TARIMSAL KOOPERATİFÇİLİĞİN DÜZENLENMESİ VE

Transkript

TARIMSAL KOOPERATİFÇİLİĞİN DÜZENLENMESİ VE
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
TARIMSAL KOOPERATİFÇİLİĞİN
DÜZENLENMESİ VE DESTEKLENMESİ
Kuramsal Temeller, Uluslararası Esaslar ve
Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Sektörüne İlişkin
Uygulamalar
Ağustos 2007
İzmir
1
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri
Kooperatifleri Birliği adına
Evren Güldoğan tarafından hazırlanmıştır.
Çalışmada yer alan çeviriler aksi belirtilmediği sürece yazar tarafından
gerçekleştirilmiştir.
Çalışmanın tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilmek suretiyle yazılı izne tabi
olmadan kullanılabilir.
kullanılabilir.
S.S. TARİ Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği
Adres :
Telefon :
Faks :
E.posta :
10006 Sokak No:10/A AOSB 35620 ÇİĞLİ / İZMİR
+90 232 394 02 23
+90 232 394 02 37
[email protected]
2
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
İçindekiler
Yöneticiler için Önemli Bulgular
4
Önsöz
10
1.
1.1.
1.2.
Giriş: Kooperatifçilik Nedir?
Kooperatifçiliğin Tanımı, Tarihi ve İlkeleri
Küreselleşme Çağında Tarımsal Kooperatifçilik
12
12
17
2
2.1.
2.2.
2.2.1.
2.2.2.
Kuramsal Temeller
Küreselleşme Çağında Kamunun Ekonomiye Müdahalesi
Tarım Kesimine Neden Müdahale Edilir? Tarımsal Kooperatifçilik
Neden Desteklenir?
Ekonomik Nedenler
Sosyal Nedenler
3.
3.1.
3.2.
Uluslararası Esaslar
Birleşmiş Milletler
Uluslararası Çalışma Örgütü
4.
4.1.
4.2.
4.2.1.
4.2.2.
4.3.
4.3.1.
4.3.2.
4.3.3.
4.3.4.
4.3.5.
4.3.6.
4.4.2.
Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Sektörüne İlişkin Uygulamalar
Neden Avrupa Birliği?
Avrupa Birliği’nde Tarımsal Desteklerin Genel Çerçevesi
Ortak Tarım Politikası
Devlet Yardımları
Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Politikaları
Düzenlemelerin Tarihsel Gelişimine Genel Bir Bakış
Üretimin Desteklenmesi
Özel Stoklama Desteği
Pazarlamaya Yönelik Destekler
Devlet Yardımlarından Örnekler
Avrupa Birliği Zeytincilik Desteklerinin Türkiye’deki Durum ile
Karşılaştırılması
Zeytincilik Sektörü Açısından Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik
Zeytincilik Sektörü Açısından Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik
Hareketi
Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik Politikası
107
5.
5.1.
5.2.
Sonuç ve Öneriler
Çalışmanın Gözden Geçirilmesi
Öneriler
112
118
4.4.
4.4.1.
24
26
27
36
38
38
47
55
56
56
62
67
68
78
83
86
100
3
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Yöneticiler için Önemli Bulgular
1. Giriş: Kooperatifçilik Nedir?
Ortaklar arasında güç birliğine dayanan bir iş modeli olan kooperatifçilik
ilk kez 1840’larda İngiltere’ye ortaya çıkıp ticari ve sosyal başarısı
sayesinde kısa bir sürede bütün dünyaya yayılmıştır.
Günümüzde kooperatifçilik bir yandan ortak sayısını arttırırken öte
yandan hizmet ve enerji gibi yeni sektörlere açılmaktadır.
Uluslararası Koooperatifler Birliği ICA’nın çatısı altında örgütlenmiş
birim kooperatifler 750.000’i, bu kooperatiflerin ortakları ise 800
milyonu geçmiş durumdadır.
Kooperatifçilik diğer iş modellerinden başta demokratik yönetim ve
özerklik ilkeleri ile ayrılır.
Türkiye’de gerçek anlamda kooperatifçilik 1915 yılında TARİŞ ile
başlamıştır.
Ancak ilerleyen yıllarda çıkartılan yasalar ile
kooperatiflerin yönetiminin hükümete bağlanması büyük sorunlar
yaratmıştır. Tarım satış kooperatifleri ve birlikleri halen bu dönemden
miras kalan sorunlarla karşı karşıyadır.
Küreselleşme süreci kooperatiflerin yeniden yapılanmalarını gerekli
kılmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 1990’lı yıllarda ortaya çıkan yeni nesil
kooperatifler dikey entegrasyona giderek ve ortak-kooperatif ilişkilerini
ticari bir yaklaşımla düzenleyerek küresel rekabet ortamına ve çokuluslu
şirketlere karşın kendi sektörlerinin en önemli oyuncuları haline gelmeyi
başarmıştır.
Türkiye’de doğru kooperatifçilik düzenlemelerine gidilmesi durumunda
tarım satış kooperatifleri birliklerinin aynı performansı göstermesi
mümkündür.
4
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
2. Kuramsal Temeller
Küreselleşme döneminde müdahaleci devletten düzenleyici devlete
geçilmektedir. Artık kamunun piyasalara doğrudan müdahale etmesi
değil, piyasaların düzgün çalışması için gerekli önlemleri alması
beklenmektedir.
Tarımsal piyasalar ekonomik ve sosyal nitelikli sorunlardan dolayı her
zaman etkin bir şekilde işlememekte, kamusal önlemlere gereksinim
duymaktadır.
Tarımsal üretim çevrenin korunması ve kırsal alanların bakımı gibi
olumlu dışsallıklar ve kamu malları yaratmaktadır. Ancak bu hizmetler
mahsulün fiyatlarına yansımadığından dolayı arzu edilen seviyede
sunulmamaktadır. OECD ve Dünya Ticaret Örgütü tarafından tarımın
çokişlevliliği olarak adlandırılan bu olgu tarımsal üretimin teşvik
edilmesini ekonomik açıdan rasyonel hale getirmektedir.
Çiftçi ve köylüler özellikle gelişmekte ve yapısal dönüşüm geçirmekte
olan ülkelerde olmak üzere bütün dünyada yoksulluk tehdidiyle en çok
karşı karşıya olan kesimlerden biridir.
Yoksullukla mücadele
politikalarında tarımsal üreticilerin koşullarına özel bir hassasiyet
gösterilmelidir.
Kamunun bu sorunlara çözüm bulmak için başvurabileceği birçok politika
aracı bulunmaktadır.
Önemli olan piyasalara en az müdahaleyi
gerektiren, en düşük maliyetli önlemi alabilmektir.
Kooperatifler tarımsal piyasalarda önlem alınması için ideal birer araçtır.
Kooperatifler bir taraftan kamusal görevleri yerine getirirken öte yandan
gelir elde etmekte, kamusal önlemlerin maliyetinin önemli bir kısmını
kendi kaynaklarından karşılamaktadır.
Dolayısıyla bu kuruluşlara
yönelik destekler daha verimli ve etkin olmaktadır.
Nitekim Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri çerçevesinde
yapılan çalışmalarda kooperatiflere büyük önem verilmektedir.
Kooperatifçilik başarılı
haketmektedir.
bir
iş
modeli
olarak
da
teşvik
edilmeyi
5
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
3. Uluslararası Esaslar
Kooperatifçiliğin ekonomik ve sosyal önemine bu konularla ilgilenen tüm
hükümetlerarası örgütler tarafından dikkat çekilmektedir. Bu doğrultuda
kalkınmakta olan ülkelerde kooperatifçiliğin geliştirilmesi için birçok
proje yürütülmektedir.
Kooperatifçilik düzenlemeleri açısından bakıldığında en önemli çalışmalar
Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından
gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar dünyanın her yanında kooperatifçilik
düzenlemeleri ve uygulamalarına temel oluşturmaktadır.
Birleşmiş Milletler 1950’li yıllardan beri kooperatifçiliğe eğilmektedir.
Bu çerçevede 1971 yılında Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi ve
Geliştirilmesi Komitesi, COPAC kurulmuştur.
Küreselleşme çağında kooperatiflerin taşıdığı öneme dikkat çeken 1992
tarihli “Yeni Ekonomik ve Sosyal Eğilimlerin Işığında Kooperatiflerin
Statü ve Rolü” başlıklı Genel Sekreterlik Raporu bu çalışmalarda çığır
açmıştır.
Uluslararası Kooperatifler Günü kutlanmaya başlamış,
kooperatifçiliğin daha çok teşvik edilmesi sağlanmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2001 yılında A/RES/56/114 sayılı İlke
Kararı aracılığıyla dünyadaki tüm hükümetlerden kooperatiflerin
gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılması resmen talep ederek
bu amaçla hazırlanan bir rehberi kabul etmiştir. Rehber kooperatiflerin
desteklenmesi için gerekli yasal, adli ve idari hükümler, eğitim
faaliyetleri ve kamu fonlarından faydalanma imkanlarını ele almaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü kooperatiflerin ekonomik ve sosyal işlevleri
aracılığıyla istihdam, iyi çalışma koşulları ve gelir dağılımı adaleti
açısından sağladıkları faydalara odaklanmaktadır.
Örgüt 2002 yılında “Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi” başlıklı 193 sayılı
Tavsiye’yi kabul etmiştir.
Kooperatifçiliğe ilişkin hedefler, politika
çerçevesi, bu kapsamda hükümetlerin rolü ve teşvik için almaları
gereken önlemleri ayrıntılı şekilde ele alan bu Tavsiye tam 70 ülke
tarafından kooperatifçilik
mevzuatlarını gözden geçirmek için
kullanılmıştır.
6
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
4. Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Sektörüne İlişkin Uygulamalar
Türkiye’nin tarımda bir yandan rekabet ettiği öte yandan uyum
göstermeye çalıştığı Avrupa Birliği kooperatifçilik politikaları açısından
önemli bir örnektir.
27 üyesi, 50 yıllık geçmişi olan Birlik’in uygulamalarını her yönüyle ele
almak mümkün olmadığından çalışmamızda zeytincilik sektörüne
odaklanılmıştır.
Zannedilenin aksine Avrupa Birliği’nde tarıma yönelik destekler sadece
Ortak Tarım Politikası ile sınırlı değildir.
Yapısal Fonlar ve Üye
Devletler’in kendi finanse ettikleri Devlet yardımlarının önemli bir kısmı
da kırsal kesime akmaktadır. Bu desteklerin toplamı 2005 yılında 60
milyar EUR’yu aşmıştır. Üstelik köy yollarına yapılan yatırımlar gibi
dolaylı destekler hesaba katılmadan.
Zeytincilik Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası’nın operasyonel hale
gelmesinden sonra ele aldığı ilk sektörlerden biri olmuş, 1966 yılından
bu yana sektöre kesintisiz olarak destek verilmiştir.
Zeytinyağı üretimi eskiden tutarı 132,25 EUR/100 kg. olan bir prim
aracılığıyla desteklenirken 2003 Fischler Reformu ile büyük ölçüde
doğrudan gelir desteğine geçilmiş, bu çerçevede ferdi üreticilerin
hakedişleri tarihsel referanslar üzerinden hesaplanmıştır.
Toplam
zeytincilik bütçesi ise tam 2,35 milyar EUR olarak sabitlenmiştir.
Ayrıca piyasada fiyatların aşırı düştüğü dönemlerde özel stoklama
desteği devreye girmektedir.
Bu mekanizma en son 2001 yılında
kullanılmış, toplam 100.000 ton zeytinyağına yaklaşık bir yıllık bir süre
boyunca 1,22 EUR/ton/gün yardım ödenmiştir.
Avrupa Birliği zeytinyağı pazarlamaya yönelik birçok destekleme sistemi
kullanmıştır. Günümüzde gerek Avrupa Birliği içerisinde gerekse de
üçüncü ülkelerde zeytinyağı ve sofralık zeytinler ile diğer kaliteli
ürünlere
ilişkin
bilgilendirme
ve
promosyon
kampanyaları
düzenlenmektedir. Bu çerçevede 2000 yılından bu yana zeytinyağı ve
sofralık zeytinlerin tanıtımı için 10 milyon EUR’dan daha fazla kaynak
kullanılmıştır.
7
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Avrupa Komisyonu’nun Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı’na göre Avrupa
Birliği’nin desteklemeleri ve zeytin üreticisi üyelerinin yardımları üst
üste konulduğunda Avrupalı zeytincilerin 1998 ila 2004 arasında aldığı
yıllık ortalama yardım tutarı İspanya’da 6.382, İtalya’da 3.863,
Yunanistan’da 2.709 ve Portekiz’de 2.008 EUR’yu bulmaktadır.
Ülkemizde benzer bir veritabanı bulunmamaktadır. Elde bulunan en
güvenilir ve uygun veriler kullanılarak yapılan bir karşılaştırma aynı
dönemde ortalama bir Türk zeytincisinin aldığı yardımın sadece 330 EUR
olduğunu ortaya koymaktadır. Portekizli bir zeytinci Türk zeytincisinden
altı kat, Yunanistanlı bir zeytinci sekiz kat, İtalyan bir zeytinci 11,5 kat
ve İspanyol bir zeytinci tam 19 kat daha fazla destek almaktadır.
Türkiye’nin bir yanda zeytinyağında dünya çapında rekabet gücü
kazanmayı ve ihracatını arttırmayı hedeflemesi, öte yandan ise
zeytincisine esas rakiplerinden kat be kat daha az destek vermesi büyük
çelişki yaratan bir durumdur.
Avrupa Birliği’nde zeytin ve zeytinyağı kooperatiflerinin faaliyetlerini
sağlıklı bir şekilde sürdürmesi için gerekli düzenleyici çerçeve
bulunmaktadır. Her Avrupa ülkesinin ulusal kooperatifçilik hareketini
etkileyen kendisine özgü koşulları bulunmakla beraber zeytin üreticisi
Üye Devletlerin hepsinde kooperatifçiliğe büyük önem verilmektedir.
Kooperatiflerin zeytinyağı piyasasındaki payı – bu kuruluşların
pazarlama konusunda faal olmadığı - İtalya’da % 11, buna karşın
Yunanistan’da % 60 ve İspanya ile Portekiz’de tam % 70 ila 75’tir.
İspanya’nın en büyük zeytin ve zeytinyağı kooperatifi olan Coop
Hojiblanca’nın cirosu 150 milyon EUR’yu aşmaktadır.
Zeytinci Üye Devletler’de kooperatifçilik mevzuatları birçok konuda
farklılık gösterse de kooperatif alımlarının ülkemizde kanunen uygulanan
önceden ödemeli ürün alımı yerine havuz yöntemiyle yapılması
konusunda hemfikirdir. Bu yöntem kooperatiflerin finansman sorununu
ortadan kaldırmaktadır.
İspanya ve Portekiz’de haksız rekabet ve spekülasyonların engellenmesi
amacıyla zeytincilerin dökme olarak satış yapması kanunen yasaktır.
8
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Zeytinciler sadece yağhaneler ve kooperatiflere satış yapabilmekte,
satışların % 75’i de kooperatiflere yapılmaktadır.
Avrupa Komisyonu asıl faydanın ortaklara geçeceği durumda
kooperatiflere yapılacak yardımların serbest piyasada rekabeti ihlal
etmediğini değerlendirerek bu yardımlara izin vermektedir.
Nitekim Avrupa Birliği kooperatifçiliği sadece kar amacı ile hareket
etmeyen teşebbüsleri kapsayan sosyal ekonomi kavramı çerçevesinde
değerlendirmekte ve teşvik etmektedir.
Avrupa ölçeğinde kooperatifler kurulmasını kolaylaştırmak için Avrupa
Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesi hazırlanmıştır.
(AT) 1453/2003
sayılı Konsey Tüzüğü ile ortaya konulan bu anasözleşme Türkiye’de
yürürlükte bulunan mevzuattan ticari yönün daha güçlü olması, ortakların
farklı hak ve yükümlülüklere sahip olmasına izin verilmesi, “bir adam –
bir oy” ilkesinin esnetilmesi, yönetim ve denetim organlarının oluşumu
ve mali konularda daha ileri yöntemlerden faydalanmanın mümkün
bulunması açısından farklılık göstermektedir.
Çalışmamızın daha ayrıntılı bir özeti ve bulgularımıza dayanarak oluşturduğumuz
önerilerimiz beşinci bölümde yer almaktadır.
9
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Önsöz
21 Ağustos 1915...
24 Ocak 1980...
Hangi tarih daha önemli?
İsterseniz önce neler olmuştu, nelerin temeli atılmıştı bu tarihlerde onu
hatırlayalım.
21 Ağustos 1915, Milli Aydın Bankası’nın bir kolu olarak Kooperatif Aydın
İncir Müstahsilleri Anonim Şirketi’nin kurulduğu gün. Yani TARİŞ’in kuruluş
günü.
Yirminci Yüzyıl’ın başlarında dış ticarette yaşanan dalgalanmalar
karşısında çaresiz kalan, İzmir’de meydana çıkan dış bağlantılı ihracatçı
kartelinin elinde oyuncağa dönen Egeli çiftçinin kendi vizyonu ve imkanlarıyla
harekete geçerek örgütlendiği tarih. Ortaklarının mali ve daha sonra teknik
gereksinimlerini karşılayan, onlara pazarlık gücü kazandıran, piyasada rekabeti
tesis eden bu hareket incirden başlayıp pamuk, üzüm ve tabi ki zeytin ve
zeytinyağı üreticileri arasında yayılmış, Türkiye’nin diğer bölgeleri ve diğer
ürünleri için bir model teşkil etmişti. Hem de ortada ne bir kanun ne de bir
emsal varken...
24 Ocak 1980, yıllardan beri süren döviz darboğazı ve yüksek enflasyon
karşısında Türkiye’nin kapsamlı istikrar kararları aldığı gün. İthal ikameci
sanayileşme stratejisinin terk edilip Türk ekonomisinin dünyaya açıldığı,
1970’lerde başlayan, sonradan teknolojik ve siyasi gelişmelerle perçinlenip
günümüzdeki aşamasına ulaşan küreselleşme sürecine eklemlenmenin başladığı
tarih. Bu dönemde Uluslararası Para Fonu’nun ortodoks reçeteleri ve Dünya
Bankası’nın yapısal uyum paketi aracılığıyla kısa sürede makroekonomik
istikrar sağlanmış, ihracat patlaması yaşanmış ve buna dayalı yüksek bir
büyüme performansı elde edilmişti.
Uluslararası kuruluşlar ve Birleşik
Devletler Hazinesi’nin “Türkiye mucizesi” olarak alkışladığı bir süreç
yaşanmıştı. Kısacası Türkiye’nin önü açılmıştı.
Evet, hangi tarih daha önemli?
Bizce 21 Ağustos 1915. Üstelik bunun nedeni 24 Ocak 1980 kararları ile
sağlanan olumlu ekonomik gelişmelerin popülist politikalar yüzünden bozulan
kamu maliyesi, finans sektörünün zayıflığı, geciken özelleştirmeler ve eksik
düzenlemeler gibi nedenlerle 1990’lı yıllarda yerini art arda gelen ekonomik
krizlere bırakması ve ülkeyi yeni istikrar paketlerine mahkum etmesi değil!
10
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Makroekonomik istikrar elbet ki çok önemli, Türkiye elbet ki dışa açık olmalı
ve serbest piyasa ekonomisinin koşullarına göre hareket etmeli. Ve 24 Ocak
1980’e Türkiye’ye bu vizyonun kazandırıldığı tarih olarak gereken önem
verilmeli.
Ancak tüm bu saydıklarımız büyüyen ve müreffeh bir Türkiye için sadece birer
ön koşul. Tüketimin toparlanması veya mevcut değerlere yönelik doğrudan
yabancı yatırımların etkileri esas önemli olanı unutturmamalı: Günümüzde
ekonomide başarının yolu rekabetten ve rekabet gücünden geçiyor. Yani
sağlıklı bir makroekonomik ortamda atılacak mikroekonomik adımlardan.
İşte 21 Ağustos 1915’in önemi burada saklı. Egeli çiftçi bu tarihte TARİŞ’i
kurarak büyük bir yenilikçilik örneği sergilemiş, kooperatif çatısı altında
örgütlenerek dönemin tarımsal piyasalarının birçok eksik yönünü düzeltecek
bir adım atmış, bölgesel ve kırsal kalkınmaya önemli bir katkıda bulunmuştur.
Mikroekonomik bir başarıdır bu! Ve bu başarının tarım satış kooperatifleri ve
birlikleri tarafından günümüzde sürdürülebilmesi için gerekli düzenleme ve
tedbirlerin üzerinde en az enflasyonla mücadele ve faiz dışı fazla kadar
hassasiyetle durulması gerekmektedir.
Hazırlamış olduğumuz bu çalışmanın amacı konuyla ilgili bir farkındalık
yaratmak.
Bu çerçevede tarımsal kooperatifçilik meselesini ayrıntılara boğulmadan,
ancak bilinenleri tekrarlamaktan, tedavülden kalkmış söylemlere takılmaktan
kaçınarak evrensel bir yaklaşımla ele alıyoruz. Konuyla ilgili temel bilgileri,
kuramsal altyapıyı, uluslararası esasları ve Türkiye’nin tarımda bir yandan
rekabet ettiği öte yandan uyum göstermeye çalıştığı Avrupa Birliği’ndeki
uygulamaları bir araya getiriyoruz. Tabi ki 27 Üye Devleti, 50 yıllık tarihi olan
Avrupa Birliği’ni her yönüyle ele almak mümkün değil.
Bu nedenle
dikkatlerimiz zeytinciliğe yoğunlaşıyor.
Yer yer ülkemizdeki durum ile
karşılaştırmalar yapıyor, ortaya koyduklarımızı sonuç bölümünde özetleyip
politika önerilerimize değiniyoruz.
İleride yapılacak çalışmaların çerçevesini, Türk tarımsal kooperatifçiliğin
gerçekleştireceğine inandığımız atılımın düşünsel temellerini oluşturmaya
katkımız olursa ne mutlu bize!
11
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
1. Giriş:
Giriş: Kooperatifçilik Nedir?
Hayatımızda yer etmiş kavramları çoğu zaman sorgulamak ihtiyacı
hissetmeyiz. Ne yazıktır ki kooperatifçilik de bunların arasında. Kooperatif
nedir, kooperatifçilik nasıl bir iştir kafa yormuyoruz. Oysa esnaf ve sanatkar
kredi ve kefalet kooperatifleri, yapı kooperatifleri ve motorlu taşıyıcılar
kooperatifleri
olmasa
önemli
hizmetlerden
faydalanma
imkanı
bulamayacağımız, tüketim kooperatifleri, eczacı kooperatifleri ve tarımsal
kooperatifler, özellikle de tarım satış kooperatifleri bulunmasa en temel
ihtiyaçlarımızı bile karşılamakta güçlük çekeceğimiz veya bu hizmet ve
ihtiyaçların alım gücümüzü ciddi şekilde zorlayacağı ortada.
Dolayısıyla kuramlara, diplomatik belgelere, düzenlemelere, rakamlara
dalmadan önce kooperatifçilikle ilgili bazı temel bilgileri hatırlamakta fayda
var.
1.1.
Kooperatifçiliğin Tanımı, Tarihi ve İlkeleri
Dünya kooperatifçiliğinin gönüllü tepe örgütü olan Uluslararası Kooperatifler
Birliği (İngilizce International Co-operative Alliance), kısa adıyla ICA,
kooperatifleri paylaştıkları ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaç ve hedeflerini
ortaklaşa sahip olunan ve demokratik şekilde yönetilen teşebbüsler aracılığıyla
karşılamak üzere gönüllü olarak bir araya gelen kişilerin oluşturduğu özerk
yapı olarak tanımlıyor.
Kooperatifçilik herhangi bir ekonomik faaliyet türüne uygulanabilecek bir iş
modeli.
Dünyada kooperatifçiliğin ülkemizde de faal bulunduğu finansal
hizmetler, inşaat, taşımacılık ve tarım gibi sektörlerin yanı sıra işçi
kooperatifleri aracılığıyla tarımsal sanayi haricindeki sınai kollarda
sürdürüldüğü ve özellikle son yıllarda kamusal ağ endüstrileri (enerji üretimi ve
su kaynakları) ile turizmden çocuk bakımına hizmetler sektöründe ilerleme
kaydettiği görülüyor. Nitekim küreselleşmenin dayattığı yeniden yapılanma
ihtiyacı ve Schumpeteryan yaratıcı yıkıma karşın kooperatiflerin ve kooperatif
ortaklarının sayısının artması da bu eğilimin göstergesi.
Bugün ICA çatısı altında örgütlenmiş birim kooperatifler 750.000’i, bu
kooperatiflerin ortakları ise 800 milyonu geçmiş durumda1. Bu kooperatiflerin
doğrudan istihdam sağladığı personel ve ortakların sayısı 100 milyon kişi
1
Dünyadaki tüm kooperatiflerin ICA’ya üye olmadığını da unutmamak lazım. Örneğin
Türkiye’de ICA’ya üye olan merkez birlik ve birlikler Türkiye Milli Kooperatifler Birliği, Tarım
Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği ve Pankobirlik’. Ayrıca Türk Kooperatifçilik Kurumu da
ICA üyesi.
12
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
kadar. Kooperatiflerin güç birliğine dayanması ve doğaları gereği yenilikçiliğe
yakın durmaları Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş
ekonomilerde bile tarım, gıda, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde ve
özellikle Kuzey Avrupa’da sosyal hizmetler sektöründe sermaye şirketlerine
göre ağırlığa sahip olmalarını sağlıyor.
Oysa kooperatifler tarihsel olarak sermaye şirketlerinden daha sonra ortaya
çıkmış bir iş modeli. Modern sermaye şirketlerinin kökenleri Orta Çağ’ın
tüccar localarında coğrafi keşifler aracılığıyla saptanan yeni güzergahlar
üzerinde ticaret yapmak üzere ortak girişimler kurulmasında yatıyor. Şirketler
hukuku Hollanda’da On Yedinci Yüzyıl’dan itibaren gelişmeye başlıyor.
Kooperatiflerin ortaya çıkması içinse iki yüzyıl daha beklemek gerekecek.
Sanayi Devrimi’nin kırsal toplumlarının sosyo-ekonomik altyapısını altüst
etmesi sonucunda köylü, esnaf ve yeni gelişen işçi kesimlerinin karşılaştığı
zorlukların yarattığı arayış locaların ve birincil ilişkilerin hakim olduğu
toplumsal yapıların aşılmasını, dayanışma ve işbirliği anlayışı doğrultusunda
örgütlenmenin gelişmesini gündeme getiriyor. Kooperatifçiliğin öncüleri On
Sekizinci Yüzyıl’da Avrupa ve Kuzey Amerika’da ortaya çıkıyor. Robert Owen
ve William King gibi ilerici düşünürlerin etkisinin, Fransa’da 1831’de kurulan
marangozlar kooperatifinin oluşturduğu emsalin önemi yadsınamaz. Ancak
kooperatifçiliğin gerçek anlamıyla başladığı tarih 23 Ekim 1844.
Yani
İngiltere’nin Rochdale kasabasında genelde pamuk çırçır işletmelerinde çalışan
28 vasıflı işçi ve zanaatkarın bir araya gelerek Rochdale Eşitlikçi Öncüler
Cemiyeti’ni (Rochdale Equitable Pioneers Society) kurdukları gün.
Kutu 1.1
Rochdale Eşitlikçi Öncüler Cemiyeti
Rochdale kasabasının esnaf ve sanatkarları Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan rekabet
koşulları karşısında fakirliğe sürüklenmiş, temel ihtiyaç maddelerini bile karşılamakta
zorlanır hale gelmişti.
Öncüler bu durum karşısında harekete geçmeye karar
verdiklerinde öncelikle geçmişteki başarısız deneyimleri değerlendirmeye ve
kooperatifçiliğin ilkelerini saptamaya zaman ayırdı. Planlama her şeyden önemliydi.
Kendi aralarında dört aylık bir süre zarfında zar zor da olsa topladıkları 28 pound’luk
bir sermaye ile işe başladılar. Haftada iki akşam açık kalacak bir dükkan açıldı bu
parayla. Sadece tereyağı, un, şeker ve mum satılıyordu. Üç ay sonra çay ve tütün
geldi, dükkan hafta beş gün açık tutulmaya başladı. Başlangıçta kazanılan her kuruş
kooperatife geri döndü. Kısa süre içerisinde ünlenen Rochdale işi büyütmekle
kalmadı, önemli bir örnek teşkil etti. Yıl 1854’e geldiğinde İngiltere’de Rochdale tipi
tüketim kooperatiflerinin sayısı 1.000’e ulaşmıştı.
13
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Rochdale Öncüleri’nin kooperatifçilik hareketinin tarihsel gelişimi açısından
önemi başarılı işletmeciliklerinden değil, kooperatifçiliğin ilkelerini ortaya
koymalarından kaynaklanmaktadır. Kuşkusuz ki işletmecilikte sağladıkları
başarı da bu ilkeleri harfiyen takip etmelerinin sonucudur. Nedir peki bu
ilkeler?
Rochdale Kooperatifçilik İlkeleri
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Serbest giriş
Demokratik yönetim (bir adam, bir oy)
Karın ciroya orantılı olarak dağıtılması
Sermayeye sınırlı faiz verilmesi
Siyasal ve dinsel tarafsızlık
Peşin satış
Eğitimin teşvik edilmesi
Rochdale örneği sayesinde kooperatifçilik önce İngiltere’de, sonra Kıta
Avrupası’nda hızla yayıldı. Özellikle siyasal dönüşümler yaşanan ülkelerde
sosyo-ekonomik atılımın en önemli araçlarından biri olarak görüldü ve gelişme
imkanı buldu. Örneğin 1861’de İtalyan Birliği’nin (büyük ölçüde) sağlanması
sonrasında kurucu babalardan Mazzini’nin sermaye ile iş gücünün ahenkli
birlikteliği olarak gördüğü kooperatifçilik ulusal birlik ve beraberliğe katkı
sağlayacağı öngörülerek teşvik edildi.
Dönemin Osmanlı İmparatorluğu’nda ise Kanun-i Esasi’nin mimarı Mithat Paşa
Niş valisi olarak görev yaptığı 1863 yılında Memleket Sandığı adı altında ilk
tarım kredi kuruluşunu oluşturdu.
1867’de yine kendisinin hazırladığı
Memleket Sandığı Tüzüğü hükümet tarafından kabul edilip İmparatorluğu’nun
dört bir yanında sandıklar teşkil edilmesi sağlandı.
Bu nedenle bazı
kaynaklarda Mithat Paşa Türk kooperatifçiliğin babası olarak anılmaktadır.
Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nda bu dönemde gerçek anlamda bir
kooperatifçiliğin ortaya çıktığını söylemek zordur; çünkü yukarıda verdiğimiz
tanım gereği kooperatifler ortakların gönüllü olarak bir araya geldiği özerk
yapılardır. Oysa Osmanlı İmparatorluğu’nun – Türkiye Cumhuriyeti’ne de
miras kalan - sosyo-politik yapısı nedeniyle Mithat Paşa’nın öncülük ettiği
tarım kredi kuruluşları İngiltere’de görüldüğü üzere tabandan doğup yatay
şekilde yayılmamış, yukarıdan aşağıya doğru örgütlenmiştir.
Nitekim
zannedildiğinin aksine Memleket Sandıkları zaman içerisinde günümüz
Türkiye’sinin tarım kredi kooperatiflerine değil, Ziraat Bankası’na
dönüşmüştür.
Bu yapılanma Osmanlı/Türk tarımına ve köylüsüne büyük
faydalar getirmiş olmakla beraber tebaa/yurttaş-devlet veya müşteri-banka
14
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
ilişkisinin ortak-kooperatif ilişkisinden niteliksel açıdan çok farklı olduğu
unutulmamalıdır. Zira kooperatifçilik dayanışma, girişim ve özerklik demektir.
Dolayısıyla gerçek anlamıyla
anlamıyla Türk kooperatifçiliği 1915 yılında TARİŞ’le
başlamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda koooperatifçiliğin ilk adımlarının atıldığı bu
dönemde kooperatifçilik hareketi önce ulusal, sonra da uluslararası düzeyde
örgütlenecek kadar olgunlaşmıştır.
Önce İngiltere’de Rochdale Eşitlikçi
Öncüler Cemiyeti örneğini takip eden tüketim kooperatifleri bir araya gelmiş,
1872 yılında Kooperatif Toptancı Cemiyeti’ni (Co-operative Wholesale
Society) kurmuşlardır. Yıl 1895’e geldiğinde ise yine İngiliz kooperatifçiliğinin
öncülüğünde ICA oluşturulmuştur. Yirminci Yüzyıl’ın başlarında sadece birkaç
yüz birim kooperatifin üye olduğu ICA yıllar geçtikçe genişlemiş, İkinci Dünya
Savaşı sonrasında 345.000, günümüzde ise 750.000 birim kooperatifi temsil
eder hale gelmiştir.
Dünya kooperatifçiliğinin sesi olan, uluslararası platformlarda kooperatifçiliği
ve kooperatiflerin menfaatlerini temsil eden, aynı zamanda da kooperatif
işletmeciliği, ekonomisi ve politikası konusunda önemli araştırmalar yürüten
bir kuruluş olan ICA 1937 yılında Rochdale Kooperatifçilik İlkeleri resmen
kabul etmiştir. Söz konusu ilkeler değişen dünya koşulları dikkate alınarak
1966 ve (Birlik’in kuruluşunun 100’üncü yılı olan) 1995 yıllarında revize
edilmiş olup bugün ICA’nın adıyla anılmakta ve ICA Kooperatif Kimliği
Beyanatı’nın (Statement on the Co-operative Identity) bir parçasını
oluşturmaktadır. Bu evrensel ilkeler kooperatifleri diğer teşebbüslerden farklı
kılan değer ve uygulama esaslarını ortaya koymaktadır. Peki bu ilkeler nedir?
ICA Kooperatifçilik İlkeleri
Kooperatif ilkeleri kooperatiflerin değerlerini hayata geçirirken kullandığı bir
rehberdir.
Birinci İlke: Gönüllü ve serbest üyelik
Kooperatifler toplumsal cinsi, sosyal, ırksal, siyasi ve dinsel ayrımcılık
olmaksızın hizmetleri kullanabilecek ve ortaklığın sorumluluklarını kabul
etmeye istekli olan tüm kişilere açık olan gönüllü kuruluşlardır.
İkinci İlke: Ortakların Demokratik Yönetimi
Kooperatifler politikaların saptanması ve kararların alınmasına aktif şekilde
katılan ortaklar tarafından yönetilen demokratik örgütlerdir.
Seçilmiş
15
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
temsilciler olarak görev yapan kadın ve erkekler ortaklara hesap vermekle
yükümlüdür. Birinci derece kooperatiflerde üyelerin eşit oy hakkı (bir ortak,
bir oy) olmalı ve diğer derecelerdeki kooperatifler de demokratik bir şekilde
örgütlenmelidir.
Üçüncü İlke: Ortakların Ekonomik Katılımı
Ortaklar kooperatiflerinin sermayesine adil bir şekilde katılır ve bunu
demokratik şekilde yönetir. Genelde bu sermayenin en azından bir kısmı
kooperatifin ortak mal varlığıdır. Ortaklar genelde ortaklık koşulu olarak
taahhüt edilen sermaye üzerinden eğer söz konusuysa kısıtlı tutarda bir gelir
elde eder. Ortaklar gelir fazlalarını şu amaçlardan biri veya tamamı için tahsis
eder: kooperatifin geliştirilmesi, en azından bir kısmı taksim olunamayacak
nitelikte yedek akçe oluşturmak, ortaklara kooperatif ile işlem hacimlerine
göre gelir sağlanması ve ortaklar tarafından onaylanan diğer faaliyetlerin
desteklenmesi.
Dördüncü İlke: Özerklik ve Bağımsızlık
Bağımsızlık
Kooperatifler ortakları tarafından yönetilen özerk, kendi kendine yardım amacı
güden kuruluşlardır. Devletler dahil olmak üzere diğer örgütlerle anlaşmalara
girmeleri veya dış kaynaklardan sermaye temin etmeleri durumunda bunu
ortaklarının demokratik yönetimini koruyacak ve kooperatifin özerkliğini
muhafaza edecek şekilde yapmaları gereklidir.
Beşinci İlke: Eğitim, Öğretim ve Bilgilendirme
Bilgilendirme
Kooperatifler, kooperatifin gelişimine etkin bir şekilde katkıda bulunabilmeleri
amacıyla ortakları, seçilmiş temsilcileri, yöneticileri ve çalışanları için eğitim
ve öğretim imkanı sağlar.
Kamuoyunu – bilhassa gençleri ve kanaat
önderlerini – kooperatifçiliğin doğası ve faydaları hakkında bilgilendirir.
Altıncı İlke: Kooperatifler Arasında İşbirliği
Kooperatifler yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası yapılar aracılığıyla bir
arada çalışarak ortaklarına en etkin şekilde hizmet eder ve kooperatifçilik
hareketini güçlendirir.
Yedinci İlke: Toplumsal Sorumluluk
Kooperatifler
ortakları
tarafından
onaylanan
toplumlarının sürdürülebilir kalkınmasını için çalışır.
politikalar
aracılığıyla
16
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
ICA Kooperatifçilik İlkeleri konusunda söylenecek çok söz var. Özellikle de
Türk kooperatifçiliğinin bugünkü durumu ICA’nın evrensel ilkeleriyle ne denli
örtüşüyor sorgulanması lazım.
Ancak şimdilik tek bir hususa dikkati çekmek yeterli: ICA Kooperatifçilik
İlkeleri açısından baktığımızda 1915 yılında Egeli çiftçinin kendi vizyonu ve
imkanlarıyla harekete geçerek kurduğu, Türkiye’nin gerçek anlamda ilk
kooperatifi olan TARİŞ ve bu örnek temel alınarak kurulan diğer tarım satış
kooperatifleri ve birlikleri 1935 yılında çıkartılan 2834 ve 1985 tarihli 3186
sayılı Kanunlar ile kooperatif
kooperatif olma özelliklerini büyük ölçüde kaybetmiştir.
kaybetmiştir. Söz
konusu yasal düzenlemeler altında tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin
özerkliği ortadan kaldırılmış, yönetimi hükümete bağlanmış, basiretli birer
tüccar gibi hareket etmelerine imkan verilmemiştir. Tarım satış kooperatif ve
birlikleri sanki birer kamu iktisadi teşekkülü gibi kullanılmış, daha kötüsü
kamuoyu ve bizzat ortakları tarafından bu şekilde algılanır olup kooperatifçilik
hareketinin ruhu öldürülmüştür. Sonuç olarak ekonomik değil, siyasi kaygılarla
kararlar alınmasının önü açılmış, Türk tarımı ve tarımsal kooperatifçiliğinde
büyük tahrifatlar meydana gelmiştir.
ICA Kooperatifçilik İlkeleri’nden bir, iki ve dördüncüsünün ağır şekilde ihlal
edildiği bu dönem ancak 2000 yılında ve Dünya Bankası’nın yönlendirmeleri
sonucunda 4572 sayılı Kanun aracılığıyla kooperatiflerin özerkleştirilmesi ile
son bulmuştur. Yani ülkemizde tam anlamıyla kooperatifçilik sadece birkaç yıl
önce tekrar başlamıştır. Ancak devlet müdahalesi döneminin miras bıraktığı
ekonomik ve yönetimsel sorunların bir çırpıda ortadan kalkması tabi ki
mümkün olmamıştır. Yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında sağlanan
birtakım ilerlemelere karşın tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin ve bu
vesileyle Türk tarımının önemli bir kesiminin müsebbibi olmadıkları
sorunlarının çözülmesi için farklı ve bütüncül bir yaklaşım gerekmektedir. Bu
yaklaşımın çerçevesini çizmeye başlamadan önce tarihini ele aldığımız
kooperatifçilik hareketinin günümüzdeki durumunu tarımsal kooperatifler
açısından incelemek faydalı olacaktır.
1.2.
Küreselleşme Çağında Tarımsal Kooperatifçilik
Küreselleşme farklı boyutları olan, karmaşık bir süreç.
Ekonomik
küreselleşme iş gücünün pek olmamakla birlikte mal ve hizmetlerin, sermaye
ve yatırımların ulus-devletlerin sınırlarını daha kolay ve çok daha fazla
miktarda aşmasını sağlıyor. Bir yandan bolluk, öte yandan rekabet artıyor.
Aynen tüketicilerin kalite arayışları, gıda güvenliği ve kamu sağlığı riskleri,
yerel ve küresel ölçekli çevre sorunları ile ekonomik dönüşümün mahal verdiği
sosyal ve siyasal sorunların arttığı gibi.
17
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Teşebbüsler bu yeni rekabet koşullarına uyum sağlamak için yeniden
yapılanıyor, gerekirse diğerleriyle birleşiyor, başarısız olursa da kapıya kilidi
vuruyor. Aynen geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri’nin California
Eyaleti’nde faaliyet gösteren Visalia Pamuk Çırçır Kooperatifi’nin yaptığı gibi.
1951 yılında faaliyet geçen Visalia başarısının doruğundayken yılda 30.000
balya pamuk işler ve 150 kadar ortağına 1.000.000 USD risturn dağıtırmış.
Üstelik çok eskilerden değil, 1990’lı yılların başında bahsediyoruz. Ancak
California’da pamukçuluk federal hükümetin desteklerine rağmen uluslararası
rekabet gücünü yitirmeye başladığından pamuk ekili alanlar ve dolayısıyla
çırçırcılığın iş hacmi yıllar boyunca gerilemiş. Artan nüfus ise tarımsal
arazilerin imara açılmasını daha karlı hale getirmiş. Çevre sorunlarıyla baş
etmek için çıkartılan yeni federe düzenlemeler ise işletmenin maliyetlerini
arttırmış. Sonuç olarak Visalia Pamuk Çırçır Kooperatifi iflas durumunda
olmamasına karşın 31 Aralık 2006 itibariyle tasfiye edilmiş. Kooperatifin kırk
yıllık başkanı Larry Gallian Birleşik Devletler Tarım Bakanlığı’nın tarımsal
kooperatifçiliğe özel yayın organı Kırsal Kooperatifler’in (Rural Cooperatives)
son sayısında bu öyküyü anlatırken gözleri dolu dolu oluyor; ancak mevcut
koşullar altında en doğru kararı verdiklerini de ifade ediyor.
Peki bütün tarımsal kooperatiflerin sonu bu mu? Küreselleşmenin dinamikleri
karşısında çaresiz kalıp kapıya kilit vurmak mı? Bu konuda en ayrıntılı
çalışmalar yine Birleşik Devletler Tarım Bakanlığı tarafından yürütülüyor.
Bakanlık’ın en önemli birimlerinden olan Kırsal Kalkınma Ajansı bütçe ve insan
kaynaklarının çoğunu kırsal işletmelere yönelik kamu hizmetlerine tahsis
ediyor2. Bu çerçevede tarımsal kooperatiflerin değişen rekabet koşullarına
nasıl ayak uydurabileceğine yönelik araştırma, yayım, danışmanlık ve teşvik
faaliyetleri sürdürülüyor. Tüm bu çalışmalar meyvesini Amerika Birleşik
Devletleri’nde yeni nesil
nesil kooperatiflerin (İngilizce new generation
3
cooperatives ) ortaya çıkıp yükselişe geçmesiyle vermiş durumda.
Yeni nesil kooperatif olgusunu incelemeden önce Yirminci Yüzyıl’da
kooperatifçiliğe damga vuran iki temel bakış açısını, iki farklı normu ortaya
koymak lazım.
Kooperatifçilik hareketinin çıkış noktasını oluşturan ve
kooperatifçilik söylemleri açısından her daim ağır basan bakış açışı popülist
olandır. Buna göre kooperatifler daha güçlü olan, hatta tekel durumunda
bulunan piyasa oyuncularına karşı güç birliği sağlayan, böylelikle piyasaya
denge getiren araçlardır. Haksızlık ve sömürüyü engeller, sosyal adaleti
sağlarlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu görüşün başta gelen entellektüel
2
Amerika Birleşik Devletleri’nin federal bir yapısı olduğu ve eyalet valiliklerinin çoğunun da
tarımsal kooperatifleri ayrıca desteklediği unutulmamalı.
