Sayı 18 - Milli Savunma Bakanlığı

Transkript

Sayı 18 - Milli Savunma Bakanlığı
I
Yeni Başlayanlar İçin
AÇIKLAMALI, İÇTİHATLI
ASKERÎ YARGILAMA USUL KANUNU
Dr. Ferhat FERHANOĞLU
Hâkim Tuğamiral
Askerî Yargıtay Başkanı
ANKARA
GENELKURMAY BASIM EVİ
2005
II
ÖNSÖZ
Askerî Yargılama Usulü Kanunu Şerhi şeklindeki eserlerin en
önemlilerinden biri olan Hulûsi ÖZBAKAN’ın “Askerî Yargılama Usulü
Kanunu”nun basım tarihinin üzerinden 16 yıl geçmiş olması, bu arada
Anayasada, Usul Kanunlarımızda yapılan değişiklikler ve bunlara paralel içtihat
değişiklikleri bu konuda yeni bir şerhe ihtiyaç doğmasına neden olmuştur.
Mesleğe başlayan stajyer arkadaşlarla her görüşmede bu konudaki sıkıntıları
dinlemişimdir.
Kanun değişikliklerinin bir bölümü CMUK’da derhâl yapılmış,
AsYUK’da bu değişiklikler daha geç gerçekleşmiştir. Bu durum iki kanun
arasında gene genel kanun-özel kanun ilişkisi bulunup bulunmadığını, iki usul
kanunu arasında kıyasın mümkün olup olmadığını gündeme getirmiş (*), Askerî
Yargıtay, açıklık bulunmayan hâllerde usulde kıyas hükümlerinin
uygulanacağını gözeterek kanunlarında değişiklik yapılmasını beklemeden yeni
kuralları uygulama yolunu seçmiştir. CMK’nın yürürlüğe girdiği ve AsYUK’yı
da değiştirmek için AsYUK Tasarı Taslağı’nın hazırlandığı ve Taslakta birçok
AsYUK kuralının yürürlükten kaldırılıp yerine CMK’nın ilgili maddelerinin
uygulanacağı belirtilmiş olduğundan, bu dönemde şerh yazmanın güçlüğü
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, hem mevcut kanunun
açıklamasını ve ilgili içtihatlarını vermeğe, hem de yasalaşacağı muhakkak
görünen Taslağın her maddede yaptığı değişiklikleri göstermeğe, madde
lağvedilmekte ise yerine uygulanacak CMK’nın madde numarası verilmeye
çalışılmış, böylelikle değişikliğin gerçekleşmesi hâlinde de yararlanılabilecek
bir eser olması sağlanmaya çalışılmıştır.
Özellikle mesleğe yeni başlayanlara ve askerî yargıya ilgi duyacaklara
hizmet amacını taşıyan bu çalışmamız, yararlı olabilir ve yararlananlar
tarafından iyilikle anılmamızı sağlayabilirse bahtiyarlığımız büyük olacaktır.
Tüm genç meslektaşlarıma ve Askerî yargı ile ilgilenenlere yararlı
olmasını diler, yazımında, tashihinde ve basımında emeği geçen değerli
arkadaşlarıma şükranlarımı sunarım. 30.06.2005
Dr. Ferhat FERHANOĞLU
Hâkim Tuğamiral
Askerî Yargıtay Başkanı
(*) Bu konudaki fikirler için Bknz. ERMAN, Askerî Ceza Hukuku Umumî Kısmı
ve Usul, 7.Bası, İstanbul 1983, s.306, KUNTER-YENİSEY Muhakeme Hukuku
Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 13. Bası, İstanbul, s.19, ÖZGEN Askerî
Yargının Delil ve Savunma Kanunlarına Bakışı, Askerî Yargıtay’ın 80. Yıl
Kuruluş Sempozyumu , 1999 Ankara s.77.
III
1
KISALTMALAR
a.g.e
: adı geçen eser
AİHM
: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
AİHS
: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
As.Yrg.
: Askerî Yargıtay
As. Yrg. Drl. Krl.
: Askerî Yargıtay Daireler Kurulu
As. Yrg. İBK
: Askerî Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı
AsYUK
: Askerî Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü
Kanunu
Bknz.
: Bakınız
CD
: Ceza Dairesi
CMK
: Ceza Muhakemesi Kanunu
CMUK
: Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
D.
: Daire
Md.
: Madde
s.
: sayfa
S.K.
: Sayılı Kanun
TCK
: Türk Ceza Kanunu
TSK
: Türk Silâhlı Kuvvetleri
Uyş. Mah.
: Uyuşmazlık Mahkemesi
vd.
: ve devamı
YCGK
: Yargıtay Ceza Genel Kurulu
YİBK
: Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı
2
KISALTMALAR
a.g.e
: adı geçen eser
AİHM
: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
AİHS
: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
As.Yrg.
: Askerî Yargıtay
As. Yrg. Drl. Krl.
: Askerî Yargıtay Daireler Kurulu
As. Yrg. İBK
: Askerî Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı
AsYUK
: Askerî Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü
Kanunu
Bknz.
: Bakınız
CD
: Ceza Dairesi
CMK
: Ceza Muhakemesi Kanunu
CMUK
: Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
E.
: Daire
Md.
: Madde
s.
: sayfa
S.K.
: Sayılı Kanun
TCK
: Türk Ceza Kanunu
TSK
: Türk Silâhlı Kuvvetleri
Uyş. Mah.
: Uyuşmazlık Mahkemesi
vd.
: ve devamı
YCGK
: Yargıtay Ceza Genel Kurulu
YİBK
: Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı
3
ASKERÎ MAHKEMELER KURULUŞU VE
YARGILAMA USULÜ KANUNU
Kanun Numarası
: 353
Kabul Tarihi
: 25/10/1963
Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 26/10/1963 Sayı: 11541
(Mükerrer)
BİRİNCİ KISIM
Genel Esaslar
BİRİNCİ BÖLÜM
Kuruluş :
MADDE 1 - (Değişik birinci fıkra : 21/01/1981-2376/ 1 md.) Türk
Milleti adına yargı yetkisini kullanacak askerî mahkemeler; kolordu, ordu,
(deniz ve havada eşidi) ve kuvvet komutanlıkları ile Genelkurmay
Başkanlığı nezdinde Millî Savunma Bakanlığınca kurulur.
Kuvvet Komutanlıklarının yapacakları teklif veya Genelkurmay
Başkanlığının, doğrudan doğruya göstereceği lüzum üzerine, diğer kıt’a
komutanlıkları veya askerî kurum amirlikleri nezdinde de Millî Savunma
Bakanlığınca askerî mahkeme kurulabilir ve aynı yolla kaldırılabilir.
Bir garnizonda aynı Kuvvetten nezdinde askerî mahkeme
kurulması gereken birden fazla kıt’a komutanlığı bulunursa Genelkurmay
Başkanlığının uygun göreceği bir kıt’a komutanlığı nezdinde Millî
Savunma Bakanlığınca yeteri kadar askerî mahkeme kurulması ile
yetinilebilir.
Askerî Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58 ve 59 uncu maddeleri ile 148
inci maddesinin (B) fıkrasında yazılı suçları işleyenlerin yargılanmaları
Millî Savunma Bakanlığının önceden tespit ve Resmî Gazete ile
yayınlayacağı askerî mahkemelerde yapılır.
*Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları, ordu ve kolordu
komutanlıkları ve bunların eşitlerinde askerî mahkeme kurmak zorunludur.
Kolordudan daha küçük birliklerde askerî mahkeme; kuvvet komutanlıklarının
teklifte bulunması, Genelkurmay Başkanlığının doğrudan doğruya lüzum
görmesi üzerine Millî Savunma Bakanlığınca kurulabilir.
Aynı kuvvetten birden fazla askerî mahkemeye gerek görülmez ise
yukarı maddedeki yöntemle azaltılabilir.
4
Belirli suçların yargılanması Millî Savunma Bakanlığının önceden
belirleyip Resmî Gazetede yayımlayacağı askerî mahkemelerde yapılır. Bu
nedenle ASCK’nın 55, 56, 57, 58 ve 59 uncu maddeleri ile 148/B maddesinde
gösterilen suçları işleyenlerin yargılanmaları Genelkurmay Askerî
Mahkemesinde yapılmaktadır.
*Yeni Askerî Yargılama Usûl Kanunu Tasarı Taslağı ile son fıkradaki
55, 56, 57, 58 ve 59. maddeleri ile 148. maddenin B fıkrasında yazılı suçlar
deyimi yürürlükten kaldırılmakta yerine, 35 ve 36. maddeleri ile 98. maddenin
birinci fıkrasında yazılı suçlar deyimi getirilmektedir. Şöyle ki;
TASLAK MADDE 1 - 25/10/1963 tarihli ve 353 Sayılı Askerî
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 1 inci maddesinin son
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Askerî Ceza Kanununun 35 ve 36 ncı maddeleri ile 98 inci maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendinde yazılı suçları işleyenlerin yargılanmaları Millî
Savunma Bakanlığının önceden tespit ve Resmî Gazete ile yayımlayacağı askerî
mahkemelerde yapılır.”
***(Madde numaraları 1632 Sayılı Askerî Ceza Kanununun 55, 56, 57,
58 ve 59 uncu maddeleri ile 148 inci maddesinin (B) fıkrası karşılığı Askerî
Ceza Kanunu Tasarısı Taslağında yer alan maddeler olup, Taslağın
Başbakanlığa sevk edilmesi hâlinde, son şekline göre madde numaralarında
düzeltme yapılması gerekecektir.)
Mahkeme kuruluşu :
MADDE 2 - Askerî mahkemeler iki askerî hâkim ve bir subay
üyeden kurulur. Ancak Genelkurmay Başkanlığı nezdindeki askerî
mahkeme, general ve amiralleri yargıladığı zaman üç askerî hâkim ile iki
general veya amiralden kurulur.
(Ek : 16/10/1981 - 2538/1 md.) 200 ve daha fazla sanık hakkında
açılan davalarda askerî mahkeme dört hâkim ve bir subay üyeden kurulur.
Duruşma sonuçlanıncaya kadar birleştirme veya başka nedenlerle sanık
sayısının 200 veya daha fazla miktara ulaştığı davalarda da bu hüküm
uygulanır. Ancak, duruşma sonuçlanıncaya kadar görülmekte olan
davadaki sanık sayısının bu miktardan aşağı düşmesi hâlinde, askerî
mahkeme kuruluşunda değişiklik yapılamaz.
Askerî mahkeme kurulunda bulunanların en kıdemlisi mahkeme
başkanlığı görevini yapar.
*Askerî mahkemeler kural olarak heyet hâlinde görev yaparlar. Bu
heyet üç kişiden oluşur. Üç kişiden ikisinin hâkim sınıfından, birinin muharip
sınıftan bir subay olması gerekir.
5
Genelkurmay Başkanlığı nezdindeki askerî mahkeme de kural olarak
aynı şekilde oluşur, ancak sanık bir general ya da amiral ise o zaman heyet beş
kişiden oluşur. Beş kişiden üçü hâkim sınıfından olmalıdır, diğer ikisi muharip
general veya amiral olmalıdır.
İki yüz veya daha fazla sanığın söz konusu olduğu davalarda askerî
mahkeme dört hâkim ve bir subay üyeden oluşur daha sonra sanık sayısı
değişse de bu beş kişilik heyet davayı sonuçlandırır.
Askerî mahkemelerde başkanlık ayrı şey kıdemli hâkimlik ayrı şeydir.
Başkan heyetteki en kıdemli hâkim ya da muharip subaydır. Duruşmanın
inzibatından sorumludur. Duruşmayı usul kanunu çerçevesinde yürütmek ve
duruşma tutanağını tutmak ise kıdemli hâkimin görevidir.
*As.Yrg.1.D. 10.01.2001, 20-17 (ASCK’nın 58 inci maddesi aracılığıyla
TCK’nın 153/2 nci maddesindeki suçu işleyenlerin yargılanma yeri
Genelkurmay Başkanlığı Askerî Mahkemesidir.)
Subay üyelerin nitelikleri :
MADDE 3 - Askerî mahkemelerde bulunacak subay üyelerin, en az
yüzbaşı rütbesinde muharip sınıftan bulunmaları, sanığın astı ve yargılama
süresince en yakın amiri olmamaları ve taksirli suçlar hariç, bir cürüm ile
hükümlü bulunmamaları şarttır.
Savaşta esir edilen subayların yargılanmalarında rütbeleri imkân
nispetinde gözetilir.
*Subay üyelerin 1) En az yüzbaşı rütbesinde, 2) Muharip sınıftan
olması, 3) Sanığın astı olmaması, 4) Yargılama süresince sanığın en yakın amiri
olmaması, 5) Taksirli suçlar hariç bir cürüm ile hükümlü bulunmaması gerekir.
*As.Yrg. İBK 2002/1998 1-1 (istinabe edilen mahkemedeki subay
üyenin de sanıktan kıdemsiz olmaması gerekir.), As.Yrg. 2.D. 21.10.1964,
926/964 (Kurulda daha kıdemli subay varken, duruşma hâkiminin mahkeme
başkanlığı yapması kanuna aykırıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağında YTCK’da cürüm-kabahat ayrımı kaldırılıp suç
kavramına yer verildiğinden, bu değişime paralel olarak “cürüm” yerine “suç”
kavramına yer verilmiştir. (Tasarı Taslağı Madde 2) Şöyle ki;
TASLAK MADDE 2 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
6
“Askerî mahkemelerde bulunacak subay üyelerin, en az yüzbaşı
rütbesinde muharip sınıftan bulunmaları, sanığın astı ve yargılama süresince en
yakın amiri olmamaları ve taksirli suçlar hariç, bir suçtan hükümlü
bulunmamaları şarttır.”
Subay üyelerin Seçimi :
MADDE 4 - Subay üyeler ile yedekleri, nezdinde askerî mahkeme
kurulan komutan veya askerî kurum amiri tarafından her yılın Aralık
ayında o mahkemenin yetkisine giren birlik ve kurum mensupları
arasından bir yıl süre ile değiştirilmemek üzere seçilir.
Bunların görevlerini yapmalarına sürekli engeller çıktığında
yerlerine başkaları seçilebilir.
*Subay üyeler ile yedeklerinin her yıl aralık ayında nezdinde askerî
mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amiri tarafından bir yıl süre ile
ve değiştirilmemek üzere seçilmesi gerekir.
İdeal olanı, bir subay üyenin askerî mahkemeye atanmışçasına orada
sürekli görevlendirilip ondan verim alınmasıdır. Böyle bir subay üye gerektiği
gibi dava dosyaları ile ilgilenme ve yerinde karar verme olanağına kavuşabilir.
Aksi hâlde aslî görevini düşünüp mahkemede görev almayı külfet olarak
niteleyecek subay üye görevlendirilmiş olur.
*As.Yrg. 2.D. 27.11.1996, 769-766 (Heyete Başkan olarak katılan
subay üyenin, 353 Sayılı Kanunun 4. maddesi belirlenen listede ismi olanlar
arasında bulunmayanlardan tayini kanuna aykırıdır.)
Kanunda yazılı nitelikte subay üye bulunamaması :
MADDE 5 - Kanunda yazılı nitelikte subay üye yoksa veya mevcut
olanların görevlerini yapmalarına kanunî engeller bulunursa, nezdinde
askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri uygun
nitelikte subay üyenin seçimi için en yakın kıt’a komutanına veya askerî
kurum amirine başvurur. Buna rağmen uygun nitelikte subay üye
bulunmazsa, en yüksek komuta makamından itibaren sıra ile aşağı
derecelerdeki komuta mevkilerinde bulunan subaylar üye olarak
görevlendirilirler.
*Mahkemenin kurulu bulunduğu komutanlık nezdinde genellikle kıdemli
sanıkların söz konusu olması hâlinde, daha kıdemli subay üye bulunması sorunu
ile karşılaşılabilir. Bu durumda yapılacak olan şey nezdinde bulunulan
komutandan uygun nitelikte subay üye bulunmadığı, bu nedenle en yakın kıt’a
komutanından veya askerî kurum amirinden sanıktan kıdemli bir subay üye
bulunmasını istemektir. Komutan da bu istem üzerine en yakın komutan veya
kurum amirinden uygun nitelikte bir subay üye görevlendirmesini ister.
Görevlendirilecek bu subay üye dava sonuçlanana kadar bu heyetin aslî unsuru
hâline gelir.
7
Askerî savcılık :
MADDE 6 - (Değişik : 08/06/1972 - 1596/1 md.)
Nezdinde askerî mahkeme kurulan her kıt’a komutanı veya askerî
kurum amirinin refakatinde bir askerî savcı ile yeteri kadar askerî savcı,
yardımcı olarak bulunur.
Aynı komutanlık nezdinde birden fazla askerî mahkeme kurulduğu
takdirde bir askerî savcılık teşkilatı ile yetinilebilir.
*Bir askerî mahkemenin nezdinde kurulduğu her komutan veya kurum
amirinin refakatinde bir askerî savcılık da bulunur. Askerî savcılıkta bir askerî
savcı ile yeteri kadar yardımcı görevlendirilir.
Birden fazla askerî mahkemenin aynı komutanlık nezdinde kurulmuş
olması söz konusu olabilir ama bu mutlaka birden fazla askerî savcılık teşkilatı
kurulmasını zorunlu kılmaz. Tüm askerî mahkemelere hitap edecek bir tek
askerî savcılıkla yetinilir.
Kalem kuruluşu :
MADDE 7 - Askerî mahkemeler ile askerî savcılıklarda birer kalem
teşkilatı kurulur. Her kalem teşkilatında birer başkatip ile yeteri kadar
katip bulunur. Ayrıca lüzum hâlinde er, erbaş ve astsubaylar veya
sıkıyönetim ve savaş hâlinde subaylar kalemlerde görevlendirilebilirler.
Kalem teşkilatının ve personelinin görev ve sorumlulukları bir
yönetmelikle düzenlenir.
*Her askerî mahkemenin ve askerî savcılığın birer kalem teşkilatı
bulunur. Her kalem teşkilatında bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar tutanak
katibi bulunur. Gerektiğinde er, erbaş, astsubay, sıkıyönetim ve savaş hâlinde
de subay görevlendirmek mümkündür.
Kalem teşkilatı kıdemli hâkimin ya da başsavcının emrinde bulunur.
Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı ve askerî kurum
amiri :
MADDE 8 - (Değişik : 08/06/1972 - 1596/1 md.)
Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amiri bir suçun işlendiğini öğrendiklerinde refakatlerindeki askerî
savcıya soruşturma açtırır ve yapılmakta olan soruşturma hakkında askerî
savcıdan her zaman bilgi isteyebilirler.
Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amirlerinin refakatlerindeki adlî müşavirler, bu yetkinin
kullanılmasında bu komutan ve askerî kurum amirlerinin yardımcısıdırlar
ve kanun yollarına başvurmada adı geçen komutan ve askerî kurum
8
amirleri adına ilgili soruşturma ve dava dosyalarını incelemeye
yetkilidirler.
Adlî müşavirler, aynı zamanda refakatlerinde bulundukları,
nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum
amirlerinin hukuk işlerinde de yardımcısıdırlar.
Kıt’a komutanının ve askerî kurum amirinin kanunî ve şahsî
engelleri yetkilerinin kullanılmasına imkân vermez ise bu yetkiler kanunî
vekillerine geçer.
(Ek : 28/06/1984 - 3034/1 md.; Değişik : 12/06/2003-4893/1 md.)
Teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum
amiri, subay ve astsubayların işledikleri suçlar dışında, diğer kişilerin
işledikleri suçlara ait suç evrakını, soruşturma yapılması istemiyle askerî
savcılığa göndermek üzere askerî hâkim sınıfından olan adlî müşavirlere
yazılı yetki verebilir. Yetki verilen konularda kıt’a komutanı veya kurum
amirine tanınan kanunî yetkiler adlî müşavirler tarafından kullanılır.
*Askerî yargıda kural olarak nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a
komutanı veya askerî kurum amirinin soruşturma emri üzerine soruşturma
açılır. Komutan soruşturma emri ile birlikte tutuklama isteyebilir, tutuklamanın
reddi kararına itiraz edebilir, yine kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz
edebilir, verilen mahkûmiyet veya beraet hükümlerini temyiz edebilir,
soruşturmanın her aşamasında askerî savcıdan bilgi isteyebilir, adlî müşaviri
aracılığıyla itiraz ve temyiz dilekçelerini yazdırır, ancak ne yapmaları gerektiği
konusunda askerî savcıya ve mahkemeye emir veremez.
Kanunî ve şahsî engellerin söz konusu olması hâlinde bu yetkiler
komutan veya askerî kurum amirinin vekiline geçer.
Subay ve astsubaylar dışındaki kişilerin işledikleri suçlarda soruşturma
emri verme yetkisini komutan, adlî müşavirlere verebilir. Bu durumda
komutanın tüm yetkilerini adlî müşavirler kullanabilirler. Böyle olunca da
temyiz süresinin adlî müşavirin gördüğü tarihten başlatılması yolundaki
As.Yrg.Drl.Krl.nun 03.02.2000 tarihli içtihadının daha isabetli olduğu
sonucuna varmak gerekir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 03.02.2000 tarih ve 42-34 (Adlî müşavirler kanunun
tanıdığı sınırlar içerisinde komutan tarafından temyiz yetkisini kullanma
yetkisiyle donatılabileceğinden temyiz süresinin gerekçeli hükmün adlî
müşavirliğe ulaştığı tarihten değil, adlî müşavirin gördüğü tarihten başlatılması
doğru olur.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 02.03.2000/65-60 sayılı kararı (Tam aksi istikamette)
9
İKİNCİ BÖLÜM
Askerî Mahkemelerin Görevleri
Genel görev :
MADDE 9 - Askerî mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça,
asker kişilerin askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya
askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak
işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler.
*Askerî mahkemeler kural olarak asker kişilerin; 1) Askerî suçlarına,
2) Asker kişiler aleyhine işledikleri suçlara, 3) Askerî mahallerde işledikleri
suçlara, 4) Askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait
davalara bakmakla görevlidirler.
Bu maddede ilke olarak askerî yargının görev alanına giren davalar
gösterilmiştir. Ancak salt bu maddeye bakarak görevli yargı yerinin
belirlenmesi hatalı olur. Bu maddenin istisnaları olan 11, 12, 17. maddelere
mutlaka bakılmalıdır.
*Bknz. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Madde 3
*Bknz. 2845 Sayılı DGM Kanunu Md. 9
*As.Yrg. İBK 19.06.1945, 1457/3576 (Askerî şahısların bir askerî şahsa
veya ailesine karşı TCK’nın 8. babındaki yazılı suçu işlemeleri hâlinde bu
suçları askerî yargıda bakılır.)
*As.Yrg. İBK 02.07.1946, 2479-2829 (yoklama kaçağı, firar, bakaya
takibi jandarmanın askerî görevleri cümlesindendir. Görevli yargı yeri askerî
yargıdır.)
*As.Yrg. İBK 17.02.1950, 1314-289 (orduevi, gazino ve kantinlerde
yapılan görev, askerî görevdir.)
*As.Yrg. İBK 27.12.1953, 2781-215 (orduevleri, askerî müesseselerdir.)
*As.Yrg. İBK 01.03.1957, 619-22 (ASCK’nın 58. Maddesinde yer alan
millî mukavemeti kırmak suçları arasında yer alan TCK’nın 161. Maddesindeki
siviller tarafından işlendiğinde adlî yargıda, askerler tarafından işlendiğinde
askerî yargıda, her iki kesim tarafından müştereken işlendiğinde askerî yargıda
yargılanmalıdırlar.)
*Bir suçu işleyenin o suç için önceden kanunla belirlenen bir mahkeme
önünde yargılanması demek olan tabii hâkim ilkesi, adil yargılanma hakkının
öğelerindendir. 9. Madde bu anlamda kimlerin askerî yargıda ve hangi
suçlardan yargılanacağını göstermek suretiyle bu ilkenin gereğini yerine
getirmektedir.
10
*As.Yrg.Drl.Krl. 06.06.2002 tarih ve 44-46 (gerçeğe aykırı mal
beyanında bulunan asker şahıs suçu askerî yerde işlemiş olduğuna göre, görevli
yargı yeri askerî yargıdır.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 24.04.2003 tarih ve 47-45 (gerçeğe aykırı mal beyan
eden asker kişi emekli olmuş ise, askerî yargıda yargılanmayı gerektiren ilgi
kesilmiş olacağından görevli yargı yeri adlî yargıdır.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 19.03.1998 tarih ve 41-45 (sivil şahsın askerî eşyayı
gizlemek suçuna ASCK’nın 192. Maddesi de gözetilerek adlî yargıda bakılması
gerekir.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 01.07.1999 tarih ve 130-145 (Taburda asker kişilere
karşı TCK’nın 159. Maddesinde gösterilen suçu işleyen asker şahsın emekli
olması hâlinde, adlî yargı görevli olur.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 28.03.2002 tarih ve 31-30 (Askerî lojmanlar askerî
mahal değildir)
Asker kişiler :
MADDE 10 - (Değişik : 08/06/1972 - 1596/1 md.)
Bu Kanunun uygulanmasında aşağıda yazılı olanlar asker kişi
sayılırlar :
A) Muvazzaf askerler:
Subaylar, askerî memurlar, askerî öğrenciler, astsubaylar, erbaşlar
ve erler.
B) Yedek askerler (Askerî hizmette bulundukları sürece),
C) Millî Savunma Bakanlığı veya Türk Silâhlı Kuvvetleri kadro ve
kuruluşlarında çalışan sivil personel,
D) Askerî işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçiler,
E) Rızası ile Türk Silâhlı Kuvvetlerine katılanlar,
F) Askerî yargı organlarınca tutuklanmış veya hapsedilmiş veya
askerî makamlarca muhafaza altına alınmış veya gözaltı edilmiş kişiler (*)
*Bu maddede 9 uncu madde gereğince yargı yeri belirlenirken
gözetilecek asker kişinin kim olduğu tek tek sayılmak suretiyle gösterilmiştir. Bu
sayılanlar dışında herhangi bir kimseyi asker kişi saymak mümkün değildir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 10.04.2003, 9/33 (4551 Sayılı Kanunun TBMM’de
görüşülmesi sırasında, Askerî Ceza Kanununun işçilere uygulanmadığı
belirtilmişse de bunlar yönünden bir düzenleme yapılmadığından, işçiler
amirlerinin verdiği askerî hizmete ilişkin emirlerini yapmak zorunda
olduklarından bu emirlere uymamak emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturur.
11
(*)Yeni Kanun Tasarı Taslağında (Tasarı Md. 3) Muvazzaf askerler
arasında uzman jandarmalar, uzman erbaşlar gösterilmiştir. Buna karşılık (F)
bendi yürürlükten kaldırılmakta, böylelikle askerî yargı organlarınca
tutuklanmış veya hapsedilmiş veya askerî makamlarca muhafaza altına alınmış
veya gözaltı edilmiş kişilerin askerî yargıda yargılanmalarına isabetli olarak
son verilmektedir. Şöyle ki;
TASLAK MADDE 3 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (A) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“A) Muvazzaf askerler :
Subaylar, astsubaylar, askerî öğrenciler, uzman jandarmalar, uzman
erbaşlar, erbaş ve erler.”
Asker olmayan kişilerin askerî mahkemelerde yargılanmaları :
MADDE 11 - (Değişik : 08/06/1972 - 1596/1 md.)
Askerî mahkemeler, asker olmayan kişilerin aşağıda yazılı
suçlarına ilişkin davalarına bakarlar.
A) (Değişik : 09/10/1996-4191/2 md.) Askerî Ceza Kanununun 55,
56, 57, 58, 59, 63, 64, 81, 93, 94, 95, 100, 101 ve 102 nci maddelerinde yazılı
suçlar;
B) Birinci askerî yasak bölgeler içinde veya nöbet yerlerinde
karakollarda kışla ve karargâhlarda, askerî kurumlarda, yerleşme ve
konaklama amacıyla kullanılan bina ve mahaller içinde askerlere fiilen
taarruzda bulunan, söven veya hakaret eden veyahut askerlik görevine
ilişkin işleri yapmaya veya yapmamaya zorlamak için şiddet ve tehdide
başvuranların Türk Ceza Kanununun bu fiillere ilişkin 188, 190, 191, 254,
255, 256, 257, 258, 260, 266, 267, 268, 269, 271, 272 ve 273 üncü
maddelerinde gösterilen suçları;
C) Nöbetçi, devriye, karakol, inzibat, askerî trafik, kolluk veya
kurtarma ve yardım görevi yapan askerlere (Umumî emniyet ve asayişi
korumaya ilişkin önleyici ve adlî zabıta görevlerini ifa ettikleri sırada
jandarma subay, astsubay, erbaş ve erleri hariç) karşı bu görevleri
yaptıkları sırada işlenen yukarıdaki (B) fıkrasında yazılı suçlar;
D) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 14/2/1978 Tarihli ve E. 1977/130,
K. 1978/13 sayılı kararı ile.)
E) Diğer kanunlar ile askerî mahkemelerde yargılamaları
öngörülen suçlar,
(Ek :30/07/2003-4963/6 md.) Askerî Ceza Kanununun 58 inci
maddesinde yazılı suçların, barış zamanında asker olmayan kişiler
tarafından işlenmesi hâlinde, bu suçlara ilişkin davalar askerî
mahkemelerde görülmez.
12
*AsYrg.Drl.Krl. 04.11.l999 gün ve l999/187-193 sayılı kararı
(J.Gn.K.lığı Lojistik Bşk.lığına verdiği dilekçe ile hakarette bulunduğu iddia
olunan sivil şahıs sanığın eylemi yüze karşı işlenmediğinden askerî yargıda
yargılanması mümkün değildir.)
*Bu maddede asker olmayan kişilerin hangi davalarına askerî yargıda
bakılacağı gösterilmiştir. Tabii hâkim ilkesi sivillerin sivil yargıda
yargılanmalarını gerektirir. Bu itibarla bu maddenin tabii hâkim ilkesi ile
çeliştiği söylenebilir. Yasal düzenleme yapılarak sivillerin bu suçlardan da adlî
yargıda yargılanmalarına imkân verilene kadar, mahkemelerce mümkün
oldukça bu maddenin dar yorumlanarak sivillerin tabii yargı yerlerinde
yargılanmalarına olanak verilmesi uygun olur.
Bu maddeye göre asker olmayan kişiler aşağıdaki suçlardan askerî
yargıda yargılanabileceklerdir:
1) Harp hıyaneti, millî müdafaaya hıyanet, millî mukavemeti kırmak
(sadece savaş hâlinde), millî müdafaa vasıtalarını tahrip, bakaya, askerlikten
kurtulmak için hile yapmak, muharriklik, isyan muharrikliği, hilafı salahiyet,
askerlik işleri için toplanmak ve müzakere yapmak, askerî isyan, askerî isyanda
ön ayak olmak, düşman karşısında askerî isyan,
2) Birinci askerî yasak bölgeler içerisinde veya nöbet yerlerinde,
karakollarda, kışla ve karargâhlarda, askerî kurumlarda, yerleşme ve
konaklama amacıyla kullanılan bina ve mahaller içerisinde, askerlere fiilen
taarruzda bulanan, söven veya hakaret eden veyahut askerlik görevine ilişkin
işleri yapmaya veya yapmamaya zorlamak için şiddet ve tehdide başvuranların
bu fiillerine ilişkin TCK’nın 188, 190, 191. maddelerinde yazılı tehdit, TCK’nın
254, 255, 256, 257, 258, 260. maddelerinde yazılı mukavemet veya şiddet
suçlarını işleyenlerin, TCK’nın 266, 267, 268, 269, 271, 272, 273.
maddelerinde yazılı resmi sıfata haiz olanlar aleyhindeki cürümler.
3) Nöbetçi, devriye, karakol, inzibat, askerî trafik, kolluk veya kurtarma
ve yardım görevi yapan askerlere (umumî emniyet ve asayişi korumaya ilişkin
önleyici ve adlî zabıta görevlerini ifa ettikleri sırada, jandarma subay, astsubay
ve erleri hariç) karşı bu görevleri yaptıkları sırada işlenen yukarıdaki ikinci
fıkrada yazılı suçlar.
*Uyş.Mah. 27.12.1999, 44-49 (Sivil şahsın askerî gazinoda astsubaya
hakareti şeklinde gelişen eylem 353 S.K. 11 ve ASCK Ek-6 maddeleri
kapsamında bulunmadığından, bu konuda açılan davanın adlî yargı yerinde
görülmesi gerekir.), Uyş. Mah. 06.03.2000, 7/5 ( Sivil şahsın 353 S.K.nın 11.
ve ASCK’nın Ek-6. maddelerine aykırı eylemleri askerî mahalden sayılmaması
gereken askerî lojman alanında gerçekleştiğine göre, davanın adlî yargıda
görülmesi gerekir.)
13
*Yeni Tasarı Taslağı ile 11’inci madde tamamen değiştirilmekte ve
sivillerin savaş hâli dışında askerî mahkemelerde yargılanmalarına son
verilmektedir. Şöyle ki;
TASLAK MADDE 4 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanununun 11 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Yabancı asker kişilerin askerî mahkemelerde yargılanmaları
MADDE 11 - Uluslararası anlaşmalar gereğince yabancı asker
kişilerin askerî mahkemede yargılanmalarını gerektiren suçları hakkında
soruşturma ve kovuşturma yapılması Millî Savunma Bakanının iznine bağlıdır.”
Müşterek suçlar :
MADDE 12 - Askerî mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi
kişiler tarafından bir suçun müştereken işlenmesi hâlinde eğer suç Askerî
Ceza Kanununda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askerî
mahkemelere; eğer suç Askerî Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise
adliye mahkemelerine aittir.
*Bu maddede askerî yargıda yargılanması gerekenlerle adlî yargıda
yargılanması gerekenlerin müştereken suç işlemeleri hâlinde yargı yerinin
neresi olacağı gösterilmiştir. Buna göre işlenen suçun hangi kanunda yer
aldığına bakılacak, işlenen suç askerî ceza kanununda yer alan bir suç ise
sanıkların tümü askerî yargıda aksi hâlde tümü adlî yargıda
yargılanacaklardır.
“Müştereken” işlemekten murat iştirak hâlinde işlemek demek değildir.
Burada müştereken kelimesini birlikte işlemek olarak algılamak gerekir. Aksi
hâlde kanun koyucu hukukî terimi yani iştirak hâlinde işleme deyimini
kullanırdı. Nitekim Askerî Yargıtay bir askerî gemi ile bir ticaret gemisinin
“müterafık kusur” nedeniyle çatışmasını müştereken (birlikte) işleme olarak
kabul etmiş (Askerî Yargıtay 3.Dairesinin Aygaz tankeri ile ilgili kararı) bu
karardan öğretide (Prof.Dr. Yalçın ÇAKALIR) övgü ile söz edilmiştir.
*As.Yrg. İBK 01.03.1957, 619-22 (ASCK’nın 58. Maddesinde yer alan
Millî Mukavemeti kırmak suçları arasında TCK’nın 161. Maddesindeki siviller
tarafından işlendiğinde Adlî yargıda, askerler tarafından işlendiğinde Askerî
yargıda, her iki kesim tarafından müştereken işlendiğinde askerî yargıda
yargılanmalıdırlar.)
* As.Yrg.Drl.Krl. 01.07.1999 tarih ve 130-145 (Taburda asker kişilere
karşı TCK’nın 159. Maddesinde gösterilen suçu işleyen asker şahsın emekli
olması hâlinde, adlî yargı görevli olur.)
14
*As.Yrg.4.Dairesinin 21.05.2003 tarih ve 503-500 (İki asker sanıktan
sivil memure olanının TSK ile ilişiği kesilince, 353 Sayılı Kanunun 12. Maddesi
gündeme gelir. Sanıklara yüklenen suç görevine girmeyen ve yapılması
hususunda yetkili olmadığı işi yapacağı kanaati ile menfaat temin etmek
olduğundan, sanıklardan biri de TSK ile ilişiği kesilmiş sivil şahsa
dönüştüğünden yargı yeri adlî yargıdır.)
*Uyş.Mah. 20.11.2000, 58/56 (Askerî ve adlî yargıya tabi kişilerin
müştereken suç işlemeleri hâlinde, suç askerî suç değilse, sanıkların tümünün
adlî yargıda yargılanmaları gerekir.)
Askerî mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi iki suç işlenmesi
hâlinde yargılama önceliği :
MADDE 13 - Bir kişi hakkında askerî mahkemelerin görevli
olduğu bir suç ile adliye mahkemelerine ait diğer bir suçtan dolayı aynı
zamanda kovuşturmaya başlanmış olursa, sanık önce askerî suçtan dolayı
askerî mahkemede sonra da adliye mahkemesine ait suçtan adliye
mahkemesinde yargılanır.
Askerî mahkemeler bu durumlarda yargılamayı ivedilikle
sonuçlandırırlar ve diğer suçla ilişkin davaya bakan adliye mahkemesi de
cezaların içtimaına ait kuralları uygular.
*Bu maddede bir sanığın hem askerî mahkemenin görev alanına hem
de adlî yargının görev alanına giren suçlar işlemesi hâlinde yargılama
önceliğinin askerî yargıda olacağı gösterilmiştir. Kanun koyucu yargılamanın
tek celsede bitirilmesini amaçladığından ve kural olarak tek celsede
bitirileceğini gözettiğinden böyle bir düzenleme yapma gereğini duymuştur.
Aylarca süren yargılama söz konusu ise o arada sanığın adlî yargıda da
yargılanabilmesine olanak verilmesi gerekir.
*Yeni Tasarı
kaldırılmaktadır.
Taslağı
ile
(Md.59)
bu
madde
yürürlükten
Savaş hâlinde askerî mahkemenin görevi :
MADDE 14 - Askerî mahkemeler Savaş hâlinde aşağıda yazılı
davalara bakarlar :
A) Asker kişilerin işledikleri suçlara ait bütün davalar,
B) Asker kişilerle müştereken suç işleyen sivil kişilere ait davalar,
C) Muharip Türk Silâhlı Kuvvetleri nezdinde bulunmalarına izin
verilmiş olan yabancı askerlerin işledikleri suçlara ait bütün davalar,
(Türkiye Cumhuriyeti Hükümetince özel bir antlaşma yapılmamış ise),
D) Savaşta esir edilenlerin işledikleri suçlara ait bütün davalar,
E) Adliye mahkemelerinin bulunmadığı savaş bölgelerinde işlenmiş
suçlara ait bütün davalar,
15
F) Bir hizmet veya sözleşme ve yüklenme veya her hangi bir sebep
ve suretle muharip Türk Silâhlı Kuvvetleri nezdinde bulunan veya Türk
Silâhlı Kuvvetlerini takip eden kişiler ile Türk Silâhlı Kuvvetleri nezdinde
bulunmasına izin verilmiş olan yabancı askerlerin yanlarında bulunan
kişiler tarafından işlenen Askerî Ceza Kanununda yazılı askerî suçlara ait
davalar,
G) Askerî Ceza Kanununun 75, 78, 80, 124, 125 ve 127.
maddelerinde yazılı suçlara ait davalar,
H) İlân olunan harekat bölgesinde her sınıftan subay, askerî
memur, astsubay, erbaş ve erlere karşı Askerî Ceza Kanununun 90 ve 91
inci maddelerinde yazılı suçları işleyenlere ait davalar.
*Bu maddede savaş hâlinde askerî mahkemelerin görevi gösterilmiştir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile (H) bendi “ilân olunan harekat bölgesinde,
birinci yasak askerî bölgeler içinde veya nöbet yerlerinde, karakollarda, kışla
ve karargâhlarda, askerî kurumlarda, yerleşme ve konaklama amacıyla
kullanılan bina ve mahaller içine askerlere fiilen taarruzda bulunan, söven veya
hakaret eden veyahut askerlik görevine ilişkin işleri yapmaya veya yapmamaya
zorlamak için şiddet ve tehdide başvuranların suçlarına ait davalar” şeklinde
ve aşağıdaki (I) bendi de: “Nöbet, devriye, karakol, inzibat, askerî trafik,
kolluk veya kurtarma ve yardım görevi yapan askerlere karşı bu görevleri
yaptıkları sırada işlenen (H) bendinde yazılı suçlara ait davalar” şeklinde
düzenlenmektedir.
General ve amirallerin yargılanması :
MADDE 15 - General ve amirallerin askerî mahkemelere tabi
suçlarından dolayı yargılanmaları Genelkurmay Başkanlığı nezdinde
kurulan askerî mahkemede yapılır.
*Bu maddede general ve amirallerin yargılanacakları askerî
mahkemenin Genelkurmay Askerî Mahkemesi olduğu gösterilmiştir. İkinci
maddede general ve amiralleri yargıladığı zaman Genelkurmay Askerî
Mahkemesinin üç askerî hâkim ile iki general veya amiralin katılımı ile beş
kişilik bir heyet hâlinde çalışacağı gösterilmiştir.
İstirdat ve tazminat davalarında yetki:
MADDE 16 - Suçlardan doğan istirdat ve tazminat davalarına
kamu davaları ile birlikte askerî mahkemelerde bakılır.
Askerî savcılar Hazineye ilişkin zararları tespit ve iddianameye
yazarak askerî mahkemelerde kovuşturmak ve dava etmekle
yükümlüdürler.
16
Ancak, askerî mahkemelerde kamu davasının kovuşturulmasına
imkân kalmayarak davanın adliye mahkemelerinde görülmesi gerektiği
hâllerde Devlet hakları özel kanuna göre kovuşturulur.
*16. maddede askerî savcılar hazineye ilişkin zararları belirlemek ve
iddianameye yazarak askerî mahkemelerde kovuşturmak ve dava etmekle
yükümlü kılınmışlardır. Askerî mahkemede askerî savcı dışında zarara uğrayan
taraflar da maddî ve manevî tazminat talebinde bulunabilirler. Türk Ceza
Kanunu 37, 38. maddeleri YTCK’da yer almamış olmasına rağmen, 16. md.
uyarınca askerî mahkeme bu talepleri hüküm altına almak zorundadır. Sadece
askerî mahkemelerde kamu davasının kovuşturulmasına imkân kalmamışsa
devlet haklarının özel kanuna göre kovuşturmasına imkân verilmesi bakımından
hazine zararının takip hakkı saklı tutulup askerî savcıların hazine yetkililerini
(muhakemat müdürlükleri, defterdarlıklar) haberdar etmeleri sağlanır.
Burada vurgulanması gereken bir husus da şahsî hak ile şahsî
davanın karıştırılmaması gerektiğidir. Burada söz konusu olan suçtan zarar
görenlerin şahsî hak talebidir. Bu talep ancak açılmış bir ceza davası ile
birlikte söz konusu olabilir. Şahsî dava ise 353 S.K’nın 257, CMUK’un 344 ve
müteakip maddelerine göre açılmakta idi. CMK ile şahsî dava ile ilgili
maddeler yürürlükten kaldırılmış, 353 S.K. ile ilgili Tasarı Taslağında da
kaldırılması öngörülmüştür.
*As.Yrg.3.D. 15.05.2001, 397/390 (353 S.K’nın 16. maddesi uyarınca
açılmış bir tazminat davası varken ve bunu ceza davası ile birlikte
sonuçlandırmak gerekirken, “şimdilik bu yönde karar vermeye yer olmadığına”
karar vermek kanuna aykırıdır.)
Askerî mahkemelerde yargılamayı gerektiren ilginin kesilmesi :
MADDE 17 - (Değişik:9/10/1996-4191/3 md.) Askerî mahkemelerde
yargılamayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait
davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun;
askerî bir suç olmaması, askerî bir suça bağlı bulunmaması(*) hâlinde
askerî mahkemenin görevi sona erer.
*Kural olarak askerî mahkemede görülmekte olan dava askerî
mahkemede sonuçlandırılır, ancak bakılmakta olan suç 1) Askerî bir suç
değilse, 2) Askerî bir suça da bağlı değilse askerî mahkemenin görevi sona
erer. Bu durumda derhâl görevsizlik kararı verilerek dosyanın adlî yargıya
gönderilmesi gerekir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 24.04.2003 gün ve 47-45 sayılı kararı (Haksız mal
edinmekten sanık subay TSK’dan ayrıldığına göre askerî yargıda yargılanmayı
gerektiren ilgi kesilmiştir.)
17
*As.Yrg.Drl.Krl. 01.07.1999 tarih ve 130-145 (Taburda asker kişilere
karşı TCK’nın 159. Maddesinde gösterilen suçu işleyen asker şahsın emekli
olması hâlinde, adlî yargı görevli olur.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 24.04.2003, 47/45 (Emekli olmakla askerlikle ilişiği
kesilen asker kişinin askerî olmayan suçundan askerî yargıda yarılanması
mümkün değildir.)
*Uyş.Mah. 19.06.2000, 19/18 (Asker sanığa yüklenen TCK’nın 456.
maddesindeki suç askerî bir suç olmadığından, askerî bir suça bağlı
olmadığından ve askerî mahkemede yargılanmayı gerektiren ilgi de kesilmiş
olduğundan, davanın adlî yargıda görülmesi gerekir.)
(*)Bu arada yer alan; ".. ve sanık hakkında kamu davası açılmamış
olması" sözcükleri, Anayasa Mahkemesinin 1.7.1998 tarih ve E.: 1996/74,
K.:1998/45 sayılı kararı ile iptal edildiği için metinden çıkarılmıştır.
Bağlı suçlar :
MADDE 18 - Bir kimse birkaç suçtan sanık olur veya bir suçta ne
sıfatla olursa olsun birkaç sanık bulunursa bağlılık var sayılır.
*Ceza muhakemesinde “bağlılık”tan anlaşılması gereken 1) Bir
kimsenin birkaç suçtan sanık olması veya 2) Bir suçta sıfatı ne olursa olsun
birden fazla sanık bulunmasıdır.
*As.Yrg.1.D. 30.01.2002, 106/101 (Askerî mahalden çaldığı askerî
malzemeleri sivil şahsa verip satmasını sağlayan sanık er ile bu eşyaları satan
sivil sanık ile bu eşyalardan bir kısmını evinde saklayan diğer sivil sanık ve
depodan çalınan eşyalardan bir kısmı nizamiye çıkışında aracında ele geçen
sivil kişiye yüklenen askerî eşyayı çalmak, buna azmettirme ve askerî eşyayı
gizlemek suçlarına ilişkin davaya, suçlar arasında bağlılık bulunduğundan
tümü ile ilgili davalara askerî yargıda bakılması gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağı ile (Md.59) bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bu nedenle Bknz. CMK Md.8
Görev kararı :
MADDE 19 – Askerî mahkemeler davaya bakmaya görevli olup
olmadıklarına yargılamanın her safhasında karar verebilirler.
*Tabii hâkim ilkesi herkesin önceden belli edilen doğal hâkimi önünde
yargılanması gerektiği anlamındadır ve bu ilke her şeyin önünde gelir.
Yargılama safhası ne olursa olsun görevsiz olduğunu gören hâkimin ya da
mahkemenin derhâl görevsizlik kararı vermesi gerekir. Kamu düzeni ile ilgili
olan bu hususa dikkat edilmemesi hâlinde 353 S.K’nın 207. maddesine göre bu
durum kanuna mutlak muhalefet oluşturur ve hükmün bozulmasını gerektirir.
18
*As.Yrg.3.D. 05.03.1990, 52/196 (Görev ve zamanaşımı konusu kamu
düzenini ilgilendiren konulardan olduğundan, zamanaşımı nedeniyle kamu
davasının ortadan kaldırılmasına ancak görevli ve yetkili mahkemece karar
verilmelidir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 6’ncı maddesiyle Ek Madde-1 353 Sayılı
Kanunun 19 uncu maddesi olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmektedir:
TASLAK MADDE 6 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanununun 19 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Tek hâkimle ve heyetle bakılacak işler
Madde 19 – Subay ve astsubayların işledikleri suçlara ait davalar hariç
olmak üzere, adlî para cezasını veya yukarı haddi üç yıla kadar hapis cezasını
gerektiren Askerî Ceza Kanununda ve diğer kanunlarda yazılı suçları
işleyenlerin davalarına ve suç konusu olmayan eşyanın müsaderesine askerî
mahkemelerin hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi tarafından bakılır.
Bir kimse tarafından işlenmiş müteaddit fiillerin yargılanması en ağır
cezayı gerektiren fiile bakmakla görevli mahkemeye aittir. Fiilde irtibat hâlinde
de aynı hüküm uygulanır. Suçun subay ve astsubayla birlikte işlenmesi hâlinde
birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Soruşturma evresinde hâkim kararı gerektiren her türlü işleme ait
kararlar, askerî mahkemenin hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi
tarafından verilir. Bu kararlara karşı itirazı incelemeye, en yakın askerî
mahkeme yetkilidir.
İddianamenin kabulünden
yürütülmesine karar verilemez.
sonra,
yargılamanın
tek
hâkimle
Görülmekte olan davalar nedeniyle tek hâkimle askerî mahkeme
arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını Askerî Yargıtay çözümler.”
Davanın geri bırakılması :
MADDE 20 – Muvazzaf ve yedek er ve erbaşların ve yedek subay
ve yedek Askerî memurların askere girmeden veya silâh altına
çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi bir yıla kadar şahsî hürriyeti
bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarda ilk ve son soruşturma
işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır.
Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarmayı gerektiren suçlardan sanık
yedek subay, yedek Askerî memur ve yedek astsubaylar hakkında bu
hüküm uygulanmaz.
19
Yedek asker kişiler Askerî hizmet esnasında sadece Türk Ceza
Kanununa veya diğer ceza kanunlarına aykırı eylemlerinden dolayı
askerliklerini bitirmelerinden sonra adliye mahkemelerine verilebilirler.
Savaş hâlinde, silâh altında bulunan veya silâh altına çağrılan
bütün asker kişiler aleyhine adliye mahkemelerinde kovuşturma yapılacak
suçlardan ağır hapis ve aşağı haddi beş sene ve daha ziyade hapis cezasını
gerektirenler müstesna olmak üzere, sanık bulundukları diğer suçlara ait
ilk ve son soruşturma işlemleri barışa veya askerliklerinin bitimine kadar
geri bırakılır.
Savaş hâlinde bütün asker kişilerin askerî mahkemeye tabi suçları
için yapılacak soruşturmada aşağıda yazılı suçlar hariç olmak üzere
hazırlık soruşturması ve duruşma işlemleri barışa veya askerliklerinin
bitimine kadar geri bırakılır. Ancak nezdinde askerî mahkeme kurulan
kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri askerî menfaat ve zorunluluklar
karşısında geri bırakma hükümlerinin uygulanmamasını askerî savcıdan
isteyebilir.
A) Ağır hapis ve aşağı haddi beş sene ve daha ziyade hapis cezasını
gerektiren suçlar,
B) Askerî Ceza Kanununun 3 üncü babının birinci, üçüncü (63/1,
76, 77 nci maddeleri hariç), dördüncü, beşinci (82, 83, 84, 95 inci maddeleri
hariç), yedinci fasıllarında yazılı suçlar,
C) Askerî Ceza Kanununun 130, 131, 137 ve 152 nci maddelerinde
yazılı suçlar
Geri bırakma süresi içinde zamanaşımı işlemez.
*Bu madde hem askerî yargıya, hem nezdinde askerî mahkeme kurulan
komutana, hem adlî yargıya hitap eden bir maddedir.
1) Askerî yargıya hitap eden bölümü; savaş hâlinde bütün asker
kişilerin askerî mahkemeye tabi suçları için yapılacak soruşturmada aşağıda
yazılı suçlar hariç, hazırlık soruşturması ve duruşma işlemleri, barışa ve
askerliklerinin bitimine kadar geri bırakılır.
a) Ağır hapis ve aşağı haddi 5 sene ve daha ziyade hapis cezasını
gerektiren suçlar,
b) Askerî Ceza Kanununun 3. babının 1 ve 3 (63/1, 76, 77.
maddeleri hariç) 4, 5 (82, 83, 84, 95. maddeleri hariç), 7. fasıllarında yazılı
suçlar,
c) Askerî Ceza Kanununun 130, 131, 137 ve 152. maddelerinde
yazılı suçlar
Geri bırakma süresi içinde zaman aşımı işlemez.
2) Savaş hâlinde, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı
veya askerî kurum amiri askerî menfaat ve zorunluluklar karşısında (1) bentte
20
gösterilen suçlarda geri bırakma hükümlerinin uygulanmamasını askerî
savcıdan isteyebilir.
Yedek asker kişiler askerî hizmet esnasında sadece Türk Ceza
Kanununa veya diğer ceza kanunlarına aykırı eylemlerinden dolayı
askerliklerini bitirmelerinden sonra adliye mahkemelerine verilebilirler.
3) Adlî yargıya hitap eden bölümü; belli rütbedeki asker şahısların bir
yıla kadar şahsî hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarda ilk
ve son soruşturma işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır
(TSK’dan çıkarılmayı gerektiren suçlardan sanık yedek subay, astsubay,
memurlar müstesna).
*Yeni Tasarı Taslağı ile 20’nci madde yeniden düzenlenmekte ilk
soruşturma ve son soruşturma deyimleri yerine soruşturma ve kovuşturma,
deyimlerine yer verilmiş ve buna paralel olarak şüpheli ve sanık deyimleri yer
almıştır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Askerî Mahkemelerin Yetkisi
Genel olarak yetki :
MADDE 21 – Askerî mahkemelerin yetkisi, nezdinde askerî
mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin kadro ve
kuruluş itibariyle emirleri altında bulunan kişiler ile adlî bakımdan
kendisine bağlanmış birlik veya askerî kurum mensupları hakkında
caridir.
(Ek : 09/10/1996-4191/4 md.) Asker olmayan kişilerin asker
kişilerle müştereken işledikleri suçlarda yetkili askerî mahkeme, asker
kişiler yönünden yetkili olan askerî mahkemedir. Asker olmayan kişilerin
askerî mahkemelerde yargılanmalarını gerektiren diğer suçlar ise, suçun
işlendiği yere en yakın askerî mahkeme yetkilidir. Suçun işlendiği yer belli
değil ise, yetkili askerî mahkeme Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda
gösterilen usullere göre tayin edilir.
(Ek : 09/10/1996-4191/4 md.) Saklı, yoklama kaçağı ve bakaya
suçlarından sanık erbaş ve erler ile sevk edildiği eğitim merkezine
zamanında katılmamak suretiyle bakaya suçu işleyen yedek subay
adayları, eğitimlerini takiben verildikleri birlik ve kurumların tabi
oldukları askerî mahkemelerde yargılanırlar.
(Ek :09/10/1996-4191/4 md.) Saklı, yoklama kaçağı veya bakaya
suçlarından sanık yedek subay aday adayları ile askerlik hizmetini döviz
veya bedel ödemek suretiyle yerine getirmiş sayılanlar ise, kayıtlı
21
bulundukları askerlik şubelerinin tabi olduğu askerî
yargılanırlar.
mahkemede
*Askerî mahkemelerde adliye mahkemelerinde olduğu üzere yer
itibariyle yetki kural olarak söz konusu değildir. Askerî birliğin kadro ve
kuruluşu itibariyle yetki söz konusudur. Bir başka anlatımla coğrafi konuma
göre değil, kadro bağlantısına göre yetki belirlenir ve kadro ve kuruluş
itibariyle askerler hangi komutana (nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan)
bağlı iseler o komutanın nezdinde bulunan askerî mahkemede yargılanırlar.
Kural budur. Bu kurala göre yetkili askerî mahkemenin belirlenmesi mümkün
olmazsa istisnai yetki kurallarına başvurulur.
353 Sayılı Kanunun 12. maddesine göre asker kişilerle müştereken suç
işleyen sivillerin davalarına birlikte suç işledikleri asker kişilerin tabi olduğu
askerî mahkeme bakmaya yetkilidir.
353 Sayılı Kanunun 11. maddesinde gösterilen suçları işleyen siviller
ise suçun işlendiği yere en yakın askerî mahkemede yargılanırlar. (Coğrafi
ölçüt)
Saklı, yoklama kaçağı ve bakaya suçlarından sanık erbaş ve erler ile
sevk edildiği eğitim merkezlerine zamanında katılmayarak bakaya suçunu
işleyen yedek subay adayları, eğitimlerinden sonra verildikleri birlik ve
kurumların tabi oldukları askerî mahkemelerde yargılanırlar.
Saklı, yoklama kaçağı ve bakaya suçlarından sanık yedek subay aday
adayları ile askerlik hizmetini döviz veya bedelli yerine getirmiş sayılanlar ise,
kayıtlı bulundukları askerlik şubelerinin tabi olduğu askerî mahkemede
yargılanırlar.
*As.Yrg.İBK 07.05.1969, 5-5 (Kadro ve kuruluş itibariyle bağlı olduğu
askerî birlik yahut kurumun adlî yetkisine tabi olduğu askerî mahkemenin
yetkisi dışındaki askerî cezaevinde tutuklu veya hükümlü iken suç işleyen asker
kişiler bulundukları askerî cezaevinin bağlı olduğu askerî mahkemenin yetkisine
tabi olurlar.)
*As.Yrg.İBK 14.04.1967, 2-3 (Yoklama kaçağı, saklı, bakaya suçundan
sanık yedek subay adayları bakımından yetkili askerî mahkeme, askerlik
şubelerinin tabi olduğu askerî mahkemedir.), As.Yrg.3.D. 17.05.1966, 497-498
(Bu maddede gösterilen genel yetkinin, suçun işlendiği tarihte sanığın bağlı
olduğu askerî mahkemeye ait olduğu anlaşılmalıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağı ile 21 inci maddede “Ceza Muhakemeleri Usûlü
Kanunu”na yapılan atıf “Ceza Muhakemesi Kanunu” şeklinde düzeltilmiş, 3
üncü fıkrada saklı, yoklama kaçağı ve bakayalara ilişkin düzenlemenin başına
“savaş hâlinde” deyimi getirilerek bu hâl dışında sivillerin askerî yargıda
yargılanmalarının önüne geçilmek istenmiştir.
22
Özel Yetki:
MADDE 22 - Bir askerî mahkemenin yetkisine tabi olup da kadro
ve kuruluş itibariyle hangi askerî mahkemenin yetkisine girdikleri belli
olmayan kişiler, bölgesinde bulundukları veya suçu işledikleri yerdeki
askerî birlik veya kurumun bağlı bulunduğu askerî mahkemenin yetkisine
tabidirler.
Yetkili askerî mahkemeler birden fazla olduğu takdirde sanığı
yakalayan veya soruşturma yapılmasını daha önce isteyen kıt’a komutanı
veya askerî kurum amirinin nezdinde kurulan askerî mahkeme yetkilidir.
