Mart - Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Transkript

Mart - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını
BAYRAKTAR'DAN
MÜSTEŞAR MİRMAHMUTOĞULLARI'NA
ZİYARET
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları’nı makamında
ziyaret etti.
Bayraktar ve Mirmahmutoğulları, ziyarette, tarımdaki gelişmeleri değerlendirdiler.
>>Sayfa 4
Yıl: 5 | Sayı: 51 | MART 2013
www.tzob.org.tr
BAYRAKTAR
RİZE VE ORDU
GÜNLERİ'NDE...
DAHA YEŞİL BİR TÜRKİYE İÇİN
ORDU
TİGEM GENEL MÜDÜRÜ
BİLDEN, TZOB’DA
TZOB Genel Başkanı, Ankara’da Atatürk Kültür
Merkezi’nde düzenlenen Ordu İli Tanıtım Günleri’ni
ziyaret etti.
>>Sayfa 4
"Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
TZOB’un, 750 Ziraat Odası ve 5,5 milyon çiftçisiyle yapacağı ağaçlandırma
seferberliğini, Ankara’da ilk fidanları dikerek başlattılar."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nden kuruluşunun 50. yılında 'Hatıra Ormanları'
RİZE
Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı ile yaptığı protokol çerçevesinde, 750 Ziraat Odası ve 5,5 milyon çiftçinin katılımıyla uygulamaya koyduğu “TZOB Ağaçlandırma Seferberliği” startı,
Ankara’da yapılan törenle verildi.
PRİM KESİNTİSİNE DÜZENLEME
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Ankara Kuzey Çevre
Yolu İvedik Yolu kavşağına yakın bir bölgede tahsis edilen arazide yapılan ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun da katıldığı törende, ilk fidanları dikmenin
heyecanını yaşadıklarını belirtti.
>>Sayfa 3
ŞUBAT AYI
ENFLASYON
RAKAMLARI
TZOB Genel Başkanı, Ankara’da Atatürk Kültür
Merkezi’nde düzenlenen Rize İli Tanıtım Günleri’ni
ziyaret etti.
>>Sayfa 4
AYIN KONUSU
KESME ÇİÇEK SEKTÖRÜ
■ SÜS BİTKİSİ YETİŞTİRİCİĞİ VE
KESME ÇİÇEK SEKTÖRÜ >>Sayfa 14
■ MENDERES İLÇESİ ÖRTÜ ALTI KESME
ÇİÇEK YETİŞTİRİCİLİĞİ >>Sayfa 14
■ BİR BUKET ÇİÇEK >>Sayfa 15
■ TÜRKİYE'DE KESME ÇİÇEKÇİLİK >>Sayfa 15
■ SÜS BİTKİLERİ İHRACATIMIZDAKİ EN ÖNEMLİ
KALEM - KESME ÇİÇEKÇİLİK >>Sayfa 16
■ YALOVA SÜS BİTKİLERİ ÜRETİCİLİĞİ >>Sayfa 17
■ SÜS BİTKİLERİ ÜRETİMİ VE TİCARETİ >>Sayfa 17
■ GÜL'ÜN BAŞKENTİ ISPARTA >>Sayfa 18
■ ANTALYA'DA KESME ÇİÇEK SEKTÖRÜ >>Sayfa 18
■ ÇİÇEĞİN BAŞKENTİ BAYINDIR >>Sayfa 19
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı ve
SGK Yönetim Kurulu Üyesi Şemsi Bayraktar, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri üzerinden prim borcu olmayan üreticilerden
kesinti yapılmayacağını bildirerek...
>>Sayfa 7
Bayraktar: "Tarımın genelinde yıllık üretici enflasyonu yüzde 6,93 gerilemesine karşın, Şubat’ta
yüzde 2,56 arttı" dedi.
>>Sayfa 9
TZOB HEYETİ TÜRKİYE TURUNDA
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekili
M. Nuri Şeyda Sorman, başkanlığındaki TZOB heyeti her ilde
Ziraat Odaları ile buluşuyor, tarımsal sorunları dinlemek üzere
toplantılar yapıyor.
>>Sayfa 5
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
2
Tarımdaki bu küçük ölçekli ve çok
parçalı yapı, teknolojinin ve uygun
girdilerin kullanılmasına ve rasyonel
tarım yapılmasına izin vermiyor; verimlilik artırılamıyor ve üreticilerimizin
gelirleri giderek düşüyor.
[SESLENİŞ]
Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım,
Geçtiğimiz ay sektörümüzle ilgili
genel bir değerlendirme yapmış, beklentilerimizi, tarımın sorunlarını ve bu
sorunlara ilişkin çözüm önerilerimizi
de Mart ayında paylaşacağımızı belirtmiştik.
Şunu peşinen belirtmeliyim ki,
2013’te en büyük beklentilerimizden
biri arazilerin bölünmesini önleyecek
miras hukuku hükümlerinin düzenlenmesidir.
Tarım topraklarımızın büyük bir kısmı, miras hukukundan kaynaklanan
olumsuzluklar nedeniyle üzerinde
karlı işletmelerin kurulmasına imkan
vermeyecek ölçüde küçük parçalara
ayrılmış; ekonomik olmaktan çıkmıştır.
Tarım işletme ölçeklerinin küçüklüğü
yanında çok parçalı olması, verimliliğin artmasının önündeki en büyük
engellerden birini teşkil etmektedir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın Türkiye genelinde 14
milyon hektar alanın toplulaştırılmasıyla ilgili çalışmalarını memnuniyetle
karşılıyor; bu çalışmaların hızlı bir şekilde sonuçlandırılması gerektiğinin
altını bir kez daha çiziyoruz. Arazi toplulaştırılması; çiftçilere sağlayacağı
yararların yanı sıra yatırımlar açısından ve sosyal açıdan ülkemize önemli faydalar sağlayacaktır.
Ayrıca, bir yandan arazileri toplulaştırırken, mevcut tarım topraklarının
yeniden parçalanmaması için, miras
hukukunun en kısa zamanda değiştirilmesi, tarım arazilerinin mirasla
parçalanmasının önlenmesi tarımımız
için hayati önem taşımaktadır.
Değerli çiftçi dostlarım,
Uzun süredir önemsediğimiz,
hayvancılığımıza önemli katkı sağlayacağına inandığımız ve yetkililere
her platformda ilettiğimiz, hayvancılık
sektöründe müdahale kurumlarının
oluşturulmasıyla ilgili talebimizi dikkate alan çalışmayla ilgili olarak, Et ve
Balık Kurumu’nun adının “Et ve Süt
Kurumu” olarak değiştirileceğini Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç'ın
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında
yaptığı açıklamalarla öğrendik.
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak
üreticinin en büyük meslek örgütünün
sesine kulak veren, başta Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve
Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız M. Mehdi Eker olmak üzere
emeği geçen herkese, şahsım ve camiam adına teşekkür ediyorum.
Karşılıksız verilmesi planlanan
2013 destekleri bir önceki yıla göre
önemli ölçüde artırılmıştır. Tarım sektörünün potansiyelini değerlendirmesi
açısından sektöre verilen desteklerin
daha da artırılması gereklidir.
2013 yılında tarım sektörünün genel istihdam içindeki yerini korumasını
bekliyoruz. Bu yıl tarım ve gıda maddeleri ihracatının artması yine beklentilerimiz arasında yer alıyor.
Hayvancılık sektörümüzde ise temel beklentimiz, ithalatın tamamıyla
yasaklanması ve ülke gündeminden
tamamıyla çıkarılmasıdır. Tavukçulukta, soya, mısır, yem katkısı gibi ham
maddelerin yerli üretiminin desteklenerek, ihtiyacın ülke içinden karşılanmasını sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Küçükbaş hayvancılığa verilen
destekleri çok olumlu buluyor ve artarak devam etmesini bekliyoruz.
Çiftçilerimizin daha uygun fiyatla
tohum temin edebilmesi için sebze
tohumluklarında ve fidelerinde uygulanmakta olan KDV, diğer tohumluklarda olduğu gibi yüzde 1’e indirilme-
lidir. Sertifikalı tohumluk kullanımının
yaygınlaştırılması için verilen desteklere artırılarak devam edilmelidir.
Sadece Ziraat Bankası ve Tarım
Kredi Kooperatifleri aracılığıyla uygulanan sübvansiyonlu kredi, diğer
kamu bankalarını da kapsamalıdır. Bu
uygulamayla bu iki kurum üzerindeki
fazla yük kaldırılmalı, üretici daha rahat düşük faizli kredi kullanabilmelidir.
Kuraklık ile tarla ürünlerinde yaşanan don en kısa zamanda sigorta
kapsamına alınmalıdır.
Değerli arkadaşlarım,
Hepinizin malumu olduğu gibi,
büyük bir erozyon ve küresel ısınma
tehdidiyle karşı karşıyayız. Bu bakımdan ağaçlandırma fevkalade önemli. Bu çerçevede, Orman ve Su İşleri
Bakanlığımız ile yaptığımız protokol
doğrultusunda, 750 Ziraat Odamız
ve 5,5 milyon çiftçimizin katılımıyla
uygulamaya koyduğumuz “TZOB 50.
Yıl Ağaçlandırma Seferberliği”ni, ay
içinde Ankara’da, Sayın Bakanımız
Veysel Eroğlu’nun da katıldığı törenle başlattık. Ülkemiz için fevkalade
önem verdiğimiz bu projeyle, 81 ilimizde Ziraat Odaları 50. Yıl Ormanı
oluşturacağız. Örnek teşkil edecek
projeye, bütün arkadaşlarımın tam
destek vereceğine olan inancımla,
yılın tamamının, sorunlardan ve afetlerden uzak; ürünü bol, kazancının
bereketli olmasını diliyor; hepinize
sağlık, mutluluk ve işlerinizde başarılar temenni ediyorum.
