Hafta 10

Transkript

Hafta 10
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
HEDEFLER
SOSYAL
ANTROPOLOJİ
Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
 Kültür, toplum, birey, kimlik ve kişilik
etkileşimini bileceksiniz
 Kültürel çeşitlilik, değerler, normlar ve
bunlardaki değişimleri bileceksiniz
 Toplumsallaşma ve toplumsal rolleri
bileceksiniz.
İÇİNDEKİLER
1. Giriş
2. Kültür-Toplum-Birey
2.1. Değerler ve normlar
2.1.1. Değişen kültürel değerler ve normlar
2.2. Kültürel çeşitlilik
2.3. Toplumsallaşma
2.4. Toplumsal roller
2.5. Kimlik
2.6. Kişilik
HAFTA
10
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
1.GİRİŞ
İnsanın doğayla mücadelesi içerisinde oluşturmuş olduğu her şey kültürdür. Ne kadar
toplum varsa o kadar kültür vardır. Kültürsüz toplum yoktur. Her toplumun kendine özgü
kültürel değerleri vardır. Bu değerler toplumları birbirinden ayırır. Kültürler, toplumların
tarihsel gelişim süreci içinde oluşmuştur. Her zaman bir değişim ve gelişme gösterir.
Kültür, geçmişi geleceğe bağlar. Böylece kültürel mirasın birtakım yenilikler eklenerek
gelecek kuşaklara devredilmesiyle toplumsal süreklilik sağlanır.
2. KÜLTÜR-TOPLUM-BİREY
Kültür sözcüğü sıradan gündelik konuşma içinde düşünüldüğünde, çoğunlukla sanat,
edebiyat, müzik ve resim ile eşdeğer olduğu görülür. Kültür böyle etkinliklerin yanı sıra,
çok daha fazla şeyi içerir. Kültür, bir toplumun üyelerinin ya da toplumdaki grupların
yaşam biçimleridir. Kültür, bir toplumdaki giyinme biçimlerini, evlilik geleneklerini, aile
yaşamlarını, çalışma örüntülerini, dinsel törenlerini ve boş zaman etkinliklerini
içermektedir.
Toplum, bireyleri birbirine bağlayan bir karşılıklı ilişkiler sistemidir. Britanya, Fransa
ve Amerika Birleşik Devletleri bu anlamda toplumlardır. Bütün toplumların ortak yönü,
üyelerinin tek bir kültüre göre oluşan yapılaşmış toplumsal ilişkiler içerisinde
örgütlenmiş olmalarıdır. Hiçbir kültür, toplum olmadan var olamaz. Aynı biçimde, hiçbir
toplum da kültür olmadan var olamaz.
Birey, toplumları oluşturan insanların her biridir.
2.1. DEĞERLER VE NORMLAR
Bütün kültürlerin temelinde yer alan şey, neyin önemli, değerli ve istenir olduğunu
tanımlayan düşüncelerdir. Bu soyut düşünceler ya da değerler, insanlar toplumsal dünya
ile etkileşim içindeyken, onların yaptıklarını anlamlı kılar ya da onlara yol gösterir.
Tekeşlilik (bir tek cinsel eşe sadık olmak) Batı ülkelerinin çoğunluğunda önde gelen
değerlere bir örnektir. Normlar, bir kültürün değerlerini içeren ya da onları yansıtan
davranış kurallarıdır.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
2
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
Değerler
ve
normlar,
bir
kültürün
üyelerinin
çevreleri
içerisinde
nasıl
davranacaklarını biçimlendirmekte birlikte işlerler. Örneğin, öğrenmeye büyük değer
veren kültürlerde, kültürel normlar öğrencilerin çalışmak için büyük çaba harcamasını
özendirecek ve çocuklarının eğitimi için fedakarlıkta bulunan anne babaları
destekleyecektir. Konukseverliğe büyük değer veren bir kültürde, kültürel normlar hediye
verme ya da hem konukların hem de ev sahiplerinin toplumsal davranışları hakkındaki
beklentilere yön verir.
Değerler ve normlar kültürden kültüre büyük farlılıklar gösterir. Kimi kültürler
bireyciliğe değer verirken, ötekiler paylaşılan gereksinimleri daha çok vurgularlar.
Örneğin; Britanya'daki öğrencilerin büyük bir bölümü, sınav sırasında bir başka
öğrencinin kendi kağıdından aşırdığını gördüklerinde çok kızar. Britanya'da, bir
başkasının ödevinden kopya çekmek, bireysel başarı, fırsat eşitliği, çok çalışma ve
kurallara saygıya ilişkin temel değerlere karşı durmak anlamına gelir. Britanyalı
öğrencilerin gösterdiği bu kızgınlık duygusundan Rus öğrencilerin kafaları karışabilir. Bir
sınavı geçmek için birbirine yardım etmek, Rusların eşitlik ve otorite karşısında birlikte
sorun çözmeye verdikleri değeri yansıtır.
Soru: Bu örneğe sizin göstereceğiniz tepkiyi düşünün. Bu konuda bizim
toplumunuzun değerleri ne söylemektedir?
Bir toplum ya da topluluk içerisinde bile, farklı değerler birbiriyle çelişebilir. Bazı
grup ya da kişiler geleneksel dinsel inançlara değer verirken, başkaları ilerleme ve bilimi
yeğleyebilir. Bazı insanlar maddi rahatlık ve başarıyı tercih ederken, kimileri de sade ve
sessiz bir yaşamı tercih edebilir. İnsanların küresel düzeyde hareketli olduğu değişen
çağımızda, kültürel değerlerin çatışma içerisinde olduğu örnekler bulmak şaşırtıcı
değildir
2.1.1. DEĞİŞEN KÜLTÜREL DEĞERLER VE NORMLAR
Kültürel değerler ye normlar zaman içerisinde sık sık değişirler. Kişisel
yaşamlarımızda bugün artık elde bir diye gördüğümüz pek çok norm (evlilik öncesi cinsel
ilişkiler ya da evli olmayan çiftlerin birlikte yaşaması gibi) yirmi otuz yıl önce bile
yaygın olarak benimsenen normlara aykırıydı. Ev içi ilişkilerimizi yönlendiren değerler,
uzun yıllar süren bir dönem içerisinde yavaş yavaş ve doğal bir biçimde değişmiştir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
3
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
Soru: Kültürel norm ve davranışların bilinçli bir biçimde değiştirilmesi söz konusu
mudur?
Ocak 2000'de, Japon hükümetine bağlı bir komisyon Japonya'nın yirmi birinci
yüzyıldaki hedeflerini listeleyen bir rapor yayınladı. Başbakan tarafından, ekonomik
durgunluk, artan suç oranları ve yüksek işsizlik karşısında kurulan bu komisyona, ülkenin
gelecek on yıllar içerisinde izleyeceği yeni bir yolun belirlenmesi görevi verilmişti.
