alanlarda kendilerini ifade edemezlerse –okullarda bu alanlarda mekân
sıkıntısı var- kendilerini Ģiddetle ifade etmeye çalıĢtıklarını belirtmiĢlerdir. Değerler eğitiminin
kazanımlarını verirken sosyal aktivitelerle birlikte eğlenerek, spor yaparak, etkinlik yaparak
verilmesi gerektiğini düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili olarak E.8, E.6 görüĢlerini Ģöyle
aktarmaktadırlar:
“Evet, sosyal kabul sıkıntısı var. Genellikle bu tür çocuklar akademik başarısı zayıf olan çocuklar.
Bu çocuk sporda, görsel sanatlarda ön plana çıkamıyorsa, bu sefer çocuk şiddetle, kendini ifade
etmeye, ön plana çıkmaya başlıyor. Biz bu tür çocuklara kendini ön plana çıkarabileceği,
yeteneklerini bulup, yeteneklerine göre çocukları ön plana çıkarmalıyız”. (E.8, 41)
Öğrenciler gelişim cağlarında, okulda spor yapacakları çok alan olmadığından, özel hayatlarında
da devam ettikleri bir spor dalı olmadıklarından dolayı, çocuklar enerjilerini boşaltamıyorlar. Bu
öğrenciler de bizim dersimizde ya da müzik, görsel sanatlar gibi derslerde daha aktif oluyorlar. Bu
aktiflik sınıf disiplini bozacak şeklinde ortaya çıkarıyorlar. (E.6, 30)
Katılımcılarımız olan öğretmenlerimiz, günümüzde yapılan bazı etkinliklerin veliler tarafından
yanlıĢ anlaĢıldığından dolayı, etkinlik olarak yapılmakta zorlanıldığını ifade etmiĢlerdir.
Öğrencinin, velinin
anlayıĢlarının
değiĢtirilerek etkinliklerin
düzenlenmesi
gerektiğini
düĢünüyoruz. Etkinlikler planlanmadan önce niçin yapıldığı, veliye de çok net anlatılması
gerektiğini görüyoruz. Örneğin, konuyla ilgili olarak K.1 görüĢünü Ģöyle dile getirmektedir:
78
“Burada da ters mantık işliyor ya mesela bizde eskiden düşündüğümüzde çöpleri toplatmak nedir? O
sınıfa verilen bir cezadır. Hâlbuki bunu ceza mantığıyla verdiğiniz zaman çocuk o işten her zaman kaçar.
Çünkü onu öyle görüyor. Ama bunu etkinlik şeklinde çevreyi koruma çalışmaları adı altında yapılsa ve
olumlu bir davranış gibi gösterilse o zaman istenilen başarı elde edilmiş olur. Ceza olarak aldığımız ne
bizde yerleşti ki bu güne kadar baktığımızda. O yüzden onu veriş mantığımız bizim tersti. Şuanda hadi
bakalım bahçeyi bir toparlayalım, çevremizi temiz tutalım diye bir çalışma yaptığınızda, dönüp dolaşıp
bu size: vay efendim! Bizim, çocuğa sen nasıl çöp toplattırsanıza dönebiliyor. Her şeyin aslında
çok farklı algılanmaya başladığı dönemlerdeyiz diye düşünüyorum”. (K.1, 36)
Katılımcılarımız olan öğretmenlerimizin, değerler eğitiminin kazanımlarını etkinlikle, sosyal
aktivitelerle, spor aktiveleriyle, uygulamalarla, yaĢamın içinde kazanmaları gerektiğine dair
düĢünceleri doğrudan alıntı yoluyla aĢağıda verilmiĢtir:
“Çocuklar okullarda değerler eğitimini etkinliklerle kazanılmalı, okul öyle bir ortam oluşturulmalı
ki. Öğrenci, saygıyı, birbirinin farklılıklarına saygıyı, sorumluluğu, temizlik alışkanlığını, adalet
duygusunu okulda yapılan etkinliklerle, yaşayarak kazanmalı. Bunun için de okulda kol faaliyetleri,
sosyal kulüpler, geziler, bence öğrencin ön planda olduğu, öğretmenin rehberlik yaptığı şekilde,
kâğıt üzerinde değil. Uygulamalı olarak yapılmalıdır”. (E.6, 30)
“Değerler eğitimini pratiğe dayalı olarak öğretilirse çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunların
faydalı olduğunu düşünüyorum. Belki daha çok uygulama ve etkinlik alanları oluşturulmalıdır. Bu
değerler çocuklara uygulamayla öğretilir”. (E.7. 42)
“Ama şuan okulun imkânlarının yetersizliği, öğretmenlerin ve okul idaresinin bu konuda ciddi
özverili davranmaması nedeniyle programda bu etkinlikler olsa bile daha çok kâğıt üzerinde ve
verimsiz yapılıyor. Bu da öğrencilerin değerler eğitimi kazanımlarını uygulayarak kazanmalarını
engellemiş oluyor”. (E.6, 30)
“Değerleri verirken kesinlikle uygulamalı olarak verilmelidir. Şuan toplumda yeşil ışık yandığında
hemen pat pat korna sesi duyuyoruz. Eskiden tren oynatırlardı ilkokullarda. Arkadan biri oyun
esnasında ittiğinde bak şimdi sen kaza yaptın şu kadar kişinin yaralanmasına sebep oldu diye
öğretirlerdi. Şimdi bu tür oyunlar bitti. Sadece akademik başarı ön plana çıktı. Bu tür eğitimler
bizim önceliğimiz olmaz oldu, neticede toplumda da bu tür değersizliğin getirdiği sorunlar
yaşıyoruz”. (E.7. 42)
“Ama bize bu değerler eğitimi tiyatro şeklinde çocuklara verilemez mi? Mesela yalan söyleyen
anne babanın aksayan yönlerini tiyatro şeklinde gösterilerek çocuklara kazandırılamaz mı, mesela
bunu Üstün DÖKMEN çok güzel yapıyor. Bu tarz oyunlarla bir takım değerler eğitimi daha iyi
kazandıracağını düşünüyorum. Son zamanlarda kadına çok şiddet uygulanıyor. Bunu gazetelerden
okuyoruz. Düşünün ki o çocuk daha çok küçük yaşlarda babanın anneye uyguladığı şiddeti
görüyor. Bu çocuktan sağlıklı yetişkin olmasını nasıl bekleriz. Okul bu tür ailelerde tam sağlıklı
değerleri kazanamamış çocukları bu değerlerin verilmesinde çok önemli bir görev ve
sorumluluğunun olduğunu düşünüyorum”. (K.2, 46)
“Çocuğun hakkını ararken, başkasının hakkına saygılı olması gerektiğini bilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Sorunların ne kadarına tahammül edecek, nereye kadar tahammül edeceklerini
çocuklara öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunların çocuklara drama şeklinde öğretilmesi
gerektiğini düşünüyorum. Çocuklarımıza karar verme aşamalarına öğretmemiz gerekir. Ailesinin
kararını, toplumun kararını mı yoksa kendi kararını mı uygulaması gerektiği öğretilmelidir.
Herkesten görüş alarak kendi kararını oluşturması gerektiği öğretmemiz gerekiyor”. (K.7, 45)
79
“Yani denizyıldızı hikâyesinde olduğu gibi, şiddeti azalttığımız, kötü alışkanlıklardan kurtardığımız
her öğrenci adına büyük bir kar olduğunu düşünüyorum. Biz içinde şiddete meyilli olan öğrencileri
fark edip onları bu enerjilerini ortaya koyabilecek spor alanlarına yöneltmek lazım”. (E.2, 32)
“Avrupa da şiddet eğilimli çocukları çok küçükken fark ediliyor. Dünya şampiyona olan bir
yüzücünün çok küçükken çok hareketli olması nedeniyle psikologları ve pedagogları onu yüzmeye
yönlendirmişler 4 yaşında. Ve bu çocuk bir gün dünya şampiyonu olmuş”. (K.7, 45)
Katılımcı olan eğitimcilerimiz, günümüzde okullar planlanırken sadece dersliklerin nazara
alınması çok büyük bir eksikliktir. Okul sadece dört duvar değildir. Okulun tiyatro sahnesi, spor
alanları, yürüme alanları, oyun alanları da bir okuldur. Okulun o bahçesinde yürümekten, birine
istemeyerek çarptığında özür dilemesinden tutun da yerdeki çöpü çöp kovasına atmaya varıncaya
kadar, birçok hayat dersi verilen dersliklerdir o alanlar. Günümüzde okulları planlayan
yetkililerin derslikler dıĢındaki alanlara en az derslikler kadar değer vermesinin bir zorunluluk
olduğunu düĢünüyoruz.
4.4.5. Okula değerler eğitimi konusunda ailenin, sokağın, medyanın, internetin, STK’ların
da destek olması gerektiğine dair bulgular:
Katılımcı olan eğitimcilerimiz, öğrenciye değer öğretmenin sadece okulun görevi olarak
görülmemesi gerektiğini söylüyorlar. Çocuk sadece okulda zamanını geçirmiyor çünkü. Öyleyse
çocuğun tüm yaĢam alanını değerler eğitiminin değerlerini kazandırabilecek Ģekilde
kurgulamalıyız. Katılımcılarımızdan E.8, K.6, E.2, bu konuyla ilgili yaĢadıkları problemleri
Ģöyle anlatmıĢlardır.
“Ders başladığı andan itibaren her öğrencinin sıraya geçmesi lazım. Ama hala bunu sağlamakta
zorlanıyoruz. Yoklama alacaksın, çocuklar bir susun yoklama alalım, diyorsunuz hala
konuşuyorlar. Öğretmene karşı, derse karşı saygıları yok. Oyun esnasında arkadaşına çelme
takıyor, saygısız davranıyor. Küfür ediyor, kulağımızla dolu dolu küfürler duyuyoruz. Aileden
sokaktan bu küfürleri öğrenmiş. Oyun oynamaya başlayınca kapakları açılmış bir baraj gibi
öğrendiği o pis şeyler gün yüzüne çıkıyor, maalesef. Böyle olunca tabi yanımıza çağırıyoruz.
Yaptığının yanlış olduğunu söylüyoruz. Kabul de ediyor ama. Oyuna başlayınca çoğunlukla
konuşmamızı unutuyor. Bu bizim yaşadığımız değerler eğitimine yönelik sorunlar. Ama bu
sorunların çözümü için de mücadele etmeye devam ediyoruz”. (E.8, 41)
“Bu değerler eğitimi sadece çocuğa yönelik yapılması yetmez, kesinlikle aileyle birlikte yapılması
gerekir. Aileyi dışarda bırakarak yapılan değerler eğitiminde ciddi bir başarı elde edilemez. Hatta
ailenin yanında sokağın, medyanın, internetin de değerler eğitimini kazandırılma konusunda
okuldaki değerler eğitimine paralel olarak işlenmesi gerekir”. (K.6, 30)
“Bu değerler eğitiminde çocuk sadece okuldan etkilenmiyor, sokak, televizyon, internet, sosyal
siteler, dünyadan çocuklar besleniyor, sadece okulda değerler eğitimi vermek öğrenciye değerler
eğitimi vermeyle bu olmaz. Bu iş sadece din kültürü derslerinde anlatılmayla olmaz. Öyleyse bu
iletişime fertten sendika temsilcilerine, ülke başbakanına kadar herkesin iyi bir iletişim kurmasına
ihtiyaç var”. (E.2, 32)
80
Değerler eğitimi kazandırmanın bir kolektif iĢ olduğunu aileden baĢlayarak, sokağın toplumun
medyanın sorumluluk alması gerektiğine dair araĢtırmamıza katkı sağlayan katılımcılarımızın
görüĢleri doğrudan alıntı yoluyla aĢağıda verilmiĢtir:
“Bu okulda sadece öğretmenin çözebileceği bir şey değildir. Anne baba küfürbaz, toplum küfürbaz.
Çocuk bunu bilinçaltına öyle bir kazımış gibi bunun okulun hemen değiştirmesi mümkün olmuyor.
Okullarda ceza uygulamaları, not uygulamaları ile davranış değiştiremiyoruz, sadece davranış
geçici olarak bastırılmış oluyor. Gerçekten davranış değişmiyor. Bu olayların çözümünde aileyle
birlikte hareket edilmelidir. Ailesi düzgün olan bir çocuğu kolay kolay olumsuz davranışlar
kazandıramazsınız. Bozulsa bile o çocuk eninde ve sonunda geri dönebileceğini düşünüyorum”.
(E.8, 41)
“Devletin bu konuda siyaset üstü bir politika geliştirilmesi, yerel yönetimler, Belediyeler, STK‟lar,
Devlet kurumları, medya, çizgi filmler, stadyumlar, spor aktiveleri, ceza evleri, reklam panoları
gibi alanlarda da bu değerler işlenmeli, afişlerde yer almalı, uygulanabilecek alanlar
oluşturulmalı, reklam filmleri çekilmeli ki, bizim okullarda verdiğimiz değerler eğitimi hususunda
tam bir başarı oluşturabilelim”. (K.6, 30)
“Baktığımızda kişilik dediğimiz şey 0-5 yaş arasında temellenen bir şey. Ailede bu değerlerin ne
kadar verildiği de çok çok önemli. Hiçbir şey görmeden belirli bir yaşa geldiyse ve burada bu
eğitim verilmeye çalışıldığında bu değerler bu kez öğrencinin üzerinde tam durmaya biliyor. Bu
değerlerin oturması, şekillenmesi, çocuğun bunu içselleştirip kendi hayatına uygulaması, zor
olabiliyor. Örnek vermek gerekirse, karşılıklı birbirilerine saygı konusunda ne ailede saygı görmüş
ne de böyle bir değeri öğrenerek büyümüş ise şimdi gelmiş okula ve okulda ona bununla ilgili bir
şeyler öğretiliyor. Bu sefer çocuk bir anda bunu içselleştiremeyebiliyor”. (K.1, 36)
“Çünkü değer dediğimiz şey bir yerle sınırlandırabilecek, bir yere hapsedilebilecek bir şey
değil, hayatın her noktasında bu değer noktaları beslenilmezse sadece okulda vermekle bu
değeri topluma kazandıramayız”. (K.6, 30)
AraĢtırmamıza katılan öğretmenlerimiz, bu gençlerin hepimizin çocukları olduğunu, onların
değerler eğitiminin kazanımlarıyla büyümelerini hepimizin isteyeceği bir istek olduğunu
üzerinde durdular. O zaman onlara bu değeri öğretmek de toplumun bütün unsurlarının
sorumluluğu olmalıdır. Kimse bu sorumluluktan elini çekemez, geri duramaz diye düĢünüyoruz.
Yetkili kiĢiler bu sorumluluğu toplumun bütün unsurlarına hissettirmelidir.
4.4.6. Okulun öğrenciye olumlu değeri kazandırma konusunda özverili, planlı, iĢbirlikçi
olması gerektiğine dair bulgular:
AraĢtırmamıza katılan eğitimcilerimiz, okulun ve öğretmenlerin, sokaktan, aileden, medyadan,
internetten yanlıĢ, olumsuz değerlerle okula gelmiĢ olan öğrenciye olumlu değerleri vermek için
sabırla, planlı olarak, pes etmeden mücadele etmeye devam etmesi gerektiği üzerinde ısrarla
durmuĢlardır. Ama okul öğrenciye bu olumlu değerleri kazandırma konusunda ne aileden, ne
81
sokaktan ne de diğer etmenlerden bir destek göremezse, bu değerleri öğrencinin
içselleĢtirmesinde baĢarısız olabiliyor. Örneğin konuyla ilgili olarak K.1 görüĢlerini Ģöyle
anlatıyor:
“Siz bu problemi çözmek için etkinlikler zinciri yapıyorsunuz, ya da bireysel olarak
görüşüyorsunuz öğrenciyle bu davranışının yanlış olduğuna dair. Çocuğa burada şeyi anlatmaya
çalışıyoruz. Senin bu zamana kadar normal gördüğün bu davranış aslında normal değil. Bu tür
davranışları kontrol etmeyi bir şekilde öğrenmen lazım. Ama bu güne kadar hiç bununla
yüzleşmemiş olan bir çocuk, kapıdan çıktığı anda evet ya ben yanlış bir şey yapıyorum. Bunu ben
biran önce toparlayayım demiyor. O çocuğun bu yanlış davranışlarını doğru davranışlara
dönüştürebilmesi için bir sürenin geçmesi gerekiyor”. (K.1, 36)
“Ben bu konuyu sınıfta işledim, ben bu çocukla bu konuyu bireysel olarak görüştüm ama hiçbir
şey değişmedi. Cümlesi insanı umutsuzluğa sürükleyen bir cümle oluyor. Baktığınız zaman en basit
bir davranış değişikli bile en az altı aydan başlar ki yıllarca da sürebilir bir davranışı değiştirmek.
Bu iş sürekli olması gerekir. İlk kademeden başlayarak sonuna kadar bunu vermeniz gerekiyor.
Okullarda bu değerleri vermekten vazgeçerse dış hayatta bu değerleri verecek bir şey yok zaten.
Yani vazgeçmemek lazım açıkçası”. (K.1, 36)
Katılımcılarımız olan eğitimciler, teknolojik geliĢimle birlikte çocuk çok erken yaĢlarda olumsuz
birçok Ģeyi erkenden öğrenebildiğini ifade ediyorlar. Bundan dolayı okulun, öğretmenin aileyle
iĢbirliği içerisinde geç kalmadan olumlu değeri planlayarak vermeleri gerekiyor. Nitekim
konuyla ilgili olarak E.2, görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Bu değerlerin çocuklara öğretilmesi gerekiyor bu çok önemli. Teknolojik gelişimle birlikte
çocuklar birçok şeyi çok erken yaşta, çok erken öğrenebiliyor. İnternet sayesinde kadın-erkek
hayatına ait meselelere erkenden haberdar olabiliyorlar. Bu yönüyle birçok değerlerin çok küçük
yaşlardan itibaren verilmesi ve anlatılması gerektiğini düşünüyorum”.(E.2, 32)
4.5. Değerler Eğitimi Uygulamalarınızdan Sonra Öğrencilerde Ne Tür DeğiĢiklikler
Olduğuna Dair Bulgular:
4.5.1 Değerler eğitiminin konuları verildiğinde, uygulandığında öğrencide istenilen
değiĢikliğin görüldüğüne dair bulgular:
Katılımcılarımız olan öğretmenlerimizin, değerler eğitiminin konularını içten, samimi
verildiğinde öğrencide istenilen değiĢikliğin görüldüğünü ifade etmiĢlerdir. Örneğin bu konuda
E.1, E.2 Ģunları söylemektedirler:
“Hayvanlara iyi davranma konusunu öğrencilere bilinçlendirirken, bir öğrencimizin, bu aşı
şırıngalarına suyu doldurarak, yavru köpeklere şırınga ettiğini duyduk, tabi diğer arkadaşları
tarafından, öğrencimiz de inkâr etmedi. Bunun bir oyun olduğunu, işte abisinden gördüğü için
yaptığını söyledi. Bizde öğretmeni olarak, arkadaşları olarak, bunun kötü bir şey olduğunu yapılan
şeyin hayvana eziyet verdiğini anlattıktan sonra belli bir süre sonra yine sokakta giderken bazı
82
çocukların sokaktaki yavru köpekleri tutup şırıngalamaya çalıştıkları ama o eskiden uyardığımız
çocuğun onlara ha aman ha sakın yapmayın, öğretmen kızar, Allah sizi yakar tarzında…
Söylemlerde bulunduğunu arkadaşlarından işittim”. (E.1, 27)
“Çocuklara şu değeri vermeye çalıştık, haklı da olsanız hakkınızı haksız bir yolla, saygısızlıkla
ifade etme haklarının olmadığını. Haklı olduğunuz durumda bile olsanız Hocanıza saygısızlık
yapma hakkınız yoktur, dedim. Saygısızlık hak değildir, sizin böyle bir hakkınız yok. Ondan sonra
durdular, düşündüler. Bir iki dakika geçti aradan. Hocam dediler haklısınız”. (E.2, 32)
Katılımcılarımız olan öğretmenlerimiz, değerler eğitimini davranıĢlarınızla, samimiyetinizle
ortaya koyduğunuzda çocukların bunlara duyarsız kalmadığını ifade etmiĢlerdir. Örneğin,
konuyla ilgili E.8, E9 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Evet, bazı çocuklarla konuşuyorsun, nasihat ediyorsun. Gerçekten kendini değiştiriyor, topluyor
kendini”. (E.8, 41)
“Önce sen yapıyorsun, sonra ona yaptırıyorsun. Önce kendin göstereceksin ki çocuğun yapmasını
bekleyeceksin. Ama çocuğun artık, kendisi banyo yaptığını öğrendiğinde, kendi tırnağını kestiğini
gördüğünde gerçek mutluluğu yaşıyorsun”. (Özel eğitim öğretmeni, E.9, 37)
Katılımcılarımız olan öğretmenler, illa ki her öğrencinin değerler eğitiminin kazanımlarını
vermek için samimi ve içten davranan öğretmenin davranıĢlarına aynısıyla yanıt vermediklerini
belirtmiĢlerdir. Tamam, ben yanlıĢ olan davranıĢlarımı değiĢtirdim diyen öğrenci olduğu gibi
yanlıĢ davranıĢlarını değiĢtirmeyen öğrencilerin de olduğunu ifade ediyorlar. Örneğin, katılımcı
K.1 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Çok kısa bir görüşmeyle on, on beş dakikalık bir görüşmenin ardından bir süre sonra geldikten
sonra evet ben o dediğinizi yaptım, konuştuğumuzu uyguladım çok şeyi de değiştirdim, iyiyim diye
gelen de oluyor. On beş kere görüşmenize rağmen bir şekilde sık sık bir araya gelmenize rağmen
hiç bir şeyini halledememiş öğrenci de olabilir. Yine bireysel bir nokta çünkü bu. İnsan davranış
değişikliğini de kendisi isterse değiştirir”. (K.1, 36)
AĢağıda araĢtırmamıza katılan öğretmenlerin, değerler eğitiminin kazanımlarından güzel
örnekler anlattıktan sonra öğrencilerden aldıkları dönütlerle ilgili söyledikleri doğrudan alıntı
yoluyla verilmiĢtir:
“Her öğrenciye iyi insan olması gerektiğini, öğretmenlere saygılı davranması gerektiğini
anlattığında öğrencilerin büyük birçoğunda bir değişiklik olduğunu görüyoruz. Çocukların sorunu
ne olursa olsun onları dinlemek lazım, onlara değer vermek lazım. Çocuklara karşı samimi ve içten
davranmak gerekiyor. Öğrenci ile senin aranda güven olması lazım”. (K.3, 44)
“Evet, oluyor. Ben hasta olan arkadaşlarının, yakınlarımızın ziyaret edilmesi gerektiğini
anlatmıştım. Sonra çocukların büyük bir çoğunluğunun o arkadaşlarını ve akrabalarından da
bazılarını ziyaret ettiklerini anlattılar ve ben de çok mutlu oldum. Yani bir konu üzerinde durulursa
çocuklar o konuya kayıtsız kalmadıklarını düşünüyorum”. (K.7, 45)
83
“Belki o anda olmasa da daha sonra çocuklar söylediklerimizin haklılığını fark edebiliyorlar. Bir
bitkinin bile bitki verebilmesi için belli bir zaman gerekiyor. İnsan için de hemen davranış
değişikliği olacak diye bir şey yok ki. Biz tohum ekmeliyiz, sabırla beklemeliyiz”. (K.5, 53)
4.5.1.2 Değerler eğitiminin tam olarak uygulanmadığına, kâğıt üzerinde yapılmıĢ gibi
uygulandığına dair bulgular:
Katılımcılarımız olan öğretmenlerimizin, açık yüreklikle ortaya koydukları bir konu da okullarda
değerler eğitimin istenildiği, hedeflenildiği ölçüde uygulanmadığı, uygulamaların çoğunlukla
kâğıt üzerinde kaldığı gerçeğidir. Bu kapsamda E.5,K.6 görüĢlerini Ģöyle anlatıyorlar:
“Milli eğitimin uygulatmaya çalıştığı, değerler eğitimi tam olarak amacına ulaşmıyor. Çünkü
evrak olarak kalıyor, evrak üzerinde birçok şey yapılmaya çalışılıyor bu da amacına ulaşmıyor,
maalesef. Sovyetler döneminde sistem tıkılınca, son dönemlerin insanları şöyle diyorlar. Onlar
para veriyorlarmış gibi yapıyorlar, biz de çalışıyormuş gibi yapıyoruz. Bizim de değerler eğitimine
bakış açımız sanki böyle bir şey gibi geliyor”. (E.5, 33)
“Değerler eğitimin tepedeki amacın iyi bir insan yetiştirmek olabilir ama bize indiğinde böyle bir
amacın olduğunu çok görmüyorum. Belki tepede çok iyi şeyler amaçlanıyor olabilir ama şuan
bizim önümüze geldiğinde o amaçlara çok hizmet ettiğini düşünmüyorum. Çünkü teoride kalıyor,
uygulamaya dönmüyor. Kâğıt üzerinde her şey yapılıyor”. (K.6, 30)
Katılımcılarımızın da ifade ettiği gibi değerler eğitimin kâğıt üzerinde ve teoride yapılması
değerler eğitiminin kazanımlarının elde edilmesini minimuma indireceğini düĢünüyoruz.