DAHA YEŞİL BİR TÜRKİYE İÇİN...
kavşağına yakın bir bölgede tahsis edilen arazide yapılan ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu’nun da katıldığı törende, büyük önem verdikleri proje çerçevesinde ilk fidanları dikmenin heyecanını yaşadıklarını belirtti. Bayraktar, “750
Ziraat Odamız ve 5,5 milyon çiftçimizle
ağaçlandırma seferberliğini başlatıyoruz.
TZOB olarak bu yıl kuruluşumuzun 50. yılını kutluyoruz. Bu bakımdan, 81 ilde oluşturacağımız ormanlara 'Ziraat Odaları 50.
Yıl Hatıra Ormanı' adını verdik” dedi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile yaptığı protokol çerçevesinde, 750 Ziraat Odası ve
5,5 milyon çiftçinin katılımıyla uygulamaya koyduğu “TZOB Ağaçlandırma Seferİmtiyaz Sahibi
TZOB Adına
M. Nuri Şeyda Sorman
Genel Yayın Müdürü
Bekir Şinasi Özdemir
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ebru Mine Esen
Görsel Yönetmen
Mustafa Abadan
berliği” startı, Ankara’da yapılan törenle
verildi.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ankara Kuzey Çevre Yolu İvedik Yolu
Yayın Kurulu
M. Hikmet Yavuzyiğit
Metin Türkyılmaz
Ömer Kaya
Salim Altay
Hasan Hüseyin Coşkun
Prof. Dr. Mevhibe Albayrak
Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
Prof. Dr. Erdoğan Güneş
Dr. Özden Hiçbirol
Seferberliğin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın huzurunda Bakan Eroğlu ile
imzaladıkları protokolle başlatıldığını hatırlatan Bayraktar, Eroğlu ve bütün Bakanlık
teşkilatına teşekkür etti. Bayraktar, Bakan
Eroğlu’nun ağaçlandırma programlarını
birlikte başlatma önerisi için de, “Bundan
şeref duyarız; bütün teşkilatımızla ülkemizin ağaçlandırılması hedefinde üzerimize
düşen ne varsa yapmaya hazırız” değerlendirmesinde bulundu.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi
Eker ile birlikte imzaladıkları “Kadın Çiftçi Eğitimi” konusunda da büyük mesafe
aldıklarını ve pilot illerden başlayarak eğitime başladıklarını, eğitimini tamamlayan
kadın çiftçilere sertifikaların dağıtıldığı bilgisini verdi.
Çok önemli bir proje…
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin, bütün
odalarıyla birlikte ağaçlandırma seferberliğine çok büyük önem verdiğinin altını çizen Bayraktar, şöyle devam etti:
“Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın
1000 günde 1000 gölet projesini hayata geçirmesi fevkalade önemlidir. Biz bu
programı Orman ve Su İşleri Bakanımız
ile Türkiye’nin değişik bölgelerinde de
yapmak istiyoruz. Pilot olarak tespit ettiğimiz bölgelerimizde ağaçlandırma seferberliğine devam edeceğiz. Dünyada
doğal kaynaklar büyük bir hızla tükeniyor. Bir taraftan ormanlar tahrip ediliyor,
su kaynakları hızlı bir şekilde yok ediliyor.
Tarım alanları kötü bir şekilde kullanılıyor.
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Yapım Ajansı
Basım Tarihi
20.05.2013
Yönetim Yeri
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
GMK Bulvarı No: 25
Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
e-mail:[email protected]
Kurumsal Yayıncılık | Pazarlama İletişimi
312 447 48 25
Dağıtım
PTT Kargo
Baskı
MRK Baskı ve Tanıtım Hizmetleri
Ağaç İşleri Sanayi Sitesi 1357. Sokak
No: 41 Ostim / ANKARA
Tel: 312 354 54 57
Ziraat Odaları aylık yayını basın ahlak
kurallarına uymayı taahhüt eder.
Yayımlanan yazıların sorumlulukları
sahiplerine ait olup, Birliğimiz görüşlerini
yansıtmamaktadır. Dergide yayımlanan
yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla,
diğer yayın organlarında yayımlanabilir.
Gönderilen yazılar iade edilmez.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
3
mek istiyoruz. İşte bu hedeflere ulaşmak
için bu sorunları çözmemiz lazım” dedi.
Bakan Eroğlu’nun sözleri…
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu da törende yaptığı konuşmada,
Türkiye Ziraat Odaları Birliği öncülüğünde 81 ilde orman oluşturulmasının büyük
mutluluk kaynağı olduğunu belirtti. Eroğlu, “Ağaçlandırma seferberliği başlatıyoruz. Ankara’yı yemyeşil yapacağız, Ankara bozkır olmayacak” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
talimatıyla başladıkları eylem planı çerçevesinde ağaçlandırma seferberliğinde
dünya çapında bir rekora imza atıldığını
kaydeden Eroğlu, “Yaptığımız bütün bu
çalışmalarla, erozyon, su kaynakları, ormancılık faaliyetlerimizle çiftçimizin yanındayız. Ağaçlandırmadaki bu faaliyette
de muhteşem bir işbirliği gerçekleştirdik”
değerlendirmesinde bulundu.
Eroğlu, 2007’den sonra yapılan
çalışmalarda Türkiye coğrafyasında
Belçika’nın yüzölçümünü kapsayacak
kadar arazide fidanları toprakla buluşturduklarını belirtti.
Bütün bunlar dünyada büyük bir erozyona sebebiyet veriyor. Büyük bir erozyon tehdidi ve küresel ısınmayla karşı
karşıyayız. Bu bakımdan ağaçlandırma
fevkalade önemli. Aşağı yukarı dünyada
110 ülkede erozyon tehdidi var. 24 milyar
ton arazi besin değerleri içinde erozyonla kaybediliyor.Ülkemizde topraklarımızın
yüzde 90’ının da erozyon tehdidi altında
olduğunu biliyoruz. Tarım sektöründe bu
rakam yüzde 60’lara yakın. Bu rakam da
fevkalade büyük. Su kaynaklarını da çok
iyi kullandığımızı da söyleyemeyiz. Özellikle son yıllarda hükümetimizin basınçlı
sulamaya verdiği destek önemli. Bunu 50
sene önce yapmamız gerekirdi. Maalesef
su kaynaklarını hoyratça kullandık.”
Ülkemiz, kuraklık tehdidi altında
Toprak ve orman kadar su kaynaklarının kullanımının da büyük önem taşıdığına vurgu yapan Bayraktar, “Ülkemiz,
küresel ısınmadan kaynaklı kuraklık tehdidi altında. Su kaynaklarımızın rasyonel
kullanımında, Hükümetinizin de destek
verdiği damlama ve basınçlı su yöntemleri fevkalade öneme sahip” dedi.
Dünyada enerji ve gıdanın en önemli
emtia haline geldiğinin altını çizen Bayraktar, şöyle devam etti: “Dünya nüfusunun çok büyük bölümünü barındıran Çin
ve Hindistan gibi ülkelerde beslenme alışkanlıkları değişiyor. Arzdaki yavaşlamaya
karşın talepte büyük artış var. Kafkaslarda, Asya’da, Kuzey Avrupa’da ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da gıda fiyatları artıyor.
Ülkemiz dışında dünya genelinde,
tarımdaki üretici fiyatları endeksi (ÜFE)
genel ÜFE’nin üzerinde. Bugünümüz ve
gelecek nesillerimiz için bu durumu sürdürebilmek, gıda güvencesini sağlayabilmek için ormanlarımızı, toprağımızı ve su
kaynaklarımızı en rasyonel şekilde kullanmak zorundayız.”
Sulama yatırımlarının hızla
bitirilmesi gerekli
Tarım sektöründeki yapısal sorunlara
işaret eden Bayraktar, ''Sulama yatırımlarının hızla bitirilmesi, arazi toplulaştırılması
ve miras hukukunun değiştirilerek arazinin
parçalanmasının engellenmesi gerekli.
Sayın Başbakanımızdan söz aldım. İnşallah miras hukukunu değiştireceğiz, parçalanmayı önleyeceğiz'' diye konuştu.
Bilim adamlarının çalışmalarında,
Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın, Ortadoğu ve Akdeniz bölgesinin kuraklık
tehdidi altında olduğunun görüldüğünü
belirten Bayraktar, şunları söyledi: “Bunun tedbirlerini de düşünmek zorundayız.
Sağlıklı bir dünyada yaşamak bir tarafa,
çevre koşullarını iyileştirmemiz önemli
ama dünyada enerji sektörü ve gıda sektörü en önemli emtialar haline gelmiştir.
Spekülatörlerin gıdayla nasıl uğraştıklarını fiyat manipülasyonlarından görüyoruz. Gıda fiyatlarının hızlı bir şekilde
arttığını izliyoruz. Bunun çok değişik sebepleri var. Dünya nüfusu her yıl Türkiye
kadar artıyor. Artık Çin, Hindistan gibi ülkeler pirinç yemiyor, et ve süt tüketiyor.
Ve bunların refah seviyesi artıyor. Artık
arabalarının depolarını bioyakıtla dolduruyorlar. Bioyakıt yaparken de tarım ürünlerini kullanıyorlar. Bu sebeplerden dolayı
arzda meydana gelen yavaşlama ve müthiş bir talep artışı sonucu dünyada gıda
fiyatları yükselmeye başladı.
Erozyonu önleyemez, orman kaynaklarımızı heba edersek, yeni orman alanları
açamazsak, tarım kaynaklarımızı verimli,
rasyonel ölçüde kullanmamız mümkün
mü? Mümkün değil. İşin başı burası.
