02-TAMAM-ERHAN TUTAL

Transkript

02-TAMAM-ERHAN TUTAL
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
BAĞIMSIZ ĐDARĐ OTORĐTELER
RADYO VE TELEVĐZYON ÜST KURULU ve
6112 SAYILI KANUN
Erhan TUTAL
Anayasa Mahkemesi Raportörü
Doktrinde bağımsız idari otoriteler, bağımsız idari kurullar, üst
kurullar, düzenleyici kurullar, düzenleyici ve denetleyici kurullar olarak
adlandırılan idareler, dünyanın birçok yerinde yaşanan çok kapsamlı değişim
ve dönüşümlere bağlı olarak, temel hak ve özgürlükler ile piyasa
mekanizmalarının daha düzenli işleyişini sağlama ve güvence altına alma
amacıyla kurulmuşlardır. Bu idareler ilk olarak Amerika Birleşik
Devletleri’nde 1880’li yıllarda kurulmuştur. Kıta Avrupasına bakıldığında
ise 2. Dünya Savaşından sonra bu idarelerin ortaya çıkmaya başladığı, ancak
asıl yoğunlaşmanın 1980’li yıllarda meydana geldiği görülmektedir.
Bağımsız idari otoriteler,(1) idarenin bilinen, klasik örgütlenmesi
dışında kalan ve yapılanmaları açısından kendine özgü özellikler taşıyan
idari kurumlardır.(2) Bağımsız idari otoriteler ilk olarak Anglo-Amerikan
ülkelerinde ortaya çıkmıştır.(3) Bu kurumların ortaya çıkmasının nedeni,
yasamanın yürütmeye olan güvensizliğidir. Örneğin ABD’de Kongre, belirli
faaliyet dallarında bağımsız idari otoriteler oluşturmak suretiyle, Başkanın
ve Bakanların bu alanlarda etkisini ortadan kaldırmaya çalışmıştır.(4)
(1)
Bağımsız idari otorite kavramının kulağa hoş gelmeyen bir kavram olduğu
belirtilmektedir. Bkz. Metin Günday; Rekabet Hukuku ve Yargı, RK Yayınları, Yayın
No: 30, s. 61.
(2)
Birbirlerine birçok noktada benzeyen ve idari teşkilatlanma geleneğimizden
farklılaşan, “bağımsız idari otoriteler” başlığı altında da toplanan ancak mevzuatta
genellikle, “Kurum” veya “Kurul” şeklinde ortaya çıkan teşkilatlanma modeli, son
yıllarda devlet ve hukuk sisteminde ağırlıklı yer işgal etmeye başlamış, neredeyse
hemen her konuda bu tip örgütlenme modeline başvurulmaya başlanılmıştır. Bu
durumun uluslararası gereklerden kaynaklandığı, 4734 sayılı Kamu Đhale Kanununun
53 üncü maddenin gerekçesinde “Uluslararası ihale mevzuatına uyum sağlamak üzere,
kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir kurum kurulması gereği
ortaya çıkmıştır. Bu nedenle uluslararası örneklere paralel olarak bütün ihale
mevzuatını hazırlamak ve uygulamayı yönlendirmek ...” için kurumun kurulduğu
belirtilmektedir.
(3)
Metin Günday; (2004), Đdare Hukuku, 9. Baskı, Đmaj Yayıncılık, Ankara, s. 501;
Ali Ulusoy; (2003), Bağımsız Đdari Otoriteler, Turhan Kitabevi, Ankara, s. 6.
(4)
E. Ethem Atay; Fransız Đdare Hukukunda Bağımsız Đdari Otoriteler: Rekabet
Konseyi, Perşembe Konferansları 6, RK Yayınları, Yayın No: 57, s. 53.
26
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
Türk hukuk öğretisinde “bağımsız idari otorite” teriminden, kamu
tüzelkişiliğine sahip, belli alanlarda bağımsız olarak faaliyette bulunan idari
birimler anlaşılmaktadır.(5)
Bağımsız idari otoritelerin, geleneksel kamu yönetimi anlayışı
içerisinde örneği olmadığı söylenebilir. Bu kurumlar, devletin kamu
işletmeciliği aracılığıyla ekonomiye doğrudan müdahale etmeyi bıraktığı,
ekonomik aktörlerin uymakla yükümlü olacakları kuralları belirlediği ve bu
kuralların uygulanmasını sağlamak üzerinde yoğunlaştığı yeni anlayışı
yansıtan yapılardır.(6)
Bağımsız idari otoritelerin varlık nedenlerinden bir diğeri de temel
hak ve özgürlükler alanı ile idarenin değişen işlevleri arasında kurulmasına
ihtiyaç duyulan yeni ilişkidir. Özellikle radyo ve televizyon alanında bu
ihtiyaç açık olarak gözlenir. Nitekim bağımsız idari kurumların faaliyet
gösterdiği diğer birçok alanda (örneğin enerji, rekabet, ulaşım vb.) esas
belirleyici etken liberal ekonomik değerlerin güvence altına alınmasıdır.(7)
Bağımsız idari otoriteler, yapısal olarak bağımsız olmakla birlikte
idari kurum sıfatını ve kamu tüzel kişiliği vasfını haiz bulunmaktadır. Yine
bu kurumlar, işlevsel olarak, düzenleyici ve denetleyici bir işleve, yaptırım
uygulama yetkisine ve hepsi olmamakla birlikte büyük çoğunluğu belli
uyuşmazlıkları çözme yetkisine sahiptir.(8) Öğretide, bu kurumların geniş
anlamda yargı organı içinde sayılmaları gerektiği savunulmuştur.(9)
Bağımsız idari otoritelerin yetkili bulundukları alana ilişkin kural
koyma, bu kuralları uygulama ve yaptırım uygulama yetkileri vardır.
Yürütme organına karşı (özellikle hükümete karşı) bağımsızlığın
sağlanabilmesi için, bu kurullarda yer alan üyeler, genellikle yasama organı
tarafından, belirli bir süre için seçilirler ve bu süre sona ermedikçe
görevlerinden alınamazlar. Bu nedenle bu kurullarda çalışan kamu
görevlilerinin, diğer kamu görevlilerine nazaran daha güvenceli bir durumda
olduğu ortadadır. Bu durum, özellikle kurul üyelerine, ilgili faaliyet alanına
uygun düşmeyen hükümet politikalarına karşı, yaptıkları işlem ve
(5)
M. Ayhan Tekinsoy; (Bahar 2007), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Regülasyon
Anlayışı-Tartışmalar, Sorunlar, Ankara Barosu Dergisi, Yıl 65, Sayı 2, s. 121.
(6)
TÜSĐAD, Bağımsız Düzenleyici Kurumlar ve Türkiye Uygulaması, TÜSĐADT/2002–12/349, Đstanbul, Aralık 2002, s. 79.
(7)
Lûtfî Duran; Türkiye’de Bağımsız Đdari Otoriteler, Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 30,
Sayı 1, s. 4.
(8)
Berç Germeyan; Eda Deniz; (Aralık 2004), Bağımsız Đdari Otoriteler Kapsamında
Rekabet Kurumu, Vergide Gündem. http://www.vergidegundem.com/tr/makale?
groupId=10156&publicationId=6666686&version=0.0, (erişim tarihi 07.11.2013).
(9)
Ejder Yılmaz; (Kasım 1999), Rekabet Kanunu Uygulamasında Usul ve Đspat
Sorunları, Rekabet Kurumu Perşembe Konferansları, Ankara, s. 112–117.
27
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
eylemlerde, tam bir bağımsızlık sağlaması açısından büyük öneme
sahiptir.(10)
Bağımsız idari otoritelerin en gelişmiş olduğu ülke Fransa’dır.(11)
Kamu hizmetlerinin giderek daha teknik ve karmaşık bir durum alması,
devletin ekonomik ve sosyal alanlardaki denetim ve gözetim fonksiyonlarını
yerine getirmede klasik denetim usullerinin yetersiz ve etkisiz kalması gibi
nedenlerin Fransız anayasa ve idare hukukuna yabancı bağımsız idare
otoritelerin doğumuna yol açtığı ileri sürülmektedir.(12) Öte yandan
Türkiye’den çok önce kurulmuş olmasına karşın, Fransa’da bağımsız idari
otoritelerin diğer ülkelere göre gecikmiş olduğu değerlendirmesi yapılmakla
birlikte, bağımsız idari otoritelerin bu ülkede de ortaya çıkış nedeni; bir
kısım hassas sektörleri düzenlemek ve bu sektörlerdeki devletin doğrudan
müdahalesini önlemek olduğu belirtilmektedir.(13)
Düzenleyici ve denetleyici kurumların ülkemizdeki gelişim süreci
ise ağırlıklı olarak Dünya Bankası ve IMF ile yapılan görüşmeler sonucunda
hız kazanmıştır. Ekonomide verimliliği, yönetim anlayışını ve dolayısıyla
büyüme hızını düzeltecek yapısal reformlar çerçevesinde benimsenen yeni
kamu yönetimi anlayışında ise bağımsız düzenleyici kurumlar öne çıkmıştır.
Bu kapsamda, çeşitli tarihlerde IMF’ye verilen niyet mektuplarında mali
sektörün yeniden yapılandırılması çerçevesinde bankacılık alanında,
ekonomide rekabetin ve etkinliğin artırılması kapsamında şeker, tütün, enerji
ve telekomünikasyon sektörlerinde bağımsız düzenleyici kurumların
kurulması taahhüt edilmiş ve bu konularda gereken yasal düzenlemeler
yapılarak bu kurumlar faaliyete geçirilmiştir.