Konuyla ilgili öğretmen görüĢlerini doğrudan alıntı yoluyla aĢağıda aktarıyoruz:
“Biz değerler eğitimini güzel yapmıyoruz. Kâğıt üzerinde kalıyor. Bu değerler eğitimi 2. Dönemden
sonra geldi ve bizden kayıt üzerinde yapılması isteniyor. Ben buna karşıyım. Ben kayıt üzerinde
yapmıyorum ama uygulama olarak kayıt üzerinde yapılanlardan daha iyi yaptığımı düşünüyorum.
Burada bir sıkıntının olduğunu düşünüyorum. Küçük sınıflara karşı basitleştirilmelidir. Vatan
sevgisi birinci sınıfta tam olarak verilemez”. (E.3, 48)
“Aslında müfredat öğretmeni bu kadar net kalıplara sokmuyor. Ama bizim öğretmemiz o kadar
hazıra alışmış ki kendisi üzerine bir şeyler eklemeyi ve çıkarmayı düşünmüyorlar”. (K.3, 44)
Faaliyet gerekli ama kâğıt üzerinde kalmamalı. Kâğıt üzerinde yapılan yapılmış gibi oluyor. Kâğıt
israfından başka bir şey olmuyor. İnsanlar davranışlarında gerçekten bu güzelliklerini yansıtsalar
güzel bir toplum ortaya çıkar. Ama icraata baktığımızda bu iyi niyetler yansımıyor çünkü sadece
kâğıt üzerinde kalıyor. (E.5, 33)
“Ama bunlar okullarda kâğıt üzerinde yapılıyor ve çok da başarılı olduğunu düşünmüyorum.
Okullarda verilen değerler eğitimini yeterli görmüyorum, çünkü prosedürden ibaret. Hatta biz
öğretimi de ciddi yaptığımızı düşünmüyorum. Bence programda, müfredatta en önce bu değerler
eğitimini koymak gerekir. Değerler eğitimini yani eğitimi öğretiminin önüne almak lazım. Gerçi biz
eğitim –öğretim diyoruz ama şuan öğretim-öğretim yapıyoruz, eğitim yapmıyoruz gibi geliyor
bana. Önce insani değerleri yüksek bireyler yetiştireceğiz”. (E.8, 41)
84
“Değerler eğitimini bir sistematik, mantık sürecinde yürüdüğünü de çok düşünmüyorum. Çok
yapılandırılmış bir şey olduğunu da düşünmüyorum. Genel uygulamaya da baktığımda. Belki bu
işin içindeki kişi evet bunu kendi kafasında çok iyi yapılandırdı ve belki bunu çok da iyi sundu. Ama
okul içi ve okullar arası uygulamalara baktığımızda orda anlaşılmamış şeyler olduğu da
görünüyor. Biraz böyle kâğıt üzerinde yürüyen, formalite üzeri yürüyen, yapılması söylendiği için
yapılan, bir anlayışla gidiyor. O yüzden de zaten şey diyemeyiz. Değerler eğitimi yapıyoruz. Bu
konuyu da başarıyoruz diyemeyiz. Dersek kendi kendimizi kandırmak olur. Sosyal kulüplerin
kaderini yaşayacak diye korkuyorum açıkçası. (Kâğıt üzerinde yapılan, ama gerçekte hiç olmayan
sosyal kulüpler gibi) Umarım olmaz”. (K.1, 36)
“Bizde değerler eğitimi panolarda kalıyor. Panolar çok güzel”. (K.2, 46)
“Okul öğretmene teorik değerler eğitimin verilmesinden, panolara değerler eğitiminin
yapılmasından, kâğıt üzerinde bir şeyleri yapmaktan daha fazla bir beklentisi –Resmi olaraksorumluluğu yok gibi geliyor bana. Ama vicdani olarak Milli Eğitim bize bu evrakları
göndermeseydi dahi birçok öğretmen zaten bu değerleri öğrenciye vermesi gerektiğini vicdanında
duyuyordu. Duymayan zaten hiçbir şekilde duymuyor”. (K.6, 30)
“Faaliyet gerekli ama kâğıt üzerinde kalmamalı. Kâğıt üzerinde yapılan yapılmış gibi oluyor.
Kâğıt israfından başka bir şey olmuyor”. (K.7, 45)
“Genel olarak bu değerler benim değer anlayışımla uyuşuyor ama okuldaki kâğıt üzerindeki
uygulamaların doğru olduğunu kabul etmiyorum. Ben yaptım duvara astım bu uygulamanın doğru
olduğunu düşünmüyorum”. (E.3, 48)
AraĢtırmamıza katılan Katılımcılarımız, değerler eğitiminin önündeki en büyük problemlerinden
birinin de değerler eğitimi konularının kâğıt üzerinde yapılmıĢ olması, sadece panolarda asılı
kalması olduğu konusunda hemfikirler. Eğer MEB, sistemli olarak bu iĢi takip etmezse,
öğretmenler ciddi, samimi, bu değerler konusunun kazanımlarına eğilmezse, öğretmenler olumlu
rol model davranıĢlarıyla değerler eğitiminin konularına örnek olmazlarsa değerler eğitimin
amaçlarına ulaĢmamız oldukça zor olacaktır. Nitekim konuyla ilgili olarak K.1 görüĢlerini Ģöyle
anlatıyor:
“Bu işin sistemli olarak ele almamız gerektiğinin gerekliliğini, sadece bizim toplumsal yapımızla
da değersiz davranışların çirkinliğinden kurtulamayacağımızı da bize göstermiş durumdadır. O
yüzden bununla ilgili mutlaka bir şeyler yapılmalıdır. Çok iyi yapılandırılmasıdır. Biraz önce de
söyledik ya değerler eğitimiyle ilgili evet çok güzel, konu başlıkları da çok güzel ama bunun
uygulamaya dönük işlevselliği nasıl ona bakılmalı, takibi olmalı. Yani bunu bu ay okullarda
işlediniz mi işledik, kaç öğrenciye ulaştınız 300. Tamam ilçeden bize bu kadar istatistik geldi.
Açıklıyoruz çalışmalarımız, hedeflerimiz doğrultusunda bilmem kaç bin öğrenciye ulaşılmıştır. Bu
kendi kendimizi kandırmaktır. Bunlar kâğıt üzerinde anlamsız bilgilerdir. Bireysel olarak kaç
çocuk verdiğin o saygıdan acaba ne anladı sorusu anlamlı olandır. Ya da bu sınıfta nasıl işlendi
acaba? Ne oldu, ne dönüt aldık, ne bitiyor. Bununla ilgili bence çok sağlam bir öğretmen eğitimine
ihtiyacı var. Çok sıkı bir eğitim verilmeli. Şimdi ben nasıl gittim iki hafta boyunca 60 saatlik bir
eğitimden geçtim. Ben diyebiliyorum çok iyi verdiler. Arası belliydi. Molası belliydi. Kaçar‟ı göçeri
yoktu. Önce öğretmen bunu içselleştirecek ki bu tam olarak uygulanabilsin”. (K.1, 36)
85
4.6. Öğrenciye Değer Kazandırmaya Yönelik, Programdaki Etkinlikler DıĢında Neler
Yapıldığına Dair Bulgular:
4.6.1.
Öğretmenlerin
değerler
eğitimini
kazandırmak
için
programda
olmayan
uygulamalarına dair örnekler:
Katılımcı olan öğretmenlerimiz, değerler eğitimin kazanımlarını kazandırmak için programda
olmayan kendi uyguladıkları örneklerden bahsettiler. Örneğin bu örneklerden birini E.1 Ģöyle
anlatmaktadır:
“Mesela dersimizde anne baba hakkından, tertip düzenden bahsederken öğrencilerimden şunu
istedim. Evlerine gidip, anne babalarının onları dünyaya getirdiklerinden dolayı, anne babalarının
ellerini öpmelerini, ev işlerinde, evi toplamalarında ailelerine yardım etmelerini ve bunları
defterine yazmalarını, sonra sınıfta okumalarını istedik. Bir hafta öğrencilerimiz bunu uyguladılar
sonra defterine yazdılar. Öğrencilerimize bu zamana kadar yapmayıp bu ödevden sonra ne gibi
farklı davranışlarda bulunduklarını bize söylediler”. (E.1, 27)
“Veliler: ya ne oldu bu çocuklara, ne oldu da böyle davrandılar? Tabağını yemek yedikten sonra
bırakın kendi tabağını kaldırmayan oğlum, sofrada ne varsa onları kaldırmak için bana yardımcı
oluyor, yine aynı şekilde hiçbir zaman üstünü başını asmayan kızım, geliyor odasını güzel bir
şekilde topluyor, okul elbisesini çıkartıyor, askısına asıyor, sabah kalkerken de eşofmanını
çıkarıyor, yatağını topluyor okul kıyafetlerini giyiyor, okula öyle gidiyor. Bu konuda bize güzel
dönüşümler geldi”. (E.1, 27)
AraĢtırmamıza gönüllü olarak katılan öğretmenlerimizin, sınıflarında değerler eğitimin
kazanımlarını kazandırmak için uyguladıkları örnekleri doğrudan alıntı yoluyla aĢağıda
veriyoruz:
“Burada öğrencinin yeteneklerine göre görev ve sorumluluklar veriyorum. Geçen öğrencinin biri
geldi Hocam, ben güzel şiir yazıyorum, ben şiir yazabilir miyim, dedi. Ben de yaz dedim. Ve çocuk
vatan sevgisi olarak çok güzel bir şiir yazmış ben de okul koridorundaki panolara asılmasını
sağladım, gerçekten çok güzel olmuştu”. (E.2, 32)
“Bizde anlık spontane şeyler oluyor. Bakıyorsunuz bir bakmışsınız çocuk altına yapmış. Açıp
programa bakıp ne yapacağını bulamazsın. Velilin biri sana seni şoke edecek bir şeyler
anlatabiliyor. Her çocuğun yaşadığı öykü tam romanlık, filmlik hayatlar dinliyorsun. Bazen çok
sinirleniyorsun, bazen çok şaşırıyorsun. Çok farklı bir hayatları olduğunu düşünüyorum”. (özel
eğitim öğretmeni, E.9, 37)
“Barışçıl okuldan toplumsal barışa diye milli eğitim bakanlığı destekli bir proje bu. 7 yaş
grubundan başlanıyor, çeşitli etkinliklerin olduğu kitapçıklar var. Farklı olarak öğrencinin de
kitapçıkları var, uygulama yapılan her sınıfta öğrencinin de bir kitabı oluyor. Etkinlikleri oradan
takip de edebiliyorlar. Öğretmenin de kendisine ait bir kitabı var. Her hafta yapılıyor bu etkinlikler
işte çizgi roman şeklinde olanı da var drama şeklinde de var. Toplamda 16 etkinlik var. Barışçıl
okuldan, barışçıl topluma projemiz, sadece konuşarak yürümüyor, çocuklara bu drama şeklinde
86
oynattırılıyor. Ya da bunların resimleri var, hikâyeleri var, bildiğimiz hikâyelerin değiştirilmiş
şekilleri var. Mesela toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, kadına ve erkeğe biçilmiş roller vardır ya.
Onunla ilgili çocuğun bu erkeğin görevi bu kadının görevi saygısızlığına varmadan çocuğa anlatan
örnekler var. Herkesin her işi yapabileceğini gösteren uygulamalar var. Şiddet ve zorbalık başlığı
altında şiddet davranışında bulunduğunda karşısındakinin neler hissedeceğine dair ya da çok
önemli bir konu hayır diyemiyor, şuandaki nesil, hayır diyemediği için birçok yanlışa giriyor.
Akran baskısı. Hayır diyebilmenin yollarını öğretmeye dair etkinlikler var. Bir yedi sekiz yol
belirlenmiş nelerle hayır diyebiliriz karşımızdaki insana. Şeklinde etkinlikler var. Ya da son
zamanlarda çok fazla görülmeye başlandı ya da daha fazla gün yüzünü çıktı küçük çocuklara
yönelik cinsel istismar. Buna yönelik küçük çocuklar kendilerini bu işten nasıl koruyacaklar.
Mesela bir büyük kendilerine nasıl yaklaştığında onlar bundan tedirgin olmalılar ve bunu bir
yerlere haber vermeliler. Bunu fark etmelerine yönelik etkinlikler de var. Ben bu projeyi takip
ediyordum. Ataşehir‟de bunu uygulayacak olan ikinci okul olacağız. Bu özel bir istekti ben özel
olarak gittim eğitimini aldım bizim okulda da uygulayacağız”. (K.1, 36)
“İnsanın bu yaşta kazanabileceği en önemli davranış, değerler eğitimi budur diye düşünüyorum.
Bazen öyle resimler geliyor ki başkasının yaptığı çok belli. O zaman diyorum çocuğum o zaman aç
yeni bir sayfa, şimdi sadece kendin yap, bu senin emeğin olsun. Ve kendi yaptığı resme, kendisine
ait olduğundan daha fazla önem veriyorum”. (K.2, 46)
“Matematik öğretmeni olduğumdan dolayı tahtaya bir öğrenci kalktığında o soruyu çözerken
birilerinin müdahale etmesinden ben çok rahatsız olurum. Çünkü herkesin yanlış yapma hakkı
vardır. Bırakın o öğrenci bildiği gibi yanlış da olsa sorusunu çözsün. Bitti mi bitti. O zaman ben
soruyorum, yanlış var diyenler parmak kaldırsın, onlardan birini seçiyorum şimdi sen arkadaşının
yanlışını düzelt bakalım diyorum. Saygı bu çerçevede olmalı. Arkadaşı çözerken, aptal o öyle mi?
Bunu nasıl yanlış yaparsın gibi aşağılayıcı sözlerle müdahale etmenin çok yanlış olduğunu
düşünüyorum. Saygı duyduğunda arkasından sevgi de gelir, iletişim de gelir”. (K.4, 42)
“Biz Çanakkale zaferini, bir kurtuluş savaşını ele alırken, her branştan öğretmen olarak, dili, dini,
ırkı, farklı olan dedelerimizin, toprağını, ırzını, namusunu korumak için, ülkemizin her
toprağından, her ilinden hatta şuan vatanımızın dışında olan topraklardan bile insanların bir
araya gelip omuz omuza birlikte savaştıklarını anlatıyoruz. Değerler eğitimi bütün derslerde de
verilmesi gerektiğine inanıyorum”. (E.1, 27)
Katılımcılarımız olan öğretmenlerimizin büyük çoğunluğunun öğrencilere değerler eğitimin
konularını kazandırmak için dertli olduklarını görüyoruz. Hatta bazı öğretmenlerimizin bu
konuları kazandırmak için kendine ait yollar ve yöntemler buldukları da görülüyor. Görünen o ki
bu öğretmenlerimizin yanında da bütün öğretmenlerimize bu değerler eğitiminin konularını
öğrencilerimize kazandırma aĢk ve Ģevkini vermemiz gerektiğini düĢünüyoruz.
4.6.2. Öğretmenlerin iletiĢim çeĢitliliğini artırdığına, kendi hayatlarından ya da tanıdıkları
hayatlardan örnekler verdiklerine dair bulgular:
87
Katılımcılarımız olan öğretmenler, öğrencilere değerler eğitimin konularını kazandırmak için
kendi hayatlarından ya da tanınmıĢ kiĢilerin verdikleri hayatlardan örnek sunmanın öğrenciler
üzerinde etkili olduklarını ifade ettiler. Örneğin konuyla ilgili olarak E.7 Ģunları söylemektedir:
“Öğretmen objektif değerlere sahip bir model olmalıdır. Bir öğrenci iyi bir sporcu olmak istiyorsa
benden esinlenmesi lazım. Bir başlangıç noktası olarak beni alması gerekir. Ve ister istemez de
alacaktır”. (E.7. 42)
“Valla biz, öğrencilerin çok dürüst, efendi, saygı, sevgi çerçevesinde hayatlarını yaşamaları
gerektiğini söylüyoruz, anlatıyoruz, hayatlarımızdan örnekler veriyoruz. Biz bunları
anlattıklarımızda güzel bir şekilde dinliyorlar. Eğer başarılı olmak istiyorsanız, bir kulüpte başarılı
olarak ilerlemek istiyorsanız, dürüst, efendi, saygılı olmak gibi değerlere dikkat etmeniz gerektiğini
anlatıyoruz. Örnek vermek gerekirse çok büyük yetenek olmasına rağmen Sergen Yalçın ama
ahlaki olmayan, değersiz alışkanlıkları onu hem milli takımda hem de kendi hayatında çok daha
başarılı olabilecekken bu yolda yarıda bırakmıştır. Hatta bir ara Barcelona bile Sergen‟le
ilgileniyor ama özel hayatındaki sıkıntılardan dolayı vazgeçiyorlar”. (E.7. 42)
Ben Batuhan‟ı örnek olarak veriyorum. Bizim içerenköy mahallesinin yetiştirdiği gençlerdendir.
Eski Beşiktaşlı Batuhan çok başarılı bir futbolcu olabilirken ahlaki sorunları, uyumsuzlukları
sebebiyle şuan futbolu bırakma aşamasına geldiğini düşünüyorum. Bunu, bilinen bir örnek olarak
çocuklara anlatıyoruz. (E.7. 42)
AraĢtırmamıza katılan eğitimcilerimiz, öğretmenin öğrencileriyle kurmuĢ olduğu sıcak iletiĢimin
değerler eğitimin kazanımlarını vermede oldukça faydalı olduğunu ifade etmiĢlerdir. Örneğin,
E.5 düĢüncesini Ģöyle dile getiriyor:
“Öğrencilerle aramda duvar oluşmasın, öğrenciler her istediklerinde bana gelip konuşabilelim
istiyorum. Ben yeni bir sınıf aldığımda onlarla iletişim kurmaya çalışıyorum. Espriyle, hal hatır
sorarak onlarla iyi bir iletişim ortamı oluşturmaya çalışıyorum”. (E5, 33)
4.6.3. Din kültürü ve ahlak bilgisi ders içeriklerinde konularının niçin, neden yapıldığı
kazandırılabilirse, değerler eğitimini de olumlu etkileyeceğine dair bulgular:
Katılımcılarımızdan olan din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olan katılımcımız, din kültürü ve
ahlak bilgisi derslerinde ibadet konularının niçin, neden yapıldığı duygusunun öğrencilere
kazandırıldığında değerler eğitiminin kazanımlarını da olumlu etkileyeceğini ifade etmiĢlerdir.
Konuyla ilgili K.6 görüĢleri Ģöyledir:
“Aslında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersindeki ibadet konuları gerine getirdiğinde öğrenciye
değerler eğitimi kazanımlarını kazandırdığını görüyoruz. Biz burada namazı anlatırken, orucu
anlatırken bu ibadetlerin değerler eğitimini de kazandıracağını, değerlerin kazandırılmadan
yapılan orucun gerçek bir oruç olamayacağını çocuklara öğretmemiz gerekir. Ramazan ayından
88
çıkan insandan bir değişim olmalı, örneğin Ramazandan önce sabırsız olan birinin Ramazan
ayının sonunda sabrı öğrenmiş biri olarak çıkmış olması gerekir. Biz ibadetleri anlatırken neden
ibadetleri yaptığımızı anlatmamız gerekir. İnsan bir şeyi öğrenmeye başladığını neden yapacağını,
niçin yapacağını öğrenmeli sonra o işi, ibadeti yapmaya başlanmalıdır”. (K.6, 30)
“Toplumda değerler eğitiminde başarısızlık varsa ki var. Öyleyse Din dersi anlatan Din kültürü ve
ahlak bilgisi öğretmenlerin ve Din eğitiminden sorumlu olan Diyanetin, İslam dinin özüne uygun
olarak sorgulayarak, araştırarak, neyi niçin yaptığını bilerek ibadetlerini yapan bireyler
yetiştirememesinin çok büyük bir etkisi ya da sorumluluğu olduğunu itiraf etmemiz gerekir”. (K.6,
30)
4.7. Okul ya da Öğretmenler Değerler Eğitimine Yönelik Faaliyetler Yapmalı mıdır?
Sorusuna Ait Bulgular:
4.7.1. Öğrencinin değerler eğitimini en genel, en objektif olarak okullarda elde
edebileceğine dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimcilerimiz, değerler eğitiminin kazanımlarını en genel en objektif
olarak okullarda verilebileceğinin üzerinde duruyorlar. Eğer biz değerler eğitimini okul dıĢına
alırsak ailede, sokakta değerler eğitiminin konularını hiç görmemiĢ olanlar bu eğitimi baĢka
nerde alabilir sorusu ortaya çıkıyor. Bu yönüyle okulun, değerler eğitimini aileden çevreden
kazanamamıĢ olanlar için fırsat eĢitliği oluĢturduğu görünüyor. Nitekim konuyla ilgili olarak E.1
görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Eğer biz değerler eğitimini okul ortamının dışına alırsak, acaba çocuk bu değerler eğitimini
nerden ve ne ara alacak, acaba ailesinden aldığı değerler eğitimi hayatı boyunca çocuk için yeterli
olacak mı? Çünkü Okul ortamında farklı ırktan, farklı kültürlerden gelen öğrenciler var. Bizler bu
öğrencilere aynı ortamda aynı sosyal alanda neleri nasıl paylaşacaklarını öğretmeye çalışıyoruz.
Bunu yaparken değerler eğitimini ele alarak yapmaya çalışıyoruz. Çünkü o kültürel farklılıkların
birer zenginlik olduğunu, çocuklara aşılayamazsak, çatışma ortamı oluşur. Yoksa sadece eğitim
öğretim vererek biz bu çocukları tam olarak hayata hazırlayabileceğimizi düşünmüyorum”. (E.1,
27)
“Tabi ki çocuğun algılama konusuna bakabilirsek, çocuğun en fazla bu değerleri alacağı yaş okul
yaşlarıdır, evlenme, askerlik, iş ortamında alacağı değerler okulda verilen değerler eğitiminin
açığını kapatamayacaktır. Değerler eğitimini diğer eğitimlerden kesinlikle ayıramayız.” (E.1, 27)
Katılımcılarımız olan eğitimciler, okulun değerler eğitimin kazanımlarının öğrenciye aktarırken
objektif olarak, genel olarak aktarılmaya çalıĢıldığını vurgulamaktadır. Bu da değerlerin
toplumun tabanında ortak bir değer oluĢmasını sağlayacaktır. Öğretmenlerin sübjektif olarak
değerlerin sunumuna etki edebileceği varsayımı ise gerçeklikten uzaktır. Çünkü sübjektiflik alan
bilgisini sunarken de olabilecek bir Ģeydir. Değerler eğitiminin değerlerini sunarken
89
sübjektifliğin çok etkili olabileceğini düĢünmüyoruz. Nitekim konuyla ilgili E.1, K.1 görüĢlerini
Ģöyle anlatmaktadırlar:
“Değerler eğitiminde ortak bir payda var, bir ırkın, bir neslin değeri yok, tamamen insanların
sosyal ortamda paylaşabileceği değerleri anlatıyoruz. Herkesin beyaz dediği şeyi anlatıyoruz.
