Biyoteknolojinin Yararları

Transkript

Biyoteknolojinin Yararları
Biyoteknolojinin Yararları
Tarımsal Biyoteknolojinin Daha Güvenli, Daha Sağlıklı
bir Dünya için Rolü ile ilgili Bilimsel Değerlendirmeler
2 • Biyoteknolojinin Yararları
Tarımsal biyoteknoloji aracılığıyla daha iyi hale
getirilen ürünler, 15 yılı aşkın süredir ürün ölçeğinde
ticari olarak yetiştirilmektedir. Bu ürünler, dünya
çapında tarım tarihindeki diğer tüm avansları aşan
ücretlerde kabul edilmiştir. Bu raporda biyoteknolojinin
topluluklar, sağlık ve çevre açısından küresel tarım
sistemine olan etkileri değerlendirilmiştir.
Birleşmiş Milletler biyoteknoloji kavramını “belirli kullanım alanları için
ürün veya süreçler oluşturmak ya da bunları değiştirmek için biyolojik
sistemler, canlı organizmalar veya bunların türevlerini kullanan tüm
teknolojik uygulamalar” olarak tanımlar. Bitki biyoteknolojisi, daha az
su ve daha az herbisit/pestisit ile daha sağlıklı gıda ürünleri yaratarak
daha fazla arzu edilir özelliklere sahip olan ürünler üretir. Çiftçiler ve
bitki yetiştiricileri başlarda melezleme tekniğinden yararlanarak yeni
bitkiler üretirlerdi. Ancak bitkilerin genlerinin karıştırıldığı ve böylece
çeşitliliğin elde edildiği bu tekniğin sonuçları öngörülemiyordu.
Biyoteknolojide bu durumun aksine istenen özellikler tanımlanır ve
bu özelliğe mahsus bir gen, bitkiyi geliştirmek amacıyla ilave edilir.
Biyoteknolojinin Yararları • 3
Küresel Topluluk Üzerindeki Etkisi
Tarımsal biyoteknoloji, küresel gıda krizinin çözülmesinde yardımcı
olabilir ve dünyadaki açlık sorunlarını olumlu etkileyebilir. Birleşmiş
Milletler'e göre artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için gıda
üretiminin 2030 yılına kadar yüzde 50 artması gerekmektedir.
Tarımsal biyoteknolojinin bazı gelişmekte olan ülkelerde ürün
üretimini yedi ila on kat arası arttırdığı kanıtlanmıştır. Bu rakam
da geleneksel tarımın üretim kapasitesinin çok üstündedir ve
küresel topluluğun dikkatini çekmiştir. 2010 yılında 29 ülkede
bulunan 15.4 milyonun üstünde çiftçi, toplam 148 milyon
hektarlık bir alanda en başta soya fasulyesi, mısır, pamuk ve
kanola olmak üzere birçok biyoteknolojik ürünler ekti. Bu çiftçiler
arasından 14 milyondan fazlası, gelişmekte olan ülkelerde
bulunan küçük veya maddi kaynak bakımından fakir çiftçilerdi.
Biyoteknolojik ürünlerin yetiştirildiği tüm ülkelerde
çiftçiler daha yüksek gelir elde etmektedir. Çiftçilerin
yarar görmesi, topluluklarının da yarar görmesi demektir.
4 • Biyoteknolojinin Yararları
İnsan Sağlığı Üzerindeki
Olumlu Etkisi
Tarımsal biyoteknoloji, giriş odaklı özelliklerin ötesine
geçmekte ve tüketicilere sağlık bakımından faydalar sağlamaya
odaklanmaktadır. İnsan sağlığı için yararlı olan ve ticarileşmeye
doğru ilerleyen bir düzineden fazla yeni soya fasulyesi çeşidi
ile soya fasulyesi ürünü bunun için iyi bir örnektir. Yararlı
özellikler arasında trans yağı alternatifleri, daha düşük doymuş
yağlar ve arttırılmış omega-3 yağ asitleri yer almaktadır.
Tüketiciler, tarımsal biyoteknolojinin güvenli olduğundan son
derece emin olabilirler. Bu ürünler tekrar tekrar incelenmiş
ve ekinlerin güvenli oldukları dünya genelinde uzman
paneller tarafından açıklanmıştır. Biyoteknolojik ürünlerin
ticari olarak yetiştirildiği 15'i aşkın yıl süresince bir ekosistemin
bozulduğuna veya birisinin bu gıdalar nedeniyle hasta olduğuna
dair belgelenmiş tek bir vaka meydana gelmemiştir.
Çevre Üzerindeki Etkisi
Biyoteknolojik ürünlerin çevre üzerindeki muhtemelen en
büyük etkisi, toprak işlemesiz veya asgari toprak işlemeli
tarımcılığın uygulanması olmuştur. Biyoteknolojik soya fasulyesi
gibi herbisite dayanıklı ürünler, çiftçilerin tarlalarını sürme
gerekliliğini neredeyse tamamen ortadan kaldırır. Bunun
sonucunda da toprak sağlığı ve koruması iyileşir, su tutma
özelliği gelişir ve toprak erozyonu ile herbisit akışı azalır.
Toprak işlemesiz ve asgari toprak işlemeli tarımcılık, 2009
yılında karbon dioksitin (CO2) dünya genelinde 17.7 milyar
kilogram azalmasına neden olmuştur. Bu da bir sene
süresince 7.8 milyon aracı trafikten çekmeye karşılık gelir.
Dünya genelinde pestisit uygulamaları, biyoteknoloji
ile elde edilen ürünler tanıtıldığından beri geçen
14 yılda yüzde 8.9'dan fazla azaldı ve böylece
393 milyon kg pestisit aktif bileşeni ortadan kalktı.
Biyoteknoloji ile elde edilen ürünler, tarlalardan hem
herbisit hem de pestisit akışının azalmasıyla su kalitesinin
iyileştirilmesine yardımcı olur. İleride biyoteknolojik olarak
elde edilen ve azaltılmış seviyede fitik asit içeren gıdalar
kullanarak çiftlik hayvanlarında fosfor atılımını azaltarak
da su kalitesinin iyileşmesine katkıda bulunacaktır.
Bu sonuçlar, tarımsal biyoteknolojinin çiftçilere, tüketicilere
ve çevreye elle tutulur ve kayda değer faydalar sağladığını
gösterir. Bu faydalar daha da sürdürülebilir bir gelecek
getirecektir. Tüketiciler artan nüfusu beslemek için
güvenilir, sağlıklı ve bol miktarda gıda ürünlerinden
yararlanırlar. Çiftçiler, topluluklarındaki tarımsal
sürdürülebilirliğe katkıda bulunan, artan üretkenliğin
ve gelirin beraberinde getirdiği faydaların ekinlerini
biçerler. Belki de biyoteknolojinin en önemli yanı, tarıma
yönelik kimyasal uygulamaları ve karbon emisyonlarını
azaltarak çevrenin korunmasına katkıda bulunmasıdır.
Biyoteknoloji ve Küresel Topluluk
Sürdürülebilir Topluluklar
Birçok bilim adamı, çevreyi geleneksel tarım tekniklerinden
daha az etkileyerek daha fazla gıda ürünü üretebildiğinden
biyoteknolojinin sürdürülebilir bir tarım sistemi için önemli
bir katkı sağladığı konusunda hemfikirdir. Dünyanın dört
bir yanında bulunan birçok çiftlik grubu, sürdürülebilir
tarım uygulamalarına uyum sağlamaya çalışmaktadır.
Tanımlanmış Sürdürülebilir Tarım
Sürdürülebilir tarım, ABD Kongresi tarafından 1990 Tarım
Kanunu Tasarısı'nda uzun vadede insanların gıda ve elyaf
ihtiyaçlarını karşılayacak, çevrenin kalitesini ve tarım
ekonomisinin dayandığı doğal kaynakları iyileştirecek,
yenilenemeyen kaynakları ve çiftlikteki kaynakları en verimli
şekilde kullanacak ve uygulanabilir olduğu yerlerde doğal
biyolojik döngüleri ve denetimleri entegre edecek, tarım
işlemlerinin ekonomik canlılığını koruyacak ve çiftçiler ile
genel olarak toplulukların yaşam kalitesini arttıracak olan,
bölgeye özel uygulamalara sahip olan bitki ve hayvan üretim
tekniklerinden oluşan entegre bir sistem olarak tanımlanmıştır.1
6 • Biyoteknolojinin Yararları
Soya Fasulyesi Çiftçileri Sürdürülebilir bir
Geleceğe Doğru Çalışmaktadırlar
ABD'de bulunan soya fasulyesi yetiştiricileri, şimdiki tüketicilerin
ihtiyaçlarını karşılarken aynı zamanda gelecek nesillerin de
aşağıda belirtilen şekillerde kendi ihtiyaçlarını karşılama becerisini
geliştirmek için uzun yıllardır sürdürülebilir üretim yöntemlerine
başvurmaktadır:
•
Çevreyi de göz önünde bulundurarak gelecek
ihtiyaçlarını karşılamak üzere üretkenliği arttıran
teknolojilere ve en iyi uygulamalara geçmek;
•
Güvenli ve besin değeri yüksek olan gıdalara
erişerek insan sağlığını iyileştirmek;
•
Tarımın ve tarım topluluklarının sosyal
ve ekonomik refah düzeyini arttırmak.