3
Bazı kaynaklarda “yeni nesil” veya “yeni çağ” (new age) adlandırmaları da kullanılıyor bu
tarımsal kooperatifler için.
18
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
temsilcisi ekonomist Edwin Nourse olmuştur. Popülist görüşe nispeten sessiz,
ancak alttan alta etkin bir itiraz avukat Aaron Sapiro’nun işletmeci görüşüyle
gelmiştir. Sapiro’ya göre kooperatifler büyük sermaye şirketlerine karşı
mücadele etmek için değil, bu şirketlerle aynı amaca farklı bir iş modeli ile
ulaşmak için çaba göstermelidir4,5. 1923 yılında ortaya konulan bu bakış açısı
geleneksel kooperatifçiler tarafından kooperatifçilik değerlerini dikkate
almamasına
ve
kooperatiflerin
diğer
teşebbüslerin
tersine
kar
maksimizasyonunun yanı sıra ortaklarının refahı gibi başka amaçlarının da
olabileceğine dikkat çekilerek ağır şekilde eleştirilmiştir. Ancak ilerleyen
yıllarda iş dünyasının dinamikleri kooperatiflerin Sapiro’nun öngördüğü gibi
sermaye şirketlerini andıracak şekilde faaliyet göstermeye başlamasına neden
olmuştur. Bu dinamikler küreselleşme süreciyle güçlenmiştir. Sonuç olarak
kooperatifçiliğe popülist ve işletmeci bakış açıları zor da olsa birbirlerine
yakınlaşmış, tez ve antitezden senteze ulaşılmıştır. Bir yandan çiftçinin
hakkını korurken öte yandan basiretli tüccar gibi davranmaya dayanan bu yeni
anlayış yeni nesil kooperatiflerin meydana çıkması sağlayan düşünsel arka
planı oluşturmuştur.
Dolayısıyla yeni nesil kooperatiflerin yükselişi
kooperatifçilik geleneğinin sona ermesi anlamına gelmemekte, kooperatifçiliğin
çağa ayak uydurduğunu göstermektedir.
Peki nedir bu yeni nesil kooperatifler? Yeni nesil kooperatifleri tanımlayacak
ana sözcük katma değerdir. Geleneksel tarımsal kooperatifler ya girdi tedariki
(kredi, gübre vb.) ya da ürün satışı ile uğraşmaktadır6. Yeni nesil kooperatifler
ise üretim alanlarıyla ilgili tüm faaliyetler arasında dikey entegrasyon
sağlamakta, böylelikle ortaklarının üretiminin katma değerini arttırmaktadır.
Söz konusu faaliyetler ürünlerin doğasına göre farklılık göstermekle beraber
genelde girdi tedariki, ilaçlama gibi zirai önlemler, hasat, birincil işleme, ikincil
işleme (tarımsal sanayi), stoklama ve pazarlamadan oluşmaktadır. Bu tür
faaliyetler arasında dikey entegrasyon sağlanması hem sermaye şirketlerini
tedarik zincirinden çıkartarak kooperatifin ve dolayısıyla ortakların elinde
kalan artı değeri arttırmakta, hem de sinerji yaratarak toplam katma değeri
yükseltmekte, dolayısıyla sadece üreticiler değil, toplumsal refah açısından da
olumlu bir etkiye sahip olmaktadır. Bunun bir sonucu olarak yeni nesil
kooperatifler kırsal/bölgesel kalkınma açısından da fayda sağlamaktadır.
4
Mesleki formasyonları dikkate alındığında Nourse’un işletmeci, Sapiro’nun popülist olması
beklenirdi aslında. Bu durum kooperatifçilik hareketinde değerlerin önemini göstermektedir.
5
Sapiro’nun görüşü kapitalizmin bir ürünü olmakla beraber Sovyetler Birliği gibi halk
cumhuriyetleri ve Türkiye gibi müdahaleci ekonomik sistemlerin kooperatifçiliğe resmi bakış
açısını oldukça iyi bir şekilde yansıtmaktadır.
6
Avrupa Birliği’nin bazı Üye Devletleri’nde görülen ve Türkiye’de 2004 yılında kabul edilen
5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu ile kurulan üretici örgütleri işlevsel açıdan ürün
satışıyla iştigal eden geleneksel tarımsal kooperatiflerine eşdeğerdir.
19
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 1.1
ICA Kooperatifçilik İlkeleri Açısından
Geleneksel ve Yeni Nesil Kooperatiflerin Karşılaştırılması
Karşılaştırılması
ICA Kooperatifçilik İlkesi Geleneksel Kooperatifler
Yeni Nesil Kooperatifler
Ortaklık serbest
değildir. Teslimat hakkı
payı alanlarla sınırlıdır.
Bir adam, bir oy ilkesi
her zaman geçerli
değildir.
Ortaklara teslimat
miktarlarına göre risturn
dağıtılır. Daha yüksek
tutarda sermaye katkısı
gereklidir.
Birinci İlke: Gönüllü ve
serbest üyelik
+
İkinci İlke: Ortakların
Demokratik Yönetimi
+
Üçüncü İlke: Ortakların
Ekonomik Katılımı
+
Dördüncü İlke: Özerklik
ve Bağımsızlık
Beşinci İlke: Eğitim,
Öğretim ve
Bilgilendirme
Altıncı İlke:
Kooperatifler Arasında
İşbirliği
Yedinci İlke: Toplumsal
Sorumluluk
+
+
+
+
+
+
+
+
Yeni nesil kooperatifler ICA Kooperatifçilik İlkelerini büyük ölçüde
benimsemektedir. Ancak katma değer odaklı faaliyet gösterebilmeleri ve
büyük sermaye şirketleriyle rekabet edebilmeleri için yeni nesil
kooperatiflerde ortakortak-kooperatif ilişkileri geleneksel kooperatiflerden son
derece farklı şekilde düzenlenmektedir7.
Her şeyden önce kooperatife giriş serbest değildir, yani her isteyen
kooperatifin ortağı olamamaktadır. Kooperatif stratejik yönetim anlayışıyla
işleyip pazarlayabileceği (ve stokta bulundurabileceği) ürün miktarını
saptamakta, bu miktar üzerinden belirli bir büyüklükte teslimat hakkı hisseleri
7
Bahsedilen düzenlemeler Amerika Birleşik Devletleri’nin eyaletleri arasında ve yeni nesil
kooperatif modelinin yayıldığı Kanada ve bazı Kuzey Avrupa ülkeleri gibi diğer yetki
alanlarında muhtelif yasal düzenlemeler (medeni kanun, vergi hukuku vb.) nedeniyle farklılık
göstermektedir. Burada ortak-kooperatif ilişkilerine genel hatlarıyla bakılacaktır.
20
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
düzenlemektedir. Bu teslimat hakkı hisselerini satın alan kimseler (veya yeni
nesile dönüşen geleneksel kooperatiflerde kendilerine örneğin mevcut
sermayeleri veya geçmiş üretim ve teslimat performanslarına göre hisse
verilenler) kooperatifin ortağı olmaktadır.
Satılan hisselerin bedeli
kooperatifin sermayesini teşkil etmektedir. Bazı yeni nesil kooperatiflerde
teslimat hakkı hisselerinin yanı sıra kooperatifin kendisinin ayrıca hisseleri
bulunmaktadır. Teslimat hakkı hisseleri ortak ile kooperatif arasında karşıl
karşılıklı
hak ve yükümlülükler yaratan birer
Hisseler devredilebilir
birer sözleşmedir.
niteliktedir. Yani bir kimse elindeki hisseyi satarak kooperatifin ortaklığından
çıkabilmektedir.
Böylelikle yeni nesil kooperatiflerde ortak-kooperatif
ilişkileri halka açılmış sermaye şirketlerinin hissedarlarıyla olan ilişkilerine
benzer bir nitelik almaktadır. Dolayısıyla hisselerin değeri kooperatifin piyasa
değerine göre azalıp artabilmektedir. Ancak bu ortak-kooperatif ilişkisi aynı
zamanda bir çeşit sözleşmeli tarım uygulaması da oluşturmaktadır. Ortaklar
teslimat hakkı hisselerinin öngördüğü miktar ve kalitede malı kendileri teslim
edemezse ya bir başkasından satın alarak kooperatife aktarmalı ya da
kooperatifin bir başka kaynaktan olası bir fiyat farkı kendileri tarafından
üstlenilmek üzere satın almasına katlanmalıdır8. Ortaklara risturn dağıtımı
ellerinde
bulunan
hisselere
ve/ya
yaptıkları
teslimatlara
göre
gerçekleştirilmektedir.
Yeni nesil kooperatiflerin yönetim anlayışlarında ise farklı eğilimler göze
çarpmaktadır.
Bazı kuruluşlarda bir adam, bir oy ilkesinin uygulanması
sürdürülmekte, diğerlerinde ise ortakların oylarına teslimat miktarlarına göre
ağırlık verilmektedir9. Yeni nesil kooperatifler ICA tarafından ortaya konulan
diğer kooperatifçilik ilkeleri açısından geleneksel kooperatiflerden ayrı
düşmemektedir. Kanada, Ontario Tarım, Gıda ve Kırsal İşler Bakanlığı’ndan R.
W. Gamble’ın bu konuda hazırladığı bir karşılaştırma tablosu Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki uygulamalar dikkate alınarak adapte edilip yukarıda Tablo 1.1
olarak sunulmaktadır.
Tablo 1.2’de ise geleneksel ve yeni nesil
kooperatiflerin Amerika Birleşik Devletleri, Kansas Devlet Üniversitesi Arthur
Capper Kooperatifçilik Merkezi tarafından gerçekleştirilen işlevsel açıdan
karşılaştırılması yer almaktadır10.
8
Bu tür koşulların çiftçilerin zirai önlemlere ve tarım sigortası gibi risk yönetimi araçlarına
daha büyük önem vermesini sağlayacağı not edilmelidir.
9
Dördüncü bölümde ele aldığımız Avrupa Birliği’nin Avrupa Kooperatif Ortaklığı (SCE)
Anasözleşmesine dair 22 Temmuz 2003 tarih ve (AT) 1435/2003 sayılı Konsey Tüzüğü de bu
yönde bir uygulamanın önünü açmaktadır.
10
İlk karşılaştırma daha ziyade kooperatifçilik değerlerini, ikincisi ise daha çok işletmecilik
özelliklerini dikkate almaktadır.
21
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 1.2
Geleneksel ve Yeni Nesil Kooperatiflerin İşlevsel Açıdan Karşılaştırılması
İşlev
Geleneksel Kooperatifler
Pazarlama İşlemleri
Teslimat hakkı
Sınırsız
Teslimat yükümlülükleri
Yok
Kabul edilen kalite
Geniş
Üretici kimliği
Genelde belirsiz
Ödeme
Piyasa fiyatı
Kar Dağıtımı
Nakit yatırım oranı
Düşük
Yatırım veya temettü
Yüksek
Risturnlerin
havuza
Ender
alınması
Ortak
Ortak Yatırım Yükümlülükleri
İlk yatırım
Çok düşük
Kullanıma orantısallık
Düşük ila yüksek
Likitide veya
Düşük
devrebilebilirlik
Mübadele değeri
Sabit
Kefaret yükümlülüğü
Ödeyebilme
İş büyütme yatırımı
Ortakların Oy Hakkı
Elverişlilik kısıtlamaları
Oy verme hakkı
Yok
Düşük
Genelde bir oy
Yeni Nesil Kooperatifler
Temin edilen ile sınırlı
Var
Dar
Genelde belirli
Sözleşme fiyatı
Yüksek
Düşük
Sık
Çok yüksek
Çok yüksek
Yüksek
Piyasaya göre değişken
Yok
Teslimat hakları için
yüksek
Genelde çok
Genelde değişken sayı
Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk kez 1990’lı yıllarda ortaya çıkan ve
günümüzde sayıları yaklaşık 200 kadar olup çokuluslu şirketlerin rekabetine
karşın tarım ve gıda sektörlerinin en büyük oyuncuları arasında bulunan yeni
nesil kooperatifler küreselleşme çağına uygun başarılı bir iş modeli olduklarını
kanıtlamış bulunmaktadır.
Özetlemek gerekirse yeni nesil kooperatifleri geleneksel kooperatiflerden
ayıran iki husus bulunmaktadır: dikey entegrasyon aracılığıyla sağlanan katma
değer ve farklı ortak-kooperatif ilişkileri.
1990’lı yılların ürünü olan yeni nesil kooperatifleri Türkiye’de 1915’te kurulan
TARİŞ’in öncülüğünü yaptığını tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile
22
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
karşılaştırdığımızda ilginç bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Tarım satış
kooperatifleri birlikleri üretim alanlarında dikey entegrasyonu tam olarak
değilse de büyük ölçüde sağlamaktadır. Dolayısıyla küreselleşme çağının
büyük ölçekli kooperatiflere dayattığı iş modelini uzun yıllar önceden ve kendi
vizyonlarıyla yakalamış bulunmaktadır11.
Buna karşılık yeni nesil
kooperatiflerin aksine Türk kooperatifçilik hukukunda ortak-kooperatif
ilişkileri tarım satış kooperatifleri birliklerinin faaliyetlerini kolaylaştıracak
şekilde düzenlenmiş olmadığı gibi uzun süren devlet müdahalesi dönemi bu
kuruluşların iş dünyasının koşullarına göre hareket etmesini engellemiştir.
Yani Türkiye’de doğru
doğru iş modeli yanlış düzenlemeler nedeniyle gereken başarıyı
gösterememiştir. Dolayısıyla çalışmamızın geri kalanında amacımız doğru
düzenlemelerin çerçevesini çıkartmak olacaktır.
11
Nitekim TARİŞ’in kuruluş yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nda mevcut bulunan yabancı
yatırım ve dış ticaret koşulları günümüzle benzeşmektedir. Ancak o dönemde ne sosyal devlet
ilkesi ne de mikroekonomik düzenlemelerin oturmamış olduğu da unutulmamalıdır.
23
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
2.
Kuramsal Temeller
2.1. Küreselleşme Çağında Kamunun Ekonomiye Müdahalesi
Müdahalesi
Küreselleşme çağının kooperatifleri bir meydan okumayla karşı karşıya
bıraktığını, yeniden yapılanmaya mecbur kıldığını, buna karşın kooperatifçilik
hareketinin çağa ayak uyduracak iş modellerini geliştirecek dinamizme sahip
olduğunu gösterdik bir önceki bölümün sonunda. Ancak bunun ön koşulunun
kamunun doğru düzenlemelere gitmesi olduğunu belirtmeyi de unutmadık.
Dolayısıyla şimdi de küreselleşme çağının kamunun, yani devlet kesiminin
ekonomiyle olan ilişkisini ne şekilde etkilediğini ortaya koymamız gerekiyor gerekiyor ki doğru düzenlemelerin altında yatan mantığı anlayalım.
Tarihe baktığımızda geçmişte devletlerin ekonomiyle olan ilişkilerin sadece
kamu maliyesi ile sınırlı olduğunu görüyoruz: Güvenlik ve asayiş gibi bazı
temel kamu mallarını tedarik etmek ve vergi salmak.
Coğrafi keşifler
sonrasında dış ticaret ve ulusal rezervlerde yaşanan dönüşüm kamunun
ekonomiye müdahalesine ilişkin ilk görüşlerin oluşmasına neden oluyor. Gerek
düşün gerekse uygulama alanında atılım ise büyük ölçüde Sanayi Devrimi ve
Fransız İhtilali’nin sonucunda. Ulusal mal ve hizmet piyasaları oluşmaya
başlayınca kamu da ulaştırma ve iletişim altyapısını oluşturmaktan sanayiciler
için ham madde tedarikini garanti altına almaya yeni görevler ediniyor.
Devletin daha da fazlasını yapması, hatta bütün ekonomik faaliyetleri kontrol
altına alması gerektiğine ilişkin aşırı görüşler, yani devrimci sosyalizmler de
bu dönemde oluşuyor.
Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren ise bir yandan devrimci sosyalizmin
Rusya’dan başlayarak hayata geçtiğini ve halk cumhuriyetleri kurulduğunu, öte
yandan ise kapitalist ülkelerde de kamunun ekonomiye müdahalesinin ciddi
şekilde arttığını görüyoruz. Kapitalist ülkelerde kamu müdahalesine duyulan
gereksinim hem devrim taleplerinin panzehiri olarak sosyal devlet anlayışının
yerleşmesi gibi siyasal hem de art arda gelen savaşların Türkiye’de olduğu
gibi ülkelerin mali ve insan kaynaklarını tüketmesi, 1929 Büyük Buhranı’nın bir
sonucu olarak ulusal piyasaların içe kapanması ve Keynescilik’in ortaya
çıkması gibi ekonomik nedenlerden kaynaklanıyor. Böylelikle müdahaleci
devlet ortaya çıkıyor.
Merkezi planlamaya önem veren, taban ve tavan fiyatlar belirleyen, ithal
ikameci sanayileşme stratejisi izleyen, kamu iktisadi teşekkülleri aracılığıyla
doğrudan üretim yapan, dış alemle ilişkileri sınırlandıran hantal bir yapı bu.
Belki Türkiye gibi özel sermaye stokunun bulunmadığı, ekonominin temel
göstergelerinin kırılgan olduğu ülkelerde geçiş döneminde gerekli bir model.
24
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Ancak teşebbüs serbestisini sakatlayan, kayırmacılığa meydan veren,
yenilikçiliğe kapalı, hantal bir yapı aynı zamanda. Tarım satış kooperatifleri ve
birliklerinin özerkliğinin kanun vasıtasıyla ortadan kaldırılması ve yönetiminin
hükümete bağlanması da bu dönemin eseri.
1970’li yıllarda mali gelişmelerle başlayan, sonradan bilgi ve iletişim
teknolojilerinin ilerlemesi ve siyasal ilişkilerle derinleşen küreselleşme süreci
müdahaleci devletin gerilemesine yok açıyor. Mal ve hizmetlerin, sermaye ve
yatırımların veya tabi ki ekonomik krizlerin ulus-devletlerin sınırlarını daha
kolay ve yoğun şekilde aşması kamunun ekonomiye müdahale gücünü
kısıtlıyor. Gelişmiş ekonomilerin rekabet gücü geriliyor. Yıllardan beri süren
müdahalelerin kamu maliyesi üzerinde oluşturduğu yük fazla ağır gelmeye
başlıyor. Bir yandan da Keynesciliğin politika önerileri neoklasik, monetarist,
arz-yönlü ekonomi ve kamu tercihi gibi etkinliği artan düşünce okulları
tarafından kıyasıya eleştiriliyor. Koşullar ve düşüncelerin oluşturduğu yeni
oydaşma kamunun piyasalara doğrudan müdahale etmeyi bırakmasını,
korumacılığı bırakıp serbestleşmeye (liberalizasyona) gitmesini, kamu iktisadi
teşekküllerini özelleştirip elini ayağını üretimden çekmesini, sübvansiyonların
azaltılmasını, hatta yeri geldiğinde tamamen kaldırılmasını öngörüyor.
Değişim dönemlerinde hep olduğu gibi yine aşırı görüşler ortaya çıkıyor tabi:
Hür bireylerin tüm sorunları kendi başına çözebileceğine inanan, para arzının
bile özelleştirilmesini savunan, sadece güvenliği sağlayacak minimalist
devletler görmek isteyen, üstelik bunları politika önerisi olarak ortaya sürenler
eksik olmuyor.
Kendilerine ne ad verirlerse versinler bu düşünceleri
savunanları tanımlayacak doğru sözcük anarko-kapitalist.
Ancak bu
anarşistlerin sesleri, öne sürdükleri düşünceler bazen büyük sermayenin işine,
bazen de kriz dönemlerinde hayal kırıklığına uğrayan kesimlerin kulağına hoş
geldiğinden normal anarşistlere göre fazla çıkıyor, çağın gerçek eğilimlerinin
yanlış anlaşılmasına neden olabiliyor.
Küreselleşme
Küreselleşme çağının ortaya çıkardığı yeni devlet anlayışının adı düzenleyici
devlet. Kamu artık piyasalara doğrudan müdahale etmeyecek, bunun yerine
piyasaların düzgün çalışması için gerekli önlemleri alacak. Freiburg Hukuk ve
Ekonomi Okulu’nun ortaya attığı ve ülkemizde Çoşkun Can Aktan tarafından sık
sık tekrarlanan “Mümkün olduğu kadar piyasa, gerektiği kadar devlet.” sloganı
bu anlayışı ifade etmenin en kestirme yolu.
Başlangıçta ifade ettiğimiz üzere Türkiye’nin küreselleşme sürecine
eklemlenmesinin başlangıç tarihi 24 Ocak 1980. Ancak bu tarihte alınan
kararlar devletin piyasalardan elini çekmeye başlamasını sağlamak ve sağlıklı
bir makroekonomik ortamın temellerini atmakla beraber düzenleyici devlet
25
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
anlayışı çerçevesinde bunun yerini alması gereken kural ve kurumları
gündeme getirmedi.
1982 Anayasası’nın gerekli hukuksal temelleri
oluşturmasına karşın bir Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ve Rekabet
Kurumu ile sınai mülkiyet hakları ve Türk Patent Enstitüsü için Avrupa
Topluluğu ile gümrük birliğinin tamamlanmasını, bankacılık, enerji ve
telekomünikasyon gibi sektörel düzenlemeler için Uluslararası Para Fonu’nun
koşullarını, tarım reformu için Dünya Bankası’nın projelerini beklemek gerekti.
Dolayısıyla bu düzenlemeler halkımızın önemli bir kesimi, hatta bürokrasinin
bir kısmı tarafından Türkiye’nin kendi ihtiyacı değil de dışarıdan dayatılan
koşullar gibi algılandı ve pek benimsenmedi. Daha önemlisi bu düzenlemelerin
altında yatan kuramsal temellerin yaygın şekilde anlaşılması ve
içselleştirilmesi sağlanamadı. Evet, Devlet Planlama Teşkilatı özel ihtisas
komisyonları topladı, akademisyenler değerli çalışmalar hazırladı, bir sürü
uzmanlık tezi kaleme alındı belki;
ama Türkiye’de rekabet hukuku ve
politikası gibi sınırlı sayıda konu haricinde ithal edilen düzenlemelerin ulusal
nitelikli tamamlayıcısı ve/ya devamını teşkil edecek kuralların geliştirilmesini
mümkün kılacak düşünsel ve örgütsel yapı sağlanamadı.
İşte bu eksiklik kendisini belki de en fazla tarım konusunda hissettiriyor.
Doğru yönde adımlar atılsa da istikrarlı bir yürüyüş sağlanamıyor. Bu yüzden
tarım kesiminin ve bu doğrultuda tarımsal kooperatifçiliğin neden
desteklenmesi gerektiğinin hatırlatılması önem kazanıyor.
2.2. Tarım Kesimine
Kesimine Neden Müdahale Edilir?
Edilir? Tarımsal
Kooperatifçilik Neden Desteklenir?
Temel ekonomi kuramında tüketicilerin farksızlık eğrisi ile üreticilerin üretim
olanakları eğrisinin tanjant noktasında kaynakların dağılım verimliliği sağlanır
ve toplumsal refah en yüksek dereceye çıkar. Tüketiciler ile üreticileri bir
araya getiren mekanizmaya ise piyasa adı verilir. Piyasa mekanizması verimli
çalıştığından kamu müdahalesine gereksinim duymaz. Tam tersine kamu
müdahalesi tüketici ve üreticilerin tercihleri doğrultusunda hareket ederek
kendileri ve dolayısıyla toplamda toplum için en yüksek faydayı elde
etmelerini engeller.
Ancak piyasalar gerçek hayatta toplumsal refahın en yüksek dereceye
çıkmasını her zaman temin edemez. Bazı durumlarda ise toplumsal refah en
yüksek dereceye çıkmakla beraber bunun sonuçları toplumdaki bazı gruplar
açısından kabul edilemez olur. Tarımsal piyasalarda ilki ekonomik, ikincisi
sosyal nitelikli olan bu her iki sorun da sık sık görülmekte, dolayısıyla kamu
müdahalesi gerekli hale gelmektedir.
gelmektedir.
26
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
2.2.1. Ekonomik Nedenler
Piyasa
mekanizmasının
toplumsal
kaynakların
dağılım
verimliliğini
sağlayabilmesi için ekonomi kuramında mükemmel piyasa olarak adlandırılan
piyasa özelliklerini taşıması veya ekonomi kuramındaki gelişmelerin ortaya
koyduğu bunları ikame edici niteliklere sahip olması gerekmektedir.
Mükemmel piyasaların karşılaması gereken koşullar sayıca fazla ve oldukça
ağırdır: (1) Tüm oyuncular fiyat alıcıdır. Bu piyasada çok fazla sayıda
oyuncu olmasını gerekli kılar. (2) Mal veya hizmetler homojendir. (3) Piyasa
yarışılabilir olmalıdır; yani giriş ve çıkış serbest olmalıdır. (4) Tüm piyasa
oyuncularının eksiksiz bilgisi olmalıdır. (5) Özel fayda ve maliyetler toplumsal
ve fayda ve maliyetlerden sapma göstermemelidir.
Yukarıdaki kısa açıklama bile tarımsal piyasaların neden temel ekonomi
kuramının öngörüsünü karşılayamadığını ortaya koymaktadır.
Sıralanan
özelliklerin tarımsal piyasalarda bulunması, hatta genel olarak bazı mali
piyasalar haricinde söz konusu olması mümkün değildir. Zaten aksi taktirde
ekonominin hem iktisat bölümlerinde hem de ziraat fakültelerinde okutulan
tarım ekonomisi diye bir altdalı olmasına gerek bulunmazdı.
Tarımsal piyasalara müdahale edilmesinin ekonomik nedenlerini birkaç örnekle
açmakta fayda var. En başta gelen neden mübadele maliyetleri, mal veya
hizmetlerin el değiştirmesi için gerekli olan muhtelif giderler yani. Tarımsal
üreticilerin alın terlerini elden çıkarmak için, hele de kısıtlıysa üretim
miktarları, uzun mesafeler katetmeleri pek mümkün değil. Bu durumda gerçek
bir piyasanın, hatta bazen herhangi bir piyasanın oluşması da mümkün
olmuyor. Ya otokonsomasyona yönelik verimsiz üretim ağır basıyor ya da
ürünler elde veya köy köy gezen tüccarın insafına kalıyor. Bu duruma karşı
alınabilecek önlemler muhtelif:
mübadele maliyetlerini düşürmek, taban
fiyatlar saptamak ya da – en kolayı – tarımsal üreticilerin arzını
merkezileştirmesini temin etmek. Son yöntem için tarım satış kooperatifleri
ideal seçenek.
Mübadele maliyetleri ile yakından ilişkili bir konu eşgüdüm (koordinasyon).
Bazen mübadele maliyetlerinin fazla yüksek olması veya diğer nedenlerden
verimli bir üretim ve pazarlama için gerekli kaynaklar bir araya gelemiyor.
Çiftçi tarlasında, zeytinliğinde, kullanması gereken gübredir, zirai ilaçtır
toptancıda, yaprak-toprak analizi yapıp neyi ne kadar kullanacağını
söyleyecek ziraat mühendisi bürosunda, tüketici hepsinden uzak. Bunları ve
taşımacısından ambalajlayıcısına daha nicesinin eşgüdümünü sağlamak hiç de
öyle kolay değil.
27
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Ekonomistlerin eşgüdüm başarısızlıkları adını verdiği bu tür sorunlar da pek
yabana atılır cinsten pek değil. Makroekonomide – örneğin - resesyonların
nedeni de bazı durumlarda tasarruf sahipleri ile yatırımcılar arasında yaşanan
eşgüdüm başarısızlıkları zira! Tarıma dönecek olursak üreticinin alın terinin
köy köy gezen tüccarın eline kalmasının bir başka sakıncası çıkıyor ortaya.
Evet, tüccar tenekeciyi, kamyoncuyu bulur, malı da kasabaya, şehre götürüp
tüketiciye ulaştırır ulaştırmasına;
ama çiftçinin girdi tedarikiyle, zirai
bakımıyla, eğitimiyle hiç uğraşır mı? İşte burada unu, yağı, şekeri birbirine
katıp helva yapmak, yani piyasa verimliliğini sağlamak için eşgüdüm
başarısızlığını aşmak ya yerel yönetimlere ya da tarımsal kooperatiflere düşer.
Yerel yönetimlerin bir sürü işi gücü olduğu, tarımsal kooperatiflerin ise hem
ihtisas kuruluşları olduğu hem de ticari nitelikleri bulunduğu düşünülürse
kamunun bu görevi kooperatifler aracılığıyla yapmasının daha etkili olacağı
ortaya çıkıyor.
Tarım kesimine müdahale gerektiren bir başka neden: asimetrik bilgi. Yani
belirli bir piyasadaki oyuncuların sahip olduğu bilgilerin denk gelmemesi
manasına gelen bir bilgi başarısızlığı.
Örneğin her zeytinyağı tüketicisi
kimyager veya kimya mühendisi değil, öyle olsa bile elinin altında gerekli
laboratuvar ekipmanı yok, olsa bile yapılacak analizlerin bedeli yağın satış
fiyatından daha fazla . Dolayısıyla tüketicinin satın aldığı zeytinyağının tağşişli
olup olmadığını, bir başka deyişle başka yağlarla paçal edilmiş bulunup
bulunmadığı anlaması mümkün değil. Oysa yağı ambalajlayan malın gerçek
niteliğini biliyor. Böyle bir durumda tek çare eğer yapılacaksa tağşişin
tüketiciyi yanıltmayacak şekilde beyan edilmesini kanunen zorunlu kılmak. Ve
tabi bu zorunluluğa uyulduğunu temin edecek denetim yapısını oluşturmak. Bu
sorun karşısında da kooperatifler aracılığıyla arzın merkezileştirilmesi ve bu
sayede tutulabilecek ayrıntılı stok kayıtları idari bir çözüm olarak ortaya
çıkıyor.
Devam edelim: Piyasa gücü, yani piyasaların oligopolistik yapıda olması12
sadece tarımsal değil, her çeşit piyasa için büyük bir sorun. Zira oligopolistik
güce sahip teşebbüsler fiyat alıcısı değildir, fiyat üzerinde baskı veya
spekülasyon yaratıp piyasaların verimli faaliyet göstermesine engel olurlar.
Üstelik rekabeti bozucu işbirliklerine girmeleri durumunda bu etkileri
katlanarak artar13. Sonuç olarak üretim miktarı azalır ve fiyatlar artar, teşeb12
Oligopolistik piyasalarda az sayıda teşebbüs olur. Bu teşebbüslere topluca oligopol adı
verilir. Genel olarak mükemmel olmayan piyasalarda oyuncular fiyat alıcısı olmadığından
piyasa mekanizmasının toplumsal refahın en yüksek seviyeye çıkartması mümkün olmaz. Bir
piyasadaki teşebbüs sayısını ise ölçek ekonomileri ve giriş-çıkış maliyetleri belirler. Tam
yarışılabilir piyasalar mükemmel piyasaları ikame edebilir.
13
Bu tür rekabeti bozucu anlaşmalar rekabet hukuku ve politikasının kapsamına girmekte ve
tespit edilmeleri durumunda cezalandırılmaktadır.
28
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
büslerin karlılığı yükselirken tüketicinin cebi zarar görür.
Piyasa gücü sorunu tarımsal (veya ormancılık gibi diğer doğal kaynaklara
dayalı) piyasalarda daha ağır bir hal almaktadır; çünkü tarımsal üreticiler
atomistiktir. Yani isterse eskiden sömürge olmuş ülkeler veya feodal türde
toprak mülkiyeti ilişkilerinin süregeldiği bölgelerdeki gibi çok büyük arazilere
sahip olsunlar yine de oligopolist teşebbüsler karşısında çok ufak ölçekli
kalmaktadırlar. Dolayısıyla tarımsal piyasalarda oligopolistler bir yandan
kendilerine ham madde tedarik eden üretici, öte yandan ise tüketici üzerinde
baskı kurabilme şansına sahiptir.
Kamunun böyle bir durum karşısında yapabilecekleri sınırlıdır. Genel olarak
piyasaya giriş ve çıkış engellerinin azaltılması gereklidir elbet. Ancak bir
piyasada yeni bir oyuncuya yer varsa özel sermaye zaten bir yolunu bulup
giriş yapar.
Bu nedenle esas gerekli olan oligopolistlerin gücünü
dengelemektir. Denge tüketici tarafında tüketici hakkı dernekleri veya tüketim
kooperatifleri, üretici tarafında ise tarımsal kooperatifler aracılığıyla
sağlanabilir. Satıcı ve alıcı gücü büyük sermayenin piyasa gücünü kullanarak
istediği gibi hareket etmesini engeller.
Dolayısıyla mükemmel olmayan
tarımsal piyasaların verimli işlemesini sağlamanın yolu kooperatifçiliğin teşvik
edilmesinden geçmektedir.
Mübadele maliyetleri ve eşgüdüm başarısızlıkları piyasaların oluşumuyla,
asimetrik bilgi ve piyasa gücü ise işleyişiyle ilgili sorunlar. İkinci türden
sorunlara genel olarak piyasa başarısızlıkları ismi veriliyor.
Piyasa
başarısızlıkların başka türleri de var. Tarım kesimi açısından ne denli önemli
oldukları son yıllarda daha iyi anlaşılan kamu malları ve dışsallıkları konularını
ele alalım burada.
Dışsallıklar bir malın veya hizmetin üretim veya tüketiminin toplumsal refah
etkilerinin piyasada o mal veya hizmete ilişkin olarak oluşan fiyat tarafından
tam olarak yansıtılmaması durumudur. Bir başka deyişle bir mal veya hizmetin
üretici veya tüketici için olan özel fayda ve maliyeti ile toplumsal fayda ve
maliyetinin çakışmamasıdır.
Anlaşılacağı üzere dışsallıklar kaynakları
açısından üretim ve tüketim, etkileri açısından olumlu (pozitif) veya olumsuz
(negatif) olarak sınıflandırılabilir.
İyi tarım uygulamalarına riayet edilmeden gerçekleştirilen entansif üretim
olumsuz üretim dışsallıkları yaratır.
Buna karşın zeytincilik erozyonu
önlemesi, zeytin ağaçlarının oksijen vermesi, kırsal alanları güzelleştirmesi gibi
29
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Fiyat
Özel Arz
Toplumsal Arz
Özel Talep
Miktar
M
MO
Şekil 2.1
Olumlu Üretim Dışsallığı
(Zeytincilik Örneği)
birçok nedenden dolayı olumlu üretim dışsallıkları yaratır. Yani zeytinciliğin
ekonomik değeri aslında elde edilen mahsulün piyasa değerinin kat be kat
üzerindedir.
Şekil 2.1’de bu durum basitleştirilmiş bir grafik ile gösterilmektedir. Piyasada
özel arz ile özel talebin kesiştiği noktada M kadar üretim yapılmaktadır. Oysa
üretim faaliyetinin özel arz tarafından ifade edilen tüketimin yanı sıra
toplumsal açıdan başka faydaları da bulunmaktadır. Bu faydaların değeri özel
ve toplumsal arz eğrileri arasındaki uzaklık kadardır (Şekilde vektör tarafından
gösterilmektedir.). Yani zeytinyağı, sofralık zeytin veya pirina tüketicisi bunun
karşılığında bir ödeme yapmamakla beraber çevrenin korunmasını ve kırsal
alanların güzelleşmesini de sağlamaktadır. Ancak bu yeterli seviyede değildir.
Şekilden görüleceği üzere toplumsal refahı en yüksek seviyeye çıkartan üretim
miktarı M değil, toplumsal arz ile özel talebin kesiştiği nokta olan MO kadardır.
Ancak böyle bir arz söz konusu olmadığından dolayı üretimin M’den MO’ya
çıkartılması için kamunun müdahalesi, örneğin zeytincilik örneğinde
zeytinliklere ilave doğrudan gelir desteği veya zeytincilik ürünlerine prim
verilmesi gerekmektedir.
30
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Fiyat
Toplumsal Arz
Özel Arz
Özel Talep
Miktar
MO
M
Şekil 2.2
Olumsuz Üretim Dışsallığı
(Madencilik Örneği)
Bazı sektörlerde ise tam tersi söz konusudur. Örneğin madencilik faaliyetleri
ekonomiye faydalı olmakla beraber çevreye büyük zarar verir; hava, ses ve
toprak kirliliği yaratır, maden alanı yakınlarındaki tarımsal üretimi, ticari ve
sosyal hayatı olumsuz etkiler. Özellikle de siyanür gibi zehirli maddeler
kullanılarak yapılan madencilik faaliyetleri cevher tükendikten uzun bir süre
sonra bile etkisi hissedilen zararlara neden olur.
Kısacası Şekil 2.2’de gösterildiği üzere madencilik gibi faaliyetler olumsuz
üretim dışsallıkları yaratır ve dolayısıyla toplumsal refahın en yüksek seviyeye
çıkartılması için ağır vergi ve düzenlemelere tabi kılınıp özel talebe göre
şekillenen miktarlarının (M) toplumsal taleple uyumlu olacak şekilde
azaltılması (MO) gerekmektedir.
Ülkemizde birkaç yıl önce yapılan zeytincilik mi, madencilik mi tartışmalarında
ekonomi kuramının ortaya koyduğu bu gerçeklere dikkat edilmemiş olması,
ilgili kamu kurumları tarafından yapılan (?) maliyet-fayda analizlerinde çevre
etki değerlendirme raporları aracılığıyla madenciliğin olumsuz dışsallıkları
ekonomik boyutuna yeteri kadar ağırlık verilmeden hesaba katılsa bile
zeytinciliğin olumlu dışsallıklarının tamamen gözardı edilmesi çarpık bir tablo
oluşturmuştur.
31
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Zeytincilik örneğinde gördüğümüz olumlu dışsallıklara bazen yarı-kamu malı da
denilir. Bunun nedenini anlamak için öncelikle kamu malı kavramını açıklamak
gerekmektedir. Mal ve hizmetleri sınıflandırmakta iki kriter kullanılır: rakiplik
ve dışarıda tutabilme. Özel bir mal bir kimse tarafından satın alındı mı diğer
kimselerin satın alabileceği miktar azalır. Bu rakipliktir. Özel malı satın alan
kişi diğer kimselerin bunu kullanmasına engel olabilir.
Bu da dışarıda
tutabilmedir. Örnek vermek gerekirse bir özel koruma tutarsanız diğer ihtiyaç
sahipleri için piyasada bu işi yapan kimse sayısı azalacak, korumanız da bir tek
sizin güvenliğinizi sağlayacaktır. Oysa silahlı kuvvetler tarafından sağlanan
ulusal güvenlik açısından böyle bir şey söz konusu değildir. Bir kişinin ulusal
güvenlikten faydalanıyor olması diğer kimselerin aynı hizmetten faydalanıp
faydalanmamasını etkilemez. Dolayısıyla özel koruma özel mal, ulusal güvenlik
kamu malıdır.
Kamu mallarının tarım ekonomisi açısından önemine son yıllarda özellikle
Avrupa Birliği’nde dikkat çekilir olmuştur. Bunun nedeni 1994 tarihli Tarifeler
ve Ticaret Genel Anlaşması’na (İngilizce General Agreement on Tariffs and
Trade, kısaca GATT) ekli Tarım Anlaşması çerçevesinde tarımsal
sübvansiyonların14 gelişmiş ülkeler için aşama aşama yeşil kutuya çekilmesi15,
yani fiyat mekanizması üzerinde hiç veya minimal bir etkiye sahip kılınıp
piyasaları daha az tahrif eder duruma getirilmesi sonucunda kamu mallarının
bugüne kadar tarımın desteklenmesi için öne sürülen – aşağıda değindiğimiz –
geleneksel argümanların tamamlayıcısı olarak gündeme gelmesidir. Burada
tarımsal sübvansiyonların basit bir savunması değildir söz konusu olan.
Tarımsal destekleme sistemlerinin değişmesi ve ekonomik açıdan rasyonel
hale getirilmesi aynı zamanda tarım politikasının odaklarının da değişmesine
yardımcı olmuştur. Böylelikle ortaya çıkan yaklaşım tarımın çokişlevliliğini
vurgulamaktadır.
Tarımın çokişlevliliği ilk kez 1998 yılında, Türkiye’nin de üyesi olduğu ve
tarım ile kırsal kalkınma konularında yürüttüğü araştırmalar dünyanın her
yanında referans olarak kullanılan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı
14
Çoktaraflı ticaret hukuku (veya pek doğru olmayan bir adlandırmayla Dünya Ticaret Örgütü
hukuku) çerçevesinde tarım harici tüm destekler esas olarak Sübvansiyonlar ve Telafi Edici
Önlemler Anlaşması’nın kapsamına girmektedir. Bu durum tarımın kendisine özgü bir alan
olduğunun en büyük kanıtıdır.
15
Tarım Anlaşması tarımsal sübvansiyonları üçe ayırmaktadır. Kırmızı kutuya giren taban
veya tavan fiyat uygulamaları veya üretim miktarına göre verilen primler gibi sübvansiyonların
piyasa mekanizmasını doğrudan tahrif ettiği, dolayısıyla yasaklanması gerektiği
öngörülmektedir. Mavi kutuya giren üretimle bağlantılı olmakla birlikte, üretim seviyesiyle
birlikte artmayan destekler tolere edilmektedir.
Yeşil kutuya ise üretimle bağlantısı
bulunmayan, doğrudan gelir desteği tipi sübvansiyonlar girmekte olup bunlara tamamiyle izin
verilmektedir.
32
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
(İngilizce Organisation for Economic Co-operation and Development), kısa
adıyla OECD tarafından resmen tanınmıştır. 1998 Mart tarihli OECD Tarım
Bakanları Konseyi Toplantısı Sonuç Bildirgesi fıkra 10’da şu ifade yer
almaktadır:
“çokişlevli niteliği nedeniyle tarım kırsal alanların ekonomik
yaşamında özel bir öneme sahiptir. Kamu malları için etkin piyasaların
olmadığı, tüm maliyet ve faydaların içselleştirilmediği durumda
politikanın üstleneceği bir görev vardır. Tarım politikasının [...]
hedefleri iyi belirlenmiş politika önlemleri dahil olmak üzere reformu
sektörün etkin ve sürdürülebilir kaynak kullanımını pekiştirirken kırsal
alanların yaşanabilirliğine katkıda bulunmasına ve çevre sorunlarını
ele almasına icaz verecektir.”
Tarımın çokişlevliliği kavramı 1998 yılında Avrupa Birliği tarafından İleri
Tarım Müzakereleri’nin başlangıcı öncesinde Dünya Ticaret Örgütü Tarım
Komitesi’nin yürüttüğü Analiz ve Bilgi Değişimi Süreci çerçevesinde arz edilen
ve o günden bu yana Birlik’in Doha Kalkınma Gündemi kapsamında savunulan
tarımla ilgili görüşlerin esaslarını oluşturan bir belge olan “Avrupa
Topluluğu’nun Tarımın Çokişlevli Niteliğine İlişkin Katkısı” (İngilizce
“Contribution of the European Community on the Multifunctional Character of
Agriculture”) başlıklı yazıda açıklığa kavuşturulmuştur. Bu belgenin tamamı
önemli olmakla beraber aşağıda ele aldığımız konunun özünü yansıtan yedi,
sekiz ve 20’nci fıkralarına yer verilmektedir:
“7. Tarım üretim işlevinden başka koruma, kırsal peyzajın idaresi ve
geliştirilmesi, çevrenin doğal tehlikelere karşı dahil korunması ve
kırsal alanlarının yaşanabilirliğine katkı sağlanması gibi diğer işlevleri
de bünyesinde barındırmaktadır. Tarımın mutlaka gıda kalitesi ve
güvenliğine ilişkin olanlar gibi tüketicilerin endişelerine de yanıt
verebilmesi gerekmektedir.
8. Bu işlevler sadece tarımsal üretim fonksiyonunun dışsallıkları, yani
yönlendirilmemiş, belirli bir kurumsal ve siyasal bağlama
katıştırılmamış olan yan etkiler şeklinde basite indirgenemez. Avrupa
toplumunun tarımın birden fazla olan işlevlerini önemsediği ve bu
nedenle bunların arz edilmesini temin edecek politikaların tesis
edildiği bir gerçektir. Kuşkusuz ki bu tür işlevler tarımsal üretimle (ve
birbirleriyle) karşılıklı olarak bağımlıdır ve toplum tarafından değerleri
kendilerinden menkul olarak kabul edilmektedir.”