Ortada bir renk varsa da biz gri olanı tercih ediyoruz yani ortada herkese eşit yakınlıkta olanı
anlatıyoruz bu değerleri”.(E.1, 27)
“Okulun bu işlerin dışında olması çok beklenemez. Çünkü çocuk okulda hayatı öğreniyor.
Düşünsenize küçük yaşta ailenin o fanusundan çıkıyor. Okul hayatına bir giriyor ve yılları okulda
geçiyor. Şimdi bu süreçte sadece akademik bilgiyle donatırsanız, geri kalanı bu çocuk nerden
öğrenecek. Hayata dair gelişimini nerden sağlayacak. Sosyalleşmeyi sadece üç kişilik beş kişilik
aile ortamında sağlamak mümkün değil. Birde aileler o değerlere ne kadar hakim? Değerlerin
sübjektif olmasına gelince o kaçınılmaz bir şey ama baktığınız zaman bir Tarih dersini de öğretmen
sübjektif olarak yorumlayıp anlatabilir. Kendi bakış acısından da vurgulayabilir. Onun önüne
geçelim diye aman bunları işlemeyelim demek bir kaçış olur. Ama ne olabilir, değerler eğitiminin
başlık altındaki konularına baktığında bu işin uzmanları bu işin veriliş şeklini belirler. Bunu
öğretmenin kendi sübjektifliğine bırakmaz da bunun matbu kalıplarını oluşturur”. (K.1, 36)
AraĢtırmamıza katılan K.2, değerler eğitimin verilmesi konusunda okulun kesinlikle iĢin içinde
olmasını savunurken, gezi için gitmiĢ olduğu Prag’daki izlenimlerini bizimle paylaĢıyor.
Konuyla ilgili olarak K.2 görüĢlerini Ģöyle açıklıyor:
“Bence hayatın vazgeçilmesi değerler, eğer bu değerleri ailede çocuk bu değeri alamadığından söz
ettik. Dolayısıyla bu değerlerin kazandırılması biz öğretmenlere düşüyor. Biz bu değerleri okulda
da kazandıramazsak bu çocuklar çok yanlış yönlere saparlar. Bu iş, örgün kurumlarda değerlerin
verilmesi gerekir. Biz eşimle geçen yıl, yurt dışı gezilerine katıldık, Prag‟a filan gittik. Orada
gençler uyuşturucu batağındalar. Bazı yerlere Rehber girmedi. Giremedi. Burada özellikle şu park
güvenli değil dedi. Aynı zamanda Prag‟da çok yaygın bir şekilde uyuşturucu satılıyor, satılması da
yasak değil, gençler 18 yaşında ailesiyle yollarını ayırıyor. Çocuklar çocuk denecek yaşlarda
yalnızlaşıyorlar. Büyük şehirlerde gençler çok çarpık ilişkiler içine girebiliyorlar. Maalesef
Prag‟da homoseksüellik çok yaygın. Belki gençlerle daha iyi ilgilenilse bundan kurtulabilir.
Özellikle orda, apsent denilen bir içkiden bahsedildi. Her yerde satılan bir içki. İçildiği anda insan
tamimiyle şuursuz davranışlar sergiliyor. Ünlü ressam Van Gogh kulağını kesmeden önce bu içkiyi
içtiğini ve bağımlısı olduğunu söyledi, rehberimiz. Bu da bana çok manidar gelmişti. Örneğin
içince sağa sola ateş eden insanlar olduğu, biri de elektrik direğine çıkmış, saatlerce oradan
indirememişler bu genci. Türk toplumu Prag kadar olmasa da ama dünyanın küreselleştiğinden
dolayı oradaki sıkıntının da Türkiye‟ye gelmemesi diye bir şey düşünemeyiz”. (K.2, 46)
Katılımcımız olan eğitimciler, değer dediğimiz kavramın zıttı değersizlik olmadığını
söylemiĢlerdir. Ya olumlu bir değere sahipsindir ya da olumsuz bir değere sahipsindir, Ģeklinde
konuya yaklaĢmıĢlardır. Konuyla ilgili olarak K.6 görüĢlerini Ģöyle anlatmaktadır:
“Değer belli zamanlarda, belli konumlarda kullanacak, ortaya çıkacak bir şey değil. Ben değerler
eğitimi yapmam derken bile aslında değerler eğitimi yapıyor. Konuşmasıyla sözüyle, tavrıyla bir
değer eğitimi yapmış oluyor. Ben değerler eğitimi yapmam dese de yapıyor. Ben değerler eğitimi
90
yapmam diyen biri belki bizim değerli kabul ettiğimiz şeyleri değer olarak kabul etmiyor olabilir.
Çünkü salt değersiz bir insandan bahsetmemiz mümkün değildir”. (K.6, 30)
4.7.2. Öğrenciyi hayata hazırlamada değerler eğitiminin önemli bir görev üstlendiğine dair
bulgular:
AraĢtırmamıza katılan öğretmenler, değerler eğitimin en önemli fonksiyonlarından biri öğrenciyi
hayata hazırlamaktır. Nitekim konuyla ilgili olarak E.2, E.6 düĢüncelerini Ģöyle dile
getirmektedirler:
“Öğretmen değer vermesin diyemezsin, çünkü çocuğun buna ihtiyacı var. Öğretmen öğrenciyi
hayata hazırlama konusunda öğretmenin bu değerleri vermesi gerekiyor. Hele ilköğretimde,
ortaokulda öğretmen bu değerleri vermesin hiç diyemezsiniz. Çünkü çocuğa bu değerlerin
verilmesi gereken yaşlar, okul vermediğinde bunları kim gerektiği gibi verebilir. Sen öğrenciye iyi
bir örnek olduğunda değer verdiğinde çocuk çevresinde kötülükler olsa bile onlara bir direnç
gösterebiliyor”. (E.2, 32)
“Öğretmen değerler eğitimine yönelik faaliyet yapmalıdır. Çünkü öğrenciye sadece kuru bilgi
vermek onun ihtiyaçlarını karşılamayacaktır. Hatta öğrenci öğrettiğimiz alan bilgisi, hayatta işine
yaramayacaksa ders anlatırken bile dikkatini o konu çekmiyor. Öyleyse değerler eğitimine ne
kadar ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Çünkü değerler eğitiminin konuları çocuğu hayata
hazırlıyor. Hayat boyu onun toplumla ilişkilerini düzenleyecek, bu ilişkilerinde başarılı olmasını
sağlayacak bilgiler olduğunu düşünüyorum”. (E.6, 30)
Katılımcılarımız olan E.2, öğrenciye değerler eğitiminin değerlerini kazandırmanın ne kadar
önemli olduğunu Pendik’te öğretmenlik yaptıkları yıllardaki bir öğrenciyle arasında geçen
olayları anlatarak örneklendiriyor. Konuyla ilgili E.2 olayı bize Ģöyle hikâye ediyor:
“Pendik‟te öğretmenlik yaptığım zamanlarda bir öğrencim vardı. Hapiste yatmış bir öğrenci,
sonra tekrar girdi sonra tekrar çıktı. Sonra ben bu çocuğun derslerine girmeye başladım. Çocuğun
çok ciddi birilerini örnek almaya ihtiyacı vardı. Çocukla epey bir konuştum. Çocuğun çevresi çok
kötüydü. Çocuk okuldan çıkar, Pendik‟te oturuyordu. Okuldan çıkar, Beykoz ayağında Fatih Sultan
Mehmet köprüsünün dibine simit satmaya gidiyordu, çocuk. Bir iki saat daha kalıyor bir de araba
filan temizliyordu. Çevresi çok kötüydü çocuğun. Çocuk her gün benim yanıma geliyordu biz her
konudan konuşuyorduk. Okuldan çıktıktan sonra ben Kadıköy‟e gelmek için E5 kadar yürüyordum.
Çocukta benimle birlikte yürüyordu. Çocuk sırf benimle konuşmak için E5‟e kadar yürüyordu. 12
dk. bir yol sürüyordu. 12 dk. yürüyorduk beraber. Sonra çocuk geri dönüyor evine gidiyor, üzerine
başını değiştiriyor, simit satmaya köprünün ayağına Beykoz‟a gidiyordu. Zamanla çocukta epey bir
değişmeler başladı. Hatta şansızlıkla çok kötü bir olaya karıştı. Ben mahkeme kararını görmüştüm,
çocuk haklıydı o konuda, mahkeme kararına göre de. Ben bu arada tayin oldum ama öğrendim ki
çocuk iyi bir işe girmiş. Güzel bir şekilde çalışıyor. Bir iki defa görüştük, evlenmiş, bir de çocuğu
olmuş, çok iyi bir durumda şuanda. Kendisini kurtardı çocuk çok şükür. Çocuğun karakteri iyiyse
etrafında iyi bir insana tutunup kendilerini kurtarabilirler. Bu yönüyle öğretmenin doğruyu, güzeli,
ahlakı öğretme, model olma sorumluluğu vardır. Öğretmen sadece öğreten değildir bence”. (E.2,
32)
91
Sonuç olarak toplumlumuzda, akademik yönden baĢarısız olan birçok iĢ adamın daha sonra
baĢarılı olduğunu görüyoruz. Ama değerler yönünden baĢarısız olan insanların mutlu olduklarını,
anlamlı bir hayat yaĢadıklarını göstermemiz çok zor olduğunu görüyoruz.
4.7.3. Değerler eğitimi konusu siyaset üstü olması, siyaset malzemesi edilmemesi
gerektiğine dair bulgular:
Katılımcımız olan eğitimciler, günümüz dünyasında toplumların en büyük problemlerinin
ekonomik problemlerden ziyade sosyal problemler ya da sosyal problemlerden kaynaklanan
ekonomik sorunlar olduğunu ifade etmiĢlerdir. Bu yönüyle günümüzde sosyal bilimlere daha
fazla değer verilmesi gerektiği görülüyor. Nitekim konuyla ilgili olarak da E.6 görüĢlerini Ģöyle
anlatmaktadır:
“Öncelikle hoşgörülü bir nesil yetiştirmemiz lazım. Bu hoşgörüyü de sağlamak için derslerde
eksiklik var. Mesela bir hoşgörü, farklılıklarımıza saygı gibi dersler daha ilkokul da konulabilir.
Bence sosyal bilimlere sayısal bilimlerden daha fazla değer verilmelidir. Çünkü şuan
toplumumuzda ve dünyamızda en büyük sorunların sosyal problemler olduğunu düşünüyorum.
Bunu da sosyal bilimlerle çözebiliyoruz diye düşünüyorum”. (E.6, 30)
AraĢtırmamıza katılan eğitimciler, değerler eğitimi konuları, bütün bir toplumu ilgilendiren,
onları ortak potada toplayan konular olduğundan dolayı çok önemli olduğunu belirtiyorlar.
Değerler eğitimin konuları bugünün, dünün konusu olan konular değildir. Bir toplumu ayakta
tutacak varlığını o değerlere tutunmaya bağlı olarak ebedileĢtirecek konulardır. Öyleyse bu
değerler eğitimi konuları hükümet politikası değil devlet politikası olması gerektiğini
düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili olarak K.5 görüĢlerini Ģöyle anlatmaktadır:
Değerler eğitimi, her türlü siyasi ve hükümet politikası değil devlet politikası olmalıdır. Siyaset
üstü bir konu olmalıdır. (K.5, 53)
Katılımcılarımız olan öğretmenler, değerler eğitimin konuları Türk toplumunda tarih boyunca
hep var olagelmiĢ konular olduğunu ortaya koymuĢlardır. Örneğin, konuyla ilgili E.2, E.4
görüĢlerini Ģöyle anlatmaktadırlar:
“Değerler eğitimi Türk Eğitim tarihi boyunca hep var olmuş. Bu değerleri kazandırmak sadece
okulun değil toplumun da görevidir. Bu değerlerin verilmesi gerekir. Bu değerler öğrenciler için,
toplum için faydalı şeylerdir. Bu güzel şeyi kim yaparsa yapsın, bu doğrunun yanında olmak
92
gerekir. Bu değeri falanlar verilsin dediler diye bu değerler kötüdür demek çok cahilce ve yanlış
olur”. (E.2, 32)
“Değerler eğitime yönelik kazanımlara sağlamak iyi bir eğitimle olur. Değerler eğitimin insanın
ihtiyacı olan değerlerdir yararlıdır, verilmelidir. Davranış değişikliği gereklidir o da eğitimle
oluyor. Bunlar sürekli olarak bütün derslerin içerisinde olmalıdır”. (E.4, 65)
Katılımcımız olan öğretmenler, değerler eğitimi konularının tamamen insanla ilgili olduğunu,
insan olan her canlının da bu değerler eğitiminin kazanımlarına ihtiyacı olduğunu ifade
etmektedirler. Örneğin, konuyla ilgili E.6 görüĢlerini Ģöyle anlatmaktadır:
“Değerler eğitiminin maddelerini sıraladığımız zaman bütün maddeler insanla ilgili, insanlıkla
ilgilidir. Hatta bunlar öğretmenlere kazandırılma konusunda, ya da bu bilgileri nasıl vermesi
konusunda öğretmene de bir rehberlik yapılması, öğretmenin yaptığı değerler eğitimin ölçme ve
değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini düşünüyorum. Yıllardır bu ülke etiketli ama değersiz
yöneticilerden, değersiz iş adamlarından, değersiz devlet memurlarından zarar gördüğüne göre
ülkenin değerler eğitimini ihmal etmemesi gerekiyor diye düşünüyorum”. (E.6, 30)
Katılımcılarımız, değerler konusu asla vazgeçilecek bir konu olmadığını belirterek, değerler
konusunun bir Ģekilde verilmesi gerektiğini söylemektedir. Örneğin, konuyla ilgili K.1
görüĢlerini Ģöyle ifade etmektedir:
“Değerlerin bir şekilde verilmeye çalışılması fikrinden vazgeçilmemelidir. Ama şey önemli tabii ki
birçok etkiden de bağımsız olarak bu değerler verilmelidir. Bu bir yılın o an var olan siyasi erkin,
ya da genel geçer bir düşüncenin öğrencilere ya da kitlelere pompalanmaya çalışılmaması
olmamalı. Gerçekten ihtiyaç olduğu için bu eğitim verilmelidir. Genel olarak amaç değerler
eğitiminin konu başlıkları ile ilgili farkındalık yaratması ve bunu içselleştirmek olmalıdır”. (K.1,
36)
4.7.4. Değerler eğitiminin birlikte yaĢamaktan kaynaklanan sorunları çözebileceğine dair
bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, değerler eğitimi konularını çoğunlukla evrensel olduğunu, her
insanın ihtiyacı olan konuları değindiğini, insanların birlikte mutlu mesut yaĢayabilmeleri için
değerler eğitiminin kazanımlarına elzem derecede ihtiyacı olduklarını söylemektedirler. Örneğin
konuyla ilgili olarak E.5 görüĢlerini Ģöyle anlatmaktadır:
“Buradaki insan tarifi evrensel. Yaşadığımız bir tane dünya var. Herkes bu dünyaya katılacak.
Birbirine saygı duymalı, herkes bu dünyaya emeğiyle katılmalı. Aynılıklarıyla, farklılıklarıyla
birbirini kabullenmeli. Farklı din, dil, ırk, mezhep ne olursa olsun, aslında insan insandır.
Dolayısıyla hepimiz farklıyız ama hepimiz aynıyız. Tenimizin rengi farklı olabilir, inançlarımız
93
farklı olabilir ama birlikte yaşıyoruz. Birlikte yaşama koşullarını oluşturmak zorundayız. İki
gruptan biri diğerini sömürürsek orada mutluluktan bahsedemez. Bunu en basit örneğini ailede
görebiliriz. Eğer ailede tartışma, itiraz yoksa kesinlikle bireylerden biri eziliyordu. Sesini
çıkarmadığı için sürekli her şeyi kabul ediyordu. Mesele problem olması değil, mesele problemleri
çözmek. Gerçekten iyi niyetli olarak çözüm istiyor muyuz, istemiyor muyuz, eğer iki tarafta çözüm
istiyorsa çözüm üretilebilir. Çözüm birlikte çözebilmektir”. (E.5, 33)
Katılımcılarımız olan öğretmenlerimiz, toplumun içinde kavgaların, gürültülerin asıl sebebinin
değerler eğitiminin tam olarak kazanılmaması olarak görüyorlar. Bir toplumda da değerler
eğitimi ne kadar kendini oturtabilmiĢse o toplum huzurlu, güvenli bir toplumdur diye
düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili olarak K.3, K.2 görüĢlerini Ģöyle anlatıyorlar:
“Bence değerler eğitiminden yoksun olunduğu için böyle olaylar oluyor. Bu değerler eğitimi küçük
yaşlardan itibaren gerektiği şekilde verilirse, sorunlar bireyselliğe indirgenirse bu tür sorunların
çözüleceğini düşünüyorum. İyi bir iletişimle yani değerler eğitimle bunların çözüleceğine
inanıyorum. Çünkü kavganın, gürültünün altında yatan asıl neden değerler eğitiminin
oturmamasıdır”. (K.3, 44)
“Ben faydalı olacağını düşünüyorum. Anaokulundan itibaren bu değerler verilmeye başlanarak,
üniversiteye kadar bu değerlerin muhakkak kazandırılması gerektiğine düşünüyorum. Bizim
ülkemizde de bu tür sıkıntılar ( ABD‟de silahlı okul baskınları gibi) oluşmamızı için her şeyden
daha çok değerler eğitimine ne kadar önemli olduğunu bilmeliyiz”. (K.2, 46)
4.7.5. Okullardaki rehberlik ve danıĢma servisinin yeniden ele alınması, planlanması
gerektiğine dair bulgular:
Katılımcılarımızın bir eleĢtirisi de okullardaki rehberlik servisiyle ilgilidir. Okullardaki rehberlik
servislerinin öğrencilerin problemleriyle yeterince ilgilenilmediği, sorunları sadece evrak
üzerinde halletmeye çalıĢtıkları, öğrenciyle yakın, içten samimi iletiĢim kurmadıkları gibi
eleĢtiriler olmuĢtur. Rehberlik servisinin görev ve sorumluluk alanlarını daha çok evrak iĢleriyle
geçiĢtirildiği, problemli öğrencilerin sorunları çözme konusunda beklenilen beklentiyi
karĢılamaktan uzak olduğu ifade edilmiĢtir. Örneğin, konuyla ilgili olarak E.6 ve E.2 görüĢlerini
Ģöyle anlatmaktadırlar:
“Tüm Türk eğitimi sisteminde rehberlik servisinin doğru çalıştığını düşünmüyorum. Şuandaki
rehberlik servisi sadece durumu idare etmekten ibaret. Problemli öğrenciyle ilgili Rehberlik servisi
sadece evrak işleriyle uğraşıyor. Derslere girmiyorlar, öğrencileri tanımıyorlar. Problemli
öğrencilerle yeterli başarı gösterdiklerine, yeteri kadar ilgilendiklerini düşünmüyorum. Milli
eğitimin rehberlik servisini gözden geçirmeleri lazım”. (E.6, 30)
“Polisin okula gelmesi, ya da şiddete başvuran öğrencilere alınan sert tedbirler, cezalar, şiddeti
daha fazla artıracağını düşünüyorum. Öğretmenin, şefkatiyle, yaklaşımıyla şiddete başvuran
94
öğrencinin her zaman aklına gelen ilk kişi olmalı. Burada da değerler eğitimiyle bu şiddete
başvuran öğrencilere ulaşabiliriz diye düşünüyorum. Rehberlik servisinin bu konuda başarılı
olduğunu, böyle bir probleminin de olduğunu sanmıyorum”.(E.2, 32)
AraĢtırmamıza katılan eğitimciler, okullardaki disiplin problemlerinin etkili bir değerler eğitimi
programıyla büyük oranda çözülebileceğini ifade ettiler. Bu yönüyle bizim rehberlik servisimizin
bir kez daha gözden geçirip, çalıĢma Ģeklinin ve iĢleyiĢinin toplum beklentilerine uygun olarak
düzenlenmesi gerektiğini düĢünüyoruz. Evrak üzerinde yapılan çalıĢmaların ve sandalyede bir
masanın etrafında oturarak birkaç saatlik görüĢmelerin yapılmasıyla ciddi problemlerin
çözülemeyeceği aĢikârdır. Öğrenciyle birlikte olabilecek ortamların oluĢturulması, öğrenciyle
ciddi bir güven ortamının kurulması arkasından problemlerin üzerine yürünmesinin daha sağlıklı
olacağı görülmüĢtür.
4.7.5. Değerler eğitiminin amaçları, önemi ne olduğu, nasıl bir insan yetiĢtirmek
gerektiğine dair bulgular.
Katılımcılarımız olan öğretmenlerin, değerler eğitimin amacını insanların elinden dilinden
güvende olan insanlar yetiĢtirmek olduğunu belirtmiĢlerdir. Örneğin, konuyla ilgili olarak K.6
görüĢlerini Ģöyle dile getirmektedir:
“Bence değerler eğitimin amacı herkesin elinden ve dilinden emin olduğu insan olmalıdır. Gerçi
bu Müslümanı tarif eden bir hadistir ama her insan için geçerli olabilecek bir tanım olduğunu
düşünüyorum”. (K.6, 30)
Bazı katılımcımız olan öğretmenlerimizde, öğrencilerimizin bilimsel bakıĢ açısı kazanmıĢ,
vatanını seven, üretken bir gençlik yetiĢtirmenin amaç olması gerektiğini söylemiĢlerdir. Tüm
insanlara karĢı yaratılanı sev yaratan ötürü felsefesini elde etmiĢ olması da hedeflenmektedir,
demiĢlerdir. Konuyla ilgili olarak K.7 ve K.5 görüĢlerini Ģöyle dile getirmiĢlerdir:
“Burada iletişimi iyi, vatanını seven, üretken bir gençlik yetiştirmek istiyorlar gibi geliyor bana.
Ben de bunun üzerine yetişen nesillerin ayrıca bilimsel bakış acısı kazanarak yetişmelerini isterim
ayrıca ki biz onları veriyoruz zaten”. (K.7, 45)
“Çocuğa değerler eğitimi vererek, toplumda saygılı, hoşgörülü. Sorumlu, bir birey olması
sağlanmalıdır. Her şeyden önemli olan nezaket kurallarını bilmeli. Yaratılanı sev, yaratan dolayı
gibi kültürümüzün köklerinde olan hoşgörü duygusu tekrar oluşturmalıyız”. (K.5, 53)
95
Katılımcılarımız, değerler eğitimi hususunda yetkililerin toplumda giderek bir eksikliklerin
doğduğunu gördüklerinden dolayı son zamanlarda değerler eğitimi konusundaki çalıĢmaların
yoğunlaĢtığını düĢünmektedirler. Nitekim konuyla ilgili K.7, K.3 görüĢünü Ģöyle dile
getirmektedirler:
“Bunların bir eksikliğin fark edildiği için yapıldığını düşünüyorum. Bu değerlerin yeni nesillerde
eksik olduğu fark edilerek bunların yapıldığını düşünüyorum. Oldukça faydalı ve yerinde olduğunu
düşünüyorum”. (K.7, 45)
“Bakıldı ki şiddet içeren gençlik sayısının artması gibi nedenleri demek ki gördüler ki beş altı yıl
önce müfredatın içine sokmaya başladılar. Öğretmenlerimiz müfredatın içindeki bu değerleri
göremeyince bu sefer değerler eğitimi başlığı altında daha net olarak verilmeye başlandı diye
düşünüyorum”. (K.3, 44)
Değerler eğitimin nasıl bir insan yetiĢtirmek hedeflediğiyle ilgili katılımcı görüĢleri doğrudan
alıntı yoluyla aĢağıda verilmiĢtir:
“Bu değerler, adam olmanın, toplum olmanın yolunu öğreten değerlerdir. Bunlarsız da yaşanmaz.