Sürdürülebilir tarımın çeşitli yönleri, sonraki
sayfalarda ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Birleşmiş Milletler Arttırılmış Gıda
Üretimi Çağrısında Bulundu
Dünya nüfusu: 1950-2050
10
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-moon, gıda krizi ile
başa çıkmak amacıyla milletlere “tarımı canlandırmak için tarihi bir
fırsatı” kaçırmamaları için çağrıda bulundu. Ban Ki-moon, Haziran
2008 tarihinde Roma'da Birleşmiş Milletler sponsorluğunda
gerçekleştirilen zirve toplantısında ihtiyaçların karşılanması için
gıda üretiminin 2030 yılına kadar yüzde 50 artması gerektiğini
belirtti. BM Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) sanayileşmiş ülkeleri,
verimlerini arttırmadıkları, ticaret engellerini ortadan kaldırmadıkları
ve gıdaları en çok ihtiyaç duyulan yerlere aktarmadıkları sürece
bunun küresel bir felaket ile sonuçlanabileceği konusunda uyardı.
Nüfus (milyar)
8
6
4
2
0
1960
1980
2000
2010
2030
Kaynak: ABD Nüfus İdaresi, Uluslararası Veritabanı, Haziran 2009 tarihinde güncellendi.
Dünyada Açlık
Biyoteknoloji, dünyanın gıda tedarikini arttırmak ve bu
gıdaların kalitesini iyileştirmek bakımından büyük ümit vaat
etmektedir. Dünya genelinde 800 milyon insanın kronik gıda
kıtlığı sıkıntısı çektiği tahmin edilmektedir ve şu anda yaşanan
ve gelecekteki gıda krizleri nedeniyle daha milyonlarca insan
aç kalabilir. Biyoteknoloji aracılığıyla iyileştirilen ürünler,
aç ve büyüyen bir dünyayı beslemeye yardımcı olabilmek
amacıyla dünya çapında daha yüksek verim sağlamaktadır.
2050
2008 yılında görülen gıda fiyatlarının dünya çapında 100 milyon
insanı açlığa sürüklediği düşünülüyor. Bunun yanı sıra dünya
nüfusu artmaya ve gıda tedariklerini tüketmeye devam ediyor.
Şu anda 6.7 milyar civarında olan dünya nüfusu,2 1959 yılından
1999 yılına kadar 3 milyardan 6 milyara çıktı ve 2040 yılına kadar
9 milyara çıkacağı tahmin ediliyor.3 Daha fakir ülkeler bu yıl gıda
ithalatları faturalarında yüzde 40 artış ile karşı karşıya ve uzmanlara
göre bazı ülkelerin gıda faturaları son yılda iki katına çıktı.4
BM FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü), biyoteknolojinin
artan nüfusun gıda ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olmak
amacıyla tarımın sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi için
etkili araçlar sağladığını onaylıyor. FAO (Gıda ve Tarım Örgütü)
aynı zamanda her bir biyoteknolojik ürün genetiği etkinliğinin
yararlarını ve risklerini belirlemek ve “her ürünü ve süreci piyasaya
çıkarmadan önce biyogüvenliği konusundaki yerinde kaygıları”
ele almak için dikkatli ve vaka bazında bir yaklaşım öneriyor.5
Biyoteknolojinin Yararları • 7
Gıda Maliyetini Arttırmak
Tarımsal gıda ürünlerinin fiyatları son birkaç yılda büyük oranda arttı.
Buna neden olan etmenler arasında bazı ürünlerin dünya çapında
düşük düzeyde stokları, ortalamanın altında hasatlar ve bazı yerlerde
yaşanan bereketsiz ürünler yer alıyor. Gıda fiyatları arttığında bundan
ilk olarak olumsuz etkilenen en fakir tüketiciler oluyor. Önceki
yıllarda görülen düşük gıda fiyatlarının sonucunda tarıma yapılan
yatırımlar azaldı ve birçok fakir ülke, gıda ihtiyaçlarını karşılamak için
gıda ithalatlarına her geçen gün daha fazla bağımlı hale geliyor.6
BM Gıda ve Tarım Organizasyonu'na göre bu ekonomik
ortam, özellikle gelişmekte olan ülkelere çok daha az sayıda
insanın gıda temin edebileceği konusunda ciddi bir riski
beraberinde getirdi. Kurumun gıda fiyat endeksi bir yılda yüzde
40'ın üstünde arttı ve bu oran kabul edilebilir bir orandan
dört kat fazla. En fakir ülkeler tarafından ithal edilen gıda
ürünlerinin toplam maliyeti 2007 yılında yüzde 25 arttı.7
8 • Biyoteknolojinin Yararları
Bazıları Afrika'da Yaşanan Açlığın Nedeninin Tarımsal
Biyoteknolojinin Reddedilmesi Olduğunu Düşünüyor
Dünya Liderleri Biyoteknolojinin
Yararlarını Kabul Ediyor
Financial Times'a göre dünya çapında gıda fiyatları arttıkça ve darlık
yaşandıkça biyoteknolojik ürünler her geçen gün çok daha fazla
enerji veya kimyasallar kullanmadan tarımsal verimi arttırmanın
bir yolu olarak görülüyor. Tarımsal biyoteknolojinin halk tarafından
en çok karşı çıkıldığı Avrupa'da gün geçtikçe daha çok politikacı,
uzman ve çiftçi lideri artık bu tekniğin lehinde konuşuyor.
Yıllık zirve toplantıları için Temmuz 2008 ayında Hokkaido,
Japonya'da bir araya gelen G8 liderleri, çiftçilere biyoteknoloji ile
geliştirilen tohum çeşitlerine daha fazla erişim sağlayarak küresel
tarımsal verimi arttırma konusunda çalışmaya karar verdi.
İngiltere hükümetinin eski baş
bilim uzmanı Sir David King,
biyoteknolojinin dünya gıda fiyatları
krizini çözmek için tek teknoloji
olduğunu söyleyenlerden biri.8
King, Liverpool'da düzenlenen İngiliz Derneği Bilim Festivali'nde
2008 yılında yaptığı konuşmasında sivil toplum örgütlerini ve BM'yi,
Afrika kıtasının artan nüfusu için yeterince gıda sağlamayacağı
konusunda ısrarlı olduğu geleneksel tarımcılık tekniklerini
desteklemeleri nedeniyle eleştirdi. “Sorun, batı dünyasının organik
tarıma yönelmesi - gıda fazlası olan bir topluluğun yaşam tarzı
seçimi - ve genel olarak tarım teknolojisinden uzaklaşması,
özellikle GM Güney Afrika hariç olmak üzere Afrika'nın tamamında
uygulanmaya başlandı ve etkileyici sonuçlar elde edildi” dedi.9
King ayrıca biyoteknolojik ürünlerin Afrika'da da Hindistan
ve Çin'de görülen kayda değer ürün üretimi artışlarını
yansıtmaya yardımcı olabileceğini belirtti. Modern tarım
teknolojilerinin hektar başına ürün üretimini yedi ila 10 kat
arası arttırabileceğini ve geleneksel tekniklerin “Afrika'nın artan
nüfusunun gıda ihtiyacını karşılayamayacağını vurguladı.”10
G8 liderleri, biyoteknoloji ile geliştirilen tohumlara daha fazla erişim
sağlayarak küresel tarımsal verimi arttırma konusunda çalışmaya
karar verdi. Grup, gıda güvenliği ve ihtiyacının ele alınmasına
yardımcı olmak amacıyla “araştırma ve geliştirmeyi hızlandırmaya
ve tarım üretimini canlandırmak için yeni tarım teknolojilerine
olan erişimi arttırmaya” karar verdi. Ayrıca “biyoteknoloji aracılığıyla
geliştirilen tohum çeşitlerinin sağlanması dahil olmak üzere bilim
tabanlı risk analizini destekleyeceklerini” belirttiler. Bunun yanı
sıra tarım ve gıda konusunda küresel bir ortaklık kurmaya karar
verdiler. Bu ortaklık gelişmekte olan ülkelerin hükümetlerinden,
özel sektörden, sivil toplum gruplarından, uluslararası çapta
bağışta bulunanlardan ve çok taraflı enstitülerden oluşacak.11
Biyoteknolojik Ekimlerdeki Büyüme Aç
Bir Dünyayı Beslemeye Yardımcı Oluyor
2010 yılında 29 ülkede bulunan 15.4 milyon çiftçi, toplam
148 milyon hektarlık bir alanda en başta soya fasulyesi, mısır,
pamuk ve kanola olmak üzere biyoteknolojik ürünler ekti.
Bu çiftçiler arasından 14 milyondan fazlası, gelişmekte olan
ülkelerde bulunan küçük veya kaynak bakımından fakir
çiftçilerdi.12 Tarlanın boyutu, teknolojinin kullanımını etkileyen
etmenler arasında değildi. Hem büyük hem de küçük tarlalar
biyoteknolojik ürünler ekti. Tarımsal biyoteknoloji, on yılı aşkın
süredir ekonomik avantajlar ve çevre bakımından yararlar sağladı.
Biyoteknolojinin Yararları • 9
Biyoteknoloji Çiftçilere ve
Topluluğu Yararlar Sağlıyor
Tarımsal biyoteknolojiden sadece dünyadaki çiftçiler yararlanmıyor.