33
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
“20. Bu nedenle bu tür kamu mallarının tedarik edilmesini ve genel
olarak tarımın gıda ve lif üretimi haricindeki işlevlerinin
üstlenileceğinden emin olunması amacıyla kamu müdahalesi
gereklidir. Tarımın muhtelif işlevleri arasındaki karşılıklı bağımlılık
karşısında tarımın diğer işlevlerinin desteklenmesi üretim
fonksiyonundan tamamen bağımsız olarak görülemez.
Tarımın
çokişlevli niteliğinin yerine getirilmesinin temin edilmesi tarımı bir
bütün olarak ele alan politikaları gerekli kılmaktadır.”
Görüldüğü üzere tarımın çokişlevliliği hem ekonomi kuramı açısından sağlam
hem de uluslararası düzlemde kabul görmüş bir olgudur16. Bu çerçevede
zeytincilik gibi olumlu üretim dışsallıkları olan, kamu malları üreten tarımsal
sektörlerin desteklenmesi gerektiği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Böylelikle kamunun tarım kesimine hangi nedenlerden dolayı müdahale
etmesinin gerekli olabileceğini ortaya koymuş oluyoruz. Ancak ilave edilmesi
gereken bazı hususlar var. Öncelikle kamunun, yani devletin, aynı amaca
yönelik olarak birden fazla araç kullanabileceğini belirtmek lazım. Örneğin
yerli üreticilerin uluslararası rekabete dayanabilmesini sağlamak için gümrük
resimlerine de başvurulabilir, aktif iş gücü piyasası önlemlerine de. Önemli
olan piyasaları en az tahrif edecek, en düşük maliyetli önlemi alabilmek. Bu
çerçevede tarımsal kooperatifler kamu müdahalesi için ideal bir araç olarak öne
çıkıyor;
çıkıyor çünkü kooperatifler kamu kuruluşları veya diğer kar amacı gütmeyen
kuruluşların aksine bir yandan kamusal görevleri yerine getirirken öte yandan
piyasadan gelir elde edebiliyor. Böylelikle kamusal görevlerden kaynaklanan
maliyetlerin önemli bir kısmını kendi kaynaklarından karşılayabiliyor.
Dolayısıyla kooperatiflere verilecek destekler daha verimli ve daha etkin
oluyor.
Bir başka husus da şu: Tarımsal kooperatifler sadece tarım kesimine kamu
müdahalesinin aracı olarak değil, başarılı bir iş modeli olarak da teşvik edilmeyi
hakediyor. Bunun nedeni tarımsal kooperatiflerin atomistik tarımsal üreticiler
arasında yatay entegrasyon sağlayarak sinerji yaratması. Bir önceki bölümde
ele aldığımız yeni nesil kooperatifler ve Türkiye’deki tarım satış kooperatifleri
birlikleri durumunda buna bir de dikey entegrasyonun faydaları ekleniyor.
Atomistik üreticilerin entegrasyon sayesinde tecrübe edeceği içsel büyüme
sektörel ve ulusal düzeyde ekonomik büyüme ve kalkınmanın da anahtarını
oluşturuyor.
16
Kuşkusuz ki bu anlayış bilimsel temelleri olmakla beraber şimdilik çevrecilik veya
tüketicilerin organik ürün tercihleri gibi değerlerin ilerleme kaydetmiş olduğu gelişmiş
ülkelerde yerleşmiş bulunmakla beraber diğer politika tercihlerinde görüldüğü gibi zamanla
gelişmekte olan ülkelere de yayılacaktır.
34
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Kutu 2.1.
Kamunun Piyasalara Müdahalesinin Sınıflandırılması
Konvansiyonel nedenler
Piyasa mekanizmasının oluşması veya verimli şekilde işlemesini
engelleyen sorunları düzeltmek ya da sosyal nedenlerle yapılan
müdahalelerdir.
Doğru şekilde tasarlanmaları durumunda toplumsal
refahı arttırdıkları konusunda mutabakat bulunmaktadır.
•
•
•
•
Mübadele maliyetleri
Eşgüdüm başarısızlıkları
Piyasa başarısızlıkları
o Kamu malları ve ortak havuz kaynakları
o Dışsallıklar
o Bilgisel başarısızlıklar
o Diğer kayıp piyasalar
o Piyasa gücü
Paternalistik (Sosyal)
Hükümetlerarası Rekabet
Hükümetlerin genellikle kendi teşebbüslerinin karlılığını arttırmak veya
ülkelerine yabancı yatırım çekmek için başvurdukları, teşebbüslere diğer
ülkelere göre daha avantajlı koşullar sunulmasını hedefleyen
müdahalelerdir.
Diğer hükümetlerin karşılık vermemesi durumunda
toplumsal refahı arttırabilirler. Ancak bu genelde söz konusu değildir.
Hükümetlerarası rekabetin başlıca iki türü bulunmaktadır:
• Stratejik ticaret politikası
• Uluslararası vergi rekabeti
Ekonomi Politik
Siyasetçilerin yeniden seçilmek veya seçim kampanyalarına destek
sağlamak (“seçim ekonomisi”), bürokratların ise idare etmekte oldukları
sektörlerden beğeni toplamak amacıyla ve genellikle çıkar gruplarının
talepleri doğrultusunda piyasalara müdahale etmesidir. Toplumsal refah
açısından etkisi olumsuzdur. Bunun nedeni siyasetçi veya bürokratların
toplumsal refah yerine toplumdaki gruplardan bir tanesinin refahını göz
önüne almasıdır.
Gelişmiş ülkelerde çiftçiler etkin şekilde örgütlenmiş olduğu, hatta en
güçlü çıkar gruplarından bir tanesini oluşturduğu için tarım kesimine
büyük yardımlar akıtılmaktadır.
35
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Kamunun piyasalara müdahalesi meselesini tüm boyutlarıyla ele almak tabi ki
mümkün değil. Bir ekonomi ders kitabı yazmaya kalkışmıyoruz sonuç olarak.
Ancak kamu müdahalesinin ekonomik açıdan fayda sağladığı koşulları ortaya
koyduk. Kutu 2.1’de ise resmin tamamını özetliyoruz.
2.2.2. Sosyal Nedenler
Bazı durumlarda piyasa mekanizmasının verimli işlemesine, toplumsal refahın
en yüksek seviyeye çıkmasına karşın elde edilen sonuçlar, paternalistik veya
sosyal bir bakış açısından toplum için kabul edilemez olur. Kamu maliyesi
yazınında iki durumda bu yaklaşım haklı görülmektedir: erdemli mallar ve
gelir adaleti.
Önce erdemli mallara bakalım. Bunlar kamunun bireylerin talep etmese de
tüketmesi gerektiğine inandığı özel niteliği ağır basan mal veya hizmetlerdir.
Örneğin yüksek eğitim bir erdemli maldır. Bireyler üniversiteye gitmek
zorunda değildir; ancak gitmek isterlerse kamu bunu teşvik eder. Nitekim
devlet üniversitelerinde alınan harçlar öğrencilerin bu kurumlara olan
maliyetlerinin sadece bir kısmını karşılamaktadır. Erdemli mallar olduğu gibi
erdemsiz mallar da vardır. Örneğin sigara. İsteyen içer isteyen içmez; ancak
bireylerin sağlığının korunması ve sigara içenlerin muhtelif hastalıklara
yakalanma riskinin daha yüksek, dolayısıyla sağlık sistemi üzerindeki yükünün
daha fazla olması nedeniyle tütün mamulleri ağır şekilde vergilendirilir.
Bu terminoloji ile bakıldığında zeytinyağının erdemli bir mal olduğu
anlaşılacaktır; çünkü zeytinyağı kullanımı başta kalp-damar sağlığı olmak
üzere birçok açıdan faydalıdır ve uzun bir yaşamın habercisidir. Margarin ise
tam tersi! Dolayısıyla gıda maddeleri tek bir oran üzerinden değil, farklı
oranlarda vergilendirilmelidir.
Piyasa ekonomilerinde toplumda farklı gelir grupları bulunması doğal, hatta
faydalıdır. Ancak düşük gelir gruplarının yoksulluk çekmesi istenen bir durum
değildir. Ayrıca düşük ve yüksek gruplar arasında gelir uçurumları oluşması
toplumda adalet duygusunu zedelemekte ve ahlaki çöküntüye neden
olmaktadır. Bu nedenle yüksek gelir gruplarından devlet eliyle, örneğin artan
oranlı (müterakki) vergilendirme vasıtasıyla düşük gelir gruplarına gelir nakli
gerçekleştirilmesi yaygın olarak kabul görmektedir. Ekonomi kuramı gelirin
marjinal faydasının azaldığını ortaya koyduğundan bu uygulama aynı zamanda
rasyoneldir. Ancak hakkaniyet ve verimlilik arasında ters yönlü bir ilişki
olduğu da unutulmamalıdır.
36
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Bütün dünyada çiftçi ve köylüler göreceli olarak yoksulluk tehdidiyle karşı
karşıya olan bir kesimdir. Gelişmekte ve yapısal değişim geçirmekte olan
ülkelerde bu durum daha da vahimdir. Dolayısıyla yoksullukla mücadele
politikaları çerçevesinde tarımsal üreticilerin koşullarına özel bir hassasiyet
gösterilmesi gerekmektedir.
İşte bu çerçevede tarımsal kooperatiflerin önemi bir kez daha ortaya
çıkmaktadır.
Tarımsal kooperatiflerin ortaklarına verdikleri hizmetler ve
sağladığı yatay ve dikey entegrasyon köylülerin beşeri sermayelerini ve
gelirlerini arttırmakta, kırsal kalkınmaya yardımcı olmaktadır.
Böylelikle
yoksulluğun azaltılması mümkün olmaktadır.
Zaten hatırlanacağı üzere
Rochdale Eşitlikçi Öncüler Cemiyeti’nin, yani kooperatifçilik hareketinin çıkış
noktası da budur. Günümüzde Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri
(İngilizce Millennium Development Goals) çerçevesinde gerçekleştirilen
tartışma ve çalışmalar kooperatiflerin kalkınma açısından önemini bir kez daha
teyit etmiştir17.
Anlaşılacağı üzere piyasalara ekonomik nedenli kamu müdahalelerinde olduğu
gibi sosyal nedenli müdahalelerde de kooperatifler verimli ve etkin bir araç
olarak kullanılabilir.
17
Bu konuya dikkatleri son zamanlarda özellikle Uluslararası Çalışma Örgütü (İngilizce
International Labour Organization), kısa adıyla ILO tarafından yapılan yayınlar, örneğin 2003
tarihli Rediscovering the Co-operative Advantage: Poverty Reduction Through Self-Help
çekmektedir. ILO ve ICA 2004 yılında bir mutabakat zaptı imzalayarak Ortak Kooperatif
Gündemi çerçevesinde kooperatiflerin bu alandaki kapasitelerini geliştirmeyi hedefleyen
Yoksulluğa Karşı Küresel Kooperatifçilik Kampanyası’nı başlatmıştır. Dünya Bankası da
yoksullukla mücadele programlarında kooperatif bileşenlerine daha çok ağırlık vermeye
başlamıştır.
37
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
3.
Uluslararası Esaslar
Kooperatifçiliğin ekonomik ve sosyal önemi gerek ulusal gerekse de
uluslararası düzlemde dikkat çekmiş ve çeşitli vesileler ile dile getirilmiştir.
Bu çerçevede özellikle hükümetlerarası örgütler tarafından alınan kararlar ve
benimsenen raporlar önem taşımaktadır. Zira bu kararlar bir yandan tüm taraf
ülkelerin birikim ve görüşlerini bir araya getirmekte ve dolayısıyla uluslararası
mutabakatı yansıtmakta, öte yandan dünyanın farklı yerlerinde yaşanan
deneyimleri göz önüne alarak en ileri, hatta ideal düzenlemelere yer vermeye
çalışmaktadır. Üstelik bazen zannedilenin aksine hükümetlerarası örgütlerin
çalışmaları kağıt üzerinde kalmamakta, birçok durumda bu örgütler tarafından
yürütülen projeler aracılığıyla veya uluslararası anlaşmalar ve ulusal
mevzuatları etkileyerek hayata geçme şansı bulmaktadır. Nitekim Avrupa
Birliği’nin Avrupa Kooperatif Ortaklığı (SCE) Anasözleşmesine dair 22
Temmuz 2003 tarih ve (AT) 1435/2003 sayılı Konsey Tüzüğü resitallerinde,
yani gerekçesinde bir Birleşmiş Milletler İlke Kararı’na atıfta bulunmaktadır.
Dolayısıyla kooperatifçiliğin düzenlenmesi ve desteklenmesine ilişkin olarak
uluslararası esasların mutlaka dikkate alınması gerekmektedir.
Günümüzde ekonomik ve sosyal konularla ilgilenen tüm hükümetlerarası
örgütler resmi belgeleri veya yayınlarında kooperatifçiliğe ve sorunlarına
değinmektedir.
Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve OECD gibi
ekonomik, Avrupa Konseyi ve Amerikan Devletleri Örgütü gibi siyasal ve
sosyal, Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO), Birleşmiş Milletler
Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
gibi ihtisas, hatta Bosna-Hersek, Kosova vb. savaş bölgelerinin yeniden
yapılandırılması çalışmaları çerçevesinde NATO gibi askeri kuruluşlar bile
muhtelif çalışmalarında kooperatifçiliğin önemine dikkat çekmiştir. Burada tüm
bu belgeleri sıralamak mümkün olmadığından en üst seviyeli hükümetlerarası
örgüt olan ve çalışmaları diğerlerini yönlendiren Birleşmiş Milletler’in ve son
yıllarda kooperatifçiliğe büyük önem veren Uluslararası Çalışma Örgütü’nün
ortaya koyduğu esaslara göz atılacaktır.
Ancak bu esasların ortaya
konulmasında gerek başta ICA olmak üzere uluslararası gerekse de ulusal
kooperatifçilik örgütlerinin büyük emeklerinin geçtiği unutulmamalıdır.
3.1. Birleşmiş Milletler
1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkıp hızla
Soğuk Savaş’a giren uluslararası sistemin bir nebze istikrara kavuşması ve
işgaller ile yeniden yapılandırma çalışmalarının büyük ölçüde sona ermesini
takiben dikkatini ekonomik ve sosyal konulara verebilmiştir. Dolayısıyla
38
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Birleşmiş Milletler arşivlerinde kooperatifçilik olgusu ilk kez 20 Kasım 1950
tarih ve 401 (V) sayılı, “Toprak Reformu” başlıklı Genel Kurul İlke Kararı’nda
ele alınmaktadır. Dünyanın bu tek evrensel hükümetlerarası örgütünün
doğrudan kooperatifçiliğe ilişkin olan ilk resmi belgesi ise 1954 tarih ve Sales
No. 1954 14 B2 sayılı, “Kooperatifler Aracılığıyla Kırsal Kalkınma” başlıklı
Genel Sekreterlik raporudur.
Bu tarihten itibaren kooperatifçilik - hep
kalkınma konularıyla bağlantılı olmak üzere – birçok Birleşmiş Milletler basın
açıklaması, bilgi notu, raporu ve ilke kararına konu olacaktır.
Üstelik Birleşmiş Milletler’in kooperatifçiliğe olan ilgisi, örneğin habitatlar
(yerleşimler) veya çocuk hakları gibi konferanstan konferansa popüler olan
konuların aksine süreğen nitelikli olacak, Ekonomik ve Sosyal Konsey
(ECOSOC) önceleri kooperatifler, daha sonra kooperatifçiliğin teşvik edilmesi
konusunda ilke kararlarına düzenli olarak imza atacak, bu konuyu düzenli
aralıklarla Genel Kurul’un gündemine taşıyacaktır.
1971 yılında ise
uluslararası
düzlemde
kooperatifçilik
çalışmalarının
daha
sağlıklı
yürütülebilmesi için Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde Kooperatiflerin Teşvik
Edilmesi ve Geliştirilmesi Komitesi (İngilizce Committee for the Promotion and
Advancement of Cooperatives), kısa adıyla COPAC oluşturulacaktır. Bir
ajanslararası komite olan ve kooperatifçilik politikasına önemli katkıları
bulunan COPAC’ın üyeleri daha o dönemden çağdaş kamu yönetimi anlayışı
olan yönetişimin bir yansıması olarak hem hükümetlerarası hem hükümet hem
de uluslararası sivil toplum örgütlerinden oluşmaktadır: Birleşmiş Milletler,
Uluslararası Çalışma Örgütü, FAO;
Kanada Kooperatifçilik Birliği, İsveç
Kooperatifçilik Merkezi; ICA ve Uluslararası Tarımsal Üreticiler Federasyonu
(IFAP).
Kuşkusuz ki hem zaman değiştiğinden hem de yeni belgeler eskilerinin yerini
aldığından Birleşmiş Milletler tarafından son yıllarda alınan kararlara
odaklanmak gerekmektedir. 1990’lı yıllarda Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve
küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte Birleşmiş Milletler’in uluslararası
gelişmelere yaklaşımı da yenilenmiştir. Bu çerçevede 28 Mayıs 1992 tarih ve
A/47/216 - E/1992-43 sayılı, “Yeni Ekonomik ve Sosyal Eğilimlerin Işığında
Kooperatiflerin Statü ve Rolü” başlıklı Genel Sekreterlik Raporu bir dönüm
noktası oluşturmuş, örgütün kooperatifçilikle ilgili çalışmalarında ciddi bir artış
kaydedilmiştir. Bu rapor doğrultusunda Genel Kurul 22 Mart 1993 tarih ve
A/RES/47/90 sayılı İlke Kararı aracılığıyla Temmuz ayının ilk Cumartesi
gününün dünya çapında Uluslararası Kooperatifler Günü olarak kutlanmasına
karar vermiştir.
Uluslararası Kooperatifler Günü ICA’nın kuruluşunun
100’üncü yıl dönümü olması vesilesiyle ilk olarak 1995 yılında kutlanmıştır,
daha sonra geleneksel hale gelmiştir. Bu durum tek başına bile Birleşmiş
Milletler tarafından ICA’ya ve dolayısıyla uluslararası kooperatifçilik hareke-
39
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Kutu 3.1
Uluslararası
sı Kooperatifler Günü Temaları
Uluslarara
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
13’üncü UKG
Kurumsal Toplumsal Sorumluluk için Kooperatif Değerleri ve İlkeleri
12’nci UKG
Kooperatifler Aracılığıyla Barış İnşası
11’inci UKG
Mikrofinans BİZİM İşimiz: Yoksulluktan Kooperatifçilikle Çıkmak
10’uncu UKG
Adil Bir Küreselleşme için Kooperatifler: Herkes için Fırsatlar
Yaratmak
Dokuzuncu UKG
Kooperatifler Kalkınmanın Gerçekleşmesini Sağlar! Kooperatiflerin
Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedeflerine Katkısı
Sekizinci UKG
Toplum ve Kooperatifler: Toplumsal Sorumluluk
Yedinci UKG
Üçüncü Binyılda Kooperatifçiliğin Avantajı
Altıncı UKG
Kooperatifler ve İstihdamın Teşvik Edilmesi
Beşinci UKG
Kamu Politikaları ve Kooperatifçilik Mevzuatları
Dördüncü UKG
Kooperatifler ve Ekonominin Küreselleşmesi
Üçüncü UKG
Kooperatiflerin Dünya Gıda Güvencesine Katkısı
İkinci UKG
Kooperatif Girişimciliği: İnsan-merkezli Sürdürülebilir Kalkınmanın
Güçlendirilmesi
Birinci UKG
ICA’nın Yüzüncü Yılı ve Uluslararası Kooperatifçiliğin Önümüzdeki
100 Yılı
tine verilen önemin göstergesidir. 1995 yılından bugüne her Uluslararası
Kooperatifler Günü’nün Kutu 3.1’de sıralanan özel bir teması olmuştur.
Böylelikle Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin yayınlandığı mesajlar ve
dünyanın dört bir yanında düzenlenen etkinlikler aracılığıyla kooperatifçiliğin
sağladığı farklı faydalar ve açılımlara dikkati çekmek mümkün hale gelmiştir.
Bu temalar ayrıca kooperatifçiliğin desteklenmesi ve güçlendirilmesi amacıyla
yürütülen uluslararası çabaların da yönlendirilmesine katkıda bulunmuştur.
40
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu A/RES/47/90 sayılı İlke Kararı’nda ayrıca
Genel Sekreterlik’ten uluslararası kooperatifçilik hareketinin program ve
hedeflerini desteklemesini ve iki yıl sonra bu konuda kaydedilen ilerlemeleri
içeren bir raporu arz etmesini talep etmiştir. Böylelikle “Yeni Ekonomik ve
Sosyal Eğilimlerin Işığında Kooperatiflerin Statü ve Rolü” raporları 1990’lı
yıllar boyunca düzenli olarak yayınlanmış, Genel Kurul’da bu raporları dikkate
aldığını gösteren ilke kararlarını onaylamaktan geri kalmamıştır.
Bu çerçevede 23 Aralık 1994 tarih ve A/RES/49/155 sayılı İlke Kararı ile
1995’te düzenlenecek Dünya Sosyal Kalkınma Zirvesi (İngilizce World Summit
for Social Development) ve “Dördüncü Dünya Kadınlar Konferansı: Eşitlik,
Kalkınma ve Barış için Eylem” ile 1996’da İstanbul’da düzenlenecek Birleşmiş
Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı’nda (Habitat II) benimsenecek strateji
ve eylem planlarında kooperatifçiliğin bu alanlardaki rolünün dikkate alınması
hükme bağlanmıştır. Yine 1996’da düzenlenen Dünya Gıda Zirvesi de konuyu
kendiliğinden ele almıştır. Bu sayede kooperatifçiliğin farklı bağlamlarda sahip
olduğu işlev ve öneme dikkat çekilmiş, bahsi geçen konferanslarda alınan
kararlar doğrultusunda kooperatiflerle ilgili yeni araştırma ve proje geliştirme
imkanları doğmuştur. Örneğin Dünya Sosyal Kalkınma Zirvesi sonucunda kabul
edilen Kopenhag Beyannamesi Taahhüt 9 çerçevesinde “”kooperatiflerin
toplumsal kalkınma hedeflerine ulaşılması, bilhassa yoksulluğun ortadan
kaldırılması, tam ve üretken istihdam yaratılması ve toplumsal bütünleşmenin
pekiştirilmesine yönelik potansiyel ve katkılarından tam olarak faydalanılması
ve bunların geliştirilmesini” hükme bağlamıştır. Günümüzde bu alanlarda
ilerleme sağlamak için yürütülen projeler aracılığıyla kooperatifçilik
faaliyetlerinin desteklenmesi mümkün olmaktadır.
Bir başka deyişle
kooperatiflerin erişim sahibi olduğu kaynak havuzu büyümüştür.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’nin hükümetler, diğer hükümetlerarası
örgütler ve ajanslar ile kooperatifleri temsil eden ulusal ve uluslararası sivil
toplum örgütleri ile yaptığı uzun istişareler sonucunda18 dünya genelinde yasal
ve idari ortamın kooperatifçiliğin gelişmesi için müsait olmaktan uzak
olduğunun tespit edilmesi ve Genel Sekreterlik’in 6 Ağustos 1996 tarih ve
A/51/267 sayılı raporunda bu alanda yeni adımlar atılmasının gerekli
olduğunun sarih şekilde belirtilmesi üzerine ise 12 Aralık 1996 tarih ve
A/RES/51/58 sayılı İlke Kararı aracılığıyla diğer bazı hususların yanı sıra tüm
hükümetlerden kooperatiflere ilişkin yasal ve idari hükümleri kooperatifleri
destekleyici bir ortamı temin etmek üzere gözden geçirmeye çağırmış ve
ayrıca Genel Sekreterlik’ten COPAC’la birlikte bu konuda bir Birleşmiş
18
Üzülerek belirtelim: Türkiye ne bu istişarelere ne de daha sonra yine Birleşmiş Milletler
ve ayrıca Avrupa Birliği tarafından gerçekleştirilen görüş alışverişlerine her zaman ilgi
göstermemiştir.
41
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Milletler rehberi hazırlamanın yerinde olup olmayacağını değerlendirmesini
talep etmiştir19.
Genel Sekreterlik’in buna cevaben hazırladığı 23 Aralık 1998 tarih ve A/54/57
sayılı sayılı rapor tamamen kooperatifçilik mevzuatı konusuna ayrılmış olup
ayrıntılı bulgular içermektedir. Buna göre kooperatifçiliğin yasal çerçevesi
ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir.
Bazı ülkelerde
kooperatifçiliğe ilişkin özel bir kanun bulunmayıp kooperatifler medeni kanun,
ticaret kanunu, hatta iş kanununda yer alan genel veya özel hükümlere göre
faaliyetlerini sürdürmektedir. Başka ülkelerde ise birden fazla kooperatif
kanunu bulunmakta, kooperatifler türlere ayrılmaktadır. Ayrıca vergi ve
rekabet hukuku gibi alanlarda kooperatiflere ilişkin özel kanunlar kabul etmiş
ülkeler bulunmaktadır.
Üstelik Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve
20
İspanya
gibi federal siyasal sistemlerde yerel hükümetlerin kendi
kooperatifçilik mevzuatı bulunabilmektedir.
Dolayısıyla “doğru” bir
kooperatifçilik kanunu yoktur21;
ancak genel olarak bakıldığında
kooperatifçiliğin gelişmesi için bir ülkede insan haklarının (örgütlenme
hürriyeti) yerleşmiş olması ve kooperatifçilikle ilgili mevzuatların fazla
kısıtlayıcı olmaması gerektiği belirtilmektedir.
Bu çerçevede eskiden
Sovyetler Birliği gibi komünist ülkelerde kurulan ve katılımın zorunlu olduğu
kuruluşların sadece ismen kooperatif olduğunun altı çizilmektedir. Raporun bir
başka ilginç bulgusu da 1990’lı yıllar boyunca kooperatifçilik mevzuatlarını
yenileyen ülkelerin Avrupa Birliği Üye Devletleri ve Kanada gibi zaten
gelişmiş ülkeler olduğudur. Anlaşılan o dur ki gelişmiş ülkelerde hükümetler
hem kooperatifçiliğin ekonomik ve sosyal faydaları hem de küreselleşen
piyasa ekonomisi koşulları içerisinde kooperatiflerin karşı karşıya bulunduğu
sorunlar konusunda daha bilinçlidir. Raporun ekinde COPAC tarafından arz
edilen “kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılmasını
hedefleyen rehber” taslağı bulunmaktadır.
Genel Sekreterlik 1999’da
kutlanacak Beşinci Uluslararası Kooperatifçilik Günü’nün temasını da “Kamu
Politikaları ve Kooperatifçilik Mevzuatları” olarak tespit ederek konuyla ilgili
farkındalığı arttırmıştır.
19
Rehber hazırlanmasının gerekli olduğuna dair ilk resmi görüş aynı yıl gerçekleştirilen 56’ncı
COPAC Genel Kurulu’nda ortaya atılmıştır.
20
İspanya anayasal olarak üniterdir. Ancak özerk komünlerin yetkilerine bakıldığında de
facto olarak federal olduğu görülmektedir.
21
Bu vesile ile Uluslararası Raiffeisen Birliği (İngilizce International Raiffeisen Union), kısa
adıyla IRU’yu temsilen Dr. Hans-Detlef Wulker’in IRU ile ICA’nin 6 Nisan 1995 tarikli ortak
toplantısında sunduğu “Kooperatif İlkeleri” başlıklı bildirinin açılış fıkrasına yer vermek uygun
düşecektir: “Hiçbir ülkenin kooperatifçilik sistemi bir diğer tarafından teksir edilemez. Her
bir ülkedeki sosyal, ekonomik, tarihsel ve etnik faktörler bunlara tekabül eden bir adaptasyonu
gerekli kılmaktadır.”
42
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Genel Kurul 17 Aralık 1999 tarih ve A/RES/54/123 sayılı, “Sosyal Kalkınma
Açısından Kooperatifçilik” başlıklı İlke Kararı ile taslak rehberi memnuniyetle
karşılamış ve Genel Sekreterlik’ten belgeyi resmi istişareye açmasını ve
gerekli görülürse revize edilerek kabulü için arz etmesini talep etmiştir.
Ayrıca 1995 ve 1996 yılında düzenlenen yukarıdaki bahsi geçen
konferanslarının kararlarına atıfta bulunarak hazırlanacak raporun ECOSOC
üzerinden Genel Kurul gündemine havalesini uygun görmüştür.
Bu
yönlendirme Genel Kurul’un 1990’lı yıllardaki çalışmalar neticesinde
kooperatifçiliği öncelikle kalkınmanın bir aracı olarak gördüğü, ancak kadın
haklarından insan yerleşimlerine dek birçok konuda sağladığı katkılar
karşısında öneminin sadece ekonomiyle kısıtlı olmadığına kanaat getirdiğini
göstermektedir. Nitekim İlke Kararı’nın başlığı da “Sosyal Kalkınma Açısından
Kooperatifçilik” şeklindedir. 2000 yılından beri konuyla ilgili ilke kararı ve
raporlarda aynı başlık kullanılmaktadır.
Böylelikle top bir kez daha Genel Sekreterlik’e geçmiştir. Genel Sekreterlik
Üye Devletler ve ilgili ajans ve örgütlerden konuyla ilgili görüşlerini
toplamıştır22. 14 Mayıs 2001 tarih ve A/56/73 – E/2001/68 sayılı rapor
toplanan görüşler doğrultusunda hem kooperatifçilikle ilgili yeni çalışmaları
hem de taslak rehbere ilişkin eleştiri ve önerileri sıralamakta, bunlar dikkate
alınarak revize edilen rapora ekli taslak rehberi kabulü için arz etmektedir.
Mutlu son Genel Kurul’un 88’inci birleşiminde kabul edilen 19 Aralık 2001
tarih ve A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı ile gelmiş, Birleşmiş Milletler
dünyadaki tüm hükümetlerin
hükümetlerin kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir
ortamın yaratılması için çaba göstermesini resmen talep etmiştir. Avrupa
Birliği’nin Avrupa Kooperatif Ortaklığı (SCE) Anasözleşmesine dair 22
Temmuz 2003 tarih ve (AT) 1435/2003 sayılı Konsey Tüzüğü’nün temel alarak
atıfta bulunduğu A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı’nın iki, üç ve beşinci fıkraları
aşağıdaki şekilde:
“[Genel Kurul] 2. Üye Devletlerin dikkatini kooperatiflere ilişkin
ulusal politikaların geliştirilmesi veya revize edilmesinde göz önünde
bulundurulması gereken kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir
ortamın yaratılmasını hedefleyen taslak rehbere çekmektedir;
3. Hükümetlerin kooperatifler için destekleyici bir ortamı temin
etmek ve amaçlarına ulaşmalarına yardımcı olmak için potansiyellerini
22
Türkiye Cumhuriyeti adına bu sefer görüş verilmiştir. Genel Sekreterlik’in hazırladığı
rapora göre ülkemiz gönderdiği yazıda bilhassa tarımsal kooperatiflerin özerkleştirilmiş
olduğunu vurgulamıştır.
Yani burada tarım satış kooperatifleri ve birliklerinden
bahsedilmektedir. Gönderilen yazıda ayrıca hükümetin kooperatiflere mali destek sağladığı,
ancak bütçe kısıtlamaları nedeniyle bunun yetersiz kaldığını düşündüğü de belirtilmiştir.
43
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
korumak ve geliştirmek maksadıyla kooperatiflerin faaliyetlerini idare
eden yasal ve idari hükümleri münasip düşen şekilde revizyon altında
tutmalarını teşvik etmektedir;”
“5. Hükümetleri münasip düştüğü durumda, kooperatifçilik hareketi ile
birliktelik içerisinde ortakların, seçilen önderlerin ve profesyonel
kooperatif yönetiminin eğitimini teşvik edecek ve güçlendirecek
programlar geliştirmeye ve kooperatiflerin gelişimi ve ulusal
ekonomilere katkılarına ilişkin istatistiksel veritabanları yaratmaya
veya bunları iyileştirmeye davet etmektedir;”
İlke Kararı’nda dikkat çekilen revize edilmiş rehber kooperatifçiliğin
düzenlenmesi ve desteklenmesinin başlıca uluslararası esaslarını ortaya
koyuyor. Bu nedenle rehberin uzunluğu nedeniyle tamamına olamasa da, en
azından bazı bölümlerine yer vermek gerekli:
“Hedefler”
Hedefler”
“3. Sonuç olarak Hükümetler kooperatiflerin diğer teşebbüs türleri ile
eşit koşullar altında iştirak edebileceği ve amaçlarına ulaşabilmeleri
için etkin ortaklıklar geliştirebileceği bir çevreyi yaratmaya
çalışmalıdır. Politikalar kooperatiflerin ortaklarının ferdi amaçlarına
ulaşmalarına yardımcı olma ve bu sayede toplumun yaygın
gereksinimlerine katkıda bulunma potansiyellerini korumalı ve
geliştirmelidir.”
“6. Politikanın hedefi [...] kooperatifçilik hareketinin kurduğu tüm
örgüt ve kurumların diğer birlik ve kurumlarla gerçekten eşit olmasını
güvenceye almaktır. Eşitliğin temin edilmesi amacıyla kooperatiflerin
özel değer ve ilkelerinin toplum için arzu edilir ve faydalı olduğunun
mutlaka tamamıyla teslim edilmesi ve özel nitelik ve uygulamalarının
herhangi bir ayrımcılık ve dezavantaja neden olmamasını temin
edecek münasip önlemlerin alınması gereklidir.”
“Yasal, adli ve idari hükümler”
hükümler”
“11. Kooperatiflere
Kooperatiflere ilişkin genel kanun veya tek bir kooperatifçilik
kanununun
kanununun genel
genel kısmı:
kısmı: Kooperatiflere ilişkin genel bir kanun veya
kooperatiflere ilişkin veya kooperatiflerin kapsamına girdiği özel
kanunlar kooperatiflerin diğer birlik ve teşebbüsler karşısında
gerçekten eşit olmasını ve özel nitelikleri nedeniyle ayrımcılığa maruz
kalmamasını temin etmelidir. [...] Sadece şu hususları temin etmek
44
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
için ayarlamalar yapılabilir: [...] uygulamada gerçekten eşitlik;
kooperatifçilik hareketinin kendisine özgü tüm hususlarda özdüzenleme [İngilizce self-regulation] sorumluluğunun tanımlanması;
kanun ve düzenlemelerin metinlerinin tüm kooperatif ortakları ve
çalışanları için erişilebilir kılınması hükmü; kooperatifçilik hareketinin
temsilcilerinin uygulamaya ilişkin özel kanunlar ve adli veya idari
düzenlemeler ile rehberlerin hazırlanmasına tam olarak katılması
hükmü; tüm birlik ve teşebbüslerin tescil edilmesine ilişkin usullerin
bir parçası olarak kooperatiflere ilişkin kamuya açık bir sicilin
muhafaza edilmesi hükmü; kanun ve uygulamasının sürekli olarak
izlenmesi ve düzenli olarak gözden geçirilmesi için kooperatifçilik
hareketinin temsilcilerinin tam ve eşit şekilde katılacağı bir usul ve
kanun ve uygulanmasının kooperatifler için ortama etkisine ilişkin
araştırmaların teşvik edilmesi hükmü; Hükümetlerin kooperatiflere
ilişkin olarak hareketin özerkliğini ihlal etmekten ve sorumlu bir
şekilde öz-düzenleme kapasitesini azaltmaktan kaçınarak destekleyici
ve kolaylaştırıcı bir ortam tesis etmeyi ve ayrıca hareketle kamu
politikalarının geliştirilmesi ve hayata geçirilmesine ciddi bir katkısı
olabileceği durumlarda etkin ve eşit bir ortaklığa girilmesini
hedefleyecek bir politika geliştirmesi ve hayata geçirmesi
sorumluluğu olduğunun ortaya konulması; uluslararası kooperatifçilik
hareketi için hükümetlerin, hükümetlerarası faaliyetler aracılığıyla da
olmak üzere desteğinin değerinin tanınması ve kooperatifçilik
hareketinin toplumun başta gelen paydaşlarından biri olarak
sorumluluklarının, bu sorumlulukların tam özerklikle bağdaştığı ölçüde
tanımlanması.”
“16. Bu amaçlarla istişare ve ortaklaşa çalışma için resmi usuller
oluşturulmalı ve bunlar kooperatifçilik hareketinin düzenli ve tam
katılımını içermelidir.
İhtisas sahibi uluslararası kooperatifçilik
örgütleri ve hükümetlerarası örgütler tarafından önerilen özel program
ve rehberlerden de faydalanılabilir.”
“Eğitim
20. Kooperatifçilik hareketinin eğitime yönelik önemli katkıları göz
önüne alındığında, diğer teşebbüslere eğitim programları için erişim
imkanı tanınıyorsa kamu fonlarının temin edilmesi gibi bir dizi
kolaylaştırıcı
önlem
yerinde
olabilir.
Hükümetler
ayrıca
kooperatifçilik hareketinin değerleri, ilkeleri, tarihi ve ulusal seviyede
topluma mevcut ve potansiyel katkısının ulusal müfredata eğitimin her
aşamasında dahil edilmesini ve üçüncü derece kooperatiflere dair
45
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
ihtisas
çalışmalarının
değerlendirebilir.
teşvik
edilmesi
ve
desteklenmesini
Kamu fonlarının temin edilmesi
21. Mali açıdan kendine yeterlilik, tam sorumluluk ve tam bağımsızlık
etkin bir kooperatif teşebbüsü için hayatidir. [...] Bazı diğer önlemler
değer taşımaktadır:
kooperatiflerin özel niteliğinin kabul edilip
korunması ve kanunen veya uygulamada kooperatiflerin özel mali
statü ve örgütlenme ve yönetiminden kaynaklanan herhangi bir
ayrımcılıktan kaçınılması;
kooperatiflerin veya kooperatifçilik
hareketinin dahili mali işlerine herhangi bir doğrudan veya dolaylı
müdahaleden sakınılması ve hareketin mali işleri için tam sorumluluk
sahibi olduğunun kabul edilmesi [...]”.
Birleşmiş Milletler’in kooperatifçiliğe ilişkin çalışmaları tabi ki kooperatiflerin
gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılmasını hedefleyen rehberin kabul
edilmesi ile sona ermemiş, tam tersine Birleşmiş Milletler sisteminin konuya
odaklanmasında bu sayede bir canlanma gerçekleşmiştir. Rehbere istinaden
2002 yılında gerçekleştirilen İkinci Dünya Yaşlanma Assemblesi, Uluslararası
Kalkınmanın Finansmanı Konferansı ve 1992 yılındaki Birleşmiş Milletler
Çevre ve Kalkınma Konferansı’nın (Rio Konferansı) devamı niteliğindeki Dünya
Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde kooperatifçilikle ilgili kararlar alınmış,
bunlar ve daha önce alınan kararların beş yıllık gözden geçirmeleri Genel
Kurul’un 19 Ocak 2004 tarih ve A/RES/58/131 sayılı İlke Kararı aracılığıyla en
üst düzeyde tanınmıştır. Genel Sekreterlik de 16 Temmuz 2003 tarih ve
A/58/159 sayılı raporu aracılığıyla rehbere ilaveten şu önlemlerin alınmasını
talep etmiştir: (1) Ulusal kooperatifçilik eğitim ve bilgilendirme merkezleri
güçlendirilmeli, kooperatiflere entegre hizmet paketleri sunulmalıdır.
(2)
Ulusal ve uluslararası kooperatifçilik ağları güçlendirilerek bu kuruluşlar
arasında görüş, bilgi ve deneyim alışverişi sağlanmalıdır.
(3)
COPAC
kooperatifçilik modeli ile ilgili araştırmalar yürüterek en iyi uygulamaları ve
alınan dersleri saptamalı, kooperatifler ile benzer amaçları güden diğer
örgütler arasında işbirliği ve ortaklık imkanlarını değerlendirmelidir.
(4)
Birleşmiş Milletler kooperatiflerin insan kaynaklarının geliştirilmesi ve
kooperatiflere teknik yardım ve eğitim verilmesine yönelik çalışmalarını
güçlendirmelidir. Yayınlanan son “Kooperatifler ve Sosyal Kalkınma” raporu23
olan 15 Temmuz 2005 tarih ve A/60/138 sayılı rapor ise Dünya Sosyal
Kalkınma Zirvesi’nin onuncu yılında Kopenhag Beyannamesi doğrultusunda
kooperatifçiliğin yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik potansiyel ve
katkısını değerlendirmeye ayrılmıştır. Buna istinaden kabul edilen 31 Ocak
23
Bir sonraki rapor içinde bulunduğumuz yıl yayınlanacaktır.
46
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
2006 tarih ve A/RES/60/132 sayılı İlke Kararı’nda söz konusu amaca yönelik
olarak diğer hususların yanı sıra kooperatiflerin örgütsel, yönetimsel ve mali
yeterliliklerin güçlendirilmesi sağlanarak kapasitelerinin geliştirilmesi gerektiği
vurgulanmıştır.
Birleşmiş Milletler’in ihtisas örgüt ve ajansları ile COPAC ve uluslararası
kooperatifçilik örgütlerinin de konuyla ilgili faaliyetleri rehberin kabul
edilmesini takiben canlanmıştır. COPAC çerçevesinde Birleşmiş Milletler
rehberine en önemli girdiyi sağlayan ICA’nın Kooperatifçilik Mevzuatı Rehberi
çalışması yenilenmiş, Hagen Henry tarafından kaleme alınan metin 2005
yılında yayınlanmıştır. Bu alanda eğitim ve yayım çalışmaları da Genel
Sekreterlik’in talepleri doğrultusunda arttırılmıştır.
Ayrıca FAO, WHO,
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Uluslararası Tarımsal
Kalkınma Fonu (IFAD) gibi kuruluşlar kooperatiflere yönelik veya kooperatif
bileşenleri içeren yeni proje ve programlar geliştirmiştir. Her iki konuda da
özellikle Uluslararası Çalışma Örgütü’nün son derece etkin olduğu
görüldüğünden bu hükümetlerarası örgütün ortaya koyduğu uluslararası
esasların da incelenmesi yerinde olacaktır.
3.2. Uluslararası Çalışma Örgütü
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Versay Antlaşması ile kurulan Uluslararası
Çalışma Örgütü, dönemin uluslararası sisteminin ve bunun evrensel
örgütlenmesi Cemiyet-i Akvam’ın dünya barışını korumakta başarısız olup
ortadan kalkmasına rağmen ve dünyanın kapitalist ve komünist ülkeler
arasında bölünmesine karşın kendi çalışma alanında, üçlü yapısının da
yardımıyla başarı göstermiş, 1946 yılında İkinci Dünya Savaşı’nı takiben
Cemiyet-i Akvam’ın yerini alan Birleşmiş Milletler’in ilk ihtisas örgütü
olmuştur.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kooperatifçiliğe yaklaşımını belirleyen temel
unsur kooperatiflerin ekonomik ve sosyal işlevleri aracılığıyla istihdam, iyi
çalışma koşulları ve gelir dağılımı adaleti açısından sağladıkları faydalardır.
Örgüt kurulduğu 1919 yılından itibaren genel olarak kooperatifçiliğe, özel
olarak da tarımsal kooperatifler ve tüketim kooperatiflerine büyük bir önem
vermiştir. Bunun önemli bir nedeni Örgüt’ün ilk genel sekreteri olan Albert
Thomas’ın aynı zamanda dönemin Fransız kooperatifçilik hareketinin
önderlerinden birisi olmasıdır. Thomas 1920 yılında örgüt çatısı altında bir
kooperatifçilik dairesi kurmuştur. 1921’de kabul edilen Örgütlenme Hakkına
dair 11 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi de kooperatifleri ve
benzeri kuruluşları sarih şekilde ele almaktadır.
47
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
1966 yılında ise “Gelişmekte Olan Ülkelerin Ekonomik ve Sosyal
Kalkınmasında Kooperatiflerin Rolü” başlıklı 127 sayılı Uluslararası Çalışma
Örgütü Tavsiyesi kabul edilmiştir24. Bu Tavsiye 30 yıl boyunca Birleşmiş
Milletler sistemi dahilinde kooperatifçilik konusunda kabul edilmiş en önemli
belge olarak kalmıştır. Nitekim Uluslararası Çalışma Örgütü de – hali hazırda İstihdam Sektörü İş Yaratılması ve Teşebbüs Geliştirme Departmanı altında
bulunan Kooperatifler Dalı aracılığıyla yürüttüğü araştırmalar ve projeler
sayesinde bu konuda en etkin çalışan hükümetlerarası örgüt olagelmiştir.