Bütün düşüncelerin, dinlerin, parmak bastığı konulardır bunlar”. (E.9, 37)
“Birlikte yaşamak çok önemli bir değer, birlikte yaşamak kabul etmektir, hoşgörüdür, tahammül
etmektir, bir şekilde insanın bir vatanı olur, yaşadığı bir yer olur. Ama birlikte yaşama saygınlığı
oluşmamışsa orası ona zehir olur. Öncelikle insanlar karar vermeli birbirine saygı duymaya. Bu
değerlerin hepsi çok önemli”. (E.9, 37)
“Ülkesini seven, toplumunu seven, dürüst kendi çıkarlarını toplum çıkarlarının gerisinde tutan,
üretken, çalışanın hakkını koruyan, affedici, bağışlayıcı, merhametli, şefkatli şekilde çocukları
yetiştirmek lazımdır”. (E.4, 65)
“Baktığımız zaman değerlere şuan okullarda uygulanan değerler eğitimine ekleyeceğimiz çok
şeyler vardır. Ama sanırım burada ne verelim diye düşünülmüş belki. Ya da gündemin ihtiyacına
göre neslin ihtiyacına göre değerler seçilmiş. Çünkü burada bir zaman da var bu zamana da
sığdırmak lazım”. (K.1, 27)
“Benim için sabır değerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Öz disiplin, hayatın zorluklarına karşı
tahammül gibi kavramların, değerlerin önemli olduğunu düşünüyorum. Birlikte yaşamının
kazanmasının önemli olduğunu düşünüyorum”. (K.7, 45)
“Değerler eğitimindeki değer kavramı, sorumluluk, vatan sevgisi, sağlıklı iletişim gibi kavramlar
benim değerler anlayışımla uyuşuyor. Bence bu değerler eğitimini bu şekilde ayırmaya da gerek
yok. Çünkü iyi insan kavramının hepsinin içinde bu değerlerin var olduğunu düşünüyorum”.
(K.3,44)
96
Katılımcı olan öğretmenlerimizin hemen hepsinin düĢüncesi, değerler eğitiminin kazanımlarının
insanlığın ortak paydası olduğu, bu değerlerin çok önemli konular olduğudur. Kesinlikle bu
değerler eğitimini her öğrenciye en üst sevide kazandırılması gerektiği üzerinde durmuĢlardır.
4.8. Değerler Eğitimindeki Değer Kavramının Öğretmenin Değer Kavramıyla ÖrtüĢüp
ÖrtüĢmediğine Dair Bulgular:
4.8.1. Değerler eğitimindeki değer kavramlarının, objektif olduğuna, birey ve toplum için
bu kavramların olması gerektiğine dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, değerler eğitimi kavramlarının kendi değerler kavramıyla
örtüĢtüğünü, bu kavramların bütün insanları kucaklayıcı objektif kavramlar olduğunu
belirtmiĢlerdir. Toplum içinde insanların bir arada huzurlu, mutlu, saygılı yaĢayabilmeleri için bu
kavramlara ihtiyacımız olduğunu düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili olarak E.1 görüĢlerini
Ģöyle dile getirmektedir:
“Açıkçası yüzde doksan uyuştuğunu söyleyebiliriz. Şunu diyebilirsiniz herkesin siyasi görüşü, fikri
zikri farklılık arz edebilir. Doğrudur. Bazısı başını kapatmak ister bazısı istemez, bazısı açmak
ister, bazısı açık giyinmek ister bazısı kapalı giyinmek ister. Bazısı lüks bir hayat yaşamak ister,
bazısı tamamen mütevazi bir hayatı ister. Tabi ki insandan insana değişir, ona göre de değer
verdiği noktalar illaki değişebilir. Ama biz burada bireysel olarak insan nasıl mutlu olurdan
ziyade, bireyin toplum içerisinde nasıl mutlu olur, bunun düşüncesi içerisinde olmalıyız. Acaba biz
bu bireyi toplumdan soyutlaştırmak yerine tamamen topluma adapte olarak, nasıl yetiştirebiliriz
ona bakmalıyız”. (E.1, 27)
“Tabi ki özellikle, birlikte yaşamak, birlikte bir şeyler paylaşma öğrencilere çok iyi kazandırılması
gerektiğini düşünüyorum. Şahsi düşüncem bizi bu zamana kadar bir arada tutan ortak kültürümüz,
geleneklerimiz ananelerimizdir. Eğer bunlar olmamış olsaydı, bu zamana kadar da gelemezdik. İşte
değerler eğitimi kültürümüzden gelen bu birlikte yaşamayı, kültürümüzden gelen güzellikleri,
öğretmeye, kazandırmaya, devam etmeliyiz”. (E.1, 27)
Katılımcımız olan E.8 ise değerler eğitimi kavramların her insanda olması gereken kavramlar
olmasını Ģöyle anlatıyor:
“Bir arkadaş, birini yabancı arkadaşa tanıştırıyor. Bu arkadaş çok dürüst, çok ahlaklı, çok saygılı
biridir diye Turiste tanıştırıyor. Turiste bunlar bir vasıf değil ki diyor. Bunlar her insanda olması
gereken vasıflar ekstra bir vasıf değil diyor. Bizim de her öğrenciye ekstra olmayan bu değerleri
kazandırmamız lazım”. (E.8, 41)
97
Katılımcılarımız olan eğitimciler, toplumda muhakkak olması gereken değerleri kendilerine göre
bazı değerleri öne alarak örneklendiriyorlar. Bütün katılımcılarımız değerler eğitimi kavramların
tüm toplumu ihtiyacı olan değerler olduğunda hemfikirler. Örneğin, konuyla ilgili olarak
katılımcılarımızın görüĢleri doğrudan alıntı yoluyla aĢağıda verilmiĢtir:
“Özellikle öğrencilerin, nezaket, sabır, birlikte yaşama gibi değerlere sahip olması gerektiğini
düşünüyorum. Birlikte yaşamak gerekiyor, farklılıkları kabullenmek gerekiyor. İnanlar bu değerleri
kazanmadıkları için de bu tür sıkıntıları yaşıyoruz. Çocuğun mensubu olduğu milleti ve mensubu
olduğu milletin vatanını sevmesi gerekir. Eğer sevmiyorsa, sabırsız, nezaketsiz, başkalarından
nefret duyan, asosyal, tuhaf bir insan türü çıkacak ortaya. Bu toplum için de çok büyük bir
tehlikedir, çocuk için tehlike olduğu kadar. Belki bu toplumu çöküşe götürebilecek kadar
gidebilir”. (E.2, 32)
“Bu değerler, değerler kavramıyla benim değerlerim uyuşuyor. Bu değerlerin verilmesi
gerektiğini düşünüyorum”. (E.4, 65)
“Benim kendime özel, ekstra bir değer anlayışım yok. Toplumun değer anlayışıyla birebir
örtüşüyor. Birey toplum içerisinde yaşayacaksa, topluma üretken, yararlı, saygılı olmalı, yaşadığı
toplumun altını boşaltmamalı”. (E.5, 33)
“Değer eğitimi çok geniş bir kavram. Doğruluk, dürüstlük kavramı, sevgi, saygı olduktan sonra
insanın hayatının anlamını bulacağını düşünüyorum. Değer bir geminin rotası gibi olduğunu
düşünüyorum. Toplumdaki farklı değer yargıları. Birbiriyle etkileşim içinde olup, birbirilerini
anlamaları gerekiyor diye, düşünüyorum”. (E.7, 42)
“Değer eğitiminin değerleriyle. Benim değer anlayışım uyuşuyor, uyuşmayan bir değerim yok. Hep
şu hatayı yapıyoruz. Ya bak, bu karşımdaki kişi hiçbir şey bilmiyor. Ben ona kendi düşüncemi
öğreteyim, anlatayım da bir şeyler öğrensin. Adam olsun gibi. Herkesi kendimize benzetmeye,
herkesi bizselleştirmeye çalışıyoruz. Bence herkesi olduğu gibi kabul etmemiz lazım. Doğrusu biziz,
gerisi hep yanlıştır. Tek doğru vardır o da bende mevcuttur, geresi tümden yanlıştır… Başkasına
yaşama alanı bırakmazsan o zaman kavganın, gürültünün önünü açmış oluruz”. (E.9, 37)
“Merhamet, hoşgörü, empati, güven, samimiyet, saygı gibi değerlerin toplumun tümünün
kazanması gereken değerlerdir”. (K.3,44)
“Genel olarak bu değerler benim değerlerimle uyuşuyor. Birlik beraberlik, nezaket, görgü
değerlerinin benim için çok önemli olan değerlerdir”. (K.4, 42)
“Genel olarak bu değerler benim değerlerimle uyuşuyor. Bunlar benim değerler anlayışımın bir
parçası. Benim tanımım diğer insanların elinden ve dilinden güvende olduğu insandır. İnsanın bu
şekilde ahlaklı olmasıdır. Değer sadece insanın toplum içinde ortaya çıkan bir şey değildir. İnsan
tek başına kaldığı zamanda değer ortaya çıkar. İnsan isterse tek başına yaşasın, insan varsa değer
vardır. Ben bir ormanda tek başıma bile olsam, insanın tabiatla ilişkisi bir değeri ortaya kor.
Hayvanlarıyla ilişkisinde de değeri ortaya kor. Değer insan varsa her ortamda ortaya çıkar diye
düşünüyorum. İnsanın Rabbiyle ilişkisinde de değer önemlidir. İnsanın hem kendisiyle hem diğer
insanlarla hem etrafındaki varlıklarla ilişkisinde ortaya koyduğu tutumları, yaşayış algıları bir
değerdir, diye tarif edebilirim”. (K.6, 30)
“Öğrenci de saygı olması gereken bir değerdir. Birlikte yaşayacaksa saygı kesinlikle olması
gereken bir değerdir. Bakın sevgi demiyorum, herkes birini sevecek diye bir şey yoktur. Ama herkes
birbirine saygı duymak zorundadır. Hak duygusunun, adalet duygusunun gelişmiş olması
gerekiyor. Sınıfta birinin, ikisinin, üçünün yaptığı şeyin neticesi bütün sınıfı etkiliyor. Sabır,
98
fedakârlık, arkadaşlık duygusunun çok gelişmiş olması lazım. Çok arkadaş görünen öğrenciler bile
en basit durumlarda bile birbirini şikâyet edebiliyorlar. Menfaate dayalı arkadaşlık
kurduklarından, arkadaşlıkları uzun gitmiyor. Arkadaşlık her şartta, her durumda birbirinin
arkasında olmak demektir”. (K.6, 30)
Netice itibariyle insan varsa değer de vardır. Değersizlikten bahsedemeyiz, demiĢtik. Bu açıdan
meseleye yaklaĢtığımızda toplum hayatı yaĢayan insanlara birbirine karĢı saygı, nezaket, hoĢgörü
gibi değerlerin muhakkak öğretilmesi ve yaĢatılması gerektiğini düĢünüyoruz. Belki
insanoğlunun beslenmeden sonraki en fazla ihtiyaç duyduğu Ģey bu değerler olsa gerektir.
4.8.2. Yerel değerlerle evrensel değerler arasındaki çatıĢmaları sabır, tahammül,
farklılıklara saygı, iletiĢim gibi değerlerle çözüleceğine dair bulgular:
Katılımcılarımız, yerel değerlerle evrensel değerler arasında çatıĢma yaĢanabileceğini
söylüyorlar. Okulda ve sınıf ortamında yerel değerlerle evrensel değerler arasında yaĢadıkları üç
beĢ küçük olayı da örneklendiriyorlar. Ama bu çatıĢmanın yine değerler eğitimi değerleri içinde
olan sabır, tahammül, birlikte yaĢamak, hoĢgörü, farklılıklara saygı gibi değerlerin
kazanıldığında çok rahatlıkla çatıĢmanın çözülebileceğine ve hatta çözüldüğünü dile getiriyorlar.
Nitekim konuyla ilgili olarak E.2, E.1 görüĢlerini Ģöyle dile getiriyorlar:
“Tabi, gördüğü bir göreneği, kültürü ve dini var. Eğer bu aldıkları, yeni yaşadığı şeyle
karşılaştığında illaki bir çatışma yaşayacaktır. Çocuk bu gibi durumlarda birini tercih edecek. Ama
bence asıl problem arada kalmasıdır. Hiçbir değeri tercih etmemesidir. Hem yerel kültürü hem
evrensel kültürü tercih etmemekle arada kalmanın daha fazla problem olduğunu düşünüyorum. Bu
çatışmanın insanların birbirine saygı duymalarıyla çözülebileceğini düşünüyorum. Ama çocuklar
hayatın başlarında daha acımasız olabiliyorlar. Farklı gördükleri şeyi, acımasızca
eleştirebiliyorlar. Biz çocuklara farklılıklara saygı duymayı öğretmemiz lazım. Biz çocuklara iyi bir
iletişim yeteneğini oluşturabilsek, daha çok empati davranışlarını ortaya koysalar, niçin o kıyafeti
giydiğini, niçin hayatında o tercihlerde bulunduğunu anlatsak, birbirimize saygı duygunu
geliştirsek, bu farklılıklardan oluşan çatışmaların çözüleceğini düşünüyorum”. (E.2, 32)
“Sonuçta dünya üzerinde yaşayan her ülkenin yerel değerleri farklı, evrensel değerler altında
verilen değerlerin ne kadar evrensel olduğu da tartışılır. Örneğin, bizim örfümüz âdetimize göre
yemek sağ elle yenir, kaşık çatal sağ elde olur, bıçak ise solda olur. Bir Avrupai ya da evrensel
kültüre baktığımızda bu tam tersidir. Şimdi bir birey kendi örfüne göre davrandığında gerici ya da
evrensel olamayacak mı? Açıkçası bunları da düşünmemiz gerekir. Ekseriyetle insan olmak
durumunda insanların hangi ırktan, hani dilden olursa olsun birbirine saygı duymak gibi
konularda evrensel değerler olduğunu düşünüyorum”. (E.1, 27)
99
BaĢka bir katılımcımız olan E.3 konuyla ilgili düĢüncelerini Ģu Ģekilde dile getiriyor:
“Sosyolojik kültürdür sonuç olarak. Örneğin sağ elle yenilmesi, suyun oturarak içilmesi, bunlar
kaynağı itibariyle bir değerden kaynaklanan değerlerdir. Bu tür sosyolojik kültürü olan
davranışlara karışılmamalıdır. Bu tür yerel değerlere saygı gösterilmeli, saygı gösterilmesi
gerektiği ki bu hoşgörü değeridir, bu öğretilmelidir. İnsanların sosyolojik yapılarını değiştirme
hakkın yoktur. Onlara saygı göstermelisin. Benim annem başörtüsü takıyor, ben ona İstanbul‟a
geldin çıkar bu başörtüsünü desem onu ne kadar kırmış olurum değil mi? Adam şimdi, puşi takıyor
ona da aynı şekilde saygı duymamız gerekiyor. İnsana insan olduğundan dolayı saygı duymalıyız”.
(E.3, 48)
Katılımcımız olan eğitimcilerin, yerel değerlerle evrensel değerler arasında ortaya çıkan
çatıĢmanın hoĢgörü gibi değerlerle çözülebileceğine dair düĢüncelerini doğrudan alıntı yoluyla
aĢağıda veriyoruz:
“Yani evet bazı ülkelerde bir el hareketi olumlu bir şeyken, bazı ülkelerde o el hareketi olumsuz bir
anlam ifade etmektedir. Ya da yaptığımız bir mimik hareketi bizde olumlu iken başka bir millette
olumsuz algılanabiliyor”. (E.1, 27)
“Çatışma yaşanır. Bir Müslümanın domuz eti yememesi gibi bir olayla karşı karşıya kaldık.
Avrupa‟ya gittiğimiz bir gezide. Çocuk evrensel ya da başka değerleri de bilmelidir ama kendi
değerlerini yaşamasını da bilmelidir. Çünkü din ve vicdan hürriyeti her insanın insani hak ve
özgürlüklerindendir. Eğitimle farklılıkları kavga unsuru olmadan yaşamayı insanlara kazandırmak
gerekir. Buna da hoşgörü değeri diyoruz. Bizim değerler eğitimi kazanımlarında da vardır. Eğer
dünya da herkes birbirine bu hoşgörüyle yaklaşırsa, dünyada niye savaş olsun ki. Herkes
hoşgörülü davranırsa sorunlar çözülür, sorun da olmaz zaten”. (E.4, 65)
“Pratikte bunlar büyük çalışmalara neden oluyor. Kişisel olarak bunların çatışmaya engel
olmaması gerekir. İyi iletişim kurulduğunda empati yapıldığında bu çatışmalar önlenebilir. Yerel
farklılıklar kavga oluşturacak nedenler değildir. Senin özgürlüğün, başkasının özgürlüğüne engel
olduğunda orda o dengelenmelidir. Ben böyle düşünüyorum ama bu karşısındaki insan için bir
dayatma mıdır, diye düşünmelidir, bence. Bu farklılıklar insanca yaşamanın önünde engel
olmamalıdır. Bu da iyi bir iletişimle çözülebileceğini düşünüyorum. İyi niyetli bir şekilde birbirine
bakabilmekle bu tür problemleri çözebiliriz”. (E.5, 33)
“Değerler eğitimiyle çözülür diye düşünüyorum. Hoşgörü olduğunda yerel değerlerin farklı
olmasının problem teşkil edeceğini sanmıyorum. İşte bu yönüyle de bu değerler eğitimi çok çok
önemli diye düşünüyorum. İyi bir iletişimle birbirimizi anlamamız, birbirimize saygı duymamız
problemlerini çözeceğini düşünüyorum”. (E.6, 30)
“Farklılık kavga oluşturacak bir şey değildir. Hoşgörü, sabır, birlikte yaşamak değerleri insanları
kavga oluşturacak olan nedenlerden uzaklaştırabiliyor. Burada insanlar iyi bir iletişimle birbirini
anlamaları sağlanmalı, bu da şiddetin önünü alabileceğini düşünüyorum”. (E.7, 42)
“Her toplumun kendi görenekleri, adetleri vardır, ama hepimizin de evrensel değerlere uymak
zorundayız diye, düşünüyorum. Evrensel değerle, yerel değerler çatıştığında kavga oluşturulur.
Örneğin milliyetçilik varsa bu milliyetçilik (ırkçılık) anlamında olursa kavga unsuru olur. Ama
bunun yanında hoşgörüyü verirseniz tam bir milliyetçilikten (ırkçılık) bahsedemezsiniz. Dünyada
da saf kültürden bahsedemeyiz. Çünkü dünya kültürü birbirinden faydalanmışlar, etkilenmişledir.
100
Öyleyse değerler eğitimini kazanırsak, bu bizim sivri taraflarımızı törpüleyecektir ve yerel
değerlerimiz kavga unsuru olmayacaktır”. (E.8, 41)
“Yerel değerlerle evrensel değerler arasında çatışma yaşama problemini, birlikte yaşamayla
çözebiliriz. Yani ben bunların da artık aşılabileceğini düşünüyorum. Artık insanların uğraşması
gereken şeyler, yerel farklılıklar değildir. Herkes istediği şeyi taksın, giysin bunlar kavga etmek
için sorun değildir. İşte bizim için burada hoşgörü kavramı çok önemli. Karşımdaki kişiyi olduğu
gibi kabul etme”. (E.9, 37)
“Ülkemiz içinde bile bölgesel olarak bile içinde doğduğu yerin değerleri ile yaşadığı yerin
değerleri arasında farklılık olabiliyor ve çocuklar bunu birbirine acımasızca yaşatabiliyorlar da.
En basiti bir konuşma şeklini ya da bir bölgede normal karşılanan bir şey öğrenci arkadaşlarıyla
konuştuğunda sapıklıkla suçlanabiliyor. Ama baktığınızda o ilin o bölgenin doğalı bu. O yüzden
çatışma yok demek zaten mümkün değil. Örtüşmek kısmı önemli. Orda yine başka bir değer olan
empati giriyor. Ya bu arkadaş bana böyle bir şeyi anlattı ama ben böyle bir şeyi görmedim ama bu
da onun gerçeği deyip bu empati verebilirseniz problemi çözebiliriz. Bireysel farklılıklardan
doğmuyor mu çatışmalar. İşte insanlar bunu niye yaptığını biraz düşünebilse insanlar. Öbürü de
bir sürü sonra bahsettiği uyguladığı tarzdan vazgeçecek. Ya ben bunu yapıyorum ama insanlar
bunu yanlış anlayacak ben derdimi anlatamayacağım. Bu sefer benim bu davranışım ortada
kalacak diye düşünüp davranışını değiştirmeye gidecektir”. (K.1, 27)
“Evet, yerel değerlerle evrensel değerlerin çatışma ortamı oluşturabilir ama bunun hoşgörülü
davranarak bunun üstesinden gelebiliriz”. (K.2, 46)
“Bir çocuğa gerçekten değerler verilmişse, farklılıkları kabul etmeyi de öğrenmiş demektir. Bu
farklılıklar bir çatışma doğuracağını sanmıyorum. Çatışma değerlerin maddi özelliklere göre
yetişmiş kimselerde çatışma olur, ama insan sevgisi, merhamet ilkeleriyle yetişen insanlarda
farklılıklar çatışma olmaz”. (K.3,44)
“Olur, tabi ki. Çatışma olur. Ama bu tür yerel farklılıkları karşı hoşgörülü davranarak çözebiliriz.
Ama her insanın da hoşgörü gösteremeyeceği bir şeyler olabilir. Bu yüzden çatışma olur. Ama ne
olursa olsun yine de bu meselinin çözümü hoşgörüdür. Kahramanlık çatışmayı çözebilmektir,
kavga çıkarmak değil kavgayı bitirmek, başlatmamak en büyük kahramanlıktır”. (K.5, 53)
“Belli başlı evrensel mesajlar vardır, birini haksız yere öldürmek dünyanın neresine gidersiniz
gidin kötü bir şeydir. Hırsızlık dünyanın neresine giderseniz gidin kötü bir şeydir. Bunlar kabul
edildiklerinde toplumda sorun olmaz diyorum. Yerel değerler anlaşılmıyor olabilir ama bu yerel
değerler insanlar arasında kavga için bir neden değildir. Bence yerel değerlere sahip olanlar niçin
bu değerlere sahip olduklarını karşıdakilere anlatmalı, birbirini anlamalılar ama hiçbirisi sen
bana benze, sen bunu yap diye diğerini zorlamamalıdır. Birini olduğu gibi kabul edebilecek bir
hoşgörüye sahip olmalıdırlar”. (K.6, 30)
“İnsanlar iyi yetişmediklerinden dolayı, yani hoşgörü kazandırılmazsa bir çatışma olabilir. Ama
hoşgörü değeri kazanırsa bu yerel farklılıklar çatışma olmaz. Herkesin değerine, inancına saygı
gösterilmesi gerekiyor. Mesela Türkiye‟de Müslüman nüfus çok olduğundan burada domuz yemek,
haram, çirkin karşılanırken, Hindistan‟da ineğe tapanlar inek eti yemeğe çirkin bakabilirler.
Bunların hoşgörüyle aşılabileceğini düşünüyorum”. (K.7, 45)
“Biz bu öğrencilere ne kadar zikir fikir farklı da olsa insanların ortak paydalarda buluşabileceğine
inandırmalıyız. Buluşamasalar bile birbirine değer vererek birbirini sakince dinlemelerini-özellikle
sabır, öz denetim konusunu- verebilirsek, bu şiddet eğilimin daha da azalacağını düşünüyorum.