Çiftçi yararlandığında, yerel topluluk da ekonomik olarak bunun
faydasını görüyor ve bu toplulukta yaşayan tüketiciler de güvenli,
sağlıklı ve sürdürülebilir gıda tedarikinden yararlanıyor. Örneğin
Arjantin'de 1995 yılından beri soya fasulyesinde yaşanan yüzde
140 artışın sonucunda elde edilen ekonomik kazançların, tarım
ile ilgili 200,000 ilave işin oluşmasına ve ihracata yönelik ekonomik
büyümenin elde edilmesine katkıda bulunduğu tahmin ediliyor.13
Artan Üretim ve Ekim
1996 yılında ilk defa ticari hale getirilen üründen beri dünyadaki
çiftçiler biyoteknolojik ürün ekimlerini her yıl çift haneli büyüme
oranları ile arttırdı. 2010 yılı, biyoteknolojik ürünlerin ticari
üretiminin 15. yılı idi ve bu süre içerisinde toplam bir milyar
hektar üretildi. ISAAA'ya göre (Tarımsal Biyoteknoloji Uygulamaları
İçin Uluslararası Hizmetler Enstitüsü) bu, 87 kat artış olduğunu
gösteriyor ve biyoteknolojiye de modern tarım tarihinde en hızlı
kabul edilen ürün teknolojisi unvanını kazandırıyor. 2009 yılında
onaylı küresel biyoteknoloji ürünü alanı 102 milyon hektardı.
USDA'ya (ABD Tarım Bakanlığı) göre ABD soya fasulyesi arazilerinin
yüzde 93'ü artık biyoteknoloji ürünleri çeşitleri ile ekiliyor ve
soya fasulyesi verimleri 1995 yılından beri yüzde 12 arttı.14
1996 yılından beri biyoteknoloji özellikleri, soya fasulyelerinin
küresel üretimine 83.5 milyon ton kattı.15 USDA'ya (ABD Tarım
Bakanlığı) göre biyoteknoloji soya fasulyeleri 1997 yılında yüzde
17 ABD soya fasulyesi arazi alanından 2001 yılında yüzde 68'e
ve 2010 yılında yüzde 93'e çıktı.16 Bitkilere zarar veren haşere
ve hastalıklara karşı dayanıklı olan biyoteknoloji bitkileri sert
büyüme koşullarına karşı dayanıklı olduklarından ve bozulmayı
azalttıklarından çiftçilerin her yıl milyarlarca İngiliz Sterlini
değerinde önemli gıda ürünlerini kaybetmesini önlüyor.
10 • Biyoteknolojinin Yararları
Artan Çiftçi Geliri
Biyoteknolojik ürünlerin yetiştirildiği tüm ülkelerde çiftçiler
daha yüksek gelir elde etmektedir. Dünya çapında ihtiyatlı
tahminler, biyoteknoloji ürünlerinin çiftçilerin gelirini 2009
yılında 10.8 milyar ABD doları arttırdığını gösteriyor. PG
Economics Ltd.'den Graham Brookes ve Peter Barfoot'a göre
1996 yılında biyoteknoloji uygulamalarına geçildiğinden beri
tarım gelirleri 64.7 milyar ABD doları arttı.17 Gelişmekte olan
ülkelerde bulunan çiftçilerin 2009 yılında biyoteknoloji ürünleri
ile kazanılan ek tarım gelirinin çoğunluğunu elde etmeleri
dikkate değer bir ölçüdür. En büyük tarım geliri kazançları soya
fasulyesi sektöründe, büyük ölçüde maliyet tasarrufları ile elde
edildi, Örneğin 2009 yılında herbisite dayanıklı biyoteknoloji
soya fasulyeleri ile elde edilen 2 milyar ABD doları değerindeki
ek gelir, biyoteknoloji ile üretim yapan ülkelerde ürün değerine
yüzde 2.7 eklemeye veya yüzde 2.3 eşdeğeri 2009 yılında küresel
soya fasulyesi ürünlerinin değerine eklemeye karşılık geliyor.18
Azaltılan Pestisit/Herbisit Kullanımı
Sonucu Maliyet Tasarrufları
Biyoteknoloji ürünleri, ABD'deki çiftçilerin üretim maliyetlerini
2009 yılında 1 milyar ABD doları düşürdü ve böylece aynı
yılda net karlarda 11.1 milyar ABD doları artış görülmesine
katkıda bulundu. Biyoteknoloji sayesinde düşürülen üretim
maliyetleri özellikle 12-33 ABD doları/0,4047 hektar aralığında
tasarruf eden ABD soya fasulyesi çiftçileri için ilgi çekici.19 Dünya
genelinde küçük tarlalar da aynı zararlı haşereler nedeniyle hasar
gördüğünden, ABD çiftçileri pestisit/herbisit maliyetlerinde
tasarrufta bulunduğunda ve para kaynaklarını teknolojik gelişmeler
için yeniden yatırdığında uluslararası tarım toplulukları da
bundan yararlanıyor. Artan üretkenlik her çiftçi için yarar sağlar,
ancak küçük ölçekli bir çiftçi geçim tarımından kaçabildiğinde
onun yaşam kalitesini kayda değer derecede arttırır.
Biyoteknoloji ABD soya
fasulyesi çiftçilerine,
büyüyen dünyayı
beslemek için verimli
bir şekilde mısır ve soya
fasulyesi yetiştirme
imkanı sunuyor.
Biyoteknolojinin Yararları • 11
Biyoteknoloji ve İnsan Sağlığı
Güvenlik Ölçüsü Olarak Temel Eşitlik
Biyoteknolojinin yararları, çevreye ve çiftçiye getirdiği faydaların
çok ötesinde. Tüketiciler şimdiden daha sağlıklı gıda ürünlerinden
yararlanıyor ve bu yararların büyük ölçüde artacağı tahmin
ediliyor. Tüketiciler çok yakında biyoteknoloji ürünlerinin besin
değerinin arttırıldığını ve soya fasulyelerinde arttırılan protein
ve yağ içeriği nedeniyle bu ürünlerin sağlık için çeşitli yararlar
sağladığını görecek. Tüketicinin güvenliğini sağlamak, piyasaya
sunulan tüm üretim tekniklerinde en büyük önceliğe sahiptir.
“Temel eşitlik”, biyoteknoloji gıda ürünlerinin güvenliği ile ilgili
önemli bir kavramdır. Bu yöntemde yeni bitki türü, geleneksel
muadili ile karşılaştırılır, çünkü muadili gıda ürünü olarak
güvenli bir kullanım geçmişine sahiptir. Temel eşitlik kavramı,
bilimsel değerlendirmenin odağını etkili bir şekilde güvenlik
veya besin değeri açısından kaygıları temsil edebilecek
potansiyel farklara çeker. Temel eşitlik, bitki yapısının gıda
ürünü için yeni tehlikeler oluşturacak şekilde değiştirilmediğini,
kendinde var olan zehirli bileşen konsantrasyonunu
arttırmadığını veya besin değeri yüksek maddelerin geleneksel
içeriklerini azaltmadığını belirlemek için bir süreç sunar.
Güvenlik
Bugün yediğimiz çoğu gıda ürününü bitkilerden veya çiftçilerin
yüzyıllardır uygulanan geleneksel hayvancılık ile “genetiğini
değiştirdikleri” hayvanlardan sağlıyoruz.20 Bitki ve hayvan türleri,
daha güzel tat veya daha fazla üretkenlik gibi yararlı özelliklere
sahip yeni türler geliştirmek için melezleştirildi. Geleneksel
melezleştirme, bitkinin veya hayvanın genetik yapısında
değişikliklere de neden oluyor. Modern tarımsal biyoteknoloji
teknikleri, ürünlerin ve hayvan türlerinin daha belirgin bir
şekilde geliştirilmelerini sağladığından geleneksel melezleştirme
yöntemlerinden farklı ve onlara göre önemli ölçüde iyileştirilmiştir.
Örneğin biyoteknoloji soya fasulyelerinden elde edilen yüksek
oleik asitli soya yağı, soya yağlarında tipik olarak görülen
oleik asit konsantrasyonu aralığının dışındadır (daha stabil
bir yağ elde edilmesini sağlayan ve böylece çoğu zaman
yapay trans yağlarının üretilmesine neden olan hidrojenasyon
süreci ihtiyacını azaltan veya ortadan kaldıran bir değişiklik).
Bilimsel açıdan bakıldığında bu gıda, gıdalarda yaygın olarak
bulunan bir yağ asidi olan oleik asidin güvenliği ile ilgili
bilimsel bilgilere dayanarak güvenli olarak kabul edilir.21
ABD'de geleneksel melezleştirme aracılığıyla üretilen veya piyasaya
dünyanın yaygın olarak tüketildikleri başka yerlerinden sürülen
yeni gıda ürünlerinin, kapsamlı güvenlik değerlendirmelerine tabi
tutulmasına gerek yok. Başka türlere benzer olduklarından veya
dünyanın diğer yerlerinde güvenli bir şekilde tüketildiklerinden
güvenli olduklarından yola çıkılır. Öte yandan, tarımsal biyoteknoloji
ile elde edilen ürünler, gıda piyasasına çıkarılmadan önce
güvenlik bakımından geniş kapsamlı bir şekilde değerlendirilir.
Yani biyoteknoloji ile elde edilen gıda ürünlerinin
güvenlik değerlendirmesi, geleneksel olarak elde
edilen ürünlerinkinden çok daha katıdır.22
12 • Biyoteknolojinin Yararları
Biyoteknolojik ürünlerin ticari
olarak yetiştirildiği 15 yıl süresince
bir ekosistemin bozulduğuna veya
birisinin bu gıdalar nedeniyle hasta
olduğuna dair belgelenmiş tek
bir vaka meydana gelmemiştir.