Her zaman söylüyoruz. Yapısal sorunlarımız var diyoruz. Nedir bunlar? Sulama yatırımlarını hızlı bir şekilde bitirmeniz
gerekiyor. GAP, KOP, DAP gibi projelere,
Türkiye’de barajların bitirilmesine fevkalade önem veriyoruz.
Arazi toplulaştırılması, miras hukuku
ve arazi parçalanmasının önlenmesi sık
sık hükümetin gündemine taşıdığımız sorunlarımızdandır. Sayın Başbakanımızdan
söz aldım. İnşallah miras hukukunu da
değiştirerek parçalanmayı önleyeceğiz.
Ama bütün bunları yaparken, ormanlarımızı hoyratça kullanırsak, kesmeye devam edersek, kesilen yakılan alanlarda
ağaçlandırma yapamazsak, tarımda istediğimiz mesafeyi alamayız.”
Bayraktar, bu süreci dikkatli götürdüklerinde, yapısal sorunlar çözüldüğünde,
anahtar kelime olan verimlilik yakalandığında Türkiye’nin bölgenin gıda ambarı
olacağını söyledi. Şemsi Bayraktar, “Hedefimiz büyük. 10 yıl sonra 150 milyar
dolarlık bir hasılayla ekonomiye katkı yapmak istiyoruz. Yetmez 50 milyar dolarlık
ihracat istiyoruz. 85 milyon nüfusu besle-
Bakan Eroğlu, Sapanca’da bu yıl Fidan ve Süs Bitkileri Borsası kurulacağını;
Türkiye'yi fidan ve süs bitkileri ihraç eden
ülke haline getireceklerini anlattı. Yaklaşık
4 milyon liralık bir borsayla fidan ve süs
bitkisi ihraç edeceklerini belirten Eroğlu,
10 yıl sonra gıda güvenliği ve gıda arzının
en önemli sektör olacağını dile getirdi.
Türkiye’yi gıda üretim ve ihracat merkezi haline getirmeyi planladıklarını bildiren Eroğlu, şunları söyledi: “2013 yılını
sulama yılı ilan ettik. 10 yılda 18 milyon
dekar alanı modern sulamaya açtık. Taşkın koruma, dere ıslahı ve yukarı havza
koruma çalışmalarına önem verdik. 2017
yılı sonuna kadar bütün havzalarda eylem
planı hazırladık. İlgili planı okudum ve hazırlıkların yapılması için talimatı verdim.
Barajların etrafında erozyonla mücadele
için yeşil kuşak ağaçlandırma seferberliği
yapıyoruz.”
Konuşmaların ardından, Bakan Eroğlu
ve Genel Başkan Bayraktar, birlikte hatıra
ormanına ilk fidanları dikti. Eroğlu ve Bayraktar, daha sonra, törende hazır bulunan
Ziraat Odası Başkanlarıyla bir araya geldi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
4
BAYRAKTAR’DAN
MÜSTEŞAR
MİRMAHMUTOĞULLARI’NA
ZİYARET
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat
Mirmahmutoğulları’nı makamında ziyaret etti.
Genel Başkan Şemsi Bayraktar ve
Bakanlık Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, görüşmede, tarım sektöründeki
gelişmeleri değerlendirdiler.
BAYRAKTAR ORDU GÜNLERİ'NDE
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Ordu İli Tanıtım
Günleri’ni ziyaret etti.
Bayraktar, Atatürk Kültür Merkezi’nde
açılan Ordu İli Tanıtım Günleri’nde, ilk
olarak Akkuş Ziraat Odası standını ziyaret
etti. Genel Başkan Bayraktar’a TZOB
Yönetim Kurulu Üyesi Nejat Gamzeli’nin
eşlik ettiği ziyarette, Akkuş ile özdeşleşen
kuru fasulye ile pekmez ikram edildi.
Daha sonra Orduspor Standı’na geçen Bayraktar’a burada, takımın atkısı he-
diye edildi; hatıra fotoğrafı çekildi. Genel
Başkan Bayraktar, Orduspor’a, Türkiye
liglerinde başarılar temennisinde bulundu.
Bayraktar, ardından sırasıyla Ordu
Üniversitesi, Ordu Arı Yetiştiricileri Birliği, Ordu İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Ordu Ticaret ve Sanayi
Odası, Ünye Belediyesi ve Perşembe
Belediyesi stantlarını gezdi. Bayraktar,
Perşembe Belediyesi Standını ziyaretinde yöreye özgü ceviz helvasını keserek,
ziyaretçilere ikram etti.
TZOB Genel Başkanı, Ankara’da Atatürk Kültür Merkezi’nde
düzenlenen Ordu İli Tanıtım Günleri’ni ziyaret etti.
BAYRAKTAR RİZE GÜNLERİ'NDE
SİAD Rize Şubesi, Çaykur standlarını
da gezdi. Şemsi Bayraktar’a, Güneysu
standında da yöresel çaydanlık takımı
hediye edildi. TZOB Genel Başkanı, özel
yetiştirilmiş Atmaca kuşunu kolunda tuttu.
Şemsi Bayraktar, Rize Tanıtım Günleri’nin
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Rize İli Tanıtım
Günleri’ni ziyaret etti.
Bayraktar, Atatürk Kültür Merkezi’nde
Rize Tanıtım Günleri’nde, Rize, Pazar, Fındıklı Ziraat Odalarının standlarını gezdi.
Ziyaret sırasında, Çay ve Gelişim TV’lerine demeç veren Bayraktar,
güzel bir organizasyon olduğunu bildirerek, katkıda bulunanlara teşekkür etti.
Genel Başkan Bayraktar’a TZOB Yönetim
Kurulu Üyesi Tuncer Başoğlu, Rize Ziraat
Odası Başkanı Nevzat Paliç, Pazar Ziraat
Odası Başkanı Nurettin İnce eşlik etti.
Çaykur’un Rize için öneminden bahsetti.
Son yıllarda çaya alternatif kivinin ikinci bir
ürün olarak öne çıktığını bildiren Bayraktar,
“Çay bahçeleri yaşlandı. Verimden düştü.
Daha kaliteli bir ürün için yeni dikimler yapılmalı. Devlet de bunu teşvik etmeli” dedi.
Bayraktar, ayrıca Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Rize Sanayi ve Ticaret
Odası, Rize Arı Yetiştiricileri Birliği, MÜ-
TZOB Genel Başkanı, Ankara’da Atatürk Kültür Merkezi’nde
düzenlenen Rize İli Tanıtım Günleri’ni ziyaret etti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
5
TZOB HEYETİ TÜRKİYE TURUNDA
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim
Kurulu Başkanvekili M. Nuri Şeyda Sorman, tarımsal sorunları dinlemek üzere
odaları ziyaret ettiklerini, sorunları yerinde tespit ettikten sonra, rapor haline
getirerek, başta Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere ilgili makamlara
iletilmesi için TZOB Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar’a arz edeceklerini bildirdi.
Sorman, oda ziyaretleri için 81 ilin
tamamını ziyaret etmeyi planladıklarını,
Mart ayı sonuna kadar çoğu ili ziyaret ettiklerini ve geniş katılımlı toplantılar yaptıklarını, kalan oda ziyaretlerini de Nisan
ayında gerçekleştireceklerini belirtti.
Nuri Şeyda Sorman ve TZOB Yönetim
Kurulu üyeleri, çeşitli illerde ziyaret ettikleri odalarda oda başkanlarıyla bir araya
geldiler ve basın toplantıları düzenlediler.
rini de aktaran Sorman; “Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığımızın yapmış olduğu projeleri destekliyoruz. Türkiye’de sadece ekmek israfının değil tüm israfların
önüne geçmemiz gereklidir. Hem üretim
fazlası tarımsal ürünlerin hem de tarımsal
bitkilerin artıklarından doğal enerji üretilmesini gündeme taşıyacağız. Tarımın
çöpünü dahi bu ülkede değerlendirme
amacındayız” dedi.
“Türkiye’deki tüm illeri tek tek gezerek
il ziraat odalarının sorunlarını ve Türkiye
tarımına yapılabilecek katkı hakkında fikir alışverişinde bulunuyoruz. Ziyaretler
neticesinde bölgelerin sorunlarını rapor
haline getireceğiz. Hazırlayacağımız bu
detaylı raporu, ilgililere aktaracağız.
Bütün illere ve bölgelere geziler düzenleyerek çiftçinin sorunlarını dinlediklerini,
Ziraat Odalarının başkanlarından bölgelerdeki sorunları aldıklarını bildiren Sorman,
“Bölgelerimizin sorunlarını en iyi bilen odalarımız yetkililerinden sorunları dinliyoruz.
Daha sonra rapora dönüştüreceğimiz bu
MUĞLA
BİTLİS
Sorman, ziyaret ettikleri odalardaki
temasların ardından yaptığı açıklamalarda, Türkiye’de tarım alanında üretim
planlaması eksikliği bulunduğunu, ülke
bazında belli bir üretim planlaması yapılmamış olmasının yıllık 45-50 milyar
dolarlık israfa sebebiyet verdiğini
söyledi.
Üretim planlaması gerekiyor
Bir tarım ülkesi olan Türkiye’de, üreticiler yüksek girdi maliyetleri neticesinde
üretemez duruma düştüler. Hedefimiz
Türkiye’deki tarım politikalarının yeniden
yapılanmasını sağlamak ve ülke ekonomisine daha fazla katkıda bulunmak. Bu
politikaları düzeltmek ve çiftçimizin gelir
sorunların çözümü için çalışmalar yaparak
geri dönüşümüz olacaktır” dedi.