*Bazen kadro ve kuruluş itibariyle yetkiyi belirlemek mümkün
olmayabilir yahut bu konuda tereddütler hasıl olabilir. İşte bu gibi hâllerde özel
yetki kuralı işletilir. Buna göre hangi askerî mahkemenin yetkisine girdikleri
belli olmayan kişiler bölgesinde bulundukları veya suçu işledikleri yerde
bulunan askerî birimin bağlı bulunduğu askerî mahkemede yargılanırlar.
*As.Yrg. İBK 07.05.1969, 5/5 (Yargılandığı askerî mahkemenin yetki
alanı dışındaki bir askerî cezaevinde tutuklu ya da hükümlü bulunan askerî
suçların burada işleyecekleri suçlar, askerî cezaevinin bağlı olduğu askerî
mahkemenin yetki alanı içindedir.)
*Yeni Tasarı Taslağı ile 2 nci fıkradaki sanık deyimi “şüpheli” olarak
düzeltilmektedir.
Geçici görevlendirmede yetki :
MADDE 23 - (Değişik: 09/10/1996-4191/5 md.)
Bir askerî birlik veya kurumda geçici olarak görevlendirilen veya
harekat komutasına verilen asker kişiler, bu görevlerinin devamı süresince,
geçici olarak görevlendirildikleri veya harekat komutasına verildikleri
askerî birlik veya kurumun bağlı bulunduğu askerî mahkemenin yetkisine
tabidirler.
*Geçici görevlendirme söz konusu ise asker kişiler asıl tabi oldukları
askerî mahkemede değil geçici olarak emrine verildikleri birliğin tabi olduğu
askerî mahkemede yargılanırlar. Donanma Komutanlığı emrinde görevli bir
gemi, Akdeniz Bölge Komutanlığı emrinde görevlendirilmiş ve suç burada
işlenmiş ise artık yetkili askerî mahkeme Akdeniz Bölge Komutanlığının tabi
olduğu askerî mahkemedir. Yine Bolu Dağ Komando Okulu emrindeki bir
bölükte görevli asker, bölüğüyle doğudaki bir birliğin emrine geçici olarak
verilmiş ve burada bir suç işlemişse artık geçici olarak bulunduğu askerî
birliğin tabi olduğu askerî mahkemede yargılanacaktır.
23
*As.Yrg.5.D. 25.04.2001, 251/245 (Denizli’deki asıl birliğinden geçici
olarak 1/11 İç Güvenlik Taburu harekat komutasına verilen sanık, burada
işleyeceği suç bakımından artık yeni birliğinin yetki alanında kalır.)
Yabancı memleketlerde işlenen suçlarda yetki :
MADDE 24 - Asker kişiler tarafından yabancı memleketlerde Türk
askerî kıt’alarında veya diğer resmî görevler esnasında veya esir
karargâhlarında işlenen ve Türkiye’de askerî mahkemede kovuşturulması
gereken suçlarda yetki, bundan önceki maddelere göre tayin edilir.
Bununla beraber soruşturmayı isteyen komutan veya askerî kurum amiri
ile askerî savcının veyahut sanığın istemi üzerine Askerî Yargıtay suçun
işlendiği yere daha yakın olan bir askerî mahkemeye yetki verebilir.
*Burada sanık nezdinde askerî mahkeme kurulu bulunan hangi birliğe
bağlı ise, orada yargılanacaktır. Örneğin, Genelkurmay Başkanlığı
bünyesindeki İstihbarat Başkanlığına bağlı olarak yurtdışında görevli biri
Genelkurmay Başkanlığı Askerî Mahkemesinde, 4. Kolorduya bağlı
yurtdışındaki bir birlikte görevli biri 4. Kolordunun Adlî yönden bağlı olduğu
askerî mahkemede yargılanacaktır.
*As.Yrg.3.D. 09.09.1999, 549/543 (İtalya’da bir mağazadan hırsızlık
yapan asker sanıkların, eylemleri askerî suç oluşturmadığı ,askerî mahalde
işlenmediği, asker kişi aleyhine de işlenmediği için görevli ve yetkili
mahkemenin CMUK 10, 12. maddelerine göre belirlenmesi gerekir.)
Savaş hükümlerinin uygulanacağı bölgelerde yetki :
MADDE 25 – Savaş hükümlerinin uygulanacağı ilân edilen
bölgelerdeki bütün asker kişiler o bölge komutanının nezdindeki askerî
mahkemeye tabi olurlar.
*Savaş hükümlerinin uygulanacağı ilân edilen bölgedeki bütün asker
kişiler kadro ve kuruluş bağlantıları ne olursa olsun artık bölge komutanının
nezdindeki askerî mahkemede yargılanırlar.
Yetki genişletilmesi ve daraltılması :
MADDE 26 - Askerî mahkemelerin yetkileri, Kuvvet Komutanlıklarının gösterecekleri ihtiyaç üzerine veya doğrudan doğruya Genelkurmay
Başkanlığının göstereceği lüzuma göre Millî Savunma Bakanlığınca
genişletilip daraltılabilir.
*Yetki alanı, sadece Genelkurmay Başkanlığının ihtiyaç göstermesi
üzerine Millî Savunma Bakanlığınca belirlenir. İhtiyaca göre genişletilebileceği
gibi, daraltılabilir.
24
Birden fazla suçlarda yetki :
MADDE – 27 - (Değişiklik : 11/08/1983 – 2875/1 md.)
Bir kimse birden çok askerî mahkemenin yetkisine giren, birden
fazla suçtan sanık olursa veya bir suçta birkaç sanık bulunur ve bunlar
birden fazla askerî mahkemenin yetkisine tabi olursa; askerî mahkemeler
arasındaki uyuşma üzerine bu davaların hepsine veya bir kısmına bu
askerî mahkemelerden birinde birleştirilerek bakılabilir.
Askerî mahkemeler uzlaşamazlar ise nezdinde askerî mahkeme
kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri veya askerî savcılardan
birinin istemi üzerine Askerî Yargıtay tarafından, davalara bakacak askerî
mahkeme tayin olunur.
*Bir sanığın birden fazla suçtan sanık olduğu davalarda birden fazla
askerî mahkemenin yetkili olması söz konusu olabilir. İşte bu gibi hâllerde
askerî mahkemelerin uyuşması üzerine tümünün bir tek askerî mahkemede
bakılmasının uygun olacağı düşünülerek bu kural getirilmiştir. Uzlaşma söz
konusu olmazsa Askerî Yargıtaya başvurulması üzerine yetkili askerî
mahkemeyi Askerî Yargıtay belirler. Dikkat edilirse bu madde askerî
mahkemeye intikal etmiş davalar bakımından bir düzenleme getirmektedir.
Henüz hazırlık soruşturması aşamasında bulunan konular ise aşağıda 28.
maddeye göre çözümlenecektir.
Birden fazla mahkemeye tabi sanıklar hakkında yetki :
MADDE 28 – Bir suçta birkaç sanık bulunur ve bunlar birden fazla
askerî mahkeme yetkisine tabi olursa ilgili askerî savcılar hepsi hakkında
soruşturmanın
hangi
askerî
savcılık
tarafından
yapılacağını
kararlaştırırlar. Uzlaşamazlar ise, soruşturmayı yapacak savcılığı Millî
Savunma Bakanlığı tayin eder.
Birleştirilerek yapılan soruşturma sonunda sanıkların hepsi
hakkında dava, soruşturmayı yapan askerî savcının nezdinde bulunduğu
askerî mahkemede açılabilir.
Sanıklardan biri hakkında evvelden dava açılmış ise askerî
savcılardan birinin istemi üzerine Askerî Yargıtay tarafından bütün
sanıkların davasına bakacak askerî mahkeme tayin olunur.
*Yapılmakta olan hazırlık soruşturmasında birden fazla sanığın
bulunması ve bunların ayrı askerî mahkemelerin yetkisine tabi olmaları
mümkündür. Bu takdirde uygun olanı tümünün aynı askerî savcılıkça
soruşturmaya tabi tutulmasıdır. Bunun için askerî savcıların aralarında
anlaşmaları yeterlidir. Anlaşamazlar ise Millî Savunma Bakanlığı
soruşturmanın yapılacağı askerî savcılığı belirler. Şayet sanıklardan biri
hakkında dava açılmış ise, Askerî Yargıtay, ilgili savcılardan birinin istemi
üzerine, hepsini davanın açıldığı askerî mahkemeye verebilir.
25
*Yeni Tasarı Taslağı ile buradaki “sanık” deyimi “şüpheli” olarak
düzeltilmektedir.
Davanın nakli :
MADDE 29 - Soruşturmanın mahallinde yapılması Türk Silâhlı
Kuvvetlerinin emniyeti veya askerî disiplinin korunması bakımından
mahzurlu olursa nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî
kurum amirinin teklifine binaen veya doğrudan doğruya Millî Savunma
Bakanlığınca yapılacak talep üzerine Askerî Yargıtay davanın başka bir
yerde bulunan askerî mahkemeye nakline karar verebilir.
Duruşmanın mahallinde yapılması Türk Silâhlı Kuvvetlerinin
emniyeti veya askerî disiplinin korunması bakımından mahzurlu
görülürse, askerî savcının talep etmesi şartıyla askerî mahkemenin vereceği
karar üzerine Askerî Yargıtayca davanın başka bir yerde bulunan askerî
mahkemeye nakline karar verilebilir.
Askerî mahkeme hukukî veya fiili sebeplerden dolayı yargı görevini
yapamayacak hâlde bulunursa nezdinde askerî mahkeme kurulan
komutan veya askerî kurum amirinin veya tarafların talebi üzerine Askerî
Yargıtay davanın başka bir yerde bulunan askerî mahkemeye nakline
karar verir.
*Hazırlık soruşturması aşamasında davanın nakli: Henüz hazırlık
soruşturması aşamasında TSK’nın emniyeti veya askerî disiplinin korunması
bakımından sakınca varsa, nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya
askerî kurum amirinin teklifi üzerine veya doğrudan Millî Savunma
Bakanlığınca yapılacak istem üzerine davanın bir başka askerî mahkemeye
nakline Askerî Yargıtay karar verebilir.
*Son soruşturmanın (duruşmanın) mahallinde yapılması yine TSK’nın
emniyeti veya askerî disiplinin korunması bakımından sakıncalı görülürse,
askerî savcının talebine dayalı olarak askerî mahkemenin vereceği karar
üzerine, Askerî Yargıtay davanın bir başka askerî mahkemeye nakline karar
verebilir.
*Askerî mahkeme hukukî (reddedilmiş hâkimin davaya bakamayacak
olması, subay üyenin sanığın en yakın amiri ya da astı olması gibi), fiili (heyet
oluşturacak sayıda hâkim bulunmaması, hâkimin raporlu ya da izinli olması
gibi) nedenlerden dolayı yargı görevini yapamayacak durumda olursa nezdinde
askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amirinin veya tarafların
talebi üzerine Askerî Yargıtay davanın bir başka askerî mahkemeye nakline
karar verir.
*As.Yrg. İBK 24.12.1946, 4525/4917 (Davanın nakli her aşamada
istenebilir.)
26
*As.Yrg.Drl.Krl. 03.05.1979, 35/35 (Davanın naklini taraflar
isteyebilir, kıdemli hâkimin böyle bir istemde bulunması mümkün değildir.)
*Bknz. CMK Madde 19
*YİBK 19.01.1959, 29-1 (Bir yerde aynı yetkiyi taşıyan başka hâkimler
bulundukça davanın nakline karar verilemez.)
Olumlu yetki uyuşmazlığı :
MADDE 30 - Askerî mahkemeler arasında çıkan olumlu yetki
uyuşmazlıklarını Askerî Yargıtay çözümler.
*İki ayrı askerî mahkeme kendisini davaya bakmaya yetkili görür ve
aralarında uzlaşamazlar ise, Askerî Yargıtay yetkili askerî mahkemeyi belirler.
Olumsuz yetki uyuşmazlığı :
MADDE 31 – Birkaç askerî mahkeme arasında yetki hususunda
olumsuz uyuşmazlık çıkar ve yetkisizlik kararları aleyhine kanun yollarına
başvurma imkânı kalmamış bulunursa Askerî Yargıtay yetkili mahkemeyi
tayin eder.
*Olumsuz yetki uyuşmazlıklarını çözecek merci de Askerî Yargıtaydır.
Ancak bunun için her iki mahkemenin kendisini yetkisiz görmesi ve yetkisizlik
kararları aleyhine kanun yollarına başvurma imkânının kalmamış olması
gerekir.
Yetkisizlik iddiası :
MADDE 32 – Sınıf ve rütbe yönünden olmayan yetkisizlik
iddiasının duruşmanın başlangıcında iddianamenin okunmasından önce
askerî mahkemeye bildirilmesi gerekir.
Yetkisizlik iddiası üzerine askerî mahkeme bu iddiayı,
iddianamenin okunmasından önce karara bağlar.
*Kanun koyucu yetki konusunu görev konusu kadar önemli bulmadığı
için yetkisizlik iddialarının bir aşamaya kadar ileri sürülebilmesine ve bu
aşamaya kadar yetkisizlik kararı verilebilmesine olanak tanımıştır. Bu süre
iddianamenin okunmasından öncesidir. İddianame okunduktan sonra kural
olarak yetkisizlik iddiasında bulunulamaz (Sınıf ve rütbe yönünden olanlar
hariç).
*As.Yrg. 1.D. 12.06.2002, 593/585 (Kamu düzeni ile ilişkili
olmadığından, taraflar talepte bulunmadıkça yetkisizlik kararı verilemez. Bu
nedenle askerî savcının aksi görüşüne rağmen yetkisizlik kararı veren askerî
mahkemenin yetkisizlik kararı kaldırılmalıdır.)
27
*Yeni Tasarı Taslağının 11. maddesi ile yetkisizlik iddiasının
iddianamenin okunmasından önce ileri sürülebilmesi kuralı yerine Ceza
Muhakemesi Kanunu paralelinde değişiklik yapılarak sorgudan önce ileri
sürülebilmesi kuralı getirilmekte, böylelikle yetkisiz mercide sanığın
sorgulanması önlenmektedir:
TASLAK MADDE 11 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanununun 32 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 32 – Sanık, sınıf ve rütbe yönünden olmayan yetkisizlik
iddiasını duruşmada sorgusundan önce askerî mahkemeye bildirir.
Yetkisizlik iddiası üzerine askerî mahkeme bu iddiayı, sanığın
sorgusundan önce karara bağlar. Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında
bulunulamayacağı gibi mahkemeler de bu hususta resen karar veremez.”
Yetkisi olmayan askerî mahkemenin ve askerî savcının yaptığı
soruşturma :
MADDE 33 – Yetkisi olmayan askerî mahkeme ve askerî savcı
tarafından yapılan soruşturma işleri, sadece yetkisizlikten dolayı
hükümsüz sayılmaz.
*Kendisini yetkili sanarak bir takım işlemler yapan askerî savcı ve
askerî mahkemenin yaptığı işlemler, yetkisizlik fark edilip asıl yetkili savcılık ve
mahkemeye gönderildiğinde, hükümsüz sayılmaz. Yetkili savcı ve hâkimin
yaptığı işlemler gibi hukukî değerini korumaya devam eder.
*Yeni Tasarı Taslağı ile (Md.12) 33 üncü madde aşağıdaki şekilde
düzenlenmektedir.
“Yetkisi olmayan askerî savcı ve askerî mahkeme tarafından yapılan
soruşturma ve kovuşturma işlemleri, sadece yetkisizlik nedeniyle hükümsüz
sayılmaz.”
Askerî savcının yetkisi, yetki ve görev uyuşmazlıkları :
MADDE 34 – (Değişik : 08/06/1972 – 1596/1 md.)
Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amirinin refakatindeki askerî savcının yetkisi, nezdinde bulunduğu
askerî mahkemenin yetkisi ile sınırlıdır.
A) Askerî savcılar arasında çıkacak yetki uyuşmazlıkları
aralarında hâlledilir.
B) Nezdinde disiplin mahkemesi kurulan kıt’a komutanları veya
askerî kurum amirleri ile askerî savcılar arasında çıkacak görev
uyuşmazlıkları aralarında hâlledilir.
28
Her iki hâlde de uyuşamadıkları takdirde Millî Savunma
Bakanlığına başvurulur.
*Askerî savcının yetki alanı, nezdinde bulunduğu askerî mahkemenin
yetki alanı ile aynıdır. Bu alan da kural olarak nezdinde bulunulan komutanın
kadro ve kuruluş itibariyle bağlılarının bulunduğu alandır.
Askerî savcılar arasında çıkacak yetki uyuşmazlıkları aralarında
hâlledilir.
Soruşturma yapan makamlar olarak nezdinde disiplin mahkemesi
kurulan kıt’a komutanları veya askerî kurum amirleri ile askerî savcılar
arasında çıkacak görev uyuşmazlıkları (burada artık disiplin suçu ile askerî suç
kovuşturması, dolayısıyla disiplin mahkemesi ile askerî mahkemenin alanına
giren suçlar olduğu yolunda farklı görüşler bulunduğundan yetkiden değil,
görevden söz edilmesi isabetlidir.) aralarında hâlledilir. Bu her iki hâlde de
uzlaşma olmazsa uyuşmazlığı Millî Savunma Bakanlığı çözer.
Millî Savunma Bakanının gözetim yetkisi :
MADDE 35 - Askerî mahkemelerin idari işleri ile askerî
savcılıkların bütün işlemleri Millî Savunma Bakanının gözetimine tabidir.
Bu görev Bakanlık Askerî Adalet İşleri Başkanlığı aracılığı ile
yürütülür.
Bakanlık Askerî Adalet İşleri Başkanlığının görev ve yetkileri bir
yönetmelik ile düzenlenir.
*Millî Savunma Bakanının askerî savcılıkların tüm işlemleri üzerinde
gözetim yetkisi bulunmaktadır. Savcılıklardan soruşturma hakkında bilgi
isteyebilir, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmemiş olması hâlinde,
soruşturmaya devam emri verebilir.
Savcılar üzerinde böylesi yetkisi bulunan Millî Savunma Bakanının
mahkemeler üzerinde bu anlamda hiçbir yetkisi yoktur. Sadece mahkemelerin
idari işlemleri ile ilgili gözetim yetkisi vardır. Yargısal işlemlerine müdahale
suç oluşturur.
Teftiş Kurulu :
MADDE 36 - (Değişik : 08/06/1972 - 1596/1 md.)
Askerî mahkeme kalemleri ile askerî savcılıkları ve kalemlerini adlî
müşavirlik hizmetlerini ve askerî ceza ve tutuk evlerini Millî Savunma
Bakanı adına teftiş ve murakabe etmek ve kanunun belirttiği hâllerde
soruşturma yapmak üzere müfettiş sıfat ve yetkisini taşıyan bir başkanın
yönetimi altında lüzumu kadar müfettişten kurulu bir askerî adalet teftiş
kurulu kurulur. Bu kurulun kuruluşu, görev, yetki ve hizmetlerini ne
şekilde yürüteceği bir yönetmelik ile düzenlenir.
29
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Hâkimlerin Davaya Bakmaması ve Reddi
Hâkimin davaya bakamayacağı hâller:
MADDE 37 – Hâkim aşağıda yazılı olan hâllerde hâkimlik görevini
yapamaz:
A) Suçtan kendisi zarar görmüş ise,
B) Sonradan kalksa bile sanık veya suçtan zarar gören ile
aralarında evlilik veya vesayet bağlılığı bulunmuş veya bulunuyorsa,
C) Sanık veya suçtan zarar gören ile aralarında kan veya sıhrî usul
veya füru hısımlığı yahut evlat edinme ilişiği veya üçüncü dereceye kadar
(Bu derece dahil) kan veya evlilik kalmasa bile ikinci dereceye kadar (Bu
derece dahil) sıhrî civar hısımlığı varsa,
D) Aynı davada askerî savcı olmuş, suçtan zarar görenin veya
sanığın müdafiiliğini yapmış veya nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a
komutanı veya askerî kurum amiri sıfatı ile istemde bulunmuş veya amir
sıfatı ile vaka hakkında rapor vermiş ise,
E) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatı ile dinlenmiş bulunuyorsa.
*Bu maddede hâkimin görevini yapmaktan yasaklı olduğu hâller
sayılmıştır. Hâkim bu yasağa rağmen yargılama yapmaya kalkışırsa, bu durum
red sebebi oluşturur.
*As.Yrg. 3.D. 14.11.2000, 719-717; (Merkez Komutanı olarak dava ile
ilgili soruya müzekkere ile cevap verdikten sonra aynı davada mahkeme
başkanlığı yapmak kanuna aykırıdır.) As.Yrg. 5.D. 24.01.2001, 1-46; (Hâkimlik
yapan birinin daha sonra aynı davada savcılık yapmasına bir engel
bulunmamakta ise de, savcının daha sonraki aşamalarda hâkimlik yapması
kanuna aykırıdır.) As.Yrg.4.D. 28.03.2001, 221-225; (Bilirkişi olarak mütalaa
vermiş olan birinin daha sonra aynı davada subay olarak görev alması kanuna
aykırıdır.) As.Yrg.4.D. 16.05.200, 390-387; (Adlî Müşavir sıfatıyla soruşturma
isteminde bulunduktan sonra, aynı davada hâkimlik yapmak kanuna aykırıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 13 üncü maddesiyle 37 ve 40. maddeleri
aşağıdaki şekilde düzenlenmektedir.
“Hâkimin davaya bakamayacağı hâller ve hâkimin reddi
Hâkim, Ceza Muhakemesi Kanununda belirtilen hâllerde ve dava ile
ilgili olarak teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amiri sıfatı ile istemde bulunmuş veya amir sıfatı ile vak’a hakkında
rapor vermiş ise hâkimlik görevini yapamaz.
30
Savaşta, hâkimin davaya bakamayacağı hâller dışındaki bir sebebe
dayanılarak hâkimin reddi isteminde bulunulamaz.”
*Bknz. CMK Md. 22
Karara katılamayan hâkim:
Madde 38 – Aleyhine kanun yollarından birine başvurulmuş olan
bir hükme katılan hâkim, yüksek mahkemece bu hükme dair verilecek
karara katılamaz.
*YİBK 05.12.1977, 2-3 (1. CMUK’un 22, 262. Maddeleri karşısında
iddianame ve son soruşturmanın açılması kararındaki suç niteliği yönünden
görevsizlik kararı veren, 2. İlk veya son soruşturma sırasında doğrudan
doğruya veya talimatla sanığın sorgusunu yapan ya da tanıkları dinleyen, 3.
Hazırlık soruşturması sırasında sanığın tutuklanmasına veya salıverilmesine
karar veren hâkim, asıl davaya bakan mahkemeye katılabilir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 23
w
Hâkimin red sebepleri :
MADDE 39 – Hâkimin görevini yapmaktan yasaklı olduğu hâllerde
reddi istenebileceği gibi tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden
dolayı da reddi istenebilir.
(Değişik birinci cümle; 09/10/1996-4191/6 md.) Askerî savcı (Askerî
Yargıtayda Başsavcı), sanık, müdafi, şahsî davacı ve davaya katılan ile
vekilleri hâkimi red isteminde bulunabilirler. Bunlardan herhangi biri
tarafından istemde bulunulursa hükme katılacak hâkimlerin isimleri
kendilerine bildirilir.
*Sanıkların tarafsızlığından şüphe ettikleri, adil olmadığına inandıkları
hâkimi red edebilme imkânına sahip olmaları, adil yargılanma hakkının bir
öğesidir. Kanunumuz da hâkimi red hakkına yer vermektedir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 39.madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 24
31
Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı hâkim red
isteminin zamanı:
MADDE 40 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.)
Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hâkimin
reddi istemi, mahkemelerde iddianamenin ve Askerî Yargıtayda sözcü üye
tarafından raporun okunmasına kadar ileri sürülebilir. Yeni çıkan
sebeplerden dolayı duruşma bitinceye, Askerî Yargıtayda inceleme sona
erinceye kadar hâkimin reddi istenebilir.
Savaşta, 37 nci maddede yazılı sebeplerin dışındaki bir sebebe
dayanılarak hâkimin reddi isteminde bulunulamaz.
* Bir hâkim davranışlarıyla tarafsızlığını şüpheye düşürmüş olabilir.
Böyle bir neden bazen henüz davanın öncesinde ya da başında meydana çıkar.
Bu durumda red isteminin nedenleri gösterilmek suretiyle iddianamenin
okunmasına kadar ileri sürülmesi gerekir. Bu hâkim Askerî Yargıtayda üye ise
istemin raportörün raporunu okumasına kadar ileri sürülmesi gerekir. Bazen de
tarafsızlığı şüpheye düşürecek nedenler daha sonraları ortaya çıkar. İşte bu
şekilde yeni çıkan nedenler söz konusu ise duruşma bitinceye kadar, Askerî
Yargıtayda ise inceleme sona erinceye kadar red isteminde bulunulabilir.
Savaş hâlinde sadece 37. maddede gösterilen hâkimin görevini
yapmaktan yasaklı olduğu hâllerle sınırlı olarak red isteminde bulunabilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 40. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 25
Hâkimin reddi isteminin usulü:
Madde 41 - Hâkimin reddi asker kişiler tarafından, hâkimin
mensup olduğu askerî mahkemeye verilecek bir dilekçe ile yahut bu
hususta bir tutanak düzenlenmek üzere askerî savcıya veya askerî
mahkeme katibine veyahut disiplin cezası vermeye yetkili en yakın amire
yapılacak bir beyan ile olur.
Diğer kişiler tarafından hâkimin mensup olduğu askerî mahkemeye
bir dilekçe verilmek sureti ile veya ilgililerin tabi oldukları sulh hâkiminin
veya bu görevi gören mahkemenin katibine, bir tutanak düzenlenmek
üzere, yapılacak beyan ile olur.
Serbest bulunmayan sanıklar bu husustaki beyanlarını askerî ceza
ve tutukevi müdürüne veya gözetimine memur subaya veya ceza ve
tutukevinin bulunduğu yer sulh hâkimine yaparlar. İlgililerce bu hususta
bir tutanak düzenlenir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 41. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 26
32
Red isteminin ispatı :
MADDE 42 – Hâkimin reddini isteyen taraf sebebini ispat ile
yükümlüdür. Yemin delil olmaz
Askerî mahkeme reddi istenen hâkimden red sebebi hakkında
açıklama isteyebilir. Hâkim de red sebepleri hakkında düşüncelerini
bildirir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 42. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 26
Red istemi üzerine verilecek karar :
Madde 43 – Hâkimin reddi istemi hakkında mensup olduğu askerî
mahkemece karar verilir. Ancak reddolunan hâkimin müzakereye
katılamamasından askerî mahkeme kurulamaz ise yalnız bu hususta karar
verilmesi için başka bir hâkimle yeni bir kurul kurulur. Bu yolla da
mahkemenin kurulması mümkün olmazsa en yakın askerî mahkemeden
bir hâkim istenir.
Reddolunan hâkim red isteminin haklı olduğunu kabul ederse red
hakkında bir karar verilmez.(**)
Bir hâkim, reddini gerektiren sebepleri bildirir yahut bazı hâller
bir hâkimin davaya bakamayacağı şüphesini doğurursa, bu hususta bir
istem olmasa bile Askerî Yargıtay kendiliğinden de karar verebilir.
Hâkimin reddi istemine esas olan sebeplerin varit olmamasından
dolayı istemin reddine karar veren merci elli liradan bin liraya kadar hafif
para cezasına da hükmeder. Red istemine esas olan sebebin aksi sabit
olduğu hâllerde hükmolunacak ceza ikiyüzelli liradan aşağı olamaz.(**)
Hükmedilecek para cezaları hukukî ve cezai kovuşturmalara ve
kamu davasının açılmasına engel değildir.(**)
* Reddi istenen hâkim ile ilgili olarak red isteminin kabulüne ya da
reddine karar verecek merci mensup olduğu askerî mahkemedir. Ancak bu
konuda karar verecek heyete reddi istenen hâkim katılamaz. Yeterli hâkim
bulunmamakta ise en yakın askerî mahkemeden bir hâkim istenir.
Reddi istenen hâkim istemin haklı olduğunu kabul ederse artık bu
konuda karar vermeye gerek yoktur. Onun katılmadığı heyetle yargılamaya
devam edilir.
Red istemi olmadan da bir hâkim reddini gerektiren nedenleri
bildirirse, yahut Askerî Yargıtay bu nedenleri fark ederse, Askerî Yargıtay
kendiliğinden söz konusu hâkimin davaya bakamayacağına karar verebilir.
33
*YİBK 25.06.1941, 46-24; (Hâkim red istemini kendiliğinden kabul
etmişse ayrıca bir karar almaya gerek yoktur. Hâkimin red sebeplerini
kendiliğinden bildirmesi ve kabul etmesi durumunda yapılacak işlem red
sebeplerinin bulunup bulunmadığını incelemeksizin dosyayı başka mahkemeye
göndermektir.)
(**)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle ikinci, dördüncü ve beşinci
fıkralar yürürlükten kaldırılmaktadır.
*Bknz.CMK Md. 28
Red istemi üzerine verilecek kararlar ve kanun yolu :
Madde 44 - Hâkimin reddinin kabulüne dair olan kararlar
kesindir. Reddin kabul edilmemesi ile ilgili kararlar ile red isteminin
esassız veya red sebebinin aksi sabit olduğuna dair kararlar aleyhine ancak
hükümle birlikte temyiz yoluna başvurulabilir.
*Reddin kabulüne dair kararlar aleyhine yargı yolu kapalıdır, ancak
red isteminin esassız veya red nedeninin aksinin sabit olduğuna dair kararlar
aleyhine yargı yolu açıktır. Bu kararlar aleyhine hükümle birlikte temyiz yoluna
gidilebilir.
Reddi istenilen hâkimin yapabileceği muameleler :
Madde 44/a - (Ek: 21/01/1981-2376/2 md.)
Reddi istenilen hâkim red hakkında bir karar verilinceye kadar
yalnız tehiri caiz olmayan muameleleri yapar.
Ancak, hâkimin duruşma sırasında reddedilmesi hâlinde bu red
konusunda bir karar verilebilmesi için duruşmanın tehiri veya tâliki
gerekse bile o celse duruşmaya devam olunur. Şu kadar ki, 160 ıncı madde
uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez ve red
konusunda bir karar verilmeden reddedilen hâkim tarafından veya onun
huzuruyla bir sonraki celseye başlanamaz.
Red isteğinin haklı olduğuna karar verildiği takdirde geciktirilmesi
caiz olmadığından ötürü yapılmış işlemler ayrık olmak üzere duruşmanın
red dilekçesinin verilmesinden sonraki kısmı tekrarlanır.
*Reddedilen hâkimin uygun olanı artık yargılama faaliyetinden
çekilmesi ve ret istemi konusunda bir karar verilene kadar bir işlem
yapmamasıdır. Sadece ertelenmesi caiz olmayan işlemleri yapması uygun
görülmüştür. Duruşma esnasında bu istem söz konusu olmuş ise yargılamaya o
celselik devam edilebilir, ancak tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine
geçilemez. Bu hâkim hakkında karar verilmeden bir sonraki celseye
başlanamaz.
34
Red istemi haklı görüldüğü takdirde, red dilekçesinin verilmesinden
sonraki duruşmalar tekrarlanır. Bunun nedeni yanlı olduğu belirlenen hâkimin
tutanağı yanlı tutmuş olması ihtimalidir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 44/a maddesi yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 29
Red isteminin geri çevrilmesi :
MADDE 44/b - (Ek : 21/01/1981-2376/2 md.)
Mahkeme son tahkikat safhasında ileri sürülen hâkimin reddi
istemini aşağıdaki hâllerde kabul etmeyerek geri çevirir:
1. Red isteği zamanında yapılmamışsa;
2. Red sebebi veya inandırıcı delil gösterilmemişse;
3. Red isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça
anlaşılıyor ise.
Bu hâllerde red isteği, toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin
müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde de reddedilen
hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir.
Bu kararlar aleyhine ancak hükümle birlikte kanun yoluna
başvurulabilir.
*Bu maddede red isteminin hangi
gösterilmiştir.
gerekçelerle reddedileceği
*Yeni Tasarı Taslağının 59.maddesiyle 44/b maddesi yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 31
Subay üye ve tutanak katiplerinin reddi :
MADDE 45 - Bu bölümde yazılı hükümler askerî mahkemede
bulunan subay üye ile tutanak katipleri hakkında da uygulanır.
*Askerî mahkemede bulunan hâkimler gibi subay üyenin ve tutanağı
tutmakla görevli tutanak katiplerinin de aynı şekilde red edilebilecekleri
gösterilmiştir.
Askerî savcıların reddi :
Madde 46 - Askerî savcılar reddedilemez. Ancak bu kanunun 37 ve
39 uncu maddelerinde yazılı sebeplerden biri bulunursa davadan çekilirler.
*Askerî savcıların reddi mümkün değildir, ancak 37. maddede
gösterilen görevini yapmaktan yasaklı olduğu hâller ile 39. maddede yer alan
tarafsızlığını şüpheye düşürecek nedenler söz konusu ise, askerî savcının
35
kendiliğinden görevden çekilmesi gerekir. Çekilmemesi hâlinde bu nedenlerin
Millî Savunma Bakanlığına bildirilerek çekilmesinin sağlanması mümkün
olabilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 14 üncü maddesiyle 46 ncı madde aşağıdaki
şekilde düzenlenmiştir.
“ Askerî savcıların reddi ve çekilmesi
Askerî savcılar reddedilemez. Ancak, hâkimin davaya bakamayacağı
hâllerden veya hâkimin ret sebeplerinden biri bulunursa davadan çekilirler.”
BEŞİNCİ BÖLÜM
Kararlar, Tefhim ve Tebliğ
Kararların nasıl verileceği :
Madde 47 - Duruşma esnasındaki kararlar, taraflar dinlendikten ve
duruşma dışındaki kararlar askerî savcının yazılı veya sözlü mütalâası
alındıktan sonra verilir.
*Kararların bir çelişmeye dayalı olması gerekir. Bir başka anlatımla
taraflar diyeceklerini dedikten sonra karar verilmelidir. Bu madde bunu
vurguladıktan sonra duruşmalı işlerde tarafların huzurda dinlenmeleri
gerektiğini, duruşmasız işlerde de askerî savcının yazılı mütalâasının alınması
gerektiğini belirtmektedir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 47. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Kararların tefhim ve tebliği :
MADDE 48 - İlgili tarafın yüzüne karşı verilen kararlar
kendilerine tefhim olunur. Bilhassa er ve erbaşlara anlayacakları surette
tefhim şarttır. İstem hâlinde kararın bir benzeri de verilir. Diğer kararlar
tebliğ olunur.
*Tefhim sözcüğü kararı açıklamaktan başka bir anlam taşır.
Karşıdakinin anlayabileceği şekilde anlatmak ve onun doğru algılamasına
imkân verecek hâlde bilgilendirmek anlamını taşır. Bu nedenle verilen kararın
tutanaktan okunması yeterli olmayıp mutlaka anlamasına olanak verilecek
açıklıkta anlatılması gerekir. 1982 Anayasamızdaki son değişiklik de bu
kaygıdan gerçekleştirilmiştir.
36
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 48. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 35
Askerî savcıya verilmesi gereken kararlarla bunların yerine
getirilmesi :
MADDE 49 - Tebliğ veya yerine getirilecek kararlar askerî savcıya
verilir.
Askerî savcı tebliğ ve yerine getirilme için gereken tedbirleri
nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum
amiri aracılığı ile ve ivedi hâllerde doğrudan doğruya alır.
Askerî mahkemelerin iç işlemlerine veya yargılamanın inzibatına
dair kararlar hakkında bu hüküm uygulanmaz.
Askerî Yargıtayda tebliğ veya yerine getirilecek kararlar, Askerî
Yargıtay Başsavcısına verilir. Başsavcı tebliğ veya yerine getirme için
gerekli tedbirleri alır.
*Bu maddede tebliğ ve yerine getirme işlemlerinin askerî savcılıklar
eliyle yapılacağı gösterilmiştir.
*Yeni Tasarı Taslağının 15 inci maddesiyle 49 Md., artık mahkemelerin
doğrudan yazışma yöntemi benimsenerek, aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
“Tebligat ve yazışma usûlü
Mahkeme kıdemli hâkimi veya hâkim, her türlü tebligatı, tüm gerçek
veya özel hukuk tüzel kişileri veya kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili
yazışmaları yapar.
İnfaz edilecek kararlar askerî savcılığa verilir.
Askerî Yargıtayda tebliğ veya yerine getirilecek kararlar, Askerî
Yargıtay Başsavcısına verilir. Başsavcı, tebliğ veya yerine getirme için gerekli
tedbirleri alır.”
Gerekçe zorunluluğu:
MADDE 50 - Askerî mahkemelerce verilen her türlü kararlar
gerekçeli olarak yazılır.
*Hükmün gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının en önemli
öğelerindendir.
*Bknz. 1982 Anayasası Madde 141
*YİBK 07.06.1976, 3-3 (Anayasada ve yasalarda nelerin gerekçe
olabileceği sınırlı olarak gösterilmemiştir. Bununla birlikte gösterilecek
gerekçenin sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini
37
gösterecek biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği
Kanun Koyucunun amacına uygun olduğu gibi kararı aydınlatmak, keyfiliği
önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.
Anayasanın 135. Maddesi ve CMUK’un 32. Maddesinde yer alan açık ve
bağlayıcı kurallar karşısında TCK’nın 89 ve 647 Sayılı Kanunun 6.
maddelerinde yazılı erteleme isteğinin reddi hâlinde de, mahkemece gerekçe
gösterilmesi zorunludur.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 50. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 34
Tebliğ :
MADDE 51 - Tebliğ, tebliği gereken evrakın onaylanmış bir
benzerinin ilgiliye verilmesinden ibarettir. Onaylama askerî savcı veya
askerî hâkim tarafından yapılır.
İlgili tutuklu ise tebliğ edilen evrak istemi hâlinde kendisine
okunup anlatılır.
*Tebliğ işlemi, tebliği gereken evrakın onaylanmış bir benzerinin
ilgiliye verilmesidir. Tefhimde içeriği anlatma zorunluluğu varken burada öyle
bir zorunluluk yoktur. Buradaki zorunluluk belgenin ilgiliye verilmesidir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 51. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 35
Tebliğ usulleri :
MADDE 52 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.)
Asker kişilere yapılacak tebliğler üst makam aracılığı ile ve
ilgiliden alınacak bir belge karşılığı yapılır. Bu belgede tebliğ ve tebellüğ
edenin imzaları ile tebliğin yer ve zamanının gösterilmesi lazımdır.
Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amirine gösterilecek evrak kendisine gönderilir. Bu gösterilme bir
mehil başlangıcı olursa, gösterilen evrakın konusu ile yer ve zamanını
belirten bir belge imzalanır.
Asker kişilerden başkasına yapılması gereken tebliğler, bir alındı
karşılığında asker kişiler tarafından yapılabilir.
Tebligat Kanunu hükümleri askerî mahkemelerde de uygulanır.
38
(Değişik: 11/08/1983-2875/2 md.) Savaş hâlinde tebligat; işin
ivediliğine göre basın veya radyo vasıtası ile yapılabilir.
*Asker kişilere yapılacak tebligat, askerî makamlar aracılığı ile yapılır.
Asker kişiye sivil makamlar aracılığıyla tebligat yapmak usule aykırıdır.
Nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum
amirine gösterilecek evrak, bizzat kendisine gösterildiği tarihi taşıyan bir belge
karşılığında kendisine verilir.
Sivillere tebligat, Tebligat Kanununa göre yapılır. Zorunluluk
bulunmadıkça sivile asker aracılığıyla tebligat yapılmamalıdır.
*As.Yrg.4.D. 13.01.2004, 43-36; (Mahkûmiyet hükmünün tebliğine
ilişkin tebellüğ belgesinde sanığın hükme karşı temyiz yoluna başvurabilip
başvuramayacağı ve nerede ve ne kadar sürede başvurabileceği
belirtilmediğinden, usulüne uygun bir tebligat bulunduğu kabul edilemez.)
ALTINCI BÖLÜM
Mehiller ve Eski Hâle Getirme
Mehiller :
MADDE 53 - Günle tayin edilen mehillerde, mehlin, işlemesini
gerektiren tebliğin yerine getirildiği veya olayın olduğu gün hesaba
katılmaz.
Mehil verilen kişinin hukukunu korumaya askerî hizmetlerin engel
olduğu günler mehile dahil edilmez, ancak bunun resmî belgelerle ispatı
lazımdır.
Mehil hafta veya ay olarak tayin edilmiş ise, işlemeye başladığı gün
son haftada isim ve son ayda sayı itibariyle karşıtı olan günün tatil saatinde
ve şayet ay sonunda başlayıp da son bulduğu ayda sayı itibariyle karşıt gün
yoksa ayın son gününde biter.
Son gün pazara veya resmî bir tatile tesadüf ederse mehil tatilin
ertesi günü biter.
Kendisine mehil verilen kimsenin ikametgâhı, işlem yapacağı
yerden uzak ise Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 164 üncü
maddesi hükmü uygulanır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 53. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 39, 104, 108
39
Eski hâle getirme :
MADDE 54 - Askerî hizmetler, zorlayıcı sebepler, beklenilmeyen ve
sakınılması kabil olmayan olaylar sonucu olarak bir mehile uymak
imkânsızlığı meydana çıkarsa, mehilin bitmesinden doğacak sonuca karşı
eski hâle getirme istenebilir.
Yapılan bir tebliğden kusuru olmaksızın haberdar olmamak,
beklenilmeyen ve sakınılması mümkün olmayan hâllerdendir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 54. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 69
Eski hâle getirme dilekçesi :
MADDE 55 - Eski hâle getirme dilekçesi engelin kalkmasından
itibaren bir hafta içersinde verilmek lazım gelir. Bu dilekçede mehile uyma
hâlinde usule dair işlemler hangi mahkemede yapılacak idi ise, oraya
verilir.
Dilekçe sahibi mehile uymamasının sebeplerini ve delillerini bildirir
ve usule dair yapmadığı işlemi dilekçeyi verdiği anda yapmakla
yükümlüdür.
*As.Yrg.Drl.Krl. 25.01.2001, 17-12; (Tebligat Kanununun 21. Maddesine
göre ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihte tebligatın yapıldığı iddia
olunabilirse de, mahalle muhtarının ilmühaberinde; sanığın ve ailesinin o
tarihlerde doğum yerleri olan ilçeye gitmiş oldukları ve tebligatın normal
sürede ellerine ulaşmadığı yolundaki açıklaması karşısında 353 Sayılı Kanunun
54. maddesinde belirtilen mehile uyma imkânsızlığının çıktığı kabul
edilmelidir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 55. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 41
Eski hâle getirmenin mercii ve karar :
MADDE 56 - Mehil içinde usul işlemi yapılmış olsa idi esasa hangi
mahkemede hükmedecek idi ise eski hâle getirme dilekçesi hakkında da o
mahkeme karar verir.
Usulü dairesinde bir istem olmasa bile eski hâle getirme hakkında
doğrudan doğruya karar verilebilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 56. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 42
40
Eski hâle getirme isteminin kabulü ve reddi :
MADDE 57 - Eski hâle getirme isteminin kabulüne dair kararlar
kesindir. Ancak, bu istemin reddine dair kararlar aleyhine bu kararın
tebliğinden itibaren bir hafta içinde Askerî Yargıtayda itiraz edilebilir.
Savaş hâlinde veya Türkiye Cumhuriyeti karasuları dışında
bulunan savaş gemisinde itiraz hakkı yoktur.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle yürürlükten kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 42
Eski hâle getirme isteminin karara etkisi :
Madde 58 - Eski hâle getirme dilekçesi, önce verilen karar ve
hükümlerin yerine getirilmesini geciktirmez. Ancak mahkeme, yürütmenin
geri bırakılmasına karar verebilir.
* Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle yürürlükten kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 42
YEDİNCİ BÖLÜM
Tanıklar
Tanıkların getirilmesi :
MADDE 59 - Asker kişi olan tanıklar, bağlı bulundukları birlik
komutanı veya askerî kurum amirlerinin emri ile getirilirler.
Diğer kişiler davetiye ile çağrılırlar. Davete uymamanın kanunî
sonuçları da davetiyede gösterilir.
Tutuklu ve ivedi işlerde ve savaş hâlinde tanıklar ihzar
müzekkeresi ile de getirilebilirler. Şu kadar ki, müzekkerede bu yoldan
getirilmenin sebepleri gösterilir ve bunlar hakkında davetiye ile gelen
tanıklar hakkındaki işlem uygulanır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus asker tanıkların bağlı
bulundukları birlik komutanı veya askerî kurum amirleri aracılığıyla
çağrılırken sivil kişilerin davetiye ile çağırılmaları gerektiğidir. Tutukluya ve
ivedi işlere ilişkin konularda ihzar müzekkeresi çıkarılabilir.
*Yeni Tasarı Taslağı 59. maddeyi değiştirmektedir. Buna göre;
“Tanıkların çağrılması
41
Madde 59- Asker kişi olan tanıklar, bağlı bulundukları birlik komutanı
veya askerî kurum amirlerinin emri ile getirilirler.
Tutuklu ve ivedi işlerde ve savaş hâlinde tanıklar zorla getirilebilirler.”
şeklinde düzenlenmektedir.
*Bknz. CMK Md. 43
Hazırlık soruşturmasında yemin :
MADDE 60 - (Değişik : 09/10/1996-4191/7 md.)
Tanıklara, hazırlık soruşturması sırasında askerî savcı tarafından
yemin verilir. Yemin ile dinlenilen tanığın, hazırlık soruşturmasında tekrar
dinlenmesi gerekirse, yeniden yemin verilmeyip önceki yeminin
hatırlatılmasıyla yetinilebilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 54
Tanıklar hakkında uygulanacak usul hükümleri :
MADDE 61 - Bu kanunda aksi yazılı olmadıkça Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun tanıklar hakkındaki hükümleri, askerî
mahkemelerde de uygulanır
*As.Yrg.3.D. 05.05.1998, 256-255; (CMUK 60. Maddesi uyarınca
yeniden dinlenilen tanığa eski yemininin hatırlatılmaması kanuna aykırıdır.),
As.Yrg.1.D. 21.01.2004, 63-60; (Yokluğunda dinlenen tanığın ifadesi, sanık
hazır bulunduğunda okunup ne diyeceği sorulmalıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 43-61
42
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Bilirkişi, Keşif ve Otopsi
Bilirkişi :
Madde 62 - (Değişik birinci fıkra: 09/10/1996-4191/8 md.) Çözümü
özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin rey ve
mütalâasının alınmasına karar verilir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği
genel ve hukukî bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi
dinlenemez. Bilirkişinin tayini ve zorunlu olmadıkça üçten fazla olmamak
üzere adedinin tespiti, hazırlık soruşturmasında askerî savcıya, son
soruşturmada askerî mahkemeye aittir.
Adlî tıbba ilişkin konularda mümkün olduğu kadar askerî tabipler
bilirkişi olarak tayin edilirler. Bilirkişi mütalâaları yazı ile beyan olunacak
ise rapor bilirkişiler tarafından birlikte; eğer görüş ayrılığı varsa, her biri
tarafından ayrı ayrı düzenlenir.
Belli hususlarda oy ve mütalâalarını beyan ile görevlendirilmiş
resmî bilirkişi mevcut ise, özel sebepler olmadıkça başkası tayin edilemez.
*Burada dikkat edilmesi gereken husus hâkimlik mesleğinin
gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda
bilirkişi dinleme yasağının getirilmiş olmasıdır. Kanun çözümü özel veya teknik
bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişi tayinine izin vermiştir. Maddede adlî
tıbba ilişkin konularda mümkün olduğu kadar askerî tabiplerden
yararlanılacağı gösterilmiştir.
*As.Yrg. İBK 14.12.1956, 4232-118 (Bilirkişi kanunun öngördüğü
istisnalar dışında duruşmada dinlenmelidir.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 18.03.1999, 25-26 (İddia konusu olay sanığın
mutemetliğini yaptığı kantine ilişkin olduğuna göre, kantin işlerinden anlayan
bir bilirkişinin tayini ve bunun mütalâasının göz önünde bulundurulması
gerekir.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 30.04.1998, 65-65 (Polis Laboratuarlarının
düzenlediği raporlara itibarla hüküm tesisinde yasaya aykırılık yoktur.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 24.04.1998, 62-58 (Sanığın askerlik sıfatını kazanıp
kazanmaması bakımından işlenemez suçun söz konusu olup olamayacağı
konusunda son yetkili merci GATA Profesörler Kuruludur.)
*As.Yrg.4.Dairesi 10.06.2003, 590-588 (Baştabip tarafından
onaylanmış olmakla birlikte duruşmaya çağrılmayan, kimliği belli olmayan,
usulüne uygun yemin verilmemiş olan ve yeterli irdeleme ve tartışmayı
içermeyen bilirkişi psikiyatri uzmanının raporuna dayanmak mümkün değildir.)
43
*Yeni Tasarı Taslağının 59. Maddesiyle 353 Sayılı Kanunun 60, 61, 62,
64 ve 65 inci maddelerinin yürürlükten kaldırılarak yerlerine CMK’nın 43-89
maddelerinin askerî yargıda uygulanması öngörülmektedir. Askerî Yargıtay
Genel Kurulu 18.04.2005 tarihli Yeni Tasarı Taslağı ile ilgili görüşünde
bilirkişilik bakımından askerî yargının özelliği ve özellikle askerliğe
elverişliliğin tespiti bakımından eski hükümlerin ayrık tutulmasının uygun
olacağı görüşünü bildirmiştir.
Keşif :
MADDE 63 - Keşif, askerî savcılar ile askerî mahkeme veya
naipleri yahut istinabe olunan askerî savcı, askerî mahkeme veyahut
gecikmesinde zarar umulan hâllerde en yakın adliye hâkimi tarafından
yapılır. Askerî mahallerde yapılacak keşiflerde o yerdeki askerî birlik
komutanı veya askerî kurum amiri haberdar edilir.
Keşif yapıldığı vakit buna dair düzenlenecek tutanakta var olan hâl
ve durum ile olayın özelliğine göre varlığı umulup da bulunamayan
eserlerin ve izlerin yokluğu yazılır.
*Keşif hazırlık soruşturması aşamasında askerî savcı son soruşturma
aşamasında askerî mahkeme tarafından yahut bunların görevlendirdikleri (naip
yahut istinabe edilen) savcı veya mahkeme tarafından yapılır. Askerî
mahallerde yapılacak keşiflerde mutlaka o yerdeki askerî birlik komutanı veya
askerî kurum amiri haberdar edilmelidir. Keşif tutanağında ne var ise yazılır.
Yine ne bulunması umulmuş da bulunmamışsa onlar da yazılır. Keşif tutanağını
hazır bulunanlara imzalatmak gerekir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile 63. Madde aşağıdaki şekilde
düzenlenmektedir;
“Askerî mahallerde keşif
Madde 63- Askerî mahallerde yapılacak keşiflerde o yerdeki askerî
birlik komutanı veya askerî kurum amiri haberdar edilir.”
Otopsi :
MADDE 64 - Otopsi, askerî savcı, yoksa o yerdeki Cumhuriyet
savcısı veya adliye hâkiminin önünde en az iki tabip tarafından yapılır.
Mümkün olmadığı takdirde bir tabiple yetinilebilir.
*Otopsi, şüpheli bulunan ölümlerde, ölünün kafa, göğüs ve karın
boşluklarının açılması ile ölüm sebebinin araştırılması amacına yönelik olarak
yapılan bir araştırma ameliyesidir. Askerî savcı, yoksa C. savcısı veya Adliye
Hâkiminin önünde doktor tarafından yapılır. Ölüm sebebi bu araştırmada
anlaşılabiliyorsa tutanağa yazılır, anlaşılmıyorsa söz konusu üç boşluktan
alınan (tahlil edilebilecek irilikte) beyin, akciğer, karaciğer ve bağırsakları gibi
44
iç organlarından alınan parçalar bozulmalarını önleyecek sıvı içerisinde adlî
tıp laboratuarlarına gönderilerek ölüm nedeni araştırılır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 87
Bilirkişi, keşif ve otopside uygulanacak hükümler:
MADDE 65 - Bu kanunda aksi yazılı olmadıkça Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun bilirkişi, keşif ve otopsi hakkındaki
hükümleri askerî mahkemelerde de uygulanır.
*Maddede CMUK 65-85 maddelerinde yer alan otopsi keşif ve
bilirkişilikle kuralların burada da uygulanma yeri olduğu gösterilmiştir.
*As.Yrg.4.Dairesi
28.10.2003,
verdirilmemesi bozma nedenidir.)
993-991
(Bilirkişiye
yemin
*As.Yrg.4.Dairesi
23.09.2003,
verdirilmemesi bozma nedenidir.)
748-747
(Bilirkişiye
yemin
*As.Yrg.3.Dairesi
24.04.2002,
verdirilmemesi bozma nedenidir.)
394-390
(Bilirkişiye
yemin
*As.Yrg.2.Dairesi 18.09.2002,
verdirilmemesi bozma nedenidir.)
681-675
(Usulüne uygun
yemin
*As.Yrg.1.Dairesi
08.10.2003,
verdirilmemesi bozma nedenidir.)
830-817
(Bilirkişiye
yemin
*As.Yrg.1.Dairesi
28.05.2003,
verdirilmemesi bozma nedenidir.)
535-531
(Bilirkişiye
yemin
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 74-89
45
DOKUZUNCU BÖLÜM
Arama ve Zapt
Aramaya ve zapta karar verme yetkisi ve buna itiraz:
MADDE 66 - (Değişik:22/01/2004-5078/5 md.) Aramaya ve zapta
karar vermek yetkisi; millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarını hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
askerî mahkemeye aittir.
Yukarıda belirtilen sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde askerî savcılar, teşkilatında askerî mahkeme kurulan
kıt’a komutanı veya askerî kurum amirleri ve bunların verecekleri yazılı
emir üzerine diğer askerî makamlarda arama ve zapt işlemi yapabilirler.
Arama ve zapt işlemleri, yirmidört saat içinde yetkili askerî mahkemenin
onayına sunulur. Askerî mahkeme, kararını arama ve zapt işleminden
itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde, zapt kendiliğinden
kalkar.
Askerî mahallerde yapılacak arama ve zapttan o yerdeki askerî
birlik komutanı veya kurum amiri haberdar edilir.
Askerî mahkemenin onayına sunulmayan arama ve zapt işlemleri
hakkında, aleyhine arama ve zapt işlemi yapılan kimse askerî
mahkemelerden her zaman bu hususta bir karar verilmesini isteyebilir.
Yukarıdaki fıkralara göre verilecek kararlara karşı yedi gün içinde
en yakın askerî mahkemeye, itiraz edilebilir.
*Arama maddede sayılan nedenlere bağlı olarak ve zapta (bir şeye el
konması) karar verme yetkisi askerî mahkemeye aittir. Gene bu nedenlere bağlı
olarak gecikmede sakınca bulunması şartıyla Askerî savcılar ve nezdinde askerî
mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amirleri veya bunların yazılı
emriyle diğer askerî makamlar sadece millî güvenlik ve kamu düzeni
bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde arama yapabilirler. Arama
mahkeme kararına dayanmıyorsa 24 saat içinde askerî mahkeme onayına
sunulur. Askerî mahkeme 48 saat içinde onaylamazsa el koyma kendiliğinden
kalkar. Askerî mahallerde yapılacak arama ve zapttan o yerdeki askerî birlik
komutanı veya kurum amiri haberdar edilmelidir. Arama ve zapt kararları
itirazı kabil kararlardır. İtiraz süresi yedi gündür. En yakın askerî mahkemeye
yapılmalıdır.
Arama esnasında bulunan diğer şeyler :
MADDE 67 - Arama esnasında soruşturulan olay ile ilgili olmayan
ve fakat kovuşturmayı gerektiren diğer bir eylemin bulunduğunu gösteren
maddeler de zapt edilir. Bunlar nezdinde askerî mahkeme bulunan kıt’a
46
komutanı veya askerî kurum amirine veyahut yetkili Cumhuriyet savcısına
evrakı ile birlikte gönderilir.
Bu takdirde 95 inci madde hükmü uygulanır.
Arama ve zaptta uygulanacak hükümler :
MADDE 68 - Bu kanunda aksi yazılı olmadıkça, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun arama ve zapt hakkındaki hükümleri
askerî mahkemelerde de uygulanır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 116-134
ONUNCU BÖLÜM
Tutuklama, Yakalama ve Salıverme
Tutuklama kararı ve müzekkeresi :
MADDE 69 - Sanığın soruşturma sırasında tutuklanıp
tutuklanamayacağı hakkındaki kararı askerî mahkeme verir. Bu karar
mahkeme başkanı tarafından düzenlenecek tutuklama müzekkeresi ile
yerine getirilir.
Tutuklama müzekkeresine sanığın, mümkün olduğu kadar açık
kimliği, şekli, isnat olunan suç ve tutuklama sebebi yazılır.
Tutuklama müzekkeresi, sanığın yakalanması anında ve bu
mümkün olmaz ise, hangi suç için tutuklandığı hemen bildirilmekle
beraber, tutuk evine konulduğunun nihayet ertesi günü tebliğ olunur.
*Tutuklamaya askerî mahkeme karar verir. Tutuklama kararı
verildikten sonra mahkeme başkanı tarafından tutuklama müzekkeresi adı
verilen belge düzenlenir, imzalanır, mühürlenir ve gereğinin yerine getirilmesi
için askerî savcıya gönderilir. Tutuklama müzekkeresine 1) Sanığın açık kimliği,
2) Sanığın şekli (boyu, posu, saç, göz rengi), 3) Sanığın hangi suçtan
tutuklandığı, 4) Hangi nedenle tutuklandığı, mutlaka tutuklama müzekkeresine
yazılmalıdır.
*Yeni Tasarı Taslağının 18. Maddesiyle tutuklama kararının,
soruşturma evresinde tek hâkim tarafından, kovuşturma evresinde ise askerî
mahkeme tarafından verileceği gösterilmiştir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile 69. Madde yeniden düzenlenmekte, CMK’da
yer alan tutuklama nedenlerine ilave olarak askerî disiplinin korunması ve sırf
askerî suçlarda kanunda öngörülen ceza sınırına istisna getirilmektedir:
47
TASLAK MADDE 18 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanununun 69 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Tutuklama kararı
Madde 69 – Tutuklama kararı, soruşturma evresinde askerî savcının
veya teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum
amirinin istemi üzerine askerî mahkemenin hâkim sınıfından olan üyelerinden
biri; kovuşturma evresinde ise askerî savcının istemi ile veya resen askerî
mahkeme tarafından verilir.
Teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum
amiri şüphelinin tutuklanmasını istediği takdirde bu istemini gerekçesi ile
birlikte askerî savcıya bildirir. Askerî savcı, bu istemi yetkili askerî mahkemeye
intikal ettirmekle yükümlüdür.”
*Tutuklama ile ilgili olarak Bknz. CMK Md. 100-108.
Tutuklama isteme yetkisi :
MADDE 70 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.)
Sanığın tutuklanmasını askerî savcı doğrudan doğruya yetkili
askerî mahkemeden isteyebilir.
Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amiri sanığın tutuklanmasını istediği takdirde bu istemini gerekçesi
ile birlikte askerî savcıya bildirir. Askerî savcı, bu istemi yetkili askerî
mahkemeye intikal ettirmekle yükümlüdür.
Bu mahkeme ret veya kabul hakkında bir karar vermek
zorundadır.
*Sanığın tutuklanmasını askerî savcı ve nezdinde askerî mahkeme
kurulan komutan isteyebilirler. Komutanın istemi askerî savcı tarafından
mahkemeye iletilir. Bu iletme yazısında askerî savcı komutanın istemine katılıp
katılmadığını da bildirmelidir. Askerî mahkeme tutuklama istemi konusunda red
veya kabul şeklinde bir karar vermek zorundadır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59 uncu maddesiyle 353 Sayılı Kanunun 70
inci maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 101
Sanığın tutuklanmasını gerektiren hâller :
Madde 71 - Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler
aşağıda yazılı hâllerde tutuklanabilirler:
A) Kaçma şüphesini uyandıracak kuvvetli belirtiler varsa,
48
B) Delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacı
ile,
C) Askerî disiplinin korunmasını sağlamak amacı ile,
D) Suçun Devlet ve Hükümet nüfuzunu kıran veya memleketin
emniyet ve asayişini bozan eylemlerden bulunması veya genel ahlak
aleyhinde işlenmiş olması hâlinde.
Bu olaylar ve hâller kararda gösterilir.
Aşağıda yazılı hâllerde sanık daima kaçacak sayılabilir;
A) Soruşturma konusu olan suçun ağır cezayı gerektiren bir
cürüm olması,
B) Sanığın ikametgâhı veya konutunun bulunmaması veya serseri
veya şüpheli takımından olması veya kim olduğunu ispat edememesi,
C) Yabancı olup da askerî mahkemenin davetine veya verilecek
hükmün yerine getirilmesi için geleceğinden şüphe uyandıracak ciddi
sebeplerin bulunması.
*Bu maddede sanığın tutuklanmasına karar verilebilecek hâller ile
sanığın kaçacak sayılabileceği hâller gösterilmiştir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile 71. Madde aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir;
“Tutuklama Nedenleri
Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren bulguların bulunması
durumunda Ceza Muhakemesi Kanununda belirtilen tutuklama nedenlerinden
birinin varlığı hâlinde veya askerî disiplinin kurulması amacıyla şüpheli veya
sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.
Sırf askerî suçlarda, kanunda öngörülen cezanın üst sınırı iki yıldan
az olsa dahi tutuklama kararı verilebilir.”
*Tutuklama nedenleri için Bknz. CMK. Md. 100
Tutuklunun sorguya çekilmesi :
MADDE 72 - (Değişik: 08/06/1972 - 1596/1 md.)
Tutuklanmasına karar verilen sanık, tutulduğunda derhâl ve
nihayet, tutulma yerine en yakın askerî mahkemeye gönderilmesi için
gerekli süre hariç kırksekiz saat içinde askerî mahkeme önüne çıkarılır.
(Değişik: 22/01/2004-5078/6 md.) İkiden ziyade kişinin bir suçun
icrasına iştiraki suretiyle toplu olarak işlenen suçlarda; sanık sayısının
çokluğu veya sanıkların yahut delillerin durumu veya suçun niteliği
sebebiyle birinci fıkra hükmünün uygulanamaması hâlinde sanık,
soruşturmanın bitiminde ve her hâlde dört gün içinde yetkili mahkeme
veya hâkim önüne çıkarılır.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı süreler içinde sanık, askerî mahkeme
önüne çıkarılma imkânı olmadığı takdirde en yakın sulh hâkimine
49
gönderilir. Bu süreler geçtikten sonra mahkeme veya hâkim kararı
olmaksızın hürriyetinden yoksun kılınamaz.
Sanığa, sorgu sırasında tutuklama sebebi ve isnat olunan suç
bildirilir. Sorgu sırasında tutuklama müzekkeresinin geri alındığı veya
tutulan kimsenin tutuklama müzekkeresindeki kimse olmadığı anlaşılırsa
tutulan bu kişi derhâl salıverilir.
*Tutuklanmasına karar verilen sanığın en kısa sürede askerî mahkeme
huzuruna çıkması bir haktır. Bu hem sanığın suçsuzluğunu anlatabilmesine bir
fırsat olacaktır hem de tam anlamıyla isnadı öğrenmesi mümkün olabilecektir.
Maddede bu sürenin yol hariç kural olarak (İkiden fazla işlenen suçlar hariç)
48 saati geçemeyeceği gösterilmiştir. Söz konusu süre içinde hâkim önüne
çıkarılma imkânı bulunamayan sanığın salıverilmesi gerekir. Sorgu sırasında
sanığa tutuklama sebebi ya da sebepleri anlaşılır bir şekilde anlatılmalı ve isnat
olunan suç bildirilmelidir. Sorgu sırasında tutuklama müzekkeresinin geri
alınmış olduğu yahut sanığın müzekkeredeki şahıs olmadığı anlaşılırsa derhâl
salıverilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK. Md. 100-108
Sanığın tutuklanmasından kimlere haber verileceği :
MADDE 73 – (Değişik: 22/01/2004–5078/7 md.) Sanığın
tutuklanmasından, yakınları, teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a
komutanı veya askerî kurum amiri ile sanığın mensup olduğu askerî birlik
komutanı veya askerî kurum amiri derhâl haberdar edilir.
*Sanığın tutuklandığı derhâl yakınlarına, nezdinde askerî mahkeme
kurulan kıt’a komutanı veya kurum amirine ve kendi amirine bildirilir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile maddedeki “sanığın” deyimi yerine “şüpheli
veya sanığın” deyimlerine yer verilmiştir.
*Bknz. CMK Md. 107
Tutuklama kararı ile ret kararına itiraz :
MADDE 74 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.)
Tutuklama kararına karşı sanık, askerî savcı ve nezdinde askerî
mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri,
Tutuklama isteminin reddine dair karara karşı askerî savcı ile
nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum
amiri,
50
Yedi gün içinde itiraz edebilirler.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı itirazlar, tutuklama istemini inceleyen
askerî mahkemeye en yakın askerî mahkemeye yapılır. Bu mahkemenin
verdiği karar kesindir.
Ancak, itirazı tetkik eden mahkeme, sanığın tutuklanmasına karar
verdiği takdirde; sanığın, yukarıda belirtilen süre içinde itirazda bulunan
nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum
amirinin nezdindeki askerî mahkeme hariç, en yakın askerî mahkemeye
yukarıdaki süre içinde itiraz edebilir. Bu mahkemenin verdiği karar
kesindir.
*Tutuklama kararına 7 gün içinde ve en yakın askerî mahkeme
nezdinde sanık, askerî savcı ve nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a
komutanı veya askerî kurum amiri itiraz edebilirler. Tutuklama isteminin
reddine dair karara karşı da askerî savcı ve komutan yine 7 gün içinde en yakın
askerî mahkemede itiraz edebilirler. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. Sanık
itiraz üzerine tutuklanmış ise yine 7 gün içinde bu tutuklamaya itiraz hakkı
vardır. Bu son itiraz üçüncü askerî mahkemede incelenir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile “sanık” yanında “şüpheli” deyimine yer
verilmiştir.
Tutukluluk hâlinin incelenmesi :
MADDE 75 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.)
(Değişik birinci fıkra: 09/10/1996-4191/9 md.) Askerî savcı,
tutuklamadan itibaren en geç otuzar günlük süreler içinde tutukluluk
hâlinin devamına lüzum olup olmadığını doğrudan doğruya inceler;
sanığın serbest bırakılmasını uygun bulmadığı takdirde, bir sonraki
incelemenin 30 gün içinde ne zaman yapılacağını sanığa bildirir.
(Değişik : 11/08/1983-2875/3 md.) Askerî savcının tutukluluk
hâlinin incelenmesi için tayin ettiği tarihte sanık da tutukluluk hâlinin
incelenmesini isteyebilir. Askerî savcı, yazılı düşüncesi ile birlikte bu istemi
yetkili askerî mahkemeye gönderir. Bu istem hakkında askerî mahkemenin
vereceği karara karşı, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı
veya askerî kurum amiri, askerî savcı ve sanık üç gün içinde bu
mahkemeye en yakın askerî mahkemede itiraz edebilir. İtirazı inceleyen
askerî mahkemenin vereceği karar kesindir.
Tutukluluk hâlinin devamına dair verilen kararın tebliğinden
itibaren mehil yeniden işlemeye başlar.
*Askerî savcı, tutuklunun tutukluluk hâlini en geç 30 günde bir inceler.
Salıverilmesini uygun görüyorsa salar, uygun görmüyorsa bir sonraki
incelemenin 30 gün içinde hangi tarihte yapılacağını belirler ve bunu sanığa
bildirir. Belirlenen bu tarihte sanık da tutukluluk hâlinin incelenmesini
51
istemişse artık karar verme yetkisi askerî mahkemeye geçer. Askerî savcının
yazılı düşüncesini alan askerî mahkeme tahliye ya da tutukluluk hâlinin
devamına karar verir. Askerî mahkemenin vereceği karara karşı askerî savcı ve
komutan 3 gün içinde itiraz edebilirler. İtiraz üzerine verilecek karar kesindir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile 75. Madde önemli değişikliklere uğramaktadır.
Soruşturma evresinde şüpheli, kovuşturma evresinde sanıktan söz edilmekte,
daha önemlisi askerî savcının tutukluluk hâlini inceleme ve şüpheliyi salıverme
yetkisi kaldırılmaktadır. Gene çok yakınmalara neden olan inceleme tarihinde
verilecek tutukluluk hâlinin devamı kararına her seferinde, üç gün içinde en
yakın askerî mahkeme nezdinde itiraz edilebileceği gösterilmektedir.
TASLAK MADDE 22 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanununun 75 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 75 - Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu
müddetçe, tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği, askerî
mahkemece tutuklama sırasında belirlenmiş olan inceleme tarihinde askerî
savcının yazılı görüşü alınarak tutuklama kararını veren askerî mahkemece
incelenir.
Askerî mahkeme, şüphelinin tutukluluk hâlinin devamına karar
verdiği takdirde, bir sonraki incelemenin otuz gün içinde ne zaman yapılacağını
kararında belirtir ve bu karar sanığa tebliğ olunur.
Tutukluluk hâlinin incelenmesi, yukarıdaki fıkralarda öngörülen
inceleme tarihlerinde şüpheli tarafından da istenebilir.
İnceleme tarihinde askerî mahkemenin vereceği karara karşı,
teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri,
askerî savcı ve şüpheli üç gün içinde bu mahkemeye en yakın askerî mahkemede
itiraz edebilir. İtirazı inceleyen askerî mahkemenin vereceği karar kesindir.
Askerî mahkeme; tutuklu bulunan sanığın duruşmasında, tutukluluk
hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğini, her oturumda veya şartlar
gerçekleştiğinde davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine kadar askerî
savcı veya sanığın istemi üzerine veya resen inceleyerek karara bağlar.”
Tutuklunun konacağı yer ve hakkında yapılacak işlem :
MADDE 76 - (Değişik : 15/01/1985-3150/1 md.)
Tutuklanan kimse mümkün olduğu kadar hükümlülerden ayrı bir
yere konur ve ayrı bir odada bulundurulur.
Tutuklu hakkında ancak, tutuklama ile gözetilen gayeyi ve tutuk
evinin düzenini sağlayacak kadar kayıtlamada bulunulur. Tutuklu tutuk
evinin düzen ve emniyetini bozmamak ve tutuklanmasındaki gaye ile
uygun olmak şartıyla servet ve durumuna göre kendisi masraf ederek
52
istirahat veya meşgalesini düzenleyebilir. Bu hükme uymak şartıyla okuma
ve yazmaktan mahrum bırakılamaz.
Tutuklu, tutukevinde ciddi bir tehlike teşkil ettiği veya diğer
tutukluların emniyeti için gerekli görüldüğü veya intihara veya kaçmaya
kalkıştığı veya bu yolda hazırlıkta bulunduğu takdirde sağlığına zarar
vermeyecek tedbirler alınabilir.
Askerî tutuk evinin kanun, yönetmelik ve emirlerle tespit edilmiş
düzenini bozan tutuklular hakkında, askerî cezaevindeki hükümlülere
uygulanan tedbir ve disiplin cezaları ile bunların neticelerine dair
hükümler tatbik olunur.
Tutuklu, duruşmaya bağlı olmayarak çıkarılır.
*Tutuklu, henüz suçluluğu kesinleşmemiş sanık kimsedir. Bu nedenle
Kanun koyucu tutuklunun imkân oldukça hükümlülerle aynı yerde
tutulmamasını arzu etmiştir.
Tutuklu, tutukevinin düzen ve emniyetini bozmadan radyo, televizyon,
kitap, dergi, gazete gibi eşyalarını tutukevine getirebilir. Ancak tutukevi yahut
tutuklular için tehlike oluşturabilecek eşyalarını getirmelerine izin verilemez.
Tutuklu, gerek kendisine gerekse etrafına zarar verecek hareketler
yaparsa, hücreye kapatma dahil birtakım önlemlere başvurulabilir. Ancak
hücreye kapatma için derhâl mahkemeden karar alınmalıdır.
Tutuklama müzekkeresinin geri alınması veya hükmünün sona
ermesi :
MADDE 77 - Tutuklama müzekkeresi, tutuklama sebeplerinin
kalkması ile geri alınacağı gibi, beraete veya kamu davasının düşmesine
karar verilmek suretiyle de sona erer.
Bir kanun yoluna başvurma, sanığın salıverilmesini geri bırakmaz.
*Davanın sonunda mahkeme sanığın beraetine veya kamu davasının
düşmesine karar verirse tutukluluk müzekkeresi hükmünü yitirir. Ancak bu
durumda tutuklama müzekkeresinin geri alınmasına da karar verilerek
ihtilaflara yol açılmamalıdır.
Henüz karar verilecek aşamaya gelinmemekle birlikte tutuklama
sebepleri ortadan kalkmışsa mahkeme, derhâl tutuklama müzekkeresini geri
almalıdır.
Burada sıkça rastlanan bir hataya dikkat çekmek gerekir. Bazen
gıyabi tutuklama müzekkereleri birçok yere gönderilmekte, sanık ele geçip
beraet ettikten ya da tutukluluk hâlinin kaldırılmasına karar verildikten sonra,
gıyabi tutuklama müzekkeresinin gönderildiği bir diğer yer tarafından
yakalanıp tutuklanabilmekte, gerçeğin ortaya çıkmasına kadar mağduriyetlere
53
yol açılabilmektedir. Bu nedenle gıyabi tutuklama müzekkeresi geri alındığı
anda gönderildiği tüm yerlerden derhâl geri istenmelidir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 103
Askerî savcının sanığı salıvermesi :
MADDE 78 - Askerî savcı sanık hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına karar verirse, tutukluluk müzekkeresi hükümsüz kalır ve bu
takdirde askerî savcı sanığın derhâl salıverilmesini sağlar.
Askerî savcı soruşturmanın niteliğine göre tutukluluk hâlinin
devamına lüzum görmezse, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a
komutanının veya askerî kurum amirinin uygun mütalâası üzerine de
yukarıdaki fıkra hükmünü uygular.
*Hazırlık soruşturması sırasında askerî savcı ya da komutanın talebi
üzerine sanık tutuklanmış olabilir. Ancak askerî savcı yaptığı hazırlık
soruşturması sonunda, dava açılmasını gerekli görmez ve bu nedenle
kovuşturmaya yer olmadığına karar verirse hemen sanığın tahliyesi için askerî
cezaevi müdürlüğüne durumu bildirerek sanığın tahliyesini sağlamak
durumundadır.
*Bazen henüz karar aşamasına gelmeden de askerî savcı, tutuklunun
tahliyesi gerektiği kanısına varabilir. Genellikle delillerin zayıf olduğu ve
tutuklamayı gerektiren nedenlerin ortadan kalktığı durumlarda bu kanaate
varılabilir. İşte böyle bir durumda askerî savcı sanığın neden tutuklu kalmaması
gerektiğine dair gerekçeleri de göstererek tahliyeyi düşündüğünü belirtip
komutana bir teklif yazısı yazar. Komutan da bu görüşü paylaştığı takdirde
derhâl sanığın salıvermesini askerî savcı sağlar.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 103
Yakalama :
MADDE 79 - Suçüstü hâlinde asker kişinin kaçması umulur veya
hemen kimliğinin tespiti mümkün olmazsa veya gecikmesinde sakınca
bulunan veyahut tutuklama müzakeresi kesilmesini gerektiren hâllerde, bu
asker kişi; amiri, üstü, askerî karakol, nöbetçi ve devriye, askerî savcı
veyahut askerî inzibat ve zabıta memuru ve herkes tarafından
yakalanabilir.
54
Resmî elbiseli subay, askerî memur, askerî öğrenci ve astsubayların
kaçması veya kimliklerinin tayininin mümkün olmaması veya
gecikmesinde sakınca bulunması ihtimali, ancak ağır cezalı suçüstü
hâllerinde varid sayılabilir.
İşlenmekte olan suç, suçüstü hâlidir. Henüz işlenmiş suç ve suçun
işlenmesinden hemen sonra zabıta veya suçtan zarar gören kişi veyahut
başkaları tarafından takip edilerek veyahut suçun pek az evvel işlendiğini
gösteren eşya veya izlerle yakalanan kimsenin işlediği suç da suçüstü hâli
sayılır.
*Bu maddede asker kişinin hangi hâllerde yakalanabileceği
gösterilmiştir. Suçüstü hâlinde; asker kişinin kaçması bekleniyorsa veya hemen
kimliğinin tespiti mümkün olmadıysa veya gecikmede sakınca varsa ya da
tutuklama müzekkeresi kesilmesini gerektiren durumlar söz konusu ise maddede
sayılan kimseler tarafından asker kişi yakalanabilir.
Üniformalı asker kişiler bakımından; ancak ağır cezalı suçüstü
hâllerinde, kaçmaları veya kimliklerinin belirlenememesi veya gecikmede
sakınca bulunması hâlinde yakalama söz konusu olabilir. Ağır cezalı suçüstü
hâli söz konusu değilse bu fıkraya göre yakalama yapılamaz.
*Son fıkrada suçüstü hâli ile suçüstü hâli sayılan durumlar
gösterilmiştir.
Yeni Tasarı Taslağı ile madde yeniden ve ayrıntılı olarak
düzenlenmiştir;
“Yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlem
TASLAK MADDE 79- Suçüstü hâlinde asker kişinin kaçması umulur
veya hemen kimliğinin tespiti mümkün olmazsa veya gecikmesinde sakınca
bulunan veyahut tutuklama kararı verilmesini gerektiren hâllerde, bu asker kişi;
amiri, üstü, askerî karakol, nöbetçi ve devriye, askerî savcı veyahut askerî
inzibat ve kolluk görevlisi ve herkes tarafından yakalanabilir.
Resmî elbiseli subay, astsubay ve askerî öğrencilerin kaçması veya
kimliklerinin belirlenmesinin mümkün olmaması veya gecikmesinde sakınca
bulunması ihtimali, ancak ağır cezalı suçüstü hâllerinde var sayılabilir.”
Yakalanan kimsenin sorguya çekilmesi :
MADDE 80 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.)
Yakalanan kişi serbest bırakılmaz ise hemen en yakın askerî
inzibat karakoluna veya askerî makama teslim olunur veya yetkili askerî
inzibat gelinceye kadar olay yerinde tutulur.
(Değişik : 22/01/2004–5078/8 md.) Bu makam yakalanan kişiden
askerî savcıyı ve Cumhuriyet Savcısını haberdar eder. Kişinin yakalandığı
yakınlarına derhâl bildirilir.
55
Yakalanan kişi derhâl ve nihayet, tutulma yerine en yakın askerî
mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç kırksekiz saat içinde
askerî mahkeme önüne çıkarılır.
(Değişik: 22/01/2004–5078/8 md.) İkiden ziyade kişinin bir suçun
icrasına iştiraki suretiyle toplu olarak işlenen suçlarda; sanık sayısının
çokluğu veya sanıkların yahut delillerin durumu veya suçun niteliği
sebebiyle birinci fıkra hükmünün uygulanamaması hâlinde sanık,
soruşturmanın bitiminde ve herhâlde 4 gün içinde yetkili hâkim veya
mahkeme önüne çıkarılır.
3 ve 4 üncü fıkralarda yazılı süreler içinde sanık, askerî mahkeme
önüne çıkarılma imkânı olmadığı takdirde en yakın sulh hâkimine
gönderilir. Bu süreler geçtikten sonra mahkeme veya hâkim kararı
olmaksızın hürriyetinden yoksun kılınamaz.
Askerî mahkeme veya sulh hâkimi, yakalanmayı gerektiren bir hâl
görmez veya yakalama sebepleri ortadan kalkmış bulunursa yakalanan
kişinin serbest bırakılmasını emreder.
Aksi hâlde tutuklamaya ait hükümler uygulanır.
*Yakalamaya yetkili makam tarafından yakalanan kimsenin derhâl ve
en geç tutulduğu yere en yakın askerî mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre
hariç 48 saat içinde mahkeme önüne çıkarılması gerekir.
İkiden fazla kişinin iştiraki suretiyle toplu olarak işlenen suçlarda,
sanık sayısının çokluğu veya sanıkların yahut delillerin durumu veya suçun
niteliği nedeniyle birinci fıkranın uygulanmasına olanak yoksa bu takdirde bu
süre 4 günü aşamaz.
Yukarıda belirtilen süreler içinde askerî mahkeme önüne çıkarılma
imkânı yoksa en yakın sulh hâkimi önüne çıkarılmalıdır. Bu süreler geçtikten
sonra hiçbir suretle, hiçkimse hürriyetinden yoksun kılınamaz.
*Yeni Tasarı Taslağı ile CMK’ya paralel olarak şüpheli deyimine yer
verilmiştir.
56
ONBİRİNCİ BÖLÜM
İfade Alma ve Sorgu
Asker kişilerin getirilmesi :
MADDE 81- (Değişik birinci fıkra: 09/10/1996-4191/11 md.)
Asker kişiler, ifadelerinin alınması veya sorguları için bağlı
bulundukları askerî birlik komutanının veya askerî kurum amirinin emri
ile getirilirler.
Tutuklu olanlar muhafaza altında gönderilir.
*Kıt’alarda ve askerî kurumlarda hiyerarşi söz konusu olduğu için
sorgu için ya da ifadelerinin alınması için çağrılacakların amirleri aracılığıyla
çağrılmaları gerektiği gösterilmiştir. Çok ivedi hâllerde telefonla çağrılma
zorunluluğu doğsa dahi gene amirleri aracılığıyla davet edilmelidirler.
*As.Yrg.Drl:Krl. 13.12.2001 gün ve 2001-117 sayılı kararı (Kanunun
istisna ettiği gaiplik gibi hâller dışında duruşmaya çağrılmayan sanığın
gıyabında duruşmaya devam edilerek hüküm verilmesi savunma hakkının
kısıtlanması anlamına gelir ve bozma nedeni olur.)
*Yeni Tasarı Taslağı ile maddeye “savaş hâlinde asker olmayan
şüpheli ve sanıklar davetiye çıkarılmadan zorla getirtilebilirler” şeklinde bir
fıkra eklenmektedir.
Asker olmayan kişilerin getirilmesi :
MADDE 82 - (Değişik birinci fıkra : 09/10/1996-4191/12 md.) Asker
olmayan kişiler, ifadelerinin alınması veya sorguları için davetiye ile
çağrılırlar; gelmezlerse, zorla getirilecekleri davetiyeye yazılır.
Hakkında tutuklama müzekkeresi kesilmesi için yeter sebepler
bulunan sanık zorla getirilebilir.
İhzar müzekkeresinde sanığın açık kimliği, şekli ve kendisine
yönetilen suç ve zorla getirilme sebepleri ile nereye ve ne zaman teslim
edileceği belirtilir.
Savaş hâlinde asker kişi olmayan sanıklar zorla getirtilebilirler.
İhzar müzekkeresiyle yakalanan bir sanık derhâl ve nihayet 24 saat
içinde ihzar müzekkeresi çıkaran makama teslim edilemeyeceği anlaşılırsa
en yakın askerî mahkeme ve buna imkân olmadığı takdirde en yakın sulh
hâkimi önüne çıkarılır.
İhzar müzekkeresi ile ancak bu süre içinde hürriyetinden yoksun
bırakılabilir.
57
*Bu maddede asker olmayan kişilerin kural olarak Tebligat Kanunu
doğrultusunda çıkarılacak ve PTT aracılığıyla gönderilecek davetiye ile
çağrılmaları gerektiği gösterilmiştir. Kanun açıkça bu yolu göstermişken polis
aracılığıyla çağırmak kanuna uygun düşmemektedir.
Buna karşılık hakkında tutuklama müzekkeresi kesilmesi için yeter
sebep bulunan sanık polis aracılığıyla zorla getirtilebilecektir. Gene savaş
hâlinde asker olmayan sanıkların zorla getirilebilecekleri gösterilmiştir.
İhzar müzekkeresi çıkarılmışsa sanık ancak 24 saat hürriyetinden
yoksun bırakılabilir, 24 saat içinde ihzar müzekkeresi çıkaran makamın
huzuruna çıkarılamayacaksa en yakın askerî mahkeme, yoksa en yakın sulh
hâkimi önüne çıkarılmalıdır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle yürürlükten kaldırılmaktadır.
*İfade ve sorgu amacıyla çağrı için Bknz. CMK Md. 145-146
Sorgunun usulü :
MADDE 83 - Sorgunun başlangıcında sanığa isnat olunan suçun
neden ibaret olduğu anlatılır.
Sorgu, sanığın kendi lehine olup söyleyeceği delillere engel
olmamalıdır.
Sanığın birinci sorgusunda, kim olduğu ve şahsî hâlleri hakkında
da bilgi alınır.
Sanığın evvelce ifadesi alınmış olsa bile, ağır cezalı işlerde askerî
savcı tarafından her hâlde sorguya çekilir.
*Sorguya çekilecek sanığın önce açık kimliği belirtilmelidir. Sorguda
en önemli husus, sanığa yüklenen suçun açıklanmasıdır. Bu, adil yargılanma
hakkının en önemli unsurlarındandır. Neyle suçlandığını bilmeyen sanığın
gerektiği gibi savunma yapabilmesi mümkün değildir. Sorgu tutanağında
sanığın neyle suçlandığının açıkça gösterilmesi de uygun olur. Sorguda sanık
söyleyebileceklerinin tümünü söyleyebilmelidir.
Ağır cezalı işlerde daha önce sanık başka mercilerce ifadesi alınmış
olsa dahi mutlaka askerî savcı tarafından ifadesi alınmalıdır.
*As.Yrg.Drl.Krl.06.12.2001, 117/114; (CMUK 135. maddede gösterilen
hakların bu arada susma hakkının sanığa hatırlatılması gerekir.Bu hakkın
hatırlatılmadığının anlaşıldığından da hükmün bozulması gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*İfade ve sorgu usulü için Bknz. CMK Md. 147-148
58
Geçici olarak işten el çektirme :
MADDE 84 - Askerî savcı, asker kişi olan bir sanığın yapılan
soruşturma dolayısıyla geçici olarak işten el çektirilmesini lüzumlu
görürse, bu hususta karar verilmesini nezdinde askerî mahkeme kurulan
yetkili kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinden ister. Kıt’a komutanı
veya askerî kurum amiri bu hususta en geç 3 gün içinde kararını verir ve
sonucunu askerî savcıya bildirir.
Bu işlem açığa çıkarma değildir.
*Bazen sanığın görevinde kalması soruşturmanın selameti bakımından
sakıncalı olabilir. Özellikle birlik komutanı durumunda olan sanıklarda bu
durumla karşılaşılabilir. Emrinde görev yapanların doğru tanıklığını elde
etmek, rahat rahat o birlikte keşifler, aramalar yapmak güçleşir. Tutuklama
nedenleri yoksa böyle bir durumda kanun koyucu askerî savcıya, sanığın işten
el çektirilmesini Komutandan isteme yetkisi vermiştir. Komutan üç gün içinde
bu teklife katılırsa sanığa işten el çektirir. Katılmazsa bunu yazı ile askerî
savcıya bildirir. Kanaatimce önemli olan sanığın görevde olup olmaması değil,
suçu işlediği ve soruşturmanın yapılacağı makamda olup olmamasıdır. Bu
nedenle sanığın bir başka göreve verilmesini teklif etmek mümkündür ve daha
sonuç alıcı bir yöntemdir. Örnek vermek gerekirse; Bir birliğin komutanı olan
sanığın karargâhtaki bir şubenin müdürlüğüne verilmesi, soruşturma süresince
şube müdürünün de sanığın ayrıldığı komutanlığı vekaleten sürdürmesi hem
soruşturmanın selameti bakımından, hem işlerin yürütülmesi bakımından daha
uygun ve askerî savcının bu teklifinin olumlu karşılanması bakımından daha
isabetli olacaktır.
*Yeni Tasarı Taslağı ile maddedeki sanık deyimi şüpheli olarak
düzeltilmektedir.
ONİKİNCİ BÖLÜM
Savunma
Sanığın kendisine müdafi tutması :
MADDE 85 - Sanık soruşturmanın her safhasında bir veya birden
fazla müdafiin yardımına başvurabilir.
Sanığın kanunî mümessilleri varsa onlar da sanığa müdafi
tutabilirler.
Savaş hâlinde müdafilerin sayısı sınırlanabilir.
59
*Sanığın her aşamada müdafi tutma hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle
birlikte getirdiği ancak henüz vekaletnamesi olmayan müdafii duruşmaya
kabulde zaruret vardır. Esasen vekaletname, huzurdaki sanığın huzurdaki
müdafii görevlendirdiğini belirttiğine göre, sanık bunu sözle beyan ediyorsa
kabulde ne beis olabilir? Ancak izleyen celselerde müdafiin vekaletnamesini
ibraz etmesi gerekir. Sanığın birçok nedenle kanunî temsilcisi olabilir. Böyle bir
durum söz konusu ise, mümessilin tayin ettiği müdafi de duruşmaya kabul
edilmelidir.
*YİBK 20/10/1975, 7-9 (Sanıkla birlikte duruşmaya gelen ve hâkim
huzurunda müdafi olarak kabul edildiği bildirilen vekaletnamesiz müdafinin
hükmü temyiz etmesi hâlinde, sanığın açık bir muhalefeti bulunmuyorsa bu
temyizi geçerlidir.), As.Yrg.Drl.Krl. 11.12.1980, 113-113, As.Yrg.1.D.
28.02.2001, 136/158; (Vekaletname ibraz etmeyen, sanığın onu müdafi
gösterecek olan sanıkla birlikte duruşmaya girmesi de söz konusu olmayan
avukatın temyiz hakkı yoktur.)
*Yeni Tasarı Taslağı ile maddenin ilk iki fıkrası yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md.149
Müdafiler :
MADDE 86 - Müdafi, avukatlık veya dava vekilliği etmeye
kanunen yetkili olan kimselerden tutulur.
Askerî mahkemenin bulunduğu yerde avukatlık veya dava vekilliği
etmeye kanunen yetkili kimse yoksa, hukuk fakültesini bitirmiş subaylar
(Askerî hâkim ve askerî savcı ile yardımcıları hariç) ve bunlar da yoksa
diğer subaylar müdafi tutulabilirler.
Subaylar, savunmayı kabul etmeleri için en yakın amirinin iznini
almak zorundadırlar. Askerî mahkemelerin doğrudan doğruya tutacağı
müdafiler, askerî mahkemenin bulunduğu yerde olan veya askerî
mahkemeye en yakın bulunan barolar ile haberleşilerek seçilir. Bunlar
hizmetten kaçınamazlar.
*Avukat ile savunma yapmak, adil yargılanma
gereklerindendir. 86 ncı Madde bu konuyu düzenlemektedir.
hakkının
Askerî mahkemenin bulunduğu yerde avukat yoksa hukuk fakültesi
mezunu subaylar, yahut bunlar da yoksa diğer subaylar amirlerinin iznini
alarak müdafilik yapabilirler.
60
Askerî mahkemece müdafi tutulması :
MADDE 87 - Sanık 15 yaşını bitirmemiş olur veya sağır veya dilsiz
veya kendisini savunamayacak derecede beden ve akılca sakat bulunursa
ve müdafii de yoksa kendisine askerî mahkemece bir müdafi tutulabilir.
Sonradan sanık müdafi tutarsa, askerî mahkemenin tuttuğu
müdafiin görevi sona erer.
*Artık adil yargılanma hakkı gereği savunma hakkının önemini göz
önünde bulundurup bu maddedeki “tutulabilir” sözcüğünü “tutulur” şeklinde
anlayıp uygulamak gerekir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 30.10.2003, 93/89;(353 Sayılı Kanunda düzenleme
bulunmamakla birlikte müdafi tutmayı zorunlu olan hâlleri gösteren CMUK
138. Maddesinde gösterilen hâllerin varlığı hâlinde, müdafi tutulmaması,
savunma hakkının kısıtlanması anlamını taşır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK. Md. 150
Müdafiin görevini yapmaması hâlinde uygulanacak işlem :
MADDE 88 - 87 nci madde hükmüne göre tutulan müdafi
duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir
veyahut görevini yapmaktan kaçınırsa askerî mahkeme sanığa yeniden bir
müdafi tutabilir. Bu takdirde askerî mahkeme duruşmanın tehir veya
talikine karar verebilir.
Eğer yeni müdafi, savunmasını hazırlamak için mehil isterse,
duruşma tehir veya tâlik olunur.
Müdafiin kusuru sonunda duruşma tehir veya talik olunduğu
takdirde bundan ileri gelen giderler de kendisine yükletilir.
Bu hâl müdafi hakkında inzibati ceza verilmesine engel değildir.
*Bu maddeyi savunma hakkının gerektiği önem ve ciddiyette anlamak
ve uygulamak gerekir. Savunma hakkının kullanılmasına özen göstermiyorsa
müdafi derhâl değiştirilmeli ve durum Baroya bildirilmelidir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 151
61
Müşterek savunma :
Madde 89 - Aynı davada birden fazla sanıkların çıkarları birbirine
uygun ise hepsinin savunması bir müdafiye verilebilir. Bu hâlde sanıkların
hepsini veya bir kısmını aynı surette ilgilendiren evrak için yalnız bir tebliğ
yapılır. Ancak, bu evrak sanık sayısı kadar çoğaltılarak tebliğe eklenir.
*“Sanıklarının birbirine uygun olması” deyimine çok dikkat etmek ve
ilerde çıkarlarının çelişmesi ihtimali, çok az da olsa, bulunan sanıklar için bir
müdafi tayininden kaçınmak gerekir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 152
Müdafiin evrakı incelemesi :
MADDE 90 - Müdafi iddianamenin askerî mahkemeye
verilmesinden itibaren davaya ait her çeşit evrakı incelemek ve dosyadan
istediği evrakın birer benzerini almak hakkına sahiptir.
Bundan önce de soruşturmanın amacını bozmayacağı anlaşılırsa
soruşturmaya ait her çeşit evrak ve belgeleri incelemesi için müdafiye izin
verilir.
Sanığın sorgusuna ait tutanak, bilirkişi raporları ve sanığın hazır
bulunmaya yetkili olduğu diğer adlî işlemlere ait tutanakların müdafi
tarafından incelenmesine hiçbir vakit karşı konulamaz.
(Ek : 11/08/1983-2875/4 md.) Savaş hâlinde ikinci ve üçüncü fıkra
hükümleri uygulanmayabilir.
*Dosya ve belge inceleme hakkı, adil yargılanma hakkının
öğelerindendir. 90. Madde bu hakkı ayrıntılı olarak düzenlemektedir. Burada
son soruşturma aşamasında hiçbir engele yer verilmediği, hazırlık soruşturması
aşamasında da sanığın sorgusuna ilişkin tutanak, bilirkişi raporları ve sanığın
hazır bulunmaya yetkili olduğu işlemlere ilişkin tutanakların istenmesinin
sanığın hakkı olduğu gösterilmiştir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 153
Tutuklunun müdafii ile görüşmesi :
MADDE 91 - Tutuklu, müdafii ile her zaman görüşebilir ve
haberleşebilir.
62
İddianame askerî mahkemeye verilinceye kadar sanığın bilmesi
uygun görülmeyen hususların kendisine duyurulması askerî savcı
tarafından yasaklanabilir. Bu tedbirlere karşı askerî mahkemede itiraz
olunabilir.
Tutuklama sebebine göre, gerektiğinde iddianamenin askerî
mahkemeye verilmesine kadar sanık ile müdafiinin görüşmesinde askerî
savcı veya yardımcısı hazır bulunabilir.
*Tutuklu müdafii ile her zaman görüşebilir, yazışabilir, telefonla
görüşebilir. Ancak iddianamenin düzenlenip davanın açılmasına kadarki
dönemde askerî savcı, sanığın bazı hususlardan haberdar edilmemesini
soruşturmanın selameti yönünden uygun görebilir ve bu nedenle bu bilgilerin
sanığa ulaşmasını engelliyebilir. Ancak bu engellemenin doğru olmadığı
görüşüyle askerî mahkemeye başvurulabilir. Askerî mahkemenin vereceği
karara göre engellemenin devam edip etmeyeceği belirlenecektir.
Tutuklama nedenine göre, sanığın müdafii ile görüşmesinde askerî
savcı bulunabilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 154
Müdafi ücreti :
MADDE 92 - Askerî mahkemece tutulan müdafiye tarifesine göre
Devlet Hazinesinden ücret verilir.
Hükümlüye, Hazinenin rücu hakkı vardır.
*Eğer sanığa yukarıdaki maddelere göre askerî mahkemece müdafi
tutulmuşsa, hükümle birlikte bu müdafie, tarifesine göre vekalet ücreti
ödenmesine de karar verilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
63
İKİNCİ KISIM
Yargılama Usulü
BİRİNCİ BÖLÜM
Kamu Davasının Hazırlanması
Suçların ihbarı :
MADDE 93 - Askerî suçlara dair asker kişiler tarafından yapılacak
sözlü ve yazılı ihbar ve şikâyetler silsile yolu ile sanığın amiri olan askerî
makama yapılır.
Sözlü ihbarlar üzerine tutanak düzenlenir.
Kovuşturulması şikâyete bağlı suçların şikâyetinde de aynı hüküm
uygulanır.
Asker kişilerden başkası tarafından yapılacak sözlü veya yazılı
ihbar ve şikâyetler, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri
dairesinde yetkili makamlara veya sanığın amiri olan askerî makama
yapılır.
*Hiyerarşinin söz konusu olduğu askerî alanda doğal olarak yazılı ve
sözlü şikâyetlerin silsile yoluyla sanığın amirine iletilmesi gerekir.
Şikâyeti yapacak olan sivil bir şahıs ise Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununa göre sivil makamlara ya da sanığın amiri olan komutana şikâyetini
yapar, bu makamlar şikâyeti yetkili askerî makama iletirler.
*Yeni Tasarı Taslağı ile “sanık” deyiminin yerini “şüpheli” almakta,
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yerine de “Ceza Muhakemesi Kanunu”na
atıfta bulunulmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 158
Şüpheli ölüm ihbarları :
MADDE 94 - Asker kişilerden birinin ölümünün tabii sebeplerden
ileri gelmediği şüphesini verecek belirtiler olur, yahut kimliği bilinemeyen
bir asker kişinin ölüsü bulunursa asker ve sivil zabıta memurları ve köy
muhtarları durumu, Cumhuriyet savcılarına ihbar etmekle beraber en
yakın askerî makama da bildirmekle yükümlüdürler.
Ölünün gömülmesi, ancak askerî savcının veya askerî makamın
veya zorunluluk hâlinde Cumhuriyet savcısının veya sulh hâkiminin yazılı
iznine bağlıdır.
64
*Asker kişinin ölümünün doğal nedenlerden olmadığını düşünerek
şüphelenen kimselerin bu ölümü mülkî ya da adlî makamlar aracılığıyla
Cumhuriyet savcılarına veya askerî makamlara haber vermesi gerekir. Böyle
bir ölünün defni bir askerî savcının izin vermesinden sonra mümkün olabilir.
Ancak askerî savcının ulaşamayacağı yer ya da durum söz konusu ise
Cumhuriyet savcısı gerekli muayene ya da otopsiyi yapar ve defnine izin verir.
*Bknz. CMK Md. 159
Bir suç işlendiğinin öğrenilmesi ve ilk tedbirler :
MADDE 95 - Cumhuriyet savcılıklarına veya zabıta makam ve
memurlarına yapılacak askerî yargıya tabi suç ihbar ve şikâyetleri sanığın
amiri olan makama gönderilir.
Askerî birlik komutanı veya askerî kurum amiri maiyetinden
birinin kendisine ihbar veya şikâyet olunan veyahut diğer suretle öğrendiği
suçları hakkında askerî mahkemede soruşturma yapılması gerekiyorsa,
sanığın kimliğini, isnat olunan suçu ve bu suçun delillerini gösterir bir vaka
raporu düzenler ve adlî yönden bağlı bulunduğu askerî mahkemenin
nezdinde kurulduğu kıt’a komutanı veya askerî kurum amirine gönderir.
(Değişik: 28/06/1984-3034/2 md.) Teşkilatında askerî mahkeme
kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, suç evrakını inceledikten
sonra askerî savcıya gönderir ve sanığın tutuklanmasını isterse bu
husustaki istemini de bildirir. 8 inci maddenin son fıkrası hükmü saklıdır.
Ağır cezalı veya gecikmesinde sakınca umulan hâllerde askerî
savcılar derhâl soruşturmaya başlarlar. Zorunluluk hâlinde bu soruşturma
bir disiplin subayı tarafından da yapılabilir. Bu hâllerde durum derhâl
yetkili askerî mahkemenin nezdinde kurulduğu komutan veya askerî
kurum amirine bildirilir.
Cumhuriyet savcıları, zabıta makam ve memurları ve askerî
amirler askerî savcının işe el koymasına kadar eylemin sübut vasıtalarının
ve delillerinin kaybolmasını önleyecek, gecikmesinde sakınca umulan
tedbirleri alırlar.
Şahsî dava hakkında, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundaki
hükümler uygulanır.
*Maddede ihbar ya da şikâyet hâlinde ne yapılacağı gösterilmiştir.
Burada önemli olan suç dosyasının eksiksiz düzenlenip gönderilmesidir. Ancak
ağır cezalı ya da gecikmede sakınca bulunan hâllerde askerî savcıların işi
disiplin subayına bırakmayıp bizzat soruşturmayı yapmaları gerekir. Askerî
savcının uzak olduğu bir yer söz konusu ise suç delillerini Cumhuriyet savcısı
toplayacak ve delillerin kaybolmasını önleyecektir.
95/4 maddede askerî savcıların ağır cezalı işlerde ve gecikmede
sakınca bulunan hâllerde soruşturmaya resen başlayacakları ancak derhâl
komutana bilgi verecekleri gösterilmiştir. Sıkça ihtilaflara neden olan bu
65
maddenin doğru yorumlanması hâlinde sorun kalmayacağı açıktır. Ağır cezalı
işten kastedilenin ölüm ve 10 yıldan fazla hapsi gerektiren cürümlere ilişkin
işler olduğu CMUK 421. Maddesinde gösterilmekte idi. CMK’da bu anlamda
bir madde yer almadığından, ağır ceza mahkemelerinin görevine giren suçlar
ağır cezalı işler olarak temel alınabilir. Asıl sorun gecikmesinde sakınca
bulunan işlerin belirlenmesindedir. Burada da ölçü; delillerin kaybolması
ihtimalinin ne olduğu olmalıdır. Askerî savcı soruşturmaya derhâl de başlasa
bir-iki ay gibi bir süre sonra da başlasa deliller kaybolmayacaksa gecikmesinde
sakınca olmadığı sonucuna varılarak komutana soruşturma emri vermesi için
başvurulmalıdır. Aksi hâlde, yani olayın komutana bildirilmesi, onun
soruşturma emrini yazdırıp göndermesi
için geçecek sürede delillerin
kaybolması, ya da karartılması söz konusu ise soruşturmaya başlanıp komutana
derhâl bilgi verilmelidir.
Şahsî dava yönünden maddede CMUK’a atıfta bulunulmuştu.
Dolayısıyla CMUK 344. maddesinde gösterilen hâller (TCK 191 maddesinin
son fıkrasındaki tehdit, TCK’nın 193 Maddesinin son fıkrasındaki haneye
taarruz, TCK’nın ve 197. Maddelerinde yazılı gayrın sırrını ifşa, TCK’nın 456
Maddesinin son fıkrasında ve 459/1 Maddesinde yazılı müessir fiiller, TCK’nın
480 ve 482. Maddelerinde yazılı hakaret ve sövme-yayın yoluyla işlenenler
hariç-, TCK’nın 516. ve 518. Maddelerinde yazılı ızrar ve tahrip, Ticaret
Kanununun 64 ve 65. Maddelerinde yazılı gayri kanunî rekabet, hususi
nizamlar ve kanunlarla yazılı edebî ve sınaî mülkiyetlere ve güzel sanatlar
mülkiyetine ilişkin suçlar) söz konusu ise, davacı suçun adını, suç tarihini
suçlunun açık kimliğini, yargılanmasını istediği mahkemeyi ve uygulanmasını
istediği kanun maddelerini açıkça gösterdiği dava dilekçesini doğrudan askerî
mahkeme kıdemli hâkimine vererek şahsî davasını açılabilmekte idi. Ancak
CMK şahsî dava müessesesine yer vermediğine göre artık askerî mahkemelerde
de şahsî dava açılamayacaktır.
Hazırlık soruşturması :
MADDE 96 - Askerî savcı 95 inci maddede yazılı usul ve yollarla
bir suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez, kamu davasının açılmasına lüzum
olup olmadığına karar verilmek üzere bir hazırlık soruşturması yapar.
Basit işlerde disiplin amirinin veya disiplin subayının yaptığı
soruşturma ile yetinilebilir.
Sanık suçunu itiraf etse bile, öz vakanın soruşturulması gerekir.
Askerî savcı, yalnız sanığın aleyhinde olan hususları değil, lehinde
olan cihetleri de arar ve kaybolmasından korkulan delillerin toplanmasına
ve zaptına çalışır.
66
Savaş hâlinde
çabuklaştırılır.
bu
soruşturma
mümkün
olduğu
kadar
*Hükmün gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının en önemli
öğelerinden biridir. 96. Maddede “sanık suçunu itiraf etse bile, öz vakıanın
soruşturulması gerekir” denerek mahkûmiyet kararlarının doyurucu, her türlü
şüpheden uzak delillere dayanması için hazırlık soruşturmasından itibaren
ciddi soruşturma yapılması gerektiği gösterilmiştir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile, “sanık” yerine “şüpheli”, “zapt” sözcüğü
yerine de “el koyma” sözcüğüne yer verilmektedir.
TASLAK MADDE 29 - Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanununun 96 ncı Maddesinin başlığı, birinci, üçüncü ve dördüncü
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Soruşturma”
“Askerî savcı 95 inci maddede yazılı usul ve yollarla bir suçun
işlendiğini öğrenir öğrenmez, kamu davasının açılmasına lüzum olup
olmadığına karar verilmek üzere bir soruşturma yapar.”
“Şüpheli suçunu itiraf etse bile, öz vakanın soruşturulması gerekir.”
“Askerî savcı, yalnız şüphelinin aleyhinde olan hususları değil, lehinde
olan cihetleri de arar ve kaybolmasından korkulan delillerin toplanmasına ve el
konulmasına çalışır.”
Askerî savcıların yetkisi :
MADDE 97 - Askerî savcılar hazırlık soruşturması sırasında bütün
resmî ve özel makam ve kurumlardan her türlü bilgi isteyebilirler.
Gerek doğrudan doğruya ve gerekse askerî zabıta aracılığı ile her
türlü soruşturmayı yapabilirler.
Bütün zabıta, makam ve memurları, askerî savcının soruşturma ile
ilgili istemlerini yapmakla yükümlüdürler.
Askerî savcılar; diğer askerî savcılar ile Cumhuriyet savcılarını
istinabe edebilirler.
*Bu madde askerî savcıların adlî, askerî ve mülkî makamdan her türlü
bilgiyi isteyebileceklerini gösteren, onları yetkili kılan bir maddedir. Maddede
bu makamların askerî savcıların istemlerini yerine getirmekle yükümlü
oldukları da açıkça gösterilmiştir.
Askerî savcılar ulaşamayacakları yer ve durumlarda bazı soruşturma
işlemlerinin yapılmasını Cumhuriyet savcılarından isteyebilirler.
67
*Yeni Tasarı Taslağı ile, madde yeniden düzenlenmekte, askerî savcının
yetkileri ve talepte bulunduğu makamların yükümlülükleri mevcut madde
doğrultusunda ve daha açık bir şekilde düzenlenmektedir:
TASLAK MADDE 30 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanununun 97 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 97 – Askerî savcı, gerek doğrudan doğruya ve gerekse askerî
veya adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; bütün
kamu görevlilerinden ve özel kuruluşlardan soruşturmaya ilişkin her türlü
bilgiyi isteyebilir.
Askerî savcılar; diğer askerî savcılar ile Cumhuriyet savcılarını
istinabe edebilirler.
Askerî ve adlî kolluk görevlileri, askerî savcının soruşturmaya ilişkin
bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür. Bu emirler yazılı;
acele hâllerde sözlü olarak verilir.
Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında
ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden askerî savcıya vakit geçirmeksizin
temin etmekle yükümlüdür.”
Askerî savcının soruşturma istemi :
MADDE 98 - Askerî savcılar, ancak hâkim tarafından
yapılabilecek olan bir soruşturma işlemine lüzum görürlerse, bu istemlerini
nezdinde bulundukları askerî mahkemeye veya işlemin cereyan edeceği
yerdeki askerî mahkemeye, yoksa sulh hâkimine bildirirler.
Bu makamlar, işin gereğine göre istenen işlemin yapılmasının
mümkün bulunup bulunmadığını incelerler.
*Askerî savcılar, hâkim tarafından alınacak kararları kural olarak
nezdinde bulundukları askerî mahkemeden isteyeceklerdir. Ancak askerî
yargıda yer itibariyle yetki değil, askerî bağlılık itibariyle yetki söz konusu
olduğundan bazen olayın cereyan ettiği yer askerî mahkemeye uzak bir yer
olabilmektedir. İşte böyle uzak bir yerde askerî savcı soruşturma yapıyorsa,
olay yerine yakın askerî mahkeme varsa ondan, yoksa o yerdeki sulh
hâkiminden karar verilmesini isteyebilir.
Tutanak ve düzenlenmesi :
MADDE 99 - Her soruşturma işlemi bir tutanak ile tespit edilir.
Önemsiz işlerde bir not yazılması ile yetinilebilir.
Tutanak askerî savcı ile soruşturma esnasında bulunan tutanak
katibi tarafından ve notlar yalnız askerî savcı tarafından imza edilir.
68
Tutanak, işlemin nerede ve ne vakit yapıldığını ve işleme katılan
veya bunda ilgisi olan kişilerin adlarını ve soyadlarını ve yargılama
usulünün esaslı kurallarına uyulup uyulmadığının anlaşılmasına elverişli
olacak açıklamayı kapsar ve ilgililere okutturularak veya okunarak imza
ettirilir. İmzadan kaçınılırsa sebepleri yazılır.
Sanığın, tanıkların ve bilirkişilerin dinlenmesinde tutanak katibi
bulunur. Zorunluk hâlinde ehliyetli ve uygun birisine yemin ettirilmek
suretiyle bu görev yaptırılabilir.
*Askerî savcı yapacağı her işlemi tutanak adı verilen ve kendisiyle
tutanak katibinin imzalayacağı bir belge ile belgelemek durumundadır.
Tutanakta, işlemin nerede hangi tarihte yapıldığı kimlerin iştiraki ile yapıldığı
ve özellikle nelerin yapılıp nelerin görüldüğünü kapsamalıdır. Tutanak, işlemin
yapıldığı yerdeki kişilere de imzalattırılır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 169
Keşif, muayene, tanık ve bilirkişi işlerinde bulunacaklar :
MADDE 100 - Keşif ve muayenenin yapılması sırasında askerî
savcı, sanık ve müdafii hazır bulunabilirler.
Bir tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır
bulunamayacağı umulur veya konutunun uzaklığı sebebi ile hazır
bulunması güç görülürse, bu tanık veya bilirkişinin dinlenilmesinde de aynı
hüküm uygulanır.
Bu işlerde hazır bulunma hakkına sahip olanlara keyfiyet, işin geri
kalmasına meydan vermemek kaydı ile, bu işin yapılması gününden evvel
haber verilir.
Sanıklar, tutuklu bulundukları bina içinde yapılacak işlerde hazır
bulunmayı isteyebilirler.
Bu işlerde hazır bulunmaya yetkili olan kimseler, kendilerine ait
engelleyici sebeplere dayanarak işin başka bir güne bırakılmasını
isteyemezler.
*Askerî mahkemece icra edilecek keşif, muayene, tanık dinleme ve
bilirkişi işlerinde dilerlerse askerî savcı, sanık (tutuklu olmamak şartıyla) ve
sanık müdafii bulunabilirler. Bir tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır
bulunamayacakları izlenimi edinilirse ya da konutlarının uzaklığı nedeniyle
hazır bulunmaları güç görülürse aynı yöntemle yani bulundukları mahalde
dinlenebilirler.
69
Hazır bulunma hakkı olanlara önceden haber vermek gerekir. Ancak
Bu işlemlerde bulunma hakları bulunanlar kişisel engeller ileri sürüp erteleme
isteyemezler.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 84
Sanığın hazır bulunmayacağı hâl :
MADDE 101 - Sanığın hazır bulunması, tanıklardan birinin
gerçeğe uygun tanıklık etmesine engel olacağından korkulursa, o işte
sanığın bulunmamasına karar verilebilir.
*353 Sayılı Kanunun 150. Maddesindeki düzenlemeye paralel olarak
hazırlık soruşturması aşamasında yapılmakta olan işlemler sırasında da
tanıkların sanıktan ürküp gerçeği söylemekten çekinecekleri izlenimi edinilirse,
sanığın o işlemde bulundurulmamasına karar verilebilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 84
Komutan veya askerî kurum amirinin soruşturmada yetkisi :
MADDE 102 - Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı
veya askerî kurum amiri soruşturma safhası hakkında, askerî savcıdan
bilgi isteyebilir.
*Komutan askerî savcıyı yönlendirmemek kaydıyla soruşturma
hakkında askerî savcıdan bilgi isteyebilir.
Askerî savcının kendiliğinden yapacağı soruşturma işleri:
MADDE 103 - Hazırlık soruşturması sırasında bu soruşturmanın
başka bir kişiyi veya suçu kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekirse,
askerî savcı ivedi hâllerde bu soruşturmayı kendiliğinden yapar.
Bu hâlde 95 inci maddenin 4 üncü fıkrası hükmü uygulanır.
*Hazırlık soruşturmasını yürüten askerî savcı, başka bir kişinin ya da
olayın da soruşturulması gerektiğini görebilir. Bu durumda yapması gereken,
ivedi hâllerde yani 95/4 Maddede olduğu gibi delillerin kaybolması ihtimali
varsa soruşturmayı genişletmeli aksi hâlde olayı nezdinde mahkeme kurulan
Komutana bildirip soruşturma emri istemelidir.
70
*Yeni Tasarı Taslağı ile, CMK da hazırlık soruşturması kaldırılmış
olduğundan, buna paralel olarak bu maddede geçen hazırlık soruşturması
deyimi yerine “soruşturma” deyimine yer verilmektedir.
Askerî hâkimler ve savcılar hakkında soruşturma :
MADDE 104 - Askerî hâkimler ile askerî savcılar veya yardımcıları
hakkında özel kanuna göre soruşturma yapılır.
*Askerî hâkimler ve askerî savcıların bir suç işlemeleri söz konusu ise
357 Sayılı Askerî Hâkimler Kanunu uyarınca durumun hiyerarşik yoldan Millî
Savunma Bakanlığına bildirilmesi gerekir. Millî Savunma Bakanlığı gerekli
işlemleri yapar, yaptırır, yargılanmayı gerektiren bir durum varsa ilgili
makamlara evrakı gönderir. Nezdinde askerî mahkeme kurulan komutanın
böyle bir durumu öğrenmesi hâlinde de yapması gereken olayı silsile yoluyla
Millî Savunma Bakanlığına bildirmektir.
Kovuşturmaya yer olmadığı kararı :
MADDE 105 - (Değişik: 09/10/1996-4191/13 md.)
Askerî savcı, 8 inci ve 95 inci maddeler gereğince kendisine intikal
eden soruşturma evrakını inceledikten sonra, keyfiyeti soruşturmaya değer
görmez veya yapılan hazırlık soruşturması sonunda kamu davası
açılmasını haklı göstermeye yetecek sebep bulunmazsa, kovuşturmaya yer
olmadığına karar vererek sebepleri ile birlikte dosyasına koyar.
Bu karar, teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı
veya askerî kurum amirine, sanığa, suçtan zarar görene ve şikâyetçiye
bildirilir.
*Askerî savcı önüne gelen her şey hakkında dava açmamalıdır. Ancak
kamu davası açılmasını haklı göstermeye yetecek neden varsa kamu davası
açmalıdır. Bu ölçüye çok dikkat edilmelidir. Askerî savcı eksiksiz soruşturma
yapmalı ve elde ettiği deliller kamu davası açılmasını haklı göstermelidir.
Özellikle birden fazla eylemin söz konusu olduğu soruşturmalar sonunda
mutlaka bir ayıklama yapmalı, soruşturmaya değmeyenlerle kamu davası
açılmasını haklı göstermeye yetecek neden bulamadığı eylemler hakkında
kovuşturmağa yer olmadığı kararı vermelidir.