Biyoteknolojinin Yararları • 13
Dünyanın dört bir
yanından uzmanlar
biyoteknolojinin güvenli
olduğunu beyan etmiştir.
14 • Biyoteknolojinin Yararları
Gıda Teknolojisi Enstitüsü (IFT) Güvenlik Beyanı
Ulusal Bilim Akademisi (NAS) Güvenlik Beyanı
Gıda Teknolojisi Enstitüsü'nün (IFT) İnsan Besini Güvenliği
Paneli, mevcut literatürleri gözden geçirdi ve şu sonuca vardı:
“Genel olarak tanımlanacak olursa biyoteknoloji, gıda üretimi
ve işlemesinde uzun bir kullanma geçmişine sahip. Hem asırlık
geleneksel yetiştirme tekniklerini hem de genetik materyallerin
moleküler olarak değiştirilmesine dayanan en son teknikleri
içeren bir sürekliliği temsil ediyor...Özellikle daha yeni olan rDNA
biyoteknoloji teknikleri, mevcut gıdaların miktarını ve kalitesini
hızlı ve kesin bir şekilde geliştirme potansiyeli sunuyor.”
Ulusal Bilim Akademisi (NAS), 1987 yılında tarımsal biyoteknoloji
ile elde edilen organizmaların piyasaya sürülmesi ile ilgili,
dönüm noktası oluşturan bir tanıtım belgesi yayınladı. Bu
tanıtım belgesi, ABD'ye ve diğer ülkeleri büyük ölçüde etkiledi.
En kayda değer sonuçları arasında şunlar var: (1) Ne rDNA
biyoteknoloji tekniklerinin kullanımı ne de genlerin birbiri
ile ilgisi olmayan organizmalar arasında aktarılması ile ilgili
tehlikelerin olduğuna dair bir kanıt var ve (2) Biyoteknoloji ile
elde edilen organizmaların piyasaya sunulması ile ilgili riskler,
değiştirilmeyen organizmaların ve başka yöntemlerle değiştirilen
organizmaların piyasaya sunulması ile ilgili risklerle aynıdır.
IFT beyanı “Modern moleküler ve hücresel yöntemlerde
değiştirilen ürünler, benzer özellikler için daha eski genetik
yöntemlerde değiştirilen ürünlerden farklı bir risk oluşturmuyor.
Moleküler yöntemler daha kesin olduğundan bu yöntemlerin
kullanımı, bitkilere uyguladıkları özellikler bakımından
da daha kesin olacaktır” şeklinde devam ediyor.23
Biyoteknolojinin Yararları • 15
Ulusal Araştırma Konseyi (NRC) Güvenlik Beyanı
Bu tanıtım belgesinin 1989 yılında yayınlanan ilavesinde NAS'ın
araştırma kolu olan Ulusal Araştırma Konseyi (NRC), “bitki ve
mikroorganizmaların genetiğinin klasik yöntemlerle veya DNA'yı
değiştiren ve genleri aktaran moleküler tekniklerle değiştirilmesi
arasında kavramsal bir fark yoktur” sonucuna vardı. NRC rapor bu
beyanı bitki yetiştirme, biyoteknoloji ile elde edilen bitkilerin tanıtımı
ve biyoteknoloji ile elde edilen mikroorganizmaların tanıtımı ile ilgili
geçmiş deneyimlerden oluşan kapsamlı gözlemlerle destekledi.24
Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) Güvenlik Beyanı
Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH), 1992 yılında ABD Ulusal Biyoteknoloji
İlkeleri Kurulu tarafından yayınlanan rapor ile aynı ilkeleri
vurguladı. Bu kurul ABD Kongresi tarafından kuruldu ve kamu
sektörü ile özel sektörden temsilcilerden oluşmaktadır. Vardıkları
sonuca göre “biyoteknoloji ile ilişkilendirilen riskler eşsiz değil
ve üretim süreci veya teknoloji ile ilgili olmayıp belirli ürün ve
bu ürünlerin uygulamaları ile ilgilidir. Hatta biyoteknoloji süreçleri
riskleri azaltır, çünkü bu süreçler daha kesin ve öngörülür bir
yapıya sahiptir. Ulusal sorunları çözmek için biyoteknoloji tabanlı
çözümlerin uygulanmaması sonucu doğan sağlık ve çevre riskleri,
ilerlemenin beraberinde getirdiği risklerden daha büyüktür.”25
16 • Biyoteknolojinin Yararları
İngiltere Lordlar Kamarası Güvenlik Beyanı
İngiltere Lordlar Kamarası Bilim ve Teknoloji Seçim Komitesi
benzer bir görüş yayınladı. “Prensip olarak, GMO ile elde
edilen ürünlere [yani genetiği değiştirilmiş organizmalar veya
rekombinant organizmalar] diğer tüm ürünlere uygulanan
kriterlerin aynısı uygulanmalıdır...İngiltere'nin genetik değiştirme
için yeni biyoteknoloji ile ilgili düzenlemesi aşırı derecede
ihtiyatlı, demode ve bilime aykırı. Bunun sonucunda oluşan
bürokrasi, maliyet ve gecikme akademik araştırmacılar ve
benzer sanayiler için gereksiz bir yük oluşturuyor.”26
Birleşmiş Milletler/ Dünya Sağlık
Örgütü'nin Güvenlik Beyanı
Biyoteknoloji ile elde edilen gıda ürünlerinin güvenliğini ele alan
üç BM Gıda ve Tarım Organizasyonu/Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
istişaresi de benzer sonuçlara ulaştı. 1991 yılında bu uzman
istişarelerden birincisi şu sonuca vardı: “Biyoteknoloji, gıda üretimi
ve işlemesinde uzun bir kullanma geçmişine sahip. Hem geleneksel
yetiştirme tekniklerini hem de moleküler biyolojiye dayanan en
son teknikleri içeren bir sürekliliği temsil ediyor. Özellikle daha yeni
biyoteknoloji teknikleri, mevcut gıdaların miktarını ve kalitesini hızlı
bir şekilde geliştirmek için harika imkanlar sunuyor. Bu tekniklerin
kullanılması sonucu elde edilen gıda ürünleri, geleneksel teknikler
ile elde edilen gıda ürünlerin daha az güvenliğe sahip değildir.”27
1996 yılında ikinci BM Gıda ve Tarım Organizasyonu/Dünya
Sağlık Örgütü (WHO) istişaresi de birinci ile aynı sonuçlara
vardı: “Bir organizmanın kalıtsal özelliklerini değiştiren teknikler
aracılığıyla (örneğin rDNA teknolojisi) üretilen organizmalar ile
ilgili gıda güvenliği kaygılarının doğası aslında bir organizmanın
genomunu değiştirmek için uygulanan diğer yollarda (örneğin
geleneksel hayvancılık) mevcut olan kaygılarla aynı olmalıdır...
Güvenlik değerlendirmesi için temel eşitlik yaklaşımı uygulaması
konusunda sınırlamalar olabilir, ancak bu yaklaşım geleneksel
yöntemler ile elde edilen gıda ürünleri veya bileşenleri ile
karşılaştırıldığında genetiği değiştirilen organizmalar ile elde edilen
gıda ürünlerinin güvenliğinin bu geleneksel yöntemler ile elde
edilen gıda ürünleri ile aynı veya daha yüksek olduğunu kanıtlar.”28
2000 yılında üçüncü BM Gıda ve Tarım Organizasyonu/Dünya Sağlık
Örgütü (WHO) istişaresi şu sonuca vardı: “Genetiği değiştirilen
gıda ürünleri ve geleneksel muadilleri arasındaki benzerliklerin
ve farkların belirlenmesine odaklanan karşılaştırmalı bir yaklaşım,
potansiyel güvenlik ve beslenme konularının belirlenmesine
yardımcı olur ve en uygun strateji olarak kabul edilir... İstişareye
göre genetiği değiştirilen gıda ürünlerinin güvenliği konusunda
şu anda temel eşitlik kavramının uygun kullanımı dışında daha
iyi bir güvence verebilecek olan alternatif stratejiler yok.”29
Biyoteknolojinin Yararları • 17
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Örgütü (OECD) Güvenlik Beyanı
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)
NAS, NRC ve UN FAO/WHO bulguları ile tamamen
tutarlı olan birkaç sonuç ve öneri sundu:
“Prensip olarak gıda ürünleri, belirli bir tehlike tespit edilmediği
sürece güvenli olarak kabul edilir. Modern biyoteknoloji,
gıda organizmalarında yapılabilecek genetik değişikliklerin
ve olası gıda kaynaklarının kapsamını genişletir. Bunun
sonucunda gıda ürünlerinin, geleneksel teknikler aracılığıyla
geliştirilen gıda ürünlerinden daha az güvenli olduğu
söylenemez. Bu nedenle daha yeni tekniklerin uygulanması
ile geliştirilen organizmalardan elde edilen gıda ürünleri ve
bileşenlerinin değerlendirmesi, yerleşmiş ilkelerin temelinin
değiştirilmesini veya ayrı bir güvenlik standardı gerektirmez.”30
OECD 1998 yılında biyoteknoloji ile elde edilen gıda
ürünlerinin alerjiye neden olma potansiyeli konusunu ele
aldı. Rapora göre: “Alerji geçmişi olmayan kaynaklardan elde
edilen proteinler için belirli yöntemler kullanılamazken, elek
olarak kullanılabilecek genetik ve fizikokimyasal karşılaştırma
kombinasyonları mevcut. Böyle bir stratejinin uygulanmasıyla
genetiği değiştirilen ürünlerden elde edilen gıda ürünlerinin
diğer bitki türleri ile kıyaslanabilir, güvenli bir şekilde piyasaya
çıkarılması konusunda uygun güvence sağlanabilir.”31
OECD 2000 yılında tarımsal biyoteknoloji ile ilgili güvenlik
değerlendirmeleri hakkındaki kamu kaygılarını kabul etti ve
şunları belirtti: “Gıda güvenliği değerlendirmesi sağlam bilime
dayansa da, şeffaflığın arttırılması ve güvenlik denetçilerinin
kamu ile daha iyi iletişim kurması gerekiyor. Bu yönde çok
ilerleme kaydedildi...Ancak bu alanda daha fazlası yapılabilir.”32
“Modern biyoteknolojinin uygulanması ile geliştirilen
gıda ürünleri ve bileşenlerinin güvenliğini tespit
etmek için en uygun yaklaşım, eğer varsa bunların
analog geleneksel gıda ürünlerine temel olarak
eşdeğer olup olmadığını değerlendirmektir.”