Komisyonun temel bulguları pek çok kişiyi şaşırtmıştı. Ülke, içinde bulunduğu toplumsal
sorunlarla başa çıkmak istiyorsa, Japon vatandaşları sahip oldukları temel değerlerin bir
bölümünü gevşetmek zorundaydılar. Komisyon, Japon kültürünün uyum gösterme ve
eşitliğe gereğinden çok değer verdiği sonucuna varmış ve toplumdaki "aşırı türdeşlik ile
tekbiçimliliğin" azaltılması için harekete geçme çağrısı yapmıştı. Komisyon, Japon
yaşamının bu uyumu yansıtan temel yönlerine işaret ediyordu. Japonya'da okula giden
hemen hemen bütün çocuklar, bireylik işaretlerini gizleyen aynı lacivert üniformaları
giyiyorlar, çalışanlar da hiç gerek olmasa bile, erken ayrılmak konusundaki yüksek sesle
dile getirilmeyen bir kural yüzünden geç saatlere kadar işyerinde kalıyorlardı. Komisyon,
bu değerlerin Japonların, önümüzdeki dönemlerde yaşamsal bir öneme sahip olacak
bireysel güçlerine dayanmalarını engellediği sonucuna varmıştı.
Kültürel norm ve değerler çok derine yerleşmiştir. Bir hükümet kararının geleneksel
Japon değerlerini değiştirmede başarılı olup olmayacağını söylemek için de henüz çok
erken. Japonların kültürel olarak uyumlu olma ve kendini geride tutmaya verdiği değerin
zayıflaması için biraz çaba ve zaman gerektiğini düşündürmektedir.
Gündelik davranış ve alışkanlıklarımızın pek çoğunun temeli, kültürel normlarda
yatar. Hareketler, jestler ve ifadeler, kültürel etkenlerden çok fazla etkilenirler. Başka
başka kültürlerdeki insanların gülümseme biçimleri bunun açık örneğidir.
Örneğin, Batı Avrupa ile Kuzey Amerika'daki pek çok bölgede var olan "başkalarına
gülümseme" biçimindeki güçlü bir gelenek, Grönland'ın Inuit (Eskimo) halkı arasında söz
konusu değildir. Bu, Inuit halkının soğuk ya da arkadaş canlısı olmamalarından
kaynaklanıyor değildir, yalnızca yabancılara iyi davranmak ya da gülümsemek bu
insanlar arasında yaygın bir pratik değildir. Ne ki son yıllarda, Grönland'daki hizmet
sektörü geliştikçe, kimi işverenlerin gülümsemeyi bir kültürel değer olarak "yerleştirme"
çabaları görülmektedir. Müşterilere güler yüz gösterme ve kibar davranmanın rekabetçi
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
4
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
bir iş yaşamında esas olduğu yönünde bir inanç vardır. Güler yüzle karşılanan ve "iyi
günler" dilenen müşterilerin sürekli müşteri haline gelmeleri daha olasıdır. Grönland'daki
pek çok büyük dükkanda artık tezgahtarlara arkadaşça hizmet teknikleri konusunda
filmler gösterilmekte, hatta kimi şirketlerdeki çalışanlar yurtdışına bu konudaki eğitim
kurslarına gönderilmektedir. McDonald's gibi fast-food restoranlarının açılması, Batı
tarzı hizmet yaklaşımlarının ilk kez uygulanmasına yol açmıştır. McDonald's
çalışanlarına, müşterileri selamlamaları, kendilerini tanıtmaları ve sık sık gülümsemeleri
öğretilmektedir. Başlangıçta bu tür zorunluluklar, böyle bir tutumu yapay ve içten
olmayan bir tutum diye gören çalışanlar tarafından rahatsızlıkla karşılanmaktaydı. Ancak,
zaman içinde, başkalarına gülümseme düşüncesi, en azından işyerinde, daha kabul
edilebilir hale gelmiştir.
2.2. KÜLTÜREL ÇEŞİTLİLİK
Kültürden kültüre farklılık gösteren yalnızca kültürel inançlar değildir. İnsan davranış
ve pratiklerindeki çeşitlilik de çarpıcıdır. Kabul edilebilir davranış biçimleri, genellikle
Batı toplumlarındaki insanların "olağan" diye gördüklerine kökten bir karşıtlık içinde
olacak biçimde, kültürden kültüre pek çok değişkenlik gösterir. Örneğin, çağcıl Batıda on
iki ya da on üç yaşındaki çocukların evlendirilemeyecek kadar küçük olduğunu
düşünürüz. Ancak, bazı kültürlerde, bu yaştaki çocuklar, arasında düzenlenen evlilikler
sıradandır. Batıda, bizler istiridye yerken, dünyanın kimi bölgelerinde lezzetli birer
yiyecek olarak görülen kedi ya da köpek yavrularını yemeyiz. Yahudiler domuz
yemezler, buna karşılık Hindular domuz yer, ama sığır yemezler. Batılılar öpüşmeyi
cinsel davranışın doğal bir bölümü olarak görürlerken, bu pratik, birçok başka kültürde ya
bilinmemekte ya da iğrenç diye nitelenmektedir. Tüm bu farklı davranış biçimleri,
toplumları birbirlerinden ayıran geniş kültürel farklılıkların görünümleridir.
İlk avcı ve toplayıcı toplumlar gibi küçük toplumlar, kültürel bakımdan tekbiçimli ya
da tek kültürlü olma eğilimindedirler. Japonya gibi kimi çağcıl toplumlar, büyük ölçüde
tek kültürlü olarak kalmışlardır ve yüksek kültürel tekbiçimlilik düzeyleriyle nitelenirler.
Ancak, sanayileşmiş ülkelerin büyük çoğunluğu, kültürel bakımdan çeşitlilik gösteren ya
da çok kültürlü toplumlardır. Kölelik, sömürgecilik, savaş, göç ve çağdaş küreselleşme
süreçleri, insanların sınırları aşarak dağılmasına ve yeni yerlerde yerleşmesine yol
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
5
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
açmıştır. Bu, kültürel bakımdan bileşik toplumların, yani farklı kültürel, etnik ve dilsel
kökenlerden gelen gruplardan oluşan toplumların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Çağcıl
kentlerde, örneğin, pek çok alt kültür topluluğu yan yana yaşamaktadır. Bugün merkezi
Londra'nın bazı bölgelerinde, Batı Hint adalarından gelenler, Pakistanlılar, Hintliler,
Bangladeşliler, İtalyanlar, Yunanlılar ve Çinliler hep birlikte yaşamaktadırlar.
Alt kültürler yalnızca, toplumun içerisinde bulunan etnik ya da dilsel gruplara
göndermede bulunmamaktadır. Alt kültürler, nüfusun, kendi kültürel kalıplarıyla
toplumun geri kalanından ayırt edilebilir olan herhangi bir kesimini dikkate almaktadır.
