Akbabayla Çaylak M.Baydemir

Transkript

Akbabayla Çaylak M.Baydemir
Gülistan ve Bostan’dan Seçme Hikayeler
AK
AK
A
L
Ç
Y
A
A
B
Y
A
L
B
Mustafa Baydemir
A L B A R A K A
T Ü R K
Ç O C U K
YAY I N L A R I
ALBARAKA TÜRK YAYINLARI: 20
ÇOCUK K‹TAPLARI: 9
Haz›rlayan
Resimleyen
Kapak
Dizgi/Mizanpaj
Bask›/Cilt
:
:
:
:
:
Mustafa Baydemir
Hamit Yüksek
Ekrem fiahin
Zübeyir Çiftçi
YÖM
© Bütün yay›n haklar› ALBARAKA TÜRK’e aittir.
ALBARAKA TÜRK ÖZEL F‹NANS KURUMU A.fi.
Büyükdere Cad. No: 78 34394 Mecidiyeköy/‹STANBUL
Tel: (0.212) 274 99 00 Faks: (0.212) 272 44 70
‹stanbul, Nisan 2004
AKBABAYLA ÇAYLAK
Akbaba çal›ml› çal›ml›,
bir çayla¤a:
— Kimse uza¤› benim kadar göremez.
Deyince, Çaylak:
— Bunu söylemek yetmez.
Söyledi¤ini ispat gerek.
Dedi, gülerek gevrek gevrek.
“‹spat› kolay” dedi, Akbaba,
yüksekten bakarak afla¤›lara:
— E¤er bana inan›rsan,
gördü¤ümü sen de tan›rsan.
‹flte bak, afla¤›da ovada,
bir bu¤day tanesi var orada.
Bakt› afla¤›ya aylak aylak
Bu¤day› görünce
flafl›rd› Çaylak.
‹kisi de süzülerek
afla¤›lara indi.
Bu¤day› kapmak için
çaylaktan önce Akbaba
hedefe kilitlendi.
Fakat var›nca tanenin yan›na,
bir ip ba¤lan›verdi aya¤›na
Zavall› Akbaba!
Fark›nda m›yd› acaba?
Çal›m yapay›m derken
kapana düflmüfltü.
Onu geriden izleyen
Çaylak da olan› görmüfltü.
“Buna ben oldum neden.”
diyerek kim bilir
ne kadar üzülmüfltü.
Bir bilge ne demifl:
“K›y›s› görünmeyen bir suda
Yüzücünün gururu ifle yaramaz”
—1—
T‹LK‹ VE ASLAN
Ormanda dolaflan iflsiz güçsüz biri,
Gözleri aç›ld› flaflk›nl›ktan iri iri.
Bir tilki gördü eli aya¤› tutmayan.
Kendi kendine dedi:
“Nas›l yaflayabilir böyle bir hayvan?”
fiaflk›n adam bu haldeyken,
ortaya ç›k›verdi birden,
a¤z›nda çakal olan,
ac›km›fl bir aslan.
Çakal› yiyen aslan,
çakaldan geriye
art›klar b›rakt›, kocaman kocaman
Kötürüm tilkinin yiyece¤i önüne gelmiflti.
fiaflk›nd› adam: bu nas›l bir iflti?
Yine kendi kendine konufltu adam:
“Herkesin yiyece¤i aya¤›na geliyor madem!
Boflu bofluna çal›flmam gerekmeyecek,
Nas›l olsa benim de aya¤›ma gelir yiyecek”
Böylece adam çal›flmama karar› ald›.
Yiyecek gelecek diye hayallere dald›.
Fakat ne gelen, ne giden vard›.
Açl›ktan bir deri bir kemik kald›.
Tam bu s›rada bir ses onu uyard›:
“Kalk yerinden, be hey tembel, be hey avanak!
Tilkili¤i b›rak da aslan olmaya bak!
O zaman senin de art›klar›nla belki
Karn›n› doyurur sürünen bir kaç tilki”
—2—
YA⁄MUR DAMLASI
Buluttan düflen bir damla ya¤mur,
Denizi görünce kendinden utan›r.
Damla, gözünden ak›tarak yafllar.
Kendi kendine konuflmaya bafllar:
— fiu denizin yan›nda ben de neyim sanki?
O kadar büyük ki, ben hiçbir fleyim inan ki...
Midyenin biri damlan›n bu haline ac›r.
Sevip okflayarak, onu koynuna al›r.
Damlaya flöyle der:
— Kendini hor görme,
hayat› zor görme.