Özellikle öğrencilerimize kendi kendini denetleme, kendi kendini sorgulama değerlerini vermemiz,
kazandırmamız gerekir. Öz benlik, öz saygı kavramlarını oturtmalıyız”. (E.1, 27)
101
Sonuç itibariyle, bireysel olarak farklı, inanç olarak farklı, kültür olarak farklı, mizaç olarak
birbirinden farklı insanların oluĢturduğu toplumda illa ki farklılık ve farklı yerel değerler
olacaktır. Bu farklılıkları zenginliğe çevirmenin yolu insanların hoĢgörü, sabır, farklılıklara saygı
kavramları içerisinde birbirini kabul etmekten geçtiğini öğrencilerimize kazandırabilirsek,
yarının mutlu toplumlarını inĢa etmiĢ olabileceğimizi düĢünüyoruz.
4.8.3. Değer kavramlarının zamanla davranıĢ Ģekillerinin değiĢebileceği ama kavramların
hep var olacaklarına dair bulgular:
Evrensel değer dediğimiz kavramların insandan insana, toplumdan topluma farklı anlaĢılması
mümkün olan bir gerçek. Zaman zaman da farklı anlayıĢları görebiliyoruz. Kavramların
yansımaları, davranıĢ Ģekilleri değiĢse de kavram olarak hep var olacaklarını düĢünüyoruz.
Nitekim konuyla ilgili olarak K.1 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Örneğin saygı gibi bir değer 1900 yılların saygı anlayışıyla 2013‟ün saygı anlayışı arasında
muhakkak fark olacaktır. Sonuçta insan değişen ve gelişen bir varlık. Yıllar öncesinde büyüklerin
karşısında ayak ayaküstüne atmak saygısızlık olarak atfedilirken, 2013 sınıf ortamına girdiğinizde
bakın çocuklar ayak ayaküstüne atmayın bu saygısızlık dediğinizde bu devrin genci belki buna
güler geçer. Ne alakası var diyebilir. Bunu bir göz önüne almak gerekir. Ama burada önemli olan
kavram olarak saygıyı içselleştirmeleri bence. Ama davranış olarak verdiğinizde bu kişisel
farklılıklara göre kabul görmeyebilir belki”. (K.1, 36)
Katılımcımız, kucaklar arası giyim tarzlarında ya da söylemlerde farklılıklar olabileceğine bu
konuda gençleri anlayıĢla karĢılamamız gerektiğini söylüyor. Kendi hayatında da bu konuyla
ilgili bir örnek veriyor. Konuyla ilgili olarak K.2 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Bir de hoşgörü ortamının olması gerektiğini düşünüyorum. 14 yaşındaki gençleri anlamak için
daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor. Örneğin bir kazağım vardı, ben üniversiteye giderken,
annem bana kırmızı pantolonumu, kazağımı giydirmemişti ve ben bunu yıllar içerisinde hala
üzüntüsünü yaşamışımdır. Bu tür kalıplara çok fazla takılmamak gerektiğini düşünüyorum”. (K.2,
46)
Katılımcılarımız olan eğitimciler, insan iliĢkilerinde toplumuzun büyük bir çoğunluğun ön
yargılarla birbirine yaklaĢtığını, iletiĢimde Ģekilci davrandığımızı ifade ediyorlar. Toplumuzun ve
102
bizim bu yanlıĢtan bir an önce dönmemiz gerektiğini düĢünüyoruz. Konuyla ilgili olarak E.2
görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Biz şekillere, şemalara değil de kavram olarak, saygı, empati, iyi bir iletişim değerlerine göre
çocuklarımızı yetiştirmemiz lazım. Ama maalesef şuan şekilcilik, hayatımızda çok ön planda diye
düşünüyorum. İletişimlerimizi daha çok şekilcilik, kılık kıyafet ve ön yargılar oluşturuyor. Adam
nerelisin diyor, şuralıyım, dediğinde oradan adam çıkmaz, diyor. Oradan üç kişiyi tanımış, 100
binlerce insanı o üç kişiye göre karalıyor”. (E.2, 32)
Vatan sevgisi, bayrağa saygı kavramlarını farklı davranıĢ Ģekilleriyle gösteren insanlara
katılımcımızın Ģu Ģekilde eleĢtirdiğini görüyoruz. Konuyla ilgili E.3 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Vatan sevgisi örneğin, vatan sevgisiyle ilgili iki şiir yazın duvara asalım, yani vatan sevgisi bu
kadar ucuz değildir bence. Adam asker uygulamalarında arabanın üzerine koymuş üzerine de
oturmuş, bu ne tür bir vatan sevgisidir, anlamıyorum. Bayrağın üzerine oturulmaz ki”. (E.3, 48)
Katılımcılarımız olan eğitimciler, bizim için değer olan bir kavramın baĢka toplumlar ve ülkeler
için değer olamayacağını söylüyor. Ġnancı farklı, kültürü farklı olan toplumların birbirinden
farklı olan çok farklılıkların olduğu inkâr edilmeyecek bir gerçek çünkü. Bu konudaki görüĢünü
K.1 Ģöyle ifade ediyor:
“Değer dediğimiz şey nedir aslında. Hayatın olmazsa olmazları var. Şey çok güzel. Hani böyle
ortak bir değer anlayışı oluşturabilmek çok güzel. Belki tüm dünyanın inandığı bir değer. Ama o
kadar çok bu işe engel etken var ki mesela sizin ülkeniz için değer olan bir şeyin bakıyorsunuz
başka bir ülkede karşılığı da yok. Belki o yüzden evrensel boyutta bir liste oluşturmak çok kolay
olmayabilir. Sevgi bile birçok yerde anlamını da yitirmiş durumda. Mesela bizim için bir değer
olan şehitlik ve gazilik gibi bir değer bizim ülke için bir değer olurken başka ülkeler için çok da
değer olmayabilir. Ama ne yapacaksınız toplumsal yapınıza göre genel geçerliliği olan şeyleri bir
şekilde işlemeye devam edeceksiniz. Unutturmayacaksınız daha doğrusu”. (K.1, 27)
Değerler kavramlarının bazılarının toplumdan topluma farklı olduğunu hatta bazı kavramların
onlarda hiç bulunmadığını düĢünen katılımcımıza ikinci bir soru daha sorduğumuzda değerler
kavramlarının ortak çatı değerler olabileceğini ama kavramların davranıĢa yansıma Ģekillerinin
farklı olabileceğini ifade etmiĢtir. Konuyla ilgili olarak K.1 görüĢlerini anlatmaya Ģöyle devam
etmektedir:
Yani evet. Alt bir sürü fraksiyonları olabilir ama başlıklar yüzyıllardır, yüzyıllarca da insanın
ihtiyaçlarının değişmediği ve değiştirmeyeceği gibi görünen başlıklar. Kavram olarak ortak çatı
değerler olabilir. Olmalıdır da. (K.1, 27)
103
Katılımcılarımız olan eğitimciler, toplumumuzdaki değer anlayıĢın dünyanın küreselleĢmeye
baĢlamasıyla çok fazla deformasyona uğradığını ifade etmektedirler. Kültürümüzden gelen
güzellikleri günümüz hayatının içine sokarak, güncelleyerek, değer kavramlarımızın içini
zenginleĢtirebileceğimizi söylemektedirler. Örneğin E.1 görüĢlerini Ģöyle anlatmaktadır:
Evimize bir misafir geldiğinde ona buyur ederiz, önceliği ona veririz. Ama trafiğe çıktığımızda
direksiyona geçtiğimizde bütün yolların kendimizin olduğunu, önümüze bir araba geçtiğimizde el
kol hareketleri, selektör yaptığımızı görüyoruz. Evimizde buyur ederken, trafikte ben öne geçeyim,
önde ben olayım davranışı gösteriyoruz. Bu da ciddi bir tutarsızlıktır. (E.1, 27)
“O yüzden bizler kendi örf ve âdetimizle öğrendiğimiz bu güzel duyguları hayatımıza sonradan
giren trafik, şoförlük gibi kavramların, yaşayışların da içine sokmamız gerekiyor. Tarihimizden
gelen güzellikleri, dinimizin getirdiği güzellikleri de harmanlayarak bu güzellikleri insana saygıyı,
edebi, yeni kavramların, modern hayatın içine sokarak dünyaya örnek olabiliriz. Tıpkı dedelerimiz
Selçukluların, Osmanlıların bütün dünyaya bu konuda örnek olduğu gibi biz de tekrar bu konuda
dünyaya örnek olabileceğimizi düşünüyorum”. (E.1, 27)
4.8.4. Sağlıklı iletiĢim değerinin insanın insanla, toplumun toplumla olan kavgalarının
önüne geçebileceğine dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, gerek yerel değerlerle evrensel değerler arasındaki çatıĢmanın,
gerekse baĢka problemlerin çözümünde en önemli konunun sağlıklı iletiĢim olduğu üzerinde
durmuĢlardır. Bireyler arasında sağlıklı bir iletiĢimin her türlü problemi çözebileceğine
inanıyoruz. Nitekim konuyla ilgili olarak K.4, E.9 görüĢlerini Ģöyle anlatıyorlar:
“Çocuklarımıza değerler eğitimindeki saygı, hoşgörü empati iyi bir iletişim değerlerini verirsek
yerel değerler farklılık arz etse de bunlar kavga olmaya neden olmadıklarını bilirler diye
düşünüyorum”. (K.4, 42)
“Doğru bir iletişimle, duyguların, nefretlerin, aşkların, kızgınlıkların insani ölçülerde ifade
tarzlarını öğrendiklerinde şiddetin önünün alınabileceğini düşünüyorum. Herhalde ifade etmek
lazım, konuşmak lazım. İnsanlar konuşmaya başlayınca birbirini anlayabilirsin”. (E.9, 37)
Katılımcımız olan K.5, Avrupa’da yaĢadığı uzun bir zaman diliminde Katoliklerin ahlaki
değerleri ile toplumuzun ahlaki değerleri arasında ciddi benzerliklerin olduğunu fark etmiĢ. Her
toplumda ahlakin olduğunu ve olması gerektiğini düĢünüyoruz. Konuyla ilgili olarak K.5
görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Ahlaki değerler olduğundan daha düzgün bir toplum oluruz kanaatimdeyim. İyi bir iletişimin
bütün kavgaların önünü alabileceğini düşünüyorum. Ön yargının, konuşmamın, birbirini
anlamamanın şiddeti, kavgayı büyüttüğünü düşünüyorum. Bu problemlerimizi çözdüğümüzde
104
sadece ülkemizin değil belki dünyanın da problemlerinin çözüleceğini düşünüyorum. Avrupa‟daki
Katoliklerin ahlaki değerlerin bizimle benzer olduklarını gördüm. Her toplumda ahlaki değerler
var. Olumsuz davranışlar da var tabi ki. Bu da ahlakın her toplumda var olduğunu görüyoruz.
Avrupa‟ da hiç tanımadığımız insanlar bile günaydın, nasılsınız, derlerdi. Böyle yaklaşmaları
benim çok hoşuma gitmişti. Bu selamlaşma da benim değerlerim arasında çünkü”.(K.5, 53)
Katılımcılarımız, toplumumuzda yanlıĢ iletiĢim tarzlarının modellendiğini, bu iletiĢim tarzlarının
ön yargıları, kavgaları körüklediği üzerinde durmuĢlardır. Sağlıklı bir iletiĢim daha küçük
yaĢlardan itibaren öğrencilerimize öğretilebilirse birçok problemin
de önünü almıĢ
olabileceğimizi düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili olarak K.6, E.5 görüĢlerini Ģöyle
anlatıyorlar:
“Bazı insanlar sevgisinin tersini gösterir. Örneğin arkadan enseye bir tane vurur Naber lan, der.
Niçin yaptın dediğimde seni sevdim, ondan yaptım, der. Hoşlandığı, sevdiği bir kıza, saçlarından
dolayı, ya da başka nedenlerle hep ona gıcıklık yapar, canını yakar. Sevgisini, ilgisini, nefretiymiş
gibi gösterir. Bunlar toplumumuzda görülen yanlış iletişim tarzlarıdır. Bu da insanda başarısızlığa
ya da daha büyük yıkımlara, kavgalara, şiddetlere neden oluyor”. (K.6, 30)
“Bireyin yalnız kalmaması, aile iletişimin iyi olması, bireyi kurtarabilir. Avrupa da iyi bir aile
iletişimin olmaması Avrupa‟daki bu problemi tetiklediğini düşünüyorum. Orada çocukta bir
değişiklik gördüğünde oğlum seni iyi görmüyorum. Hayırdır bir problemin mi var diyecek birinin
olmadığından bu tür sorunların (silahlı okul baskınları gibi) çıktığını da düşünüyorum”. (E.5,33)
Değerler eğitimi ve sağlıklı iletiĢimin problemlerin çözümüne katkısı ile ilgili olarak katılımcı
görüĢlerimiz doğrudan alıntı yoluyla aĢağıda verilmiĢtir:
“Bizim ülkemizdeki problemlere değerler eğitimi çözüm olabilir ama. Buradaki problem sadece
değerler eğitimiyle çözülür mü bilmiyorum. Çocuğun aile hayatından problemler olabiliyor, aşk
hayatıyla ilgili problemler oluyor ama yine de değerler eğitimi bu hususta etkili olabilir hepsini
çözmese de”. (K.7, 45)
“İletişim kurarken, anne ve babadan getirdikleri değerlerle, yaklaşıyor çocuk meselelere. Kendini
tam tanımadan, ya da seni tam tanımadan, sana hemen duvarlar örebiliyor. Bunlar belki de kişilik
veya ergenlikle de ilgili olduğunu düşünüyorum. Tüm okuldaki bu tür okullardaki kuralların,
öğretmenlerin yaklaşımlarının çocukların faydalarına olduğunu ancak liseye gittiğinde bizi daha
iyi anlayabiliyorlar. İlköğretim döneminde çocuk bizim yaptığımız bazı davranışları bu yaşta tam
olarak anlayamıyor. Ama bu bir süreç biz her şeye rağmen çocuğa değerler eğitimine yönelik
vermemiz gereken konuları vermeye dair bütün zorluklara rağmen bu değerleri vermemiz gerekir.
Lise öğrencileri bireysel davranabilirken, bizde öğrenciler daha çok grup olarak davranışlarda
bulunuyor. Bir çocuk çöp kutusuna çöp attığında bu sefer diğer öğrenciler de aynı davranışı
göstermeye başlıyor, belli bir süre sonra sınıf hep birlikte ders esnasında çöp atma davranışını
gösteriyor”. (K.2, 46)
Sonuç olarak toplum olarak birlikte yaĢarken farklılıklarımıza saygı ve hoĢgörü değeri
problemlerimizin çözümü adına ne kadar önemliyse, sağlıklı bir iletiĢim de en az onlar kadar
105
önemli. Ġnsan hem kendine hem ailesine ve topluma karĢı sağlıklı iletiĢim kurabildiğinde daha
mutlu, daha faydalı olacağını unutmamız lazım. Öyleyse öğrencilerimizin kendilerini daha iyi
ifade edecekleri ortamlar oluĢturulmalı, sağlıklı iletiĢim üzerinde ısrarla durmalıyız.
4.9. Öğrencilere Değerlerin Kazandırılma Seviyesini Nasıl Belirlendiğine ve Değerlerin
Kazanıp Kazanılmadığının Nasıl Ölçüldüğüne Dair Bulgular:
4.9.1.
Öğretmenler
öğrencilerin
değerler
eğitiminin
kazanımlarını
kazanıp
kazanmadıklarını davranıĢlarını gözlemleyerek ölçtüklerine dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, değerler eğitiminin kazanımlarını öğrencilerin kazanıp
kazanmadıklarını en sağlıklı olarak öğrenci davranıĢlarını gözlemleyerek ölçtüklerini
söylemiĢlerdir. Verilen davranıĢ notlarının genellikle akademik baĢarıya paralel verildiğini ifade
etmiĢlerdir. Nitekim konuyla ilgili olarak E.1, E.2, E5 görüĢlerini Ģöyle ifade etmektedirler:
“Tabi ki öğrencilere vermiş olduğumuz değeri bir anda anlamasını bekleyemezsiniz. Bazı
öğrencilerimiz hemen anlarken, bazıları hemen anlayabiliyor, bazıları da bu değere önem
vermeyebiliyor. Bizler zaman içerisinde verdiğimiz değerlere geri dönerek, öğrencilerimiz acaba
verdiğimiz değerleri aldı mı almadı mı, aldıysa ne kadar aldı? Veya alamadıysa neden alamadı
şeklinde kendi kendimizi sorguluyoruz. Böylelikle vermeyi hedeflediğimiz değerde ne kadar başarılı
ya da başarısız olduğumuzu görüyoruz”. (E.1, 27)
“Bunu testlerle ölçemezsiniz. Biz bunu davranışlarını gözlemleyerek yapıyoruz. Bazı
doldurduğumuz tutanaklar, formlar var ama genellikle gözlemle bunu ölçebiliyoruz. Davranış
notların objektif olduğunu düşünmüyorum. Onlar genellikle akademik başarıya paralellik veriliyor.
Bu yönüyle davranış notların tam bir ölçme ve değerlendirme olduğunu söyleyemeyiz”. (E.2, 32)
“Bunun için prosedürsek bir ölçek kullanmıyoruz. Öğrencileri gözlemleyerek bunu fark ediyoruz.
Davranış notları bu konuda objektif olduğunu düşünmüyorum. Öğretmenler de buna dikkat ederek
davranış notlarını vermiyorlar”. (E.5, 33)
Katılımcılarımız, değerler eğitimi kazanımlarının ölçme yöntemleri olarak genellikle gözlem
yöntemini kullandıklarını belirtmiĢlerdir. DavranıĢ notlarının değerler eğitimi konularını
ölçmediği konusunda hem fikirdirler. Konuyla ilgili öğretmen görüĢleri doğrudan alıntı
yöntemiyle aĢağıda verilmiĢtir:
“Gözlemle öğrenciyi ölçebiliriz. Verdiğimiz davranış notların çok objektif ve güzel de olduğunu
düşünmüyorum. Biz davranış notlarını tık tık otomatik olarak veriyoruz. Şu an öğretmenin üzerinde
ciddi bir evrak işinin olduğunu düşünüyorum. Gerçi başbakanımız bize yarım gün çalışıyorsunuz
dedi ama şu an bizim ders dışında çok ciddi bir evrak yükümüz var. Ve bunu biz evlerimizde ciddi
zaman ayırarak yapıyoruz. Sınavların girilmesi, değerlendirilmesi, soruların hazırlanması,
106
ödevlendirilmesi, ödevlerin okunması, öğrencinin ölçme ve değerlendirmesi ve bunlar için de
ayriyeten bir ücret almıyoruz. Biz öğretmenler olarak bunu bu şekilde de kabul ediyoruz. Ama bizi
idare eden insanların bizim yükümüzü görmemeleri çok az çalışıyormuş gibi ima etmeleri bizi
gerçekten çok üzüyor. Konumuza gelirsek en net gözlemle öğrencinin davranışlarını
ölçebiliyoruz”. (E.6, 30)
“Gözlemle öğrenciyi ölçebiliriz. Zaman zaman öğrenciye verdiğimiz vazifeyi yerine getirme
şekliyle o değeri kazanıp kazanmadığını ölçebiliyoruz. Görüntülü olan şeylerde öğrenciler çok
daha rahat öğreniyorlar”. (E.7, 42)
“Gözlemle öğrenciyi ölçebiliriz. Gözlemleyerek ölçeriz, davranış notları bu değerleri ölçtüğünü
düşünemeyiz. Kimse bakmıyor ki davranış notlarına, itibar edilmiyor. Kimse davranış notlarına
değer vermiyor ki. Davranış notlarının çocuğun geleceğinde de bir etkisi yok. Fen, matematik 5 ise
aferin. Lan bu beş olan notlara öğretmen 4 verir mi? Nasıl öğretmen bu demeye başlar veli. Belki
idare de böyle bakacaktır”. (E.8, 41)
“Gözlemle öğrenciyi ölçebiliriz. Davranışı en iyi ölçmenin yolu yapıyor mu yapmıyor mu? Selam
veriyor mu, vermiyor mu? Yere tükürüyor mu, tükür mü yor mu? Gözlemleyerek öğrenilir”. (E.9,
37)
“Burada öğretmenden ve aileden kontrol sağlayarak, dönütler alarak öğrenciyi takip ediyoruz.
Değerlerin kazandırıldığı yaşlar var. Okulu başladığında belli değerleri almadıysa ana sınıfından
itibaren o yoksunluk çocukta problem olarak çıkmaya başlıyor. Örneğin paylaşımcı olmuyor, okul
ve sınıf kurallarına uymuyor. Şiddet eğilimli oluyor, sınıfı kırıp geçirmeye başlıyor. Anlıyoruz ki o
yaşa kadar ailede bazı şeyler verilmemiş. Bazı şeylerde okula gitsin de öğrenir mantığıyla
ötelenmiş”. (K.1, 36)
“Şimdi bir takım ölçü araçları var ama ben yapıp yaşayarak öğrenmekten yanayım. Çocuğun o
davranışı içselleştirmesi önemli, eğer içselleştirme yoksa çok da önemli değildir. Ben tam olarak
davranış notlarının öğrenciyi değerlendirdiğini düşünmüyoruz. Çoğunlukla o notları da akademik
notlarına paralel olarak veriyoruz”. (K.2, 46)
“Bunu gözlemleyerek çözüyoruz, davranış notlarımızı çok objektif olarak vermiyoruz. Eğer öğrenci
son zamanlarda düzgün davranmaya başlamışsa düzelmiştir düşüncesiyle, notumuzu yükseltiyoruz.
Biz öğrenciyi uzun bir zaman gözlemlediğinde onun davranışları en net geri dönüşümü veriyor
bize”. (K.4, 42)
“Gözlemle öğrenciyi ölçebiliriz. Verdiğimiz davranış notların çok objektif ve güzel de olduğunu
düşünmüyorum. Akademik yönden başarılı olan çocuklar ahlaken de başarılı oluyorlar böyle bir
doğru orantı da var”. (K.5, 53)
“Bazen bir çocuk, verilmek istenilen değeri birinci sınıfta da kazanabilirken başka bir çocuk
sekizinci sınıfta da kazanamayabilir. Ama burada sekizinci sınıfa gelmiş bir şey bile alamamış
çocuğa bile bireysel olarak değerler planlanıp, bir şeyler verilmesi gerekir. Bu okul kültürü
oluşturularak bu tür problemlerinin önüne geçilebilir. Çözülmese bile öğretmenlerin samimi
gayretleri, ileriki hayatında çözüm için o çocuğun gönlünde bir kapı açılmış olur”. (K.3, 44)
“Gözlemle öğrenciyi ölçebiliriz. Verdiğimiz davranış notların çok objektif ve güzel de olduğunu
düşünmüyorum. Akademik yönden başarılı olan çocuklar ahlaken de başarılı oluyorlar böyle bir
doğru orantı da var. Davranış notlarında, birinde öz bakım diyor, birinde problem çözme gibi
maddeler var ama biz bütün maddeleri sanki bir görüyoruz ve tek bir not gibi veriyoruz”. (K.6, 30)
107
Katılımcılarımızın üzerinde durduğu bir diğer konu da verilen davranıĢ notların objektif ve
ölçücü olmadığı gerçeğidir. DavranıĢ notlarından beklentiler gözden geçirilerek bu konuda yeni
bir ölçme ve değerlendirme Ģeklinin ortaya konulması gerektiğini düĢünüyoruz. Belki yeni
oluĢturulacak ölçeğin içine değerler eğitimi konuları daha sağlıklı olarak konabilir.
4.10. Okullarda Son Zamanlarda Artarak Görülen ġiddet Olayları, Bu Olayların Etkili Bir
Değerler Eğitimiyle Önlenebileceğini Dair Bulgular:
4.10.1 Okullarda artarak görülen Ģiddet olaylarının etkili bir değerler eğitimiyle
önlenebileceğine dair bulgular:
Katılımcılarımız, günümüz öğrencilerinin sadece okuldan etkilenmedikleri, aile, sokak, özellikle
TV ve internetten çok fazla etkilendiklerini ifade etmiĢlerdir. Değerler eğitimi bir bütün olarak
hayatın her tarafına ulaĢır, çocuk bu değerleri her taraftan kolektif olarak alabilirse değerler
eğitimin Ģiddet olaylarının önüne geçebileceğini düĢünüyoruz. Nitekim konuyla ilgili olarak E.1,
E.6, E.8 görüĢlerini Ģöyle anlatıyorlar:
“Sadece ABD değil aslında tüm dünyanın problemidir, özellikle okullarda görülen şiddet olayları.