Küreselleşme çağının getirdiği yeni koşullar ve Birleşmiş Milletler’in konuyla
ilgili çalışmalarının canlanması 1999 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü’nü
127 sayılı Tavsiye kararını güncellemeye sevk etmiştir. Böylelikle Örgüt’ün
en üst karar-alma organı olan Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 2002
yılında gerçekleştirilen 90’ıncı Toplantısı’nda “Kooperatiflerin Teşvik
Edilmesi” başlıklı 193 sayılı Tavsiye kabul edilmiştir. 193 sayılı Tavsiye
selefinin aksine kooperatiflerin sadece gelişmekte olan ülkeler açısından değil,
tüm ülkeler için önemli olduğunu belirtmekte ve kooperatifçiliğe kamu
müdahalesini yerinde bulmayıp özerkliği vurgulamakta. Ayrıca kooperatiflerin
küreselleşme, geliştirilen yeni teknolojiler ve artan rekabet karşısında
değişikliklere gitmesi gerektiğinin altını çizmekte.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kooperatifçiliğe ilişkin yayın organı Kooperatif
Haberleri’nin (COOP News) Haziran 2007’de yayınlanan sayısında tam 70 ülke
tarafından kooperatifçilik mevzuatlarını gözden geçirmekte referans olarak
kullanıldığı belirtilen25 193 sayılı Tavsiye, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
tarafından kabul edilen kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamın
yaratılmasını hedefleyen rehberle birlikte kooperatifçiliğin en önemli
uluslararası esaslarını oluşturuyor. Dolayısıyla bu Tavsiye’nin de bir kısmına
yer vermek yerinde olacak26:
“I. KAPSAM, TANIM VE HEDEFLER”
3. Kooperatiflerin kimliklerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi
a) kooperatiflerin kendi kendine yetme, kişisel sorumluluk, demokrasi,
eşitlik, hakkaniyet ve dayanışma değerlerinin yanı sıra dürüstlük,
açıklık, sosyal sorumluluk ve başkalarını düşünme gibi ahlaki değerler
24
Paralellik kurmak gerekirse Uluslararası Çalışma Örgütü Tavsiyeleri Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu İlke Kararlarına denk gelmektedir.
25 Ne yazık ki Türkiye henüz bu ülkeler arasında bulunmamaktadır.
26
Tavsiye’nin Uluslararası Çalışma Örgütü’nün internet sitesinde yer alan Türkçe çevirisi
temel alınmış, ancak bu metin üzerinde zorunlu olan yerlerde bazı düzeltmeler yapılmıştır.
Tavsiye’nin tamamının resmi bir Türkçe çevirisinin gerçekleştirilmesi faydalı olacaktır.
48
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
b) ve gönüllü ve serbest üyelik, ortakların demokratik yönetimi,
ortakların ekonomik katılımı, özerklik ve bağımsızlık, eğitim, öğretim
ve bilgilendirme, kooperatifler arasında işbirliği ve toplumsal
sorumluluk şeklindeki uluslararası kooperatif hareketince belirlenen
ve Ekte yer alan kooperatif ilkeleri27
esas alınarak teşvik edilmelidir.
4. Gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun bütün ülkelerde kooperatiflere
ve ortaklarına
a) gelir getirici faaliyetleri ve saygın ve sürdürülebilir istihdam
yaratmaları ve geliştirmeleri,
b) insan kaynakları kapasitesinin ve kooperatif hareketinin değerleri,
avantajları ve yararlarına ilişkin bilincin eğitim ve öğretim aracılığıyla
geliştirilmesi,
c) girişimcilik ve idari kapasiteleri
potansiyellerinin geliştirilmesi,
dahil
olmak
d) rekabet güçlerinin arttırılmasının
finansmana ve pazara erişimleri,
yanı
sıra
üzere
ticari
kurumsallaşmış
e) tasarruf ve yatırımın arttırılması,
f) her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması gerekliliğini gözönüne
alarak ekonomik ve sosyal refahın geliştirilmesi,
g) sürdürülebilir insan gelişimine katkıda bulunulması ve
h) ekonomide, kooperatiflerin de dahil olduğu, toplumun sosyal ve
ekonomik ihtiyaçlarına cevap verecek güçlü ve diğerlerinden farklı
dinamik bir sektörün kurulması ve gelistirilmesi
konularında yardımcı olmak üzere kooperatiflerin sahip olduğu
potansiyeli teşvik edici önlemler alınmalıdır.
5. Kooperatiflerin dayanışma ruhuyla oluşturulmuş işletme ve
kuruluşlar olarak, topluma kazandırılmaları amacıyla dezavantajlı
27
Söz konusu ilkeler çalışmamızın birinci bölümünde yer verilen ICA Kooperatifçilik
İlkeleri’dir.
49
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
grupların ihtiyaçları dahil toplumun ihtiyaçlarını karşılamalarına imkan
sağlayacak özel tedbirler alınması teşvik edilmelidir.
II. POLİTİKA ÇERÇEVESİ VE HÜKÜMETLERİ
HÜKÜMETLERİN
LERİN ROLÜ
6. Dengeli bir toplum için güçlü bir kamu sektörü ile özel sektörün yanı
sıra kooperatiflerin ve diğer sosyal ve hükümet dışı kuruluşların içinde
bulunduğu güçlü bir sektörün varlığı da gereklidir. Bu bağlamda,
hükümetler, kooperatiflerin doğasına ve işleyişine uygun ve
kooperatiflerin üçüncü fıkrada sayılan değer ve ilkeleri çerçevesinde
a) kooperatiflerin mümkün olabildiğince hızlı, basit, maddi bakımdan
yük olmayacak ve zaman kaybını önleyecek bir şekilde tesciline imkan
sağlamak amacıyla bir kurumsal çerçeve oluşturulmasını,
b) kooperatiflerde dayanışma fonu ve en azından bir kısmı taksim
olunamaz uygun ihtiyat kaynaklarının oluşturulmasına izin veren
politikaların teşvikini,
c) kooperatiflerin gözetimi konusunda bunların tabiat ve işlevlerine
uygun koşullarda, kooperatiflerin özerkliğine özen gösteren, ulusal
kanunlara ve uygulamalara ve diğer işletme ve sosyal örgütlenme
şekillerine uygulananlardan daha az leyhte olmayan düzenleyici
önlemlerin alınmasını,
d) kooperatif üyelerinin ihtiyaçlarına cevap veren
oluşumlarında kooperatif ortaklığını kolaylaştırmayı ve
kooperatif
e) bilhassa önemli bir role sahip oldukları veya diğer kuruluşlarca
verilmeyen hizmetleri temin ettikleri alanlarda özerk ve kendi
ortaklarınca yönetilen işletmeler olan kooperatiflerin gelişiminin
teşvik edilmesini
hedefleyen
koymalıdır.
destekleyici
bir
politika
ve
yasal
çerçeve
ortaya
7. (1) Üçüncü fıkrada sıralanan değerler ve ilkeler çerçevesinde
ortaya konulan kooperatiflerin teşviki konusu ulusal ve uluslararası
ekonomik ve sosyal gelişmenin dayanaklarından birisi olarak
görülmelidir.
(2) Kooperatiflere, ulusal kanun ve uygulamalara uygun, diğer işletme
50
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
ve sosyal örgütlenme biçimlerine sağlanandan daha az leyhte olmayan
koşullar sağlanmalıdır.
Hükümetler gerekirse kooperatiflerin
dezavantajli gruplara veya bölgelere hitap eden faaliyetlerinin
geliştirilmesi veya istihdamın teşviki gibi bazı sosyal ve kamusal
hedefleri içeren faaliyetleri yararına destek tedbirleri almalıdır. Bu
tedbirler, diğerlerinin yanında ve mümkün olduğunca vergi
avantajlarını,
kredileri,
bağışları,
imar
(bayındırlık
işleri)
programlarından yararlanma kolaylıklarını ve satın alma konusunda
özel hükümleri içermelidir.
(3) Kadınların kooperatif hareketinin bütün aşamalarında, özellikle
yönetimde ve liderlik düzeyinde katılımlarının arttırılmasına özel bir
dikkat gösterilmelidir.
8. (1) Ulusal politikalar özellikle
a) ayrım gözetmeksizin kooperatiflerin bütün çalışanları için ILO’nun
temel çalışma normlarını ve Çalışma Hayatına İlişkin Temel Hak ve
İlkeler Deklarasyonunu teşvik etmeli,
b) şekil değiştirmiş istihdam ilişkileri oluşturulmasına hizmet etmek ya
da çalışma mevzuatından kaçınmak amacıyla kooperatiflerin
kurulmaması ya da kullanılmamasını sağlamalı ve çalışma mevzuatının
tüm işletmelerde uygulanmasını sağlayarak işçi haklarını ihlal eden
sahte kooperatiflerle mücadele etmeli,
c) kooperatiflerde ve bunların faaliyetlerinde toplumsal cinsiyet
eşitliğini teşvik etmeli,
d) konuya ilişkin bilgiye erişim de dahil olmak üzere kooperatiflerde
örnek çalışma uygulamalarının gerçekleştirilmesini sağlayacak
önlemleri teşvik etmeli,
e) üyelerin, çalışanların ve idarecilerin, teknik ve mesleki becerilerini,
girişimcilik ve idari kapasitelerini, ticari potansiyel bilgisini ve
ekonomik ve sosyal politika konusundaki genel bilgilerini geliştirmeli
ve enformasyon ve iletişim teknolojilerinden faydalanmalarını
kolaylaştırmalı,
f) ulusal eğitim ve öğretim sisteminin uygun olan tüm aşamalarında ve
toplumun genelinde kooperatif ilkeleri ve uygulamalarının eğitim ve
öğretimini teşvik etmeli,
51
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
g) iş yerinde güvenlik ve sağlığın sağlanması için önlemlerin alınmasını
teşvik etmeli,
h) kooperatiflerin üretim ve rekabet düzeyleri ile ürettikleri hizmet ve
malların kalitesini arttırmak amacıyla eğitim ve diğer şekilde
destekleri temin etmeli,
i) kooperatiflerin kredi almalarını kolaylaştırmalı,
j) kooperatiflerin piyasalara girmelerini kolaylaştırmalı,
k) kooperatiflere ilişkin bilgi yayımını teşvik etmeli ve
l) kalkınma politikalarının hazırlanması ve uygulanmasında kullanılmak
üzere kooperatiflere ilişkin ulusal istatistiklerin iyileştirilmesine
çalışmalıdır.
(2) Bu politikalar
a) uygun olduğu takdirde kooperatiflere ilişkin politikaların ve
düzenlemelerin hazırlanması ve uygulanması sorumluluğunun bölgesel
ve yerel düzeylere dağıtılmasını sağlamalı,
b) kayıt, mali ve sosyal denetim ve ruhsat alınması gibi alanlarda
kooperatiflere ilişkin yasal zorunlulukları belirlemeli ve
c) kooperatiflerde toplu yönetime ilişkin örnek uygulamaları teşvik
etmelidir.
9. Hükümetler kooperatiflerin, çoğunlukla marjinal olan (bazen
“enformel sektör” olarak adlandırılan) hayatta kalma faaliyetlerinin
yasal bir korumadan yararlanan ve ekonomik hayata tam olarak
entegre olan bir çalışma şekline dönüşmesindeki önemli rolünü teşvik
etmelidir.
III.
KOOPERATİFLERİN
TEŞV
TEŞVİKİNE
POLİTİKALARININ
KALARININ UYGULAMAYA KONULMASI
POLİTİ
İLİŞKİN
KAMU
10. (1) Hükümetler üçüncü fıkrada sayılan kooperatif değerleri ve
ilkeleriyle yönlendirilen kooperatiflere ilişkin özel bir mevzuat ve
yönetmelik düzenlemeli ve gerektiğinde bu mevzuatı ve yönetmeliği
gözden geçirmelidirler.
52
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
(2) Hükümetler kooperatiflere ilişkin mevzuatın, politikaların ve
düzenlemelerin hazırlanması ve gözden geçirilmesinde kooperatif
örgütlerinin ve ilgili isçi ve işveren örgütlerinin görüşlerini almalıdır.
11. (1) Hükümetler kooperatiflerin ekonomik olarak hayatta kalma
yetilerini ve istihdam ve gelir yaratma kapasitelerini güçlendirmek
amacıyla destek hizmetlerinden yararlanmalarını kolaylaştırmalıdır.
(2) Mümkün olduğu takdirde, bu hizmetler aşağıda belirtilen öğeleri
içermelidir:
a) insan kaynaklarının geliştirilmesi programları,
b) araştırma ve yönetim danışmanlığı,
c) finans ve yatırıma erişim,
d) muhasebe ve denetim hizmetleri,
e) yönetim konusunda bilgilendirme,
f) bilgilendirme ve halkla ilişkiler,
g) teknoloji ve yenilikler hakkında danışmanlık,
h) kanunlar ve vergiler hakkında danışmanlık,
i) piyasaya yönelik destek hizmetleri ve
j) uygun görülen diğer destek hizmetleri.
(3) Hükümetler bu destek hizmetlerinin tesisini kolaylaştırmalıdır.
Kooperatifler ve bunların örgütleri bu hizmetlerin örgütlenmesine ve
idaresine katılmaya, mümkün ve yapılması uygun olduğunda bu
hizmetleri finanse etmeye teşvik edilmelidir.
(4) Hükümetler kooperatiflerin ve kooperatif örgütlerinin ulusal ve
yerel düzeydeki önemini kabul eder ve ulusal ve yerel düzeyde
kooperatiflerin kurulması ve güçlendirilmesine yönelik uygun araçları
geliştirir.
12. Hükümetler, uygun olduğu durumlarda, kooperatiflerin yatırımları-
53
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
nın finansmanını ve kredi almalarını
almalıdırlar. Bu önlemler özellikle:
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
kolaylaştıracak
önlemler
a) kredi ve diğer finansman araçlarından yararlanmaya imkan
sağlamalı,
b) idari işlemleri basitleştirmeli, kooperatiflerin yetersiz düzeydeki
sermayelerine destekte bulunmalı ve kredi işlemlerinin maliyetini
azaltmalı,
c) tasarruf ve kredi, bankacılık ve sigorta dallarındaki kooperatifler de
dahil olmak üzere kooperatiflere özerk bir finansman sistemi
uygulanmasını kolaylaştırmalı ve
d) dezavantajlı gruplar için özel hükümler içermelidir.
13.
Hükümetler kooperatifçilik hareketinin teşviki için deneyim
alışverişi ile risk ve karların paylaşılmasını kolaylaştırmak amacıyla
her türden kooperatifler arasında teknik, ticari ve mali bağların
gelişimini himaye edecek koşulları teşvik etmelidir.”
Görüldüğü üzere Uluslararası Çalışma Örgütü hükümetlerin kooperatifçiliğe
ilişkin politika ve tedbirleri konusunda hiçbir açık nokta bırakmamış, yapılması
gereken tüm çalışmaları derli toplu şekilde sunmuştur. Bu açıdan bakıldığında
Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 193 sayılı Tavsiyesi, Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu tarafından A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı ile kabul edilen
rehberden daha ayrıntılıdır. Bu durum rehberin amacının kooperatifçilik için
elverişli bir ortam yaratılması, Tavsiye’nin amacının ise kooperatiflerin teşvik
edilmesi olmasından kaynaklanmaktadır.
Dolayısıyla rehber ve Tavsiye
birbirlerinin tamamlayıcısı olarak değerlendirilmelidir.
54
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
4.
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Sektörüne İlişkin Uygulamalar
4.1. Neden Avrupa Birliği?
Birliği?
Tanım ve ilkelerini, dünü ve bugününü ortaya koyduğumuz kooperatifçiliğin
düzenlenmesi ve desteklenmesine ilişkin kuramsal temelleri ve bu vesileyle
kamunun tarım kesimine hangi durumlarda müdahale etmesi gerektiğini
zeytincilik sektöründen örneklerle açıkladıktan, konuyla ilgili uluslararası
esasları saptadıktan sonra sıra geldi uygulamaya. Daha doğrusu uygulamaya
örnek verilmesine.
Çalışmamızda uygulamayı Avrupa Birliği örneğinde incelemeye karar verdik28.
Birkaç nedeni var bunun. Her şeyden önce zeytincilik açısından baktığımızda
Avrupa Birliği üretimden tüketime, ihracattan ithalata her kalemde dünya
birincisi. Daha doğrusu zeytinyağında % 70 ila 80’lik pazar payına sahip
olduğu düşünülürse dünyanın hegemonu!
Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin
sektörde yaptıkları, aldığı kararlar tüm dünyada belirleyici oluyor.
İkincisi Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle yakın ilişkileri var. Hem en büyük dış
ticaret ortağımız hem de üçüncü ülkelerde rakibimiz bu blok. Gümrük birliğinin
sadece sınai malları kapsaması nedeniyle tarımsal ürünler açısından durum
biraz farklı tabi. Özellikle de Tunus’a verilen büyük kotaya karşılık – kısmen
ülkemizin kendi taahhütlerini yerine getirmemesi kısmen de kaliteli yağlar
üretmesi nedeniyle – Türkiye’ye sadece sembolik preferanslar tanındığını göz
önüne aldığımızda zeytinyağında şimdilik rekabetin ağır bastığını söyleyebiliriz.
Zaten bu nedenle Avrupa Birliği’ndeki zeytincilik politikalarını, bu sektörde
faaliyet gösteren kooperatiflere ilişkin uygulamaları daha iyi öğrenmemiz, bize
uygun olanları model olarak alıp hayata geçirmemiz gerekiyor ki rekabet
gücümüz artsın.
Üstelik ülkemiz bir de Avrupa Birliği’ne aday, katılım müzakereleri sürdürüyor.
Evet, tarım ve kırsal kalkınma başlığı askıya alınmış durumda, Kıbrıs sorunu
çözülse bile ağır açılış kriterleri var ayrıca. Bir de Türkiye’nin üyeliğinin bir
gün gelip de gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine ilişkin soru işaretleri uçuşuyor
havada. Yine de süreç ileriye doğru gidiyor, hükümetimizin soğukkanlı ve
hesaplı adımları engelleri aşıyor. Bu da demek oluyor ki eninde sonunda
Topluluk müktesebatını üstlenmemiz gerekiyor. Yani model almanın ötesinde
birebir hayata geçirmemiz gerekiyor Avrupa Birliği’nin zeytincilik
politikalarını. Ancak bunun için de 2015 civarında gerçekleşmesi beklenen
28
Karışıklık olmaması için hukuken Avrupa Topluluğu teriminin kullanılması gereken
bağlamlarda da Avrupa Birliği terimini tercih edeceğiz.
55
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
üyeliği beklemek akılcı değil. Bizim için faydalı olan politikalar derhal hayata
geçirilmeli.
Ne yazık ki Nisan 2007’de açıklanan Türkiye’nin AB
Müktesebatı’na Uyum Programı (2007-2013), 2003 yılında revize edilen
Topluluk Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı’nın
aksine zeytincilikle ilgili herhangi bir hüküm olmaması üzüntü verici. Anlaşılan
bu konularda gerekli bilgileri temin etmek gerekiyor; ancak bundan önce
gerekli altyapıyı oluşturmak, genel çerçeveyi çizmek lazım.
4.2.
.2. Avrupa Birliği’nde Tarımsal Desteklerin Genel Çerçevesi
4.2.1. Ortak Tarım Politikası
Ortak Tarım Politikası Avrupa Birliği’nin gerçek anlamda ilk “ortak” politikası
olmuş, kurucu Üye Devletler’in kendi aralarında gümrük birliğini
tamamlamalarından bile önce hayata geçirilmiştir. Nedir peki bu politikanın
amacı?
Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma Madde 3329 Ortak Tarım
Politikası’nın hedeflerini aşağıdaki şekilde sıralamaktadır:
“1. Ortak tarım politikasının hedefleri:
(a) tarımsal verimliliği teknik ilerlemeyi destekleyerek ve tarımsal
üretimin rasyonel gelişimini ve üretim faktörlerinden, bilhassa
emekten optimum şekilde faydalanılmasını temin ederek arttırmak;
(b) böylelikle tarım camiası için adil bir yaşam standardını, bilhassa
tarımla uğraşan kimselerin ferdi gelirlerini arttırarak temin etmek;
(c) piyasaları istikrarlı kılmak;
(d) tedariklerin bulunurluluğunu temin etmek;
(e) tedariklerin tüketicilere makul fiyatlarda ulaştığını temin etmek
olmalıdır.
2. Ortak tarım politikası ve tatbik edilmesi için özel yöntemler
belirlenirken aşağıdakiler hesaba katılmalıdır:
(a) Tarımsal faaliyetlerin, tarımın sosyal yapısı ve muhtelif tarımsal
29
Eski sayısıyla Madde 39 (Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma’nın maddeleri Amsterdam
Andlaşması ile yeniden numaralandırılmıştır.).
56
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
bölgeler arasındaki yapısal ve doğal farklılıklardan kaynaklanan
kendine özgü tabiatı;
(b)
gerekli
gerekliliği;
ayarlamaların
aşama
aşama
gerçekleştirilmesi
(c) Üye Devletler’de tarımın bir bütün olarak ekonomiyle yakından
bağlantılı bir sektör teşkil ettiği gerçeği.”
Hedefler güzel. Ancak unutulmaması gerek şu ki Ortak Tarım Politikası’nın,
daha doğrusu Avrupa bütünleşmesi olgusunun asıl amacı İkinci Dünya Savaşı
sonrası Avrupası’nda güvenlik ve istikrar ortamı sağlamaktır. Bunun yolu ise
Alman ve Fransız ekonomilerinin, böylelikle de elitlerinin bütünleştirilmesinden
geçmektedir. Almanya mukayeseli üstünlüğü sanayide, Fransa ise tarımda
olan ekonomiler olduğundan bu bütünleşmenin sancısız gerçekleştirilmesi ve
yürütülmesi gümrük birliğinin tarım politikasıyla birleştirilmesiyle mümkündür
ancak. Bu süreçte İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan kıtlıklardan alınan
dersler ve kırsal kesime verilen siyasal önem de belirleyici olacaktır tabi.
Kısacası Ortak Tarım Politikası politika olmaktan çok politik olmuştur baştan
beri. Avrupalı devletlerin tarıma verdiği siyasal önemin göstergesi olarak
işlev görmüştür.
Buna karşın uzun yıllar sürdürülen yanlış destekleme politikalarının yarattığı
arz fazlaları, mali yükler ve çevre sorunları küreselleşme çağında dayanılmaz
hale gelmiş, Ortak Tarım Politikası’nda 1980’li yıllardan itibaren kapsamlı
reformlara gidilmiştir. Sonuç olarak müdahalecilikten piyasalaşmaya, üretim
yardımlarından doğrudan gelir desteğine, verimliliğin teşvik edilmesinden iyi
tarım uygulamalarına yatırım yapılmasına, rekabet gücü olmayan tarımsal
işletmelerin ayakta tutulmasından kırsal kalkınmaya ağırlık verilmesine
geçilmiştir.
Ancak hiçbir zaman çiftçi ve köylü yalnız bırakılmamış, piyasa mekanizması
nasıl bir sonuç verirse versin hep bir şekilde desteklenmiştir. Bu ekonomik
açıdan gerekli olmasa bile sosyal açıdan elzem görülmüştür. Tarımı bırakmak
veya sektör değiştirmek isteyenler ise kırsal kalkınma kapsamında erken
emeklilik veya ortak piyasa düzenleri altında bağcılıktaki söküm yardımı gibi
muhtelif programlardan faydalanma imkanı bulmuştur.
Ayrıca uzun yıllar boyunca bol keseden dağıtılan sübvansiyonlar tarımsal
işletmelere muhtelif yatırımlar yapılabilmesini ve verimlilikte ilerleme
kaydedilmesini sağlamıştır. Bilhassa Topluluk’a 1980’li yıllarda üye olan
Akdeniz ülkelerinde (ve tabi ki yeni Üye Devletler’de) tarım kesiminin tüm ya-
57
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Kutu 4.1.
Avrupa Birliği Mali Perspektifleri
Mali perspektif Avrupa Birliği maliyesine özgü bir terim. Kısaca tanımlamak
gerekirse bir çok yıllı harcama planı. Birlik’in politika önceliklerini mali açıdan
ortaya koymasını sağlayan bir planlama aracı. Nitekim mali perspektiflerin
ortaya çıkmasının ardında Avrupa Parlamentosu’na bu alanda yeni yetkiler
tanınması sonrasında bütçe prosedüründe görülen sorunlara yönelik çözüm
arayışı yatıyor. Bu nedenle her mali perspektife bir kurumlararası anlaşma,
yani Avrupa Parlamentosu, Bakanlar Konseyi ve Avrupa Komisyonu’nun bir
mutabakatı eşlik ediyor.
Mali perspektifler Avrupa Birliği’nin harcamalarını başlık olarak adlandırılan
geniş kategorilere ayırıyor ve kapsadıkları yılların her biri için bu başlığa
tahsis edilecek taahhüt ve harcama tutarlarını ortaya koyuyor.
Yıllık
bütçelerin bu rakamlara uygun şekilde hazırlanması gerekiyor. Böylelikle bir
kez mali perspektif üzerinde anlaşmaya varıldı mı hem bütçenin kabulü ve
uygulanmasında ciddi sorun ve gecikmelerin önü alınmış oluyor hem Topluluk
bir nev’i önünü görebiliyor. Çok yıllı planların başlıkları ve bu başlıklar
kapsamına giren harcama kalemleri hep değişiklik gösterdiğinden mali
perspektifler arasında tam bir karşılaştırma yapmak mümkün olmasa da bu
belgeleri yan yana koymak Topluluk bütçesinin genel eğilimlerini görmek
açısından faydalı.
İlk mali perspektif dönemin efsanevi Komisyon başkanının ardından Delors I
olarak adlandırılmış. Delors I mali perspektifi 1988-1992 dönemini, bunu takip
eden Delors II 1993-1999, Gündem 2000 2000-2006 ve son olarak kabul
edilen mali perspektif 2007-2013 dönemlerini kapsamaktadır.
pısal sorunlarının çözülmüş olduğunu söylemek zor olmakla beraber tarımsal
üreticilerin gelir kaygısı kalmadığını da belirtmek gerekmektedir.
Peki bunun için Avrupa Birliği tarıma ne kadar kaynak ayırmaktadır? Bu
soruyu yanıtlamanın en iyi yolu resmin tamamını görmek, yani Avrupa
Birliği’nin tüm harcama kalemlerini uzun dönemli bir yaklaşımla incelemek.
Dolayısıyla Kutu 4.1’de açıkladığımız mali perspektiflere göz atmamız
gerekiyor. Zeytincilik politikası açısından yeri geldiğinde açıklayacağımız
üzere bizi özellikle 1998 ve sonrası ilgilendiriyor. Bu nedenle Delors II,
Gündem 2000 ve son mali perspektife ilişkin ana mali tabloları karara bağlanan
halleriyle, cari fiyatlar üzerinden ve biraz basitleştirerek sunuyoruz aşağıda.
58
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.1: Delors II Mali Perspektifi, 19931993-1999
(milyon EUR)
AB 12
1993
Taahhütler için tahsisatlar
1. OTP
36 657
2. Yapısal Fonlar
22 192
2.1. Yapısal
20 627
Fonlar
2.2. Kaynaşma
1 565
Fonu
2.3. AEA mali
mekanizması
3. Dahili
4 109
politikalar
4. Harici fiiller
4 120
5. İdari
3 421
harcamalar
6. Rezervler
1 522
Para rezervi
1 000
Garanti rezervi
313
Acil durum
209
yardımı rezervi
7. Tazminat
Taahhüt tahsisatları
72 021
Ödeme tahsisatları
68 611
1994
1995
1996
AB 15
1997
36 465
23 176
37 944
26 329
40 828
29 131
41 805
31 477
43 263
33 461
45 205
39 025
21 323
24 069
26 579
28 620
30 482
35 902
1 853
2 152
2 444
2 749
2 871
3 118
108
108
108
108
5
4 370
5 060
5 337
5 603
6 003
6 386
4 311
4 895
5 264
5 622
6 201
6 870
3 634
4 022
4 191
4 352
4 541
4 723
1 530
1 000
318
1 146
500
323
1 152
500
326
1 158
500
329
1 176
500
338
1 192
500
346
212
323
326
329
338
346
73 486
70 352
1 547
80 943
77 229
701
86 604
82 223
212
90 229
85 807
99
94 744
90 581
0
103 401
96 680
1998
1999
59
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.2:
4.2: Gündem 2000 Mali Perspektifi, 20002000-2006
2000
Taahhütler için tahsisatlar
1. Tarım
41 738
OTP
37 352
Kırsal kalkınma
4 386
2. Yapısal Fonlar
32 678
Yapısal Fonlar
30 019
Kaynaşma Fonu
2 659
3. Dahili
6 031
politikalar
4. Harici fiiller
4 627
5. İdare
4 798
6. Rezervler
906
Para rezervi
500
Acil durum
203
yardımı rezervi
Garanti rezervi
203
7. Katılım öncesi
3 174
yardım
Tarım
529
Katılım öncesi
yapısal
1 058
enstrüman
PHARE
1 587
Akdeniz katılım
öncesi stratejisi
Taahhüt
tahsisatları
Ödeme tahsisatları
2001
2002
2003
2004
2005
44
40
4
32
30
2
45
40
4
32
29
2
45
41
4
31
28
2
44
39
4
30
28
2
43
39
4
30
28
2
530
035
495
720
005
715
379
874
505
106
391
715
538
023
515
503
788
715
488
962
526
785
174
611
624
088
536
785
174
611
(milyon EUR)
2006
43
38
4
30
27
2
344
797
547
343
737
606
6 272
6 386
6 500
6 614
6 729
6 853
4 755
4 939 (3)
916
500
5 019
4 880
666
250
5 025
4 984
416
5 029
5 088
416
5 035
5 192
416
5 040
5 296
416
208
208
208
208
208
208
208
208
208
208
208
208
3 240
3 260
3 260
3 260
3 259
3 259
540
540
540
540
540
540
1 080
1 080
1 080
1 080
1 080
1 080
1 620
1 620
1 620
1 620
1 620
1 620
20
20
20
19
19
93 952
97 372
97 696
97 226
95 680
95 040
94 551
91 482
94 893
97 975
98 671
95 581
93 759
93 197
60
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.3:
4.3: Son Mali Perspektif,
Perspektif, 20072007-2013
2007
Taahhütler için tahsisatlar
1. Sürdürülebilir
54 095
kalkınma
Rekabetçilik
9 418
Kaynaşma
45 487
2. Doğal kaynak58 351
ların muhafaza ve
yönetimi
Tarımsal piyasa
harcamaları ve
45 759
doğrudan ödeme
3. Vatandaşlık,
özgürlük, güvenlik
1 273
ve adalet
Özgürlük,
637
güvenlik ve adalet
Vatandaşlık
636
4. Küresel bir
Ortak Olarak
6 578
Avrupa Birliği
5. Yönetim
7 039
6. Tazminat
445
Taahhüt tahsisatları
128 091
Ödeme tahsisatları
123 790
(milyon EUR)
2013
2008
2009
2010
2011
2012
56 736
59 197
61 144
63 601
66 640
69 678
9 847
46 889
10 769
48 428
11 750
49 394
12 974
50 627
14 239
52 401
15 490
54 188
58 800
59 252
59 726
60 191
60 633
61 142
46 217
46 679
47 146
47 617
48 093
48 574
1 362
1 523
1 693
1 889
2 105
2 376
747
872
1 025
1 206
1 406
1 661
615
651
668
683
699
715
7 002
7 440
7 893
8 430
8 997
9 595
7 380
207
131 487
129 481
7 699
210
135 321
123 646
8 008
138 464
133 202
8 334
142 445
133 087
8 670
147 445
139 908
9 095
151 886
142 180
61
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Mali perspektiflerin incelenmesi Avrupa Birliği’nin tarıma olan yaklaşımında
yıllar geçtikçe meydana gelen değişimleri koyuyor ortaya. Önce sadece Ortak
Tarım Politikası diye bir başlık var. Bu başlık Gündem 2000 ile birlikte
“Tarım” adını alıyor ve kırsal kalkınma harcamaları ayrıca gösteriliyor.
Günümüzde ise “Doğal kaynakların muhafaza ve yönetimi” başlığı var. Avrupa
Birliği’nin benimsemiş olduğu tarımın çokişlevliliği anlayışı çerçevesinde artık
tarım ve çevre harcamaları aynı başlık altında toplanmış. Tarımsal piyasalara,
örneğin üretim yardımları ile yapılan müdahaleler ve doğrudan gelir desteği
ödemeleri ayrıca gösteriliyor.
Görüldüğü üzere tarımsal üretim yönelik
desteklerin toplamı 1993 yılındaki 36,5 milyar EUR’luk seviyesinden 2013’te
48,5 milyar EUR’ya çıkacak. Doğal kaynaklar başlığı altında kırsal
kırsal kalkınmaya
tahsis edilen yaklaşık 13 milyar EUR ve Ortak Balıkçılık Politikası harcamaları
da cabası.
cabası.
Son mali perspektifin bir başka özelliği dönem sonunda “Sürdürülebilir
kalkınma” olarak adlandırılan bölgesel ve sektörel yardımların toplam tutarının
Avrupa Birliği’nin elli yıllık tarihinde ilk kez tarımsal harcamaları geçecek
olması. Ancak bu tablo yanıltıcı. Zira bölgesel politika ve kaynaşma
kaynaşma politikası
için kullanılan Yapısal Fonlar
Fonlar’
onlar’ın önemli bir bölümü yine kırsal alanlara gidiyor,
örneğin ulaşım altyapısının geliştirilmesi çerçevesinde köy yollarının yapılması
veya iş gücünün
gücünün niteliğinin arttırılması
arttırılması adı altında tarımsal teknisyenlerin
eğitimine harcanıyor. Bu fonlar rekabetçi bir usulle dağıtılması ve projelerin
muhtelif bileşenler içermesinden dolayı kırsal kalkınmayı destekleyen bu
harcamalar hakkında şimdilik tam bir rakam vermek mümkün değil. Kısacası
aslında tarım kesimine yapılan kaynak transferleri Avrupa Birliği’nin orta ve
hatta uzun vadede en büyük harcama kalemi olmaya devam edecek.
4.2.2. Devlet
Devlet Yardımları
Türkiye’de Avrupa Birliği hakkında yapılan değerlendirmelerde gözden kaçan
önemli bir husus var: Avrupa sadece Brüksel değil. Bir başka deyişle Avrupa
Birliği merkezi olarak yönetilen bir ulus-devlet değil, tam tersine adı
konmamış gevşek bir federal yapı. Dolayısıyla her şeye Brüksel’den karar
verilmesi söz konusu değil.
Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma ve Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın
içtihatlarına göre Avrupa Birliği’nin münhasır yetki alanları olduğu gibi Üye
Devletlere paylaşılan yetkileri ve tabi ki hiç yetki sahibi olmadığı konular var.
Örneğin Tek Pazar’da rekabet politikası münhasır yetki alanı.
Ancak
Topluluk’un bir toplu konut politikası yok. Tarım ise çoğu konu gibi paylaşılan
bir yetki alanı oluşturuyor. Topluluk müktesebatının yarısını oluşturan Ortak
Tarım Politikası mevzuatı nedeniyle ibre Brüksel’de yana olmakla beraber Üye
62
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Devletlerin her birinin de kendi ulusal tarım politikaları var. Federal ülkelerde
bölgesel yönetimlerin de tabi.
Bu çerçevede Avrupa ülkelerinde tarım kesimi sadece Avrupa Birliği
bütçesinden değil, ulusal kaynaklardan da beslenme imkanına sahip. Ancak
katı kurallar söz konusu burada. Öncelikle tarımsal piyasalara müdahaleler ve
doğrudan gelir desteği ödemeleri Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma Madde
33’e göre Brüksel tarafından yapıldığından dolayı Üye Devletlerin bu amaçla
ilave yardımlar vermesi mümkün değil. Diğer ödemeler ise Devlet yardımları
hukukunun kapsamına giriyor. Dolayısıyla her şeyden önce Andlaşma’nın bu
husustaki temel hükümlerine, yani Madde 87’ye bakmak lazım:
“1. Bu Andlaşma’da hükme bağlanmadığı sürece her ne biçimde
olursa olsun bir Üye Devlet tarafından veya Devlet kaynakları
aracılığıyla verilen, belirli teşebbüsleri veya belirli malların üretimini
kayırarak rekabeti tahrif eden veya tahrif etme tehlikesi yaratan
herhangi bir yardım Üye Devletler arasındaki ticareti etkilediği sürece
ortak piyasa ile bağdaşmaz olmalıdır.
2. Aşağıdakiler ortak piyasa ile bağdaşır olmalıdır:
(a) bu türden yardımların ilgili ürünlerin menşesiyle bağlantılı bir
ayrımcılık olmaksızın verilmesi kaydıyla toplumsal bir niteliği olan,
ferdi tüketicilere verilen yardımlar;
(b) doğal felaketler veya istisnai vakaların neden olduğu zararı telafi
etmek için yardım;
(c) bu türden yardımlar bölünmeden kaynaklanan ekonomik zararları
telafi etmek için gerekli olduğu sürece Almanya Federal
Cumhuriyeti’nin Almanya’nın bölünmesinden etkilenmiş olan belirli
alanlarının ekonomisine yönelik olarak verdiği yardımlar.
3. Aşağıdakiler ortak piyasa ile bağdaşır addedilebilir:
(a) yaşam standardının anormal şekilde düşük olduğu veya ciddi bir
işsizlik olan alanların ekonomik gelişimini teşvik etmek için yardımlar;
(b)
Avrupa’nın ortak yararına yönelik önemli bir projenin icra
edilmesini teşvik etmek için veya bir Üye Devletin ekonomisindeki
ciddi bir rahatsızlığı gidermek için yardımlar;
63
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
(c) bu türden yardımların ticaret koşullarını ortak yarara aykırı bir
dereceye kadar olumsuz olarak etkilemediği durumda belirli ekonomik
faaliyetlerin veya belirli ekonomik alanların gelişimini kolaylaştırmak
için yardımlar;
(d) bu türden yardımların Topluluk’taki ticaret koşullarını ve rekabeti
ortak yarara aykırı bir dereceye kadar olumsuz olarak etkilemediği
durumda kültürün ve [kültürel] mirasın muhafaza edilmesinin teşvik
edilmesi için yardımlar;
(e) Konsey’in Komisyon’dan gelen bir öneri üzerine nitelikli bir
çoğunlukla hareket ederek alacağı bir karar tarafından belirtilebilecek
diğer yardım kategorileri.”
Görüldüğü üzere Avrupa Topluluğunu Kuran Andlaşma ilke olarak Devlet
yardımlarını yasaklamaktadır.
Bunun nedeni Üye Devletlerin belirli
teşebbüsleri sübvanse ederek Tek Pazar’da rekabeti tahrif etmesini
engellemektir.
Gerçekten de sübvansiyonların Üye Devletlerin kendi
aralarında bertaraf ettikleri tarifeler ve eşdeğerli önlemlerin yerini alması,
Avrupa ekonomik bütünleşmesinin altını oyması mümkündür30. Ancak Madde
87’nin birinci fıkrasında hükmolunan Devlet yardımlarının yasaklanmasına
ikinci fıkrada istisna, üçüncü fıkrada ise muafiyetler getirilmektedir. Yani
ikinci fıkrada değinilen yardımlara mutlaka izin verilmeliyken üçüncü fıkra
kapsamına girenlere izin verilebilir. İstisna ve muafiyetlerin nedeni bazı
Devlet yardımlarının piyasa mekanizmasını tahrif etmekle birlikte başka
ekonomik ve sosyal faydalar getirmesidir.
Aynen çalışmamızın ikinci
bölümünde açıkladığımız gibi.
Andlaşma Devlet yardımlarının değerlendirilmesinden Avrupa Komisyonu’nu
sorumlu kılmaktadır. Madde 87’nin öngördüğü istisna ve muafiyetler bu
kuruma geniş bir takdir hakkı tanımaktadır.
Dolayısıyla Komisyon Üye
Devletler ve teşebbüslerin önünü görebilmesi için konuyla ilgili yaklaşımını
ikincil mevzuat ve yumuşak hukuk31 belgeleriyle ortaya koymaktadır. Örneğin
AT Andlaşması’nın 87 ve 88’inci Maddelerinin tarım ve balıkçılık sektörlerinde
de minimis yardımlara tatbik edilmesine dair 6 Ekim 2004 tarih ve (EC)
1860/2004 sayılı Komisyon Tüzüğü (ikincil mevzuat) bir tarımsal işletmeye üç
yıllık bir dönem boyunca verilecek ve toplam tutarı 3.000 EUR’yu aşmayacak
yardımları de minimis, yani rekabeti etkilemeyecek kadar küçük kabul etmekte
30
Nitekim Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki gümrük birliği çerçevesinde de Devlet
yardımlarının denetlenmesi öngörülmektedir.
31
Yumuşak hukuk (İngilizce soft law) hukuken bağlayıcı olmamakla beraber idarenin veya
belirli bir sektörün hareketlerini yönlendirme gücüne sahip olan yazılı kurallardır.
64
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
ve bunlara izin vermektedir. Tarım ve Ormancılık Sektörlerinde Devlet
Yardımına İlişkin Topluluk Rehberi 2007-2013 (yumuşak hukuk) ise aynı
dönemi kapsayan mali perspektif ile uyumlu olarak tarımsal işletmelere yönelik
yatırımlar ve kırsal kalkınmadan agro-çevre uygulamaları ve muhtelif
standartlara uyuma kadar birçok alanda desteklere muafiyet sağlamaktadır.
Doğal felaketler ve istisnai olayların neden olduğu kayıpların telafi edilmesine
yönelik yardımlar da her zaman verilebilmektedir. Ancak Üye Devletlerin
yardımları gerçekten ekonomik ve sosyal nedenlerle verdiklerini
gösterebilmeleri gerekmektedir.
Böylelikle seçim yatırımları gibi siyasal
nedenlerle verilen yardımların önü kesilmektedir.
Kuralları bir yana bırakıp uygulamaya bakalım bir de. Avrupa Birliği’nin Üye
Devletleri ne kadar Devlet yardımı dağıtıyor tarım sektörüne bir görelim. Bu
soruyu yanıtlamanın en iyi yolu yine resmin tamamını görmek, tüm sektörlere
aktarılan yardımlara bir arada bakmak.
Büyük teşebbüslere ilişkin bir
kurtarma ve yeniden yapılandırma planı söz konusu olmadığı sürece Avrupa
Birliği’nde Devlet yardımlarının toplam tutarı bir yıldan ötekine büyük bir
değişiklik göstermeyecek şekilde istikrara kavuşmuş durumda. Bu nedenle
Avrupa Komisyonu’nun Devlet Yardımı Karnesi (İngilizce State Aid
Scoreboard) başlıklı düzenli raporunun Kış 2006 basımında yer alan, elde
bulunan son rakamları incelemek yeterli.
Tablo 4.4’te sunulan söz konusu rakamlar 2005 yılına ait. Görüldüğü üzere
Üye Devletler’in bu yılda dağıttıkları toplam 63,75 milyar EUR’luk Devlet
yardımının % 26’sı tarım, % 1’i ise balıkçılık sektörlerine harcanmış32. Yani
Avrupa Birliği’nde su ürünleri hariç tarım sektörüne aktarılan Devlet
yardımlarının toplam tutarı 16,5 milyar EUR’dan daha fazla. Tabi Topluluk’un
Yapısal Fonlar’ında olduğu gibi yine başka alanlara gidiyor gibi gözüken
yardımların bir kısmı kırsal kesime dönüyor. Örneğin turizm sektörüne yönelik
bir proje çerçevesinde kırsal turizm teşvik ediliyor, imalat yardımları tarımsal
girdi sanayisinin maliyetlerini azaltarak tarımsal üretimin rekabet gücünü
arttırıyor.