Alt kültürler, kapsam bakımından çok geniştir; doğalcıları, Gotları, bilgisayar
korsanlarını, hippileri, hip-hop hayranlarını ya da futbol kulübü taraftarlarını içerebilir.
Kimi insanlar kendilerini açıkça belirli bir alt kültürle özdeşleştirirken, kimiler de bir dizi
farklı alt kültür arasında serbestçe hareket edebilirler.
Karşı kültür bir toplumda kabul gören genel kültürün karşıtı bir kültürü ifade
etmektedir. Karşı kültürün normları ve değerleri kabul görmüş kültürdeki norm ve
değerlere karşıttır. Uyuşturucu kullanma, yırtık ve tuhaf giysiler giyme, uzun saçları
benimseme vb.
Kültür, bir toplumun değerleri ile normlarının varlığını sürdürmesinde önemli bir rol
oynamaktadır; yine de yaratıcılık ve değişme için önemli fırsatlar sunar. Alt kültürler ve
karşı kültürler, toplumdaki yaygın değer ve normları büyük ölçüde yadsıyan gruplar,
toplumsal hareketler ya da aynı yaşam biçimlerini paylaşan insan grupları, toplumsal
değişmeye yol açan etkili güçlerdir. Bu yolla alt kültürler insanlara kendi düşünce, umut
ve inançlarını dile getirme ve bunlara dayanarak davranma olanağı sağlamaktadır.
Soru: Her toplumda tek bir kültür mü olur?
2.3. TOPLUMSALLAŞMA
Daha önce de belirttiğimiz gibi, kültür, toplumun devralınmak yerine öğrenilen
yönleriyle ilgilidir. Çocukların ya da toplumun başka yeni üyelerinin, toplumlarının
yaşam biçimini öğrenmeleri sürecine, toplumsallaşma denmektedir. Toplumsallaşma,
kültürün zaman içerisinde, yeni kuşaklara aktarılmasının başlıca kanalıdır.
Evrim basamağının alt sıralarında yer alan hayvanlar doğumlarının hemen ardından,
yetişkinlerden ya çok az yardım alarak ya da hiç yardım almadan kendi başlarının
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
6
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
çaresine bakabilirler. Buna karşılık evrim basamağının üst sıralarında yer alan hayvanlar,
uygun davranışı öğrenmek zorundadır. Yeni doğanlar çaresizdir ve büyükleri tarafından
bakılmak zorundadır. Toplumsallaşma dolayısıyla, yardıma gereksinimi olan bebeğin,
yavaş yavaş içerisinde doğduğu kültür için geçerli olan becerileri edinerek kendi
bilincinde olan, bilgili bir kişi haline gelmesi sürecidir. Toplumsallaşma, çocuğun karşı
karşıya geldiği etkileri edilgin bir biçimde özümlediği bir çeşit "kültürel programlama"
değildir. Yeni doğmuş bir bebeğin bile, kendisinin bakımından sorumlu olanların
davranışını etkileyecek gereksinimleri ya da istekleri vardır. Çocuk başından itibaren,
etkin bir varlıktır.
Toplumsallaşma, farklı kuşakları birbirine bağlar. Bir çocuğun doğuşu, onun
yetişmesinden sorumlu olanların yaşamlarını değiştirir bunların kendileri de yeni
öğrenme deneyimlerini yaşarlar. Ana-babalık, genellikle yetişkinlerin etkinliklerini
çocuklara bağlar ve bu her iki tarafın yaşamlarının geri kalan bölümünde sürer.
Kuşkusuz, yaşlı insanlar büyükanne-büyük baba olduklarında da ana-baba olmayı
sürdürürler. Bu da farklı kuşakları birbirine bağlayan bir başka ilişkiler kümesi ortaya
çıkarır. Bu yüzden toplumsallaşma, insan davranışının, sürekli olarak, toplumsal
etkileşimler yoluyla biçimlendiği yaşam boyu süren bir süreçtir. Toplumsallaşma
bireylerin kendilerini ve potansiyellerini geliştirmesine, öğrenmelerine ve uyumlaşmalar
gerçekleştirmelerine olanak sağlar.
Sosyologlar genellikle toplumsallaşmanın, değişik toplumsallaşma eyleyenlerini
içeren iki genel aşamada gerçekleştiğinden söz ederler
Toplumsallaşmanın eyleyenleri, önemli toplumsallaşma süreçlerinin içerisinde
gerçekleştiği gruplar ya da toplumsal bağlamlardır.
Birincil toplumsallaşma, bebeklik ve çocukluğun ilk döneminde gerçekleşir ve
kültürel öğrenmenin en yoğun dönemidir. Bu dönem, çocukların daha sonraki
öğrenmeleri için temel oluşturacak olan dil ile temel davranış kalıplarını öğrendikleri
dönemdir. Aile, bu aşamadaki esas toplumsallaşma eyleyenidir.
İkincil toplumsallaşma, çocukluğun sonraki dönemi ile olgunluk döneminde
gerçekleşir. Bu aşamada, toplumsallaşmanın öteki eyleyenleri, sorumluluğun bir bölümünü aileden devralır. Okullar, bakıcı gruplar, kurumlar, medya ve giderek işyeri, bireyler
için toplumsallaşma güçleri haline gelir. Bu bağlamlardaki toplumsal etkileşimler
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
7
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
insanlara, kendi kültürlerinin kalıplarını oluşturan değerler, normlar ve inançları
öğrenmede yardımcı olur.
Soru: Karmaşık ve hızla değişen toplumlarda, birincil toplumsallaşma ne kadar
önemlidir?
2.4. TOPLUMSAL ROLLER
Toplumsal roller, belirli bir toplumsal konumda bulunan birinin izlemesi gereken,
toplumsal olarak tanımlanmış, beklentilerdir. Toplumsallaşma sırasında bireyler
toplumsal rolleri öğrenirler. Örneğin bir "doktor"un toplumsal rolü, tek tek doktorların
hepsinin, kişisel düşünceleri ya da bakış açıları ne olursa olsun uymaları gereken bir
davranışlar kümesidir. Bütün doktorlar bu rolü paylaştıklarından, genel terimlerle doktorların mesleki rol davranışlarından, bu mesleği yürüten özgül bireylerden bağımsız
olarak söz etmek olanaklıdır.
Diğer bir görüşe göre toplumsal roller bir toplumun kültürünün katı ve değişmez
parçalarıdır. Bu durumda, bireyler, kendi özgül kültürlerindeki toplumsal rolleri
çevreleyen beklentileri öğrenir ve bu rolleri büyük ölçüde tanımlandıkları biçimde yerine
getirirler. Toplumsal roller müzakere ya da yaratıcılık içermez. Bunun yerine, bir bireyin
davranışının içerilmesi ve yönlendirilmesi bakımından emir verici niteliktedirler.