Küresel bir dünyada yaşıyoruz. Eskiden başka bir ülkede ne olduğunu, yan köyde ne olduğunu dahi
haberdar olamıyorduk. Şimdi internet, TV sayesinde evimizde aynı anda dünyada neler olduğunu
öğrenebiliyoruz. Tabi böyle olunca, toplumlar arasındaki etkileşim de daha hızlı bir hal almaya
başladı. Yani onlara karşı özenme, onlar gibi olma, kendi gençliğimizde bunu görüyoruz.
Kendimizin öğrenciliği ile günümüzün öğrencileri arasında dağlar kadar fark olduğunu
görüyoruz”. (E.1, 27)
“Etkili bir değerler eğitimiyle çözülür diye düşünüyorum. Öğrencinin boş vakitlerinde sosyal
aktivelerde kullanması gerekir. Enerjisini boşaltacak spor alanları oluşturulmalı. Bu değerler
eğitimi sokakta, ailede, medyada, hep birlikte öğrenciye verilmeye başlanırsa şiddetin
çözülebileceğini düşünüyorum. Şuan çocuk okul dışında sokakta, ailede, medya da şiddeti olumsuz
örneklerden öğrendiğini düşünüyorum”. (E.6, 30)
Etkili bir değerler eğitimiyle sadece şiddet değil, bütün problemleri çözersin. Ama önce bu ülkeleri
yönetenlere bir değerler eğitimi verilmelidir. Bunların bir değeri yok ki bunların tek değeri, güç,
sermaye bu insanlar topluma, dünyaya ne verecek ki. İçimizde inandığı ile yaşadığı birbirinden
farklı çok insan yaşadığını düşünüyorum. Adam kiliseye gider, camiye gider ama dışarı çıktığında
milletin hakkına tecavüz ediyorsa, kul hakkı giyiyorsa, adaletsiz davranıyorsa burada gerçekten
samimi bir inançtan bahsedebilir miyiz? İnandığı ile yaşadığı aynı insanlar yetiştirmeliyiz. Bu da
değerler eğitimiyle mümkün olabilir diye düşünüyorum. (E.8, 41)
108
4.10.2. Kent yaĢamının koĢulları, teknolojik geliĢmeler, insanları yalnızlaĢtırdığı,
bencilleĢtirdiği, ailede, sokakta Ģiddete ittiğine dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, ekonomik imkânların geçmiĢe göre arttığını, birçok Ģeye
çocukların çok rahat ulaĢtıkları ama öğrencilerimizin ve insanlarımızın eskisine göre daha az
mutlu olduklarını ifade etmiĢlerdir. Bunun sebebi, hızlı tüketen, tükettiğinden mutlu olmayan,
elindekinin kıymetini bilmeyen bir insan toplumu olmaya baĢladığımızdır, diye düĢünüyoruz.
Nitekim konuyla ilgili olarak E.3 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Yarın kitap alacağız herkes 5 lira getirsin herkes 5 lira getiriyor. Yarın geziye gideceğiz, herkes
geliyor. Çocuklar her şeye çok rahat ulaşabiliyorlar. Ben mesela zor koşullarda bazı şeylere sahip
oldum. Benim bir kızım var benim sayemde arabası, evi, yazlığı da var. İşi var benim kadar para
da alıyor, ama her gün yüzü asık, bir şeylerden şikâyet ediyor. Mutlu değil. İşte dünyadaki,
Türkiye‟deki tüketim toplumu insanları, müthiş şekilde çocukların kafasını bulandırıyor. Mutsuz bir
toplum yetiştiriyor. Bu sefer en son yapamadıklarını yapmaya çalışıyor. Silahı alıp saldırıyoruz bu
sefer”. (E.3, 48)
Katılımcımız olan eğitimciler, kent yaĢamının insanların hayatını strese soktuğunu,
mutsuzlaĢtırdığını ifade ediyorlar. Kent yaĢamındaki insanlarımızın daha net ve dar
düĢündüklerini, eskisi kadar Ģair ve ediplerin çıkmayıĢını kent yaĢamına ve teknolojik
geliĢmelere bağlıyorlar. Konuyla ilgili olarak E.5, E7 görüĢlerini Ģöyle anlatıyorlar:
“Etkili bir değerler eğitimi tek başına bunu çözemeyebilir. Çünkü kent yaşamının insan üzerinde
oluşturduğu psikolojik sorunlar da olduğunu düşünüyorum. Kent karmaşası, onun yaşadığı stres, iş
bulamama, işini kaybetme, ekonomik sıkıntılar şehir hayatında insanları bu tür sorunlara ittiğini
düşünüyorum”. (E.5,33)
“Toplumda ciddi bir değişme var. Özellikle şehirleşme, betonlaşma, hapis hayatına benzer bir
daire ortamında yaşamış olmaları, insanları psikolojik sorunlara hatta şiddete yönlendirdiğini
düşünüyorum. Her tarafı betonlaştırarak, insan ayağının toprağa değmesi nerdeyse imkânsız hala
getirdik. Ağaç yok, çiçek yok. Güvenlik endişelerinden dolayı apartman dairesinde büyüyen
çocuklar dışarı belli saatlerde, gözlem altında çıkmaları, duygularını, heyecanlarını, enerjilerini
dışarıya atamamalarına neden oldu. Bu da şiddeti, mutsuzluğu, kırgınlığı büyüttü. Eskisi gibi güzel
edebi şiirlerin, nazımların, nesirlerin çıkmasını da engellediğini düşünüyorum”. (E.7, 42)
“Anadolu‟da yetişen çok hareketli bir çocuğun, şehirdeki insanlar kadar tahripkâr olduklarını ben
görmedim. Ayrıca köy hayatı, üç beş hayvana sahip olma sorumluluğunu doğal olarak aldığından
daha sorumlu olarak yetiştiriyordu. Şimdi şehir hayatı daha asalak, daha sorumsuz daha psikolojik
sorunlu, nesiller yetiştirdiğimizi düşünüyorum”. (E.7, 42)
Ülkemizde hızla büyüyen kentleĢmelerimiz var. Ülkelerin nüfusunu barındıran Ģehirlerimiz var.
Ama Ģehirlerimiz betonlaĢmanın etkisiyle insanımızı da nerdeyse betonlaĢtırdı. Onların
yüzlerinden gülümsemeyi aldı. Yerine asık suratları astı. Ormandaki canlılığı, tatlılığı, sakinliği
109
aldı. Yerine cesetlerin yüzündeki donukluğu bıraktı. Yetkilerimiz büyük Ģehirlerin bu
betonlaĢmasına yapılacak parklar ve yeni Ģehir planlamalarıyla bir dur demelidir, diye
düĢünüyoruz.
4.11. Değerler Eğitiminin Günümüzde YaĢanan BaĢka Hangi Sorunların Çözümüne Katkı
Sağlayabileceğine Dair Bulgular:
4.11.1 Değerler eğitimi günümüzde insanların birlikte yaĢamaktan kaynaklanan birçok
problemlerinin çözümünde önemli bir rol oynayacağına dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, değerler eğitiminin günümüzde birlikte yaĢamaktan
kaynaklanan gürültü, patırtı, ön yargı, sabırsız, nezaketsizlikten, hoĢgörüsüzlükten kaynaklanan
birçok problemin çözümünde aktif rol oynayacağını belirtmiĢlerdir. Örneğin E.1 görüĢlerini
Ģöyle anlatıyor:
“Özellikle günümüz şartlarına bakarsak, beraber yaşamaya dair problemlere katkı sağlayacağını
düşünüyoruz. Günümüzde kaybetme noktasına geldiğimiz değerlerin başında birlikte yaşamaya
dair sabır, anlayış, hoşgörü olduğunu düşünüyorum. Bunun en önemli problemi kendimizi ifade
etmeme, edememe, problemimiz olduğunu düşünüyorum. Eğer bunu çözebilirsek, ağacımızı
(toplumuz, milletimiz) sağlamlaştırmış oluruz. Bu da toplum için kavgaların, şiddetin, ayrılıkların
bitirilmesi anlamında, toplum için çok büyük bir kazanım olur”. (E.1, 27)
Katılımcımız olan E.2, sabır ve nezaket kavramının trafikte yaĢanan birçok problemin
çözümünde aktif rol oynayacağını belirtiyor. Konuyla ilgili E.2 görüĢlerini Ģöyle aktarıyor:
“Sabır, çok önemli, millet trafikte patlıyor. Nezaket, birlikte yaşamak. Toplumun bir arada
yaşamanın oluşturduğu birçok problemin çözümüne büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. Belki
de tek çare gibi de görünüyor şu an”. (E.2, 32)
Katılımcılarımız, bizim toplum olarak yıllardır birlikte yaĢamıĢ bir toplum olduğumuzu, ortak
noktalarımızın farklılığımızdan daha az olduğunu belirtiyorlar. Örneğin, konuyla ilgili
görüĢlerini E.4 Ģöyle anlatmaya devam ediyor:
“Türkiye kültüründe, değerler eğitimi olarak çok fazla zenginliği olan bir ülke. Bunun örnekleri
bizim toplumumuzda çok fazla var. Japonlar da eski kültürlerini aynen sürdürüyorlar. Ve
ekonomide çok büyük gelişmeler yapmış, demek ki kültürün insanın ekonomik gelişmelerine engel
olmadığını görüyoruz. Bu gün toplumumuzda farklı mezhep anlayışlarından dolayı kavga gürültü
çıkarmaya çalışıyorlar. Böyle bir kavgaya gerek var mı? Bizim dinimiz bir, Peygamberimiz bir, bu
110
kadar ortak nokta varken nasıl kavga unsurları oluşturuluyor. Bu yönüyle kavga ve gürültülerin
çözümünde değerler eğitiminin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz”. (E.4, 65)
4.11.2 Değerler eğitimini kazanmıĢ bir toplumda, ülkede çok fazla güvenlik yatırımlarına
ihtiyacın kalmayacağına dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler değerler eğitiminin kazanımlarını kazanmıĢ bir toplumunda,
ülkede çok fazla güvenlik güçleriyle ilgili yatırıma gerek kalmayacağını belirtiyorlar. Bu
yönüyle bir ülkenin milli gelirden en büyük payın eğitimin alması gerektiği üzerinde duruyorlar.
Nitekim konuyla ilgili olarak E.3 görüĢlerini Ģöyle açıklıyor:
Bu değerler eğitimini tam anlamda yaptığınızda, büyük adalet saraylarına gerek kalmayacak, şu
kadar polis ve asker için harcayacağımız parayı değerler eğitimine harcamamız lazım. Silah
sanayine yapacağımız yatırımı insana yatırım yapmamız lazım. Eğitime yatırım yapmamız lazım.
Problemin çözümüne yönelik uzun sistemli programlar üretilmelidir. Bizim bu alanda kafa yormuş,
emek harcamış insanların düşüncelerini genele yayılması gerekir. (E.3, 48)
Katılımcılarımız, etkili bir değerler eğitimiyle birlikte yaĢamayı baĢarabilmiĢ güzel bir toplumun
inĢa edilebileceğini dile getiriyorlar. Konuyla ilgili E.8 görüĢlerini Ģöyle dile getiriyor:
“Değerler eğitimi bütün sorunları çözebilecek güçte olduğunu düşünüyorum. Bakın abartmıyorum
bütün sorunları çözer. Değer eğitimi çok geniş bir kavram. Ne güzel birlikte yaşamak, ne güzel
hoşgörü, ne güzel farklılığa saygılı davranma değerleri dimi? Bana kalırsa sınırsız ve sınırsız bir
dünya düzeni istiyorum. Bunlar ne güzel kavramlar davranışlarla bunların içini doldurmamız
lazım ve doldurmak da öyle kolay değil. Bu dünya düzenini inanan geçler yetiştirdiğimizde bu
dünya da oluşur. Bu değerler eğitimini verdiğimizde böyle bir dünya da neden oluşmasın”. (E.8,
41)
Katılımcılarımız olan öğretmenler, dünyadaki bütün sorunların kaynağının insan olduğunu, eğer
insanda bütün problemleri çözersek dünyanın da problemlerini çözeceğimizi belirtiyorlar.
Ġnsanların problemlerini etkili bir değerler eğitimiyle çözülebileceğine inanıyoruz. Nitekim
konuyla ilgili olarak K.3 K.7 görüĢlerini Ģöyle anlatıyorlar:
“Bu değerler eğitimi meselesi, Türkiye‟nin hatta insanlığın en önemli sorunudur. Çünkü bütün
dünyanın problemlerinin kaynağı insandır öyleyse problemin çözümüne, insandan başlamamız en
doğru karar olur. Değerler eğitimi insanla yaşanan bütün sorunların çözümü olur. Çünkü bütün
problemlerin kaynağı insandır. Eğer biz insanın problemini çözersek, bütün problemleri çözmüş
oluruz. Değerler eğitiminde çocukların önüne örnek bilginler konulmalıdır. Bunların olumlu
yönleri, objektif yönleri örnek olarak verilmelidir ki çocuklar hayatlarında rol model bulmakta ve
yanlış rol model bulmaya gitmemeleri gerekir”. (K.3, 44)
111
“En küçük toplum olan aileden, yaşadığı toplumdan, gitti iş yerinden, arkadaşlarından
kaynaklanan problemlerin çözümde rol oynayacağı gibi birçok problemi de çözeceğini
düşünüyorum. Sabırla, içtenlikle problem çözmeyi öğrenmesi de değerler eğitimidir”. (K.7, 45)
4.11.3. Değerlerimizden olan yüz yüze, samimi iletiĢimle teknolojinin sebep olduğu
kırılmaların, ayrılıkların, Ģiddetin, ayrıĢmaların önüne geçilebileceğine dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, teknolojik geliĢmeler insanların tahammülsüzlüğünü artırdığını
düĢünüyorlar. Bilgisayar ekranında bir sayfanın bile geç açılmasına tahammül edemeyen bir
nesil oldu. Bu zamanda değerler eğitimine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğunu
düĢünüyoruz. Çünkü nefretini, sevgisini, herhangi bir süzgeçten geçirmeden, hazmetmeden
direkt yansıtan bir nesilden bahsediyoruz. Nitekim konuyla ilgili olarak E.9, E.5 görüĢlerini
Ģöyle anlatıyorlar:
“Bizim yüz yüze iletişimden, samimi, içten iletişimden vazgeçmememiz lazım. Bazen evde ben
bilgisayarda, eşim TV‟de, Oğlan da ipad‟da… Bazen sinirleniyorum, hepsini kapatıyorum. Sonra
baktım ekstra önlemler aldım. Değerler eğitiminin birçok sorunun bu yönüyle çözüm olmasını
umuyorum. Bu değerlerin önemli olduğunu düşünüyorum. İnsanların biraz daha bu değerlere
sarılmaları gerekir. Bu değerlere önem vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Artık bilgisayarda bir
sayfanın geç açmasına bile tahammül edemiyoruz. Bu yüzyıl bizi sabırsız hale getirdi. Yüz yüze
iletişim noktaların giderek azalması, bencil kuşakları oluşturduğunu düşünüyorum. Sabırsız
tahammülsüz, insanların sayısını artırmıştır”. (E.9, 37)
“Bu değerler eğitiminin hayata geçmesi toplumu kurtarabilir. Ahlak denilen kavram çok önemli bir
kavram. Çürümüşlüğü ortadan kaldırabilecek bir kavram. Teknolojik gelişme çürümeyi
beraberinde getiriyor, bu çürümeyi engellenmenin yolu bu değerleri dünyaya kazandırmaktan
geçtiğini düşünüyorum. İnsanların birbirini incitmediği, birbirini yok saymadığı bir dünya
mümkün. Bireysel hırsları bir tarafa bırakmak lazım. Ama ben böyle bir dünyanın olabileceğine
inanıyorum”. (E.5, 33)
Katılımcılarımız olan eğitimciler, değerler eğitiminin toplumun yöneticisinden çalıĢanına,
memurundan idarecisine kadar herkese dokunması gerektiği üzerinde duruyorlar. Çünkü bu
değerler eğitimine her statüdeki insanın ihtiyacı var. Böyle bir geliĢme olursa toplumun birçok
probleminin çözüleceğine inanıyoruz. Örneğin konuyla ilgili olarak E.6, E.7 K.1, K.2 görüĢlerini
Ģöyle açıklıyorlar:
“Bir tane Bali koklayan, tinerci çocuğu bile kurtarmak çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu
değerler eğitimiyle çakmak gazı soluyan çocuklar kurtarılabilir. Bir hayatın kurtarılmasının da
bütün bir dünyayı kurtarmak kadar etkili ve önemli olduğunu düşünüyorum”. (E.6, 30)
“Değerler eğitimi insanın kendisine güveninden tutun, insanın yeteneklerine kadar önemli bir rol
oynadığını düşünüyorum. Kişinin kendi öznel ve toplumsal gelişmesi kadar birçok da problemi
112
çözeceğini, olumlu etki edeceğini düşünüyorum. İnsanın kendiyle olan problemini, arkadaşıyla
olan problemlerini, eşiyle olan sorunlarının çözümünde etki edeceğini düşünüyorum”. (E.7, 42)
“En başta şiddetin çözüm noktasında büyük etkisi olacaktır diye, düşünüyorum. Ama şöyle şöyle
olursa olacaktır. İçselleştirilirse, düzgün uygulanırsa çözüm olacaktır. Genel olarak birbirini
anlama ve şiddetle ilgili problemler çözülürse gerisi de arkasından gelir diye düşünüyorum”. (K.1,
36)
“Şimdi bizim seçtiğimiz milletvekillerimiz var. Ama milletvekillerin sıraya vurması bile şiddettir.
Bizi temsil eden milletvekillerimiz, çözümü kaba kuvvette, şiddette aramaları çok yanlış. Bu
değerler eğitiminin Meclis ‟ten tutun da devletin bütün devlet kurumlarında verilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Gittiğim bir devlet kurumunda, güler yüzle, anlayışla, ivedilikle işlerimizin
yapılmasını istiyoruz. Yaşadığımız apartman dairelerinde bu güler yüzlü, huzur ortamının olmasını
istiyoruz. Toplumun geneline bu değerlerin yansıtılması lazım ta meclise kadar”. (K.2, 46)
3.11.4. Değerler eğitiminin, ülkelerin ve dünyanın çok büyük bütçelerle çözmeye çalıĢtığı
çok büyük problemleri çözebilecek en isabetli yol ve çözüm olduğuna dair bulgular:
Katılımcılarımız olan eğitimciler, gerek ülkemizin gerekse bütün dünyanın çok büyük bütçelerle
çözmeye çalıĢtığı problemleri değerler eğitimiyle çok ucuz, daha kolay yoldan çözebileceğimizi
belirtiyorlar. Ama anlaĢılması zor bir konu ki gerek devletler gerekse bütün dünya değerler
eğitimine yatırım yapmaktansa silah sanayine yatırım yapmayı tercih ediyorlar. Örneğin,
konuyla ilgili K.4, K.5 görüĢlerini Ģöyle anlatıyor:
“Günümüzde yaşanan en büyük sorun, hoşgörüsüzlük, sabırsızlık, hazımsızlık, tahammuzduk gibi
sorunları çözebileceğini düşünüyorum. Bunlar çözüldüğünde de birçok problemin de kendiliğinden
çözüleceğini düşünüyorum. Bu değerlere sadece ülkemizin değil dünyanın da ihtiyacı olduğunu
düşünüyorum”. (K.4, 42)
“Birçok sorunun çözümüne katkı sağlar. Evdeki ailemizle ilgili sorunlardan tutun, komşuluk
ilişkilerine kadar geniş bir yelpazedeki sorunlarımıza çözüm oluşturur, diye düşünüyorum”. (K.5,
53)
Katılımcılarımız olan eğitimciler, öğrencinin iyi bir mesleği kazanmasından daha çok ahlaklı
birey olarak yetiĢtirmesinin çok daha önemli olduğu üzerinde duruyorlar. Toplum ve ülke belli
mesleklerdeki insan azlığından değil, ahlaksız, kaliteli olmayan insan azlığından dert
yanmaktadırlar. Öyleyse değerli insan yetiĢtirmekle iĢe baĢlamamız gerekir. Nitekim konuyla
ilgili olarak K.6, E.8 görüĢlerini Ģöyle anlatıyorlar:
“Birçok sorunun çözümüne katkı sağlar. Hırsızlık var, bunu çözer. Yalan dolan mı var, çözer.
İnsanlar birbiriyle kavga mı ediyor, çözer. Bu değerler eğitimi insana ait problemlerin büyük bir
çoğunluğunu çözerken, toplumun, Devletin, bu değerler eğitimini ikinci plana alması, toplum adına
çok büyük bir hatadır. Toplumun daha güvenli, daha uzun ömürlü yaşamasını sağlayabilecek bu
113
değerlere eğitimin birinci öncelikleri haline getirmeliyiz, sadece eğitimin değil hayatın birinci
öncelikleri haline getirmeliyiz. Evlenirken, işe insan alırken, atamalar yaparken, arkadaş seçerken,
komşu seçerken, bence bu değerleri göz önünde bulundurmalıyız”. (K.6, 30)
“İnsanın önce midesini doğuracaksın, bu midesini doğurmak temel ihtiyaç. Bunu çözdükten sonra
diğer meseleleri çözmek lazım. Diğer meseleleri de çözecek olan şey değerle eğitimidir diye
düşünüyorum. Umarım bir gün bizim idarecilerimiz, Milli Eğitim Bakanlığımız bu değerler
eğitimini en öncelikle maddeler haline getirir”. (E.8, 41)
“Yanlış yerden başlıyoruz. Öğretim yapılmasın mı tabi ki yapılsın ama yanlış yerden başlıyoruz.
Çok iyi bir fizikçi eğer ahlaki değerlere sahip değilse atam bombası yapar, insanlığın hayatını
mahveder. O yüzden doğru yerden başlanmak lazım. Doğru olan neden, niçin öğretim göreceğini
öğretmekten başlamak gerekir. Biz insanlara sahip olduğu imkânları doğru kullanabilmeyi,
öğreterek ya da eğiterek başlamamız lazım”. (K.6, 30)
114
BÖLÜM V
SONUÇLAR, TARTIġMALAR VE ÖNERĠLER
5.1. Genel Sonuçlar
Eğitimcilerin sorulara verdiği cevaplardan Ģu sonuçlara ulaĢabiliriz.
1. Katılımcı olan eğitimcilerimiz, değerler eğitimi, değerler eğitiminin amaçları, uygulama
Ģekilleri, yararları ile ilgili olarak kesinlikle bir eğitim verilmesi gerektiğini belirtmiĢlerdir.
2. Katılımcı olan eğitimcilerimiz, verilmesi gereken değerler olarak, milli manevi
değerlerin yanında, sorumluluk, birlikte yaĢamak, farklılıklarımıza saygı gibi değerlerin
öncelikli olarak verilmesi gerektiğini söylemiĢlerdir.
3. Öğretmenlerimiz, öğretmenin istese de istemese de rol model olmasından dolayı,
öğretmenin olumlu rol model olma zorunluluğu olduğunu ifade etmiĢlerdir.
4. Eğitimciler, değerler eğitimine öğretmenler kadar idareci, okul personeli, aile, çevre ve
medyanın da etkisi olduğunu gördüklerini söylemiĢlerdir.
5. Katılımcı olan eğitimcilerimiz, değerler eğitimin kazanımlarını kazandırılması
konusunda sadece okulun bu değerleri kazandırmada yeterli olmadığını söylemiĢlerdir.