Peki bunlar ne demek? 2005 yılı Gündem 2000 mali perspektifi kapsamına
giriyor.
Tablo 4.2 olarak sunulan Gündem 2000 ana mali tablosuna
baktığımızda aynı yıl Ortak Tarım Politikası’nın Topluluk bütçesinden 43,5
milyar EUR’dan daha yüksek bir tahsisat almış olduğunu görüyoruz.
32
Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası’nın yanı sıra su ürünlerini kapsayan bir Ortak
Balıkçılık Politikası olması ve Avrupa Komisyonu’nun bu politikalardan sorumlu ayrı Genel
Müdürlükleri bulunması nedeniyle balıkçılığa ilişkin Topluluk ve Devlet yardımları ayrı
kalemler olarak veriliyor. Nitekim mali perspektifde de balıkçılığa ilişkin harcamalar rtak
Tarım Politikası’ndan ayrı olarak gösteriliyor.
65
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.4: Avrupa Birliği’nde Devlet Yardımlarının Sektörel Dağılımı, 2005
AB – 25
Belçika
Çek Cum.
Danimarka
Almanya
Estonya
Yunanistan
İspanya
Fransa
İrlanda
İtalya
Kıbrıs
Letonya
Litvanya
Lüksemburg
Macaristan
Malta
Hollanda
Avusturya
Polonya
Portekiz
Slovenya
Slovakya
Finlandiya
İsveç
BK
İmalat
Hizmetler
Tarım
Balıkçılık
Kömür
Ulaştırma
59
71
71
79
58
23
66
52
56
34
79
49
32
18
85
62
81
58
40
37
14
44
96
20
81
68
5
2
2
2
3
6
5
6
11
9
4
23
6
0
15
1
1
2
5
0
75
4
1
1
3
2
26
23
26
11
25
71
24
10
29
57
9
11
42
78
0
35
15
31
55
51
2
43
3
77
10
19
1
0
0
1
0
0
5
3
0
1
1
0
0
1
0
0
0
2
0
0
1
0
0
0
0
0
6
0
0
0
13
0
0
29
0
0
0
0
0
0
0
2
0
0
0
12
0
8
1
0
0
1
2
2
0
7
1
0
0
0
4
0
6
6
20
0
0
0
3
7
0
0
0
0
0
2
6
3
Diğer İmalat
Harici
1
2
1
0
0
0
1
0
0
0
0
11
0
3
0
0
0
0
0
0
8
0
0
0
1
7
(%)
Toplam
(milyon EUR)
63750
1194
530
1322
20332
49
361
3753
9650
1004
6391
192
107
119
43
1610
142
1987
1370
1874
985
176
253
2678
3111
4518
66
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Dolayısıyla
Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin bir yılda tarıma ayırdığı paranın sanılandan çok
fazla, tam 60 milyar EUR olduğu ortaya çıkıyor. Dolaylı destekler hesaba
katılmadan üstelik.
Böylelikle Avrupa Birliği’nde tarımsal desteklerin genel çerçevesini ortaya
koymuş bulunuyoruz. Sıra geldi bu genel çerçeve içerisinde zeytinciliğin sahip
olduğu yeri tespit etmeye.
4.3.
.3. Avrupa Birliği’nde Zeytincilik Politikaları
4.3.1. Düzenlemelerin Tarihsel Gelişimine
Gelişimine Genel Bir Bakış
Fransa’daki cüz’i üretim dikkate alınmazsa Avrupa Birliği’nin altı kurucu
üyesinden sadece İtalya’nın önemli bir zeytinyağı üreticisi olmasına karşın
Birlik zeytinciliğe en başından beri büyük bir önem vermiştir. 1981’de
Yunanistan’ın, 1986’da ise İspanya ve Portekiz’in katılımı sonucunda Avrupa
Birliği’nin dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi ve tüketicisi haline gelmesi
bu hassasiyeti haliyle arttırmıştır.
Ortak Tarım Politikası – o dönemdeki adıyla – Avrupa Tarımsal Yönlendirme
ve Garanti Fonu’nun, kısa adıyla FEOGA’nın kurulmasıyla 1962 yılında
operasyonel hale gelmiştir. Aynı yıl belirli bir ürün veya ürün grubuna özel,
tarımsal piyasanın işleyişini ilgilendiren kuralları bir araya getiren mevzuatlar
olan ortak piyasa düzenlerinden ilki hububat sektörü için kabul edilmiştir.
Zeytinyağı ikame olduğu düşünülen diğer sıvı ve katı yağlarla birlikte ele
alındığından son derece farklı ürün ve çıkarların uzlaştırılması gerekmiş, bu
durum zeytinyağını kapsayan bir ortak piyasa düzeninin kabulünü
geciktirmiştir. En sonunda Bakanlar Konseyi tarafından 1964 yılında kabul
edilen 128 sayılı İlke Kararı’ndan iki yıl sonra sıvı ve katı yağlar piyasası ortak
düzeninin tesis edilmesine dair 22 Eylül 1966 tarih ve 136/66/AET sayılı
Konsey Tüzüğü üzerinde uzlaşıya varılmıştır.
Sıvı ve katı yağlar piyasası ortak düzeni ayçiçeği yağından kanola yağına,
tereyağından margarine, hatta balina yağına kadar birçok farklı ürünü
kapsamakla beraber içerdiği düzenlemeler ve çıkartılan uygulama tüzüklerinin
çoğu zeytinyağıyla ilgili olmuştur. Nitekim baştan meyve ve sebze ortak
piyasa düzenine dahil edilen sofralık zeytinler de 1970’li yıllarda bu ortak
piyasa düzeninin kapsamına alınmıştır.
1992 MacSharry Reformu
çerçevesinde yağlı tohumlara yönelik destekleme düzenlemelerinin ekilebilir
ürünlere ilişkin olana entegre edilmesi sonucunda bu ortak piyasa düzeni
sadece zeytin ve türev ürünlerine kalmıştır. Dolayısıyla 136/66/AET sayılı
Konsey Tüzüğü aşağıda ele alınan 2004 reformu ile yürürlükten kaldırıldığında
67
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
yerini zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa düzeni olarak adlandırılan bir
mevzuat almıştır. Kısacası Ortak Tarım Politikası geliştikçe zeytinciliğin özel
düzenlemelere gerektiren kendine özgü bir tarımsal sektör olduğu daha iyi
anlaşılmıştır.
136/66/AET sayılı Konsey Tüzüğü’ne ve yürürlükte kaldığı yaklaşık kırk yıl
boyunca buna yapılan değişikliklere baktığımızda ilk yıllarda zeytinyağı için
hububat sektöründe uygulanan destekleme düzenlemelerinin esas alındığını,
üretim yardımları veya primler aracılığıyla bir dolaylı taban fiyat sistemi
uygulandığı, bunun sonucunda yapısal arz fazlaları oluştuğu ve piyasada
istikrarın korunması için muhtelif önlemler geliştirildiği görülmektedir. Söz
konusu önlemlerin arasında tüketim yardımları, üretim iadeleri ve promosyon
kampanyaları aracılığıyla tüketimin arttırılması, ihracat iadeleri vasıtasıyla
ihracatın teşvik edilmesi, kamusal stoklama yapılması ve özel stoklama yardımı
verilmesiyle piyasada istikrarın temin edilmesi gibi pozitif önlemlerin yanı sıra
sonradan vazgeçilen yeni zeytin ağacı dikimlerinin bu ağaçların ve onlardan
elde edilecek yağların yardımlardan hariç tutulması gibi dolaylı yollarla önüne
geçilmesi gibi negatif önlemlerin de bulunduğu görülmektedir. Bu önlemler
bazen reform olarak nitelendirilmeyi hakedecek kadar kapsamlı olmuştur.
Aynen 1998’de olduğu gibi
Geçmişte alınan önlemler her zaman bugünkü uygulamaların temelini oluşturur.
Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin günümüzde zeytincilik sektöründe üretimi nasıl
desteklediğini açıklamak için işe bahsi geçen 1998 reformunu ve sonrasını ele
alarak başlamamız gerekiyor.
4.3.2.
4.3.2. Üretimin Desteklenmesi
Avrupa Komisyonu 1997 yılında zeytincilik sektörüne ve politikalarına ilişkin
bir rapor yayınlıyor. Hem de başlığından anlaşılabileceği gibi oldukça iddialı
bir çalışma: Bakanlar Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’na ekonomik, kültürel,
bölgesel, toplumsal ve çevresel meseleler dahil zeytin ve zeytinyağı
sektörüne, mevcut ortak piyasa düzenine, reformun gerekliliğine ve karşı
karşıya bulunulan alternatiflere dair not. Avrupa Komisyonu bu çalışmasında
sektörün sorunlarını ele aldıktan sonra üretim yardımı sistemi üzerinde
yoğunlaşmaktadır.
Bir başka deyişle sektörün sorunlarının temeli kamu
politikalarında aranmaktadır. Komisyon’a göre Avrupa Birliği’nin zeytinyağına
tahsis ettiği bütçenin yaklaşık olarak % 90’ını kullanan üretim yardımı sistemi
kalite gibi diğer önemli hususları göz önünde bulundurmadan sadece üretilen
miktarın arttırılmasına yönelik bir teşvik yaratmaktadır. Ayrıca ortak piyasa
düzeninin uygulamasında idari açıdan zorluk ve eksiklikler görülmekte,
sektörde özellikle aşağıda açıklanan tüketim yardımı sistemi nedeniyle büyük
68
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
yolsuzluklar yaşanmaktadır. Bu nedenle sektördeki tüm düzenlemelerin elden
geçirilmesi gerekmektedir. Destekleme ise uzun dönemde ya ağaç başına ya
da hektar başına yapılacak ödemeler aracılığıyla gerçekleştirilmelidir.
Bakanlar Konseyi kapsamlı bir istişare sürecini takiben 136/66/AET sayılı
Tüzük’ü değiştiren (AT) 1638/98 sayılı Tüzük’ü kabul ederek tüketim yardımını
kaldırmış, 1 Mayıs 1998’den sonra dikilen zeytin ağaçları ve bunlardan elde
edilen ürünleri yardım harici bırakmış, her zeytin üreticisi Üye Devlet için
yardım verilecek azami zeytinyağı miktarını belirlemiş, yani sektörde zaten
mevcut bulunan azami garantilenmiş miktarı ulusal garantilenmiş miktarlara
ayırmış, ayrıca Üye Devletler’e bu miktarların bir kısmını o tarihe kadar fiyat
desteklemesi yapılmayan sofralık zeytinciliğin desteklenmesi için tahsis etme
seçeneğini tanımış, yardım sistemine ilişkin denetimlerin etkin şekilde
yürütülebilmesi için her zeytin üreticisi Üye Devlet’in bir zeytincilik coğrafi
bilgi sistemi33 kurmasını şart koşmuş, stoklama için tetik mekanizması
oluşturan eşik fiyat ve müdahale fiyatını kaldırarak sektörde kamusal müdahale
alımlarına son vermiş ve piyasada sıkıntı yaşanan durumlarda sadece özel
stoklama yardımı verilmesine hükmetmiştir.
Görüldüğü gibi sıvı ve katı yağlar ortak piyasa düzeninde gerçekten de bir
reform yapılmaktadır.
Hatta yeni bir ortak piyasa düzeninin temelleri
atılmaktadır. Ancak elde karmaşık bir yapıya sahip olan zeytinyağı sektörüne
dair ayrıntılı istatistiklerin bulunmaması nedeniyle Bakanlar Konseyi bu
konuda aceleci davranmak istememiş, Komisyon’dan bu konuda ayrıntılı bilgi
toplayarak 2000 yılında müteakip yıl yürürlüğe girmesi öngörülen yeni bir
ortak piyasa düzeni önerisi hazırlamasını istemiştir. Komisyon da özellikle
coğrafi bilgi sistemi ve uzaktan algılama yöntemlerine dayanan birçok çalışma
ve denetim yürütmüştür (Olistat, Olisig, Oliarea, Olicount, Olicount 2000,
Oliarea ve Geomatics).
Ancak 2000 yılı geldiğinde hem elde edilen bilgiler bir reform önerisi
hazırlamak için yeterli seviyeye ulaşmamış hem de zeytin üreticisi Üye
Devletler (AT) 1638/98 sayılı Tüzük altındaki karmaşık yükümlülüklerini
yerine getirmeyi henüz başaramamış olduğundan Komisyon iki pazarlama yılı
ilave süre talep etmiş, bununla birlikte diğer düzenlemelerden bağımsız olarak
karara bağlanması mümkün olan kalite konusunda sektörde alınması gereken
tedbirlere ilişkin önerilerini ortaya koymaktan da geri kalmamıştır. Bunun
sonucunda kabul edilen (AT) 1513/2001 sayılı Tüzük
ile zeytinyağı
standartları (ve ilgili analiz yöntemleri) değiştirilerek daha katı hale getirilmiş
ve ayrıca Üye Devletler tarafından onaylanacak işletmeci örgütleri tarafından
33
Coğrafi bilgi sistemleri uzaktan algılamaya dayalı olarak coğrafi veya mekansal bilgiyi
kaydeden, saklayan, analiz eden ve istenildiğinde sunan donanım ve yazılım kurulumlarıdır.
69
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
sektörde idari kapasite ve kalitenin geliştirilmesine yönelik olarak hazırlanacak
çalışma programlarının Avrupa Birliği tarafından finanse edilmesi
kararlaştırılmıştır.
Bakanlar Konseyi Komisyon’un talep ettiği iki pazarlama yılı ilave süreyi ise
üçe çıkartarak 2004’e ertelemiş, böylelikle zeytinyağı sektöründe reformun
Ortak Tarım Politikası’na yönelik Gündem 2000 reformunun Orta Vade Tetkiki
(İngilizce Mid-Term Review) sonrasına kalmasını temin etmiştir. Bunun amacı
zeytinyağı sektöründeki düzenlemelerin Ortak Tarım Politikası’nın geneli ile
uyumlu olmasını sağlamaktır. O halde Avrupa Birliği’nin günümüzde zeytincilik
sektöründe üretimi nasıl desteklediğini anlamanın yolu da bu geneli görmekten
geçmektedir. İşte bu amaçla Kutu 4.2’yi hazırladık.
Kutu 4.2.
Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası Reformları
ve Günümüzdeki Durum
Ortak Tarım Politikası’nın sorunları daha ilk yıllarda ortaya çıkmış, ancak ortak
piyasa düzenlerinde ufak tefek düzeltmelerin yerini kapsamlı reformlara
bırakması için arz fazlaları, mali yükler ve çevresel sorunların küreselleşmenin
yarattığı dinamiklerle çakıştığı 1980’li yılları beklemek gerekmiştir.
Genellikle 1983 yılında yağı alınmış süt tozu müdahale stoklarının bir milyon
tona yaklaşması üzerine bir sonraki yıl getirilen süt kotası sistemi ilgilendirdiği
sektörün büyüklüğü ve etkinliği göz önüne alınarak ilk önemli reform olarak
anılmaktadır.
Oysa 1982 yılında birçok tarımsal ürüne ilişkin olarak,
aşıldıklarında fiyat desteklemesinin kendiliğinden azalmasına neden olan
garanti eşiklerinin, yani bir çeşit otomatik istikrarlaştırıcının kabul edilmesi
nitelik açısından reform tanımlamasına daha uygundur.
Ortak Tarım Politikası’nın geçirdiği dört büyük reformdan ilki ise 1986 yılında
İspanya ve Portekiz’in Topluluk’a katılımı ve 1987 yılında Tek Avrupa
Senedi’nin yürürlüğe girmesini takiben 1988 yılında kabul edilmiştir. Bu
reform ile otomatik istikrarlaştırma araçları güçlendirilmiş, ayrıca doğrudan
üretimin azaltılmasına yönelik tedbirler de alınmıştır. Öncelikle mali disiplinin
sağlanması amacıyla Ortak Tarım Politikası’nın fiyat garantisi harcamalarının
artış hızı Avrupa Birliği’nin gayrı safi yurtiçi hasılasının artış hızının % 75’i ile
sınırlandırılmıştır. Zeytinyağı dahil ortak piyasa düzenlerinin birçoğunda azami
garantilenmiş miktar uygulamasına geçilmiştir. Nadas, arz fazlası olmayan
ürünlere geçiş, tarımsal arazilerin ağaçlandırılması gibi uygulamalar
desteklenmiştir.
70
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Ancak 1988 reformu özellikle et ve süt ürünleri olmak üzere bazı kilit öneme
sahip sektörlerde arz fazlalarının önünü alamamıştır. Aynı dönemde 1986
yılında başlayan uluslararası ticaret müzakerelerin Uruguay Raundu tarımsal
sübvansiyonlar nedeniyle bir darboğaza girmiş, ihracatının % 80’den fazlası
sınai mallardan oluşan Topluluk önceliklerini gözden geçirmek durumunda
kalmıştır.
Ortak Tarım Politikası’nın ikinci büyük reformuna yol açan
MacSharry Planı 1991 yılında müzakerelerin dondurulduğu bir ortamda masaya
konulmuş ve zorlu bir süreç sonucunda 1992 yılında karara bağlanmıştır.
Kabul edilen düzenlemeler özellikle Fransa’nın direnmesi nedeniyle özgün
plana göre oldukça yumuşatılmış olmalarına rağmen genellikle MacSharry
Reformu olarak adlandırılmaktadır. Reformun ana unsurları önemli sektörlerde
fiyat desteklerinin ciddi oranlarda azaltılması, ekili ürünlerde “telafi edici
ödemeler” adı altında doğrudan gelir desteği uygulamasına geçilmesi ve
nadasın desteklenmesi gibi agro-çevresel uygulamalara verilen desteğin
arttırılmasıdır. Reform Topluluk’un Uruguay Raundu’nda elini rahatlatarak bir
anlaşmayı mümkün kılmıştır. MacSharry Reformu Ortak Tarım Politikası’nın
temel destekleme sistemini değiştirmiştir. Bu nedenle tarihsel bir dönüm
noktasıdır. Nitekim Gündem 2000 ve Fischler Reformları da MacSharry’nin
açtığı yoldan ilerlemiştir.
Hatırlanacağı üzere Gündem 2000 mali perspektiflerden üçüncüsünün adıdır.
Avrupa Komisyonu 1997 ve 1998 yıllarında 2000-2006 dönemini kapsayacak
olan Gündem 2000’e dair önerilerini Avrupa Birliği Konseyi’nin 1995 yılındaki
talebi doğrultusunda genişleme sürecini göz önünde tutarak hazırlamış, bu
çerçevede Ortak Tarım Politikası, ekonomik ve toplumsal kaynaşma ve katılım
öncesi yardımlar ile Topluluk bütçesinin finansmanı konularını ele almıştır.
Gündem 2000’in ana unsurları 1999 Berlin Avrupa Zirvesi’nde karara
bağlanmış, kısa bir süre sonra da Avrupa Parlamentosu konuyla ilgili
kurumlararası anlaşmayı kabul etmiştir.
Gündem 2000’in Ortak Tarım
Politikası’yla ilgili temel hükümleri fiyat garantisi harcamaların mevcut
seviyesinin reel olarak muhafaza edilmesi, fiyat desteklerinin daha da
azaltılarak ağırlığın doğrudan ödemelere kaydırılması, Üye Devletler’e
doğrudan ödemeleri çapraz uyuma ve istihdama dayalı olarak modülasyona tabi
tutma seçeneği tanınması ve ekonomik ve toplumsal kaynaşma tedbirleriyle
uyumlu bir kırsal kalkınma politikası geliştirilmesidir. Kırsal kalkınma artık
Ortak Tarım Politikası’nın “ikinci sütunu” olacaktır.
Fischler Reformu Gündem 2000’in ikinci perdesi olarak kabul edilebilir. Zira
her iki reform hem Santer hem de Prodi Komisyonlarında tarımdan sorumlu
olan Franz Fischler tarafından hazırlanmıştır. Ancak Fischler Gündem 2000’de
destekleme
konusundaki
hedeflerine
ulaşamamış,
özellikle
Fransa
Cumhurbaşkanı Chirac’ın çabalarıyla reform sulandırılmıştır. Komiser buna
71
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
karşılık reform paketine Ortak Tarım Politikası’nın orta vadede tetkik
edilmesine yönelik hükümler ilave ederek reform için yeni bir fırsat penceresi
yaratmıştır. Orta Vadeli Tetkik 2002’de, konuyla ilgili yasal öneriler ise bazı
değişikliklerle bir sonraki yıl yayınlanmış ve etki analizleri ile desteklenmiştir.
Büyük tartışmalara neden olan reform önerileri yine de kısa bir sürede karara
bağlanmıştır.
Fischler Reformu esas olarak MacSharry Reformu’nun getirdiği doğrudan
ödeme ve Gündem 2000’in getirdiği çapraz uyum ve modülasyon
düzenlemelerini geliştirmiştir. Yeni doğrudan gelir desteği uygulaması tek
ödeme sistemi (İngilizce single payment scheme) diye adlandırılmaktadır. Bu
sistemde çiftçilere verilen ödemeler üretim miktarından bağlantısız (İngilizce
decoupled) hale getirilmiştir. Her Üye Devlet için tarihsel bir referans dönemi
üzerinden doğrudan ödemelere ilişkin ulusal tavanlar saptanmıştır. Sadece faal
çiftçilere yapılacak olan ödemeler çerçevesinde hakedişler esas olarak
referans miktarların ekili hektarlara bölünmesiyle belirlenmekte olup bazı
sektörler için aynı mantığa dayanan farklı yöntemler kullanılmaktadır. Fischler
Reformu tek ödeme sisteminde Üye Devletler’e büyük bir esneklik
sağlamaktadır. Bu kapsamda gerekli görülen durumlarda bazı ürünler için
kısmi bağlantısızlaştırmaya (İngilizce partial decoupling) gidilmesi mümkün
olacaktır.
Reformun ikinci ana unsuru çapraz uyumdur (İngilizce cross-compliance).
Gündem 2000’de Üye Devletler’in isteğine bağlı tutulan çapraz uyum zorunlu
hale getirilmiştir. Buna göre çiftçilerin tek ödeme sistemi altında yardım hak
etmesi iyi tarım uygulamaları çerçevesinde ve Topluluk direktifleri tarafından
ortaya konulan zorunlu çevrenin korunması, kamu, hayvan ve bitki sağlığı ve
hayvan gönenci kurallarına uygun üretim yapmasına bağlı olacaktır. Bu
konuda çiftçilere destek olması için çiftlik danışmanlık sistemi oluşturulmuştur.
Fischler Reformu’nun son unsuru modülasyondur.
Çapraz uyum gibi
modülasyon da Gündem 2000’de isteğe bağlıyken zorunlu hale getirilmiştir.
Modülasyon destekleme kaynaklarının kırsal kalkınmaya aktarılması anlamına
gelmektedir. En küçük çiftçiler hariç tutulmak üzere tüm hakedişlerden belirli
bir oranda kesinti yapılması ve hasıl olan tutarın kısmen Üye Devletler
arasında tekrar dağıtılarak kırsal kalkınma projelerinin finansmanında
kullanılması hükme bağlanmıştır.
Çapraz uyum ve modülasyon tarımın
çokişlevselliği görüşüne uygun düzenlemelerdir.
Fischler Reformu’nun ekonomik etkileri farklı ekonometrik modellerle
incelenmiştir.
Aralarında farklılıklar olmakla beraber tüm çalışmalarda
reformun Avrupa Birliği’nin toplam refahını arttıracağı bulunmuştur.
72
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Kutu 4.2.’de ele alınan Fischler Reformu tüm sektörleri değil, tüm Üye
Devletleri ilgilendiren ortak piyasa düzenlerini ve destekleme sistemlerini
kapsamaktaydı.
Avrupa Birliği’nin Güneyli Üye Devletlerini ilgilendiren
ürünler sonraya bırakılmıştı. Zeytinyağı bu Akdeniz ürünlerinden bir tanesidir.
Komisyon Bakanlar Konseyi’nin talimatı doğrultusunda sektöre ilişkin reform
önerilerini 2004 yılında, diğer Akdeniz ürünleri olarak kabul ettiği pamuk, tütün
ve şerbetçiotu ile birlikte sunmuş, kendi ifadesiyle Akdeniz havzasında
sürdürülebilir bir tarımsal model yaratılması amacıyla bu ürünlerin tek ödeme
sistemine entegre edilmesini önermiştir. Konsey Fischler Reformu’nun bu
ikinci ayağını Nisan 2004’te karara bağlamıştır.
Komisyon’un önerileri
neredeyse tamamen kabul edilmiş, yalnız yeni zeytinyağı düzenlemelerinin 1
Kasın 2004 yerine 1 Kasım 2005’ten itibaren uygulanması, böylelikle taraflara
bir yıllık bir geçiş süreci tanınması uygun görülmüştür. Reform çerçevesinde
iki tüzük kabul edilmiştir. Bunlardan ilki olan (AT) 864/2004 sayılı Tüzük
Akdeniz ürünlerinin tek ödeme sistemine entegre edilmesini (ve 1 Mayıs
2004’te gerçekleşen genişlemeye) ilişkin değişiklikleri ilgilendirmektedir.
Yeni zeytincilik destekleme düzenlemelerinin değerlendirilebilmesi için
öncelikle yürürlükten kaldırılan zeytinyağı üretim yardımı sistemine göz
atılması, bu nedenle 1998 reformuna dönülmesi gerekmektedir. Eski sistemde
üretim yardımının seviyesi, zeytincilerin eline geçmesi hedeflenen tutar olan
üretim hedef fiyatı ile serbest piyasadaki fiyatları yansıtması gereken, ancak
uygulamada sadece siyasal olarak belirlenen temsili piyasa fiyatının arasındaki
fark olarak saptanmaktaydı. Kurumsal fiyatlar olarak adlandırılan bu rakamlar
1998 yılında yapılan reform sonucunda 1998/99 ila 2004/2005 pazarlama
yılları için Tablo 4.5’te gösterilen şekilde dondurulmuştur. Ayrıca her zeytin
üreticisi Üye Devlet için Tablo 4.6’da gösterilen bir ulusal garantilenmiş miktar
saptanmıştır (Bir Üye Devlet’in üretiminin ulusal garantilenmiş miktarı geçtiği
durumda zeytinyağı üretim yardımının birim tutarı orantısal olarak
azaltılmaktadır.). Böylelikle Avrupa Birliği’nin
Birliği’nin toplam zeytincilik destekleme
bütçesi 2,35 milyar EUR olmuştur.
Tablo 4.5
Avrupa Birliği Zeytinyağı Üretim Yardımı
Yardımı Sisteminde Kurumsal Fiyatlar
Fiyat veya yardımın
yardımın adı
Üretim Hedef Fiyatı
Temsili Piyasa Fiyatı
Üretim Yardımı
Fiyat veya yardımın
yardımın tutarı
(EUR/100 kg.)
383,77
251,52
132,25
73
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.6
Avrupa Birliği’nde Zeytin Üreticisi Üye Devletlerin
Ulusal Garantilenmiş Miktar ve Azami Toplam Yardımları
Zeytin Üreticisi
Üreticisi
Üye Devlet
İspanya
Fransa
Yunanistan
İtalya
Portekiz
Slovenya
Kıbrıs
Malta
Toplam
Ulusal Garantilenmiş
Miktar (ton)
760.027
3.297
419.529
543.164
51.244
400
6.000
150
1.777.261
Azami Toplam Yardım
Yardım
(EUR)
1.005.135.708
4.360.283
554.827.103
718.334.390
67.770.190
533.000
7.995.000
199.875
2.350.427.673
Zeytinciliğin tek ödeme sistemine entegre edilmesi amacıyla normalde olduğu
gibi bir değil, zeytincilik destekleme bütçesi ve ferdi zeytincilere verilecek
ödemeler için olmak üzere iki ayrı referans dönemi saptanmıştır. Zeytin
ağacının güçlü bir alternansa sahip olması nedeniyle toplam üretim yardımı
tutarlarının bir yıldan ötekine dalgalandığı göz önüne alınarak destekleme
bütçesinin saptanması için 2000 ila 2002 yılları referans dönemi olarak kabul
edilmiştir. Böylelikle zeytincilik destekleme bütçesinde bir indirim söz konusu
olmamıştır.
Tek ödeme sistemini düzenleyen (AT) 1782/2003 sayılı Tüzük’ü değiştiren
(AT) 864/2004 sayılı Tüzük bu bütçe dahilinde azami toplam yardımların, en az
% 60 olmak üzere Üye Devletler tarafından belirlenecek bir yüzdesinin tek
ödeme sistemine aktarılmasını, geriye kalanının ise ulusal zarfları
oluşturmasını hükme bağlamaktadır. Ulusal zarflar tek ödeme sistemi altında
mevcudiyetleri tehlikeye girecek, ancak çevresel veya toplumsal bir öneme
sahip bulunan ve bu açıdan kategorilere ayrılabilecek olan zeytinliklerin
muhafaza edilmesi için ilave bir prim verilmesi amacıyla kullanılacaktır (0,3
hektardan küçük zeytinliklere sadece tek çiftlik ödemesi verilecektir.). (AT)
1782/2003 sayılı Tüzük Madde 110i (4) Üye Devletlere bütçelerinin bir
kısmını
onaylanmış
işletmeci
örgütleri
tarafından yürütülecek kalite
önlemlerinin finansmanına tahsis etme seçeneği de tanınmıştır. İtalya ve
Yunanistan kalite önlemleri için % 5’lik bir tutarı tahsis ederek, Portekiz ise
herhangi bir kesinti yapmaksızın % 100 bağlantısızlaştırmayı seçerken İspanya
% 6,4’lük bir ulusal zarf oluşturmuştur. Ayrıca Madde 69 ile Üye Devletler’e
çevrenin korunması, kalitenin iyileştirilmesi ve ürünün pazarlanması açısından
önem taşıyan yetiştirme yöntemleri (örneğin ekolojik/organik tarım) için ürün
74
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.7
Referans Döneminde Üretim Yardımı Birim Tutarları
(EUR/100 kg.)
Pazarlama İlgili Tüzük
İspanya Portekiz
İtalya
Fransa Yunanistan
yılı
(Celex No)
1999/2000 32001R1415 130,40
130,40
101,78
130,40
118,56
2000/01
32002R1271 93,91
130,40
130,40
130,40
114,76
2001/02
32003R1221 63,75
130,40
100,45
130,40
130,40
2002/03
32004R1299 103,43
130,40
102,85
130,40
118,35
Tablo 4.8
4.8
Ortalama
Ortalama Bir İtalyan Zeytincisinin
Tek Ödeme Sistemi Altında Hakedişinin Hesaplanması
Pazarlama Yılı
1999/2000
2000/01
2001/02
2002/03
a
b
c
Üretim
Üretima
(kg)
579
Üretim Yardımı
(EUR/100 kg.)
101,78
130,40
100,45
102,85
Toplam
Ortalama
X 0,95c
Alınan Yardımb
(EUR)
589,31
755,02
581,61
595,50
2.521,44
630,36
598,84
Avrupa Komisyonu’na göre İtalyan işletmelerinin ortalama üretim miktarıdır.
İkinci ondalığa yuvarlanmıştır.
İtalya kalite önlemleri için % 5 oranında bir tahsisat yapmaktadır..
bütçesinin azami % 10’u kadar yapılacak bir kesintiyle finanse edilecek olan
ilave ödemeler yapılması seçeneği tanınmaktadır.
Bu amaçla zeytincilik
bütçesinde Yunanistan % 4, Portekiz ise % 10’luk bir kesinti uygulamaktadır.
Zeytincilere verilecek olan tek ödemelerinin tutarlarının hesaplanması için
referans dönemi 1999/2000 ila 2002/2003 pazarlama yıllarını kapsamaktadır.
Tablo 4.7’de üretici Üye Devletler’de bu dönemde verilen üretim yardımı birim
tutarları ve bu tutarların hangi Komisyon tüzükleri aracılığıyla ilan edildiği
gösterilmektedir. Bir zeytincinin hakedişi söz konusu pazarlama yıllarında
elde ettiği mahsul miktarının aynı yıllar için saptanan üretim yardımı birim
tutarları ile çarpılması, elde edilen rakamların ortalamasının alınması ve ilgili
üretici Üye Devlet’in aldığı kararlar doğrultusunda bir katsayıyla çarpılması
sonucunda saptanacaktır. Tablo 4.8’de ortalama bir İtalyan zeytincisi için tek
75
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.9
Avrupa Birliği’nde Önemli Zeytin Üreticisi Üye Devletler’de
Devletler’de
Zeytincilerin Aldığı Ortalama Toplam Yardımlar (1998(1998-2004)
1998
1999
2000
2001
2002
2003
(EUR)
2004
Ort.
İspanya
8997
6365
5978
6417
5936
6240
4744 6382
İtalya
2736
3873
2790
3637
4371
4552
5080 3863
Yunanistan
2159
1868
2408
2333
4577
2880
2739 2709
Portekiz
1668
1944
1949
1280
3842
2316
1054 2008
çiftlik ödemesi hakedişinin nasıl hesaplandığı gösterilmektedir34. Görüldüğü
üzere İtalya’daki ortalama zeytincinin aldığı yardım yaklaşık 600 EUR
tutarındadır.
Tablo 4.8’de hesaplamanın nasıl yapıldığını göstermek için
ortalama miktarda üretim yapan hayali bir zeytinci üzerinden gidilmektedir.
Dolayısıyla bu rakam gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Zira Avrupa
Birliği zeytincilik sektöründe mevzuatta küçük üretici olarak tanımlanan, az
sayıda zeytin ağacı sahibi olan ve ağırlıklı olarak kendi tüketimine yönelik
üretim yapan çok sayıda zeytinci bulunmaktadır. Sektör açısından ekonomik
ve ticari bir önemi bulunmayan bu küçük üreticileri resimden çıkardığımızda
Avrupa Birliği’nin zeytincilere verdiği desteği daha net görme imkanı ortaya
çıkacaktır. Bu amaçla çalışmamızda Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı (İngilizce
Farm Accountancy Data Network), kısa adıyla FADN çerçevesinde toplanan
nicel verilerden faydalanılmıştır. FADN Avrupa Birliği Üye Devletleri’nin her
birinde ortak bir yöntem kullanılarak ekonomik açıdan anlam taşıyan belirli bir
büyüklükteki tarımsal işletmelere ilişkin temsil gücü yüksek örneklemlerle veri
toplanması ve bunların merkezi olarak derlenip analiz edilmesini içeren bir
uygulamadır.
Avrupa Komisyonu Ortak Tarım Politikası’na ilişkin
değerlendirme ve önerilerinde FADN verilerini temel almaktadır. Tablo 4.9’da
Avrupa Birliği’nin önemli zeytin üreticisi Üye Devletleri olan İspanya, İtalya,
Yunanistan ve Portekiz’de tüm zeytincileri temsil eden tarımsal işletmelerin
mevcut zeytincilik destekleme bütçesinin karara bağlandığı 1998 yılından beri
aldığı ortalama toplam destek rakamları sunulmaktadır35. Görüldüğü üzere elde
veri bulunan yedi yıllık dönemin ortalaması alındığında zeytincilerin İspanya’da
6.382, İtalya’da 3.863, Yunanistan’da 2.709 ve Portekiz’de 2.
2.008 EUR destek
aldığı ortaya çıkmaktadır.
34
Örnek vermek için İtalya’nın seçilmesinin nedeni hakedişin en kolay bu Üye Devlet’te
hesaplanmasıdır.
35
Verilerin toplanıp derlenmesi zaman aldığından elde bulunan bilgiler 2004 yılına kadar
gelmektedir.
76
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
FADN verileri incelendiğinde iki husus daha anlaşılmaktadır:
Birincisi,
Avrupalı zeytincilerin aldıkları yardımların tutarı bir yıldan ötekine şiddetli
şekilde dalgalanmaktadır. Bunun bir nedeni alternans ise öteki de ulusal
garantilenmiş miktar uygulamasının bir otomatik istikrarlaştırıcı olarak işlev
görmesidir. Doğrudan gelir desteğine geçiş zeytincilerin aldıkları yardımların
istikrara kavuşmasını sağlayacaktır. İkincisi, Avrupalı zeytincilerin Ortak
Tarım Politikası altında tarımsal üreticilere tanınan kırsal kalkınma yardımları
ve tazmin edici ödemeler gibi diğer imkanlardan da Devlet yardımlarından da
aktif şekilde faydalanmaktadır.
Tek ödeme sistemi altında zeytin üreticisi Üye Devletler zeytincilerin yardım
başvurularını entegre idare ve kontrol sistemi (İngilizce integrated
administrative and control system) ve bununla uyumlu olarak tasarlanan
zeytincilik coğrafi bilgi sistemleri ile kontrol etmekten sorumludur.
Avrupa Birliği’nde zeytincilik sektöründe üretimin nasıl desteklendiğini
gördükten sonra incelememize diğer desteklerle devam edebiliriz. Yukarıda
belirtildiği üzere tek ödeme sistemini düzenleyen (AT) 1782/2003 sayılı Tüzük
zeytincilere yapılan yardımlardan muhtelif kesintilere gidilmesini ve böylelikle
hasıl olan tutarlarla sektörde kaliteyi arttırmaya odaklanan önlemlerin finanse
edilmesini öngörmektedir. Fischler Reformu’nun ikinci ayağı kapsamında kabul
edilen diğer mevzuat olan, sıvı ve katı yağlar ortak piyasa düzenini kaldırarak
bunun yerine zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa düzenini kuran (AT)
865/2004 sayılı Tüzük bu çerçevede onaylanmış işletmeci örgütleri tarafından
aşağıdaki konularda çalışmalar yürütülebileceğini belirtmektedir:
“(a) zeytinyağı ve sofralık zeytin sektöründe piyasa takibi ve
yönetimi;
(b) zeytin üretiminin çevresel etkilerinin iyileştirilmesi;
(c)
zeytinyağı
geliştirilmesi;
ve
sofralık
zeytinlerin
üretim
kalitesinin
(d) zeytinyağı ve sofralık zeytin kalitesinin ulusal yönetimlerin
yetkisi altında izlenme sistemi, sertifikalanması ve korunması,
bilhassa nihai tüketicilere satılan zeytinyağlarının kalitesinin
gözlemlenmesi;
(e)
işletmeci örgütleri tarafından zeytinyağının kalitesinin
iyileştirilmesi amacıyla yürütülen faaliyetlere dair bilgilerin
yaygınlaştırılması.”
77
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Sektörde faaliyet gösteren üreticiler, sanayiciler ve/ya tüccarları bir araya
getiren tüm örgütleri kapsayan bir terim olan işletmeci örgütlerinin Üye
Devletler tarafından onaylanması ve çalışma programlarının seçilerek finanse
edilmesiyle ilgili ayrıntılı hükümler denetleme ve raporlama gereklilikleriyle
birlikte, (AT) 865/2005 sayılı Konsey Tüzüğü’nün zeytincilik sektöründe
işletmeci örgütlerine, çalışma programlarına ve bunların finansmanına ilişkin
olarak uygulanması için ayrıntılı kuralları ortaya koyan 19 Aralık 2005 tarih ve
(AT) 2080/2005 sayılı Komisyon Tüzüğü’nde yer almaktadır.
Aslına bakılırsa (1) zeytincilik destekleme bütçesinden finanse edilmesi ve (2)
Üye Devletlerin isteğine bağlı olması nedeniyle kalite önlemlerinin finansmanı
ayrı bir destekleme kalemi olarak düşünülmemelidir. Daha ziyade zeytincilik
desteklerinin kullanılması için bir yöntem, bir seçenektir. Hali hazırda bu
seçeneğe başvuran zeytin üreticisi Üye Devletler İtalya, Yunanistan ve Fransa
olup kalite önlemlerine tahsis ettikleri ulusal bütçeler sırasıyla 35,991 milyon
EUR, 11,098 milyon EUR ve 0,576 milyon EUR’dan ibarettir.
Görüldüğü üzere kalite önlemleri Avrupa Birliği tarafından karara bağlanan
ulusal bir seçenektir. Buna karşın Avrupa Birliği’nin zeytincilik düzenlemeleri
ulusal düzeyde uygulanmasına karşın Üye Devletlerin isteğine bağlı olmayan
ve sektörde ikinci bir destek oluşturan bir mekanizma içermektedir: özel
stoklama desteği.
4.3.3.
4.3.3. Özel Stoklama Desteği
Avrupa Birliği’nde zeytinciliğin üretim yardımları ile desteklendiği dönemde arz
fazlaları yüzünden piyasada fiyatların çökmesinin engellenmesi amacıyla
stoklama önlemlerine başvurulması gündeme gelmiştir. 136/66/AET sayılı
Tüzük’ün yaklaşık kırk yıllık tarihine bakıldığında stoklama açısından üç ayrı
rejime başvurulduğu görülmektedir: kamusal stoklama (1966-1978), çifte
stoklama (1978-1998) ve özel stoklama (1998’den bu yana).
İlk rejim müdahale merkezlerinde müdahale fiyatı üzerinden zeytinyağı satın
alınmasını ve piyasa koşulları uygun olduğunda ihale yöntemiyle satılmasını
öngörmektedir.
Ancak bu rejim kamusal stoklarda fazla miktarda yağ
birikmesine neden olmuş, bu yağların sonradan elden çıkartılmasında zorluklar
yaşanmıştır. Yıllar geçip zeytinyağları bozuldukça amortismanla defterden
düşülmüş veya tankların dibinde biriken tortuların hayrına sabun
imalathanelerine satılmıştır. Daha sonra kırmızı et ve süt tozu gibi aynı
sorunun görüldüğü diğer gıda maddeleriyle birlikte yoksullara ücretsiz olarak
dağıtılmaya başlanmasına karşın kamusal zeytinyağı stokları tükenmemiş,
üstelik bu yöntem ilave bir finansman gereksinimi doğurmuştur.
78
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Çözüm olarak 1978 yılında özel stoklama yardımı mekanizması devreye
alınmıştır.
Böylece ortaya çıkan çifte stoklama rejimi altında piyasada
rahatsızlık yaşanan dönemlerde stoklama yardımı verilerek piyasaya sürülen
zeytinyağlarının miktarının azalması sağlanmış, bu sayede fiyatların çökmesi
engellenerek kamusal müdahale gereksinimi ortadan kaldırılmıştır. Ancak bu
konuda tam bir başarı sağlanamamıştır.
1998 reformu çerçevesinde kamusal stoklama tamamen kaldırılmış, özel
stoklama zeytinyağı sektörünün tek emniyet mekanizması haline gelmiştir.
Fischler Reformu’nun 2004’teki ikinci ayağında da özel stoklama mekanizması
muhafaza edilmiştir.
Peki nasıl çalışıyor bu mekanizma?
Özel stoklamanın ilk kez hükme
bağlanmasından bu yana geçen 30 yılda idari kurallarda değişiklikler olmuş
elbette; ancak mekanizmanın özü aynı kalmış. Avrupa Birliği’nde veya belirli
bir bölgesinde36 zeytinyağı piyasasında stoklama ile giderilebilecek bir
rahatsızlık yaşanması durumunda üzere gerekli teminatları sunan kuruluşlara
ellerinde bulunan zeytinyağlarını piyasaya sürmek yerine stokta tutmaları
karşılığında belirli bir tutarda yardım verilmesi. Özel stoklama mekanizması ya
Avrupa Komisyonu tarafından gerekli görüldüğünde ya da zeytinyağı
piyasasında iki haftadan daha kısa olmaması gereken bir süre boyunca
kaydedilen ortalama fiyatların belirli eşiklerin altına düştüğünde kendiliğinden
olmak üzere devreye giriyor. Söz konusu eşikler 1998 yılında kaldırılan
müdahale fiyatı temel alınarak hesaplanagelmiş. Yani kamusal stoklamanın
ruhu hala canlı! (AT) 865/2005 sayılı Tüzük ile oluşturulan zeytinyağı ve
sofralık zeytin ortak piyasa düzeni altında söz konusu eşikler Tablo 4.10’da
gösterildiği gibi.
Mevcut kurallar altında özel stoklama desteğinin tutarı ihale usulü aracılığıyla
saptanmaktadır. Yani Üye Devletler belirli bir miktarda zeytinyağının belirli
bir süre stoklanması için teklif çağrısında bulunmakta, yapılan başvurular
arasından en düşük tutarı talep edene özel stoklama yardımı sağlamaktadır.
Teklif çağrılarına Üye Devletler tarafından onaylanmış olan kurumlar yanıt
verebilmektedir.