*As.Yrg.İBK 15.10.1946, 3102-4114 (takibata lüzum olmadığıkovuşturmaya yer olmadığı-kararı kazai nitelikte karar olmadığından, yeni delil
çıktığında, soruşturmaya devam edilebilir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 172
71
Askerî savcının soruşturmanın geçici olarak tatiline karar vermesi:
MADDE 106 - Askerî savcı sanığın gaip olması veya suçu işledikten
sonra akıl hastalığına uğraması sebeplerinden dolayı kamu davasının
açılmasının imkânsızlığını anlarsa veya kovuşturulması şikâyete bağlı olan
suçlarda, şikâyet olunmamış veya kamu davasının açılması izin veya karar
alınmasına bağlı suçlarda izin veya karar alınmamış ise, soruşturmanın
geçici olarak tatiline karar verir ve sebepleri ile birlikte dosyasına koyar.
*Askerî savcı gaiplik, akıl hastalığı, şikâyete bağlı suçlarda şikâyetin
söz konusu olmaması, dava açılması izne ya da karara bağlı suçlarda izin ya da
karar alınmaması hâllerinde soruşturmanın geçici olarak tatiline karar
verecektir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle soruşturmanın geçici olarak
tatiline ilişkin bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır.
Askerî savcının kararına itiraz:
MADDE 107 - Askerî savcı tarafından verilen kovuşturmaya yer
olmadığı kararı ile soruşturmanın geçici olarak tatiline dair karara karşı,
suçtan zarar gören ile nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı
veya askerî kurum amiri, kararın kendilerine tebliğinden itibaren 15 gün
içinde bu kararı veren askerî savcının nezdinde olduğu askerî mahkemeye
yer itibariyle en yakın askerî mahkemede itiraz edebilirler. En yakın askerî
mahkemenin tayininde kararsızlık olursa, bu husus Millî Savunma
Bakanlığınca giderilir.
İtiraz isteminde kamu davasının açılmasını haklı gösterecek olaylar
ve deliller gösterilir.
*Askerî savcının geçici olarak soruşturmanın tatili ve kovuşturmaya yer
olmadığı kararı itiraz edilebilen kararlardandır. İtiraz yeri, en yakın askerî
mahkemedir. İtiraz yetkisi olanlar; nezdinde mahkeme kurulan komutan ve
suçtan zarar görendir. İtiraz süresi 15 gündür.
*Bknz. CMK Md. 173
İtirazın incelenmesi ve soruşturmanın genişletilmesi :
MADDE 108 - İtiraz üzerine askerî savcının o zamana kadar
yaptığı soruşturmayı içine alan dosya, itirazı inceleyecek olan askerî
mahkemeye gönderilir.
Askerî mahkeme, mehil tayin ederek bir diyeceği varsa bildirmesi
için itiraz istemini sanığa tebliğ edebilir.
Askerî mahkeme kararını vermek için soruşturmanın
genişletilmesine lüzum görürse gereken soruşturmayı yetkili askerî savcıya
yaptırabilir.
72
*Soruşturma dosyası itirazla birlikte en yakın askerî mahkemeye
gönderilir. Askerî mahkeme bu dosyayı inceleyerek kararını verir. Karar
verebilmek için araştırılmasını gerekli gördüğü hususlar olursa bunları yetkili
askerî savcıya yaptırır. Bu eksikler giderildikten sonra kararını verir. Karar
vermeden önce itirazı
sanığa ilave savunmasını yapmasını sağlamak
bakımından tebliğ edebilir. İtirazda yeni unsurlar varsa sanığa itirazı tebliğ
etmek adil savunma hakkının gereği olarak görülmelidir.
İtirazın reddi:
MADDE 109 - İtiraz süresi içinde yapılmamış veya sebep
gösterilmemişse veyahut kamu davasının açılması için yeter sebepler
bulunmazsa askerî mahkeme itirazı reddeder.
Red kararı suçtan zarar görene; eğer itiraz nezdinde askerî
mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından
yapılmış ise bu makama tebliğ olunur ve ayrıca askerî savcıya ve sanığa
bildirilir.
İtiraz reddedildikten sonra kamu davası ancak yeni olaylara ve
yeni delillere dayanılarak açılabilir.
*İtiraz; a) itiraz süresinde yapılmamışsa, b) itiraz nedenleri
gösterilmemişse, c) kamu davası açılmasını haklı göstermeye yetecek sebep
bulunmazsa, reddedilir.
İtiraz reddedildikten sonra aynı olaylar ve delillerle kamu davası
açılamaz. Ancak yeni olaylar ve deliller kamu davası açılmasını haklı gösterir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile maddedeki “sanık” sözcüğü, “şüpheli”
şeklinde düzeltilmektedir.
İtirazın kabulü :
MADDE 110 - Askerî mahkeme, itirazın yerinde ve haklı olduğuna
kanaat getirirse, sanık hakkında kamu davası açılmasının gerekli olduğuna
karar verir ve evrakı yetkili askerî savcıya gönderir.
Bu karar üzerine askerî savcı soruşturma yapmaksızın iddianame
ile kamu davasını açar.
*İtirazı inceleyen en yakın askerî mahkeme, itirazı yerinde ve haklı
görürse itirazı kabul ederek sanık hakkında kamu davası açılmasına karar
verir. Bu karar üzerine askerî savcı soruşturma yapmaksızın kamu davasını
açar.
73
*Yeni Tasarı Taslağı ile maddedeki “sanık” sözcüğü, “şüpheli”
şeklinde düzeltilmektedir.
Millî Savunma Bakanının askerî savcıya emir vermesi :
MADDE 111 - Askerî savcı tarafından verilip süresi içinde itiraz
edilmeyen veya itiraz edilip de süresi içinde itiraz edilmediğinden veya
sebep gösterilmediğinden hakkındaki itiraz reddolunmuş bulunan
kovuşturmaya mahal olmadığına ve soruşturmanın geçici olarak tatiline
dair kararlar üzerine, Millî Savunma Bakanı soruşturmaya devam
edilmesi veya kamu davası açılması hususlarında askerî savcıya emir
verebilir.
Kamu davasının açılması hususunda verilecek emir üzerine askerî
savcı, soruşturma yapmaksızın iddianame ile kamu davasını açar.
*İtiraz mahkemesi olan en yakın askerî mahkemece, esastan
incelenmemiş kovuşturmağa yer olmadığı kararı ve soruşturmanın geçici olarak
tatiline ilişkin kararı üzerine Millî Savunma Bakanı, soruşturmaya devam yahut
kamu davası açılması yolunda askerî savcıya emir verebilir. Kararın esastan
incelenmemesi, a) itiraz edilmediği için, b) itiraz edilmekle birlikte süresinde
itiraz edilmediği süreden reddedildiği için, ya da c) neden gösterilmediği için
nedensizlikten reddedildiği için, söz konusu olabilir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile, “soruşturmanın geçici olarak tatili kararına
itiraz” maddeden çıkarılmakta, “kovuşturmaya mahal olmadığı” deyimi de
Türkçeleştirilerek “kovuşturmaya yer olmadığı kararı” olarak düzeltilmektedir.
Dosyanın yetkili makama gönderilmesi:
MADDE 112 - Askerî savcı, işin nezdinde bulunduğu askerî
mahkemenin görev ve yetkisi dışında olduğunu görürse dosyanın yetkili
veya görevli makama gönderilmesine karar verir.
Bu karara karşı sanık ve suçtan zarar gören ile nezdinde askerî
mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri 15 gün içinde
itiraz edebilir.
Bu itiraz hakkında 107, 108 ve 109 uncu madde hükümleri
uygulanır.
*Askerî savcı işin adlî yargının görev alanına girdiğini gördüğünde
görevsizlik, bir başka askerî savcılığın yetki alanına girdiğini gördüğünde
yetkisizlik kararı vermelidir. Bu karara da maddede gösterilenler tarafından 15
gün içinde itiraz edilebilir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile maddedeki “sanık” sözcüğü, “şüpheli”
şeklinde düzeltilmektedir.
74
Yeni bir
başlanabilmesi:
suçtan
dolayı
soruşturmanın
tatili
ve
yeniden
MADDE 113 - Sanığa yargılama sonunda verilecek cezanın; sanığın
diğer bir suçtan dolayı kesin hükümlü olduğu veya diğer bir suçtan
hükümlü olacağı cezaya etkisi yoksa, askerî savcı, kamu davasının
açılmasından vazgeçip soruşturmanın geçici olarak tatiline karar verebilir.
Tatil kararı, evvelce kesin hükümlülükten dolayı verilmiş ve bu
ceza düşmüş veya değiştirilmiş ve zamanaşımı süresi de geçmemiş ise
yeniden soruşturmaya başlanır.
Tatil kararı, işlenen bir suçtan dolayı verilecek ceza göz önünde
tutularak verilmiş ve fakat bu cezaya hükmedilmemiş ve zamanaşımı
süresi de geçmemiş olursa aynı hüküm uygulanır.
*Sanığa müebbet hapis cezası verilmiş ya da yargılanmakta olduğu
davada müebbet hapis cezası alması söz konusu ise bu cezasının arttırılmasına
yol açmayacak olan yeni bir soruşturma açıp yargılama makamlarını boşu
boşuna işgal etmemek doğrusudur. Böyle bir durumda soruşturmanın tatiline
karar verilmesi uygun olacaktır. Ancak çeşitli nedenlerle (ceza düşmüş yahut
değiştirilmiş yahut ceza verileceği umulup da ceza verilmemişse) bu ilk cezanın
infazı olanağı kalmamışsa soruşturmaya devam edilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Kamu davasının açılması:
MADDE 114 - Askerî savcı, yapılan hazırlık soruşturması sonunda
kamu davası açılmasını haklı göstermeye yetecek sebepler bulunursa bir
iddianame ile askerî mahkemede davayı açar.
*Askerî savcı hazırlık soruşturması sonunda dava açmak zorunda
değildir. Kamu davası açılmasını haklı göstermeye yetecek nedenler varsa
kamu davası açmalıdır. Ben davayı açayım mahkeme ne yaparsa yapsın
yaklaşımı kanuna uygun bir yaklaşım değildir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır. CMK ile iddianamenin kabulü ile kamu davasının açılmış
olacağı 174. Maddede açıkça gösterilmiştir. O hâlde iddianamenin kabulü
aşamasından önce davanın açılmış olduğunu ileri sürebilmek artık söz konusu
olamayacaktır. CMK 173. Maddede de, 170 Maddede sayılan şartları
taşımayan iddianamenin mahkemece iadesine karar verileceği gösterilmiştir.
Askerî savcı bu durumda ya eksikleri gidererek dosyayı tekrar askerî
mahkemeye göndermek ya da iade kararına itiraz yollarından birini
seçebilecektir.
75
İddianame:
MADDE 115 - İddianame, sanığın kimliğini, suç teşkil eden eylemin
neden ibaret bulunduğunu ve kanunî unsurları ile delillerini, uygulanması
istenen kanun maddelerini ve varsa Hazine zararını ve duruşmanın hangi
askerî mahkemede yapılacağını gösterir.
İddianameye itiraz olunamaz.
*Adil Yargılanma Hakkının kapsadığı öğelerden biri de sanığın ne ile
suçlandığını bilme hakkıdır. Bu itibarla askerî savcı kural olarak suçsuz kabul
edilmesi gereken karşısındaki şahsın suçlu olduğunu gösteren delilleri ve suçun
kanunî unsurlarını iddianamesinde tereddüde yer bırakmayacak şekilde
açıklamalıdır. 115. Madde bunu emretmektedir.
*As.Yrg.2.D. 14.11.2000, 695/690; (Askerî savcı, Komutanın
soruşturma emrinde gösterdiği suç vasfı ile bağlı değildir.) As.Yrg.Drl.Krl.;
13.04.2000, 84-80 (İddianamede gösterilen eylemden maksat iddianamede
anlatılan her olay değil, suç olduğu iddia edilen olaydır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 37. Maddesi ile 115. Maddede, CMK’daki yeni
sisteme paralel olarak iddianamenin iadesi kurumu getirilmektedir. Mahkemece
iddianamenin kabulü ya da iadesi söz konusu olabileceğinden, mahkemece
iddianamenin iadesine karar verilmesi hâlinde bu karara karşı itiraz Tasarı
Taslağında şöyle düzenlemektedir.
“İddianamenin iadesi kararına itiraz
TASLAK MADDE 115 - Askerî savcı, iddianamenin iadesi kararına
karşı yedi gün içinde en yakın askerî mahkemeye itiraz edebilir.”
76
İKİNCİ BÖLÜM
Duruşma Hazırlığı
Duruşma gününün ve subay üyenin tespiti :
MADDE 116 - Duruşmanın yapılacağı günün tayini ve subay
üyenin tespit edilip, yazılı olarak bağlı olduğu askerî birlik komutanı veya
askerî kurum amiri aracılığı ile çağrılması askerî mahkeme kıdemli askerî
hâkimi tarafından yapılır.
Ağır cezalı veya genel ahlâka aykırı olan suçlar ile tutuklu işlerin
davaları önce görülür.
*Duruşma hazırlığı aşamasının amacı; duruşmayı bir celsede yapıp
sonuçlandırabilecek şekilde hazırlamaktır.
*Duruşma hazırlığı aşamasının görevleri; 1. Son soruşturmaya
başlama, 2. Delil toplama, 3. Sonuç çıkarma, 4. Duruşmayı hazırlama, 5.
Koruma, 6. Norm arama ve değerlendirmedir. (Kunter-Yenisey, Muhakeme
Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onbirinci Bası, İstanbul. s.932
vd.)
*Tensip adı verilen yetki (duruşma gününün belirlenmesi, heyete
katılacak subay üyenin belirlenerek çağrılması gibi) kıdemli hâkime verilmiştir.
As.Yrg.1.D. 11.03.1998/116-115; (Tensibin heyet tarafından yapılmamış olduğu
yolundaki temyiz istemi, bu yetkinin kıdemli hâkime verilmiş bir yetki olması
itibariyle, kabule değer değildir.)
Çağrı tebliğ ve sübut araçları :
MADDE 117 - Askerî savcı tayin olunan duruşma günü için gerekli
hazırlıkları yapar, davetiyeleri gönderir ve suçun sübutuna yarayacak
eşyayı mahkemeye verir. Tanık ve bilirkişilerin çağrılmaları ve
getirilmeleri, birinci kısmın yedi ve sekizinci bölüm hükümlerine göre
yapılır.
Sanık veya tanık yahut bilirkişinin çok olmasından veya sanığın
sorgusunun uzaması ihtimalinden dolayı duruşmanın bir günde
bitmeyeceği anlaşılırsa, askerî mahkeme kıdemli askerî hâkimi tanıklarla
bilirkişilerin hepsini veya bir kısmını sonraki duruşmaya çağırtabilir.
*Askerî mahkemenin eli kolu askerî savcıdır. Askerî Savcı duruşma için
gerekenleri askerî mahkemenin müzekkere ile istemesi üzerine yerine getirir.
Aslolan duruşmanın başladığı gün bitirilmesi, bir başka güne
ertelenmemesidir. Ancak bütün gayretlere rağmen bitirilemeyen işler bir
sonraki duruşmaya bırakılır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 176
77
İddianamenin sanığa tebliği :
MADDE 118 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.)
İddianame sanığa davetiye ile birlikte verilir.
İddianamenin asker kişilere usulen tebliği sırasında kendilerinin
savunma amacıyla bir istemleri varsa vaktinde bildirmeleri gereği de
hatırlatılır.
*İddianame sanığa okunmamalı kendisine inceleyebilmesi için tevdi
edilmeli ve onda bırakılmalıdır. Suçlamanın ne olduğunu öğrenebilmesi bunu
gerektirir. Nitekim kanun da tefhimden değil tebliğden söz etmekte ve
iddianamenin sanığa verilmesini öngörmektedir.
*As.Yrg.Drl.Krl.15.11.2001, 103-103; (İstinabe mahkemesinde
okunmuş olsa dahi iddianamenin asıl yargılamayı yapan askerî mahkemede
okunması gerekir, bu alenilik ilkesinin bir gereğidir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 176, 177
Tutuklu olan ve olmayan sanıkların çağrılması:
MADDE 119 - Sanık olan asker kişiler, tayin olunan zamanlarda 81
inci maddeye göre askerî mahkemeye getirilirler.
Asker kişilerden başka tutuklu olmayan sanıklara tebliğ olunacak
davetiyeye özürsüz gelmediği takdirde tutuklanacağı veya zorla getirileceği
yazılır.
Tutuklu olan sanıklar 81 inci maddenin 2 nci fıkrası hükmüne göre
çağırılırlar.
Bu hâllerde 135 inci madde hükmü saklıdır.
Savaş hâlinde bütün sanıklar zorla getirilebilirler.
*Asker kişi olan sanıklar komutanlıkları aracılığıyla mahkemeye
çağrılırlar.
Asker olmayan tutuksuz sanıklara Tebligat Kanununun öngördüğü
davetiye PTT aracılığıyla gönderilmeli, gelmediği takdirde zorla getirileceği
(ihzar müzekkeresi çıkarılacağı) belirtilmelidir.
*As.Yrg.3.D.09.04.2002, 309/307; (Yargılandığı suçtan tutuklanan
ancak tutuklama kararı veren mahkemenin bulunduğu cezaevi yerine bir başka
yer cezaevine kapatılan sanığın getirtilip huzurda dinlenmesi yerine istinabe
yoluyla dinlenmesi vicahilik ilkesine de aykırıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağıyla bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 176, 177
78
Tebliğ ile duruşma günü arasındaki süre:
MADDE 120 - İddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında en
aşağı bir hafta geçmelidir.
Sanık uygun görürse bu süre azaltılabilir.
Bu süreye uyulmamış ise iddianamenin okunmasından önce sanık
duruşmanın tehiri veya tâlikini isteyebilir.
Savaş hâlinde bu fıkralar hükümleri uygulanmayabilir.
*Kanun, iddianamenin tebliğini yeterli görmemiş, iddianamenin tebliği
ile duruşma günü arasında sanığın suçlamayı tam olarak anlayabilmesi ve
savunmasını hazırlayabilmesi için yedi günlük bir sürenin geçmesini aramıştır.
Sanık açıkça bu hakkı hatırlatıldığı hâlde bu hakkından feragat ettiğini
savunma yapabileceğini belirtiyorsa, duruşmaya devam edilebilir. Bu
yapılmamışsa savunma hakkının kısıtlandığı kabul edilmelidir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 02.10.2003 tarih ve 67-71 (Yedi günlük süreye
uyulmaması hâlinde sanığa, duruşmayı erteleme hakkının bulunduğunun
hatırlatılmaması adil yargılanma hakkının ihlâlidir.)
*As.Yrg.2.Daire 05.02.2003, 148-143 (iddianamenin tebliği ile geçmesi
gereken bir haftalık sürenin hatırlatılmaması, AİHS’in 6. Maddesinde yer alan
adil yargılanma hakkının unsurlarından olan “kendisine yöneltilen isnadı
yeterince öğrenebilme hakkı”nı zedeler ve böyle bir durum 353 Sayılı Kanunun
207. Maddesi anlamında kanuna mutlak muhalefet nedenlerinden olan savunma
hakkının ihlali anlamına gelir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Müdafinin çağrılması :
MADDE 121 - Müdafi, gerek askerî mahkemece tutulmuş olsun,
gerekse sanık tarafından seçilip de askerî mahkemeye bildirilmiş bulunsun
sanık ile birlikte çağrılır.
*Müdafi sanığa refakat edip her aşamada ona yardımcı olmalıdır. Bu
nedenle de sanıkla birlikte duruşmaya davet olunmalıdır. Müdafi buna rağmen
gelmemiş ve sanık da gelmeme nedenini bilmediğini belirterek duruşmanın
ertelenmesini istiyorsa duruşma ertelenmelidir.
*As.Yrg.4.D. 19.02.2002, 171/167; (Duruşmada avukat tuttuğunu
belirterek vekaletnamesini ve avukatının hazırladığı savunmayı sunmasına
rağmen, müteakip duruşmalara belirtilen avukatın çağrılmaması 121. Maddeye
aykırıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 176
79
Sanığın savunma delillerinin toplanması istemi :
MADDE 122 - Sanık, duruşmaya tanık veya bilirkişi çağırılmasını
veyahut diğer savunma delillerinin toplanmasını isterse bu delillerin ilgili
bulunduğu vakıalar gösterilmek şartı ile duruşma gününden beş gün evvel
bu konudaki dilekçesini askerî mahkemeye verir.
Er ve erbaşların bu istemleri en yakın amir tarafından
düzenlenecek bir tutanakla tespit edilir.
Askerî mahkeme kıdemli askerî hâkiminin bu istemlere ilişkin
kararları hemen sanığa tebliğ olunur.
Sanığın kabul olunan istemleri askerî savcıya da bildirilir.
*Sanık duruşma başlamadan en az beş gün önce duruşmaya, olayı
aydınlatacak tanık ve bilirkişilerin çağrılmalarını veya diğer savunma
delillerinin getirtilmesini isteyebilir. Olayı aydınlatmağa yardımcı olacaksa bu
istekler kıdemli hâkim tarafından uygun bulunarak getirtilmelidir. Bu karar
sanığa ve savcıya tebliğ edilmelidir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 177
Sanığın tanık ve bilirkişiyi doğrudan doğruya çağırtması veya
birlikte getirmesi :
MADDE 123 - Tanık ve bilirkişi çağırılması hakkındaki istemi
reddolunan sanık, yol giderleri ile kaybedeceği vakit için tarifeye göre
verilmesi gerekli tazminatı mahkeme kalemine depo etmek şartı ile bu
kimseleri doğrudan doğruya çağırtabileceği gibi önceden bir istemde
bulunmasa da kendisi birlikte getirebilir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca mahkemece çağırılan kimse, yol gideri
ile vakit kaybı tazminatı davetiyenin tebliği sırasında kendisine verilir veya
bu paraların mahkeme kalemine depo edildiği kendisine bildirilirse,
duruşmada hazır bulunmak zorundadır.
Çağırtılan kimsenin sözleri duruşma sırasında işin aydınlanmasına
yararsa, mahkeme istem hâlinde yukarıdaki fıkrada yazılı gider ve
tazminatın Devlet Hazinesinden verilmesine karar verir.
*122. Maddeye göre istemde bulunduğu hâlde, bilirkişi ya da tanık
dinleme istemi reddedilen sanık, yol giderleri ve tanık ya da bilirkişinin
harcayacakları zaman için ödeyecekleri tazminatı mahkeme kalemine depo
ederek bunların çağrılmasını isteyebilir. Yahut hiç buna gerek kalmadan
masraflarını karşılayarak bunları kendisi duruşmaya getirebilir. Mahkemece
çağrılan ve giderleri ödeneceği belirtilen kimse duruşmaya gelmek zorundadır.
80
Ancak bunlar duruşmaya geldiğinde de giderlerinin hemen ödenmesine karar
verilmeli ve ödenmesi sağlanmalıdır.
*As.Yrg.Drl.Krl. 05.07.2001, 72-73 (Tanıkların çağrılmaları için
gerekli masrafın karşılığı olan para mahkeme kalemine depo edildiyse bu
tanıkların çağrılmaları gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 178
Kıdemli hâkimin delil toplaması :
MADDE 124 - Askerî mahkeme kıdemli askerî hâkimi de
kendiliğinden tanık ve bilirkişilerin çağırılmasına ve başkaca sübut
delillerinin toplanmasına karar verebilir.
*Kıdemli hâkim istenmemiş olsa da kendiliğinden tanık ve bilirkişilerin
çağrılmasına ve başkaca sübut delillerinin toplanmasına karar verebilir. Bir
kıdemli hâkim mutlaka duruşmadan önce dosyayı incelemeli ve getirtilmesi
gerekli tüm kişi ve sübut delillerini getirtmeli ve duruşmayı bir oturumda
bitirmeğe gayret etmelidir.
Çağırılan tanık ve bilirkişilerin sanığa ve
bildirilmesi:
askerî
savcıya
MADDE 125 - Sanık, doğrudan doğruya çağırttığı veya duruşmaya
birlikte getireceği tanık ve bilirkişilerin ad ve soyadları ile konut ve
ikametgâhlarını zamanında askerî savcıya bildirir.
Askerî savcı da iddianamede gösterilen veya sanığın istemi üzerine
çağırılan tanık ve bilirkişiden başka gerek askerî mahkeme kıdemli askerî
hâkiminin kararı ve gerekse kendiliğinden başka kimseleri çağırtacak ise
bunların isimleri ile konut veya ikametgâhlarını sanığa zamanında bildirir.
*Adil yargılanma hakkının önemli öğelerinden biri “silâhların eşitliği”
ilkesidir. Bu maddede hem sanığın hem de askerî savcının tanık ve bilirkişilerini
diğer tarafa bildirme yükümlülükleri olduğu belirtilerek isabetli bir düzenleme
yapılmıştır. Amaç tarafların diyeceklerini hazırlamağa fırsat verilmesidir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 179
81
Naip veya istinabe yolu ile dinlenilme :
MADDE 126 - Hastalık, sakatlık veya önüne geçilmesi mümkün
olmayan başka bir sebeple, bir tanık veya bilirkişinin uzun veya belli
olmayan bir süre için duruşmada hazır bulunmasının kabil olamayacağı
anlaşılırsa, askerî mahkeme bir naip tarafından veya istinabe yolu ile onun
dinlenmesine karar verebilir. Naip, askerî hâkimlerden olur. Yemin
verilmesi gereken hususlarda tanık veya bilirkişi yeminle dinlenir.
Bu hüküm konutlarının uzak bulunmasından ötürü çağırılmaları
zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde de uygulanabilir.
(Ek: 11/08/1983-2875/5 md.) Ek 1 inci madde kapsamına giren
davalarda tanık ve bilirkişileri istinabe yoluyla dinlemeye askerî
mahkemenin askerî hâkim sınıfından bir üyesi yetkilidir.
*Kanun belirli hâller (hastalık, sakatlık veya önüne geçilemeyen başka
bir nedenin olması) nedeniyle uzun süre tanık ya da bilirkişinin bilgisine
başvurulamayacağının belli olması hâlinde bir diğer mahkeme aracılığıyla
(istinabe) yahut kendi hâkim üyelerinden biri aracılığıyla (naip hâkim) bunların
ifadelerinin tespitine olanak tanımıştır.
*As.Yrg. İBK 20.02.1998, 1-1 (istinabe edilen mahkemedeki subay
üyenin de sanıktan kıdemsiz olmaması gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 180
Tanık ve bilirkişinin dinleneceği günün bildirilmesi, yeniden keşif
ve muayene, iddianamenin geri alınması :
MADDE 127 - İşin gecikmesine sebep olmayacaksa tanık ve
bilirkişinin dinlenmesi için tayin edilen gün askerî savcıya, sanığa ve
müdafiye bildirilir. Bunların, dinlenme sırasında hazır bulunmaları şart
değildir. Düzenlenen tutanak askerî savcıya ve müdafiye gösterilir.
Tutuklu olan sanık, ancak tutuklu bulunduğu yerdeki askerî
mahkeme binası içinde yapılacak bu nevi işlerde hazır bulunmayı
isteyebilir.
Duruşmanın hazırlanması için yeniden keşif ve muayeneye ihtiyaç
görüldüğü takdirde aynı suretle işlem yapılır.
Yeni hâller ve sebepler çıktığında askerî savcı duruşma
başlamadan evvel sanık lehine olarak iddianamesini değiştirebilir veya geri
alabilir.
Böyle bir hâlde soruşturmaya ait hükümler uygulanır.
82
*Yüze karşılık ilkesi gereği tarafların yüzüne karşı yapılması gereken
tanık ve bilirkişi dinleme işinin, kanunun gösterdiği istisnaî nedenler dolayısıyla
mahkemeden uzakta yapılması, tarafların bu işlemde hazır bulunmalarına engel
değildir. Hatta doğru olanı hazır bulunmalarıdır. Bu nedenle maddede,
tarafların durumdan haberdar edilecekleri gösterilmiştir. Tarafların bu işlem
sırasında bulunmayı istemek haklarıdır (tutuklu sanık hariç). Ancak bulunmak
istemiyorlarsa işlem sakat olmaz. Düzenlenen tutanak duruşmada onlara
gösterilmekle yetinilir.
*Askerî savcı, duruşma başlayana kadar iddianamesini sanık lehine
olarak değiştirebilir veya geri alabilir. Ancak aleyhe değiştiremez.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 181
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Duruşma Usulü
Duruşma :
MADDE 128 - Duruşmada, hükme katılacaklar ile askerî savcı ve
tutanak katibinin hazır bulunmaları şarttır.
Duruşma ara verilmeksizin yapılır.
*As.Yrg.İBK 21.10.1934 640-688 (Duruşmada savcının hazır
bulunduğunun tutanakta gösterilmemesi, bulunmadığı anlamına gelmez.)
*Son soruşturma, duruşma hazırlığı, duruşma ve sonuç çıkarma
devrelerinden oluşur. [(Kunter-Yenisey; a.g.e., s. 943 ve devamı)]
*Son soruşturmanın özellikleri 1. Sözlülük, 2. Açıklılık, 3. Yüze karşılık,
4. Bağlılıktır. Sözlülük; son soruşturma aşamasındaki işlemlerin kural olarak
sözlü yapılması demektir. Bir başka anlatımla söylenecekler yazılmış olsa dahi
son soruşturmada okunması gerekir. Meselâ son karar okunacak veya
anlatılacaktır. Açıklık; son soruşturmadaki işlemlerin kural olarak açık (alenî)
olarak yapılması demektir. Gizlilik istisnaen ve kanunun izin verdiği hâllerde
mümkün olabilir.
Yüze Karşılık; son soruşturma aşamasındaki işlemlerin yargılama
makamları tarafından, taraflar hazır oldukları hâlde, yüze karşı yapılması
demektir. Bu kuralın da kanunda izin verildiği ölçüde istisnaları vardır (Sulh
Mahkemesinde savcı bulunmaması, naip hâkimin veya istinabe olunan tanık ve
bilirkişi dinlemesi).
83
Bağlılık; son soruşturma aşamasındaki işlemler arasında, ön
soruşturmadakilerden farklı olarak, yer, zaman ve şahıs bakımlarından bir bağ
bulunması demektir. Bunun anlamı son soruşturmanın kural olarak aynı
hâkimler tarafından, aynı yerde, aynı tarafların katılımıyla yapılması ve sıcağı
sıcağına edinilen kanaatle hüküm kurulmasının sağlanması demektir. (Kunter –
Yenisey a.g.e. Sayfa 943)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 188
Birden çok askerî savcı, müdafi ve tutanak katibinin duruşmaya
katılması :
MADDE 129 - Birden çok askerî savcı veya askerî savcı ve
yardımcısı ile tutanak katibi ve müdafi aynı zamanda duruşmaya
katılabilecekleri gibi değişme suretiyle de işi aralarında bölebilirler.
*Duruşmalara birden fazla askerî savcı, birden fazla müdafi ya da
tutanak katibi katılabilir. Bunlar nöbetleşe de görev yapabilirler.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 189
Tehir ve talik istemi ve kararlar :
Madde 130 - Duruşmanın tehirine veya talikine dair istemlere,
askerî mahkeme karar verir.
88 nci maddede yazılı hâl dışında müdafiin engeli olması, tehir ve
talik isteminde bulunmak için sanığa bir hak vermez.
120 nci maddede yazılı süreye uyulmamış ise askerî mahkeme
kıdemli askerî hâkimi duruşmanın tehir veya talikini istemeye hakkı
olduğunu sanığa bildirir.
*Duruşmanın ertelenmesine askerî mahkeme karar verir. Yeni bir
müdafi tutulmuşsa bu müdafiin savunmasını hazırlayabilmesi için erteleme
istemek hakkı vardır.
İddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında yedi gün geçmesi
gerekir. Bu süre geçmemişse bu hakları sanık ve müdafiine mutlaka
hatırlatılmalı, muvafakatleri yoksa duruşmanın ertelenmesine karar vermelidir.
Aksi hâlde, suçlamayı anlamalarına ve yeterince savunma yapabilmelerine
olanak tanınmamış olur.
84
*As.Yrg.Drl.Krl. 02.10.2003 tarih ve 67-71 (Yedi günlük süreye
uyulmaması hâlinde sanığa, duruşmayı erteleme hakkının bulunduğunun
hatırlatılmaması adil yargılanma hakkının ihlâli olur.), As.Yrg.2.D. 15.12.1999,
853-852; (Telgrafla mazereti nedeniyle duruşmaya katılamayacağını bildiren
müdafie müteakip duruşma gününün tebliği gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle
kaldırılmaktadır.
bu madde yürürlükten
*Bknz. CMK Md. 190
Tehir süresi ve duruşmanın tekrarı:
MADDE 131 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.)
Tehir olunan duruşmaya, zorunluk olmadıkça, sekiz günden fazla
ara verilmez.
Tehir süresi sekiz günü geçtiği veya 130 uncu maddeye göre
duruşma talik olunduğu veyahut askerî mahkeme kurulu arasında kısmen
veya tamamen değişiklik olduğu takdirde eski duruşma tutanaklarının
okunması yolu ile duruşma tekrarlanır.
Savaş hâlinde ikinci fıkra hükümleri uygulanmaz.
*Duruşmanın kesiksizliği ilkesi, yani duruşmanın bir oturumda
sonuçlandırılması bir idealdir. Böylelikle tüm deliller sıcağı sıcağına
değerlendirilebilir. Ancak zorunlu nedenlerle duruşma kesintiye uğramışsa
önceki oturum ya da oturumlarda ne yapıldığını hatırlamak için savaş hâli
müstesna eski duruşma tutanaklarının okunması zorunludur.
*As.Yrg.3.D. 22.05.2001, 421-416; (Tehir süresi sekiz günü geçmişse,
duruşmanın tekrarlanması gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Askerî mahkemenin vereceği tutukluluk kararı :
Madde 132 - (Değişik: 09/10/1996-4191/14 md.)
Askerî mahkeme, duruşmanın tehir ve taliki hâlinde veya hüküm
ile birlikte 71 inci maddede yazılı hâllerde tutuklama kararı verebilir.
Tutuklama kararına karşı 74 üncü madde gereğince itiraz edilebilir.
Askerî mahkeme; tutuklu bulunan sanığın duruşmasında,
tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğini, her oturumda veya
şartlar gerçekleştiğinde davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine
kadar askerî savcı veya sanığın istemi üzerine veya resen inceleyerek
karara bağlar.
*71. Maddede gösterilen şartlar varsa askerî mahkeme her aşamada
tutuklamaya karar verebilir. Bu karara taraflar yedi gün içinde en yakın askerî
mahkeme nezdinde itiraz edebilirler.
85
Askerî Mahkemece tutuklu bulunan sanığın mağduriyetine yol açmamak
için her oturumda resen ya da sanığın veya askerî savcının istemi üzerine
tutukluluk hâlini inceleyerek karara bağlar.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Sanığın gelmemesi :
MADDE 133 - (Değişik birinci fıkra: 11/08/1983-2875/6 md.) 147
nci maddenin 2 nci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere askerî mahkemeye
gelmeyen sanık hakkında duruşma yapılamaz.
Gelmemenin haklı sebeplere dayandığı ispatlanamaz ise,
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde 119 uncu maddenin ikinci
fıkrasında yazılı sanıklar hakkında, zorla getirilme veya tutukluluk kararı
verilebilir.
(Ek: 21/01/1981-2376/4 md.) Yargılandığı suçtan ötürü yüzüne
karşı verilmiş bir tutuklama kararından sonra firar eden sanığın
duruşmada sorguya çekilmiş ve artık duruşmada hazır bulunmasına
mahkemece lüzum görülmemiş olması hâlinde dava gıyabında görülerek
bitirilebilir.
*Yüze karşılık ilkesi gereği, kural olarak sanığın yüzüne karşı duruşma
yapılmalıdır.
*As.Yrg.Drl.Krl. 13.12.2001 tarih ve 116-117 (Birliğine duruşmaya
getirilmesi için yazı yazılmadığı hâlde, gelmedi diye duruşmadan vareste tutup
sanığın gıyabında karar vermek AİHS’in 6. Maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının bir ihlâlidir.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 24.12.1998 tarih ve 197-179 (Aynı yönde)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 193
Duruşma sırasında sanığın savuşması :
MADDE 134 - Sanık duruşmanın devamı süresince hazır bulunur.
Ağır cezalı işlerde askerî mahkemece savuşmanın önüne geçmek için
gerekli tedbirler alınır ve duruşmanın 24 saati geçmeyen tehiri hâllerinde
sanığın en çok bu süre kadar göz altında tutulmasına karar verilebilir.
*Yüze karşılık ilkesi gereği sanığın yüzüne duruşma yapılması gerekir,
bu sanık ağır cezalı işlerden sanık ise askerî mahkeme onun savuşmasını,
dolayısiyle duruşmanın kesintiye uğramasını önlemelidir. 24 saati aşmayan
86
ertelemelerde sanık askerse merkez komutanlıklarında, sivilse emniyette
gözaltında tutulmasına karar verilebilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 194-195
Sanık gelmese de duruşma yapılabilecek hâller :
MADDE 135 - İddianamede yazılı olan suç, gerek yalnız ve gerekse
birlikte olarak, para cezası ile hafif hapsi veya zoralımı gerektirirse sanık
gelmese de duruşma yapılabilir.
Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede ve askerî kişiler
için 118 inci madde gereğince yapılacak tebliğlerden kendisi gelmese de
duruşmanın yapılabileceği yazılır.
*Kanun, önemsiz bulduğu hâllerde, sanığı durumdan haberdar etmek
şartıyla, gelmese de duruşma yapılabilmesine olanak tanımıştır. Burda dikkat
edilmesi gereken husus, sanığa gelmese de duruşmanın yapılacağının tebliğ
edilmesi zorunluluğudur.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 196
Sanığın duruşmadan vareste tutulması :
MADDE 136 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.)
Sanık veya vekaletnamesinde sarahat bulunması hâlinde müdafiin
istemi üzerine, sanık, duruşmada hazır bulunmak zorunluluğundan vareste
tutulabilir.
(Değişik: 11/08/1983-2875/7 md.) Sanığın bu istemi hakkında askerî
mahkemece karar verilir. Bu takdirde sanık mahkemece iddia hakkında
sorguya çekilmemiş ise, davaya esas olan vakıalar üzerine, istinabe
suretiyle sorguya çekilir. Ek 1 inci madde kapsamına giren davalarda
istinabe edilen mahkeme askerî mahkeme ise, sanığı dinlemeye bu
mahkemenin askerî hâkim sınıfından bir üyesi yetkilidir.
Sanık talik veya tehiri takip eden günde duruşmaya gelmez ise,
dava hakkında evvelce kendisi sorguya çekilmiş ve artık huzuruna
mahkemece lüzum görülmemiş olursa vareste istemi olmasa dahi dava
gıyabında bitirilebilir.
87
Sanık, davanın görüldüğü askerî mahkemeden uzakta bulunan bir
mahalde herhangi bir suçtan ötürü tutuklu bulunmakta veya cezası infaz
edilmekte ise, duruşmadan vareste tutulma isteminde bulunmasa dahi,
bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığı ile sorgusu ve ağır cezalı işlerde esas
hakkındaki iddiadan sonra savunması tespit olunur.
Sorguya ait tutanak duruşma sırasında okunur.
Askerî mahkemece sanığın bizzat hazır bulunmasına veya
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde zorla getirilmesine her zaman
karar verilebilir.
Sanık bulunmaksızın duruşma yapılabilecek olan davalarda
sanığın müdafi gönderme yetkisi vardır.
(Ek: 21/01/1981-2376/5 md.) Hastalık veya disiplin önlemi ya da
zorunlu diğer sebeplerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir
hastane veya tutuk evine nakledilmiş olan tutuklunun sorgusu yapılmış
olması şartıyla hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için
celbedilmemesine mahkemece karar verilebilir.
(Ek: 11/08/1983-2875/7 md.) Bulunmaması nedeniyle sorgusu
yapılmayan sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında
bir karar verilmesi gerektiği kanaatine varılırsa, sanığın sorgusu yapılmasa
dahi dava gıyabında bitirilebilir.
*Bu maddenin uygulanması sırasında gözden kaçırılmaması gereken
husus, sanığın savunma hakkını kullanmasına olanak verilmesi gerektiğidir. Bu
itibarla huzurda yahut istinabe suretiyle sanığın mutlaka sorgusu yapılmış
olmalıdır. Sorgusu yapılmış olan sanık vareste tutulma talebinde bulunuyorsa
sorun yoktur. Ancak mahkemece resen vareste tutulmasına karar veriliyorsa,
sanığın savunma hakkını gerektiği gibi kullanıp kullanmadığına ve özellikle
sanığın duruşmaya kendisinin mi gelmediğine yoksa birliği tarafından
gönderilmemiş mi olduğuna dikkat etmek gerekir.
*As.Yrg. İBK 09.06.1995, 1-1 (353 Sayılı Kanunun 136. Maddesinin
son fıkrasındaki “bulunamaması nedeniyle sorgusu yapılamayan sanık
hakkında toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında...” ifadesinde yer alan
“bulunamama” şartının gerçekleşebilmesi; delil değerlendirmesini gerektiren
ve davayı sonuçlandıran mahkûmiyet dışındaki kararlarda, sanığın dosyada
mevcut bilinen adresinden aranmasına rağmen bulunamamış olmasına
bağlıdır.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 13.12.2001 tarih ve 116-117 (Birliğine duruşmaya
getirilmesi için yazı yazılmadığı hâlde, gelmedi diye duruşmadan vareste tutup
sanığın gıyabında karar vermek AİHS’in 6. Maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının bir ihlâlidir.)
88
*As.Yrg.Drl.Krl. 24.12.1998 tarih ve 197-179 (Aynı yönde)
*As.Yrg.Drl.Krl. 26,12,2002, 108-107 (Sanığın başka yerde tutuklu
olduğu izlenimi edinildiğine göre öncelikle orada tutuklu olup olmadığı
araştırılmalı tutuklu iken başka yerde istinabe yoluyla alınmış ifadesiyle
yetinmek mümkün değilse huzura davet edilip huzurda sorgu ve savunmasının
alınması gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 196
Davaların birleştirilmesi ve ayrılması:
MADDE 137 - Askerî mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava
arasında bağlılık görürse, bu bağlılık 18 inci maddede gösterilen şekilde
olmasa da birlikte bakmak ve hükmolunmak üzere bu davaların
birleştirilmesine karar verebilir.
Birleştirilen davalar hakkında her zaman ayrılma kararı
verilebilir.
*Askerî mahkeme, açılan davalar arasında bağlılık görürse bunları
birlikte bakmak üzere birleştirebilir. Bu bağlılığın 18.madde anlamında yani
aynı suçtan sanık birden fazla sanık bulunması ya da birinin birden fazla suçtan
sanık olması şeklinde gerçekleşmesi şart değildir. Uygulamada çoğu kez önemli
davaların önemsiz davalarla birleştirilerek önemlilerin tavsaması,
zamanaşımına uğramasına yol açıldığı görülmektedir ki, buna yol açılmamalı,
davaların birbirini engellemesi, uzatması sonucunu doğuracak birleştirmeler
yapılmamalıdır.
*As.Yrg.Drl.Krl. 29.03.1984,73-72; (Bu maddedeki bağlılık, davanın
birleştirilmesindeki fayda göz önünde bulundurularak, 18. Maddedeki
bağlılıktan daha geniş tutulmuştur. Ortak delillerden yararlanma, suç vasfı,
mükerrer yargılama, uygulamaya ilişkin konularda hata yapılmaması,
yönünden davaların birleştirilmesine gitmek mümkündür.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 8-11
89
Duruşmanın açıklığı :
MADDE 138 - Askerî mahkemelerde duruşma her zaman açıktır.
Ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı
hâllerde duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına
askerî mahkeme karar verebilir.
Duruşmanın kapalı yapılması kararı ve sebepleriyle hüküm açık
olarak tefhim edilir.
*Açıklık (Alenilik) ilkesi adil yargılanma hakkının öğelerindendir,
duruşmanın açıklığı başlıklı 138. Madde bu ilkeye yer vermektedir.
*As.Yrg.3.D.11.11.2003, 1213-1212; (Duruşmanın açık ya da gizli
yapıldığının tutanakta gösterilmemesi kanuna aykırıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 182
Açıklığın kaldırılması hakkındaki duruşmanın kapalılığı :
MADDE 139 - Yukarıdaki maddede gösterilen hâllerde duruşma
açıklığının kaldırılması istemine dair yapılacak olan duruşma, istem
üzerine veya askerî mahkemece uygun görülürse kapalı yapılır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 184
Kapalılık sebeplerinin açıklanmaması için uyarma :
Madde 140 - Duruşmanın kapalı yapılmasını gerektiren sebeplerin
açığa vurulmaması hususunda, askerî mahkeme başkanı askerî
mahkemede bulunması zorunlu olanları uyarır.
*Duruşmanın kapalı yapılmasını gerektiren nedenler duruşmada
bulunmaya hakkı olanlar tarafından açıklanırsa, kapalılığın anlamı
kalmayacaktır. Bu nedenle mahkeme başkanının bu hususta duruşmaya
katılanları uyarması öngörülmektedir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 187
90
Sanığın astı olanların duruşmada bulunmaması :
MADDE 141 - Duruşmada asker kişilerden, sanığın astı olanlar
dinleyici olarak bulunamazlar. Sanıklar birden çok ise en büyüğünün
rütbe ve kıdemi esas alınır.
Suçtan zarar gören asker kişi, rütbesi ne olursa olsun, duruşmada
hazır bulunabilir. Ancak, askerî mahkeme disiplin sebeplerinden dolayı bu
kimseyi de duruşma salonundan çıkarabilir.
*Askerî mahkemelere dinleyici olarak herkesin bulunma hakkı vardır.
Duruşmanın açıklığı ilkesi bunu gerektirir. Ancak dinleyiciler arasında sanıktan
daha küçük rütbelilerin bulunması askerî disiplin bakımından sakıncalı
bulunmuş ve bu konuda bir sınırlama getirilmiştir. Bununla birlikte suçtan
zarar gören sanıktan kıdemsiz de olsa duruşmada bulunma hakkına sahiptir.
Yayım yasağı :
MADDE 142 - Kapalı yapılan yargılamanın yayımlanması yasaktır.
Açık yapılan yargılamaların yayımı; Millî güvenliği veya genel
ahlakı korumak, kişilerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüzü, suç
işlemeye kışkırtmayı, suçsuz kişilerin suçlu duruma düşmesini veya gerçek
suçluların kurtarılmasını önlemek için askerî mahkemenin kararı ile
yasaklanabilir.
Bu konuda verilecek karar açık olarak tefhim edilir.
(Değişik: 09/10/1996-4191/15 md.) Yasağa aykırı hareket edenler
hakkında, asıl davaya bakan askerî mahkemece Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununun 377 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır.
*Kapalı yapılan duruşmanın yayınlanması yasaktır. Buna karşılık açık
yapılan duruşmada ortaya çıkan ve maddede sayılan nedenlerle yasaklama
kararı alınabilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 187
Duruşmanın inzibatı :
MADDE 143 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.)
Duruşmanın inzibatını sağlamak askerî mahkeme başkanına aittir.
Duruşmanın inzibatını bozan her kişiyi, askerî mahkeme başkanı
duruşma salonundan çıkartır.(*)
Mahkemeye, mahkeme başkanı ve üyelerinden herhangi birine,
askerî savcıya, tutanak yazarına ve görevlilere karşı uygun olmayan söz ve
davranışlarda bulunan kişi hakkında askerî mahkemece tutuklama kararı
verilir ve bu kişi yirmi dört saat içinde sorguya çekilerek inzibati nitelikte
91
olmak üzere bir aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır. Tutuklu
veya hükümlüler hakkında bu ceza hücrede infaz olunur. Bu kararlar
kesindir.(*)
(Ek: 21/01/1981-2376/6 md.) Yukarıdaki fıkralar uyarınca duruşma
salonundan çıkarılan veya tutuklanan kimse sanık veya müdahil ise, sonra
gelen oturumda da duruşmayı önemli ölçüde aksatacak davranışlara
devam edeceği anlaşılır ve hazır bulunması gerekli görülmezse yokluğunda
duruşmaya devam olunmasına mahkemece karar verilebilir. Bu karar
esasa ilişkin iddia ve savunmanın yapılmasına engel olacak biçimde
uygulanamaz.(*)
Bir kimse askerî mahkemede duruşma sırasında bir suç işlerse
askerî mahkeme, olayı tespit eder ve bu hususta düzenleyeceği tutanağı
yetkili makama gönderir. 71 inci maddeye giren hâllerde askerî mahkeme
o kişinin tutuklanmasına da karar verebilir. Mahkeme, duruşmanın
inzibatını bozan sözlü ve yazılı beyanat ve davranışlar ile mahkemeye,
mahkeme başkanı ve üyelerden herhangi birine, askerî savcıya, tutanak
yazarına ve görevlilere karşı uygun olmayan söz ve davranışlar hakkında
yayın yasağı koyabilir; bu yasağa rağmen yayında bulunanlar askerî
mahkeme tarafından üç aydan altı aya kadar hapis cezası ile birlikte 1000
liradan 3000 liraya kadar ağır para cezası verilir.(*)
Savaş hâlinde :
Duruşmanın inzibatını bozan sanık ve müdafileri, o günkü
duruşmanın tamamına çıkmamak üzere askerî mahkeme başkanı salondan
çıkartır. Birden ziyade duruşmadan çıkarılan sanık ve müdafiler bir daha
aynı dava ile ilgili duruşmalara katılamazlar.
Yukarda yazılı hâllerde salondan çıkarılan sanık ve müdafiler,
mahkemenin tayin edeceği süre içinde yazılı savunma verebilirler.
*Duruşmanın inzibatını sağlamak mahkeme başkanına verilmiş bir
görev ve yetkidir. Düzeni bozan duruşma salonundan çıkarılmalıdır. Ancak
önce uyarıp devam ettiği takdirde disiplini bozanın çıkarılması daha uygundur.
Disiplini bozan davranış, inzibatı bozma sınırlarını aşıp heyette yer
alan kimselere ya da diğer görevlilere yönelen uygun olmayan davranış hâlini
alırsa bu durum, tutuklama nedeni oluşturabilecektir. Eylemi yapanın daha
sonra sorgu ve savunması alınarak gösterilen inzibati cezaya
çarptırılabilmesine madde imkân vermektedir. Verilecek karar kesindir buna
karşı kanun yolu kapalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus bu inzibati
uygulamalar, sanığın savunma hakkına kısıtlama sonucunu doğurmamalıdır.
Görevlilere yönelen uygun olmayan davranış ile duruşma esnasında
bir suç işlenmesi farklı şeylerdir. Birincide görevlilere yönelen davranış
nedeniyle duruşmanın yürütülmesi güçleşmektedir. İkincide ise bunlar
dışındakilere yönelen ve duruşmanın inzibatı ile ilgili olmayan bir suç söz
92
konusudur. Ancak bu ikinci suçtan ötürü 71. Maddede gösterilen tutuklama
nedenleri gerçekleşmişse tutuklamaya da karar verilebilir.
(*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle ikinci, üçüncü, dördüncü ve
beşinci fıkralar yürürlükten kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 203-205
Duruşmanın yönetimi :
MADDE 144 - Duruşmayı askerî mahkeme kurulundaki en kıdemli
askerî hâkim yönetir. Bu hâkimin görevini yapmasına kanunî engeller
çıkarsa kendisinden sonra gelen askerî hâkimler kıdemlerine göre bu
görevi yaparlar.
Duruşmada ilgili olanlardan biri, duruşmanın yönetimine ilişkin
kıdemli askerî hâkim tarafından alınan bir tedbirin yerinde olmadığını
ileri sürerse, askerî mahkeme bu konuda karar verir.
*Duruşmanın inzibatını sağlamak başkana ait bir yetki ve görev iken,
duruşmayı yönetmek heyetteki kıdemli askerî hâkime aittir. Ses kısılması ya da
benzeri nedenle bu görevi yapamayacak olması hâlinde duruşmayı kıdemce
sonraki hâkim üye yönetir.
Kıdemli askerî hâkimin duruşmanın yönetimine ilişkin bir
uygulamasına itiraz eden olursa, bunun uygun olup olmadığına askerî
mahkemece karar verilir.
Tanık ve bilirkişilere soru sorulması :
MADDE 145 - Askerî savcı ve sanık tarafından gösterilen
tanıklarla bilirkişilerin dinlenmelerini ve bunlara soru sormayı mahkeme
üyelerinden biri veya askerî savcı veya müdafi isterlerse, bunların soru
sormasına izin verilir.
Gerekli olmayan ve dava ile ilgili bulunmayan soruları duruşmayı
yöneten askerî hâkim yasaklayabilir.
Bir sorunun sorulmasının gerekli bulunup bulunmadığında
kararsızlık olursa, askerî mahkeme bu hususta karar verir.
*Adil Yargılanma Hakkının bir öğesi de silâhların eşitliği ilkesidir. 145.
Madde bu ilkeye yer vererek, tüm taraflara bu arada sanık veya müdafiye de
soru sorma hakkı vermektedir. Buna imkân verilmemesi savunma hakkını
kısıtlayan bir davranış olur ki, bu durum 353 Sayılı Kanunun 207. Maddesi
uyarınca kanuna mutlak muhalefet oluşturur ve hükmün bozulmasını gerektirir.
Ceza Muhakemesi Kanununun 201. Maddesiyle doğrudan soru sorma imkânı
verilerek bu hak en iyi şekilde teslim edilmiştir.
93
*Askerî Yargıtay Daireler Kurulu 18.12.1986 tarih ve 130-130 sayılı
kararında bu ilke gereği depo şartını yerine getiren sanığın gösterdiği tanığın
dinlenmesi zorunluluğuna işaret etmiştir.
*Askerî Yargıtay 2. Dairesi 02.02.1956 tarih ve 55/3438-56/303 sayılı
kararında tek tek tanık ifadelerine ne diyeceği sorulacağına sanığa toptan ne
diyeceğinin sorulmasının savunma hakkını kısıtlayacağına karar vermiştir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md . 201
Duruşmanın başlaması :
MADDE 146 - (Değişik: 11/08/1983-2875/8 md.)
Duruşmaya sanık, müdafi, tanık ve bilirkişilerin yoklaması ile
başlanır.
Bu işlemden sonra tanıklar ve bilirkişiler duruşma salonundan
çıkarılırlar. Sanığın kimliği tespit edilir, hüviyetini söylemeyen sanığın
dosyada kayıtlı hüviyetinin tutanağa geçirilmesi ile yetinilir. Kimlik
tespitinden sonra askerî savcı; suç teşkil eden eylemin neden ibaret
bulunduğunu ve kanunî unsurları ile uygulanması istenen kanun
maddelerini belirtmek suretiyle iddianameyi özetleyerek okuyabilir.
Bundan sonra 83 üncü madde gereğince sanığın sorgusu yapılır.
*Duruşmaya başlama sırasıyla ; a)Kimlerin gelip kimlerin gelmediğini
anlayabilmek için yoklamanın yapılması, b)Herkesin dışarı çıkarılması, c)
Sanığın içeri alınarak kimliğinin belirlenmesi, d)İddianameyi okuması için
askerî savcıya söz verilip iddianamenin okutturulması, e) Sanığın sorguya
çekilmesi şeklinde cereyan eder. Sanığın sorgusunda özen gösterilmesi gereken
husus, sözünü kesmeden derdini anlatmasına olanak verilmesidir. Bazı
hususların açıklanması gerekiyorsa, bundan sonra sorular sorarak konunun
açıklanması sağlanmalıdır.
*As.Yrg.5.D. 14.02.2001, 128-120; (Yoklama yapıldıktan sonra tanık ve
bilirkişilerin dışarı çıkarılmaları gerekirken topluca içerde tutulup sanık
sorgusunu dinlemelerine meydan verilmesi kanuna aykırıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 191
94
Delillerin ikamesi :
MADDE 147 - Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin
ikamesine başlanılır.
(Ek: 11/08/1983-2875/9 md.) Sanığın sorgusunun yapılamamış
olması delillerin ikamesine mani değildir. Ancak sonradan gelen sanığa,
ikame edilen delillerin içeriği bildirilir.
Bir delilin iradı hususundaki istemin reddi söz konusu olur veya
bazı delillerin iradına izin verilmesi duruşmanın tehir veya talikini
gerektirirse askerî mahkeme bu hususta bir karar verir.
Askerî mahkeme istem üzerine veya kendiliğinden tanık veya
bilirkişi çağrılmasını ve başka sübut sebeplerinin hazırlanmasını ve iradını
emredebilir. Bu konularda 126 ve 127 nci maddelerin hükümleri uygulanır.
*Aslolan sanığın sorgusunun yapılmasından sonra delillerin ikamesine
geçilmesidir. Ancak bir engel nedeniyle sanığın sorgusu yapılamamışsa bu
durum delillerin ikamesine engel değildir. Yeter ki daha sonra silâhların eşitliği
ilkesi gereği ikame edilen delillerden haberdar edilip buna karşı savunması
alınsın.
Son soruşturmanın kesiksizliği ilkesi gereği duruşmanın bir celsede
bitirilmesi amaç olduğundan bir delilin ikamesi duruşmayı kesintiye
uğratacaksa buna askerî mahkeme karar verir.
*As.Yrg.Drl.Krl.10.12.1992, 119-140; (Yasaca yasaklanmış yollardan
elde edilen delil asla değerlendirmeye alınamaz.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 206
Delillerden vazgeçilmesi ve delillerin reddi :
MADDE 148 - Askerî savcı ile sanık birleşirlerse, askerî mahkeme
herhangi bir delilden vazgeçebilir. Eğer delillerden birinin önemsiz
olduğuna askerî mahkemece karar verilir veya sanık lehine evvelce sabit
olmuş bir duruma ilişkin olursa, askerî mahkeme bu delili reddedebilir. Bu
husustaki karar gerekçesiyle tutanağa geçirilir.
59-65 inci maddeler hükümleri askerî mahkemelerde de uygulanır.
95
*Askerî savcı ile sanık bir delilin önemsiz olduğu kanaatiyle,
vazgeçilmesi konusunda birleşir ve talepte bulunurlarsa, askerî mahkeme bu
delilden vazgeçebilir. Ancak vazgeçme nedeni gerekçesiyle tutanağa
geçirilmelidir.
*As.Yrg.3.D.20.03.2001, 202-213;(Askerî mahkemenin dinlenmelerine
karar verdiği tanıkların dinlenmesinden vazgeçilmesine ilişkin karar vermediği
hâlde bu tanıkları dinlememesi kanuna aykırıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 206
Delil ve vakıanın geç iradedilmesi :
MADDE 149 - Delilin veya ispat olunacak vakıanın geç
iradedilmesi, ikamesi isteminin reddine sebep olmaz.