Büyük de küçük de,
birbirinin kardeflidir.
Bütün bunlar yaratan›n iflidir.
Her fley O’ndan gelmifltir.
Yine O’na dönecektir.
Hiç üzülme.
Biliyor musun sende,
ne yetenekler gizlidir?
Böylece birlikte y›llar geçti.
Herkes kendi yolunu seçti.
‹kisi de yar›flta birinci oldu.
Saf ya¤mur damlas› sonunda,
Dünyada eflsiz bir inci oldu.
—3—
TUZ HAKKI
Bir gün padiflah›n bir seferinde,
orman›n ›ss›z bir yerinde,
ateflte k›zart›lan,
kebapl›k bir hayvand›.
Hayvan›n eti tuzsuz ve yavand›.
Ormandaki av yerine yak›n bir köye,
tuz bulup getirsin diye,
ilgililer gönderdiler bir köle.
Padiflah köleyi s›k› s›k› ö¤ütledi:
— Tuz az da olsa öde paras›n›
Ç›kmas›n bedava alma adeti
Padiflah›n bu sözüne,
herkes flaflt›.
Do¤rusu bu padiflah,
anlafl›lmaz bir baflt›.
‹çlerinden biri,
gözleri iri iri,
flaflk›n flaflk›n bak›nd›.
Padiflaha yak›nd›:
— Affedin efendim!
Tuza para m› ödenir?
Böyle durumlarda tuz,
bedavadan yenir.
—4—
Cevap verdi padiflah:
Kötülük dünyada
nokta gibi bir fleyken,
yay›ld› bir anda.
Her geçen gün büyüye büyüye,
her yere bulaflt›.
En sonunda da,
flimdiki ak›l almaz boyuta ulaflt›.
Ey askerler!
Ey vezirler!
Kulak verin, dinleyin
fiu ö¤üdümü iyi belleyin:
“E¤er bir padiflah;
halk›n bahçesinden bir elma yerse,
di¤er insanlara hiç flaflmay›n,
o a¤ac› kökünden sökerse.”
—5—
HAYAT KURTARAN YALAN
Bir padiflah, bir tutsa¤›n öldürülmesini buyurdu.
Tutsak çaresizdi.
Durumu oldukça umutsuz bulunuyordu.
Padiflaha yabanc› bir dille küfretmeye,
sak›ncal› sözler söylemeye bafllad›.
Sözüm ona padiflah› bir güzel hafllad›.
Hani derler ya:
“Can› çok yanan, içinden geçeni tutamaz, söyler.”
Tutsa¤›n sözlerini anlayamayan padiflah
bir vezire sordu:
— Ne söylüyor?
‘At›n kalpli’ vezir, tutsa¤›n sözlerini iyiye yordu:
— Padiflah›m,! Tutsak dedi ki:
“...Öfkelerini yutkunurlar, insanlar› affederler...”(*)
Bu bir ayet mealiydi.
Padiflah bu yorumu pek sevdi.
Buyru¤unu geri alarak tutsa¤› affetti.
Padiflah›n bir baflka veziri vard›, ‘kötü yürekli’.
Söz alarak suçlad›, ‘alt›n kalpli’ veziri:
— Sizin huzurunuzda yalan söyledi bu vezir.
Size anlatacaklar›m› duyunca,
bakal›m olacak m› rezil?
Padiflah›m asl›nda bu tutsak
size durmadan sövdü.
Vezir de sövgüleri çarp›t›p,
tutsa¤› size övdü.
‘Kötü yürekli’ vezirin,
bu sözlerini duyan padiflah yüzünü ekflitti:
— Bana o vezirin yalan›,
senin do¤rundan daha güzel geldi.
Çünkü onun yalan›;
iyilik, bar›fl, dirlik-düzenlik içindi.
Halbuki senin do¤run,
yaln›zca kötülü¤e dayan›yor.
Bilgeler ne güzel demifller:
“‹nsanlar aras›nda bar›fl sa¤layan yalan;
çok daha iyidir kötülük saçan do¤rudan”
* Kur’an-› Kerim, Ali ‹mran Suresi, Ayet: 134)
—6—
B‹LGEYLE ZAL‹M
Ba¤dat’ta
bilgeli¤i seçen
duas› geçen
ermifl bir kifli yaflarm›fl.
Bu kifliyi huzuruna ça¤›rm›fl.
Emevilerin
bir döneminin
‘Zalim Haccac’ adl› veziri:
— Bana da
et ‘hay›r dua’
ey ermifl.Demifl.
Ermifl de:
— Tanr›m flunun can›n› al!