Türk hukukunda bağımsız idari otoritelerin ilk örneği, 2499 sayılı
Sermaye Piyasası Kanunu ile kurulan “Sermaye Piyasası Kurulu”dur. Daha
sonra 3984 sayılı Kanunla “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu” (RTÜK), 544
sayılı KHK ile “Türk Patent Enstitüsü”, 4054 sayılı Kanunla “Rekabet
Kurumu” (RK), 4839 sayılı Kanunla “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu” (BDDK), SPK Kanununda 4487 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikle “Muhasebe Standartları Kurulu”, 4502 sayılı Kanunla
(10)
Mehmet Altundiş; Bağımsız Đdari Otoritelerin Türk Hukuku’nda Ortaya
Çıkardığı Sorunlar ve Türk Hukuku’na Etkileri, http://www.danistay.gov.tr/makale_
mehmet_altundis113.htm (erişim tarihi 11.04.2011).
(11)
Đbrahim Kaboğlu; (1996), Özgürlükler Hukuku, AFA Yayınları, Đstanbul, s. 105.
(12)
Selçuk Soybay; (Ocak 1995) Bağımsız Đdari Otoriteler Eliyle Đdarenin Denetimi,
Đdare Hukuku ve Đlimleri Dergisi, s. 49.
(13)
Yunus Yılmaz; Fransa’da Bağımsız Đdari Otoriteler, Askeri Yüksek Đdare
Mahkemesi Dergisi, No: 20, http://www.msb.gov.tr/ayim/Ayim_makale_detay.asp?
IDNO=66, (erişim tarihi 07.11.2013).
28
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
“Telekomünikasyon Kurumu”(TK), 4634 sayılı Kanun’la “Şeker
Kurumu”(ŞK), 4646 sayılı Kanunla “Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu”(EPDK), 4733 sayılı Kanunla “Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü
Đçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu”(TAPDK) ve 4734 sayılı Kanunla
“Kamu Đhale Kurumu”(KĐK) kurulmuştur.
Bağımsız idari otoritelerin ortaya çıkışında, ekonomiyi
politikacıların ve bazı sektörlerdeki tekel niteliğindeki aktörlerin
baskılarından kurtarma çabasının, özelleştirme politikalarının, teknik bilgi
ve uzmanlığın, insan hakları bağlamında yaşanan duyarlılığın ve
yolsuzlukları önleme gayretlerinin etkisi vardır.(14) Türkiye’de bağımsız idari
otoritelerin oluşumuna bakıldığında, bu kurumların Türkiye’de belirli ilkeler
ve doktrinler çerçevesinde değil, konjonktürel gelişmeler sürecinde ortaya
çıktığı görülmektedir.
Bağımsız idari otoritelerin tamamının aynı niteliklere sahip oldukları
söylenemez. Zira bu kurumlar iki ana başlık altında toplanmaktadır. Bir grup
kamusal yaşamı yakından ilgilendiren ve kamusal yaşamın duyarlı
sektörlerinde düzenleme ve denetim işlevi yerine getirmektedir.(15) Bağımsız
idari kurumların ikinci grubuna girenler ise önceleri kamusal tekel biçiminde
yürütülen kamu hizmetlerinin rekabete açılıp, özel girişimin de bu alanlara
girişi sağlandıktan sonra kamu sektörü ile özel sektörün birlikte faaliyette
bulundukları bu alanları düzenleme işlevini yerine getirmek üzere
oluşturulmuş bağımsız idari kurumlardır.(16)
Bağımsız idari otoritelerin en önemli iki özelliği, idari açıdan
bağımsız olmaları ve regülasyon(17) işlevi görmeleridir. Đdari bağımsızlıkları,
(14)
Mehmet Uysal; (2007), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Türk Kamu Yönetimine
Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, s. 1.
(15)
Bunların tipik örnekleri RTÜK, SPK, BDDK, Rekabet Kurumu ve Kamu Đhale
Kurumu’dur.
(16)
Bunların tipik örnekleri Telekomünikasyon Kurumu, Şeker Kurumu, Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü Đçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’dur.
(17)
Regülasyon, politik, ekonomik ve hukuksal yönleri, anlamları ve yöntemleri olan
ve bu bütünlük içinde anlamlandırılabilecek bir kavram ve uygulamadır. Regülasyon
faaliyeti genel olarak düzenleme kavramıyla karşılanmakla ve bu faaliyette bulunan
kurumlar düzenleyici kurumlar olarak adlandırılmakla birlikte, bu durum idare hukuku
açısından sorunlu sayılabilir. Düzenleme kavramı hukukumuzda bulunan ve uzun bir
dönem içinde anlamı oturmuş teknik bir hukuksal kavramdır. Türk hukukunda her
zaman için dar ve teknik anlamda düzenleyici işlem yapma yani genel, soyut, sürekli
norm koyma olarak anlaşılmıştır. Đdarenin düzenleme yetkisine de hep bu anlam
verilmiş ve kavram bu çerçevede kullanılmıştır. Bu durumda, regülasyonu düzenleme
kavramıyla karşılamak, regülasyonun norm koyma yönünü ortaya koyarken, regülasyon
kurumları (otoriteleri) tarafından yerine getirilen denetleme, yönlendirme, yaptırım
29
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
hem organları hem de işlemleri üzerinde tipik idari denetim yetkilerinin
(hiyerarşik denetim veya vesayet denetimi) bulunmaması anlamına
gelmektedir. Regülasyon işlevi ise, belli bir faaliyete ilişkin olarak “oyunun
kurallarının belirlenmesi” (düzenleme) ve bu kurallara riayetin sağlanması
(denetim) olarak tanımlanabilir.
Bağımsız idari otoritelerin, yargısal denetim dışında, hiyerarşi ve
vesayet türü bir idari denetime tabi olmadıkları kabul edilmektedir. Ancak
bu tarz bir idari denetim bulunmamakla birlikte “ilişkili bakanlık” kavramı
gündeme gelmektedir. Đlişkili bakanlık kavramı, “düzenleyici ve denetleyici
kurumların hükümet ile ilişkilerini yürütmek ve Kanun çerçevesinde
belirlenen yetkileri kullanmak üzere kurumun kuruluş kanununda öngörülen
bakanlık” şeklinde tanımlanmaktadır.(18) Bu kavram idare hukuku açısından
muğlâk olsa da, doktrinde bu kavramın bağımsız idari otoritelerin de bir
şekilde merkezi idare ile ilişkilendirilmesi, ancak ilgili veya bağlı kuruluş da
olmaması gereğinden kaynaklanan pratik formül olarak bulunduğu
anlaşılmaktadır.(19)
uygulama faaliyetlerini göz ardı etmek anlamına gelebilir. Bkz. Ali Ulusoy; (2003),
Bağımsız Đdari Otoriteler, Turhan Kitabevi, Ankara, s. 21.
(18)
Danıştay 5. Dairesinin 07.11.2008 tarih ve E.2006/532, K.2008/5466 sayılı
kararında; “Ülkemizde son yıllarda merkezi idare yapılanmasının dışında üst kurullar
kurulmaya başlanmıştır. Öncelikle bu kuruluşlar özerk olup Devlet tüzel kişiliğinin
dışında ayrı birer kamu tüzel kişisi olarak kurulmuşlardır. Ayrıca, bağımsız kuruluş
olduklarından tesis ettikleri idari işlemler merkezi idare makamlarının hiyerarşik ve
vesayet denetimine tabi tutulmamıştır. Üst kurulların bağımsız yapılarına uygun olarak
kuruluş
yasalarında
bunların
Başbakanlık
yada
diğer
bakanlıklarla
“ilişkilendirildikleri” görülmektedir. Yasa koyucu tarafından yapılan bu nitelendirme
idari vesayeti içinde barındırmaması nedeniyle üst kurulların özerk ve bağımsız
yapılarına da uygun düşmektedir.
Üst kurulların “ilişkili kuruluş” olarak nitelendirilmeleri, Anayasada yerini bulan
idarenin bütünlüğü ilkesini zedelememelidir. Diğer taraftan idarenin bütünlüğü ilkesini
gerçekleştirmek adına merkezi idarenin sahip olduğu ve kullandığı yetkiler de, üst
kurulların özerk ve bağımsız yapılarına ters düşmemelidir. Bu noktada belirtilmek
gerekir ki merkezi idarenin üst kurulların kural olarak karar organları (organik) ile
işlemleri üzerinde (işlevsel) denetim yetkisi bulunmamalıdır. Diğer bir anlatımla, üst
kurulların “regülasyona” ilişkin kararlarının merkezi idarenin müdahale alanının
dışında kalması bu kurulların özerklik ve bağımsızlıklarının doğal bir sonucudur.
Bunun dışındaki konularda ise merkezi idarenin yapacak olduğu denetimin her somut
olayda yargı organınca ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.” denilmiştir.
(19)
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan bir raporda,
kamu yararının gerektirdiği durumlarda, düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından
alınan kararlara ilişkin olarak, ilgili/ilişkili Bakanlığa; kararların yeniden görüşülmesini
talep etme veya iptali için dava açma imkânının getirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
http://www.tccb.gov.tr/ddk/ddk45.pdf, s. 386. (erişim tarihi 07.11.2013).
