TARIMSAL KOOPERATİFÇİLİĞİN DÜZENLENMESİ VE
Transkript
TARIMSAL KOOPERATİFÇİLİĞİN DÜZENLENMESİ VE
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] TARIMSAL KOOPERATİFÇİLİĞİN DÜZENLENMESİ VE DESTEKLENMESİ Kuramsal Temeller, Uluslararası Esaslar ve Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Sektörüne İlişkin Uygulamalar Ağustos 2007 İzmir 1 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Kooperatifleri Birliği adına Evren Güldoğan tarafından hazırlanmıştır. Çalışmada yer alan çeviriler aksi belirtilmediği sürece yazar tarafından gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilmek suretiyle yazılı izne tabi olmadan kullanılabilir. kullanılabilir. S.S. TARİ Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Adres : Telefon : Faks : E.posta : 10006 Sokak No:10/A AOSB 35620 ÇİĞLİ / İZMİR +90 232 394 02 23 +90 232 394 02 37 [email protected] 2 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği İçindekiler Yöneticiler için Önemli Bulgular 4 Önsöz 10 1. 1.1. 1.2. Giriş: Kooperatifçilik Nedir? Kooperatifçiliğin Tanımı, Tarihi ve İlkeleri Küreselleşme Çağında Tarımsal Kooperatifçilik 12 12 17 2 2.1. 2.2. 2.2.1. 2.2.2. Kuramsal Temeller Küreselleşme Çağında Kamunun Ekonomiye Müdahalesi Tarım Kesimine Neden Müdahale Edilir? Tarımsal Kooperatifçilik Neden Desteklenir? Ekonomik Nedenler Sosyal Nedenler 3. 3.1. 3.2. Uluslararası Esaslar Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü 4. 4.1. 4.2. 4.2.1. 4.2.2. 4.3. 4.3.1. 4.3.2. 4.3.3. 4.3.4. 4.3.5. 4.3.6. 4.4.2. Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Sektörüne İlişkin Uygulamalar Neden Avrupa Birliği? Avrupa Birliği’nde Tarımsal Desteklerin Genel Çerçevesi Ortak Tarım Politikası Devlet Yardımları Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Politikaları Düzenlemelerin Tarihsel Gelişimine Genel Bir Bakış Üretimin Desteklenmesi Özel Stoklama Desteği Pazarlamaya Yönelik Destekler Devlet Yardımlarından Örnekler Avrupa Birliği Zeytincilik Desteklerinin Türkiye’deki Durum ile Karşılaştırılması Zeytincilik Sektörü Açısından Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik Zeytincilik Sektörü Açısından Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik Hareketi Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik Politikası 107 5. 5.1. 5.2. Sonuç ve Öneriler Çalışmanın Gözden Geçirilmesi Öneriler 112 118 4.4. 4.4.1. 24 26 27 36 38 38 47 55 56 56 62 67 68 78 83 86 100 3 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Yöneticiler için Önemli Bulgular 1. Giriş: Kooperatifçilik Nedir? Ortaklar arasında güç birliğine dayanan bir iş modeli olan kooperatifçilik ilk kez 1840’larda İngiltere’ye ortaya çıkıp ticari ve sosyal başarısı sayesinde kısa bir sürede bütün dünyaya yayılmıştır. Günümüzde kooperatifçilik bir yandan ortak sayısını arttırırken öte yandan hizmet ve enerji gibi yeni sektörlere açılmaktadır. Uluslararası Koooperatifler Birliği ICA’nın çatısı altında örgütlenmiş birim kooperatifler 750.000’i, bu kooperatiflerin ortakları ise 800 milyonu geçmiş durumdadır. Kooperatifçilik diğer iş modellerinden başta demokratik yönetim ve özerklik ilkeleri ile ayrılır. Türkiye’de gerçek anlamda kooperatifçilik 1915 yılında TARİŞ ile başlamıştır. Ancak ilerleyen yıllarda çıkartılan yasalar ile kooperatiflerin yönetiminin hükümete bağlanması büyük sorunlar yaratmıştır. Tarım satış kooperatifleri ve birlikleri halen bu dönemden miras kalan sorunlarla karşı karşıyadır. Küreselleşme süreci kooperatiflerin yeniden yapılanmalarını gerekli kılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1990’lı yıllarda ortaya çıkan yeni nesil kooperatifler dikey entegrasyona giderek ve ortak-kooperatif ilişkilerini ticari bir yaklaşımla düzenleyerek küresel rekabet ortamına ve çokuluslu şirketlere karşın kendi sektörlerinin en önemli oyuncuları haline gelmeyi başarmıştır. Türkiye’de doğru kooperatifçilik düzenlemelerine gidilmesi durumunda tarım satış kooperatifleri birliklerinin aynı performansı göstermesi mümkündür. 4 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] 2. Kuramsal Temeller Küreselleşme döneminde müdahaleci devletten düzenleyici devlete geçilmektedir. Artık kamunun piyasalara doğrudan müdahale etmesi değil, piyasaların düzgün çalışması için gerekli önlemleri alması beklenmektedir. Tarımsal piyasalar ekonomik ve sosyal nitelikli sorunlardan dolayı her zaman etkin bir şekilde işlememekte, kamusal önlemlere gereksinim duymaktadır. Tarımsal üretim çevrenin korunması ve kırsal alanların bakımı gibi olumlu dışsallıklar ve kamu malları yaratmaktadır. Ancak bu hizmetler mahsulün fiyatlarına yansımadığından dolayı arzu edilen seviyede sunulmamaktadır. OECD ve Dünya Ticaret Örgütü tarafından tarımın çokişlevliliği olarak adlandırılan bu olgu tarımsal üretimin teşvik edilmesini ekonomik açıdan rasyonel hale getirmektedir. Çiftçi ve köylüler özellikle gelişmekte ve yapısal dönüşüm geçirmekte olan ülkelerde olmak üzere bütün dünyada yoksulluk tehdidiyle en çok karşı karşıya olan kesimlerden biridir. Yoksullukla mücadele politikalarında tarımsal üreticilerin koşullarına özel bir hassasiyet gösterilmelidir. Kamunun bu sorunlara çözüm bulmak için başvurabileceği birçok politika aracı bulunmaktadır. Önemli olan piyasalara en az müdahaleyi gerektiren, en düşük maliyetli önlemi alabilmektir. Kooperatifler tarımsal piyasalarda önlem alınması için ideal birer araçtır. Kooperatifler bir taraftan kamusal görevleri yerine getirirken öte yandan gelir elde etmekte, kamusal önlemlerin maliyetinin önemli bir kısmını kendi kaynaklarından karşılamaktadır. Dolayısıyla bu kuruluşlara yönelik destekler daha verimli ve etkin olmaktadır. Nitekim Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri çerçevesinde yapılan çalışmalarda kooperatiflere büyük önem verilmektedir. Kooperatifçilik başarılı haketmektedir. bir iş modeli olarak da teşvik edilmeyi 5 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 3. Uluslararası Esaslar Kooperatifçiliğin ekonomik ve sosyal önemine bu konularla ilgilenen tüm hükümetlerarası örgütler tarafından dikkat çekilmektedir. Bu doğrultuda kalkınmakta olan ülkelerde kooperatifçiliğin geliştirilmesi için birçok proje yürütülmektedir. Kooperatifçilik düzenlemeleri açısından bakıldığında en önemli çalışmalar Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar dünyanın her yanında kooperatifçilik düzenlemeleri ve uygulamalarına temel oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler 1950’li yıllardan beri kooperatifçiliğe eğilmektedir. Bu çerçevede 1971 yılında Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi ve Geliştirilmesi Komitesi, COPAC kurulmuştur. Küreselleşme çağında kooperatiflerin taşıdığı öneme dikkat çeken 1992 tarihli “Yeni Ekonomik ve Sosyal Eğilimlerin Işığında Kooperatiflerin Statü ve Rolü” başlıklı Genel Sekreterlik Raporu bu çalışmalarda çığır açmıştır. Uluslararası Kooperatifler Günü kutlanmaya başlamış, kooperatifçiliğin daha çok teşvik edilmesi sağlanmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2001 yılında A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı aracılığıyla dünyadaki tüm hükümetlerden kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılması resmen talep ederek bu amaçla hazırlanan bir rehberi kabul etmiştir. Rehber kooperatiflerin desteklenmesi için gerekli yasal, adli ve idari hükümler, eğitim faaliyetleri ve kamu fonlarından faydalanma imkanlarını ele almaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü kooperatiflerin ekonomik ve sosyal işlevleri aracılığıyla istihdam, iyi çalışma koşulları ve gelir dağılımı adaleti açısından sağladıkları faydalara odaklanmaktadır. Örgüt 2002 yılında “Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi” başlıklı 193 sayılı Tavsiye’yi kabul etmiştir. Kooperatifçiliğe ilişkin hedefler, politika çerçevesi, bu kapsamda hükümetlerin rolü ve teşvik için almaları gereken önlemleri ayrıntılı şekilde ele alan bu Tavsiye tam 70 ülke tarafından kooperatifçilik mevzuatlarını gözden geçirmek için kullanılmıştır. 6 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 4. Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Sektörüne İlişkin Uygulamalar Türkiye’nin tarımda bir yandan rekabet ettiği öte yandan uyum göstermeye çalıştığı Avrupa Birliği kooperatifçilik politikaları açısından önemli bir örnektir. 27 üyesi, 50 yıllık geçmişi olan Birlik’in uygulamalarını her yönüyle ele almak mümkün olmadığından çalışmamızda zeytincilik sektörüne odaklanılmıştır. Zannedilenin aksine Avrupa Birliği’nde tarıma yönelik destekler sadece Ortak Tarım Politikası ile sınırlı değildir. Yapısal Fonlar ve Üye Devletler’in kendi finanse ettikleri Devlet yardımlarının önemli bir kısmı da kırsal kesime akmaktadır. Bu desteklerin toplamı 2005 yılında 60 milyar EUR’yu aşmıştır. Üstelik köy yollarına yapılan yatırımlar gibi dolaylı destekler hesaba katılmadan. Zeytincilik Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası’nın operasyonel hale gelmesinden sonra ele aldığı ilk sektörlerden biri olmuş, 1966 yılından bu yana sektöre kesintisiz olarak destek verilmiştir. Zeytinyağı üretimi eskiden tutarı 132,25 EUR/100 kg. olan bir prim aracılığıyla desteklenirken 2003 Fischler Reformu ile büyük ölçüde doğrudan gelir desteğine geçilmiş, bu çerçevede ferdi üreticilerin hakedişleri tarihsel referanslar üzerinden hesaplanmıştır. Toplam zeytincilik bütçesi ise tam 2,35 milyar EUR olarak sabitlenmiştir. Ayrıca piyasada fiyatların aşırı düştüğü dönemlerde özel stoklama desteği devreye girmektedir. Bu mekanizma en son 2001 yılında kullanılmış, toplam 100.000 ton zeytinyağına yaklaşık bir yıllık bir süre boyunca 1,22 EUR/ton/gün yardım ödenmiştir. Avrupa Birliği zeytinyağı pazarlamaya yönelik birçok destekleme sistemi kullanmıştır. Günümüzde gerek Avrupa Birliği içerisinde gerekse de üçüncü ülkelerde zeytinyağı ve sofralık zeytinler ile diğer kaliteli ürünlere ilişkin bilgilendirme ve promosyon kampanyaları düzenlenmektedir. Bu çerçevede 2000 yılından bu yana zeytinyağı ve sofralık zeytinlerin tanıtımı için 10 milyon EUR’dan daha fazla kaynak kullanılmıştır. 7 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Avrupa Komisyonu’nun Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı’na göre Avrupa Birliği’nin desteklemeleri ve zeytin üreticisi üyelerinin yardımları üst üste konulduğunda Avrupalı zeytincilerin 1998 ila 2004 arasında aldığı yıllık ortalama yardım tutarı İspanya’da 6.382, İtalya’da 3.863, Yunanistan’da 2.709 ve Portekiz’de 2.008 EUR’yu bulmaktadır. Ülkemizde benzer bir veritabanı bulunmamaktadır. Elde bulunan en güvenilir ve uygun veriler kullanılarak yapılan bir karşılaştırma aynı dönemde ortalama bir Türk zeytincisinin aldığı yardımın sadece 330 EUR olduğunu ortaya koymaktadır. Portekizli bir zeytinci Türk zeytincisinden altı kat, Yunanistanlı bir zeytinci sekiz kat, İtalyan bir zeytinci 11,5 kat ve İspanyol bir zeytinci tam 19 kat daha fazla destek almaktadır. Türkiye’nin bir yanda zeytinyağında dünya çapında rekabet gücü kazanmayı ve ihracatını arttırmayı hedeflemesi, öte yandan ise zeytincisine esas rakiplerinden kat be kat daha az destek vermesi büyük çelişki yaratan bir durumdur. Avrupa Birliği’nde zeytin ve zeytinyağı kooperatiflerinin faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde sürdürmesi için gerekli düzenleyici çerçeve bulunmaktadır. Her Avrupa ülkesinin ulusal kooperatifçilik hareketini etkileyen kendisine özgü koşulları bulunmakla beraber zeytin üreticisi Üye Devletlerin hepsinde kooperatifçiliğe büyük önem verilmektedir. Kooperatiflerin zeytinyağı piyasasındaki payı – bu kuruluşların pazarlama konusunda faal olmadığı - İtalya’da % 11, buna karşın Yunanistan’da % 60 ve İspanya ile Portekiz’de tam % 70 ila 75’tir. İspanya’nın en büyük zeytin ve zeytinyağı kooperatifi olan Coop Hojiblanca’nın cirosu 150 milyon EUR’yu aşmaktadır. Zeytinci Üye Devletler’de kooperatifçilik mevzuatları birçok konuda farklılık gösterse de kooperatif alımlarının ülkemizde kanunen uygulanan önceden ödemeli ürün alımı yerine havuz yöntemiyle yapılması konusunda hemfikirdir. Bu yöntem kooperatiflerin finansman sorununu ortadan kaldırmaktadır. İspanya ve Portekiz’de haksız rekabet ve spekülasyonların engellenmesi amacıyla zeytincilerin dökme olarak satış yapması kanunen yasaktır. 8 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Zeytinciler sadece yağhaneler ve kooperatiflere satış yapabilmekte, satışların % 75’i de kooperatiflere yapılmaktadır. Avrupa Komisyonu asıl faydanın ortaklara geçeceği durumda kooperatiflere yapılacak yardımların serbest piyasada rekabeti ihlal etmediğini değerlendirerek bu yardımlara izin vermektedir. Nitekim Avrupa Birliği kooperatifçiliği sadece kar amacı ile hareket etmeyen teşebbüsleri kapsayan sosyal ekonomi kavramı çerçevesinde değerlendirmekte ve teşvik etmektedir. Avrupa ölçeğinde kooperatifler kurulmasını kolaylaştırmak için Avrupa Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesi hazırlanmıştır. (AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü ile ortaya konulan bu anasözleşme Türkiye’de yürürlükte bulunan mevzuattan ticari yönün daha güçlü olması, ortakların farklı hak ve yükümlülüklere sahip olmasına izin verilmesi, “bir adam – bir oy” ilkesinin esnetilmesi, yönetim ve denetim organlarının oluşumu ve mali konularda daha ileri yöntemlerden faydalanmanın mümkün bulunması açısından farklılık göstermektedir. Çalışmamızın daha ayrıntılı bir özeti ve bulgularımıza dayanarak oluşturduğumuz önerilerimiz beşinci bölümde yer almaktadır. 9 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Önsöz 21 Ağustos 1915... 24 Ocak 1980... Hangi tarih daha önemli? İsterseniz önce neler olmuştu, nelerin temeli atılmıştı bu tarihlerde onu hatırlayalım. 21 Ağustos 1915, Milli Aydın Bankası’nın bir kolu olarak Kooperatif Aydın İncir Müstahsilleri Anonim Şirketi’nin kurulduğu gün. Yani TARİŞ’in kuruluş günü. Yirminci Yüzyıl’ın başlarında dış ticarette yaşanan dalgalanmalar karşısında çaresiz kalan, İzmir’de meydana çıkan dış bağlantılı ihracatçı kartelinin elinde oyuncağa dönen Egeli çiftçinin kendi vizyonu ve imkanlarıyla harekete geçerek örgütlendiği tarih. Ortaklarının mali ve daha sonra teknik gereksinimlerini karşılayan, onlara pazarlık gücü kazandıran, piyasada rekabeti tesis eden bu hareket incirden başlayıp pamuk, üzüm ve tabi ki zeytin ve zeytinyağı üreticileri arasında yayılmış, Türkiye’nin diğer bölgeleri ve diğer ürünleri için bir model teşkil etmişti. Hem de ortada ne bir kanun ne de bir emsal varken... 24 Ocak 1980, yıllardan beri süren döviz darboğazı ve yüksek enflasyon karşısında Türkiye’nin kapsamlı istikrar kararları aldığı gün. İthal ikameci sanayileşme stratejisinin terk edilip Türk ekonomisinin dünyaya açıldığı, 1970’lerde başlayan, sonradan teknolojik ve siyasi gelişmelerle perçinlenip günümüzdeki aşamasına ulaşan küreselleşme sürecine eklemlenmenin başladığı tarih. Bu dönemde Uluslararası Para Fonu’nun ortodoks reçeteleri ve Dünya Bankası’nın yapısal uyum paketi aracılığıyla kısa sürede makroekonomik istikrar sağlanmış, ihracat patlaması yaşanmış ve buna dayalı yüksek bir büyüme performansı elde edilmişti. Uluslararası kuruluşlar ve Birleşik Devletler Hazinesi’nin “Türkiye mucizesi” olarak alkışladığı bir süreç yaşanmıştı. Kısacası Türkiye’nin önü açılmıştı. Evet, hangi tarih daha önemli? Bizce 21 Ağustos 1915. Üstelik bunun nedeni 24 Ocak 1980 kararları ile sağlanan olumlu ekonomik gelişmelerin popülist politikalar yüzünden bozulan kamu maliyesi, finans sektörünün zayıflığı, geciken özelleştirmeler ve eksik düzenlemeler gibi nedenlerle 1990’lı yıllarda yerini art arda gelen ekonomik krizlere bırakması ve ülkeyi yeni istikrar paketlerine mahkum etmesi değil! 10 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Makroekonomik istikrar elbet ki çok önemli, Türkiye elbet ki dışa açık olmalı ve serbest piyasa ekonomisinin koşullarına göre hareket etmeli. Ve 24 Ocak 1980’e Türkiye’ye bu vizyonun kazandırıldığı tarih olarak gereken önem verilmeli. Ancak tüm bu saydıklarımız büyüyen ve müreffeh bir Türkiye için sadece birer ön koşul. Tüketimin toparlanması veya mevcut değerlere yönelik doğrudan yabancı yatırımların etkileri esas önemli olanı unutturmamalı: Günümüzde ekonomide başarının yolu rekabetten ve rekabet gücünden geçiyor. Yani sağlıklı bir makroekonomik ortamda atılacak mikroekonomik adımlardan. İşte 21 Ağustos 1915’in önemi burada saklı. Egeli çiftçi bu tarihte TARİŞ’i kurarak büyük bir yenilikçilik örneği sergilemiş, kooperatif çatısı altında örgütlenerek dönemin tarımsal piyasalarının birçok eksik yönünü düzeltecek bir adım atmış, bölgesel ve kırsal kalkınmaya önemli bir katkıda bulunmuştur. Mikroekonomik bir başarıdır bu! Ve bu başarının tarım satış kooperatifleri ve birlikleri tarafından günümüzde sürdürülebilmesi için gerekli düzenleme ve tedbirlerin üzerinde en az enflasyonla mücadele ve faiz dışı fazla kadar hassasiyetle durulması gerekmektedir. Hazırlamış olduğumuz bu çalışmanın amacı konuyla ilgili bir farkındalık yaratmak. Bu çerçevede tarımsal kooperatifçilik meselesini ayrıntılara boğulmadan, ancak bilinenleri tekrarlamaktan, tedavülden kalkmış söylemlere takılmaktan kaçınarak evrensel bir yaklaşımla ele alıyoruz. Konuyla ilgili temel bilgileri, kuramsal altyapıyı, uluslararası esasları ve Türkiye’nin tarımda bir yandan rekabet ettiği öte yandan uyum göstermeye çalıştığı Avrupa Birliği’ndeki uygulamaları bir araya getiriyoruz. Tabi ki 27 Üye Devleti, 50 yıllık tarihi olan Avrupa Birliği’ni her yönüyle ele almak mümkün değil. Bu nedenle dikkatlerimiz zeytinciliğe yoğunlaşıyor. Yer yer ülkemizdeki durum ile karşılaştırmalar yapıyor, ortaya koyduklarımızı sonuç bölümünde özetleyip politika önerilerimize değiniyoruz. İleride yapılacak çalışmaların çerçevesini, Türk tarımsal kooperatifçiliğin gerçekleştireceğine inandığımız atılımın düşünsel temellerini oluşturmaya katkımız olursa ne mutlu bize! 11 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 1. Giriş: Giriş: Kooperatifçilik Nedir? Hayatımızda yer etmiş kavramları çoğu zaman sorgulamak ihtiyacı hissetmeyiz. Ne yazıktır ki kooperatifçilik de bunların arasında. Kooperatif nedir, kooperatifçilik nasıl bir iştir kafa yormuyoruz. Oysa esnaf ve sanatkar kredi ve kefalet kooperatifleri, yapı kooperatifleri ve motorlu taşıyıcılar kooperatifleri olmasa önemli hizmetlerden faydalanma imkanı bulamayacağımız, tüketim kooperatifleri, eczacı kooperatifleri ve tarımsal kooperatifler, özellikle de tarım satış kooperatifleri bulunmasa en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılamakta güçlük çekeceğimiz veya bu hizmet ve ihtiyaçların alım gücümüzü ciddi şekilde zorlayacağı ortada. Dolayısıyla kuramlara, diplomatik belgelere, düzenlemelere, rakamlara dalmadan önce kooperatifçilikle ilgili bazı temel bilgileri hatırlamakta fayda var. 1.1. Kooperatifçiliğin Tanımı, Tarihi ve İlkeleri Dünya kooperatifçiliğinin gönüllü tepe örgütü olan Uluslararası Kooperatifler Birliği (İngilizce International Co-operative Alliance), kısa adıyla ICA, kooperatifleri paylaştıkları ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaç ve hedeflerini ortaklaşa sahip olunan ve demokratik şekilde yönetilen teşebbüsler aracılığıyla karşılamak üzere gönüllü olarak bir araya gelen kişilerin oluşturduğu özerk yapı olarak tanımlıyor. Kooperatifçilik herhangi bir ekonomik faaliyet türüne uygulanabilecek bir iş modeli. Dünyada kooperatifçiliğin ülkemizde de faal bulunduğu finansal hizmetler, inşaat, taşımacılık ve tarım gibi sektörlerin yanı sıra işçi kooperatifleri aracılığıyla tarımsal sanayi haricindeki sınai kollarda sürdürüldüğü ve özellikle son yıllarda kamusal ağ endüstrileri (enerji üretimi ve su kaynakları) ile turizmden çocuk bakımına hizmetler sektöründe ilerleme kaydettiği görülüyor. Nitekim küreselleşmenin dayattığı yeniden yapılanma ihtiyacı ve Schumpeteryan yaratıcı yıkıma karşın kooperatiflerin ve kooperatif ortaklarının sayısının artması da bu eğilimin göstergesi. Bugün ICA çatısı altında örgütlenmiş birim kooperatifler 750.000’i, bu kooperatiflerin ortakları ise 800 milyonu geçmiş durumda1. Bu kooperatiflerin doğrudan istihdam sağladığı personel ve ortakların sayısı 100 milyon kişi 1 Dünyadaki tüm kooperatiflerin ICA’ya üye olmadığını da unutmamak lazım. Örneğin Türkiye’de ICA’ya üye olan merkez birlik ve birlikler Türkiye Milli Kooperatifler Birliği, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği ve Pankobirlik’. Ayrıca Türk Kooperatifçilik Kurumu da ICA üyesi. 12 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği kadar. Kooperatiflerin güç birliğine dayanması ve doğaları gereği yenilikçiliğe yakın durmaları Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ekonomilerde bile tarım, gıda, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde ve özellikle Kuzey Avrupa’da sosyal hizmetler sektöründe sermaye şirketlerine göre ağırlığa sahip olmalarını sağlıyor. Oysa kooperatifler tarihsel olarak sermaye şirketlerinden daha sonra ortaya çıkmış bir iş modeli. Modern sermaye şirketlerinin kökenleri Orta Çağ’ın tüccar localarında coğrafi keşifler aracılığıyla saptanan yeni güzergahlar üzerinde ticaret yapmak üzere ortak girişimler kurulmasında yatıyor. Şirketler hukuku Hollanda’da On Yedinci Yüzyıl’dan itibaren gelişmeye başlıyor. Kooperatiflerin ortaya çıkması içinse iki yüzyıl daha beklemek gerekecek. Sanayi Devrimi’nin kırsal toplumlarının sosyo-ekonomik altyapısını altüst etmesi sonucunda köylü, esnaf ve yeni gelişen işçi kesimlerinin karşılaştığı zorlukların yarattığı arayış locaların ve birincil ilişkilerin hakim olduğu toplumsal yapıların aşılmasını, dayanışma ve işbirliği anlayışı doğrultusunda örgütlenmenin gelişmesini gündeme getiriyor. Kooperatifçiliğin öncüleri On Sekizinci Yüzyıl’da Avrupa ve Kuzey Amerika’da ortaya çıkıyor. Robert Owen ve William King gibi ilerici düşünürlerin etkisinin, Fransa’da 1831’de kurulan marangozlar kooperatifinin oluşturduğu emsalin önemi yadsınamaz. Ancak kooperatifçiliğin gerçek anlamıyla başladığı tarih 23 Ekim 1844. Yani İngiltere’nin Rochdale kasabasında genelde pamuk çırçır işletmelerinde çalışan 28 vasıflı işçi ve zanaatkarın bir araya gelerek Rochdale Eşitlikçi Öncüler Cemiyeti’ni (Rochdale Equitable Pioneers Society) kurdukları gün. Kutu 1.1 Rochdale Eşitlikçi Öncüler Cemiyeti Rochdale kasabasının esnaf ve sanatkarları Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan rekabet koşulları karşısında fakirliğe sürüklenmiş, temel ihtiyaç maddelerini bile karşılamakta zorlanır hale gelmişti. Öncüler bu durum karşısında harekete geçmeye karar verdiklerinde öncelikle geçmişteki başarısız deneyimleri değerlendirmeye ve kooperatifçiliğin ilkelerini saptamaya zaman ayırdı. Planlama her şeyden önemliydi. Kendi aralarında dört aylık bir süre zarfında zar zor da olsa topladıkları 28 pound’luk bir sermaye ile işe başladılar. Haftada iki akşam açık kalacak bir dükkan açıldı bu parayla. Sadece tereyağı, un, şeker ve mum satılıyordu. Üç ay sonra çay ve tütün geldi, dükkan hafta beş gün açık tutulmaya başladı. Başlangıçta kazanılan her kuruş kooperatife geri döndü. Kısa süre içerisinde ünlenen Rochdale işi büyütmekle kalmadı, önemli bir örnek teşkil etti. Yıl 1854’e geldiğinde İngiltere’de Rochdale tipi tüketim kooperatiflerinin sayısı 1.000’e ulaşmıştı. 13 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Rochdale Öncüleri’nin kooperatifçilik hareketinin tarihsel gelişimi açısından önemi başarılı işletmeciliklerinden değil, kooperatifçiliğin ilkelerini ortaya koymalarından kaynaklanmaktadır. Kuşkusuz ki işletmecilikte sağladıkları başarı da bu ilkeleri harfiyen takip etmelerinin sonucudur. Nedir peki bu ilkeler? Rochdale Kooperatifçilik İlkeleri 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Serbest giriş Demokratik yönetim (bir adam, bir oy) Karın ciroya orantılı olarak dağıtılması Sermayeye sınırlı faiz verilmesi Siyasal ve dinsel tarafsızlık Peşin satış Eğitimin teşvik edilmesi Rochdale örneği sayesinde kooperatifçilik önce İngiltere’de, sonra Kıta Avrupası’nda hızla yayıldı. Özellikle siyasal dönüşümler yaşanan ülkelerde sosyo-ekonomik atılımın en önemli araçlarından biri olarak görüldü ve gelişme imkanı buldu. Örneğin 1861’de İtalyan Birliği’nin (büyük ölçüde) sağlanması sonrasında kurucu babalardan Mazzini’nin sermaye ile iş gücünün ahenkli birlikteliği olarak gördüğü kooperatifçilik ulusal birlik ve beraberliğe katkı sağlayacağı öngörülerek teşvik edildi. Dönemin Osmanlı İmparatorluğu’nda ise Kanun-i Esasi’nin mimarı Mithat Paşa Niş valisi olarak görev yaptığı 1863 yılında Memleket Sandığı adı altında ilk tarım kredi kuruluşunu oluşturdu. 1867’de yine kendisinin hazırladığı Memleket Sandığı Tüzüğü hükümet tarafından kabul edilip İmparatorluğu’nun dört bir yanında sandıklar teşkil edilmesi sağlandı. Bu nedenle bazı kaynaklarda Mithat Paşa Türk kooperatifçiliğin babası olarak anılmaktadır. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nda bu dönemde gerçek anlamda bir kooperatifçiliğin ortaya çıktığını söylemek zordur; çünkü yukarıda verdiğimiz tanım gereği kooperatifler ortakların gönüllü olarak bir araya geldiği özerk yapılardır. Oysa Osmanlı İmparatorluğu’nun – Türkiye Cumhuriyeti’ne de miras kalan - sosyo-politik yapısı nedeniyle Mithat Paşa’nın öncülük ettiği tarım kredi kuruluşları İngiltere’de görüldüğü üzere tabandan doğup yatay şekilde yayılmamış, yukarıdan aşağıya doğru örgütlenmiştir. Nitekim zannedildiğinin aksine Memleket Sandıkları zaman içerisinde günümüz Türkiye’sinin tarım kredi kooperatiflerine değil, Ziraat Bankası’na dönüşmüştür. Bu yapılanma Osmanlı/Türk tarımına ve köylüsüne büyük faydalar getirmiş olmakla beraber tebaa/yurttaş-devlet veya müşteri-banka 14 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] ilişkisinin ortak-kooperatif ilişkisinden niteliksel açıdan çok farklı olduğu unutulmamalıdır. Zira kooperatifçilik dayanışma, girişim ve özerklik demektir. Dolayısıyla gerçek anlamıyla anlamıyla Türk kooperatifçiliği 1915 yılında TARİŞ’le başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda koooperatifçiliğin ilk adımlarının atıldığı bu dönemde kooperatifçilik hareketi önce ulusal, sonra da uluslararası düzeyde örgütlenecek kadar olgunlaşmıştır. Önce İngiltere’de Rochdale Eşitlikçi Öncüler Cemiyeti örneğini takip eden tüketim kooperatifleri bir araya gelmiş, 1872 yılında Kooperatif Toptancı Cemiyeti’ni (Co-operative Wholesale Society) kurmuşlardır. Yıl 1895’e geldiğinde ise yine İngiliz kooperatifçiliğinin öncülüğünde ICA oluşturulmuştur. Yirminci Yüzyıl’ın başlarında sadece birkaç yüz birim kooperatifin üye olduğu ICA yıllar geçtikçe genişlemiş, İkinci Dünya Savaşı sonrasında 345.000, günümüzde ise 750.000 birim kooperatifi temsil eder hale gelmiştir. Dünya kooperatifçiliğinin sesi olan, uluslararası platformlarda kooperatifçiliği ve kooperatiflerin menfaatlerini temsil eden, aynı zamanda da kooperatif işletmeciliği, ekonomisi ve politikası konusunda önemli araştırmalar yürüten bir kuruluş olan ICA 1937 yılında Rochdale Kooperatifçilik İlkeleri resmen kabul etmiştir. Söz konusu ilkeler değişen dünya koşulları dikkate alınarak 1966 ve (Birlik’in kuruluşunun 100’üncü yılı olan) 1995 yıllarında revize edilmiş olup bugün ICA’nın adıyla anılmakta ve ICA Kooperatif Kimliği Beyanatı’nın (Statement on the Co-operative Identity) bir parçasını oluşturmaktadır. Bu evrensel ilkeler kooperatifleri diğer teşebbüslerden farklı kılan değer ve uygulama esaslarını ortaya koymaktadır. Peki bu ilkeler nedir? ICA Kooperatifçilik İlkeleri Kooperatif ilkeleri kooperatiflerin değerlerini hayata geçirirken kullandığı bir rehberdir. Birinci İlke: Gönüllü ve serbest üyelik Kooperatifler toplumsal cinsi, sosyal, ırksal, siyasi ve dinsel ayrımcılık olmaksızın hizmetleri kullanabilecek ve ortaklığın sorumluluklarını kabul etmeye istekli olan tüm kişilere açık olan gönüllü kuruluşlardır. İkinci İlke: Ortakların Demokratik Yönetimi Kooperatifler politikaların saptanması ve kararların alınmasına aktif şekilde katılan ortaklar tarafından yönetilen demokratik örgütlerdir. Seçilmiş 15 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği temsilciler olarak görev yapan kadın ve erkekler ortaklara hesap vermekle yükümlüdür. Birinci derece kooperatiflerde üyelerin eşit oy hakkı (bir ortak, bir oy) olmalı ve diğer derecelerdeki kooperatifler de demokratik bir şekilde örgütlenmelidir. Üçüncü İlke: Ortakların Ekonomik Katılımı Ortaklar kooperatiflerinin sermayesine adil bir şekilde katılır ve bunu demokratik şekilde yönetir. Genelde bu sermayenin en azından bir kısmı kooperatifin ortak mal varlığıdır. Ortaklar genelde ortaklık koşulu olarak taahhüt edilen sermaye üzerinden eğer söz konusuysa kısıtlı tutarda bir gelir elde eder. Ortaklar gelir fazlalarını şu amaçlardan biri veya tamamı için tahsis eder: kooperatifin geliştirilmesi, en azından bir kısmı taksim olunamayacak nitelikte yedek akçe oluşturmak, ortaklara kooperatif ile işlem hacimlerine göre gelir sağlanması ve ortaklar tarafından onaylanan diğer faaliyetlerin desteklenmesi. Dördüncü İlke: Özerklik ve Bağımsızlık Bağımsızlık Kooperatifler ortakları tarafından yönetilen özerk, kendi kendine yardım amacı güden kuruluşlardır. Devletler dahil olmak üzere diğer örgütlerle anlaşmalara girmeleri veya dış kaynaklardan sermaye temin etmeleri durumunda bunu ortaklarının demokratik yönetimini koruyacak ve kooperatifin özerkliğini muhafaza edecek şekilde yapmaları gereklidir. Beşinci İlke: Eğitim, Öğretim ve Bilgilendirme Bilgilendirme Kooperatifler, kooperatifin gelişimine etkin bir şekilde katkıda bulunabilmeleri amacıyla ortakları, seçilmiş temsilcileri, yöneticileri ve çalışanları için eğitim ve öğretim imkanı sağlar. Kamuoyunu – bilhassa gençleri ve kanaat önderlerini – kooperatifçiliğin doğası ve faydaları hakkında bilgilendirir. Altıncı İlke: Kooperatifler Arasında İşbirliği Kooperatifler yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası yapılar aracılığıyla bir arada çalışarak ortaklarına en etkin şekilde hizmet eder ve kooperatifçilik hareketini güçlendirir. Yedinci İlke: Toplumsal Sorumluluk Kooperatifler ortakları tarafından onaylanan toplumlarının sürdürülebilir kalkınmasını için çalışır. politikalar aracılığıyla 16 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ICA Kooperatifçilik İlkeleri konusunda söylenecek çok söz var. Özellikle de Türk kooperatifçiliğinin bugünkü durumu ICA’nın evrensel ilkeleriyle ne denli örtüşüyor sorgulanması lazım. Ancak şimdilik tek bir hususa dikkati çekmek yeterli: ICA Kooperatifçilik İlkeleri açısından baktığımızda 1915 yılında Egeli çiftçinin kendi vizyonu ve imkanlarıyla harekete geçerek kurduğu, Türkiye’nin gerçek anlamda ilk kooperatifi olan TARİŞ ve bu örnek temel alınarak kurulan diğer tarım satış kooperatifleri ve birlikleri 1935 yılında çıkartılan 2834 ve 1985 tarihli 3186 sayılı Kanunlar ile kooperatif kooperatif olma özelliklerini büyük ölçüde kaybetmiştir. kaybetmiştir. Söz konusu yasal düzenlemeler altında tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin özerkliği ortadan kaldırılmış, yönetimi hükümete bağlanmış, basiretli birer tüccar gibi hareket etmelerine imkan verilmemiştir. Tarım satış kooperatif ve birlikleri sanki birer kamu iktisadi teşekkülü gibi kullanılmış, daha kötüsü kamuoyu ve bizzat ortakları tarafından bu şekilde algılanır olup kooperatifçilik hareketinin ruhu öldürülmüştür. Sonuç olarak ekonomik değil, siyasi kaygılarla kararlar alınmasının önü açılmış, Türk tarımı ve tarımsal kooperatifçiliğinde büyük tahrifatlar meydana gelmiştir. ICA Kooperatifçilik İlkeleri’nden bir, iki ve dördüncüsünün ağır şekilde ihlal edildiği bu dönem ancak 2000 yılında ve Dünya Bankası’nın yönlendirmeleri sonucunda 4572 sayılı Kanun aracılığıyla kooperatiflerin özerkleştirilmesi ile son bulmuştur. Yani ülkemizde tam anlamıyla kooperatifçilik sadece birkaç yıl önce tekrar başlamıştır. Ancak devlet müdahalesi döneminin miras bıraktığı ekonomik ve yönetimsel sorunların bir çırpıda ortadan kalkması tabi ki mümkün olmamıştır. Yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında sağlanan birtakım ilerlemelere karşın tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin ve bu vesileyle Türk tarımının önemli bir kesiminin müsebbibi olmadıkları sorunlarının çözülmesi için farklı ve bütüncül bir yaklaşım gerekmektedir. Bu yaklaşımın çerçevesini çizmeye başlamadan önce tarihini ele aldığımız kooperatifçilik hareketinin günümüzdeki durumunu tarımsal kooperatifler açısından incelemek faydalı olacaktır. 1.2. Küreselleşme Çağında Tarımsal Kooperatifçilik Küreselleşme farklı boyutları olan, karmaşık bir süreç. Ekonomik küreselleşme iş gücünün pek olmamakla birlikte mal ve hizmetlerin, sermaye ve yatırımların ulus-devletlerin sınırlarını daha kolay ve çok daha fazla miktarda aşmasını sağlıyor. Bir yandan bolluk, öte yandan rekabet artıyor. Aynen tüketicilerin kalite arayışları, gıda güvenliği ve kamu sağlığı riskleri, yerel ve küresel ölçekli çevre sorunları ile ekonomik dönüşümün mahal verdiği sosyal ve siyasal sorunların arttığı gibi. 17 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Teşebbüsler bu yeni rekabet koşullarına uyum sağlamak için yeniden yapılanıyor, gerekirse diğerleriyle birleşiyor, başarısız olursa da kapıya kilidi vuruyor. Aynen geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri’nin California Eyaleti’nde faaliyet gösteren Visalia Pamuk Çırçır Kooperatifi’nin yaptığı gibi. 1951 yılında faaliyet geçen Visalia başarısının doruğundayken yılda 30.000 balya pamuk işler ve 150 kadar ortağına 1.000.000 USD risturn dağıtırmış. Üstelik çok eskilerden değil, 1990’lı yılların başında bahsediyoruz. Ancak California’da pamukçuluk federal hükümetin desteklerine rağmen uluslararası rekabet gücünü yitirmeye başladığından pamuk ekili alanlar ve dolayısıyla çırçırcılığın iş hacmi yıllar boyunca gerilemiş. Artan nüfus ise tarımsal arazilerin imara açılmasını daha karlı hale getirmiş. Çevre sorunlarıyla baş etmek için çıkartılan yeni federe düzenlemeler ise işletmenin maliyetlerini arttırmış. Sonuç olarak Visalia Pamuk Çırçır Kooperatifi iflas durumunda olmamasına karşın 31 Aralık 2006 itibariyle tasfiye edilmiş. Kooperatifin kırk yıllık başkanı Larry Gallian Birleşik Devletler Tarım Bakanlığı’nın tarımsal kooperatifçiliğe özel yayın organı Kırsal Kooperatifler’in (Rural Cooperatives) son sayısında bu öyküyü anlatırken gözleri dolu dolu oluyor; ancak mevcut koşullar altında en doğru kararı verdiklerini de ifade ediyor. Peki bütün tarımsal kooperatiflerin sonu bu mu? Küreselleşmenin dinamikleri karşısında çaresiz kalıp kapıya kilit vurmak mı? Bu konuda en ayrıntılı çalışmalar yine Birleşik Devletler Tarım Bakanlığı tarafından yürütülüyor. Bakanlık’ın en önemli birimlerinden olan Kırsal Kalkınma Ajansı bütçe ve insan kaynaklarının çoğunu kırsal işletmelere yönelik kamu hizmetlerine tahsis ediyor2. Bu çerçevede tarımsal kooperatiflerin değişen rekabet koşullarına nasıl ayak uydurabileceğine yönelik araştırma, yayım, danışmanlık ve teşvik faaliyetleri sürdürülüyor. Tüm bu çalışmalar meyvesini Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni nesil nesil kooperatiflerin (İngilizce new generation 3 cooperatives ) ortaya çıkıp yükselişe geçmesiyle vermiş durumda. Yeni nesil kooperatif olgusunu incelemeden önce Yirminci Yüzyıl’da kooperatifçiliğe damga vuran iki temel bakış açısını, iki farklı normu ortaya koymak lazım. Kooperatifçilik hareketinin çıkış noktasını oluşturan ve kooperatifçilik söylemleri açısından her daim ağır basan bakış açışı popülist olandır. Buna göre kooperatifler daha güçlü olan, hatta tekel durumunda bulunan piyasa oyuncularına karşı güç birliği sağlayan, böylelikle piyasaya denge getiren araçlardır. Haksızlık ve sömürüyü engeller, sosyal adaleti sağlarlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu görüşün başta gelen entellektüel 2 Amerika Birleşik Devletleri’nin federal bir yapısı olduğu ve eyalet valiliklerinin çoğunun da tarımsal kooperatifleri ayrıca desteklediği unutulmamalı. 