Bu çerçevede üretici örgütleri ve birliklerine öncelik
verilmekle beraber belirli büyüklükteki yağhaneler ve ambalajlama
teşebbüsleri de elverişli sayılmaktadır.
Onaylanan kurumların gerekli
stoklama kapasitesine sahip olması, stok kayıtları tutması ve denetimlerden
geçmesi gerekmektedir.
36
Bölge uygulamada hep Üye Devlet olarak tefsir edilmiş.
fiyatlarının belirlendiği ulusal borsalar bulunması.
Bunun nedeni zeytinyağı
79
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.10
Zeytinyağı Özel Stoklama Desteği için Eşik Fiyatlar
Zeytinyağı Türü
Asgari Fiyat (EUR/ton)
natürel sızma zeytinyağı
(azami 0,8° asit)
natürel birinci zeytinyağı
(0,8 ila 2° asit)
natürel lampant zeytinyağı
(2° asitten yüksek)
1.779
1.710
1.524*
* Her ilave asidite derecesi için 36,70 EUR azaltılır.
Kuralları bırakıp bir de uygulamaya bakalım. Özel stoklama yardımına bugüne
kadar toplam beş defa başvurulmuş. Bunlardan dördü çifte stoklama rejimi
altında, sonuncusu özel stoklama rejimi döneminde. Ayrıntılı bilgiler Tablo
4.11’de yer alıyor. Buna göre Avrupa Birliği en son 2001 yılında İspanya ve
Yunanistan’da
Yunanistan’da toplam 100.000 ton zeytinyağına ilişkin olarak özel stoklama
desteği vermiş, ihale sonucunda verilecek destek 1,22 EUR/ton/gün
EUR/ton/gün olarak
saptanmıştır. 2001 yılından beri zeytinyağı fiyatları yeteri kadar yüksek
seyrettiğinden bir daha özel stoklama yardımına gereksinim duyulmamıştır.
Bu en yakın tarihli özel stoklama desteği hakkında biraz daha bilgi verelim:
Avrupa Komisyonu İspanya ve Yunanistan’da 17 ila 31 Ocak 2001 tarihleri
arasında zeytinyağı fiyatlarında aşırı bir düşüş olduğunu saptamış, özel
stoklama yapılması için gerekli tüzüğü 16 Şubat’ta, yani yaklaşık olarak iki
hafta içerisinde yayınlamıştır.
Sadece natürel sızma ve natürel birinci
zeytinyağlarının stoklanması için destek verilmesi karara bağlanmıştır. Bu
çerçevede ilk ihaleye 26 Mart 2001’de çıkılmış, bunu 6 ve 27 Nisan ile 15
Mayıs’ta düzenlenen ihaleler takip etmiştir. Özel stoklama sözleşmeleri 2001
yılı sonuna kadar yürürlükte kalmak üzere akdedilmiş, ancak piyasadaki
durumun düzelmesi üzerine 12 Kasım 2001’de çıkartılan bir tüzükle kısmen
iptal edilebilmelerine imkan tanınmıştır.
Dolayısıyla 2001 yılında özel
stoklamaya çekilen bir parti zeytinyağının azami olarak 330 EUR/ton, asgari
olarak 220 EUR/ton civarında bir destek aldığını söylemek mümkündür. Bu da
natürel sızma için o dönemde piyasada geçerli bulunan azami fiyatın (yani
müdahale fiyatının % 95’inin) azami destekte yaklaşık olarak % 20, asgari
destekte
ise
%
13’üne
denk
gelmektedir.
80
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.11: Özel Stoklama Destekleri
Pazarlama yılı
yılı
İlgili mevzuat1
Üye Devletler
1987/88
31988R0315
31988R2326
1991/92
31992R0046
Tüm zeytin üreticisi
Üye Devletler
Tüm zeytin üreticisi
Üye Devletler
İspanya
İtalya
Yunanistan
Portekiz
Toplam
İspanya
İtalya
Yunanistan
Portekiz
Toplam
1992/93
31993R0217
31993R0383
1997/98
31998R0094
31998R0258
31998R0504
31998R0597
2000/2001
32001R0327
32001R2194
32001D0249
32001D0377
32001D0362
32001D0386
İspanya
Yunanistan
Toplam
Stoklanmasına
Stoklanmasına izin
verilen miktarlar
miktarlar
(ton)
300 0003
200 0003
76 000
70 000
30 000
4 000
180 0003
76 000
70 000
30 000
4 000
180 0003
80 000
20 000
100 000
Zeytinyağının
pazarlandığı
durumda
yardımın tutarı2
2 ECU/100
kg./60 gün4
3,5 ECU/100
kg./60 gün
Zeytinyağının
pazarlanamadığı
durumda yardımın
tutarı2
0,6 ECU/100 kg./60
gün
1 ECU/100 kg./60
gün
4,5 ECU/100
kg./60 gün
1 ECU/100 kg./60
gün
5,4 ECU/100
kg./60 gün
0 ECU/100 kg./60
gün
1,22 EUR/ton/gün
81
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Notlar: (1) İlgili Tüzükler sütununda yer alan Celex No’lardan ilki özgün tüzüğü, diğerleri ise bunu değiştiren veya düzelten
tüzükleri veya uygulayan kararları göstermektedir.
(2) Çifte stoklama rejimi döneminde tüm tüzüklerdeki ortak bir hüküm stoklamayı gerçekleştiren tarafın bir stoklama
sözleşmesinin süresinin sona ermesini takip eden 60 günlük süre dahilinde stoklanmış olan zeytinyağının pazarlandığı
gösteren kanıtlar arz etmemesi durumunda daha düşük bir stoklama yardımının verilmesidir. 1997/98 pazarlama yılında bu
durumda hiç yardım verilmemiştir. Bu uygulamanın amacı özel stoklama yardımı almış olan yağların daha sonra müdahale
için teklif edilmesini caydırmaktır. Özel stoklama rejimi döneminde kamusal müdahale kaldırılmış olduğundan böyle bir
önleme gerek duyulmamıştır.
(3) Pazarlama yılı sırasında herhangi bir anda sözleşmeler tarafından kapsanabilecek toplam miktardır.
(4) 1 hesap birimi = 1 ECU = 1 EUR (geçiş dönemi kurları)
82
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Özel stoklama desteği bir emniyet mekanizmasıdır. Yani her zaman verilen bir
destek değil, piyasada sorun yaşanan dönemlerde gündeme gelen bir
çözümdür. Ve işte bu nedenle zeytinyağı sektöründe istikrar açısından son
derece önemlidir. Hiç kullanılmasa bile böyle bir mekanizmanın varlığı dahi
sektördeki oyunculara yeteri kadar kuvvetli bir sinyal vermekte,
spekülatörlerin hevesini kırmaktadır.
4.3.4.
4.3.4. Pazarlamaya Yönelik Destekler
Avrupa Birliği’nin zeytinyağı sektöründe arz fazlasıyla karşılaşınca bir yandan
zeytinyağı arzını kısmaya yönelik negatif önlemler, öte yandan ise talebi
arttırmaya yönelik pozitif önlemler aldığını daha önce belirtmiştik. Negatif
önlemleri sektörde üretimin desteklenmesini anlatırken sıraladık: yardımların
ulusal garantilenmiş miktarlar ve 1 Mayıs 1998’den sonra dikilen zeytin
ağaçları ve bunlardan elde edilen ürünleri yardım harici bırakılmasıyla
sınırlandırılması. Hazır yeri gelmişken belirtelim ki ikinci sınırlandırma Avrupa
Komisyonu’nun tarımsal mevzuatın basitleştirilmesi girişimi çerçevesinde
kaldırılıyor37.
Pozitif önlemler sayıca daha çok. Hepsi de 1978 yılında getirilmiş. Ne mi
bunlar? Tüketim yardımı, üretim iadesi ve promosyon kampanyaları. Beş
litrelik veya daha küçük şişe veya ambalajlar içinde satılan zeytinyağlarına
ilişkin olarak verilen bir ödeme tüketim yardımı. Şişeleme veya ambalajlamayı
gerçekleştiren tesislerin sahiplerine ödeniyor. Yani tüccar kesime yönelik.
Amacı da zeytinyağları ile diğer nebati yağlar arasındaki fiyat makasını bir
nebze olsun giderip satışları arttırmak. Ancak tüketim yardımı alınan bütün
önlemlere karşın büyük yolsuzluklara neden oluyor. Bu arada tüketiciler de
artık zeytinyağının nitelikleri hakkında bilinçlenmiş, fiyat makasına kalite
primi diye bakmaya başlamış.
Dolayısıyla Avrupa Birliği 1998 reformu
kapsamında tüketim yardımı düzenlemesini kaldırıyor.
Gelelim üretim iadesine. Bu yardımın hedef kitlesi ürünlerinde zeytinyağı
kullanan konserve imalatçıları. Avrupa Birliği zeytinyağları ile diğer nebati
yağlar arasındaki fiyat makası nedeniyle sadece tüccarı değil, sanayiciyi de
desteklemeye karar vermiş anlayacağınız. Tüketim yardımlarının aksine sorun
çıkartmıyor üretim iadeleri. Yine de 2004 yılında karara bağlanan zeytinyağı
ve sofralık zeytin ortak piyasa düzeni bu desteğe yer vermiyor. Tek nedeni
tüketicilerin bilinçlenmiş, artık zeytinyağlı ürünler için daha fazla para
ödeyecek hale gelmiş olması.
37
Aynı amaçla zeytinyağı ve sofralık zeytin ortak piyasa düzeni ile mevcut bulunan diğer 20
tüzük tek bir mevzuatta birleştiriliyor. Bu tek ortak piyasa düzeninde zeytinciliğe ilişkin
kurallarda herhangi bir değişiklik yok.
83
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
İyi de tüketiciler nasıl bilinçleniyor? Sağlıklı yaşam ve damak tadı gibi
yükselen değerlerin, artan gelirlerin, değişen eğilimlerin rolü birincil kuşkusuz.
Ancak özellikle zeytin üreticisi olmayan Üye Devletler ve üçüncü ülkelerde bu
değişim promosyon ve bilgilendirme kampanyaları aracılığıyla destekleniyor,
kolaylaştırılıyor. Avrupa Birliği 1978 yılında Topluluk dahilinde zeytinyağı
tüketimini teşvik etmek için kampanyalar yürütülmesine karar veriyor. Bu
doğrultuda sonuncusu 2000-2002 dönemini kapsayan yedi kampanya
düzenlenmiş.
Brüksel bir yandan da eski adıyla Uluslararası Zeytinyağı Konseyi, 2007
yılından itibaren geçerli adıyla Uluslararası Zeytin Konseyi, kısaca UZK
tarafından belirli hedef pazarlara yönelik olarak sürdürülen promosyon
kampanyalarını destekliyor, bu amaçla UZK’nın Promosyon Fonu’na normal
katkı payının yanı sıra yıllar boyunca yüklü bir gönüllü bağışta bulunuyor.
Ancak Brüksel 1998 yılında UZK’nın menşe veya markalara değil, ürünün
kendisine odaklanan kampanyaları yerine AB menşesini vurgulayan kendi
önlemlerini hayata geçirmeye karar veriyor. Bunun iki nedeni var: Birincisi, o
dönemki UZK İcra Sekreteri’nin mali usulsüzlükleri.
Bu sorun İcra
Sekreteri’nin değiştirilmesi ve ayrıntılı bir denetim vasıtasıyla gideriliyor.
İkinci neden daha önemli dolayısıyla. 1998 yılında Türkiye UZK’dan ikna edici
olmayan sebeplerle ayrılıyor. Ayrılma kararını savunmak için öne sürdüğü
başlıca gerekçe şu:
UZK’nın kampanyaları belirli bir menşeye yönelik
olmadığından bizim ihracatımızı teşvik etmiyor, ayrıldığımızda bir yandan
bunların etkisinden faydalanmaya devam ederiz, öte yandan da UZK’ya
ödediğimiz aidatlarla kendi zeytinyağımızı tanıtırız. Aradan dokuz yıl geçmiş
olmasına karşın bu söz henüz tutulmuş değil. Üstelik Türkiye’nin öne sürdüğü
gerekçe Brüksel’i sinirlendirmiş. “Onlar akıllı, biz aptal mıyız?” diye düşünen
Avrupa Birliği kendisi ve Tunus’tan sonra dünyanın en büyük zeytinyağı
üreticisinin UZK’dan çekilmesiyle zeytinyağı sektöründe uluslararası
dayanışmanın bozulduğuna kanaat getirip artık kendi menşesine yönelik
kampanyalar düzenlemeye karar vermiş. Böylelikle Türkiye’nin UZK’dan
ayrılma kararının ne kadar hatalı olduğu ortaya çıkıyor. Ülkemizin UZK’nın
araştırma-geliştirme çalışmaları ile zirai ve teknik eğitimlerinden dışlanması
da cabası!
Promosyon kampanyalarına dönmek gerekirse Avrupa Birliği başta zeytinyağı
tanıtımı konusunda sağladığı başarıdan yola çıkarak daha fazla tarımsal ürün ve
gıda maddesinin tanıtımını desteklemeye karar veriyor. Bu nedenle ve Ortak
Tarım Politikası’nda görülen yataylaşma eğiliminin bir sonucu olarak
zeytinyağına özgü ve diğer sektörel düzenlemelerin yerini 1999’da üçüncü
ülkelere yönelik, 2000 yılında ise AB dahilinde yürütülecek bilgilendirme ve
promosyon önlemlerine ilişkin ortak ve son derece ayrıntılı kurallar alıyor.
84
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Büyük ölçüde örtüşen bu kurallar tanıtımda önceden belirlenmiş bir stratejinin
uygulanması ve kalitenin vurgulanmasını, bu doğrultuda mesleki veya sektörel
kuruluşlar tarafından önerilen veya UZK gibi uluslararası örgütlerce hazırlanan
programların Üye Devletler tarafından değerlendirmeden geçirilmesini, seçilen
önlemlerin kısmen finanse edilmesi ve mali yönetimine özen gösterilmesini
içeriyor. Söz konusu promosyon önlemlerine 2000 yılında ayrılan 67 milyon
EUR 2007’de 45,8 milyon EUR’ya gerilemiş durumda. Bunun nedeni yeterli
sayıda elverişli başvuru olmaması nedeniyle geçmişte ayrılan bütçenin
tamamının kullanılamaması. Yani başvuru sayısı arttıkça promosyon bütçesi de
eski seviyesine tekrar yükselecek.
Üçüncü ülkelere yönelik olarak desteklenecek önlemler şöyle sıralanıyor:
Avrupa Birliği ürünlerinin özellikle kalite, hijyen, gıda güvenliği, besleyicilik,
etiketleme, hayvan refahı ve çevrecilik açısından üstünlüklerini ortaya koyan
halkla ilişkiler etkinlikleri, promosyonlar ve tanıtımlar, uluslararası öneme
sahip toplantı, fuar ve gösterilere bilhassa Avrupa Birliği stantları ile katılım,
coğrafi işaretler ve diğer kalite sistemleri hakkında bilgilendirme
kampanyaları, pazarlama imkanlarının genişletilmesi için gerekli olan yeni
piyasa araştırmaları, yüksek düzey ticari geziler ve bu etkinliklerin sonuçlarını
değerlendirme çalışmaları.
Avrupa Birliği seçilen önlemlerin bütçesinin
normalde en fazla % 50’sini karşılıyor. Öneride bulunan örgütlerin en az %
20’lik bir finansman sağlaması lazım. Geriye kalan tutarı karşılamak ise ilgili
Üye Devletlere düşüyor. Ancak yüksek düzey ticari geziler ve değerlendirme
çalışmaları ile Avrupa Birliği genelinde fayda sağlayacak programların tamamı
Brüksel tarafından finanse edilebiliyor.
Önlemlerin uygulanacağı ülkeler ve coğrafi alanlar ile kapsayacağı ürünlerin
listeleri iki yılda bir düzenleniyor.
Hemen belirtelim:
Türkiye Avrupa
Birliği’nin hedef pazar listesine 2005 yılında Balkan ülkeleri ve Ukrayna ile
birlikte girdi! Zeytinyağı ve sofralık zeytinler ise en başından beri listede.
Hali hazırda kapsanan diğer ürünler kırmızı et ve preparatları, beyaz et, süt
ürünleri, coğrafi işaret taşıyan ürünler, yaş ve işlenmiş meyve ve sebzeler,
işlenmiş tahıl ve pirinç ürünleri, lifli keten, canlı çiçek ve süs bitkileri ile
organik ürünler.
Uygulamanın başladığı 2001 yılından bu yana önerilen 126 tanıtım programının
77’si kabul edilmiş ve Avrupa Birliği tarafından toplam 62,3 milyon EUR
tutarında finansman sağlanmış bulunuyor. Bu çerçevede zeytinyağı ve sofralık
zeytinlere özgü İtalya’dan üç, Yunanistan’dan iki programa % 50’lik azami
finansman oranı üzerinden 3,3 milyon EUR destek sağlanmış, yani toplam
bütçenin % 5,3’ü ayrılmış. Zeytinyağı tanıtımı sadece bu beş program ile değil,
Akdeniz ülkeleri tarafından yürütülen ve birden fazla ürünü kapsayan birçok
85
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
kampanya ve coğrafi işaretli ve organik ürünlere ilişkin önlemler aracılığıyla
da desteklenmiş durumda.
Avrupa Birliği dahilinde uygulanacak önlemler üçüncü ülkelere yönelik
olanlarla benzeşiyor:
Topluluk ürünlerinin özgün niteliklerini vurgulayan
halkla ilişkiler etkinlikleri, promosyonlar ve reklamlar, ulusal ve Avrupa
çapında toplantı, fuar ve gösterilere katılım, kalite sistemleri hakkında
bilgilendirme kampanyaları ve değerlendirme çalışmaları. Finansman kuralları
aynı. Ancak Üye Devletler’e bilgilendirme kampanyaları için program önerisi
gelmemesi durumunda ihaleye çıkma hakkı tanınmış.
Kapsanan ürün ve temaların listesi yine iki yılda bir belirleniyor ve üçüncü
ülkelerde tanıtılanların yanı sıra arıcılık ürünleri, tohum yağları, yumurta
etiketlenmesi düzenlemesi ve en dış bölgelerden gelen ürünlere özgü grafik
işaretini içeriyor. Ayrıca her bir ürün veya tema için bir strateji karara
bağlanıyor ve hazırlanacak programların uygun olması gereken bir rehber
hazırlanıyor. Bu dahili tanıtım önlemlerini üçüncü ülkelere yönelik olanlardan
ayıran en önemli özellik. Zeytinyağı ve sofralık zeytin tanıtım rehberini Kutu
4.3 olarak sunuyoruz.
Brüksel bu uygulama çerçevesinde önerilen 406 tanıtım programının 222’si
kabul etmiş ve toplam 164 milyon EUR’luk finansman sağlanmış. Zeytinyağı ve
sofralık zeytinler için İtalya’dan beş, Yunanistan’dan üç ve İspanya ile
Fransa’dan birer tane olmak üzere 10 program seçilerek % 50’lik azami
finansman oranı üzerinden, toplam tanıtım harcamalarının % 3,3’üne denk
gelen 6,5 milyon EUR tutarında kaynak ayrılmış. Böylelikle daha önce
düzenlenen yedi kampanya ile devamlılık sağlanmış.
Promosyon ve
bilgilendirme kampanyaları çerçevesinde zeytinyağı ve sofralık zeytinlerin
tanıtımı için harcanan toplam tutar ise 10 milyon EUR’ya ulaşmış.
4.3.5. Devlet Yardımlarından Örnekler
Avrupa Birliği’nde tarımsal desteklerin genel çerçevesini çizerken Ortak Tarım
Politikası’nın yanı sıra Devlet yardımlarını da ele almış, Avrupa’da tarım
sektörüne aktarılan kaynakların zannedilenden çok daha fazla olduğunu
görmüştük.
Biraz da Devlet yardımlarını ele almak lazım dolayısıyla. Avrupa Birliği’nin
konuyla ilgili merkezi sicili yüzlerce, hatta binlerce Devlet yardımı kararını
içeriyor. Üstelik bunların önemli bir bölümü yatay nitelikli ya da birden fazla
ürünü ilgilendiren tarımsal veya bölgesel desteklemelerden oluştuğundan
zeytinciliğe yönelik Devlet yardımlarının toplam sayısını veya tutarını sapta-
86
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Kutu 4.3
Avrupa Birliği Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Tanıtım Rehberi
1. Durum Değerlendirmesi
Zeytinyağı piyasasında dengenin muhafaza edilmesi için iç ve dış pazarlama
kanalları önem taşımaktadır. İç talep geleneksel tüketiciler ile yeni tüketiciler
arasında büyük farklılık göstermektedir. Yeni tüketiciler talebin arttırılması
için önemli fırsatlar sunmaktadır.
2. Hedefler
Öncelik olarak yeni tüketicilerin talebini piyasaya nüfuzu arttırarak, kullanımı
çeşitlendirerek ve bilgilendirme aracılığıyla yükseltmek. Geleneksel tüketici
piyasalarda ürünlerin daha az bilinen yönlerine ve gençlere odaklanmak.
3. Hedef Gruplar
Tüketiciler, kanaat önderleri, medikal ve paramedikal yayınlar, distribütörler
4. Ana mesajlar
Genel olarak:
Natürel zeytinyağlarının gastronomik ve organoleptik
niteliklerinin çeşitliliği, farklı zeytinyağı kategorileri, zeytinyağının sağlıklı
beslenme için önemi, kalite sertifikasyonu ve etiketleme kuralları, coğrafi
işaretler, sofralık zeytinlerin çeşitleri ve kullanımları
Yeni tüketiciler için: zeytinyağının doğal, geleneksel ve modern mutfaklara
uygun bir ürün olduğu, kullanım önerileri
Geleneksel tüketiciler için: şişeli zeytinyağı almanın avantajları, geleneksel
imajın modernleştirilmesi
5. Ana kanallar
Internet ve elektronik ortamlar, satış noktalarında promosyon, halkla ve
basınla ilişkiler, basında tanıtım yazıları, medikal ve paramedikal meslek
gruplarıyla ortak faaliyetler, televizyon ve radyo, fuarlara katılım
6. Programların süre ve kapsamı
Öncelik her bir aşama için strateji ve hedefleri belirli çok yıllı programlara ve
yeni tüketici piyasalara verilmek üzere 12 ila 36 ay
7. Yıllık gösterge bütçe
4 milyon EUR
87
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
mak mümkün değil.
Bunun yerine son yıllardaki Devlet yardımlarından
örnekler verelim:
•
Avrupa Komisyonu tarafından 19 Şubat 2007’de kabul edilen N 406/06
sayılı yardım İspanya’nın Endülüs bölgesinde faaliyet gösteren
zeytincilere zeytin sineğiyle mücadele amacıyla bir yıllık bir süre boyunca
toplam 1.800.000 EUR tutarında doğrudan ve karşılıksız yardım
yapılmasını içermektedir. Yardım yoğunluğu % 75’tir. Yani bu yardımla
elverişli masrafların % 75’i karşılanacak, geri kalan masraflar zeytinciler
veya zeytincilerin kurduğu kooperatifler gibi örgütler tarafından
üstlenilecektir.
•
7 Mayıs 2004 tarihinde İspanya’da pirina yağı ekstraksiyonu, rafinajı ve
şişelenmesi alanında faaliyet gösteren teşebbüslere yönelik bir yardım
düzenlemesine izin verilmiştir. Yardım alt-sektöre toplamda azami 30
milyon EUR’luk sübvanse edilmiş kredi açılmasını içermektedir. Yardımın
nedeni 2001 yılında yaşanan ve sektörü olumsuz etkileyen bir kamu
sağlığı krizidir.
Temmuz 2001’de bazı pirina yağlarında polisiklik
aromatik hidrokarbonların (PAH’lar) bulunduğu tespit edilmişti. Bulunan
PAH’lar arasında kanserojen bir madde olan benzopiren de vardı. Ne
Topluluk hukukunda ne de İspanyol ulusal hukukunda o dönemde bu
konuyla ilgili bir hüküm bulunmamaktaydı. İspanyol hükümeti yine de
harekete geçerek bir tebliğ aracılığıyla pirina yağlarında PAH’lara dair
bazı üst limitler belirlemiş ve ilgili teşebbüslerin piyasadaki tüm pirina
yağlarının çekerek hiç PAH kalmayacak şekilde tekrar rafine etmesini
gerekli kılmıştır. Tahmin edileceği gibi bu talimatlar alt-sektöre büyük
bir maliyet getirmiştir. Dolayısıyla İspanyol makamları firmaların yeni
üretim prosesine uyum sağlayabilmek için yapacakları yatırımları finanse
etmek bir yardım düzenlemesine gitmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde
verilen kredilerin % 3’lük faizi Tarım Bakanlığı tarafından karşılanacaktır.
Bakanlık
ayrıca
bu
krediler
için
yatırılacak
teminatları
da
karşılayabilecektir. Kredilerin süresi bir yıldır; tutarları ise borçlu
teşebbüsün boyutuna göre saptanmaktadır.
•
20 Kasım 2003 tarihinde kabul edilen N 225/03 ve N 273/03 sayılı
yardımlar İspanya’da zeytin ağaçlarının don nedeniyle gördüğü zararın
karşılanmasına yöneliktir. N 225/03 sayılı yardımın bütçesi 1.335.121,30
EUR iken bunun yeterli gelmeyeceği anlaşıldıktan sonra izin başvurusu
yapılan N 273/03 sayılı yardım için herhangi bir bütçe sınırlamasına
gidilmemiştir. Zira bu yardımlar bir doğal felaket veya istisnai durumdan
kaynaklanan zararları karşılamaya yöneliktir.
•
1 Eylül 2003 tarihinde kabul edilen N 257/03 sayılı yardım İtalya’nın
Avrupa Birliği mevzuatında daha az kayrılmış alanlar (İngilizce lessfavoured areas) olarak adlandırdığı sapa veya dağlık alanlarda tarımsal
üretimi desteklemek amacıyla geliştirdiği bir yardım programıdır. Buna
88
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
•
•
•
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
göre Lombardiya bölgesindeki dağlık alanlarda hayvancılık yapılan
çiftlikler ile zeytin ağacı, meyve ağacı veya bağlarla kaplı arazilere hektar
başına 95 EUR’luk ilave bir yardım verilecektir. 10 yıl süreyle verilecek
bu yardımın ilk üç yıllık bütçesi 8.000.000 EUR olarak saptanmıştır.
Yine aynı tarihte kabul edilen NN 79/01 sayılı yardım (eski sayısı N
512/01) ile Fransa’nın zeytinyağı sektöründe araştırma-geliştirme, teknik
destek ve promosyon önlemlerinin finanse edilmesi için 540.000 EUR
yardım vermesi onaylanmıştır. Yardım yoğunluğu % 100’dür.
24 Temmuz 2003 tarihinde kabul edilen N 126/03 sayılı karar ile
İtalya’nın Toskana bölgesinde “Şarap, natürel sızma zeytinyağı ve agrogıda ürünleri yolları” isimli program kapsamında kırsal turizmin
geliştirilmesi amacıyla gerekli altyapının sağlanması ve promosyon
faaliyetleri yürütülmesine yönelik olarak kamu finansmanı sağlanması
mümkün kılınmıştır. Promosyonel faaliyetlerin % 40 ila 50’si finanse
edilecek, diğer yardımlar de minimis kapsamında olacaktır. Belirli bir
süreyle kısıtlı olmayan bu yardım programının bütçesi her yıl bölgesel
bütçe kanunuyla belirlenecektir. Birinci yıl için bütçesi ise 100.000
EUR’dur.
13 Şubat 2003 tarihinde kabul edilen N 661/01 sayılı yardım ile İtalya’nın
Sardunya bölgesinde Gonnosfanadiga belediye sınırları içinde bulunan ve
Temmuz ila Aralık 1999 döneminde görülen kuraklık nedeniyle zeytinyağı
üretimi olumsuz etkilenen tarımsal işletmelere yaklaşık olarak 258.000
EUR’luk bir yardım verilmesi sağlanmıştır. Yardım yoğunluğu % 30’dur.
Bu düşük yoğunluğun nedeni zeytinyağı üretiminin kısmen azalması ve
yardımların da ilke olarak zararları kısmen karşılamasıdır.
Örneklerin çoğaltılması mümkündür. Ancak esas olan husus Avrupa Birliği’nin
zeytincilik sektörünü muhtelif yöntemlerle desteklemekle kalmayıp Üye
Devletlerin desteklerine de yeşil ışık yakmasıdır.
Yardım kararları incelendiğinde Devlet yardımlarının yeni düzenlemelere
uyumun kolaylaştırılması, promosyon ve teknik destek gibi sektörün
geliştirilmesine yönelik ekonomik amaçlarla olduğu gibi zararların karşılanması
ve sapa alanlarda zeytinciliğin desteklenmesi gibi sosyal amaçlarla da
verildiğini göstermektedir.
Bu açıdan bakıldığında Devlet yardımları Avrupa Birliği’nin kırsal ve bölgesel
kalkınma ile kaynaşma amacıyla Yapısal Fonlar aracılığıyla sağladığı
finansmanla aynı işlevleri görmektedir. Ancak bazen öyle istisnai durumlar
olmaktadır ki ne Ortak Tarım Politikası veya Yapısal Fonlar kapsamında
mevcut bulunan imkanlar ne de Devlet yardımlarına ilişkin esneklikler yeterli
olmamaktadır.
Neyse ki Avrupa Birliği böyle durumlarda “mevzuat izin
89
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
vermiyor”, “bütçe yetmiyor” gibi gerekçelerle zeytincileri
yalnız
bırakmamaktadır. Aynen 1985’te olduğu gibi.
1985 yılında Avrupa’da sert ve uzun donlar yaşanmış, bu doğal koşullar
özellikle tepelik ve dağlık alanlarda bulunan zeytinliklerin büyük hasar
görmesine neden olmuştur. Hatta bazı zeytinlikler tamamen yok olmuştur.
Zararın büyüklüğü karşısında Avrupa Birliği harekete geçmiş, Topluluk’un
belirli bölgelerinde 1985 donu yüzünden zarar gören zeytinliklerin tekrar
dikilmesi ve dönüştürülmesi için ortak bir önlem getiren 26 Mayıs 1986 tarih
ve (AET) 1645/86 sayılı Konsey Tüzüğü’nü kabul etmiştir.
İtalya ve
Fransa’nın belirli bölgelerini kapsayan38 bu Tüzük’ün uygulama süresi
sonradan uzatılmıştır.
(AET) 1645/86 sayılı Konsey Tüzüğü’nün amacı zeytinliklerin yeniden tesis
edilmesi, yani yeniden tarımsal üretime kazandırılmasıdır. Bunun için iki farklı
yöntem benimsenmiştir: (1) doğal koşullar nedeniyle zeytincilik dışında bir
tarımsal faaliyet yapılması muhtemel olmayan bölgelerde zeytin ağaçlarının
yeniden dikilmesi, (2) diğer bölgelerde zeytincilik yerine piyasada rahatça
pazarlanabilecek olan bir tarımsal ürüne geçilmesi.
Bu amaçlarla Üye
Devletler veya yerel yönetimler tarafından hazırlanan programlar, Avrupa
Komisyonu tarafından onaylandıktan sonra FEOGA aracılığıyla finanse
edilmiştir. Söz konusu programların bir kooperatife veya üretici grubuna
mensup olan zeytincilere ilişkin olması da hükme bağlanmıştır.
Ayrıca
“Zeytincilik aynı zamanda mekanizasyonu ve bunun sayesinde daha düşük
üretim masraflarını teşvik edecek bir şekilde yeniden tesis edilmeliyken”
hükmü verilerek bu vesile ile tarımsal verimliliğin, zeytinyağının kalitesinin
yüksek bir seviyede muhafaza edilmesi veya zaten böyle olmadığı durumda
kalite seviyesinin arttırılması şart koşularak kalitenin yükseltilmesi de
hedeflenmiştir. Verilen yardımın tutarı zeytinliklerin tamamen sökülüp yeniden
dikildiği durumda 4.300 ECU/ha39 tutarına ulaşmıştır. Ağaçların sadece ana ve
ikincil dallarının kesildiği durumda bile ağaç başına 6 ECU’lük ödeme
yapılmıştır.
Böylelikle sadece bazı Üye Devletleri etkilemekle beraber Devlet
yardımlarının yetersiz kaldığı durumlarda da Avrupa Birliği’nin müdahale
etmesi hususunda bir emsal teşkil edilmiştir. Nitekim yaşanan bu ve benzeri
deneyimlerden ders alan Birlik 11 Kasım 2002 tarih ve (EC) 2012/2002 sayılı
Konsey Tüzüğü aracılığıyla Avrupa Dayanışma Fonu’nu kurmuştur. Ağır doğal
felaketlere uğrayan Üye Devletler yardım ve yeniden yapılandırma çalışmaları
için bu Fon’dan yararlanabilmektedir.
38
İtalya’da Liguria, Emilia-Romagna, Toskana, Marche, Umbria, Lazio, Campania, Molise ve
Basilicata, Fransa’da Languedoc-Roussillon ve Provence-Alpes-Côte d'Azur bölgeleri.
39
1 ECU = 1 EUR (geçiş dönemi kuru)
90
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
4.3.6.
4.3.6. Avrupa Birliği
Karşılaştırılması
Zeytincilik
Desteklerinin
Türkiye’deki
Durum
ile
Avrupa Birliği’nin zeytincilik politikalarının Türkiye’deki uygulamalarla
karşılaştırılması, mevzuatların ayrıntılı yasal tetkik yöntemiyle mukayese
edilmesi, Türkiye’nin uyum ve müzakere stratejisinin saptanıp mevzuat uyumu
ve idari kapasite oluşturulması için yapılması gerekenlerin ortaya konulması
başlı başına bir iş.
Hatta Nisan 2007’de açıklanan Türkiye’nin AB
Müktesebatı’na Uyum Programı’nda (2007-2013) zeytinciliğin hiç ele
alınmamış olması nedeniyle bir zorunluluk. Ancak bu çalışmada amacımız
tarımsal kooperatifçiliğe ve bu vesile ile faaliyet alanımız olan zeytinciliğe
yönelik düzenleme ve destekleri saptamak ve ülkemizdeki durum ile
karşılaştırmak. Bu nedenle mevzuat uyumu meselesini şimdilik bir kenara
bırakalım ve destekleri karşılaştıralım.
Ülkemizde tarım kesimine ilişkin Avrupa Birliği’ndeki gibi ayrıntılı istatistikler
veya 5488 sayılı Tarım Kanunu’nda yer almakla beraber operasyonel hale
gelmiş bir Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı bulunmuyor. Var olan bilgilere de
ulaşmak zor.
Bu nedenle elimizde bulunan en güvenilir ve uygun verileri
kullanarak
ve
bazı
varsayımlarda
bulunarak
gerçekleştireceğiz
karşılaştırmamızı. Tabi bunun için öncelikle ülkemizde zeytinciliğe, daha
doğrusu zeytinyağına yönelik destekleri incelememiz gerekiyor.
Türkiye’de zeytinyağının desteklenmesinde iki dönem var: destekleme fiyatı
dönemi ve prim dönemi. Üreticiler birinci dönemde destekleme alımları, yani
bir çeşit taban fiyat uygulaması, ikinci dönemde ise dolaysız sübvansiyonlar
aracılığıyla desteklenmiştir. Zeytinyağı için destekleme alımları ilk kez 1966
yılında hayata geçirilmiştir. Bakanlar Kurulu bu amaçla - o dönem ki resmi
adıyla - İzmir Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatiflerini, yani TARİŞ’i
görevlendirmiştir40. Güneydoğu Birlik de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde
zeytinyağı almış, ancak destekleme fiyatı döneminin 30 yıllık tarihi boyunca
sadece 1977, 1979, 1990 ve 1993 yılları haricinde alımların % 90’ından fazlası
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle
TARİŞ destekleme fiyatı dönemi boyunca fiilen piyasa düzenleyicisi olarak
görev yapmıştır.
yapmıştır. Nitekim destekleme fiyatı açıklanmayan yıllarda ve hatta
destekleme alımlarının sona ermesini takiben üreticiler ve sektör TARİŞ’ten bu
rolü sürdürmesini beklemiş, Yönetimlerimiz de – özerkleşme öncesinde Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı’nın onayı ile - açıkladıkları barem fiyatlar aracılığıyla
gerektiğinde ticari özveride de bulunarak bu kamusal görevi mümkün olduğu
kadarıyla sürdürmeye çaba göstermiştir.
40
1987 yılında yapılan ünvan değişikliğiyle TARİŞ adı resmilestirilmiş, aynı yıl zeytin ürünü
Zeytinyağı Birliği faaliyet alanına alınmıştır.
91
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Zeytinyağı 1987 ila 1990 yılları arasında destekleme kapsamı haricinde
tutulmuş, 1991 yılında sofralık zeytin ile beraber tekrar desteklemeye
alınmıştır. Ancak ülkemizin 1994 yılında yaşadığı ekonomik kriz ve aynı yıl
alınan 5 Nisan kararları ile destekleme fiyatı dönemi sona ermiştir41.
Prim döneminin temelleri de aynı tarihlerde atılmıştır. 12 Ağustos 1993 tarih
ve 4725 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile tarım satış kooperatifleri ve
birliklerinin faaliyet alanına giren tarımsal ürünlerin gerek bu kuruluşlara
gerekse de diğer alıcılara satılmasına ilişkin olarak hedef fiyat ve müdahale
fiyatı uygulamaları getirilmiş, böylelikle Avrupa Birliği’nde o dönemde geçerli
olan, günümüzde yürürlükte bulunmayan uygulamalara uyum sağlanması
hedeflenmiştir. Bu uygulama ülkemizde “prim sistemi” olarak anılmaktadır.
5488 sayılı Tarım Kanunu kapsamında ise fark ödemesi olarak
adlandırılmaktadır. Başta kütlü pamuğu kapsayan prim sistemi 2 Şubat 1999
tarih ve 23599 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 1998/99 kampanyasına ilişkin
olarak zeytinyağını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Prim döneminde de
TARİŞ ve diğer tarım satış kooperatifleri
kooperatifleri ve birlikleri kamusal desteklemelerin
üreticiye aktarılmasını kolaylaştıran ve etkinleştiren birer aracı olarak görev
yapmıştır. Nitekim Avrupa Birliği’nde de üretim yardımlarının dağıtılması görevi
büyük ölçüde üretici örgütleri
örgütleri ve bunların birliklerine verilmiştir. Bu durumun
nedeni çalışmamızın ikinci bölümünde vurguladığımız üzere kamunun piyasalara
yönelik müdahaleleri açısından tarımsal kooperatiflerin ideal birer araç
olmasıdır.
Bilindiği üzere 2000 yılında başlayan Dünya Bankası destekli Tarım Reformu
Uygulama Projesi (İngilizce Agricultural Reform Implementation Project)
aracılığıyla doğrudan gelir desteğine geçilmesi hedeflenmiş, ancak bu sistem
ülkenin kendisine özgü koşulları dikkate alınmadan tasarlandığından başarısız
olmuş ve 30 Kasım 2004 tarih ve 2004/92 sayılı Yüksek Planlama Kurulu
Kararı ile benimsenen Tarım Stratejisi (2006-2010) ve bu doğrultuda kabul
edilen 5488 sayılı Tarım Kanunu ile tarımsal desteklerin önemli bir kısmının
fark ödemelerine aktarılması karara bağlanmıştır. Zeytinyağında 1998/99
kampanyasından itibaren gerçekleştirilen prim ödemelerine Tarım Reformu
Uygulama Projesi’nin başlatılmasından sonra da devam edildiğinden ve
zeytinliklerin doğrudan gelir desteğinden faydalanabilmesine karşılık bu
zeytinyağına yönelik değil, yatay bir destekleme olduğundan Türkiye’de
zeytinyağının desteklenmesine ilişkin üçüncü bir dönemin varlığından söz
etmek mümkün değildir. Ancak prim döneminin destekler açısından karma bir
nitelik gösterdiğine dikkat çekilmelidir. Dolayısıyla bu dönemde verilen tüm
desteklerin incelenmesi lazımdır.
41
5 Nisan kararları ile o tarihte sayısı 25’i geçen destekleme alımları kapsamındaki ürünler
hububat, haşhaş, şeker ve tütün ile sınırlandırılmıştır.
92
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.12
Türkiye’de Zeytinyağı Primi Tutarları
Sezon
1998/99
1999/00
Resmi Gazete
Tarih
Sayı
15.12.1998
23554
Prim Tutarı
(/kg.)
40 cent
(121.996 TL)
Döviz Kuru
(USD)
304.990 TL
Bu sezonda zeytinyağına prim ödemesi yapılmamıştır.
2000/01
05.12.2000
24251
2001/02
2002/03
2003/04
2004/05
2005/06
2006/07
25.10.2002
04.04.2003
05.05.2004
22.09.2004
12.02.2006
22.11.2006
24917
25069
25453
25591
26078
26354
28 cent
(190.233 TL)
150.000 TL
175.000 TL
200.000 TL
250.000 TL
10 Ykr
11 Ykr
679.404 TL
1.670.323 TL
1.648.494 TL
1.442.683 TL
1.502.399 TL
1.331.000 TL
1.4512 YTL
Tablo 4.13
Türkiye’de Zeytinyağı Primi Ödemeleri
Sezon
1998/99
1999/00
2000/01
2001/02
2002/03
2003/04
2004/05
2005/06
2006/07
(Tahmin)
Prim Alan Üretici
Sayısı
-
Prime Esas
Zeytinyağı Miktarı
Miktarı
(ton)
-
Toplam Prim
Ödemesi
(milyon YTL)
18,0
Bu sezonda zeytinyağına prim ödemesi yapılmamıştır.
51.600
7.738
4.604
10.819
37.652
-
115.000
11.826
97.157
31.519
94.264
-
48,5
1,8
17,4
6,3
23,6
3,65
-
-
13,2
Tablo 4.12’de Türkiye’de zeytinyağı primi tutarlarına ilişkin olarak TARİŞ
Zeytin ve Zeytinyağı Birliği tarafından derlenen verilere yer verilmektedir.
Tablo 4.13’te ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme
Genel Müdürlüğü’nün bugüne kadar gerçekleştirilen zeytinyağı primi
ödemelerine ilişkin istatistikleri sunulmaktadır.
Görüldüğü üzere prim
döneminde zeytinyağı destekleri istikrarsız bir seyir izlemiştir. Hem prim
tutarları hem de yapılan ödemelerde bir yıldan ötekine zeytinyağı üretimindeki
alternansla açıklanamayacak ciddi dalgalanmalar söz konusudur.
93
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.14
Türkiye’de Doğrudan Gelir Desteği Tutarları
Sezon
2000/2001
2001/2002
2002/2003
2003/2004
2004/2005
2005/2006
2006/2007
Arazi Büyüklüğü
Tutar (YTL/da)
Pilot uygulama
≥5 - 200 dekar
=1 - 200 dekar
100m2 - 500 dekar
100m2 - 500 dekar
=1 – 500 dekar
=1 – 500 dekar
10
13,5
16
16
10
10
Prim sistemiyle ilgili rakamların yansıtmadığı bir diğer sorun ise primlerin geç
açıklanması nedeniyle üreticilerin önünü görememesi, üretim planlaması
yapamaması ve ayrıca başvurular için gerekli belgeleri temin etmekte zorluk
yaşamasıdır.
Ödemelerde yaşanan gecikme ve belirsizlikler ise cabası!
Avrupa Birliği’nde eskiden geçerli olan üretim yardımı sistemi altında yardım
tutarları ilgili sezonun başlamasından önce açıklanmış, tek ödeme sistemi
altında ise büyük ölçüde sabitlenmiş, ayrıca üreticilerin yılın hangi döneminde
hangi belgelerle başvuru yapıp yardımlarını (ve üretim yardımı sistemi altında
avanslarını) ne zaman alacağı kanunen belirlenmiş olduğundan bu sıkıntılar
yaşanmamıştır.