30
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
Bağımsız idari otoritelerin kavram olarak ortak bir tanımı
yapılamamakta,(20) bu kurumların Türk idari teşkilatı içindeki yeri, doktrinde
tartışılmaktadır. Bazı akademisyen ve hukukçular, Türkiye’de bağımsız idari
otoritelerden söz etmenin Türk idari teşkilâtlanmasının temel ilke ve
prensipleri bağlamında fantezi olacağını belirtirken, bazıları bu kurumları
mevcut yapı içerisinde bir yere yerleştirmeye çalışmaktadır.(21)
Bağımsız idari otoritelerin, bir tür hizmet yerinden yönetim kuruluşu
olduğu söylenebilmekle birlikte, bir hizmeti doğrudan doğruya yerine
getirmeyip hizmet alanlarının düzenlenmesi ve denetlenmesiyle görevli
olmaları nedeniyle yönetme ve işletme işleviyle donatılmadıkları,
dolayısıyla
hizmet
bakımından
yerinden
yönetim
kuruluşu
(22)
sayılamayacakları da savunulmaktadır.
Bağımsız idari otoritelerin ortak özellikleri referans alındığında
genel bir tanıma ulaşmak mümkündür. Buna göre, “bağımsız idari
otoriteler, yaşamın hassas alanları ve sektörleri olarak nitelendirilen
rekabet, enerji, bankacılık, finans, iletişim, insan hakları ve gıda ve ilaç
güvenliği gibi alan ve sektörlerde ‘düzenleme’ ve ‘denetim’ faaliyetlerinde
bulunan, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve klasik
idari yapılanmadan farklılık arz eden yeni idari birimlerdir.”(23)
Gözler, bağımsız idari otoritelerin devletten ayrı bir kamu tüzel
kişiliğine sahip olmalarından yola çıkarak, bunların birer merkezden
yönetim kuruluşu olamayacağını ve bunların “düzenleyici ve denetleyici
kamu kurumları” adı altında hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşu
olarak kabul etmek gerektiğini ifade etmektedir.(24)
Tiryaki ise, RTÜK’ün anayasal planda bir yerinden yönetim
kuruluşu konumlandırılabileceğini ancak yaptığı görevin bir nevi kolluk
(20)
Vahdettin Aydın; Mehmet Aktel; Nilüfer Avşar; (2005), Neo-Liberal
Düşüncenin Türkiye Bağlamında Yeni Yönetsel Aktörleri: Bağımsız Đdari Otoriteler-Üst
Kurullar, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt No 1,
Sayı 1, s. 103-126.
(21)
Celal Erkut; (1998), Bağımsız Đdari Makamlar Müessesesi Açısından Sermaye
Piyasası Kurulunun Kısa Bir Değerlendirmesi, Bağımsız Đdari Otoriteler (Ed: Đbrahim
Kaboğlu), Đstanbul: Alkım Yayıncılık, s. 131; Metin Günday; (2001), Bağımsız Đdari
Otoriteler, Ankara: Rekabet Kurumu Yayınları, s. 76; Duran; Bağımsız Đdari Otoriteler,
s. 3.
(22)
E. Ethem Atay; Bağımsız Đdari Otoriteler ve Türkiye Uygulaması, Gazi
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Haziran–Aralık 2006, Cilt X, Sayı 1–2, s. 274.
(23)
M. Zahid Sobacı; (2006), Türk Đdari Teşkilatındaki “Adalar”: Bağımsız Đdari
Otoriteler, AÜHFD, s. 159-160.
(24)
Kemal Gözler; (2009), Đdare Hukuku, Ekin Yayınları, Bursa, 2. Baskı, Cilt 1,
s. 582.
31
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
görevi olması nedeniyle kamu hizmeti sunumuyla görevli olanlardan farklı
ve yeni bir kategoride ele alınması gereken bir kamu kurumu olduğunu ileri
sürmektedir.(25)
Anayasa Mahkemesi 03.01.2002 tarih ve 4733 sayılı “Tütün ve
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol Đşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, Đç ve Dış Alım
ve Satıma, 4046 sayılı Kanunda ve 233 sayılı KHK’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun”, Anayasaya aykırılığına ilişkin iptal davasında,
ilk kez bu kurumlar için “bağımsız idari otorite” kavramını kullanmış ve
kararında(26) bu kurumların “kamu kurumu” olduğunu belirtmiştir.
Yüksek mahkemeye göre, “…Yasanın 2 nci maddesiyle özerk bir
düzenleme kurumunun öngörüldüğü, literatürde “bağımsız idarî otoriteler”
olarak adlandırılan… Tütün, Tütün Mamulleri Alkollü Đçkiler Piyasası
Düzenleme Kurumu, idarî ve malî özerkliğe sahip, kamu hizmeti görmek
üzere Anayasanın 123 üncü maddesine göre kurulmuş, denetim ve
düzenleme görevi de üstlenebilen tüzel kişiliği haiz bir “kamu kurumudur”.
Kurumun, Devlet Bakanlığı ile olan ilişkisi nedeniyle merkezi idareden
tamamen bağımsız olmadığı, idarenin bütünlüğüne dahil edildiği
anlaşılmaktadır. Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü Đçkiler Piyasası
Düzenleme Kurumunun harcamaları da Yasanın 5 inci maddesine göre,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumunca denetlenecektir.
…Bu bağlamda Tütün, Tütün Mamulleri Alkollü Đçkiler Piyasası
Düzenleme Kurumu, Yasanın gösterdiği çerçevede tütün, tütün mamulleri ve
alkollü içkiler piyasası ile ilgili düzenlemeler yapma yetkisine sahiptir.
Ayrıca Kurulun, söz konusu piyasa ile ilgili kamu yararı amacıyla yaptığı
düzenlemeler ve sınırlamalar ise yargı denetimine tabidir…”.
Anayasa Mahkemesinin bir başka kararında(27) bağımsız idari
otoritelerin, kamu hizmeti gören kuruluşlar olduğu ve üyeleri ile
personelinin kamu görevlisi olduğu belirtilmiştir.
Bağımsız idari otoritelerle, merkezi idare alanında hiyerarşik,
geleneksel, merkeziyetçi ve lidere dayalı yönetimde esneklik yaratmak,
karar almada sorumluluğu yaymak ve isabet derecesini artırmak, siyasal
yapı ve bürokratik yapı arasında kalan üst düzey yöneticiliği karar alırken
maruz kaldıkları baskıdan kurtarmak istenmiştir. Karar alma, politika üretme
(25)
Refik
Tiryaki;
Bağımsız
Đdari
Kurum
Olarak
RTÜK,
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/284/2597.pdf (erişim tarihi 11.4.2011), s. 184 ve
186.
(26)
AYM’nin E.2002/32, K.2003/100, 11.08.2004 tarih ve 25550 sayılı Resmi
Gazete.
(27)
12.12.2007 gün ve E.2002/35, K.2007/95 sayılı karar. (www.anayasa.gov.tr).
32
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
ve denetleme ve danışmanlık işlerini bu otoritelere verme yaklaşımıyla
itibarı oldukça yüksek yeni üst kurullar kurulmuştur. Böylece, üst kurulların
kurulu olduğu hizmet alanlarında, siyasal yapı ve bürokrasinin politika
üretip üst düzey karar alma işlevi giderek kaybolmakta, bürokrasi, sadece
üretilen politika kararlarının uygulayıcı örgütü haline dönüşmektedir.(28)
Kaynağını özellikle ekonomik ve sosyal haklar olmak üzere
anayasalardaki temel hak ve özgürlüklerden alan bağımsız idari otoriteler,
özgürlüklerin
korunması
ve
toplumsal
düzenleme
uyumunu
(29)
gerçekleştirebilecek kurumsal güçlerdir.
Toplumsal yaşam için özel bir önem ve duyarlılık arz eden, temel
hak ve özgürlükler ile ekonomik ve sosyal sektörlerde veya alanlarda
düzenleme, denetleme ve yönlendirme faaliyetlerinde bulunan bağımsız
idari otoriteler, ülke yönetimini, ekonomiyi, siyaseti direkt olarak
etkilemektedirler. Hatta çoğu zaman hükümet politikalarında da belirleyici
rol üstlendikleri söylenebilir.
Bağımsız idari otoritelerin yeni bir bürokratik mekanizmaya
dönüşmemesi için ilgili sektörlerde ve alanlarda düzenleyici kurum
oluşturulurken haklı gerekçelere dayalı açık bir kamu politikasının olması ve
politikalara dayalı olarak organizasyon yapılarının oluşturulması, yeni
oluşturulan kurumların yönlendirilmelerinde ve denetimlerinde doğru
kurallar ve sistemin sağlanması gerekmektedir. Bu koşullar sağlanamadığı
takdirde siyasal kontrol kaybedilir ve güçsüz bir yönetim ortaya çıkabilir.(30)
RTÜK’ün ortaya çıkışı, tarihi gelişim ve yasal düzenlemeler
1971 yılında yapılan anayasal değişiklikle tarafsız bir kamu
tüzelkişiliği şeklinde örgütlenen TRT, 1989 yılına kadar radyo ve televizyon
yayıncılığını bir tekel olarak yürütmüştür. Ancak, 1989 yılında kurulan özel
bir şirketin Alman uydu kanalı üzerinden 1 Mayıs 1990 tarihinde televizyon
yayınlarına başlaması ve ardından başka kuruluşların da aynı yolu takip
ederek yüzlerce radyo ve televizyon yayının başlaması, radyo ve televizyon
yayıncılığında devlet tekelini öngören Anayasanın 133 üncü maddesinde yer
alan “Radyo ve televizyon idareleri ancak devlet eliyle kurulur ve idareleri
tarafsız bir kamu tüzel kişiliği halinde düzenlenir.” hükmünü fiilen geçersiz
duruma düşürmüştür.
(28)
Hikmet Kavruk; Türk Kamu Yönetiminde Bağımsız Đdari Otoriteler ve Ajanslar,
s. 120, http://iibfdergisi.ksu.edu.tr/Imagesimages/files/10(2).PDF, (E.T.07.11.2013).