Toplumsallaşma yoluyla, bireyler toplumsal rolleri içselleştirirler ve bunları nasıl
taşıyacaklarını öğrenirler. Bu görüş, bireylerin rolleri, yaratmak ya da müzakere etmek
yerine, sadece yüklendiklerini öne sürmektedir. Gerçekte, toplumsallaşma insanların
eylemelerini kullandıkları bir süreçtir. İnsanlar yalnızca yönlendirilmeyi ya da
programlanmayı bekleyen edilgin özneler değildir. Bireyler sürüp giden bir toplumsal
etkileşim süreci içerisinde, toplumsal rolleri anlar ve varsayarlar.
2.5. KİMLİK
İçine doğduğumuz ve olgunluğa eriştiğimiz kültürel ortamlar davranışımızı etkiler,
ancak bu, insanların bireysellikleri ya da özgür iradeleri olmadığı anlamına gelmez.
Bizler, yalnızca toplumun bizim için yaptığı hazır kalıplara dökülüyor gibi görünebiliriz.
Ancak, doğumdan ölüme kadar başkalarıyla etkileşim içinde olmamız olgusu kesinlikle
bizim kişiliğimizi, benimsediğimiz değerleri ve içine girdiğimiz davranışları etkilemekAtatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
8
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
tedir. Yine de toplumsallaşma aynı zamanda bizim bireyliğimizin ve özgürlüğümüzün de
temelinde yer alır. Toplumsallaşma süreci sırasında her birimiz bir kimlik duygusu ile
bağımsız düşünce ve eylem kapasitesi geliştiririz.
Kimlik kavramı, çok yönlü bir kavramdır ve bu kavrama değişik açılardan
yaklaşılabilir. Genel olarak, kimlik insanların kim oldukları ve neyin onlar için anlamlı
olduğuna ilişkin benimsedikleri anlayışlarla ilişkilidir. Bu anlayışlar, öteki anlam
kaynaklarına önceliği olan belirli niteliklerle ilişkili olarak oluşturulurlar. Kimliğin kimi
temel kaynakları arasında toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, ulus ya da etnik köken ve
toplumsal sınıf bulunmaktadır. İki tür kimlik vardır: toplumsal kimlik ve kendilik kimliği
(kişisel kimlik). Bu iki kimlik biçimi birbirinden ayrı olsalar da, yakından ilişkilidirler.
Toplumsal kimlik, bir bireye başkaları tarafından atfedilen özelliklere göndermede
bulunur. Bunlar o kişinin, temel anlamda kim olduğunu gösteren belirteçlerdir. Aynı
zamanda, bunlar kişiyi, aynı özellikleri paylaşan öteki insanlarla ilişki içerisine
yerleştirir. Öğrenci, anne, avukat, Katolik, evsiz, Asyalı, okuma engelli, evli, vs.
toplumsal kimlik örneklerindendir. Pek çok birey birden fazla özellikten oluşan toplumsal
kimliğe sahiptir. Bir insan aynı anda bir anne, bir mühendis, bir Müslüman ve bir Kent
Meclisi üyesi olabilir. Çoklu toplumsal kimlikler, insanların yaşamlarının pek çok
boyutunu yansıtır. Toplumsal kimliklerdeki bu çokluk, insanlar için potansiyel bir
çatışma kaynağı olabilirse de, çoğu birey yaşamlarındaki anlam ve deneyimlerini, zaman
ve mekan içerisinde oldukça sürekli olan birincil bir kimlik çevresinde düzenler. Bu
yüzden toplumsal kimliklerin çoklu bir boyutu vardır. Onlar bireylerin ötekilerle "aynı"
olma biçimlerini belirtirler. Paylaşılan kimlikler, ortak hedefler, değerler ya da
deneyimler kümesine dayanan toplumsal hareket için önemli bir dayanak oluşturabilir.
Feministler, çevreciler, sendikacılar ve dinsel köktencileri destekleyenler hep paylaşılan
bir toplumsal kimliğin güçlü bir anlam kaynağına dayandığının örnekleridir. Eğer
toplumsal kimlikler bireylerin ötekilerle aynı olma yollarını belirtiyorsa, kendilik kimliği,
bizim kendimiz ve çevremizdeki dünya hakkındaki, özgül bir anlamı dile getirerek
gerçekleştirdiğimiz kendilik gelişimine göndermede bulunmaktadır. Kendilik kimliği
kavramı, büyük ölçüde simgesel etkileşimcilerin çalışmalarına dayanmaktadır. Kendilik
kimliği, bireyin kendilik duygusunu yaratma ve biçimlendirmesine yardımcı olan,
dışındaki dünyayla giriştiği sürekli müzakeredir. Kendilik ile toplum arasındaki
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
9
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
etkileşim, bir bireyin kişisel ve kamusal dünyaları arasında bağlantı kurmasına yardımcı
olur. Kültürel ve toplumsal çevre kendilik kimliğini biçimlendiren bir etken olsa da,
bireysel eyleme ile seçim merkezi öneme sahiptir.
Geleneksel toplumlardan çağcıl toplumlara geçişte kendilik kimliğinin değişimini
izlersek, daha önceki kimlik oluşumunu yönlendiren sabit, devralınmış etkenlerden bir
uzaklaşma olduğunu görürüz. Bir zamanlar insanların kimlikleri büyük ölçüde onların
geniş toplumsal grupların üyeliğine dayanır, sınıf ya da milliyete bağlı olurken, artık daha
çok yönlü ve daha az istikrarlıdır. Kentsel büyüme, sanayileşme ve önceki toplumsal
oluşumların çözülmesi, devralınmış kurallar ile oydaşmaların etkisini zayıflatmıştır.
Bireyler toplumsal ve coğrafi olarak daha hareketli hale gelmişlerdir. Bu insanları,
geçmişin sıkıca örülmüş, görece türdeş olan, kalıpların katı bir biçimde kuşaklar boyunca
aktarıldığı toplumlardan kurtarmıştır. Bu gelişme, insanların kimlik duygularında daha
fazla rol oynayan toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim gibi başka anlam kaynaklarına
alan yaratmıştır.
Bugünün dünyasında, kendimizi ve kendi kimliğimizi yaratmak için geçmişte
olmayan fırsatlara sahibiz. Bizler, kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye
gittiğimizi tanımlamakta kendimizin en iyi kaynağıyız. Artık geleneksel yol işaretleri
daha az önemli hale gelmiştir. Toplumsal dünya da karşımıza, hangi seçimleri
yapacağımız konusunda yol göstermeden, kim olacağımız, nasıl yaşayacağımız ve ne
yapacağımız konusunda baş döndürücü bir seçenekler dizisi çıkarmaktadır. Günlük
yaşamlarımızda aldığımız ne giyeceğimiz, nasıl davranacağımız ve zamanımızı nasıl
geçireceğimiz konusundaki kararlar bizim kendimizi olduğumuz gibi kılmaya yardımcı
olmaktadır. Çağcıl dünya bizi kendimizi bulmaya zorlar. Kendilik bilincine sahip,
kendinin farkında olan insanlar olarak kapasitemiz yoluyla sürekli olarak kendi
kimliğimizi yaratır ve yeniden yaratırız.