6. Katılımcılarımız, değerler eğitiminin kazanımlarının elde edilmesi için okul ikliminin
değerler eğitimi kazanımlarına göre düzenlenmesi, gerektiğini belirtmiĢlerdir.
7. Öğretmenlerimiz, değerler eğitiminin kazanımlarını öğrenciye kazandırmak için okulun
yanında çevrenin, ailenin, sokağın, Medyanın, internetin, değerler eğitimin kazanımlarını
kazandırmaya yönelik iĢbirliği içerisinde olması gerektiği sonucuna varmıĢlardır.
8. Katılımcılarımız, değerler eğitiminin kazanımlarını sağlamakta, öğretmenin yanında dizi
oyuncuları, sporcular gibi insanları olumlu rol model olarak sunulabileceğini ifade
etmiĢlerdir.
115
9.Rehberlik derslerinin ve Rehber öğretmenin sorumluluklarını, değerler eğitiminin
amaçlarına göre planlanmadığını, söylemiĢlerdir.
10. Öğretmenlerimiz, teknolojinin hızla geliĢtiği günümüzde öğretmenin akademik
konuları öğreten yönünün geride kaldığı, öğretmenin öğrenciyi hayata hazırlayan yani
değerleri kazandıran eğitimci yönünün daha ön plana çıktığını belirtmiĢlerdir.
11. Katılımcılarımız, Öğrencilerin akademik baĢarılarının yanında değerler eğitimine
yönelik davranıĢlarının da ölçülmesi, ölçülen bu değerlerin de akademik baĢarı gibi
öğrencinin genel baĢarısında bir ağırlığının olması gerektiği üzerinde durmuĢlardır.
12. Katılımcı olan öğretmenlerimiz, toplumda en çok Ģikâyet edilen konunun değerler
eğitiminin kazanımlarının kazanılmaması ile ilgili konular olduğunu fakat eğitim
sisteminin, velilerin, doğal olarak da öğrencilerin en az ilgisiz olduğu konunun değerler
eğitimi konuları olduğunu gördüklerini söylemiĢlerdir. Bunun nedeni olarak da değerler
eğitimi kazanımlarının akademik baĢarı gibi öğrenci baĢarısına etki etmemesi olarak
açıklamaktadırlar.
13. Bütün katılımcılarımız, değerler eğitiminin, yaĢadığımız Ģiddet, kötü alıĢkanlıklar,
farklılıklardan kaynaklanan kavgalar, aile düzenini bozan olaylar gibi birçok problemin
çözümünde değerler eğitiminin çok etkili olduğu konusunda hemfikirdirler.
5.2. TARTIġMALAR
AraĢtırmamızın nitel verilerinin analizi sonunda, değerler eğitimini kazandırmaya yönelik
öğretmenlerin ne tür uygulamalar yaptığı, değerler eğitimin kazanımlarını kazandırmak
konusunda öğretmene ne tür bir sorumluluk düĢtüğü, değerler eğitimi kazandırılmasında
öğretmenin rol model davranıĢlarının önemi, değerler eğitimi uygulamaları sırasında
öğretmenlerin ne tür sorunlarla, güçlüklerle karĢılaĢtığı, karĢılaĢılan bu sorunlara nasıl
çözüm önerileri getirdiği, öğretmenlerin öğrencinin değerler eğitimine dair davranıĢlarını
nasıl ölçtükleri, etkili bir değerler eğitimiyle öğrencilerde ne tür problemlerin
çözülebileceğine inandıkları gibi değerlerinin kazandırılma düzeylerine ve akademik
baĢarıya yönelik etkileri ilgili bilgiler aĢağıda sunulmuĢtur:
116
5.2.1. Değerler Eğitiminin Amaçlarını Kazandırmaya Yönelik Uygulama Türlerine
iliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar:
AraĢtırmamıza katılan katılımcılarımız, değerler eğitiminin kazanımlarını kazandırmak için
öğrenciye sorumluluk vermenin, sorumluluk kazandırmanın öğrenciye sorumluluk
duygusunu geliĢtirebileceği nöbetçilik, öğretmenin çantasını getirme, sınıf içinde belli
eĢyaları öğrencinin gözetimine verme gibi görevlendirmelerden olumlu sonuçlar aldıklarını
ifade
etmiĢlerdir.
Okullarımız
her
öğrenciye
sorumluluk
verebilecek
Ģekilde
planlanmalıdır. Günümüzde öğrencinin çantasını bile veli okul sırasına kadar kendi taĢıyıp
getirmektedir. Okul içinde temizlik görevinden tutun da birçok görevi okulda çalıĢan
ücretli görevliler yapmaktadırlar. Bu da günümüzde öğrencinin sorumluluk duygusunun
geliĢmesini engellediği görülmektedir.
Değerler eğitiminin konularını kazandırmakla sorumlu olan öğretmen kendi hayatından
örnekler verdiğinde öğrencinin o değeri kabullenmesinin daha kolay olduğu görülmektedir.
Öğretmenlik mesleğinin çok önemli olduğu unutulmayarak, öğretmen olan kiĢilerin
toplumda takdir, beğeni, taklit edilme cazibesini kaybetmemesi gerektiğini görüyoruz.
Toplumda silik, sözü sazı dinlenilmeyen bir insanın öğretmen olduğunu düĢündüğümüzde,
öğrencilere değerler eğitimi kazanımlarını da kazandırmakta yetersiz olacağı aĢikârdır. Bu
yönüyle öğretmen seçiminde öğretmenin alan bilgisinin yanında iletiĢim, cinsel eğilimleri,
değer yaĢantısı, rol model olma vasıfları gibi özelliklerinin de dikkate alınması gerektiğini
düĢünüyoruz.
MEB, veli, öğrenci ve hatta öğretmen daha çok akademik baĢarının üzerinde durduğundan,
-beklentinin daha çok akademik baĢarı olduğundan dolayı- değerler eğimi kazanımlarının
ikinci, üçüncü planda kaldığı, bazen de akademik konuları yetiĢtireceğiz telaĢası içinde
kaynayıp gittiği, katılımcılarımız tarafından ifade edilmiĢtir. ġikâyet ettiğimiz konuların
birçoğu değerler eğitiminin konuları olmasına rağmen öğrenci baĢarısı göz önüne
alındığında değerler eğitimi konularının yerinin olmaması büyük bir çeliĢkidir. Akademik
baĢarı üzerinde de değerler eğitimi konularının etkisi olması gerektiği düĢüncesindeyiz.
117
5.2.2. Okul, Değerler Eğitimini Kazandırmaya Yönelik, Öğretmene Nasıl Bir
Sorumluluk Yüklediğini ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar:
Öğrencinin hayatında aileden sonra en önemli sorumluluğu okul ve öğretmenlerinin yerine
getirdiği görülmektedir. Aileden olumlu değerlerle gelen öğrenciye okul ve öğretmenler
öğrencisinin olumlu değerlerini pekiĢtirerek daha sağlam ve karakterli olmasını sağlarken,
ailede olumsuz değerlerle gelen öğrenciye olumlu değerleri kazandırma mücadelesi
vermektedir.
Aileden olumla değerle gelen öğrencilere okulda değerler eğitiminin konularını
kazandırmakta katılımcılarımız daha baĢarılı olduklarını ifade etmiĢlerdir. Bu da bize
gösteriyor ki değerler eğitimini aileden baĢlayarak planlanması gerekmektedir. Aileden
olumsuz değerle gelen öğrenciye olumlu değeri kazandırmak oldukça güç olmaktadır.
Günümüzde öğrenci aile ve okulun dıĢında internet, sosyal medya, sokak, diziler ve
TV’lerden de oldukça etkilenmektedir. BaĢarılı bir değerler eğitimi aktarımının olması için
okulun dıĢındaki etkenlerin de değerler eğitimi açısından planlanması gerekmektedir.
Günümüzde teknolojinin geliĢmesiyle öğrenci akademik bilgiye yönelik olan eksiklerini
öğretmen dıĢında telefi etmesinin yolu artmıĢtır. Lakin öğrenciye kazandırılması gereken
değerler eğitimi konularını hiçbir öğrenci bir bilgisayardan ya da TV’den elde edemez. Bu
açıdan meseleye baktığımızda öğretmenin değer kazandıran yönünün, akademik bilgi
öğreten yönünden daha ön plana çıktığını görüyoruz. Toplumuzda son zamanlarda -sayıları
artarak giden- etiketli inĢaların da suç örgütlerine bulaĢtıklarını emniyet yetkileri ifade
etmektedirler. Bu da gösteriyor ki akademik eğitim kadar değerler eğitimin verilmesi
hayati öneme sahiptir.
Katılımcılarımızın ifade ettiklerine göre, Ģehir hayatında yaĢayan çocukların Ģehir
hayatının bir gereği olarak dört duvar arasında yetiĢtiklerinden, parka bile bir yakınları
eĢliğinde gittiklerinden hayata karĢı daha dar kalıplarla, ön yargılarla, korkularla, bencilce
baktıklarını belirtmiĢlerdir. Çocukların bu yetiĢme koĢulları onların değerler anlayıĢını
oluĢturmakta, toplumda daha tahammülsüz, bencil, dar kalıplarla düĢünen gençlerin
sayısını artırdığını düĢünüyoruz. Belediyeler imar planları yaparken, çocukların kendilerini
daha güvende hissedecekleri, kendilerini ifade edecekleri spor alanları, kültürel kurslar gibi
imkânlar oluĢturmalıdır.
118
Günümüzde değerler eğitimi konusunda en büyük deformasyonu dizilerde Ģiddet içeren rol
model örneklerden kaynaklandığını düĢünen katılımcılarımız, medyanın değerler eğitimi
konusunda sorumluluk alması gerektiğini ifade etmiĢlerdir. Yetkililerimizin bu konudaki
gerekli olan kanuni müeyyideleri uygulamalarının zaruri olduğunu düĢünmekteyiz.
5.2.3. Değerler Eğitimini Kazanılmasında Öğretmenin Rol Model DavranıĢlarının Ne
Tür Etkisi Olduğuna ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar:
Öğretmenin rol model davranıĢlarının öğrencinin değeri, karakteri üzerinde, öğretmen
farkında olsun ya da olmasın çok büyük etkisinin olduğunu, öğrencinin bilinçaltında bu rol
model davranıĢların hayat boyu etkisini gösterdiğini katılımcılarımız belirtmiĢlerdir. Bu
yönüyle öğretmen davranıĢlarında her daim olumlu rol model olma zorunluluğu vardır.
Öğrencinin öğretmenini her daim en doğru davranıĢları sergileyen biri olarak, ona inanarak
onu taklit ettiğini unutmamalıyız.
Öğretmenin öğrettikleriyle tutarlı davranıĢlar sergilemesi seçmiĢ olduğu mesleğin etiği ya da
mesleğinin bir zorunluluğu olduğu unutulmamalıdır.
Öğretmenin öğrenciyi yetiĢtirirken günümüzün sorunları çözebilecek yetenek ve bilgide hatta
öğrenciyi gelecekte ihtiyaç duyabilecek donanımlarla yetiĢtirmeli. Öğrenciye kazandırılmak
istenilen olumlu davranıĢları öğretmenin kazanmıĢ olması, öğrenciyi bu donanımlarla
yetiĢtirebilmesi için de öğretmenin çok donanımlı bir insan olması gerektiğini unutmamalıyız.
Usta ne kadar maharetliyse eser o kadar güzel olur. Öğretmen ne kadar mahir ise öğrencilerinin
de o kadar baĢarılı olacağını düĢünüyoruz. Kaliteli öğrencileri, kaliteli yarınları ancak kaliteli
öğretmenler yetiĢtirebilir. Bu da öğretmen yetiĢtiren okulların yüzdelik dilimlerinin çok yüksek
olması, öğretmen mesleğinin itibarının korunmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Ġnsanlardan Ģikâyet ettiğimiz konular değerler eğitiminin konuları olduğunu görüyoruz. Öyleyse
biz ölçme ve değerlendirmede sadece bilgi yükü olan konuları değil, eğitimin konularını
(değerler eğitimin) da ölçmeliyiz. BaĢarıyı değerlendirmede, öğrencinin meslek seçiminde
değerler eğitimini de dikkate almalıyız. Özellikle de anaokulunda ve ilköğretimde bunun daha
fazla üzerinde durmamız gerektiğini düĢünüyoruz.
Öğretmen atamaları yapılırken, öğretmenin sadece alan bilgisinin ölçülmemesi, öğretmenin ders
anlatımı, iletiĢimi, rol model olma vasfı, psikolojik durumları, cinsiyet eğilimleri gibi
119
durumlarının da öğretmen atamalarında göz önünde bulundurulması, öğretmenin bu vasıflarının
da değiĢikliğe uğrayıp uğramadığının, ilerleyen yıllarda takip edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Öğretmen öğrencisine demokratik bir ortam hazırlamalı, demokratik ortamı sunmalı ki
öğrenci de arkadaĢlarına karĢı demokratik davranabilsin. Öğretmen, öğrencilerine karĢı ön
yargılı yaklaĢmaması, asla pes etmemesi, hep olumlu ve umutlu olması, farklı düĢünceleri
desteklemesi, gerektiğini bilsin. Farklılığın baĢarıyı doğuracağı asla unutmamalıyız.
5.2.4. Değerler Eğitimine Yönelik Uygulamalarda Ne Tür Sorunlar YaĢandığına
ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar:
Öğretmenlerin, değerler eğitimin konularını anlatırken, sınıf kalabalık olduğundan
bireyselliğe inilemediği, öğrencilerin hepsinin ilgilerini çekmekte zorlandığı için ders
esnasında öğrencilerin ilgisizliğinden kaynaklanan disiplin problemlerinin olduğunu
görüyoruz. Bunun için sınıf sayıları düĢürülmeli, değerler eğitimi öğrencilerin ilgilerini
çekeceği film, tiyatro, skeçler… gibi aktivitelerle verilmelidir.
Öğretmenler arasındaki rol model davranıĢ farkları ve söylemleri de öğrencilerin değerler
eğitiminin kazanımlarını kazanma konusunda, tereddüte ve Ģüpheye düĢürdüğü
görülmektedir. Öğretmenlere mesleğin sorumlulukları hissettirilmeli, öğretmenin olumlu
rol model olma vasfının korunmasına özen gösterilmelidir.
Eğitim öğretimde uygulanan sisteminin çok sık değiĢtiğinden dolayı, gerek akademik
alanla ilgili, gerekse de değerler eğitimiyle ilgili kazanımlarımızın baĢarısız olduğuna,
eğitim öğretim sistemimizde sosyal sorumluluk projelerin yeterince geneli kapsayacak
Ģekilde uygulanamadığı görülmüĢtür. Konuyla ilgili eksikliklerin tespit edilip, çözüm adına
yapılabilecekler yetkililer tarafından hızlıca araĢtırılması gerektiğini düĢünüyoruz.
Okulların, spor, tiyatro, atölye çalıĢmaları gibi alanlarının yetersiz olması nedeniyle
öğrencilerin gerektiği Ģekilde sosyalleĢemediği, kendini ifade etme imkânlarını bulamadığı,
bu gibi nedenlerden ötürü de değerler eğitimin kazanımlarının olumsuz etkilendiğini
görüyoruz. MEB’ in okulların inĢaatını planlarken sadece derslikleri baz almaması
gerektiğini düĢüyoruz. Okul dört duvardan ibaret olan bir yer değildir. Okulun bahçesi de
öğrencilerin çok Ģey öğrendiği bir dersliktir, en az derslikler kadar önemlidir. Okulda
120
öğrencinin kendini ifade edeceği kültürel kol faaliyetleri yapacağı alanlar okul inĢa
edilirken kesinlikle planlanmalıdır.
Öğrenci değeri sadece okulda kazanmıyor ki: bunun ailesi var, sokağı var, medyası var.
Öğrenci okula geldiğinde baĢka kaynaklardan da öğrendiği yanlıĢ, argo, değerleri okul
ortamına da ister istemez taĢıyor. Okulun öğrenciye değerler eğitimini istenilen ölçüde
kazandırabilmesi için okula ailenin, sokağın, medyanın, internet sitelerin, STK’ların da
destek olması gerektiğini düĢünüyoruz.
Öğrencinin aileden, sokaktan, internetten öğrendiği yanlıĢ değerleri, söylemleri, argoları
düzeltmek için okulun daha özverili, planlı, iĢbirlikçi olması gerekmektedir. Bütün
öğretmenlerin değerler eğitimi içtenlikle uygulayarak, öğrenciye olumlu değerleri
kazandırmaya devam etmesi gerektiğine inanıyoruz.
5.2.5. Değerler Eğitimine Yönelik Uygulamalarınızdan Sonra Öğrencilerde Nasıl
DeğiĢiklikler Olduğuna ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar:
Değerler eğitiminin konularını öğrenciye samimi içten verildiğinde, kurallar net olarak
konulduğunda ve uygulandığında öğrencide istenilen değiĢikliğin görüldüğünü görüyoruz.
Değerler eğitiminin konuları, Milli Eğitimin istediği Ģekilde okullarda uygulanmıyor, her
Ģey kâğıt üzerinde yapılıyor, yapılmıĢ gibi yapılıyor. Bunların da değerler eğitimin
kazanımlarındaki en büyük engel olduğunu düĢünüyoruz.
5.2.6. Okul ya da Öğretmenler Değerler Eğitimine Yönelik Faaliyetler Yapmalı
mıdır? Sorusuna ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar:
Öğrenciler değerler eğitimin kazanımlarını en genel, en objektif olarak okullarda elde
edebilirler. Okul hayatından sonra baĢka problemlerle yüzleĢen insanların değerler
eğitiminin kazanımlarını gerektiği ölçüde kazanamayacaklardır. Ailelerde değerler
eğitimini yanlıĢ almıĢ, ya da hiç alamamıĢ çocuklara değerler eğitimine ait eksiklerini
ancak okulla kapatabileceklerini düĢünüyoruz.
Öğretmenin bir sorumluluğu da öğrenciyi hayata hazırlamaktır, öğrenciyi hayata
hazırlamak için de değerler eğitiminin kazanımlarını her öğrencinin muhakkak kazanması
gerektiğini düĢünüyoruz.
121
Değerler eğitimini vermek sadece okulun, öğretmenlerin değil tüm toplumun sorumluluğu
olmalıdır. Bu yönüyle değerler eğitimi hükümet politikası değil devlet politikası olmalıdır.
Değerler eğitimi konusu siyaset üstü olmalı, siyaset malzemesi edilmemesi gerektiğini
düĢünüyoruz.
Değerler eğitimin konusu evrensel olduğundan bütün insanları kucaklayabilecek, onları
aynı masanın etrafında toplayabilecek, birlikte mutlu mesut yaĢamalarını sağlayabilecek
değerleri öğretiyor. Birlikte yaĢarken ortaya çıkabilecek sorunları nasıl akıl ve vicdanla
çözebileceğimizi öğretmesi insanlık için toplum için çok önemli olduğu görülmektedir.
Değerler eğitimin kazanımları kazandırma konusunda, okullardaki rehberlik servisinin
üzerine düĢen görevi yeterince yerine getirmediği, getiremediği, görev ve sorumluluk
alanlarının daha çok evrak iĢleriyle geçiĢtirildiği, problemli öğrencilerin sorunları çözme
konusunda beklenilen beklentiyi karĢılamaktan uzak olduğu, rehberlik servisinin, yeniden
ele alınıp, planlanması gerektiği düĢüncesini oluĢturmuĢtur.
Değerler eğitimin amaçlarının ne olduğu, niçin bu değerler eğitimi üzerinde durulmaya
baĢlandığı, nasıl bir insan yetiĢtirmek gerektiği tartıĢılıp, elde edilen sonuçlar bütün eğitim
camiasıyla paylaĢılmalıdır. Değerler eğitimi konusunda eğitim camiasında bir farkındalık
oluĢturulmalıdır.
5.2.7. Değerler Eğitimindeki Değer Kavramının Öğretmenin Değer Kavramıyla
ÖrtüĢüp ÖrtüĢmediğine ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar:
Değerler eğitimindeki değer kavramının, öğretmenlerin çoğunlukla değerler kavramıyla
örtüĢtüğü, insandan insana değer kavramının değiĢmekle birlikte değerler eğitimindeki
kavramların çoğunluğunun objektif kavramlar olduğuna, bireyi toplumun içinde mutlu
etmek için bu kavramların olması gerektiği görülmektedir.
Değerler eğitimindeki değerleri kazandırırken karĢımıza çıkan yerel değerlerle evrensel
değerler arasında çatıĢma yaĢanabilir. YaĢanan bu çatıĢmanın insanın bireyselliği ve
toplumsallığı kadar doğal farklar olduğuna, bu çatıĢmayı da yine değerler eğitiminin
içindeki değerlerden olan, sabır, tahammül, birlikte yaĢamak, iyi bir iletiĢim gibi değerlerle
çok rahatlıkla çözüleceğini düĢünüyoruz.
122
Öğrencilere değerler eğitiminin kazanımlarını kazandırırken, zamanla davranıĢ Ģekillerinin
değiĢebileceğini ama kavramların ise hiç değiĢmeyeceğini, kavramların içini güncelleyerek
doldurmamız gerektiğini düĢünüyoruz. Örneğin, saygı davranıĢı örnekleri zamanla değiĢse
bile saygı kavramı her yüzyılda hep olagelmiĢtir.
Öğrencilerde en çok özerinde duracağımız değerlerden bir tanesi de sağlıklı iletiĢimdir.
Kendiyle, ailesiyle, toplumla sağlıklı iletiĢim. Belki bunu sadece insanların kendi içindeki
sağlıklı iletiĢimi değil, toplumların da kendi aralarındaki sağlıklı iletiĢimi de çokça
önemlidir. Bu iletiĢim dünyanın problemleri olan büyük savaĢların, büyük kavgaların bitiĢi
olabileceğini düĢünüyoruz.
5.2.8. Değerlerin Kazandırılma Seviyesinin Nasıl Belirlendiğine Değerleri Kazanıp
Kazanmadığının Nasıl Ölçüldüğüne ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar:
Öğretmenler öğrencilerin değerler eğitiminin kazanımlarını kazanıp kazanmadıklarını
davranıĢlarını gözlemleyerek, soru cevap tekniği kullanarak, aileden geri dönüt alarak elde
ettiklerine, verilen davranıĢ notlarının objektif olmadığına (değerler eğitimini ölçmediğine)
genellikle akademik baĢarıya paralel verildiğini katılımcılarımız ifade etmiĢlerdir.
ġuandaki değerler eğitimini ölçme ve değerlendirme sisteminin eksik olduğu
görülmektedir. Akademik baĢarıya da belli oranda etki edebilecek bir ölçme ve
değerlendirme sistemi oluĢturulmalıdır.
5.2.9. Okullarda Artarak Görülen ġiddet Olayların Etkili Bir Değerler Eğitimiyle
Önlenebileceğini ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar:
Okullarda son zamanlarda artarak görülen Ģiddet olaylarının etkili bir değerler eğitimiyle
önlenebileceğini düĢünüyorum.
Modern hayatın getirdiği bir hayat var ortada. Öğrenciler istediği nerdeyse her Ģeye çok
rahat, belki de çok erken ulaĢıyorlar. Ġnsanlarda devamlı maddi sahip olduklarının üzerine
bir Ģeyler daha ekleme stresi ve yarıĢı var. Sahip olduklarının sayısı artsa da mutsuz
olmaya devam eden bir insan var. YaĢanılan kent yaĢamı, kent yaĢamının koĢulları,
teknolojik geliĢmeler, insanları yalnızlaĢtırdığı, bencilleĢtirdiğine, ailede, sokakta Ģiddete
ittiğini düĢünüyoruz. Etkili bir değerler eğitimiyle ancak bu problemlerin üstesinden
gelebiliriz.