(29)
Müslüm Akıncı; (Temmuz 1999), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Ombudsman,
Beta, 1. Bası, s. 375.
(30)
Özcan Sezer; Özgür Önder; Küreselleşme Süreci ve Siyaset-Yönetim Ayrımında
Bir Sorun Alanı: Bağımsız Đdari Otoriteler (Üst Kurullar), s. 116,
http://iibfdergisi.ksu.edu.tr/Imagesimages/files/9(2).PDF. (erişim tarihi 11.11.2013).
33
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
Radyo-televizyon teknolojisinin getirdiği yeniliklerle, ülkemizde
yayıncılık tarihinde eşine az rastlanır bir kaos yaşanmıştır. Bu sorunların
temel nedeni ise, iletişim teknolojisinin getirdiği teknik olguların toplum
yaşamında hemen kabul görmesi, buna karşılık bu teknik olanakların
sunduğu hizmetlerle ilgili kanuni düzenlemelerin bu gelişmeye ayak
uyduramaması olarak özetlenebilir.(31)
Çağın ve teknolojinin gerisinde kalmış, eski kanunlarıyla yayın
tekeline sahip olan devlet, yaşadığı bu gerçeği yeniden düzenleme ve
kaybettiği radyo ve televizyon tekelini hiç olmazsa organize ederek,
kontrolünde tutabilecek kanuni düzenlemeler yapmak yolunu tercih etmiştir.
Sonuçta ortaya çıkan bu fiili durum, Anayasanın değiştirilmesi
ihtiyacını doğurmuştur. Bu amaçla, 08.07.1993 tarihinde Anayasanın
133 üncü maddesi “Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek
kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbesttir.” şeklinde
değiştirilmek suretiyle, radyo ve televizyonların istasyonlarının kurulması ve
işletilmesi serbest bırakılmıştır.(32)
Radyo ve televizyon yayıncılığında kamusal yayıncılığın yerini ticari
yayıncılığın almasıyla birlikte, düzenleyici kurullar ön plana çıkmaya
başlamış ve bu kurulları güçlendirecek çeşitli yasal değişikliklere gidilmiştir.
Odak noktası kültürden ekonomiye kayan yeni yayıncılık politikaları, her
ülkede özelleşen, ticarileşen ve genişleyip karmaşıklaşan yayıncılık alanında
mülkiyet oranları, reklâm kuralları ve program kotalarına ilişkin kuralları tek
elden yürütüp uygulayacak düzenleyici kurulları devreye sokmuş; daha önce
kamu hizmeti yayın kurumlarının kurulması gibi hemen her Avrupa
ülkesinde bu tür kurulların oluşturulması söz konusu olmuştur.(33) Bu
düzenleme ihtiyacının bir sonucu olarak ortaya çıkan düzenleyici kurullar,
özellikle bilişim ve iletişim sektörlerinin geleneksel devlet kurumlarıyla
düzenlenmesinin ve denetlenmesinin mümkün olamayacağının anlaşılması
üzerine oluşturulmuştur.(34)
(31)
Aysel Aziz; (1994), 3984 sayılı Radyo Televizyon Yasası, ĐLEF yıllık 93,
Ankara, AÜĐF Yayınları, s. 25.
(32)
Türkiye’de basın incelenirken, ana hatlarıyla matbaanın 1829, gazetenin 1831,
kamu yayıncılığı açısından radyonun 1927 ve televizyonun 1968 yılında başladığı, özel
radyo ve televizyonların ise 1990’lı yıllarda yayına fiilen başladığı ve 1993 yılındaki
anayasal değişimle serbestliğin, 1994’de RTÜK Kanunuyla düzenlendiği ve
denetlendiği görülmektedir.
(33)
D. Beybin Kejanlıoğlu; Gülseren Adaklı; Sevilay Çelenk; (2001), Yayıncılıkta
Düzenleyici Kurullar ve RTÜK, Medya Politikaları, (Der.) D. Beybin Kejanlıoğlu,
Sevilay Çelenk, Gülseren Adaklı, Đmge Kitabevi, Ankara, s. 97.
(34)
Ali Kaya; (2004), Bağımsız ve Düzenleyici Üst Kurullar, Eğitim Kitabevi,
Konya, s. 62–63.
34
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
Yapılan anayasal değişiklikten sonra televizyon ve radyo yayıncılığı
alanında ortaya çıkan alanı idare edecek bir idari yapının kurulması zorunlu
hale gelmiştir. Yukarıdaki anayasal düzenlemenin yapılmasından dokuz ay
sonra (13.04.1994) çıkarılan 3984 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş
ve Yayınları Hakkında Kanun”la RTÜK kurulmuştur.(35)
21.06.2005 tarih ve 5370 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliği
ile Anayasanın 133 üncü maddesine eklenen ikinci fıkra ile RTÜK anayasal
bir temele kavuşturulmuştur.
Radyo ve televizyon kanallarının(36) faaliyetlerinin düzenlenmesi
konusunda oluşturulan kurullar, yapısal farklılıklar taşımasına rağmen
hemen hemen her ülkede bulunmaktadır.(37)
Anayasanın 133 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, radyo ve
televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunun dokuz üyeden oluşacağı, üyelerin siyasi parti
gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak
gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı
esas alınmak suretiyle TBMM tarafından seçileceği ve Radyo ve Televizyon
Üst Kurulunun kuruluşu, görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim
usulleri ve görev sürelerinin kanunla düzenleneceği ifade edilmiştir.
Görüldüğü üzere, Anayasa’da yalnızca RTÜK üyelerinin kim
tarafından seçileceği ile kaç kişiden oluşacağı hususu düzenlenmiş; kurulun
kuruluşu, görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri ve görev
sürelerinin belirlenmesi ise kanuna bırakılmıştır.
(35)
Birçok ülkede, teşkil edilmeleri, yapıları, görevleri birbirinden farklılıklar
göstermekle birlikte, radyo ve televizyon alanını düzenleyen örgütler bulunmaktadır.
ABD’de Federal Đletişim Komisyonu (Federal Communication Commission), Fransa’da
“Görsel Đşitsel Yüksek Konsey” (Conseil Superieur de I’Audiovisiuel), Đngiltere’de
“Bağımsız Televizyon Komisyonu” (Đndependent Television Commission) bunlara
örnektir. Bkz. Seriye Sezen (Editör); Kamu Yönetimi Sözlüğü, Türkiye ve Ortadoğu
Amme Đdaresi Enstitüsü Yayın No: 283, s. 212.
(36)
Radyo ve televizyonun kamu görevi gördüğü kabul edilmektedir. Bkz. Đlknur
Serdar; (1999), Radyo ve Televizyon Yoluyla Kişilik Hakkının Đhlali ve Kişiliğin
Korunması, Seçkin Yayınları, Ankara, s. 138.
(37)
Avrupa ülkelerinin hepsinde RTÜK benzeri kurumlar radyo ve televizyon
yayınlarından sorumludur. Her ülkenin yapısına göre farklı kurum yapıları
geliştirilmiştir. Örnek olarak eyaletlere bölünmüş olan Almanya’da 15 eyaletin üst
kurulları bulunmakta ancak bir de hepsini bünyesinde barındıran bir eyaletler arası üst
kurul bulunmaktadır. Đngilizler telekomünikasyon ve yayıncılığı bütünleşme kavramı
çevresinde bir arada toplayan yeni bir yapı geliştirmiş ve 2003 yılından itibaren hayata
geçirilmiştir.
http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=dc325c1f6eca-4a19-a87b-7dbe857c2d09, (erişim tarihi 11.11.2013).
35
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
RTÜK’ün kuruluşu, görev ve yetkileri ile üyelerinin nitelikleri,
seçim usulleri ve görev süreleri ilk defa 3984 sayılı RTÜK Kanununda
düzenlenmiştir.(38) 3984 sayılı Kanunun 03.03.2011 tarih ve 27863 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 15.02.2011 tarih ve 6112
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanunla yürürlükten kaldırılması nedeniyle, söz konusu hususlara, yeni
Kanunda yer verilmiştir.
RTÜK üyelerinin nitelikleri, seçim usulü ve görev süreleri ise 6112
sayılı Kanunun 35 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, RTÜK, en az
dört yıllık yüksek öğrenim görmüş, meslekleriyle ilgili konularda kamu
kurum ve kuruluşları veya özel kuruluşlarda en az on yıl süreyle görev
yapmış, meslekî açıdan yeterli bilgiye, deneyime ve Devlet memuru olma
niteliğine sahip, otuz yaşını doldurmuş kişiler arasından Türkiye Büyük
Millet Meclisince seçilen dokuz üyeden oluşmaktadır.
Üyelerin seçimi için, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında
belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday gösterilir ve üst kurul üyeleri bu
adaylar arasından her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak
suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Ancak,
siyasî parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak
seçimlerde kime oy kullanılacağına dair görüşme yapılamaz ve karar
alınamaz. Seçim sonucu Resmî Gazete’de yayımlanır.