Bununla beraber tanıkların ve bilirkişinin isimleri hasıma geç
tebliğ edilmiş ve ispat edilecek olay hasım tarafından izahatta bulunmaya
vakit elverişli olmayacak derecede geç bildirilmiş ise, hasım tarafı,
delillerin ikamesi sona ermeden önce bilgi edinmek üzere duruşmanın tehir
veya talikini isteyebilir.
Askerî mahkemece çağrılacak tanıklar ve bilirkişi hakkında askerî
savcı ve sanığın aynı hakkı vardır.
*Delillerin sanığın sorgusundan hemen sonra ikame edilmesi
gerektiğini kanun göstermiştir. Ancak hüküm kesinleşene kadar elde edilen delil
ya da vakıanın iradına imkân tanımak maddî gerçeği arayan bir sistemin doğal
sonucudur. Ancak buna izin verilirken adil yargılanma hakkının önemli
öğelerinden biri olan silâhların eşitliği ilkesinin ihlâl edilmemesi, tarafların
ikame edilen delillerden haberdar olmalarına ve bu konuda diyeceklerini
söyleyebilmelerine mutlaka imkân tanınması gerekir.
*As.Yrg.Drl.Krl.26.09.2002, 68-68; (Sanıkla askerî savcının tanığın
dinlenmesinden vazgeçilmesi konusunda uzlaşma olması bir yana, sanığın
ısrarla dinlenmesini istediği bu tanığın yurtdışından 2 ay sonra döneceğinden
bahisle dinlenmesinden vazgeçilmesi kanuna aykırıdır.), As.Yrg.Drl.Krl.
22.10.1998, 143-136; (Temyiz aşamasında sunulan raporun peşin yargıyla hatır
raporu olduğu saplantısına girmeden, doğruluğunun araştırılmasına gidildikten
sonra karar verilmesi gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 207
96
Sorguda sanığın dışarı çıkarılabilmesi :
MADDE 150 - Askerî mahkeme suç ortağının veya tanığın, sanığın
yüzüne karşı gerçeği söyleyemeyeceğinden şüphe ederse, bunların sorguları
veya dinlenilmeleri sırasında sanığı dışarı çıkarabilir.
Sanık tekrar askerî mahkemeye getirildiği zaman yokluğunda
geçen söz ve işlerin esaslı noktaları kendisine bildirilir. Sanık mahkemenin
sükunetini bozduğundan dolayı dışarı çıkarılmış ise yine bu hüküm
uygulanır.
*Bazen tanıklar nüfuz sahibi sanıktan çekinir konuşamazlar. Bu durum
rütbe sahibi emretme yetkisi olan sanıklar söz konusu olduğunda daha da fazla
söz konusu olabilir. Maddede bu ihtimal söz konusu ise sanığın, tanık
dinlenirken, dışarı çıkarılmasına olanak verilmiştir. Ancak gene silâhların
eşitliği ve savunma hakkını kullanabilmesi bakımından tanığın beyanının sanığa
bildirilerek ne diyeceği sorulmalıdır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 200
Tanıkların ve bilirkişilerin mahkemeden uzaklaşmaları :
MADDE 151 - Tanık ve bilirkişi dinlendikten sonra, ancak
duruşmayı yöneten askerî hâkimin izni ile askerî mahkemeden çıkabilirler.
Bunun için önce askerî savcıya ve sanığa sorulur.
*Tanık ve bilirkişinin duruşmada dinlenmeleri işlerinin bittiği anlamına
gelmez. Tarafların istemi ya da resen duruşmayı yöneten askerî hâkimin lüzum
görmesi üzerine bir soru yöneltilmesi gerekebilir. Bu nedenle taraflara da
soracakları bir husus kalıp kalmadığını sorduktan sonra duruşmayı yöneten
askerî hâkimin izni ile duruşma salonunu terk etmelidirler.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 208
Duruşma sırasında okunacak sübut sebepleri :
MADDE 152 - Sübut sebepleri olarak kullanılacak senetler ve diğer
evrak duruşma sırasında okutturulur.
97
Evvelce verilmiş olan hükümlülük ilâmları ile adlî sicil özetleri,
şahsî durum sicilleri, plân ve keşfe ait tutanaklar hakkında da aynı hüküm
uygulanır.
*Sübut sebebi olarak kullanılacak tüm belgelerin duruşmada okunması
ve böylelikle sanığın bunlara karşı diyeceklerini demesine olanak sağlanması
gerekir.Bu yüze karşılık ilkesinin bir gereği olduğu kadar savunma hakkının da
doğal sonucudur.
*As.Yrg.Drl.Krl.15.02.2001, 26-20; (Hazırlık soruşturması sırasında
dava dosyasına giren ve hükme de esas alınan delillerin duruşmada okunup
taraflara ne diyeceklerinin sorulmaması savunma hakkını da ihlâl eden kanuna
mutlak aykırılıktır.)
*Yeni Tasarı Taslağıyla bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 206, 207, 209,210, 211
Delilin bir tanık olması :
MADDE 153 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.)
Bir vakıanın delili yalnız bir tanığın bilgi ve görgüsünden ibaret ise
bu tanık duruşmada dinlenir.
Tanığın evvelce alınmış ifadesinin okunması sözlü tanıklık yerine
geçmez.
Savaş hâlinde yukarıdaki fıkralar hükmü uygulanmayabilir.
*As.Yrg.3. Daire 10.06.2003, 717-714 (Olayın tek tanığının hazırlıktaki
çelişkili ifadelerine atıfta bulunması ile yetinilip huzurda olayın çelişkiler
giderilecek şekilde tanıklığına başvurulmaması bozma nedenidir.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 18.10.2003, 72-80 (Mahkemece dinlenmemiş tanığın
ifadesinin hükme esas alınması yasaya aykırıdır.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 04.07.2002, 61-62 (Tanığın huzurda ayrıntılı
ifadesinin belirlenmesi yerine, eski ifadesinin okutturularak bu ifadeyi teyidi ile
yetinilmiş ise de, bu husus hükmü etkileyecek bir usule aykırılık olarak
görülmemiştir.)
*As.Yrg.3.Dairesi 19.03.2002, 256-252 (Olayın tek
dinlenmemesi 353 Sayılı Kanununun 153. Maddesine aykırıdır.)
tanığının
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 210
98
Tutanağın okunması ile yetinme :
MADDE 154 - Bir tanık veya bilirkişi veya sanığın suç
ortaklarından biri ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş veya konutu
bulunamamış olursa evvelce alınmış ifadesinin okunması ile yetinilebilir.
Sanığın evvelce hükümlü olan suç ortağı hakkında da bu hüküm
uygulanır.
İfadeler 100 üncü maddenin 2 ve 4 üncü fıkraları ve 126 ile 127 nci
maddelerin hükümleri dairesinde alınmış veya böyle olmayıp da yine
okunması askerî savcı veya sanık tarafından istenmiş ise bu ifadeler de
okunabilir.
Evvelki ifadelerin bu suretle okunması ancak, askerî mahkemenin
kararı ile olur. Bu kararı gerektiren sebeplerle, ifadeleri alınmış olanların
evvelce yeminli dinlenip dinlenmedikleri tutanağa geçirilir. Bu hükümler
tanık ve bilirkişinin yeniden dinlenmesi hâlinde yeminin lüzumuna dair
olan hükümler değiştiremez.
Duruşmadan önce dinlenip de ilk defa duruşma esnasında tanıklık
etmekten çekinmek hakkını kullanan tanığın yazılı ifadesi okunmaz.
*Yüze karşılık ilkesi, tanık ve bilirkişilerin duruşmada dinlenmelerini
gerektirir. Bunların huzurda dinlenememesi istisnadır. Kanun bu istisnalarda
ilk kategorinin; ölüm, akıl hastalığı ve konutun bulunamaması olduğunu
göstermiştir.
Bir tanık veya bilirkişinin duruşmada bulunamayacağı umulur yahut
konutları getirtilmelerini mümkün kılmayacak ölçüde uzaksa (353 S.K md. 100),
daha önce tespit edilmiş ifadelerinin okunması ile yetinilir.
Bir diğer kategori; hastalık, sakatlık ve önüne geçilemeyen bir
nedenle naip hâkim ya da istinabe suretiyle dinlenmiş olanların(353 S.K. md.
126) bu ifadelerinin duruşmada okunması ile yetinilebilir.
Duruşma hazırlığı aşamasında işin gecikmesine sebep olmayacağı
görülerek tanık ve bilirkişinin dinlenmesine karar verilmiş ve bu iş için tayin
edilmiş olan gün askerî savcıya ve sanığa ve müdafie bildirilerek dinlenmişlerse
bu şekilde düzenlenen tutanağın (353 S.K. md.127) okunması yoluna gidilebilir.
Bu hâller dışında da askerî savcı ya da sanık tarafından istenmiş
olmak şartıyla eski ifadelerin okunması yoluna gidilebilir.
Önceki ifadelerin bu şekilde okunmasına askerî mahkemece karar
verilmelidir. Bu kurallar yemine dair kuralları değiştirmez.
99
Tanıklıktan çekinme hakkı olduğunu fark ettiği için ya da başka
nedenle tanıklıktan çekinme hakkını kullanmak istediğini belirten tanık ve
bilirkişinin önceki ifadeleri de okunmaz ve dolayısiyle hükme esas alınmaz.
*As.Yrg.Drl.Krl. 16.10.2003, 72-80; (Askerî mahkemece duruşmaya
çağrılmayan, dinlenmesine karar verilmeyen tanığın poliste alınmış ifadesinin
hükme esas alınması kanuna aykırıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 211
Tanık ve bilirkişinin evvelki ifadelerinin okunması :
MADDE 155 - Bir tanık veya bilirkişi bir hususu hatırlayamadığını
ifade ederse bu konuda evvelce düzenlenen tutanağın o vakıaya ait kısmı
okunarak meseleyi hatırlamasına yardım edilir. Tanığın son tanıklığı ile
önceki ifadesi arasında aykırılık bulunup da duruşmayı kesmeksizin başka
suretle bu aykırılığın giderilmesi mümkün olmazsa, evvelce alınmış ifadesi
okunabilir.
*Burada önemle hatırlatılması gereken bu madde ile amaçlanan husus;
eski ifadenin okunması değil, unutulan bir hususu hatırlatmak için yardımcı
olunmasıdır. Olay hatırlatıldıktan sonra tanık veya bilirkişinin ifadesi yeniden
tespit edilmelidir. Ancak son ifade ile ilk ifade arasında çelişki bulunmakta ve
bu aykırılığı gidermenin imkânı da bulunmamakta ise bu takdirde daha önce
alınmış ifade okunabilir.
*As.Yrg. İBK 14.12.1956, 4232-118 (bilirkişi, kanunun öngördüğü
istisnalar dışında duruşmada dinlenmelidir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 212
Sanığın eski ifadesinin okunması :
MADDE 156 - Sanığın, askerî savcı tarafından düzenlenen
tutanaktaki ifadesi ikrarına delil olmak üzere okunabilir.
(Değişik: 11/08/1983-2875/10 md.) Sanığın duruşmadaki ifadesi ile
evvelce alınan ifadeleri arasında bir aykırılık görülürse ve aykırılığın başka
türlü giderilmesi mümkün olmazsa eski ifadeleri okunabilir.
*Sanığın askerî savcıdaki ifadesi ikrarına delil olmak üzere okunabilir.
Eski ifadesi ile yeni ifadesi arasında aykırılık bulunup da bir türlü giderilmesi
mümkün olmazsa eski ifadeleri okunabilir.
100
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 213
İfadelerin okunduğunun tutanağa geçirilmesi :
MADDE 157 - 155 ve 156. Maddelerde yazılı hâllerde sanık ve
askerî savcının istemi üzerine okunma, sebepleri ile beraber tutanağa
geçirilir.
*İfadelerin okunması istisna olduğundan 155. ve 156. maddelere göre
eski ifadelerin okunması yoluna gidilmişse, sebepleriyle birlikte tutanağa
geçirilmelidir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 212, 213
Raporların ve diğer evrakın okunması :
MADDE 158 - Sanığın ceza sicilleri, içinde mütalâa bulunan resmî
evrak, muayene ve bilirkişi raporları ile amir ve üstlerin bir düşünceyi
kapsayan beyannameleri okunur.
Bu raporlar üzerinde açıklamaya lüzum görülürse imza edenlerin
ayrıca yazılı veya sözlü olarak mütalâaları alınır. Şu kadar ki, keşif ve
muayeneye dair olan mütalâalar bir kurul tarafından verilmiş ise askerî
mahkeme duruşma esnasında kurulun mütalâasını açıklamak görevini,
üyelerinden birine verilmesini kuruldan ister.
Bir makamın uzmanlık raporu alınmış ise, açıklama için bir
memuru istenebilir.
*Savunma hakkı, tüm belge ve bilgilerin sanığın yüzüne karşı
okunmalarını, açıklamaya muhtaç olanların düzenleyenlere açıklattırılmasını
zorunlu kılar .Bu madde ile bu zorunluluk düzenlenmektedir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 214
Delillere karşı ne diyeceğinin sanıktan sorulması :
MADDE 159 - Tanığın ve bilirkişinin veya suç ortağının
dinlenmesinden veya herhangi bir yazılı delilin okunmasından sonra,
bunlara karşı sanığın bir diyeceği olup olmadığı sorulur.
101
*Dosyada bulunan belge ve bilgilerin duruşmada okunması yetmez,
sanığın bu belge ve bilgilere ne diyeceği de belirlenmeli, savunma hakkını
kullanmasına olanak verilmelidir. Kanun “sorulur” demek suretiyle her ikame
edilen delilden sonra sanığa ne diyeceğinin sorulmasını emretmiştir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 07.10.2004, 2004/153-128 (Bilirkişi raporu ile okunan
yazılı belgelere karşı ne diyeceğinin sanığa sorulmaması savunma hakkını ihlâl
eden bir bozma nedenidir.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 22.11.2001, 104-107 (Tanık beyanlarına karşı ne
diyeceğinin sanığa sorulmaması, adil yargılanma hakkının ihlâlidir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 215
Askerî savcı, davaya katılan, davacı ve sanığın iddia ve savunması :
MADDE 160 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.)
Delillerin ikamesi ve tartışması bittikten sonra söz davacıya ve
davaya katılana, onlardan sonra da iddiasını bildirmek üzere askerî
savcıya ve daha sonra da sanığa verilir.
Askerî savcı, sanığa, tanık ve müdafii de savcıya cevap vermek
hakkına sahiptir.
Duruşmayı yöneten askerî hâkimin müsaadesi ile davacıya da
cevap verebilir. Son söz sanığındır.
Sanık namına müdafi tarafından savunmada bulunursa da
savunmaya ekleyecek başka bir şey olup olmadığı sanığa sorulur.
Savaş hâlinde sözlü savunma veya yazılı savunmanın okunması
süre bakımından mahkemece kısıtlanabilir.
*Bu maddede adil yargılanma hakkının öğelerinden olan silâhların
eşitliği ilkesi bir kez daha vurgulanmakta ayrıca gene adil yargılanma hakkının
öğelerinden olan savunma hakkı ve son sözün sanığa ait olması ilkesine yer
verilmektedir. Delillerin ikamesi ve tartışması bittikten sonra sözün davacıya ve
davaya katılana, onlardan sonra da iddiasını bildirmek üzere askerî savcıya ve
daha sonra da sanığa verileceği, son sözün sanığa ait olduğu
vurgulanmaktadır.
*Askerî Yargıtay 1.Dairesi 15.02.1965 tarih ve 100-97 sayılı kararında,
3.Dairesi 29.06.1971 tarih ve 296-292 sayılı kararlarında son sözün sanığa
tanınmamasının, savunma hakkının kısıtlanması itibariyle kanuna mutlak
muhalefet oluşturduğunu belirterek hükmün bozulmasına karar vermişlerdir.
102
*Askerî Yargıtay 3.Dairesi 01.12.1987 tarih ve 624-636 sayılı
kararında, savcının esas hakkındaki mütalâasından sonra sanığın savunmasının
ve son sözünün sorulmamasını bozma nedeni yapmıştır.
*Askerî Yargıtay 1.Dairesi 08.05.1985 gün ve 100-116 sayılı kararında,
askerî savcı suç vasfının değiştiğinden bahisle görevsizlik kararı istemiş
olmasına rağmen, yerel mahkemenin görev konusundaki bu istemi reddedip
askerî savcıdan esas hakkındaki görüşünü sorup daha sonra savunmasını
alması gerekirken, sadece görev konusunda ne diyeceğini sorup iddianamedeki
suç vasfıyla mahkûmiyete gitmesini kanuna aykırı bulmuştur.
*Askerî Yargıtay 1.Dairesi 13.04.1983 tarih ve 255-333 sayılı kararı
ile, son sözün sanığa verilmemesini kanuna mutlak muhalefet olarak görmüş ve
bu nedenle hükmü bozmuştur.
*Askerî Yargıtay 1.Dairesi 06.07.1988 tarih ve 545-541 sayılı
kararında, sanık hakkındaki suç evrakı tefrik edilirken vekaletnamesi ana
dosyada kalmış olan savunucu avukata, sırf bu yüzden duruşma günü tebliğ
edilmemiş ve dolayısı ile avukatın duruşmaya katılıp savunma hakkını
kullanması kısıtlanmış olduğundan, bu durumun kanuna mutlak muhalefet
oluşturduğu görüşüyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
*Askerî Yargıtay 1.Dairesi 11.01.1989 tarih ve 9-3 sayılı kararında,
askerî savcılıkta esas hakkındaki mütalâa verildikten sonra “savunmamı
yapmak istiyorum” diyen sanığın bu mütalâadan haberdar edilip, savunma
yapmasına imkân verilmeden hüküm kurulmasını kanuna mutlak muhalefet
olarak görmüştür.
*Askerî Yargıtay 3.Dairesi 25.02.1986 tarih ve 27-47 sayılı kararı ile,
hükmün Askerî Yargıtay tarafından bozulmasından sonra duruşma gününün
sanık avukatlarına bildirilmeksizin sadece sanığın yüzüne karşı duruşma
yapılarak hüküm verilmesini, kanuna mutlak muhalefet nedeni oluşturan
savunma hakkının kısıtlanması olarak görüp hükmü bozmuştur.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 216
Tercüman bulundurulacak hâller :
MADDE 161 - Sanık Türkçe bilmiyorsa bir tercüman aracılığı ile
hiç olmazsa askerî savcının ve müdafiin son iddia ve savunmalarının
sonuçları kendisine anlatılır.
Sağır veya dilsiz olan sanığa bunlar yazı ile, bu mümkün olmazsa
işaretlerinden anlayan bir kimse aracılığı ile bildirilir.
103
*Tercüman bulundurma hakkı, adil yargılanma hakkının
öğelerindendir. Bu madde Türkçe bilmeyen sanığa bedava tercüman
sağlanması kuralını düzenlemektedir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 202
Duruşmanın bitmesi ve hüküm :
MADDE 162 - Duruşma hükmün tefhimi ile biter.
Hüküm, sanığın beraetine veya hükümlülüğüne veya duruşmanın
tatiline veya davanın düşmesine veyahut ceza kanunları ile diğer
kanunlarda belirtilen kararlardan birine dair olur.
Askerî mahkeme, kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda kanunî
süresi geçmeyen bir şikâyet yapılmamış veya kamu davasının açılması önce
izne veya karar alınmasına bağlı suçlarda, izin veya karar alınmamış
olursa veya sanığın akıl hastalığına tutulduğu veya gaip olduğu anlaşılırsa,
duruşmanın tatiline kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda, suçtan zarar
gören kişi şikâyetten vazgeçmiş veya kanunî süresi geçtikten sonra şikâyet
yapılmış ise veya sanık ölmüş veyahut suç genel affa veya zamanaşımına
uğramış ise davanın düşmesine karar verir.
(Ek : 09/10/1996-4191/16 md.) Derhâl beraat kararı verilebilecek
hâllerde duruşmanın tatili veya düşme kararı verilemez.
Aynı konuda, aynı sanık için evvelce verilmiş bir hüküm veya
açılmış bir dava var ise davanın reddine karar verilir.
*Dikkat edilirse maddede “Duruşma hükmün okunması ile biter” değil,
“Duruşma hükmün tefhimi ile biter” denmektedir. Dolayısıyla, hüküm
fıkrasının okunması ile yetinilmeyerek hükmün ne olduğunun anlayacağı şekilde
sanığa anlatılması gerekir. Heyecan içerisinde bekleyen, hukukî deyimlerden
habersiz sanıkların kararı anlayabilmeleri çoğu kez mümkün olamamaktadır.
Bu nedenle hükmün konusunun tefhimine (anlatılmasına) özen gösterilmelidir.
Hükmün konusu; a) beraete, b) mahkûmiyete, c) duruşmanın tatiline,
d) davanın düşmesine, e) davanın reddine dair olabilir.
*As.Yrg. İBK 29.04.1955, 441-42 (af kanunlarında açıklık olmadıkça
af, fer’i ve mütemmim cezalara şamil ve sari olamaz.)
*YİBK 17.12.1930, 23-31 (Duruşmanın tatiline ilişkin CMUK’un 253.
Maddesine göre verilen kararlar nihaî karar niteliğinde olmadığından, temyiz
yeteneği yoktur.)
*YİBK 10.06.1931, 29-41 (CMUK’un 253/2. Maddesindeki sebepler
dışında da kaçak sanık hakkındaki duruşmanın geçici olarak tatiline
mahkemece karar verilebilir.)
104
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 223
Delillerin değerlendirilmesi :
MADDE 163 - Askerî mahkeme irad ve ikame olunan delilleri,
duruşmada edineceği kanıya göre değerlendirir.
(Ek fıkra : 22.01.2004–5078/9 md.) Kanuna aykırı olarak elde
edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.
*Askerî mahkeme duruşmada bütün delillerle, doğrudan doğruyalık
ilkesi gereği, bizzat yaşayarak edineceği vicdanî kanaate göre karar verecektir.
Tabii bu karar mantık ve tecrübe kurallarına uygun olmalıdır. Benim vicdanî
kanaatim şudur diyerek mantık ve tecrübe kurallarına değil şüphelere,
vehimlere dayalı olarak alınacak bir karar hukukî bir karar olamaz.
*As.Yrg.1.D.10.04.2002, 337-335 (Çıkarılan sonucun dosya içeriğine
hayatın olağan akışına ve mantığa uygun olması ve başka bir sonuca da
ulaşılmaması gerekmektedir. Delil değerlendirmesinin haklı ve makul nedenlere
dayandırılmadığı, değerlendirmede hata veya zaafiyetin bulunduğu hâllerde
hükmün bozulması gerekir.)
*2004 değişikliği ile kanuna aykırı yollardan elde edilen bulguların
delil değeri taşımayacağı gösterilmiştir. Askerî Yargıtay bu Kanun değişikliğini
beklemeden AİHM Kararanı gözeterek Kanuna aykırı yollardan elde edilen
bulguları reddetmiştir. (Drl.Krl. 24.12.1992 – 145-146)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 217
Hukuk mahkemelerini ilgilendiren konularda yapılacak işlem :
MADDE 164 - Bir eylemin suç olup olmaması hukuk
mahkemelerinde çözümlenmesi gereken bir konuya bağlı ise, askerî
mahkeme bu konuda da bu kanundaki usul ve deliller hakkında uygulanan
kurallara göre karar verir.
Bununla beraber, mahkeme duruşmayı talik ve hukuk davası
açılması için ilgililere bir mehil verebilir. Bu konu hakkında hukuk
mahkemesinde açılmış bir dava varsa bu hususta bir hüküm çıkmasını da
bekleyebilir.
Askerî mahkemelerde duruşma sırasında suçtan zarar görenler ile
sanıkların yaşlarında, ceza hükümleri bakımından gerekli görülecek
düzeltmelerin de Nüfus Kanunundaki usule göre yapılması askerî
105
mahkemeye aittir. Bu hususta verilecek karar esas hükümle birlikte temyiz
olunabilir.
*Hukuk yargısında şekil önem arz eder, ceza yargısında ise serbest
kanıt takdiri söz konusudur. Bununla birlikte bir ceza davasının sonuçlanması,
hukukî bir meselenin çözümüne bağlı ise, askerî mahkeme hukuk usulünü
uygulayarak o sorunu kendisi çözdükten sonra ceza davasını
sonuçlandırabileceği gibi, bu konuyu bekletici mesele de yapabilir. Bu takdirde
ya taraflara hukuk davası açmaları için mehil verir, yahut hukuk mahkemesinde
açılmış dava varsa onun sonucunu bekler.
Ceza davası görülürken sanığın ya da mağdurun yaşlarında gerekli
olabilecek düzeltme, Nüfus Kanununda gösterilen usule göre, askerî
mahkemece yapılır.
*As.Yrg.Drl.Krl 28.05.1998, 81-81 (Sanığın olay tarihinde hukuken
çavuş olup olmadığının belirlenmesi idarî yargının görev alanına girmekle
beraber, ceza davasının çözümü buna bağlı olduğundan bu idari meselenin ceza
davasını gören askerî mahkemece usulüne uygun olarak çözümü gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağıyla bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 218
Hükmün konusu ve eylemin değerlendirilmesi :
MADDE 165 - Hükmün konusu, duruşmanın sonucuna göre
iddianamede gösterilen eylemden ibarettir. Eylemin değerlendirilmesinde,
askerî mahkeme, iddianame, iddia ve savunmalar ile bağlı değildir.
*Hüküm, bir inşa, hüküm inşa etme, kurma faaliyetidir. Savcı
tarafından düzenlenen ve iddianame adı verilen temeller üzerine sonuç
doğuracak bir inşa faaliyeti. İnşanın hiçbir suretle temellerin dışına taşmaması
gerekir. Buna karşılık sınırları dışına çıkmamak kaydıyla suç niteliği
bakımından iddianame ile bağlılık söz konusu değildir. Bu nedenle askerî
savcıların iddianamelerini çok açık seçik ve hangi eylemi dava konusu
ettiklerini açık seçik gösterecek şekilde düzenlemeleri gerekir. Bazen
iddianamelerde dava konusu edilme amacı olmayan olaylar da yer almakta ve
bu tereddütlere yol açmaktadır. Savcının olayın anlaşılmasını kolaylaştırmak
için bu şekilde yer verdiği eylemleri dava konusu etmediğini göstermek
bakımından iddianamenin sonunda, şu eylem şu suçu oluşturduğundan şu
madde uyarınca cezalandırılmasını istiyorum, diye vurgulama yapmasında
fayda vardır. Askerî mahkemede iddianamede gösterilen ve dava konusu
edildiğinde tereddüt edilmeyen olayların dışına çıkmadan ama suç vasfını
belirlemede iddianame ile bağlı olmaksızın hükmünü inşa etmelidir.
106
*As.Yrg.Drl.Krl. 08.10.1998, 124-124 (Askerî mahkeme iddianamede
gösterilen eylemle bağlıdır ancak suç vasfını belirlemede bağlı değildir.),
As.Yrg.5.D. 10.07.2000, 454/453; (iddianamede gösterilen eylemi, iddianamede
anlatılan her eylemi değil, suç oluşturduğu açıkça gösterilen eylemi kapsar.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 225
Suçun mahiyet ve niteliğinde değişme :
MADDE 166 - Sanık, suçun hukukî mahiyetinin değişmesinden
önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde
bulundurulmadıkça iddianamede kanunî unsurları ile gösterilen suça
ilişkin kanun hükmünden başkası ile mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını gerektirecek sebeplerin ilk defa duruşmada
ileri sürülmesi hâlinde de aynı hüküm uygulanır.
Askerî mahkeme istem üzerine veya kendiliğinden bu
değişikliklerden dolayı iddia ve savunmanın yeterlikle hazırlanabilmesi için
duruşmayı tehir ve talik edebilir.
Sanık savunmasını yeterlikle hazırlayamadığından bahisle,
kendisini iddianamede yazılı suçtan daha ağır bir madde hükmünün
uygulanmasını gerektiren veya ikinci fıkrada gösterilen mahiyette ileri
sürülen, yeni hâllerin varlığını bildirerek itirazda bulunursa, askerî
mahkeme sanığın istemi üzerine duruşmanın başka bir güne tehir ve
talikine karar verir.
(Ek : 21/01/1981-2376/7 md.; Değişik : 09/10/1996-4191/17 md.)
İddianamede gösterilen suçun temas ettiği kanun maddelerinde belirtilen
cezadan daha az bir ceza verilmesini gerektiren hâllerde; hazır bulunan
sanıkla ilgili duruşma, ek savunma için talik edilmez. Sanık hazır
bulunmuyorsa ve 7201 Sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre
meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmez veyahut davetiye
tebliğ edilemez ise, bu maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanmaz.
*Sanığın ne ile suçlandığından haberi olması, adil yargılanma hakkının
önde gelen gereklerindendir. Suçlamada bir değişiklik olmuşsa bundan da
haberdar edilmeli ki yeni suçlamaya karşı savunmasını yapabilsin. Maddede bu
husus yasal güvence altına alınmaktadır.
Son fıkranın uygulanabilmesi için, sanığın duruşmaya gelmemesi
gerekir. Bu fıkranın uygulanmasında son derece titiz davranmalı, daha az ceza
verilmesi sonucunu doğuracak olsa bile, sanığın suçlamadan haberdar edilmesi
ve yeni suçlamaya karşı savunma yapabilmesine imkân verilmesi doğru
olanıdır. Adil yargılanma hakkı her sanığa ne ile suçlandığından haberdar
edilmesini zorunlu kılmaktadır ve unutulmamalıdır ki evrensel hukuk ilkeleri
107
kanunların üstündedir. Kanunları bu ilkeler ışığında yorumlamak bir
zorunluluktur.
*As.Yrg.Drl.Krl.28.11.1999,
31-31
(İddianamede
yakalandığı
belirtilmeyen bakaya sanığının duruşma esnasında yakalandığı belli olup buna
göre ceza tertibi istenmişse bu durumdan sanığın haberdar edilip ek
savunmasının alınmaması savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir.)
*As.Yrg.4.D. 01.11.2000, 750-747 (Sanık duruşmaya çağrılmadığı
hâlde, duruşmaya gelmediğinden bahisle daha az ceza verilmesine yol açacak
şekilde bir başka suçtan mahkûmiyetine gidilmesi ile savunma hakkı
kısıtlanmıştır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 226
Duruşmada sanığın yeni bir suçunun meydana çıkması :
MADDE 167 - Sanığın, iddianamede yazılı suçtan başka bir suç
işlemiş olduğu duruşmada meydana çıkarsa; askerî savcının istemi ve
sanığın rızası üzerine her ikisi birlikte hükmolunmak üzere bu suç,
duruşması yapılmakta olan suçla birleştirilebilir.
Yeni suç ağır cezalı işlerden veya askerî mahkemenin yetkisi
dışında bulunursa bu hüküm uygulanmaz.
*Yukarıda hükmün bir inşa faaliyeti olduğunu iddianame adı verilen
temel üzerine oturması gerektiğini, iddianamede yer almayan bir eylem üzerine
hüküm inşa etmenin mümkün olmadığını, böyle bir hükmün temelsiz (dava
konusu edilmediğinden) olacağı için, hükmün hukuka aykırı olacağını
belirtmiştik. 167. Maddede bu kurala bir anlamda istisna sayılabilecek bir
düzenleme getirilerek, duruşmada sanığın yeni bir suçunun ortaya çıkması
hâlinde, sanığın rızası bulunmak şartıyla, askerî savcının da istemiyle, yeni
suçun görülmekte olan dava ile birlikte görülerek sonuçlandırılabilmesine
imkân tanınmaktadır. Burda dikkat edilirse, askerî savcının iddiası bir hazırlık
soruşturmasına dayanmamakta, aniden ortaya çıkan suç üzerine sözlü ya da
yazılı olarak mahkemeden bu suçun da görülmekte olan dava ile birlikte
görülerek sonuçlandırılması istenmekte, sanığın da rızası söz konusu olursa
birlikte bakılabilmektedir. Yeni ortaya çıkan suçun ağır cezalı olmaması veya
askerî mahkemenin yetkisi dışında da bulunmaması gerekir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 19.11.1990, 158-147 (Sanığın iki mağdura yönelen
müessir fiilleri nedeniyle yargılama sürdürülürken, iddianamede yer almayan
daha önceki tarihlerde de aynı mağdurlara yönelen müessir fiillerde
bulunduğunun belirlenmesi üzerine, 167. Maddede gösterilen yöntem
108
izlenmeden, sanığın ek savunmasının alınması ile yeni ortaya çıkan suçlardan
da hüküm kurulması kanuna aykırıdır.)
*As.Yrg.1.D. 08.05.2002, 462-458 (Üste fiilen taarruzda bulunmaktan
dava açılmış ise de havaya ateş etmekten dava açılmadığına göre, bu konuda
dava açılmadan yahut 167. Maddedeki usul izlenmeden bu konuda hüküm
kurulması kanuna aykırıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Kararların görüşülmesi ve oyların toplanması :
MADDE 168 - Karar görüşmelerinin yönetimi, çözümlenecek
konuların düzenlenmesi ve oyların toplanması duruşmayı yöneten askerî
hâkim tarafından yapılır.
*Sadece duruşmanın yönetimi duruşmayı yöneten askerî hâkime
verilmiş bir yetki değildir Müzakerelerin yönetimi, tartışılacak konuların
sırasının belirlenmesi ve oyların toplanması yetkisi de duruşmayı yöneten askerî
hâkime aittir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 228
Oylamaya katılma zorunluluğu :
MADDE 169 - Askerî mahkeme başkan ve üyelerinden hiç biri her
hangi bir konu üzerinde azınlıkta kaldığını ileri sürerek oylamaya
katılmaktan çekinemez.
*Askerî mahkemece çözümlenecek konular, bir sıraya konarak aşama
aşama aşılarak sonuca varılır. Sırasıyla görev, sübut, vasıf, verilecek ceza
miktarının belirlenmesi tartışılır. Hâkim bir önceki aşamada çoğunluktan farklı
oy kullandığından söz ederek oy vermekten kaçınamaz. Meselâ, önceki aşamada
askerî mahkemenin görevsiz olduğu kanaatiyle muhalif kalan üye, sonraki
aşamada “ben suçun sabit olup olmadığı konusunda karar veremem” diyemez.
Yahut, suçun sabit olmadığı görüşüyle muhalif kalan üye, sonraki aşamada suç
vasfı konusunda oyunu belirtmekten kaçınamaz.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 229
109
Hüküm ve kararlarda gerekli oy sayısı :
MADDE 170 - Askerî mahkemelerde hüküm ve kararlar oy birliği
veya oy çokluğu ile verilir. Muhalefet sebeplerinin tutanakta gösterilmesi
gereklidir. Oylar dağılırsa sanığın en çok aleyhine olan oy, çoğunluk elde
edilinceye kadar kendisine en yakın olan oya tabi olur.
*Askerî mahkemeler kural olarak üç kişiden oluştuğuna göre hüküm ve
kararlar üç kişinin oybirliği yahut iki kişinin oyçokluğu ile alınacaktır. Muhalif
kalan üyenin muhalefet sebeplerini göstermesi gerekir. Üç kişinin oyu dağılırsa,
meselâ her biri ayrı bir suçun oluştuğu kanaatine varırsa, sanığın en aleyhine
olan oy en yakın olan oya tabi kılınır. Bu şekilde itibari olarak ikinci derecede
ağır oy çoğunluğu elde edilmiş olur.
*As.Yrg.Drl.Krl. 07.03.1996, 35-33 (Oylar dağılıp çoğunluk elde
edilemediğine göre, en ağır oy olan “suçun ASCK’nın 79. maddesi kapsamında
olduğuna” dair oyun kendisine en yakın oy olan ASCK’nın 36/1-C’ye tabi
kılınarak çoğunluğun elde edilmesi gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 229
Oy sırası :
MADDE 171 - Oylar, en küçük rütbeden başlayıp rütbe ve kıdem
sırası ile verilir. Duruşmayı yöneten hâkim oyunu en son kullanır.
*Oylar rütbe ve kıdem sırasıyla ve en kıdemsizden başlanmak suretiyle
verilir. Heyette kendinden kıdemce büyük olsa (meselâ başkan) dahi duruşmayı
yöneten hâkim oyunu en son kullanır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle yürürlükten kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 229
Görüşmeye katılacak olanlar :
MADDE 172 - Görüşmede ve oy vermede hükme katılacak askerî
mahkeme üyelerinden başkası bulunamaz.
Askerî mahkeme nezdinde staj yapanlar başkanın müsaadesi ile
bulunabilirler.
*Görüşmelere ve oy vermeye sadece hükme katılacak askerî mahkeme
üyeleri katılmalıdır. Hükme katılmayacak askerî mahkemenin diğer üyeleri ile
zabıt katiplerinin de katılmasına imkân verilmemiştir. Stajyerlere,görüşme
adabını öğrenmeleri bakımından mahkeme başkanının izni ile katılma imkânı
tanınabilir.
110
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 227
Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar :
MADDE 173 - Sanık mahkûm olursa, hükmün gerekçesinde
mahkemece suçun kanunî unsurları olarak sabit ve gerçekleşmiş sayılan
vakalar gösterilir. Eğer delil başka vakalardan çıkarılmış ise bunlar da
hükümde gösterilir.
Bundan başka hükümlülüğe dair hükmün gerekçesi Ceza
Kanununun uygulanan maddesini ve ceza miktarının tayinine askerî
mahkemeyi gösteren hâlleri kapsar.
Ceza Kanununun genel olarak daha hafif bir cezanın
uygulanmasını, hafifletici bir hâlin varlığına bağlı kılmış ise bu sebeplerin
kabul veya reddolunması hâlinde hükmün gerekçesinde bunlar da
gösterilir.
Beraet hâlinde, hükmün gerekçesi sanığa isnat olunan suçu
işlediğinin sabit olmamasından mı yoksa sabit ve gerçekleşmiş sayılan
eylemin kanunda bir mahkûmiyeti gerektirmediğinden mi beraetine
hükmolunduğu gösterilir.
*Askerî Mahkeme adil yargılanma hakkının öğelerinden biri olan
suçsuzluk karinesini ortadan kaldırmak için gerekçesinde suçun kanunî
unsurları olarak sabit ve gerçekleşmiş sayılan vakıaları açık seçik
göstermelidir. Eğer delilleri başka vakıalardan çıkarmış ise bunu da hükmünde
göstermelidir. Bu itibarla tanık ifadelerini sıralayıp mahkemenin gerçekleşmiş
gördüğü vakıaları saymaması gerekçe gösterdiği anlamına gelmez. Böyle bir
hüküm 353 Sayılı Kanunun 207. Maddesi uyarınca gerekçesizlikten (kanuna
mutlak muhalefet oluşturduğu için) bozulmaya mahkûmdur.
*Hükmün (son kararın) üç unsuru bulunmaktadır. 1. Mesele: Son
kararda meselenin açıkça belirtilmesi, hem isabetli karar vermek, hem de
kararın anlaşılmasını kolaylaştırmak bakımından çok önemlidir. Mesele olayın
maddî kısmının hikaye edilmesi demek değildir. Mesele kısmında sanığın suç
teşkil ettiği iddia edilmiş olan eylemi ve bunun suç teşkil ettiği iddiasının
dayanakları belirtilmelidir. Son karar, kanunun tabiriyle hüküm, iddianamede
sınırlandırılmış olan olaya inhisar edilmiş olacağından meselenin belirtilmesi,
bu norma uyulup uyulmadığının da kontrol edilmesini sağlayacaktır. 2. Sonuç:
sonuç Kanunun deyimiyle hüküm fıkrasıdır. Bu bölümün duruşma tutanağında
yazılı olması ve okunması zorunludur. Bu kısımdan sadece beraet veya
mahkûmiyet denmemeli bütün sonuçlar gösterilmelidir (verilen kararın ne
olduğu, ceza miktarı, kanun yolunun açık olup olmadığı, açık şekilde belirtilmek
gerekir.) 3. Gerekçe: Mahkeme kararlarının gerekçeli olması hem Anayasanın
111
hem Kanunun emridir. Gerekçede; Suçun kanunî unsurları olmak üzere sabit ve
muhakkak addedilen olaylar ve eğer delil başka olaylardan çıkarılmışsa bunlar
gösterilmelidir. Bir olay sabit addedilmişse neden sabit addedildiği
gösterilmelidir.
Cezanın
kaldırılmasını
veya
hafifletilmesini
ve
ağırlaştırılmasını gerektirecek mahiyetteki hâllerin de sabit addedilip
addedilmediği gösterilmelidir. Ceza Kanununun uygulanan maddesini ve ceza
miktarını tayine hâkimi yönelten hâller de gösterilmelidir. Kanunî indirim
sebebi söz konusu ise bunun neden kabul edildiği belirtilmelidir. Beraet
kararlarında sanığa yüklenen eylemin sabit olmamasından mı, yoksa sabit
olmasına rağmen, mahkûmiyeti gerektirmemesinden mi, beraet kararı verildiği
gösterilmelidir. Yargıtayın bozmasından sonra yeni bir hüküm kuruluyorsa,
bozma ile eski hüküm ortadan kalkmış olacağından, eski hükme kısmen de olsa
atıf yapmakla yetinilemez, yeni hüküm, ilk defa veriliyormuşçasına yazılmalıdır.
(Kunter-Yenisey, a.g.e. Sayfa 975 .)
*As.Yrg.2.D. 06.05.1987, 282-266; (Mahkûmiyet hükmünde, fiilin
kanunda unsurları gösterilen suça uyduğunun ikna edici şekilde açıklanması,
bu sonuca giderken yapılan değerlendirmenin mantık kuralları içinde
açıklanması, sübuta ilişkin delillerin gösterilmesi ve buna dayalı tahlil ve
münakaşanın yapılması gerekirken bunlar yapılmak yerine tanık beyanlarının
sıralanması ile yetinilmesi, hükmün gerekçesizlikten kanuna mutlak muhalefetle
sakatlanmasına yol açar.), As.Yrg.Drl.Krl.19.10.1989, 233-220; As.Yrg.Drl.Krl.
13.05.1993, 52-50; (Bozulmakla hukukî değerini yitiren eski hükme atıf yapmak,
yeni hükmün gerekçesinin bulunduğu sonucunu hasıl etmez.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 230
Hükmün ne suretle tefhim olunacağı :
MADDE 174 - Hükmün tefhimi, duruşmanın sonunda ve nihayet
duruşmanın bitmesinden itibaren bir hafta içinde, hüküm fıkrasının
okunması ve gerekçesinin bildirilmesi suretiyle olur.
Hüküm fıkrasının okunması her hâlde gerekçenin bildirilmesinden
evvel olur. Hüküm fıkrası ayakta dinlenir.
Hükmün tefhimi geri bırakılmışsa gerekçesi tefhimden evvel
yazılır.
Hükmün tefhiminden sonra duruşmayı yöneten askerî hâkim hazır
bulunan sanığa, varsa kanun yollarını ve usullerini anlatır. Sanık hazır
bulunmaksızın tefhim olunan hükümler usulen sanığa tebliğ olunur.
*Hükmün tefhimi daha önce de belirttiğimiz üzere, kural olarak
duruşmanın nihayetinde hüküm fıkrasının okunması ve gerekçesinin
açıklanması şeklinde yapılır. Gerekçenin açıklanmasından murat, sanığın
112
anlayacağı şekilde verilen hükmün kendisine nedenleriyle anlatılmasıdır.
Hükmün anlatılması ile de yetinilmeyecek, varsa kanun yol ve süresi de
anlayacağı bir dille anlatılacaktır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 231
Yetkisizlik veya görevsizlik kararı verilmeyen hâller :
Madde 175 - Askerî mahkemece, davanın yetkili olmayan bir askerî
savcı tarafından açılmış olması veya sanığa aynı eylemden dolayı disiplin
amirlerince ceza verilmiş bulunması sebepleriyle yetkisizlik veya
görevsizlik kararı veremez.
*ÖZBAKAN bu maddenin mülga ASMKYUK’dan alınma olduğunu, o
dönemde askerî mahkemeler arasında derecelenme olduğunu üst askerî
mahkemelerde açılan davada, ast mahkemenin görevine girdiğinden bahisle
görevsizlik kararı verilemediğini nakletmektedir (Bknz. ÖZBAKAN, Askerî
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu, C. II,1989, s.772)
*Askerî mahkeme, önünde açılmış bir davada; sanığa, disiplin amirince
disiplin cezası verilmiş olduğunu belirterek yetkisizlik veya görevsizlik kararı
veremez. Aynı suçtan verilmiş disiplin cezasının 180. Madde uyarınca
mahsubuna karar vermelidir.
Görevsizlik ve yetkisizlik kararı :
Madde 176 - Duruşma sırasında sanığın veya suçun askerî yargıya
tabi olmadığı anlaşılırsa askerî mahkeme görevsizlik kararı verir.
Sanığın rütbesi veya sınıfı uygun değilse yetkisizlik kararı verilir.
Bu kararlar temyiz olunabilirler ve iddianamenin bütün
sonuçlarını meydana getirerek aynı şartlara tabi olurlar.
*Duruşmaya başlandıktan sonra suçun adlî yargının görev alanına
girdiği anlaşılabilir. Bu durumda askerî mahkemece derhâl görevsizlik kararı
verilmeli ve dava dosyası görevli yargı yerine gönderilmelidir.
Askerî mahkeme sanığın Genelkurmay askerî mahkemesinde
yargılanması gereken biri (generalliğe terfi etmiş bir subay) olduğunu görürse
bu kez yetkisizlik kararı vererek dava dosyasını yetkili Genelkurmay askerî
mahkemesine göndermelidir.
Hakkında dava açılan sanığın sınıfı nedeniyle (yüksek mahkeme
üyesi) Yüce Divanda, Yargıtayda yahut Askerî Yargıtayda yargılanması gereken
bir Yüksek Mahkemenin (Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi)
üyesi olduğu anlaşılırsa, gene görevsizlik kararı verilmelidir. Bilindiği üzere
113
söz konusu Yüksek Mahkemelerin üyeleri görevleri dolayısıyla işledikleri
suçlardan Yüce Divanda, bir sivile karşı işleyecekleri şahsî suçlardan
Yargıtayda, askerî suçlarından dolayı Askerî Yargıtayda yargılanmaları
gerekmektedir. Bknz. 1600 ve 1601 Sayılı Kanunlar).
*As.Yrg.5.D.27.11.1996, 728-724; (Sınıf ve rütbesinin uygun olmaması
sebebiyle verilen yetkisizlik kararları hariç diğer sebeplere dayalı yetkisizlik
kararlarının temyizi kabil değildir.), As.Yrg.3.D.03.04.2001, 242-248
(Görevsizlik kararıyla gelen davalarda, İddianame yerine iddianamenin
sonuçlarını doğuran görevsizlik kararının okunması, uygulanması gereken
kanun maddesi gösterilmemişse gösterilen suça uyan kanun maddesinin
açıklanarak sanığın sorgu ve savunmasının yapılması gerekir.)
Duruşma tutanağı ve kapsayacağı hususlar :
MADDE 177 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.)
Duruşma için bir tutanak düzenlenir. Bu tutanak duruşmayı
yöneten askerî hâkim ile tutanak katibi tarafından duruşmayı yöneten
askerî hâkimin engeli varsa kuruldaki diğer askerî hâkim tarafından
imzalanır.
Çok sanıklı davalarda duruşma safahatı; mahkemenin uygun ve
lüzum göreceği teknik araçlarla tespit olunabilir. Sonradan düzenlenecek
duruşma tutanaklarından birer suret önceden isteyen sanık ve müdafie
verilir.
Duruşma tutanağı :
A) Duruşmanın yapıldığı yeri ve tarihini,
B) Askerî mahkeme kurulunun, askerî savcının, tutanak katibinin
ve varsa tercümanın ad ve soyadlarını,
C) İddianamede nitelendirildiği gibi suçun ne olduğunu,
D) Sanıkların, müdafilerin, davacıların ve davaya katılanların,
vekillerinin ve kanunî mümessillerinin ad ve soyadlarını,
E) Duruşmanın açık mı veya gerekçesinin beyanı ile kapalı mı
yapıldığını kapsar.
*Bir yazının tutanak niteliğini kazanması için, hangi konuyu
düzenlediğinin belirtilmesi, düzenleme yer ve tarihinin gösterilmesi ve en
önemlisi düzenleyenlerce imzalanması gerekir. Eğer bu tutanak duruşma
tutanağı ise maddede açıkça sayılan hususları eksiksiz taşıması gerekir.
Maddede sayılan hususları taşıyan tutanağın duruşmaya katılan hâkimler ve
tutanak katibi tarafından imzalanması gerekir. Tutanak önce elle not alınarak
düzenlenmiş ya da benzeri nedenle sonradan daktilo ile ya da bilgisayarla
yazılması gerekmiş olabilir. İşte bu şekilde sonradan daktilo edildiğinde
tutanağın düzenlenmesinde bulunan hâkim izin, hastalık gibi nedenlerle görev
yerinden ayrılmışsa, yerine kurula katılan diğer hâkim “izinde olduğundan
114
imzada
bulunamamıştır”,
yahut
“istirahatlı
olduğundan
imzada
bulunamamıştır” şeklinde not düşerek duruşma tutanağını imzalamalıdır.
*As.Yrg.İBK 21.10.1934, 640-688 (duruşmada savcının hazır
bulunduğunun tutanakta gösterilmemesi, bulunmadığı anlamına gelmez.)
*As.Yrg.İBK 21.06.2002, 3-3 (sanığın kimliğinde tereddüt yaratmayan
daktilo hatası, harf hatası gibi hataların bozma nedeni yapılmamasına, bu
nedenle içtihatların birleştirilmesine yer olmadığına)
*As.Yrg.Drl.Krl. 29.04.1999, 113-88 (Son duruşma tutanağında yazılı
askerî savcı ismi ile, hükümde yazılı askerî savcı ismi birbirini tutmuyorsa, bu
bozma nedenidir.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 07.11.2002, 84-85; (Duruşma tutanağında imza
eksiği, sıhhatini etkileyen bir bozma nedenidir. )
*As.Yrg.Drl.Krl. 17.06.1999, 120-133; (Tutanaktaki imza eksiği, bozma
nedenidir. )
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK 219, 220
Tutanağa yazılacak diğer noktalar :
MADDE 178 - Tutanak, duruşmada geçen iddia ve beyanları ve
sanığın sorgu ve savunmasını ve dinlenen tanık ve bilirkişilerin ad ve
soyadlarını, yaşlarını ve yerlerini ve sanıkla olan ilişikliklerini yeminli veya
yeminsiz dinlendiklerini ve bunların evvelce bir hâkim tarafından alınmış
ifadeleri yoksa ağızlarından çıktığı gibi davayı aydınlatmaya yarayan
sözlerini ve eğer hâkim tarafından alınmış ifadeleri olup da duruşmadaki
sözleri evvelkini tekrardan ibaret ise bu durumun kaydı ile yetinilerek
ancak sonraki sözleri öncekinden farklı olduğunda, bunların neler
olduğunu ve birbiri ile nasıl uzlaştırıldığını ve eğer uzlaştırılamamış ise bu
hususu ve duruşmada okunan evrak ve belgelerin neler olduğunu ve
tarihlerini ve sanığın dinlenen tanık veyahut bilirkişilerin ifadelerine ve
okunan evrak ve belgelere ve suç eşyasına nasıl cevaplar verdiğini, kısacası,
duruşmada geçen bütün vakaları ve arada verilen kararları ve en son
hüküm fıkrasını kapsar ve duruşmada yargılama usulünün esaslı
kurallarına uyulduğunu da açıkça gösterir.
*Bu madde ile duruşmada cereyan eden her şeyin bir film
çekiliyormuşçasına kayda alınması, tutanağı okuyanın duruşmada cereyan
edenleri duruşmada bulunmuşçasına yaşaması amaçlanmıştır. Kanunun aradığı
anlamda bir kayıt, hem daha sonra dosyayı inceleyecek hâkimlere, hem
muhtemel bir hâkim değişikliğinde yeni gelen hâkime, hem de dosyanın temyize
115
gitmesi hâlinde temyiz incelemesi yapacak hâkimlere, duruşmada cereyan
edenleri doğru algılamalarına imkân vermelidir. Yanlış ya da eksik tespitin,
sonra inceleme yapacakları yanlış algılamalara götürebileceği asla
unutulmamalı, her şey bir ayna gibi tutanağa yansıtılmalıdır.
*As.Yrg.2.D. 19.04.2000, 238-236; (Bilirkişinin adı, soyadı, ihtisası,
sanıkla ilgisi belirlenip yemin verilmesi gerekirken doğrudan mütalâasının
tutanağa geçirilmesi kanuna aykırıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 221
Tutanağın ispat kuvveti :
MADDE 179 - Duruşmanın nasıl yapılacağı hakkındaki kanunî
kurallara uyulup uyulmadığı ancak, tutanakla ispat olunabilir. Tutanağın
bu kısımlarına karşı yalnız sahtelik iddiası ileri sürülebilir.
*Duruşmanın icrası usulüne uyulup uyulmadığı, tutanağa bakılarak
belirlenecektir, tutanaktan bu kurallara uyulduğu anlaşılıyorsa bunun aksi,
ancak tutanağın sahte olduğu ispatlanarak ortaya konabilir. Unutulmamalıdır
ki duruşma tutanakları ile noterlerin düzenledikleri belgelerin gerçeği
yansıtmadığı aksini ispatla mümkün olmayıp, sahteliklerinin kanıtlanması
gerekir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 24.04.2003, 45-44; (duruşmaya katılan başka hâkim,
tutanağı imzalayan başka hâkimse bu durum tutanağın sıhhatini etkiler ve
bozma nedeni olur.), As.Yrg.4.D. 1.4.2003, 325-321; (tanıkların dinlenmediği,
duruşmanın duruşma salonunda yapılmadığı, avukatın gerçekte duruşmada
bulunmadığı yolundaki iddialar duruşma tutanağının sahteliği kanıtlanarak
ortaya konulabilir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 222
Hüküm fıkrası :
MADDE 180 - Hükmün gerekçesi tamamıyla tutanağa yazılmamış
ise tefhimden itibaren yedi gün içinde yazılarak dava dosyasına konulur.
Hüküm ve kararlar buna katılan askerî mahkeme kuruluna dahil
olanlar tarafından imza edilir. Hükmün aslının yazılmasında askerî
mahkeme kuruluna dahil olanlardan biri imza edemeyecek durumda ise
engelin sebebi duruşma hâkimi veya diğer askerî hâkim üye tarafından
hükmün altına yazılır.
116
(Değişik : 09/10/1996-4191/18 md.) Hüküm fıkrasında; 162 nci
maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun
maddelerinin ve verilen cezanın nevi ile süresi ve miktarının, kanun
yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığının, oturumun tarihinin ve
bu oturumda bulunan askerî mahkeme kuruluna dahil olanların ve askerî
savcı ile tutanak katibinin ad ve soyadlarının tereddüte yer vermeyecek
şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
Hükümlerin ikinci nüshaları ve özetleri duruşma hâkimi veya diğer
askerî hâkim üye ve tutanak katibi tarafından imza edilerek askerî
mahkemenin mühürü ile mühürlenir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 29.04.1999 tarih ve 113-88 (Tutanağın baş kısmında
bir askerî savcının son kısmında bir başka askerî savcının adının yazılı olması
bozmayı gerektirir.)
*Hüküm fıkrası mahkemece verilen sonuç cezayı içerir. Gerekçe hüküm
fıkrasıyla birlikte yazılıp tefhim edilebileceği gibi, daha sonra da yazılıp dava
dosyasına konabilir. Kanun bu sürenin 7 gün olduğunu göstermiştir. İzin,
istirahat gibi nedenlerle yazım aşamasında hâkimlerden biri bulunmazsa,
“istirahatlı olduğundan, izinde bulunduğundan imzalatılamamıştır” şerhi
konup duruşma hâkimi ya da kuruldaki diğer hâkim tarafından
imzalanmalıdır.Bu şerhi verenin adı da açıkça imzasının altına yazılmalıdır ki
şerh vermeye yetkili biri olduğu anlaşılabilsin. Hüküm fıkrasında maddede
belirtilen hususların eksiksiz gösterilmesi gerekir. Sonra heyete katılan askerî
hâkimler ve temyiz incelemesi yapacak Askerî Yargıtay yorumla neyin yapılıp
yapılmadığına karar vermek durumunda kalmamalı, her şeyi tereddütsüz
tutanakta görmelidir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 232
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Gaiplerin Yargılanmaları (*)
Gaibin tanımı :
MADDE 181 - Konutu bilinmeyen veya yabancı memlekette oturup
da askerî mahkemeye getirilmesi mümkün olmayan veya bu suretle
çağırılmasının sonuç vermeyeceği kuvvetle anlaşılan sanıklar gaip sayılır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 181. madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
117
(*)CMK’da Gaiplerin yargılanmasına ilişkin kurallar 244-246.
maddelerde düzenlenmiştir.
Gaip hakkında duruşma açılması :
MADDE 182 - Bir gaibin aleyhinde soruşturmaya konu teşkil eden
suç, para cezasını veya zoralımı yahut her ikisini gerektirirse duruşma
açılabilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
İlân yolu ile yapılacak tebliğ :
MADDE 183 - Tebligat Kanununa göre ilân yolu ile yapılacak
tebliğ evrakında sanığın adı ve soyadı, yaşı, işi ve belli ise ikametgâhı ve
konutu, isnad olunan suç ve duruşma günü ile saati açıklanır. Bundan
başka sanık özürü olmaksızın hazır bulunmazsa, duruşmanın yokluğunda
yapılacağı ihtarı da eklenir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Sanık adına duruşmaya kabul edilecek kimseler :
MADDE 184 - Sanık adına bir müdafi duruşmaya gelebilir. Sanığın
yakınlarından bir kimse de kendisinden vekaletname aranmaksızın onu
temsil etmek üzere kabul edilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Sanık adına kanun yollarına başvurma :
MADDE 185 - 184 üncü maddede gösterilen kimseler sanık için
açık bulunan kanun yollarına başvurabilirler.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Belirli malların haczi :
MADDE 186 - Sanığın, hükmolunabilecek para cezasının en yüksek
derecesine yetecek kadar belirli malları, gerekirse askerî mahkeme
tarafından haczolunabilir. Bu haciz hakkında İcra ve İflas Kanunu
hükümleri uygulanır.