Soru: Kendilik kimliği ile bizim toplumsal kimliklerimiz arasındaki ilişkiler nelerdir?
2.6. KİŞİLİK
İnsanın kendini anlaması için giriştiği çabalardaki en yeni gelişme kültür-kişilik
ilişkilerinin sistematik incelenmesidir. Bu tür incelemelerde psikoloji, sosyoloji ve
antropoloji işbirliği yapmaktadır. Bu disiplinlerin her biri kendine özgü teknikler
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
10
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
geliştirmiş ve başarılı sonuçlar almışlardır. Bu üç disiplin kişilik psikolojisi üzerine
eğilerek davranış bilimlerinin ortaya çıkmasına neden olmuşlardır.
Bireylerin kişilikleri ile içinde yaşadıkları kültür kalıpları arasında sürekli ve dinamik
bir ilişki vardır. Kişilik, geniş ölçüde bir öğrenim ürünüdür. Öğretmenin birçoğu da
kültür tarafından tayin ve kontrol edilir.
Kültür-kişilik ilişkisi bebeklikten itibaren başlar. Hangi toplumda ve iklimde olursa
olsun her yeni doğan çocuk çaresizdir, dışarıdan verilecek bakıma son derece bağımlıdır.
Fakat, çocuğa verilen bakım tarzı toplumdan topluma, aileden aileye büyük çapta
değişmektedir. Kişilikler arasındaki farklar açısından bu değişik bakım tarzlarının
gelişme üzerindeki etkileri önemlidir. Kalıtsal özellikler nasıl her yeni doğan çocuğun
birbirinden farklı olmasını sağlıyorsa, çocuğa bakım tarzları da bu doğal farklılıkların
artmasına ya da azalmasına neden olmaktadır. Her toplumda aileden aileye bakım ve
yetiştirme yöntemleri farklı olmakla birlikte, belli bir toplum içinde bazı ortak özellikler
taşımakta (geleneklerde olduğu gibi) ve toplumun bu ortak özellikleri ve gelenekleşmiş
tutumları, çocuk kişiliğine sindirilmektedir. Bu yüzden "Milli karakter", bir "Temel
kişilik yapısı", bir "Model karakter" den söz edilmektedir . Kardiner, "Temel Kişilik
Yapısı" kavramını geliştirdi. Bu kavram, belirli bir toplumun üyelerince paylaşılan ortak
kişilik özelliklerini ifade ediyordu.
Her topluma ait bireylerin çeşitli özellikleri doğal ve kalıtsal koşullardan ortaya
çıkabileceği gibi, ortak toplumsal yaşantılardan ve kültürden de doğmaktadır. Bir toplum
bireylerinin ortak yaşantıları arasında en başta bir yer tutan çocuk yetiştirme
geleneklerinin kişilik gelişmesinde önemli bir konu olduğu gerçektir. Çevresel etkenler
arasında çocuk yetiştirme tarzlarını toplumun öbür kurumlarından, gelenek, inanç,
ekonomi ve politikasından kesinlikle ayırmaya imkan olmadığını ve hepsinin birbirini
karşılıklı olarak etkilediğini de belirtmek yerinde olur.
Emzirme ve tuvalet eğitimini içine alan çocuk yetiştirme yöntemlerinin herhangi bir
toplumda oldukça standart duruma geldiğini, böylece kadınların komşulannın yaptıkları
gibi çocuklarını aşağı yukarı aynı zaman süresince erozirdiklerini, aynı yiyeceklerle
beslediklerini ve aynı türden tuvalet eğitimi ve diğer disiplinleri uyguladıklarını belirtir.
Bu nedenle herhangi bir toplumda büyüyen çocuklar aynı genel çocukluk deneyimlerinin
evrelerinden geçmektedirler. Böyle deneyimlere aynı biçimde uygun tepki gösterirler ve
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
11
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
bu yüzden birçok ortak kişilik özellikleri geliştirirler. Linton'un deyişiyle: "Herhangi bir
toplumda temel kişilik tipi, toplum üyelerinin çoğunluğu tarafından paylaşılan, ortaklaşa
sahip olunan ilk deneyimlerin sonucu olan kişilik biçimlenmesidir."
Kültürden kültüre değişen bakım ve yetiştirme yollarına dikkat edilince, bunların
bazılarının çocuğun bir döneme ait gereksinimlerini karşıladıkları, bazılarının da dönem
ihtiyaçlarını ileri derecede engelledikleri ya da yeni sorunlar çıkardıkları görülmektedir.
Öncelikle geleneksel yetiştirme tarzları, o toplumda istenilen kişiliğin biçim almasına
büyük etken olmakla birlikte bilinen bazı bilimsel gerçeklerle de çeliştikleri göze
çarpmaktadır. Yeni doğan çocuğun besleniş tarzı, kültürel alış-verişinde ilk yaşantılardan
biridir. Süt veriş biçimi, süresi, zamanının ayarlanması kültürden kültüre değişmektedir.
Çocuk doğduğu andan itibaren hatta doğumdan önce dahi, erkek ya da dişi oluşuna karşı
toplumun verdiği değer ve tutumlarla karşılaşmakta ve bunlar çocuğun bakılma tarzına
hiç şüphesiz etki yapmaktadır. Örneğin, erkek çocuğun daha uzun süre meme alması,
daha fazla bakım görmesi her kültürde sıkça rastladığımız bir durumdur. Çocuğun cinsel
benliğini tamamlaması hiç şüphesiz toplum içinde erkekliğe ve dişiliğe verilen, atanan
rollerin gelişmesi ve sindirilmesi suretiyle olmaktadır. Freud'un dikkati çektiği gibi,
biyolojik cinsel farklılıkların çocuk tarafından algılanması, hiç şüphesiz cinsel benliğin
gelişmesinde önemli bir adımdır. Fakat, bu dönemden çok daha önce de erkek ve kız
çocuk ayrı ayrı tutumlar ve davranışlarla karşılaştığında bunların da çocuk benliği
üzerinde izler bırakacağı açıktır. O halde cinsel benliğin ayrışması derken, çocuğun kendi
cinsiyetini tanıması kadar, toplum içinde o cinsiyetin gerektirdiği psikolojik ve kültürel
özelliklerin de kazanılması, cinsel bir rolün benlik içinde sindirilmesi de söz konusudur.
Yani kadın-erkek farklılığı büyük ölçüde, cinsiyete değil, kültürel şartlanmaya
(enkültürasyona) bağlıdır.