Kaynak: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü
18 • Biyoteknolojinin Yararları
Ulusal Araştırma Konseyi (NRC) Güvenlik Beyanı
NRC'nin Genetiği Değiştirilen Haşere Korumalı Bitkiler Komitesi de
2000 yılında “transgenik ve geleneksel haşere korumalı bitkilerin
oluşturduğu sağlık ve çevre riskleri arasında veya bunların yeni
kategorilerinde kesin bir ayrılma yok” ve “risk değerlendirmeleri,
genetiği değiştirilmiş olan bir organizmanın özelliklerine
odaklanmalıdır, üretim sürecine değil” şeklinde bir bildirimde
bulundu. Komite, “dikkatli planlama ve uygun düzenleyici
denetimler yapılırsa transgenik haşere korumalı bitkilerin ticari
olarak yetiştirilmesi beraberinde daha büyük riskler getirmez
ve diğer yaygın olarak kullanılan kimyasal ve biyolojik haşere ile
mücadele tekniklerinden daha az risk oluşturabilir” sonucuna vardı.33
Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma
Merkezi'nin Güvenlik Beyanı
Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi 2008 yılında,
biyoteknoloji gıda ürünlerinin kullanımının sağlığa herhangi bir
etkisi olduğuna dair hiçbir vakanın bildirilmediği ve daha kesin
teknoloji kullanımının ve daha yüksek düzenleyici tetkiklerin
bu ürünleri geleneksel bitki ve gıda ürünlerinden daha
güvenli hale getirdiği sonucuna varan, 2001 tarihli Komisyon
incelemesinin sonuçlarını yeniden onayladı.34 Rapor özellikle
şunu vurguladı: “GM ürünleri dahil olmak üzere şu anki gıda
güvenliği konularını uygun şekilde ele alan kapsamlı bir bilgi
tabanı mevcut; uzmanlar mevcut GM ürünlerinin güvenliğinin
değerlendirilmesinin yeterli olduğunu düşünüyor”. 35
Biyoteknolojinin Yararları • 19
Avrupa Komisyonu Araştırma ve Yenilik
Genel Müdürlüğü raporu – On Yıl AB
Finansmanlı GMO Araştırması
Avrupa Komisyonu Aralık 2010 tarihinde “On Yıl AB Finansmanlı
GMO Araştırması” başlığı altında bir özet yayınladı. Bu rapor,
temel olarak biyoteknolojinin çevre, hayvan sağlığı ve insan
sağlığı için güvenliğini ele alan 50 araştırma projesinin
sonuçlarını özetler. 2001 ve 2010 yılları arasında gerçekleştirilen
bu projeler AB'den 200 milyon € (260 milyon ABD doları)
değerinde finansman aldı. Raporun amacı, araştırma projelerinin
sonuçlarını bilim adamlarına, düzenleyici organlara ve kamuya
dağıtarak biyoteknoloji ile ilgili tartışmaya destek olmaktı.
Son 25 yıl süresince 500'den fazla bağımsız araştırma grubu
böyle bir araştırmaya katıldı. Projenin sonuçlarına göre şu
anda biyoteknolojinin beraberinde çevre ve beslenme
güvenliği konusunda, geleneksel bitki ve organizmalardan
daha yüksek bir risk getirdiğine dair bilimsel bir kanıt yok.
Araştırma, Yenilik ve Bilim Alanında Avrupa Komisyon Üyesi Máire
Geoghegan-Quinn şunları vurguladı: “Bu hülasanın amacı, dengeli
ve bilim tabanlı bilgilere dayanarak GMO ürünleri hakkında
tamamıyla şeffaf olan bir tartışmaya destek olmaktır. Bu projelerle
elde edilen bulgulara göre GMO ürünleri, özellikle daha az gelişmiş
olan ülkelerde dengesiz beslenmeyi azaltmak için imkanlar
sunabiliyor, verimi arttırıyor ve tarımın iklim değişikliğine adapte
olabilmesinde büyük ölçüde destek oluyor. Ancak potansiyel riskleri
kontrol etmek için kesinlikle güçlü koruyuculara ihtiyacımız var.”36
20 • Biyoteknolojinin Yararları
Bilim adamları gıda sanayisi
için sıfır gram trans yağ içeren
ve doymuş yağ oranı yüzde
20 azaltılan gıda ürünlerine
dönüştürülebilen daha
gelişmiş soya yağları üretmeye
yardımcı olmak amacıyla
biyoteknoloji kullanıyor.
Biyoteknolojinin Yararları • 21
Biyoteknoloji Beslenmeye İlişkin Yararlar Sağlıyor
Bilim adamları, biyoteknoloji alanındaki ilk girişimlerden
beri dünyanın dört bir yanında bulunan tüketicilerin
yararlanabileceği, besin değeri daha yüksek olan gıda ürünleri
üretmek için bu teknolojiyi kullanmayı amaçladı. Teknoloji
geliştikçe, tarımsal biyoteknoloji ürünlerinin ilk nesli daha çok
giriş odaklı özelliklere odaklandı. Yani bu değişiklikler böcek,
virüs ve ot kontrolünü çiftçiler için daha kolay veya daha
verimli hale getirdi. Bu ilk ürünler ABD çiftçileri tarafından hızla
kabul edilmeye başlandı ve şimdi ABD'de yetiştirilen soya
fasulyesi, pamuk ve mısırın çoğunluğunu oluşturuyor.37
Tüketici yararlarına odaklanan tarımsal biyoteknoloji çeşitlerine
çoğu zaman çıkış odaklı özellikler adı verilir. Bu ürünlerin
geliştirme aşamasına çok daha fazla zaman ayrılır, ancak ürünler
ticari mevcudiyet yönünde ilerlemektedir. Bunların çoğu,
geleneksel muadillerine göre ilave besin değeri sağladıklarından
“fonksiyonel gıdalar” kategorisine sınıflandırılabilir. Aşağıda hazırlık
aşamasında bulunan birkaç özellik geliştirme örneği verilmiştir.
22 • Biyoteknolojinin Yararları
Yüksek Oleik Asit/Daha Düşük Doymuş
Yağ Oranlı Soya Fasulyeleri
Daha stabil kızartma yağlarının oluşturulması sonucu, çoğu
zaman trans yağlarının üretilmesine neden olan hidrojenasyon
süreci ihtiyacını ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, gıda sanayisi
için oksidatif stabilite elde etmek amacıyla daha yüksek oleik
asit oranlarına (yüzde 75 ve daha yüksek) sahip soya fasulyesi
yağları geliştirmek üzere tarımsal biyoteknoloji kullanımı, sıfır
gram trans yağ içeren ve doymuş yağ oranı yüzde 20 azaltılan
gıda ürünleri sağlayarak tüketiciler için bir yarar oluşturabilir.
İşleme esnasında yüksek ısı gerektiren ürünlerde tat azalmasına
karşı üstün dayanıklılıkları nedeniyle bu yağlardan yararlanırlar.
Yüksek oleik asit oranına sahip yağların uygulamaları
arasında krakerler için püskürtme yağı, çok sayıda margarin
ve katı yağ türlerinin formülleri için harmanlama bileşeni,
ağır kızartma ve çok çeşitli fırın uygulamaları yer alır.
Geliştirilmiş olan bu yağ, fırın uygulamaları alanında büyük
farklar yaratabilir. Fırıncılar tadı ve yapısı hoş olan fırın
ürünlerini elde etmek için katı yağlarla kullanılabilen trans yağ
çözeltilerine ihtiyaç duyarlar. Gelecekte yüksek oleik asit/düşük
doymuş yağ oranına sahip soya yağı, doymuş yağ içeriğini
neredeyse yüzde yedinin altına getirerek daha da azaltacak.
Daha Fazla Omega-3 İçeren Soya Fasulyeleri
Soya yağı, balık haricinde kalp koruyucu özellikler de dahil olmak
üzere çeşitli fizyolojik yararları olan omega-3 çoklu doymamış
yağ asitleri içeren çok az kaynaktan biridir. Gerekli olan yağ
asitleri olarak kabul edilen omega-3, vücudun kendisi tarafından
üretilmez ve bu nedenle beslenme veya takviye ile alınmalıdır.