3 Bazı kaynaklarda “yeni nesil” veya “yeni çağ” (new age) adlandırmaları da kullanılıyor bu tarımsal kooperatifler için. 18 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği temsilcisi ekonomist Edwin Nourse olmuştur. Popülist görüşe nispeten sessiz, ancak alttan alta etkin bir itiraz avukat Aaron Sapiro’nun işletmeci görüşüyle gelmiştir. Sapiro’ya göre kooperatifler büyük sermaye şirketlerine karşı mücadele etmek için değil, bu şirketlerle aynı amaca farklı bir iş modeli ile ulaşmak için çaba göstermelidir4,5. 1923 yılında ortaya konulan bu bakış açısı geleneksel kooperatifçiler tarafından kooperatifçilik değerlerini dikkate almamasına ve kooperatiflerin diğer teşebbüslerin tersine kar maksimizasyonunun yanı sıra ortaklarının refahı gibi başka amaçlarının da olabileceğine dikkat çekilerek ağır şekilde eleştirilmiştir. Ancak ilerleyen yıllarda iş dünyasının dinamikleri kooperatiflerin Sapiro’nun öngördüğü gibi sermaye şirketlerini andıracak şekilde faaliyet göstermeye başlamasına neden olmuştur. Bu dinamikler küreselleşme süreciyle güçlenmiştir. Sonuç olarak kooperatifçiliğe popülist ve işletmeci bakış açıları zor da olsa birbirlerine yakınlaşmış, tez ve antitezden senteze ulaşılmıştır. Bir yandan çiftçinin hakkını korurken öte yandan basiretli tüccar gibi davranmaya dayanan bu yeni anlayış yeni nesil kooperatiflerin meydana çıkması sağlayan düşünsel arka planı oluşturmuştur. Dolayısıyla yeni nesil kooperatiflerin yükselişi kooperatifçilik geleneğinin sona ermesi anlamına gelmemekte, kooperatifçiliğin çağa ayak uydurduğunu göstermektedir. Peki nedir bu yeni nesil kooperatifler? Yeni nesil kooperatifleri tanımlayacak ana sözcük katma değerdir. Geleneksel tarımsal kooperatifler ya girdi tedariki (kredi, gübre vb.) ya da ürün satışı ile uğraşmaktadır6. Yeni nesil kooperatifler ise üretim alanlarıyla ilgili tüm faaliyetler arasında dikey entegrasyon sağlamakta, böylelikle ortaklarının üretiminin katma değerini arttırmaktadır. Söz konusu faaliyetler ürünlerin doğasına göre farklılık göstermekle beraber genelde girdi tedariki, ilaçlama gibi zirai önlemler, hasat, birincil işleme, ikincil işleme (tarımsal sanayi), stoklama ve pazarlamadan oluşmaktadır. Bu tür faaliyetler arasında dikey entegrasyon sağlanması hem sermaye şirketlerini tedarik zincirinden çıkartarak kooperatifin ve dolayısıyla ortakların elinde kalan artı değeri arttırmakta, hem de sinerji yaratarak toplam katma değeri yükseltmekte, dolayısıyla sadece üreticiler değil, toplumsal refah açısından da olumlu bir etkiye sahip olmaktadır. Bunun bir sonucu olarak yeni nesil kooperatifler kırsal/bölgesel kalkınma açısından da fayda sağlamaktadır. 4 Mesleki formasyonları dikkate alındığında Nourse’un işletmeci, Sapiro’nun popülist olması beklenirdi aslında. Bu durum kooperatifçilik hareketinde değerlerin önemini göstermektedir. 5 Sapiro’nun görüşü kapitalizmin bir ürünü olmakla beraber Sovyetler Birliği gibi halk cumhuriyetleri ve Türkiye gibi müdahaleci ekonomik sistemlerin kooperatifçiliğe resmi bakış açısını oldukça iyi bir şekilde yansıtmaktadır. 6 Avrupa Birliği’nin bazı Üye Devletleri’nde görülen ve Türkiye’de 2004 yılında kabul edilen 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu ile kurulan üretici örgütleri işlevsel açıdan ürün satışıyla iştigal eden geleneksel tarımsal kooperatiflerine eşdeğerdir. 19 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 1.1 ICA Kooperatifçilik İlkeleri Açısından Geleneksel ve Yeni Nesil Kooperatiflerin Karşılaştırılması Karşılaştırılması ICA Kooperatifçilik İlkesi Geleneksel Kooperatifler Yeni Nesil Kooperatifler Ortaklık serbest değildir. Teslimat hakkı payı alanlarla sınırlıdır. Bir adam, bir oy ilkesi her zaman geçerli değildir. Ortaklara teslimat miktarlarına göre risturn dağıtılır. Daha yüksek tutarda sermaye katkısı gereklidir. Birinci İlke: Gönüllü ve serbest üyelik + İkinci İlke: Ortakların Demokratik Yönetimi + Üçüncü İlke: Ortakların Ekonomik Katılımı + Dördüncü İlke: Özerklik ve Bağımsızlık Beşinci İlke: Eğitim, Öğretim ve Bilgilendirme Altıncı İlke: Kooperatifler Arasında İşbirliği Yedinci İlke: Toplumsal Sorumluluk + + + + + + + + Yeni nesil kooperatifler ICA Kooperatifçilik İlkelerini büyük ölçüde benimsemektedir. Ancak katma değer odaklı faaliyet gösterebilmeleri ve büyük sermaye şirketleriyle rekabet edebilmeleri için yeni nesil kooperatiflerde ortakortak-kooperatif ilişkileri geleneksel kooperatiflerden son derece farklı şekilde düzenlenmektedir7. Her şeyden önce kooperatife giriş serbest değildir, yani her isteyen kooperatifin ortağı olamamaktadır. Kooperatif stratejik yönetim anlayışıyla işleyip pazarlayabileceği (ve stokta bulundurabileceği) ürün miktarını saptamakta, bu miktar üzerinden belirli bir büyüklükte teslimat hakkı hisseleri 7 Bahsedilen düzenlemeler Amerika Birleşik Devletleri’nin eyaletleri arasında ve yeni nesil kooperatif modelinin yayıldığı Kanada ve bazı Kuzey Avrupa ülkeleri gibi diğer yetki alanlarında muhtelif yasal düzenlemeler (medeni kanun, vergi hukuku vb.) nedeniyle farklılık göstermektedir. Burada ortak-kooperatif ilişkilerine genel hatlarıyla bakılacaktır. 20 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği düzenlemektedir. Bu teslimat hakkı hisselerini satın alan kimseler (veya yeni nesile dönüşen geleneksel kooperatiflerde kendilerine örneğin mevcut sermayeleri veya geçmiş üretim ve teslimat performanslarına göre hisse verilenler) kooperatifin ortağı olmaktadır. Satılan hisselerin bedeli kooperatifin sermayesini teşkil etmektedir. Bazı yeni nesil kooperatiflerde teslimat hakkı hisselerinin yanı sıra kooperatifin kendisinin ayrıca hisseleri bulunmaktadır. Teslimat hakkı hisseleri ortak ile kooperatif arasında karşıl karşılıklı hak ve yükümlülükler yaratan birer Hisseler devredilebilir birer sözleşmedir. niteliktedir. Yani bir kimse elindeki hisseyi satarak kooperatifin ortaklığından çıkabilmektedir. Böylelikle yeni nesil kooperatiflerde ortak-kooperatif ilişkileri halka açılmış sermaye şirketlerinin hissedarlarıyla olan ilişkilerine benzer bir nitelik almaktadır. Dolayısıyla hisselerin değeri kooperatifin piyasa değerine göre azalıp artabilmektedir. Ancak bu ortak-kooperatif ilişkisi aynı zamanda bir çeşit sözleşmeli tarım uygulaması da oluşturmaktadır. Ortaklar teslimat hakkı hisselerinin öngördüğü miktar ve kalitede malı kendileri teslim edemezse ya bir başkasından satın alarak kooperatife aktarmalı ya da kooperatifin bir başka kaynaktan olası bir fiyat farkı kendileri tarafından üstlenilmek üzere satın almasına katlanmalıdır8. Ortaklara risturn dağıtımı ellerinde bulunan hisselere ve/ya yaptıkları teslimatlara göre gerçekleştirilmektedir. Yeni nesil kooperatiflerin yönetim anlayışlarında ise farklı eğilimler göze çarpmaktadır. Bazı kuruluşlarda bir adam, bir oy ilkesinin uygulanması sürdürülmekte, diğerlerinde ise ortakların oylarına teslimat miktarlarına göre ağırlık verilmektedir9. Yeni nesil kooperatifler ICA tarafından ortaya konulan diğer kooperatifçilik ilkeleri açısından geleneksel kooperatiflerden ayrı düşmemektedir. Kanada, Ontario Tarım, Gıda ve Kırsal İşler Bakanlığı’ndan R. W. Gamble’ın bu konuda hazırladığı bir karşılaştırma tablosu Amerika Birleşik Devletleri’ndeki uygulamalar dikkate alınarak adapte edilip yukarıda Tablo 1.1 olarak sunulmaktadır. Tablo 1.2’de ise geleneksel ve yeni nesil kooperatiflerin Amerika Birleşik Devletleri, Kansas Devlet Üniversitesi Arthur Capper Kooperatifçilik Merkezi tarafından gerçekleştirilen işlevsel açıdan karşılaştırılması yer almaktadır10. 8 Bu tür koşulların çiftçilerin zirai önlemlere ve tarım sigortası gibi risk yönetimi araçlarına daha büyük önem vermesini sağlayacağı not edilmelidir. 9 Dördüncü bölümde ele aldığımız Avrupa Birliği’nin Avrupa Kooperatif Ortaklığı (SCE) Anasözleşmesine dair 22 Temmuz 2003 tarih ve (AT) 1435/2003 sayılı Konsey Tüzüğü de bu yönde bir uygulamanın önünü açmaktadır. 10 İlk karşılaştırma daha ziyade kooperatifçilik değerlerini, ikincisi ise daha çok işletmecilik özelliklerini dikkate almaktadır. 21 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 1.2 Geleneksel ve Yeni Nesil Kooperatiflerin İşlevsel Açıdan Karşılaştırılması İşlev Geleneksel Kooperatifler Pazarlama İşlemleri Teslimat hakkı Sınırsız Teslimat yükümlülükleri Yok Kabul edilen kalite Geniş Üretici kimliği Genelde belirsiz Ödeme Piyasa fiyatı Kar Dağıtımı Nakit yatırım oranı Düşük Yatırım veya temettü Yüksek Risturnlerin havuza Ender alınması Ortak Ortak Yatırım Yükümlülükleri İlk yatırım Çok düşük Kullanıma orantısallık Düşük ila yüksek Likitide veya Düşük devrebilebilirlik Mübadele değeri Sabit Kefaret yükümlülüğü Ödeyebilme İş büyütme yatırımı Ortakların Oy Hakkı Elverişlilik kısıtlamaları Oy verme hakkı Yok Düşük Genelde bir oy Yeni Nesil Kooperatifler Temin edilen ile sınırlı Var Dar Genelde belirli Sözleşme fiyatı Yüksek Düşük Sık Çok yüksek Çok yüksek Yüksek Piyasaya göre değişken Yok Teslimat hakları için yüksek Genelde çok Genelde değişken sayı Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk kez 1990’lı yıllarda ortaya çıkan ve günümüzde sayıları yaklaşık 200 kadar olup çokuluslu şirketlerin rekabetine karşın tarım ve gıda sektörlerinin en büyük oyuncuları arasında bulunan yeni nesil kooperatifler küreselleşme çağına uygun başarılı bir iş modeli olduklarını kanıtlamış bulunmaktadır. Özetlemek gerekirse yeni nesil kooperatifleri geleneksel kooperatiflerden ayıran iki husus bulunmaktadır: dikey entegrasyon aracılığıyla sağlanan katma değer ve farklı ortak-kooperatif ilişkileri. 1990’lı yılların ürünü olan yeni nesil kooperatifleri Türkiye’de 1915’te kurulan TARİŞ’in öncülüğünü yaptığını tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile 22 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği karşılaştırdığımızda ilginç bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Tarım satış kooperatifleri birlikleri üretim alanlarında dikey entegrasyonu tam olarak değilse de büyük ölçüde sağlamaktadır. Dolayısıyla küreselleşme çağının büyük ölçekli kooperatiflere dayattığı iş modelini uzun yıllar önceden ve kendi vizyonlarıyla yakalamış bulunmaktadır11. Buna karşılık yeni nesil kooperatiflerin aksine Türk kooperatifçilik hukukunda ortak-kooperatif ilişkileri tarım satış kooperatifleri birliklerinin faaliyetlerini kolaylaştıracak şekilde düzenlenmiş olmadığı gibi uzun süren devlet müdahalesi dönemi bu kuruluşların iş dünyasının koşullarına göre hareket etmesini engellemiştir. Yani Türkiye’de doğru doğru iş modeli yanlış düzenlemeler nedeniyle gereken başarıyı gösterememiştir. Dolayısıyla çalışmamızın geri kalanında amacımız doğru düzenlemelerin çerçevesini çıkartmak olacaktır. 11 Nitekim TARİŞ’in kuruluş yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nda mevcut bulunan yabancı yatırım ve dış ticaret koşulları günümüzle benzeşmektedir. Ancak o dönemde ne sosyal devlet ilkesi ne de mikroekonomik düzenlemelerin oturmamış olduğu da unutulmamalıdır. 23 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] 2. Kuramsal Temeller 2.1. Küreselleşme Çağında Kamunun Ekonomiye Müdahalesi Müdahalesi Küreselleşme çağının kooperatifleri bir meydan okumayla karşı karşıya bıraktığını, yeniden yapılanmaya mecbur kıldığını, buna karşın kooperatifçilik hareketinin çağa ayak uyduracak iş modellerini geliştirecek dinamizme sahip olduğunu gösterdik bir önceki bölümün sonunda. Ancak bunun ön koşulunun kamunun doğru düzenlemelere gitmesi olduğunu belirtmeyi de unutmadık. Dolayısıyla şimdi de küreselleşme çağının kamunun, yani devlet kesiminin ekonomiyle olan ilişkisini ne şekilde etkilediğini ortaya koymamız gerekiyor gerekiyor ki doğru düzenlemelerin altında yatan mantığı anlayalım. Tarihe baktığımızda geçmişte devletlerin ekonomiyle olan ilişkilerin sadece kamu maliyesi ile sınırlı olduğunu görüyoruz: Güvenlik ve asayiş gibi bazı temel kamu mallarını tedarik etmek ve vergi salmak. Coğrafi keşifler sonrasında dış ticaret ve ulusal rezervlerde yaşanan dönüşüm kamunun ekonomiye müdahalesine ilişkin ilk görüşlerin oluşmasına neden oluyor. Gerek düşün gerekse uygulama alanında atılım ise büyük ölçüde Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilali’nin sonucunda. Ulusal mal ve hizmet piyasaları oluşmaya başlayınca kamu da ulaştırma ve iletişim altyapısını oluşturmaktan sanayiciler için ham madde tedarikini garanti altına almaya yeni görevler ediniyor. Devletin daha da fazlasını yapması, hatta bütün ekonomik faaliyetleri kontrol altına alması gerektiğine ilişkin aşırı görüşler, yani devrimci sosyalizmler de bu dönemde oluşuyor. Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren ise bir yandan devrimci sosyalizmin Rusya’dan başlayarak hayata geçtiğini ve halk cumhuriyetleri kurulduğunu, öte yandan ise kapitalist ülkelerde de kamunun ekonomiye müdahalesinin ciddi şekilde arttığını görüyoruz. Kapitalist ülkelerde kamu müdahalesine duyulan gereksinim hem devrim taleplerinin panzehiri olarak sosyal devlet anlayışının yerleşmesi gibi siyasal hem de art arda gelen savaşların Türkiye’de olduğu gibi ülkelerin mali ve insan kaynaklarını tüketmesi, 1929 Büyük Buhranı’nın bir sonucu olarak ulusal piyasaların içe kapanması ve Keynescilik’in ortaya çıkması gibi ekonomik nedenlerden kaynaklanıyor. Böylelikle müdahaleci devlet ortaya çıkıyor. Merkezi planlamaya önem veren, taban ve tavan fiyatlar belirleyen, ithal ikameci sanayileşme stratejisi izleyen, kamu iktisadi teşekkülleri aracılığıyla doğrudan üretim yapan, dış alemle ilişkileri sınırlandıran hantal bir yapı bu. Belki Türkiye gibi özel sermaye stokunun bulunmadığı, ekonominin temel göstergelerinin kırılgan olduğu ülkelerde geçiş döneminde gerekli bir model. 24 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Ancak teşebbüs serbestisini sakatlayan, kayırmacılığa meydan veren, yenilikçiliğe kapalı, hantal bir yapı aynı zamanda. Tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin özerkliğinin kanun vasıtasıyla ortadan kaldırılması ve yönetiminin hükümete bağlanması da bu dönemin eseri. 1970’li yıllarda mali gelişmelerle başlayan, sonradan bilgi ve iletişim teknolojilerinin ilerlemesi ve siyasal ilişkilerle derinleşen küreselleşme süreci müdahaleci devletin gerilemesine yok açıyor. Mal ve hizmetlerin, sermaye ve yatırımların veya tabi ki ekonomik krizlerin ulus-devletlerin sınırlarını daha kolay ve yoğun şekilde aşması kamunun ekonomiye müdahale gücünü kısıtlıyor. Gelişmiş ekonomilerin rekabet gücü geriliyor. Yıllardan beri süren müdahalelerin kamu maliyesi üzerinde oluşturduğu yük fazla ağır gelmeye başlıyor. Bir yandan da Keynesciliğin politika önerileri neoklasik, monetarist, arz-yönlü ekonomi ve kamu tercihi gibi etkinliği artan düşünce okulları tarafından kıyasıya eleştiriliyor. Koşullar ve düşüncelerin oluşturduğu yeni oydaşma kamunun piyasalara doğrudan müdahale etmeyi bırakmasını, korumacılığı bırakıp serbestleşmeye (liberalizasyona) gitmesini, kamu iktisadi teşekküllerini özelleştirip elini ayağını üretimden çekmesini, sübvansiyonların azaltılmasını, hatta yeri geldiğinde tamamen kaldırılmasını öngörüyor. Değişim dönemlerinde hep olduğu gibi yine aşırı görüşler ortaya çıkıyor tabi: Hür bireylerin tüm sorunları kendi başına çözebileceğine inanan, para arzının bile özelleştirilmesini savunan, sadece güvenliği sağlayacak minimalist devletler görmek isteyen, üstelik bunları politika önerisi olarak ortaya sürenler eksik olmuyor. Kendilerine ne ad verirlerse versinler bu düşünceleri savunanları tanımlayacak doğru sözcük anarko-kapitalist. Ancak bu anarşistlerin sesleri, öne sürdükleri düşünceler bazen büyük sermayenin işine, bazen de kriz dönemlerinde hayal kırıklığına uğrayan kesimlerin kulağına hoş geldiğinden normal anarşistlere göre fazla çıkıyor, çağın gerçek eğilimlerinin yanlış anlaşılmasına neden olabiliyor. Küreselleşme Küreselleşme çağının ortaya çıkardığı yeni devlet anlayışının adı düzenleyici devlet. Kamu artık piyasalara doğrudan müdahale etmeyecek, bunun yerine piyasaların düzgün çalışması için gerekli önlemleri alacak. Freiburg Hukuk ve Ekonomi Okulu’nun ortaya attığı ve ülkemizde Çoşkun Can Aktan tarafından sık sık tekrarlanan “Mümkün olduğu kadar piyasa, gerektiği kadar devlet.” sloganı bu anlayışı ifade etmenin en kestirme yolu. Başlangıçta ifade ettiğimiz üzere Türkiye’nin küreselleşme sürecine eklemlenmesinin başlangıç tarihi 24 Ocak 1980. Ancak bu tarihte alınan kararlar devletin piyasalardan elini çekmeye başlamasını sağlamak ve sağlıklı bir makroekonomik ortamın temellerini atmakla beraber düzenleyici devlet 25 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği anlayışı çerçevesinde bunun yerini alması gereken kural ve kurumları gündeme getirmedi. 1982 Anayasası’nın gerekli hukuksal temelleri oluşturmasına karşın bir Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ve Rekabet Kurumu ile sınai mülkiyet hakları ve Türk Patent Enstitüsü için Avrupa Topluluğu ile gümrük birliğinin tamamlanmasını, bankacılık, enerji ve telekomünikasyon gibi sektörel düzenlemeler için Uluslararası Para Fonu’nun koşullarını, tarım reformu için Dünya Bankası’nın projelerini beklemek gerekti. Dolayısıyla bu düzenlemeler halkımızın önemli bir kesimi, hatta bürokrasinin bir kısmı tarafından Türkiye’nin kendi ihtiyacı değil de dışarıdan dayatılan koşullar gibi algılandı ve pek benimsenmedi. Daha önemlisi bu düzenlemelerin altında yatan kuramsal temellerin yaygın şekilde anlaşılması ve içselleştirilmesi sağlanamadı. Evet, Devlet Planlama Teşkilatı özel ihtisas komisyonları topladı, akademisyenler değerli çalışmalar hazırladı, bir sürü uzmanlık tezi kaleme alındı belki; ama Türkiye’de rekabet hukuku ve politikası gibi sınırlı sayıda konu haricinde ithal edilen düzenlemelerin ulusal nitelikli tamamlayıcısı ve/ya devamını teşkil edecek kuralların geliştirilmesini mümkün kılacak düşünsel ve örgütsel yapı sağlanamadı. İşte bu eksiklik kendisini belki de en fazla tarım konusunda hissettiriyor. Doğru yönde adımlar atılsa da istikrarlı bir yürüyüş sağlanamıyor. Bu yüzden tarım kesiminin ve bu doğrultuda tarımsal kooperatifçiliğin neden desteklenmesi gerektiğinin hatırlatılması önem kazanıyor. 2.2. Tarım Kesimine Kesimine Neden Müdahale Edilir? Edilir? Tarımsal Kooperatifçilik Neden Desteklenir? Temel ekonomi kuramında tüketicilerin farksızlık eğrisi ile üreticilerin üretim olanakları eğrisinin tanjant noktasında kaynakların dağılım verimliliği sağlanır ve toplumsal refah en yüksek dereceye çıkar. Tüketiciler ile üreticileri bir araya getiren mekanizmaya ise piyasa adı verilir. Piyasa mekanizması verimli çalıştığından kamu müdahalesine gereksinim duymaz. Tam tersine kamu müdahalesi tüketici ve üreticilerin tercihleri doğrultusunda hareket ederek kendileri ve dolayısıyla toplamda toplum için en yüksek faydayı elde etmelerini engeller. Ancak piyasalar gerçek hayatta toplumsal refahın en yüksek dereceye çıkmasını her zaman temin edemez. Bazı durumlarda ise toplumsal refah en yüksek dereceye çıkmakla beraber bunun sonuçları toplumdaki bazı gruplar açısından kabul edilemez olur. Tarımsal piyasalarda ilki ekonomik, ikincisi sosyal nitelikli olan bu her iki sorun da sık sık görülmekte, dolayısıyla kamu müdahalesi gerekli hale gelmektedir. gelmektedir. 26 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 2.2.1. Ekonomik Nedenler Piyasa mekanizmasının toplumsal kaynakların dağılım verimliliğini sağlayabilmesi için ekonomi kuramında mükemmel piyasa olarak adlandırılan piyasa özelliklerini taşıması veya ekonomi kuramındaki gelişmelerin ortaya koyduğu bunları ikame edici niteliklere sahip olması gerekmektedir. Mükemmel piyasaların karşılaması gereken koşullar sayıca fazla ve oldukça ağırdır: (1) Tüm oyuncular fiyat alıcıdır. Bu piyasada çok fazla sayıda oyuncu olmasını gerekli kılar. (2) Mal veya hizmetler homojendir. (3) Piyasa yarışılabilir olmalıdır; yani giriş ve çıkış serbest olmalıdır. (4) Tüm piyasa oyuncularının eksiksiz bilgisi olmalıdır. (5) Özel fayda ve maliyetler toplumsal ve fayda ve maliyetlerden sapma göstermemelidir. Yukarıdaki kısa açıklama bile tarımsal piyasaların neden temel ekonomi kuramının öngörüsünü karşılayamadığını ortaya koymaktadır. Sıralanan özelliklerin tarımsal piyasalarda bulunması, hatta genel olarak bazı mali piyasalar haricinde söz konusu olması mümkün değildir. Zaten aksi taktirde ekonominin hem iktisat bölümlerinde hem de ziraat fakültelerinde okutulan tarım ekonomisi diye bir altdalı olmasına gerek bulunmazdı. Tarımsal piyasalara müdahale edilmesinin ekonomik nedenlerini birkaç örnekle açmakta fayda var. En başta gelen neden mübadele maliyetleri, mal veya hizmetlerin el değiştirmesi için gerekli olan muhtelif giderler yani. Tarımsal üreticilerin alın terlerini elden çıkarmak için, hele de kısıtlıysa üretim miktarları, uzun mesafeler katetmeleri pek mümkün değil. Bu durumda gerçek bir piyasanın, hatta bazen herhangi bir piyasanın oluşması da mümkün olmuyor. Ya otokonsomasyona yönelik verimsiz üretim ağır basıyor ya da ürünler elde veya köy köy gezen tüccarın insafına kalıyor. Bu duruma karşı alınabilecek önlemler muhtelif: mübadele maliyetlerini düşürmek, taban fiyatlar saptamak ya da – en kolayı – tarımsal üreticilerin arzını merkezileştirmesini temin etmek. Son yöntem için tarım satış kooperatifleri ideal seçenek. Mübadele maliyetleri ile yakından ilişkili bir konu eşgüdüm (koordinasyon). Bazen mübadele maliyetlerinin fazla yüksek olması veya diğer nedenlerden verimli bir üretim ve pazarlama için gerekli kaynaklar bir araya gelemiyor. Çiftçi tarlasında, zeytinliğinde, kullanması gereken gübredir, zirai ilaçtır toptancıda, yaprak-toprak analizi yapıp neyi ne kadar kullanacağını söyleyecek ziraat mühendisi bürosunda, tüketici hepsinden uzak. Bunları ve taşımacısından ambalajlayıcısına daha nicesinin eşgüdümünü sağlamak hiç de öyle kolay değil. 27 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Ekonomistlerin eşgüdüm başarısızlıkları adını verdiği bu tür sorunlar da pek yabana atılır cinsten pek değil. Makroekonomide – örneğin - resesyonların nedeni de bazı durumlarda tasarruf sahipleri ile yatırımcılar arasında yaşanan eşgüdüm başarısızlıkları zira! Tarıma dönecek olursak üreticinin alın terinin köy köy gezen tüccarın eline kalmasının bir başka sakıncası çıkıyor ortaya. Evet, tüccar tenekeciyi, kamyoncuyu bulur, malı da kasabaya, şehre götürüp tüketiciye ulaştırır ulaştırmasına; ama çiftçinin girdi tedarikiyle, zirai bakımıyla, eğitimiyle hiç uğraşır mı? İşte burada unu, yağı, şekeri birbirine katıp helva yapmak, yani piyasa verimliliğini sağlamak için eşgüdüm başarısızlığını aşmak ya yerel yönetimlere ya da tarımsal kooperatiflere düşer. Yerel yönetimlerin bir sürü işi gücü olduğu, tarımsal kooperatiflerin ise hem ihtisas kuruluşları olduğu hem de ticari nitelikleri bulunduğu düşünülürse kamunun bu görevi kooperatifler aracılığıyla yapmasının daha etkili olacağı ortaya çıkıyor. Tarım kesimine müdahale gerektiren bir başka neden: asimetrik bilgi. Yani belirli bir piyasadaki oyuncuların sahip olduğu bilgilerin denk gelmemesi manasına gelen bir bilgi başarısızlığı. Örneğin her zeytinyağı tüketicisi kimyager veya kimya mühendisi değil, öyle olsa bile elinin altında gerekli laboratuvar ekipmanı yok, olsa bile yapılacak analizlerin bedeli yağın satış fiyatından daha fazla . Dolayısıyla tüketicinin satın aldığı zeytinyağının tağşişli olup olmadığını, bir başka deyişle başka yağlarla paçal edilmiş bulunup bulunmadığı anlaması mümkün değil. Oysa yağı ambalajlayan malın gerçek niteliğini biliyor. Böyle bir durumda tek çare eğer yapılacaksa tağşişin tüketiciyi yanıltmayacak şekilde beyan edilmesini kanunen zorunlu kılmak. Ve tabi bu zorunluluğa uyulduğunu temin edecek denetim yapısını oluşturmak. Bu sorun karşısında da kooperatifler aracılığıyla arzın merkezileştirilmesi ve bu sayede tutulabilecek ayrıntılı stok kayıtları idari bir çözüm olarak ortaya çıkıyor. Devam edelim: Piyasa gücü, yani piyasaların oligopolistik yapıda olması12 sadece tarımsal değil, her çeşit piyasa için büyük bir sorun. Zira oligopolistik güce sahip teşebbüsler fiyat alıcısı değildir, fiyat üzerinde baskı veya spekülasyon yaratıp piyasaların verimli faaliyet göstermesine engel olurlar. Üstelik rekabeti bozucu işbirliklerine girmeleri durumunda bu etkileri katlanarak artar13. Sonuç olarak üretim miktarı azalır ve fiyatlar artar, teşeb12 Oligopolistik piyasalarda az sayıda teşebbüs olur. Bu teşebbüslere topluca oligopol adı verilir. Genel olarak mükemmel olmayan piyasalarda oyuncular fiyat alıcısı olmadığından piyasa mekanizmasının toplumsal refahın en yüksek seviyeye çıkartması mümkün olmaz. Bir piyasadaki teşebbüs sayısını ise ölçek ekonomileri ve giriş-çıkış maliyetleri belirler. Tam yarışılabilir piyasalar mükemmel piyasaları ikame edebilir. 13 Bu tür rekabeti bozucu anlaşmalar rekabet hukuku ve politikasının kapsamına girmekte ve tespit edilmeleri durumunda cezalandırılmaktadır. 28 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği büslerin karlılığı yükselirken tüketicinin cebi zarar görür. Piyasa gücü sorunu tarımsal (veya ormancılık gibi diğer doğal kaynaklara dayalı) piyasalarda daha ağır bir hal almaktadır; çünkü tarımsal üreticiler atomistiktir. Yani isterse eskiden sömürge olmuş ülkeler veya feodal türde toprak mülkiyeti ilişkilerinin süregeldiği bölgelerdeki gibi çok büyük arazilere sahip olsunlar yine de oligopolist teşebbüsler karşısında çok ufak ölçekli kalmaktadırlar. Dolayısıyla tarımsal piyasalarda oligopolistler bir yandan kendilerine ham madde tedarik eden üretici, öte yandan ise tüketici üzerinde baskı kurabilme şansına sahiptir. Kamunun böyle bir durum karşısında yapabilecekleri sınırlıdır. Genel olarak piyasaya giriş ve çıkış engellerinin azaltılması gereklidir elbet. Ancak bir piyasada yeni bir oyuncuya yer varsa özel sermaye zaten bir yolunu bulup giriş yapar. Bu nedenle esas gerekli olan oligopolistlerin gücünü dengelemektir. Denge tüketici tarafında tüketici hakkı dernekleri veya tüketim kooperatifleri, üretici tarafında ise tarımsal kooperatifler aracılığıyla sağlanabilir. Satıcı ve alıcı gücü büyük sermayenin piyasa gücünü kullanarak istediği gibi hareket etmesini engeller. Dolayısıyla mükemmel olmayan tarımsal piyasaların verimli işlemesini sağlamanın yolu kooperatifçiliğin teşvik edilmesinden geçmektedir. Mübadele maliyetleri ve eşgüdüm başarısızlıkları piyasaların oluşumuyla, asimetrik bilgi ve piyasa gücü ise işleyişiyle ilgili sorunlar. İkinci türden sorunlara genel olarak piyasa başarısızlıkları ismi veriliyor. Piyasa başarısızlıkların başka türleri de var. Tarım kesimi açısından ne denli önemli oldukları son yıllarda daha iyi anlaşılan kamu malları ve dışsallıkları konularını ele alalım burada. Dışsallıklar bir malın veya hizmetin üretim veya tüketiminin toplumsal refah etkilerinin piyasada o mal veya hizmete ilişkin olarak oluşan fiyat tarafından tam olarak yansıtılmaması durumudur. Bir başka deyişle bir mal veya hizmetin üretici veya tüketici için olan özel fayda ve maliyeti ile toplumsal fayda ve maliyetinin çakışmamasıdır. Anlaşılacağı üzere dışsallıklar kaynakları açısından üretim ve tüketim, etkileri açısından olumlu (pozitif) veya olumsuz (negatif) olarak sınıflandırılabilir. İyi tarım uygulamalarına riayet edilmeden gerçekleştirilen entansif üretim olumsuz üretim dışsallıkları yaratır. Buna karşın zeytincilik erozyonu önlemesi, zeytin ağaçlarının oksijen vermesi, kırsal alanları güzelleştirmesi gibi 29 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Fiyat Özel Arz Toplumsal Arz Özel Talep Miktar M MO Şekil 2.1 Olumlu Üretim Dışsallığı (Zeytincilik Örneği) birçok nedenden dolayı olumlu üretim dışsallıkları yaratır. Yani zeytinciliğin ekonomik değeri aslında elde edilen mahsulün piyasa değerinin kat be kat üzerindedir. Şekil 2.1’de bu durum basitleştirilmiş bir grafik ile gösterilmektedir. Piyasada özel arz ile özel talebin kesiştiği noktada M kadar üretim yapılmaktadır. Oysa üretim faaliyetinin özel arz tarafından ifade edilen tüketimin yanı sıra toplumsal açıdan başka faydaları da bulunmaktadır. Bu faydaların değeri özel ve toplumsal arz eğrileri arasındaki uzaklık kadardır (Şekilde vektör tarafından gösterilmektedir.). Yani zeytinyağı, sofralık zeytin veya pirina tüketicisi bunun karşılığında bir ödeme yapmamakla beraber çevrenin korunmasını ve kırsal alanların güzelleşmesini de sağlamaktadır. Ancak bu yeterli seviyede değildir. Şekilden görüleceği üzere toplumsal refahı en yüksek seviyeye çıkartan üretim miktarı M değil, toplumsal arz ile özel talebin kesiştiği nokta olan MO kadardır. Ancak böyle bir arz söz konusu olmadığından dolayı üretimin M’den MO’ya çıkartılması için kamunun müdahalesi, örneğin zeytincilik örneğinde zeytinliklere ilave doğrudan gelir desteği veya zeytincilik ürünlerine prim verilmesi gerekmektedir. 30 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Fiyat Toplumsal Arz Özel Arz Özel Talep Miktar MO M Şekil 2.2 Olumsuz Üretim Dışsallığı (Madencilik Örneği) Bazı sektörlerde ise tam tersi söz konusudur. Örneğin madencilik faaliyetleri ekonomiye faydalı olmakla beraber çevreye büyük zarar verir; hava, ses ve toprak kirliliği yaratır, maden alanı yakınlarındaki tarımsal üretimi, ticari ve sosyal hayatı olumsuz etkiler. Özellikle de siyanür gibi zehirli maddeler kullanılarak yapılan madencilik faaliyetleri cevher tükendikten uzun bir süre sonra bile etkisi hissedilen zararlara neden olur. Kısacası Şekil 2.2’de gösterildiği üzere madencilik gibi faaliyetler olumsuz üretim dışsallıkları yaratır ve dolayısıyla toplumsal refahın en yüksek seviyeye çıkartılması için ağır vergi ve düzenlemelere tabi kılınıp özel talebe göre şekillenen miktarlarının (M) toplumsal taleple uyumlu olacak şekilde azaltılması (MO) gerekmektedir. Ülkemizde birkaç yıl önce yapılan zeytincilik mi, madencilik mi tartışmalarında ekonomi kuramının ortaya koyduğu bu gerçeklere dikkat edilmemiş olması, ilgili kamu kurumları tarafından yapılan (?) maliyet-fayda analizlerinde çevre etki değerlendirme raporları aracılığıyla madenciliğin olumsuz dışsallıkları ekonomik boyutuna yeteri kadar ağırlık verilmeden hesaba katılsa bile zeytinciliğin olumlu dışsallıklarının tamamen gözardı edilmesi çarpık bir tablo oluşturmuştur. 31 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Zeytincilik örneğinde gördüğümüz olumlu dışsallıklara bazen yarı-kamu malı da denilir. Bunun nedenini anlamak için öncelikle kamu malı kavramını açıklamak gerekmektedir. Mal ve hizmetleri sınıflandırmakta iki kriter kullanılır: rakiplik ve dışarıda tutabilme. Özel bir mal bir kimse tarafından satın alındı mı diğer kimselerin satın alabileceği miktar azalır. Bu rakipliktir. Özel malı satın alan kişi diğer kimselerin bunu kullanmasına engel olabilir. Bu da dışarıda tutabilmedir. Örnek vermek gerekirse bir özel koruma tutarsanız diğer ihtiyaç sahipleri için piyasada bu işi yapan kimse sayısı azalacak, korumanız da bir tek sizin güvenliğinizi sağlayacaktır. Oysa silahlı kuvvetler tarafından sağlanan ulusal güvenlik açısından böyle bir şey söz konusu değildir. Bir kişinin ulusal güvenlikten faydalanıyor olması diğer kimselerin aynı hizmetten faydalanıp faydalanmamasını etkilemez. Dolayısıyla özel koruma özel mal, ulusal güvenlik kamu malıdır. Kamu mallarının tarım ekonomisi açısından önemine son yıllarda özellikle Avrupa Birliği’nde dikkat çekilir olmuştur. Bunun nedeni 1994 tarihli Tarifeler ve Ticaret Genel Anlaşması’na (İngilizce General Agreement on Tariffs and Trade, kısaca GATT) ekli Tarım Anlaşması çerçevesinde tarımsal sübvansiyonların14 gelişmiş ülkeler için aşama aşama yeşil kutuya çekilmesi15, yani fiyat mekanizması üzerinde hiç veya minimal bir etkiye sahip kılınıp piyasaları daha az tahrif eder duruma getirilmesi sonucunda kamu mallarının bugüne kadar tarımın desteklenmesi için öne sürülen – aşağıda değindiğimiz – geleneksel argümanların tamamlayıcısı olarak gündeme gelmesidir. Burada tarımsal sübvansiyonların basit bir savunması değildir söz konusu olan. Tarımsal destekleme sistemlerinin değişmesi ve ekonomik açıdan rasyonel hale getirilmesi aynı zamanda tarım politikasının odaklarının da değişmesine yardımcı olmuştur. Böylelikle ortaya çıkan yaklaşım tarımın çokişlevliliğini vurgulamaktadır. Tarımın çokişlevliliği ilk kez 1998 yılında, Türkiye’nin de üyesi olduğu ve tarım ile kırsal kalkınma konularında yürüttüğü araştırmalar dünyanın her yanında referans olarak kullanılan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı 14 Çoktaraflı ticaret hukuku (veya pek doğru olmayan bir adlandırmayla Dünya Ticaret Örgütü hukuku) çerçevesinde tarım harici tüm destekler esas olarak Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Önlemler Anlaşması’nın kapsamına girmektedir. Bu durum tarımın kendisine özgü bir alan olduğunun en büyük kanıtıdır. 15 Tarım Anlaşması tarımsal sübvansiyonları üçe ayırmaktadır. Kırmızı kutuya giren taban veya tavan fiyat uygulamaları veya üretim miktarına göre verilen primler gibi sübvansiyonların piyasa mekanizmasını doğrudan tahrif ettiği, dolayısıyla yasaklanması gerektiği öngörülmektedir. Mavi kutuya giren üretimle bağlantılı olmakla birlikte, üretim seviyesiyle birlikte artmayan destekler tolere edilmektedir. Yeşil kutuya ise üretimle bağlantısı bulunmayan, doğrudan gelir desteği tipi sübvansiyonlar girmekte olup bunlara tamamiyle izin verilmektedir. 32 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (İngilizce Organisation for Economic Co-operation and Development), kısa adıyla OECD tarafından resmen tanınmıştır. 1998 Mart tarihli OECD Tarım Bakanları Konseyi Toplantısı Sonuç Bildirgesi fıkra 10’da şu ifade yer almaktadır: “çokişlevli niteliği nedeniyle tarım kırsal alanların ekonomik yaşamında özel bir öneme sahiptir. Kamu malları için etkin piyasaların olmadığı, tüm maliyet ve faydaların içselleştirilmediği durumda politikanın üstleneceği bir görev vardır. Tarım politikasının [...] hedefleri iyi belirlenmiş politika önlemleri dahil olmak üzere reformu sektörün etkin ve sürdürülebilir kaynak kullanımını pekiştirirken kırsal alanların yaşanabilirliğine katkıda bulunmasına ve çevre sorunlarını ele almasına icaz verecektir.” Tarımın çokişlevliliği kavramı 1998 yılında Avrupa Birliği tarafından İleri Tarım Müzakereleri’nin başlangıcı öncesinde Dünya Ticaret Örgütü Tarım Komitesi’nin yürüttüğü Analiz ve Bilgi Değişimi Süreci çerçevesinde arz edilen ve o günden bu yana Birlik’in Doha Kalkınma Gündemi kapsamında savunulan tarımla ilgili görüşlerin esaslarını oluşturan bir belge olan “Avrupa Topluluğu’nun Tarımın Çokişlevli Niteliğine İlişkin Katkısı” (İngilizce “Contribution of the European Community on the Multifunctional Character of Agriculture”) başlıklı yazıda açıklığa kavuşturulmuştur. Bu belgenin tamamı önemli olmakla beraber aşağıda ele aldığımız konunun özünü yansıtan yedi, sekiz ve 20’nci fıkralarına yer verilmektedir: “7. Tarım üretim işlevinden başka koruma, kırsal peyzajın idaresi ve geliştirilmesi, çevrenin doğal tehlikelere karşı dahil korunması ve kırsal alanlarının yaşanabilirliğine katkı sağlanması gibi diğer işlevleri de bünyesinde barındırmaktadır. Tarımın mutlaka gıda kalitesi ve güvenliğine ilişkin olanlar gibi tüketicilerin endişelerine de yanıt verebilmesi gerekmektedir. 