Diye dua etmifl.
Duay› duyan Haccac dönmüfl
flaflk›na.
Demifl:
— Bu nas›l dua Allah aflk›na!
Ermifl yan›tlam›fl,
sözünü kan›tlam›fl:
— Bu ‘hay›r dua’
hem sana
hem bana
hem tüm Müslümanlara!
E¤er sen ölürsen
bu dünyadan gidersen
hem ifllemezsin daha fazla günâh
hem de almazs›n daha fazla âh.
Sözün özü:
Zalimler bu dünyan›n kiridir, pas›d›r
Bu dünyada onlar,
insan fazlas›d›r
—7—
HASTASIZ DOKTOR
Bir baflkayd› o zamanlar.
Gönüllerin a¤ard›¤› anlar.
‘Saadet Asr›’ derlerdi ad›na.
Sahabeler doyamadan gittiler.
O zaman›n tad›na.
Çünkü bafllar›nda ‘gül yüzlü’
seçkin bir Peygamber vard›.
Ondan gelen
kutlu haberler vard›,
Bu haberleri duyanlar
birbirlerine yayanlar
Müslümanlar olarak
an›l›rlard›.
Günlerden bir gün,
atefle tapan
bir ‹ran flah› ilgi duydu.
‹slâm’a yani ‘kutlu haber’e
Bir doktor gönderdi
‘Kutlu peygamber’e
Arma¤an olsun diye
Doktor Müslümanlar aras›nda
dolaflmaya bafll›yor.
Haftalar aylar geçiyor.
Hiç hasta bulam›yor.
Hastas›zl›k sonunda,
can›na tak ediyor.
Umutsuz ayaklarla
Peygambere gidiyor.
Ve diyor:
—8—
“Görev için gönderildim.
Görevimi yapamad›m.
Geleli beri bir tane bile,
hastaya bakamad›m
Ey peygamber, ey nebi!
Anlayamad›m gitti.
Nedir bunun sebebi?
Cevap olarak,
Dünyan›n en biçimli a¤z›ndan
dökülüyor inci gibi sözler:
“Bu halk›n bir tutumu vard›r:
Bir fley yemezler,
iyice ifltahlar› gelmeden.
kesilmemiflken de ifltahlar›,
el çekerler yemekten.”
Doktor:
“‹flte hastas›z kal›fl›m›n nedeni budur.
Çünkü Müslümanlar yemiyorlar abur cubur”
—9—
DEN‹Z GÖRMEM‹fi B‹R KÖLE
Deniz görmeyen bir köle,
binmiflti padiflah›n gemisine.
Binmiflti binmesine de,
tuz biber ekmiflti padiflah›n neflesine:
Köle a¤lay›p s›zl›yor,
korkudan tir tir titriyordu.
Ne yapsalar,
ne etseler korkusu gitmiyordu.
— 10 —
Onun yüzünden padiflah›n ‘gemi sefas›’;
dönüfltü huzursuzlu¤a,
oldu bir ‘gemi cefas›’.
Sonunda gemideki bir bilge,
padiflahla konufltu.
Kölenin durumuna,
çok güzel bir çare bulmufltu:
— Ey efendim isterseniz,
köleyi ben susturay›m.
Böylece sizi de,
huzura kavuflturay›m.
Padiflah pek sevindi,
bilgenin bu sözüne.
Olanlar› görünce inanamad› gözüne:
Bilgenin emriyle,
askerler köleyi denize atm›flt›.
Köle denize boylu boyunca batm›flt›.
Yüzme bilmiyordu.
Dal›p ç›kt›kça ç›rp›n›yordu.
Nerdeyse bo¤ulmak üzereydi.
Tam bu s›rada,
yine bilgenin bir iflaretiyle askerler
köleyi denizden ç›kard›lar.
Hayret! Art›k köle korkmuyordu.
A¤lay›p s›zlam›yordu.
Öylece sakin sakin duruyordu.
Herkes flafl›rm›flt› bu ifle;
en çok da padiflah.
Sordu:
— Ey bilge kifli.
Köle nas›l bu duruma geldi?
Bilge kestirmeden flöyle cevap verdi:
— Anlayabilmesi için geminin selametini,
tatmas› gerekti denizin felâketini.
— 11 —
DERS‹N‹ ALAN KED‹
Yafll› bir kad›n›n evinde,
yafl›yordu bir kedi.
Bir zaman sonra kad›n›n sa¤l›¤›nda
bir de¤ifliklik oldu,
durumu kötülefldi.