Eikosapentaeonik (EPA) ve dokosaheksaenoik asidin (DHA)
biyo-mevcudiyeti nedeniyle tercih edilen omega-3 kaynağı
balık yağı iken, balıklarda bulunan uzun zincirli omega-3
tüketimi dünya genelinde birçok ülkede düşüktür. Örneğin
ABD'de görülen beslenme biçimlerinde, soya yağında
bulunan alfa-linolenik asit (ALA), balık tüketimi oldukça
düşük olduğunda temel omega-3 kaynağıdır. Bu esnada
İngiltere'de yaşayan yetişkinlerin yüzde 25'inden azı, önerilen
kritik omega-3 yağ asidi miktarını tüketmektedir.
Araştırmacılar, biyoyararlanımı ALA'dan daha yüksek olan, omega-3
içeriği bakımından zengin soya fasulyeleri yetiştirmektedir.
Zenginleştirilen bu soya fasulyelerinin amacı, gerekli olan bu
besin maddesi bakımından zengin ve tadı güzel olan gıda
ürünleri üretmek üzere balığa alternatif olarak kullanılabilecek
ekonomik, karada yetiştirilen, yenilebilir bir omega-3 kaynağı
yaratmaktır. Bu yeniliklerin ilki, EPA ve DHA'yı ALA'dan daha
etkili bir şekilde dönüştüren stearidonik asit (SDA) oranı
arttırılmış soya fasulyeleri yetiştirmektir. Yüksek EPA/DHA oranlı
soya fasulyelerinin araştırması da hazırlık aşamasındadır.
Birkaç araştırma yüksek oranda omega-3 yağ asitleri alındığında
kalp ve damar hastalıkları sonucu ölüm riskinin azaldığını ve
linolenik asit bakımından zengin olan bitkisel yağ tüketiminin
önemli kalp ve damar koruması sağlayabileceğini göstermiştir.38
Ayrıca omega-3 DHA'nın beyin hücresi zarlarını sağlıklı
tuttuğu ve beyin hücreleri ile iletişimde yardımcı olduğu
bilinmektedir. DHA vücudun tamamında, özellikle beyin ve
gözlerde bulunan uzun zincirli bir omega-3 yağ asitidir.
İngiltere'de bulunan bilim adamlarına göre genetiği değiştirilmiş
olan ürünler, hassas balık stoklarına zarar vermeden gıda zincirine
yeterli miktarda omega-3 eklemenin tek sürdürülebilir yolu.39
Amerikan Kalp Birliği tarafından 2009 yılında gerçekleştirilen
klinik bir deneme, değiştirilen SDA soya yağı hücresel EPA
seviyelerini olumlu etkilediğinden SDA'nın biyoyararlanımı
destekleyen kanıtlar bulmuştur. Biyoteknoloji ile elde edilen
yağ insanlardaki EPA seviyelerini yüzde 17.1 arttırdı ve bu da
istatistiksel bakımından kayda değer bir değişikliktir. Bunun
sonucunda elde edilen soya yağı ürünlerinin, yüzde yedi omega-3
içeriğine sahip olan geleneksel soya yağından altı kat daha fazla
biyolojik olarak kullanılabilir omega-3 içeriğine sahip olduğu
tahmin ediliyor. 2011 yılında beklenen SDA yağı, muhtemelen
geleneksel yağları takviye etmek için bir ilave olarak kullanılacak.
Biyoteknolojinin Yararları • 23
Biyoteknoloji ve Çevresel
Sürdürülebilirlik
Çiftçiler yaşamlarını topraktan sağlarlar ve bu nedenle
de çevreyi koruma sorumluluklarını çok ciddiye alırlar.
Tarımsal biyoteknoloji çiftçilere dünyanın tarım sistemleri
için sürdürülebilir bir gelecek sağlamalarında yardımcı olur.
Kapsamlı ve tekrarlanan araştırmalar, biyoteknoloji ile elde
edilen ürünlerin çevre için benzersiz veya geleneksel olarak elde
edilen ürünlerden farklı riskler oluşturmadığını doğrulamaya
devam ediyor. Hatta bu araştırmalar biyoteknolojinin tarımın
çevre üzerindeki etkisini büyük ölçüde azalttığını gösteriyor.
Biyoteknoloji Korumalı Toprak
İşlemeyi Kolaylaştırıyor
Çiftçiler yüzyıllardır fidelikleri hazırlamak ve besin maddeleri,
su ve ışık için ürünlerle mücadele eden ve hasata müdahale
edebilen tohumları kontrol etmek için toprağı işliyor.
20. yüzyılın ikinci yarısında herbisitlerin icat edilmesiyle
çiftçiler tohumlarla kimyasal araçlar yardımıyla başa çıkmayı
başardı, ancak ekim öncesi toprak işleme ve çiçeklenme
sonrası toprak işleme hala yaygın olarak kullanılıyor.
24 • Biyoteknolojinin Yararları
Herbisite dayanıklı ürünler yetiştirmek için biyoteknolojinin
kullanımı çığır açan bir buluş oldu. Biyoteknoloji çiftçilerin
ürünler çiçeklendikten sonra seçici olmayan herbisitler kullanarak
gerçekleştirdikleri tohum kontrol uygulamalarını kolaylaştırmakla
kalmadı, aynı zamanda herbisitlerin tohum kontrol aralığı çok
geniş ve güvenilir olduğundan ekim öncesi tohum işleme
ihtiyacını ortadan kaldırdı. Herbisite dayanıklı ürünler, korumalı
toprak işleme ve toprak işlemesiz tarım uygulamalarını
çok daha kolay ve daha az riskli bir hale getirmektedir.
Koruma Teknolojisi Bilgi Merkezi'ne (CTIC) göre 1995 yılında,
glifosata dayanıklı soya fasulyeleri piyasaya çıkarılmadan bir yıl
önce, ABD'nin tam sezon soya fasulyelerinin yaklaşık olarak yüzde
27'si toprak işlemesiz elde edildi. CTIC'in son anketleri, ABD'nin
tam sezon soya fasulyesi tarlalarının yüzde 39'unun bugün
toprak işlemesiz olduğunu gösterdi. Bu da herbisite dayanıklı
soya fasulyesi uygulamasını yakından takip eden bir olaydır. Bazı
eyaletlerde soya fasulyesi arazilerine toprak işlemesi yapılmayan
tarlalar hakim. Örneğin 2007 yılında Indiana'da soya fasulyeleri
topraklarının yüzde 69'u, Maryland'de yüzde 72'si ve Ohio'da yüzde
63'ü işlenmedi. Illinois'da soya fasulyeleri topraklarının yüzde ellisi,
South Dakota'da yüzde 43'ü ve Iowa'da da yüzde 40'ı işlenmedi.40
Tarımsal biyoteknoloji çiftçilere
dünyanın tarım sistemleri
için sürdürülebilir bir gelecek
sağlamalarında yardımcı olur.
Biyoteknolojinin Yararları • 25
Daha Düşük Pestisit Kullanımı
Biyoteknoloji, hedef olmayan türler üzerindeki etkileri büyük ölçüde
azaltan hedefli haşere kontrolü yöntemleri sunar. 2009 yılında
biyoteknoloji çeşitleri, çiftçilerin pesitisit uygulamaları kullanma
ihtiyacını büyük ölçüde azalttı ve dünya çapında 39 milyon
kilogram pestisit aktif bileşeni kullanımını ortadan kaldırdı.
Pestisit uygulamaları 1996 ve 2009 yılları arasında yüzde 8.7 azaldı
ve 393 milyon kilogram pestisit uygulamasını ortadan kaldırdı.41
Toprak Yönetimi ve Korumalı Toprak İşleme
Biyoteknolojik ürünlerin çevre üzerindeki en büyük etkisi,
toprak işlemesiz tarımcılığın uygulanması olmuştur. Toprak
işlemesiz tarımcılık, herbisite dayanıklı soya fasulyeleri ile daha
birçok ABD toprak türünde ve enlemde uygulanabilir hale
getirilmiştir. 2008 yılında ABD soya fasulyesi arazilerinin yüzde
93'ü (29 milyon hektar) herbisite dayanıklı türlerle ekildi. Dünya
çapında tüm biyoteknoloji ürünlerinin yüzde 53'ünü herbisite
dayanıklı soya fasulyeleri oluşturuyordu. Bu biyoteknoloji
ürünleri çeşitleri, çiftçilerin tarlalarını sürme ihtiyacını neredeyse
tamamen ortadan kaldırdı ve bunun sonucunda toprak sağlığı
ve güvenliği bakımından kayda değer yararlar elde edildi,
su tutma iyileştirildi/toprak erozyonu ve herbisit akışı azaltıldı.
Biyoteknolojinin kullanımı
sonucunda toprak sağlığı
iyileşir, su tutma gelişir/toprak
erozyonu ve herbisit akışı azalır.
26 • Biyoteknolojinin Yararları
Yıla göre tarlalarda erozyon
3,5
3,06
toplam
3
Rüzgar Erozyonu
toplam
2,5
Milyarlarca ton
Su (sayfa & Rlll) Erozyonu
2,79
2,17
1,39
2
toplam
1,30
0,99
1,5
1,89
toplam
0,85
1,81
1,72
toplam
toplam
0,80
0,76
1
1,67
1,49
0,5
1,18
1,04
1,01
0,96
1992
1997
2002
2007
0
1982
1987
Tarlalar, ekili ve ekili olmayan toprakları içerir. Kaynak: USDA NRCS Doğal Kaynaklar Envanteri, 2010
ABD Tam Sezon Soya Fasulyelerinde Toprak İşlemesi*
80
Toplam arazi
Toprağı işlenmeyen arazi
60
50
%69 Artış
%64 Artış
%45 Artış
%35 Artış
%13 Artış
30
%20 Artış
40
%2** Artış
ABD Soya Fasulyesi Arazileri (milyon)
70
20
10
0
1995
1996
1997
1998
2000
2002
2004
2008
Kaynak: Koruma Teknolojisi Bilgi Merkezi (Johnson et al., 2007'den alıntı)
*Kısmen güncellenen veriler: Iowa'daki ülkelerin 2/3'ünden 2008 verileri; Indiana ve Virginia ile Minnesota'daki bazı ülkelerin 2007 verileri;
Illinois, ve Missouri ile Nebraska'daki bazı ülkelerin 2006 verileri; diğerleri için 2004 verileri.