8. Bu işlevler sadece tarımsal üretim fonksiyonunun dışsallıkları, yani yönlendirilmemiş, belirli bir kurumsal ve siyasal bağlama katıştırılmamış olan yan etkiler şeklinde basite indirgenemez. Avrupa toplumunun tarımın birden fazla olan işlevlerini önemsediği ve bu nedenle bunların arz edilmesini temin edecek politikaların tesis edildiği bir gerçektir. Kuşkusuz ki bu tür işlevler tarımsal üretimle (ve birbirleriyle) karşılıklı olarak bağımlıdır ve toplum tarafından değerleri kendilerinden menkul olarak kabul edilmektedir.” 33 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği “20. Bu nedenle bu tür kamu mallarının tedarik edilmesini ve genel olarak tarımın gıda ve lif üretimi haricindeki işlevlerinin üstlenileceğinden emin olunması amacıyla kamu müdahalesi gereklidir. Tarımın muhtelif işlevleri arasındaki karşılıklı bağımlılık karşısında tarımın diğer işlevlerinin desteklenmesi üretim fonksiyonundan tamamen bağımsız olarak görülemez. Tarımın çokişlevli niteliğinin yerine getirilmesinin temin edilmesi tarımı bir bütün olarak ele alan politikaları gerekli kılmaktadır.” Görüldüğü üzere tarımın çokişlevliliği hem ekonomi kuramı açısından sağlam hem de uluslararası düzlemde kabul görmüş bir olgudur16. Bu çerçevede zeytincilik gibi olumlu üretim dışsallıkları olan, kamu malları üreten tarımsal sektörlerin desteklenmesi gerektiği açıkça ortaya çıkmaktadır. Böylelikle kamunun tarım kesimine hangi nedenlerden dolayı müdahale etmesinin gerekli olabileceğini ortaya koymuş oluyoruz. Ancak ilave edilmesi gereken bazı hususlar var. Öncelikle kamunun, yani devletin, aynı amaca yönelik olarak birden fazla araç kullanabileceğini belirtmek lazım. Örneğin yerli üreticilerin uluslararası rekabete dayanabilmesini sağlamak için gümrük resimlerine de başvurulabilir, aktif iş gücü piyasası önlemlerine de. Önemli olan piyasaları en az tahrif edecek, en düşük maliyetli önlemi alabilmek. Bu çerçevede tarımsal kooperatifler kamu müdahalesi için ideal bir araç olarak öne çıkıyor; çıkıyor çünkü kooperatifler kamu kuruluşları veya diğer kar amacı gütmeyen kuruluşların aksine bir yandan kamusal görevleri yerine getirirken öte yandan piyasadan gelir elde edebiliyor. Böylelikle kamusal görevlerden kaynaklanan maliyetlerin önemli bir kısmını kendi kaynaklarından karşılayabiliyor. Dolayısıyla kooperatiflere verilecek destekler daha verimli ve daha etkin oluyor. Bir başka husus da şu: Tarımsal kooperatifler sadece tarım kesimine kamu müdahalesinin aracı olarak değil, başarılı bir iş modeli olarak da teşvik edilmeyi hakediyor. Bunun nedeni tarımsal kooperatiflerin atomistik tarımsal üreticiler arasında yatay entegrasyon sağlayarak sinerji yaratması. Bir önceki bölümde ele aldığımız yeni nesil kooperatifler ve Türkiye’deki tarım satış kooperatifleri birlikleri durumunda buna bir de dikey entegrasyonun faydaları ekleniyor. Atomistik üreticilerin entegrasyon sayesinde tecrübe edeceği içsel büyüme sektörel ve ulusal düzeyde ekonomik büyüme ve kalkınmanın da anahtarını oluşturuyor. 16 Kuşkusuz ki bu anlayış bilimsel temelleri olmakla beraber şimdilik çevrecilik veya tüketicilerin organik ürün tercihleri gibi değerlerin ilerleme kaydetmiş olduğu gelişmiş ülkelerde yerleşmiş bulunmakla beraber diğer politika tercihlerinde görüldüğü gibi zamanla gelişmekte olan ülkelere de yayılacaktır. 34 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Kutu 2.1. Kamunun Piyasalara Müdahalesinin Sınıflandırılması Konvansiyonel nedenler Piyasa mekanizmasının oluşması veya verimli şekilde işlemesini engelleyen sorunları düzeltmek ya da sosyal nedenlerle yapılan müdahalelerdir. Doğru şekilde tasarlanmaları durumunda toplumsal refahı arttırdıkları konusunda mutabakat bulunmaktadır. • • • • Mübadele maliyetleri Eşgüdüm başarısızlıkları Piyasa başarısızlıkları o Kamu malları ve ortak havuz kaynakları o Dışsallıklar o Bilgisel başarısızlıklar o Diğer kayıp piyasalar o Piyasa gücü Paternalistik (Sosyal) Hükümetlerarası Rekabet Hükümetlerin genellikle kendi teşebbüslerinin karlılığını arttırmak veya ülkelerine yabancı yatırım çekmek için başvurdukları, teşebbüslere diğer ülkelere göre daha avantajlı koşullar sunulmasını hedefleyen müdahalelerdir. Diğer hükümetlerin karşılık vermemesi durumunda toplumsal refahı arttırabilirler. Ancak bu genelde söz konusu değildir. Hükümetlerarası rekabetin başlıca iki türü bulunmaktadır: • Stratejik ticaret politikası • Uluslararası vergi rekabeti Ekonomi Politik Siyasetçilerin yeniden seçilmek veya seçim kampanyalarına destek sağlamak (“seçim ekonomisi”), bürokratların ise idare etmekte oldukları sektörlerden beğeni toplamak amacıyla ve genellikle çıkar gruplarının talepleri doğrultusunda piyasalara müdahale etmesidir. Toplumsal refah açısından etkisi olumsuzdur. Bunun nedeni siyasetçi veya bürokratların toplumsal refah yerine toplumdaki gruplardan bir tanesinin refahını göz önüne almasıdır. Gelişmiş ülkelerde çiftçiler etkin şekilde örgütlenmiş olduğu, hatta en güçlü çıkar gruplarından bir tanesini oluşturduğu için tarım kesimine büyük yardımlar akıtılmaktadır. 35 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Kamunun piyasalara müdahalesi meselesini tüm boyutlarıyla ele almak tabi ki mümkün değil. Bir ekonomi ders kitabı yazmaya kalkışmıyoruz sonuç olarak. Ancak kamu müdahalesinin ekonomik açıdan fayda sağladığı koşulları ortaya koyduk. Kutu 2.1’de ise resmin tamamını özetliyoruz. 2.2.2. Sosyal Nedenler Bazı durumlarda piyasa mekanizmasının verimli işlemesine, toplumsal refahın en yüksek seviyeye çıkmasına karşın elde edilen sonuçlar, paternalistik veya sosyal bir bakış açısından toplum için kabul edilemez olur. Kamu maliyesi yazınında iki durumda bu yaklaşım haklı görülmektedir: erdemli mallar ve gelir adaleti. Önce erdemli mallara bakalım. Bunlar kamunun bireylerin talep etmese de tüketmesi gerektiğine inandığı özel niteliği ağır basan mal veya hizmetlerdir. Örneğin yüksek eğitim bir erdemli maldır. Bireyler üniversiteye gitmek zorunda değildir; ancak gitmek isterlerse kamu bunu teşvik eder. Nitekim devlet üniversitelerinde alınan harçlar öğrencilerin bu kurumlara olan maliyetlerinin sadece bir kısmını karşılamaktadır. Erdemli mallar olduğu gibi erdemsiz mallar da vardır. Örneğin sigara. İsteyen içer isteyen içmez; ancak bireylerin sağlığının korunması ve sigara içenlerin muhtelif hastalıklara yakalanma riskinin daha yüksek, dolayısıyla sağlık sistemi üzerindeki yükünün daha fazla olması nedeniyle tütün mamulleri ağır şekilde vergilendirilir. Bu terminoloji ile bakıldığında zeytinyağının erdemli bir mal olduğu anlaşılacaktır; çünkü zeytinyağı kullanımı başta kalp-damar sağlığı olmak üzere birçok açıdan faydalıdır ve uzun bir yaşamın habercisidir. Margarin ise tam tersi! Dolayısıyla gıda maddeleri tek bir oran üzerinden değil, farklı oranlarda vergilendirilmelidir. Piyasa ekonomilerinde toplumda farklı gelir grupları bulunması doğal, hatta faydalıdır. Ancak düşük gelir gruplarının yoksulluk çekmesi istenen bir durum değildir. Ayrıca düşük ve yüksek gruplar arasında gelir uçurumları oluşması toplumda adalet duygusunu zedelemekte ve ahlaki çöküntüye neden olmaktadır. Bu nedenle yüksek gelir gruplarından devlet eliyle, örneğin artan oranlı (müterakki) vergilendirme vasıtasıyla düşük gelir gruplarına gelir nakli gerçekleştirilmesi yaygın olarak kabul görmektedir. Ekonomi kuramı gelirin marjinal faydasının azaldığını ortaya koyduğundan bu uygulama aynı zamanda rasyoneldir. Ancak hakkaniyet ve verimlilik arasında ters yönlü bir ilişki olduğu da unutulmamalıdır. 36 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Bütün dünyada çiftçi ve köylüler göreceli olarak yoksulluk tehdidiyle karşı karşıya olan bir kesimdir. Gelişmekte ve yapısal değişim geçirmekte olan ülkelerde bu durum daha da vahimdir. Dolayısıyla yoksullukla mücadele politikaları çerçevesinde tarımsal üreticilerin koşullarına özel bir hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir. İşte bu çerçevede tarımsal kooperatiflerin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Tarımsal kooperatiflerin ortaklarına verdikleri hizmetler ve sağladığı yatay ve dikey entegrasyon köylülerin beşeri sermayelerini ve gelirlerini arttırmakta, kırsal kalkınmaya yardımcı olmaktadır. Böylelikle yoksulluğun azaltılması mümkün olmaktadır. Zaten hatırlanacağı üzere Rochdale Eşitlikçi Öncüler Cemiyeti’nin, yani kooperatifçilik hareketinin çıkış noktası da budur. Günümüzde Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri (İngilizce Millennium Development Goals) çerçevesinde gerçekleştirilen tartışma ve çalışmalar kooperatiflerin kalkınma açısından önemini bir kez daha teyit etmiştir17. Anlaşılacağı üzere piyasalara ekonomik nedenli kamu müdahalelerinde olduğu gibi sosyal nedenli müdahalelerde de kooperatifler verimli ve etkin bir araç olarak kullanılabilir. 17 Bu konuya dikkatleri son zamanlarda özellikle Uluslararası Çalışma Örgütü (İngilizce International Labour Organization), kısa adıyla ILO tarafından yapılan yayınlar, örneğin 2003 tarihli Rediscovering the Co-operative Advantage: Poverty Reduction Through Self-Help çekmektedir. ILO ve ICA 2004 yılında bir mutabakat zaptı imzalayarak Ortak Kooperatif Gündemi çerçevesinde kooperatiflerin bu alandaki kapasitelerini geliştirmeyi hedefleyen Yoksulluğa Karşı Küresel Kooperatifçilik Kampanyası’nı başlatmıştır. Dünya Bankası da yoksullukla mücadele programlarında kooperatif bileşenlerine daha çok ağırlık vermeye başlamıştır. 37 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] 3. Uluslararası Esaslar Kooperatifçiliğin ekonomik ve sosyal önemi gerek ulusal gerekse de uluslararası düzlemde dikkat çekmiş ve çeşitli vesileler ile dile getirilmiştir. Bu çerçevede özellikle hükümetlerarası örgütler tarafından alınan kararlar ve benimsenen raporlar önem taşımaktadır. Zira bu kararlar bir yandan tüm taraf ülkelerin birikim ve görüşlerini bir araya getirmekte ve dolayısıyla uluslararası mutabakatı yansıtmakta, öte yandan dünyanın farklı yerlerinde yaşanan deneyimleri göz önüne alarak en ileri, hatta ideal düzenlemelere yer vermeye çalışmaktadır. Üstelik bazen zannedilenin aksine hükümetlerarası örgütlerin çalışmaları kağıt üzerinde kalmamakta, birçok durumda bu örgütler tarafından yürütülen projeler aracılığıyla veya uluslararası anlaşmalar ve ulusal mevzuatları etkileyerek hayata geçme şansı bulmaktadır. Nitekim Avrupa Birliği’nin Avrupa Kooperatif Ortaklığı (SCE) Anasözleşmesine dair 22 Temmuz 2003 tarih ve (AT) 1435/2003 sayılı Konsey Tüzüğü resitallerinde, yani gerekçesinde bir Birleşmiş Milletler İlke Kararı’na atıfta bulunmaktadır. Dolayısıyla kooperatifçiliğin düzenlenmesi ve desteklenmesine ilişkin olarak uluslararası esasların mutlaka dikkate alınması gerekmektedir. Günümüzde ekonomik ve sosyal konularla ilgilenen tüm hükümetlerarası örgütler resmi belgeleri veya yayınlarında kooperatifçiliğe ve sorunlarına değinmektedir. Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve OECD gibi ekonomik, Avrupa Konseyi ve Amerikan Devletleri Örgütü gibi siyasal ve sosyal, Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO), Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi ihtisas, hatta Bosna-Hersek, Kosova vb. savaş bölgelerinin yeniden yapılandırılması çalışmaları çerçevesinde NATO gibi askeri kuruluşlar bile muhtelif çalışmalarında kooperatifçiliğin önemine dikkat çekmiştir. Burada tüm bu belgeleri sıralamak mümkün olmadığından en üst seviyeli hükümetlerarası örgüt olan ve çalışmaları diğerlerini yönlendiren Birleşmiş Milletler’in ve son yıllarda kooperatifçiliğe büyük önem veren Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ortaya koyduğu esaslara göz atılacaktır. Ancak bu esasların ortaya konulmasında gerek başta ICA olmak üzere uluslararası gerekse de ulusal kooperatifçilik örgütlerinin büyük emeklerinin geçtiği unutulmamalıdır. 3.1. Birleşmiş Milletler 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkıp hızla Soğuk Savaş’a giren uluslararası sistemin bir nebze istikrara kavuşması ve işgaller ile yeniden yapılandırma çalışmalarının büyük ölçüde sona ermesini takiben dikkatini ekonomik ve sosyal konulara verebilmiştir. Dolayısıyla 38 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Birleşmiş Milletler arşivlerinde kooperatifçilik olgusu ilk kez 20 Kasım 1950 tarih ve 401 (V) sayılı, “Toprak Reformu” başlıklı Genel Kurul İlke Kararı’nda ele alınmaktadır. Dünyanın bu tek evrensel hükümetlerarası örgütünün doğrudan kooperatifçiliğe ilişkin olan ilk resmi belgesi ise 1954 tarih ve Sales No. 1954 14 B2 sayılı, “Kooperatifler Aracılığıyla Kırsal Kalkınma” başlıklı Genel Sekreterlik raporudur. Bu tarihten itibaren kooperatifçilik - hep kalkınma konularıyla bağlantılı olmak üzere – birçok Birleşmiş Milletler basın açıklaması, bilgi notu, raporu ve ilke kararına konu olacaktır. Üstelik Birleşmiş Milletler’in kooperatifçiliğe olan ilgisi, örneğin habitatlar (yerleşimler) veya çocuk hakları gibi konferanstan konferansa popüler olan konuların aksine süreğen nitelikli olacak, Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC) önceleri kooperatifler, daha sonra kooperatifçiliğin teşvik edilmesi konusunda ilke kararlarına düzenli olarak imza atacak, bu konuyu düzenli aralıklarla Genel Kurul’un gündemine taşıyacaktır. 1971 yılında ise uluslararası düzlemde kooperatifçilik çalışmalarının daha sağlıklı yürütülebilmesi için Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi ve Geliştirilmesi Komitesi (İngilizce Committee for the Promotion and Advancement of Cooperatives), kısa adıyla COPAC oluşturulacaktır. Bir ajanslararası komite olan ve kooperatifçilik politikasına önemli katkıları bulunan COPAC’ın üyeleri daha o dönemden çağdaş kamu yönetimi anlayışı olan yönetişimin bir yansıması olarak hem hükümetlerarası hem hükümet hem de uluslararası sivil toplum örgütlerinden oluşmaktadır: Birleşmiş Milletler, Uluslararası Çalışma Örgütü, FAO; Kanada Kooperatifçilik Birliği, İsveç Kooperatifçilik Merkezi; ICA ve Uluslararası Tarımsal Üreticiler Federasyonu (IFAP). Kuşkusuz ki hem zaman değiştiğinden hem de yeni belgeler eskilerinin yerini aldığından Birleşmiş Milletler tarafından son yıllarda alınan kararlara odaklanmak gerekmektedir. 1990’lı yıllarda Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte Birleşmiş Milletler’in uluslararası gelişmelere yaklaşımı da yenilenmiştir. Bu çerçevede 28 Mayıs 1992 tarih ve A/47/216 - E/1992-43 sayılı, “Yeni Ekonomik ve Sosyal Eğilimlerin Işığında Kooperatiflerin Statü ve Rolü” başlıklı Genel Sekreterlik Raporu bir dönüm noktası oluşturmuş, örgütün kooperatifçilikle ilgili çalışmalarında ciddi bir artış kaydedilmiştir. Bu rapor doğrultusunda Genel Kurul 22 Mart 1993 tarih ve A/RES/47/90 sayılı İlke Kararı aracılığıyla Temmuz ayının ilk Cumartesi gününün dünya çapında Uluslararası Kooperatifler Günü olarak kutlanmasına karar vermiştir. Uluslararası Kooperatifler Günü ICA’nın kuruluşunun 100’üncü yıl dönümü olması vesilesiyle ilk olarak 1995 yılında kutlanmıştır, daha sonra geleneksel hale gelmiştir. Bu durum tek başına bile Birleşmiş Milletler tarafından ICA’ya ve dolayısıyla uluslararası kooperatifçilik hareke- 39 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Kutu 3.1 Uluslararası sı Kooperatifler Günü Temaları Uluslarara 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 1998 1997 1996 1995 13’üncü UKG Kurumsal Toplumsal Sorumluluk için Kooperatif Değerleri ve İlkeleri 12’nci UKG Kooperatifler Aracılığıyla Barış İnşası 11’inci UKG Mikrofinans BİZİM İşimiz: Yoksulluktan Kooperatifçilikle Çıkmak 10’uncu UKG Adil Bir Küreselleşme için Kooperatifler: Herkes için Fırsatlar Yaratmak Dokuzuncu UKG Kooperatifler Kalkınmanın Gerçekleşmesini Sağlar! Kooperatiflerin Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedeflerine Katkısı Sekizinci UKG Toplum ve Kooperatifler: Toplumsal Sorumluluk Yedinci UKG Üçüncü Binyılda Kooperatifçiliğin Avantajı Altıncı UKG Kooperatifler ve İstihdamın Teşvik Edilmesi Beşinci UKG Kamu Politikaları ve Kooperatifçilik Mevzuatları Dördüncü UKG Kooperatifler ve Ekonominin Küreselleşmesi Üçüncü UKG Kooperatiflerin Dünya Gıda Güvencesine Katkısı İkinci UKG Kooperatif Girişimciliği: İnsan-merkezli Sürdürülebilir Kalkınmanın Güçlendirilmesi Birinci UKG ICA’nın Yüzüncü Yılı ve Uluslararası Kooperatifçiliğin Önümüzdeki 100 Yılı tine verilen önemin göstergesidir. 1995 yılından bugüne her Uluslararası Kooperatifler Günü’nün Kutu 3.1’de sıralanan özel bir teması olmuştur. Böylelikle Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin yayınlandığı mesajlar ve dünyanın dört bir yanında düzenlenen etkinlikler aracılığıyla kooperatifçiliğin sağladığı farklı faydalar ve açılımlara dikkati çekmek mümkün hale gelmiştir. Bu temalar ayrıca kooperatifçiliğin desteklenmesi ve güçlendirilmesi amacıyla yürütülen uluslararası çabaların da yönlendirilmesine katkıda bulunmuştur. 40 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Birleşmiş Milletler Genel Kurulu A/RES/47/90 sayılı İlke Kararı’nda ayrıca Genel Sekreterlik’ten uluslararası kooperatifçilik hareketinin program ve hedeflerini desteklemesini ve iki yıl sonra bu konuda kaydedilen ilerlemeleri içeren bir raporu arz etmesini talep etmiştir. Böylelikle “Yeni Ekonomik ve Sosyal Eğilimlerin Işığında Kooperatiflerin Statü ve Rolü” raporları 1990’lı yıllar boyunca düzenli olarak yayınlanmış, Genel Kurul’da bu raporları dikkate aldığını gösteren ilke kararlarını onaylamaktan geri kalmamıştır. Bu çerçevede 23 Aralık 1994 tarih ve A/RES/49/155 sayılı İlke Kararı ile 1995’te düzenlenecek Dünya Sosyal Kalkınma Zirvesi (İngilizce World Summit for Social Development) ve “Dördüncü Dünya Kadınlar Konferansı: Eşitlik, Kalkınma ve Barış için Eylem” ile 1996’da İstanbul’da düzenlenecek Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı’nda (Habitat II) benimsenecek strateji ve eylem planlarında kooperatifçiliğin bu alanlardaki rolünün dikkate alınması hükme bağlanmıştır. Yine 1996’da düzenlenen Dünya Gıda Zirvesi de konuyu kendiliğinden ele almıştır. Bu sayede kooperatifçiliğin farklı bağlamlarda sahip olduğu işlev ve öneme dikkat çekilmiş, bahsi geçen konferanslarda alınan kararlar doğrultusunda kooperatiflerle ilgili yeni araştırma ve proje geliştirme imkanları doğmuştur. Örneğin Dünya Sosyal Kalkınma Zirvesi sonucunda kabul edilen Kopenhag Beyannamesi Taahhüt 9 çerçevesinde “”kooperatiflerin toplumsal kalkınma hedeflerine ulaşılması, bilhassa yoksulluğun ortadan kaldırılması, tam ve üretken istihdam yaratılması ve toplumsal bütünleşmenin pekiştirilmesine yönelik potansiyel ve katkılarından tam olarak faydalanılması ve bunların geliştirilmesini” hükme bağlamıştır. Günümüzde bu alanlarda ilerleme sağlamak için yürütülen projeler aracılığıyla kooperatifçilik faaliyetlerinin desteklenmesi mümkün olmaktadır. Bir başka deyişle kooperatiflerin erişim sahibi olduğu kaynak havuzu büyümüştür. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’nin hükümetler, diğer hükümetlerarası örgütler ve ajanslar ile kooperatifleri temsil eden ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleri ile yaptığı uzun istişareler sonucunda18 dünya genelinde yasal ve idari ortamın kooperatifçiliğin gelişmesi için müsait olmaktan uzak olduğunun tespit edilmesi ve Genel Sekreterlik’in 6 Ağustos 1996 tarih ve A/51/267 sayılı raporunda bu alanda yeni adımlar atılmasının gerekli olduğunun sarih şekilde belirtilmesi üzerine ise 12 Aralık 1996 tarih ve A/RES/51/58 sayılı İlke Kararı aracılığıyla diğer bazı hususların yanı sıra tüm hükümetlerden kooperatiflere ilişkin yasal ve idari hükümleri kooperatifleri destekleyici bir ortamı temin etmek üzere gözden geçirmeye çağırmış ve ayrıca Genel Sekreterlik’ten COPAC’la birlikte bu konuda bir Birleşmiş 18 Üzülerek belirtelim: Türkiye ne bu istişarelere ne de daha sonra yine Birleşmiş Milletler ve ayrıca Avrupa Birliği tarafından gerçekleştirilen görüş alışverişlerine her zaman ilgi göstermemiştir. 41 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Milletler rehberi hazırlamanın yerinde olup olmayacağını değerlendirmesini talep etmiştir19. Genel Sekreterlik’in buna cevaben hazırladığı 23 Aralık 1998 tarih ve A/54/57 sayılı sayılı rapor tamamen kooperatifçilik mevzuatı konusuna ayrılmış olup ayrıntılı bulgular içermektedir. Buna göre kooperatifçiliğin yasal çerçevesi ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir. Bazı ülkelerde kooperatifçiliğe ilişkin özel bir kanun bulunmayıp kooperatifler medeni kanun, ticaret kanunu, hatta iş kanununda yer alan genel veya özel hükümlere göre faaliyetlerini sürdürmektedir. Başka ülkelerde ise birden fazla kooperatif kanunu bulunmakta, kooperatifler türlere ayrılmaktadır. Ayrıca vergi ve rekabet hukuku gibi alanlarda kooperatiflere ilişkin özel kanunlar kabul etmiş ülkeler bulunmaktadır. Üstelik Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve 20 İspanya gibi federal siyasal sistemlerde yerel hükümetlerin kendi kooperatifçilik mevzuatı bulunabilmektedir. Dolayısıyla “doğru” bir kooperatifçilik kanunu yoktur21; ancak genel olarak bakıldığında kooperatifçiliğin gelişmesi için bir ülkede insan haklarının (örgütlenme hürriyeti) yerleşmiş olması ve kooperatifçilikle ilgili mevzuatların fazla kısıtlayıcı olmaması gerektiği belirtilmektedir. Bu çerçevede eskiden Sovyetler Birliği gibi komünist ülkelerde kurulan ve katılımın zorunlu olduğu kuruluşların sadece ismen kooperatif olduğunun altı çizilmektedir. Raporun bir başka ilginç bulgusu da 1990’lı yıllar boyunca kooperatifçilik mevzuatlarını yenileyen ülkelerin Avrupa Birliği Üye Devletleri ve Kanada gibi zaten gelişmiş ülkeler olduğudur. Anlaşılan o dur ki gelişmiş ülkelerde hükümetler hem kooperatifçiliğin ekonomik ve sosyal faydaları hem de küreselleşen piyasa ekonomisi koşulları içerisinde kooperatiflerin karşı karşıya bulunduğu sorunlar konusunda daha bilinçlidir. Raporun ekinde COPAC tarafından arz edilen “kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılmasını hedefleyen rehber” taslağı bulunmaktadır. Genel Sekreterlik 1999’da kutlanacak Beşinci Uluslararası Kooperatifçilik Günü’nün temasını da “Kamu Politikaları ve Kooperatifçilik Mevzuatları” olarak tespit ederek konuyla ilgili farkındalığı arttırmıştır. 19 Rehber hazırlanmasının gerekli olduğuna dair ilk resmi görüş aynı yıl gerçekleştirilen 56’ncı COPAC Genel Kurulu’nda ortaya atılmıştır. 20 İspanya anayasal olarak üniterdir. Ancak özerk komünlerin yetkilerine bakıldığında de facto olarak federal olduğu görülmektedir. 21 Bu vesile ile Uluslararası Raiffeisen Birliği (İngilizce International Raiffeisen Union), kısa adıyla IRU’yu temsilen Dr. Hans-Detlef Wulker’in IRU ile ICA’nin 6 Nisan 1995 tarikli ortak toplantısında sunduğu “Kooperatif İlkeleri” başlıklı bildirinin açılış fıkrasına yer vermek uygun düşecektir: “Hiçbir ülkenin kooperatifçilik sistemi bir diğer tarafından teksir edilemez. Her bir ülkedeki sosyal, ekonomik, tarihsel ve etnik faktörler bunlara tekabül eden bir adaptasyonu gerekli kılmaktadır.” 42 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Genel Kurul 17 Aralık 1999 tarih ve A/RES/54/123 sayılı, “Sosyal Kalkınma Açısından Kooperatifçilik” başlıklı İlke Kararı ile taslak rehberi memnuniyetle karşılamış ve Genel Sekreterlik’ten belgeyi resmi istişareye açmasını ve gerekli görülürse revize edilerek kabulü için arz etmesini talep etmiştir. Ayrıca 1995 ve 1996 yılında düzenlenen yukarıdaki bahsi geçen konferanslarının kararlarına atıfta bulunarak hazırlanacak raporun ECOSOC üzerinden Genel Kurul gündemine havalesini uygun görmüştür. Bu yönlendirme Genel Kurul’un 1990’lı yıllardaki çalışmalar neticesinde kooperatifçiliği öncelikle kalkınmanın bir aracı olarak gördüğü, ancak kadın haklarından insan yerleşimlerine dek birçok konuda sağladığı katkılar karşısında öneminin sadece ekonomiyle kısıtlı olmadığına kanaat getirdiğini göstermektedir. Nitekim İlke Kararı’nın başlığı da “Sosyal Kalkınma Açısından Kooperatifçilik” şeklindedir. 2000 yılından beri konuyla ilgili ilke kararı ve raporlarda aynı başlık kullanılmaktadır. Böylelikle top bir kez daha Genel Sekreterlik’e geçmiştir. Genel Sekreterlik Üye Devletler ve ilgili ajans ve örgütlerden konuyla ilgili görüşlerini toplamıştır22. 14 Mayıs 2001 tarih ve A/56/73 – E/2001/68 sayılı rapor toplanan görüşler doğrultusunda hem kooperatifçilikle ilgili yeni çalışmaları hem de taslak rehbere ilişkin eleştiri ve önerileri sıralamakta, bunlar dikkate alınarak revize edilen rapora ekli taslak rehberi kabulü için arz etmektedir. Mutlu son Genel Kurul’un 88’inci birleşiminde kabul edilen 19 Aralık 2001 tarih ve A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı ile gelmiş, Birleşmiş Milletler dünyadaki tüm hükümetlerin hükümetlerin kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılması için çaba göstermesini resmen talep etmiştir. Avrupa Birliği’nin Avrupa Kooperatif Ortaklığı (SCE) Anasözleşmesine dair 22 Temmuz 2003 tarih ve (AT) 1435/2003 sayılı Konsey Tüzüğü’nün temel alarak atıfta bulunduğu A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı’nın iki, üç ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde: “[Genel Kurul] 2. Üye Devletlerin dikkatini kooperatiflere ilişkin ulusal politikaların geliştirilmesi veya revize edilmesinde göz önünde bulundurulması gereken kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılmasını hedefleyen taslak rehbere çekmektedir; 3. Hükümetlerin kooperatifler için destekleyici bir ortamı temin etmek ve amaçlarına ulaşmalarına yardımcı olmak için potansiyellerini 22 Türkiye Cumhuriyeti adına bu sefer görüş verilmiştir. Genel Sekreterlik’in hazırladığı rapora göre ülkemiz gönderdiği yazıda bilhassa tarımsal kooperatiflerin özerkleştirilmiş olduğunu vurgulamıştır. Yani burada tarım satış kooperatifleri ve birliklerinden bahsedilmektedir. Gönderilen yazıda ayrıca hükümetin kooperatiflere mali destek sağladığı, ancak bütçe kısıtlamaları nedeniyle bunun yetersiz kaldığını düşündüğü de belirtilmiştir. 43 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği korumak ve geliştirmek maksadıyla kooperatiflerin faaliyetlerini idare eden yasal ve idari hükümleri münasip düşen şekilde revizyon altında tutmalarını teşvik etmektedir;” “5. Hükümetleri münasip düştüğü durumda, kooperatifçilik hareketi ile birliktelik içerisinde ortakların, seçilen önderlerin ve profesyonel kooperatif yönetiminin eğitimini teşvik edecek ve güçlendirecek programlar geliştirmeye ve kooperatiflerin gelişimi ve ulusal ekonomilere katkılarına ilişkin istatistiksel veritabanları yaratmaya veya bunları iyileştirmeye davet etmektedir;” İlke Kararı’nda dikkat çekilen revize edilmiş rehber kooperatifçiliğin düzenlenmesi ve desteklenmesinin başlıca uluslararası esaslarını ortaya koyuyor. Bu nedenle rehberin uzunluğu nedeniyle tamamına olamasa da, en azından bazı bölümlerine yer vermek gerekli: “Hedefler” Hedefler” “3. Sonuç olarak Hükümetler kooperatiflerin diğer teşebbüs türleri ile eşit koşullar altında iştirak edebileceği ve amaçlarına ulaşabilmeleri için etkin ortaklıklar geliştirebileceği bir çevreyi yaratmaya çalışmalıdır. Politikalar kooperatiflerin ortaklarının ferdi amaçlarına ulaşmalarına yardımcı olma ve bu sayede toplumun yaygın gereksinimlerine katkıda bulunma potansiyellerini korumalı ve geliştirmelidir.” “6. Politikanın hedefi [...] kooperatifçilik hareketinin kurduğu tüm örgüt ve kurumların diğer birlik ve kurumlarla gerçekten eşit olmasını güvenceye almaktır. Eşitliğin temin edilmesi amacıyla kooperatiflerin özel değer ve ilkelerinin toplum için arzu edilir ve faydalı olduğunun mutlaka tamamıyla teslim edilmesi ve özel nitelik ve uygulamalarının herhangi bir ayrımcılık ve dezavantaja neden olmamasını temin edecek münasip önlemlerin alınması gereklidir.” “Yasal, adli ve idari hükümler” hükümler” “11. Kooperatiflere Kooperatiflere ilişkin genel kanun veya tek bir kooperatifçilik kanununun kanununun genel genel kısmı: kısmı: Kooperatiflere ilişkin genel bir kanun veya kooperatiflere ilişkin veya kooperatiflerin kapsamına girdiği özel kanunlar kooperatiflerin diğer birlik ve teşebbüsler karşısında gerçekten eşit olmasını ve özel nitelikleri nedeniyle ayrımcılığa maruz kalmamasını temin etmelidir. [...] Sadece şu hususları temin etmek 44 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği için ayarlamalar yapılabilir: [...] uygulamada gerçekten eşitlik; kooperatifçilik hareketinin kendisine özgü tüm hususlarda özdüzenleme [İngilizce self-regulation] sorumluluğunun tanımlanması; kanun ve düzenlemelerin metinlerinin tüm kooperatif ortakları ve çalışanları için erişilebilir kılınması hükmü; kooperatifçilik hareketinin temsilcilerinin uygulamaya ilişkin özel kanunlar ve adli veya idari düzenlemeler ile rehberlerin hazırlanmasına tam olarak katılması hükmü; tüm birlik ve teşebbüslerin tescil edilmesine ilişkin usullerin bir parçası olarak kooperatiflere ilişkin kamuya açık bir sicilin muhafaza edilmesi hükmü; kanun ve uygulamasının sürekli olarak izlenmesi ve düzenli olarak gözden geçirilmesi için kooperatifçilik hareketinin temsilcilerinin tam ve eşit şekilde katılacağı bir usul ve kanun ve uygulanmasının kooperatifler için ortama etkisine ilişkin araştırmaların teşvik edilmesi hükmü; Hükümetlerin kooperatiflere ilişkin olarak hareketin özerkliğini ihlal etmekten ve sorumlu bir şekilde öz-düzenleme kapasitesini azaltmaktan kaçınarak destekleyici ve kolaylaştırıcı bir ortam tesis etmeyi ve ayrıca hareketle kamu politikalarının geliştirilmesi ve hayata geçirilmesine ciddi bir katkısı olabileceği durumlarda etkin ve eşit bir ortaklığa girilmesini hedefleyecek bir politika geliştirmesi ve hayata geçirmesi sorumluluğu olduğunun ortaya konulması; uluslararası kooperatifçilik hareketi için hükümetlerin, hükümetlerarası faaliyetler aracılığıyla da olmak üzere desteğinin değerinin tanınması ve kooperatifçilik hareketinin toplumun başta gelen paydaşlarından biri olarak sorumluluklarının, bu sorumlulukların tam özerklikle bağdaştığı ölçüde tanımlanması.” “16. Bu amaçlarla istişare ve ortaklaşa çalışma için resmi usuller oluşturulmalı ve bunlar kooperatifçilik hareketinin düzenli ve tam katılımını içermelidir. İhtisas sahibi uluslararası kooperatifçilik örgütleri ve hükümetlerarası örgütler tarafından önerilen özel program ve rehberlerden de faydalanılabilir.” “Eğitim 20. Kooperatifçilik hareketinin eğitime yönelik önemli katkıları göz önüne alındığında, diğer teşebbüslere eğitim programları için erişim imkanı tanınıyorsa kamu fonlarının temin edilmesi gibi bir dizi kolaylaştırıcı önlem yerinde olabilir. Hükümetler ayrıca kooperatifçilik hareketinin değerleri, ilkeleri, tarihi ve ulusal seviyede topluma mevcut ve potansiyel katkısının ulusal müfredata eğitimin her aşamasında dahil edilmesini ve üçüncü derece kooperatiflere dair 45 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] ihtisas çalışmalarının değerlendirebilir. teşvik edilmesi ve desteklenmesini Kamu fonlarının temin edilmesi 21. Mali açıdan kendine yeterlilik, tam sorumluluk ve tam bağımsızlık etkin bir kooperatif teşebbüsü için hayatidir. [...] Bazı diğer önlemler değer taşımaktadır: kooperatiflerin özel niteliğinin kabul edilip korunması ve kanunen veya uygulamada kooperatiflerin özel mali statü ve örgütlenme ve yönetiminden kaynaklanan herhangi bir ayrımcılıktan kaçınılması; kooperatiflerin veya kooperatifçilik hareketinin dahili mali işlerine herhangi bir doğrudan veya dolaylı müdahaleden sakınılması ve hareketin mali işleri için tam sorumluluk sahibi olduğunun kabul edilmesi [...]”. Birleşmiş Milletler’in kooperatifçiliğe ilişkin çalışmaları tabi ki kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılmasını hedefleyen rehberin kabul edilmesi ile sona ermemiş, tam tersine Birleşmiş Milletler sisteminin konuya odaklanmasında bu sayede bir canlanma gerçekleşmiştir. Rehbere istinaden 2002 yılında gerçekleştirilen İkinci Dünya Yaşlanma Assemblesi, Uluslararası Kalkınmanın Finansmanı Konferansı ve 1992 yılındaki Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nın (Rio Konferansı) devamı niteliğindeki Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde kooperatifçilikle ilgili kararlar alınmış, bunlar ve daha önce alınan kararların beş yıllık gözden geçirmeleri Genel Kurul’un 19 Ocak 2004 tarih ve A/RES/58/131 sayılı İlke Kararı aracılığıyla en üst düzeyde tanınmıştır. Genel Sekreterlik de 16 Temmuz 2003 tarih ve A/58/159 sayılı raporu aracılığıyla rehbere ilaveten şu önlemlerin alınmasını talep etmiştir: (1) Ulusal kooperatifçilik eğitim ve bilgilendirme merkezleri güçlendirilmeli, kooperatiflere entegre hizmet paketleri sunulmalıdır. (2) Ulusal ve uluslararası kooperatifçilik ağları güçlendirilerek bu kuruluşlar arasında görüş, bilgi ve deneyim alışverişi sağlanmalıdır. (3) COPAC kooperatifçilik modeli ile ilgili araştırmalar yürüterek en iyi uygulamaları ve alınan dersleri saptamalı, kooperatifler ile benzer amaçları güden diğer örgütler arasında işbirliği ve ortaklık imkanlarını değerlendirmelidir. (4) Birleşmiş Milletler kooperatiflerin insan kaynaklarının geliştirilmesi ve kooperatiflere teknik yardım ve eğitim verilmesine yönelik çalışmalarını güçlendirmelidir. Yayınlanan son “Kooperatifler ve Sosyal Kalkınma” raporu23 olan 15 Temmuz 2005 tarih ve A/60/138 sayılı rapor ise Dünya Sosyal Kalkınma Zirvesi’nin onuncu yılında Kopenhag Beyannamesi doğrultusunda kooperatifçiliğin yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik potansiyel ve katkısını değerlendirmeye ayrılmıştır. Buna istinaden kabul edilen 31 Ocak 23 Bir sonraki rapor içinde bulunduğumuz yıl yayınlanacaktır. 46 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 2006 tarih ve A/RES/60/132 sayılı İlke Kararı’nda söz konusu amaca yönelik olarak diğer hususların yanı sıra kooperatiflerin örgütsel, yönetimsel ve mali yeterliliklerin güçlendirilmesi sağlanarak kapasitelerinin geliştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Birleşmiş Milletler’in ihtisas örgüt ve ajansları ile COPAC ve uluslararası kooperatifçilik örgütlerinin de konuyla ilgili faaliyetleri rehberin kabul edilmesini takiben canlanmıştır. COPAC çerçevesinde Birleşmiş Milletler rehberine en önemli girdiyi sağlayan ICA’nın Kooperatifçilik Mevzuatı Rehberi çalışması yenilenmiş, Hagen Henry tarafından kaleme alınan metin 2005 yılında yayınlanmıştır. Bu alanda eğitim ve yayım çalışmaları da Genel Sekreterlik’in talepleri doğrultusunda arttırılmıştır. Ayrıca FAO, WHO, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) gibi kuruluşlar kooperatiflere yönelik veya kooperatif bileşenleri içeren yeni proje ve programlar geliştirmiştir. Her iki konuda da özellikle Uluslararası Çalışma Örgütü’nün son derece etkin olduğu görüldüğünden bu hükümetlerarası örgütün ortaya koyduğu uluslararası esasların da incelenmesi yerinde olacaktır. 3.2. Uluslararası Çalışma Örgütü Birinci Dünya Savaşı sonrasında Versay Antlaşması ile kurulan Uluslararası Çalışma Örgütü, dönemin uluslararası sisteminin ve bunun evrensel örgütlenmesi Cemiyet-i Akvam’ın dünya barışını korumakta başarısız olup ortadan kalkmasına rağmen ve dünyanın kapitalist ve komünist ülkeler arasında bölünmesine karşın kendi çalışma alanında, üçlü yapısının da yardımıyla başarı göstermiş, 1946 yılında İkinci Dünya Savaşı’nı takiben Cemiyet-i Akvam’ın yerini alan Birleşmiş Milletler’in ilk ihtisas örgütü olmuştur. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kooperatifçiliğe yaklaşımını belirleyen temel unsur kooperatiflerin ekonomik ve sosyal işlevleri aracılığıyla istihdam, iyi çalışma koşulları ve gelir dağılımı adaleti açısından sağladıkları faydalardır. Örgüt kurulduğu 1919 yılından itibaren genel olarak kooperatifçiliğe, özel olarak da tarımsal kooperatifler ve tüketim kooperatiflerine büyük bir önem vermiştir. Bunun önemli bir nedeni Örgüt’ün ilk genel sekreteri olan Albert Thomas’ın aynı zamanda dönemin Fransız kooperatifçilik hareketinin önderlerinden birisi olmasıdır. Thomas 1920 yılında örgüt çatısı altında bir kooperatifçilik dairesi kurmuştur. 1921’de kabul edilen Örgütlenme Hakkına dair 11 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi de kooperatifleri ve benzeri kuruluşları sarih şekilde ele almaktadır. 47 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 1966 yılında ise “Gelişmekte Olan Ülkelerin Ekonomik ve Sosyal Kalkınmasında Kooperatiflerin Rolü” başlıklı 127 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Tavsiyesi kabul edilmiştir24. Bu Tavsiye 30 yıl boyunca Birleşmiş Milletler sistemi dahilinde kooperatifçilik konusunda kabul edilmiş en önemli belge olarak kalmıştır. Nitekim Uluslararası Çalışma Örgütü de – hali hazırda İstihdam Sektörü İş Yaratılması ve Teşebbüs Geliştirme Departmanı altında bulunan Kooperatifler Dalı aracılığıyla yürüttüğü araştırmalar ve projeler sayesinde bu konuda en etkin çalışan hükümetlerarası örgüt olagelmiştir. Küreselleşme çağının getirdiği yeni koşullar ve Birleşmiş Milletler’in konuyla ilgili çalışmalarının canlanması 1999 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü’nü 127 sayılı Tavsiye kararını güncellemeye sevk etmiştir. Böylelikle Örgüt’ün en üst karar-alma organı olan Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 2002 yılında gerçekleştirilen 90’ıncı Toplantısı’nda “Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi” başlıklı 193 sayılı Tavsiye kabul edilmiştir. 193 sayılı Tavsiye selefinin aksine kooperatiflerin sadece gelişmekte olan ülkeler açısından değil, tüm ülkeler için önemli olduğunu belirtmekte ve kooperatifçiliğe kamu müdahalesini yerinde bulmayıp özerkliği vurgulamakta. Ayrıca kooperatiflerin küreselleşme, geliştirilen yeni teknolojiler ve artan rekabet karşısında değişikliklere gitmesi gerektiğinin altını çizmekte. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kooperatifçiliğe ilişkin yayın organı Kooperatif Haberleri’nin (COOP News) Haziran 2007’de yayınlanan sayısında tam 70 ülke tarafından kooperatifçilik mevzuatlarını gözden geçirmekte referans olarak kullanıldığı belirtilen25 193 sayılı Tavsiye, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılmasını hedefleyen rehberle birlikte kooperatifçiliğin en önemli uluslararası esaslarını oluşturuyor. Dolayısıyla bu Tavsiye’nin de bir kısmına yer vermek yerinde olacak26: “I. KAPSAM, TANIM VE HEDEFLER” 3. Kooperatiflerin kimliklerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi a) kooperatiflerin kendi kendine yetme, kişisel sorumluluk, demokrasi, eşitlik, hakkaniyet ve dayanışma değerlerinin yanı sıra dürüstlük, açıklık, sosyal sorumluluk ve başkalarını düşünme gibi ahlaki değerler 24 Paralellik kurmak gerekirse Uluslararası Çalışma Örgütü Tavsiyeleri Birleşmiş Milletler Genel Kurulu İlke Kararlarına denk gelmektedir. 25 Ne yazık ki Türkiye henüz bu ülkeler arasında bulunmamaktadır. 26 Tavsiye’nin Uluslararası Çalışma Örgütü’nün internet sitesinde yer alan Türkçe çevirisi temel alınmış, ancak bu metin üzerinde zorunlu olan yerlerde bazı düzeltmeler yapılmıştır. Tavsiye’nin tamamının resmi bir Türkçe çevirisinin gerçekleştirilmesi faydalı olacaktır. 48 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] b) ve gönüllü ve serbest üyelik, ortakların demokratik yönetimi, ortakların ekonomik katılımı, özerklik ve bağımsızlık, eğitim, öğretim ve bilgilendirme, kooperatifler arasında işbirliği ve toplumsal sorumluluk şeklindeki uluslararası kooperatif hareketince belirlenen ve Ekte yer alan kooperatif ilkeleri27 esas alınarak teşvik edilmelidir. 4. Gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun bütün ülkelerde kooperatiflere ve ortaklarına a) gelir getirici faaliyetleri ve saygın ve sürdürülebilir istihdam yaratmaları ve geliştirmeleri, b) insan kaynakları kapasitesinin ve kooperatif hareketinin değerleri, avantajları ve yararlarına ilişkin bilincin eğitim ve öğretim aracılığıyla geliştirilmesi, c) girişimcilik ve idari kapasiteleri potansiyellerinin geliştirilmesi, dahil olmak d) rekabet güçlerinin arttırılmasının finansmana ve pazara erişimleri, yanı sıra üzere ticari kurumsallaşmış e) tasarruf ve yatırımın arttırılması, f) her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması gerekliliğini gözönüne alarak ekonomik ve sosyal refahın geliştirilmesi, g) sürdürülebilir insan gelişimine katkıda bulunulması ve h) ekonomide, kooperatiflerin de dahil olduğu, toplumun sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına cevap verecek güçlü ve diğerlerinden farklı dinamik bir sektörün kurulması ve gelistirilmesi konularında yardımcı olmak üzere kooperatiflerin sahip olduğu potansiyeli teşvik edici önlemler alınmalıdır. 5. Kooperatiflerin dayanışma ruhuyla oluşturulmuş işletme ve kuruluşlar olarak, topluma kazandırılmaları amacıyla dezavantajlı 27 Söz konusu ilkeler çalışmamızın birinci bölümünde yer verilen ICA Kooperatifçilik İlkeleri’dir. 49 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] grupların ihtiyaçları dahil toplumun ihtiyaçlarını karşılamalarına imkan sağlayacak özel tedbirler alınması teşvik edilmelidir. II. POLİTİKA ÇERÇEVESİ VE HÜKÜMETLERİ HÜKÜMETLERİN LERİN ROLÜ 6. Dengeli bir toplum için güçlü bir kamu sektörü ile özel sektörün yanı sıra kooperatiflerin ve diğer sosyal ve hükümet dışı kuruluşların içinde bulunduğu güçlü bir sektörün varlığı da gereklidir. Bu bağlamda, hükümetler, kooperatiflerin doğasına ve işleyişine uygun ve kooperatiflerin üçüncü fıkrada sayılan değer ve ilkeleri çerçevesinde a) kooperatiflerin mümkün olabildiğince hızlı, basit, maddi bakımdan yük olmayacak ve zaman kaybını önleyecek bir şekilde tesciline imkan sağlamak amacıyla bir kurumsal çerçeve oluşturulmasını, b) kooperatiflerde dayanışma fonu ve en azından bir kısmı taksim olunamaz uygun ihtiyat kaynaklarının oluşturulmasına izin veren politikaların teşvikini, c) kooperatiflerin gözetimi konusunda bunların tabiat ve işlevlerine uygun koşullarda, kooperatiflerin özerkliğine özen gösteren, ulusal kanunlara ve uygulamalara ve diğer işletme ve sosyal örgütlenme şekillerine uygulananlardan daha az leyhte olmayan düzenleyici önlemlerin alınmasını, d) kooperatif üyelerinin ihtiyaçlarına cevap veren oluşumlarında kooperatif ortaklığını kolaylaştırmayı ve kooperatif e) bilhassa önemli bir role sahip oldukları veya diğer kuruluşlarca verilmeyen hizmetleri temin ettikleri alanlarda özerk ve kendi ortaklarınca yönetilen işletmeler olan kooperatiflerin gelişiminin teşvik edilmesini hedefleyen koymalıdır. destekleyici bir politika ve yasal çerçeve ortaya 7. (1) Üçüncü fıkrada sıralanan değerler ve ilkeler çerçevesinde ortaya konulan kooperatiflerin teşviki konusu ulusal ve uluslararası ekonomik ve sosyal gelişmenin dayanaklarından birisi olarak görülmelidir. (2) Kooperatiflere, ulusal kanun ve uygulamalara uygun, diğer işletme 50 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ve sosyal örgütlenme biçimlerine sağlanandan daha az leyhte olmayan koşullar sağlanmalıdır. Hükümetler gerekirse kooperatiflerin dezavantajli gruplara veya bölgelere hitap eden faaliyetlerinin geliştirilmesi veya istihdamın teşviki gibi bazı sosyal ve kamusal hedefleri içeren faaliyetleri yararına destek tedbirleri almalıdır. Bu tedbirler, diğerlerinin yanında ve mümkün olduğunca vergi avantajlarını, kredileri, bağışları, imar (bayındırlık işleri) programlarından yararlanma kolaylıklarını ve satın alma konusunda özel hükümleri içermelidir. (3) Kadınların kooperatif hareketinin bütün aşamalarında, özellikle yönetimde ve liderlik düzeyinde katılımlarının arttırılmasına özel bir dikkat gösterilmelidir. 8. (1) Ulusal politikalar özellikle a) ayrım gözetmeksizin kooperatiflerin bütün çalışanları için ILO’nun temel çalışma normlarını ve Çalışma Hayatına İlişkin Temel Hak ve İlkeler Deklarasyonunu teşvik etmeli, b) şekil değiştirmiş istihdam ilişkileri oluşturulmasına hizmet etmek ya da çalışma mevzuatından kaçınmak amacıyla kooperatiflerin kurulmaması ya da kullanılmamasını sağlamalı ve çalışma mevzuatının tüm işletmelerde uygulanmasını sağlayarak işçi haklarını ihlal eden sahte kooperatiflerle mücadele etmeli, c) kooperatiflerde ve bunların faaliyetlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmeli, d) konuya ilişkin bilgiye erişim de dahil olmak üzere kooperatiflerde örnek çalışma uygulamalarının gerçekleştirilmesini sağlayacak önlemleri teşvik etmeli, e) üyelerin, çalışanların ve idarecilerin, teknik ve mesleki becerilerini, girişimcilik ve idari kapasitelerini, ticari potansiyel bilgisini ve ekonomik ve sosyal politika konusundaki genel bilgilerini geliştirmeli ve enformasyon ve iletişim teknolojilerinden faydalanmalarını kolaylaştırmalı, f) ulusal eğitim ve öğretim sisteminin uygun olan tüm aşamalarında ve toplumun genelinde kooperatif ilkeleri ve uygulamalarının eğitim ve öğretimini teşvik etmeli, 51 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği g) iş yerinde güvenlik ve sağlığın sağlanması için önlemlerin alınmasını teşvik etmeli, h) kooperatiflerin üretim ve rekabet düzeyleri ile ürettikleri hizmet ve malların kalitesini arttırmak amacıyla eğitim ve diğer şekilde destekleri temin etmeli, i) kooperatiflerin kredi almalarını kolaylaştırmalı, j) kooperatiflerin piyasalara girmelerini kolaylaştırmalı, k) kooperatiflere ilişkin bilgi yayımını teşvik etmeli ve l) kalkınma politikalarının hazırlanması ve uygulanmasında kullanılmak üzere kooperatiflere ilişkin ulusal istatistiklerin iyileştirilmesine çalışmalıdır. (2) Bu politikalar a) uygun olduğu takdirde kooperatiflere ilişkin politikaların ve düzenlemelerin hazırlanması ve uygulanması sorumluluğunun bölgesel ve yerel düzeylere dağıtılmasını sağlamalı, b) kayıt, mali ve sosyal denetim ve ruhsat alınması gibi alanlarda kooperatiflere ilişkin yasal zorunlulukları belirlemeli ve c) kooperatiflerde toplu yönetime ilişkin örnek uygulamaları teşvik etmelidir. 9. Hükümetler kooperatiflerin, çoğunlukla marjinal olan (bazen “enformel sektör” olarak adlandırılan) hayatta kalma faaliyetlerinin yasal bir korumadan yararlanan ve ekonomik hayata tam olarak entegre olan bir çalışma şekline dönüşmesindeki önemli rolünü teşvik etmelidir. III. KOOPERATİFLERİN TEŞV TEŞVİKİNE POLİTİKALARININ KALARININ UYGULAMAYA KONULMASI POLİTİ İLİŞKİN KAMU 10. (1) Hükümetler üçüncü fıkrada sayılan kooperatif değerleri ve ilkeleriyle yönlendirilen kooperatiflere ilişkin özel bir mevzuat ve yönetmelik düzenlemeli ve gerektiğinde bu mevzuatı ve yönetmeliği gözden geçirmelidirler. 52 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (2) Hükümetler kooperatiflere ilişkin mevzuatın, politikaların ve düzenlemelerin hazırlanması ve gözden geçirilmesinde kooperatif örgütlerinin ve ilgili isçi ve işveren örgütlerinin görüşlerini almalıdır. 11. (1) Hükümetler kooperatiflerin ekonomik olarak hayatta kalma yetilerini ve istihdam ve gelir yaratma kapasitelerini güçlendirmek amacıyla destek hizmetlerinden yararlanmalarını kolaylaştırmalıdır. (2) Mümkün olduğu takdirde, bu hizmetler aşağıda belirtilen öğeleri içermelidir: a) insan kaynaklarının geliştirilmesi programları, b) araştırma ve yönetim danışmanlığı, c) finans ve yatırıma erişim, d) muhasebe ve denetim hizmetleri, e) yönetim konusunda bilgilendirme, f) bilgilendirme ve halkla ilişkiler, g) teknoloji ve yenilikler hakkında danışmanlık, h) kanunlar ve vergiler hakkında danışmanlık, i) piyasaya yönelik destek hizmetleri ve j) uygun görülen diğer destek hizmetleri. (3) Hükümetler bu destek hizmetlerinin tesisini kolaylaştırmalıdır. Kooperatifler ve bunların örgütleri bu hizmetlerin örgütlenmesine ve idaresine katılmaya, mümkün ve yapılması uygun olduğunda bu hizmetleri finanse etmeye teşvik edilmelidir. (4) Hükümetler kooperatiflerin ve kooperatif örgütlerinin ulusal ve yerel düzeydeki önemini kabul eder ve ulusal ve yerel düzeyde kooperatiflerin kurulması ve güçlendirilmesine yönelik uygun araçları geliştirir. 12. Hükümetler, uygun olduğu durumlarda, kooperatiflerin yatırımları- 53 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] nın finansmanını ve kredi almalarını almalıdırlar. Bu önlemler özellikle: S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği kolaylaştıracak önlemler a) kredi ve diğer finansman araçlarından yararlanmaya imkan sağlamalı, b) idari işlemleri basitleştirmeli, kooperatiflerin yetersiz düzeydeki sermayelerine destekte bulunmalı ve kredi işlemlerinin maliyetini azaltmalı, c) tasarruf ve kredi, bankacılık ve sigorta dallarındaki kooperatifler de dahil olmak üzere kooperatiflere özerk bir finansman sistemi uygulanmasını kolaylaştırmalı ve d) dezavantajlı gruplar için özel hükümler içermelidir. 13. Hükümetler kooperatifçilik hareketinin teşviki için deneyim alışverişi ile risk ve karların paylaşılmasını kolaylaştırmak amacıyla her türden kooperatifler arasında teknik, ticari ve mali bağların gelişimini himaye edecek koşulları teşvik etmelidir.” Görüldüğü üzere Uluslararası Çalışma Örgütü hükümetlerin kooperatifçiliğe ilişkin politika ve tedbirleri konusunda hiçbir açık nokta bırakmamış, yapılması gereken tüm çalışmaları derli toplu şekilde sunmuştur. Bu açıdan bakıldığında Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 193 sayılı Tavsiyesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı ile kabul edilen rehberden daha ayrıntılıdır. Bu durum rehberin amacının kooperatifçilik için elverişli bir ortam yaratılması, Tavsiye’nin amacının ise kooperatiflerin teşvik edilmesi olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla rehber ve Tavsiye birbirlerinin tamamlayıcısı olarak değerlendirilmelidir. 54 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] 4. S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Sektörüne İlişkin Uygulamalar 4.1. Neden Avrupa Birliği? Birliği? Tanım ve ilkelerini, dünü ve bugününü ortaya koyduğumuz kooperatifçiliğin düzenlenmesi ve desteklenmesine ilişkin kuramsal temelleri ve bu vesileyle kamunun tarım kesimine hangi durumlarda müdahale etmesi gerektiğini zeytincilik sektöründen örneklerle açıkladıktan, konuyla ilgili uluslararası esasları saptadıktan sonra sıra geldi uygulamaya. Daha doğrusu uygulamaya örnek verilmesine. Çalışmamızda uygulamayı Avrupa Birliği örneğinde incelemeye karar verdik28. Birkaç nedeni var bunun. Her şeyden önce zeytincilik açısından baktığımızda Avrupa Birliği üretimden tüketime, ihracattan ithalata her kalemde dünya birincisi. Daha doğrusu zeytinyağında % 70 ila 80’lik pazar payına sahip olduğu düşünülürse dünyanın hegemonu! Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin sektörde yaptıkları, aldığı kararlar tüm dünyada belirleyici oluyor. İkincisi Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle yakın ilişkileri var. Hem en büyük dış ticaret ortağımız hem de üçüncü ülkelerde rakibimiz bu blok. Gümrük birliğinin sadece sınai malları kapsaması nedeniyle tarımsal ürünler açısından durum biraz farklı tabi. Özellikle de Tunus’a verilen büyük kotaya karşılık – kısmen ülkemizin kendi taahhütlerini yerine getirmemesi kısmen de kaliteli yağlar üretmesi nedeniyle – Türkiye’ye sadece sembolik preferanslar tanındığını göz önüne aldığımızda zeytinyağında şimdilik rekabetin ağır bastığını söyleyebiliriz. Zaten bu nedenle Avrupa Birliği’ndeki zeytincilik politikalarını, bu sektörde faaliyet gösteren kooperatiflere ilişkin uygulamaları daha iyi öğrenmemiz, bize uygun olanları model olarak alıp hayata geçirmemiz gerekiyor ki rekabet gücümüz artsın. Üstelik ülkemiz bir de Avrupa Birliği’ne aday, katılım müzakereleri sürdürüyor. Evet, tarım ve kırsal kalkınma başlığı askıya alınmış durumda, Kıbrıs sorunu çözülse bile ağır açılış kriterleri var ayrıca. Bir de Türkiye’nin üyeliğinin bir gün gelip de gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine ilişkin soru işaretleri uçuşuyor havada. Yine de süreç ileriye doğru gidiyor, hükümetimizin soğukkanlı ve hesaplı adımları engelleri aşıyor. Bu da demek oluyor ki eninde sonunda Topluluk müktesebatını üstlenmemiz gerekiyor. Yani model almanın ötesinde birebir hayata geçirmemiz gerekiyor Avrupa Birliği’nin zeytincilik politikalarını. Ancak bunun için de 2015 civarında gerçekleşmesi beklenen 28 Karışıklık olmaması için hukuken Avrupa Topluluğu teriminin kullanılması gereken bağlamlarda da Avrupa Birliği terimini tercih edeceğiz. 55 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği üyeliği beklemek akılcı değil. Bizim için faydalı olan politikalar derhal hayata geçirilmeli. Ne yazık ki Nisan 2007’de açıklanan Türkiye’nin AB Müktesebatı’na Uyum Programı (2007-2013), 2003 yılında revize edilen Topluluk Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı’nın aksine zeytincilikle ilgili herhangi bir hüküm olmaması üzüntü verici. Anlaşılan bu konularda gerekli bilgileri temin etmek gerekiyor; ancak bundan önce gerekli altyapıyı oluşturmak, genel çerçeveyi çizmek lazım. 4.2. .2. Avrupa Birliği’nde Tarımsal Desteklerin Genel Çerçevesi 4.2.1. Ortak Tarım Politikası Ortak Tarım Politikası Avrupa Birliği’nin gerçek anlamda ilk “ortak” politikası olmuş, kurucu Üye Devletler’in kendi aralarında gümrük birliğini tamamlamalarından bile önce hayata geçirilmiştir. Nedir peki bu politikanın amacı? Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma Madde 3329 Ortak Tarım Politikası’nın hedeflerini aşağıdaki şekilde sıralamaktadır: “1. Ortak tarım politikasının hedefleri: (a) tarımsal verimliliği teknik ilerlemeyi destekleyerek ve tarımsal üretimin rasyonel gelişimini ve üretim faktörlerinden, bilhassa emekten optimum şekilde faydalanılmasını temin ederek arttırmak; (b) böylelikle tarım camiası için adil bir yaşam standardını, bilhassa tarımla uğraşan kimselerin ferdi gelirlerini arttırarak temin etmek; (c) piyasaları istikrarlı kılmak; (d) tedariklerin bulunurluluğunu temin etmek; (e) tedariklerin tüketicilere makul fiyatlarda ulaştığını temin etmek olmalıdır. 2. Ortak tarım politikası ve tatbik edilmesi için özel yöntemler belirlenirken aşağıdakiler hesaba katılmalıdır: (a) Tarımsal faaliyetlerin, tarımın sosyal yapısı ve muhtelif tarımsal 29 Eski sayısıyla Madde 39 (Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma’nın maddeleri Amsterdam Andlaşması ile yeniden numaralandırılmıştır.). 56 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] bölgeler arasındaki yapısal ve doğal farklılıklardan kaynaklanan kendine özgü tabiatı; (b) gerekli gerekliliği; ayarlamaların aşama aşama gerçekleştirilmesi (c) Üye Devletler’de tarımın bir bütün olarak ekonomiyle yakından bağlantılı bir sektör teşkil ettiği gerçeği.” Hedefler güzel. Ancak unutulmaması gerek şu ki Ortak Tarım Politikası’nın, daha doğrusu Avrupa bütünleşmesi olgusunun asıl amacı İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupası’nda güvenlik ve istikrar ortamı sağlamaktır. Bunun yolu ise Alman ve Fransız ekonomilerinin, böylelikle de elitlerinin bütünleştirilmesinden geçmektedir. Almanya mukayeseli üstünlüğü sanayide, Fransa ise tarımda olan ekonomiler olduğundan bu bütünleşmenin sancısız gerçekleştirilmesi ve yürütülmesi gümrük birliğinin tarım politikasıyla birleştirilmesiyle mümkündür ancak. Bu süreçte İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan kıtlıklardan alınan dersler ve kırsal kesime verilen siyasal önem de belirleyici olacaktır tabi. Kısacası Ortak Tarım Politikası politika olmaktan çok politik olmuştur baştan beri. Avrupalı devletlerin tarıma verdiği siyasal önemin göstergesi olarak işlev görmüştür. Buna karşın uzun yıllar sürdürülen yanlış destekleme politikalarının yarattığı arz fazlaları, mali yükler ve çevre sorunları küreselleşme çağında dayanılmaz hale gelmiş, Ortak Tarım Politikası’nda 1980’li yıllardan itibaren kapsamlı reformlara gidilmiştir. Sonuç olarak müdahalecilikten piyasalaşmaya, üretim yardımlarından doğrudan gelir desteğine, verimliliğin teşvik edilmesinden iyi tarım uygulamalarına yatırım yapılmasına, rekabet gücü olmayan tarımsal işletmelerin ayakta tutulmasından kırsal kalkınmaya ağırlık verilmesine geçilmiştir. Ancak hiçbir zaman çiftçi ve köylü yalnız bırakılmamış, piyasa mekanizması nasıl bir sonuç verirse versin hep bir şekilde desteklenmiştir. Bu ekonomik açıdan gerekli olmasa bile sosyal açıdan elzem görülmüştür. Tarımı bırakmak veya sektör değiştirmek isteyenler ise kırsal kalkınma kapsamında erken emeklilik veya ortak piyasa düzenleri altında bağcılıktaki söküm yardımı gibi muhtelif programlardan faydalanma imkanı bulmuştur. Ayrıca uzun yıllar boyunca bol keseden dağıtılan sübvansiyonlar tarımsal işletmelere muhtelif yatırımlar yapılabilmesini ve verimlilikte ilerleme kaydedilmesini sağlamıştır. Bilhassa Topluluk’a 1980’li yıllarda üye olan Akdeniz ülkelerinde (ve tabi ki yeni Üye Devletler’de) tarım kesiminin tüm ya- 57 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Kutu 4.1. Avrupa Birliği Mali Perspektifleri Mali perspektif Avrupa Birliği maliyesine özgü bir terim. Kısaca tanımlamak gerekirse bir çok yıllı harcama planı. Birlik’in politika önceliklerini mali açıdan ortaya koymasını sağlayan bir planlama aracı. Nitekim mali perspektiflerin ortaya çıkmasının ardında Avrupa Parlamentosu’na bu alanda yeni yetkiler tanınması sonrasında bütçe prosedüründe görülen sorunlara yönelik çözüm arayışı yatıyor. Bu nedenle her mali perspektife bir kurumlararası anlaşma, yani Avrupa Parlamentosu, Bakanlar Konseyi ve Avrupa Komisyonu’nun bir mutabakatı eşlik ediyor. Mali perspektifler Avrupa Birliği’nin harcamalarını başlık olarak adlandırılan geniş kategorilere ayırıyor ve kapsadıkları yılların her biri için bu başlığa tahsis edilecek taahhüt ve harcama tutarlarını ortaya koyuyor. Yıllık bütçelerin bu rakamlara uygun şekilde hazırlanması gerekiyor. Böylelikle bir kez mali perspektif üzerinde anlaşmaya varıldı mı hem bütçenin kabulü ve uygulanmasında ciddi sorun ve gecikmelerin önü alınmış oluyor hem Topluluk bir nev’i önünü görebiliyor. Çok yıllı planların başlıkları ve bu başlıklar kapsamına giren harcama kalemleri hep değişiklik gösterdiğinden mali perspektifler arasında tam bir karşılaştırma yapmak mümkün olmasa da bu belgeleri yan yana koymak Topluluk bütçesinin genel eğilimlerini görmek açısından faydalı. İlk mali perspektif dönemin efsanevi Komisyon başkanının ardından Delors I olarak adlandırılmış. Delors I mali perspektifi 1988-1992 dönemini, bunu takip eden Delors II 1993-1999, Gündem 2000 2000-2006 ve son olarak kabul edilen mali perspektif 2007-2013 dönemlerini kapsamaktadır. pısal sorunlarının çözülmüş olduğunu söylemek zor olmakla beraber tarımsal üreticilerin gelir kaygısı kalmadığını da belirtmek gerekmektedir. Peki bunun için Avrupa Birliği tarıma ne kadar kaynak ayırmaktadır? Bu soruyu yanıtlamanın en iyi yolu resmin tamamını görmek, yani Avrupa Birliği’nin tüm harcama kalemlerini uzun dönemli bir yaklaşımla incelemek. Dolayısıyla Kutu 4.1’de açıkladığımız mali perspektiflere göz atmamız gerekiyor. Zeytincilik politikası açısından yeri geldiğinde açıklayacağımız üzere bizi özellikle 1998 ve sonrası ilgilendiriyor. Bu nedenle Delors II, Gündem 2000 ve son mali perspektife ilişkin ana mali tabloları karara bağlanan halleriyle, cari fiyatlar üzerinden ve biraz basitleştirerek sunuyoruz aşağıda. 58 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.1: Delors II Mali Perspektifi, 19931993-1999 (milyon EUR) AB 12 1993 Taahhütler için tahsisatlar 1. OTP 36 657 2. Yapısal Fonlar 22 192 2.1. Yapısal 20 627 Fonlar 2.2. Kaynaşma 1 565 Fonu 2.3. AEA mali mekanizması 3. Dahili 4 109 politikalar 4. Harici fiiller 4 120 5. İdari 3 421 harcamalar 6. Rezervler 1 522 Para rezervi 1 000 Garanti rezervi 313 Acil durum 209 yardımı rezervi 7. Tazminat Taahhüt tahsisatları 72 021 Ödeme tahsisatları 68 611 1994 1995 1996 AB 15 1997 36 465 23 176 37 944 26 329 40 828 29 131 41 805 31 477 43 263 33 461 45 205 39 025 21 323 24 069 26 579 28 620 30 482 35 902 1 853 2 152 2 444 2 749 2 871 3 118 108 108 108 108 5 4 370 5 060 5 337 5 603 6 003 6 386 4 311 4 895 5 264 5 622 6 201 6 870 3 634 4 022 4 191 4 352 4 541 4 723 1 530 1 000 318 1 146 500 323 1 152 500 326 1 158 500 329 1 176 500 338 1 192 500 346 212 323 326 329 338 346 73 486 70 352 1 547 80 943 77 229 701 86 604 82 223 212 90 229 85 807 99 94 744 90 581 0 103 401 96 680 1998 1999 59 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.2: 4.2: Gündem 2000 Mali Perspektifi, 20002000-2006 2000 Taahhütler için tahsisatlar 1. Tarım 41 738 OTP 37 352 Kırsal kalkınma 4 386 2. Yapısal Fonlar 32 678 Yapısal Fonlar 30 019 Kaynaşma Fonu 2 659 3. Dahili 6 031 politikalar 4. Harici fiiller 4 627 5. İdare 4 798 6. Rezervler 906 Para rezervi 500 Acil durum 203 yardımı rezervi Garanti rezervi 203 7. Katılım öncesi 3 174 yardım Tarım 529 Katılım öncesi yapısal 1 058 enstrüman PHARE 1 587 Akdeniz katılım öncesi stratejisi Taahhüt tahsisatları Ödeme tahsisatları 2001 2002 2003 2004 2005 44 40 4 32 30 2 45 40 4 32 29 2 45 41 4 31 28 2 44 39 4 30 28 2 43 39 4 30 28 2 530 035 495 720 005 715 379 874 505 106 391 715 538 023 515 503 788 715 488 962 526 785 174 611 624 088 536 785 174 611 (milyon EUR) 2006 43 38 4 30 27 2 344 797 547 343 737 606 6 272 6 386 6 500 6 614 6 729 6 853 4 755 4 939 (3) 916 500 5 019 4 880 666 250 5 025 4 984 416 5 029 5 088 416 5 035 5 192 416 5 040 5 296 416 208 208 208 208 208 208 208 208 208 208 208 208 3 240 3 260 3 260 3 260 3 259 3 259 540 540 540 540 540 540 1 080 1 080 1 080 1 080 1 080 1 080 1 620 1 620 1 620 1 620 1 620 1 620 20 20 20 19 19 93 952 97 372 97 696 97 226 95 680 95 040 94 551 91 482 94 893 97 975 98 671 95 581 93 759 93 197 60 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.3: 4.3: Son Mali Perspektif, Perspektif, 20072007-2013 2007 Taahhütler için tahsisatlar 1. Sürdürülebilir 54 095 kalkınma Rekabetçilik 9 418 Kaynaşma 45 487 2. Doğal kaynak58 351 ların muhafaza ve yönetimi Tarımsal piyasa harcamaları ve 45 759 doğrudan ödeme 3. Vatandaşlık, özgürlük, güvenlik 1 273 ve adalet Özgürlük, 637 güvenlik ve adalet Vatandaşlık 636 4. Küresel bir Ortak Olarak 6 578 Avrupa Birliği 5. Yönetim 7 039 6. Tazminat 445 Taahhüt tahsisatları 128 091 Ödeme tahsisatları 123 790 (milyon EUR) 2013 2008 2009 2010 2011 2012 56 736 59 197 61 144 63 601 66 640 69 678 9 847 46 889 10 769 48 428 11 750 49 394 12 974 50 627 14 239 52 401 15 490 54 188 58 800 59 252 59 726 60 191 60 633 61 142 46 217 46 679 47 146 47 617 48 093 48 574 1 362 1 523 1 693 1 889 2 105 2 376 747 872 1 025 1 206 1 406 1 661 615 651 668 683 699 715 7 002 7 440 7 893 8 430 8 997 9 595 7 380 207 131 487 129 481 7 699 210 135 321 123 646 8 008 138 464 133 202 8 334 142 445 133 087 8 670 147 445 139 908 9 095 151 886 142 180 61 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Mali perspektiflerin incelenmesi Avrupa Birliği’nin tarıma olan yaklaşımında yıllar geçtikçe meydana gelen değişimleri koyuyor ortaya. Önce sadece Ortak Tarım Politikası diye bir başlık var. Bu başlık Gündem 2000 ile birlikte “Tarım” adını alıyor ve kırsal kalkınma harcamaları ayrıca gösteriliyor. Günümüzde ise “Doğal kaynakların muhafaza ve yönetimi” başlığı var. Avrupa Birliği’nin benimsemiş olduğu tarımın çokişlevliliği anlayışı çerçevesinde artık tarım ve çevre harcamaları aynı başlık altında toplanmış. Tarımsal piyasalara, örneğin üretim yardımları ile yapılan müdahaleler ve doğrudan gelir desteği ödemeleri ayrıca gösteriliyor. Görüldüğü üzere tarımsal üretim yönelik desteklerin toplamı 1993 yılındaki 36,5 milyar EUR’luk seviyesinden 2013’te 48,5 milyar EUR’ya çıkacak. Doğal kaynaklar başlığı altında kırsal kırsal kalkınmaya tahsis edilen yaklaşık 13 milyar EUR ve Ortak Balıkçılık Politikası harcamaları da cabası. cabası. Son mali perspektifin bir başka özelliği dönem sonunda “Sürdürülebilir kalkınma” olarak adlandırılan bölgesel ve sektörel yardımların toplam tutarının Avrupa Birliği’nin elli yıllık tarihinde ilk kez tarımsal harcamaları geçecek olması. Ancak bu tablo yanıltıcı. Zira bölgesel politika ve kaynaşma kaynaşma politikası için kullanılan Yapısal Fonlar Fonlar’ onlar’ın önemli bir bölümü yine kırsal alanlara gidiyor, örneğin ulaşım altyapısının geliştirilmesi çerçevesinde köy yollarının yapılması veya iş gücünün gücünün niteliğinin arttırılması arttırılması adı altında tarımsal teknisyenlerin eğitimine harcanıyor. Bu fonlar rekabetçi bir usulle dağıtılması ve projelerin muhtelif bileşenler içermesinden dolayı kırsal kalkınmayı destekleyen bu harcamalar hakkında şimdilik tam bir rakam vermek mümkün değil. Kısacası aslında tarım kesimine yapılan kaynak transferleri Avrupa Birliği’nin orta ve hatta uzun vadede en büyük harcama kalemi olmaya devam edecek. 4.2.2. Devlet Devlet Yardımları Türkiye’de Avrupa Birliği hakkında yapılan değerlendirmelerde gözden kaçan önemli bir husus var: Avrupa sadece Brüksel değil. Bir başka deyişle Avrupa Birliği merkezi olarak yönetilen bir ulus-devlet değil, tam tersine adı konmamış gevşek bir federal yapı. Dolayısıyla her şeye Brüksel’den karar verilmesi söz konusu değil. Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma ve Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın içtihatlarına göre Avrupa Birliği’nin münhasır yetki alanları olduğu gibi Üye Devletlere paylaşılan yetkileri ve tabi ki hiç yetki sahibi olmadığı konular var. Örneğin Tek Pazar’da rekabet politikası münhasır yetki alanı. Ancak Topluluk’un bir toplu konut politikası yok. Tarım ise çoğu konu gibi paylaşılan bir yetki alanı oluşturuyor. Topluluk müktesebatının yarısını oluşturan Ortak Tarım Politikası mevzuatı nedeniyle ibre Brüksel’de yana olmakla beraber Üye 62 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Devletlerin her birinin de kendi ulusal tarım politikaları var. Federal ülkelerde bölgesel yönetimlerin de tabi. Bu çerçevede Avrupa ülkelerinde tarım kesimi sadece Avrupa Birliği bütçesinden değil, ulusal kaynaklardan da beslenme imkanına sahip. Ancak katı kurallar söz konusu burada. Öncelikle tarımsal piyasalara müdahaleler ve doğrudan gelir desteği ödemeleri Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma Madde 33’e göre Brüksel tarafından yapıldığından dolayı Üye Devletlerin bu amaçla ilave yardımlar vermesi mümkün değil. Diğer ödemeler ise Devlet yardımları hukukunun kapsamına giriyor. Dolayısıyla her şeyden önce Andlaşma’nın bu husustaki temel hükümlerine, yani Madde 87’ye bakmak lazım: “1. Bu Andlaşma’da hükme bağlanmadığı sürece her ne biçimde olursa olsun bir Üye Devlet tarafından veya Devlet kaynakları aracılığıyla verilen, belirli teşebbüsleri veya belirli malların üretimini kayırarak rekabeti tahrif eden veya tahrif etme tehlikesi yaratan herhangi bir yardım Üye Devletler arasındaki ticareti etkilediği sürece ortak piyasa ile bağdaşmaz olmalıdır. 2. Aşağıdakiler ortak piyasa ile bağdaşır olmalıdır: (a) bu türden yardımların ilgili ürünlerin menşesiyle bağlantılı bir ayrımcılık olmaksızın verilmesi kaydıyla toplumsal bir niteliği olan, ferdi tüketicilere verilen yardımlar; (b) doğal felaketler veya istisnai vakaların neden olduğu zararı telafi etmek için yardım; (c) bu türden yardımlar bölünmeden kaynaklanan ekonomik zararları telafi etmek için gerekli olduğu sürece Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Almanya’nın bölünmesinden etkilenmiş olan belirli alanlarının ekonomisine yönelik olarak verdiği yardımlar. 3. Aşağıdakiler ortak piyasa ile bağdaşır addedilebilir: (a) yaşam standardının anormal şekilde düşük olduğu veya ciddi bir işsizlik olan alanların ekonomik gelişimini teşvik etmek için yardımlar; (b) Avrupa’nın ortak yararına yönelik önemli bir projenin icra edilmesini teşvik etmek için veya bir Üye Devletin ekonomisindeki ciddi bir rahatsızlığı gidermek için yardımlar; 63 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (c) bu türden yardımların ticaret koşullarını ortak yarara aykırı bir dereceye kadar olumsuz olarak etkilemediği durumda belirli ekonomik faaliyetlerin veya belirli ekonomik alanların gelişimini kolaylaştırmak için yardımlar; (d) bu türden yardımların Topluluk’taki ticaret koşullarını ve rekabeti ortak yarara aykırı bir dereceye kadar olumsuz olarak etkilemediği durumda kültürün ve [kültürel] mirasın muhafaza edilmesinin teşvik edilmesi için yardımlar; (e) Konsey’in Komisyon’dan gelen bir öneri üzerine nitelikli bir çoğunlukla hareket ederek alacağı bir karar tarafından belirtilebilecek diğer yardım kategorileri.” Görüldüğü üzere Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma ilke olarak Devlet yardımlarını yasaklamaktadır. Bunun nedeni Üye Devletlerin belirli teşebbüsleri sübvanse ederek Tek Pazar’da rekabeti tahrif etmesini engellemektir. Gerçekten de sübvansiyonların Üye Devletlerin kendi aralarında bertaraf ettikleri tarifeler ve eşdeğerli önlemlerin yerini alması, Avrupa ekonomik bütünleşmesinin altını oyması mümkündür30. Ancak Madde 87’nin birinci fıkrasında hükmolunan Devlet yardımlarının yasaklanmasına ikinci fıkrada istisna, üçüncü fıkrada ise muafiyetler getirilmektedir. Yani ikinci fıkrada değinilen yardımlara mutlaka izin verilmeliyken üçüncü fıkra kapsamına girenlere izin verilebilir. İstisna ve muafiyetlerin nedeni bazı Devlet yardımlarının piyasa mekanizmasını tahrif etmekle birlikte başka ekonomik ve sosyal faydalar getirmesidir. Aynen çalışmamızın ikinci bölümünde açıkladığımız gibi. Andlaşma Devlet yardımlarının değerlendirilmesinden Avrupa Komisyonu’nu sorumlu kılmaktadır. Madde 87’nin öngördüğü istisna ve muafiyetler bu kuruma geniş bir takdir hakkı tanımaktadır. Dolayısıyla Komisyon Üye Devletler ve teşebbüslerin önünü görebilmesi için konuyla ilgili yaklaşımını ikincil mevzuat ve yumuşak hukuk31 belgeleriyle ortaya koymaktadır. Örneğin AT Andlaşması’nın 87 ve 88’inci Maddelerinin tarım ve balıkçılık sektörlerinde de minimis yardımlara tatbik edilmesine dair 6 Ekim 2004 tarih ve (EC) 1860/2004 sayılı Komisyon Tüzüğü (ikincil mevzuat) bir tarımsal işletmeye üç yıllık bir dönem boyunca verilecek ve toplam tutarı 3.000 EUR’yu aşmayacak yardımları de minimis, yani rekabeti etkilemeyecek kadar küçük kabul etmekte 30 Nitekim Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki gümrük birliği çerçevesinde de Devlet yardımlarının denetlenmesi öngörülmektedir. 31 Yumuşak hukuk (İngilizce soft law) hukuken bağlayıcı olmamakla beraber idarenin veya belirli bir sektörün hareketlerini yönlendirme gücüne sahip olan yazılı kurallardır. 