Bunu gören kedi,
hemen evi terk etti.
Kofla kofla sultan›n
saray›na gitti.
Yaramad› kediye,
sultan›n kileri.
“Nereden ç›kt› bu” diye,
vurdular onu okla
saray›n hizmetçileri.
— 12 —
Zavall› ihtiyar›n kedisi!
Bafl›, ensesi, gövdesi
Kanlar içindeydi derisi.
Durmadan ok yiyordu.
Bir yandan kaç›yor,
bir yandan diyordu:
“fiu oklardan
bir kurtulursam;
Tövbeler olsun
arkama bakarsam!
Olmaz olsun
sultan›n kileri, baklavas›,
‹flte ben, iflte fare.
‹flte kocakar›n›n
Iss›z yuvas›!”
Daha iyidir; kendi pekmezin, inan
‹¤neleyen ar›n›n, tatl› bal›ndan
— 13 —
AZARLANAN CÖMERT
Hazreti ‹brahim’in sofras›
konuksuz olmazd›.
Misafirsiz sofraya oturmaz,
bir lokma almazd›.
Sofras›na bir haftad›r
pek u¤rayan olmam›flt›.
Peygamber çok üzülmüfltü,
hiç neflesi kalmam›flt›.
Sonunda dayanamay›p
evinden d›flar› ç›kt›.
Ne yap›p edip arad›¤›
konu¤u bulacakt›.
Çölü araflt›rd›,
etraf› köfle bucak dolaflt›.
Nihayet bir köflede
bir ihtiyarla karfl›laflt›:
Yoksuldu adam,
saç› bafl› a¤arm›flt›.
Üstelik çok yafll›yd›,
açl›ktan yüzünün rengi solmufltu.
Hazreti ‹brahim sevindi,
arad›¤› konu¤u bulmufltu.
— 14 —
Ona dedi ki:
“Ey gözümün bebe¤i kalk gidelim,
sofram› flereflendir,
birlikte yemek yiyelim”
Eve var›nca hizmetçiler,
hemen sofra kurdular.
Sofraya oturan ihtiyar›,
ikramlara bo¤dular.
Yafll› adam besmelesiz yemeye bafllad›.
Bunu gören Hazreti ‹brahim,
ihtiyar› bir güzel hafllad›:
“Be adam!
fiu yafll› halinle hiç utanm›yor musun?
Yemek yerken,
neden Allah’›n ad›n› anm›yorsun?”
‹htiyar:
“Ben atefle tapar›m bu adet bizde yoktur.
Sözünüzle doydum zaten,
yemeyeyim karn›m toktur”
— 15 —
Sinirlenen peygamber,
ihtiyar› sofradan kovdu
Bunun üzerine gelen Allah sözüyle
peygamber k›nan›yordu:
“Ey ‹brahim!
Bu ihtiyara Ben
yüz y›ld›r yiyecek ve hayat vermiflken,
sen bir anda nefret mi ediyorsun?
O ateflin karfl›s›nda secde ediyorsa,
vars›n etsin.
Sen cömertlik elini
neden geri çekiyorsun?”
Bunun üzerine Hazreti ‹brahim kahrolur.
Hemen ihtiyar›n arkas›ndan koflar ve bulur.
Yalvar›p yakar›r,
ihtiyardan özür diler.
‹htiyar durumu anlayamaz
Bu anlafl›lmaz tutumu,
akl›yla kavrayamaz.
Hazreti ‹brahim olup biteni,
as›l “iç” nedeni
ona anlat›r.
Çok duygulanan ihtiyar,
bir köflede a¤lar
Hazreti ‹brahim’in dinine girerek,
sözünü flöyle ba¤lar:
“Düflman› için,
dostunu azarlayan tanr› çok büyüktür
Böyle bir tanr›ya iman etmemek,
hiç mümkün müdür?”
— 16 —
Sevgili Çocuklar,
Her kitap bilgiye aç›lan bir kap›d›r.
fiu an elinizde bulunan “Akbabayla Çaylak” kitab›
fieyh Sadi’nin Gülistan ve Bostan adl› kitaplar›ndan
seçilmifl hikayelerden oluflmaktad›r.
Önümüzdeki dönemlerde sizler için haz›rlayaca¤›m›z
yeni kitaplarda buluflmak dile¤iyle…
Ömrünüz bereket’li olsun.
Kal›n sa¤l›cakla.
ALBARAKA TÜRK
1
2
3
4
5
6
7
8
ABAT
ALBARAKA TÜRK ÇOCUK K‹TAPLARI

Benzer belgeler