Toplantılarda Türkiye tarımındaki gelişmeler ve sorunlar hakkında da bilgi veren Sorman, Türkiye’nin bir tarım ülkesi
olmasına rağmen üreticilerin yüksek girdi
maliyetleri neticesinde üretim yapmakta
Oda ziyaretlerinde oda yöneticileriyle yapılan görüş alışverişlerinin ardından
birlikte basın toplantıları düzenleyerek
Türkiye tarımındaki gelişmeler ve sorunlar
hakkında bilgi veren Sorman, açıklamalarında şu görüşlere yer verdi:
seviyesini yukarıya çekmek için bu toplantıları düzenliyoruz. Ülke çapında üretim
planlaması yapılması gerekiyor. Hedefimiz bunu gerçekleştirmek. Gelişmiş ülkelerde üretim planları sivil toplum örgütleri
tarafından yönlendirilmektedir. Biz de ülkemizde bunu uygulamaya çalışacağız.”
AYDIN
tarım politikalarının sivil toplum örgütleri
vasıtasıyla uygulanmasını temin için tüm
illeri dolaşıyoruz. Türkiye'de tarımsal üretim
planlamasının yapılması ve çiftçilerin gelir
seviyesinin yükseltilmesi amacıyla çalışma
yürütüyoruz. Türkiye’yi gezerek oda başkanlarından tarımsal sorunlarla ilgili görüşlerini aldık.”
KİLİS
VAN
Bölgelerin sorunları raporlanıyor
Tarımın sorunlarına değinerek ziraat
odalarının ve TZOB’un faaliyetlerinden
bahseden, çiftçiye hizmet etmeyi amaçladıklarını bildiren Sorman, şunları söyledi: “Çiftçilerimizin refah düzeyinin artması ülkemizin gelişmesini sağlayacaktır.
Hedeflere ulaşmak için mutlak surette
kurumsallaşmak gerekir. Genel Başkanımız Şemsi Bayraktar’ın direktifleri doğrultusunda gelişmiş ülkelerde olduğu gibi
zorlandığını belirterek, tarımsal üretim
planlamasının çiftçiye ışık tutacağını
vurguladı.
Doğal enerji üretimi
Ekmek israfının önlenmesi hususunda
yapılan kampanya konusundaki görüşle-
Bölgelerinde tarımdaki potansiyel,
yaşanan sorunlar, yapılması gerekenler
konusunda TZOB Yönetim Kurulu üyelerine bilgi veren Oda başkanları, toplantıya
katılmalarının kendilerini onurlandırdığını,
genel merkezin kendilerine ve çiftçilere
yakınlığının kendilerini hizmet yolunda cesaretlendirdiğini bildirdiler.
ADIYAMAN
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
6
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
KADIN ÇİFTÇİLER EĞİTİLİYOR
TZOB,
Gıda, Tarım ve
Hayvancılık
ile Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlıklarının
imzaladığı
protokol
çerçevesinde
Kadın Çiftçi
Eğitim
Programı
106 kadın
çiftçinin
katılımıyla
İzmir’de başladı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık ile Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlıklarının, 14 Mayıs 2012
Dünya Çiftçiler Günü’nde imzaladığı protokol çerçevesinde “Kadın Çiftçi Eğitim
Programı” İzmir’de başladı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, 106 kadın çiftçinin eğitimine başlanması dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Ekonomimizin olmazsa
olmazı tarım, tarımın olmazsa olmazı ise
kadın çiftçilerdir” dedi.
Bayraktar, “Tarım ve Hayvancılık ile
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıklarımızla
birlikte yürüttüğümüz ve 23 konuyu kapsayan 'Kadın Çiftçi Eğitim Programı' projemiz kadın çiftçilerimiz açısından olduğu
kadar, tarım sektörümüz ve ülkemiz açısından da son derece önemlidir” değerlendirmesinde bulundu.
Sürdürülebilir kalkınmada
değişimin temsilcisi... Kadın
Gelişmekte olan ülkelerde, Türkiye’de
olduğu gibi tarımsal iş gücünün yüzde
42’sini ve daha az gelişmiş bazı ülkelerde
de yüzde 70’ini kadınların oluşturduğuna
dikkati çeken Bayraktar, şöyle devam etti:
“Genellikle erkeklerden daha uzun
süre çalışan kadınlar; çocuklar, yaşlılar ve
hastaların bakımıyla da ilgilenirler. Bunun
yanında kırsaldaki birçok kadın, kazanımlarının çoğunu ailelerinin ve toplumun
faydasına kullanan küçük işyeri sahibi ve
yatırımcılardır. Bazı gelişmelere rağmen
kırsaldaki kadın ve kızlarımız kamu hizmetlerine ve sosyal korumaya ulaşmada
ve iyi bir iş sahibi olmada hala engellerle
karşılaşmaktadırlar.
Şayet kadınlar, kaynaklara ulaşmada erkeklerle aynı fırsata sahip olurlarsa,
tarımsal üretim ve verimi artırabilirler. Kadınlar ekonomik ve sosyal alanda güçlendirildiğinde, ekonomik büyüme, sosyal
gelişme ve sürdürülebilir kalkınma için
liderlik ve değişimin temsilcisi olurlar.”
Kadınlar güçlendiğinde etkili
olacakları konular dünyaca
kabul görmekte
Kadınların güçlendirilmesi halinde,
dört konuda etkili olacaklarının, bugün
bütün dünyada kabul edildiğinin altını
çizen Bayraktar, bu konuları da;
• Gıda ve beslenme güvenliği,
• Gelir yükselmesi,
• Liderlik ve kırsal organizasyonlara
katılımın artması,
• Ulusal ve uluslararası alanda ihtiyaçlara daha duyarlı bir politika
ortamının oluşturulması,
şeklinde sıraladı.
Verilen eğitimlerle tarım teknolojisindeki yeniliklerin kadınlara eşleri aracılığıyla ulaştırılması yerine, doğrudan kendilerine ulaştırılmasının sağlandığını da
vurgulayan Bayraktar, “Kadın çiftçilerimizin, tarımsal üretim faaliyetine erkeklerden
daha fazla oranda katılımları dikkate alındığında, erkeklerden daha çok kadınlara
tarımsal eğitim hizmetleri verilmesini, çok
önemli ve kaçınılmaz buluyoruz” dedi.
Gıda güvenliğinin belkemiği…
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Gecesini gündüzüne katarak, üretime, evinin geçimine, çocuklarının bakımına, erkeklerden de daha fazla emek
harcayarak omuz veren değerli kadın
çiftçilerimiz gıda güvenliğinin bel kemiğidir. Üretimin her aşamasına aktif bir biçimde katılan kadın çiftçilerin, kalkınmanın imkânlarından yeterli pay almalarının
sağlanması için eğitilmeleri ve desteklenmeleri şarttır. Kadın çiftçilerimizin eğitim
çalışmalarının ilk ayağında, 2012 Kasım
ayı itibariyle kadın çiftçileri eğitecek olan
‘Eğiticilerin Eğitimi’ programını başlatarak
işe koyulduk. İzmir’deki eğitimimiz tamamlandı. Bundan sonra etap etap pilot
illerde kadın çiftçilerimizin eğitimi gerçekleştirilecek.”
Eğitim konuları
TZOB Genel Başkanı Bayraktar’ın verdiği bilgiye göre, kadın çiftçilere verilecek
eğitim konularının başlıkları şöyle:
• Kooperatifçilik ve kadın;
• Toplumsal cinsiyet eşitliği ve
kadın hakları;
• İklim değişikliği ve kadın;
• Sosyal güvenlik;
• Girişimcilik, liderlik ve kadın;
• Makine ekipman ve hibe destekleri,
projeler; Meyve yetiştiriciliği;
• Bağ yetiştiriciliği ve mücadelesi;
• Zeytin yetiştiriciliği ve mücadelesi;
• Örtü altı sebze yetiştiriciliği ve
mücadelesi;
Organik tarım;
• Tarım ilaçları ve bunların insan sağlığı
ve çevre üzerine olumsuz etkileri;
• Evsel atıkların (meyve-sebze) kompost
olarak değerlendirilmesi;
• Büyükbaş ve küçükbaş hayvan
yetiştiriciliği, besleme, bakımı ve
hastalıkları;
• Bal arısı, polen, bal, arı sütü ve robolisin insan beslenmesindeki önemi;
• Kanatlı hastalıkları;
• Hayvansal kaynaklı gıdaların üretimi ve
güvenliği;
• Kaliteli ve güvenli gıda;
• Sağlıklı beslenme;
• Kaliteli ve güvenli gıdanın mevzuattaki
yeri;
• Gıdaların muhafaza yöntemleri,
• Gıdaların satın alınmasında ve tüketilmesinde dikkat edilecek hususlar;
• Gıdaların bozulma nedenleri ve gıda
zehirlenmeleri.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
7
veya hesabın kapatılması sırasında ürün
bedelinin tamamı üzerinden borç tutarını
geçmemek şartıyla yüzde 2 oranında kesinti yapılacak.
Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet
akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve
hesabına bağımsız çalışanlardan ise; tarımsal faaliyette bulunanların dışında kalanlara kesinti muafiyet belgesi verilmeye
devam edecek.
PRİM KESİNTİSİNE DÜZENLEME
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı ve Sosyal Güvenlik Kurumu
Yönetim Kurulu Üyesi Şemsi Bayraktar,
tarımsal faaliyette bulunanlardan satın
aldıkları ürün bedelleri üzerinden prim
borcu olmayan üreticilerden kesinti yapılmayacağını bildirerek, “Prim borçları varsa kesinti yapılacak, ancak kesinti miktarı
borç tutarını geçemeyecek” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Tarımsal Faaliyette Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları Tarımsal Ürün Bedellerinden
Kesinti Yapılmak Suretiyle Tahsil Edilmesine Dair Tebliğin Resmi Gazete’nin dünkü
sayısında yayımlandığını bildirdi.