Mead, ilk araştırmalarında kişiliğin biçimlenmesinde kültürel çevrenin önemine
dikkati çekti. Mead'in incelediği Yeni Gine yerlilerinden Arapesh'ler genel olarak bizim
değerlerimizle kadınsı bir toplumdur. Kadınlar ve erkekler aynı derecede pasif, nazik ve
yumuşak olup, ev işleri ve çocuk yetiştirmede ortaklaşa görev görürler. Çocuklar arasında
büyük cinsiyet ayrılıkları gözetilmez ve benimseme örnekleri olarak anne-baba rolleri
arasında kesin farklar yoktur. Buna karşılık Mundugumor yerlilerinde erkekler ve
kadınlar bizim ölçülerimizle daha çok erkek rolünü benimsemişlerdir ve her iki cinsiyet
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
12
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
de gene aralarında derin bir cinsel işbölümü olmaksızın erkeksi bir biçimde
yetiştirilmektedir. Öte yandan Tchambuli yerlilerinde ise kadınlar saldırgan, hakim bir rol
oynarlarken ve toplum işlerini ellerinde tutarlarken, erkekler bizim ölçülerimizle kadın
rolünü benimsemiş durumdadırlar. Erkekler çocuklara bakar, ev işlerini görürler ve hatta
karıları çocuk doğururken evin bir köşesine çekilerek karıları gibi doğum sancıları
çekecek kadar kadın rolüne girerler. Özetlersek, Arapesh kültüründe kadınlar ve erkekler,
Batı toplumundaki kadınlar gibi, Mundugumor kültüründeki kadınlar ve erkekler ise
batıdaki erkekler gibi Tchambuli kültüründe ise kültürel roller ve ilişkiler batı
geleneklerine göre, cinsel yönden ters kişilere verilmiştir. Kadınlar batıdaki erkekler,
erkekler ise batıdaki kadınlar gibi davranıyorlardı. Mead'in bulguları, cinsel iş bölümünü
doğrulayan kendine özgü örnek olaylar değil, kadın-erkek farklarının çoğunlukla kültürel,
yani öğretilmiş olduğunu gösterir. Kadının "korkaklığı " ve erkeğin "cesareti" kültürel
öğretilerdir.
Antropolog ve psikologların bebeklik ve çocukluktan sonra üstüne eğildikleri çağ,
ergen çağ grubudur. Bu çağ insanlıkta biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve kültürden
gelme etmenlerin kendini en belirgin olarak gösterdiği çağdır. 20. yüzyılın başına dek
ergenlik çağı ile ilgili davranışlar biyolojik ve fizyolojik değişmelere bağlanmıştı. Son 50
yılda yapılan sosyal antropolojik, sosyolojik ve psikolojik araştırmaların sentezi ergenin
gelişiminin kültürden etkilendiğini göstermiştir. Şöyle ki sadece biyolojik etkiler ergen
çağına tek olarak tesir etseydi bütün kültürlerdeki bireyler aynı davranışı gösterirlerdi.
Ergen ve kültürel etkilerin karşılıklı görüldüğü çağdır. Ergenlik çağında fizyolojik
değişiklikler yanında cinsel olgunlaşma ve psikolojik bakımdan zihinsel gelişme bunların
yanında sosyo-kültürel bakımdan sorumluluklara doğru yoğun bir hazırlanma görülür.
Yetişkin sorumluluğuna hazırlanma süreci mahiyet ve süre bakımından toplumdan
topluma farklılık gösterir. Bedensel olgunlaşmanın artış gösterdiği çağda büyüme
biyolojik kapasitenin ve çevre koşullarının ve yine kültürün etkisindedir. Aynı biçimde,
psikolojik olgunlaşmada çevre kültürü tarafından gelişmeyi hızlandıracak zihinsel ve
kültürel uyarıcı imkanlarının sağlanmasına bağlanır. Bu çağda insanların sahip oldukları
sözünü ettiğimiz bu yetenekler her kültürde farklıdır. Bu devre kültür normlarının etki
ettiği bir devredir. Ergenin zihinsel fonksiyonunun gelişmesi içinde bulunduğu kültürdeki
gerekli uyarıcılara yani kültürün yeterli olmasına bağlıdır. Ergen bu çağda kültürün
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
13
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
etkisindedir. Ergenlik çağındaki kültür etkisini incelerken cinsi olgunluğu da dikkate
almamız gerekir. Ergenlikte birey cinsiyetinin gereği olarak sosyal rolünü öğrenir.
Gerçekte birey bu rolünü çocuklukta öğrenmektedir. Cinsiyet farkları ve temeli buna
dayanan farklı davranışlarda kültürden kültüre değişir. Picher, Afrika' da genç kız ve
erkeklerdeki rollerin diğer kültürlerden farklı olduğunu belirtir. Genç kız flört eder ve
hamile kalabilir. Bizde ya da bazı kültürlerde cinsiyet gereği tanınan roller farklıdır. Bir
A kültürü için ergen gruba yüklenen davranışı bir B kültüründe bulmak mümkün değildir.
Cinse dayanan davranışlara biyolojik olgunlaşma etki ediyorsa da bir takım psikososyal
ve kültürel etmenlerde büyük rol oynarlar. Örneğin, Samoa Adası yerlilerinde yapılan
araştırmalar cinsel sapıklıkların çoğunun kromozon ve benzeri gibi biyolojik hususlardan
ziyade kültürle ilgili olduğunu göstermiştir.
Ergenlik çeşitli toplumlarda farklılıklar gösterir. O halde biyolojik buluğ olayından
bahsetmek hatalıdır. Buluğ toplumsal bir olaydır. Bir çok ilkel toplumlarda yapılan
törenler çocuğun yeni yetişkinlik statüsünü tanımak üzere yapılır. Geçiş törenleri
(initiation) buluğ çağı törenleridir. Bu noktadan buluğ biyolojik anlamını yitirmektedir.
Kuzey Amerika yerlilerinde yetişkin savaşçı anlamına gelir. Çocukluktan gençliğe
geçerken savaşta başarı kazanmak üzere majik törenler yapılır. Adaya bir tür ameliyat
biçiminde ağır işlemler uygulanır. Bu törenin sonunda aday yetişkin adını alır.
Benedict, yaptığı araştırmalar sonucunda buluğ çağının erkekler ve kızlar için
toplumsal bir olayın işareti olduğunu saptamıştır. Bu çağda fizyolojik bakım dan kadın ve
erkek hayatında farklılıklar vardır. Ancak, eğer fizyolojik olay dolayısıyla bu törenlerin
yapılması gerekseydi bütün toplumlarda kızlar için de görkemli törenlerin yapılması
gerekirdi. Oysaki her kültürde erkeklere ilişkin olarak bu çeşit törenlerin yapıldığına ve
önem verildiğine göre törenler fizyolojik olaya ilişkin olarak görülmemektedirler. Bu
törenlerin kız ve erkeğe birlikte uygulananlarına İngiliz Kolcmlna'sında rastlamaktayız.