123
5.2.10. Değerler Eğitimi Günümüzde YaĢanan BaĢka Hangi Sorunların Çözümüne
Katkı Sağlayabileceğine ĠliĢkin Sonuçlar ve TartıĢmalar:
Değerler eğitimi günümüzde toplumların birlikte yaĢamaktan kaynaklanan birçok
kavganın, gürültünün ve daha birçok problemin çözümünde, sabır, nezaket, hoĢgörü gibi
değerlerin çok önemli bir rol oynayacağını düĢünüyoruz.
Değerler eğitiminin kazanımlarını kazanan bir toplumda, ülkede ve hatta Dünyada, çok
fazla polise, çok fazla adalet saraylarına, çok fazla silah sanayine, çok fazla güvenlik
yatırımlarına ihtiyacın kalmayacağı ortadır. Ama neden dünya ülkeleri ekonomik
imkânlarını değerler eğitimine değil de silah sanayine ve güvenlik güçlerine harcamayı
tercih ederler anlamakta zorlanıyorum.
Teknolojik geliĢmeler, insanları yalnızlaĢtırdı. Yüz yüze samimi iletiĢim olanaklarını
insanın elinden aldı. Teknolojiyle iletiĢime geçen insanlar, birbirine, hatta kendine karĢı,
Ģiddete varan davranıĢlar göstermeye baĢladılar. Ġnsanlar kırıcı, daha saygısız, anlayıĢsız ve
tahammülsüz davranmaya baĢladılar. Değerler eğitimin kazanımlarından olan yüz yüze
samimi, içten iletiĢimle teknolojinin dolaylı yoldan sebep olduğu kırılmaların, ayrılıkların,
Ģiddetin, ayrıĢmaların önüne geçilebileceğine inanıyorum.
Değerler eğitiminin kazanımları, ülkenin ve dünyanın çok büyük bütçelerle çözmeye
çalıĢtığı çok büyük problemleri çözebilecek en isabetli yol ve çözüm ise neden ülkemiz ve
Dünya problemlerin çözümünde değerler eğitiminin konularını birinci önceliği olarak
görmüyor? Değerler eğitimin kazanımlarını Milli Eğitim Bakanlığımız baĢta olmak üzere
bütün Devlet kurumlarımızın birinci önceliği olarak görmesi gerektiğinde ısrar ediyoruz.
5.3. ÖNERĠLER
AraĢtırmanın bu bölümünde, araĢtırma bulgularından yola çıkarak aĢağıda tematik olarak
sınıflanan önerilere yer verilmiĢtir.
5.3.1. Milli Eğitim Bakanlığına Yönelik Öneriler:
124
a.) Hizmet içi eğitim kapsamında öğretmenlerin değerler eğitimi alanındaki
yeterliliklerini geliĢtirmek için kurslar düzenlenmelidir. Böylece öğretmenlerin,
öğrencilerin değerler eğitimi kazanımlarının geliĢimine daha iyi destek olması
sağlanabilir.
b.) Okullar, değer kazandırılmasında, kullanılabilecek öğretim materyalleri açısından
desteklenmelidir. Bu kapsamda film, çizgi film vb. materyaller hazırlattırılıp
okullara gönderilmelidir.
c.) KiĢilik, değer geliĢimine yönelik faaliyetlerde bulunan okullara, idarecilere ve
öğretmenlere çeĢitli ödüller vermek yoluyla yeni yetiĢen genç neslin değer
geliĢimini destekleyecek, değerler eğitiminde baĢarılı olmuĢ uygulamalar
özendirilebilir.
d.) Değerler eğitimi öğretmen, idareci, okul personeli, sokak, aile, medya, sosyal
paylaĢım siteleri, dizileri kapsayacak biçimde düĢünülerek planlanmalıdır.
e.) Değerler eğitimi verecek olan öğretmenlerimizin eğitiminde hizmetiçi seminerleri
düzenleyerek, değerler eğitiminin amaçları, yararları, uygulama biçimleri, ferdi ve
toplumsal problemlerin çözümünde oynayacağı roller ile ilgili eğitimler
güncellenmelidir.
f.) Öğretmen alınırken öğretmenin sadece akademik yönüne bakılarak atama
yapılmaması, öğretmenin cinsiyet eğilimleri, ders anlatma, iletiĢim, olumlu rol
model olma vasıfları gibi etkenlerin de göz önüne alınarak öğretmen atanması
yapılmalıdır.
g.) Öğretmenlik mesleği, kaliteli, ufku geniĢ, üretken, etrafı tarafından rol alınma
cazibesi olan öğretmenler tarafından yapılması gereken bir meslektir. Bunun için
öğretmenlik mesleğini seçecek grubun üniversite sınavlarına giren yüzdelik dilimin
en az yüzde 10 dilimin içinde bulunmadır ki bu vasıflara sahip olunabilsin.
Öğretmen maaĢlarının ve konumunun iyileĢtirerek öğretmen mesleğinin cazip hale
getirilmesi gerekmektedir.
h.) Okul rehberlik öğretmenlerinin formasyonlarının içinde değerler eğitimi konuları
daha fazla ağırlık verilmeli, onların öncülüğünde velilere değerler eğitimi
kazanımlarını kazandırmaya yönelik bilgilendirme eğitimi verilmelidir.
125
i.) Değerler eğitimi kazanımlarının ölçülmesi ve değerlendirmesi üzerinde daha fazla
durulmalı. Öğrencinin genel baĢarısı üzerinde değerler eğitimi kazanımlarının da
etkisi olmalıdır.
j.) Milli Eğitim Bakanlığı, toplumun ve hatta Dünya’nın en büyük problemlerine
çözüm olabilecek değerler eğitimine daha fazla önem vermelidir. Değer eğitimine
ait planlamalarına ve çalıĢmalarına en az akademik eğitim kadar değer vermelidir.
5.3.2. Okul Ġdarecilerine Yönelik Öneriler:
a.) Okul idarecileri, okul ikliminin (okul değerler siteminin) gençlerin değer
kazanımını olumlu etkileyecek bir yapıda olmasını sağlamalıdırlar. Okul
yönetiminde demokratik süreçlerin gözetilmesi, öğrencilerin görüĢlerinin alınması
böyle bir yapının oluĢmasına olumlu katkı sağlayabilir.
b.) Okul iklimi, değerler eğitimin kazanımlarını öğrencilerin elde edecekleri Ģekilde
düzenlenmelidir. Öğrenci bahçede, sınıfta, koridorda bulunurken bu değerleri
kazanabilecek bir ortamın oluĢturulması gerekmektedir.
c.) Okul öğrenciye görev ve sorumluluklar vererek, öğrencinin değerler eğitiminin
kazanımlarını ifade etme imkânı sunmalıdır. Sosyal faaliyetler, kol çalıĢmaları,
değerler eğitiminin kazanımlarını elde edip etmediğine dair geri bildirim vermesi
adına oldukça önemlidir. Okul, sosyal faaliyetleri ve kol çalıĢmalarını her
öğrencinin kendini en iyi ifade edeceği bir aktivitenin içinde olacağı Ģekilde
planlamalıdır.
d.) Okul idarecilerinin, öğrencilerin değer geliĢimine destek olmanın okulun görevleri
arasında olduğunu idrak ederek bu yönde çalıĢmalarda bulunmaları gerekmektedir.
Bu çerçevede, velileri değer eğitimi konusunda bilgilendirerek okulda yapılacak
faaliyetlere onların da katılımının sağlanması, değerler eğitimi uygulamalarının
baĢarılı olmasını müspet yönde etkileyebilir.
126
5.3.3. Öğretmenlere Yönelik Öneriler:
a.) Öğretmenler, öğrencilerin hem akademik geliĢimine hem de değer kazanımına
destek olacak uygulamaları yapmalıdırlar. Bu amaçla kendilerini, değerler eğitimi
kazanımlarını kazandırmaya yönelik geliĢtirmelidirler.
b.) Öğretmenler, öğrencilere temel insani değerler açısından iyi rol model olmalıdırlar.
c.) Öğretmenler, öğrencilerinin geliĢimini olumsuz etkileyebilecek televizyon, internet
vb. yayınlardan öğrencilerini korumak için önlemler almalıdırlar. Bu kapsamda
gerçekleĢtirilecek etkili bir medya rehberliği öğrencilerin bilinçlenmesini
sağlayabilir.
d.) Öğretmenler, öğrencilerinin değer kazanımına olumlu yönde katkı yapacak öğretim
materyallerini derslerinde kullanılmalıdırlar. Bu kapsamdaki materyallere, olumlu
karakterleri ihtiva eden edebi ürünler, filmler, biyografiler vb. örnek olarak
sunulabilir.
e.) Öğretmenler, dersleri için planladıkları öğrenme ve öğretme süreçlerinde değerlere
de yer vererek öğrencilerin kazandıkları değeri ifade etme imkânları verilmelidir.
f.) Öğretmenler, öğrencilerinin topluma hizmet uygulamalarına katılmalarını teĢvik
etmelidirler. Çünkü bu uygulamalar öğrencilerin değer eğitimi geliĢimine olumlu
yönde katkı sağlayacaktır. Bu kapsamda huzur evlerinde kitap okuma, etkinlikleri,
okuma yazma bilmeyen velilere okuma yazma öğretme etkinlikleri gibi alanlarda
öğrenciler görevlendirilmeli, katılan öğrencilere belgeler verilerek ya da burs gibi
ücretlerle teĢvik edilmelidir
5.3.4. Öğretmen YetiĢtiren Kurumlara Yönelik Öneriler:
a.) Öğretmen adaylarına uygulanan programlarda değerler eğitimi adı ile bağımsız bir
ders konulmalıdır. Bu ders aracılığı ile öğretmen adaylarının değerler eğitimi
(duyuĢsal alan) yeterlilikleri geliĢtirilebilir.
b.) Öğretmen adaylarının öğrenimleri boyunca karĢılaĢtıkları iletiĢim tarzlarını, iletiĢim
süreçlerini öğretmenlik hayatlarında uygulayacakları için öğretmen yetiĢtiren
kurumların, öğretmen adaylarını yetiĢtirirken, günümüz öğrencisiyle etkili bir
iletiĢim kurabilecek tarzda yetiĢtirmeleri gerekmektedir. Bu çerçevede, karar alma
127
süreçlerine öğretmen adaylarının dahil edilmesi söz konusu eğitimin daha baĢarılı
olmasını sağlayacaktır.
c.) Öğretmen yetiĢtiren fakültelerin öğrencilerini iletiĢim, cinsel eğilimleri, rol model
olma vasıfları gibi alanlarda da ölçerek öğrencilerini almaları gerekir. Alan
bilgisinde çok baĢarılı olan bir öğretmenin, gerek alan bilgisini gerekse de değerler
eğitimi kazanımlarını aktarma konusunda çok baĢarısız olabileceğini unutmamak
gerekir.
d.) Günümüzde Avrupalı birçok ülkede öğretmen atamalarının mülakatla yapılmıĢ
oluyor olması, öğretmenin alan bilgisinin yanında diğer yönlerinin de ölçmesi
gerektiğinin ne kadar isabetli olduğuna bir örnektir.
5.3.5. AraĢtırmacılara Yönelik Öneriler:
a.) Bu çalıĢmada, değerler eğitimi kazanımlarıyla bütünleĢtirilmiĢ bir eğitim
programının öğrencileri hayata daha iyi hazırlayacağı, karĢılaĢabileceği problemleri
daha sağlıklı çözebileceği üzerinde durulmuĢtur. Buna benzer çalıĢmaların değerler
eğitimi kazanımlarıyla ilgili problemlerin çözümüne katkı sağlayacaktır.
b.) Bu çalıĢmada, öğretmen görüĢlerine dayalı olarak, okullarda uygulanan değerler
eğitimi çalıĢmalarını değerlendirdik. Bu çalıĢma öğrencilerin bakıĢ açısıyla ve
velilerin bakıĢ acısıyla bir kez daha yapılmasının, değerler eğitimi açısından
veremli olacağını düĢünüyorum. Bundan dolayı bu kapsamlarda müstakil
çalıĢmalar yapılabilir.
128
KAYNAKÇA
Afdal, G. (2007). Ahlâk eğitiminin analizi-bir tipolojisi. R. Kaymakcan, S. Kenan, H.
Hökelekli, Z. ġ. Arslan ve M. Zengin (Der.), Değerler ve eğitimi (s.333-354).
Ġstanbul: DEM Yayınları.
AkbaĢ, O. (2004). Türk milli eğitim sisteminin duyuşsal amaçlarının ilköğretim II.
kademedeki gerçekleşme derecesinin değerlendirilmesi. YayınlanmamıĢ Doktora
Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Bybee, R.W. ve Sund, R. B. (1990). Piaget for educators. Illionis: Waveland press
Bacanlı, H. (2006). Duyuşsal davranış eğitimi (3. basım). Ankara: Nobel Yayınları.
Baysal, N. (2013). Ortaokul sosyal bilgiler dersinde değerler eğitimi uygulamalarının
öğretmenler yönüyle değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, Niğde Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Can, G. (2002). KiĢilik geliĢimi (Psikososyal ve ahlak geliĢimi). B. YeĢil Yaprak (Der.)
Gelişim ve öğrenme psikolojisi (3.basım) (s.111-140). Ankara: PegemA.
Çengelci T. (2010). İlköğretim Beşinci Sınıf Sosyal Bilgiler Dersinde Değerler Eğitiminin
Gerçekleştirilmesine İlişkin Bir Durum Çalışması, Doktora Tezi, EskiĢehir Anadolu
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Çiftçi, N. (2003). Kohlberg’in biliĢsel ahlak geliĢimi teorisi: Ahlak ve demokrasi eğitimi.
Değerler Eğitimi Dergisi, 1 (1), s.43-77.
Çileli, M. (1986). Ahlak psikolojisi ve eğitimi. Ankara: Vyayınları.
Demirel, Ö. (2007). Kuramdan uygulamaya eğitimde program geliştirme. Ankara:
PegemA yayıncılık.
Dilmaç, B. (2007). Bir grup fen lisesi öğrencisine verilen insani değerler eğitiminin insani
değerler ölçeği ile sınanması. YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi,
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Dilmaç, B. (2002). İnsanca değerler eğitimi. Ankara: Nobel.
Doğanay, A. (2009). Değerler eğitimi. C. Öztürk (Der.) Sosyal bilgiler öğretimi
demokratik vatandaşlık eğitimi (s.225-256). Ankara: PegemA.
Güngör, E. (1993). Değerler psikolojisi. Amsterdam: Hollanda Türk Akademisyenler
Birliği Vakfı Yayınları.
129
EkĢi, H. (2003). Temel insani değerlerin kazandırılmasında bir yaklaĢım: Karakter eğitimi
programları. Değerler Eğitimi Dergisi, 1(1), 79-96.
Erden, M. ve Akman, Y. (2001). Gelişim ve öğrenme ( 9. baskı). Ankara: ArkadaĢ
Yayınları.
KatılmıĢ, A. (2010). Sosyal bilgiler dersindeki bazı değerlerin kazanılmasına yönelik bir
karakter eğitimi programının geliştirilmesi. Doktora tezi, Marmara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Keskin, Y. (2008). Türkiye‟de sosyal bilgiler öğretim programlarında değerler eğitimi:
Tarihsel gelişim, 1998 ve 2004 programlarının etkililiğinin araştırılması.
YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Kıncal, R. Y. (2007). Vatandaşlık bilgisi (2.bs.). Ankara: Nobel Yayınları.
Öztürk, C. (2007). KüreselleĢme ve bilgi çağında sosyal bilgiler öğretimi. A. Oktay ve Ö.
Polat Unutkan (Der.) İlköğretimde Alan Öğretimi (s.101-142). Ġstanbul: Morpa
Yayınları.
Polat, S. ve Celep, C. (2008). Ortaöğretim öğretmenlerinin örgütsel adalet, örgütsel güven,
örgütsel vatandaĢlık davranıĢlarına iliĢkin algıları. Kuram ve Uygulamada Eğitim
Yönetimi, 14(54), 307–331.
Sarı, M. (2007). Demokratik değerlerin kazanımı sürecinde örtük program: Düşük ve
yüksek “okul yaşam kalitesi”ne sahip iki ilköğretim okulunda nitel bir çalışma.
YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Saban, A. (2002). Öğrenme ve öğretme süreci yeni teori ve yaklaşımlar (2. baskı). Ankara:
Nobel Yayınları.
Sağnak, M. (2004). Örgütlerde değerler yönünden birey-örgüt uyumu ve sonuçları. Kuram
ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 10 (37), 72–95.
Tezcan, M. (2005). Sosyolojik kuramlarda eğitim. Ankara: Anı Yayınları.
Tokdemir, M. A. (2007). Tarih öğretmenlerinin değerler ve değerler eğitimi hakkındaki
görüşleri. YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi. Karadeniz Teknik Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Uysal, F. (2008). Karakter eğitimi programlarının değerlendirilmesi. YayınlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
VarıĢ, F. (1998). Eğitim bilimlerine giriş. Ġstanbul: Alkım Yayınları.
130
Yel, S. Ve Aladağ, S. (2009). Sosyal bilgilerde değerlerin öğretimi. M.Safran (Ed.). Sosyal
Bilgiler Öğretimi içinde (s.117-148). Ankara: pegem Akademi Yayınları.
Yaman, E. ( 2007 ). Üniversitelerde Bir Eğitim Yönetimi Sorunu Olarak Öğretim
Elemanının Maruz Kaldığı İnformal Cezalar: Nitel Bir Araştırma. Yüksek Lisans
Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Bilimleri Ana Bilim
Dalı.
Yılmaz, K. (2010a). Devlet ortaöğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin örgütsel
adalet algıları. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 10(1), 579–616.
Yılmaz, K. (2010b). Değerlerle yönetim. Ġçinde H. B. Memhuhoğlu ve K. Yılmaz (Ed.).
Yönetimde yeni yaklaĢımlar (ss. 229–242). Ankara: Pegem Akademi.
Yıldırım, G. (2007). İlköğretim düzeyinde bir karakter eğitimi programı model önerisi ve
uygulanabilirliği. YayınlanmamıĢ Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü.
Yıldırım, A. ve ġimĢek, H. (2005). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara:
Seçkin Yayınları.
Yüksel, S. (2005). Kohlberg ve ahlâk eğitiminde örtük program: Yeni ilköğretim
programlarında yer alan ahlâkî değerleri kazandırma için bir açılım. Kuram ve
Uygulamada Eğitim Bilimleri, 5 (2), s.307-338.
131
EKLER
Değerler Eğitimi Katılımcı Öğretmen GörüĢleri Ġle Ġlgili GörüĢme Formu
GiriĢ
Merhaba, adım fatih AteĢ. Yeditepe Üniversitesi Eğitim Yönetimi ve Denetimi Anabilim
alanında yüksek lisans öğrenciyim. Değerler eğitimine yönelik, değerlerin kazanımlarının
planlanmasında, uygulanmasında siz değerli öğretmenlerimizin görüĢlerinin oldukça
önemli olduğunu düĢünüyorum. Bu yüzden katkılarınızdan dolayı Ģimdiden teĢekkür
ediyorum.
GörüĢmemize geçmeden önce,
 GörüĢmenin gizli olduğunu, görüĢmede asla isminiz, kimliğinizle ilgili bilgilerin
geçmeyeceğine,
görüĢme
verilerinin
sizden
toplandığını
hiç
kimsenin
bilmeyeceğini kesinlikle belirtmek isterim
 GörüĢmedeki konuĢmalarımızın, ne diğer öğretmenler tarafından, ne de Müdür
yardımcısı, Müdür gibi ya da daha üst idareciler tarafından duyulmayacağını ve
okunmayacağını kesinlikle temin ederim.
 GörüĢmede beyan ettiğiniz bütün bilgiler, sizin isminiz yerine konan kodlar ve
Ģifreler ile belirtilecek kesinlikle isminiz ve kimliğiniz belirtilmeyecektir.
 GörüĢme esnasında veya sonrasında, tez yazımı esnasına kadar, istediğiniz zaman
görüĢmeyi bitirebilir, istediğiniz kısımlar çıkarılabilir, istediğiniz takdirde size ait
evraklar ve kayıtlar size teslim edilecektir. AraĢtırmada kullanılmayacaktır.
132
 Ġzin verirseniz, görüĢmeyi kaydetmek istiyorum. Bu Ģekilde hem zamanı daha iyi
kullanma imkânımız oluyor, hem de sorulara vereceğimiz yanıtların kaydını daha
ayrıntılı tutma fırsatını elde etmiĢ oluyoruz. GörüĢme sonunda istemediğiniz bazı
kısımları silebiliriz.
Eğer sizin bana görüĢmeye baĢlamadan sormak istediğiniz bir soru varsa, önce bunu
yanıtlamakla baĢlamak istiyorum.
SORULAR
1.Lütfen söyler misiniz, değerler eğitiminin amaçlarını kazandırmaya yönelik ne tür
uygulamalarınız var, neler yapıyorsunuz?
2. Okul, değerler eğitimini kazandırmaya yönelik, size nasıl bir sorumluluk yüklediğini
düĢünüyorsunuz?
3.Değerler eğitiminin amaçlarını kazandırmaya yönelik, sizin rol model davranıĢlarınızın ne tür
etkisi oluyor?
4.Dersinizde değerler eğitimine yönelik uygulamalarınızda ne tür sorunlar yaĢıyorsunuz?
Sonda:
a)Bu sorunları nasıl çözüyorsunuz, çözemediğiniz sorunlar nelerdir?
5.Değerler eğitimine yönelik uygulamalarınızdan sonra öğrencilerde değiĢiklikler oluĢuyor mu?
Nasıl?
6. Öğrenciye değer kazandırmaya yönelik, programda önerilen etkinlikler dıĢında neler
yapmaktasınız?
7. Size göre Okul ya da öğretmenler değerler eğitimine yönelik faaliyetler yapmalı mıdır? Niçin?
133
Sonda:
a)Okullarda verilen değerler eğitiminin veriliş nedenleri ile ilgili olarak neler düşünüyorsunuz?
Niçin?
b)Size göre okullarda verilen değerler eğitimin gerçek amaç/amaçları nedir?
c)Size göre okullarda verilen değerler eğitiminin amaç/amaçları ne olmalı?
8. Sizce, değerler eğitimindeki değer kavramı sizin değerler anlayıĢınızla uyuĢuyor mu? Açıklar
mısınız?
Sonda:
a)Öğrencilere hangi değerleri kazandırmanın gerekli olduğunu düşünüyorsunuz? Niçin?
b) Öğrencinin yerel değerlerle evrensel değerler arasında çatışma yaşayabileceğini düşünür
müsünüz? Nasıl?
9.Ġzninizle, öğrenmek istediğim diğer bir konu da öğrencilere değerlerin kazandırılma seviyesini
nasıl belirliyorsunuz? Yani öğrencilerin değerleri kazanıp kazanmadığını nasıl ölçüyorsunuz?
10.Günümüzde gazetelerde çok sık gördüğümüz, dünyada da yaĢadığımız bir problem –ABD’de
silahlı okul baskınları gibi-
okullarda son zamanlarda artarak görülen Ģiddet olayları, bu
olayların etkili bir değerler eğitimi ile önlenebileceğini düĢünür müsünüz? Niçin?
11. Son olarak, bunların dıĢında, değerler eğitimi günümüzde yaĢanan hangi sorunların
çözümüne katkı sağlayabilir? Niçin?
134
ÖZGEÇMĠġ
KiĢisel Bilgiler:
Doğum Tarihi:15.02.1979
Doğum Yeri: Tokat
Medeni Durumu : Evli
Eğitim:
Ġlkokul :1986-1991 Ahret Ġlkokulu
Ortaokul: 1991-1994 Niksar Ġmam Hatip Ortaokulu
Lise
:1994-1997 Niksar Ġmam Hatip Lisesi
Üniversite : 1997-2002 Marmara Ġlahiyat Fakültesi
Yüksek Lisans: 2013- Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Eğitim Yönetimi ve Denetimi Anabilim Dalı
ÇalıĢtığı Kurumlar:
MEB, 2009-2010 Derik Lisesi
2010-2013 Yahya Kemal Beyatlı Ortaokulu
135

Benzer belgeler