**1995 yılı ile ilgili
Biyoteknolojinin Yararları • 27
Su Kalitesi
Geleneksel soya fasulyelerinde bulunan fosforun çoğu, fitik
asit veya fitat adı verilen sindirilemeyen bir tür. Domuzlar
ve kümes hayvanları gibi monogastrik hayvanlar, bu fitatı
kullanılabilen bir fosfora ayrıştırmak için gerekli sindirim
enzimlerine sahip değil. Düşük fosfor kullanımının sonucunda
da gübre ile vücuttan aşırı miktarda fosfor çıkartılır. Fosfor
akarsulara ve su yollarına girdiğinde ise çevreyi kirletir.
Fitaz üretimi için geliştirilen bir gen, başarılı bir şekilde
soya fasulyesine ve buğdaya eklenmiş ve bu gen bitkiler
hayvan yemi olarak kullanıldığında biyolojik olarak
etkindir.42 Bir piliç araştırmasında, fitaz içeren biyoteknolojik
soya fasulyelerinin tüketimi, orta seviyede inorganik
fosfor ile takviye edilen bir beslenme şekline göre fosfor
boşaltımında yüzde 50'lik bir azalmaya neden olmuştur.43
Biyoteknolojik soya fasulyeleri ile beslenme sonucu fosfor
boşaltımı, enzimin eklendiği geleneksel soya fasulyeleri ile
beslemede olduğundan yüzde 11 daha fazla azaldı.
Buna ilave olarak toprak işlemesiz tarım sonucunda, toprağın
tamamen çevrildiği işleme şekli ile karşılaştırıldığında ortalama
olarak yüzde 70 daha az herbisit akışı, yüzde 93 daha az
erozyon ve yüzde 69 daha az su akışı meydana gelir.44
28 • Biyoteknolojinin Yararları
Düşürülmüş Sera Gazları
Gen Akışı ve Karşı Döllenme Riski
Toprak işlemesiz tarım, arazilerde tarım makinelerinin kullanım
ihtiyacını azaltır ve bunun sonucunda da tarım ekipmanlarının
neden olduğu sera gazı emisyonları büyük ölçüde azalır. Tarımsal
biyoteknoloji ile elde edilen ürünlerde, çevreye yayılan karbon
dioksit (CO2) emisyonu kayda değer derecede azaldı. Biyoteknoloji
ürünleri sonucu CO2 emisyonlarındaki azalmanın iki kaynağı vardır:
Herbisite dayanıklı soya fasulyeleri, gen akışı riskini biyoteknolojik
olmayan çeşitlerle sınırlamıştır. Bunun birkaç nedeni vardır.
Soya kendi kendine tozlaşır, yani çapraz tozlaşma meydana
gelen ürünlere göre gen akışına daha az eğilimlidir. Ayrıca
Kuzey Amerika'da cinsel açıdan uyumlu yabani akrabaları
yoktur. Yan yana bitkiler arasındaki dış döllenme oranlarının
yüzde iki veya daha az olduğu tahmin ediliyor.46
•
Pestisit sprey ve toprak işleme uygulamalarındaki
azalma sonucu biyoteknoloji ürünlerinde
dizel yakıt kullanımının azalması.
•
Biyoteknoloji ürünlerinde toprak işleme
uygulaması azaltıldığından, toprak içerisinde
tutulan karbon miktarında artış.
Bu iki etmen bir arada 2009 yılında CO2 emisyonlarının
17.7 milyar kilogram (koruyucu olarak) azalmasında
katkıda bulunmuştur. Bu rakam, bir sene süresince
7.8 milyon aracı trafikten çekmeye karşılık gelir.45
Haşerelere Karşı Dayanıklılık
Uygun tüm yurt dışı piyasalarından LIBERTY LINK™ soya fasulyesi
(glufosinat-amonyum herbisitlerine karşı dayanıklı) için resmi
ithalat onaylarının çıkarılması, ABD çiftçilerinin artık soya fasulyesi
tarlalarında farklı herbisit kullanımları arasında geçiş yapabileceği ve
böylelikle glufosinata (ROUNDUP™ Tarımsal Herbisit) karşı dayanıklı
tohum gelişiminin kontrolünde yardımcı olacağı anlamına gelir.47 48 49
Biyo-çeşitlilik
Toprak işlemesiz tarım toprak sağlığını korur, üst toprağı
ve nem içeriğini korur. Ayrıca farklı türde yabani hayatları
destekleyen habitatların büyümesine katkıda bulunur. Örneğin
araştırmalara göre ötücü kuşlar, biyoteknoloji ürünlerinin
ekildiği tarlalar arttıkça tarım arazilerine geri dönmüşlerdir.50
Buna ilave olarak toprak işlemesiz tarım uygulamalarının ve
biyoteknolojik, herbisite dayanıklı soya fasulyeleri sayesinde
kolaylaştırılan diğer korumalı işlemeli üretim uygulamalarının
kullanımının büyük ölçüde artması, ABD soya fasulyesi ürünlerini
kuraklığa karşı çok daha az hassas bir hale getirdi.51
Biyoteknolojinin Yararları • 29
30 • Biyoteknolojinin Yararları
Bu rapor, biyoteknolojinin küresel tarım sistemi üzerindeki
etkilerinin miktarını topluluk, sağlık ve çevre açısından belirledi.
Biyoteknolojinin insan sağlığını, çevresel sürdürülebilirliği
ve dünya genelinde tüketicilerin ve tarım topluluklarının
refah düzeyini arttırma gücü olduğunu gösterdi.
•
Tarımsal biyoteknoloji ile geliştirilen daha yüksek
verimli ürünler, Birleşmiş Milletler'in tahminlerine
göre 2030 yılına kadar yüzde 50 artması
gereken dünya üretimine katkıda bulunabilir.
•
Tarımsal biyoteknoloji ile elde edilen, besin değeri
daha yüksek olan ürünler, tüketicilere omega-3
yağ asidi tüketimini arttırmak veya doymuş
yağ tüketimini azaltmak gibi belirli beslenme
ihtiyaçlarını karşılamalarında yardımcı olabilir.
•
•
Çiftçiler, biyoteknoloji ile elde edilen ürünler
için daha fazla gelir kazanarak sürdürülebilir
tarım topluluklarına katkıda bulunabilir.
•
Biyoteknolojinin kullanımı sonucunda
toprak sağlığı iyileşir, su tutma gelişir/
toprak erozyonu ve herbisit akışı azalır.
•
Tarımsal biyoteknoloji, tarım sonucu
meydana gelen CO2 emisyonlarını azaltır.
Geliştirilmiş olan bu ürünlerin güvenliği,
dünyanın en iyi bilimsel ve düzenleyici
organları tarafından tekrar tekrar beyan
edilmiştir. Bu nedenle tüketiciler, biyoteknoloji
ile elde edilen içeriklere sahip gıda
ürünlerini güvenli bir şekilde yiyebilirler.
Biyoteknolojinin Yararları • 31
Referanslar
1. Food, Agriculture, Conservation, and Trade Act of 1990 (FACTA),
Public Law 101-624, Title XVI, Subtitle A, Section 1603 (Government
Printing Office, Washington, DC, 1990) NAL Call # KF1692.A31 1990.
2. ABD Nüfus İdaresi, Uluslararası Veritabanı.
http://www.census.gov/ipc/www/idb/worldpopinfo.html
(erişim tarihi: 5 Ekim 2008).
3. Ibid.
4. BM Haber Merkezi. Genel Sekreter Ban Ki-moon'un Roma'da (İtalya)
Dünya Gıda Güvenliği ile ilgili Üst Düzey Konferans'ta yaptığı
konuşma. Birleşmiş Milletler. http://www.un.org/apps/news/infocus/
sgspeeches/statments_full.asp?statID=255 (erişim tarihi: 4 Ekim 2008).
5. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu, Biyoteknoloji Hakkında
Bildirim, Mart 2000, http://www.fao.org/WAICENT/OIS/PRESS_NE/
PRESSENG/2000/pren0017.htm (erişim tarihi: 5 Ekim 2008).
13. Brookes & Barfoot. Global Impact of Biotech Crops: Socio-Economic
and Environmental Effects, 1996-2009. www.pgeconomics.co.uk. Daha
kısa versiyonları yakında meslektaş incelemesinden geçen dergilerden
sunulacaktır, International Journal of Biotechnology (on economic
impacts) at www.inderscience.com and GM Crops (on environmental
impacts) at www.landesbioscience.com/journal/gmcrops.
14. USDA Economic Research Service. Adoption of Genetically Engineered
Crops in the U.S.: Soybeans Varieties. http://www.ers.usda.gov/
Data/BiotechCrops/ExtentofAdoptionTable3.htm; July 2010.
15. PG Economics. www.pgeconomics.co.uk.
16. USDA National Agriculture Statistics Service.
http://www.nass.usda.gov/Data_and_Statistics/
Quick_Stats/index.asp (erişim tarihi: 12 Ağustos 2010).