Haczi gerektiren sebepler kalmazsa haciz kaldırılır.
118
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Genel haciz :
MADDE 187 - Yukarıdaki maddeye göre haciz kabil olmaz veya
haczolunacak mal yetmezse, sanığın Türkiye’de elde edilebilecek bütün
malları haczolunabilir. Bu karar Resmî Gazete ile ve askerî mahkeme
uygun görürse diğer gazetelerle ilân edilir.
Haciz kararının Resmî Gazete ile birinci ilânından sonra sanığın
haczedilen mallar üzerindeki temliki tasarrufları, Devlet Hazinesi
hakkında hükümsüzdür.
Genel haczi gerektiren sebepler kalkar veya 186 ncı madde
gereğince bir malın haczi suretiyle Hazinenin hukuku sağlanırsa, genel
haciz kaldırılır.
Haczin konduğu hangi gazeteler ile ilân edilmiş ise kaldırıldığı da o
gazeteler ile ilân edilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Gaip hakkında duruşma :
MADDE 188 - Gaip hakkında 182 nci madde hükmü dışında kamu
davası açılamaz. Hazırlık soruşturması ile yetinilir ve deliller toplanır.
Sanığın gaip olması, müdafi kabulüne engel değildir. Sanığın kanunî
yakınları da ona müdafi tutmak hakkına sahiptir. Tanıklar ve bilirkişi
yeminle dinlenir Askerî Ceza Kanununun 78 inci maddesinde yazılı
eylemleri işleyenlerin yokluklarında kamu davası açılarak sanığın bütün
mallarına el konmasına ve haczine hükmolunur.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Soruşturma işlerinde gaibe haber verilip verilmeyeceği :
MADDE 189 - Gaip olan sanık, soruşturma işlerinin gidişinden
kendisine bilgi verilmesini isteyemez.
Bununla beraber, askerî savcı konutu bilinen ve fakat çağrılıp
getirilmesi imkânsız olan sanığa bilgi verebilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
119
Gaibe ihtar :
MADDE 190 - Konutu bilinmeyen gaibe hazır bulunması yahut
konutunu bildirmesi askerî savcı tarafından gazetelerle ihtar olunur.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Gaip hakkındaki delillerin toplanması :
MADDE 191 - Kamu davası açıldıktan sonra sanığın gaip olduğu
anlaşılırsa, toplanması gereken deliller bir naip veya istinabe olunan hâkim
aracılığı ile toplanır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Gaip hakkında haciz kararı ve ilânı ve askerlikten tard :
MADDE 192 - Aleyhine kamu davası açılması gereken sanık gaip
olur ve tutuklama müzekkeresi kesilmesini gerektirecek kuvvetli şüpheler
altında bulunursa Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki malları haczedilebilir.
Yoklama kaçağı, saklı, bakaya ve firar suçlarından gaip sanığın
Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki malları sanık gelinceye veya tutuluncaya
kadar haczolunur.
Barışta veya savaş hâlinde yabancı memlekete veya düşman
tarafına kaçanlar yahut izinsiz olarak yabancı memlekette kalanlar
hakkında birinci fıkraya göre verilecek haciz kararı ile birlikte subay,
askerî memur ve astsubayların Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarılmasına,
erbaşların rütbelerinin geri alınmasına karar verilir.
Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarma kararına sebep olan suç için
kanunda yazılı dava zamanaşımı geçtikten sonra bu karar kesinleşir.
Bu kararlar askerî savcının istemi üzerine askerî mahkeme
tarafından verilir.
Bu karar, Resmî Gazete ile askerî mahkeme uygun görürse diğer
gazeteler ile de ilân olunur.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Haczedilen mallar üzerinde sanığın tasarrufu :
MADDE 193 - Resmî Gazete ile birinci ilândan sonra sanık
haczedilen mallar üzerinde ölüme bağlı tasarruflarından başka
tasarruflarda bulunamaz.
Haciz kararı, gaiplerin mallarını yöneten makama tebliğ olunur.
Bu makam malların yönetimini sağlamak için gereken tedbirleri alır.
120
Haczin kaldırılması :
MADDE 194 - Haciz, sebepleri kalmaz ise aynı usul ile kaldırılır.
Haczin kaldırıldığı, haciz konduğu hangi gazeteler ile ilân edilmiş
ise o gazeteler ile ilân olunur ve gaiplerin ortaya çıktıkları da bildirilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kanun Yolları
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Esaslar
Kanun yolları :
Madde 195 - Kanun yolları itiraz ve temyizden ibarettir.
*Burada olağan kanun yollarından , yani kesinleşmemiş kararlara
karşı kanun yollarından söz edilmekte ve bu nedenle sadece itiraz ve temyizin
adı geçmektedir.
Kanun yollarına başvurma :
MADDE 196 - Kanun yolları, askerî savcı ve sanık ile nezdinde
askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı ve askerî kurum amirine açıktır.
Askerî savcı ile nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı
veya askerî kurum amiri sanık lehine de kanun yollarına başvurabilir.
Müdafi, sanığın açık istemine karşı olmamak şartıyla kanun
yollarına başvurabilir.
(Değişik birinci cümle : 09/10/1996-4191/19 md.) Sanığın kanunî
mümessili ve eşi, sanığa açık olan kanun yollarına süresi içerisinde
kendiliklerinden başvurabilirler. Sanığın başvurmasına ilişkin kısımlar
bunlar tarafından yapılacak başvurma ve onu takip eden işlemler
hakkında da uygulanır.
*Bir suçtan bir ceza ile mahkûm olanın bir üst mahkemeye, yani kanun
yoluna başvurma hakkı adil yargılanma hakkının öğelerinden biridir. 196.
Madde Usul Kanunumuzda bu hakkın hiç bir kısıtlamaya tabi olmaksızın
varlığını ortaya koymaktadır. CMK’dan farklı olarak askerî mahkemelerde
taraf olan Komutanın da kanun yoluna başvurma yetkisinin bulunduğu
görülmektedir.
121
*Yeni Tasarı Taslağı ile 196. Madde, yeniden ve uygulamada zaman
zaman tereddütler yaratan bazı hususları giderecek şekilde düzenlenmiştir:
“TASLAK MADDE 196- Kanun yolları, askerî savcı, şüpheli, sanık ve
katılan, katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını
alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar ile teşkilatında askerî
mahkeme kurulan kıt’a komutanı ve askerî kurum amirine açıktır.
Askerî savcı ile teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı
ve askerî kurum amiri şüpheli veya sanık lehine de kanun yollarına
başvurabilir.”
*YİBK 18.11.1975, 7-9; (Sanıkla duruşmaya gelen müdafiin, sanığın
açık bir muhalefeti bulunmadıkça, temyizi geçerlidir.)
Kanun yollarına başvurma mercii :
MADDE 197 - Kanun yollarına başvurma, bundan feragat veya
vazgeçme hakkındaki istemlerde merci, taarruz edilen kararı veren veya
bu karara aracılık eden askerî savcılık ve eğer taarruz bir mahkeme
kararına karşı ise, o mahkemedir.
Kanun yoluna başvurma dilekçe ile olur.
Ancak, askerî mahkeme veya askerî savcılık tutanak katibine bu
hususta bir tutanak düzenlenmesi için yapılacak bir beyan ile de olabilir.
Bu tutanak askerî savcı veya kıdemli askerî hâkim tarafından onaylanır.
Asker kişiler tarafından en yakın askerî birlik komutanına veya
askerî kurum amirine bir beyanda bulunmak suretiyle de kanun yoluna
başvurulabilir. Bu hususta bir tutanak düzenlenir. Kanunî mehillere
uyulmuş olmak için tutanağın bu mehiller içinde düzenlenmiş olması
gereklidir.
*Kanun yoluna kural olarak bir dilekçe ile başvurulur. Dilekçenin,
kararına karşı kanun yoluna gidilen mercie, ya da mahkemeye verilmesi
gerekir. Ancak dilekçe şart değildir, mahkemenin ya da askerî savcılığın yazı
işlerine başvurularak kanun yolu iradesini gösteren bir tutanak düzenlettirilip
askerî savcı ya da askerî hâkime onaylatılması ile de aynı amaca ulaşılabilir.
Bunun dışında asker kişilerin komutanlarına başvurarak aynı mahiyette bir
tutanak düzenlettirip kanun yoluna gidilmesi de mümkündür. Bu konuda
düzenlenecek tutanağa düzenleme tarihinin ve hangi karara karşı
başvurulduğunun açıkça gösterilmesi gerekir. Doğal olarak başvurunun sonuç
doğurması için başvurunun kanunun gösterdiği mehiller içinde yapılması,
tutanağın da aynı mehiller içinde düzenlenmesi gerekir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 10.06.1990, 129-123; (Sanık temyiz ettiğini amirine
bildirmesine rağmen onun kusuru olmaksızın tutanak düzenlenmemişse, temyiz
iradesini geçerli saymak gerekir.)
122
Tutuklu olanların kanun yollarına başvurma usulü :
MADDE 198 - Tutuklu olan kişiler askerî ceza ve tutukevi
müdürüne bir beyanda bulunmak suretiyle de kanun yollarına
başvurabilirler. Bu takdirde bir tutanak düzenlenir. Kanunî mehillere
uyulmuş olmak için tutanağın bu mehiller içinde düzenlenmiş olması
gerekir.
*Tutuklu sanıklar 197. Maddede gösterilen yöntemler yanında, askerî
ceza ve tutukevi müdürüne verecekleri bir dilekçe yahut düzenlettirecekleri bir
tutanakla da kanun yoluna başvurabilirler.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 263
Kanun yolunun tayininde yanılma :
MADDE 199 - Kabule değer bir başvurmada kanun yolunun veya
merciinin tayininde yanılma, başvuranın hukukunu bozmaz.
*Kanun yoluna başvurmada yanlış kanun yolu seçilmiş olsa örneğin
(temyiz yerine itiraz yoluna gidildiği belirtilirse) yahut yanlış mercie
başvurulmuş olmasa, o başvurunun geçersiz sayılması sonucunu doğurmaz.
*YİBK 22.01.1962, 2-1 (C.savcılarının temyiz dilekçeleri için
CMUK’un 293. Maddesi uygulanamaz ve bu dilekçenin 310. Madde uyarınca
hâkimin havalesi ile hükmü temyiz edilen mahkemeye verilmesi gerekir.
Cumhuriyet savcılarından başka temyiz yoluna başvurabileceklerin dilekçeleri
için anılan yasanın 293. Maddesi uygulanabilir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 264
Askerî savcı ve kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin kanun
yoluna başvurması :
MADDE 200 - Askerî savcı ile nezdinde askerî mahkeme kurulan
kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından aleyhine kanun yoluna
başvurulan karar veya hüküm, sanığın lehine bozulabileceği gibi
değiştirme de yapılabilir.
*Komutan, ya da askerî savcı tarafından sanığın aleyhine kanun yoluna
başvurulması, hükmün sadece aleyhe bozma nedenleri varsa bunların görülmesi
sonucunu doğurmaz, lehe bozmayı gerektirecek nedenler varsa bunlar da
görülür ve karar veya hüküm lehe bozulabilir ya da değiştirilebilir.
123
*YİBK 17.05.1939, 25-45 (Sanık hakkındaki hüküm, C. savcısı
tarafından lehe temyiz edilmişse CMUK’un 294. ve 326. Maddeleri gereğince
aleyhe bozulamaz. Temyiz isteminin sanığın lehinde mi yoksa aleyhinde mi
olduğu belirlenmelidir. Süre tutum dilekçesi verildikten sonra, sanık aleyhine
bozma isteyen dilekçenin bir haftalık süre içinde verilmemesinden dolayı
hükümsüz kılınması mümkün değildir. Temyiz incelemesi aleyhe yapılabilir.)
Başvurma hakkından vazgeçilmesi ve etkisi :
MADDE 201 - Kanun yollarına başvurma hakkından veya yapılmış
bir başvurmadan vazgeçilmesi, bu başvurma için belirli olan mehilin sona
ermesinden önce de geçerlidir.
Şu kadar ki, askerî savcı ile nezdinde askerî mahkeme kurulan
kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından sanık lehine yapılmış
olan başvurma onun rızası olmaksızın geri alınamaz.
Müdafiin yapılmış bir başvurmadan vazgeçmesi, ancak ayrıca özel
bir vekaletnameye sahip bulunmasına bağlıdır.
Askerî Yargıtay Dairelerinde veya Daireler Kurulunda
incelenmeye başlandıktan sonra istemin geri alınması mümkün değildir.(*)
*Kanun yolu için gösterilen süre içinde kural olarak başvurudan
vazgeçmek mümkündür. Ancak, kanun yoluna giden askerî savcı ya da komutan
ise ve başvuruları sanığın lehine ise, sanığın rızası olmadan vazgeçilemez.
Gene sanık müdafiinin kanun yolundan vazgeçmesi ancak sanığın rızası
bulunduğuna dair vekaletnamesinde açıklık bulunması hâlinde geçerlidir.
Askerî Yargıtayda dosyanın incelemesine başlanmışsa artık istemin
geri alınması mümkün değildir.
(*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle dördüncü fıkra yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 266
İKİNCİ BÖLÜM
İtiraz
İtiraz olunabilecek kararlar :
MADDE 202 - İtiraz, bu kanunda açıkça gösterilen hâllerde
kararlara veya askerî mahkeme kararlarına karşı yapılabilir.
*Bu maddede ancak açıkça kanunda gösterilen hâllerle sınırlı olarak
itiraz kanun yoluna başvurulabileceği gösterilmiştir. O hâlde açıklık
bulunmayan hâllerde itiraz yolunun kapalı olduğu sonucuna varılmalıdır. Bu
kanun yoluna, ancak bu kanunda gösterilen kararlarla askerî mahkeme
kararları konu oluşturabilir. Askerî mahkeme kararlarından uyuşmazlığı nihaî
olarak çözmeyen (son karar niteliği olmayan) kararlar anlaşılmalıdır.
Uyuşmazlığı nihaî olarak çözen kararlar (son kararlar - hükümler) temyiz
kanun yoluna konu oluştururlar.
124
*As.Yrg.Drl.Krl. 29.3.2001, 38-34;(353 S.K.nun açısından sadece 57,
66/2, 74/2, 75/2, 251, 252, 253. Maddelerde yazılı kararlara itiraz mümkündür.
253. Maddeye göre yapılacak başvuru üzerine yerel mahkeme kararına itiraz
bir haftalık süreye tabidir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 267
Yürütmenin durdurulması :
MADDE 203 - İtiraz, aleyhine itiraz olunan kararın yürütülmesini
durdurmaz.
Ancak, kararına itiraz edilen makam ve askerî mahkeme veya bu
itirazı inceleyecek merci yürütmenin durdurulmasına karar verebilir.
*İtiraz kendiliğinden yerine getirme konusunda etkili değildir. Ancak
kararı vermiş olan makam itirazın haklılığını görerek kararın yürütülmesini
durdurabilir. Burada yürütmenin durdurulması, idarî yargıda olduğu gibi idarî
işlemin etkisiz kılınması anlamında değil, mahkeme kararının infazının
durdurulmasıdır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 269
İtirazın karşı tarafa bildirilmesi ve soruşturma yapılması :
MADDE 204 - İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi
için, itirazı karşı tarafa bildirebilir.
Bu merci gerekli gördüğü soruşturmayı yaptırabilir veya kendisi
yapabilir.
İtiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir.
İtirazın incelenmesi Askerî Yargıtaya ait ise ilk önce Başsavcının
mütalâası alınır.
İtiraz yerinde görülürse bunu inceleyen merci, aynı zamanda itiraz
konusu olan mesele hakkında da kararını verir. İtiraz üzerine verilecek
kararlar kesindir.
*İtiraz konusunda duruşma yapılmaksızın inceleme yapılır. Dosyada
itiraz konusunda bir karar vermeye yetecek bilgi, belge yoksa gerekli görülecek
soruşturmanın yapılmasına karar verilir, bu araştırma yapıldıktan sonra itiraz
konusu çözümlenir.
125
İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap vermek üzere itirazı karşı
tarafa bildirebilir. Kanaatimce itiraz yeni bir konuyu gündeme getiriyorsa,
“silâhların eşitliği ilkesi” gereği itirazın karşı tarafa bildirilmesi ve cevap
vermesine olanak verilmesi gerekir.
İtiraz mercii Askerî Yargıtay ise, Başsavcının mütalâası alınmalıdır.
İtiraz üzerine verilecek karar kesindir. (Askerî Yargıtay bir Daireler
Kurulu kararında; itiraz üzerine Dairece verilecek karara Başsavcılığın
olağanüstü itirazda bulunulabileceğini, bunun temyiz incelemesinin bir bütün
olması ile açıklanması gerektiğini ifade etmiştir.)
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Temyiz
Temyiz edilebilen veya edilemeyen hükümler :
MADDE 205 - Askerî mahkemelerde verilen hükümler temyiz
edilebilir.
A) Ölüm, on beş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı ceza
hükümleri kendiliğinden temyize tabidir.
B) Aşağıda yazılı hükümler temyiz olunamaz :
1. (Değişik : 14.07.2004-5219/6 md.) İki milyar liraya kadar (iki
milyar lira dahil) para cezalarına dair olan hükümler.
2. (Değişik : 14.07.2004-5219/6 md.) Yukarı haddi on milyar lirayı
geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat
hükümleri.
3. Bu kanun ile başka kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan
hükümler,
Bu hükümler, tekerrüre esas olmaz. Ancak, haklarında 243 üncü
madde hükümlerine göre Askerî Yargıtaya başvurulabilir.
*Her türlü hükmün Askerî Yargıtayda incelenmesi arzu edilmemiş belli
limitlerin altındaki hükümlerin kesin olması öngörülmüştür. Ancak temyiz
edilemeyen bu hükümlere karşı bir olağanüstü kanun yolu olan yazılı emir
yoluna gidilebileceği gösterilmiştir.
*As.Yrg. İBK 25.01.1943, 3298/3574 (1. Askerî Mahkemelerden verilen
hükümler temyiz edilebilir. 2. Ölüm, on beş ve ondan yukarı hürriyeti sınırlayan
ceza hükümleri resen temyize tabidir. 3. Kısa hapis cezalarına dair olan
hükümler temyiz olunamazlar.)
*Bknz. aynı doğrultuda As.Yrg.İBK 03.12.1946, 2807/4596.
*As.Yrg.İBK 12.05.1944, 1147-1252 (temyiz edilebilirlik ölçüsünü
belirlemede, verilen cezaya değil, verilmesi gereken cezaya bakmak gerekir.)
126
*As.Yrg. İBK 03.12.1946, 2807-4596 (kısa hapis cezaları kabili temyiz
değildir.)
*As.Yrg. İBK 17.12.1946, 3882-4814 (süresinde temyiz dilekçesi verilip
temyiz lâyihasının süresinde verildiğine ilişkin zabıt tutulmamışsa, bu sanığın
hakkını ihlâl etmez.)
*As.Yrg.İBK 15.02.1978, 1-1 (Askerî Mahkemede bir davanın
görülmesi esnasında suçun disiplin mahkemesinin görevine girdiğinin
anlaşılması üzerine askerî mahkemece verilen görevsizlik kararlarının; 353
Sayılı Kanunun 162. Maddesine göre “hüküm” niteliğini taşıdığı ve aynı
kanunun, kanun yollarına başvurmayı düzenleyen maddeleri ile görevsizlik
kararı verilmesine ilişkin maddelerinde bu nevi hükümlere karşı temyiz yolunun
kapalı olduğunu gösteren bir kural bulunmadığından, davanın disiplin
mahkemesinin görevine girdiğinin anlaşılması hâlinde askerî mahkeme
tarafından verilen görevsizlik kararına karşı temyiz yolunun açık olduğu
sonucuna varılmalıdır.)
*YİBK 17.12.1930, 23-31 (Duruşmanın tatiline ilişkin CMUK’un 253.
Maddesine göre verilen kararlar nihaî karar niteliğinde olmadığından temyiz
yeteneği yoktur.)
*YİBK 17.12.1930, 26-32 (Kendiliğinden temyize tabi hükümler, aleyhe
temyiz edilmedikçe sanık aleyhine bozulamaz.)
*YİBK 04.06.1936, 12-14 (1. Ceza Kanunu bakımından ceza ile birlikte
söz konusu olduğu yerlerde ceza hükümlülüğünün yasal sonuçlarından olan
zoralım hususu, esas davadan ayrı ve bağımsız bir dava hâlinde, esası
incelemeye görevli olan mahkemelerde kayıtsız şartsız olarak inceleme konusu
olabilir. 2. Aynı şekilde Yargıtayda da incelenebilir. 3. Temyiz edilebilme
sınırının belirlenmesinde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu esas alınır.)
*YİBK 01.07.1942, 25-18 (Kesin hükümle birlikte zoralıma karar
verilmişse, zoralımına karar verilen eşyanın değeri itibariyle HUMK’a göre
temyizi mümkün olduğu takdirde, zoralıma bağlı olarak kesin olan hükmün de
temyiz kabiliyeti vardır.)
*Yeni Tasarı Taslağı ile temyiz edilemeyen hükümlerin kapsamı
genişletilmiştir. Askerî Yargıtay Genel Kurulu Tasarıya ilişkin görüşünde fer’i
ceza içeren alt sınır altındaki hükümlerin de temyiz edilmesinin sağlanmasını
önermiştir. Tasarının 39. Maddesiyle getirilmesi düşünülen 205. Madde
şöyledir;
“Temyiz edilebilen ve edilemeyen hükümler:
A) Onbeş yıl ve daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümler
kendiliğinden temyize tabidir.
B) Ancak;
127
1.Sonuç olarak belirlenen iki bin lira dahil adlî para cezasına
mahkûmiyet hükümlerine,
2.Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren
suçlardan beraet hükümlerine,
3.Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere,
karşı temyiz yoluna başvurulamaz.
Ancak hakkında 243 üncü madde hükümlerine göre Askerî Yargıtaya
başvurulabilir.”
Hükümden önceki kararların temyizi :
MADDE 206 - Hükümden önce verilip hükme esas alınan kararlar
da hükümle beraber temyiz olunabilir.
*Duruşma yürütülürken birçok kararlar verilebilmektedir.Bunlara
karşı temyiz kanun yolu açık olmadığından temyiz edilmeleri mümkün değildir.
Ancak hüküm verildikten sonra bu kararlardan hükme esas alınanların hükümle
birlikte temyiz edilmeleri mümkün olmaktadır.
Temyiz sebepleri :
MADDE 207 - Temyiz, kural olarak hükmün kanuna aykırılığı
sebebine dayanır.
Hukukî bir kuralın uygulanmaması yahut yanlış uygulanması
kanuna aykırılıktır.
Aşağıdaki hâllerde kanuna her hâlde aykırılık var sayılır :
A) Askerî mahkemenin kanuna uygun olarak kurulmamış olması,
B) Kanunen davaya bakamayacak bir hâkimin hükme katılması,
C) Tarafsızlığını şüpheye düşürecek bir sebepten dolayı hakkında
red istemi olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme
katılması yahut bu istemin kanuna aykırı olarak reddolunması suretiyle
hâkimin hükme katılmasının sağlanması,
D) Askerî mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya
kendisini görevli veya sınıf veya rütbe yönünden yetkili görmesi,
E) Askerî savcı veyahut kanunen bulunması gerekli diğer bir
kişinin yokluğunda duruşma yapılması,
F) Sözlü duruşma sonucu olarak verilen hükümde duruşmanın
açıklığı kuralına uyulmamış olması,
G) Hükmün gerekçeden yoksun olması,
H) Hüküm için önemli olan noktalarda mahkeme kararı ile
savunma hakkının kısıtlanmış olması.
128
*Hukuka aykırılıklar ikiye ayrılır. Mutlak hukuka aykırılıklar (mutlak
muhalefetler) ve nisbi aykırılıklar (nisbi muhalefetler). Bu maddede A-H
bentlerinde sayılan hâller, mutlak aykırılık hâlleridir. Bu aykırılıklar söz konusu
ise başkaca hiç bir şeye bakılmaksızın hükmün bozulması yoluna gidilir. Bu
maddede gösterilmeyen hukuka aykırılıklar ise nisbi aykırılıklardır. Nisbi
aykırılıkların bozma nedeni yapılması için hükmün bu aykırılıktan etkilenmesi
(222. Maddenin deyimiyle aykırılığın esasa tesir etmesi) gerekir. Aksi hâlde,
hükmü etkilemeyen hukuka aykırılıklar söz konusu ise, bozmaya gerek
olmayacaktır.
*Hükmün gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.
*As.Yrg. İBK 29.12.1976, 2-2 (Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 135.
Maddesi ve 353 Sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanununun 50. Maddesinin açık hükümleri karşısında; erteleme isteminin reddi
hâlinde de mahkemenin gerekçe gösterme zorunluluğu vardır.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 02.10.2003 tarih ve 67-71 (Yedi günlük süreye
uyulmaması hâlinde sanığa, duruşmanın ertelenmesini isteme hakkının
bulunduğunun hatırlatılmaması adil yargılanma hakkının ihlâlidir.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 13.05.1993 tarih ve 52-50 sayılı kararında, daha önce
Askerî Yargıtay tarafından bozulmakla hukukî değeri kalmayan eski hükme
atıfta bulunulmakla yetinilmesinin yanlış olduğunu, yeni hükme yeniden gerekçe
yazmak gerektiğini belirtmiştir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 03.07.1997 tarih ve 109-99 sayılı kararında,
bozmadan sonra verilen direnme hükmünün konusu mahkûmiyet olduğuna göre,
yüklenen suçun kanunî unsurları olarak sabit ve gerçekleşmiş sayılan vakıaların
gösterilip tartışılmamasını bozma sebebi yapmıştır.
*As.Yrg.Drl.Krl. 07.07.1994 tarih ve 80-80 sayılı kararında, Usul
Kanununun 207. Maddesinde sayılan nedenlerin tümünün kanuna mutlak
muhalefet nedenleri olduğunu, hükmün gerekçeden yoksun olmasının da bu
hâllerden biri olduğunu, bu nedenle gerekçe gösterilmemesinin bozma nedeni
yapılması gerektiğini göstermiştir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 13.12.2001 tarih ve 116-117 (Birliğine duruşmaya
getirilmesi için yazı yazılmadığı hâlde, duruşmaya gelmedi diye duruşmadan
vareste tutup sanığın gıyabında karar vermek AİHS’in 6. Maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkının bir ihlâlidir.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 24.12.1998 tarih ve 197-179 (Aynı yönde)
*As.Yrg.Drl.Krl. 04.03.1999 tarih ve 71-48 (Ağır cezalı işte Askerî
Yargıtayda duruşma istenmişken, duruşma yapılmadan dairece karar verilmesi
savunma hakkının kısıtlanmasıdır.)
129
*Askerî Yargıtay 1.Dairesi 14.07.1959 tarih ve 2539-3268 sayılı
kararında, sübut delillerinin ne olduğu gösterilmeden sadece sanığın ikrarına
dayanılarak hüküm kurulamayacağı gösterilmiştir.
*Askerî Yargıtay 5.Dairesi 28.03.1990 tarih ve 202-189 sayılı
kararında, Anayasanın ve Usul Kanununun buyurucu kurallarına rağmen,
sanıkların leh ve aleyhlerindeki delillerin nelerden ibaret olduğu belirtilip
tartışılmadan, suçun maddî unsurlarının nasıl oluştuğu ortaya konmadan,
sanıkların savunmalarına itibar edilmeyiş nedenleri açıklanmadan, sadece
tanık anlatımı ve bilirkişi görüşü yazılarak sanıkların mahkûmiyetine karar
verilmiş olmasını, gerekçesizlikten bozma nedeni yapmıştır.
*As.Yrg. 2 Daire 05.02.2003, 148-143 (iddianamenin tebliği ile
duruşma arasında geçmesi gereken bir haftalık sürenin hatırlatılmaması,
AİHS’in 6. Maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının unsurlarından olan
“kendisine yöneltilen isnadı yeterince öğrenebilme hakkı”nı zedeler ve böyle
bir durum 353 Sayılı Kanunun 257. Maddesi anlamında kanuna mutlak
muhalefet nedenlerinden olan savunma hakkının ihlâli anlamına gelir.)
*As.Yrg. 4.Daire 16.09.2003, 729-726 (4709 Sayılı Kanun ile
değiştirilen Anayasanın 36. Maddesi adil yargılanma hakkını anayasal bir
kural hâline getirmiş ve savunma hakkına verilen önemi öne çıkarmıştır. Sanık
vekilinin savunma yapabilmek için istediği sürenin, yargılamanın gereksiz
uzatıldığı gerekçesiyle reddi adil yargılanma hakkının ihlâlidir ve 353 Sayılı
Kanunun 207/H Maddesi uyarınca bozmayı gerektirir.)
*Yeni Tasarı Taslağı ile 207.Maddede yer alan “kanuna aykırılık”
deyimleri isabetli olarak “hukuka aykırılık” şeklinde düzeltilmektedir.
Sanık lehine olan kurallara aykırılık :
MADDE 208 - Sanığın lehine olan hukukî kurallara aykırılık
sanığın aleyhine hükmün bozulması için askerî savcıya ve nezdinde askerî
mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirine bir hak
vermez.
*Sanık lehine konmuş bir usul kuralına uyulmamış olması hükmün
sanığın aleyhine olarak bozulmasını talep etme hakkını komutana ve askerî
savcıya vermez. Bir örnek vermek gerekirse; sanık hakkında tecilli bir
mahkûmiyet verilmişken, askerî savcı ya da komutanın, bozmadan sonra sanığa
ne diyeceği sorulmadan hükmün kurulduğunu belirterek hükmün sanığın
aleyhine bozulmasını isteme hakları yoktur (As.Yrg.Drl.Krl.22.6.1989,183-171).
130
Temyiz isteminin süresi ve şartları :
MADDE 209 - Temyiz istemi karar veya hükmün tefhiminden,
tefhim sanığın yokluğunda yapılmış ise tebliğinden itibaren bir hafta
içerisinde olur.
Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amiri için temyiz süresi hükmün gerekçesiyle birlikte tebliği
tarihinden başlayarak bir haftadır.
*As.Yrg. İBK 12.12.1958, 4289-136 (Temyiz dilekçesini süresinde verip
de, temyiz lâyihasını süresinde vermeyen sanığın temyizi geçerlidir.)
*As.Yrg. İBK 17.02.1967, 3-2 (1. Askerî Mahkemelerden verilmiş bir
hükmü temyiz etmek hakkına sahip bulunan sanık veya vekilleri, temyiz için
belirli bir haftalık süre içinde hükmü temyiz isteklerini bildirmeleri üzere, şayet
bu istemi kapsayan temyiz dilekçesinde veya beyanında ayrıca temyiz sebepleri
gösterilmemiş ise, temyiz dilekçesi için belirli sürenin bitmesinden sonraki veya
gerekçeli hükmün istek üzere tebliği ile geçecek süreden sonraki bir haftalık
zaman içinde temyiz sebeplerini kapsayan temyiz lâyihalarını da hüküm
mahkemesine verebileceklerine, 2. Temyiz dilekçesinde veya beyanında temyiz
sebepleri gösterilmemesi ve sebepleri kapsayan lâyihanın, yukarıda zikredilen
bir haftalık süre içinde verilmemiş olması hâlinde, temyiz lâyihasının, Askerî
Yargıtayda temyiz incelemesine geçilinceye kadar verilebileceğine ve bu
takdirde de Askerî Yargıtayda temyiz incelemesinin bu lâyihadaki sebepler de
dikkate alınarak yapılacağına dair.)
*As.Yrg.İBK 26.10.1990, 3-3 (1- Askerî savcının; a. Yedi günlük temyiz
süresi içersinde vermiş bulunduğu temyiz dilekçesinde, temyiz isteminin sanığın
lehinde mi yoksa aleyhinde mi olduğunu bildirmemesi hâlinde de temyiz
isteminin geçerli sayılmasına, askerî savcının soyut temyiz iradesini
açıklamasının yeterli olduğuna, b. Askerî savcının, Askerî Yargıtay
Dairelerinde veya Daireler Kurulunda temyiz incelemesine başlanılıncaya
kadar, temyizin sanığın lehinde mi yoksa aleyhinde mi olduğunu
bildirebileceğine ve temyiz incelemesinin bu bildirime göre yapılacağına, 2Askerî savcının, temyiz incelemesi başlanıncaya kadar, temyiz isteminin sanığın
lehinde mi yoksa aleyhinde mi olduğunu bildirmemesi hâlinde; a. Beraet
kararlarına karşı yapılan temyizin sanığın aleyhinde, b. Mahkûmiyet
kararlarında karşı yapılan temyizin sanığın lehinde, olduğunun kabul
edilmesine ve buna göre temyiz incelemesi yapılmasına.)
*YİBK 20.10.1975, 7-9 (Sanıkla birlikte duruşmaya gelen ve hâkim
huzurunda müdafi olarak kabul edildiği bildirilen vekaletnamesiz müdafiin
hükmü temyiz etmesi hâlinde, sanığın açık bir muhalefeti bulunmuyorsa bu
temyizi geçerlidir.)
*Karar verilmeden önce verilen temyiz dilekçesi geçerli değildir.
(Kunter-Yenisey, a.g.e., s.1133)
131
Eski hâle getirme süresi içinde temyiz süresinin işlemesi :
MADDE 210 - Sanığın yokluğunda aleyhine verilen hükümlerde
eski hâle getirme isteminin süresi içinde temyiz süresi de işler.
Sanık eski hâle getirme isteminde bulunur ise bu istemin reddi
ihtimalinin göz önüne alınarak süresi içinde dilekçe vermek veya tutanak
katibine bir beyan yapmakla temyiz isteminde bulunmalıdır. Asker kişiler
hakkında 197 nci madde hükümleri burada da uygulanır.
Bu hâlde temyize ilişkin olan işler eski hâle getirme istemi
hakkında karar verilinceye kadar geri bırakılır.
Eski hâle getirme isteminde bulunmaksızın temyiz yoluna gidilmiş
ise bu istem, eski hâle getirme istemi hakkından vazgeçilmiş olduğunu
gösterir.
*Elde olmayan nedenlerle temyiz süresi geçirilmiş olabilir. Bu gibi
durumlarda derhâl eski hâle getirilmesini istemek, bir başka anlatımla hastalık,
tatbikat benzeri zorunlu bir nedenle süreyi kaçırdığı konusunda kendisini mazur
kabul ettirmek için başvuruda bulunmak gerekir. Ancak bu başvuru ile birlikte,
kabulüne bağlı olarak temyiz süresi yeniden işlemeye başlayacağından, temyiz
dilekçesinin de verilmesi (yahut bu konuda tutanak tutturulması) gereklidir.Bu
takdirde süre geçirilmiş olmasına rağmen, eski hâle getirme isteminde
bulunmaksızın sadece temyiz yoluna gidilmişse eski hâle getirme istemi hakkı
kullanılmamış dolayısiyle temyiz istemi de süre dışında olduğundan süreden red
sonucu ile karşılaşılmış olacaktır. Şu hâlde mazeretin kalktığı andan itibaren
bir haftalık süre içinde hem mazeret gösterilerek eski hâle getirme isteminde
bulunmalı hem de temyiz yoluna gidilmiş olmalıdır.
Temyiz lâyihası ve içinde bulunması gereken hususlar :
MADDE 211- Temyiz eden taraf hükmün hangi yönden ve neden
dolayı bozulmasını istemekte, kural olarak temyiz dilekçesinde veya
beyanında veyahut lâyihasında gösterir. Temyiz için dayanılan sebeplerde
yargılama usulü ile ilişkin bir kurala mı yoksa kanunî diğer hükümlere mi
aykırılık bulunmasından dolayı başvurulduğu gösterilir. Birinci hâlde
kanuna aykırı olan hususlar açıklanır.
*Temyiz nedenlerinin temyiz dilekçesinde gösterilmesi mümkün olduğu
gibi, süresinde verilen temyiz dilekçesinden daha sonra verilecek temyiz
lâyihasında temyiz nedenleri açıkça gösterilmelidir. Özellikle askerî savcı ve
komutanın temyizinde temyiz dilekçesinin ve lâyihasının kapsamı büyük önem
taşımaktadır. Sanık aleyhine temyize gelindiğinde savcı ile komutanın çok net
olarak hangi hükmü hangi nedenle temyiz ettiklerini belirtmeleri gerekir.
Aleyhe temyize gelinmiş ancak birden fazla hükümden hangisinin temyiz
edildiğinde, tüm hükümlere yönelen bir temyiz bulunup bulunmadığı
132
tereddüdüne yol açacak bir muğlaklık söz konusu ise, temyiz dar tutulmalıdır.
Yorum yolu ile aleyhe temyizin kapsamını genişletmek mümkün görülmemelidir.
*As.Yrg.İBK 26.10.1990, 3-3; ( Askerî savcının 7 günlük süre içinde
yaptığı temyiz başvurursunun geçerli sayılmasına, temyiz incelemesine
başlanana kadar temyizin lehte mi aleyhte mi olduğunu bildirebileceğine,
bildirmemesi hâlinde; mahkûmiyet hükmü söz konusu ise lehe temyize
geldiğinin kabulüne, beraet hükmü söz konusu ise aleyhe temyize geldiğinin
kabulüne.)
İsteme bağlı temyiz lâyihası :
MADDE 212 - Temyiz dilekçesinde veya beyanında temyiz
sebepleri gösterilmemiş ise, temyiz dilekçesi için belirli olan sürenin
bitmesinden veyahut hükmün gerekçesi henüz tebliğ edilmemiş ise,
tebliğinden bir hafta içinde hükmü temyiz olunan mahkemeye bu sebepleri
kapsayan bir lâyiha da verilebilir. (Ek cümle : 09/10/1996-4191/21 md.)
Sanık ve müdafi dışındaki taraflar temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerini
göstermemişler ise, temyiz isteğinin sanığın lehinde veya aleyhinde
olduğunu açıkça belirtmeleri gerekir.
Lâyihanın verilmesinde 197 ve 198 inci madde hükümleri
uygulanır.
*As.Yrg.İBK 17.02.1967, 3-2 (1. Askerî mahkemelerden verilmiş bir
hükmü temyiz etmek hakkına sahip bulunan sanık veya vekilleri, temyiz için
belirli bir haftalık süre içinde hükmü temyiz isteklerini bildirmeleri üzerine,
şayet bu istemi kapsayan temyiz dilekçesinde veya beyanında ayrıca temyiz
sebepleri gösterilmemiş ise, temyiz dilekçesi için belirli sürenin bitmesinden
sonraki veya gerekçeli hükmün istek üzere tebliği ile geçecek süreden sonraki
bir haftalık zaman içinde temyiz sebeplerini kapsayan temyiz lâyihasını da
hüküm mahkemesine verebileceklerine, 2. Temyiz dilekçesinde veya beyanında
temyiz sebeplerinin gösterilmemesi ve bu sebepleri kapsayan lâyihanın,
yukarıda zikredilen bir haftalık süre içinde verilmemiş olması hâlinde, temyiz
lâyihası, Askerî Yargıtayda temyiz incelemesine geçilinceye kadar
verilebileceğine ve bu takdirde de Askerî Yargıtayda temyiz incelemesinin bu
lâyihadaki sebepler dahi dikkate alınarak yapılacağına dair.)
*Yeni Tasarı Taslağının 41. Maddesi ile 212. Madde yeniden
düzenlenmektedir:
“İsteme bağlı temyiz lâyihası ve tebliği
Madde 212- Temyiz dilekçesinde veya beyanında temyiz sebepleri
gösterilmemiş ise, temyiz dilekçesi için belirli olan sürenin bitmesinden veyahut
hükmün gerekçesi tebliğ edilmemiş ise, tebliğinden yedi gün içinde hükmü
temyiz olunan mahkemeye bu sebepleri kapsayan bir lâyiha da verebilir.
133
Teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum
amiri veya askerî savcı temyiz yoluna başvurma nedenlerini gerekçeleri ile
birlikte yazılı isteminde açıkça gösterir. Bu istem ilgililere tebliğ edilir. İlgililer,
tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki cevaplarını
bildirebilirler.”
Temyiz incelenmesi :
MADDE 213 - Temyiz lâyihasının verilmemesi veyahut temyiz
dilekçesinde veya beyanında temyiz sebeplerinin gösterilmemesi temyiz
incelemesi yapılmasına engel değildir.
*Sanığın ve müdafiinin temyiz lâyihası vermemesi hâlinde dahi temyiz
dilekçesi ile hükmün lehine bozulmasını murat ettiğinde kuşku yoktur. Gene
müdahilin temyizinin sanığa verilen cezanın kendisini tatmin etmemiş olması
nedenine dayandığı açıktır. Sorun komutan veya askerî savcının temyizinde
ortaya çıkmıştır. Hem lehe hem aleyhe temyiz imkânı bulunan komutan ile
askerî savcının lâyiha vermemeleri hâlinde temyiz dilekçelerinin ne anlama
geleceği sorun olmuştur. Sorun aşağıdaki Askerî Yargıtay İçtihatları
Birleştirme Kururlu kararı ile askerî savcı yönünden çözülmüştür. Bu çözümün
komutan temyizlerine de ışık tuttuğu kabul edilmelidir.
*As.Yrg.İBK 26.10.1990, 3-3 (1. Askerî Savcının; a. Yedi günlük temyiz
süresi içinde vermiş bulunduğu temyiz dilekçesinde, temyiz isteminin sanığın
lehinde mi yoksa aleyhinde mi olduğunu bildirmemesi hâlinde de temyiz
isteminin geçerli sayılmasına, askerî savcının soyut temyiz iradesini
açıklamasının yeterli olduğuna, b. Askerî Yargıtay Dairelerinde veya Daireler
Kurulunda temyiz incelemesine başlanıncaya kadar, temyizin sanığın lehinde mi
aleyhinde mi olduğunu bildirebileceğine ve temyiz incelemesinin bu bildirime
göre yapılacağına, 2.Askerî savcının; temyiz incelemesi başlayıncaya kadar,
temyiz isteminin sanığın lehinde mi, aleyhinde mi olduğunu bildirmemesi
hâlinde; a. Beraet kararlarına karşı yapılan temyizin sanığın aleyhinde, b.
Mahkûmiyet kararlarına karşı yapılan temyizin sanığın lehinde kabul
edilmesine ve buna göre temyiz incelemesi yapılmasına.)
Temyiz isteminin hükmü veren askerî mahkemece reddi :
MADDE 214 - (Değişik birinci fıkra : 09/10/1996-4191/22 md.)
Temyiz istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz
edilmeyecek bir hüküm temyiz edilmişse veya temyiz edenin buna hakkı
yoksa, hükmü temyiz olunan askerî mahkeme bir karar ile temyiz istemini
reddeder.
Temyiz eden taraf bu red kararının kendisine tebliğinden
başlayarak bir hafta içinde Askerî Yargıtay’dan bu hususta bir karar
134
verilmesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Askerî Yargıtay’a gönderilir. Şu
kadar ki, bu sebepten dolayı hükmün yerine getirilmesi geri bırakılmaz.
*Temyiz istemi maddede gösterilen üç hâlde, yerel askerî mahkemece
reddedilecektir. Bu red kararı tebliğ edilen temyiz eden, red kararının
tebliğinden itibaren 1 hafta içinde Askerî Yargıtaydan bu konuda, yani temyizin
süresinde olup olmadığını tesbit konusunda, karar verilmesini isteyebilir. Askerî
Yargıtaya başvurulmuş olması yerine getirmeyi engellemez.
*As.Yrg.Drl.Krl. 01.02.1990, 19/19; (Temyiz istemi yerel mahkemece
reddedilip, bu red kararına sanığın itirazı söz konusu olmadıkça, dava
dosyasını doğrudan Askerî Yargıtaya gönderilmesi Kanuna aykırıdır.)
Temyiz dilekçesinin veya beyanının etkisi :
MADDE 215 - Süresi içinde verilen temyiz dilekçesi veya beyanı
hükmün kesinleşmesini önler.
Hüküm, temyiz eden tarafa gerekçesi ile tebliğ edilmemiş ise,
temyiz olunduğunu mahkemenin öğrenmesinden itibaren bir hafta içinde
tebliğ edilir.
*Olağan kanun yollarından biri olan temyiz yoluna başvurulması
hükmün kesinleşmesini engeller.
*As.Yrg. İBK 22.01.1969, 2-3 (Hükmün gerekçesi ile birlikte tefhim
edilmiş ve temyiz dilekçe ve beyanında temyiz sebepleri de gösterilmemiş olsa
bile, temyiz isteminde bulunana her hâlde gerekçeli hükmün tebliği gerekir.)
*YİBK 20.10.1975, 7-9 (Sanıkla birlikte duruşmaya gelen ve hâkim
huzurunda müdafi olarak kabul edildiği bildirilen vekaletnamesiz müdafiin
hükmü temyiz etmesi hâlinde, sanığın açık bir muhalefeti bulunmuyorsa bu
temyiz geçerlidir.)
Temyiz evrakının yollanması :
MADDE 216 - Temyiz dilekçesini ve beyanını ve varsa lâyihasını ve
kendiliğinden temyize tabi hükümleri, askerî savcı dosyaları ile beraber
Askerî Yargıtay Başsavcılığına gönderir. Başsavcı inceleme sonucunu
gösteren bir tebliğname ile evrakı Askerî Yargıtay Başkanına verir.
*Askerî Yargıtaya yalnız dava dosyası değil, temyiz dilekçesi, varsa
temyiz lâyihası ve dosya ile ilgili tüm dokümanlar gönderilir. Emanete alınan
belge ve eşyanın ne olduğunu gösteren emanet makbuzlarının dosyaya konup
konmadığı ve tüm tutanakların ilgililerce imzalanmış olup olmadığı kontrol
edilir, dizi pusulasına bağlanarak askerî savcı tarafından Askerî Yargıtay
Başsavcılığına gönderilir.
135
*Yeni Tasarı Taslağı ile hükmü temyiz etmeleri ya da aleyhe sonuç
doğurması muhtemel olması hâlinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları doğrultusunda, tebliğnamenin taraflara tebliği kuralını getirmektedir.
Gerçekten bazen savunma hakkı kullanılamadan aleyhe durumlar
doğabiliyordu. Askerî Yargıtay, Kanunda değişiklik yapılmamış olmasına
rağmen uzun süredir tebliğnameleri tebliğ etmektedir.
Temyiz isteminin kabulü ve reddi :
MADDE 217 – (Değişik : 08/06/1972–1596/1 md.)
(Değişik birinci fıkra : 09/10/1996-4191/23 md.) Askerî Yargıtay,
temyiz isteminin süresi içinde yapılmadığını veya hükmün temyiz edilemez
olduğunu veya temyiz edenin buna hakkı olmadığını görürse, temyiz
istemini reddeder.
Askerî Yargıtay, gösterilen temyiz sebeplerini kabule değer
görmezse reddine karar verir.
Askerî Yargıtay temyiz istemini kabule değer gördüğü takdirde
lüzum görür, temyiz dilekçesinin veya beyanının ve varsa temyiz
lâyihasının birer benzerini karşı tarafa tebliğ eder, karşı taraf bir hafta
zarfında yazı ile cevap verebilir.(*)
Karşı taraf sanık ise 197 nci madde hükmüne göre yapacağı beyan
üzerine düzenlenen tutanak ile cevap verebilir.(*)
Savaş hâlinde; Askerî Yargıtay, dosyanın Askerî Yargıtay
Başkanlığına intikalini müteakip en geç iki ay içinde karara bağlar.
*Askerî Yargıtayda öncelikle temyizin süresinde olup olmadığına,
hükmün temyiz edilebilir olup olmadığına ve temyize gelenin buna hakkı olup
olmadığına bakılır, bunların olumsuz olması hâlinde temyiz isteminin reddine
karar verilir, olumlu olması hâlinde temyiz incelemesini sürdürür. Askerî
Yargıtay gerek görürse temyiz dilekçesini karşı tarafa tebliğ eder. Kanaatimce
temyiz dilekçe veya lâyihasında yeni bir şey ileri sürülüyorsa adil yargılanma
hakkının unsurlarından olan “silâhların eşitliği ilkesi” gereği karşı tarafa
tebliğ etmek zorunlu hâle gelir.
(*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle üçüncü ve dördüncü fıkralar
yürürlükten kaldırılmaktadır.
Ağır cezalı işlerde duruşma :
MADDE 218 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.)
Ağır cezalı işlere ilişkin hükümlerde Askerî Yargıtay incelemesini,
sanığın beyanı veya temyiz dilekçesindeki istemi üzerine veya dilerse
kendiliğinden duruşmalı olarak yapar. Duruşma gününden sanığa veya
istemi üzerine müdafiine haber verilir. Sanık duruşmada hazır
bulunabileceği gibi vekaletnameye sahip bir veya birkaç müdafi ile
136
kendisini temsil ettirebilir. Şu kadar ki; 85 inci maddenin son fıkrası
hükmü saklıdır.
Sanık tutuklu ise duruşmada bulunmasını isteyemez.
*As.Yrg.İBK 03.11.1950, 1829-2252 (Askerî Yargıtay Genel Kurulunda
duruşma yapılamaz.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 04.03.1999 tarih ve 71-48 (Ağır cezalı işte Askerî
Yargıtayda duruşma istenmişken, duruşma yapılmadan dairece karar verilmesi,
savunma hakkının kısıtlanmasıdır.)
*Ağır cezalı işten neyin kastedildiği CMUK 421. Maddesinde
gösterilmişti. Bu maddeye göre ölüm, ağır hapis ve 10 yıldan fazla hapis
cezasını içeren hükümler ağır cezalı idi.
*Yeni Tasarı Taslağı ile CMK’da maddenin başlığındaki ve içindeki
ağır ceza deyimleri çıkarılmakta on yıl hapis cezası ölçüsü getirilmektedir, daha
önemlisi yerinde bir değişiklikle, sanık ve müdafii dışında katılana (müdahile)
ve vekiline de duruşma isteme hakkı verilmektedir.
Duruşma usulü :
MADDE 219 - (Değişik birinci ve ikinci fıkralar : 11/08/19832875/12 md.) Askerî Yargıtay’da duruşma, sözcü üye veya tetkik hâkimi
tarafından işin açıklanmasıyla başlar. Raporun duruşmadan önce
düzenlenmesi ve imzalanarak dosyaya konulması gerekir.
Raporun açıklanmasından sonra, Askerî Yargıtay Başsavcısı, sanık
ve varsa müdafi iddialarını beyan ve bunları açıklar.
Bunlar arasında temyizi istemiş olan taraf önce dinlenir. Son söz
sanığındır. Duruşmada bu kanunun 129, 130, 138, 139, 140, 141, 142, 143,
168, 169 ve 170 inci maddeler hükümleri uygulanır.(*)
Duruşmalı yapılan incelemelerde karar 174 üncü madde gereğince
tefhim olunur.(*)
*Duruşması gerçekleştirilecek dosyanın raporunun, sözcü üye ya da
tetkik hâkimi tarafından daha önce inceleyebilmeleri için üyelere dağıtılması
gerekir. Duruşma sözcü üye ya da tetkik hâkimi tarafından hangi sanığın hangi
suçlamalarla ilgili dava dosyasının duruşmasının yapılacağına ilişkin
hatırlatma niteliğindeki açıklamasından sonra, Askerî Yargıtay Başsavcısı ya
da yardımcılarından biri tebliğnamesini açıklar. Daha sonra sanık ve müdafii
dinlenir. Sön sözü alanın sanık olmasına özen gösterilir. Duruşmada 353
S.K’nın konu ile ilgili kuralları uygulanır.
(*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle üçüncü ve dördüncü fıkralar
yürürlükten kaldırılmakta, katılana ve vekiline duruşma isteme hakkı verilmekte
olduğundan, duruşma usulünü düzenleyen 219. Madde de buna paralel hâle
getirilmekte ve “raporun açıklanmasından sonra, Askerî Yargıtay Başsavcısı,
137
sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia ve savunmalarını açıklar. Bunlar arasında
temyizi istemiş olan taraf önce dinlenir. Son söz sanığındır.” şeklinde
düzenlenmektedir.
Askerî Yargıtay’ca hükmün bozulması ve esasa hükmedilecek
hâller:
MADDE 220 - Askerî Yargıtay hükmü bozmuş ise, işi yeniden
inceleyip sonuçlandırmak üzere dava dosyasını hükmü bozulan askerî
mahkemeye gönderir. Askerî Yargıtay, askerî mahkemenin usulsüz olarak
kendisini görevli veya yetkili görmesinden dolayı hükmü bozmuş ise aynı
zamanda bu işe ait dava dosyasını görevli veya yetkili mahkemeye
gönderir. Görev ve yetki hususundaki kararlarına karşı, askerî
mahkemelerin direnme hakları yoktur.
Askerî Yargıtay, kanunun hükme esas olarak tespit edilen vakalara
uygulanmasında yanlışlık yapılmasından dolayı hükmü bozmuş ise aşağıda
yazılı hâllerde bizzat davanın esasına hükmeder :
A) Vakıanın daha ziyade aydınlatılması gerekli olmaksızın yalnız
beraete veya duruşmanın tatiline veya aşağı veya yukarı haddi olmayan bir
ceza ile hükümlülüğüne karar verilmesi gerekirse,
B) Askerî Yargıtay Başsavcılığının iddiasına uygun olarak
kanunda yazılı cezanın en aşağı haddini uygulamayı uygun görürse,
C) Ceza kovuşturmasını düşüren sebeplerden biri var ise,
D) Artırma ve indirme sonunda ceza süresini veya miktarını
tayinde maddî yanılma olmuş ise,
E) Açıkça tespit edilmiş olan suçlunun doğum ve suç tarihlerine
göre ceza tayininde gereken indirme yapılmamış veya yanlış indirme
yapılmış ise,
F) Hükmedilmiş bir ceza yerine adlî tevbih kararı verilmesi
gerekiyorsa,(*)
G) Cezanın tayininde cezayı artırıcı veya azaltıcı kanunî sebeplerin
uygulanmasında gözetilmesi gerekli sıraya uyulmamış ise,
H) Kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise,
İ) (Değişik : 09/10/1996-4191/24 md.) Harçlar Kanununa ilişkin
hükümlerin uygulanmasında veya avukatlık ücret tarifesi uyarınca
mahkemelerce hükmedilecek vekalet ücretlerinin tespitinde hata yapılmış
ise,
J) (Ek : 09/10/1996-4191/24 md.) Hükümden sonra yürürlüğe
giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkemece suçluya ceza tayininde
artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmaktan
çıkarılmış ise, birinci hâlde daha az bir cezaya hükmolunması ve ikinci
hâlde de hiçbir ceza hükmolunmaması gerekirse.
*Kaziyei muhkeme olarak da adlandırılan kesin hükmün
dokunulmazlığına dikkat etmek gerekir. Bu itibarla bozmadan, zırhını delmeden
138
bir hükme dokunmak, hükmü değiştirmek, düzeltmek mümkün değildir. Bir
yanlışlık varsa ve temyiz nedeniyle Askerî Yargıtayın önüne de gelmişse,
yapılacak şey şudur; mutlak muhalefet nedeni varsa, ya da hükmü etkileyen
hukuka aykırılık varsa hüküm behemehâl bozulacaktır. Bozmadan sonra Kanun
bazı hâllerde hükmün Askerî Yargıtay tarafından düzeltilmesine imkân
tanımıştır. Maddede sayılanlar bu hâllerdir. Bu hâlleri geniş yorumlamalıdır.
Yeni bir muhakeme faaliyetine gerek olmadığı ve düzeltilecek konuda takdiri
gerektirecek bir durum da bulunmadığı hâllerde maddeyi geniş yorumlamak ve
mümkün oldukça düzelterek onamak yoluna gidilmelidir.
*As.Yrg.İBK 06.11.1965,5-4 (TCK’nın 30. Maddesinin uygulanmasında
yapılan ve hâkimin takdirine ihtiyaç göstermeyen maddî yanılmaların, 353
Sayılı Kanunun 220/D fıkrasına istinaden Askerî Yargıtayca düzeltilerek
davanın esasına hükmedilmelidir.)
*As.Yrg.İBK 27.01.1967, 1-1 (a. 353 Sayılı Kanunun 220. Maddesinin
2. fıkrasının A-İ bentlerinde gösterilen nedenlerden hükmün bozulması hâlinde
Askerî Yargıtay hükmün esasına hükmeder. b. Yerel Mahkemece TCK’nın 55/3.
Maddesinde indirim yapılmamış ise, hükmü 353 Sayılı Kanunun 220. Maddesi
uyarınca bozan daire, TCK’nın 55/3 Maddesini uygulayarak esasa
hükmetmelidir.)
*As.Yrg.İBK 15.01.1969, 1-2 (1. Kazanılmış hak ceza ve cezaî neticeleri
kapsar. 2. HÜKME MÜESSİR OLAN hukukî bir kuralın uygulanmaması yahut
yanlış uygulanmış olması hâlleri ile kanuna mutlak aykırılık teşkil eden hâllerde
aleyhe temyiz olmasa bile, 227. Maddede kabul edilen esas dairesinde ve
kazanılmış hak saklı tutulmak kayıt ve şartı ile hükmün bozulması gerekir.)
(*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle ikinci fıkranın (F) bendi
yürürlükten kaldırılmakta ve 45. Maddesi ile 220. Maddenin A bendi aşağıdaki
gibi değiştirilmektedir;
“A) Vakıanın daha ziyade aydınlatılması gerekli olmaksızın yalnız
beraete veya alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması
gerekirse,”
Askerî Yargıtay’ca hükmün bozulması :
MADDE 221 - Askerî Yargıtay, aleyhine temyiz olunan hükmü
hangi yönden kanuna aykırı görmüş ise o yönden bozar.
Hükmün bozulmasına sebep olan kanuna aykırılık hâli bu hükme
esas olarak tespit edilen vakalarda olmuş ise bu işlemler de bozulur.
*Hüküm görev, sübut, uygulama gibi nedenlerle bozmayı gerektirecek
derecede kanuna aykırı bulunabilir. Bu takdirde görevli olmadığı hâlde davaya
askerî mahkemece bakılmışsa, görev yönünden hükmün bozulmasına karar
139
verilir. Gene sübuttan aykırılık varsa sübuttan, uygulama yönünden aykırılık
varsa uygulama yönünden bozulmasına karar verilir.
İkinci fıkrada hükme esas olarak tesbit edilen “vakalar”dan söz
edilmekte ise de bunu kararlar olarak anlamak gerekir. Vakanın bozulması söz
konusu olamaz, kastedilen hükme esas alınan tek başına temyiz konusu
yapılamayan ancak hükme dayanak oluşturan kararlardır. İşte temyiz
incelemesi sırasında bu kararların kanuna aykırılığı görüldüğünde hükümle
birlikte bunların da bozulmasına karar verilmelidir.