64 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ve bunlara izin vermektedir. Tarım ve Ormancılık Sektörlerinde Devlet Yardımına İlişkin Topluluk Rehberi 2007-2013 (yumuşak hukuk) ise aynı dönemi kapsayan mali perspektif ile uyumlu olarak tarımsal işletmelere yönelik yatırımlar ve kırsal kalkınmadan agro-çevre uygulamaları ve muhtelif standartlara uyuma kadar birçok alanda desteklere muafiyet sağlamaktadır. Doğal felaketler ve istisnai olayların neden olduğu kayıpların telafi edilmesine yönelik yardımlar da her zaman verilebilmektedir. Ancak Üye Devletlerin yardımları gerçekten ekonomik ve sosyal nedenlerle verdiklerini gösterebilmeleri gerekmektedir. Böylelikle seçim yatırımları gibi siyasal nedenlerle verilen yardımların önü kesilmektedir. Kuralları bir yana bırakıp uygulamaya bakalım bir de. Avrupa Birliği’nin Üye Devletleri ne kadar Devlet yardımı dağıtıyor tarım sektörüne bir görelim. Bu soruyu yanıtlamanın en iyi yolu yine resmin tamamını görmek, tüm sektörlere aktarılan yardımlara bir arada bakmak. Büyük teşebbüslere ilişkin bir kurtarma ve yeniden yapılandırma planı söz konusu olmadığı sürece Avrupa Birliği’nde Devlet yardımlarının toplam tutarı bir yıldan ötekine büyük bir değişiklik göstermeyecek şekilde istikrara kavuşmuş durumda. Bu nedenle Avrupa Komisyonu’nun Devlet Yardımı Karnesi (İngilizce State Aid Scoreboard) başlıklı düzenli raporunun Kış 2006 basımında yer alan, elde bulunan son rakamları incelemek yeterli. Tablo 4.4’te sunulan söz konusu rakamlar 2005 yılına ait. Görüldüğü üzere Üye Devletler’in bu yılda dağıttıkları toplam 63,75 milyar EUR’luk Devlet yardımının % 26’sı tarım, % 1’i ise balıkçılık sektörlerine harcanmış32. Yani Avrupa Birliği’nde su ürünleri hariç tarım sektörüne aktarılan Devlet yardımlarının toplam tutarı 16,5 milyar EUR’dan daha fazla. Tabi Topluluk’un Yapısal Fonlar’ında olduğu gibi yine başka alanlara gidiyor gibi gözüken yardımların bir kısmı kırsal kesime dönüyor. Örneğin turizm sektörüne yönelik bir proje çerçevesinde kırsal turizm teşvik ediliyor, imalat yardımları tarımsal girdi sanayisinin maliyetlerini azaltarak tarımsal üretimin rekabet gücünü arttırıyor. Peki bunlar ne demek? 2005 yılı Gündem 2000 mali perspektifi kapsamına giriyor. Tablo 4.2 olarak sunulan Gündem 2000 ana mali tablosuna baktığımızda aynı yıl Ortak Tarım Politikası’nın Topluluk bütçesinden 43,5 milyar EUR’dan daha yüksek bir tahsisat almış olduğunu görüyoruz. 32 Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası’nın yanı sıra su ürünlerini kapsayan bir Ortak Balıkçılık Politikası olması ve Avrupa Komisyonu’nun bu politikalardan sorumlu ayrı Genel Müdürlükleri bulunması nedeniyle balıkçılığa ilişkin Topluluk ve Devlet yardımları ayrı kalemler olarak veriliyor. Nitekim mali perspektifde de balıkçılığa ilişkin harcamalar rtak Tarım Politikası’ndan ayrı olarak gösteriliyor. 65 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.4: Avrupa Birliği’nde Devlet Yardımlarının Sektörel Dağılımı, 2005 AB – 25 Belçika Çek Cum. Danimarka Almanya Estonya Yunanistan İspanya Fransa İrlanda İtalya Kıbrıs Letonya Litvanya Lüksemburg Macaristan Malta Hollanda Avusturya Polonya Portekiz Slovenya Slovakya Finlandiya İsveç BK İmalat Hizmetler Tarım Balıkçılık Kömür Ulaştırma 59 71 71 79 58 23 66 52 56 34 79 49 32 18 85 62 81 58 40 37 14 44 96 20 81 68 5 2 2 2 3 6 5 6 11 9 4 23 6 0 15 1 1 2 5 0 75 4 1 1 3 2 26 23 26 11 25 71 24 10 29 57 9 11 42 78 0 35 15 31 55 51 2 43 3 77 10 19 1 0 0 1 0 0 5 3 0 1 1 0 0 1 0 0 0 2 0 0 1 0 0 0 0 0 6 0 0 0 13 0 0 29 0 0 0 0 0 0 0 2 0 0 0 12 0 8 1 0 0 1 2 2 0 7 1 0 0 0 4 0 6 6 20 0 0 0 3 7 0 0 0 0 0 2 6 3 Diğer İmalat Harici 1 2 1 0 0 0 1 0 0 0 0 11 0 3 0 0 0 0 0 0 8 0 0 0 1 7 (%) Toplam (milyon EUR) 63750 1194 530 1322 20332 49 361 3753 9650 1004 6391 192 107 119 43 1610 142 1987 1370 1874 985 176 253 2678 3111 4518 66 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Dolayısıyla Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin bir yılda tarıma ayırdığı paranın sanılandan çok fazla, tam 60 milyar EUR olduğu ortaya çıkıyor. Dolaylı destekler hesaba katılmadan üstelik. Böylelikle Avrupa Birliği’nde tarımsal desteklerin genel çerçevesini ortaya koymuş bulunuyoruz. Sıra geldi bu genel çerçeve içerisinde zeytinciliğin sahip olduğu yeri tespit etmeye. 4.3. .3. Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Politikaları 4.3.1. Düzenlemelerin Tarihsel Gelişimine Gelişimine Genel Bir Bakış Fransa’daki cüz’i üretim dikkate alınmazsa Avrupa Birliği’nin altı kurucu üyesinden sadece İtalya’nın önemli bir zeytinyağı üreticisi olmasına karşın Birlik zeytinciliğe en başından beri büyük bir önem vermiştir. 1981’de Yunanistan’ın, 1986’da ise İspanya ve Portekiz’in katılımı sonucunda Avrupa Birliği’nin dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi ve tüketicisi haline gelmesi bu hassasiyeti haliyle arttırmıştır. Ortak Tarım Politikası – o dönemdeki adıyla – Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu’nun, kısa adıyla FEOGA’nın kurulmasıyla 1962 yılında operasyonel hale gelmiştir. Aynı yıl belirli bir ürün veya ürün grubuna özel, tarımsal piyasanın işleyişini ilgilendiren kuralları bir araya getiren mevzuatlar olan ortak piyasa düzenlerinden ilki hububat sektörü için kabul edilmiştir. Zeytinyağı ikame olduğu düşünülen diğer sıvı ve katı yağlarla birlikte ele alındığından son derece farklı ürün ve çıkarların uzlaştırılması gerekmiş, bu durum zeytinyağını kapsayan bir ortak piyasa düzeninin kabulünü geciktirmiştir. En sonunda Bakanlar Konseyi tarafından 1964 yılında kabul edilen 128 sayılı İlke Kararı’ndan iki yıl sonra sıvı ve katı yağlar piyasası ortak düzeninin tesis edilmesine dair 22 Eylül 1966 tarih ve 136/66/AET sayılı Konsey Tüzüğü üzerinde uzlaşıya varılmıştır. Sıvı ve katı yağlar piyasası ortak düzeni ayçiçeği yağından kanola yağına, tereyağından margarine, hatta balina yağına kadar birçok farklı ürünü kapsamakla beraber içerdiği düzenlemeler ve çıkartılan uygulama tüzüklerinin çoğu zeytinyağıyla ilgili olmuştur. Nitekim baştan meyve ve sebze ortak piyasa düzenine dahil edilen sofralık zeytinler de 1970’li yıllarda bu ortak piyasa düzeninin kapsamına alınmıştır. 1992 MacSharry Reformu çerçevesinde yağlı tohumlara yönelik destekleme düzenlemelerinin ekilebilir ürünlere ilişkin olana entegre edilmesi sonucunda bu ortak piyasa düzeni sadece zeytin ve türev ürünlerine kalmıştır. Dolayısıyla 136/66/AET sayılı Konsey Tüzüğü aşağıda ele alınan 2004 reformu ile yürürlükten kaldırıldığında 67 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği yerini zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa düzeni olarak adlandırılan bir mevzuat almıştır. Kısacası Ortak Tarım Politikası geliştikçe zeytinciliğin özel düzenlemelere gerektiren kendine özgü bir tarımsal sektör olduğu daha iyi anlaşılmıştır. 136/66/AET sayılı Konsey Tüzüğü’ne ve yürürlükte kaldığı yaklaşık kırk yıl boyunca buna yapılan değişikliklere baktığımızda ilk yıllarda zeytinyağı için hububat sektöründe uygulanan destekleme düzenlemelerinin esas alındığını, üretim yardımları veya primler aracılığıyla bir dolaylı taban fiyat sistemi uygulandığı, bunun sonucunda yapısal arz fazlaları oluştuğu ve piyasada istikrarın korunması için muhtelif önlemler geliştirildiği görülmektedir. Söz konusu önlemlerin arasında tüketim yardımları, üretim iadeleri ve promosyon kampanyaları aracılığıyla tüketimin arttırılması, ihracat iadeleri vasıtasıyla ihracatın teşvik edilmesi, kamusal stoklama yapılması ve özel stoklama yardımı verilmesiyle piyasada istikrarın temin edilmesi gibi pozitif önlemlerin yanı sıra sonradan vazgeçilen yeni zeytin ağacı dikimlerinin bu ağaçların ve onlardan elde edilecek yağların yardımlardan hariç tutulması gibi dolaylı yollarla önüne geçilmesi gibi negatif önlemlerin de bulunduğu görülmektedir. Bu önlemler bazen reform olarak nitelendirilmeyi hakedecek kadar kapsamlı olmuştur. Aynen 1998’de olduğu gibi Geçmişte alınan önlemler her zaman bugünkü uygulamaların temelini oluşturur. Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin günümüzde zeytincilik sektöründe üretimi nasıl desteklediğini açıklamak için işe bahsi geçen 1998 reformunu ve sonrasını ele alarak başlamamız gerekiyor. 4.3.2. 4.3.2. Üretimin Desteklenmesi Avrupa Komisyonu 1997 yılında zeytincilik sektörüne ve politikalarına ilişkin bir rapor yayınlıyor. Hem de başlığından anlaşılabileceği gibi oldukça iddialı bir çalışma: Bakanlar Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’na ekonomik, kültürel, bölgesel, toplumsal ve çevresel meseleler dahil zeytin ve zeytinyağı sektörüne, mevcut ortak piyasa düzenine, reformun gerekliliğine ve karşı karşıya bulunulan alternatiflere dair not. Avrupa Komisyonu bu çalışmasında sektörün sorunlarını ele aldıktan sonra üretim yardımı sistemi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bir başka deyişle sektörün sorunlarının temeli kamu politikalarında aranmaktadır. Komisyon’a göre Avrupa Birliği’nin zeytinyağına tahsis ettiği bütçenin yaklaşık olarak % 90’ını kullanan üretim yardımı sistemi kalite gibi diğer önemli hususları göz önünde bulundurmadan sadece üretilen miktarın arttırılmasına yönelik bir teşvik yaratmaktadır. Ayrıca ortak piyasa düzeninin uygulamasında idari açıdan zorluk ve eksiklikler görülmekte, sektörde özellikle aşağıda açıklanan tüketim yardımı sistemi nedeniyle büyük 68 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği yolsuzluklar yaşanmaktadır. Bu nedenle sektördeki tüm düzenlemelerin elden geçirilmesi gerekmektedir. Destekleme ise uzun dönemde ya ağaç başına ya da hektar başına yapılacak ödemeler aracılığıyla gerçekleştirilmelidir. Bakanlar Konseyi kapsamlı bir istişare sürecini takiben 136/66/AET sayılı Tüzük’ü değiştiren (AT) 1638/98 sayılı Tüzük’ü kabul ederek tüketim yardımını kaldırmış, 1 Mayıs 1998’den sonra dikilen zeytin ağaçları ve bunlardan elde edilen ürünleri yardım harici bırakmış, her zeytin üreticisi Üye Devlet için yardım verilecek azami zeytinyağı miktarını belirlemiş, yani sektörde zaten mevcut bulunan azami garantilenmiş miktarı ulusal garantilenmiş miktarlara ayırmış, ayrıca Üye Devletler’e bu miktarların bir kısmını o tarihe kadar fiyat desteklemesi yapılmayan sofralık zeytinciliğin desteklenmesi için tahsis etme seçeneğini tanımış, yardım sistemine ilişkin denetimlerin etkin şekilde yürütülebilmesi için her zeytin üreticisi Üye Devlet’in bir zeytincilik coğrafi bilgi sistemi33 kurmasını şart koşmuş, stoklama için tetik mekanizması oluşturan eşik fiyat ve müdahale fiyatını kaldırarak sektörde kamusal müdahale alımlarına son vermiş ve piyasada sıkıntı yaşanan durumlarda sadece özel stoklama yardımı verilmesine hükmetmiştir. Görüldüğü gibi sıvı ve katı yağlar ortak piyasa düzeninde gerçekten de bir reform yapılmaktadır. Hatta yeni bir ortak piyasa düzeninin temelleri atılmaktadır. Ancak elde karmaşık bir yapıya sahip olan zeytinyağı sektörüne dair ayrıntılı istatistiklerin bulunmaması nedeniyle Bakanlar Konseyi bu konuda aceleci davranmak istememiş, Komisyon’dan bu konuda ayrıntılı bilgi toplayarak 2000 yılında müteakip yıl yürürlüğe girmesi öngörülen yeni bir ortak piyasa düzeni önerisi hazırlamasını istemiştir. Komisyon da özellikle coğrafi bilgi sistemi ve uzaktan algılama yöntemlerine dayanan birçok çalışma ve denetim yürütmüştür (Olistat, Olisig, Oliarea, Olicount, Olicount 2000, Oliarea ve Geomatics). Ancak 2000 yılı geldiğinde hem elde edilen bilgiler bir reform önerisi hazırlamak için yeterli seviyeye ulaşmamış hem de zeytin üreticisi Üye Devletler (AT) 1638/98 sayılı Tüzük altındaki karmaşık yükümlülüklerini yerine getirmeyi henüz başaramamış olduğundan Komisyon iki pazarlama yılı ilave süre talep etmiş, bununla birlikte diğer düzenlemelerden bağımsız olarak karara bağlanması mümkün olan kalite konusunda sektörde alınması gereken tedbirlere ilişkin önerilerini ortaya koymaktan da geri kalmamıştır. Bunun sonucunda kabul edilen (AT) 1513/2001 sayılı Tüzük ile zeytinyağı standartları (ve ilgili analiz yöntemleri) değiştirilerek daha katı hale getirilmiş ve ayrıca Üye Devletler tarafından onaylanacak işletmeci örgütleri tarafından 33 Coğrafi bilgi sistemleri uzaktan algılamaya dayalı olarak coğrafi veya mekansal bilgiyi kaydeden, saklayan, analiz eden ve istenildiğinde sunan donanım ve yazılım kurulumlarıdır. 69 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği sektörde idari kapasite ve kalitenin geliştirilmesine yönelik olarak hazırlanacak çalışma programlarının Avrupa Birliği tarafından finanse edilmesi kararlaştırılmıştır. Bakanlar Konseyi Komisyon’un talep ettiği iki pazarlama yılı ilave süreyi ise üçe çıkartarak 2004’e ertelemiş, böylelikle zeytinyağı sektöründe reformun Ortak Tarım Politikası’na yönelik Gündem 2000 reformunun Orta Vade Tetkiki (İngilizce Mid-Term Review) sonrasına kalmasını temin etmiştir. Bunun amacı zeytinyağı sektöründeki düzenlemelerin Ortak Tarım Politikası’nın geneli ile uyumlu olmasını sağlamaktır. O halde Avrupa Birliği’nin günümüzde zeytincilik sektöründe üretimi nasıl desteklediğini anlamanın yolu da bu geneli görmekten geçmektedir. İşte bu amaçla Kutu 4.2’yi hazırladık. Kutu 4.2. Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası Reformları ve Günümüzdeki Durum Ortak Tarım Politikası’nın sorunları daha ilk yıllarda ortaya çıkmış, ancak ortak piyasa düzenlerinde ufak tefek düzeltmelerin yerini kapsamlı reformlara bırakması için arz fazlaları, mali yükler ve çevresel sorunların küreselleşmenin yarattığı dinamiklerle çakıştığı 1980’li yılları beklemek gerekmiştir. Genellikle 1983 yılında yağı alınmış süt tozu müdahale stoklarının bir milyon tona yaklaşması üzerine bir sonraki yıl getirilen süt kotası sistemi ilgilendirdiği sektörün büyüklüğü ve etkinliği göz önüne alınarak ilk önemli reform olarak anılmaktadır. Oysa 1982 yılında birçok tarımsal ürüne ilişkin olarak, aşıldıklarında fiyat desteklemesinin kendiliğinden azalmasına neden olan garanti eşiklerinin, yani bir çeşit otomatik istikrarlaştırıcının kabul edilmesi nitelik açısından reform tanımlamasına daha uygundur. Ortak Tarım Politikası’nın geçirdiği dört büyük reformdan ilki ise 1986 yılında İspanya ve Portekiz’in Topluluk’a katılımı ve 1987 yılında Tek Avrupa Senedi’nin yürürlüğe girmesini takiben 1988 yılında kabul edilmiştir. Bu reform ile otomatik istikrarlaştırma araçları güçlendirilmiş, ayrıca doğrudan üretimin azaltılmasına yönelik tedbirler de alınmıştır. Öncelikle mali disiplinin sağlanması amacıyla Ortak Tarım Politikası’nın fiyat garantisi harcamalarının artış hızı Avrupa Birliği’nin gayrı safi yurtiçi hasılasının artış hızının % 75’i ile sınırlandırılmıştır. Zeytinyağı dahil ortak piyasa düzenlerinin birçoğunda azami garantilenmiş miktar uygulamasına geçilmiştir. Nadas, arz fazlası olmayan ürünlere geçiş, tarımsal arazilerin ağaçlandırılması gibi uygulamalar desteklenmiştir. 70 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Ancak 1988 reformu özellikle et ve süt ürünleri olmak üzere bazı kilit öneme sahip sektörlerde arz fazlalarının önünü alamamıştır. Aynı dönemde 1986 yılında başlayan uluslararası ticaret müzakerelerin Uruguay Raundu tarımsal sübvansiyonlar nedeniyle bir darboğaza girmiş, ihracatının % 80’den fazlası sınai mallardan oluşan Topluluk önceliklerini gözden geçirmek durumunda kalmıştır. Ortak Tarım Politikası’nın ikinci büyük reformuna yol açan MacSharry Planı 1991 yılında müzakerelerin dondurulduğu bir ortamda masaya konulmuş ve zorlu bir süreç sonucunda 1992 yılında karara bağlanmıştır. Kabul edilen düzenlemeler özellikle Fransa’nın direnmesi nedeniyle özgün plana göre oldukça yumuşatılmış olmalarına rağmen genellikle MacSharry Reformu olarak adlandırılmaktadır. Reformun ana unsurları önemli sektörlerde fiyat desteklerinin ciddi oranlarda azaltılması, ekili ürünlerde “telafi edici ödemeler” adı altında doğrudan gelir desteği uygulamasına geçilmesi ve nadasın desteklenmesi gibi agro-çevresel uygulamalara verilen desteğin arttırılmasıdır. Reform Topluluk’un Uruguay Raundu’nda elini rahatlatarak bir anlaşmayı mümkün kılmıştır. MacSharry Reformu Ortak Tarım Politikası’nın temel destekleme sistemini değiştirmiştir. Bu nedenle tarihsel bir dönüm noktasıdır. Nitekim Gündem 2000 ve Fischler Reformları da MacSharry’nin açtığı yoldan ilerlemiştir. Hatırlanacağı üzere Gündem 2000 mali perspektiflerden üçüncüsünün adıdır. Avrupa Komisyonu 1997 ve 1998 yıllarında 2000-2006 dönemini kapsayacak olan Gündem 2000’e dair önerilerini Avrupa Birliği Konseyi’nin 1995 yılındaki talebi doğrultusunda genişleme sürecini göz önünde tutarak hazırlamış, bu çerçevede Ortak Tarım Politikası, ekonomik ve toplumsal kaynaşma ve katılım öncesi yardımlar ile Topluluk bütçesinin finansmanı konularını ele almıştır. Gündem 2000’in ana unsurları 1999 Berlin Avrupa Zirvesi’nde karara bağlanmış, kısa bir süre sonra da Avrupa Parlamentosu konuyla ilgili kurumlararası anlaşmayı kabul etmiştir. Gündem 2000’in Ortak Tarım Politikası’yla ilgili temel hükümleri fiyat garantisi harcamaların mevcut seviyesinin reel olarak muhafaza edilmesi, fiyat desteklerinin daha da azaltılarak ağırlığın doğrudan ödemelere kaydırılması, Üye Devletler’e doğrudan ödemeleri çapraz uyuma ve istihdama dayalı olarak modülasyona tabi tutma seçeneği tanınması ve ekonomik ve toplumsal kaynaşma tedbirleriyle uyumlu bir kırsal kalkınma politikası geliştirilmesidir. Kırsal kalkınma artık Ortak Tarım Politikası’nın “ikinci sütunu” olacaktır. Fischler Reformu Gündem 2000’in ikinci perdesi olarak kabul edilebilir. Zira her iki reform hem Santer hem de Prodi Komisyonlarında tarımdan sorumlu olan Franz Fischler tarafından hazırlanmıştır. Ancak Fischler Gündem 2000’de destekleme konusundaki hedeflerine ulaşamamış, özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ın çabalarıyla reform sulandırılmıştır. Komiser buna 71 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği karşılık reform paketine Ortak Tarım Politikası’nın orta vadede tetkik edilmesine yönelik hükümler ilave ederek reform için yeni bir fırsat penceresi yaratmıştır. Orta Vadeli Tetkik 2002’de, konuyla ilgili yasal öneriler ise bazı değişikliklerle bir sonraki yıl yayınlanmış ve etki analizleri ile desteklenmiştir. Büyük tartışmalara neden olan reform önerileri yine de kısa bir sürede karara bağlanmıştır. Fischler Reformu esas olarak MacSharry Reformu’nun getirdiği doğrudan ödeme ve Gündem 2000’in getirdiği çapraz uyum ve modülasyon düzenlemelerini geliştirmiştir. Yeni doğrudan gelir desteği uygulaması tek ödeme sistemi (İngilizce single payment scheme) diye adlandırılmaktadır. Bu sistemde çiftçilere verilen ödemeler üretim miktarından bağlantısız (İngilizce decoupled) hale getirilmiştir. Her Üye Devlet için tarihsel bir referans dönemi üzerinden doğrudan ödemelere ilişkin ulusal tavanlar saptanmıştır. Sadece faal çiftçilere yapılacak olan ödemeler çerçevesinde hakedişler esas olarak referans miktarların ekili hektarlara bölünmesiyle belirlenmekte olup bazı sektörler için aynı mantığa dayanan farklı yöntemler kullanılmaktadır. Fischler Reformu tek ödeme sisteminde Üye Devletler’e büyük bir esneklik sağlamaktadır. Bu kapsamda gerekli görülen durumlarda bazı ürünler için kısmi bağlantısızlaştırmaya (İngilizce partial decoupling) gidilmesi mümkün olacaktır. Reformun ikinci ana unsuru çapraz uyumdur (İngilizce cross-compliance). Gündem 2000’de Üye Devletler’in isteğine bağlı tutulan çapraz uyum zorunlu hale getirilmiştir. Buna göre çiftçilerin tek ödeme sistemi altında yardım hak etmesi iyi tarım uygulamaları çerçevesinde ve Topluluk direktifleri tarafından ortaya konulan zorunlu çevrenin korunması, kamu, hayvan ve bitki sağlığı ve hayvan gönenci kurallarına uygun üretim yapmasına bağlı olacaktır. Bu konuda çiftçilere destek olması için çiftlik danışmanlık sistemi oluşturulmuştur. Fischler Reformu’nun son unsuru modülasyondur. Çapraz uyum gibi modülasyon da Gündem 2000’de isteğe bağlıyken zorunlu hale getirilmiştir. Modülasyon destekleme kaynaklarının kırsal kalkınmaya aktarılması anlamına gelmektedir. En küçük çiftçiler hariç tutulmak üzere tüm hakedişlerden belirli bir oranda kesinti yapılması ve hasıl olan tutarın kısmen Üye Devletler arasında tekrar dağıtılarak kırsal kalkınma projelerinin finansmanında kullanılması hükme bağlanmıştır. Çapraz uyum ve modülasyon tarımın çokişlevselliği görüşüne uygun düzenlemelerdir. Fischler Reformu’nun ekonomik etkileri farklı ekonometrik modellerle incelenmiştir. Aralarında farklılıklar olmakla beraber tüm çalışmalarda reformun Avrupa Birliği’nin toplam refahını arttıracağı bulunmuştur. 72 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Kutu 4.2.’de ele alınan Fischler Reformu tüm sektörleri değil, tüm Üye Devletleri ilgilendiren ortak piyasa düzenlerini ve destekleme sistemlerini kapsamaktaydı. Avrupa Birliği’nin Güneyli Üye Devletlerini ilgilendiren ürünler sonraya bırakılmıştı. Zeytinyağı bu Akdeniz ürünlerinden bir tanesidir. Komisyon Bakanlar Konseyi’nin talimatı doğrultusunda sektöre ilişkin reform önerilerini 2004 yılında, diğer Akdeniz ürünleri olarak kabul ettiği pamuk, tütün ve şerbetçiotu ile birlikte sunmuş, kendi ifadesiyle Akdeniz havzasında sürdürülebilir bir tarımsal model yaratılması amacıyla bu ürünlerin tek ödeme sistemine entegre edilmesini önermiştir. Konsey Fischler Reformu’nun bu ikinci ayağını Nisan 2004’te karara bağlamıştır. Komisyon’un önerileri neredeyse tamamen kabul edilmiş, yalnız yeni zeytinyağı düzenlemelerinin 1 Kasın 2004 yerine 1 Kasım 2005’ten itibaren uygulanması, böylelikle taraflara bir yıllık bir geçiş süreci tanınması uygun görülmüştür. Reform çerçevesinde iki tüzük kabul edilmiştir. Bunlardan ilki olan (AT) 864/2004 sayılı Tüzük Akdeniz ürünlerinin tek ödeme sistemine entegre edilmesini (ve 1 Mayıs 2004’te gerçekleşen genişlemeye) ilişkin değişiklikleri ilgilendirmektedir. Yeni zeytincilik destekleme düzenlemelerinin değerlendirilebilmesi için öncelikle yürürlükten kaldırılan zeytinyağı üretim yardımı sistemine göz atılması, bu nedenle 1998 reformuna dönülmesi gerekmektedir. Eski sistemde üretim yardımının seviyesi, zeytincilerin eline geçmesi hedeflenen tutar olan üretim hedef fiyatı ile serbest piyasadaki fiyatları yansıtması gereken, ancak uygulamada sadece siyasal olarak belirlenen temsili piyasa fiyatının arasındaki fark olarak saptanmaktaydı. Kurumsal fiyatlar olarak adlandırılan bu rakamlar 1998 yılında yapılan reform sonucunda 1998/99 ila 2004/2005 pazarlama yılları için Tablo 4.5’te gösterilen şekilde dondurulmuştur. Ayrıca her zeytin üreticisi Üye Devlet için Tablo 4.6’da gösterilen bir ulusal garantilenmiş miktar saptanmıştır (Bir Üye Devlet’in üretiminin ulusal garantilenmiş miktarı geçtiği durumda zeytinyağı üretim yardımının birim tutarı orantısal olarak azaltılmaktadır.). Böylelikle Avrupa Birliği’nin Birliği’nin toplam zeytincilik destekleme bütçesi 2,35 milyar EUR olmuştur. Tablo 4.5 Avrupa Birliği Zeytinyağı Üretim Yardımı Yardımı Sisteminde Kurumsal Fiyatlar Fiyat veya yardımın yardımın adı Üretim Hedef Fiyatı Temsili Piyasa Fiyatı Üretim Yardımı Fiyat veya yardımın yardımın tutarı (EUR/100 kg.) 383,77 251,52 132,25 73 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.6 Avrupa Birliği’nde Zeytin Üreticisi Üye Devletlerin Ulusal Garantilenmiş Miktar ve Azami Toplam Yardımları Zeytin Üreticisi Üreticisi Üye Devlet İspanya Fransa Yunanistan İtalya Portekiz Slovenya Kıbrıs Malta Toplam Ulusal Garantilenmiş Miktar (ton) 760.027 3.297 419.529 543.164 51.244 400 6.000 150 1.777.261 Azami Toplam Yardım Yardım (EUR) 1.005.135.708 4.360.283 554.827.103 718.334.390 67.770.190 533.000 7.995.000 199.875 2.350.427.673 Zeytinciliğin tek ödeme sistemine entegre edilmesi amacıyla normalde olduğu gibi bir değil, zeytincilik destekleme bütçesi ve ferdi zeytincilere verilecek ödemeler için olmak üzere iki ayrı referans dönemi saptanmıştır. Zeytin ağacının güçlü bir alternansa sahip olması nedeniyle toplam üretim yardımı tutarlarının bir yıldan ötekine dalgalandığı göz önüne alınarak destekleme bütçesinin saptanması için 2000 ila 2002 yılları referans dönemi olarak kabul edilmiştir. Böylelikle zeytincilik destekleme bütçesinde bir indirim söz konusu olmamıştır. Tek ödeme sistemini düzenleyen (AT) 1782/2003 sayılı Tüzük’ü değiştiren (AT) 864/2004 sayılı Tüzük bu bütçe dahilinde azami toplam yardımların, en az % 60 olmak üzere Üye Devletler tarafından belirlenecek bir yüzdesinin tek ödeme sistemine aktarılmasını, geriye kalanının ise ulusal zarfları oluşturmasını hükme bağlamaktadır. Ulusal zarflar tek ödeme sistemi altında mevcudiyetleri tehlikeye girecek, ancak çevresel veya toplumsal bir öneme sahip bulunan ve bu açıdan kategorilere ayrılabilecek olan zeytinliklerin muhafaza edilmesi için ilave bir prim verilmesi amacıyla kullanılacaktır (0,3 hektardan küçük zeytinliklere sadece tek çiftlik ödemesi verilecektir.). (AT) 1782/2003 sayılı Tüzük Madde 110i (4) Üye Devletlere bütçelerinin bir kısmını onaylanmış işletmeci örgütleri tarafından yürütülecek kalite önlemlerinin finansmanına tahsis etme seçeneği de tanınmıştır. İtalya ve Yunanistan kalite önlemleri için % 5’lik bir tutarı tahsis ederek, Portekiz ise herhangi bir kesinti yapmaksızın % 100 bağlantısızlaştırmayı seçerken İspanya % 6,4’lük bir ulusal zarf oluşturmuştur. Ayrıca Madde 69 ile Üye Devletler’e çevrenin korunması, kalitenin iyileştirilmesi ve ürünün pazarlanması açısından önem taşıyan yetiştirme yöntemleri (örneğin ekolojik/organik tarım) için ürün 74 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.7 Referans Döneminde Üretim Yardımı Birim Tutarları (EUR/100 kg.) Pazarlama İlgili Tüzük İspanya Portekiz İtalya Fransa Yunanistan yılı (Celex No) 1999/2000 32001R1415 130,40 130,40 101,78 130,40 118,56 2000/01 32002R1271 93,91 130,40 130,40 130,40 114,76 2001/02 32003R1221 63,75 130,40 100,45 130,40 130,40 2002/03 32004R1299 103,43 130,40 102,85 130,40 118,35 Tablo 4.8 4.8 Ortalama Ortalama Bir İtalyan Zeytincisinin Tek Ödeme Sistemi Altında Hakedişinin Hesaplanması Pazarlama Yılı 1999/2000 2000/01 2001/02 2002/03 a b c Üretim Üretima (kg) 579 Üretim Yardımı (EUR/100 kg.) 101,78 130,40 100,45 102,85 Toplam Ortalama X 0,95c Alınan Yardımb (EUR) 589,31 755,02 581,61 595,50 2.521,44 630,36 598,84 Avrupa Komisyonu’na göre İtalyan işletmelerinin ortalama üretim miktarıdır. İkinci ondalığa yuvarlanmıştır. İtalya kalite önlemleri için % 5 oranında bir tahsisat yapmaktadır.. bütçesinin azami % 10’u kadar yapılacak bir kesintiyle finanse edilecek olan ilave ödemeler yapılması seçeneği tanınmaktadır. Bu amaçla zeytincilik bütçesinde Yunanistan % 4, Portekiz ise % 10’luk bir kesinti uygulamaktadır. Zeytincilere verilecek olan tek ödemelerinin tutarlarının hesaplanması için referans dönemi 1999/2000 ila 2002/2003 pazarlama yıllarını kapsamaktadır. Tablo 4.7’de üretici Üye Devletler’de bu dönemde verilen üretim yardımı birim tutarları ve bu tutarların hangi Komisyon tüzükleri aracılığıyla ilan edildiği gösterilmektedir. Bir zeytincinin hakedişi söz konusu pazarlama yıllarında elde ettiği mahsul miktarının aynı yıllar için saptanan üretim yardımı birim tutarları ile çarpılması, elde edilen rakamların ortalamasının alınması ve ilgili üretici Üye Devlet’in aldığı kararlar doğrultusunda bir katsayıyla çarpılması sonucunda saptanacaktır. Tablo 4.8’de ortalama bir İtalyan zeytincisi için tek 75 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.9 Avrupa Birliği’nde Önemli Zeytin Üreticisi Üye Devletler’de Devletler’de Zeytincilerin Aldığı Ortalama Toplam Yardımlar (1998(1998-2004) 1998 1999 2000 2001 2002 2003 (EUR) 2004 Ort. İspanya 8997 6365 5978 6417 5936 6240 4744 6382 İtalya 2736 3873 2790 3637 4371 4552 5080 3863 Yunanistan 2159 1868 2408 2333 4577 2880 2739 2709 Portekiz 1668 1944 1949 1280 3842 2316 1054 2008 çiftlik ödemesi hakedişinin nasıl hesaplandığı gösterilmektedir34. Görüldüğü üzere İtalya’daki ortalama zeytincinin aldığı yardım yaklaşık 600 EUR tutarındadır. Tablo 4.8’de hesaplamanın nasıl yapıldığını göstermek için ortalama miktarda üretim yapan hayali bir zeytinci üzerinden gidilmektedir. Dolayısıyla bu rakam gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Zira Avrupa Birliği zeytincilik sektöründe mevzuatta küçük üretici olarak tanımlanan, az sayıda zeytin ağacı sahibi olan ve ağırlıklı olarak kendi tüketimine yönelik üretim yapan çok sayıda zeytinci bulunmaktadır. Sektör açısından ekonomik ve ticari bir önemi bulunmayan bu küçük üreticileri resimden çıkardığımızda Avrupa Birliği’nin zeytincilere verdiği desteği daha net görme imkanı ortaya çıkacaktır. Bu amaçla çalışmamızda Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı (İngilizce Farm Accountancy Data Network), kısa adıyla FADN çerçevesinde toplanan nicel verilerden faydalanılmıştır. FADN Avrupa Birliği Üye Devletleri’nin her birinde ortak bir yöntem kullanılarak ekonomik açıdan anlam taşıyan belirli bir büyüklükteki tarımsal işletmelere ilişkin temsil gücü yüksek örneklemlerle veri toplanması ve bunların merkezi olarak derlenip analiz edilmesini içeren bir uygulamadır. Avrupa Komisyonu Ortak Tarım Politikası’na ilişkin değerlendirme ve önerilerinde FADN verilerini temel almaktadır. Tablo 4.9’da Avrupa Birliği’nin önemli zeytin üreticisi Üye Devletleri olan İspanya, İtalya, Yunanistan ve Portekiz’de tüm zeytincileri temsil eden tarımsal işletmelerin mevcut zeytincilik destekleme bütçesinin karara bağlandığı 1998 yılından beri aldığı ortalama toplam destek rakamları sunulmaktadır35. Görüldüğü üzere elde veri bulunan yedi yıllık dönemin ortalaması alındığında zeytincilerin İspanya’da 6.382, İtalya’da 3.863, Yunanistan’da 2.709 ve Portekiz’de 2. 2.008 EUR destek aldığı ortaya çıkmaktadır. 34 Örnek vermek için İtalya’nın seçilmesinin nedeni hakedişin en kolay bu Üye Devlet’te hesaplanmasıdır. 35 Verilerin toplanıp derlenmesi zaman aldığından elde bulunan bilgiler 2004 yılına kadar gelmektedir. 76 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] FADN verileri incelendiğinde iki husus daha anlaşılmaktadır: Birincisi, Avrupalı zeytincilerin aldıkları yardımların tutarı bir yıldan ötekine şiddetli şekilde dalgalanmaktadır. Bunun bir nedeni alternans ise öteki de ulusal garantilenmiş miktar uygulamasının bir otomatik istikrarlaştırıcı olarak işlev görmesidir. Doğrudan gelir desteğine geçiş zeytincilerin aldıkları yardımların istikrara kavuşmasını sağlayacaktır. İkincisi, Avrupalı zeytincilerin Ortak Tarım Politikası altında tarımsal üreticilere tanınan kırsal kalkınma yardımları ve tazmin edici ödemeler gibi diğer imkanlardan da Devlet yardımlarından da aktif şekilde faydalanmaktadır. Tek ödeme sistemi altında zeytin üreticisi Üye Devletler zeytincilerin yardım başvurularını entegre idare ve kontrol sistemi (İngilizce integrated administrative and control system) ve bununla uyumlu olarak tasarlanan zeytincilik coğrafi bilgi sistemleri ile kontrol etmekten sorumludur. Avrupa Birliği’nde zeytincilik sektöründe üretimin nasıl desteklendiğini gördükten sonra incelememize diğer desteklerle devam edebiliriz. Yukarıda belirtildiği üzere tek ödeme sistemini düzenleyen (AT) 1782/2003 sayılı Tüzük zeytincilere yapılan yardımlardan muhtelif kesintilere gidilmesini ve böylelikle hasıl olan tutarlarla sektörde kaliteyi arttırmaya odaklanan önlemlerin finanse edilmesini öngörmektedir. Fischler Reformu’nun ikinci ayağı kapsamında kabul edilen diğer mevzuat olan, sıvı ve katı yağlar ortak piyasa düzenini kaldırarak bunun yerine zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa düzenini kuran (AT) 865/2004 sayılı Tüzük bu çerçevede onaylanmış işletmeci örgütleri tarafından aşağıdaki konularda çalışmalar yürütülebileceğini belirtmektedir: “(a) zeytinyağı ve sofralık zeytin sektöründe piyasa takibi ve yönetimi; (b) zeytin üretiminin çevresel etkilerinin iyileştirilmesi; (c) zeytinyağı geliştirilmesi; ve sofralık zeytinlerin üretim kalitesinin (d) zeytinyağı ve sofralık zeytin kalitesinin ulusal yönetimlerin yetkisi altında izlenme sistemi, sertifikalanması ve korunması, bilhassa nihai tüketicilere satılan zeytinyağlarının kalitesinin gözlemlenmesi; (e) işletmeci örgütleri tarafından zeytinyağının kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla yürütülen faaliyetlere dair bilgilerin yaygınlaştırılması.” 77 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Sektörde faaliyet gösteren üreticiler, sanayiciler ve/ya tüccarları bir araya getiren tüm örgütleri kapsayan bir terim olan işletmeci örgütlerinin Üye Devletler tarafından onaylanması ve çalışma programlarının seçilerek finanse edilmesiyle ilgili ayrıntılı hükümler denetleme ve raporlama gereklilikleriyle birlikte, (AT) 865/2005 sayılı Konsey Tüzüğü’nün zeytincilik sektöründe işletmeci örgütlerine, çalışma programlarına ve bunların finansmanına ilişkin olarak uygulanması için ayrıntılı kuralları ortaya koyan 19 Aralık 2005 tarih ve (AT) 2080/2005 sayılı Komisyon Tüzüğü’nde yer almaktadır. Aslına bakılırsa (1) zeytincilik destekleme bütçesinden finanse edilmesi ve (2) Üye Devletlerin isteğine bağlı olması nedeniyle kalite önlemlerinin finansmanı ayrı bir destekleme kalemi olarak düşünülmemelidir. Daha ziyade zeytincilik desteklerinin kullanılması için bir yöntem, bir seçenektir. Hali hazırda bu seçeneğe başvuran zeytin üreticisi Üye Devletler İtalya, Yunanistan ve Fransa olup kalite önlemlerine tahsis ettikleri ulusal bütçeler sırasıyla 35,991 milyon EUR, 11,098 milyon EUR ve 0,576 milyon EUR’dan ibarettir. Görüldüğü üzere kalite önlemleri Avrupa Birliği tarafından karara bağlanan ulusal bir seçenektir. Buna karşın Avrupa Birliği’nin zeytincilik düzenlemeleri ulusal düzeyde uygulanmasına karşın Üye Devletlerin isteğine bağlı olmayan ve sektörde ikinci bir destek oluşturan bir mekanizma içermektedir: özel stoklama desteği. 4.3.3. 4.3.3. Özel Stoklama Desteği Avrupa Birliği’nde zeytinciliğin üretim yardımları ile desteklendiği dönemde arz fazlaları yüzünden piyasada fiyatların çökmesinin engellenmesi amacıyla stoklama önlemlerine başvurulması gündeme gelmiştir. 136/66/AET sayılı Tüzük’ün yaklaşık kırk yıllık tarihine bakıldığında stoklama açısından üç ayrı rejime başvurulduğu görülmektedir: kamusal stoklama (1966-1978), çifte stoklama (1978-1998) ve özel stoklama (1998’den bu yana). İlk rejim müdahale merkezlerinde müdahale fiyatı üzerinden zeytinyağı satın alınmasını ve piyasa koşulları uygun olduğunda ihale yöntemiyle satılmasını öngörmektedir. Ancak bu rejim kamusal stoklarda fazla miktarda yağ birikmesine neden olmuş, bu yağların sonradan elden çıkartılmasında zorluklar yaşanmıştır. Yıllar geçip zeytinyağları bozuldukça amortismanla defterden düşülmüş veya tankların dibinde biriken tortuların hayrına sabun imalathanelerine satılmıştır. Daha sonra kırmızı et ve süt tozu gibi aynı sorunun görüldüğü diğer gıda maddeleriyle birlikte yoksullara ücretsiz olarak dağıtılmaya başlanmasına karşın kamusal zeytinyağı stokları tükenmemiş, üstelik bu yöntem ilave bir finansman gereksinimi doğurmuştur. 78 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Çözüm olarak 1978 yılında özel stoklama yardımı mekanizması devreye alınmıştır. Böylece ortaya çıkan çifte stoklama rejimi altında piyasada rahatsızlık yaşanan dönemlerde stoklama yardımı verilerek piyasaya sürülen zeytinyağlarının miktarının azalması sağlanmış, bu sayede fiyatların çökmesi engellenerek kamusal müdahale gereksinimi ortadan kaldırılmıştır. Ancak bu konuda tam bir başarı sağlanamamıştır. 