Türkiye’de zeytincilerin hali hazırda faydalanabildiği bir diğer destekleme
doğrudan gelir desteğidir. Tablo 4.14’te doğrudan gelir desteği tutarlarına
ilişkin olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme
Genel Müdürlüğü tarafından derlenen rakamlara yer verilmektedir. Görüldüğü
üzere bu destekleme belirli bir arazi büyüklüğü aralığı için geçerlidir. Bu
aralığa giremeyecek kadar küçük arazilere hiç ödeme yapılmazken, azami arazi
büyüklüğünü aşan arazilere azami tutar kadar ödeme gerçekleştirilmektedir.
Hali hazırda zeytinliklere yapılan doğrudan gelir desteği ödemeleriyle ilgili
istatistikler mevcut bulunmamaktadır. Ancak zeytinliklerimizin sadece bir
kısmının kapama olması nedeniyle bir zeytincilik coğrafi bilgi sistemi tesis
edilmeden böyle verilerin toplanması da mümkün gözükmemektedir.
Zeytincilerin faydalanabileceği diğer destekler de doğrudan gelir desteği gibi
dekar başına verilmektedir. Azami 500 dekarla sınırlı olan mazot desteğinin
tutarı zeytinciler için 2003/2004 ve 2004/2005 sezonlarında 3,9 YTL/da.,
2005/2006 sezonunda 1,5 YTL/da. ve 2006/2007 sezonunda 1,8 YTL/da.
olarak saptanmıştır. Kimyevi gübre desteğinin tutarı ise zeytinciler için
2005/2006 sezonunda 1 YTL/da. ve 2006/2007 sezonunda 1,43 YTL/da. olarak
94
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
karara bağlanmıştır42. Bu yatay desteklerin43 yanı sıra yeni zeytinlik dikimleri
için sertifikalı fidan kullanımı desteği de bulunmaktadır. 2007 yılında bu
desteğin tutarı Gemlik çeşidi hariç 250 YTL/da., Gemlik çeşidi fidanlar için ise
45 YTL/da. kadardır.
Zeytinyağı üretimine yönelik destekleri yukarıdaki şekilde ortaya koyduktan
sonra sıra geldi karşılaştırmaya. Başta söylediğimiz gibi elimizde eksiksiz bir
karşılaştırma yapmaya imkan verecek Avrupa Birliği’ndeki FADN’a eşdeğer bir
veritabanı yok.
Bu nedenle mevcut bulunan verilerden en iyi şekilde
yararlanabilmek için bazı varsayımlarda bulunmamız gerekiyor.
İzleyeceğimiz yöntem şöyle: Ortalama bir Türkiyeli zeytincinin, prim dönemi
olarak adlandırdığımız 1998 yılından bu yana almasına imkan olan toplam reel
sübvansiyon tutarını hesaplamak ve bunu Tablo 4.9’da verdiğimiz FADN
verileriyle karşılaştırmak. FADN verileri 1998 ila 2004 aralığını kapsıyor.
Türkiye için de aynı dönemi, yani 1998 ila 2004 (2004/2005 sezonu) aralığını
temel alacağız.
Ancak hem 2005/2006 sezonundan önce zeytincilere
verilmeyen kimyevi gübre desteğini hesaba katabilmek hem de FADN
verilerinin, bu konuda istatistik olmadığından bizim hesaplama şansımız
olmayan diğer sübvansiyonları (örneğin kırsal kalkınma yardımlarını)
kapsamasından kaynaklanan aksaklığı telafi etmek, böylelikle Avrupa
Birliği’nde verilen destekleri göreceli olarak daha fazla göstermekten
sakınmak amacıyla kimyevi gübre desteği uygulamasının bir önceki yıl
başlatıldığını varsayacağız.
İkinci bir varsayım da ortalama Türkiyeli
zeytincinin tüm desteklerden faydalandığını kabul etmek olacak. Aslında
desteklerin düşük seviyesi, işletmelerin göreceli olarak küçük ölçekleri, bilgi
eksikliği, bürokratik işlemlerin uzunluğu ve hatta devlete duyulan güvensizlik
nedeniyle birçok üretici yardım başvurusunda bulunmuyor. Bu varsayımlar
bizi gerçekten uzaklaştırıyor gibi gözükse de aslında daha adil bir
karşılaştırmayı mümkün kılıyor. Zira ülkemizde Avrupa Birliği ile yapılan
mukayeseler genelde yüzeysel kalıyor, elmalarla armutları birbirine
karıştırıyor. Oysa bizim izlediğimiz yöntem veri eksikliğini telafi etmeye
yönelik. Kullanacağımız temel veriler ise arazi büyüklükleri ve zeytinyağı
verimi.
42
Mazot ve kimyevi gübre destekleri hububat, yem bitkileri, baklagiller ve yumru bitkiler ile
yağlı tohumlu bitkiler ve endüstri bitkileri alanlarında zeytinin dahil olduğu sebze, meyve, süs
bitkileri, özel çayır, mera ve orman emvali ürün alanlarına göre daha yüksek tutarlarda
ödenmektedir. 2006/2007 sezonunda bu alanlarda mazot desteği sırasıyla 2,88 ve 5,4
YTL/da., kimyevi gübre desteği ise 2,13 ve 3 YTL/da. olarak saptanmıştır.
43
Türkiye’de çoğu son yıllarda gündeme gelen diğer yatay tarımsal destekler arasında tarım
sigortaları desteği, çevre amaçlı tarımsal arazilerin korunması, kırsal kalkınma yatırımları ve
faiz indirimli tarımsal krediler bulunmakla beraber (zeytincilerin ötesinde) zeytinliklerin
bunlardan ne kadar faydalandığını saptamak hali hazırda mümkün değil.
95
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Peki Türkiye’de ortalama bir zeytinliğin büyüklüğü ne kadar? Eski adıyla
Devlet İstatistik Enstitüsü, yeni adıyla Türkiye İstatistik Kurumu, kısaca TÜİK
tarafından yönetilen 2001 Genel Tarım Sayımı bu soruya yanıt vermiyor. Buna
karşılık 1991 Genel Tarım Sayımı’na göre Türkiye’de toplam zeytinlik alanlar
ve 8.660.000 da., toplam zeytinci işletme sayısı ise 323.986, yani ortalama
zeytinlik büyüklüğü 26,7 da.’dır. Ancak FADN’da izlenen yöntem gereği sektör
açısından ekonomik ve ticari bir önemi bulunmayan bu küçük üreticileri
resimden çıkartmak lazım gelmektedir. 10 da.’dan küçük olan 53.337 işletmeyi
(her birini 10 da. kabul ederek) bu rakamlardan düştüğümüzde ortalama
zeytinlik büyüklüğü 30 da.’nın üzerine çıkmaktadır. Ancak 1991 yılından bu
yana geçen uzun süre boyunca bu durumun değişmiş olma ihtimali yüksektir.
Dolayısıyla daha yakın tarihli çalışmalarla karşılaştırma yapmak yerinde
olacaktır. İlhan Demiröz Cumhuriyet Tarım ve Hayvancılık’ın 12 Kasım 2005
tarihli sayısında yayınlanan “Devlet Üretim Planlaması ile Zeytinciliği
Yönlendirmeli” başlıklı yazısında Türkiye’de zeytinliklerin ortalama bahçe
büyüklüğünü 12,5 da. olarak vermektedir. Demiröz bu rakama nasıl ulaştığını
açıklamaya gerek görmemektedir. Ayrıca destekleme açısından ortalama
bahçe büyüklüğü değil, ortalama işletme büyüklüğü önem taşımaktadır.
Nitekim ulaştığımız alan araştırmalarına dayanan çalışmalarda da zeytinliklerin
ortalama işletme büyüklüğüne öncelik verilmektedir. Ege Üniversitesi Ziraat
Fakültesi’nden M. Metin Artukoğlu’nun 2001 tarihli Türkiye’de Son Yıllarda
Zeytinyağında İzlenen Destekleme Politikalarının Üreticilere Yansıması
Üzerine Bir Araştırma: İzmir İli Örneği başlıklı çalışmasında İzmir’in Bayındır,
Kemalpaşa ve Torbalı ilçelerinde uygulanan bir anket aracılığıyla bu bölgede
ortalama işletme arazisinin 40,87 da. olup işletmelerin ortalama olarak %
67,8’inin zeytin ağaçlarıyla kaplı olduğu saptanmaktadır. Bu durumda ortalama
zeytinlik büyüklüğünün 27,78 da. olduğu anlaşılmaktadır44. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü’nden Renan Tunalıoğlu ve
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Osman Gökçe’nin 2002 tarihli Ege
Bölgesinde Optimal Zeytin Yayılış Alanlarının Tespitine Yönelik Bir Araştırma
başlıklı çalışmasında İzmir, Aydın ve Manisa illerinde uygulanan bir anket
temel alınarak bu illerde zeytinliklerin ortalama büyüklüklerinin sırasıyla 35,8,
35,7 ve 64,3 da. olduğu, üç ilin ortalamasının ise 38,5 da.’a denk geldiği
belirtilmektedir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Zeytincilik Araştırma
Enstitüsü’nden Burhan Aksu, Dr. Turgay Dizdaroğlu ve Sermin Dönmez’in
2003 tarihli Türkiye I. Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Sempozyumu Bildirileri
arasında yayınlanan “Sofralık ve Yağlık Zeytinde Üretim Maliyetleri ve Karlı44
Artukoğlu tarımsal işletmeleri büyüklüklerine göre üç gruba ayırmaktadır. En küçük
işletmeleri kapsayan birinci grupta ortalama işletme arazisi 14,89 da. olup işletmelerin
ortalama olarak % 49,63’ü zeytin ağaçlarıyla kaplıdır. Yani ortalama zeytinlik büyüklüğü 7,39
da.’dır. Dolayısıyla Artukoğlu’nun anket bulgularını ekonomik ve ticari bir önemi bulunmayan
zeytinlikleri dışlamak amacıyla sınırlandırmak gerekli değildir. Bu durum değindiğimiz diğer
alan araştırmaları için de geçerlidir.
96
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo
Tablo 4.15
Türkiye’de Zeytinyağı Verimi
Yıl
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
Toplam Zeytinyağı
Üretim (kg.)
170.000.000
70.000.000
175.000.000
65.000.000
140.000.000
79.000.000
145.000.000
Toplam Zeytinlik
Arazi (da.)
6.000.000
5.950.000
6.000.000
6.000.000
6.200.000
6.250.000
6.440.000
Ortalama
Zeytinyağı
Verimi (kg./da.)
28,33
11,76
29,17
10,83
22,58
12,64
22,52
lık” başlıklı çalışmasında Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın ve Muğla
illerinde uygulanan bir anketin sonuçlarına yer verilmektedir. Buna göre
yağlık üretim işletmelerinin ortalama büyüklüğü 52,1 da., ortalama bahçe
büyüklüğü ise 12,1 da. olup işletmelerde zeytin ağaçları ile kaplı olan alan
ortalama olarak % 79,4’tür45. Yani zeytinliklerin ortalama büyüklüğü 41,36
da.’dır. Özetlemek gerekirse ulaşılan üç alan araştırmasında ortalama zeytinlik
büyüklüğü sırasıyla 27,78 da., 38,5 da. ve 41,36 da. olarak tespit edilmiştir.
Araştırmalar farklı veri setleri kullandığından bunların ağırlıklı ortalamasını
almak mümkün değildir. Bu nedenle hesaplamamızda veri olarak hem ortanca
arazi büyüklüğü rakamını ortaya koyan hem de metodolojik açıdan en ayrıntılı
sunumu içeren Tunalıoğlu ve Gökçe’nin çalışması temel alınacaktır.
Yazın taramamızda dane verimiyle ilgili tahmin ve anket bulguları saptanmış
olmakla beraber zeytinyağı verimine ilişkin bir rakama rastlanılmamıştır46. Bu
nedenle 1998 ila 2004 dönemi için zeytinyağı verimleri Türkiye’nin bu
yıllardaki toplam zeytinyağı üretimi ve zeytinliklerin toplam arazi büyüklüğüne
ilişkin Tablo 4.15’te sunulan TÜİK verileri kullanılarak hesaplanmıştır.
Zeytinyağına yönelik destekler ortaya konulduktan, ortalama arazi büyüklüğü
ve zeytinyağı verimi de saptandıktan sonra sıra geldiği karşılaştırmayı
gerçekleştirmeye.
FADN metodolojisi nedeniyle destekleri reel fiyatlar
üzerinden hesaplamıyoruz. TL/YTL üzerinden ödenen destekleri ortalama
yıllık kurları kullanarak EUR’ya çeviriyoruz.
Hesaplama Tablo 4.16’da.
45
Bu rakamlar sofralık zeytin işletmeleri için sırasıyla 49,1 da., 11,7 da. ve % 79,7
şeklindedir.
46
Bilindiği üzere konvertibilite katsayıları çeşit, yağış ve kullanılan teknik gibi nedenlerle
değişiklik göstermektedir. Bu nedenle dane verimlerinin yağ verimlerine dönüştürülmesi
yoluna gidilmemiştir.
97
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.16: Türkiye’de Zeytincilere Verilen Ortalama Toplam Destek (1998(1998-2004)1
Yıl
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
Toplam
Ortalama
Alan
(da.)
(da.)
Verim
(kg./da.)
Üretim
(kg.)
38,50
38,50
38,50
38,50
38,50
38,50
38,50
28,33
11,76
29,17
10,83
22,58
12,64
22,52
1090,71
452,76
1123,05
416,96
869,33
486,64
867,02
Zeytinyağı
Primi
(YTL)
133,07
0,00
213,38
62,54
152,13
97,33
216,76
Doğrudan
Gelir
Desteği
(YTL)
0,00
0,00
0,00
385,00
519,75
616,00
616,00
Mazot
Desteği
(YTL)
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
150,15
150,15
Kimyevi
Gübre
Desteği2
(YTL)
0
0
0
0
0
0
38,5
Toplam
Destek3
(YTL)
Ortalama
Yıllık Kur
(EUR/YTL)
133,07 443649,926
0,00 574345,2353
213,38 1092643,63
447,54 1428767,59
671,88 1767330,86
863,48 1767330,86
1021,41
1,6074
3350,75
478,68
Toplam
Destek3
(EUR)
299,93
0
195,29
313,24
380,17
488,58
635,44
2312,64
330,38
Notlar: (1) Karşılaştırma amacıyla yapılan bu hesaplama ortalama bir zeytinciye ilişkin olup zeytincilerin gerçek hayatta
faydalanabildikleri yardımları ve ellerine geçen desteği göstermemektedir.
(2) Kimyevi gübre desteği zeytincilere gerçek hayatta 2005/2006 sezonundan itibaren ödenmeye başlamıştır.
(3) Rakamlar virgülden sonraki ikinci haneye yuvarlanmıştır.
98
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.17
Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de
Türkiye’de
Zeytincilerin Aldığı Ortalama Toplam Yardımları (1998(1998-2004)
1998
1999
2000
2001
2002
2003
(EUR)
2004
Ort.
Ort.
İspanya
8997
6365
5978
6417
5936
6240
4744 6382
İtalya
2736
3873
2790
3637
4371
4552
5080 3863
Yunanistan
2159
1868
2408
2333
4577
2880
2739 2709
Portekiz
1668
1944
1949
1280
3842
2316
1054 2008
Türkiye
300
0
195
313
380
489
635
330
Karşılaştırma ise Tablo 4.17’de. Yorum gerektirmeyecek kadar açık bir tablo
bu. Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de zeytincilere verilen tüm yardımları üst
üste koyduğumuzda Portekizli bir zeytincinin ortalama Türk zeytincisinden altı
kat, Yunanistanlı bir zeytincinin sekiz
sekiz kat, İtalyan bir zeytincinin 11,5 kat ve
İspanyol bir zeytincinin tam 19 kat daha fazla destek aldığını görüyoruz! Son
yıllarda YTL bu kadar değer kazanmamış olsa durum daha da vahim olacak.
Evet, Türkiye’de yeterli veri olmaması nedeniyle belki birkaç zeytincinin
faydalandığını tarım sigortası teşviğini, faiz indirimli tarımsal krediyi vb.
hesaba katamıyoruz. Ancak bunu gidermek için mazot desteğinin tamamen
alındığını varsayıyor, kimyevi gübre desteğini bir yıl öne çekiyoruz.
Dolayısıyla bir şekilde dengeleniyor durum. Haydi, bu yeterli olmadı diyelim,
Türk zeytincisinin cebine giren desteği ikiye katlayalım. Veya bu rakamları
satın alma gücü paritesine göre ayarlayalım. Fark bu kadar büyükken durum
gerçekten değişecek mi?
Türkiye bir yandan zeytinyağı sektörünün dünya çapında rekabet gücü
kazanmasını, ihracatı arttırmasını istiyor, öte yandan ise zeytincisine esas
rakiplerinden kat be kat daha az destek veriyor. Dış ticarete yönelik marka ve
ihracat teşvikleri, tanıtım bütçeleri ve diğer devlet yardımları zeytinliklerimiz
bol ve kaliteli ürün veremedikçe ne kadar etkili olabilir ki?
Çözüm destekleme politikamızın gözden geçirilmesinde yatıyor.
Türkiye
desteklemede ihracatçı, ithalatçı ve otarşik tarımsal sektörleri birbirinden
ayırmalı, her sektörün karşı karşıya bulunduğu zorlukları ve uluslararası
rekabet gücünü dikkate almalı, rakip ülkelerdeki destekleri incelemeli ve
destek seviyelerini buna göre belirlemeli. Aksi taktirde gerçekten rekabet
99
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
gücüne sahip olduğumuz zeytinyağı gibi bir üründe hakettiğimiz yere ulaşmak
mümkün değil.
Tabi sorun sadece desteklemenin seviyesi ile bitmiyor. Kamunun piyasalara
yönelik müdahaleleri açısından tarımsal kooperatiflerin ideal birer araç
olduğunu belirtmiştik. Dolayısıyla zeytinciliğimizin gelişmesi,
gelişmesi, bu amaçla verilen
yardımların gerçekten etkin olabilmesi aynı zamanda zeytin ve zeytinyağı
kooperatiflerimizin faaliyetlerini sürdürmesi için doğru bir düzenleyici
çerçevenin
çerçevenin oluşturulmasına bağlı.
bağlı. Avrupa Birliği bu açıdan da örnek teşkil
edebilecek uygulamalara ev sahipliği yapıyor.
4.4.
.4. Zeytincilik Sektörü Açısından Avrupa
Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik
4.4.1.
.4.1. Zeytincilik Sektörü Açısından Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik
Kooperatifçilik Hareketi
Çalışmamızın giriş bölümünden hatırlanacağı üzere Avrupa kooperatifçiliğin
beşiği, kooperatifçilik hareketinin doğduğu ve yayıldığı yer.
Dolayısıyla
Avrupa Birliği Üye Devletleri’nde kooperatifçilik hareketine sosyal, ekonomik
ve siyasal açıdan son derece önem verildiğini, kooperatiflerin hem yaygın hem
de itibarlı teşebbüsler olduğunu söylemeye gerek bile yok.
Ancak Üye Devletler arasında kooperatifçilik hareketinin etkinliği açısından
farklar bulunduğunu da teslim etmek lazım.
Komünizm döneminde
kooperatiflerin fiilen devlet daireleri olarak işlev gördüğü Merkezi ve Doğu
Avrupa Ülkeleri’nde kooperatifçilik hareketi bu tarihsel yükten henüz tam
anlamıyla kurtulabilmiş değil; merkeziyetçi ve hantal bir yapı sürüyor. Sosyal
açıdan dünyanın en gelişmiş ekonomilerini barındıran Kuzey Avrupa’da ise
kooperatifçilik alabildiğince ilerleme kaydetmiş.
Üstelik bu bölgesel
farklılıkların ötesinde her bir ülkenin kooperatifçiliği farklı şekilde etkileyen
kendi idari yapısı, mevzuatı, tarihsel gelişimi, sosyo-ekonomik koşulları vb.
söz konusu.
Bu durum karşısında genellemeler yapmaktansa kooperatifçiliğin Avrupa
Birliği’nin başlıca zeytin üreticisi Üye Devletlerindeki durumunu incelemek
daha yerinde olacak. Bunlar da dört tane hatırlanacağı üzere: İspanya, İtalya,
Yunanistan ve Portekiz. Avrupa Birliği’nin anayasalarında kooperatifçiliğe,
daha spesifik olmak gerekirse kooperatifçiliğin geliştirilmesine ilişkin hüküm
barındıran üç üyesinin, yani İspanya, İtalya ve Portekiz’in bu ülkeler arasında
bulunması şaşırtıcı olmasa gerek.
Zeytincilik Akdeniz bölgesine özgü,
neredeyse tamamen bu havzada görülen bir tarımsal üretim biçimi. Akdeniz
ülkeleri de iklimleri nedeniyle tarımın, sosyokültürel dokuları nedeniyle
dayanışmanın ön plana çıktığı topraklar. Kooperatifçilik bu ülkeler için tarım
100
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
kesiminin eksikleri ve sorunlarının giderilmesi açısından doğal çözüm. Nitekim
anayasası böyle bir hüküm içermeyen yegane önemli zeytin üreticisi olan
Yunanistan da Avrupa kıtasının en ideolojik ve en güçlü şekilde örgütlenmiş
kooperatifçilik hareketlerinden bir tanesini barındırıyor47.
Peki bu zeytin üreticisi Avrupa ülkelerinde kooperatifçiliğin durumu ne? Önce
genel olarak duruma bakalım, sonra zeytincilik sektörü açısından cevabını
verelim bu sorunun. Bu amaçla başta Ayhan Çıkın ve İ. Hakkı İnan olmak
üzere Türkiye’nin yetiştirdiği değerli araştırmacıların çalışmaları ve özellikle
COPA/COGECA’nın48 yayınlarından faydalanacağız.
İspanya ile başlayalım. Dünyanın en büyük zeytin üreticisi olan İspanya’da
kooperatifçilik halkın örgütlenmesine sıcak bakmayan Franco otokrasisi altında
sönmüş, ancak demokrasiye dönüşle beraber canlanarak büyük güç kazanmış.
Özellikle 1980’li yıllarda, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin etkisiyle birim
kooperatifler hem sayıca hem de üyeleri itibariyle artış göstermiş.
Kooperatiflerin kurumlar vergisinden kısmen muaf tutulması da bu süreci
güçlendirmiş. İspanya’da ulusal bir kooperatifçilik kanununun yanı sıra bunu
gerekli gören, özellikle tarımsal üretimin bol olduğu bölgesel yönetimlerin
kendi kooperatifçilik mevzuatları da bulunuyor. 1985 yılında kurulan İspanya
Tarımsal Kooperatifler Konfederasyonu, kısa adıyla CCAE 15 bölgesel birliği
ve 4.500 kadar birim kooperatifi bünyesinde bulunduruyor.
İspanyol
kooperatifçilik hareketi Franco’nun olumsuz etkisi nedeniyle genç sayılır
durumda; ancak yine de yenilikçi pazarlama stratejilerinin benimsenmesi ve
kullanımı açısından örnek gösteriliyor uzmanlar tarafından.
İtalya İspanya’nın tersine dünyanın en köklü kooperatifçilik hareketlerinden
birisine sahip. Anayasa ve medeni kanunda ele alınan kooperatiflere ilişkin
ulusal bir yasa bulunuyor. Tarımsal kooperatiflere mali öncelikler tanınmış
durumda. Buna karşın İtalyan kooperatifçilik hareketi eskiden beri ideolojik
açıdan bölünmüş durumda. Bu nedenle ayrı ayrı tepe örgütleri bulunuyor; ama
bunlar da kooperatifçilik hareketinin menfaatleri doğrultusunda kendi
aralarında gerekli istişareyi ve eşgüdümü sağlıyor.
İtalyan tarımsal
kooperatifleri pazarlamada İspanya’daki benzerleri kadar etkin değil. Buna
47
Dolayısıyla devletin kooperatifçiliğin geliştirilmesine önem vermesi halinde kooperatifçilik
hareketinin ideolojik etkilerden uzak tutulacağını söyleyebiliriz.
48
COPA, Committee of Professional Agricultural Organisations in the European Union, yani
Avrupa Birliği Profesyonel Tarım Örgütleri Komitesi; COGECA, General Confederation of
Agricultural Co-operatives in the European Union, yani Avrupa Birliği Tarımsal Kooperatifler
Genel Konfederasyonu olup bu örgütler faaliyetlerini birlikte yürütmeleri ve ortak bir genel
sekreterliğe sahip olmaları nedeniyle COPA/COGECA olarak anılmaktadır. COPA/COGECA
Avrupa Birliği tarafından tarım ve balıkçılıkla ilgili bütün konularda en önemli paydaş olarak
kabul edilmektedir.
101
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
karşın dikey entegrasyonda daha fazla mesafe kaydetmiş, sınai tesisler
kurmuş durumda. Bir de İtalya’da faaliyet alanı birden fazla tarımsal ürünü
kapsayan kooperatiflerin sayısı göreceli olarak yüksek.
Yunanistan’ın kooperatifçilik hareketi de alabildiğine eski. Hatta On Sekizinci
Yüzyıl’da proto-kooperatiflerin görüldüğü bir ülke komşumuz. Buna karşılık
gerçek anlamıyla ilk tarımsal kooperatifler 1900’lü yılların başlarında ortaya
çıkıyor. Nasıl dönemin Osmanlısı’nda ihracatçı kartellerine karşı TARİŞ ortaya
çıkmışsa Yunanistan’da da tefeciler karşısında tarım kredi kooperatifleri
dikiliyor.
Ancak esas gelişme İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanıyor.
Günümüzde Yunanistan’da tarımsal üretimin yaklaşık olarak yarısı tarımsal
kooperatifler aracılığıyla gerçekleştiriliyor ve pazarlanıyor. Mali destek ise en
başta kamuya ait olan Ziraat Bankası aracılığıyla sağlanıyor.
Yunan
kooperatifçilik hareketi aynı zamanda dünyanın en güçlü tarımsal
kooperatifçilik tepe örgütlerinden biri olan PASEGES’e, yani Panhellenik
Tarımsal Kooperatif Birlikleri Konfederasyonu’na sahip49.
Ve Portekiz. İber Yarımadası’nın küçük ortağı da İspanya ile aynı kaderi
paylaşmış kooperatifçilik açısından. Ancak 1974’ten sonra gelişme imkanı
bulmuş kooperatifçilik hareketi burada. Tarımsal kooperatifler üretim, işletme
ve hizmet kooperatifleri ile karma kooperatifler olarak dörde ayrılıyor. Bu
çeşitliliğe karşın kooperatifler tarımsal piyasalara hakim durumda. Tepe
örgütü Portekiz Ulusal Tarım ve Tarım Kredi Kooperatifleri Konfederasyonu,
kısa adıyla CONFAGRI. Bu örgüt CCAE’nin aksine bölgesel değil, sırasıyla
mandıracılık, tarım kredi, şarapçılık, girdi tedariki, meyvecilik, ormancılık ve
tabi ki zeytincilik olmak üzere yedi sektörel birliği topluyor aynı çatı altında.
Zeytincilik birliği FENAZEITES 16 üye kooperatif ve 13.000’den fazla ortağa
sahip.
Evet, Avrupa Birliği’nin tüm zeytin üreticisi Üye Devletleri’nde tarımsal
kooperatifçilik güçlü bir şekilde örgütlenmiş durumda. Tarımsal kooperatifler
ayrıca kendi sektörlerinde yüksek piyasa paylarına sahip. Küreselleşme
sürecini dikkate alan kooperatiflerin yeni iş stratejileri geliştirdikleri de ortak
bir gözlem. Buna karşın bu dört ülkede zeytin ve zeytinyağı kooperatiflerinin
ekonomik gücü arasında farklılıklar bulunuyor. Kooperatiflerin zeytinyağı
piyasasındaki payı İtalya’da % 11, Yunanistan’da
Yunanistan’da % 60 ve İspanya ile
Portekiz’de tam % 70 ila 75.
49
Bu vesileyle belirtelim: “Panhellenik” Yunanistan’da ulusal yerine kullanılan bir sözcük.
Yunanistan’ın resmi adı da Helen Cumhuriyeti nitekim. Yani ülkemizde bazılarının zannettiği
gibi panislavist veya pantürkist gibi belirli bir etnik kökenden geldiği farzedilen unsurların
ortak bir siyasal oluşum içerisinde bir araya getirilmesini öngören bir düşünce akımı söz
konusu değil burada.
102
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
Tablo 4.18
Avrupa’nın En Büyük Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifleri
İsim
Coop Hojiblanca
Coop Agro Sevilla Aceitunas (Grupo)
Coop JaenCoop
Coop Oleoestepa
Coop Fedeoliva Jaén
Coop Oleo España
Agrupación Cooperativa Valle del
Jerte
Coop Andoleum
Coop Almazaras de la Subbetica
Coop Olivar de Segura
Ülke
İspanya
İspanya
İspanya
İspanya
İspanya
İspanya
Ciro (milyon EUR)
153
82
71
69
58
40
İspanya
37
İspanya
İspanya
İspanya
35
33
31
Tablo 4.18’de ise COPA/COGECA’nın 2005 tarihli “Avrupa Birliği’nde Tarımsal
Kooperatifler” sunumuna göre Avrupa’nın en büyük 10 zeytin ve zeytinyağı
kooperatifiyle ilgili bilgiler yer alıyor. Görüldüğü üzere bu teşebbüslerin hepsi,
dünyanın en büyük zeytin üreticisi olan İspanya’dan. Coop Hojiblanca’nın
rakiplerine fark atan bir büyüklüğe ulaşmasının ardında 2003 yılında bir başka
zeytinyağı kooperatifi olan Cordoliva ile birleşmesi yatıyor. Son yıllarda
birleşme Avrupalı tarımsal kooperatiflerin küreselleşme ve serbestleşme
süreçlerine uyum göstermek amacıyla dikey entegrasyon gibi sık sık
başvurduğu bir yöntem haline gelmiş50. Böylelikle kooperatifçiliğin doğasında
yer alan yatay entegrasyon daha ileri bir düzleme taşınmış oluyor.
Zeytin
üreticisi
Üye
Devletler’deki
kooperatifçilik
mevzuatlarını
incelediğimizde dikkati çeken en önemli husus ürün alım mekanizması.
Zeytinci ülkelerde geçerli olan ulusal ve bölgesel kooperatifçilik mevzuatları
kooperatiflerin organları ve kooperatifkooperatif-ortak ilişkileri gibi konularda farklı
farklı farklı
hükümler içermelerine rağmen bu
bu noktada büyük oranda fikir birliği içerisinde:
Ürün alımları havuz yöntemiyle yapılıyor.
Peki nedir bu havuz yönteminin özelliği?
Kooperatiflerin ürün alımında
izleyebileceği üç yöntem var. Birincisi, önceden ödemeli ürün alımı51. Bu
50
Burada tarımsal kooperatiflerin CCAE gibi temsil maksadı taşıyan tepe örgütleri oluşturmak
üzere bir araya gelmesinden değil, ticari faaliyetlerini ve bu vesileyle tacir kişiliklerini
birleştirmesinden bahsediyoruz.
51
Bazı kaynaklarda bu yöntem peşin ödemeli olarak adlandırılmaktadır. Ancak uygulamada
ödemeler taksitler halinde de yapılabilmektedir. Yöntemin asıl özelliği başka olup aşağıda
açıklanmaktadır.
103
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
yöntemde ortaklar ürünlerini hasat edip elden çıkartmaya hazır hale
getirdikten sonra uygun gördükleri bir anda ortağı bulundukları kooperatife
teslim ederek ürün bedelini peşin veya nadiren taksitli olarak alır. Dolayısıyla
ürün alım fiyatı önceden bellidir. Bu yöntemde kooperatif bir nevi toptancı
rolü oynamaktadır. Kooperatifin dikey entegrasyona girip girmemesi, yani
aldığı ürünleri işleyecek ve pazarlayacak işletmelere sahip olup olmamasının
yöntemin esası açısından bir önemi bulunmamaktadır. Önceden ödemeli ürün
alımı yönteminin birçok sakıncası vardır. Öncelikle kooperatifler sermaye
şirketleri olmadıklarından ürün alımında finansman sıkıntısı çeker. Borçlanmak
veya aldıkları ürünleri bir an önce elden çıkartmak durumunda kalabilirler.
Tarımsal piyasalarda sık sık görülen fiyat dalgalanmalarından kaynaklanan
riskleri üstlenmek de yine kooperatiflere kalır. Ayrıca ürün alım fiyatının
tespit edilmesinde yapılacak yönetsel hatalar kooperatifin zarara girmesine
neden olabilir.
Son olarak kooperatif ile ortakları arasındaki ilişkinin
dayanışma üzerine kurulu doğası yıpranır. Ortaklar kooperatiften yüksek bir
fiyat üzerinden alım yapmasını bekler ve taşın altına elini koymaz hale gelir.
Oysa kooperatif yine bizzat ortaklara ait bir teşebbüstür.
Doğru olan
kooperatifin basiretli bir tüccar gibi davranarak kara geçmesi ve ortaklarına
risturn dağıtmasıdır. Ortakların düştüğü bu yanılgılı duruma ekonomi yazınında
miyopluk ismi verilir.
Kısacası önceden ödemeli ürün alımı yöntemi
yöntemi
kooperatifleri mali açıdan kırılgan bir hale getirir ve istenmeyen yönetsel
baskılar altına sokar. Özellikle ilgili mevzuatın ve anasözleşmelerin ortakların
kooperatife ürün teslimine ilişkin yumuşak hükümler içerdiği, dolayısıyla
teslim/taahhüt oranlarının
oranlarının ve teslim edilen ürünlerin kalitesinin düşük kalmasına
yönteminin
minin sakıncaları
göz yumduğu durumlarda önceden ödemeli ürün alım yönte
artmaktadır. Bu anlatılanlar ne yazık ki ülkemizdeki durumu yansıtmaktadır!
Ürün alımının diğer yöntemleri önceden değil, sonradan ödeme yapılmasını
içermektedir. İkinci yöntem, bireysel satışa göre ödemeli ürün alımıdır.
Kooperatif ortaktan teslim aldığı ürünler için ayrı bir hesap açar ve gerekli
olursa ürünleri ayrı ayrı depolar.
Böylelikle alımdan satışa değin
gerçekleşebilecek fiyat dalgalanmalarının oluşturduğu riskler kooperatif değil,
ilgili ortak tarafından üstlenilmiş olur. Satışlar kooperatif tarafından ya re’sen
ya da Amerika Birleşik Devletleri’nde hububat kooperatiflerinde görüldüğü gibi
ortağın talimatı üzerine yapılır. Satışlarda mezat yöntemi de kullanılabilir.
Bireysel satışa göre ödemeli ürün alımı yönteminde kooperatif bir nevi aracı
kuruluş rolü oynamaktadır. Dolayısıyla alım-satış işlemleri üzerinden belirli
bir komisyon alır. Ayrıca ürünlerin depolanması da ücrete tabi olabilir. Bu
ödemelerin esas amacı masrafların karşılanmasıdır. Bireysel satış yöntemi
özellikle tarımsal üreticilerin büyük ölçekli olduğu, ürünlerin ayrı ayrı
depolanması kolay ve kalite farklılıklarının yüksek ve önemli bulunduğu, günlük
ve küçük miktarlarda çok sayıda satış gerçekleştirilen sektörlerde faydalıdır.
104
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Bir başka faydası ise finansman gereksiniminin az olmasıdır. Ancak bireysel
satışa göre ödeme kooperatife
kooperatife aracılık rolü biçmesi nedeniyle teşebbüsün dikey
entegrasyona
entegrasyona girmesini ketleyen bir yöntemdir. Dolayısıyla özellikle yaş meyve
ve sebze ile çiçekler ve sis bitkileri gibi çabuk satılması gereken ürünler için
faydalı bir yöntem olduğu değerlendirilmektedir.
Ürün alımında son ve Avrupa Birliği’nde zeytin ve zeytinyağı için kullanılan
yöntem havuz yöntemidir (İngilizce’de pooling olarak geçer.).
Havuz
yönteminin özü kooperatifin ortaklarının teslim ettiği ürünleri mali açıdan tek
bir havuzda toplamasıdır. Yani ürünlerin satış bedelleri tek bir hesapta
saklanır ve ortaklara sezon veya satış dönemi sonunda ortaya çıkan ortalama
fiyat üzerinden masraflar düşüldükten sonra ödeme yapılır. Böylelikle sezon
veya satış dönemi boyunca gerçekleşen fiyat dalgalanmalarına karşısında risk
minimize edilmiş olur. Ortaklara ödemeler genellikle teslim edilen malların
kalitesine göre derecelendirme yapılarak ayarlanır. Alternatif bir uygulama
ise malların en başından kalite sınıflarına göre ayrı ayrı havuzlarda
toplanmasıdır. Bu uygulama seçenekleri kalite sınıflarının arasındaki üretim
maliyeti ve fiyat farklılıklarına göre değişik etkiler doğurabilir.
Birim
kooperatiflerin havuzları daha üst seviyedeki kooperatifler tarafından ayrıca
havuza alınmaktadır (Burada havuzların havuzundan ziyade bütünleşik bir
havuz söz konusu olmaktadır.).
Havuz yöntemi en azından aynı kalite
sınıfındaki malların bir arada depolanmasını da mümkün kılar. Yani mali
havuzun yanı sıra bir de reel havuz oluşur. Bu nedenle belirli ürünlerde
bireysel satışa göre ödeme yöntemiyle kıyaslandığında depolama maliyetlerinin
daha düşük tutulması mümkündür. Havuz yöntemi dikey entegrasyon açısından
herhangi bir engel teşkil etmediği gibi zeytinyağı gibi sezonluk ürünlerde
kooperatifin
kooperatifin finansman sorununu ortadan kaldırmaktadır. Zira ürün bedelleri ne
alımda, ne de satışta, sezon sonunda ödenmekte, böylelikle kooperatifin nakit
akışı önceden hassasiyetle planlanabilmektedir52. Havuz yönteminin diğer
faydaları kooperatiflerin piyasa gücünü arttırması, esnek ve rasyonel pazarlama
stratejileri uygulamalarına imkan tanıması
tanıması,
anıması, ürün bedelleri ile risturnler arasında
doğrudan bağlantı kurarak ortakları kooperatiflerin ticari başarıları konusunda
güdülemesi ve piyasada fiyat istikrarına yardımcı olmasıdır
olmasıdır.
dır.
Kooperatifçilik mevzuatı ve anasözleşmelerin ortakların kooperatiflere ürün
teslimatına ilişkin güçlü hükümler içermesi havuz yönteminin olumlu etkisini
pekiştirmektedir.
Teslimat yükümlülüğünün arttırılması havuzun ölçeğini
arttırarak, kalite yükümlülüğü getirilmesi ise nasılsa havuzda toplanılacağı
düşünülerek daha düşük kaliteli üretim yapılmasının önüne geçerek yöntemin
daha verimli olmasını sağlamaktadır.
52
Yaş meyve ve sebze gibi satış dönemi kısa olan ürünlerde bireysel satışa göre ödemeli ürün
alımı ile havuz yöntemi arasında kooperatifin finansmanı açısından bir fark bulunmamaktadır.
105
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Gerek bireysel satışa göre ödeme gerekse de havuz yöntemlerinde üretici
ortakların finansman gereksinimleri ayni veya nakdi avanslar veya kooperatif
tarafından sağlanan düşük faizli krediler aracılığıyla karşılanmaktadır. Bu
açıdan bakıldığında ilgili mevzuatın uygun ürünler için havuz yöntemini - en
azından bir geçiş dönemi için - zorunlu kılmasının elzem olduğu görülmektedir.
Aksi taktirde yeterli eğitime sahip olmayan üretici ortakların miyopluğa
düşerek kooperatif yönetimlerinden kısa vadede daha çok faydalanacakları
önceden ödemeli ürün alımı yöntemini kullanmasını talep etmesi kaçınılmazdır.
Kooperatifleri diğer teşebbüslerden ayıran temel özelliklerden bir tanesi
demokratik yönetim olduğundan ortaklardan gelecek böyle bir talebin
reddedilmesi mümkün değildir.
Genel olarak demokratik yönetim ile işletmecilik rasyonalitesi arasındaki bu
tür çelişkilerin ortadan kaldırılması ve kooperatifçiliğin toplumsal açıdan en
faydalı şekilde işler hale getirilmesi için bazı bağlayıcı kanuni hükümler gerekli
görülmektedir.
Nitekim İspanya ve Portekiz’de haklarının korunması ve
spekülasyonların engellenmesi amacıyla zeytincilerin dökme olarak satış
yapması kanunen yasaktır.
yasaktır. Zeytinciler sadece yağhaneler ve kooperatiflere
kooperatiflere
satış yapabilmekte, satışların % 75’i de kooperatiflere yapılmaktadır. İspanya
ve Portekiz’de zeytin ve zeytinyağı kooperatiflerin piyasa payının yüksek
olmasının ardında yatan bu düzenleme hem haksız rekabeti
rekabeti engellemekte hem
de kooperatiflerin tarımsal yayım çalışmaları gibi kamusal görevleri
üstlenmelerini kolaylaştırmaktadır.
kolaylaştırmaktadır.
Avrupa Birliği’nin zeytin üreticisi Üye Devletleri’nin zeytin ve zeytinyağı
kooperatiflerini desteklemek için başvurduğu bir diğer yöntem ise daha önce
ele aldığımız Devlet yardımlarıdır. Devlet yardımlarının birçoğu tarımsal
üreticilere kooperatifler vasıtasıyla ulaşmaktadır. Yani bu yardımlar belirli bir
teşebbüse veya teşebbüslere verilmiş gibi gözükmekle beraber aslında
kooperatifler sadece aracı rolünü oynamakta, maddi destek ortaklara
ulaştırılmaktadır. Bu nedenle Avrupa Birliği tarımsal kooperatiflere verilen
yardımlar söz konusu olduğunda sermaye şirketlerine göre oldukça esnek bir
tavır takınmaktadır.
Örnek vermek gerekirse akla hemen Avrupa Komisyonu’nun 2004 yılında
İspanya’nın Extremadura belgesinde zeytinyağı üretici örgütlerine verilen
yardıma ilişkin kararı gelmektedir. Toplam bütçesi yılda 120,200 EUR olan bu
yardım programı Komisyon tarafından de minimis, yani rekabeti etkilemeyecek
kadar küçük olarak değerlendirilmiştir. Bu karar hem tarım sektöründe verilen
ilk de minimis kararı olması hem de uygulamada ferdi zeytincilere kazanç
sağlaması açısından önem taşımaktadır.
Yardım Extremadura’da faaliyet
gösteren dört zeytinyağı üretici örgütüne yöneliktir. Bu örgütler o dönemde
106
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
yürürlükte bulunan sıvı ve katı yağlar ortak piyasa düzeni kapsamında
zeytinyağı üretim yardımlarına ilişkin muhtelif idari işlevlerden, örneğin üretim
beyannamelerinin toplanması ve kontrol edilmesinden sorumludur.
Buna
karşılık hem üretim yardımlarından % 0.8’lik bir kesinti hem de ortaklarından
bir katkı payı alan bu örgütler masraflarını ancak karşılamaktadır. Katkı
payları ise örgüt tarafından yardımlarından ödenmesinden sorumlu olan kamu
kurumuna iletilen toplam yardım başvurusunun sayısına bağlı olarak başvuru
başına 9.02 ila 12.02 EUR arasında değişmektedir.
Üretici örgütlerine
verilecek Devlet yardımı ile işte bu masrafların kısmen veya tamamen
karşılanması öngörülmüş, Avrupa Komisyonu da bu nedenle yardımların aslında
zeytincilere yönelik ve yaklaşık 11.500 olan faydalanıcılar başına ortalama
yardımın sadece 10,4 EUR’ya53 denk gelmesi nedeniyle de minimis olduğuna
hükmetmiştir. Böylelikle tarımsal kooperatiflere ilişkin son derece önemli bir
emsal karar vücut bulmuştur. Buna göre asıl faydanın ortaklara geçeceği
durumda kooperatiflere yapılacak yardımların serbest piyasada rekabeti ihlal
ettiğini söylemek mümkün değildir.
4.4.2.
.4.2. Avrupa Birliği’nde Kooperatifçilik Politikası
Zeytin üreticisi Üye Devletler’deki durumu inceledikten sonra bir de Avrupa
Birliği’nin konuyla ilgili çalışmalarına göz atmakta fayda var.
Peşinen
belirtelim ki Topluluk ve Üye Devletler arasındaki yetki paylaşımı nedeniyle
kooperatifçilik Brüksel’in pek söz sahibi olduğu bir konu değil.