Malinowski'nin saptadığına göre, Trobriand adası yerlilerinin ergenlik davranışıyla
Samoa Adası'nda ergene tanınan davranışlar arasında benzerlikler görülmektedir.
Ergenlik devrinde ergenin ruhsal, bedensel ve zihinsel gelişimi oluşurken kültürel
etmenler etki eder. Birey-kültür ilişkisine etki eden kültür unsurları çok yönlüdür. Bu çok
yönlü etkileri birtakım sınıflamalar halinde toplayabiliriz. Şöyle ki,
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
14
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
1- Beden gelişmesi bakımından hızlı gelişme çağıdır. Yapılan araştırmalar
göstermiştir ki bedensel gelişme bakımından kronolojik bir yaş sıralamasını ele alamayız.
Bu devrede metabolizma değişikliği, beslenme gücü ve zihin gücü fizyolojik gelişme ile
birlikte gelişir ve değişir.
2- Bu değişmedeki etmenlerden biri de kalıtımdır. Kalıtım yoluyla esas buluğ çağı ile
ilgili hususlar bu bölüme geçer. Erken buluğa eren annelerin kızlarının da erken, geç
buluğa eren annelerin kızlarının da geç buluğa ermesi gibi.
3- Bunların yanı sıra buluğ çağında beden gelişmesini etkileyen kültürel etmenlerdir.
Beslenme kültürel bir etmendir. Her kültürde farklı olduğu gibi aynı kültür içinde de
farklılıklar gösterir. Yemeklerin hazırlanma tarzları, gencin protein ve kalsiyum
ihtiyacının karşılanması toplumdan topluma değişiklik gösterir. Beslenme kültür ve
gelişim arasında üçlü bir bağlantı vardır. Bedenin biçimlenmesi bakımından da kültürel
etmenler etkilidir. Eski Çin'de ayağın küçük olması bir güzelliktir ve bu toplumun kültür
değeridir. Kültürlere özgü olan etmenler, sağlık ve güzelliğe ilişkin olan etmenler beden
gelişmesinde önemlidir. Kültür etmenini ergenin duygusal hayatına etki eden etmen
olarak da alabiliriz. Ergenlik çağında duygusallığı etkileyen etmenler hakkında iki görüş
vardır.
a) Ergenlikle ilgili gelişmeyi cinsiyete bağlayan görüş ve
b) Duygusal hayatı kamçılayan etmen olarak hormonlara yer vermekle birlikte, buluğ
sonrasında da görülen kültürel etmenleri ele almamız gereğini savunan görüştür.
Ergenliğin fırtınalı durumunun açıklanmasında sosyo-kültürel etmenler, çatışan ve
değişen değerler olarak görülmelidir. Değerler sistemi birinci derecede gaye sistemi
olduğundan değerler sistemi zedelendiğinde bireylere etki eder. Markiz adalarında,
Fransızların işgali sırasında kadınların doğurganlıklarını bir süre için kaybetmelerinin
nedeni çatışan ye değişen etmenlerdir.
Ergenin içinde bulunduğu topluma uyumu ancak ihtiyaçlarının karşılanmasına
bağlıdır. Bazı kültür değerlerinin amacına varması için bu ihtiyacın karşılanması gerekir.
Söz konusu uyum ergenin yetişkin yıllarındaki başarılarını da etkiler. Birey ait olduğu
kültürde ilişkilerini aşağıda sayacağımız üç temele dayandırmaktadır.
I-Birey topluma karşı davranışım o toplum içindeki bireylerden öğrenir.
II-Bireyin öğrenimi ancak bir toplumsal kuruma katılmak suretiyle olur.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
15
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
III-Ergenin toplumdaki bireylerle ilişkisinin mahiyeti içinde yaşadığı kültürün tahlili
ve katıldığı grubun toplumsal hayata nasıl katıldığının araştırılmasıdır.
Birey girdiği topluma, paylaştığı kültüre aile yolu ile katılmaktadır. Aile ergene
kültürü öğretmek, öğretilecek şeyi çevreden seçmek, yorumunu yapmak ve sonucu
değerlendirmekle görevlidir. İşte çocukluk çağından başlayarak aile seçici ve
değerlendirici bir yol izleyerek çocukta kişisel ve toplumsal davranışlarla ilgili değerler
duygusunun gelişmesine yol açmış olur.
Kişilik bireyin karakteristik özelliklerinin birleşik bir sistemi olduğuna göre kişiliği
tayin eden etmenler nelerdir? Kişiliği tayin eden etmenleri Kimbel Young üçe ayırır:
1- Kişilik yapısının karakteristik yönleri, görünüş, ağırlık ve yapı,
2- Kişinin içinde yaşadığı kültür,
3- Kişinin olağanüstü deneyimleridir.
Bu üç kategori biçiminde ayırdığımız etmenlerin tümü kişiliği oluşturur.
1- Kişiliği doğrudan etkileyen morfolojik karakter, fiziksel görünüş, ağırlık ve
yapıdır. Cüce ile devin dış görünüşleri aynı değildir. Ancak her ikisindeki fiziksel
farklılığa karşın, bu fiziksel durumun kültürel ve sosyal bakımdan değerlendirilmesi,
anlamlandırılması içinde bulunduğu kültür tarafından yapılır ve her kültürde farklıdır.
Bizde yeni doğan çocuk ana ya da babasına benzetilir. Bu benzetmeler o kişinin
kişiliğinin oluşmasında rol oynar. Benzetilen kişinin kişiliği çocuğa empoze edilir.
Trobriand Adası yerlilerinde çocuğun ana tarafına benzemediği inancı hakimdir. Bu da
çocukların babaya benzediğine inanılır. Baba kişiliği fiziksel yönden çocuğa empoze
edilir. Malinowski, bu yerlilerde erkek kardeşlerin fiziksel karakter bakımından asla
birbirine benzemediğine inanıldığına işaret ederek, "kardeşler için birbirine ne kadar
benziyor denilirse bu kaba bir davranış olarak nitelendirilir" der. Bizde kızıl saçlıların
çabuk kızdığı, sarışınların da inatçı oldukları inancı vardır. Bunun ne ölçüde geçerli
olduğu şüphelidir. Dış görünüş ile kişilik arasında belli bir bağ kurulamaz.
2- Herhangi bir kültürde normal olarak nitelendirilen davranışı o toplumun kültürü
tayin eder. O toplumun kültür kalıpları kişilik üzerinde etkili olur. Birey bu kalıplara göre
kültürlenir.
3- Bireyin yaşamındaki özel deneyimleri ise o toplumun kültürünün bireye tanıdığı
sınırlara bağlıdır, yani kültürün bütün bölümleri her insana açık değildir. Belirli
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
16
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
toplumsal konumu olan insanların, toplumda birtakım deneyimler kazanma şansları
birbirinden farklıdır. Yani bireyin yaşamındaki özel deneyimleri, o toplumun kültürünün
bireye tanıdığı sınırlara bağlıdır. Ayın konumdaki kişilerin bile deneyimleri birbirinden
farklıdır. İkizler bile farklı deneyim geçirirler.