Üst Kurul üyelerinin görev süresi altı yıldır. Üyelerin üçte biri iki
yılda bir yenilenir. Üyelerin görev sürelerinin bitiminden iki ay önce;
üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde, boşalma tarihinden
veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise tatilin
bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle seçim yapılır. Bu seçimlerde,
boşalan üyeliklerin siyasî parti gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti
grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti gruplarının
hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır. Üyeliklerdeki boşalma
(38)
3984 sayılı Kanun, radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi ve RTÜK’ün
kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi amacıyla düzenlenmiştir. Kanun
24.04.1994 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 15.05.2002 tarih ve 4756 sayılı Kanunla 3984
sayılı Kanunun 3, 4, 6, 7, 8, 9, 11, 12, 13, 15, 24, 26, 28, 29, 30, 31, 32 ve 33 üncü
maddelerinde ek ve değişiklikler yapılmış, beş adet ek madde, dört adet geçici madde
ilave edilmiştir. Ayrıca 03.08.2002 tarih ve 4771 sayılı Kanunla 3984 sayılı Kanunun
4 üncü maddesinde ek ve değişiklikler yapılmıştır. Yine 4756, 4771, 4928, 4962, 5101,
5217 ve 5218 sayılı Kanunlarla değişiklikler yapılmış ayrıca 15.05.2002 tarih ve
4756 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler ile ilgili olarak Cumhurbaşkanlığınca,
Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru ile 3984 sayılı Kanunun 6, 28, 29 ve geçici
13 üncü maddelerinde yapılan düzenlemelerle ilgili iptal kararı yayınlanmıştır.
36
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
sebebiyle yapılan seçimlerde seçilen üyeler, yerlerine seçildikleri üyelerin
görev süresini tamamlar.
Üst Kurul üyeleri, seçim sonuçlarının Resmî Gazete’de yayımlandığı
tarihten itibaren onbeş gün içinde toplanarak kendi aralarından bir başkan ve
bir başkanvekili seçer. Başkan ve başkan vekilinin görev süreleri iki yıldır.
Başkanvekilliğine seçilen Üst Kurul üyelerinin başkan vekilliği görev süresi,
başkanın görevde bulunduğu süreyle sınırlıdır(madde 36/1).
6112 sayılı Kanunda RTÜK’e görsel işitsel iletişim alanını
düzenleme konusunda geniş yetkiler verildiği görülmektedir. Öncelikle 6112
sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre “Radyo,
televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri sektörünü düzenlemek ve
denetlemek amacıyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kurulmuştur.” Bu
hükümle RTÜK’e görsel işitsel iletişim alanında genel bir düzenleme yetkisi
verilmiştir.
RTÜK, kamusal yaşamın duyarlı alanlarından biri olan görsel işitsel
iletişim özgürlüğü alanında faaliyet göstermektedir. 6112 sayılı Kanun
kapsamında yapılan değerlendirmeler RTÜK’ün özerk bir kurum olduğunu
ortaya koymuştur. Kanunda Üst Kurul kamu tüzel kişiliği olarak
nitelendirilmiştir. Ayrıca Kurul, üyelerinin atanma sistemiyle organik
bağımsızlığa, kararları üzerinde vesayet yetkisi bulunmamasıyla işlevsel
bağımsızlığa sahiptir. Kurul güçlü düzenleme, denetleme, izin ve yaptırım
yetkileriyle donatılmıştır.
6112 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin birinci fıkrasında, radyo,
televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri sektörünü düzenlemek ve
denetlemek amacıyla, idarî ve malî özerkliğe sahip, tarafsız bir kamu tüzel
kişiliği niteliğinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kurulduğu ifade
edildikten sonra, Kurulun görev ve yetkileri aynı Kanunun 37 nci
maddesinde ayrıntılı olarak belirtilmiştir. 3984 sayılı Kanunda RTÜK’e
verilen görev ve yetkiler yeni yasadakilerle kıyaslandığında kanun
koyucunun RTÜK’e yüklediği görev ve buna bağlı yetkilerde ciddi bir artış
olduğu görülmektedir. 3984 sayılı Kanunda RTÜK’ün görev ve yetkilerinin
belirlendiği 8 inci madde onbeş bentten oluşurken, 6112 sayılı Kanunda
RTÜK’ün görev ve yetkilerini belirleyen 37 nci madde yirmiyedi bentten
oluşmaktadır.
6112 sayılı Kanunda Üst Kurulun ve Üst Kurul Başkanının görev ve
yetkilerinin ayrı ayrı sayılması suretiyle kurum içi yönetimi ile sektör
yönetimi ayrımı kriteri benimsenerek, kurum içi yönetimine ilişkin olan
kurumun organizasyonu, personelin seçimi, atanması ve her türlü yönetimi,
kuruma ilişkin idari konularda Başkana yetki verilmiş, kurul üyelerinin ise
sektörün regülasyonuna ilişkin kararlar alabileceği hükme bağlanmıştır.
37
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
Başka bir deyişle, kurulun yönetimine ilişkin karar alma yetkisi başkana,
sektöre yani asıl görev alanına ilişkin karar alma yetkisi kurula verilmiştir.
RTÜK’ün görev ve yetkilerini; düzenleme ve kural koyma yetkisiyle
ilgili görevleri, denetim ve yaptırım yetkisiyle ilgili görevleri, örgütsel
nitelikte görevleri olmak üzere üç ana başlık altında gruplandırmak
mümkündür.(39)
1980’li yıllarda başlayan ve 1990’lı yıllarda ivme kazanan
küreselleşme süreci, 2000–2001 bankacılık krizi ve Avrupa Birliğine katılım
sürecinin 2000’li yıllarda hız kazanması bir yandan medya sektöründe
yeniden yapılanmaya, diğer yandan da Türkiye medyasında bağımsızlığı,
çoğulculuğu ve özgürlüğü arttıracak yasal reformlar yapılmasına yol
açmıştır. Küreselleşme, Türkiye’de medya sektörünü yabancı sermaye
yatırımlarına açık hale getirirken, aynı zamanda medya sahibi olan
bankaların iflas etmesi medya sektöründe geçmişte eşi görülmemiş bir
düzenlemeye gidilmesine ve üst idari kurulların sektörde yeni aktörler olarak
ortaya çıkmasına neden oldu. Bütün bu gelişmeler, medyada sahiplik
ilişkilerini düzenleyen mevzuatın yeniden kurgulanmasına ve medya
politikaları ile düzenleyici kurallar açısından çoklu bir yapının ortaya
çıkmasına yol açmıştır.(40)
Türkiye’de medya politikalarının ve düzenleyici kurumların
çokluğu, bazen bu kurumların yeterlilikleri ve görevleri hakkında akılların
karışmasına neden olabilmektedir. Medya için politikalar geliştiren ve
sektörün öz denetimini yapan başlıca üç aktör bulunmaktadır. Bunlar;
yürütme organları, bağımsız düzenleyici kurumlar ve kendi kendini
düzenleyen basın yayın meslek kuruluşlarıdır.
RTÜK, bağımsız bir idari otorite olarak faaliyetleri konusunda
yargısal denetim dışında, hiyerarşi veya vesayet türü bir denetime tabi
değildir. Dolayısıyla RTÜK ile merkezi idare arasında diğer kamu
kurumlarında olduğu gibi vesayet veya hiyerarşi benzeri bir ilişki olmasa da
(39)
Kejanlıoğlu; Adaklı; Çelenk; Yayıncılıkta Düzenleyici Kurullar ve RTÜK, s. 114.
Bilim ve teknolojideki gelişme medya alanında da kendini göstermiş ve iletişimi
çok daha kolay ve hızlı hale getirmiştir. Özellikle iletişimin ulusal sınırlarının
olmaması, uluslararası etkileşimi zorunlu hale getirmesi medyanın da ülkeye has
özelliklerini yitirip evrensel bir boyut kazanmasına neden olmaktadır. Bu alandaki
teknolojinin de özellikle gelişmiş ülkelerden alınması iletişimi sağlayan medyanın
küresel bir boyut kazanmasına yol açmaktadır. Medya sektörü de bu gelişmelerden
payını almış ve uluslararası bir boyut kazanarak yabancı sermaye için cazip bir yatırım
alanı olmuştur. Đşletme birleşmeleri ve satın almalara medya sektöründe sıkça
rastlanmaktadır.
38
(40)
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
6112 sayılı Kanunda RTÜK’ün “ilişkili” olduğu Bakanlık gösterilmiştir.(41)
Genel olarak bu kurum ve kurulların yönetime bağlılıkları yönünden
Başbakanın görevlendireceği bir devlet bakanlığı/bakanı ya da ilgili veya
ilişkili kuruluş kavramları kullanılmaktadır. Örneğin Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının ilişkili
kuruluşudur denilirken, Sermaye Piyasası Kurulu için Başbakan tarafından
görevlendirilen Devlet Bakanlığı (ilgili Bakanlık) denilmektedir.(42)
RTÜK, 1994 yılında hem özel radyo ve televizyon kuruluşlarını
düzenlemek hem de bunların 3984 sayılı Kanuna uygunluğunu izlemek
amacıyla kurulmuştur. Kurulun ana düzenleyici işlevi, yayın izni ile lisans
vermek ve frekans tahsis etmekti.(43)
Temelde yayın frekansları tayin etmek üzere bir düzenleyici organ
olarak kurulmuş olsa da, RTÜK bugün itibariyle bu işlevini yerine
getirememektedir. Đlk başlarda, Radyo ve Televizyon Kanununun yürürlüğe
girmesinin ardından, yayıncılara geçici lisanslar verilmiştir. Frekans
tahsislerini tamamlamak için Kurulun 1990’lı yıllardan itibaren tekrarladığı
girişimler çeşitli nedenlerle başarısız olmuştur. Telekomünikasyon
hizmetlerinin yeniden yapılandırılması kapsamında ve frekans tahsislerini
kolaylaştırmak için 2002’de Haberleşme Yüksek Kurulu ve Türk Telekom
RTÜK’ün ortakları haline getirilmiş ve frekans planlaması Türk Telekomun
görevlerine dâhil edilmiştir. Ancak bu çaba da söz konusu düzenleyici
(41)
6112 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında; “Üst Kurul,
Hükümet ile olan ilişkilerini Başbakan veya görevlendireceği bir bakan aracılığıyla
yürütür.” hükmü yer almaktadır. Bu şekildeki düzenlemeler diğer üst kurullarda da
bulunmaktadır. 6112 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin fıkrasının getirilmesindeki
amaç, RTÜK’ün bir bakanlığın ilgili veya bağlı kuruluşu haline getirilmeksizin bir
şekilde merkezi idare ilişkilendirilmek istenmesidir.