1998 reformu çerçevesinde kamusal stoklama tamamen kaldırılmış, özel stoklama zeytinyağı sektörünün tek emniyet mekanizması haline gelmiştir. Fischler Reformu’nun 2004’teki ikinci ayağında da özel stoklama mekanizması muhafaza edilmiştir. Peki nasıl çalışıyor bu mekanizma? Özel stoklamanın ilk kez hükme bağlanmasından bu yana geçen 30 yılda idari kurallarda değişiklikler olmuş elbette; ancak mekanizmanın özü aynı kalmış. Avrupa Birliği’nde veya belirli bir bölgesinde36 zeytinyağı piyasasında stoklama ile giderilebilecek bir rahatsızlık yaşanması durumunda üzere gerekli teminatları sunan kuruluşlara ellerinde bulunan zeytinyağlarını piyasaya sürmek yerine stokta tutmaları karşılığında belirli bir tutarda yardım verilmesi. Özel stoklama mekanizması ya Avrupa Komisyonu tarafından gerekli görüldüğünde ya da zeytinyağı piyasasında iki haftadan daha kısa olmaması gereken bir süre boyunca kaydedilen ortalama fiyatların belirli eşiklerin altına düştüğünde kendiliğinden olmak üzere devreye giriyor. Söz konusu eşikler 1998 yılında kaldırılan müdahale fiyatı temel alınarak hesaplanagelmiş. Yani kamusal stoklamanın ruhu hala canlı! (AT) 865/2005 sayılı Tüzük ile oluşturulan zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa düzeni altında söz konusu eşikler Tablo 4.10’da gösterildiği gibi. Mevcut kurallar altında özel stoklama desteğinin tutarı ihale usulü aracılığıyla saptanmaktadır. Yani Üye Devletler belirli bir miktarda zeytinyağının belirli bir süre stoklanması için teklif çağrısında bulunmakta, yapılan başvurular arasından en düşük tutarı talep edene özel stoklama yardımı sağlamaktadır. Teklif çağrılarına Üye Devletler tarafından onaylanmış olan kurumlar yanıt verebilmektedir. Bu çerçevede üretici örgütleri ve birliklerine öncelik verilmekle beraber belirli büyüklükteki yağhaneler ve ambalajlama teşebbüsleri de elverişli sayılmaktadır. Onaylanan kurumların gerekli stoklama kapasitesine sahip olması, stok kayıtları tutması ve denetimlerden geçmesi gerekmektedir. 36 Bölge uygulamada hep Üye Devlet olarak tefsir edilmiş. fiyatlarının belirlendiği ulusal borsalar bulunması. Bunun nedeni zeytinyağı 79 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.10 Zeytinyağı Özel Stoklama Desteği için Eşik Fiyatlar Zeytinyağı Türü Asgari Fiyat (EUR/ton) natürel sızma zeytinyağı (azami 0,8° asit) natürel birinci zeytinyağı (0,8 ila 2° asit) natürel lampant zeytinyağı (2° asitten yüksek) 1.779 1.710 1.524* * Her ilave asidite derecesi için 36,70 EUR azaltılır. Kuralları bırakıp bir de uygulamaya bakalım. Özel stoklama yardımına bugüne kadar toplam beş defa başvurulmuş. Bunlardan dördü çifte stoklama rejimi altında, sonuncusu özel stoklama rejimi döneminde. Ayrıntılı bilgiler Tablo 4.11’de yer alıyor. Buna göre Avrupa Birliği en son 2001 yılında İspanya ve Yunanistan’da Yunanistan’da toplam 100.000 ton zeytinyağına ilişkin olarak özel stoklama desteği vermiş, ihale sonucunda verilecek destek 1,22 EUR/ton/gün EUR/ton/gün olarak saptanmıştır. 2001 yılından beri zeytinyağı fiyatları yeteri kadar yüksek seyrettiğinden bir daha özel stoklama yardımına gereksinim duyulmamıştır. Bu en yakın tarihli özel stoklama desteği hakkında biraz daha bilgi verelim: Avrupa Komisyonu İspanya ve Yunanistan’da 17 ila 31 Ocak 2001 tarihleri arasında zeytinyağı fiyatlarında aşırı bir düşüş olduğunu saptamış, özel stoklama yapılması için gerekli tüzüğü 16 Şubat’ta, yani yaklaşık olarak iki hafta içerisinde yayınlamıştır. Sadece natürel sızma ve natürel birinci zeytinyağlarının stoklanması için destek verilmesi karara bağlanmıştır. Bu çerçevede ilk ihaleye 26 Mart 2001’de çıkılmış, bunu 6 ve 27 Nisan ile 15 Mayıs’ta düzenlenen ihaleler takip etmiştir. Özel stoklama sözleşmeleri 2001 yılı sonuna kadar yürürlükte kalmak üzere akdedilmiş, ancak piyasadaki durumun düzelmesi üzerine 12 Kasım 2001’de çıkartılan bir tüzükle kısmen iptal edilebilmelerine imkan tanınmıştır. Dolayısıyla 2001 yılında özel stoklamaya çekilen bir parti zeytinyağının azami olarak 330 EUR/ton, asgari olarak 220 EUR/ton civarında bir destek aldığını söylemek mümkündür. Bu da natürel sızma için o dönemde piyasada geçerli bulunan azami fiyatın (yani müdahale fiyatının % 95’inin) azami destekte yaklaşık olarak % 20, asgari destekte ise % 13’üne denk gelmektedir. 80 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.11: Özel Stoklama Destekleri Pazarlama yılı yılı İlgili mevzuat1 Üye Devletler 1987/88 31988R0315 31988R2326 1991/92 31992R0046 Tüm zeytin üreticisi Üye Devletler Tüm zeytin üreticisi Üye Devletler İspanya İtalya Yunanistan Portekiz Toplam İspanya İtalya Yunanistan Portekiz Toplam 1992/93 31993R0217 31993R0383 1997/98 31998R0094 31998R0258 31998R0504 31998R0597 2000/2001 32001R0327 32001R2194 32001D0249 32001D0377 32001D0362 32001D0386 İspanya Yunanistan Toplam Stoklanmasına Stoklanmasına izin verilen miktarlar miktarlar (ton) 300 0003 200 0003 76 000 70 000 30 000 4 000 180 0003 76 000 70 000 30 000 4 000 180 0003 80 000 20 000 100 000 Zeytinyağının pazarlandığı durumda yardımın tutarı2 2 ECU/100 kg./60 gün4 3,5 ECU/100 kg./60 gün Zeytinyağının pazarlanamadığı durumda yardımın tutarı2 0,6 ECU/100 kg./60 gün 1 ECU/100 kg./60 gün 4,5 ECU/100 kg./60 gün 1 ECU/100 kg./60 gün 5,4 ECU/100 kg./60 gün 0 ECU/100 kg./60 gün 1,22 EUR/ton/gün 81 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Notlar: (1) İlgili Tüzükler sütununda yer alan Celex No’lardan ilki özgün tüzüğü, diğerleri ise bunu değiştiren veya düzelten tüzükleri veya uygulayan kararları göstermektedir. (2) Çifte stoklama rejimi döneminde tüm tüzüklerdeki ortak bir hüküm stoklamayı gerçekleştiren tarafın bir stoklama sözleşmesinin süresinin sona ermesini takip eden 60 günlük süre dahilinde stoklanmış olan zeytinyağının pazarlandığı gösteren kanıtlar arz etmemesi durumunda daha düşük bir stoklama yardımının verilmesidir. 1997/98 pazarlama yılında bu durumda hiç yardım verilmemiştir. Bu uygulamanın amacı özel stoklama yardımı almış olan yağların daha sonra müdahale için teklif edilmesini caydırmaktır. Özel stoklama rejimi döneminde kamusal müdahale kaldırılmış olduğundan böyle bir önleme gerek duyulmamıştır. (3) Pazarlama yılı sırasında herhangi bir anda sözleşmeler tarafından kapsanabilecek toplam miktardır. (4) 1 hesap birimi = 1 ECU = 1 EUR (geçiş dönemi kurları) 82 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Özel stoklama desteği bir emniyet mekanizmasıdır. Yani her zaman verilen bir destek değil, piyasada sorun yaşanan dönemlerde gündeme gelen bir çözümdür. Ve işte bu nedenle zeytinyağı sektöründe istikrar açısından son derece önemlidir. Hiç kullanılmasa bile böyle bir mekanizmanın varlığı dahi sektördeki oyunculara yeteri kadar kuvvetli bir sinyal vermekte, spekülatörlerin hevesini kırmaktadır. 4.3.4. 4.3.4. Pazarlamaya Yönelik Destekler Avrupa Birliği’nin zeytinyağı sektöründe arz fazlasıyla karşılaşınca bir yandan zeytinyağı arzını kısmaya yönelik negatif önlemler, öte yandan ise talebi arttırmaya yönelik pozitif önlemler aldığını daha önce belirtmiştik. Negatif önlemleri sektörde üretimin desteklenmesini anlatırken sıraladık: yardımların ulusal garantilenmiş miktarlar ve 1 Mayıs 1998’den sonra dikilen zeytin ağaçları ve bunlardan elde edilen ürünleri yardım harici bırakılmasıyla sınırlandırılması. Hazır yeri gelmişken belirtelim ki ikinci sınırlandırma Avrupa Komisyonu’nun tarımsal mevzuatın basitleştirilmesi girişimi çerçevesinde kaldırılıyor37. Pozitif önlemler sayıca daha çok. Hepsi de 1978 yılında getirilmiş. Ne mi bunlar? Tüketim yardımı, üretim iadesi ve promosyon kampanyaları. Beş litrelik veya daha küçük şişe veya ambalajlar içinde satılan zeytinyağlarına ilişkin olarak verilen bir ödeme tüketim yardımı. Şişeleme veya ambalajlamayı gerçekleştiren tesislerin sahiplerine ödeniyor. Yani tüccar kesime yönelik. Amacı da zeytinyağları ile diğer nebati yağlar arasındaki fiyat makasını bir nebze olsun giderip satışları arttırmak. Ancak tüketim yardımı alınan bütün önlemlere karşın büyük yolsuzluklara neden oluyor. Bu arada tüketiciler de artık zeytinyağının nitelikleri hakkında bilinçlenmiş, fiyat makasına kalite primi diye bakmaya başlamış. Dolayısıyla Avrupa Birliği 1998 reformu kapsamında tüketim yardımı düzenlemesini kaldırıyor. Gelelim üretim iadesine. Bu yardımın hedef kitlesi ürünlerinde zeytinyağı kullanan konserve imalatçıları. Avrupa Birliği zeytinyağları ile diğer nebati yağlar arasındaki fiyat makası nedeniyle sadece tüccarı değil, sanayiciyi de desteklemeye karar vermiş anlayacağınız. Tüketim yardımlarının aksine sorun çıkartmıyor üretim iadeleri. Yine de 2004 yılında karara bağlanan zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa düzeni bu desteğe yer vermiyor. Tek nedeni tüketicilerin bilinçlenmiş, artık zeytinyağlı ürünler için daha fazla para ödeyecek hale gelmiş olması. 37 Aynı amaçla zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa düzeni ile mevcut bulunan diğer 20 tüzük tek bir mevzuatta birleştiriliyor. Bu tek ortak piyasa düzeninde zeytinciliğe ilişkin kurallarda herhangi bir değişiklik yok. 83 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği İyi de tüketiciler nasıl bilinçleniyor? Sağlıklı yaşam ve damak tadı gibi yükselen değerlerin, artan gelirlerin, değişen eğilimlerin rolü birincil kuşkusuz. Ancak özellikle zeytin üreticisi olmayan Üye Devletler ve üçüncü ülkelerde bu değişim promosyon ve bilgilendirme kampanyaları aracılığıyla destekleniyor, kolaylaştırılıyor. Avrupa Birliği 1978 yılında Topluluk dahilinde zeytinyağı tüketimini teşvik etmek için kampanyalar yürütülmesine karar veriyor. Bu doğrultuda sonuncusu 2000-2002 dönemini kapsayan yedi kampanya düzenlenmiş. Brüksel bir yandan da eski adıyla Uluslararası Zeytinyağı Konseyi, 2007 yılından itibaren geçerli adıyla Uluslararası Zeytin Konseyi, kısaca UZK tarafından belirli hedef pazarlara yönelik olarak sürdürülen promosyon kampanyalarını destekliyor, bu amaçla UZK’nın Promosyon Fonu’na normal katkı payının yanı sıra yıllar boyunca yüklü bir gönüllü bağışta bulunuyor. Ancak Brüksel 1998 yılında UZK’nın menşe veya markalara değil, ürünün kendisine odaklanan kampanyaları yerine AB menşesini vurgulayan kendi önlemlerini hayata geçirmeye karar veriyor. Bunun iki nedeni var: Birincisi, o dönemki UZK İcra Sekreteri’nin mali usulsüzlükleri. Bu sorun İcra Sekreteri’nin değiştirilmesi ve ayrıntılı bir denetim vasıtasıyla gideriliyor. İkinci neden daha önemli dolayısıyla. 1998 yılında Türkiye UZK’dan ikna edici olmayan sebeplerle ayrılıyor. Ayrılma kararını savunmak için öne sürdüğü başlıca gerekçe şu: UZK’nın kampanyaları belirli bir menşeye yönelik olmadığından bizim ihracatımızı teşvik etmiyor, ayrıldığımızda bir yandan bunların etkisinden faydalanmaya devam ederiz, öte yandan da UZK’ya ödediğimiz aidatlarla kendi zeytinyağımızı tanıtırız. Aradan dokuz yıl geçmiş olmasına karşın bu söz henüz tutulmuş değil. Üstelik Türkiye’nin öne sürdüğü gerekçe Brüksel’i sinirlendirmiş. “Onlar akıllı, biz aptal mıyız?” diye düşünen Avrupa Birliği kendisi ve Tunus’tan sonra dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisinin UZK’dan çekilmesiyle zeytinyağı sektöründe uluslararası dayanışmanın bozulduğuna kanaat getirip artık kendi menşesine yönelik kampanyalar düzenlemeye karar vermiş. Böylelikle Türkiye’nin UZK’dan ayrılma kararının ne kadar hatalı olduğu ortaya çıkıyor. Ülkemizin UZK’nın araştırma-geliştirme çalışmaları ile zirai ve teknik eğitimlerinden dışlanması da cabası! Promosyon kampanyalarına dönmek gerekirse Avrupa Birliği başta zeytinyağı tanıtımı konusunda sağladığı başarıdan yola çıkarak daha fazla tarımsal ürün ve gıda maddesinin tanıtımını desteklemeye karar veriyor. Bu nedenle ve Ortak Tarım Politikası’nda görülen yataylaşma eğiliminin bir sonucu olarak zeytinyağına özgü ve diğer sektörel düzenlemelerin yerini 1999’da üçüncü ülkelere yönelik, 2000 yılında ise AB dahilinde yürütülecek bilgilendirme ve promosyon önlemlerine ilişkin ortak ve son derece ayrıntılı kurallar alıyor. 84 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Büyük ölçüde örtüşen bu kurallar tanıtımda önceden belirlenmiş bir stratejinin uygulanması ve kalitenin vurgulanmasını, bu doğrultuda mesleki veya sektörel kuruluşlar tarafından önerilen veya UZK gibi uluslararası örgütlerce hazırlanan programların Üye Devletler tarafından değerlendirmeden geçirilmesini, seçilen önlemlerin kısmen finanse edilmesi ve mali yönetimine özen gösterilmesini içeriyor. Söz konusu promosyon önlemlerine 2000 yılında ayrılan 67 milyon EUR 2007’de 45,8 milyon EUR’ya gerilemiş durumda. Bunun nedeni yeterli sayıda elverişli başvuru olmaması nedeniyle geçmişte ayrılan bütçenin tamamının kullanılamaması. Yani başvuru sayısı arttıkça promosyon bütçesi de eski seviyesine tekrar yükselecek. Üçüncü ülkelere yönelik olarak desteklenecek önlemler şöyle sıralanıyor: Avrupa Birliği ürünlerinin özellikle kalite, hijyen, gıda güvenliği, besleyicilik, etiketleme, hayvan refahı ve çevrecilik açısından üstünlüklerini ortaya koyan halkla ilişkiler etkinlikleri, promosyonlar ve tanıtımlar, uluslararası öneme sahip toplantı, fuar ve gösterilere bilhassa Avrupa Birliği stantları ile katılım, coğrafi işaretler ve diğer kalite sistemleri hakkında bilgilendirme kampanyaları, pazarlama imkanlarının genişletilmesi için gerekli olan yeni piyasa araştırmaları, yüksek düzey ticari geziler ve bu etkinliklerin sonuçlarını değerlendirme çalışmaları. Avrupa Birliği seçilen önlemlerin bütçesinin normalde en fazla % 50’sini karşılıyor. Öneride bulunan örgütlerin en az % 20’lik bir finansman sağlaması lazım. Geriye kalan tutarı karşılamak ise ilgili Üye Devletlere düşüyor. Ancak yüksek düzey ticari geziler ve değerlendirme çalışmaları ile Avrupa Birliği genelinde fayda sağlayacak programların tamamı Brüksel tarafından finanse edilebiliyor. Önlemlerin uygulanacağı ülkeler ve coğrafi alanlar ile kapsayacağı ürünlerin listeleri iki yılda bir düzenleniyor. Hemen belirtelim: Türkiye Avrupa Birliği’nin hedef pazar listesine 2005 yılında Balkan ülkeleri ve Ukrayna ile birlikte girdi! Zeytinyağı ve sofralık zeytinler ise en başından beri listede. Hali hazırda kapsanan diğer ürünler kırmızı et ve preparatları, beyaz et, süt ürünleri, coğrafi işaret taşıyan ürünler, yaş ve işlenmiş meyve ve sebzeler, işlenmiş tahıl ve pirinç ürünleri, lifli keten, canlı çiçek ve süs bitkileri ile organik ürünler. Uygulamanın başladığı 2001 yılından bu yana önerilen 126 tanıtım programının 77’si kabul edilmiş ve Avrupa Birliği tarafından toplam 62,3 milyon EUR tutarında finansman sağlanmış bulunuyor. Bu çerçevede zeytinyağı ve sofralık zeytinlere özgü İtalya’dan üç, Yunanistan’dan iki programa % 50’lik azami finansman oranı üzerinden 3,3 milyon EUR destek sağlanmış, yani toplam bütçenin % 5,3’ü ayrılmış. Zeytinyağı tanıtımı sadece bu beş program ile değil, Akdeniz ülkeleri tarafından yürütülen ve birden fazla ürünü kapsayan birçok 85 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği kampanya ve coğrafi işaretli ve organik ürünlere ilişkin önlemler aracılığıyla da desteklenmiş durumda. Avrupa Birliği dahilinde uygulanacak önlemler üçüncü ülkelere yönelik olanlarla benzeşiyor: Topluluk ürünlerinin özgün niteliklerini vurgulayan halkla ilişkiler etkinlikleri, promosyonlar ve reklamlar, ulusal ve Avrupa çapında toplantı, fuar ve gösterilere katılım, kalite sistemleri hakkında bilgilendirme kampanyaları ve değerlendirme çalışmaları. Finansman kuralları aynı. Ancak Üye Devletler’e bilgilendirme kampanyaları için program önerisi gelmemesi durumunda ihaleye çıkma hakkı tanınmış. Kapsanan ürün ve temaların listesi yine iki yılda bir belirleniyor ve üçüncü ülkelerde tanıtılanların yanı sıra arıcılık ürünleri, tohum yağları, yumurta etiketlenmesi düzenlemesi ve en dış bölgelerden gelen ürünlere özgü grafik işaretini içeriyor. Ayrıca her bir ürün veya tema için bir strateji karara bağlanıyor ve hazırlanacak programların uygun olması gereken bir rehber hazırlanıyor. Bu dahili tanıtım önlemlerini üçüncü ülkelere yönelik olanlardan ayıran en önemli özellik. Zeytinyağı ve sofralık zeytin tanıtım rehberini Kutu 4.3 olarak sunuyoruz. Brüksel bu uygulama çerçevesinde önerilen 406 tanıtım programının 222’si kabul etmiş ve toplam 164 milyon EUR’luk finansman sağlanmış. Zeytinyağı ve sofralık zeytinler için İtalya’dan beş, Yunanistan’dan üç ve İspanya ile Fransa’dan birer tane olmak üzere 10 program seçilerek % 50’lik azami finansman oranı üzerinden, toplam tanıtım harcamalarının % 3,3’üne denk gelen 6,5 milyon EUR tutarında kaynak ayrılmış. Böylelikle daha önce düzenlenen yedi kampanya ile devamlılık sağlanmış. Promosyon ve bilgilendirme kampanyaları çerçevesinde zeytinyağı ve sofralık zeytinlerin tanıtımı için harcanan toplam tutar ise 10 milyon EUR’ya ulaşmış. 4.3.5. Devlet Yardımlarından Örnekler Avrupa Birliği’nde tarımsal desteklerin genel çerçevesini çizerken Ortak Tarım Politikası’nın yanı sıra Devlet yardımlarını da ele almış, Avrupa’da tarım sektörüne aktarılan kaynakların zannedilenden çok daha fazla olduğunu görmüştük. Biraz da Devlet yardımlarını ele almak lazım dolayısıyla. Avrupa Birliği’nin konuyla ilgili merkezi sicili yüzlerce, hatta binlerce Devlet yardımı kararını içeriyor. Üstelik bunların önemli bir bölümü yatay nitelikli ya da birden fazla ürünü ilgilendiren tarımsal veya bölgesel desteklemelerden oluştuğundan zeytinciliğe yönelik Devlet yardımlarının toplam sayısını veya tutarını sapta- 86 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Kutu 4.3 Avrupa Birliği Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Tanıtım Rehberi 1. Durum Değerlendirmesi Zeytinyağı piyasasında dengenin muhafaza edilmesi için iç ve dış pazarlama kanalları önem taşımaktadır. İç talep geleneksel tüketiciler ile yeni tüketiciler arasında büyük farklılık göstermektedir. Yeni tüketiciler talebin arttırılması için önemli fırsatlar sunmaktadır. 2. Hedefler Öncelik olarak yeni tüketicilerin talebini piyasaya nüfuzu arttırarak, kullanımı çeşitlendirerek ve bilgilendirme aracılığıyla yükseltmek. Geleneksel tüketici piyasalarda ürünlerin daha az bilinen yönlerine ve gençlere odaklanmak. 3. Hedef Gruplar Tüketiciler, kanaat önderleri, medikal ve paramedikal yayınlar, distribütörler 4. Ana mesajlar Genel olarak: Natürel zeytinyağlarının gastronomik ve organoleptik niteliklerinin çeşitliliği, farklı zeytinyağı kategorileri, zeytinyağının sağlıklı beslenme için önemi, kalite sertifikasyonu ve etiketleme kuralları, coğrafi işaretler, sofralık zeytinlerin çeşitleri ve kullanımları Yeni tüketiciler için: zeytinyağının doğal, geleneksel ve modern mutfaklara uygun bir ürün olduğu, kullanım önerileri Geleneksel tüketiciler için: şişeli zeytinyağı almanın avantajları, geleneksel imajın modernleştirilmesi 5. Ana kanallar Internet ve elektronik ortamlar, satış noktalarında promosyon, halkla ve basınla ilişkiler, basında tanıtım yazıları, medikal ve paramedikal meslek gruplarıyla ortak faaliyetler, televizyon ve radyo, fuarlara katılım 6. Programların süre ve kapsamı Öncelik her bir aşama için strateji ve hedefleri belirli çok yıllı programlara ve yeni tüketici piyasalara verilmek üzere 12 ila 36 ay 7. Yıllık gösterge bütçe 4 milyon EUR 87 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği mak mümkün değil. Bunun yerine son yıllardaki Devlet yardımlarından örnekler verelim: • Avrupa Komisyonu tarafından 19 Şubat 2007’de kabul edilen N 406/06 sayılı yardım İspanya’nın Endülüs bölgesinde faaliyet gösteren zeytincilere zeytin sineğiyle mücadele amacıyla bir yıllık bir süre boyunca toplam 1.800.000 EUR tutarında doğrudan ve karşılıksız yardım yapılmasını içermektedir. Yardım yoğunluğu % 75’tir. Yani bu yardımla elverişli masrafların % 75’i karşılanacak, geri kalan masraflar zeytinciler veya zeytincilerin kurduğu kooperatifler gibi örgütler tarafından üstlenilecektir. • 7 Mayıs 2004 tarihinde İspanya’da pirina yağı ekstraksiyonu, rafinajı ve şişelenmesi alanında faaliyet gösteren teşebbüslere yönelik bir yardım düzenlemesine izin verilmiştir. Yardım alt-sektöre toplamda azami 30 milyon EUR’luk sübvanse edilmiş kredi açılmasını içermektedir. Yardımın nedeni 2001 yılında yaşanan ve sektörü olumsuz etkileyen bir kamu sağlığı krizidir. Temmuz 2001’de bazı pirina yağlarında polisiklik aromatik hidrokarbonların (PAH’lar) bulunduğu tespit edilmişti. Bulunan PAH’lar arasında kanserojen bir madde olan benzopiren de vardı. Ne Topluluk hukukunda ne de İspanyol ulusal hukukunda o dönemde bu konuyla ilgili bir hüküm bulunmamaktaydı. İspanyol hükümeti yine de harekete geçerek bir tebliğ aracılığıyla pirina yağlarında PAH’lara dair bazı üst limitler belirlemiş ve ilgili teşebbüslerin piyasadaki tüm pirina yağlarının çekerek hiç PAH kalmayacak şekilde tekrar rafine etmesini gerekli kılmıştır. Tahmin edileceği gibi bu talimatlar alt-sektöre büyük bir maliyet getirmiştir. Dolayısıyla İspanyol makamları firmaların yeni üretim prosesine uyum sağlayabilmek için yapacakları yatırımları finanse etmek bir yardım düzenlemesine gitmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde verilen kredilerin % 3’lük faizi Tarım Bakanlığı tarafından karşılanacaktır. Bakanlık ayrıca bu krediler için yatırılacak teminatları da karşılayabilecektir. Kredilerin süresi bir yıldır; tutarları ise borçlu teşebbüsün boyutuna göre saptanmaktadır. • 20 Kasım 2003 tarihinde kabul edilen N 225/03 ve N 273/03 sayılı yardımlar İspanya’da zeytin ağaçlarının don nedeniyle gördüğü zararın karşılanmasına yöneliktir. N 225/03 sayılı yardımın bütçesi 1.335.121,30 EUR iken bunun yeterli gelmeyeceği anlaşıldıktan sonra izin başvurusu yapılan N 273/03 sayılı yardım için herhangi bir bütçe sınırlamasına gidilmemiştir. Zira bu yardımlar bir doğal felaket veya istisnai durumdan kaynaklanan zararları karşılamaya yöneliktir. • 1 Eylül 2003 tarihinde kabul edilen N 257/03 sayılı yardım İtalya’nın Avrupa Birliği mevzuatında daha az kayrılmış alanlar (İngilizce lessfavoured areas) olarak adlandırdığı sapa veya dağlık alanlarda tarımsal üretimi desteklemek amacıyla geliştirdiği bir yardım programıdır. Buna 88 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] • • • S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği göre Lombardiya bölgesindeki dağlık alanlarda hayvancılık yapılan çiftlikler ile zeytin ağacı, meyve ağacı veya bağlarla kaplı arazilere hektar başına 95 EUR’luk ilave bir yardım verilecektir. 10 yıl süreyle verilecek bu yardımın ilk üç yıllık bütçesi 8.000.000 EUR olarak saptanmıştır. Yine aynı tarihte kabul edilen NN 79/01 sayılı yardım (eski sayısı N 512/01) ile Fransa’nın zeytinyağı sektöründe araştırma-geliştirme, teknik destek ve promosyon önlemlerinin finanse edilmesi için 540.000 EUR yardım vermesi onaylanmıştır. Yardım yoğunluğu % 100’dür. 24 Temmuz 2003 tarihinde kabul edilen N 126/03 sayılı karar ile İtalya’nın Toskana bölgesinde “Şarap, natürel sızma zeytinyağı ve agrogıda ürünleri yolları” isimli program kapsamında kırsal turizmin geliştirilmesi amacıyla gerekli altyapının sağlanması ve promosyon faaliyetleri yürütülmesine yönelik olarak kamu finansmanı sağlanması mümkün kılınmıştır. Promosyonel faaliyetlerin % 40 ila 50’si finanse edilecek, diğer yardımlar de minimis kapsamında olacaktır. Belirli bir süreyle kısıtlı olmayan bu yardım programının bütçesi her yıl bölgesel bütçe kanunuyla belirlenecektir. Birinci yıl için bütçesi ise 100.000 EUR’dur. 13 Şubat 2003 tarihinde kabul edilen N 661/01 sayılı yardım ile İtalya’nın Sardunya bölgesinde Gonnosfanadiga belediye sınırları içinde bulunan ve Temmuz ila Aralık 1999 döneminde görülen kuraklık nedeniyle zeytinyağı üretimi olumsuz etkilenen tarımsal işletmelere yaklaşık olarak 258.000 EUR’luk bir yardım verilmesi sağlanmıştır. Yardım yoğunluğu % 30’dur. Bu düşük yoğunluğun nedeni zeytinyağı üretiminin kısmen azalması ve yardımların da ilke olarak zararları kısmen karşılamasıdır. Örneklerin çoğaltılması mümkündür. Ancak esas olan husus Avrupa Birliği’nin zeytincilik sektörünü muhtelif yöntemlerle desteklemekle kalmayıp Üye Devletlerin desteklerine de yeşil ışık yakmasıdır. Yardım kararları incelendiğinde Devlet yardımlarının yeni düzenlemelere uyumun kolaylaştırılması, promosyon ve teknik destek gibi sektörün geliştirilmesine yönelik ekonomik amaçlarla olduğu gibi zararların karşılanması ve sapa alanlarda zeytinciliğin desteklenmesi gibi sosyal amaçlarla da verildiğini göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında Devlet yardımları Avrupa Birliği’nin kırsal ve bölgesel kalkınma ile kaynaşma amacıyla Yapısal Fonlar aracılığıyla sağladığı finansmanla aynı işlevleri görmektedir. Ancak bazen öyle istisnai durumlar olmaktadır ki ne Ortak Tarım Politikası veya Yapısal Fonlar kapsamında mevcut bulunan imkanlar ne de Devlet yardımlarına ilişkin esneklikler yeterli olmamaktadır. Neyse ki Avrupa Birliği böyle durumlarda “mevzuat izin 89 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği vermiyor”, “bütçe yetmiyor” gibi gerekçelerle zeytincileri yalnız bırakmamaktadır. Aynen 1985’te olduğu gibi. 1985 yılında Avrupa’da sert ve uzun donlar yaşanmış, bu doğal koşullar özellikle tepelik ve dağlık alanlarda bulunan zeytinliklerin büyük hasar görmesine neden olmuştur. Hatta bazı zeytinlikler tamamen yok olmuştur. Zararın büyüklüğü karşısında Avrupa Birliği harekete geçmiş, Topluluk’un belirli bölgelerinde 1985 donu yüzünden zarar gören zeytinliklerin tekrar dikilmesi ve dönüştürülmesi için ortak bir önlem getiren 26 Mayıs 1986 tarih ve (AET) 1645/86 sayılı Konsey Tüzüğü’nü kabul etmiştir. İtalya ve Fransa’nın belirli bölgelerini kapsayan38 bu Tüzük’ün uygulama süresi sonradan uzatılmıştır. (AET) 1645/86 sayılı Konsey Tüzüğü’nün amacı zeytinliklerin yeniden tesis edilmesi, yani yeniden tarımsal üretime kazandırılmasıdır. Bunun için iki farklı yöntem benimsenmiştir: (1) doğal koşullar nedeniyle zeytincilik dışında bir tarımsal faaliyet yapılması muhtemel olmayan bölgelerde zeytin ağaçlarının yeniden dikilmesi, (2) diğer bölgelerde zeytincilik yerine piyasada rahatça pazarlanabilecek olan bir tarımsal ürüne geçilmesi. Bu amaçlarla Üye Devletler veya yerel yönetimler tarafından hazırlanan programlar, Avrupa Komisyonu tarafından onaylandıktan sonra FEOGA aracılığıyla finanse edilmiştir. Söz konusu programların bir kooperatife veya üretici grubuna mensup olan zeytincilere ilişkin olması da hükme bağlanmıştır. Ayrıca “Zeytincilik aynı zamanda mekanizasyonu ve bunun sayesinde daha düşük üretim masraflarını teşvik edecek bir şekilde yeniden tesis edilmeliyken” hükmü verilerek bu vesile ile tarımsal verimliliğin, zeytinyağının kalitesinin yüksek bir seviyede muhafaza edilmesi veya zaten böyle olmadığı durumda kalite seviyesinin arttırılması şart koşularak kalitenin yükseltilmesi de hedeflenmiştir. Verilen yardımın tutarı zeytinliklerin tamamen sökülüp yeniden dikildiği durumda 4.300 ECU/ha39 tutarına ulaşmıştır. Ağaçların sadece ana ve ikincil dallarının kesildiği durumda bile ağaç başına 6 ECU’lük ödeme yapılmıştır. Böylelikle sadece bazı Üye Devletleri etkilemekle beraber Devlet yardımlarının yetersiz kaldığı durumlarda da Avrupa Birliği’nin müdahale etmesi hususunda bir emsal teşkil edilmiştir. Nitekim yaşanan bu ve benzeri deneyimlerden ders alan Birlik 11 Kasım 2002 tarih ve (EC) 2012/2002 sayılı Konsey Tüzüğü aracılığıyla Avrupa Dayanışma Fonu’nu kurmuştur. Ağır doğal felaketlere uğrayan Üye Devletler yardım ve yeniden yapılandırma çalışmaları için bu Fon’dan yararlanabilmektedir. 38 İtalya’da Liguria, Emilia-Romagna, Toskana, Marche, Umbria, Lazio, Campania, Molise ve Basilicata, Fransa’da Languedoc-Roussillon ve Provence-Alpes-Côte d'Azur bölgeleri. 39 1 ECU = 1 EUR (geçiş dönemi kuru) 90 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] 4.3.6. 4.3.6. Avrupa Birliği Karşılaştırılması Zeytincilik Desteklerinin Türkiye’deki Durum ile Avrupa Birliği’nin zeytincilik politikalarının Türkiye’deki uygulamalarla karşılaştırılması, mevzuatların ayrıntılı yasal tetkik yöntemiyle mukayese edilmesi, Türkiye’nin uyum ve müzakere stratejisinin saptanıp mevzuat uyumu ve idari kapasite oluşturulması için yapılması gerekenlerin ortaya konulması başlı başına bir iş. Hatta Nisan 2007’de açıklanan Türkiye’nin AB Müktesebatı’na Uyum Programı’nda (2007-2013) zeytinciliğin hiç ele alınmamış olması nedeniyle bir zorunluluk. Ancak bu çalışmada amacımız tarımsal kooperatifçiliğe ve bu vesile ile faaliyet alanımız olan zeytinciliğe yönelik düzenleme ve destekleri saptamak ve ülkemizdeki durum ile karşılaştırmak. Bu nedenle mevzuat uyumu meselesini şimdilik bir kenara bırakalım ve destekleri karşılaştıralım. Ülkemizde tarım kesimine ilişkin Avrupa Birliği’ndeki gibi ayrıntılı istatistikler veya 5488 sayılı Tarım Kanunu’nda yer almakla beraber operasyonel hale gelmiş bir Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı bulunmuyor. Var olan bilgilere de ulaşmak zor. Bu nedenle elimizde bulunan en güvenilir ve uygun verileri kullanarak ve bazı varsayımlarda bulunarak gerçekleştireceğiz karşılaştırmamızı. Tabi bunun için öncelikle ülkemizde zeytinciliğe, daha doğrusu zeytinyağına yönelik destekleri incelememiz gerekiyor. Türkiye’de zeytinyağının desteklenmesinde iki dönem var: destekleme fiyatı dönemi ve prim dönemi. Üreticiler birinci dönemde destekleme alımları, yani bir çeşit taban fiyat uygulaması, ikinci dönemde ise dolaysız sübvansiyonlar aracılığıyla desteklenmiştir. Zeytinyağı için destekleme alımları ilk kez 1966 yılında hayata geçirilmiştir. Bakanlar Kurulu bu amaçla - o dönem ki resmi adıyla - İzmir Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatiflerini, yani TARİŞ’i görevlendirmiştir40. Güneydoğu Birlik de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde zeytinyağı almış, ancak destekleme fiyatı döneminin 30 yıllık tarihi boyunca sadece 1977, 1979, 1990 ve 1993 yılları haricinde alımların % 90’ından fazlası TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle TARİŞ destekleme fiyatı dönemi boyunca fiilen piyasa düzenleyicisi olarak görev yapmıştır. yapmıştır. Nitekim destekleme fiyatı açıklanmayan yıllarda ve hatta destekleme alımlarının sona ermesini takiben üreticiler ve sektör TARİŞ’ten bu rolü sürdürmesini beklemiş, Yönetimlerimiz de – özerkleşme öncesinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın onayı ile - açıkladıkları barem fiyatlar aracılığıyla gerektiğinde ticari özveride de bulunarak bu kamusal görevi mümkün olduğu kadarıyla sürdürmeye çaba göstermiştir. 40 1987 yılında yapılan ünvan değişikliğiyle TARİŞ adı resmilestirilmiş, aynı yıl zeytin ürünü Zeytinyağı Birliği faaliyet alanına alınmıştır. 91 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Zeytinyağı 1987 ila 1990 yılları arasında destekleme kapsamı haricinde tutulmuş, 1991 yılında sofralık zeytin ile beraber tekrar desteklemeye alınmıştır. Ancak ülkemizin 1994 yılında yaşadığı ekonomik kriz ve aynı yıl alınan 5 Nisan kararları ile destekleme fiyatı dönemi sona ermiştir41. Prim döneminin temelleri de aynı tarihlerde atılmıştır. 12 Ağustos 1993 tarih ve 4725 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin faaliyet alanına giren tarımsal ürünlerin gerek bu kuruluşlara gerekse de diğer alıcılara satılmasına ilişkin olarak hedef fiyat ve müdahale fiyatı uygulamaları getirilmiş, böylelikle Avrupa Birliği’nde o dönemde geçerli olan, günümüzde yürürlükte bulunmayan uygulamalara uyum sağlanması hedeflenmiştir. Bu uygulama ülkemizde “prim sistemi” olarak anılmaktadır. 5488 sayılı Tarım Kanunu kapsamında ise fark ödemesi olarak adlandırılmaktadır. Başta kütlü pamuğu kapsayan prim sistemi 2 Şubat 1999 tarih ve 23599 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 1998/99 kampanyasına ilişkin olarak zeytinyağını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Prim döneminde de TARİŞ ve diğer tarım satış kooperatifleri kooperatifleri ve birlikleri kamusal desteklemelerin üreticiye aktarılmasını kolaylaştıran ve etkinleştiren birer aracı olarak görev yapmıştır. Nitekim Avrupa Birliği’nde de üretim yardımlarının dağıtılması görevi büyük ölçüde üretici örgütleri örgütleri ve bunların birliklerine verilmiştir. Bu durumun nedeni çalışmamızın ikinci bölümünde vurguladığımız üzere kamunun piyasalara yönelik müdahaleleri açısından tarımsal kooperatiflerin ideal birer araç olmasıdır. Bilindiği üzere 2000 yılında başlayan Dünya Bankası destekli Tarım Reformu Uygulama Projesi (İngilizce Agricultural Reform Implementation Project) aracılığıyla doğrudan gelir desteğine geçilmesi hedeflenmiş, ancak bu sistem ülkenin kendisine özgü koşulları dikkate alınmadan tasarlandığından başarısız olmuş ve 30 Kasım 2004 tarih ve 2004/92 sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile benimsenen Tarım Stratejisi (2006-2010) ve bu doğrultuda kabul edilen 5488 sayılı Tarım Kanunu ile tarımsal desteklerin önemli bir kısmının fark ödemelerine aktarılması karara bağlanmıştır. Zeytinyağında 1998/99 kampanyasından itibaren gerçekleştirilen prim ödemelerine Tarım Reformu Uygulama Projesi’nin başlatılmasından sonra da devam edildiğinden ve zeytinliklerin doğrudan gelir desteğinden faydalanabilmesine karşılık bu zeytinyağına yönelik değil, yatay bir destekleme olduğundan Türkiye’de zeytinyağının desteklenmesine ilişkin üçüncü bir dönemin varlığından söz etmek mümkün değildir. Ancak prim döneminin destekler açısından karma bir nitelik gösterdiğine dikkat çekilmelidir. Dolayısıyla bu dönemde verilen tüm desteklerin incelenmesi lazımdır. 41 5 Nisan kararları ile o tarihte sayısı 25’i geçen destekleme alımları kapsamındaki ürünler hububat, haşhaş, şeker ve tütün ile sınırlandırılmıştır. 92 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.12 Türkiye’de Zeytinyağı Primi Tutarları Sezon 1998/99 1999/00 Resmi Gazete Tarih Sayı 15.12.1998 23554 Prim Tutarı (/kg.) 40 cent (121.996 TL) Döviz Kuru (USD) 304.990 TL Bu sezonda zeytinyağına prim ödemesi yapılmamıştır. 2000/01 05.12.2000 24251 2001/02 2002/03 2003/04 2004/05 2005/06 2006/07 25.10.2002 04.04.2003 05.05.2004 22.09.2004 12.02.2006 22.11.2006 24917 25069 25453 25591 26078 26354 28 cent (190.233 TL) 150.000 TL 175.000 TL 200.000 TL 250.000 TL 10 Ykr 11 Ykr 679.404 TL 1.670.323 TL 1.648.494 TL 1.442.683 TL 1.502.399 TL 1.331.000 TL 1.4512 YTL Tablo 4.13 Türkiye’de Zeytinyağı Primi Ödemeleri Sezon 1998/99 1999/00 2000/01 2001/02 2002/03 2003/04 2004/05 2005/06 2006/07 (Tahmin) Prim Alan Üretici Sayısı - Prime Esas Zeytinyağı Miktarı Miktarı (ton) - Toplam Prim Ödemesi (milyon YTL) 18,0 Bu sezonda zeytinyağına prim ödemesi yapılmamıştır. 51.600 7.738 4.604 10.819 37.652 - 115.000 11.826 97.157 31.519 94.264 - 48,5 1,8 17,4 6,3 23,6 3,65 - - 13,2 Tablo 4.12’de Türkiye’de zeytinyağı primi tutarlarına ilişkin olarak TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği tarafından derlenen verilere yer verilmektedir. Tablo 4.13’te ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü’nün bugüne kadar gerçekleştirilen zeytinyağı primi ödemelerine ilişkin istatistikleri sunulmaktadır. Görüldüğü üzere prim döneminde zeytinyağı destekleri istikrarsız bir seyir izlemiştir. Hem prim tutarları hem de yapılan ödemelerde bir yıldan ötekine zeytinyağı üretimindeki alternansla açıklanamayacak ciddi dalgalanmalar söz konusudur. 93 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.14 Türkiye’de Doğrudan Gelir Desteği Tutarları Sezon 2000/2001 2001/2002 2002/2003 2003/2004 2004/2005 2005/2006 2006/2007 Arazi Büyüklüğü Tutar (YTL/da) Pilot uygulama ≥5 - 200 dekar =1 - 200 dekar 100m2 - 500 dekar 100m2 - 500 dekar =1 – 500 dekar =1 – 500 dekar 10 13,5 16 16 10 10 Prim sistemiyle ilgili rakamların yansıtmadığı bir diğer sorun ise primlerin geç açıklanması nedeniyle üreticilerin önünü görememesi, üretim planlaması yapamaması ve ayrıca başvurular için gerekli belgeleri temin etmekte zorluk yaşamasıdır. Ödemelerde yaşanan gecikme ve belirsizlikler ise cabası! Avrupa Birliği’nde eskiden geçerli olan üretim yardımı sistemi altında yardım tutarları ilgili sezonun başlamasından önce açıklanmış, tek ödeme sistemi altında ise büyük ölçüde sabitlenmiş, ayrıca üreticilerin yılın hangi döneminde hangi belgelerle başvuru yapıp yardımlarını (ve üretim yardımı sistemi altında avanslarını) ne zaman alacağı kanunen belirlenmiş olduğundan bu sıkıntılar yaşanmamıştır. Türkiye’de zeytincilerin hali hazırda faydalanabildiği bir diğer destekleme doğrudan gelir desteğidir. Tablo 4.14’te doğrudan gelir desteği tutarlarına ilişkin olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından derlenen rakamlara yer verilmektedir. Görüldüğü üzere bu destekleme belirli bir arazi büyüklüğü aralığı için geçerlidir. Bu aralığa giremeyecek kadar küçük arazilere hiç ödeme yapılmazken, azami arazi büyüklüğünü aşan arazilere azami tutar kadar ödeme gerçekleştirilmektedir. Hali hazırda zeytinliklere yapılan doğrudan gelir desteği ödemeleriyle ilgili istatistikler mevcut bulunmamaktadır. Ancak zeytinliklerimizin sadece bir kısmının kapama olması nedeniyle bir zeytincilik coğrafi bilgi sistemi tesis edilmeden böyle verilerin toplanması da mümkün gözükmemektedir. Zeytincilerin faydalanabileceği diğer destekler de doğrudan gelir desteği gibi dekar başına verilmektedir. Azami 500 dekarla sınırlı olan mazot desteğinin tutarı zeytinciler için 2003/2004 ve 2004/2005 sezonlarında 3,9 YTL/da., 2005/2006 sezonunda 1,5 YTL/da. ve 2006/2007 sezonunda 1,8 YTL/da. olarak saptanmıştır. Kimyevi gübre desteğinin tutarı ise zeytinciler için 2005/2006 sezonunda 1 YTL/da. ve 2006/2007 sezonunda 1,43 YTL/da. olarak 94 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği karara bağlanmıştır42. Bu yatay desteklerin43 yanı sıra yeni zeytinlik dikimleri için sertifikalı fidan kullanımı desteği de bulunmaktadır. 