*As.Yrg.İBK 11.05.1943, 472-841 (imza noksanından
bozulduğunda da, tüm bozma nedenlerinin gösterilmesi gerekir.)
hüküm
*Aynı doğrultuda As.Yrg.İBK 11.05.1943, 113-915.
*Aynı doğrultuda As.Yrg.İBK 14.05.1943, 3230-3613.
*Yeni Tasarı Taslağı ile 221. madde yeniden düzenlenmekte,”kanuna
aykırılık” deyimi yerine daha geniş bir kavram olan “hukuka aykırılık”
deyimine yer verilmektedir.
Askerî Yargıtay’ca incelemelerin konusu :
MADDE 222 - Askerî Yargıtay temyiz dilekçe, beyan ve
lâyihasında ve tebliğnamede ileri sürülen hususları ve bunlar dışında
hükmün esasına dokunacak derecede kanuna aykırı hâllerin bulunup
bulunmadığını inceler.
*Askerî Yargıtay, temyiz dilekçesinde, temyiz lâyihasında ve Başsavcılık
tebliğnamesinde ileri sürülen hususları inceler, ancak inceleyeceği hususlar
bunlarla sınırlı değildir. Söz konusu belgelerde ileri sürülmese de kanuna
mutlak aykırılık hâlleri ile “hükmün esasına dokunacak derecede hukuka
aykırılık” hâllerini de inceleyecektir. Kanuna mutlak aykırılık hâlleri veya
hükmün esasına dokunacak derecede kanuna aykırılık bulunması hâlinde
hükmün bozulması gerekir.
*Yeni Tasarı Taslağı ile 222. Maddedeki ”kanuna aykırılık” deyimi de
“hukuka aykırılık” şeklinde düzeltilmektedir.
Duruşmasız yapılan incelemeler :
MADDE 223 - Duruşma istenilmemiş veya kendiliğinden buna
lüzum görülmemiş ise, Askerî Yargıtay, tebliğname ve evrak üzerinde
inceleme yapar.
140
İtiraz :
MADDE 224 - Askerî Yargıtay Başsavcısı, daire kararlarına karşı
kararın kendisine tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde Askerî
Yargıtay Daireler Kuruluna itiraz edebilir.
*Olağanüstü itiraz da denen başsavcılık itirazı, Askerî Yargıtay
Başsavcısına tanınmış bir yetkidir. Ancak 225. Maddede olduğu üzere bu
yetkinin kullanılması konusunda, askerî savcıların, sanıkların, müdahiller gibi
dava ile ilgili olanların istemde bulunarak Başsavcılığı tahrik etmelerine engel
bulunmamaktadır. İtiraz süresi 15 gündür.
*As.Yrg.Drl.Krl. 13.04.2000, 81-77 (Millî Savunma Bakanının yazılı
emirle bozma istemini kanun gereğince, aynen tekrarlayarak tebliğnamede
bozma isteyen başsavcının, verilen karara sonuç itibariyle katılmakla birlikte
gerekçesine katılmadığını ve bu nedenle gerekçesinin değiştirilmesi gerektiği
istemiyle itirazı kabule değer değildir.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 13.01.2000, 7-14 (Karar düzeltme istemi henüz
incelenip karara bağlanmadan başsavcının itiraza gelmesi mümkün değildir.)
Kararın düzeltilmesi :
MADDE 225 - Askerî Yargıtay Dairelerinin veya Daireler
Kurulunun kararlarına karşı Askerî Yargıtay Başsavcısı doğrudan
doğruya hükmün veya kararın özüne etkili ve temyiz dilekçe, beyan ve
lâyihasında veya tebliğnamede yazılan bir hususun veya bunlar dışında
esas hükme etkili olan noksan ve yanlışların temyiz incelenmesinde göz
önüne alınmayarak dokunulmadan geçilmiş olması hâllerinde karar
düzeltilmesi isteminde bulunabilir.
Bu istem üzerine temyiz incelemesi, kararı vermiş olan Daire veya
Daireler Kurulu tarafından yapılır.
(Değişik : 11/08/1983-2875/13 md.) Askerî savcılar kendiliklerinden
veya ilgililerin başvurmaları üzerine Askerî Yargıtay Başsavcısının bu
hususta dikkatini çekerler ve dosyadaki ilgili temyiz dilekçe ve lâyihalarını
yollarlar. Askerî Yargıtay Başsavcısının, tetkik için gerekli gördüğü
belgeler de askerî savcılar tarafından ayrıca yollanır.
Askerî Yargıtay Başsavcısı bu başvurmayı, düzeltmeyi gerektirir
derecede görmezse, başvurma hükmün yerine getirilmesinin geri
bırakılmasına sebep olmaz. Aksi takdirde yerine getirilmenin geri
bırakılmasını derhâl yerine bildirir.
Kararın düzeltilmesi istemi reddedilirse, bir daha aynı sebeplerle
karar düzeltilmesi isteminde bulunulamaz.
*Karar düzeltme olağanüstü kanun yollarından biridir. Askerî Yargıtay
Başsavcısına tanınmış bir yetkidir. Bu kanun yoluna gidilebilmesi için;
141
a) Temyiz dilekçe, beyan, lâyihasında veya tebliğnamede belirtilen bir
hususun veya bunlar dışında esas hükme etkili olan noksan ve yanlışların temyiz
incelemesinde atlanması,
b) Bunun hükmün veya kararın özüne etkili bir noksan veya yanlış
olması,
Gerekir.
O hâlde bir yanlış veya noksan bulunmakta ve bu durum temyiz
incelemesinde atlanmış olmasına rağmen, hükmün özüne etkili değilse karar
düzeltmeye gidilemeyecektir.
*As.Yrg.1.D. 08.08.2001, 628-631 (Karar düzeltmede yapılacak
inceleme, ileri sürülen nedenlerin esas hükme etkili olup olmadığının, temyiz
incelemesinde göz önünde bulundurulup bulundurulmadığının ve
dokunulmadan geçilip geçilmediğinin araştırılmasından ibaret olacaktır.)
Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi :
MADDE 226 - Hüküm, cezanın uygulanmasında kanuna
aykırılıktan dolayı sanık lehine bozulmuş ise, bozulan kısımların temyiz
isteminde bulunmamış olan veya başka yönlerden temyiz eden öteki
sanıklara da uygulanması mümkün olursa, bu sanıklar da temyiz isteminde
bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.
*Burada aynı durumda bulunan sanıklar arasında farklı sonuçlar
doğmasını arzu etmeyen Kanun koyucu,temyize gelmeyen sanığın da bozmadan
yararlandırılmasını öngörmüş, ancak bunu “cezanın uygulanmasında kanuna
aykırılık”la sınırlı tutmuştur. Bu deyimin suç vasfı ve ceza tertibindeki hataları
kapsadığında kuşku yoktur. Ancak Askerî Yargıtay aşağıdaki kararda olduğu
üzere bazen, kanaatimce isabetli bir yol tutturarak, bunu geniş yorumlamakta
esasa ilişkin bozmaları temyize gelmeyen sanığa teşmili tercih etmektedir.
*As.Yrg.Drl.Krl. 14.12.2000, 178-177 (Bozmanın temyize gelmeyen
sanıklara sirayeti için, hüküm sanıklar lehine bozulmuş olmalı, bozma
uygulanabilir olmalı ve bozma ceza uygulamasında kanuna aykırılığa
dayanmalıdır. Ceza uygulamasına aykırılık sadece cezanın uygulanması ile
sınırlı tutulmamalı, esas mesele hakkındaki hukukî hataları da kapsamalıdır.)
*Yeni Tasarı Taslağı ile isabetli olarak düzeltilen en önemli
hususlardan biri, temyize gelmeyenlerin bozmadan yararlandırılmasına ilişkin
226. Maddede yapılan düzenlemedir. Mevcut maddedeki “cezanın
uygulanmasında kanuna aykırılık deyimi Yargıtay ve Askerî Yargıtayca dar
yorumlandığından genellikle sübuttan bozulan hükümlerden temyize
gelmeyenler yararlanamamakta idi. Ancak yeni düzenleme ile kapsam geniş
tutulduğundan bu sıkıntı ortadan kaldırılmıştır. Şöyle ki;
142
“TASLAK MADDE 226- Hüküm, sanık lehine bozulmuş ise ve bu
hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması
olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün
bozulmasından yararlanırlar.”
Davaya yeniden bakacak askerî mahkemenin yetkisi :
MADDE 227 - Askerî Yargıtay Dairelerince verilen bozma
kararlarına askerî mahkemelerin direnme hakları vardır.
Ancak, direnme üzerine Askerî Yargıtay Daireler Kurulunca
verilen kararlara uymak zorunludur.
Hüküm, yalnız sanık tarafından veya onun lehine askerî savcı veya
nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum
amiri tarafından temyiz edilmiş ise, yeniden verilen hüküm, önceki
hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz
(Ek:11/08/1983-2875/14 md.) Sanık veya müdahilin bulunmamaları
nedeni ile bozmaya karşı beyanları tespit edilememişse, duruşmaya devam
edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza,
bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise sanığın her hâlde dinlenilmesi
gerekir.
*Askerî Yargıtay Dairelerince verilen bozma kararlarına askerî
mahkemelerin direnme hakları vardır. Ancak direnmeye karar vermeden önce
taraflara bozmaya karşı ne diyecekleri sorulmalı ,bundan sonra eski hükümde
direnilmesine karar verildiği açıkça belirtilmeli hüküm fıkrasında en ufak bir
değişiklik yapılmamalıdır. Direnme kararında, eski hükümdeki sonuca
ulaşmaya götüren gerekçeler tekrar edildikten sonra neden bozmaya
uyulmadığı konusundaki gerekçeler de yazılmalıdır. Bir başka anlatımla eski,
bozulmakla ortadan kalkan hükme atıfta bulunup sadece direnme gerekçesini
yazma doğru değildir. Hem eski kararın gerekçeleri hem de direnmeye götüren
gerekçeler yazılmalıdır.
*As.Yrg. 05.03.2004 tarih ve 1-1 sayılı İBK ile aşağıda yer verilen
15.01.1969 tarih ve 1-2 sayılı İBK’nın 2 Maddesi değiştirilmiş ise de bu
değişiklik eski İBK’daki tesbitin yanlış olmasından değildir. Yeni İBK eskiye
açıklık getirmeğe, tereddütleri gidermeğe matuftur. Bu itibarla 1969 sayılı
İBK’daki tesbitin, doğru algılanmak kaydıyla, tamamıyla usul hukukuna uygun
olduğunu vurgulamamız gerekir. Dolayısıyla söz konusu içtihatta belirtildiği
üzere, her hukuka aykırılık değil, hükme etkili olan hukuka aykırılıklarla
kanuna mutlak aykırılık oluşturan hâllerde aleyhe temyiz olmasa dahi
kazanılmış hakka dokunulmamak kaydıyla hükmün bozulması gerekir.(1969
tarihli İBK’yı yanlış anlayıp hükme müessir olmayan kanuna aykırılıkları da
bozma nedeni yapan kararlar karşısında konuya açıklık getirmek amacıyla
1969 tarihli İBK değiştirilmiştir.)
143
*As.Yrg.İBK. 15.01.1969, 1-2 (1. Kazanılmış hak ceza ve cezai
neticeleri kapsar. 2. HÜKME MÜESSİR OLAN hukukî bir kuralın
uygulanmaması yahut yanlış uygulanmış olması hâlleri ile kanuna mutlak
aykırılık teşkil eden hâllerde aleyhe temyiz olmasa bile, 227. Maddede kabul
edilen esas dairesinde ve kazanılmış hak saklı tutulmak kayıt ve şartı ile
hükmün bozulması gerekir.)
*YİBK 15.02.1950, 21-1-A (Görevsiz mahkemece davaya bakılarak
verilen hükmün, sanık tarafından temyizi hâlinde, kazanılmış hak saklı kalmak
üzere hükmün bozulmasına karar verilmelidir.)
*YİBK 08.07.1942, 13-19 (Usul hükümlerine ilişkin değişiklikler,
kazanılmış hakka dokunmamak şartı ile değişiklikten öncesini de etkiler,
kazanılmış hak konusunun yeni hükmü içeren değişiklikten önce var olması
zorunludur. Aksi hâlde böyle bir haktan söz edilemez.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 30.10.2003, 94-90 (Yerel Mahkemece suçun oluştuğu
belirtilmeden TCK’nın 46. Maddesi uyarınca ceza tertibine yer olmadığına
karar verilmiş, Dairece önce suçun oluşup oluşmadığının tartışılması,
oluştuğunun kabulü hâlinde ceza tertibine yer olmadığına karar verilmesi
gerektiği görüşüyle hüküm bozulduktan sonra bu kez yerel mahkemenin eski
hükümde direnilmesine dedikten sonra suçun oluştuğunu kabul ettiğini belirtip
bu konuda yeni gerekçelere yer vermesi hâlinde bu yeni bir hüküm olur,
direnme olmaz.)
*As.Yrg.Drl.Krl. 21.03.2002, 24-22 (Direnilerek verilen yeni hükümde
bozulan hükümde yer almayan ASCK’nın 34. Maddesi uyarınca sanığın ceza
süresi kadar açığa çıkarılmasına karar verilmiş olması hâlinde direnmeden söz
edilemez. Ortada yeni bir hüküm var demektir.)
*Yeni Tasarı Taslağı ile 227. Madde Askerî Yargıtay içtihatlarına
uygun ve daha anlaşılır hâle getirilmektedir. Yeni madde şöyle;
“Hüküm, yalnız sanık tarafından veya onun lehine askerî savcı veya
teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri
veya 196. Maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmiş ise, yeniden verilen
hüküm, önceki hükümle belirlenmiş cezadan daha ağır olamaz.
Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de
davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen
duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa
da, duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık
hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, sanığın her
hâlde dinlenilmesi gerekir.”
144
DÖRDÜNCÜ KISIM
Yargılamanın Yenilenmesi ve Yazılı Emir
Hükümlünün lehine yargılamanın yenilenmesi sebepleri :
MADDE 228 – Kesinleşen bir hüküm ile sonuçlanmış olan bir dava,
aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi ile
tekrar görülür.
A) Duruşmada kullanılan ve hükme etkisi olan bir belgenin
sahteliği anlaşılırsa,
B) Yemin verilerek dinlenilmiş olan bir tanık veya bilirkişinin
hükmü etkileyecek şekilde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçeğe
aykırı tanıklık ettiği veya bilgiler verdiği anlaşılırsa,
C) Hükümlünün kendisi tarafından sebebiyet verilmiş olan kusur
dışında hükme katılmış olan hâkimlerden biri aleyhine ceza
kovuşturmasını ve kanunî bir ceza ile hükümlülüğü gerektirecek nitelikte
olarak görevini yapmada kusur etmiş ise,
D) Ceza hükmü, hukuk mahkemelerinin bir hükmüne dayanmış
olup da bu hüküm kesinleşmiş olan başka bir hüküm ile bozulmuşsa,
E) Yeni vakalar veya yeni deliller ileri sürülüp de bunlar yalnız
başına veya daha önce iradedilen delillerle birlikte göz önünde tutuldukları
takdirde hükümlünün beraetini veya daha hafif cezayı gerektiren kanun
hükmünün uygulanması ile hükümlülüğü gerektirebilecek nitelikte olursa.
*Yargılamanın yenilenmesi kesinleşmiş kararlara karşı söz konusu
olduğu için, bir olağanüstü kanun yoludur. Bu maddede sayılan nedenlerle bu
kanun yoluna gelinebilir. Bu kanun yolunda Askerî Yargıtay Başsavcısının
dosyayı Daireye gönderip göndermeme konusunda bir takdir yetkisi yoktur.
Görüşünü içeren tebliğnamesini ekleyerek konuyu Dairelere tevdi etmek üzere
Başkanlığa göndermekle yükümlüdür.
*As.Yrg İBK 28.06.1943, 2596-1833 (Aynı maddenin sınırları
içerisinde düzeltmeye neden olacak şekilde yargılanmanın yenilenmesi
istenemeyeceğinden ve içtihatlar arasında aykırılık bulunmadığından karar
vermeye yer olmadığına.)
*As.Yrg.İBK 01.08.1944, 1576-2282 (İçtihadı Birleştirme Kurulu
Kararları, kesinleşmiş kararları etkileyemez.)
*As.Yrg.İBK 17.12.1946, 4072-4815 (Kısa hapis cezalarını içeren
hükümler hakkında muhakemenin iadesi istenebilir.)
145
*YİBK 15.06.1949, 4-11 (İçtihadı Birleştirme Kararlarına dayanılarak
daha önce yerleşik surette uygulanan içtihatlar uyarınca kesin hüküm hâlini
almış olan kararlar hakkında içtihat değişikliği üzerine karar düzeltme yoluna
gidilemez.)
*As.Yrg.Drl.Krl.27.03.2003, 28-30 (Hüküm tarihinde mahkemenin
bilgisi dahilinde olmayan, yargılama aşamasında değerlendirmeye tabi
tutulmayan ve doğruluğu hâlinde mazeret oluşturacak deliller, yeni delildir.)
*Yeni Tasarı Taslağı ile CMK 311. Maddesine paralel olarak AİHM
kararlarının yargılamanın yenilenmesi nedeni olacağı gösterilmiştir. 228.
Maddeye eklenecek (F) bendi şöyle;
“Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair
Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu
aykırılığa dayandığının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş
kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde
istenebilir.”
Yargılamanın yenilenmesine engel olmayan hâller :
MADDE 229 – Hükmün yerine getirilmiş olması veya hükümlünün
ölümü veyahut hükümlüyü Askerî Ceza Kanununa tabi kılan durumun son
bulması yargılamanın yenilenmesi istemine engel olamaz.
Ölüm hâlinde, ölenin eşi, usul ve füruu, erkek ve kız kardeşleri
yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilirler.
*Kesinleşmiş olması nedeniyle hükmün
infaz edilmiş olması,
hükümlünün ölmüş olması veyahut hükümlünün terhis, emeklilik gibi nedenlerle
askerî yargıda yargılanmasını gerektiren ilişkinin kesilmesi, yargılamanın
yenilenmesi isteminde bulunmaya engel olmaz.
Özellikle yüz kızartıcı suçlar bakımından birinin mahkûmiyeti bütün
aile fertleri için itibar kaybına yol açacağından suç ayırımı yapılmaksızın ölüm
hâlinde ölenin eşinin, usul ve füruunun, erkek ve kız kardeşinin de yargılamanın
yenilenmesi yoluna gelebilecekleri gösterilmiştir.
*As.Yrg.4.D. 27.06.2001, 489-494; (Babanın, hayatta olan oğlu ile
ilgili olarak yargılamanın yenilenmesini isteme hakkı yoktur.)
Aleyhe yargılamanın yenilenmesi :
MADDE 230 – Kesinleşmiş bir hüküm ile sonuçlanan bir dava
aşağıda yazılı hâllerde sanık veya hükümlü aleyhine olarak yargılamanın
yenilenmesi yolu ile tekrar görülür :
146
A) Duruşmada hükümlünün lehine kullanılan ve hükme etkisi olan
bir belgenin sahteliği anlaşılırsa,
B) Yemin verilerek dinlenilmiş olan bir tanık veya bilirkişinin
hükmü etkileyecek şekilde sanık veya hükümlü lehine kasıt veya ihmal ile
gerçeğe aykırı tanıklık ettiği veya bilgiler verdiği anlaşılır ise,
C) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri aleyhine ceza
kovuşturmasını ve kanunî bir ceza ile hükümlülüğü gerektirecek nitelikte
görevini yapmada kusur etmiş ise,
D) Sanık beraet ettikten sonra cezayı gerektiren eylem hakkında
güvenilir bir ikrarda bulunmuş ise,
*Maddede belirtilen hâllerde aleyhe yargılamanın yenilenmesi yoluna
gidilecektir.Burada dikkat edilmesi gereken, tesbitlerin hiç bir kuşkuya yer
bırakmayacak açıklıkta olması gerektiğidir. Ciddi bir şüphe yeterli görülmemiş,
“sahteliğin anlaşılması”, “gerçeğe aykırı tanıklık edilmiş olduğunun
anlaşılması”, hâkimin mahkûmiyet sonucunu doğuracak ölçüde görevini
yapmada kusur ettiğinin “anlaşılması” ile murat edilen budur. Sanık beraet
ettikten sonra cezayı gerektiren “güvenilir bir ikrar”da bulunması nasıl
anlaşılmalıdır?.Bazen insanların övündüğü, bazı olayları abarttığı ya da
kendini kahraman göstermeye çalıştığı görülür. İşte güvenilir ikrardan
anlaşılması gereken bu tür açıklamalardan, övünmelerden farklı, olaylarla teyit
edilebilen ciddi açıklamalardır. Bu takdirde ancak aleyhe yargılamanın
yenilenmesi yoluna gidilmelidir.
*As.Yrg.1.D.17.06.1998, 291-290 (Hükme konu tarihleri kapsayan
askerliğe elverişli değildir raporunun sahte olduğunu, böyle bir raporu sunmak
bir yana hastaneye bile gitmediğini belirten sanığın güvenilir ikrarda
bulunduğu kabul edilmelidir.)
Yargılamanın yenilenemeyeceği hâl :
MADDE 231 – Kanunun aynı maddesinde yazılı hususların sınırı
içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacı ile yargılama yenilenemez.
*Kaziyei muhkeme denen kesin hükmün zırhını önemsiz nedenlerle
delmek doğru bulunmamış bu nedenle suçun sübutunu, vasfını değiştirmeyecek
sadece ceza miktarının değişmesi amacını taşıyan istemlerin kabul edilmeyeceği
gösterilmiştir.
Yargılamanın yenilenmesi şartları :
MADDE 232 – Yargılamanın yenilenmesi hakkında istem, cezayı
gerektiren bir eylemin varlığı iddiasına dayanıyorsa, bu istem ancak suçun
işlendiğine dair kesinleşmiş bir hüküm verilmiş olduğu yahut delillerin
yokluğundan başka sebepler yüzünden soruşturma veya kovuşturmasının
yapılması veya devamı mümkün olmadığı takdirde kabul edilir.
147
*Yargılamanın yenilenmesi istemine dayanak olarak cezaî yaptırımı
gerektiren bir eylem gösterilebilir. Bu takdirde bir suça vücut veren bu eylemin
varlığının kesin bir hükümle ortaya çıkmış olması gerekir. Yahut suçtan
mahkûmiyete gidilememişse bunun nedeninin suçun sübut bulmadığından değil,
ölüm, akıl hastalığı gibi nedenlerden kaynaklandığının anlaşılması gerekir.
Yenilenme istemi hakkında uygulanacak hükümler :
MADDE 233 – Kanun yollarına başvurma hakkındaki genel
hükümler yargılamanın yenilenmesi istemi hakkında da uygulanır.
*Yargılamanın yenilenmesi bir kanun yolu olduğundan kanun yolları
ile ilgili 195. ve müteakip maddeleri burada da uygulanacaktır.
Yenilenme isteminin neleri kapsayacağı ve nasıl yapılacağı :
MADDE 234 – Yargılamanın yenilenmesi istemi, bu istemin kanunî
sebepleri ile sübut delillerini kapsar.
Hükümlü veya 229 uncu maddenin ikinci fıkrasında gösterilen
kimseler yargılamanın yenilenmesi istemini bir dilekçe ile veya 197 nci
madde hükümlerine göre yapabilirler.
*Yargılamanın yenilenmesini hükümlü, ölümü hâlinde eşi, usulü, füruu,
kardeşleri bir dilekçe ile isteyebilirler. Dilekçeden ayrı olarak askerî savcılık,
askerî mahkeme tutanak katiplerine ya da mensup bulunan birliğin komutanına
yapılacak beyanla da istemde bulunulabilir. Bu beyanların tutanak hâline
getirtilip, askerî savcıya, askerî hâkime ya da komutana imzalatılması gerekir.
Dilekçede, yargılamanın yenilenmesi isteminin kanunî nedenleri ve
sübut delillerine yer verilir.
Yargılamanın yenilenmesi istemini inceleyecek mahkeme :
MADDE 235 – İstemin kabule değer olup olmadığına Askerî
Yargıtay karar verir.
Bu husustaki karar Askerî Yargıtay Başsavcılığının tebliğnamesi
üzerine duruşma yapılmaksızın verilir.
Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmün yerine getirilmesini geri
bıraktırmaz. Askerî Yargıtay, yerine getirilmenin geri bırakılmasına karar
verebilir.
*Adlî yargının hilafına askerî yargıda yargılamanın yenilenmesi
istemini Askerî Yargıtay inceler. Bu inceleme duruşmasız ve Başsavcılığın
tebliğnamesi üzerine yapılır. Yargılanmanın yenilenmesi isteminin kabulü ile
yerine getirme kendiliğinden geri kalmaz. Ayrıca Askerî Yargıtayın yerine
getirilmenin geri bırakılmasına karar vermesi gerekir.
148
*As.Yrg.Drl.Krl. 09.05.1996, 65-66 (Daireler Kurulu, yerel
mahkemelerin direnmelerini ve Başsavcılığın itirazlarını incelemekle yetkili ve
görevli olup, yargılamanın yenilenmesi istemlerinin Dairede incelenmesi
gerekir.)
Yenilenme isteminin kabul olunmaması veya kabulü :
MADDE 236 – Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda yazılı
şekilde ileri sürülmemiş, yargılamanın yenilenmesini gerektirecek kanunî
hiçbir sebep gösterilmemiş veyahut bunu doğrulayabilecek sübut delilleri
beyan olunmamış ise, bu istem, kabule değer olmaması noktasından
reddedilir.
Aksi takdirde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa
bildirmek üzere, bir mehil tayin edilerek karşı tarafa tebliğ olunur.
*Maddede yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer
bulunmaması sebebiyle reddi düzenlenmiştir. Başvuru ile ilgili usule
uyulmaması ve içeriğin haklı olduğunu gösterecek nedenlerin ortaya
konulmaması hâlinde başvuru kabule değer bulunmayacaktır.
Delillerin toplanması :
MADDE 237 – Askerî Yargıtay, yargılamanın yenilenmesi istemini
esas olarak kabule değer gördükten sonra gerekirse delillerin toplanmasını
askerî savcıdan ister veya bir naibe veyahut istinabe olunan hâkime
gönderir. Dinlenecek tanıklara ve bilirkişilere yemin verilip verilmemesini
Askerî Yargıtay takdir eder.
Delillerin toplanması sırasında ilgililerin hazır bulunmalarına
ilişkin konularda hazırlık soruşturmasındaki hükümler uygulanır.
Delillerin toplanması bittikten sonra Askerî Yargıtay, Başsavcıdan ve
sanıktan tayin edilecek mehil içinde, mütalâa ve düşüncelerini
bildirmelerini ister.
*Bazen yargılamanın yenilenmesi istemini kesinkes ortaya koyacak
deliller ortaya konamaz, ancak buna rağmen ortaya konan deliller hükme
dayanak yapılan bazı hususların geçerliğini etkileyebilir. Bu gibi durumlarda
doğrudan yargılamanın yenilenmesine karar vermek yerine, istemin esas
itibariyle kabulüne karar verilerek önce bu konunun araştırılması yoluna
gidilebilir. Kararı veren askerî mahkeme nezdindeki askerî savcı bu araştırmayı
yapmakla görevlendirilir. Hükmü etkileyecek önemdeki iddianın kesin olup
olmadığı anlaşılmış olur.
149
*As.Yrg.Drl.Krl. 27.03.2003, 28-30 (Yargılamanın yenilenmesi
istemiyle ilgili dilekçeye eklenen raporlar, yargılama sırasında yerel
mahkemenin bilgisinde olmadığına ve doğrulukları hâlinde suçun oluşumunu
etkileyecek olduklarına göre, esas itibariyle yargılamanın yenilenmesi isteminin
kabulüne karar verip raporların gerçek olup olmadığının araştırılmasına
gidilmesi gerekir.)
İstemin reddi veya kabulü :
MADDE 238 – Askerî Yargıtay’ın soruşturması sonucunda
yargılamanın yenilenmesi isteminde yazılan iddialar yeter derecede
gerçekleşmez ise veyahut işin durumuna göre 228 ve 230 uncu maddenin
(A) ve (B) bendlerinde yazılı hâllerin önceki hükme hiçbir etkisi olmadığı
anlaşılırsa yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması noktasından
reddedilir.
Aksi takdirde, Askerî Yargıtay yargılamanın yenilenmesine ve
yeniden duruşmanın açılmasına karar verir ve duruşmanın hangi askerî
mahkemede yapılacağını gösterir.
*237. Maddeye göre yaptırılan araştırma sonucu iddialar sonucu
değiştirecek önemde çıkmazsa istemin reddine karar verilir. Aksi hâlde
araştırma yargılamanın yenilenmesi istemini doğrularsa, yargılamanın
yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verilir. Ayrıca bu duruşmanın
hangi mahkemede yapılacağına karar verilir.
Duruşma yapılmaksızın yargılamanın yenilenmesi :
MADDE 239 – Hükümlü ölmüş ise, Askerî Yargıtay yeniden
duruşma yapmaksızın ve fakat gerektiğinde lüzumlu delilleri topladıktan
sonra hükümlünün beraetine veyahut yargılamanın yenilenmesi isteminin
reddine karar verir.
Beraet kararı ile beraber önceki hükmün hükümsüz bulunduğuna
da karar verilir.
Başka hâllerde de Askerî Yargıtay yeter delil varsa yine, duruşma
yapmaksızın hükümlünün beraetine karar verir. Şu kadar ki, kovuşturma
kamu davasının açılması suretiyle olmuş ise bu karar Askerî Yargıtay
Başsavcısının uygun mütalâası ile verilebilir.
*Yargılamanın yenilenmesi istemi esas itibariyle kabul edildiği sırada
Askerî Yargıtay, hükümlünün öldüğünü görürse, yüze karşılık gibi duruşmanın
belli başlı özelliklerinin kalmadığını adil yargılanma hakkının önde gelen
unsuru olan savunma hakkının kullanılamayacak olduğunu görerek duruşma
açılmasına karar vermeyecek gerekirse delilleri kendisi toplayarak istem
haklıysa yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulüne ve hükümlünün
beraetine, değilse istemin reddine karar verecektir.
150
Önceki hüküm hâlâ geçerliğini koruduğundan, yargılamanın
yenilenmesi isteminin kabulü ile birlikte önceki hükmün hükümsüzlüğüne de
karar vermek gerekir.
Hükümlünün ölümü dışındaki hâllerde de yeterli delil varsa duruşma
yapmaksızın hükümlünün beraetine karar verilir. Daha önce Başsavcılığın
görüşü alınır.
Yeniden yapılacak duruşma ve hüküm :
MADDE 240 – Yeniden yapılacak duruşma sonucunda, askerî
mahkeme ya önceki hükmü doğru görerek onaylar veya bu hükmü
hükümsüz kılarak yenibaştan hüküm verir. Yargılamanın yenilenmesi
istemi yalnız hükümlü tarafından olur veya hükümlü lehine olmak üzere
askerî savcı veya 229 uncu maddenin ikinci fıkrasında gösterilen kimseler
tarafından yapılır ise, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle tayin
edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
*Askerî Yargıtayın yargılamanın yenilenmesine karar vermesi üzerine
dosyayı alan askerî mahkemenin yapacağı şey, neden yargılamanın
yenilenmesine karar verildiğine dikkat ederek duruşmayı sürdürmektir.
Yapılacak duruşma sonunda mahkemenin gene eski kanaatine ulaşması
mümkündür. Bu takdirde Kanunda da açıkça belirtildiği üzere askerî mahkeme
eski hükmü onayladığını yazacaktır. Farklı sonuca ulaştıysa bu kez önce eski
hükmü hükümsüz kılacak sonra yeni hükmü kuracaktır. Ancak kazanılmış hak
ilkesi sanık tarafından ya da sanık lehine yargılamanın yenilenmesi gereği
yoluna gelinmişse yeni ceza eskisinden daha ağır olamayacaktır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Bknz. CMK Md. 323
Haksız çıkacak olandan alınacak para cezası:
Madde 241 - (Değişik: 11/08/1983-2875/15 md.)
Yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan hükümlü haksız
çıkar ve istemi kötü niyetli olursa onbin liradan otuzbin liraya kadar ağır
para cezası hükmolunur.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Hükümsüz kılınan hükmün ilânı :
MADDE 242 – Yargılamanın yenilenmesini isteyen kimse dilerse
önceki hükmün hükümsüz kılındığı, Resmî Gazete ile ilân olunur.
Askerî mahkeme uygun görürse başka gazeteler ile de ilân
olunabilir.
151
*Alenî bir yargılama sonunda kamu oyu önünde mahkûm olan
hükümlü, itibarının iadesi anlamında, eski hükmün hükümsüz kılındığının
ilânını isteyebilir. Bu durumda resmî gazetede ve askerî mahkeme gerek
görürse diğer gazetelerde ilân edilir.
Yazılı emir ile bozma :
MADDE 243 – Askerî mahkemelerden verilen ve Askerî
Yargıtay’da incelenmeksizin kesinleşen karar ve hükümlerde kanuna
aykırılık bulunduğunu öğrenen Millî Savunma Bakanı, o kararın veya
hükmün bozulması için Askerî Yargıtay’a başvurması için Askerî Yargıtay
Başsavcısına yazılı emir verebilir. Bu emirde bozulmayı gerektiren
sebepler gösterilir.
Askerî Yargıtay Başsavcısı tebliğnamesine yalnız bu sebepleri
yazar ve dosyayı Askerî Yargıtay Başkanlığına verir.
Askerî Yargıtay, ileri sürülen bu sebepleri yerinde görürse kararı
veya hükmü bozar.
Askerî mahkemenin davanın esasını da çözümleyecek şekilde
verdiği hükümlerin bu suretle bozulması ilgili kimselerin aleyhine etki
yapmaz.
Bozulma bu kimselerin lehine olduğu takdirde aşağıdaki işlem
yapılır :
A) Yerinde görülen bozulma sebepleri hükümlü olan kimselerin
cezasını tamamıyla kaldırması gerekiyorsa Askerî Yargıtay, önce
hükmolunan cezanın çektirilmemesini kararında ayrıca yazar.
B) Yerinde görülen bozma sebepleri hükümlünün cezasının
tamamıyla kaldırılmasını gerektirmeyip daha hafif bir cezanın
uygulanmasını gerektiriyorsa Askerî Yargıtay uygulanması gereken
cezanın ne olduğunu kararında gösterir.
Eğer, bozma davanın esasını çözmeyen kararlara dair ise yeniden
yapılacak inceleme ve soruşturma sonucuna göre gerekli karar verilir.
*Yazılı emirle bozma kurumu, Önceki Kanunumuz olan Usul-ü
Muhakemat-ı Cezaiyye Kanununda yer almakta idi. O Kanunda bu şekilde
hükmü bozulan hâkim sorumlu da tutuluyordu.
Yazılı emirle bozma yapılabilmesi için hükmün Yargıtaydan
geçmeksizin kesinleşmiş olması, yeniden yargılama yapmayı gerektirmeyecek
ölçüde hukuka açık bir aykırılığın yapılmış olması ve Bakanın bu konuda
istemde bulunması gerekir. Bozma hükümlünün lehine ise, ortaya çıkan duruma
göre ya cezanın çektirilmemesine, ya da daha az ceza verilmesi gerekiyorsa bu
az cezanın ne olduğuna Yargıtayca karar verilecektir. Bu yolla bozulan hükmün
aleyhe etki etmesi söz konusu değildir. Gözden kaçırılmaması gereken; burada
yasaklananın, hükmün aleyhe bozulması değil ama aleyhe etki etmesidir. Bir
başka anlatımla yargılama yapılmasını gerektirmeyecek açıklıkta bir hukuka
152
aykırılık var ve bundan hükümlünün daha ağır cezaya çarptırılması gerektiği
anlaşılıyorsa, hüküm bozulacak aleyhe de ceza tertip edilecek ama bunun
aleyhe etki etmeyeceği belirtilecektir. Yazılı emirle bozmadan amaç, hâkime
doğruyu öğretmektir. O nedenle doğru aleyhe de olsa söylenecektir. Ama
çektirilecek cezanın eski ceza olduğu gösterilecektir. (Daha fazla bilgi için
Bknz. F. Ferhanoğlu, Ceza Muhakemesinde Yazılı Emir, l984 Ankara)
*As.Yrg. İBK (yazılı emir yetkisi bakanın şahsına verilmiş bir yetkidir.
Yerine vekil tayin edilmedikçe başkası bu yetkiyi kullanamaz.) Bu İBK’nın
verildiği tarihte 1924 Anayasası geçerli olup, bu Anayasanın 49. Maddesine
göre özrü çıkan bakanın yerine bir diğeri muvakkaten vekalet edebilir, bir
bakan birden fazla bakana vekalet edemez. Eski Usul Kanunumuzun 272.
Maddesi bugünkü 243. Maddenin aynısıdır.
*As.Yrg. İBK 08.10.1946, 3456-4013 (şahsî hukuka ilişkin konularda
yazılı emre gelinemez.)
*YİBK 26.10.1932, 29-12 (Uygulamadaki yanlışlıklardan başka, esas
ve hükme etkili olan usul yanlışlıklarından dolayı da yazılı emir yoluna
başvurulabilir. Yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmü, davanın esasını
çözümlüyorsa yargılamanın tekrarlanmaması, aksi hâlde yargılamanın
tekrarlanması gerekir.)
*YİBK 03.06.1936, 129-11 (Zaman aşımı, genel af ve düşme kararları
davanın esasını çözümleyen ve suçlular hakkında kazanılmış hak sağlayan
kararlardır. Yazılı emir üzerine bozulan bu kararlarda yargılama
tekrarlanamaz.)
*YİBK 14.11.1977, 3-2 (Erteleme istemi hakkında bir kararı
kapsamayan veya yasal gerekçe gösterilmeden bu konudaki istemin reddine
veya kabulüne ilişkin olup, temyiz edilmeden kesinleşen hükümlere karşı, yazılı
emir yoluna başvurulamaz.)
*Yeni Tasarı Taslağının önemli değişiklikler yaptığı maddelerin
başında yazılı emirle, yeni deyimle “kanun yararına bozma” ile ilgili 243.
Maddedir. Birinci değişiklik, Bakan dışında belirli hâllerde Askerî Yargıtay
Başsavcısına da bu kanun yoluna başvurma yetkisinin tanınmış olmasıdır. Bu
yetkiyi siyasi bir makamı işgal eden bir kimsenin kullanmasını Anayasa
Mahkemesi Anayasaya aykırı bulmamışsa da, bu yetki öğretide tartışılmakta idi,
Bakan yanında Başsavcıya da bu yetkinin tanınması isabetli olmuştur. Bir diğer
önemli değişiklik, kanun yararına bozmanın kapsamının genişletilmiş olmasıdır.
Önceki madde ile hükümlerin bozulması sınırlı hâllerde olabilmekte ve yeniden
muhakeme yapılamamakta idi. Yeni Tasarı Taslağı ile hükmün davanın esasını
çözmeyen yönlerine ve savunma hakkının kısıtlanmış olması sonucunu doğuran
usul işlemleri nedeniyle istemde bulunulması hâlinde de eski hükümden daha
ağır ceza vermemek şartıyla kanun yararına bozma yapılabilmesine ve yeniden
muhakeme yapılabilmesine imkân verilmektedir.
153
BEŞİNCİ KISIM
Cezaların Yerine Getirilmesi ve Yargılama Giderleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Cezaların Yerine Getirilmesi ile İlgili Hükümler
Cezanın ne vakit ve kimin tarafından yerine getirileceği :
MADDE 244 - Askerî mahkemelerce verilen ceza hükümleri,
kesinleşmedikçe yerine getirilmez.
Askerî mahkemelerden verilen hükümlerin aslına uygun olduğu ve
yerine getirilmesi gerektiği askerî mahkeme kıdemli askerî hâkimi
tarafından, hükmün altına işaret edilmek suretiyle onaylanır.
Ölüm cezasının yerine getirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kararına bağlıdır.(*)
Hükümlerin yerine getirilmesi davayı açan askerî savcılar
tarafından kovuşturulur.
(Değişik : 15/01/1985-3150/2 md.) Subaylar hakkındaki hükümler,
askerî savcının talebi üzerine teşkilatında askerî mahkeme kurulu kıt’a
komutanı veya askerî kurum amiri tarafından yerine getirilir.
Asker kişi olmayanlara ait hükümler yerine getirilmek üzere
Cumhuriyet savcılıklarına gönderilir.
(Ek : 15/01/1985-3150/2 md.) Cezaların askerî cezaevlerinde ne
suretle infaz edileceği, hükümlüler hakkında kimler tarafından ve ne gibi
inzibati tedbirler ve disiplin cezaları verilebileceği, Millî Savunma
Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikte gösterilir. Kınama haricindeki
disiplin cezaları askerî mahkemenin hâkim sınıfından olan bir üyesi
tarafından verilir. Ancak, acil hâllerde askerî savcılar veya askerî ceza ve
tutukevi yetkililerince verilecek inzibati cezalar uygulamaya konulur ve
derhâl bir hâkim onayına sunulur.
*Adlî yargıda infaz, hüküm özeti ile yapılırken askerî yargıda doğrudan
hükmün aslı yada nüshası üzerinden yapılmaktadır. Bu nedenle “asıl olan kısa
karardır” özdeyişi yerleşmiştir. Askerî yargıda zaten asıllardan biri demek olan
nüsha üzerinden infaz yapıldığından bu özdeyişin yerinin olmaması gerekir.
Maddede subaylar hakkındaki hükümlerin askerî savcının talebi
üzerine teşkilatında askerî mahkeme kurulu kıt’a komutanı veya askerî kurum
amiri tarafından yerine getirileceği belirtilmiş ise de bunu, tüm askerler
hakkındaki hükümlerin söz konusu kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri
tarafından yerine getirileceği anlaşılmalıdır.
154
Siviller hakkında verilmiş hükümlerin infazı Cumhuriyet savcılıkları
tarafından yapılır. Bu nedenle infaz için asker olmayan kişilere ait hükümlerin
Cumhuriyet savcılıklarına gönderilmesi gerekir.
Hükümlüler hakkında verilecek disiplin cezaları kural olarak hâkim
tarafından (kınama haricindekiler mahkemenin hâkim sınıfından olan bir üyesi
tarafından) verilir. İvedi hâllerde askerî savcı veya askerî cezaevi yönetimi
tarafından inzibati ceza uygulamaya konulur ancak derhâl söz konusu hâkimin
onayına sunulur.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. Maddesiyle üçüncü fıkra yürürlükten
kaldırılmakta ve 53. Maddesiyle, 244. Madde yeniden düzenlenmekte ve askerî
ceza ve tutukevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler hakkında da 13.12.2004
tarihli ve 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
hükümlerinin uygulanacağı gösterilmektedir.
Ölüm cezasının tehiri sebebi ve yerine getirilme usulü :
MADDE 245 - Ölüm cezası, akıl hastalığına tutulanlar
iyileşmedikçe ve asker kişi olan gebe kadınlar doğurmadıkça yerine
getirilmez.
Ölüm cezası hükümlünün mensup olduğu din ve mezhebin özel
günlerinde de yerine getirilmez.
Kurşuna dizmek suretiyle uygulanacak ölüm cezası askerî
makamlarca yerine getirtilir.
Yerine getirme sırasında mümkün olduğu takdirde askerî
mahkemeden bir üye ile ayrıca askerî savcı, tabip ve tutanak katibi ve ceza
evi idaresi memurlarından biri bulunur.
Hükümlünün mensup olduğu dinin ruhani sıfatını haiz bir kişi ile
müdafii de hazır bulunabilir.
Ayrıca, orada bulunan kıt’alar, silâhsız bir hâlde İnfaz yerine
çıkarıldıktan sonra, hükümlü, silâhlı bir takım muhafazasında ve askerî
alametlerden yoksun olarak getirilir. Hükümlülüğüne ait hüküm fıkrası ve
yerine getirmenin gerektirdiğini gösteren onaylama yüksek sesle
okunduktan sonra gözleri bağlanır.
Hükümlünün bağlı olduğu kıt’anın ve bu kıt’a o yerde
bulunmuyorsa oradaki diğer bir kıt’anın en eski erbaş ve erlerinden ve
değişik bölük ve birliklerden seçilmek suretiyle teşkil edilen bir manga
bağlı oldukları birliğin görevlendirilecek bir subayının el işareti ile
hükümlünün üzerine ateş ederler.
Hükümlünün cesedi, tören yapılmadan askerî makamlarca
gömülür veya isterlerse mirasçılarına verilir.
Ölüm cezasının yerine getirilmesi hakkında bir tutanak tutulur ve
orada memur olarak bulunanlar ile nöbetçi subayı tarafından imza edilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
155
Diğer cezaların yerine getirilmesinde geri bırakma :
MADDE 246 - Yoklama kaçağı, bakaya ve saklı suçlarından dolayı
hükümlü olanların cezaları aynı dönemde askere çağırılanlar kadar hizmet
ettikten sonra yerine getirilir.
Akıl hastalığına tutulan hükümlüler hakkında hürriyeti bağlayıcı
cezanın uygulanması iyileştikten sonraya bırakılır. Diğer bir hastalıkta
hürriyeti bağlayıcı bir cezanın yerine getirilmesi hâlinde hükümlünün
hayatı için bir tehlike teşkil ediyorsa, bu hükümlüler hakkında da aynı
şekilde hareket olunur.(*)
Hürriyeti bağlayıcı bir cezanın yerine getirilmesi gebe olan veya
doğum gününden başlayarak altı ay geçmemiş bulunan kadın asker kişiler
hakkında da geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine
verilmiş olursa doğum gününden başlayarak iki ayı geçince cezanın yerine
getirilmesine başlanır. (*)
Askerî Ceza Kanununun 64, 65, 66, 67, 68, 69 ve 70 inci
maddelerinde yazılı suçları işleyen erbaş ve erler hakkında cezaların yerine
getirilmesi, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amirinin teklifi üzerine, aynı dönemde askere çağırılanlar kadar
hizmet gördükten sonraya bırakılabilir.
*Bu maddede bazı suçlardan ötürü erbaş ve erler hakkında verilen
cezaların terhise bırakılmasına imkân tanınmaktadır. Ancak uygulamada bu
maddenin sağladığı imkândan yararlanıldığı pek görülmemiştir. Oysa geniş
olarak uygulanmasına hem askerlerin psikolojisi hem de ailelerinin psikolojisi
ve maddî olanakları bakımından büyük fayda bulunmaktadır. Bu nedenle Askerî
Ceza Kanununun 64 ,65, 66, 67, 68, 69 ve 70 inci maddelerinde yazılı suçları
işleyen erbaş ve erler hakkında verilen cezaların terhislerine bırakılması
gelenek hâline getirilmeli ve bu amaçla nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a
komutanı ve askerî kurum amirinin teklifi sağlanarak infaz terhise
ertelenmelidir. Kanunda teklifi yapacak makam olarak komutanın gözükmesi,
bu teklifi almak için askerî savcıların harekete geçmesine engel değildir.
(*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle ikinci ve üçüncü fıkralar
yürürlükten kaldırılmaktadır.
Cezasını çekmeye gelmeyen veya kaçacağından şüphe edilen
hükümlüye yapılacak işlem :
MADDE 247 - Hükümlü, cezasını çekmek üzere yapılan davete
uymaz veya kaçacağı hakkında şüphe uyandırırsa veya hükümlü kaçmış
veya saklanmış ise, askerî savcı bir yakalama müzekkeresi verebilir.
156
Yakalama müzekkeresine yakalanacak kişinin mümkün olduğu kadar açık
kimliği, şekli, cezası ve yakalama sebebiyle nereye gönderileceği yazılır.
*Her hükümlü için yakalama müzekkeresi çıkarılmaz. Yapılan davete
uymayan ya da kaçma hazırlıkları yapan hükümlü için ya da kaçmış veya
saklanmış hükümlü için yakalama müzekkeresi çıkarılır. Ülkemizde özellikle
akrabalar arasında isim benzerlikleri nedeniyle doğabilecek yanlışlıkları
önlemek için kimlik bölümü çok ayrıntılı düzenlenmelidir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Savaş Hâlinde Hükümlerin temyizi ve yerine getirilmesi :
MADDE 248 - Savaşta, askerî mahkemelerden verilen hükümler
temyiz olunamaz.
Ölüm, onbeş yıl ve bundan yukarı hürriyeti bağlayıcı ceza
hükümleri, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amiri tarafından temyiz edilebilir.
Bu takdirde sanık ve varsa müdafii ile askerî savcıya da bir hafta
içinde temyiz sebeplerini bildirmeleri için müsaade olunur.
197 ve 198 inci maddeler hükümleri bu hâlde de uygulanır.(*)
Ölüm cezalarına dair hükümlerin onaylanmasına Türk Silâhlı
Kuvvetleri Komutanı yetkilidir.(*)
Onaylanan bu hükümler Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararı
alınmaksızın yerine getirilir.(*)
Nezdinde askerî mahkeme bulunan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amiri hükmü temyiz etmediği takdirde dosyayı doğruca Türk
Silâhlı Kuvvetleri Komutanına gönderir.(*)
Türk Silâhlı Kuvvetleri Komutanının, hükmün verildiği tarihten
itibaren bir ay içinde temyiz etme yetkisi vardır.
*Kural, savaş hâlinde temyiz yolunun kapalı olmasıdır. Sadece 15 yıl ve
daha ağır hürriyeti bağlayıcı cezalar nezdinde askerî mahkeme kurulan birlik
komutanı tarafından temyiz edilebilir. Komutanın temyiz etmesi hâlinde sanık
müdafii ve askerî savcıya temyiz sebeplerini bir hafta içinde bildirmeleri için
süre verilir. Nezdinde askerî mahkeme kurulan birlik komutanı dışında Türk
Silâhlı Kuvvetleri Komutanının da bir ay içinde hükmü temyiz etme yetkisi
bulunmaktadır.
(*)Yeni Tasarı Taslağının 59. Maddesiyle dördüncü, beşinci, altıncı ve
yedinci fıkralar yürürlükten kaldırılmakta ve 55. Maddesiyle, 248. Maddede yer
alan “ölüm” sözcüğü maddeden çıkarılmaktadır.
157
Savaş hâlinde yerine getirmenin tehiri :
MADDE 249 - Savaş hâlinde, askerî mahkemelerden verilen ve
Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarılmayı veya askerî öğrencilik hakkının
kaybedilmesini kapsayan veya gerektiren cezalar hariç olmak üzere, diğer
şahsî hürriyeti bağlayıcı cezaların yerine getirilmesi, nezdinde askerî
mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin istemi
üzerine Türk Silâhlı Kuvvetleri Komutanı veya onun yetki verdiği diğer
komutanlar tarafından savaşın sonuna kadar geriye bırakılabilir.
Bu geri bırakma süresi içinde zamanaşımı işlemez.
*Yeni Tasarı Taslağının 56. maddesiyle “şahsî hürriyeti bağlayıcı
ceza” deyimi, “hapis cezaları” şeklinde değiştirilmektedir.
Savaş hâlinin bitiminde yapılacak işlem :
MADDE 250 - Savaş hâlinin bitmesinde 248 ve 249 uncu madde
hükümleri uygulanmaz.
Henüz bitmemiş olan işlemler hakkında barış hükümleri uygulanır.
Önce hüküm verilmiş ve fakat kanunen yetkili merciler tarafından
hükmün aslına uygun olduğu ve yerine getirmenin gerektiği onaylanmamış
ise bu takdirde keyfiyet sanık ve varsa müdafiine ve askerî savcıya tebliğ
edilir.
Bu tebliğ gününden başlayarak kanunî mehil içinde sanık ve varsa
müdafii ile askerî savcı ve nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a
komutanı veya askerî kurum amiri temyiz yoluna gidebilirler.
Tutukluluk ve hastalık sürelerinin cezadan indirilmesi :
MADDE 251 - Hüküm kesinleşmeden önceki tutukluluk süresi
hükümlülük süresinden indirilir.
Cezanın yerine getirilmesine başlandıktan sonra hastalık sebebiyle
hükümlü, cezaevi hastanesinden başka bir hastaneye kaldırılmış olsa da bu
hastanede geçen süre cezadan indirilir; şu kadar ki cezanın yerine
getirilmesini durdurmak için hükümlü, hastalığı kendisi meydana getirmiş
ise, bu hükümden yararlanamaz.
Bu son hâlde askerî savcı askerî mahkemeden bir karar almakla
yükümlüdür.
*YİBK 06.03.1940, 5-68 (Beraat eden sanığın beraat ettiği suçtan
dolayı tutuklu kaldığı sürenin beraat kararı kesinleşmeden evvel işlemiş olduğu
diğer suç için verilmiş olan cezadan mahsubu gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
158
Değişik hükümlerdeki cezaların toplanması :
MADDE 252 - Bir kimse değişik suçlardan dolayı gerek askerî
mahkemeler tarafından gerek askerî mahkemeler ile adliye mahkemeleri
tarafından ayrı ayrı hükümlü olursa, hükmolunan cezalar hakkında Türk
Ceza Kanununda yazılı cezaların toplanması kuralına uyularak, genel bir
ceza tayini için karar istenir. Değişik hükümler askerî mahkemelerden
çıkmış ve ceza dereceleri eşit ise, genel ceza, son hükmü veren askerî
mahkeme tarafından; eğer ceza dereceleri eşit değilse, genel ceza, ağır
cezaya hükmeden mahkeme tarafından ve eğer değişik hükümler adlî ve
askerî mahkemelerden çıkmış ise, ceza ve mahkemenin derecesi ne olursa
olsun, genel ceza, askerî mahkeme tarafından tayin olunur.
Hükümlerden biri Askerî Yargıtay’ca verilmiş ise, genel ceza da
oraca verilir.
*YİBK 11.05.1940, 25-58 (Seneden aşağı olarak hükmolunan cezaya
içtima sebebiyle ilave yapmak gerektiğinde, hasıl olan ceza, seneyi geçse bile ay
olarak ifade edilmeli ve bir sene veya daha fazla hükmedilecek cezalara
yapılacak arttırmada veya eksiltmede, arttırma ve eksiltme oranının senenin
aylara taksimi üzerine tayin ve tertibi gerekir.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Hükümlerin açıklanması :
MADDE 253 - Bir hükmün özünün tayininde veya tayin edilen
cezanın hesabında kararsızlık olursa veya cezanın kısmen veya tamamen
yerine getirilmesinin gerekmeyeceği iddia olunursa bu konuda cezayı veren
askerî mahkemeden bir karar istenir.
Bu askerî mahkeme kaldırılmış ise ona en yakın askerî mahkeme
karar verir.
Bu başvurmalar cezanın yerine getirilmesini geri bıraktırmaz.
Şu kadar ki askerî mahkeme cezanın yerine getirilmesinin geri
bırakılmasını emredebilir.
*Eskiden “tavzih” denilen hükümlerin açıklanmasını istemek 253 ncü
maddede düzenlenmiştir. Hükümlerin açıklanmasını isteyebilmek için aşağıdaki
üç hâlden birinin gerçekleşmesi gerekir.
a) Hükmün özünün tayininde kararsızlık olması,
b) Tayin edilen cezanın hesabında kararsızlık olması,
c) Cezanın
kısmen
veya
gerekmeyeceğinin iddia olunması,
159
tamamen
yerine
getirilmesinin
Bazen mahkeme hükmü o kadar kötü kaleme almış olur ki, neyi
kastettiğini anlamak konusunda tereddüt hasıl olabilir. Dolayısı ile mahkemenin
şu cezayı mı, bu cezayı mı öngördüğü, yahut bunları tecil edip etmediği
anlaşılmayabilir yahut bunun gibi bir durum gerçekleşebilir.
İkinci hâl, mahkeme cezayı verirken hesap hataları yapmıştır. Hatta
hesap hatasının ötesinde cezanın hesabını imkânsız kılacak karışıklıklar
yapmıştır. Bu durumda da hükmün açıklanmasını istemek gerekir.
Üçüncü hâl, hüküm açıktır. Cezanın hesabında da bir kararsızlık
yoktur ama hükmedilen cezanın tamamının veya bir bölümünün çektirilmemesi
gerektiği iddia olunmaktadır (daha önce infazda geçen bir süreden söz
edilerek). Bu durumda da yapılacak şey hükmün açıklanmasını istemektir.
Bu üç hâl dışında hükmün açıklanmasına olanak yoktur. Bu maddeyi
geniş yorumlamak mümkün değildir. Aksi hükmün dokunulmazlığı ilkesi ile
çelişir. Bu nedenle de daktilo hataları dışında sanığın kimliğinde yapılan ciddi
hataların bu yöntemle düzeltilmesine imkân bulunmamaktadır.
Hükmün açıklanması, hükmü veren askerî mahkemeden istenir. Bu
mahkeme kaldırılmış ise ona en yakın askerî mahkemeden istenir. Bu konuda
verilen karara bir hafta içinde itiraz edilebilir. İtiraz yeri Askerî Yargıtaydır.
*As.Yrg.1.D. 12.11.1997, 708-704; (Sanığın müşahade altında
tutulduğu sürenin mahkûmiyetinden mahsubuna karar verilmemişse, infaza
ilişkin bu konuda her zaman yerel mahkemeden bu sürenin mahsubu için talepte
bulunulabilir.) As.Yrg.3.D. 25.01.2000, 31-30; (Cezanın infazında tereddüt
olursa bunun 253. Madde uyarınca yerel mahkemeden karar alınarak her
zaman çözümü mümkündür.)
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Yerine getirme :
MADDE 254 - Cezaların yerine getirilmesi sırasında askerî
mahkemeden alınması icap eden 251, 252 ve 253 üncü maddelerde yazılı
kararlar duruşma yapılmaksızın verilir. Karar vermeden evvel iddialarını
bildirmek üzere hükümlü ile askerî savcıya müsaade olunur.
Bu kararların askerî mahkemelerden verilmesi hâllerinde, askerî
savcı ve nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amiri ile hükümlü ve varsa müdafii bir hafta içinde itiraz
edebilirler.
197 ve 198 inci maddeler hükümleri burada da uygulanır.
İtiraz üzerine Askerî Yargıtay karar verir.
160
*İnfaza ilişkin kararlar duruşmasız yapılacak inceleme sonunda verilir.
Ancak çelişmeye imkân vermek ve savunma hakkına bu aşamada da özen
göstermek gerektiğinden savcı ve hükümlünün yazılı görüşleri alınmalıdır.