Tebliğin 2014 yılında yürürlüğe gireceğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Prim borcu olanlardan halen yüzde 1 oranında yapılan kesinti oranı, 2014’te yüzde
2 olacak. Kesinti yapmakla yükümlü olan
gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette
bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri üzerinden prim borçlarına mahsuben
ve borç tutarını geçmemek şartıyla yüzde
2 oranında kesinti yapacaklar. Bu kesintiyi
yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel
kişiler tarafından, tarımsal faaliyette bulunanlara ürün bedeline mahsuben veya
hesaben yapılan ödeme ile avans verilmesi halinde, bu ödemelerden herhangi
bir kesinti yapılmayacak. Verilen avansın
Kanuna göre gelir ve aylık alanlara
(sürekli iş göremezlik geliri, ölüm geliri/aylığı alanlar hariç), tarımsal faaliyette bulunanlar hariç diğer bendlere göre sigortalı
olanlara, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; yıllık tarımsal
faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin
masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın
aylık ortalaması, Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz
katından az olanlara, (Muafiyet belgesi
almaya hak kazanmış, tarımsal kazancı
düşük olanlara) tarımsal faaliyette bulundukları halde 65 yaşını dolduranlardan sigortalı olmak istemedikleri doğrultusunda
talepte bulunanlara, bankalar, sigorta ve
reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi
odaları,borsalar veya bunların teşkil ettikleri birlikler personelinin malûllük, yaşlılık
ve ölümlerinde yardım yapmak üzere, tesis veya dernek olarak kurulmuş bulunan
sandıklardan aylık alanlara, kesinti muafiyet belgesi verilecek.”
Tarımsal faaliyette bulunanlardan, prim
borçlarını taksitler halinde ödeme taahhüdünde bulunanlara, taleplerine istinaden
taksitlerini düzenli ödeme şartıyla, sosyal
güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik
merkezlerince bir yıl süre ile geçerli kesinti
muafiyet belgesi verileceğini bildiren Bayraktar, “Tarımsal faaliyette bulunanlardan,
kesinti muafiyet belgesini kimlik belgeleri
ile birlikte alıcılara ibraz etmeleri halinde
kesinti yapılmayacak” dedi.
Bayraktar, kesinti muafiyet belgesinin,
muafiyete esas şartların ortadan kalkması halinde geçersiz sayılacağına ve belge
sahibi tarafından belgenin verildiği sosyal
güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik
merkezlerine iade edileceğine de dikkati
çekti.
TZOB Genel Başkanı
Bayraktar:
"Tarımsal faaliyette
bulunanlardan satın
aldıkları ürün bedelleri
üzerinden, prim borcu
olmayan üreticilerden
kesinti yapılmayacak."
KUYULARA SAYAÇTA ERTELEME KARARI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, yer altı sularına
sayaç takma zorunluluğunun 6427 sayılı
kanunla ertelenmesinin çiftçiye bir yıl kazandıracağını bildirerek, “Önlemler alınarak uygulama başlarsa, üreticilerimiz zor
durumda kalmaz” dedi.
haline gelen su potansiyelinden, daha
uzun yıllar faydalanabilmek için bir dizi
önlemlerin alınmasını Birlik olarak her zaman destekledik. Alınan bu tedbirlerin alt
yapısı oluşturularak uygulanması gerekir.
Aksi halde üreticilerimiz üretim yapmakta
zorlanacaklar. Üretim azalacak.
Alt yapı oluşturulmazsa üretici zor
durumda kalır
Çiftçilerimizin sayaç masraflarını bile
karşılayamayacaklarını her fırsatta gündeme getirdik. Gerek basın yoluyla ve
gerekse Hükümet nezdinde yaptığımız
görüşmelerin karşılığını, ilk olarak sayaç
takma zorunluluğunun bir yıl ertelenmesiyle aldık“ dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 6111
sayılı yasa ile 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunda düzenlemeye gidilerek
yer altı sularını korumayı amaçlayan bir takım tedbirler alındığını fakat alt yapısı oluşturulmadan çıkarılan bu
kanundaki sayaç takma zorunluluğunun
uygulamaya girmesi
halinde, bin bir güçlükle üretim yapan
üreticileri zor durumda bırakacağının aşikar olduğunun görüldüğünü
vurguladı.
Sayaç takma
zorunluluğu bir
yıl ertelendi
TZOB'un girişimleri
sayesinde 25 Şubat 2013
tarihinde sona eren yeraltı
sularına sayaç takma zorunluluğunun, Resmi Gazete’de yayımlanan 6427 sayılı kanunla bir yıl ertelendiğini belirten Bayraktar,
“Mevcut su potansiyelimize olan talebin her gün artış gösterdiği günümüzde, sınırlı miktardaki ve stratejik bir meta
Sıkıntıların tekrar
oluşmaması için
proje hazırlanmalı
Kanunun
ertelenmesiyle
aynı
sıkıntıların
tekrar
oluşmaması
için
ilgili
kurumların
da yer alacağı bir
proje hazırlanmalı
ve yeraltı sularını
korumak için daha
az su tüketen kültür
bitkileri tarımının teşvik edilmesi gerektiğini bildiren Bayraktar,
açıklamasında şu konulara değindi:
“Üreticinin teşviki, üretimini
yaptığı en fazla gelir getiren, fakat
fazla su tüketen ürün ile kuruda yetişen
ürün arasındaki gelir farkı, ürün fark ödemesi desteği olarak üreticiye verilerek
sağlanmalıdır. Tarım arazilerimizin yaklaşık 8,5 milyon hektarı teknik ve ekonomik
olarak yer altı ve yer üstü sularla sulana-
bilir özellikte olup, bunun ancak 5,6 milyon hektarı sulamaya açılmıştır.
Konya Ovası Projesi, Doğu Anadolu
Projesi ve Güneydoğu Anadolu Projesi
gibi sulama projelerinin tamamlanmasıyla birlikte sulanan alanlarımız daha da genişleyecek ve mevcut su potansiyelimize
olan ihtiyaç artacaktır.”
Damlama veya yağmurlama
sulama sistemleri hızla
devreye sokulmalı
ve yaygınlaştırılmalı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, alt yapı
çalışmalarında; tarımda suyun ekonomik
kullanımı için, tarla içi hizmetlerin
geliştirilmesi ve bunun paralelinde arazi
ve bitkinin çeşidine göre damlama veya
yağmurlama sulama sistemlerinin hızla
devreye sokulması ve bu sistemleri
yaygınlaştırmak için gerekli çalışmalara
ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti.
Bayraktar, “Bu nedenle maalesef
Türkiye’de halen daha arzu edilen
seviyeye gelemeyen ve önemli bir
miktarda su tasarrufu sağlayan basınçlı
sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması için
teşvik ve hibelerin artırılarak, üreticilerimiz
için daha cazip hale getirilmesine imkan
verilmelidir” dedi.
Modern, basınçlı sulama sistemlerinin
artırılmasının işçilik masraflarını düşüreceğini ve kısa zamanda yüksek verim
alınmasını sağlayacağını vurgulayan
Bayraktar, topraklarda çoraklaşmanın
önlenmesi ve en önemlisi mevcut su
potansiyelinin verimli bir şekilde kullanılmasıyla, su israfının önüne geçilmiş
olunacağına dikkati çekti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
8
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
TARIM, 2012’de
6 milyonun üzerinde
istihdam sağladı
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"İstatistiki bölgeler itibarıyla en büyük tarım istihdamı
569 bin kişiyle Trabzon merkezli TR90, 515 bin
kişiyle Manisa merkezli TR33, 479 bin kişiyle
Aydın merkezli TR32 bölgelerinde görüldü."
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
yıllık rakamlara göre, tarımda istihdamın
2012 yılında 46 bin kişi azaldığını bildirerek, “2011 yılında 6 milyon 143 bin olan
tarımdaki istihdam 2012 yılında 6 milyon
97 bine indi. Tarımın istihdamdaki payı ise
yüzde 25,5’den yüzde 24,6’ya geriledi.
Tarım her şeye rağmen 2012’de 6 milyonun üzerinde istihdam sağladı” dedi.
Bayraktar, Türkiye işgücü piyasasında çok önemli bir ağırlığı olan tarımın 6
milyonun üzerinde kişiye istihdam sağlamasının işsizliğin azalmasında en önemli
etkenlerden biri olduğunu kaydetti. 20112012 döneminde işsizliğin 97 bin kişi azalarak 2 milyon 615 bin kişiden 2 milyon
518 bin kişiye, oransal olarak da yüzde
9,8’den yüzde 9,2’ye gerilediğini bildiren
Bayraktar, bu dönemde istihdamın yarıya
yakınını karşılayan hizmetler sektöründe
677 bin, sanayi ve inşaatın tamamında 80
bin istihdam artışı görüldüğünü, tarımdaki
istihdamın 46 bin kişi azaldığını belirtti.
İstihdamın dağılımı
2012 yılında istihdamın yüzde 24,6’sının tarım, yüzde 26’sının sanayi ve inşaat,
yüzde 49,4’ünün hizmetler sektöründe olduğunu belirten Bayraktar, tarım sektörünün istihdam payının 0,9, sanayi ve inşaatın payının 0,5 puan azaldığını, hizmetler
sektörünün payının ise 1,3 puan arttığını
kaydetti.