2007 yılında bu desteğin tutarı Gemlik çeşidi hariç 250 YTL/da., Gemlik çeşidi fidanlar için ise 45 YTL/da. kadardır. Zeytinyağı üretimine yönelik destekleri yukarıdaki şekilde ortaya koyduktan sonra sıra geldi karşılaştırmaya. Başta söylediğimiz gibi elimizde eksiksiz bir karşılaştırma yapmaya imkan verecek Avrupa Birliği’ndeki FADN’a eşdeğer bir veritabanı yok. Bu nedenle mevcut bulunan verilerden en iyi şekilde yararlanabilmek için bazı varsayımlarda bulunmamız gerekiyor. İzleyeceğimiz yöntem şöyle: Ortalama bir Türkiyeli zeytincinin, prim dönemi olarak adlandırdığımız 1998 yılından bu yana almasına imkan olan toplam reel sübvansiyon tutarını hesaplamak ve bunu Tablo 4.9’da verdiğimiz FADN verileriyle karşılaştırmak. FADN verileri 1998 ila 2004 aralığını kapsıyor. Türkiye için de aynı dönemi, yani 1998 ila 2004 (2004/2005 sezonu) aralığını temel alacağız. Ancak hem 2005/2006 sezonundan önce zeytincilere verilmeyen kimyevi gübre desteğini hesaba katabilmek hem de FADN verilerinin, bu konuda istatistik olmadığından bizim hesaplama şansımız olmayan diğer sübvansiyonları (örneğin kırsal kalkınma yardımlarını) kapsamasından kaynaklanan aksaklığı telafi etmek, böylelikle Avrupa Birliği’nde verilen destekleri göreceli olarak daha fazla göstermekten sakınmak amacıyla kimyevi gübre desteği uygulamasının bir önceki yıl başlatıldığını varsayacağız. İkinci bir varsayım da ortalama Türkiyeli zeytincinin tüm desteklerden faydalandığını kabul etmek olacak. Aslında desteklerin düşük seviyesi, işletmelerin göreceli olarak küçük ölçekleri, bilgi eksikliği, bürokratik işlemlerin uzunluğu ve hatta devlete duyulan güvensizlik nedeniyle birçok üretici yardım başvurusunda bulunmuyor. Bu varsayımlar bizi gerçekten uzaklaştırıyor gibi gözükse de aslında daha adil bir karşılaştırmayı mümkün kılıyor. Zira ülkemizde Avrupa Birliği ile yapılan mukayeseler genelde yüzeysel kalıyor, elmalarla armutları birbirine karıştırıyor. Oysa bizim izlediğimiz yöntem veri eksikliğini telafi etmeye yönelik. Kullanacağımız temel veriler ise arazi büyüklükleri ve zeytinyağı verimi. 42 Mazot ve kimyevi gübre destekleri hububat, yem bitkileri, baklagiller ve yumru bitkiler ile yağlı tohumlu bitkiler ve endüstri bitkileri alanlarında zeytinin dahil olduğu sebze, meyve, süs bitkileri, özel çayır, mera ve orman emvali ürün alanlarına göre daha yüksek tutarlarda ödenmektedir. 2006/2007 sezonunda bu alanlarda mazot desteği sırasıyla 2,88 ve 5,4 YTL/da., kimyevi gübre desteği ise 2,13 ve 3 YTL/da. olarak saptanmıştır. 43 Türkiye’de çoğu son yıllarda gündeme gelen diğer yatay tarımsal destekler arasında tarım sigortaları desteği, çevre amaçlı tarımsal arazilerin korunması, kırsal kalkınma yatırımları ve faiz indirimli tarımsal krediler bulunmakla beraber (zeytincilerin ötesinde) zeytinliklerin bunlardan ne kadar faydalandığını saptamak hali hazırda mümkün değil. 95 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Peki Türkiye’de ortalama bir zeytinliğin büyüklüğü ne kadar? Eski adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü, yeni adıyla Türkiye İstatistik Kurumu, kısaca TÜİK tarafından yönetilen 2001 Genel Tarım Sayımı bu soruya yanıt vermiyor. Buna karşılık 1991 Genel Tarım Sayımı’na göre Türkiye’de toplam zeytinlik alanlar ve 8.660.000 da., toplam zeytinci işletme sayısı ise 323.986, yani ortalama zeytinlik büyüklüğü 26,7 da.’dır. Ancak FADN’da izlenen yöntem gereği sektör açısından ekonomik ve ticari bir önemi bulunmayan bu küçük üreticileri resimden çıkartmak lazım gelmektedir. 10 da.’dan küçük olan 53.337 işletmeyi (her birini 10 da. kabul ederek) bu rakamlardan düştüğümüzde ortalama zeytinlik büyüklüğü 30 da.’nın üzerine çıkmaktadır. Ancak 1991 yılından bu yana geçen uzun süre boyunca bu durumun değişmiş olma ihtimali yüksektir. Dolayısıyla daha yakın tarihli çalışmalarla karşılaştırma yapmak yerinde olacaktır. İlhan Demiröz Cumhuriyet Tarım ve Hayvancılık’ın 12 Kasım 2005 tarihli sayısında yayınlanan “Devlet Üretim Planlaması ile Zeytinciliği Yönlendirmeli” başlıklı yazısında Türkiye’de zeytinliklerin ortalama bahçe büyüklüğünü 12,5 da. olarak vermektedir. Demiröz bu rakama nasıl ulaştığını açıklamaya gerek görmemektedir. Ayrıca destekleme açısından ortalama bahçe büyüklüğü değil, ortalama işletme büyüklüğü önem taşımaktadır. Nitekim ulaştığımız alan araştırmalarına dayanan çalışmalarda da zeytinliklerin ortalama işletme büyüklüğüne öncelik verilmektedir. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden M. Metin Artukoğlu’nun 2001 tarihli Türkiye’de Son Yıllarda Zeytinyağında İzlenen Destekleme Politikalarının Üreticilere Yansıması Üzerine Bir Araştırma: İzmir İli Örneği başlıklı çalışmasında İzmir’in Bayındır, Kemalpaşa ve Torbalı ilçelerinde uygulanan bir anket aracılığıyla bu bölgede ortalama işletme arazisinin 40,87 da. olup işletmelerin ortalama olarak % 67,8’inin zeytin ağaçlarıyla kaplı olduğu saptanmaktadır. Bu durumda ortalama zeytinlik büyüklüğünün 27,78 da. olduğu anlaşılmaktadır44. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü’nden Renan Tunalıoğlu ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Osman Gökçe’nin 2002 tarihli Ege Bölgesinde Optimal Zeytin Yayılış Alanlarının Tespitine Yönelik Bir Araştırma başlıklı çalışmasında İzmir, Aydın ve Manisa illerinde uygulanan bir anket temel alınarak bu illerde zeytinliklerin ortalama büyüklüklerinin sırasıyla 35,8, 35,7 ve 64,3 da. olduğu, üç ilin ortalamasının ise 38,5 da.’a denk geldiği belirtilmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nden Burhan Aksu, Dr. Turgay Dizdaroğlu ve Sermin Dönmez’in 2003 tarihli Türkiye I. Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Sempozyumu Bildirileri arasında yayınlanan “Sofralık ve Yağlık Zeytinde Üretim Maliyetleri ve Karlı44 Artukoğlu tarımsal işletmeleri büyüklüklerine göre üç gruba ayırmaktadır. En küçük işletmeleri kapsayan birinci grupta ortalama işletme arazisi 14,89 da. olup işletmelerin ortalama olarak % 49,63’ü zeytin ağaçlarıyla kaplıdır. Yani ortalama zeytinlik büyüklüğü 7,39 da.’dır. Dolayısıyla Artukoğlu’nun anket bulgularını ekonomik ve ticari bir önemi bulunmayan zeytinlikleri dışlamak amacıyla sınırlandırmak gerekli değildir. Bu durum değindiğimiz diğer alan araştırmaları için de geçerlidir. 96 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo Tablo 4.15 Türkiye’de Zeytinyağı Verimi Yıl 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 Toplam Zeytinyağı Üretim (kg.) 170.000.000 70.000.000 175.000.000 65.000.000 140.000.000 79.000.000 145.000.000 Toplam Zeytinlik Arazi (da.) 6.000.000 5.950.000 6.000.000 6.000.000 6.200.000 6.250.000 6.440.000 Ortalama Zeytinyağı Verimi (kg./da.) 28,33 11,76 29,17 10,83 22,58 12,64 22,52 lık” başlıklı çalışmasında Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın ve Muğla illerinde uygulanan bir anketin sonuçlarına yer verilmektedir. Buna göre yağlık üretim işletmelerinin ortalama büyüklüğü 52,1 da., ortalama bahçe büyüklüğü ise 12,1 da. olup işletmelerde zeytin ağaçları ile kaplı olan alan ortalama olarak % 79,4’tür45. Yani zeytinliklerin ortalama büyüklüğü 41,36 da.’dır. Özetlemek gerekirse ulaşılan üç alan araştırmasında ortalama zeytinlik büyüklüğü sırasıyla 27,78 da., 38,5 da. ve 41,36 da. olarak tespit edilmiştir. Araştırmalar farklı veri setleri kullandığından bunların ağırlıklı ortalamasını almak mümkün değildir. Bu nedenle hesaplamamızda veri olarak hem ortanca arazi büyüklüğü rakamını ortaya koyan hem de metodolojik açıdan en ayrıntılı sunumu içeren Tunalıoğlu ve Gökçe’nin çalışması temel alınacaktır. Yazın taramamızda dane verimiyle ilgili tahmin ve anket bulguları saptanmış olmakla beraber zeytinyağı verimine ilişkin bir rakama rastlanılmamıştır46. Bu nedenle 1998 ila 2004 dönemi için zeytinyağı verimleri Türkiye’nin bu yıllardaki toplam zeytinyağı üretimi ve zeytinliklerin toplam arazi büyüklüğüne ilişkin Tablo 4.15’te sunulan TÜİK verileri kullanılarak hesaplanmıştır. Zeytinyağına yönelik destekler ortaya konulduktan, ortalama arazi büyüklüğü ve zeytinyağı verimi de saptandıktan sonra sıra geldiği karşılaştırmayı gerçekleştirmeye. FADN metodolojisi nedeniyle destekleri reel fiyatlar üzerinden hesaplamıyoruz. TL/YTL üzerinden ödenen destekleri ortalama yıllık kurları kullanarak EUR’ya çeviriyoruz. Hesaplama Tablo 4.16’da. 45 Bu rakamlar sofralık zeytin işletmeleri için sırasıyla 49,1 da., 11,7 da. ve % 79,7 şeklindedir. 46 Bilindiği üzere konvertibilite katsayıları çeşit, yağış ve kullanılan teknik gibi nedenlerle değişiklik göstermektedir. Bu nedenle dane verimlerinin yağ verimlerine dönüştürülmesi yoluna gidilmemiştir. 97 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.16: Türkiye’de Zeytincilere Verilen Ortalama Toplam Destek (1998(1998-2004)1 Yıl 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 Toplam Ortalama Alan (da.) (da.) Verim (kg./da.) Üretim (kg.) 38,50 38,50 38,50 38,50 38,50 38,50 38,50 28,33 11,76 29,17 10,83 22,58 12,64 22,52 1090,71 452,76 1123,05 416,96 869,33 486,64 867,02 Zeytinyağı Primi (YTL) 133,07 0,00 213,38 62,54 152,13 97,33 216,76 Doğrudan Gelir Desteği (YTL) 0,00 0,00 0,00 385,00 519,75 616,00 616,00 Mazot Desteği (YTL) 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 150,15 150,15 Kimyevi Gübre Desteği2 (YTL) 0 0 0 0 0 0 38,5 Toplam Destek3 (YTL) Ortalama Yıllık Kur (EUR/YTL) 133,07 443649,926 0,00 574345,2353 213,38 1092643,63 447,54 1428767,59 671,88 1767330,86 863,48 1767330,86 1021,41 1,6074 3350,75 478,68 Toplam Destek3 (EUR) 299,93 0 195,29 313,24 380,17 488,58 635,44 2312,64 330,38 Notlar: (1) Karşılaştırma amacıyla yapılan bu hesaplama ortalama bir zeytinciye ilişkin olup zeytincilerin gerçek hayatta faydalanabildikleri yardımları ve ellerine geçen desteği göstermemektedir. (2) Kimyevi gübre desteği zeytincilere gerçek hayatta 2005/2006 sezonundan itibaren ödenmeye başlamıştır. (3) Rakamlar virgülden sonraki ikinci haneye yuvarlanmıştır. 98 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.17 Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de Türkiye’de Zeytincilerin Aldığı Ortalama Toplam Yardımları (1998(1998-2004) 1998 1999 2000 2001 2002 2003 (EUR) 2004 Ort. Ort. İspanya 8997 6365 5978 6417 5936 6240 4744 6382 İtalya 2736 3873 2790 3637 4371 4552 5080 3863 Yunanistan 2159 1868 2408 2333 4577 2880 2739 2709 Portekiz 1668 1944 1949 1280 3842 2316 1054 2008 Türkiye 300 0 195 313 380 489 635 330 Karşılaştırma ise Tablo 4.17’de. Yorum gerektirmeyecek kadar açık bir tablo bu. Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de zeytincilere verilen tüm yardımları üst üste koyduğumuzda Portekizli bir zeytincinin ortalama Türk zeytincisinden altı kat, Yunanistanlı bir zeytincinin sekiz sekiz kat, İtalyan bir zeytincinin 11,5 kat ve İspanyol bir zeytincinin tam 19 kat daha fazla destek aldığını görüyoruz! Son yıllarda YTL bu kadar değer kazanmamış olsa durum daha da vahim olacak. Evet, Türkiye’de yeterli veri olmaması nedeniyle belki birkaç zeytincinin faydalandığını tarım sigortası teşviğini, faiz indirimli tarımsal krediyi vb. hesaba katamıyoruz. Ancak bunu gidermek için mazot desteğinin tamamen alındığını varsayıyor, kimyevi gübre desteğini bir yıl öne çekiyoruz. Dolayısıyla bir şekilde dengeleniyor durum. Haydi, bu yeterli olmadı diyelim, Türk zeytincisinin cebine giren desteği ikiye katlayalım. Veya bu rakamları satın alma gücü paritesine göre ayarlayalım. Fark bu kadar büyükken durum gerçekten değişecek mi? Türkiye bir yandan zeytinyağı sektörünün dünya çapında rekabet gücü kazanmasını, ihracatı arttırmasını istiyor, öte yandan ise zeytincisine esas rakiplerinden kat be kat daha az destek veriyor. Dış ticarete yönelik marka ve ihracat teşvikleri, tanıtım bütçeleri ve diğer devlet yardımları zeytinliklerimiz bol ve kaliteli ürün veremedikçe ne kadar etkili olabilir ki? Çözüm destekleme politikamızın gözden geçirilmesinde yatıyor. Türkiye desteklemede ihracatçı, ithalatçı ve otarşik tarımsal sektörleri birbirinden ayırmalı, her sektörün karşı karşıya bulunduğu zorlukları ve uluslararası rekabet gücünü dikkate almalı, rakip ülkelerdeki destekleri incelemeli ve destek seviyelerini buna göre belirlemeli. Aksi taktirde gerçekten rekabet 99 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği gücüne sahip olduğumuz zeytinyağı gibi bir üründe hakettiğimiz yere ulaşmak mümkün değil. Tabi sorun sadece desteklemenin seviyesi ile bitmiyor. Kamunun piyasalara yönelik müdahaleleri açısından tarımsal kooperatiflerin ideal birer araç olduğunu belirtmiştik. Dolayısıyla zeytinciliğimizin gelişmesi, gelişmesi, bu amaçla verilen yardımların gerçekten etkin olabilmesi aynı zamanda zeytin ve zeytinyağı kooperatiflerimizin faaliyetlerini sürdürmesi için doğru bir düzenleyici çerçevenin çerçevenin oluşturulmasına bağlı. bağlı. Avrupa Birliği bu açıdan da örnek teşkil edebilecek uygulamalara ev sahipliği yapıyor. 4.4. .4. Zeytincilik Sektörü Açısından Avrupa Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik 4.4.1. .4.1. Zeytincilik Sektörü Açısından Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik Kooperatifçilik Hareketi Çalışmamızın giriş bölümünden hatırlanacağı üzere Avrupa kooperatifçiliğin beşiği, kooperatifçilik hareketinin doğduğu ve yayıldığı yer. Dolayısıyla Avrupa Birliği Üye Devletleri’nde kooperatifçilik hareketine sosyal, ekonomik ve siyasal açıdan son derece önem verildiğini, kooperatiflerin hem yaygın hem de itibarlı teşebbüsler olduğunu söylemeye gerek bile yok. Ancak Üye Devletler arasında kooperatifçilik hareketinin etkinliği açısından farklar bulunduğunu da teslim etmek lazım. Komünizm döneminde kooperatiflerin fiilen devlet daireleri olarak işlev gördüğü Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri’nde kooperatifçilik hareketi bu tarihsel yükten henüz tam anlamıyla kurtulabilmiş değil; merkeziyetçi ve hantal bir yapı sürüyor. Sosyal açıdan dünyanın en gelişmiş ekonomilerini barındıran Kuzey Avrupa’da ise kooperatifçilik alabildiğince ilerleme kaydetmiş. Üstelik bu bölgesel farklılıkların ötesinde her bir ülkenin kooperatifçiliği farklı şekilde etkileyen kendi idari yapısı, mevzuatı, tarihsel gelişimi, sosyo-ekonomik koşulları vb. söz konusu. Bu durum karşısında genellemeler yapmaktansa kooperatifçiliğin Avrupa Birliği’nin başlıca zeytin üreticisi Üye Devletlerindeki durumunu incelemek daha yerinde olacak. Bunlar da dört tane hatırlanacağı üzere: İspanya, İtalya, Yunanistan ve Portekiz. Avrupa Birliği’nin anayasalarında kooperatifçiliğe, daha spesifik olmak gerekirse kooperatifçiliğin geliştirilmesine ilişkin hüküm barındıran üç üyesinin, yani İspanya, İtalya ve Portekiz’in bu ülkeler arasında bulunması şaşırtıcı olmasa gerek. Zeytincilik Akdeniz bölgesine özgü, neredeyse tamamen bu havzada görülen bir tarımsal üretim biçimi. Akdeniz ülkeleri de iklimleri nedeniyle tarımın, sosyokültürel dokuları nedeniyle dayanışmanın ön plana çıktığı topraklar. Kooperatifçilik bu ülkeler için tarım 100 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği kesiminin eksikleri ve sorunlarının giderilmesi açısından doğal çözüm. Nitekim anayasası böyle bir hüküm içermeyen yegane önemli zeytin üreticisi olan Yunanistan da Avrupa kıtasının en ideolojik ve en güçlü şekilde örgütlenmiş kooperatifçilik hareketlerinden bir tanesini barındırıyor47. Peki bu zeytin üreticisi Avrupa ülkelerinde kooperatifçiliğin durumu ne? Önce genel olarak duruma bakalım, sonra zeytincilik sektörü açısından cevabını verelim bu sorunun. Bu amaçla başta Ayhan Çıkın ve İ. Hakkı İnan olmak üzere Türkiye’nin yetiştirdiği değerli araştırmacıların çalışmaları ve özellikle COPA/COGECA’nın48 yayınlarından faydalanacağız. İspanya ile başlayalım. Dünyanın en büyük zeytin üreticisi olan İspanya’da kooperatifçilik halkın örgütlenmesine sıcak bakmayan Franco otokrasisi altında sönmüş, ancak demokrasiye dönüşle beraber canlanarak büyük güç kazanmış. Özellikle 1980’li yıllarda, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin etkisiyle birim kooperatifler hem sayıca hem de üyeleri itibariyle artış göstermiş. Kooperatiflerin kurumlar vergisinden kısmen muaf tutulması da bu süreci güçlendirmiş. İspanya’da ulusal bir kooperatifçilik kanununun yanı sıra bunu gerekli gören, özellikle tarımsal üretimin bol olduğu bölgesel yönetimlerin kendi kooperatifçilik mevzuatları da bulunuyor. 1985 yılında kurulan İspanya Tarımsal Kooperatifler Konfederasyonu, kısa adıyla CCAE 15 bölgesel birliği ve 4.500 kadar birim kooperatifi bünyesinde bulunduruyor. İspanyol kooperatifçilik hareketi Franco’nun olumsuz etkisi nedeniyle genç sayılır durumda; ancak yine de yenilikçi pazarlama stratejilerinin benimsenmesi ve kullanımı açısından örnek gösteriliyor uzmanlar tarafından. İtalya İspanya’nın tersine dünyanın en köklü kooperatifçilik hareketlerinden birisine sahip. Anayasa ve medeni kanunda ele alınan kooperatiflere ilişkin ulusal bir yasa bulunuyor. Tarımsal kooperatiflere mali öncelikler tanınmış durumda. Buna karşın İtalyan kooperatifçilik hareketi eskiden beri ideolojik açıdan bölünmüş durumda. Bu nedenle ayrı ayrı tepe örgütleri bulunuyor; ama bunlar da kooperatifçilik hareketinin menfaatleri doğrultusunda kendi aralarında gerekli istişareyi ve eşgüdümü sağlıyor. İtalyan tarımsal kooperatifleri pazarlamada İspanya’daki benzerleri kadar etkin değil. Buna 47 Dolayısıyla devletin kooperatifçiliğin geliştirilmesine önem vermesi halinde kooperatifçilik hareketinin ideolojik etkilerden uzak tutulacağını söyleyebiliriz. 48 COPA, Committee of Professional Agricultural Organisations in the European Union, yani Avrupa Birliği Profesyonel Tarım Örgütleri Komitesi; COGECA, General Confederation of Agricultural Co-operatives in the European Union, yani Avrupa Birliği Tarımsal Kooperatifler Genel Konfederasyonu olup bu örgütler faaliyetlerini birlikte yürütmeleri ve ortak bir genel sekreterliğe sahip olmaları nedeniyle COPA/COGECA olarak anılmaktadır. COPA/COGECA Avrupa Birliği tarafından tarım ve balıkçılıkla ilgili bütün konularda en önemli paydaş olarak kabul edilmektedir. 101 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği karşın dikey entegrasyonda daha fazla mesafe kaydetmiş, sınai tesisler kurmuş durumda. Bir de İtalya’da faaliyet alanı birden fazla tarımsal ürünü kapsayan kooperatiflerin sayısı göreceli olarak yüksek. Yunanistan’ın kooperatifçilik hareketi de alabildiğine eski. Hatta On Sekizinci Yüzyıl’da proto-kooperatiflerin görüldüğü bir ülke komşumuz. Buna karşılık gerçek anlamıyla ilk tarımsal kooperatifler 1900’lü yılların başlarında ortaya çıkıyor. Nasıl dönemin Osmanlısı’nda ihracatçı kartellerine karşı TARİŞ ortaya çıkmışsa Yunanistan’da da tefeciler karşısında tarım kredi kooperatifleri dikiliyor. Ancak esas gelişme İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanıyor. Günümüzde Yunanistan’da tarımsal üretimin yaklaşık olarak yarısı tarımsal kooperatifler aracılığıyla gerçekleştiriliyor ve pazarlanıyor. Mali destek ise en başta kamuya ait olan Ziraat Bankası aracılığıyla sağlanıyor. Yunan kooperatifçilik hareketi aynı zamanda dünyanın en güçlü tarımsal kooperatifçilik tepe örgütlerinden biri olan PASEGES’e, yani Panhellenik Tarımsal Kooperatif Birlikleri Konfederasyonu’na sahip49. Ve Portekiz. İber Yarımadası’nın küçük ortağı da İspanya ile aynı kaderi paylaşmış kooperatifçilik açısından. Ancak 1974’ten sonra gelişme imkanı bulmuş kooperatifçilik hareketi burada. Tarımsal kooperatifler üretim, işletme ve hizmet kooperatifleri ile karma kooperatifler olarak dörde ayrılıyor. Bu çeşitliliğe karşın kooperatifler tarımsal piyasalara hakim durumda. Tepe örgütü Portekiz Ulusal Tarım ve Tarım Kredi Kooperatifleri Konfederasyonu, kısa adıyla CONFAGRI. Bu örgüt CCAE’nin aksine bölgesel değil, sırasıyla mandıracılık, tarım kredi, şarapçılık, girdi tedariki, meyvecilik, ormancılık ve tabi ki zeytincilik olmak üzere yedi sektörel birliği topluyor aynı çatı altında. Zeytincilik birliği FENAZEITES 16 üye kooperatif ve 13.000’den fazla ortağa sahip. Evet, Avrupa Birliği’nin tüm zeytin üreticisi Üye Devletleri’nde tarımsal kooperatifçilik güçlü bir şekilde örgütlenmiş durumda. Tarımsal kooperatifler ayrıca kendi sektörlerinde yüksek piyasa paylarına sahip. Küreselleşme sürecini dikkate alan kooperatiflerin yeni iş stratejileri geliştirdikleri de ortak bir gözlem. Buna karşın bu dört ülkede zeytin ve zeytinyağı kooperatiflerinin ekonomik gücü arasında farklılıklar bulunuyor. Kooperatiflerin zeytinyağı piyasasındaki payı İtalya’da % 11, Yunanistan’da Yunanistan’da % 60 ve İspanya ile Portekiz’de tam % 70 ila 75. 49 Bu vesileyle belirtelim: “Panhellenik” Yunanistan’da ulusal yerine kullanılan bir sözcük. Yunanistan’ın resmi adı da Helen Cumhuriyeti nitekim. Yani ülkemizde bazılarının zannettiği gibi panislavist veya pantürkist gibi belirli bir etnik kökenden geldiği farzedilen unsurların ortak bir siyasal oluşum içerisinde bir araya getirilmesini öngören bir düşünce akımı söz konusu değil burada. 102 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] Tablo 4.18 Avrupa’nın En Büyük Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifleri İsim Coop Hojiblanca Coop Agro Sevilla Aceitunas (Grupo) Coop JaenCoop Coop Oleoestepa Coop Fedeoliva Jaén Coop Oleo España Agrupación Cooperativa Valle del Jerte Coop Andoleum Coop Almazaras de la Subbetica Coop Olivar de Segura Ülke İspanya İspanya İspanya İspanya İspanya İspanya Ciro (milyon EUR) 153 82 71 69 58 40 İspanya 37 İspanya İspanya İspanya 35 33 31 Tablo 4.18’de ise COPA/COGECA’nın 2005 tarihli “Avrupa Birliği’nde Tarımsal Kooperatifler” sunumuna göre Avrupa’nın en büyük 10 zeytin ve zeytinyağı kooperatifiyle ilgili bilgiler yer alıyor. Görüldüğü üzere bu teşebbüslerin hepsi, dünyanın en büyük zeytin üreticisi olan İspanya’dan. Coop Hojiblanca’nın rakiplerine fark atan bir büyüklüğe ulaşmasının ardında 2003 yılında bir başka zeytinyağı kooperatifi olan Cordoliva ile birleşmesi yatıyor. Son yıllarda birleşme Avrupalı tarımsal kooperatiflerin küreselleşme ve serbestleşme süreçlerine uyum göstermek amacıyla dikey entegrasyon gibi sık sık başvurduğu bir yöntem haline gelmiş50. Böylelikle kooperatifçiliğin doğasında yer alan yatay entegrasyon daha ileri bir düzleme taşınmış oluyor. Zeytin üreticisi Üye Devletler’deki kooperatifçilik mevzuatlarını incelediğimizde dikkati çeken en önemli husus ürün alım mekanizması. Zeytinci ülkelerde geçerli olan ulusal ve bölgesel kooperatifçilik mevzuatları kooperatiflerin organları ve kooperatifkooperatif-ortak ilişkileri gibi konularda farklı farklı farklı hükümler içermelerine rağmen bu bu noktada büyük oranda fikir birliği içerisinde: Ürün alımları havuz yöntemiyle yapılıyor. Peki nedir bu havuz yönteminin özelliği? Kooperatiflerin ürün alımında izleyebileceği üç yöntem var. Birincisi, önceden ödemeli ürün alımı51. Bu 50 Burada tarımsal kooperatiflerin CCAE gibi temsil maksadı taşıyan tepe örgütleri oluşturmak üzere bir araya gelmesinden değil, ticari faaliyetlerini ve bu vesileyle tacir kişiliklerini birleştirmesinden bahsediyoruz. 51 Bazı kaynaklarda bu yöntem peşin ödemeli olarak adlandırılmaktadır. Ancak uygulamada ödemeler taksitler halinde de yapılabilmektedir. Yöntemin asıl özelliği başka olup aşağıda açıklanmaktadır. 103 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği yöntemde ortaklar ürünlerini hasat edip elden çıkartmaya hazır hale getirdikten sonra uygun gördükleri bir anda ortağı bulundukları kooperatife teslim ederek ürün bedelini peşin veya nadiren taksitli olarak alır. Dolayısıyla ürün alım fiyatı önceden bellidir. Bu yöntemde kooperatif bir nevi toptancı rolü oynamaktadır. Kooperatifin dikey entegrasyona girip girmemesi, yani aldığı ürünleri işleyecek ve pazarlayacak işletmelere sahip olup olmamasının yöntemin esası açısından bir önemi bulunmamaktadır. Önceden ödemeli ürün alımı yönteminin birçok sakıncası vardır. Öncelikle kooperatifler sermaye şirketleri olmadıklarından ürün alımında finansman sıkıntısı çeker. Borçlanmak veya aldıkları ürünleri bir an önce elden çıkartmak durumunda kalabilirler. Tarımsal piyasalarda sık sık görülen fiyat dalgalanmalarından kaynaklanan riskleri üstlenmek de yine kooperatiflere kalır. Ayrıca ürün alım fiyatının tespit edilmesinde yapılacak yönetsel hatalar kooperatifin zarara girmesine neden olabilir. Son olarak kooperatif ile ortakları arasındaki ilişkinin dayanışma üzerine kurulu doğası yıpranır. Ortaklar kooperatiften yüksek bir fiyat üzerinden alım yapmasını bekler ve taşın altına elini koymaz hale gelir. Oysa kooperatif yine bizzat ortaklara ait bir teşebbüstür. Doğru olan kooperatifin basiretli bir tüccar gibi davranarak kara geçmesi ve ortaklarına risturn dağıtmasıdır. Ortakların düştüğü bu yanılgılı duruma ekonomi yazınında miyopluk ismi verilir. Kısacası önceden ödemeli ürün alımı yöntemi yöntemi kooperatifleri mali açıdan kırılgan bir hale getirir ve istenmeyen yönetsel baskılar altına sokar. Özellikle ilgili mevzuatın ve anasözleşmelerin ortakların kooperatife ürün teslimine ilişkin yumuşak hükümler içerdiği, dolayısıyla teslim/taahhüt oranlarının oranlarının ve teslim edilen ürünlerin kalitesinin düşük kalmasına yönteminin minin sakıncaları göz yumduğu durumlarda önceden ödemeli ürün alım yönte artmaktadır. Bu anlatılanlar ne yazık ki ülkemizdeki durumu yansıtmaktadır! Ürün alımının diğer yöntemleri önceden değil, sonradan ödeme yapılmasını içermektedir. İkinci yöntem, bireysel satışa göre ödemeli ürün alımıdır. Kooperatif ortaktan teslim aldığı ürünler için ayrı bir hesap açar ve gerekli olursa ürünleri ayrı ayrı depolar. Böylelikle alımdan satışa değin gerçekleşebilecek fiyat dalgalanmalarının oluşturduğu riskler kooperatif değil, ilgili ortak tarafından üstlenilmiş olur. Satışlar kooperatif tarafından ya re’sen ya da Amerika Birleşik Devletleri’nde hububat kooperatiflerinde görüldüğü gibi ortağın talimatı üzerine yapılır. Satışlarda mezat yöntemi de kullanılabilir. Bireysel satışa göre ödemeli ürün alımı yönteminde kooperatif bir nevi aracı kuruluş rolü oynamaktadır. Dolayısıyla alım-satış işlemleri üzerinden belirli bir komisyon alır. Ayrıca ürünlerin depolanması da ücrete tabi olabilir. Bu ödemelerin esas amacı masrafların karşılanmasıdır. Bireysel satış yöntemi özellikle tarımsal üreticilerin büyük ölçekli olduğu, ürünlerin ayrı ayrı depolanması kolay ve kalite farklılıklarının yüksek ve önemli bulunduğu, günlük ve küçük miktarlarda çok sayıda satış gerçekleştirilen sektörlerde faydalıdır. 104 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Bir başka faydası ise finansman gereksiniminin az olmasıdır. Ancak bireysel satışa göre ödeme kooperatife kooperatife aracılık rolü biçmesi nedeniyle teşebbüsün dikey entegrasyona entegrasyona girmesini ketleyen bir yöntemdir. Dolayısıyla özellikle yaş meyve ve sebze ile çiçekler ve sis bitkileri gibi çabuk satılması gereken ürünler için faydalı bir yöntem olduğu değerlendirilmektedir. Ürün alımında son ve Avrupa Birliği’nde zeytin ve zeytinyağı için kullanılan yöntem havuz yöntemidir (İngilizce’de pooling olarak geçer.). Havuz yönteminin özü kooperatifin ortaklarının teslim ettiği ürünleri mali açıdan tek bir havuzda toplamasıdır. Yani ürünlerin satış bedelleri tek bir hesapta saklanır ve ortaklara sezon veya satış dönemi sonunda ortaya çıkan ortalama fiyat üzerinden masraflar düşüldükten sonra ödeme yapılır. Böylelikle sezon veya satış dönemi boyunca gerçekleşen fiyat dalgalanmalarına karşısında risk minimize edilmiş olur. Ortaklara ödemeler genellikle teslim edilen malların kalitesine göre derecelendirme yapılarak ayarlanır. Alternatif bir uygulama ise malların en başından kalite sınıflarına göre ayrı ayrı havuzlarda toplanmasıdır. Bu uygulama seçenekleri kalite sınıflarının arasındaki üretim maliyeti ve fiyat farklılıklarına göre değişik etkiler doğurabilir. Birim kooperatiflerin havuzları daha üst seviyedeki kooperatifler tarafından ayrıca havuza alınmaktadır (Burada havuzların havuzundan ziyade bütünleşik bir havuz söz konusu olmaktadır.). Havuz yöntemi en azından aynı kalite sınıfındaki malların bir arada depolanmasını da mümkün kılar. Yani mali havuzun yanı sıra bir de reel havuz oluşur. Bu nedenle belirli ürünlerde bireysel satışa göre ödeme yöntemiyle kıyaslandığında depolama maliyetlerinin daha düşük tutulması mümkündür. Havuz yöntemi dikey entegrasyon açısından herhangi bir engel teşkil etmediği gibi zeytinyağı gibi sezonluk ürünlerde kooperatifin kooperatifin finansman sorununu ortadan kaldırmaktadır. Zira ürün bedelleri ne alımda, ne de satışta, sezon sonunda ödenmekte, böylelikle kooperatifin nakit akışı önceden hassasiyetle planlanabilmektedir52. Havuz yönteminin diğer faydaları kooperatiflerin piyasa gücünü arttırması, esnek ve rasyonel pazarlama stratejileri uygulamalarına imkan tanıması tanıması, anıması, ürün bedelleri ile risturnler arasında doğrudan bağlantı kurarak ortakları kooperatiflerin ticari başarıları konusunda güdülemesi ve piyasada fiyat istikrarına yardımcı olmasıdır olmasıdır. dır. Kooperatifçilik mevzuatı ve anasözleşmelerin ortakların kooperatiflere ürün teslimatına ilişkin güçlü hükümler içermesi havuz yönteminin olumlu etkisini pekiştirmektedir. Teslimat yükümlülüğünün arttırılması havuzun ölçeğini arttırarak, kalite yükümlülüğü getirilmesi ise nasılsa havuzda toplanılacağı düşünülerek daha düşük kaliteli üretim yapılmasının önüne geçerek yöntemin daha verimli olmasını sağlamaktadır. 52 Yaş meyve ve sebze gibi satış dönemi kısa olan ürünlerde bireysel satışa göre ödemeli ürün alımı ile havuz yöntemi arasında kooperatifin finansmanı açısından bir fark bulunmamaktadır. 105 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Gerek bireysel satışa göre ödeme gerekse de havuz yöntemlerinde üretici ortakların finansman gereksinimleri ayni veya nakdi avanslar veya kooperatif tarafından sağlanan düşük faizli krediler aracılığıyla karşılanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında ilgili mevzuatın uygun ürünler için havuz yöntemini - en azından bir geçiş dönemi için - zorunlu kılmasının elzem olduğu görülmektedir. Aksi taktirde yeterli eğitime sahip olmayan üretici ortakların miyopluğa düşerek kooperatif yönetimlerinden kısa vadede daha çok faydalanacakları önceden ödemeli ürün alımı yöntemini kullanmasını talep etmesi kaçınılmazdır. Kooperatifleri diğer teşebbüslerden ayıran temel özelliklerden bir tanesi demokratik yönetim olduğundan ortaklardan gelecek böyle bir talebin reddedilmesi mümkün değildir. Genel olarak demokratik yönetim ile işletmecilik rasyonalitesi arasındaki bu tür çelişkilerin ortadan kaldırılması ve kooperatifçiliğin toplumsal açıdan en faydalı şekilde işler hale getirilmesi için bazı bağlayıcı kanuni hükümler gerekli görülmektedir. Nitekim İspanya ve Portekiz’de haklarının korunması ve spekülasyonların engellenmesi amacıyla zeytincilerin dökme olarak satış yapması kanunen yasaktır. yasaktır. Zeytinciler sadece yağhaneler ve kooperatiflere kooperatiflere satış yapabilmekte, satışların % 75’i de kooperatiflere yapılmaktadır. İspanya ve Portekiz’de zeytin ve zeytinyağı kooperatiflerin piyasa payının yüksek olmasının ardında yatan bu düzenleme hem haksız rekabeti rekabeti engellemekte hem de kooperatiflerin tarımsal yayım çalışmaları gibi kamusal görevleri üstlenmelerini kolaylaştırmaktadır. kolaylaştırmaktadır. Avrupa Birliği’nin zeytin üreticisi Üye Devletleri’nin zeytin ve zeytinyağı kooperatiflerini desteklemek için başvurduğu bir diğer yöntem ise daha önce ele aldığımız Devlet yardımlarıdır. Devlet yardımlarının birçoğu tarımsal üreticilere kooperatifler vasıtasıyla ulaşmaktadır. Yani bu yardımlar belirli bir teşebbüse veya teşebbüslere verilmiş gibi gözükmekle beraber aslında kooperatifler sadece aracı rolünü oynamakta, maddi destek ortaklara ulaştırılmaktadır. Bu nedenle Avrupa Birliği tarımsal kooperatiflere verilen yardımlar söz konusu olduğunda sermaye şirketlerine göre oldukça esnek bir tavır takınmaktadır. Örnek vermek gerekirse akla hemen Avrupa Komisyonu’nun 2004 yılında İspanya’nın Extremadura belgesinde zeytinyağı üretici örgütlerine verilen yardıma ilişkin kararı gelmektedir. Toplam bütçesi yılda 120,200 EUR olan bu yardım programı Komisyon tarafından de minimis, yani rekabeti etkilemeyecek kadar küçük olarak değerlendirilmiştir. Bu karar hem tarım sektöründe verilen ilk de minimis kararı olması hem de uygulamada ferdi zeytincilere kazanç sağlaması açısından önem taşımaktadır. Yardım Extremadura’da faaliyet gösteren dört zeytinyağı üretici örgütüne yöneliktir. Bu örgütler o dönemde 106 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği yürürlükte bulunan sıvı ve katı yağlar ortak piyasa düzeni kapsamında zeytinyağı üretim yardımlarına ilişkin muhtelif idari işlevlerden, örneğin üretim beyannamelerinin toplanması ve kontrol edilmesinden sorumludur. Buna karşılık hem üretim yardımlarından % 0.8’lik bir kesinti hem de ortaklarından bir katkı payı alan bu örgütler masraflarını ancak karşılamaktadır. Katkı payları ise örgüt tarafından yardımlarından ödenmesinden sorumlu olan kamu kurumuna iletilen toplam yardım başvurusunun sayısına bağlı olarak başvuru başına 9.02 ila 12.02 EUR arasında değişmektedir. Üretici örgütlerine verilecek Devlet yardımı ile işte bu masrafların kısmen veya tamamen karşılanması öngörülmüş, Avrupa Komisyonu da bu nedenle yardımların aslında zeytincilere yönelik ve yaklaşık 11.500 olan faydalanıcılar başına ortalama yardımın sadece 10,4 EUR’ya53 denk gelmesi nedeniyle de minimis olduğuna hükmetmiştir. Böylelikle tarımsal kooperatiflere ilişkin son derece önemli bir emsal karar vücut bulmuştur. Buna göre asıl faydanın ortaklara geçeceği durumda kooperatiflere yapılacak yardımların serbest piyasada rekabeti ihlal ettiğini söylemek mümkün değildir. 4.4.2. .4.2. Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik Politikası Zeytin üreticisi Üye Devletler’deki durumu inceledikten sonra bir de Avrupa Birliği’nin konuyla ilgili çalışmalarına göz atmakta fayda var. Peşinen belirtelim ki Topluluk ve Üye Devletler arasındaki yetki paylaşımı nedeniyle kooperatifçilik Brüksel’in pek söz sahibi olduğu bir konu değil. Birlik kooperatifçiliğin girişimcilik, şirketler hukuku ve rekabet hukuku gibi boyutlarıyla ilgili daha ziyade. Ancak bu teknik yaklaşım Avrupa Birliği’nin kooperatifçiliğin sosyal ve ekonomik önemini görmesini de engellemiyor. Nitekim Avrupa Komisyonu kooperatifçiliği sosyal ekonomi kavramı çerçevesinde ele almaya özen gösteriyor. Sosyal ekonomi sadece kar amacı ile hareket etmeyen bütün teşebbüsleri, yani kooperatiflerin yanı sıra ortaklık cemiyetlerini (İngilizce mutual societies), iktisadi işletmesi olan vakıflar ve dernekler ile diğer kar amacı gütmeyen kuruluşları kapsayan bir terim. Avrupa’da bu tür örgütlerin toplam üye sayısı yaklaşık 150.000.000. Kooperatiflerin sosyal ekonominin ticari açıdan en önemli unsuru olduğunu söylemeye gerek bile yok. Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin girişim ve yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik çalışmaları kooperatifçiliği de doğrudan dikkate alıyor. Nitekim Avrupa Komisyonu’nun Girişimcilik Genel Müdürlüğü bünyesinde 1989 yılında bir Sosyal Ekonomi Birimi kurulmuş ve 1990’lı yıllar boyunca önemli girişimlere imza atmış. 2000 yılında Komisyon’un yeniden örgütlenmesi çerçevesinde 53 Bu küçük bir tutar olmakla beraber göreceli olarak geri kalmış bir bölgedeki tarımsal üreticiler açısından yine de önemli bir kazançtır. 107 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Sosyal Ekonomi Birimi’nin faaliyetleri bazı diğer çalışmalarla birleştirilerek Zanaatlar, Küçük İşletmeler, Kooperatifler ve Ortaklık Cemiyetleri Birimi oluşturulmuş. Ayrıca 98/215/AT sayılı Komisyon Kararı ile kooperatifler, ortaklık cemiyetleri ve vakıflara ilişkin bir istişari komite oluşturulmuş. Bu komite daha sonra Girişimcilik Politika Grubu’nun içine alınmış. Kooperatifler ve benzeri örgütlere yönelik olarak Girişimcilik Genel Müdürlüğü tarafından söz konusu organlar aracılığıyla yürütülen spesifik çalışma ve projelerin yanı sıra Avrupa Sosyal Fonu aracılığıyla finanse edilen muhtelif önlemlerin de etkisini de unutmamak gerekiyor. Örnek bir proje Haziran 2007’de tamamlanan “Avrupa’da Sosyal Girişim Sektöründe Uygulama ve Politikalara dair Çalışma”. Finlandiya’nın ünlü Turku Ekonomi Okulu tarafından yürütülen bu çalışma ile Avrupa Birliği’ne üye ve aday ülkelerde sosyal ekonomiye ilişkin mevzuat, idari yapı ve uygulamalar mercek altına alınmış. Ne yazık ki Türkiye’de sosyal ekonominin göreceli olarak gelişmemiş bulunduğu sonucuna ulaşmış Finlandiyalı ekonomistler. Avrupa Komisyonu’nun bu tür araştırmaları desteklemesinin nedeni sosyal ekonomi ve dolayısıyla kooperatifçilik alanında yürüttüğü çalışmalar için gerekli bilgi girdisini sağlamak. Söz konusu çalışmalar açıkladığımız nedenlerle bir yandan ortak kurallar tespit ederek öte yandan da girişimciliği teşvik ederek hem Tek Pazar’ın daha sağlıklı ve verimli işlemesini hem de Avrupa Sosyal Modeli’nin muhafaza edilmesini hedefliyor. Tek Pazar’ın sağlıklı ve verimli olması sadece dört özgürlüğün, yani kişilerin, malların, hizmetler ile kuruluş hakkının ve sermayenin serbest dolaşımının temin edilmesini değil, ilgili konulardaki ulusal mevzuatların da ortak hale getirilmesi veya yakınlaştırılmasını gerekli kılıyor. Bu çerçevede Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma Madde 48’in - yeter ki belirli bir Üye Devlet’in kanunlarına göre kurulmuş ve Topluluk içerisinde faaliyet gösteriyor olsun kooperatifler dahil tüm kar amacı güden teşebbüslerin kuruluş serbestisinden faydalanmasını hükme bağlaması yeterli görülmediğinden tacir kişiliklerin yasal statülerine ilişkin Avrupa Birliği mevzuatları geliştirilmesi için uzun yıllar süren bir çaba harcanmış. Avrupalı teşebbüslerin diğer Üye Devletler’de rahatlıkla faaliyet gösterebilmesinin, bunlar arasında Avrupa çapında, yani en azından iki Üye Devlet’i kapsayacak şekilde işbirlikleri, ortaklıklar ve bütünleşmeler kurulmasının kolaylaştırılmasının Tek Pazar açısından normatif ve pozitif faydalar sağlayacağı öngörülmüş. Bu doğrultuda kabul edilen (AET) 2137/85 sayılı Konsey Tüzüğü aracılığıyla Avrupalı ekonomik aktörlerin bağımsızlıklarını muhafaza ederek belirli faaliyetleri ortak şekilde yürütmesine imkan veren Avrupa Ekonomik Menfaat Grupları’nın (İngilizce European Economic Interest Grouping) kurulmasının önü açılmıştır. (AT) 2157/2001 sayılı Konsey Tüzüğü ise halka açık limited şirketler hukukunun genel 108 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ilkelerini temel alarak büyük şirketlere yönelik Avrupa Şirketi, kısaca SE (Latince Societas Europaea) anasözleşmesini ortaya koymuştur54. Kooperatifler ise sermaye şirketlerine göre daha karmaşık olan ortaklık, yönetim ve denetim yapıları nedeniyle sona kalmış, kendi mevzuatları için 2003 yılına kadar beklemiş55,56. Ancak bu Topluluk’un koooperatiflere verdiği önemi daha önce resmi belgelerde ifade etmediği anlamına gelmiyor. Tam tersine Avrupa Parlamentosu kooperatifçilik hareketinin genel ve özel faydalarını vurgulayan birçok karar almış: Avrupa Topluluğu’ndaki Kooperatiflere dair 13 Nisan 1983 tarihli İlke Kararı, Kooperatiflerin Bölgesel Kalkınmaya Katkısına dair 9 Temmuz 1987 tarihli İlke Kararı, Kadınların Kooperatifler ve Yerel İstihdam Girişimlerindeki Rolüne dair 26 Mayıs 1989 tarihli İlke Kararı, Kooperatiflerin Bölgesel Kalkınmaya Katkısına dair 11 Şubat 1994 tarihli İlke Kararı ve Kooperatiflerin Kadın İstihdamının Artışındaki Rolüne dair 18 Eylül 1998 tarihli İlke Kararı. Sonuç olarak Komisyon ile Konsey gerek Avrupa Parlamentosu’nun gerekse de çalışmamızın üçüncü bölümünde ele aldığımız Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun ilke kararlarına atıfta bulunarak ve özellikle kooperatifler için diğer teşebbüslerle eşit bir rekabet ortamı sağlamanın gerekli bulunduğunu değerlendirerek Avrupa Şirketi’nden sonra bir Avrupa Kooperatif Ortaklığı düzenlemesine de gitmiştir. Kısaca SCE (Latince Societas Cooperativa Europaea) olarak anılan Avrupa Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesi 22 Temmuz 2003 tarih ve (AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü ile ortaya konulmuştur57. Tüzük’ün temel amacı farklı Üye Devletler’de mukim bulunan hakiki kişiler veya farklı Üye Devletler’in ulusal hukukları altında tesis edilmiş olan hükmi kişiliklerin, tabi oldukları ulusal mevzuatlardan bağımsız şekilde Avrupa Kooperatif Ortaklığı ismi altında bir araya gelebilmesine imkan vermektir. Böylelikle taraflar farklı ulusal ve idari düzenlemelere uyum gösterme külfetinden kurtulmakta ve daha verimli şekilde hareket edebilmektedir. Avrupa Kooperatif Ortaklıkları en azından iki farklı Üye Devlet’ten beş hakiki, 54 Ayrıca Avrupa Şirketi anasözleşmesine çalışanların katılımına dair 2001/86/AT sayılı Konsey Direktifi de kabul edilmiştir. Bu konuda ayrı ve farklı türde bir düzenlemeye gidilmesinin nedeni Avrupa Birliği’nin şirketler hukuku ve sosyal politika alanlarındaki yetkileri arasında niteliksel bir farklılık bulunmasıdır. 55 Tabi kooperatiflerin ulusal şirketler hukuku mevzuatlarının, özellikle muhasebe konularında yakınlaştırılmasından etkilendiğini unutmamak lazım. 56 Hali hazırda Avrupa Derneği, Avrupa Ortaklık Cemiyeti ve küçük ve orta boyutlu işletmelere yönelik olarak Avrupa Özel Şirketi mevzuatları üzerinde çalışmalar sürdürülüyor. 57 Ayrıca Avrupa Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesine çalışanların katılımına dair 2003/72/AT sayılı Konsey Direktifi kabul edilmiştir. 109 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği iki hükmi veya beş hakiki ve hükmi kişiliğin bir araya gelmesi (Latince ex novo), mevcut iki veya daha fazla kooperatifin birleşmesi veya bir Üye Devlet’te kurulmuş olan, ancak diğer Üye Devletler’den bir veya daha fazlasında kendisine bağlı kuruluşları bulunan kooperatiflerin, kendilerini öncelikle tasfiye etmeksizin dönüşmesi aracılığıyla oluşturulabilmekte. (AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü Tüzüğü sadece Avrupa düzeyinde düzeyinde kooperatifler kurulabilmesini sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda kooperatifçilik için bir model koyuyor ortaya. Avrupa Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesi farklı kooperatifçilik gelenekleri ve mevzuatları olan Üye Devletler’in uzlaşmasını, uzlaşmasını, ortak aklını yansıtıyor. Ayrıca girişimci ve teşebbüsler arasında kooperatif iş modelini, bütünleşmeyi ve sınırötesi işbirliğini işbirliğini teşvik ederek küreselleşme çağının rekabet koşullarına uygun bir yanıt veriyor. Dolayısıyla başka coğrafyalar için için örnek alınması yerinde bir düzenleme teşkil ediyor. Avrupa Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesinin belirgin hükümleri şu şekilde sıralanabilir: (1) Kooperatifin faaliyetleri ortaklarının ortak yararına yönelik olmalıdır. (2) Ortaklar aynı zamanda tüketici, işçi veya tedarikçi olmalı veya Avrupa Kooperatif Ortaklığı’nın çalışmalarına farklı bir şekilde iştirak etmelidir. (3) Tüm ortaklar denetim yetkisine eşit derecede sahip olmalıdır. (4) Buna karşın yönetimde her ortağın Avrupa Kooperatif Ortaklığı’na katkısını yansıtacak bir ağırlıklı oy verme sistemine izin verilebilir. (5) Risturn dağıtımı kooperatif aracılığıyla yapılan ticari faaliyetlere veya ortakların gereksinimlerine göre şekillenmelidir. (6) Ortaklığa dair herhangi bir yapay engel çıkartılmamalıdır. (7) Kooperatifin dağılması durumunda aktifleri kurucularına dağıtılmalıdır. Avrupa Kooperatif Ortaklıkları ayrıca yatırımcı ve faydalanıcı ortakları ayrı tutabilir, yönetsel yapılarını ister tek isterse de iki vitesli, yani ayrı ayrı yönetim ve denetim organları olacak şekilde oluşturabilir. Finansman için tahvil ihraç edebilir. (AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü, Türkiye’de yürürlükte bulunan 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve ilgili mevzuat ile karşılaştırıldığında iki düzenleme arasındaki arasındaki başlıca farklılıkların Avrupa Kooperatif Ortaklıkları’nda ticari yönün daha güçlü olması, ortakların farklı hak ve yükümlülüklere sahip olmasına izin verilmesi, “bir adam – bir oy” ilkesinin esnetilmesi, yönetim ve denetim organlarının oluşumunda farklılık farklılık bulunması ve mali konularda (finansman, muhasebe kayıtları vb.) daha ileri yöntemlerden faydalanmanın mümkün bulunması olduğu görülmekte. Avrupa Birliği’nin kooperatifçiliğin teşvik edilmesi ve önünün açılmasına ilişkin çalışmaları bir kanun çıkartılmasıyla bitmiyor tabi ki. Brüksel kanunlara sorunları giderecek sihirli değnekler değil, orta veya uzun vadeli eylem 110 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği planlarının bir parçası olarak yaklaşıyor. Nitekim (AT) 1453/2003 sayılı Tüzük 2002 yılında başlatılan geniş kapsamlı bir istişare sürecini takiben kabul edilmiş. Bu süreç 23 Şubat 2004 tarih ve COM(2004) 18 nihai sayılı Komisyon’dan Konsey ve Avrupa Parlamentosu, Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi ve Bölgeler Komitesi’ne Avrupa’da Kooperatif Ortaklıklarının Teşvik Edilmesine dair Tebliğ ile devam ediyor. Avrupa Komisyonu bu Tebliğ aracılığıyla kooperatifçiliğin fayda ve öneminin Avrupa çapında daha yaygın şekilde kabul görmesi için atacağı adımları açıklıyor. Buna göre öncelik kooperatifçiliğin görünürlülüğünün; konferanslar, kitapçıklar, iletişim ağları vb. aracılığıyla arttırılması. Özellikle sermaye ve iş deneyimi kısıtlı olan, ancak girişimcilik yapmak isteyen kimseler için kooperatifçiliğin faydalı bir iş modeli oluşturduğu vurgulanacak bu çalışmalarda. Ayrıca kooperatifçiliğe ilişkin ulusal düzenlemelerin gerek (AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü gerekse de Uluslararası Çalışma Örgütü’nün çalışmamızın üçüncü bölümünde ele aldığımız Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi başlıklı 193 sayılı Tavsiyesi dikkate alınarak geliştirilmesi, kooperatifler için daha iyi bir rekabet ortamı yaratılması için çalışacak Avrupa Komisyonu. Son olarak da kooperatiflerin Topluluk’un başta girişimcilik politikası olmak üzere muhtelif politika alanlarındaki faaliyetlerine dahil edilmesi, böylelikle hem söz konusu politikaların daha etkin kılınması hem de kooperatiflerin yeni kaynaklara ulaşması sağlanacak. Görüldüğü üzere son yıllarda uluslararası rekabet gücünü arttırmak ve Tek Pazar’da bütünleşmeyi konsolide etmek üzere Lizbon veya yeni adıyla Büyüme ve İstihdam Stratejisi’ne yoğunlaşan Avrupa Birliği bu çerçevede kooperatifçiliğin önemini farketmiş ve konuyla ilgili çalışmalarını canlandırmış bulunmakta. Dünyanın en büyük ekonomisi olan, en ileri ve müreffeh ülkelerinin birçoğuna ev sahipliği yapan Avrupa Birliği’nin kooperatifçiliğe verdiği önem, sosyal ve ekonomik kalkınmaları için kooperatiflerin etkin bir şekilde çalışmasını mutlaka sağlamak durumunda bulunan gelişmekte olan ülkelere örnek olmalı. 111 S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] 5. Sonuç ve Öneriler 5.1. Çalışmanın Gözden Geçirilmesi Geçirilmesi Tarımsal kooperatifçilik tarım kesiminin sorunlarına çözüm getiren, bölgesel ve kırsal kalkınmaya yardımcı olan, sosyo-ekonomik dönüşümlerin sancısız atlatılmasını sağlayan bir girişimcilik modeli, sosyal ekonominin belkemiği. Kooperatifçiliği evrensel bir yaklaşımla ele aldığımız bu çalışmada amacımız konuyla ilgili bir farkındalık yaratmak, kooperatiflerin aynı zamanda kamusal görevler olan söz konusu faaliyetleri yerine getirebilmesini sağlamak için gerekli düzenleme ve önlemler konusunda fikir vermekti. Birinci bölümde önce kooperatifçiliğin ne olduğu hatırlattık. 1844 yılında İngiltere’nin Rochdale kasabasında bir avuç işçi ve zanaatkarın temel gereksinimlerini karşılamak için bir araya gelerek bir tüketim kooperatifi kurmasıyla başlayan kooperatifçilik hareketinin nasıl olup da günümüzde ICA çatısı altında örgütlenmiş 750.000 birim kooperatif ve 800 milyon ortağa ulaştığını anlattık. Bu çerçevede Türkiye’de kooperatifçiliğin zannedildiği gibi Mithat Paşa’nın kurduğu Memleket Sandıkları ile değil, 1915 yılında TARİŞ’le başladığını, zira ilk olarak Rochdale Öncüleri’nin, günümüzde ise ICA’nın belirlediği kooperatifçilik ilkelerinden birincisinin gönüllü ve serbest üyelik olduğunu ortaya koyduk. Ancak diğer ilkeler arasında ortakların demokratik yönetimi ile özerklik ve bağımsızlığın bulunduğu göz önüne alındığında 1935 yılında çıkartılan 2834 ve 1985 tarihli 3186 sayılı Kanunlar ile yönetimi hükümete bağlanan TARİŞ’in ve diğer tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin kooperatif olma özelliklerini büyük ölçüde yitirdiklerini belirttik. 2000 yılında 4572 sayılı Kanun ile biten bu dönemde büyük zarar gören Türk tarımı ve tarımsal kooperatifçiliğinde, geçmişten gelen sorunların çözülüp yeniden yapılanma çalışmalarında başarı kaydedilmesi için farklı ve bütüncül bir yaklaşımın gerektiğinin altını çizdik. Yeniden yapılanmanın aynı zamanda küreselleşme sürecinin yarattığı yeni rekabet koşullarının da bir gereği olduğunu, bu süreçte başarılı olan kooperatiflerin sektörlerinde yükselirken diğerlerinin kapıya kilidi vurmak durumunda kaldığını saptadık. Bu çerçevede ilk kez Amerika Birleşik Devletleri’nde 1990’lı yıllarda ortaya çıkan yeni nesil kooperatiflere değinme ihtiyacını hissettik. Geleneksel kooperatiflerden dikey entegrasyon aracılığıyla katma değeri arttırmaları ve ortak-kooperatif ilişkilerini ticari bir yaklaşımla düzenlemeleri sayesinde ayrılan yeni nesil kooperatiflerin başarılı bir iş modeli yaratarak günümüzde Amerika Birleşik Devletleri gibi çokuluslu şirketlerin bulunduğu gelişmiş bir ülkede kendi sektörlerinin en büyük oyuncuları haline geldiğini gösterdik. Geriye TARİŞ’in ve diğer tarım satış 112 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği kooperatifi birliklerinin de dikey entegrasyon yarattığını, buna karşın ortakkooperatif ilişkilerinin yanlış düzenlenmiş olması nedeniyle yeni nesil kooperatiflerle aynı başarıyı yakalayamadığını vurgulamak kaldı. Dolayısıyla çalışmamızın geri kalanında doğru kooperatifçilik düzenlemelerin çerçevesini çıkartmaya odaklandık. Doğru düzenlemelere giden yolun sırasıyla kuramsal temellerin anlaşılması, uluslararası esasların dikkate alınması ve uygulama örneklerinin incelenmesinden geçtiğini düşünerek bu konulardan her birini ayrı bir bölümde ele aldık. İkinci bölüm kuramsal temellere ayrılmıştı. Kamu kesiminin ekonomiye müdahalesinin tarih boyunca nasıl bir gelişme gösterdiği, sosyalist ve kapitalist düşünce sistemlerinin aşırılıklarının kamu müdahalesini nasıl yanlış yönlendirdiğini anlattık kısaca. Sonra da içinde bulunduğumuz küreselleşme döneminde yükselen yeni yönetim anlayışının düzenleyici devlet olduğunu, yani kamunun artık piyasalara doğrudan müdahale etmesinin değil, bunun yerine piyasaların düzgün çalışması için gerekli önlemleri almasının beklendiğini açıkladık. Peki kağıt üstünde arz ve talebi bir araya getirerek toplumsal refahı en üst seviyeye çıkartan piyasalar hangi koşullar altında kamunun önlem almasını gerektiriyordu? Ya piyasanın oluşumu veya işleyişiyle ilgili yapısal sorunlar nedeniyle toplumsal refahın en üst seviyeye çıkmadığı ya da piyasada oluşan dengenin kabul edilebilir olmadığı durumlarda diye yanıtladık bu soruyu. Ve tarımsal piyasalarda ilki ekonomik, ikincisi sosyal nitelikli olan her iki sorunun da sık sık görülmekte olduğunu ekledik. Örneğin zeytincilik çevrenin korunması ve kırsal alanların bakımı gibi olumlu dışsallıklar ve kamu malları yaratmaktadır, ancak bu hizmetler mahsulün fiyatlarına yansımamakta, dolayısıyla toplumsal açıdan arzu edilen seviyede sunulmamaktadır. OECD ve Dünya Ticaret Örgütü tarafından tarımın çokişlevliliği olarak adlandırılan bu olgu tarımsal üretimin teşvik edilmesinin ekonomik açıdan en geçerli nedeni olarak kabul edilmektedir. Çiftçi ve köylünün yoksulluktan korunması gereksinimi ise sosyal nitelikli sorunlara bir örnektir. Kamunun bu sorunlara çözüm bulmak için başvurabileceği birçok politika aracı bulunmaktadır. Dolayısıyla önemli olan piyasaları en az tahrif edecek, en düşük maliyetli önlemi alabilmektir. İşte burada tarımsal kooperatifler kamu müdahalesi için ideal bir araç olarak öne çıkmaktadır; çünkü kooperatifler bir yandan kamusal görevleri yerine getirirken öte yandan gelir elde edebilmektedir. Böylelikle kamusal görevlerden kaynaklanan maliyetlerin önemli bir kısmını kendi kaynaklarından karşılamaktadır. Yani kooperatiflere yönelik destekler daha verimli ve etkin olup bu kuruluşların üstlendikleri kamusal görevler nedeniyle aslında ortaklarına, yani kamunun yoksulluktan koruması gereken çiftçi ve köylülere yöneliktir. Kuşkusuz ki kooperatifçilik 113 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği sadece tarım kesimine kamu müdahalesinin bir aracı olarak değil, başarılı bir iş modeli olarak da teşvik edilmeyi haketmektedir. Kuramsal temellerden sonra sıra uluslararası esaslara gelmişti. Kooperatifçiliğin ekonomik ve sosyal öneminin bu konularla ilgilenen tüm hükümetlerarası örgütlerin resmi belgeleri veya yayınlarında ele alındığını, bu doğrultuda kalkınmakta olan ülkelerde kooperatiflerin geliştirilmesi için birçok projenin hayata geçirildiğini vurguladık önce. Ancak esas konumuzu oluşturan kooperatifçiliğin düzenlenmesi açısından baktığımızda en kapsamlı çalışmaların Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından gerçekleştirildiği görülüyordu. Söz konusu çalışmaların hem referans olarak hem de projeler, uluslararası anlaşmalar ve ulusal mevzuatlarda yapılan değişiklikler aracılığıyla uygulamaya geçirilmeleri nedeniyle büyük bir önem taşıdığı bilinmektedir. Birleşmiş Milletler 1950’li yıllardan beri kooperatifçiliğe ve özellikle tarımsal kooperatifçiliğe eğilmiş, 1971 yılında uluslararası düzlemde kooperatifçilik çalışmalarının daha sağlıklı yürütülebilmesi için COPAC adlı bir komite oluşturmuştur. 1992 tarihli “Yeni Ekonomik ve Sosyal Eğilimlerin Işığında Kooperatiflerin Statü ve Rolü” başlıklı Genel Sekreterlik Raporu ise bir dönüm noktası oluşturmuş, Birleşmiş Milletler’in kooperatifçilikle ilgili çalışmalarında ciddi bir artış kaydedilmiştir. Bu rapor doğrultusunda her yıl Temmuz ayının ilk Cumartesi gününün Uluslararası Kooperatifler Günü olarak kutlanmasına karar verilmiş, kooperatifçiliğin sosyal kalkınma, insan yerleşimleri ve gıda güvenliği gibi farklı konularda yürütülen faaliyetler çerçevesinde teşvik edilmesi sağlanmış ve en önemlisi yıllarca süren araştırma, geliştirme ve istişareleri takiben 2001 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı’nın geçmesi sağlanmıştır. Birleşmiş Milletler bu İlke Kararı aracılığıyla dünyadaki tüm hükümetlerin kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılması için çaba göstermesini resmen talep ederek bu amaçla hazırlanan bir rehberi kabul etmiştir. Rehber kooperatiflerin desteklenmesi için gerekli yasal, adli ve idari hükümler, eğitim faaliyetleri ve kamu fonlarından faydalanma imkanlarını ele almaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kooperatifçiliğe yaklaşımını belirleyen temel unsur ise kooperatiflerin ekonomik ve sosyal işlevleri aracılığıyla istihdam, iyi çalışma koşulları ve gelir dağılımı adaleti açısından sağladıkları faydalardır. Örgüt kurulduğu 1919 yılından itibaren kooperatifçiliğe, özellikle de tarımsal kooperatifçiliğe büyük bir önem vermiş, 1966 yılında “Gelişmekte Olan Ülkelerin Ekonomik ve Sosyal Kalkınmasında Kooperatiflerin Rolü” başlıklı 127 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Tavsiyesi kabul edilmiş, kooperatiflere ilişkin özel bir birim kurmuştur. Küreselleşme sürecini ve Birleşmiş Milletler’in konuyla ilgili çalışmalarında kaydedilen ilerlemeleri dikkate alan 114 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Örgüt 1999’da 127 sayılı Tavsiye kararını güncellemeye karar vermiş, böylelikle 2002 yılında “Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi” başlıklı 193 sayılı Tavsiye kabul edilmiştir. Selefinin aksine kooperatiflerin sadece gelişmekte olanlar değil, tüm ülkeler için önemli olduğunu belirten ve kooperatifçiliğe devlet müdahalesini yerinde bulmayıp özerkliği savunan bu Tavsiye kararında kooperatifçiliğe ilişkin hedefler, politika çerçevesi, bu kapsamda hükümetlerin rolü ve teşvik için almaları gereken önlemler son derece ayrıntılı şekilde sıralanmaktadır. Örgüt’e göre 193 sayılı Tavsiye kararı 2007 itibariyle, yani beş yıllık bir süre dahilinde tam 70 ülke tarafından kooperatifçilik mevzuatlarını gözden geçirmekte referans olarak kullanılmıştır. Ne yazık ki Türkiye henüz bu ülkeler arasında bulunmamaktadır. Oysa ortaya koyduğumuz üzere ülkemizin kooperatifçiliğe ilişkin doğru düzenlemeleri saptayıp benimsemesi gerekmektedir. Bu amaçla başvurulabilecek bir diğer kaynak Avrupa Birliği’dir. Çalışmamızın dördüncü bölümü Türkiye’nin tarımda bir yandan rekabet ettiği öte yandan uyum göstermeye çalıştığı Avrupa Birliği’ndeki uygulamaları bir örnek olarak incelemeye almıştır. 27 Üye Devleti, 50 yıllık tarihi olan Avrupa Birliği’ni her yönüyle ele almak mümkün olmadığından bu inceleme zeytincilik sektörüne odaklanmıştır. Ancak öncelikle Avrupa Birliği’nde tarımsal desteklerin genel çerçevesi çizilmiştir. Böylelikle ülkemizde zannedilenin aksine Birlik’in kırsal kesime aktardığı kaynakların sadece Ortak Tarım Politikası ile sınırlı olmadığı, Birlik bütçesinin Ortak Balıkçılık Politikası, doğal kaynakların yönetimi ve bölgesel kalkınma kalemleri ile Avrupa Birliği’nin Üye Devletleri’nin kendi ulusal bütçelerinden finanse edilen Devlet yardımları aracılığıyla Avrupalı çiftçi ve köylülere milyarlarca EUR’luk ilave kaynak sağlandığı ortaya konulmuştur. Avrupa Birliği’nde kırsal kesime yönelik desteklerin toplamı 2005 yılında tam 60 milyar EUR’yu aşmaktadır. Üstelik köy yollarına yapılan yatırımlar gibi dolaylı destekler hesaba katılmadan. Genel çerçevenin çizilmesini takiben zeytincilik politikaları ele alınmış, Avrupa Birliği’nin 1966 yılında, yani Ortak Tarım Politikası’nın operasyonel hale gelmesinden kısa bir süre sonra zeytinciliğe ilişkin ilk düzenlemelerini kabul ettiği ve o tarihten bu yana kesintisiz olarak sektörü ciddi şekilde destekleyip teşvik ettiği saptanmıştır. Birlik’in zeytinciliğin desteklenmesine yönelik düzenlemeleri üretim, özel stoklama ve pazarlama başlıkları altında oldukça ayrıntılı şekilde ele alınmıştır. Özetlemek gerekirse zeytinyağı üretimi eskiden her bir zeytin üreticisi Üye Devlet için belirlenen ulusal garantilenmiş miktarlar ile sınırlı olarak zeytinyağı üretim yardımı adı verilen ve tutarı 132,25 EUR/100 kg. olan bir prim aracılığıyla desteklenmiştir. Ortak Tarım Politikası’nda 2003 Fischler Reformu ile büyük ölçüde doğrudan gelir desteğine geçilmiş, bu çerçevede ferdi üreticilerin hakedişleri tarihsel 115 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği referanslar üzerinden hesaplanmıştır. Toplam zeytincilik bütçesi ise tam 2,35 milyar EUR olarak sabitlenmiştir. Üye Devletler bu bütçeden kendilerine düşen payların bir kısmını organik üretimin teşvik edilmesi, kalite önlemlerinin alınması, sosyo-ekonomik öneme sahip zeytinliklerin muhafaza edilmesi gibi amaçlarla kullanma imkanına sahiptir. Özel stoklama desteği zeytinyağı piyasasında fiyatların aşırı düşmesi nedeniyle sıkıntı yaşanan dönemlerde devreye girmektedir. Kooperatifler ve diğer kuruluşlara ellerinde bulunan zeytinyağını piyasaya sürmek yerine stokta bekletmeleri karşılığında tutarı ihale usulü aracılığıyla saptanan bir yardım verilmektedir. Bu mekanizma en son 2001 yılında kullanılmış, İspanya ve Yunanistan’da toplam 100.000 ton zeytinyağına yaklaşık bir yıllık bir süre boyunca 1,22 EUR/ton/gün yardım ödenmiştir. Pazarlamaya yönelik destekler Avrupa Birliği’nin zeytinyağı düzenlemelerinin tarihsel gelişimi boyunca birçok değişiklik göstermiş, geçmişte ambalajlı ürünlere tüketim yardımı adı altında prim ödenmesi, zeytinyağı kullanan konserve imalatçılarının üretim iadesi adı altında sübvanse edilmesi gibi uygulamalar görülmüştür. Günümüzde ise gerek Avrupa Birliği içerisinde gerekse de üçüncü ülkelerde zeytinyağı ve sofralık zeytinler ile diğer kaliteli ürünlere ilişkin bilgilendirme ve promosyon kampanyaları düzenlenmektedir. Bu çerçevede 2000 yılından bu yana zeytinyağı ve sofralık zeytinlerin tanıtımı için 10 milyon EUR’dan daha fazla para harcanmıştır. Zeytin üreticisi Üye Devletler de sektörü Devlet yardımları aracılığıyla desteklemeye devam etmektedir. Devlet yardımlarının verilmesi Avrupa Komisyonu’nun iznine tabidir. Komisyon’un kendine has özellikleri ve sosyoekonomik önemini dikkate alarak zeytincilik sektörüne ilişkin yardımlara yeşil ışık yaktığı görülmektedir. Peki tüm bu yardımları üst üste koyduğumuzda ortaya çıkan tablo nedir? Avrupa Komisyonu’nun ekonomik açıdan anlam taşıyan belirli bir büyüklükteki tarımsal işletmelere ilişkin temsil gücü yüksek örneklemlerle toplanan verileri merkezi olarak derleyip analiz ederek oluşturduğu Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı’na başvurduk bu soruyu yanıtlamak için. Veritabanında mevcut bulunan ve 1998 ila 2004 yıllarını kapsayan rakamlara göre Avrupalı zeytincilerin aldığı yıllık ortalama yardım tutarı önemli zeytin üreticisi Üye Devletler’den İspanya’da 6.382, İtalya’da 3.863, Yunanistan’da 2.709 ve Portekiz’de 2.008 EUR. Ya Türkiye’de zeytincilerin durumu nedir? Ülkemizde Avrupa Birliği’ndeki gibi ayrıntılı istatistikler veya 5488 sayılı Tarım Kanunu’nda yer almakla beraber operasyonel hale gelmiş bir Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı bulunmadığından ulaşabildiğimiz en güvenilir ve uygun verileri kullanarak ve bazı varsayımlarda bulunarak bir karşılaştırma yaptık. Bilindiği üzere ülkemizde zeytinyağı üretimi eskiden destekleme fiyatı uygulaması ile teşvik edilmiştir. Bu dönem boyunca 116 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği fiilen piyasa düzenleyicisi olarak görev yapan TARİŞ üreticiler ve sektörden gelen talepler doğrultusunda bu kamusal hizmeti günümüzde de sürdürmeye çaba göstermektedir. Hali hazırda tüm zeytincilerimizin yararlanabildiği yardımlar yetersiz bulunan ve düzensiz verilen prim ödemeleri, doğrudan gelir desteği ve son yıllarda gündeme gelen mazot ve kimyevi gübre destekleridir. Bu desteklerin tutarları ile ortalama zeytinlik alan ve verimlerini kullanarak yaptığımız hesaplama Avrupa Birliği Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı tarafından kapsanan dönem boyunca bir Türk zeytincisinin aldığı yıllık ortalama yardım tutarının sadece 330 EUR olduğunu ortaya koymuştur. Yani Portekizli bir zeytinci Türk zeytincisinden altı kat, Yunanistanlı bir zeytinci sekiz kat, İtalyan bir zeytinci 11,5 kat ve İspanyol bir zeytinci tam 19 kat daha fazla destek almaktadır. Türkiye’nin bir yanda zeytinyağında dünya çapında rekabet gücü kazanmayı ve ihracatını arttırmayı hedeflemesi, öte yandan ise zeytincisine esas rakiplerinden kat be kat daha az destek vermesi büyük çelişki yaratan bir durumdur. Zeytinciliğin gelişmesi, bu amaçla verilen yardımların gerçekten etkin olabilmesi aynı zamanda zeytin ve zeytinyağı kooperatiflerinin faaliyetlerini sürdürmesi için doğru bir düzenleyici çerçevenin de oluşturulmasına bağlı. Avrupa Birliği bu açıdan da örnek teşkil edebilecek uygulamalara ev sahipliği yapıyor. Kuşkusuz ki her Avrupa ülkesinin ulusal kooperatifçilik hareketini etkileyen kendisine özgü idari yapısı, mevzuatı, tarihsel gelişimi, sosyoekonomik koşulları vb. söz konusu. Bu nedenle konuyla ilgili incelememizi zeytin üreticisi Üye Devletler ve Avrupa Birliği’nin merkezi politikalarına odakladık; İspanya, İtalya, Yunanistan ve Portekiz’de kooperatifçiliğin tarihsel gelişimi ve bugünkü durumunu ele aldık. Kooperatiflerin zeytinyağı piyasasındaki payının – bu kuruluşların pazarlama konusunda faal olmadığı İtalya’da % 11, buna karşın Yunanistan’da % 60 ve İspanya ile Portekiz’de tam % 70 ila 75 olduğunu, İspanya’nın en büyük zeytin ve zeytinyağı kooperatifi olan Coop Hojiblanca’nın cirosunun 150 milyon EUR’yu aştığını saptadık. Bu ticari başarının ardında tabi ki kooperatifleri destekleyici bir yatırım ortamı bulunuyor. Nitekim zeytin üretici Üye Devletler’deki kooperatifçilik mevzuatları birçok konuda farklılık gösterse de kooperatif alımlarının havuz yöntemiyle yapılması konusunda mutabakat halinde. Kooperatiflerin ortaklarından teslim aldıkları ürünlerin satış bedellerini bir havuzda toplaması ve ortaklara sezon sonunda ortaya çıkan ortalama fiyat üzerinden ödeme yapmasına dayanan bu yöntem en başta kooperatiflerin finansman sorununun ortadan kalkması olmak üzere birçok fayda sağlamaktadır. Buna karşın Türkiye’de uygulanmakta olan önceden ödemeli ürün alımı kooperatifleri mali açıdan kırılgan hale getirmekte ve istenmeyen yönetsel baskılar altına sokmaktadır. Ortakların kooperatiflere ürün teslimine ilişkin hükümlerin yumuşak nitelikli olması sorunu arttırmaktadır. Genel olarak demokratik 117 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği yönetim ile işletmecilik rasyonalitesi arasındaki bu tür çelişkilerin ortadan kaldırılması ve kooperatifçiliğin toplumsal açıdan en faydalı şekilde işler hale getirilmesi için kooperatifçilik düzenlemelerinin bazı bağlayıcı hükümler içermesi gerekmektedir. Örneğin İspanya ve Portekiz’de haksız rekabet ve spekülasyonların engellenmesi amacıyla zeytincilerin dökme olarak satış yapması kanunen yasaktır. Zeytinciler sadece yağhaneler ve kooperatiflere satış yapabilmekte, satışların % 75’i de kooperatiflere yapılmaktadır. Zeytin üreticisi Üye Devletler ayrıca zeytincilere yönelik bazı Devlet yardımlarını kooperatifler aracılığıyla vermeyi tercih etmektedir. Avrupa Komisyonu asıl faydanın ortaklara geçeceği durumda kooperatiflere yapılacak yardımların serbest piyasada rekabeti ihlal etmediğini değerlendirerek bu yardımlara izin vermektedir. Kooperatifçiliği sadece kar amacı ile hareket etmeyen teşebbüsleri kapsayan sosyal ekonomi kavramı çerçevesinde değerlendiren Avrupa Birliği de kooperatifçiliğe ilişkin bazı çalışmalar yürütmektedir. Bu çerçevede araştırma, eğitim ve teşvik önlemlerinin yanı sıra Avrupa ölçeğinde kooperatifler kurulmasını kolaylaştırmayı hedefleyen Avrupa Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesi hazırlanmıştır. (AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü ile ortaya konulan bu anasözleşme aynı zamanda bir kooperatifçililik modeli sunmaktadır. Tüzük Türkiye’de yürürlükte bulunan mevzuat ile karşılaştırıldığında başlıca farklılıkların Avrupa Kooperatif Ortaklıkları’nda ticari yönün daha güçlü olması, ortakların farklı hak ve yükümlülüklere sahip olmasına izin verilmesi, “bir adam – bir oy” ilkesinin esnetilmesi, yönetim ve denetim organlarının oluşumu ve mali konularda (finansman, muhasebe kayıtları vb.) daha ileri yöntemlerden faydalanmanın mümkün bulunması olduğu görülmektedir. 5.2. Öneriler Çalışmamızı bu şekilde özetledikten sonra başa dönmek gerekirse amacımızın ülkemizde kooperatifçiliğin sağladığı faydalar ve bunların elde edilmesi için gerekli düzenleme ve önlemler konusunda bir farkındalık yaratmak olduğunu tekrarlamamız gerekiyor. Bu nedenle çalışmamızı noktalarken elde ettiğimiz bilgilerden, ulaştığımız saptamalardan yola çıkarak politika önerilerimizi kısaca sıralamak yerinde olacak. (1) Her şeyin başı farkındalık! Türkiye’de kooperatifçiliğin, özellikle de tarımsal kooperatifçiliğin hükümet tarafından ele alınması gereken sorunları olduğu konusunda kamuoyunda ve karar-alıcılarda bir bilinç oluşmalı. Bu amaçla farkındalık yaratıcı yayınlar yapılması ve toplantılar düzenlenmesi yerinde olacak. 118 Evren GÜLDOĞAN AB Uzmanı │Strateji Danışmanı Danışmanı [email protected] [email protected] S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (2) Türk kooperatifçilik mevzuatı tüm paydaşların etkin şekilde katılacağı, şeffaf bir iyi yönetişim süreciyle baştan aşağı yenilenmeli. Bu doğrultuda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı ve 193 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Tavsiyesi başta olmak üzere uluslararası esaslar ve örnek uygulamalar dikkate alınmalı. (3) Bu çerçevede tarım satış kooperatifleri ve birliklerinde ortak-kooperatif ilişkileri yeniden düzenlenmeli. Ürün teslimatına ilişkin hükümler daha etkili hale getirilmeli. Yeni nesil kooperatifçilik deneyiminden faydalanmanın yolları aranmalı. (4) Tarım satış kooperatiflerinin önceden ödemeli ürün alımı yöntemi yerine havuz yöntemini uygulamasını hükme bağlanmalı. Tarımsal piyasalarda haksız rekabet ve spekülasyonu engelleyecek önlemler alınmalı. (5) Kooperatifçilik hareketinin canlandırılması, kooperatiflerin gereksinim duydukları kaliteli insan kaynaklarına kavuşması için yöneticiler, profesyoneller ve ortaklara yönelik eğitim ve yayım çalışmaları yürütülmeli. Kooperatifçiliğe ilişkin eğitim ve araştırma yapan kuruluşların kapasitesi arttırmalı. Bu çerçevede Avrupa Birliği’nde görülen faydalı politikaların Türkiye’de hayata geçirilmesi için müzakerelerde ilerleme kaydedilmesi veya üyeliğin gerçekleşmesi beklenmemeli. (6) Girişimciliğin kolaylaştırılması ve yatırım ortamının iyileştirilmesi çalışmaları çerçevesinde kooperatiflerin kendilerine özgü sorunları dikkate alınmalı. Kooperatiflerin yatay ve dikey entegrasyonu teşvik edilmeli. (7) Tarım kesimine yönelik desteklerin çiftçi ve köylülere mümkün olduğu durumlarda tarımsal kooperatifler aracılığıyla ulaştırılması, böylelikle daha etkin olması sağlanmalı. Tarımsal kooperatiflerin araştırma-geliştirme çalışmalarına etkin katılımına özen gösterilmeli. (8) Türk kooperatifçilik politikasının ve kooperatiflerin durumunun düzenli aralıklarla gözden geçirilmesi, gerekli görülen önlemlerin derhal alınması, bu amaçla etkin şekilde işleyecek bir istişare mekanizmasının oluşturulması temin edilmeli. Politika önerilerimizin hayata geçirilmesinin Türk tarımsal kooperatifçiliğinin ve bu sayede Türk tarımının küreselleşme çağında gerçekleştirmek zorunda olduğu atılıma önemli bir katkıda bulunmasını temenni ediyoruz. 119