(42)
Bu kurumların kanunlarında kurum/kurul ile bakanlıklar arasındaki bağlantı için
“ilgili” ve “ilişkili” kavramları kullanılmıştır. “Đlgili kuruluş” kavramı 3046 sayılı
Kanunda “özel kanun veya statü ile kurulan, iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi
kuruluşları ile bunların müessese, ortaklık ve iştirakleri veya özel hukuki, mali ve idari
statüye tabi, hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşları” olarak tanımlanmıştır.
Mevzuatımızda “ilişkili kuruluş” kavramının tanımı olmadığı gibi ne amaçla
kullanıldığı hususuna söz konusu kurum ve kurulların kanunlarına ilişkin gerekçelerde
de yer verilmemiştir. Bu kavramın, özerk kurumların da bir şekilde merkezi idare ile
ilişkilendirilmesi ancak ilgili veya bağlı kuruluş da olmaması gereğinden kaynaklanan
pratik formül olduğu anlaşılmaktadır. Bkz. Gülseba Bahran; (2000 Temmuz-Aralık),
Özerk Kurumlar Hakkında Rapor, Sayıştay Dergisi, Sayı 46–47, s. 122–123.
(43)
2000’li yıllara kadar RTÜK’ün görev alanı içinde bulunan TRT, bu yıllardan
itibaren anılan Kurulun görev alanı içinden çıkarılmıştır. TRT, sadece devlet radyo ve
televizyonları için geçerli olan 2954 sayılı ayrı bir kanuna tabidir.
39
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
organlar arasındaki uyumsuzluk ve medya şirketlerinin baskısı nedeniyle
başarısız olmuştur.(44)
(44)
RTÜK’ün, kurulduğundan itibaren öncelikli görevi frekans planlamasının
yapılması ve bu plana göre frekans tahsislerinin gerçekleştirilmesiydi. Kanun, tahsisi
yapılacak kanalların dörtte birinin TRT’ye, geri kalan kanalların yarısının tam zamanlı,
diğer yarısının ise zaman paylaşımlı olarak kullanılmak üzere ticari yayıncılara tahsis
edilmesini öngörüyordu.
RTÜK, 1994 yılında, frekans planlarının hazırlanması için Bilkent Üniversitesi ile
anlaşmış ve tüm radyo ve televizyon yayıncılarını lisans başvurusu yapmaya
çağırmıştır. Başvurularını yapanlar, RTÜK’ün ihale duyurusu için uzun bir bekleyişe
başlamıştır. Yayıncılar, kanal sayısının tüm yayınları taşımaya yeterli olmayacağı ve
dolayısıyla kimi yayıncıların tahsis dışında bırakılacağı endişesini taşımışlardır.
Kanuna göre RTÜK göreve başladıktan sonraki ilk altı ay içerisinde frekans
tahsislerini gerçekleştirmek durumunda olmasına karşın, ilk tahsis ihalesi girişimi ancak
1997 yılında gündeme gelmiştir. RTÜK’ün ihalenin yöntemine ilişkin planı, ilk ihaleyi
yerel ve bölgesel kanallar için yapmak ve bu ihalenin ardından ulusal yayıncıların
katılacağı ikinci ihaleyi düzenlemekti. Ancak, MGK bu sürece müdahale etmiş ve
RTÜK’e ihalenin iptal edilmesi konusunda tavsiyede bulunmuştur.
Bu müdahalenin ardından MGK, RTÜK’e ihaleye katılan medya kuruluşlarının
sahiplerinin ve üst düzey yöneticilerinin bir ‘ulusal güvenlik belgesi’ alması koşulunu
getirmesini tavsiye etmiştir. Đhaleye katılacak yayıncılar bu belgeyi elde ederken
RTÜK, ulusal frekans ihalesinin 2001 Nisan ayında gerçekleştirileceğini duyurmuş
ancak, bu kez de ihale başka bir nedenle durdurulmuştur. Bazı yayıncılar, sadece yayın
izni için 1995’ten önce başvuran yayıncıların katılmasına izin verildiği için ihalenin
iletişim özgürlüğüne aykırı olduğunu savunarak Danıştay’a başvurmuştur. Mahkeme,
yayıncıların başvurusunu haklı görmüş ve yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Sonuç
olarak, yayıncılar karasal frekansları de facto kullanmayı sürdürmüşlerdir.
Bu kilitlenmeyi aşabilmek için hükümet, medya ve iletişim politikalarının
çerçevesinde bir değişiklik yapmış, RTÜK’ün frekans planı tamamlanmış olmasına
rağmen, Telekomünikasyon Kurumu (TK) bu planların yeniden gözden geçirilmek,
gerekiyorsa değişiklik yapmak ve onay için Haberleşme Yüksek Kuruluna (HYK)
göndermekle görevlendirilmiştir. RTÜK, bütün bunlardan sonra frekans ihalesini
gerçekleştirmeyi düşünmüştür.
TK’nin frekans planı üzerindeki çalışmasını tamamlamış olmasına karşın, frekans
tahsisleri iki düzenleyici kuruluş arasındaki anlaşmazlıktan dolayı gerçekleştirilememiştir. RTÜK, gözden geçirilen frekans planında, tahsisi yapılacak ulusal, bölgesel
ve yerel kanal sayıları belirtilmediği gerekçesiyle ihale duyurusu yapamayacağını öne
sürmüş, TK ise, bu kararın siyasi bir karar olduğunu ve kendi yetki alanının dışında
olduğunu savunmuştur.
Đki düzenleyici kurum 2002’de kararı HYK’nin vermesini istemiştir. HYK’nin
frekansların hangi kriterlere ve takvime göre ihale edileceğini karara bağlaması
gerekiyordu. Bunun ardından, RTÜK bu çerçeveye göre ihale sürecini duyuracaktı.
Fakat iki yıl süren bir bekleyişten sonra Aralık 2004 ve Mart 2005’teki toplantılarının
ardından HYK analog frekans tahsisleriyle ilgili tüm çalışmalardan vazgeçilmesine
karar verildiğini ve dijitale geçiş çalışmalarına başlanacağını açıklamıştır.
40
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
Radyo ve Televizyon Kanununun 2002’de değiştirilmesinin
ardından, hükümet 1994’te geçici lisans verilen 23 yayın kuruluşuna ulusal
yayın yapmak için daimi lisans vermiş, ancak diğer firmalar için ek
frekanslar tahsis edememiştir. Bu durum, yeni şirketlerin yayın pazarına
girmesini önlemiş, hâlihazırda mevcut olan bir radyo ve/veya televizyonu
satın almayı pazara girmenin tek yolu haline getirmiştir.
Ülkemizde radyo ve televizyon yayınları karasal,(45) kablo, uydu ve
elektronik olarak dört ayrı ortamda yapılmaktadır. Türkiye’de 22 ulusal,
15 bölgesel ve 210 yerel olmak üzere toplam 247 televizyon kuruluşu ile
35 ulusal, 98 bölgesel ve 934 yerel olmak üzere 1067 radyo kuruluşu
mevcuttur. Ayrıca muhtelif illerde 77 televizyon kuruluşu kablo üzerinden
yayın gerçekleştirmektedir. RTÜK tarafından TV yayını yapmak isteyen
135, radyo yayını yapmak isteyen 51 kuruluşa uydudan yayın yapmaları için
gerekli lisans ve yayın izinleri verilmiştir. Đki kuruluş da (Digitürk ve
D-Smart) uydu platform işletmecisi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.(46)
6112 sayılı Kanun, sektörün sorunlarına daha etkin çözüm
getirilmesi, karasal ortamda 1994 yılından beri süren lisanssız dönemin sona
erdirilmesi, kanal ve frekansların daha etkin ve verimli kullanılması gibi
konularda önemli düzenlemeler getirmektedir. 6112 sayılı Kanun, onlarca
yıldır süren çözümsüzlükleri aşmayı amaçlamaktadır. Frekans tahsisi
görevini yeniden RTÜK’e veren Kanun, frekansların dağıtımının iki sene
içerisinde yapılmasını öngörmekte ve mevcut yayıncılara öncelik
tanımaktadır.
Televizyon kanal ve radyo frekans planlamalarını yapma veya
yaptırma görevi Üst Kurulun görevidir. Frekans planlarında ulusal, bölgesel
ve yerel karasal yayın ağlarının sayıları ve türleri ile sayısal yayınlar için
multipleks sayıları belirlenmektedir. Üst Kurul 6112 sayılı Kanun ile frekans
planlaması ve sıralama ihalesi yapma, lisans verme, frekans/kanal tahsisi ve
uygulamada görevli ve yetkili kılınmıştır. Karasal sayısal yayına geçişe
ilişkin çalışmalar başlatılmıştır.
2008 yılında kabul edilen 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 36 ncı
maddesine göre ulusal frekans planında karasal radyo ve televizyon yayınları için
ayrılmış televizyon kanal ve radyo frekans planlama yetkisi RTÜK’e verilmiştir. 2011
yılında çıkartılan 6112 sayılı Kanun ile RTÜK’ün bu yetkiyi nasıl kullanacağı açık ve
net bir şekilde düzenlenmiştir.
(45)
3984 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1994 yılından beri karasal yayın
kuruluşları lisanslandırılamadığından, özel radyo ve televizyon kuruluşları halen geçici
yayın izniyle yayın yapmaktadırlar.