Geçen yıl Türkiye genelinde istihdamın 711 bin arttığını bildiren Bayraktar,
“Sanayi ve inşaatın toplamına yakın istihdam sağlayan tarım üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır” değerlendirmesini yaptı.
Ekonomi geliştikçe tarımda
istihdam azalacak
Bayraktar, krizdeki dünya ekonomisinde istihdam yaratmanın son derece
zorlaştığı günümüzde, tarımın bu kadar
istihdam sağlamasının, ülke ekonomisi
ve sosyal hayat açısından bir istikrar yarattığına, ancak Türkiye ekonomisi geliş-
tikçe tarımdaki istihdamın azalacağına,
gelecekte gelişmiş ülkelerdeki gibi yüzde 5’lerin altına ineceğine dikkati çekti.
Türkiye’nin, bunun önlemlerini alması, kırsalda kalkınmayı sağlaması gerektiğinin
altını çizen Bayraktar, “Tarımda verimliliği,
karlılığı artırmak için yapısal sorunlar çözülmelidir. Bunun yanı sıra kırsalda, başta
tarım kaynaklı olmak üzere sanayileşme,
kalkınma sağlanmalıdır. Böyle olması durumunda, insanlar bulunduğu yerde doyacak, kentlere kontrolsüz göç yaşanmayacak, ekonomide istikrar sağlanacaktır”
dedi.
En fazla tarımsal nüfus Trabzon
merkezli TR90 bölgesinde
İstatistiki bölgeler itibarıyla en büyük
tarım istihdamının 569 bin kişiyle Trabzon merkezli TR90, 515 bin kişiyle Manisa merkezli TR33, 479 bin kişiyle Aydın
merkezli TR32 bölgelerinde görüldüğünü
bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “En
az tarım istihdamı ise 26 bin kişiyle İstan-
bul (TR10), 42 bin kişiyle Mardin merkezli TRC3 ve 80 bin kişiyle Ankara (TR51)
bölgelerinde bulunuyor. 2011-2012 döneminde, Mardin merkezli TRC83 bölgesinde tarımda istihdam yüzde 32,3, İzmir’de
yüzde 19,1, Erzurum merkezli TRA1
bölgesinde yüzde 19 düşerken, Aydın
merkezli TR32 bölgesinde yüzde 19,8,
İstanbul’da (TR10) yüzde 18,2, Gaziantep
merkezli TRC1 bölgesinde yüzde 14 arttı.
Geçen yıl en fazla tarımsal istihdam
artışı 79 bin kişiyle Aydın merkezli TR32
bölgesinde oldu. Manisa merkezli TR33
bölgesi 38 bin, Kayseri merkezli TR72
bölgesi 28 bin, Malatya merkezli TRB1
bölgesi 26 bin tarımsal istihdam artışıyla Aydın merkezli TR32 bölgesini izledi. Buna karşın, Samsun merkezli TR83
bölgesinde 60 bin, Adana, Mersin’den
oluşan TR62 bölgesinde 57 bin, İzmir’de
(TR31) 34 bin, Erzurum merkezli TRA1
bölgesinde 30 bin, tarımsal istihdamda
azalma oldu.”
GIDA VE TARIMDA ŞUBAT AYI FİYAT DEĞ ŞİMLER
fiyatlarında değişim görülmezken, fiyat
düşüşünün yüzde 32,06 oran ile en fazla
yeşil soğanda olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Yeşil soğandaki fiyat
düşüşünü yüzde 17,05 maydanoz, yüzde
16,75 ile ıspanak, yüzde 13,30 ile kabak,
yüzde 7,29 ile pırasa, yüzde 7,22 ile yumurta, yüzde 5,94 ile karnabahar, yüzde
4,23 ile antep fıstığı, yüzde 2,39 ile kuru
soğan, 2,12 ile lahana, yüzde 1,51 ile yeşil mercimek, yüzde 1,43 ile zeytin izledi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
"Market fiyatlarında en fazla
fiyat artışı yüzde 56,85 ile yeşil
fasulyede, en fazlafiyat
düşüşü yüzde 32,06 ile yeşil
soğanda görüldü."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Şubat ayında
market fiyatlarına bakıldığında; 10 üründe fiyat değişimi olmazken, 12 üründe
azalma, 18 üründe ise fiyat artışı görüldüğünü, üretici fiyatlarına bakıldığında
ise 16 üründe fiyatların bir önceki aya
göre değişmediğini, 9 üründe azalma,
11 üründe ise fiyat artışları meydana geldiğini bildirdi.
Bayraktar, “Şubat’ta en fazla fiyat artışı market fiyatlarında yüzde 56,85 artışla
yeşil fasulyede, yüzde 43,26 ile sivri biberde, yüzde 10,09 ile patlıcanda, üretici fiyatlarında yüzde 71,68 oran ile yeşil
fasulyede, yüzde 70,88 ile sivri biberde,
yüzde 26,98 ile patlıcanda görüldü.
En fazla fiyat düşüşünün, market fiyatlarında yüzde 32,06 ile yeşil soğanda,
yüzde 17,05 ile maydanozda, yüzde 16,75
ile ıspanakta olduğunu bildiren Bayraktar,
üretici fiyatlarında ise fiyat düşüşünün en
fazla yüzde 28,53 oran ile yeşil soğanda,
yüzde 20 ile zeytinde, yüzde 10,56 ile yumurtada meydana geldiğini bildirdi.
Şemsi Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda
fiyatlarındaki değişimleri takip etmeye ve
kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla açıklamalar yapmaya devam ettiklerini
bildirdi.
Market fiyatlarındaki değişimler
Bayraktar, Şubat ayındaki market fiyatlarına bakıldığında; 10 üründe fiyat
değişimi olmazken, 12 üründe azalma,
18 üründe ise fiyat artışı olduğunu belirtti.
Ocak ayında, marul, patates, portakal, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, pirinç, fındık, dana eti ve toz şeker
Market fiyatlarında en fazla fiyat artışı
ise yüzde 56,85 ile yeşil fasulyede görüldü. Yeşil fasulyedeki fiyat artışını yüzde
43,26 ile sivri biber, yüzde 10,09 ile patlıcan, yüzde 7,02 ile kuru üzüm, yüzde
6,21 ile elma, yüzde 5,59 ile mısırözü
yağı, yüzde 5,33 ile havuç, yüzde 5,30 ile
domates, yüzde 4,66 ile kuru incir, yüzde
4,39 ile limon, yüzde 4 ile zeytinyağı, yüzde 3,44 ile tavuk eti, yüzde 2,26 ile kuru
kayısı, yüzde 1,93 ile armut, yüzde 1,61
ile salatalık, yüzde 0,91 ile süt, 0,51 ile ayçiçeği yağı, yüzde 0,40 ile kuzu eti takip
etti.”
Üretici fiyatlarındaki değişimler
Şubat ayındaki üretici fiyatlarına bakıldığında; 16 üründe fiyatlar bir ay önceki
fiyatlara göre değişmezken, 9 üründe
azalma, 11 üründe ise fiyat artışı olduğu
bilgisini veren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Şubat’ta ıspanak, pırasa, kuru soğan,
patates, portakal, limon, elma, armut,
kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru kayısı, kuru incir,
süt fiyatlarında değişim olmazken, fiyat
düşüşü yüzde 28,53 oran ile en fazla yeşil soğanda görülmüştür. Yeşil soğandaki
fiyat düşüşünü yüzde 20 ile zeytin, yüzde
10,56 ile yumurta, yüzde 10,04 ile kabak,
yüzde 8,33 ile maydanoz, yüzde 7,14 ile
lahana, yüzde 6,82 ile fındık, yüzde 6,09
ile karnabahar, yüzde 3,33 ile kuru üzüm
izledi. En fazla fiyat artışı, Şubat’ta yüzde
71,68 oran ile yeşil fasulyede görüldü. Yeşil fasulyedeki fiyat artışını yüzde 70,88 ile
sivri biber, yüzde 26,98 ile patlıcan, yüzde
25 ile zeytinyağı, yüzde 12,84 ile salatalık,
yüzde 8,69 ile kuzu eti, yüzde 8,27 ile domates, yüzde 7,21 ile Antep fıstığı, yüzde
4,76 ile havuç, yüzde 2,35 ile marul, yüzde 1,23 ile dana eti takip etti.”
Fiyat değişimlerinin nedenleri
Bayraktar, fiyatı artan ürünlere bakıldığında, yeşil fasulye, sivri biber, patlıcan,
salatalık, domates gibi ürünlerde bu mevsimdeki arzın, örtü altı üretimden sağlandığını, bu ürünlerde arzın sadece seralardan karşılanmasının fiyatların artışında
etkili olduğunu belirtti.
Fiyat düşüşü görülen ürünlere bakıldığında, üreticide fiyatı en çok düşen ürünün yeşil soğan olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Yeşil soğan ve maydanozda hasat
edilen ürün miktarındaki artışa bağlı fiyatlarda düşüş yaşandı. Kışlık sebzeler arasında yer alan ıspanak ve pırasada üretici
fiyatlarında değişim görülmezken, lahana
ve karnabaharda fiyatlarda bir miktar gerileme meydana geldi.
Genel olarak değerlendirdiğimizde arz
ve talepteki değişime bağlı olarak fiyatlarda artış ve azalışların meydana geldiği
görülüyor.”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
BAYRAKTAR’DAN
ENFLASYON
DEĞERLENDİRMESİ
9
ŞUBAT AYI
ENFLASYON
RAKAMLARI
Bayraktar: "Gıda ve alkolsüz
içecekler grubunda yıllık enflasyonun yüzde 5,60’a
gerilemesinde, işlenmemiş gıda
fiyatları temel belirleyici oldu."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Merkez
Bankası’nın da teyit ettiği gibi gıda ve
alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyonun yüzde 5,60’a gerilemesinde
temel belirleyicinin, işlenmemiş gıda fiyatları olduğunu bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Şubat
ayı enflasyon rakamlarını değerlendirdi.