İnfaza ilişkin kararlara yapılan itirazı Askerî Yargıtay incelemeye yetkilidir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Mali hükümlerin yerine getirilmesi :
MADDE 255 - Askerî mahkemelerin haciz, istirdat ve tazminata
dair hükümleri maliye dairelerine bildirilerek kamu alacaklarının
alınmasına dair olan 6183 Sayılı Kanuna göre yerine getirilir.
Asker kişiler hakkında verilen para cezasına dair hükümler askerî
savcılarca yerine getirilir.
Asker kişi olmayanlar hakkında verilen para cezasına dair
hükümler Cumhuriyet savcılarınca genel hükümlere göre yerine getirilir.
*Mali hükümlerde;
Asker kişiler hakkında verilen para cezaları askerî savcılar
aracılığıyla (askerî savcının hükümlünün birliği komutanlığı aracılığıyla
infazını sağlaması için), infaz edilir.
Sivil kişiler hakkındaki para cezaları C.savcıları aracılığıyla infaz
edilir.
Askerî mahkemenin, hacze, istirdada ve tazminata ilişkin hükümleri
haberdar edilen ilgili maliye dairelerince 6183 Sayılı Kanuna göre yerine
getirilir.
*Yeni Tasarı Taslağının 57. maddesiyle “para cezası” deyimi, “adlî
para cezası” şeklinde düzeltilmektedir.
İKİNCİ BÖLÜM
Yargılama Giderleri
Yargılama giderleri :
MADDE 256 - Askerî mahkemelerde görülecek davaların ve askerî
makamlar aracılığı ile uygulanacak cezaların giderleri, Millî Savunma
Bakanlığı bütçesinden ödenir.
*Askerî mahkemelerde yargılama giderleri tahsili söz konusu değildir.
Bütün davaların giderleri Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden karşılanır.
161
ALTINCI KISIM
Katılma Yolu ile Dava, Şahsî Dava ve Yasaklanmış Hakların
Geri Verilmesi
Katılma yolu ile dava ve şahsî dava :
MADDE 257 - Askerî mahkemelerde 197 ve 198 inci maddelerdeki
şartlar dairesinde katılma yolu ile dava olunabileceği gibi şahsî dava da
açılabilir. Bu hâllerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun hükümleri
tatbik olunur.
Bu başvurmalar üzerine askerî mahkemenin vereceği kararlar
temyiz olunabilir.
*YİBK 16.05.1945, 1943/27, 1945/10 E. 1945/10 K. (Suçtan zarar
görenler, davaya katılabilmek için, davayı gören mahkemeye başvurmalıdır.
Başvuru üzerine bu konuda açıkça bir karar verilmemesi CMUK 307. Maddesi
gereğince bozma sebebidir. Davaya katılma, ancak kamu davası açıldıktan
sonra mümkün olup, hazırlık soruşturması sırasında yapılacak başvurular
katılma istemi niteliğinde değildir. Kamu davası açılmadan önce davaya
katılma istemi ve kararı söz konusu olamaz.)
*YİBK 09.11.1938, 5-24 (Ceza Mahkemelerinde şahsî hak davalarına
bakılması kamu davasına dayanır ve istisnaî bir hâldir. Kamu davası düşünce,
şahsî hak konusunda karar verme imkânı ortadan kalkar.)
*YİBK 05.03.1941, 50-7 (Suçtan mağdur olanlardan kamu davasına
katılarak müdafi sıfatını alanlar, CMUK’un 360, 367. Maddelerine göre şahsî
davacı gibi C.savcılarının başvurabilecekleri kanun yollarına gidebilecekleri ve
C.savcıları tarafından aleyhine kanun yollarına başvurulan karar, 294. Madde
gereğince sanık lehine de bozulabileceğinden, müdahilin temyizi kişisel hakla
sınırlı olmayıp aleyhe olmak üzere genel hukuka ilişkin olduğu takdirde lehe de
tadil ve bozulabilir.)
*Askerî mahkemede açılmış bir kamu davasına, katılan (müdahil)
olarak katılınabilir.
Gene askerî mahkemelerde, açılmış bir kamu davası yokken bir dava
dilekçesi formunda yazılan bir dilekçe ile, şahsî dava da açılabilmektedir.
Ancak CMK ile şahsî dava yürürlükten kaldırıldığından buna paralel olarak
Yeni Askerî Yargılama Usul Kanun Tasarısı Taslağının 59. maddesiyle bu
madde yürürlükten kaldırılmaktadır.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
*Kamu davasına katılma için Bknz. CMK Md. 237-243
162
Yasaklanmış hakların geri verilmesi :
MADDE 258 - Askerî mahkemelerden verilen hükümler üzerinde
yasaklanmış hakların geri verilmesine dair başvurmalar 197 ve 198 inci
maddelerdeki şartlar dairesinde bağlı olduğu birlik veya askerî kurumun
tabi olduğu askerî mahkemeye veya böyle bir bağlılık yoksa ikametgâhının
bulunduğu yerdeki ve bu da yoksa en yakın askerî mahkemeye yapılır.
Bu başvurmalar hakkında bu kanun ile Askerî Ceza Kanunundaki
hükümler saklı kalmak şartıyla, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda
yazılı hükümler uygulanır.
Bu başvurmalar hakkında askerî mahkemenin vermiş olduğu
hükümler temyiz olunabilir.
*Yasaklanmış hakların iadesi konusunda kural olarak CMK’daki
sistemden ayrılınmamıştır. Bu konudaki talepler konusunda askerî mahkemece
verilen kararların Askerî Yargıtayda temyizen incelenebileceği kabul edilmiştir.
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
YEDİNCİ KISIM
Son Hükümler
Kaldırılan ve değiştirilen kanunlar :
MADDE 259 - 22 Mayıs 1930 tarihli ve 1631 Sayılı Askerî
Muhakeme Usulü Kanunu ile ek ve tadilleri ve 10 Haziran 1930 tarihli ve
1706 Sayılı Jandarma Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrasındaki
“Şu kadar ki bunların muhakemesinde bir jandarma subayı aza olarak
bulunur” hükmü ve Askerî Ceza Kanununun 5 inci maddesiyle 72 nci
maddesinin birinci fıkrası bu kanuna göre kurulacak askerî mahkemelerin
fiilen göreve başladıkları tarihten itibaren yürürlükten kaldırılmıştır.
Ek Madde 1 - (Ek : 21/01/1981-2376/8 md.)
Subay ve astsubayların işledikleri suçlara ait davalar hariç olmak
üzere, aşağıda yazılı suçları işleyenlerin davalarına askerî mahkemelerin
hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi tarafından bakılır.
a) Ağır hapis ve ölüm cezasını gerektiren hâlleri hariç olmak üzere,
Askerî Ceza Kanununun 63, 66, 68 ve 76 ncı maddelerinde yazılı suçlar,
b) (İptal : Ana.Mah.’nin 14/06/1999 tarih ve E :1999/13, K : 1999/26
sayılı Kararıyla)
163
c) (Değişik : 09/10/1996-4191/25 md.) Askerî Ceza Kanununun 137
nci maddesinde yazılı suç,
d) Para cezasını veya hafif hapis cezasını veya yukarı haddi üç
seneye kadar hapis cezasını gerektiren, diğer ceza kanunlarında yazılı
suçlar.
Bir kimse tarafından işlenmiş müteaddit fiillerin yargılanması en
ağır cezayı müstelzim fiile bakmakla görevli mahkemeye aittir. Fiilde
irtibat hâlinde de aynı hüküm uygulanır. Suçun subay ve astsubayla
birlikte işlenmesi hâlinde birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Birinci fıkrada yazılı suçlardan sanık olanların soruşturma
sırasında tutuklanıp tutuklanmayacağına ve tutukluluk hâlinin devamına
ilişkin kararları, askerî mahkemenin hâkim sınıfından olan üyelerinden
birisi verir. Bu kararlara karşı itirazı incelemeye, bu Kanunun 74 ve 75 nci
maddelerinde belirtilen askerî mahkemelerin hâkim sınıfından olan
üyelerinden birisi yetkilidir.
Görülmekte olan davalar nedeniyle tek hâkimle askerî mahkeme
arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını Askerî Yargıtay çözümler.
*Yeni Tasarı Taslağı ile (58. Md.) Bu kanunda aksine hüküm
bulunmayan hâllerde Ceza Muhakemesi Kanununun adlî kontrole ilişkin 109115, değerlendirme raporu yetkisine ilişkin 166 ve istinafa ilişkin 272-285 inci
maddeleri hariç olmak üzere diğer hükümlerinin askerî yargıda da
uygulanacağı gösterilmiştir.
Ek madde 2 - (Ek : 09/10/1996-4191/26 md.)
Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesi ile diğer maddelerine ve
hususî kanunlar hükmüne göre belirli eşyanın müsaderesi ve imhası yahut
kullanımdan kaldırılması gerekli olan hâllerde, kamu davası açılmamış
veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bu hususta bir karar
verilmemişse, bu tedbirlerin her türlü takipten ayrı olarak alınması için
askerî savcı veya davacı tarafından yapılacak talep, esas davayı görmeye
yetkili askerî mahkemece karara bağlanır. Duruşma ve karar hakkında
duruşmaya müteallik hükümler uygulanır.
Müsadere veya imha olunacak yahut kullanımdan kaldırılacak eşya
üzerinde hakkı olan kimseler de mümkünse duruşmaya davet olunur.
Bunlar sanığın haiz olduğu hakları kullanabilirler ve vekaletnameyi haiz
bir müdafi ile kendilerini temsil ettirebilirler. Davete uymamaları
duruşmanın tehirini gerektirmez ve hüküm verilmesine engel olmaz.
Müsadere hükümlerine karşı askerî savcı, teşkilatında askerî
mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri ile davacı ve
ikinci fıkrada belirtilen kişiler için kanun yolları açıktır.
Suç konusu olmayıp münhasıran müsadereye tabi bulunan eşyanın
müsaderesine askerî mahkemenin hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi
tarafından duruşma yapılmaksızın karar verilir. Bu karar aleyhine en
yakın askerî mahkemede itiraz edilebilir.
164
*Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Ek madde 3 - (Ek : 09/10/1996-4191/26 md.)
Bu Kanunda ve askerî yargı ile ilgili diğer kanunlarda yazılı
"başkatip" ünvanı "yazı işleri müdürü", "nezdinde" kelimesi ise
"teşkilatında" olarak değiştirilmiştir. Ünvan değişikliği sebebiyle ilgililerin
yeniden atanmaları gerekmez.
Geçici hükümler :
Geçici Madde 1- Bu mahkemelerin kurulması ile mevcut adlî
amirliklerin ve askerî mahkemelerin görev ve yetkileri kendiliğinden sona
erer.
Geçici Madde 2 - Bu kanuna göre kurulan askerî mahkemeler fiilen
göreve başladıkları tarihte nezdinde askerî mahkeme kurulmayan adlî
amirlikler ile askerî mahkemelerde bulunan dava dosyalarından :
Disiplin mahkemelerinin görevi içine girenler nezdinde disiplin
mahkemesi kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirine,
Askerî Yargıtay Dairesinin görevi içine girenler, Askerî Yargıtay
Başsavcısına,
Askerî mahkemenin görevi içinde kalanlar nezdinde askerî
mahkeme kurulan yetkili kıt’a komutanı veya askerî kurum amirine;
Görevsizlik kararı ile gönderilir.
Duruşma safhasında olan dosyalar için yeniden iddianame
düzenlenmeden, dava dosyası görevli mahkemeye verilir.
Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî
kurum amiri ile askerî mahkemece de yukarıdaki fıkra hükümleri
uygulanır.
Ek Geçici Madde 1 - (Ek: 21/01/1981-2376/9 md.)
Bu Kanunun birinci maddesiyle, Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanununun 1 nci maddesinde yapılan değişiklikten önce
kurulmuş olan tümen askerî mahkemelerinin, kaldırılmadıkça kuruluşları
aynen devam eder.
Ek Geçici Madde 2 - (Ek : 21/01/1981-2376/9 md.)
Bu Kanunun 8 nci maddesiyle, Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanununa eklenen Ek 1 nci Madde hükümleri, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış kamu davaları hakkında
da uygulanır.
Ek Geçici Madde 3 - (Ek : 16/10/1981- 538/2 md.)
165
Bu Kanunun değiştirilen 2 nci maddesinin mahkeme kuruluşuna
ilişkin hükümleri duruşması hâlen devam etmekte olan davalar hakkında
da uygulanır.
Ek Geçici Madde 4 - (Ek : 09/10/1996-4191/27 md.)
Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlamış bulunan
soruşturmalar hakkında, 353 Sayılı Kanunun 23 üncü maddesi gereğince
yetkisizlik kararı verilemez.
Ek Geçici Madde 5 - (Ek : 09/10/1996-4191/27 md.)
Bu Kanunun 25 inci maddesiyle değiştirilen 353 Sayılı Kanunun ek
1 inci maddesi hükmü, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış
kamu davaları hakkında da uygulanır.
MADDE 260 - Bu kanunun kuruluşa dair hükümleri ile geçici
birinci maddesi yayımı tarihinde; usule dair ve diğer hükümleri ise bu
kanuna göre kurulacak askerî mahkemelerin fiilen göreve başladıkları
tarihte yürürlüğe girer.
Madde 261 - Bu Kanunu Bakanlar Kurulu yürütür.
166
GENEL GEREKÇE
1. Türkiye, Birleşmiş Milletler düzeyinde insan hak ve hürriyetlerine
ilişkin sözleşmeleri ve İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair
Sözleşmeyi (kısaca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini) kabul etmiş ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru hakkını tanımıştır. Bu
sözleşmelerde, adil yargılanma hakkı ve bunun gerekleri olan suçsuzluk
karinesi, susma hakkı, silâhların eşitliği ilkeleri ve savunma hakları gibi
hükümler yer almaktadır. Bu hükümler, bugün artık Türk iç hukukunun
uyulması zorunlu kısımları hâline gelmiştir. Söz konusu sözleşme hükümleri,
mahkemelerimiz tarafından doğrudan uygulanmakta, Anayasa Mahkemesince
de destek norm olarak kullanılmaktadır.
Çağdaş hukukta ve ceza muhakemeleri usulü hukukuna egemen olan
temel strateji, sosyal düzenin korunması ile bireyin temel hak ve özgürlüklerine
saygı arasında bir denge kurulması suretiyle gerçeği ortaya çıkarmak ve adil
yargılama ilkesine uyarak adil yaptırımlara hükmedip uygulamaktır. Söz konusu
stratejinin asıl ulaşmak istediği hedef, gerçeği meydana çıkarmaktır; ancak,
gerçeğin adil yargılanma hakkına uyularak meydana çıkarılması temel koşuldur.
Ceza adalet sistemi, bu denge üzerine kurulmalıdır. Dengeyi sağlayacak esas
güvenceler bugün artık anayasalarda ve uluslararası hukuk metinlerinde yer
almaktadır.
2. Alman Askerî Ceza Muhakemeleri Kanunundan iktibas edilerek
hazırlanan 15 Ekim 1930 tarihli ve 1631 Sayılı Askerî Muhakeme Usulü
Kanunu 33 yıl yürürlükte kalmış ve zaman zaman beliren ihtiyaçlar karşısında
çeşitli tarihlerde değiştirilmiştir.
27 Mayıs 1961 tarihinde yürürlüğe giren Türk Silâhlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununun bazı maddeleri ile Askerî Muhakeme Usulü Kanununda
geçen deyim ve kavramlarda değişiklik yapılmıştır. Ayrıca, 1961 Anayasasının
askerî yargıya ait 138 ve Askerî Yargıtaya ait 141 inci maddeleri ile Askerî
Muhakeme Usulü Kanununu çok yakından ilgilendiren önemli değişiklikler
yapılmıştır. Yine, Askerî Yargıtayın Kuruluşu hakkındaki 4.12.1962 tarihli ve
127 Sayılı Kanun, Askerî Muhakeme Usulü Kanununun bazı maddelerini
yürürlükten kaldırmış ve Anayasa Mahkemesi de 26.6.1963 tarihli ve 1963/197166 E. ve K.sayılı kararıyla Askerî Muhakeme Usulü Kanununun bazı
hükümlerini iptal etmiştir. Belirtilen sebeplerle Askerî Muhakeme Usulü
Kanununun pek çok maddesinin değiştirilmesi gerekmiş, ancak çeşitli tarihlerde
değiştirilen kanun maddeleri arasında kavram ve değer bakımından meydana
gelen uyumsuzluk ve uygulamada görülen ihtiyaçlar dikkate alınarak,
maddelerde değişiklik yapılması yerine kanunun yeni baştan tedvini tercih
edilmiştir.
167
Askerî Muhakeme Usulü Kanunu esas alınarak hazırlanmakla
beraber, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun yazılış sistemi ve
maddelerinden ve bu kanunun yerine geçirilmek üzere Adalet Bakanlığınca
hazırlanıp Bakanlar Kurulunun 26.12.1951 tarihli toplantısında Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulmasına karar verilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Adalet Komisyonunda incelemesi tamamlanan Ceza Muhakemesi Usulü
Kanunu Tasarısı Taslağından yararlanılmak, Askerî Yargıtay ve doktrin göz
önünde bulundurulmak ve hukuk dili bakımından Anayasanın diline uyularak
ve yerleşmiş öz Türkçe hukuk deyimleri kullanılmak suretiyle oluşturulan
25.10.1963 tarihli ve 353 Sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanunu 26.10.1963 tarihinde yayımlanarak yasalaşmış ve 1631 Sayılı
Askerî Muhakeme Usulü Kanununun yürürlüğüne son verilmiştir.
Yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar, uygulamadan doğan
ihtiyaçlar ve Anayasa değişikliklerine uyum esas alınarak 353 Sayılı Kanunda
10 kez değişiklik yapılmıştır.
3. “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal
Programı”nda, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, insan hakları, demokrasi ve
hukukun üstünlüğü alanlarında kaydedilecek gelişmeleri sürekli olarak
izleyeceği, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmalarını düzenli şekilde
değerlendireceği ve bu çalışmaların hızlandırılması için gerekli önlemleri
alacağı belirtilmiştir. Ulusal programda, yargının işlevselliği ve verimliliği
bölümünde orta vadede Askerî Ceza Kanunu ile 353 Sayılı Askerî Mahkemeler
Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun gözden geçirilmesi de
öngörülmüştür. Ayrıca, Ulusal Programda öngörülen hedefler doğrultusunda
hazırlanan 7 Mayıs 2004 tarihli ve 5170 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ile Anayasada
yapılan bazı değişikliklerin askerî yargıya da yansıtılması gerekmektedir.
Bu bağlamda, Anayasanın bazı maddelerinde yapılan savaş ve çok
yakın savaş tehdidi hâllerinde bile ölüm cezasının verilmemesine dair
değişikliklerin askerî yargıya yansıtılması, sivillerin askerî yargıya tabi
oldukları hâller incelenerek mümkün olduğu ölçüde sivillerin askerî
mahkemede yargılanmalarına son verilmesi amacıyla çeşitli çalışmalar
yapılmıştır. Bu çalışmalarda, askerî yargıda karşılaşılan bazı sorunların ve
yargının uzamasına neden olan hâllerin giderilmesi de amaçlanmıştır.
4. Askerî yargı ile ilgili çalışmalar devam ederken, çağdaş hukukta
egemen olan temel stratejinin direktiflerinden hareketle hazırlanan, 26.9.2004
tarihli ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 4.11.2004 tarihli ve 5252 Sayılı Türk
Ceza Kanununun Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun, 4.12.2004
tarihli ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 13.12.2004 tarihli ve 5275
Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük
Millet Meclisince kabul edilerek yasalaşmıştır.
168
5. Yukarıda belirtilen kanun hükümleri, 1632 Sayılı Askerî Ceza
Kanununu ve 353 Sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanununu da etkilemiştir. Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanununu etkileyen hükümlerin başlıcaları; Soruşturma ve kovuşturma
evrelerinin ayrılması ve bunun sonucu olarak şüpheli ve sanık kavramlarının bu
evrelerdeki yerlerine yerleştirilmesi; gecikmesinde sakınca bulunan hâl
kavramının tanımlanması ve yetkilerin genişlemesini sağlayan bu hâllerin
belirlenmesi; zorunlu avukatlık sisteminin kapsamının genişletilmesi; arama,
elkoyma, ifade alma, sorgu ve hukuka aykırı delil konularında yeni
düzenlemeler yapılması; tutuklama tedbiri ile ilgili kısıtlayıcı hükümler
konması; iddianamenin iadesi veya kabulü müessesesinin getirilmesi;
duruşmalara gelmeyen kaçakların hazır bulunmalarını sağlayıcı zorlayıcı
tedbirler alınması; şüpheliden, sanıktan veya mağdurdan yahut üçüncü
kişilerden kıl, salgı, kan ve benzerleri gibi kısım veya parçaların alınabilmesi;
beden muayenesini sağlayan yetkilerin tanınması; moleküler genetik
incelemenin yapılabilmesi; telekomünikasyona müdahale ile belirli bilgi veya
verilere elkonulabilmesi; kişiyi tanıklıkta bulunmaya zorlayacak ve tanığın
korunmasını sağlayacak tedbirler getirilmesi; kaçaklar hakkında özel usul
hükümlerine yer verilmesi; bilirkişilik konusunda yepyeni ve çok ayrıntılı
düzenlemeler; ömür boyu hak yasaklanmasına son verilmesi; ceza türleri ve
infaz şekillerinin değişmesi olarak sayılabilir.
6. Askerî mahkemelerin yetkileri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
145 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; askerî mahkemede askerlerin
yargılanması kural, asker olmayan kişilerin yargılanması ise istisnadır. Asker
olmayan kişilerin yargılanması konusunda 145 inci maddede: “Askerî
mahkemeler, asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askerî suçları ile
kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askerî
mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara da bakmakla görevlidirler” hükmü
getirilmiştir.
Bu hükme göre barış zamanında; yukarıda belirtilen hâllerde kanunda
gösterilmek koşuluyla askerî mahkemeler yetkili olacaktır. Savaş ve
sıkıyönetim hâllerinde ise, bu konuda her hangi bir sınırlama getirilmemiş,
sadece kanunla düzenleme yapılacağı belirtilmiştir.
Bu konuda AB müktesebatı incelendiğinde; Avrupa Temel Haklar
Şartı’nın “Adalet” başlıklı 47–50 nci maddelerinde, “İnsan Haklarını ve Temel
Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi”nin 6-18 inci maddelerinde
sanıkların temel hakları ile ilgili düzenlemelere yer verilmiş, Sözleşmenin 6 ncı
maddesinde: herkesin kişisel hak ve yükümlülükleri ile hakkındaki bir suç
isnadının karara bağlanmasında hukuken kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir
yargı yeri tarafından, makul bir sürede, adil ve alenî olarak yargılanma hakkına
sahip olduğu belirtilmiştir. 15 inci maddesinde ise savaş zamanında veya ulusun
yaşamını tehdit eden başka bir olağanüstü durumda uluslararası hukuktan doğan
169
diğer yükümlülüklerine aykırı olmamak koşuluyla durumun zorunluluklarının
kesin olarak gerektirdiği ölçüde, bu sözleşmeyle üstlendiği yükümlülüklerini
azaltan tedbirleri alabileceği hükme bağlanmış; diğer taraftan 17 ve 18 inci
maddelerde de, bu sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden birinin tahribini
amaçlayan bir eylemde bulunma veya sözleşmede öngörüldüğünden daha geniş
ölçüde sınırlandırılamayacağı, sınırlandırmaların öngörüldükleri amaç dışında
kullanılamayacağı belirtilmiştir.
7. Değişen mevzuatın etkileri ve Avrupa Birliği Müktesebatının
Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programında belirtilen taahhütler dikkate
alınmak ve bu konuda yapılan çalışmalardan yararlanmak suretiyle oluşturulan
Tasarıda, 353 Sayılı Kanunun askerî mahkemelerin kuruluşuna, teşkilatında
askerî mahkeme kurulan komutanın yetki ve sorumluluklarına ve savaş hâline
ve yasa yollarına ilişkin hükümlerine ihtiyaçlar dışında dokunulmamıştır. Adil
yargılanma hakkına uyularak gerçeğin meydana çıkarılmasına katkıda
bulunacağından, Ceza Muhakemesi Kanunu ile getirilen bazı yeni
düzenlemelerin askerî yargıda da uygulanması gerekli görülmüş, ancak 353
Sayılı Kanunun sistematiği dikkate alındığında getirilen yeni düzenlemelerin bu
kanun içinde tekrarlanması mümkün olmamıştır. 353 Sayılı Kanunda “arama,
elkoyma, bilirkişi ve otopsi” gibi sınırlı konulara ilişkin CMUK’a atıf yapılmış
ve buna karşılık “hâkimin davaya bakamayacağı hâller, tanık, ifade alma ve
sorgu, duruşma usulü” gibi pek çok konuda CMUK’daki hükümlerin
tekrarlanmış olması dikkate alındığında, Ceza Muhakemesi Kanununda bulunan
hükümlerin tekrarına gerek görülmeyerek 353 Sayılı Kanunun ilgili
hükümlerinin yürürlükten kaldırılması ve askerî yargıda uygulanmasına ihtiyaç
bulunmayan hükümler hariç olmak üzere Ceza Muhakemesi Kanununa atıf
yapılmıştır.
8. Ayrıca, sivillerin askerî yargıya tabi olduğu hâller barış ve savaş
zamanına göre iki ayrı kategoride ele alınmış, savaş zamanındaki yetkilerine
dokunulmamış ve asker kişilerle müştereken işledikleri askerî suçlara ait olanlar
hariç olmak üzere barış zamanında askerî mahkemelerde yargılanmalarına son
verilmiştir. Buna paralel olarak, askerî mahkemece tutuklanan sivillerin askerî
ceza evine konulması zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır.
9. Getirilen veya değiştirilen kurum ve hükümler hakkındaki gerekçeler
ayrıntılı olarak maddelere ilişkin gerekçelerde gösterilmiş olup, Tasarı yukarıda
açıklanan ilke ve düşünceler esas alınarak hazırlanmıştır.
170
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1 - Askerî Ceza Kanununda yapılan değişiklik doğrultusunda
bu Kanunun maddelerine yapılan atıflar, karşılığı olan yeni madde numaraları
belirtilmek suretiyle düzeltilmektedir.
MADDE 2 - 26.09.2004 tarihli ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ile
cürüm ve kabahat ayırımına ceza kanunu sistematiğinde son verildiğinden,
düzenleme ile buna uyum sağlanmaktadır.
MADDE 3 - Özel kanunları bulunan ve Askerî Ceza Kanunundaki
asker kişi tanımı da dikkate alındığında asker kişi olduklarında şüphe
bulunmayan uzman jandarma ve uzman erbaşların da 353 Sayılı Kanun
kapsamında asker kişi olduğunda tereddüte yer vermeyecek şekilde düzenleme
yapılmaktadır.
MADDE 4 - Asker olmayan kişilerin asker kişilerle müştereken
işledikleri askerî suçlar hariç olmak üzere barış zamanında askerî
mahkemelerde yargılanmalarına son verilmesi nedeniyle 11 inci maddenin ilgili
hükmü yürürlükten kaldırılmaktadır.
Bu düzenlemenin yerine getirilen hükümle, uluslararası anlaşmalarla
askerî mahkemelerin görev alanına sokulan yabancı asker kişilerin işledikleri
suçların soruşturması ve kovuşturması Millî Savunma Bakanının iznine
bağlanmaktadır.
Çoğunlukla yabancı asker kişilerin işledikleri suçlar askerî suç
niteliğinde bulunmakta ve bu şahıslar soruşturma veya kovuşturma evresinde
ülkelerine dönmekte, adlî yardımlaşma sözleşmelerinde askerî suçlar kapsam
dışında tutulduğundan adlî yardımlaşma talepleri yerine getirilmemekte, bu
sebeple
açılan
davalar
sonuçlandırılamamakta,
verilen
kararlar
kesinleştirilememekte ve kesinleşen kararlar infaz edilememektedir. Bu
sakıncaların önüne geçmek üzere soruşturma ve kovuşturma izne bağlanmakta
yukarıdaki sakıncaların ortaya çıkıp çıkmayacağı konusunda ön inceleme
yapılması ve sakınca doğması ihtimali olanlar için izin verilmemesi suretiyle
sakıncaların önüne geçilmesi imkânı getirilmektedir.
MADDE 5 - Asker olmayan kişilerin asker kişilerle müştereken
işledikleri askerî suçlar hariç olmak üzere barış zamanında askerî
mahkemelerde yargılanmalarına son verilmesi nedeniyle 11 inci maddenin
önceki düzenlemesinde yer alan hükümler savaş zamanında askerî
mahkemelerin görevlerini düzenleyen 14 üncü madde metnine dahil edilmekte,
bu kapsamda; 11 nci maddenin (A) bendinde yer alan düzenleme 14 üncü
maddenin (G) bendine, 11 nci maddenin (B) bendinde yer alan düzenleme 14
üncü maddenin (H) bendine ve 11 nci maddenin (C) bendinde yer alan
171
düzenleme 14 üncü maddenin (I) bendine alınmaktadır. 11 nci maddenin (B)
bendindeki düzenleme 14 üncü maddenin (H) bendine yansıtılırken ilgili kanun
ve madde numaralarının zikredilmesi yerine suç teşkil eden eylemler belirtilmek
suretiyle kapsam genişletilmektedir.
MADDE 6 - Görev kararına ilişkin hükümler genel atıf nedeniyle Ceza
Muhakemesi Kanununun ilgili hükümlerinde düzenlenmiş olduğundan, madde
metni, 353 Sayılı Kanuna 21/01/1981 tarihli ve 2376 Sayılı Kanunun 8 inci
maddesi ile eklenen Ek 1 inci madde hükmü 353 Sayılı Kanunun 19 uncu
maddesi olarak yeniden düzenlenmektedir.
Yapılan düzenleme ile;
1. Madde başlığı içeriğine uygun olarak belirlenmektedir.
2. Birinci fıkrada; Tek hâkimle bakılacak suçlar ile ilgili subay ve
astsubayların işledikleri suçların hariç tutulmasına dair hüküm korunmakta,
öngördükleri ceza miktarları göz önüne alınarak bazı suçların madde
numaralarının sayılmasından vazgeçilmekte ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
ile öngörülen ceza türleri dikkate alınarak fıkra metni redaksiyona tâbi
tutulmaktadır. Ayrıca suç konusu olmayan eşyanın müsaderesine de tek hâkimle
karar verilmesi olanağı getirilmiştir.
3. Üçüncü fıkrada yapılan düzenleme ile, Ceza Muhakemesi Kanunu
ile getirilen “soruşturma evresinde kanaat açıklayıcı nitelikte karar veren
hâkimlerin kovuşturma evresinde görev yapamayacağı” hükmü, genel atıf
nedeniyle askerî yargıda da uygulanacağından, kovuşturma evresinde heyet
teşkilinde güçlükle karşılaşılmasını önlemek amacı ile soruşturma evresinde
hâkim kararı gerektiren işlemlere dair kararların tek hâkim tarafından verilmesi
öngörülmektedir. Bu tür kararlara karşı itirazlar, en yakın askerî mahkemede
heyet tarafından incelenecektir.
4. Dördüncü fıkra ile Ceza Muhakemesi Kanununun 6 ncı maddesine
paralel olarak usul ekonomisi dikkate alınarak heyetle başlamış olan
kovuşturmanın tek hâkimin görevine girse dahi heyetle sonuçlandırılması
amaçlanmaktadır.
MADDE 7 - 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 Sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu ile bazı kavramlarda değişiklik yapılmış, bu kapsamda;
şahsî hürriyeti bağlayıcı ceza, ağır hapis cezası, sanık, ilk ve son soruşturma,
hazırlık soruşturması gibi kavramların karşılığı olan yeni kavramlar dikkate
alınarak düzeltme yapılmaktadır.
Ayrıca, Askerî Ceza Kanununda yapılan değişiklik doğrultusunda bu
Kanunun maddelerine yapılan atıflar yeni madde numaraları belirtilmek
suretiyle düzeltilmektedir.
MADDE 8 - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yerine 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu yürürlüğe girdiğinden 21 inci maddenin ikinci
fıkrasındaki atıf Ceza Muhakemesi Kanunu şeklinde düzeltilmektedir.
172
Ayrıca, saklı, yoklama kaçağı, bakaya ve geç iltihak bakayası suçlarını
işleyen yükümlülerin barış zamanında askerî mahkemelerde yargılanmalarına
son verilmekte ve bu suçlardan savaş zamanında yargılama yapacak askerî
mahkemelerin yetkileri düzenlenmektedir.
MADDE 9 - Yakalama veya soruşturma emri verilmesinin soruşturma
evresi ile ilgili işlemler olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki
kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan “sanık” ibaresi “şüpheli”
şeklinde değiştirilmektedir.
MADDE 10 - Soruşturma evresi ile ilgili işlem olması nedeniyle, Ceza
Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan
“sanık” ibaresi “şüpheli” şeklinde değiştirilmektedir.
MADDE 11 - Maddede yapılan değişiklik ile Ceza Muhakemesi
Kanununa paralel olarak yetkisizlik iddiasının sanık tarafından yapılabileceği
doğrultusunda bir sınırlandırma getirilmektedir.
Bazen mahkemenin yetkili olup olmadığı, ilk olarak ancak iddianame
okunduktan sonra anlaşılabilir. Bu nedenle henüz iddianame görülüp
dinlenmeden önce bu iddianın öne sürülmesi imkânsız olabilir. Bu gerekçeyle,
yetkisizlik iddiasının duruşmada sanığın sorgusundan önce ileri sürülebileceği
ve karara bağlanacağı belirtilmektedir. Böylece yetkisizlik iddiasının
bildirileceği zaman dilimi makul bir ölçüde genişletilmektedir.
MADDE 12 - Madde başlığı ve metninde yer alan “soruşturma” ibaresi
askerî savcılık ve askerî mahkeme işlemleri dikkate alınarak “soruşturma ve
kovuşturma” olarak değiştirilmektedir.
MADDE 13 - Hâkimlerin davaya bakamayacakları hâller ve red
sebepleri ile ilgili hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan hükümler
ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu bölümdeki hükümleri 59 uncu
madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 inci madde ile Ceza Muhakemesi
Kanununa atıf yapılmaktadır. Ancak maddede yapılan düzenleme ile askerî
yargıya has hâkimin davaya bakamayacağı hâl muhafaza edilmekte, yine savaş
zamanına ilişkin olarak 353 Sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılan 40 ıncı
maddesinin ikinci fıkrası hükmü maddeye ikinci fıkra olarak eklenmektedir.
MADDE 14 - Askerî savcıların reddedilemeyeceği ancak davadan
çekinebileceğine dair hüküm korunmakta, ancak madde içinde zikredilen bazı
maddelerin yürürlükten kaldırılması ve bazı maddelerin içeriklerinin değişmesi
nedeniyle, madde numaraları yerine ifade edilmek istenen maksat madde
metnine yazılmaktadır.
173
MADDE 15 - Tebligat işlerinin askerî savcılık tarafından yapılacağı
hükme bağlanmışken, bu maddeyle, mahkeme ile ilgili tebligat işlerinin
doğrudan doğruya mahkeme tarafından yapılması kabul edilerek, adaletin
işleyişinin hızlandırılması amaçlanmıştır. Bu yetki, askerî mahkeme hâkimlerini
kapsamaktadır.
İnfaz edilecek kararlar ise, askerî savcılığa verilecek ve askerî savcı bu
görevini yerine getirmek üzere gerekli bütün tedbirleri alacaktır. Bu kapsamda,
infaz için teşkilatında askerî mahkeme kurulu komutanın aracı kılınması
zorunluluğu ortadan kaldırılmaktadır.
MADDE 16 - Tanıklar ile ilgili hükümlerin Ceza Muhakemesi
Kanununda yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu
bölümdeki hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 inci
madde ile Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır. Ancak maddede
yapılan düzenleme ile asker tanıkların çağırılması ve tutuklu ve ivedi işler ile
savaş hâline ilişkin düzenleme muhafaza edilmektedir.
MADDE 17 - Keşif ile ilgili hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanununda
yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu bölümdeki
hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 inci madde ile
Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır. Ancak maddede yapılan
düzenleme ile askerî mahallerde yapılacak keşiflerde o yerin birlik komutanı
veya kurum amirinin haberdar edileceği hükmü muhafaza edilmektedir.
MADDE 18 - Düzenleme ile 353 Sayılı Kanunun 69 ve 70 inci madde
hükümleri birleştirilmekte, Ceza Muhakemesi Kanunu ile getirilen “soruşturma
evresinde kanaat açıklayıcı nitelikte karar veren hâkimlerin kovuşturma
evresinde görev yapamayacağı” hükmü, genel atıf nedeniyle askerî yargıda da
uygulanacağından, kovuşturma evresinde heyet teşkilinde güçlükle
karşılaşılmasını önlemek amacı ile soruşturma evresinde hâkim kararı
gerektiren işlemlere dair kararların tek hâkim tarafından verilmesi
öngörülmektedir. Ayrıca, tutuklama kararının yerine getirilmesi için tutuklama
müzekkeresi düzenlenmesi uygulamasına son verilmesi nedeniyle madde
metninde buna göre düzenleme yapılmaktadır. Yine, işlemlerin soruşturma
evresine ait olması dikkate alınarak “sanık” ibareleri “şüpheli” olarak
değiştirilmektedir.
MADDE 19 - Tutuklama ile ilgili bazı hükümlerin Ceza Muhakemesi
Kanununda yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu
hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 uncu madde ile
Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır.
174
Ancak maddede yapılan düzenleme ile Ceza Muhakemesi Kanununda
belirtilen genel tutuklama nedenlerinin yanında “askerî disiplinin korunması
amacı”nın tutuklama nedeni olarak varlığı muhafaza edilmektedir.
Tutuklama kararı verilemeyecek hâllere istisna getirilerek sırf askerî
suçlarda hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmasa da tutuklama kararı
verilebileceği öngörülmektedir.
MADDE 20 - Madde metninde ve başlıkta geçen kavramın her iki
evredeki işlemler ile ilgili olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki
kavram tanımları dikkate alınarak “sanık” ibaresi “şüpheli veya sanık” şeklinde
değiştirilmektedir.
MADDE 21 - Madde metninde geçen kavramın her iki evredeki
işlemler ile ilgili olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram
tanımları dikkate alınarak “sanık” ibaresi “şüpheli veya sanık” şeklinde
değiştirilmektedir.
MADDE 22 - Madde ile; 353 Sayılı Kanunun 75 inci maddesinde
değişiklik yapılarak; madde metni, Ceza Muhakemesi Kanununun 108 nci
maddesine paralel hâle getirilmekte; soruşturma evresinde tutukluların
tutukluluk hâlinin devam edip etmeyeceği hususunda askerî mahkemece
(soruşturma evresinde tek hâkimin yetkisine ilişkin genel kural nedeniyle tek
hâkimce) karar verilmesi öngörülmekte ve askerî savcılığın bu yöndeki yetkisi
kaldırılmaktadır.
Ayrıca, tutukluluk hâlinin bir sonraki incelenmesinin, mahkemece
belirlenmiş olan tarihin yanında, bir önceki inceleme tarihinden itibaren en fazla
otuz gün içindeki herhangi bir tarihte de, askerî savcının veya şüphelinin talebi
hâlinde askerî mahkemece yapılması öngörülmektedir.
MADDE 23 - Yapılan düzenleme ile madde başlığı içeriğine uygun
olarak değiştirilmekte, tutuklama müzekkeresi kaldırıldığından birinci fıkradaki
“tutuklama müzekkeresi” ibaresi “tutuklama kararı” olarak düzeltilmekte ve
madde metninin dili sadeleştirilmektedir.
MADDE 24 - Yapılan düzenleme ile ilgili fıkra metinlerinin dili
sadeleştirilmekte, düzenlemeye konu işlemin soruşturma safhasına ait olması
nedeniyle metinde geçen “sanık” ibareleri “şüpheli” olarak düzeltilmektedir.
MADDE 25 - İfade alma ve sorgu ile ilgili bazı hükümlerin Ceza
Muhakemesi Kanununda yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı
Kanunun bu hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 inci
madde ile Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır.
175
Ayrıca madde başlığı içeriğine uygun olarak değiştirilmekte; madde
metninde ve başlıkta geçen kavramın her iki evredeki işlemler ile ilgili olması
nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak
“sanık” ibaresi “şüpheli veya sanık” şeklinde düzeltilmektedir.
Asker olmayan şüpheli ve sanıkların savaş zamanında getirilmesine
ilişkin düzenleme muhafaza edilmektedir.
MADDE 26 - Yapılan düzenleme ile ilgili fıkra metninin dili
sadeleştirilmekte, düzenlemeye konu işlemin soruşturma safhasına ait olması
nedeniyle metinde geçen “sanık” ibaresi “şüpheli” olarak düzeltilmektedir.
MADDE 27 - Savunma ile ilgili bazı hükümlerin Ceza Muhakemesi
Kanununda yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu
hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 inci madde ile
Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır.
Ancak düzenleme ile savaş hâlinde müdafi sayısının sınırlandırılacağına
dair hüküm muhafaza edilmektedir.
MADDE 28 - Soruşturma evresi ile ilgili işlemler olması nedeniyle,
Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak madde
metninde yer alan “sanık” ibareleri “şüpheli” şeklinde değiştirilmekte, atıf
yapılan kanun ismi “Ceza Muhakemesi Kanunu” olarak düzeltilmektedir.
MADDE 29 - Soruşturma evresi ile ilgili işlemler olması nedeniyle,
Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede ve
başlıkta yer alan “hazırlık soruşturması” ibaresi “soruşturma”, “sanık” ibaresi
“şüpheli” ve “zapt” ibaresi “el koyma” şeklinde değiştirilmektedir.
MADDE 30 - Yapılan düzenleme ile maddede değişiklik yapılarak,
Ceza Muhakemesi Kanununun 161 inci maddesine paralel olarak askerî
savcının soruşturma kapsamındaki yetkileri genişletilmektedir.
MADDE 31 - Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları
dikkate alınarak maddede yer alan “hazırlık soruşturması” ibaresi “soruşturma”
şeklinde değiştirilmektedir.
MADDE 32 - Soruşturmanın tatili müessesesine son verildiğinden buna
ilişkin ifadeler madde metninden çıkartılmakta, metnin dilindeki yazı hataları
düzeltilmektedir.
MADDE 33 - Soruşturma evresi ile ilgili işlem olması nedeniyle, Ceza
Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan
“sanık” ibaresi “şüpheli” şeklinde değiştirilmektedir.
176
MADDE 34 - Soruşturma evresi ile ilgili işlem olması nedeniyle, Ceza
Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan
“sanık” ibaresi “şüpheli” şeklinde değiştirilmektedir.
MADDE 35 - Soruşturmanın tatili müessesesi Ceza Muhakemesi
Kanunu ile kaldırıldığından buna ilişkin ifadeler madde metninden
çıkartılmakta, metnin dilindeki yazı hataları düzeltilmektedir.
MADDE 36 - Soruşturma evresi ile ilgili işlem olması nedeniyle, Ceza
Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan
“sanık” ibaresi “şüpheli” şeklinde değiştirilmekte, imlâ kurallarına uyum
açısından “15” rakamı yazı ile ifade edilmektedir.
MADDE 37 - Genel atıf nedeniyle kamu davasının açılmasına ilişkin
Ceza Muhakemesi Kanununun hükümleri askerî yargıda da uygulanacağından,
maddede değişiklik yapılarak, iddianamenin iadesi kararına karşı kanun yolunu
askerî yargıya özgü şekilde düzenlemektedir.
MADDE 38 - Düzenleme ile kanun yollarına başvurabilecek kişiler
Ceza Muhakemesi Kanununa paralel olarak sayılmakta, anılan kanundan farklı
olarak teşkilâtında mahkeme kurulu komutanın yetkileri korunmaktadır.
Şüpheli veya sanığın kanunî temsilcisi, eşi ve müdafinin kanun
yollarına başvurabilmesine ilişkin Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan
hükümler genel atıf nedeniyle askerî yargıda da uygulanacağından madde
metninden çıkarılmaktadır.
MADDE 39 - (A) bendinde yapılan düzenleme ile ölüm cezaları
yürürlükten kaldırıldığından “ölüm cezası” ibaresi madde metninden
çıkartılmakta; “hürriyeti bağlayıcı ceza” ibaresi yerine 5237 Sayılı Türk Ceza
Kanunundaki terminolojiye uygun olarak “hapis cezası” kullanılmaktadır.
Ceza Muhakemesi Usulü Kanununa paralel olarak düzenlenmiş bulunan
(B) bendi, yeni ceza sistemi dikkate alınarak Ceza Muhakemesi Kanununun
istinaf yoluna başvurulamayan hükümler ile ilgili düzenlemesi paralelinde
değiştirilmektedir. Bu değişiklik nedeniyle; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun
“Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50 nci maddesinin
beşinci fıkrasının “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre
çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.” şeklindeki hükmü ve yeni mevzuatta
647 Sayılı Ceza İnfaz Kanununun 4 üncü maddesindeki “Bu hükmün
uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez.” şeklinde
herhangi bir düzenleme bulunmaması dikkate alındığında, ister kısa süreli hapis
cezasına seçenek olarak adlî para cezasına çevrilen mahkûmiyet hükmü olsun
isterse doğrudan adlî para cezasına hükmedilsin, sonuç olarak gün olarak
belirlenen adlî para cezası ile yirmi ilâ yüz lira arasında takdir edilecek miktarın
177
çarpımı sonucu ikibin liradan az adlî para cezasına hükmedilmesi hâlinde bu
hüküm hakkında temyiz yolu kapalı olacaktır.
İkinci fıkradaki düzenleme ile Ceza Muhakemesi Kanunundan farklı
olarak temyiz edilemeyen bu kararlara karşı 243 üncü madde kapsamında kanun
yararına bozma yoluna başvurulabileceğine dair hüküm korunmaktadır.
MADDE 40 - Düzenleme ile madde metninde yer alan “kanuna
aykırılık” ibareleri Ceza Muhakemesi Kanunu paralelinde “hukuka aykırılık”
şeklinde değiştirilmektedir.
Yargılamanın konusunu oluşturan cezaî uyuşmazlık çözüldükten ve
maddî gerçeğe ulaşıldıktan sonra ilgili hukuk kuralının eksik veya yanlış
uygulanması veya hiç uygulanmaması, hukuka aykırılığı oluşturur.
Hukuk kuralı deyimi, temel hukuk ilkelerini, yazılı olan ve olmayan
hukuk kurallarını, yargılama hukukuna ilişkin kurallarla maddî hukuka ilişkin
kuralların tümünü kapsar.
Temyiz başvurusunun hükmün hukuka aykırı olması nedenine
dayandırılması gerekir. Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu
ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde, elbette ki, hukuka
aykırılık oluşturur.
MADDE 41 - Maddede yapılan değişiklik ile Teşkilatında askerî
Mahkeme kurulan komutan ile askerî savcıya, başvuru nedenlerini yazılı temyiz
başvurularında gerekçeleriyle birlikte ve açıkça göstermeleri, bu yazılı temyiz
taleplerinin ilgililere tebliği zorunluluğu getirilmekte ve ilgililere temyiz
sebeplerine karşı cevap verebilme hakkı getirilmektedir.
MADDE 42 - Düzenleme ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarının bir gereği olarak ve Askerî Yargıtayca başlatılan uygulamaya yasal
dayanak getirilmektedir. Buna göre, tebliğname hükmü temyiz etmeleri veya
aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi hâlinde sanık veya müdafii ile
katılan veya vekillerine tebliğ olunacaktır. Kendisine tebliğ olunan taraf tebliğ
tarihiden itibaren bir hafta içinde tebliğnameye yazılı olarak cevap
verebilecektir.
Tebliğnamenin tebliğinde ortaya çıkabilecek sorunları gidermek
amacıyla, maddenin son fıkrasında üçüncü fıkra uyarınca yapılacak
tebligatların, Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre ilgililerin dava
dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olacağı hükme
bağlanmaktadır.
MADDE 43 - Madde başlığı, madde metninin içeriğine uygun olarak
değiştirilmektedir.
178
Ağır cezalı iş tabiri yerine Ceza Muhakemesi Kanununun 299 uncu
maddesine paralel olarak “ağır cezalı iş” tabirinden vazgeçilerek “on yıl ve daha
fazla hapis cezasına” ilişkin hükümler ibaresi kullanılmıştır. Buna göre, “on yıl
ve daha fazla hapis cezasına” ilişkin hükümlerin temyiz incelemelerinin
duruşmalı yapılabileceği öngörülmüştür.
Askerî Yargıtay, resen ya da sanık, katılan, müdafi veya vekilin isteği
üzerine zorunlu olarak, duruşmalı inceleme yapacaktır.
Duruşma isteme yetkisi yalnızca sanık, katılan, müdafi ve vekiline
tanınmıştır. Duruşma isteğinin temyiz dilekçesinde, sonradan da olsa mutlaka
temyiz süresi içinde ileri sürülmesi gerekir.
Hapis cezasını gerektiren birden çok suç işlenmişse, her bir eylem için
verilmiş cezaya göre duruşma istenebilir.
Ceza Muhakemesi Kanunundan farklı olarak Askerî Yargıtayın lüzum
görmesi üzerine bir yıldan fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerin temyiz
incelemesinin de duruşmalı yapılabileceği de öngörülmektedir.
Duruşma günü sanığa, katılana ve isteği üzerine müdafi ve vekiline
bildirilir. Sanık ve katılan duruşmada hazır bulunabileceği gibi kendisini bir
avukatla da temsil ettirebilir. Sanık ve katılan duruşmaya gelmez, avukat da
göndermezse inceleme duruşmasız yapılır.
Tutuklu sanık duruşmaya katılmak isteminde bulunamaz.
MADDE 44 - Yapılan değişiklik ile temyiz incelemesinin duruşmalı
yapılmasını isteme yetkisinin katılan ve vekiline de tanınması nedeniyle, katılan
ve vekilinin de duruşma usulündeki hak ve yetkileri belirlenmektedir.
MADDE 45 - Duruşmanın tatili müessesesine son verildiğinden madde
metni bu duruma göre düzeltilmektedir.
MADDE 46 - Düzenleme ile madde metninde yer alan “kanuna
aykırılık” ibareleri Ceza Muhakemesi Kanunu paralelinde “hukuka aykırılık”
şeklinde değiştirilmektedir.
MADDE 47 - Düzenleme ile madde metninde yer alan “kanuna
aykırılık” ibareleri Ceza Muhakemesi Kanunu paralelinde “hukuka aykırılık”
şeklinde değiştirilmektedir.
MADDE 48 - Madde ile Ceza Muhakemesi Kanununun 306 ncı
maddesine paralel bir düzenleme getirilmekte ve bozmada sirayetin alanı
genişletilmektedir. Buna göre:
Mahkemece verilen hüküm, temyiz etmeyen sanık yönünden kesinleşir
ve infaz edilebilir hâle gelir. Kural bu olmakla beraber aynı mahkemece aynı
hükümle cezalandırılan sanıklar hakkında birbiriyle çelişen sonuçların
179
doğmasının önlenmesi, adalet düşüncesiyle ve bazı koşullarda Askerî
Yargıtayın bozma kararından temyiz etmeyen sanıkların da yararlandırılması
uygun görülmüştür.
Bunun için;
1. Aynı mahkemece aynı kararla birden çok sanığın hükümlendirilmesi,
2. Sanıkların fiilinde Ceza Muhakemesi Kanununun 8 inci maddesinde
tanımlanan nitelikte bağlantı bulunması,
3. Hükmün teşkilatında askerî mahkeme kurulan komutan, askerî savcı,
katılan veya sanıklardan bir veya birkaçınca ve sanıkların tümünü
kapsamayacak şekilde temyiz edilmiş olması,
4. Hükmün hukuka aykırılık nedeniyle sanık yararına bozulması,
5. Bu bozmanın hükmü temyiz etmeyen veya kendileriyle ilgili temyiz
bulunmayan sanıklara da uygulanma olanağına sahip olması gerekecektir.
Temyiz etmeyen deyimine; temyiz yoluna hiç başvurmayan, süresinden
sonra başvuran, temyiz istemi reddolunanlar dahildir.
Askerî Yargıtay, bozma kararında, temyiz etmeyen sanıklardan
hangilerinin yararlanacağını gösterir; ancak gösterilmemiş olması yararlanmayı
önlemez. Mahkeme kanun gereği olarak bu durumu gözetmek zorundadır.
Bu bozmayla temyiz yoluna başvurmayan sanıklar hakkında kesinleşen
hüküm de ortadan kalkar, aynı sanıklarla ilgili olarak yeniden hüküm kurmak
gerekir.
MADDE 49 - Düzenleme ile Ceza Muhakemesi Kanununun 307 nci
maddesi hükmüne paralel olarak, bozmadan sonra yapılan yargılama sonunda
verilecek cezanın önceki hükümdeki cezadan daha ağır olamayacağı kuralı,
hükmün yasal temsilcisi ve eşi tarafından sanık yararına temyiz edilmesi hâlini
de kapsayacak şekilde genişletilmektedir. Bu kural gerek cezanın türü ve
gerekse süresi bakımından geçerli olup, suç niteliği yönünden uygulama yeri
bulunmamaktadır.
Ayrıca bozmaya karşı diyecekleri tespit edilemediği hâlde
yokluklarında dava bitirilebilecekler arasına sanık ve katılanın müdafii ve vekili
de eklenmekte, ancak “dosyada bilinen adreslere” tebligat çıkartılması yeterli
sayılmaktadır.
MADDE 50 - Yapılan düzenleme ile Ceza Muhakemesi Kanununun
311 inci maddesine paralel olarak bir fıkra eklenmekte, bu suretle; ceza
hükmünün İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin
veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması yargılamanın
yenilenmesi sebebi olarak belirlenmektedir. Hükümlü lehine yargılamanın
yenilenmesi için maddede sayılan diğer nedenler bakımından bir süre
180
öngörülmemiş olmasına karşılık, (F) bendinde sayılan neden yönünden
başvuruda bulunma süresi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının
kesinleştiği tarihten itibaren hak düşürücü süre niteliğindeki bir yılla
sınırlandırılmaktadır. Bu süre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 44 üncü
maddesi anlamında kararın kesin nitelik kazandığı tarihten itibaren işlemeye
başlayacaktır.
MADDE 51 - Cezayı gerektiren bir eylemin varlığı iddiasına dayanan
yargılamanın yenilenmesi istemi ancak, bu fiilden dolayı kesinleşmiş bir hüküm
bulunması veya bu fiil hakkında kuvvetli delil bulunmamasından başka bir
nedenle bir ceza soruşturmasına başlanamamış veya başlanan soruşturma ve
kovuşturmaya devam edilememiş olması hâllerinde kabul edilebilebilmektedir.
Bu hüküm karşısında, örneğin aleyhte tanıklık yapan bir kimsenin,
yalan tanıklıktan kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olması veya bu suçtan
dolayı kuvvetli delil bulunmaması dışında bir nedenle hakkında ceza
soruşturmasına başlanamamış veya devam edilememiş olması hâlinde, yenileme
talebinde bulunulabilecektir.
Maddeye eklenen fıkra gereğince, yukarıdaki örnekte olduğu gibi yalan
tanıklığı ispata yarayan yeni olaylar ve deliller varsa, yenileme istemi 228 inci
maddenin birinci fıkrasının (E) bendine dayandırılacaktır.
MADDE 52 - Düzenleme ile, Ceza Muhakemesi Kanununun 309 ve
310 uncu maddelerine paralel değişiklik yapılmaktadır. Bu kapsamda;
1. Madde başlığı, düzenlemenin içeriğine uygun olarak değiştirilmekte,
2. Davanın esasını çözen hükümlere ilişkin kanun yararına bozmanın
yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyeceğine dair kurala istisna
getirilmekte ve bozmanın, savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu
doğurmuş usul işlemlerine ilişkin olması hâlinde, kararı veren hâkim veya
mahkemenin yeniden yargılama yapıp önceki mahkûmiyetten daha ağır
olmamak koşuluyla yargılama sonucuna göre hüküm kuracağı öngörülmekte,
3. Millî Savunma Bakanının başvuruda bulunduğu hâller hariç olmak ve
bir mahkûmiyet hükmünün içerdiği cezanın kaldırılması veya hükümlüye daha
hafif bir cezanın verilmesi gerektiği hâllerle sınırlı olmak üzere, Askerî
Yargıtay Başsavcısına da kanun yararına olarak Askerî Yargıtaya resen
başvurabilme yetkisi getirilmektedir.
MADDE 53 - Yapılan düzenleme ile cezada kanunîlik ilkesine uygun
olarak cezaevindeki hükümlülere uygulanacak disiplin cezaları ve tedbirleri ile
tutuklular hakkındaki kısıtlayıcı önlemler konusunda Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna atıf yapılmaktadır.
181
MADDE 54 - Askerî Ceza Kanununda yapılan değişiklik
doğrultusunda bu Kanunun maddelerine yapılan atıflar, karşılığı olan yeni
madde numaraları belirtilmek suretiyle düzeltilmektedir.
MADDE 55 - Ölüm cezaları kaldırılmış ve hürriyeti bağlayıcı ceza
yerine hapis cezası ibaresi kabul edilmiş olduğundan, madde metninden ölüm
cezası ibaresi çıkarılmakta, “hürriyeti bağlayıcı ceza” ibaresi “hapis cezası”
olarak değiştirilmektedir.
MADDE 56 - “Şahsî hürriyeti bağlayıcı ceza” ibaresi, 5237 Sayılı Türk
Ceza Kanunundaki ibarelere uygun olarak “hapis cezaları” şeklinde
değiştirilmektedir.
MADDE 57 - Madde metninde yer alan “para cezası” ibareleri 5237
Sayılı Türk Ceza Kanunundaki ibarelere uygun olarak “adlî para cezası”
şeklinde değiştirilmektedir.
MADDE 58 - Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenen hususların
ayrıca 353 Sayılı Kanunda yer almasına gerek görülmediğinden bu nitelikteki
hükümler müteakip madde ile yürürlükten kaldırıldığından Ceza Muhakemesi
Kanununa genel atıf yapılmıştır. Askerî yargıda uygulama olanağı bulunmayan
hükümler ayrık tutulmuştur.
Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanununda geçen bazı terimlerin askerî
yargıda hangi terimlerin karşılığı olduğu belirtilmiştir.
MADDE 59 - Kanunun yürürlüğe girmesi ile yürürlükten kalkacak
hükümler belirtilmektedir.
MADDE 60 - Yürürlük maddesidir.
MADDE 61 - Yürütme maddesidir.
182

Benzer belgeler