17. PG Economics. Rapor www.pgeconomics.co.uk
sayfasından indirilebilir ve daha kısa versiyonları yakında
dipnot 13'te belirtildiği şekilde sunulacaktır.
18. Brookes & Barfoot, 1996-2008.
6. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu. World
Food Situation. http://www.fao.org/worldfoodsituation/
wfs-faq/en/ (erişim tarihi: 5 Ekim 2008).
19. Excellence Through Stewardship. Agricultural Biotechnology:
Benefits Delivered. http://www.excellencethroughstewardship.
org/agbiotech/ (erişim tarihi: 4 Ekim 2008).
7. Rosenthal, Elisabeth. 2007. World Food Supply is
Shrinking. New York Times, 18 Aralık, http://www.nytimes.
com/2007/12/18/business/worldbusiness/18supply.html.
20. Hancock, J.F. 2004. Plant Evolution and the Origin
of Crop Species, second edition. CAB International.
8. Cookson, Clive. 2008. A time to sow? GM food could curb
the cost of staples. Financial Times, 10 Temmuz.
9. Sample, Ian. 2008. Hunger in Africa blamed on western
rejection of GM food. The Guardian, 8 Eylül.
10.Ibid.
11. Reporter’s Notebook. G8 Leaders Call for Increased Global
Access to Agricultural Biotechnology. Biyoteknoloji Bilgileri
Konseyi Temmuz 2008. http://www.whybiotech.com/
newsandevents/reportersnotebook/0708/index_070908.asp.
12. James, Clive. 2010. Global Status of Commercialized Biotech/GM
Crops: 2010. ISAAA Belge No. 42. Tarımsal Biyoteknoloji Uygulamaları
Için Uluslararası Hizmetler Enstitüsü (ISAAA): Ithaca, NY.
32 • Biyoteknolojinin Yararları
21. IFT Expert Report on Biotechnology and Foods: Human
Food Safety Evaluation of rDNA. Biotechnology-Derived
Foods. Food Technology, vol. 54, no. 9, Eylül 2000.
22.Ibid.
23. Ibid.
24. NAS. 1987. Introduction of recombinant DNA-engineered
organisms into the environment: Key issues. Natl. Acad.
of Sciences. National Academy Press, Washington, D.C.
25. NIH. 1992. National Biotechnology Policy Board
report. Natl. Insts. of Health, Bethesda, Md.
26. UK. 1993. Regulation of the United Kingdom biotechnology
industry and global competitiveness. Ekim. İngiltere
Lordalar Kamarası Bilim ve Teknoloji Seçim Komitesi.
27. Gıda ve Tarım Organizasyonu /Dünya Sağlık Örgütü. 1991.
Strategies for assessing the safety of foods produced by
biotechnology. Report of a Joint FAO/WHO Expert Consultation.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu ve Dünya
Sağlık Örgütü. Dünya Sağlık Örgütü, Cenevre, İsviçre.
37. Pew Initiative on Food and Biotechnology. 2007. Application
of Biotechnology for Functional Foods. The Pew Cheritable
Trusts. http://www.pewtrusts.org/uploadedFiles/
wwwpewtrustsorg/Reports/Food_and_Biotechnology/
PIFB_Functional_Foods.pdf (erişim tarihi: 5 Ekim 2008).
28. Gıda ve Tarım Organizasyonu /Dünya Sağlık Örgütü. 1996.
Biotechnology and Food Safety. Report of a Joint FAO/WHO Expert
Consultation. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu ve
Dünya Sağlık Örgütü. Dünya Sağlık Örgütü, Cenevre, İsviçre.
38. Campos, Hannia; Baylin, Ana; Willett, Walter. 2008. Linolenic Acid and
Risk of Nonfatal Acute Myocardial Infarction. Circulation. 118:339-345.
39. Henderson, Mark. 2007. GM crops are the only way to solve
Britons’ diet failings, say scientists. The Times, 16 Kasım.
29. Gıda ve Tarım Organizasyonu /Dünya Sağlık Örgütü. 2000. Safety
aspects of genetically modified foods of plant origin. Report of
a Joint FAO/WHO Expert Consultation on Foods Derived from
Biotechnology. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu
ve Dünya Sağlık Örgütü. Dünya Sağlık Örgütü, Cenevre, İsviçre.
40. Koruma Teknolojisi Bilgi Merkezi (CTIC). 2010. Facilitating Conservation
Practices and Enhancing Environmental Sustainability with
Agricultural Biotechnology. CTIC, West Lafayette, Indiana, p. 9.
30. OECD. 1993. “Safety Evaluation of Foods Derived by
Modern Biotechnology: Concepts and Principles.” Org.
for Economic Cooperation and Development, Paris.
42. Brinch-Pedersen H, Olesen A, Rasmussen SK, Holm PB. Generation of
transgenic wheat (Triticum aestivum L.) for constitutive accumulation
of an Aspergillus phytase. Mol Breeding. 2000;6:195–206.
31. OECD. 1998. Report of the OECD Workshop on
Toxicological and Nutritional Testing of Novel Foods. Org.
for Economic Cooperation and Development, Paris.
43. Denbow DM, Graubau EA, Lacy GH, Kornegay ET, Russell DR, Umbek
PF. Soybeans transformed with a fungal phytase gene improve
phosphorus availability for broilers. Poult. Sci. 1998;77:878–881.
32. OECD. 2000. Report of the Task Force for the Safety of
Novel Foods and Feeds. Org. for Economic Cooperation
and Development, Paris. 86/ADDI, 17 Mayıs.
44. CTIC, 2010.
33. NRC. 2000. “Genetically Modified Pest-Protected Plants: Science and
Regulation.” Natl. Res. Council. National Academy Press, Washington, D.C.
46. Council for Agricultural Science and Technology (CAST). 2007.
Implications of Gene Flow in the Scale-up and Commercial
Use of Biotechnology-derived Crops: Economic and Policy
Considerations. Issue Paper 37. CAST, Ames, Iowa. p. 10.
34. Avrupa Basın Bülteni. Biotech Food is Safe: Is Anyone
Going to Tell the Consumer? http://www.whybiotech.
com/newsandevents/EuropaBioPressReleaseJRC%20
report110908.pdf (erişim tarihi: 15 Ekim 2008).
35. Avrupa Komisyonu. 2008. Scientific and Technical Contribution
to the development of an overall health strategy in the
area of GMOs. http://ec.europa.eu/dgs/jrc/downloads/
jrc_20080910_gmo_study_en.pdf (erişim tarihi: 6 Ekim 2008).
36. European Commission, December 2010, A Decade of
EU-Funded GMO Research: http://europa.eu/rapid/
pressReleasesAction.do?reference=IP/10/1688.
41. Brookes & Barfoot, 2011.
45. Brookes & Barfoot, 1996-2009.
47. Baldwin, Ford L. LibertyLink soybeans big step forward. Delta Farm
Press, NE - Sep 26, 2008 http://deltafarmpress.com/soybeans/
libertylink-soybeans-0926/ (erişim tarihi: 15 Ekim 2008)
48. Nutrient Knowledge, Farm Industry News, March, 1998, page 11.
49. When Weed Control Goes Wrong, Progressive Farmer,
October, 2000.
50. Byford, Jim. 2002. GMO Systems Good for Wildlife.
Southeast Farm Press.
51. Hegeman, Roxana. Biotech corn, soybeans encroaching
on wheat acres. Associated Press. 22 Eylül 2008.
Biyoteknolojinin Yararları • 33
Amerikan Soya Üreticileri Kurulu (USB), tüm ABD'li soya fasulyesi çiftçileri için soya fasulyesi yatırımlarını denetleyen
69 yönetici çiftçiden oluşan ve çiftçiler tarafından idare edilen bir organizasyondur. Soya fasulyesi çiftçilerinin ortak
hedefi her geçen gün artan nüfusu besleyebilen toptan, besin değeri yüksek gıda ürünleri üretmektir. Soya fasulyesi
yetiştiricileri dünyanın en sağlıklı gıda ürünlerinden birisini ürettikleri için gurur duyar. USB (Amerikan Soya Üreticileri
Kurulu), soya ile ilgili sağlık ve beslenme araştırmaları için milyonlarca dolar yatırımda bulunmuştur. Daha fazla bilgi
için lütfen www.soyconnection.com sayfasını ziyaret edin.
ABD Soya Fasulyesi İhracat Konseyi (USSEC) soya fasulyesi üreticilerini, mal nakliyelerini, kimliğini koruyan artı değer
satıcıları, müttefik tarım şirketlerini ve tarım organizasyonlarını temsil eden temel paydaşlardan oluşan dinamik bir
ortaklıktır. Yurt dışında Amerikan Soya Fasulyesi Birliği Uluslararası Pazarlama olarak çalışan global uluslararası ofis
ağı sayesinde ABD soya fasulyesi ve soya ürünleri talebini oluşturup sürdürecek faaliyetler gerçekleştirilir.
Daha fazla bilgi için lütfen www.ussoyexports.org sayfasını ziyaret edin.

Benzer belgeler

Biyoteknolojinin Faydaları

Biyoteknolojinin Faydaları gıda krizinin üstesinden gelmenin bir yolu olarak “tarımı yeniden canlandırmak üzere tarihi bir fırsatı” değerlendirmeye çağırmaktadır. Ban Ki-Moon 2008 yılında BM sponsorluğunda Roma’da düzenlenen...

Detaylı