Birlik
kooperatifçiliğin girişimcilik, şirketler hukuku ve rekabet hukuku gibi
boyutlarıyla ilgili daha ziyade.
Ancak bu teknik yaklaşım Avrupa Birliği’nin kooperatifçiliğin sosyal ve
ekonomik önemini görmesini de engellemiyor. Nitekim Avrupa Komisyonu
kooperatifçiliği sosyal ekonomi kavramı çerçevesinde ele almaya özen
gösteriyor. Sosyal ekonomi sadece kar amacı ile hareket etmeyen bütün
teşebbüsleri, yani kooperatiflerin yanı sıra ortaklık cemiyetlerini (İngilizce
mutual societies), iktisadi işletmesi olan vakıflar ve dernekler ile diğer kar
amacı gütmeyen kuruluşları kapsayan bir terim. Avrupa’da bu tür örgütlerin
toplam üye sayısı yaklaşık 150.000.000. Kooperatiflerin sosyal ekonominin
ticari açıdan en önemli unsuru olduğunu söylemeye gerek bile yok.
Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin girişim ve yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik
çalışmaları kooperatifçiliği de doğrudan dikkate alıyor.
Nitekim Avrupa
Komisyonu’nun Girişimcilik Genel Müdürlüğü bünyesinde 1989 yılında bir
Sosyal Ekonomi Birimi kurulmuş ve 1990’lı yıllar boyunca önemli girişimlere
imza atmış. 2000 yılında Komisyon’un yeniden örgütlenmesi çerçevesinde
53
Bu küçük bir tutar olmakla beraber göreceli olarak geri kalmış bir bölgedeki tarımsal
üreticiler açısından yine de önemli bir kazançtır.
107
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Sosyal Ekonomi Birimi’nin faaliyetleri bazı diğer çalışmalarla birleştirilerek
Zanaatlar, Küçük İşletmeler, Kooperatifler ve Ortaklık Cemiyetleri Birimi
oluşturulmuş. Ayrıca 98/215/AT sayılı Komisyon Kararı ile kooperatifler,
ortaklık cemiyetleri ve vakıflara ilişkin bir istişari komite oluşturulmuş. Bu
komite daha sonra Girişimcilik Politika Grubu’nun içine alınmış. Kooperatifler
ve benzeri örgütlere yönelik olarak Girişimcilik Genel Müdürlüğü tarafından
söz konusu organlar aracılığıyla yürütülen spesifik çalışma ve projelerin yanı
sıra Avrupa Sosyal Fonu aracılığıyla finanse edilen muhtelif önlemlerin de
etkisini de unutmamak gerekiyor.
Örnek bir proje Haziran 2007’de
tamamlanan “Avrupa’da Sosyal Girişim Sektöründe Uygulama ve Politikalara
dair Çalışma”. Finlandiya’nın ünlü Turku Ekonomi Okulu tarafından yürütülen
bu çalışma ile Avrupa Birliği’ne üye ve aday ülkelerde sosyal ekonomiye ilişkin
mevzuat, idari yapı ve uygulamalar mercek altına alınmış. Ne yazık ki
Türkiye’de sosyal ekonominin göreceli olarak gelişmemiş bulunduğu sonucuna
ulaşmış Finlandiyalı ekonomistler.
Avrupa Komisyonu’nun bu tür araştırmaları desteklemesinin nedeni sosyal
ekonomi ve dolayısıyla kooperatifçilik alanında yürüttüğü çalışmalar için
gerekli bilgi girdisini sağlamak.
Söz konusu çalışmalar açıkladığımız
nedenlerle bir yandan ortak kurallar tespit ederek öte yandan da girişimciliği
teşvik ederek hem Tek Pazar’ın daha sağlıklı ve verimli işlemesini hem de
Avrupa Sosyal Modeli’nin muhafaza edilmesini hedefliyor.
Tek Pazar’ın sağlıklı ve verimli olması sadece dört özgürlüğün, yani kişilerin,
malların, hizmetler ile kuruluş hakkının ve sermayenin serbest dolaşımının
temin edilmesini değil, ilgili konulardaki ulusal mevzuatların da ortak hale
getirilmesi veya yakınlaştırılmasını gerekli kılıyor. Bu çerçevede Avrupa
Topluluğunu Kuran Andlaşma Madde 48’in - yeter ki belirli bir Üye Devlet’in
kanunlarına göre kurulmuş ve Topluluk içerisinde faaliyet gösteriyor olsun kooperatifler dahil tüm kar amacı güden teşebbüslerin kuruluş serbestisinden
faydalanmasını hükme bağlaması yeterli görülmediğinden tacir kişiliklerin yasal
statülerine ilişkin Avrupa Birliği mevzuatları geliştirilmesi için uzun yıllar süren
bir çaba harcanmış. Avrupalı teşebbüslerin diğer Üye Devletler’de rahatlıkla
faaliyet gösterebilmesinin, bunlar arasında Avrupa çapında, yani en azından iki
Üye Devlet’i kapsayacak şekilde işbirlikleri, ortaklıklar ve bütünleşmeler
kurulmasının kolaylaştırılmasının Tek Pazar açısından normatif ve pozitif
faydalar sağlayacağı öngörülmüş. Bu doğrultuda kabul edilen (AET) 2137/85
sayılı
Konsey
Tüzüğü
aracılığıyla
Avrupalı
ekonomik
aktörlerin
bağımsızlıklarını muhafaza ederek belirli faaliyetleri ortak şekilde yürütmesine
imkan veren Avrupa Ekonomik Menfaat Grupları’nın (İngilizce European
Economic Interest Grouping) kurulmasının önü açılmıştır. (AT) 2157/2001
sayılı Konsey Tüzüğü ise halka açık limited şirketler hukukunun genel
108
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
ilkelerini temel alarak büyük şirketlere yönelik Avrupa Şirketi, kısaca SE
(Latince Societas Europaea) anasözleşmesini ortaya koymuştur54.
Kooperatifler ise sermaye şirketlerine göre daha karmaşık olan ortaklık,
yönetim ve denetim yapıları nedeniyle sona kalmış, kendi mevzuatları için
2003 yılına kadar beklemiş55,56. Ancak bu Topluluk’un koooperatiflere verdiği
önemi daha önce resmi belgelerde ifade etmediği anlamına gelmiyor. Tam
tersine Avrupa Parlamentosu kooperatifçilik hareketinin genel ve özel
faydalarını vurgulayan birçok karar almış:
Avrupa Topluluğu’ndaki
Kooperatiflere dair 13 Nisan 1983 tarihli İlke Kararı, Kooperatiflerin Bölgesel
Kalkınmaya Katkısına dair 9 Temmuz 1987 tarihli İlke Kararı, Kadınların
Kooperatifler ve Yerel İstihdam Girişimlerindeki Rolüne dair 26 Mayıs 1989
tarihli İlke Kararı, Kooperatiflerin Bölgesel Kalkınmaya Katkısına dair 11
Şubat 1994 tarihli İlke Kararı ve Kooperatiflerin Kadın İstihdamının Artışındaki
Rolüne dair 18 Eylül 1998 tarihli İlke Kararı.
Sonuç olarak Komisyon ile Konsey gerek Avrupa Parlamentosu’nun gerekse
de çalışmamızın üçüncü bölümünde ele aldığımız Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu’nun ilke kararlarına atıfta bulunarak ve özellikle kooperatifler için diğer
teşebbüslerle eşit bir rekabet ortamı sağlamanın gerekli bulunduğunu
değerlendirerek Avrupa Şirketi’nden sonra bir Avrupa Kooperatif Ortaklığı
düzenlemesine de gitmiştir.
Kısaca SCE (Latince Societas Cooperativa
Europaea) olarak anılan Avrupa Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesi 22
Temmuz 2003 tarih ve (AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü ile ortaya
konulmuştur57.
Tüzük’ün temel amacı farklı Üye Devletler’de mukim bulunan hakiki kişiler
veya farklı Üye Devletler’in ulusal hukukları altında tesis edilmiş olan hükmi
kişiliklerin, tabi oldukları ulusal mevzuatlardan bağımsız şekilde Avrupa
Kooperatif Ortaklığı ismi altında bir araya gelebilmesine imkan vermektir.
Böylelikle taraflar farklı ulusal ve idari düzenlemelere uyum gösterme
külfetinden kurtulmakta ve daha verimli şekilde hareket edebilmektedir.
Avrupa Kooperatif Ortaklıkları en azından iki farklı Üye Devlet’ten beş hakiki,
54
Ayrıca Avrupa Şirketi anasözleşmesine çalışanların katılımına dair 2001/86/AT sayılı
Konsey Direktifi de kabul edilmiştir. Bu konuda ayrı ve farklı türde bir düzenlemeye
gidilmesinin nedeni Avrupa Birliği’nin şirketler hukuku ve sosyal politika alanlarındaki
yetkileri arasında niteliksel bir farklılık bulunmasıdır.
55
Tabi kooperatiflerin ulusal şirketler hukuku mevzuatlarının, özellikle muhasebe konularında
yakınlaştırılmasından etkilendiğini unutmamak lazım.
56
Hali hazırda Avrupa Derneği, Avrupa Ortaklık Cemiyeti ve küçük ve orta boyutlu
işletmelere yönelik olarak Avrupa Özel Şirketi mevzuatları üzerinde çalışmalar sürdürülüyor.
57
Ayrıca Avrupa Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesine çalışanların katılımına dair
2003/72/AT sayılı Konsey Direktifi kabul edilmiştir.
109
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
iki hükmi veya beş hakiki ve hükmi kişiliğin bir araya gelmesi (Latince ex
novo), mevcut iki veya daha fazla kooperatifin birleşmesi veya bir Üye
Devlet’te kurulmuş olan, ancak diğer Üye Devletler’den bir veya daha
fazlasında kendisine bağlı kuruluşları bulunan kooperatiflerin, kendilerini
öncelikle tasfiye etmeksizin dönüşmesi aracılığıyla oluşturulabilmekte.
(AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü
Tüzüğü sadece Avrupa düzeyinde
düzeyinde kooperatifler
kurulabilmesini sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda kooperatifçilik için bir model
koyuyor ortaya.
Avrupa Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesi farklı
kooperatifçilik gelenekleri ve mevzuatları olan Üye Devletler’in uzlaşmasını,
uzlaşmasını,
ortak aklını yansıtıyor. Ayrıca girişimci ve teşebbüsler arasında kooperatif iş
modelini, bütünleşmeyi ve sınırötesi işbirliğini
işbirliğini teşvik ederek küreselleşme
çağının rekabet koşullarına uygun bir yanıt veriyor.
Dolayısıyla başka
coğrafyalar için
için örnek alınması yerinde bir düzenleme teşkil ediyor.
Avrupa Kooperatif Ortaklığı anasözleşmesinin belirgin hükümleri şu şekilde
sıralanabilir: (1) Kooperatifin faaliyetleri ortaklarının ortak yararına yönelik
olmalıdır. (2) Ortaklar aynı zamanda tüketici, işçi veya tedarikçi olmalı veya
Avrupa Kooperatif Ortaklığı’nın çalışmalarına farklı bir şekilde iştirak
etmelidir. (3) Tüm ortaklar denetim yetkisine eşit derecede sahip olmalıdır.
(4) Buna karşın yönetimde her ortağın Avrupa Kooperatif Ortaklığı’na katkısını
yansıtacak bir ağırlıklı oy verme sistemine izin verilebilir. (5) Risturn dağıtımı
kooperatif
aracılığıyla
yapılan
ticari
faaliyetlere
veya
ortakların
gereksinimlerine göre şekillenmelidir. (6) Ortaklığa dair herhangi bir yapay
engel çıkartılmamalıdır.
(7)
Kooperatifin dağılması durumunda aktifleri
kurucularına dağıtılmalıdır. Avrupa Kooperatif Ortaklıkları ayrıca yatırımcı ve
faydalanıcı ortakları ayrı tutabilir, yönetsel yapılarını ister tek isterse de iki
vitesli, yani ayrı ayrı yönetim ve denetim organları olacak şekilde oluşturabilir.
Finansman için tahvil ihraç edebilir.
(AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü, Türkiye’de yürürlükte bulunan 1163
sayılı Kooperatifler Kanunu ve ilgili mevzuat ile karşılaştırıldığında iki
düzenleme arasındaki
arasındaki başlıca farklılıkların Avrupa Kooperatif Ortaklıkları’nda
ticari yönün daha güçlü olması, ortakların farklı hak ve yükümlülüklere sahip
olmasına izin verilmesi, “bir adam – bir oy” ilkesinin esnetilmesi, yönetim ve
denetim organlarının oluşumunda farklılık
farklılık bulunması ve mali konularda
(finansman, muhasebe kayıtları vb.) daha ileri yöntemlerden faydalanmanın
mümkün bulunması olduğu görülmekte.
Avrupa Birliği’nin kooperatifçiliğin teşvik edilmesi ve önünün açılmasına ilişkin
çalışmaları bir kanun çıkartılmasıyla bitmiyor tabi ki. Brüksel kanunlara
sorunları giderecek sihirli değnekler değil, orta veya uzun vadeli eylem
110
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
planlarının bir parçası olarak yaklaşıyor. Nitekim (AT) 1453/2003 sayılı Tüzük
2002 yılında başlatılan geniş kapsamlı bir istişare sürecini takiben kabul
edilmiş.
Bu süreç 23 Şubat 2004 tarih ve COM(2004) 18 nihai sayılı
Komisyon’dan Konsey ve Avrupa Parlamentosu, Avrupa Ekonomik ve Sosyal
Komitesi ve Bölgeler Komitesi’ne Avrupa’da Kooperatif Ortaklıklarının Teşvik
Edilmesine dair Tebliğ ile devam ediyor. Avrupa Komisyonu bu Tebliğ
aracılığıyla kooperatifçiliğin fayda ve öneminin Avrupa çapında daha yaygın
şekilde kabul görmesi için atacağı adımları açıklıyor. Buna göre öncelik
kooperatifçiliğin görünürlülüğünün; konferanslar, kitapçıklar, iletişim ağları vb.
aracılığıyla arttırılması. Özellikle sermaye ve iş deneyimi kısıtlı olan, ancak
girişimcilik yapmak isteyen kimseler için kooperatifçiliğin faydalı bir iş modeli
oluşturduğu vurgulanacak bu çalışmalarda. Ayrıca kooperatifçiliğe ilişkin
ulusal düzenlemelerin gerek (AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü gerekse de
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün çalışmamızın üçüncü bölümünde ele aldığımız
Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi başlıklı 193 sayılı Tavsiyesi dikkate alınarak
geliştirilmesi, kooperatifler için daha iyi bir rekabet ortamı yaratılması için
çalışacak Avrupa Komisyonu. Son olarak da kooperatiflerin Topluluk’un başta
girişimcilik politikası olmak üzere muhtelif politika alanlarındaki faaliyetlerine
dahil edilmesi, böylelikle hem söz konusu politikaların daha etkin kılınması
hem de kooperatiflerin yeni kaynaklara ulaşması sağlanacak.
Görüldüğü üzere son yıllarda uluslararası rekabet gücünü arttırmak ve Tek
Pazar’da bütünleşmeyi konsolide etmek üzere Lizbon veya yeni adıyla Büyüme
ve İstihdam Stratejisi’ne yoğunlaşan Avrupa Birliği bu çerçevede
kooperatifçiliğin önemini farketmiş ve konuyla ilgili çalışmalarını canlandırmış
bulunmakta.
Dünyanın en büyük ekonomisi olan, en ileri ve müreffeh
ülkelerinin birçoğuna ev sahipliği yapan Avrupa Birliği’nin kooperatifçiliğe
verdiği önem, sosyal ve ekonomik kalkınmaları için kooperatiflerin etkin bir
şekilde çalışmasını mutlaka sağlamak durumunda bulunan gelişmekte olan
ülkelere örnek olmalı.
111
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
5.
Sonuç ve Öneriler
5.1. Çalışmanın Gözden Geçirilmesi
Geçirilmesi
Tarımsal kooperatifçilik tarım kesiminin sorunlarına çözüm getiren, bölgesel
ve kırsal kalkınmaya yardımcı olan, sosyo-ekonomik dönüşümlerin sancısız
atlatılmasını sağlayan bir girişimcilik modeli, sosyal ekonominin belkemiği.
Kooperatifçiliği evrensel bir yaklaşımla ele aldığımız bu çalışmada amacımız
konuyla ilgili bir farkındalık yaratmak, kooperatiflerin aynı zamanda kamusal
görevler olan söz konusu faaliyetleri yerine getirebilmesini sağlamak için
gerekli düzenleme ve önlemler konusunda fikir vermekti.
Birinci bölümde önce kooperatifçiliğin ne olduğu hatırlattık. 1844 yılında
İngiltere’nin Rochdale kasabasında bir avuç işçi ve zanaatkarın temel
gereksinimlerini karşılamak için bir araya gelerek bir tüketim kooperatifi
kurmasıyla başlayan kooperatifçilik hareketinin nasıl olup da günümüzde ICA
çatısı altında örgütlenmiş 750.000 birim kooperatif ve 800 milyon ortağa
ulaştığını anlattık. Bu çerçevede Türkiye’de kooperatifçiliğin zannedildiği gibi
Mithat Paşa’nın kurduğu Memleket Sandıkları ile değil, 1915 yılında TARİŞ’le
başladığını, zira ilk olarak Rochdale Öncüleri’nin, günümüzde ise ICA’nın
belirlediği kooperatifçilik ilkelerinden birincisinin gönüllü ve serbest üyelik
olduğunu ortaya koyduk. Ancak diğer ilkeler arasında ortakların demokratik
yönetimi ile özerklik ve bağımsızlığın bulunduğu göz önüne alındığında 1935
yılında çıkartılan 2834 ve 1985 tarihli 3186 sayılı Kanunlar ile yönetimi
hükümete bağlanan TARİŞ’in ve diğer tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin
kooperatif olma özelliklerini büyük ölçüde yitirdiklerini belirttik. 2000 yılında
4572 sayılı Kanun ile biten bu dönemde büyük zarar gören Türk tarımı ve
tarımsal kooperatifçiliğinde, geçmişten gelen sorunların çözülüp yeniden
yapılanma çalışmalarında başarı kaydedilmesi için farklı ve bütüncül bir
yaklaşımın gerektiğinin altını çizdik.
Yeniden yapılanmanın aynı zamanda küreselleşme sürecinin yarattığı yeni
rekabet koşullarının da bir gereği olduğunu, bu süreçte başarılı olan
kooperatiflerin sektörlerinde yükselirken diğerlerinin kapıya kilidi vurmak
durumunda kaldığını saptadık.
Bu çerçevede ilk kez Amerika Birleşik
Devletleri’nde 1990’lı yıllarda ortaya çıkan yeni nesil kooperatiflere değinme
ihtiyacını hissettik.
Geleneksel kooperatiflerden dikey entegrasyon
aracılığıyla katma değeri arttırmaları ve ortak-kooperatif ilişkilerini ticari bir
yaklaşımla düzenlemeleri sayesinde ayrılan yeni nesil kooperatiflerin başarılı
bir iş modeli yaratarak günümüzde Amerika Birleşik Devletleri gibi çokuluslu
şirketlerin bulunduğu gelişmiş bir ülkede kendi sektörlerinin en büyük
oyuncuları haline geldiğini gösterdik. Geriye TARİŞ’in ve diğer tarım satış
112
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
kooperatifi birliklerinin de dikey entegrasyon yarattığını, buna karşın ortakkooperatif ilişkilerinin yanlış düzenlenmiş olması nedeniyle yeni nesil
kooperatiflerle aynı başarıyı yakalayamadığını vurgulamak kaldı.
Dolayısıyla çalışmamızın geri kalanında doğru kooperatifçilik düzenlemelerin
çerçevesini çıkartmaya odaklandık. Doğru düzenlemelere giden yolun sırasıyla
kuramsal temellerin anlaşılması, uluslararası esasların dikkate alınması ve
uygulama örneklerinin incelenmesinden geçtiğini düşünerek bu konulardan her
birini ayrı bir bölümde ele aldık.
İkinci bölüm kuramsal temellere ayrılmıştı.
Kamu kesiminin ekonomiye
müdahalesinin tarih boyunca nasıl bir gelişme gösterdiği, sosyalist ve kapitalist
düşünce sistemlerinin aşırılıklarının kamu müdahalesini nasıl yanlış
yönlendirdiğini anlattık kısaca. Sonra da içinde bulunduğumuz küreselleşme
döneminde yükselen yeni yönetim anlayışının düzenleyici devlet olduğunu, yani
kamunun artık piyasalara doğrudan müdahale etmesinin değil, bunun yerine
piyasaların düzgün çalışması için gerekli önlemleri almasının beklendiğini
açıkladık. Peki kağıt üstünde arz ve talebi bir araya getirerek toplumsal refahı
en üst seviyeye çıkartan piyasalar hangi koşullar altında kamunun önlem
almasını gerektiriyordu? Ya piyasanın oluşumu veya işleyişiyle ilgili yapısal
sorunlar nedeniyle toplumsal refahın en üst seviyeye çıkmadığı ya da piyasada
oluşan dengenin kabul edilebilir olmadığı durumlarda diye yanıtladık bu
soruyu. Ve tarımsal piyasalarda ilki ekonomik, ikincisi sosyal nitelikli olan her
iki sorunun da sık sık görülmekte olduğunu ekledik. Örneğin zeytincilik
çevrenin korunması ve kırsal alanların bakımı gibi olumlu dışsallıklar ve kamu
malları yaratmaktadır, ancak bu hizmetler mahsulün fiyatlarına yansımamakta,
dolayısıyla toplumsal açıdan arzu edilen seviyede sunulmamaktadır. OECD ve
Dünya Ticaret Örgütü tarafından tarımın çokişlevliliği olarak adlandırılan bu
olgu tarımsal üretimin teşvik edilmesinin ekonomik açıdan en geçerli nedeni
olarak kabul edilmektedir.
Çiftçi ve köylünün yoksulluktan korunması
gereksinimi ise sosyal nitelikli sorunlara bir örnektir.
Kamunun bu sorunlara çözüm bulmak için başvurabileceği birçok politika aracı
bulunmaktadır. Dolayısıyla önemli olan piyasaları en az tahrif edecek, en
düşük maliyetli önlemi alabilmektir. İşte burada tarımsal kooperatifler kamu
müdahalesi için ideal bir araç olarak öne çıkmaktadır; çünkü kooperatifler bir
yandan kamusal görevleri yerine getirirken öte yandan gelir elde
edebilmektedir. Böylelikle kamusal görevlerden kaynaklanan maliyetlerin
önemli bir kısmını kendi kaynaklarından karşılamaktadır. Yani kooperatiflere
yönelik destekler daha verimli ve etkin olup bu kuruluşların üstlendikleri
kamusal görevler nedeniyle aslında ortaklarına, yani kamunun yoksulluktan
koruması gereken çiftçi ve köylülere yöneliktir. Kuşkusuz ki kooperatifçilik
113
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
sadece tarım kesimine kamu müdahalesinin bir aracı olarak değil, başarılı bir iş
modeli olarak da teşvik edilmeyi haketmektedir.
Kuramsal
temellerden
sonra
sıra
uluslararası
esaslara
gelmişti.
Kooperatifçiliğin ekonomik ve sosyal öneminin bu konularla ilgilenen tüm
hükümetlerarası örgütlerin resmi belgeleri veya yayınlarında ele alındığını, bu
doğrultuda kalkınmakta olan ülkelerde kooperatiflerin geliştirilmesi için birçok
projenin hayata geçirildiğini vurguladık önce. Ancak esas konumuzu oluşturan
kooperatifçiliğin düzenlenmesi açısından baktığımızda en kapsamlı çalışmaların
Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından gerçekleştirildiği
görülüyordu. Söz konusu çalışmaların hem referans olarak hem de projeler,
uluslararası anlaşmalar ve ulusal mevzuatlarda yapılan değişiklikler aracılığıyla
uygulamaya geçirilmeleri nedeniyle büyük bir önem taşıdığı bilinmektedir.
Birleşmiş Milletler 1950’li yıllardan beri kooperatifçiliğe ve özellikle tarımsal
kooperatifçiliğe eğilmiş, 1971 yılında uluslararası düzlemde kooperatifçilik
çalışmalarının daha sağlıklı yürütülebilmesi için COPAC adlı bir komite
oluşturmuştur. 1992 tarihli “Yeni Ekonomik ve Sosyal Eğilimlerin Işığında
Kooperatiflerin Statü ve Rolü” başlıklı Genel Sekreterlik Raporu ise bir dönüm
noktası oluşturmuş, Birleşmiş Milletler’in kooperatifçilikle ilgili çalışmalarında
ciddi bir artış kaydedilmiştir. Bu rapor doğrultusunda her yıl Temmuz ayının
ilk Cumartesi gününün Uluslararası Kooperatifler Günü olarak kutlanmasına
karar verilmiş, kooperatifçiliğin sosyal kalkınma, insan yerleşimleri ve gıda
güvenliği gibi farklı konularda yürütülen faaliyetler çerçevesinde teşvik
edilmesi sağlanmış ve en önemlisi yıllarca süren araştırma, geliştirme ve
istişareleri takiben 2001 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan
A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı’nın geçmesi sağlanmıştır. Birleşmiş Milletler
bu İlke Kararı aracılığıyla dünyadaki tüm hükümetlerin kooperatiflerin
gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılması için çaba göstermesini
resmen talep ederek bu amaçla hazırlanan bir rehberi kabul etmiştir. Rehber
kooperatiflerin desteklenmesi için gerekli yasal, adli ve idari hükümler, eğitim
faaliyetleri ve kamu fonlarından faydalanma imkanlarını ele almaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kooperatifçiliğe yaklaşımını belirleyen temel
unsur ise kooperatiflerin ekonomik ve sosyal işlevleri aracılığıyla istihdam, iyi
çalışma koşulları ve gelir dağılımı adaleti açısından sağladıkları faydalardır.
Örgüt kurulduğu 1919 yılından itibaren kooperatifçiliğe, özellikle de tarımsal
kooperatifçiliğe büyük bir önem vermiş, 1966 yılında “Gelişmekte Olan
Ülkelerin Ekonomik ve Sosyal Kalkınmasında Kooperatiflerin Rolü” başlıklı
127 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Tavsiyesi kabul edilmiş, kooperatiflere
ilişkin özel bir birim kurmuştur.
Küreselleşme sürecini ve Birleşmiş
Milletler’in konuyla ilgili çalışmalarında kaydedilen ilerlemeleri dikkate alan
114
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
Örgüt 1999’da 127 sayılı Tavsiye kararını güncellemeye karar vermiş,
böylelikle 2002 yılında “Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi” başlıklı 193 sayılı
Tavsiye kabul edilmiştir. Selefinin aksine kooperatiflerin sadece gelişmekte
olanlar değil, tüm ülkeler için önemli olduğunu belirten ve kooperatifçiliğe
devlet müdahalesini yerinde bulmayıp özerkliği savunan bu Tavsiye kararında
kooperatifçiliğe ilişkin hedefler, politika çerçevesi, bu kapsamda hükümetlerin
rolü ve teşvik için almaları gereken önlemler son derece ayrıntılı şekilde
sıralanmaktadır. Örgüt’e göre 193 sayılı Tavsiye kararı 2007 itibariyle, yani
beş yıllık bir süre dahilinde tam 70 ülke tarafından kooperatifçilik
mevzuatlarını gözden geçirmekte referans olarak kullanılmıştır. Ne yazık ki
Türkiye henüz bu ülkeler arasında bulunmamaktadır. Oysa ortaya koyduğumuz
üzere ülkemizin kooperatifçiliğe ilişkin doğru düzenlemeleri saptayıp
benimsemesi gerekmektedir.
Bu amaçla başvurulabilecek bir diğer kaynak Avrupa Birliği’dir. Çalışmamızın
dördüncü bölümü Türkiye’nin tarımda bir yandan rekabet ettiği öte yandan
uyum göstermeye çalıştığı Avrupa Birliği’ndeki uygulamaları bir örnek olarak
incelemeye almıştır. 27 Üye Devleti, 50 yıllık tarihi olan Avrupa Birliği’ni her
yönüyle ele almak mümkün olmadığından bu inceleme zeytincilik sektörüne
odaklanmıştır. Ancak öncelikle Avrupa Birliği’nde tarımsal desteklerin genel
çerçevesi çizilmiştir. Böylelikle ülkemizde zannedilenin aksine Birlik’in kırsal
kesime aktardığı kaynakların sadece Ortak Tarım Politikası ile sınırlı olmadığı,
Birlik bütçesinin Ortak Balıkçılık Politikası, doğal kaynakların yönetimi ve
bölgesel kalkınma kalemleri ile Avrupa Birliği’nin Üye Devletleri’nin kendi
ulusal bütçelerinden finanse edilen Devlet yardımları aracılığıyla Avrupalı çiftçi
ve köylülere milyarlarca EUR’luk ilave kaynak sağlandığı ortaya konulmuştur.
Avrupa Birliği’nde kırsal kesime yönelik desteklerin toplamı 2005 yılında tam
60 milyar EUR’yu aşmaktadır. Üstelik köy yollarına yapılan yatırımlar gibi
dolaylı destekler hesaba katılmadan.
Genel çerçevenin çizilmesini takiben zeytincilik politikaları ele alınmış, Avrupa
Birliği’nin 1966 yılında, yani Ortak Tarım Politikası’nın operasyonel hale
gelmesinden kısa bir süre sonra zeytinciliğe ilişkin ilk düzenlemelerini kabul
ettiği ve o tarihten bu yana kesintisiz olarak sektörü ciddi şekilde destekleyip
teşvik ettiği saptanmıştır.
Birlik’in zeytinciliğin desteklenmesine yönelik
düzenlemeleri üretim, özel stoklama ve pazarlama başlıkları altında oldukça
ayrıntılı şekilde ele alınmıştır. Özetlemek gerekirse zeytinyağı üretimi eskiden
her bir zeytin üreticisi Üye Devlet için belirlenen ulusal garantilenmiş
miktarlar ile sınırlı olarak zeytinyağı üretim yardımı adı verilen ve tutarı
132,25 EUR/100 kg. olan bir prim aracılığıyla desteklenmiştir. Ortak Tarım
Politikası’nda 2003 Fischler Reformu ile büyük ölçüde doğrudan gelir
desteğine geçilmiş, bu çerçevede ferdi üreticilerin hakedişleri tarihsel
115
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
referanslar üzerinden hesaplanmıştır. Toplam zeytincilik bütçesi ise tam 2,35
milyar EUR olarak sabitlenmiştir. Üye Devletler bu bütçeden kendilerine
düşen payların bir kısmını organik üretimin teşvik edilmesi, kalite önlemlerinin
alınması, sosyo-ekonomik öneme sahip zeytinliklerin muhafaza edilmesi gibi
amaçlarla kullanma imkanına sahiptir.
Özel stoklama desteği zeytinyağı
piyasasında fiyatların aşırı düşmesi nedeniyle sıkıntı yaşanan dönemlerde
devreye girmektedir. Kooperatifler ve diğer kuruluşlara ellerinde bulunan
zeytinyağını piyasaya sürmek yerine stokta bekletmeleri karşılığında tutarı
ihale usulü aracılığıyla saptanan bir yardım verilmektedir. Bu mekanizma en
son 2001 yılında kullanılmış, İspanya ve Yunanistan’da toplam 100.000 ton
zeytinyağına yaklaşık bir yıllık bir süre boyunca 1,22 EUR/ton/gün yardım
ödenmiştir.
Pazarlamaya yönelik destekler Avrupa Birliği’nin zeytinyağı
düzenlemelerinin tarihsel gelişimi boyunca birçok değişiklik göstermiş,
geçmişte ambalajlı ürünlere tüketim yardımı adı altında prim ödenmesi,
zeytinyağı kullanan konserve imalatçılarının üretim iadesi adı altında sübvanse
edilmesi gibi uygulamalar görülmüştür. Günümüzde ise gerek Avrupa Birliği
içerisinde gerekse de üçüncü ülkelerde zeytinyağı ve sofralık zeytinler ile
diğer kaliteli ürünlere ilişkin bilgilendirme ve promosyon kampanyaları
düzenlenmektedir. Bu çerçevede 2000 yılından bu yana zeytinyağı ve sofralık
zeytinlerin tanıtımı için 10 milyon EUR’dan daha fazla para harcanmıştır.
Zeytin üreticisi Üye Devletler de sektörü Devlet yardımları aracılığıyla
desteklemeye devam etmektedir.
Devlet yardımlarının verilmesi Avrupa
Komisyonu’nun iznine tabidir. Komisyon’un kendine has özellikleri ve sosyoekonomik önemini dikkate alarak zeytincilik sektörüne ilişkin yardımlara yeşil
ışık yaktığı görülmektedir.
Peki tüm bu yardımları üst üste koyduğumuzda ortaya çıkan tablo nedir?
Avrupa Komisyonu’nun ekonomik açıdan anlam taşıyan belirli bir büyüklükteki
tarımsal işletmelere ilişkin temsil gücü yüksek örneklemlerle toplanan verileri
merkezi olarak derleyip analiz ederek oluşturduğu Çiftlik Muhasebesi Veri
Ağı’na başvurduk bu soruyu yanıtlamak için. Veritabanında mevcut bulunan ve
1998 ila 2004 yıllarını kapsayan rakamlara göre Avrupalı zeytincilerin aldığı
yıllık ortalama yardım tutarı önemli zeytin üreticisi Üye Devletler’den
İspanya’da 6.382, İtalya’da 3.863, Yunanistan’da 2.709 ve Portekiz’de 2.008
EUR.
Ya Türkiye’de zeytincilerin durumu nedir? Ülkemizde Avrupa Birliği’ndeki gibi
ayrıntılı istatistikler veya 5488 sayılı Tarım Kanunu’nda yer almakla beraber
operasyonel hale gelmiş bir Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı bulunmadığından
ulaşabildiğimiz en güvenilir ve uygun verileri kullanarak ve bazı varsayımlarda
bulunarak bir karşılaştırma yaptık. Bilindiği üzere ülkemizde zeytinyağı üretimi
eskiden destekleme fiyatı uygulaması ile teşvik edilmiştir. Bu dönem boyunca
116
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
fiilen piyasa düzenleyicisi olarak görev yapan TARİŞ üreticiler ve sektörden
gelen talepler doğrultusunda bu kamusal hizmeti günümüzde de sürdürmeye
çaba göstermektedir.
Hali hazırda tüm zeytincilerimizin yararlanabildiği
yardımlar yetersiz bulunan ve düzensiz verilen prim ödemeleri, doğrudan gelir
desteği ve son yıllarda gündeme gelen mazot ve kimyevi gübre destekleridir.
Bu desteklerin tutarları ile ortalama zeytinlik alan ve verimlerini kullanarak
yaptığımız hesaplama Avrupa Birliği Çiftlik Muhasebesi Veri Ağı tarafından
kapsanan dönem boyunca bir Türk zeytincisinin aldığı yıllık ortalama yardım
tutarının sadece 330 EUR olduğunu ortaya koymuştur. Yani Portekizli bir
zeytinci Türk zeytincisinden altı kat, Yunanistanlı bir zeytinci sekiz kat, İtalyan
bir zeytinci 11,5 kat ve İspanyol bir zeytinci tam 19 kat daha fazla destek
almaktadır. Türkiye’nin bir yanda zeytinyağında dünya çapında rekabet gücü
kazanmayı ve ihracatını arttırmayı hedeflemesi, öte yandan ise zeytincisine
esas rakiplerinden kat be kat daha az destek vermesi büyük çelişki yaratan bir
durumdur.
Zeytinciliğin gelişmesi, bu amaçla verilen yardımların gerçekten etkin
olabilmesi aynı zamanda zeytin ve zeytinyağı kooperatiflerinin faaliyetlerini
sürdürmesi için doğru bir düzenleyici çerçevenin de oluşturulmasına bağlı.
Avrupa Birliği bu açıdan da örnek teşkil edebilecek uygulamalara ev sahipliği
yapıyor. Kuşkusuz ki her Avrupa ülkesinin ulusal kooperatifçilik hareketini
etkileyen kendisine özgü idari yapısı, mevzuatı, tarihsel gelişimi, sosyoekonomik koşulları vb. söz konusu. Bu nedenle konuyla ilgili incelememizi
zeytin üreticisi Üye Devletler ve Avrupa Birliği’nin merkezi politikalarına
odakladık; İspanya, İtalya, Yunanistan ve Portekiz’de kooperatifçiliğin tarihsel
gelişimi ve bugünkü durumunu ele aldık.
Kooperatiflerin zeytinyağı
piyasasındaki payının – bu kuruluşların pazarlama konusunda faal olmadığı İtalya’da % 11, buna karşın Yunanistan’da % 60 ve İspanya ile Portekiz’de tam
% 70 ila 75 olduğunu, İspanya’nın en büyük zeytin ve zeytinyağı kooperatifi
olan Coop Hojiblanca’nın cirosunun 150 milyon EUR’yu aştığını saptadık. Bu
ticari başarının ardında tabi ki kooperatifleri destekleyici bir yatırım ortamı
bulunuyor.
Nitekim zeytin üretici Üye Devletler’deki kooperatifçilik
mevzuatları birçok konuda farklılık gösterse de kooperatif alımlarının havuz
yöntemiyle yapılması konusunda mutabakat halinde.
Kooperatiflerin
ortaklarından teslim aldıkları ürünlerin satış bedellerini bir havuzda toplaması
ve ortaklara sezon sonunda ortaya çıkan ortalama fiyat üzerinden ödeme
yapmasına dayanan bu yöntem en başta kooperatiflerin finansman sorununun
ortadan kalkması olmak üzere birçok fayda sağlamaktadır.
Buna karşın
Türkiye’de uygulanmakta olan önceden ödemeli ürün alımı kooperatifleri mali
açıdan kırılgan hale getirmekte ve istenmeyen yönetsel baskılar altına
sokmaktadır.
Ortakların kooperatiflere ürün teslimine ilişkin hükümlerin
yumuşak nitelikli olması sorunu arttırmaktadır. Genel olarak demokratik
117
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
yönetim ile işletmecilik rasyonalitesi arasındaki bu tür çelişkilerin ortadan
kaldırılması ve kooperatifçiliğin toplumsal açıdan en faydalı şekilde işler hale
getirilmesi için kooperatifçilik düzenlemelerinin bazı bağlayıcı hükümler
içermesi gerekmektedir. Örneğin İspanya ve Portekiz’de haksız rekabet ve
spekülasyonların engellenmesi amacıyla zeytincilerin dökme olarak satış
yapması kanunen yasaktır. Zeytinciler sadece yağhaneler ve kooperatiflere
satış yapabilmekte, satışların % 75’i de kooperatiflere yapılmaktadır. Zeytin
üreticisi Üye Devletler ayrıca zeytincilere yönelik bazı Devlet yardımlarını
kooperatifler aracılığıyla vermeyi tercih etmektedir. Avrupa Komisyonu asıl
faydanın ortaklara geçeceği durumda kooperatiflere yapılacak yardımların
serbest piyasada rekabeti ihlal etmediğini değerlendirerek bu yardımlara izin
vermektedir.
Kooperatifçiliği sadece kar amacı ile hareket etmeyen teşebbüsleri kapsayan
sosyal ekonomi kavramı çerçevesinde değerlendiren Avrupa Birliği de
kooperatifçiliğe ilişkin bazı çalışmalar yürütmektedir. Bu çerçevede araştırma,
eğitim ve teşvik önlemlerinin yanı sıra Avrupa ölçeğinde kooperatifler
kurulmasını kolaylaştırmayı hedefleyen Avrupa Kooperatif Ortaklığı
anasözleşmesi hazırlanmıştır. (AT) 1453/2003 sayılı Konsey Tüzüğü ile ortaya
konulan bu anasözleşme aynı zamanda bir kooperatifçililik modeli sunmaktadır.
Tüzük Türkiye’de yürürlükte bulunan mevzuat ile karşılaştırıldığında başlıca
farklılıkların Avrupa Kooperatif Ortaklıkları’nda ticari yönün daha güçlü olması,
ortakların farklı hak ve yükümlülüklere sahip olmasına izin verilmesi, “bir
adam – bir oy” ilkesinin esnetilmesi, yönetim ve denetim organlarının oluşumu
ve mali konularda (finansman, muhasebe kayıtları vb.) daha ileri yöntemlerden
faydalanmanın mümkün bulunması olduğu görülmektedir.
5.2. Öneriler
Çalışmamızı bu şekilde özetledikten sonra başa dönmek gerekirse amacımızın
ülkemizde kooperatifçiliğin sağladığı faydalar ve bunların elde edilmesi için
gerekli düzenleme ve önlemler konusunda bir farkındalık yaratmak olduğunu
tekrarlamamız gerekiyor. Bu nedenle çalışmamızı noktalarken elde ettiğimiz
bilgilerden, ulaştığımız saptamalardan yola çıkarak politika önerilerimizi kısaca
sıralamak yerinde olacak.
(1)
Her şeyin başı farkındalık! Türkiye’de kooperatifçiliğin, özellikle de
tarımsal kooperatifçiliğin hükümet tarafından ele alınması gereken sorunları
olduğu konusunda kamuoyunda ve karar-alıcılarda bir bilinç oluşmalı. Bu
amaçla farkındalık yaratıcı yayınlar yapılması ve toplantılar düzenlenmesi
yerinde olacak.
118
Evren GÜLDOĞAN
AB Uzmanı │Strateji Danışmanı
Danışmanı
[email protected]
[email protected]
S.S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
(2)
Türk kooperatifçilik mevzuatı tüm paydaşların etkin şekilde katılacağı,
şeffaf bir iyi yönetişim süreciyle baştan aşağı yenilenmeli. Bu doğrultuda
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı ve 193
sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Tavsiyesi başta olmak üzere uluslararası
esaslar ve örnek uygulamalar dikkate alınmalı.
(3)
Bu çerçevede tarım satış kooperatifleri ve birliklerinde ortak-kooperatif
ilişkileri yeniden düzenlenmeli. Ürün teslimatına ilişkin hükümler daha etkili
hale getirilmeli. Yeni nesil kooperatifçilik deneyiminden faydalanmanın yolları
aranmalı.
(4)
Tarım satış kooperatiflerinin önceden ödemeli ürün alımı yöntemi yerine
havuz yöntemini uygulamasını hükme bağlanmalı. Tarımsal piyasalarda haksız
rekabet ve spekülasyonu engelleyecek önlemler alınmalı.
(5)
Kooperatifçilik hareketinin canlandırılması, kooperatiflerin gereksinim
duydukları
kaliteli
insan
kaynaklarına
kavuşması
için
yöneticiler,
profesyoneller ve ortaklara yönelik eğitim ve yayım çalışmaları yürütülmeli.
Kooperatifçiliğe ilişkin eğitim ve araştırma yapan kuruluşların kapasitesi
arttırmalı.
Bu çerçevede Avrupa Birliği’nde görülen faydalı politikaların
Türkiye’de hayata geçirilmesi için müzakerelerde ilerleme kaydedilmesi veya
üyeliğin gerçekleşmesi beklenmemeli.
(6)
Girişimciliğin kolaylaştırılması ve yatırım ortamının iyileştirilmesi
çalışmaları çerçevesinde kooperatiflerin kendilerine özgü sorunları dikkate
alınmalı. Kooperatiflerin yatay ve dikey entegrasyonu teşvik edilmeli.
(7)
Tarım kesimine yönelik desteklerin çiftçi ve köylülere mümkün olduğu
durumlarda tarımsal kooperatifler aracılığıyla ulaştırılması, böylelikle daha
etkin olması sağlanmalı.
Tarımsal kooperatiflerin araştırma-geliştirme
çalışmalarına etkin katılımına özen gösterilmeli.
(8)
Türk kooperatifçilik politikasının ve kooperatiflerin durumunun düzenli
aralıklarla gözden geçirilmesi, gerekli görülen önlemlerin derhal alınması, bu
amaçla etkin şekilde işleyecek bir istişare mekanizmasının oluşturulması temin
edilmeli.
Politika önerilerimizin hayata geçirilmesinin Türk tarımsal kooperatifçiliğinin
ve bu sayede Türk tarımının küreselleşme çağında gerçekleştirmek zorunda
olduğu atılıma önemli bir katkıda bulunmasını temenni ediyoruz.
119

Benzer belgeler