Kültür, bütün insanların deneyimlerini karakterize etmek suretiyle kişiliği standart
hale getirmeye yönelir. Bütün toplumlarda buna özenilir. Bu özeniş her kültür için
farklıdır. Hayatta farklı deneyimler o kadar çoktur ki herhangi bir kültür için kişilik
standardizasyonu gerçekleştirilemez.
Kişilik geniş ölçüde bir öğrenim ürünüdür. Öyleyse, bireyi kendi kültürünün bir
parçası haline getiren bir süreç olan enkültürasyon (enculturation) ise eğitim, öğretim
yoluyla oluşan bir süreçtir. Eğitim ise antropolojik anlamda, bireyin içine doğduğu
toplumda doğuştan bu yana bütün hayatı, boyunca az ya da çok devam eder. işte eğitim
aracılığı iledir ki birey kendi kültürünün tarzlarını öğrenir, kendi kültürüne katılmış olur.
Aynı zamanda bir temel kişilik kazanır ki bu akli melekeler, algılamalar, düşünceler
alışkanlıklar ve şartlanmış heyecana dayalı cevapların karmaşık bir kalıbıdır. Böylece
kişilik kısmen kalıtım yolu ile kontrol edilen yeteneklerde, kısmen de bireyin hayatı
boyunca yüklendiği bir çok statü ve rollerde ve kısmen de ilgili kültürde ona verilen
eğitim sonucu oluşur. Görülüyor ki eğitimle toplum arasındaki bağlantının temel nedeni,
biçim ve koşullardaki farklılaşmaya karşın bütün toplumlardaki eğitilmek ve öğretilmek
zorunluluğunun duyulmasıdır. Öte yandan, bir insanı içinde bulunduğu toplumun ve
kültürün bir üyesi haline getiren süreç, "her insan doğasının yoğrulmasıdır. Bu yoğrulma
işi ise öğrenme aracılığı ile gerçekleşir. Başka bir deyişle bu süreç insanın öğrenim yolu
ile sonradan kazanmış olduğu birtakım davranışların dahil olduğu yoğrulma işidir".
Kısacası, kişilik geniş ölçüde bir öğrenim ürünüdür. Bunda değerler sisteminin yani
kültürün büyük payı olduğu açıktır. Çünkü öğrenimin bir çoğu da ilgili kültür tarafından
tayin ve kontrol edilmektedir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
17
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
ÖZET
Kültür, bir toplumun üyeleri ya da bir toplum içindeki grupların yaşam biçimleridir.
İnsanların giyinme biçimleri, töreleri, çalışma kalıpları ve dinsel törenleri, diğer kültürel
unsurlardır. İnsan kültürünün niteliklerini toplumsallaşma süreci içinde öğrenir. Kimlik,
insanların kim oldukları ve onlar için neyin anlamlı olduğu hakkındaki anlayışlarıdır.
Toplumsal kimlik bir bireye ötekiler tarafından yüklenen nitelikleri betimlemektedir.
Kişilik bireyin karakteristik özelliklerinin birleşik bir sistemidir. Bireyin görünüşü,
ağırlığı, yapısı, içinde yaşadığı kültür ve deneyimleri kişiliği oluşturur.
18
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi alt kültür olarak nitelendirilmez?
a) Doğacılar
b) Bilgisayar korsanları
c) Hippiler
d) Futbol kulübü taraftarları
e) Gecekonduda oturanlar
2. Aşağıdakilerden hangisi çok kültürlü topluma örnektir?
a) Almanya
b) Pakistan
c) Japonya
d) Suriye
e) Irak
3. Aşağıdakilerden hangisi kültürel değerler ve normların özelliklerinden değildir?
a) Bir toplum ya da topluluk içerisinde birbiriyle çelişebilirler.
b) Zaman içerisinde sık sık değişirler.
c) Bilinçli bir şekilde değiştirilirler.
d) Gündelik davranış ve alışkanlıklarımızın pek çoğunun temelidir.
e) Kültürden kültüre farklılık gösterirler.
4. Aşağıdakilerden hangisi toplumsal rollere örnek değildir?
a) Doktor
b) Öğretmen
c) Hemşire
d) Avukat
e) Evsiz
5. Aşağıdakilerden hangisi ikincil toplumsallaşmanın özelliklerindendir?
a) Kültürel öğrenmenin en yoğun olduğu dönemdir.
b) Sonraki öğrenmeleri için temel oluşturacak dil ile temel davranış kalıpları
öğrenilir.
c) Aile toplumsallaşma eyleyenidir.
d) Değerler, normlar ve inançlar öğrenilir.
e) Bebeklik ve çocukluğun ilk dönemidir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
19
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
CEVAPLAR
1. E
2. A
3. C
4. E
5. D
20
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
KÜLTÜR TOPLUM BİREY
YARARLANILAN KAYNAKLAR
1- Tezcan M. Kültürel Antropoloji. 3. Baskı. Maya Akademi Yayınevi, Ankara.
2008, 96-98.
2- Giddens A. Sosyoloji Kitabı. Çeviri; Cemal Güzel. Araç Yayınevi, 2. Baskı,
Özdoğan Matb. Ankara, 2005.
3- Haviland ve ark. Kültürel Antropoloji. Çeviri; İnan Deniz Erguvan. Kaknüs
Yayınları, 1. Basım, İstanbul, 2008.
4- İlbars
Z.
Kişiliğin
oluşmasındaki
kültürel
etmenler.
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler
ÖNERİLEN KAYNAKLAR
1- Alpaydın Y. “Kültür ve Kiflilik: Yapı-Aktör Paradoksu Bağlamında Bir
Değerlendirme”, İLEM Yıllık, yıl 2, sayı 2, 2007, ss. 79-89
2- Sayar, K. (2003). Kültürel Bakış Açısından Benlik ve Kişilik. Yeni Symposium.
41 (2), s. 78-85.
3- Güvenç, B. İnsan ve Kültür. Sosyal Bilimler Derneği G. 1. Ankara 1972
4- Öztürk, O. "Toplumsal Çocuk Yetiştirme Tarzları ve Kişilik Gelişmesi" Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi. Cilt 8. Sayı 2. 1965
5- İlbars, Z. "Türk ve Japon Kültüründe Çocuk Yetiştirme Usullerindeki
Benzerlikler". Antropoloji Dergisi. D.T.C. Fak. Yayını. Sayı 10, 1981 Whiting, B. a.g.e.
6- İlbars, Z. Battal Köyünde Fıstık Tarımının Toplum Kültüründe Meydana
Getirdiği Değişmeler. D.T.Ç. Fak. Basılmamış Doktora Tezi 1973, Ankara
7- Engin İ. Kültür-kişilik ilişkisi. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
21

Benzer belgeler