(46)
http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=0754bf63-7be74161-ae30-cc113da235a8. E.T: 13.02.2012.
41
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
Kanun çerçevesinde, Karasal ortamdan yapılan TV yayınları için en
geç 2 yıl içerisinde karasal sayısal TV sıralama ihalesinin yapılması,
sıralama ihalesine katılacak medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yayıncılık
alanında en az bir yıl faaliyette bulunmuş olması, tahsis tarihinden itibaren
iki yıl içerisinde tahsis edilen kanallardan yayına başlama zorunluluğu, ihale
sonrası 2 yıl içerisinde karasal analog TV yayınlarına son verilmesi, radyo
yayınları için sıralama ihalesinin, analog televizyon yayınlarının
kapatılmasının ardından altı ay içinde yapılması (4 yıl+6 ay)
planlanmaktadır.
2011’de kabul edilen 6112 sayılı Kanunun bir amacı, ulusal mevzuat
ile AB müktesebatı arasındaki uyumsuzluğu gidermektir.(47) AB’nin Görsel
Đşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi temel alınarak hazırlanan Kanun, radyotelevizyon yayıncılığına yeni bir anlayış getirmekte ve önceki yıllarda TRT
ile özel radyo-televizyon kuruluşları arasındaki iç çekişmeler yüzünden
durma noktasına gelen dijital yayıncılığa geçişin önünü açmaktadır. Yasada,
“radyo” ve “televizyon” terimleri “medya hizmet sağlayıcıları” ifadesiyle
değiştirilmekte ve yeni bir kategori olarak “isteğe bağlı yayın hizmeti”
getirilmektedir.
2011 yılında yapılan değişiklik sonucu RTÜK’de önemli
değişiklikler yapılmış, sektörün Avrupa Birliği standartlarına(48) uygun
düzenlenmesine çalışılmış, karasal sayısal yayına geçiş net bir takvime
(47)
Bu duruma bir örnek vermek gerekirse Türk Medyası için yabancı sermaye
kanunen sınırlandırılmıştır. Mevzuattaki %25’lik sınırlama, AB’nin temel
serbestilerinden olan “Sermayenin Serbest Dolaşımı” ilkesi ile çelişki içindeydi. Yeni
mevzuat değişikliği ile bu oran %50’ye çıkarılmıştır. Diğer ülkelere nazaran yabancı
sermeyenin Türk medyasına ilgisinin az olmasının sebepleri; mülga 3984 sayılı
Kanunda yer alan %25 yabancı sınırı, medyanın şeffaf olmaması ve karlılık düzeyinin
düşük olmasıdır. 6112 sayılı Kanun ile “Sermayenin Serbest Dolaşımı” ilkesi açısından
önemli bir adım atılmıştır.
(48)
Avrupa Birliği (AB) mevzuatına uyum çalışmaları kapsamında “Bilgi Toplumu
ve Medya” başlığı ile açılan 10 uncu Fasılda AB’ye sunulan Eylem Planı ile Ortak
Müzakere Pozisyon Belgesinde, AB mevzuatı ile tam uyumun 2009 Aralık ayı sonuna
kadar tamamlanması taahhüt edilmiştir. Bu çerçevede Tasarı ile 19 Aralık 2007
tarihinde yürürlüğe giren 89/552/EEC sayılı Avrupa Birliği Görsel-Đşitsel Medya
Hizmetleri Yönergesi ile uyum sağlanması amaçlanmıştır. AB Görsel Đşitsel Medya
Hizmetleri Yönergesi hükümleri esas alınarak hazırlanan 6112 sayılı Kanun, sektörün
sorunlarına çözümler getirmekte, karasal ortamda 1994 yılından beri süren lisanssız
dönemin bitirilmesini öngörmekte, düzenleme konusundaki yetki karmaşasını ortadan
kaldırmakta, yayın denetimi konusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu (Üst Kurul)
daha etkin kılmakta ve yayıncılık sektöründe rekabeti ve çoğulculuğu sağlamayı
amaçlayan hükümler içermektedir. http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?
icerik_id=dc325c1f-6eca-4a19-a87b-7dbe857c2d09, (erişim tarihi 11.11.2013).
42
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
bağlanmış, eski yasada bulunmayan ürün yerleştirme, isteğe bağlı yayıncılık,
izleyici temsilciliği, koruyucu sembol sistemi, verici tesis ve işletim şirketi
gibi birçok değişikliğe gidilmiştir.
6112 sayılı Kanunda, bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşta,
doğrudan toplam yabancı sermaye payının, ödenmiş sermayenin yüzde
ellisini geçemeyeceği belirtilmekte olup, doğrudan yabancı payın en fazla
%50 olabileceği öngörülmektedir. Ayrıca, Kanunda yabancı bir gerçek veya
tüzel kişinin en fazla iki medya hizmet sağlayıcı kuruluşa doğrudan ortak
olabileceği düzenlenmiştir. Diğer taraftan, medya hizmet sağlayıcı
kuruluşların ortağı olan şirketlere yabancı gerçek veya tüzel kişilerin iştirak
ederek yayın kuruluşlarına dolaylı ortak olmaları hâlinde, yayıncı
kuruluşların yönetim kurulu başkanı, başkan vekili ile yönetim kurulu
çoğunluğu ve genel müdürünün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması ve
ayrıca yayıncı kuruluş genel kurullarında oy çoğunluğunun Türkiye
Cumhuriyeti tabiiyetini haiz gerçek veya tüzel kişilerde bulunmasının
zorunlu olduğu hükümleri yer almaktadır. Bu getirilen düzenleme ile,
yayıncı kuruluş genel kurulunda oy çoğunluğunun Türkiye Cumhuriyeti
tabiiyetini haiz kişilerde olması gerektiği yönündeki hüküm nedeniyle,
yayıncı kuruluşta bir yabancı kişinin dolaylı ortaklığı bulunması durumunda,
yayıncı kuruluşun oy çoğunluğunun Türk vatandaşlarında olacak şekilde,
ana sözleşmelerine hüküm koyarak düzenleme yapmaları gerekmektedir.
Mülga 3984 sayılı Kanunda eksik olan medya sahipliğine yönelik
düzenleme 6112 sayılı Kanunla getirilmiştir. Kanunda medya sektöründe
faaliyet gösteremeyecekler sayılmış ayrıca medya sahipliği dört karasal
lisansla sınırlandırılarak gelir payı sınırı getirilmiştir. Sektöre hakim olmayı
önleyecek ticari iletişim geliri sınırı ile yoğunlaşmayı önlemeye yönelik
önemli bir adım atılmıştır.
6112 sayılı Kanun ile öngörülen yeni düzenlemeler şu şekilde
özetlenebilir.(49)
‒ Yayıncı kavramı yerine “medya hizmet sağlayıcısı” kavramı
getirilmiş, isteğe bağlı yayıncılık, Avrupa eserleri, öz-denetim, platform
işletmecileri, alt yapı işletmecileri ve multipleks işletmecisi, verici tesis ve
işletim şirketi gibi yeni kavramlar yasaya girmiştir.
‒ Yeni medya ortamında önemli bir role sahip olan platform
işletmecilerinin, medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara verdikleri hizmetlerde
(49)
Taha YÜCEL, (Nisan 2011), 6112 sayılı Yasa Sektörle Yakın Đşbirliği Đçinde ve
Demokratik Bir Süreçle Hazırlandı, Ict Media- Bilgi ve Đletişim Teknolojileri Dergisi,
Sayı 16, Ankara, s. 6-16.
43
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
tarafsızlık ve hakkaniyet ilkelerine riayet etmelerine ilişkin düzenlemeler
getirilmiştir.
‒ Denetimdeki kamu-özel ayrımı giderilerek TRT tekrar denetim
altına alınmıştır.(50) TBMM TV gibi kamu yayınları tamamen TRT çatısı
altında toplanmıştır.
‒ Frekans ihaleleri özellikle radyolar için uzun bir döneme çekilmiş
ve ihaleye girecek kuruluşlarda bir yıllık deneyim şartı aranması kriteri
getirilmiştir.
‒ Vericilerin tek bir şirkette toplanması düzenlenmiş ve sayısal
karasal yayına geçiş net bir takvime bağlanmıştır.
‒ Yayıncı şirketlerin ortaklık yapıları düzenlenmiştir.
‒ Reklâm payı %5’ den %3’e indirilmiş ve ödemelerin
vadelendirilmesi düzenlenmiştir.
‒ Yayın lisans süresi 5 yıldan 10 yıla çıkarılmıştır.
‒ Ürün yerleştirme gizli reklâm olmaktan çıkarılarak, ürün
yerleştirmeye ilişkin düzenlenme yapılmıştır.
(50)
Türkiye’de 3984 sayılı Kanunun ilk şeklinde, 35 inci maddede TRT’nin
yayınlarının denetimi yetkisi RTÜK’e verilmişti. RTÜK’ün müeyyide olarak yayın
durdurma yetkisi yoktu. Yayın ilke ve esasları ihlâl edildiğinde TRT önce uyarılıyordu.
Đhlâlin tekrarlanması durumunda, özel yayıncılar için söz konusu olan yayın durdurmayı
gerektirecek hallerde, TRT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulunun görevi sona eriyordu.
2002 yılında, 4756 sayılı Kanunla 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanunun 35 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece bir
süreliğine RTÜK’ün TRT üzerinde hiçbir düzenleme, denetleme ve yaptırım yetkisi
kalmamıştır.