Şubat ayında tüketici fiyatları yüzde 0,30
oranında artarken yıllık enflasyonun yüzde 7,03’e düştüğünü bildiren Bayraktar,
bu gelişmede gıda fiyatlarının etkisinin
görüldüğünü belirtti.
enflasyonun sınırlı bir düşüşle yüzde
1,84’e gerilediğini bildiren Bayraktar,
şöyle devam etti: “Bu dönemde imalat
sanayi fiyatlarıyla mevsimsellikten arındırılmış tarım fiyatları yükseldi. Bitkisel
ürünler ile meyve ve sebze fiyatları bu
ayda yüzde 3,71 oranında artarken canlı
hayvan fiyatlarındaki yavaşlama eğilimi
devam etti. Buğday fiyatlarındaki yukarı
yönlü seyrin sürdüğü ancak, artış oranının Şubat ayında önemli ölçüde azaldığı
izlendi.”
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Merkez Bankası’nın da tüketiciyi ilgilendiren
gıda ve alkolsüz içecekler grubunda
Gıda grubunun yıllık tüketici enflasyıllık enflasyonun yüzde 5,60’a gerileyonuna katkısının, bir önceki aya kımesinde, işlenmemiş gıda fiyatlarının
yasla 0,32 puan azaldığını vurtemel belirleyici olduğunu teyit
gulayan Bayraktar, şunları
ettiğini, bunun da Türk çiftTZOB
kaydetti:
çisinin, girdi fiyatlarındaki
yüksekliğe rağmen, neGenel
“Tütün grubunun
redeyse maliyetin altınBaşkanı Bayraktar:
katkısı sınırlı oranda fiyatlarla üretimini
da arttı. Gıda ve
sürdürdüğünü gös“Son bir yıllık dönemde
alkolsüz içecekler
terdiğini vurguladı.
madencilikte fiyatlar yüzde
grubunda
yıllık
enflasyon yüzde
Canlı hayvan
7,60, imalat
5,60’a
geriledi.
ve hayvansal
sanayinde yüzde 2,13,
Bunda işlenmeürünlerde yıllık
miş gıda fiyatları
elektrik,
gaz
ve
su
fiyat düşüşü
temel belirleyici
fi
yatları
yüzde
11,77
yüzde 10’un
oldu.
İşlenmiş
gıda
enflasyoüzerinde
artarken, tarımın genelinde
nundaki yavaşlaÜretici fiyatlayüzde 6,93 fiyat düşüşü
ma da devam etti.
rına bakıldığında,
İşlenmemiş gıda
Şubat ayı itibarıyla
çiftçimiz açısından
grubunda yıllık enfcanlı hayvan ve haysıkıntı vericidir.
lasyon bu dönemde
vansal ürünlerde aylık
özellikle sebze fiyatyüzde
1,31, yıllık yüzde
Sürdürülebilir
ları kaynaklı olarak 2,2
10,92 fiyat düşüşü oldudeğildir.”
puan gerileyerek yüzde
ğunu belirten Bayraktar,
1,87 oldu. Diğer taraftan
şunları kaydetti:
meyve sebze dışındaki diğer
işlenmemiş gıda grubunda başta pi“ÜFE aylık bazda 0,13 geriledi. Yılrinç, bakliyat ve beyaz et olmak üzere
lık düzeyde yüzde 1,84 arttı. Bitkisel,
yüksek fiyat artışları gözlendi. İşlenmiş
meyve ve sebze ürünlerinde aylık argıda fiyatları Şubat ayında yüzde 0,35
tış yüzde 3,71 iken, yıllık düşüş yüzde
oranında arttı. Ekmek ve tahıllar gru6,40’dır. Şubat ayı itibarıyla son bir yılbunda yurt içi buğday fiyatlarına paralık dönemde madencilikte fiyatlar yüzlel artışlar sürerken diğer işlenmiş gıda
de 7,60, imalat sanayinde yüzde 2,13,
ürünlerindeki olumlu gidişat korundu
elektrik, gaz ve su fiyatları yüzde 11,77
ve fiyatlar önceki aya göre belirgin bir
artarken, tarımın genelinde yüzde 6,93
değişim göstermedi. Böylelikle yıllık
fiyat düşüşü, çiftçimiz açısından sıkınişlenmiş gıda enflasyonu Şubat ayıntı vericidir. Sürdürülebilir değildir. Türk
da yaklaşık yarım puanlık bir azalışla
çiftçisi olarak fiyatlarda istikrar istiyoruz.
yüzde 8,39’a geriledi.”
Çiftçi de kazanmalı, tüketici de pahalı
ürünle karşı karşıya kalmamalıdır. Bunun da yolu tarımın yapısal sorunlarının
ÜFE
çözülmesinden, örgütlenmeden geçŞubat ayında üretici fiyatlarının (ÜFE)
mektedir.”
yüzde 0,13 oranında azaldığını ve yıllık
Bayraktar:
"Tarımın genelinde
yıllık üretici enflasyonu
yüzde 6,93 gerilemesine karşın,
Şubat’ta yüzde 2,56 arttı."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın genelinde yıllık üretici enflasyonu yüzde 6,93
gerilemesine karşın, Şubat’ta yüzde
2,56 arttığını bildirdi.
Bayraktar, üretici fiyatları endeksinde
(ÜFE) genel enflasyon; Şubat ayında
yüzde 0,13 düşerken, tarımın genelinde yüzde 2,56, tarımın alt kalemleri olan
tarım, avcılıkta yüzde 2,20, ormancılık,
tomrukçulukta yüzde 5,34, balıkçılıkta
yüzde 14,26 arttığını vurguladı.
Genel enflasyon; ÜFE’de,
Şubat ayı itibarıyla yıllık bazda
yüzde 1,84
artarken,
tarımın
genelinde yüzde 6,93,
tarımın alt
kalemleri
olan tarım, avcılıkta yüzde 7,86
gerilediğini belirten Bayraktar, “Ormancılık, tomrukçulukta yüzde 1,02, balıkçılıkta yüzde 27,51 arttı”
dedi.
Şemsi Bayraktar, Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre, tüketici fiyatları endeksinde (TÜFE) Şubat
ayında fiyatların yüzde 0,30, gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 0,89 yükseldiğini bildirdi. Aynı ay itibarıyla son bir yıllık
dönemde genel enflasyon yüzde 7,03
artmasına karşın, gıda ve alkolsüz içeceklerde artışın yüzde 5,60’da kaldığını
belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“12 aylık ortalamalara bakıldığında,
ÜFE’de genel enflasyonun yüzde 4,72
olmasına karşın, tarımın genelinde yüzde 3,30’da, tarımın alt kalemlerinden
olan tarım, avcılıkta yüzde 2,62’de kaldı.
Fakat, ormancılık ve tomrukçulukta yüzde 15,52, balıkçılıkta yüzde 19,33 artış
meydana geldi. Aynı şekilde, 12 aylık ortalamalara göre TÜFE’de genel enflasyon yüzde 8,33 artarken, enflasyon gıda
ve alkolsüz içeceklerde yüzde 7,53’de
kaldı.”
Fiyat değişimlerinin nedeni
Bayraktar, Şubat ayında
tüketici fiyatı yüzde
12,80 oranında
düşen
karnabaharda
rekoltenin
geçen yıla
göre fazla
olmasının
yanı sıra havaların sıcak
gitmesiyle birlikte
başlarda açmanın meydana gelmesi sonucu yaşanan
kalite kaybının fiyatlarda düşüşe yol açtığını bildirdi.
Şemsi Bayraktar, sivri biber, dolmalık
biber, patlıcanda arzın örtü altı üretimden sağlanmakta olduğunu, fiyat artışlarının mevsimsel özellik gösterdiğini
belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Şubat ayı enflasyonu yüzde 14,26 çıkan
balıkçılıkta arzın azalmasının bunun nedenlerinden biri olduğunu vurguladı.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
10
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
HAYVAN HASTALIKLARI
TAZMİNAT YÖNETMELİĞİ
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, 2013 yılında
uygulanacak “Hayvan Hastalıklarında
Tazminat Yönetmeliği”nin yürürlüğe girdiğini belirterek, “Ülkemizde hayvansal üretimde verimliliğin artması ve elde edilen
ürünlerin Avrupa Birliği (AB) ve diğer dış
pazarlara kolayca girerek rekabet etmesi isteniyorsa, öncelikle hayvan hastalıklarıyla etkin mücadele edilmeli ve birçok
hastalıkta eradikasyon sağlanmalıdır”
dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, bu yıl
uygulanacak yönetmeliğe göre, hayvan
hastalıklarından; ruam, sığır tüberkülozu,
sığır, koyun ve keçi brusellozu, sığır vebası, Afrika at vebası, kuş gribi, kuduz ve
şap olmak üzere 9 hastalığın kapsama
alındığını bildirdi.
Bu hastalıklarda, yerel kıymet takdir
komisyonu tarafından belirlenen miktarlar
üzerinden, yönetmelikte belirtilen esaslara göre hayvan sahiplerine tazminat ödeneceğini kaydeden Bayraktar, yarış atlarının kıymet takdirleri yapılırken damızlık ve
yarış atı değerinin dikkate alınmayacağını, at bedeli olarak kıymet takdiri yapılacağını vurguladı.