Ancak 6112 sayılı Kanunun “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun yükümlülüğü”
başlıklı 45’inci maddesine göre; “(1) 8’inci maddede belirtilen yayın ilkeleri ile bu
Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümleri, Türkiye RadyoTelevizyon Kurumu yayınları hakkında da uygulanır. (2) Söz konusu yükümlülüğün
yerine getirilmemesi hâlinde, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ihlâlin niteliği açıkça
belirtilerek Üst Kurulca uyarılır ve yükümlülüğün gereğinin yerine getirilmesi ilgili
Bakanlığa bildirilir.” hükmü getirilmiştir. Burada dikkati çeken nokta, TRT’nin ticari
yayıncılarla aynı ilkeler kapsamında denetlendiği, ancak ihlal durumunda yalnızca ilgili
bakanlığa bildirimde bulunulacağı ifadesidir. Bu anlamda yürütmenin TRT üzerindeki
etkisi pekiştirildiği söylenebilir ise de, 6112 sayılı Kanunun “Görev ve yetkiler” başlıklı
37 nci maddesinde, “Üst Kurulun görev ve yetkileri şunlardır: (…) Türkiye RadyoTelevizyon Kurumu Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu üyeliği için adayları
belirlemek.” hükmü yer almakta ve RTÜK’ün konumunu güçlendirmektedir. Bu hükme
göre TRT Genel Müdürlüğü ve dört Yönetim Kurulu üyeliği için adaylar RTÜK
tarafından belirlenmektedir. RTÜK’ün buradaki yetkisi, yürütmeye karşı değil topluma
karşı sorumlu olması gereken TRT için önemli bir güvencedir.
44
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
‒ Đzleme ölçümleri denetim altına alınmıştır.
‒ Đthalat, ihracat, pazarlama ve finans kuruluşlarının yayın
kuruluşlarına ortak olabilmesine imkân sağlanmıştır.
‒ 4207 sayılı Kanun hariç, diğer kanunlarla medya hizmet sağlayıcı
kuruluşlar için zorunlu yayın yükümlülüğü taşıyan düzenlemeler yürürlükten
kaldırılmıştır.
‒ Sorumlu müdürlük ve izleyici temsilciliği düzenlenmiştir.
‒ Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile yaptırımı belirlenmiş durumlara,
çifte ceza anlamına gelecek maddeler çıkarılarak, konu yeniden
düzenlenmiştir.
‒ Zorunlu olan kamu ilan ve duyurularının yapılması
uygulamasından vazgeçilmiştir.
‒ YSK tarafından öngörülen usul ve esaslar çerçevesinde, siyasi
reklâmlar yasal hale gelmiştir.
03 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ile yayıncılık
mevzuatı günün koşullarına, sektörün ihtiyaç ve beklentilerine, Avrupa
Birliği müktesebatına uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. 6112 sayılı
Kanunla yeni teknolojilerin kullanılmasına olanak sağlayacak yasal çerçeve
oluşturulmuş, ulusal frekans planlarını yapma yetkisi yeniden Radyo ve
Televizyon Üst Kuruluna verilmiştir. Đletişim ve yayıncılık sektöründeki son
gelişmeleri de kapsayacak şekilde hazırlanan Kanun, internet protokollü
televizyon, sayısal yayıncılık ve yüksek çözünürlüklü televizyon yayıncılığı
gibi yeni yayın teknolojilerinin uygulanmasına yönelik belirsizlikleri ortadan
kaldıran yeni açılımlar getirmiştir.
45
Bağımsız Đdari Otoriteler:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun
KAYNAKÇA
Altundiş, Mehmet; Bağımsız Đdari Otoritelerin Türk Hukukunda Ortaya Çıkardığı
Sorunlar ve Türk Hukukuna Etkileri, http://www.danistay.gov.tr/makale_mehmet_
altundis113.htm, (erişim tarihi 11.04.2011).
Akıncı, Müslüm; (Temmuz 1999), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Ombudsman, Beta,
1. Bası.
Atay, E. Ethem; (Haziran–Aralık 2006), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Türkiye
Uygulaması, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt X, Sayı 1–2.
Atay, E. Ethem; Fransız Đdare Hukukunda Bağımsız Đdari Otoriteler: Rekabet
Konseyi, Perşembe Konferansları 6, RK Yayınları, Yayın No: 57.
Aydın, Vahdettin; Aktel, Mehmet; Avşar, Nilüfer; (2005), Neo-Liberal Düşüncenin
Türkiye Bağlamında Yeni Yönetsel Aktörleri: Bağımsız Đdari Otoriteler-Üst Kurullar,
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt No 1, Sayı 1.
Aziz, Aysel; (1994), 3984 sayılı Radyo Televizyon Yasası, ĐLEF yıllık 93, Ankara,
AÜĐF Yayınları.
Bahran, Gülseba; (Temmuz–Aralık 2000), Özerk Kurumlar Hakkında Rapor,
Sayıştay Dergisi, Sayı 46–47.
(Derleyen) Kejanlıoğlu, D. Beybin; Adaklı, Gülseren; Çelenk, Sevilay; (2001),
Yayıncılıkta Düzenleyici Kurullar ve RTÜK, Medya Politikaları, Ankara, Đmge
Kitabevi.
Duran, Lûtfî; Türkiye’de Bağımsız Đdari Otoriteler, Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 30,
Sayı 1.
Erkut, Celal; (1998), Bağımsız Đdari Makamlar Müessesesi Açısından Sermaye
Piyasası Kurulunun Kısa Bir Değerlendirmesi, Bağımsız Đdari Otoriteler (Editör:
Kaboğlu, Đbrahim), Đstanbul, Alkım Yayıncılık.
Germeyan, Berç; Deniz, Eda; (Aralık 2004), Bağımsız Đdari Otoriteler Kapsamında
Rekabet Kurumu, Vergide Gündem, http://www.vergidegundem.com/tr/makale?
groupId=10156&publicationId=6666686&version=0.0, (erişim tarihi 07.11.2013).
Gözler, Kemal; (2009), Đdare Hukuku, Ekin Yayınları, Bursa, 2. Baskı, Cilt 1.
Günday, Metin; (2004), Đdare Hukuku, 9. Baskı, Ankara, Đmaj Yayıncılık.
Günday, Metin; (2001), Bağımsız Đdari Otoriteler, Ankara, Rekabet Kurumu
Yayınları.
Günday, Metin; Rekabet Hukuku ve Yargı, RK Yayınları, Yayın No. 30.
Kaboğlu, Đbrahim; (1996), Özgürlükler Hukuku, Đstanbul, AFA Yayınları.
Kavruk, Hikmet; Türk Kamu Yönetiminde Bağımsız Đdari Otoriteler ve Ajanslar,
s. 120, http://iibfdergisi.ksu.edu.tr/Imagesimages/files/10(2).PDF, 07.11.2013.
Kaya, Ali; (2004), Bağımsız ve Düzenleyici Üst Kurullar, Eğitim Kitabevi, Konya.
Serdar, Đlknur; (1999), Radyo ve Televizyon Yoluyla Kişilik Hakkının Đhlali ve
Kişiliğin Korunması, Ankara, Seçkin Yayınları.
Sezen, Seriye; (Editör); Kamu Yönetimi Sözlüğü, Türkiye ve Ortadoğu Amme
Đdaresi Enstitüsü Yayın No: 283.
46
Erhan TUTAL
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47)
Sezer, Özcan; Önder, Özgür; Küreselleşme Süreci ve Siyaset-Yönetim Ayrımında Bir
Sorun Alanı: Bağımsız Đdari Otoriteler (Üst Kurullar), http://iibfdergisi.ksu.edu.tr/
Imagesimages/files/9(2).PDF. (erişim tarihi 11.11.2013).
Sobacı, M. Zahid; (2006), Türk Đdari Teşkilatındaki “Adalar”:Bağımsız Đdari
Otoriteler, AÜHFD.
Soybay, Selçuk; (Ocak 1995), Bağımsız Đdari Otoriteler Eliyle Đdarenin Denetimi,
Đdare Hukuku ve Đlimleri Dergisi.
Tekinsoy, M. Ayhan; (Bahar 2007), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Regülasyon
Anlayışı-Tartışmalar, Sorunlar, Ankara Barosu Dergisi, Yıl 65, Sayı 2.
Tiryaki, Refik; Bağımsız Đdari Kurum Olarak RTÜK, http://dergiler.ankara.edu.
tr/dergiler/38/284/2597.pdf (erişim tarihi 11.04.2011).
Yılmaz, Ejder; (Kasım 1999), Rekabet Kanunu Uygulamasında Usul ve Đspat
Sorunları, Rekabet Kurumu Perşembe Konferansları, Ankara.
Yılmaz, Yunus; Fransa’da Bağımsız Đdari Otoriteler, Askeri Yüksek Đdare
Mahkemesi Dergisi, No: 20, http://www.msb.gov.tr/ayim/Ayim_makale_detay.asp?
IDNO=66, (erişim tarihi 07.11.2013).
Yücel, Taha; (Nisan 2011), 6112 sayılı Yasa Sektörle Yakın Đşbirliği Đçinde ve
Demokratik Bir Süreçle Hazırlandı, Ict Media-Bilgi ve Đletişim Teknolojileri Dergisi,
Sayı 16, Ankara.
Ulusoy, Ali; (2003), Bağımsız Đdari Otoriteler, Turhan Kitabevi, Ankara.
Uysal, Mehmet; (2007), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Türk Kamu Yönetimine
Etkileri, Isparta, Yüksek Lisans Tezi.
TÜSĐAD, Bağımsız Düzenleyici Kurumlar ve Türkiye Uygulaması, TÜSĐADT/2002–12/349, Đstanbul, Aralık 2002.
47

Benzer belgeler