Yönetmeliğe göre, her hastalığa göre
hayvan kıymet değerinin tamamının ya da
belli bir oranın sahiplerine tazminat olarak
ödeneceğini belirten Bayraktar, tazminat
ödenmesini gerektiren hallerde, hayvanların sarf ve tüketimi mümkün olan et, deri ve
diğer kısımlarının bedelinin, üreticinin hak
ettiği tazminattan düşüleceğini bildirdi.
DÜŞÜK FAİZLİ KREDİ TEBLİĞİ
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2013 yılını kapsayan düşük faizli kredi kullanımına yönelik
Bakanlar Kurulu Kararının 16 Şubat 2013
tarihinde, uygulamanın başlaması için
beklenen teknik kriterleri içeren uygulama
esasları tebliğinin ise Resmi Gazete’de yayımlandığını bildirdi. Bayraktar, konusuna
göre yüzde 0 ile yüzde 7,5 arasında değişen kredilerin kullanılabilmesi için Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin
iç genelgelerini bir an önce şubelerine
göndermeleri gerektiğini belirtti. Üreticinin
finansman sıkıntısı çektiği bir ortamda,
sıfır ve düşük faizli kredilerin çok önemli
bir işlevi yerine getirdiğini, çiftçinin yüksek
faizin pençesine düşmesini engellediğini
bildiren Bayraktar, bundan dolayı bu kredilerin bir an önce açılmasının zorunluluk
taşıdığını vurguladı.
Asgari limitler
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatifleri’nin kredilerin kullandırılmasına yönelik iç genelgelerini şubelerine
göndermesiyle birlikte çiftçilerin 1 Ocak
2013-31 Aralık 2013 tarihleri arasında bitkisel üretim, hayvansal üretim ve muhtelif
konularda sıfır ve düşük faizli işletme ve
yatırım kredisi kullanabileceklerine dikkati
çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Çiftçilerimizin hayvancılık, arıcılık, kanatlı sektörleri, kontrollü örtü altı tarımında kredi
kullanabilmeleri için tebliğde asgari limitler belirlenmiştir. Çiftçilerimizin asgari limitleri sağlamaları gerekmektedir.
Çiftçilerimizin, bu kredileri
kullanabilmesi için;
Damızlık süt sığırı ve damızlık etçi sığır,
büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ve büyükbaş hayvan besiciliği konularında, 10 baş
ve üzerinde işletme kurmaları veya işletme kapasitesini 10 baş ve üzerine çıkarmaları, damızlık düve yetiştiriciliğinde, 50
baş ve üzerinde işletme kurmaları veya
işletme kapasitesini 50 baş ve üzerine çıkarmaları zorunludur.
Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde, koyun için en az 50 baş, keçi (saanen, Kilis,
Domaskus, Ankara ve kıl keçisi yetiştiriciliği) için en az 25 baş kapasiteye sahip işletme kurmaları veya işletme kapasitesini
bu kapasitelerin üzerine çıkarmaları, küçükbaş hayvan besiciliğinde, 100 baş ve
üzerinde küçükbaş hayvan besi işletmesi
kurmaları veya işletme kapasitesini 100
baş ve üzerine çıkarmaları gerekmektedir.
Kesim 30 gün
içinde yapılacak
Tazminatlı hastalıklara yakalanan hayvanlar ile Bakanlığın kesilmesini uygun
gördüğü tazminatlı hastalıktan şüpheli
hayvanların kesiminin 30 gün içinde yapılacağını vurgulayan Bayraktar, şöyle
devam etti:
“Bu süre içinde uygun kesim yeri bulunamadığı takdirde söz konusu hayvanlar
mahallinde Bakanlıkça itlaf ve imha edilecektir.
Yönetmeliğe göre; hayvansal ürün,
yem, madde ve malzemelerin bedelleri ile
imha, nakliye ve dezenfeksiyon masraflarının tamamı da yerel kıymet takdir komisyonu tarafından belirlenen miktarlar üzerinden, yönetmelikte belirlenen esaslar
çerçevesinde hayvan sahiplerine tazminat olarak ödenecektir. Kuduz hastalığından şüpheli sığırlar 6 ay, koyun ve keçiler
3 ay, masrafları sahibine ait olmak üzere
karantinaya alınacak ve karantina süresi
içinde elde edilecek hayvansal ürünler
halk sağlığının korunması için imha edilecek ve tazminat ödenmeyecektir.
Ayrıca ihbarı mecburi bir hastalığa
karşı koruma sağlamak amacıyla yapılan
aşı ve serum uygulaması nedeniyle
öldüğü veya ölüm öncesi kesime tabi
tutulduğu resmî veteriner hekim raporu
ile tespit edilen hayvanların bedellerinin
tamamı, yerel kıymet takdir komisyonu
tarafından belirlenen miktarlar üzerinden
hayvan sahiplerine tazminat olarak
verilecektir.”
Arıcılıkta, Arıcılık Kayıt Sistemi’ne kayıtlı asgari 50 adet ve daha fazla sayıda
arılı kovan ile üretim yapmaları veya mevcut arılı kovan sayısının 50 adet ve üzerine
çıkarmaları, Bombus arısı üreten işletmelerin Bakanlıktan üretim izni almış olması
zorunluluğu vardır.
Kanatlı sektöründe, üretim yapacak
işletmelerde asgari; etlik piliç yetiştiriciliğinde 10 bin adet, yumurta tavuğu yetiştiriciliğinde 5 bin adet, hindi, kaz, ördek,
bıldırcın yetiştiriciliğinde 2 bin 500 adet,
devekuşu yetiştiriciliğinde 50 adet ve
üzeri kapasitelerde üretim yapılması veya
yapılacak olması gerekmektedir.”
Yonca, korunga ve yapay
çayır mera tesisleri
Kontrollü örtü altı tarımında, kontrollü
örtü altı üretme koşullarına sahip en az bir
dekar büyüklüğündeki seralarda Örtüaltı
Kayıt Sisteminde (ÖKS) kayıt altına alınan
işletmeler ile hazırladıkları fizibilite raporları
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı il/ilçe
müdürlüklerince onaylanan yeni kurulacak
işletmelerin, onaylanan fizibilite raporlarının dikkate alınacağını bildiren Bayraktar,
şu bilgileri verdi: “Bu yıl çok yıllık yem bitkisi
üretimi konu başlığı altında işletme döneminde sıfır faizle, yatırım döneminde yüzde
2,5 faiz oranıyla kredi kullandırılması ilk kez
uygulanmaya başlanacak. Bilindiği üzere,
hayvancılığın en önemli sorunları arasında
yem maliyetlerinin yüksekliği gelmektedir.
Bu amaçla yem üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve yeterli miktarda temini için
üretimin artırılması zorunluluğu bulunmaktadır. TZOB olarak fazlasıyla önemsediğimiz bu konuda kredi kullandırılması yem
üretiminin artırılması hususunda yapılması
gerekenler arasında bir adımdı. Doğru bir
karar olarak görüyoruz. Çok yıllık yem bit-
Etkin mücadele edilmeli…
Hayvansal üretimde hastalıkla etkin
mücadelenin önemine de vurgu yapan
Bayraktar, şunları kaydetti: “Ülkemizde
hayvansal üretimde verimliliğin artması ve
elde edilen ürünlerin AB ve diğer dış pazarlara kolayca girerek rekabet etmesi isteniyorsa, öncelikle hayvan hastalıklarıyla
etkin mücadele edilmeli ve birçok hastalıkta eradikasyon sağlanmalıdır. Özellikle
şap, brusella, tüberküloz, çiçek gibi hastalıklar bu kapsamda değerlendirilmesi
gereken en önemli ve öncelikli hastalıklar
olarak göze çarpmaktadır. Çünkü sınırların hayvan geçişi açısından tam olarak
kontrol altına alınamaması ve ülke içi hayvan hareketlerinin kontrol edilememesi
nedeniyle bahsi geçen bazı hastalıklar
ülkemizde mevcuttur ve gerek insan ve
hayvan sağlığında gerekse ülke içi üretim
ve dış ticaret imkânlarında yarattığı olumsuzluklar nedeniyle önemli bir tehdit olarak hala güncelliğini korumaktadır.
Hayvan hastalıklarıyla etkin mücadele
yanında üreticilerimizin bu hastalıklar nedeniyle uğradıkları zararların karşılanması
da büyük önem taşımaktadır. Bugün itibarıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
bütçe imkânlarındaki yetersizlik nedeniyle
yönetmelikte de görüleceği üzere sınırlı
sayıda hastalık için üreticilerimizin zararını
tazmin edebilmektedir. Beklentimiz hastalıklarla etkin mücadele edilerek ülkemizde görülen hastalıkların eradike edilmesi
ve üreticilerimizin mağdur olmalarının
önlenmesi, bu başarılana kadar da bütçe
imkanları zorlanarak zararı tazmin edilen
hastalık kapsamının genişletilmesidir.”
kilerinden yonca, korunga ve yapay çayır
mera tesisi oluşturmak amacıyla tebliğde
belirtilen şartları sağlayarak üretim yapan
üreticiler, sıfır ve yüzde 2,5 faizli krediden
faydalanabilecek.
Kanatlı sektörü damızlık yetiştiriciliği
konusuna ayrı başlık altında sıfır faizle kredi kullandırılması Bakanlar Kurulu Kararında bu yıl ilk kez yer aldı. Son yıllarda üretim
ve ihracat rakamlarının hızla arttığı kanatlı
sektöründe yeni yatırımların gerçekleşmesine katkı sağlayacak bu karar, sektör açısından olumlu olmuştur. Damızlık kanatlı
üretimi yapacak işletmelerde asgari; damızlık etlik piliç ve damızlık yumurta tavuğu
yetiştiriciliğinde 10 bin adet, Ankara Tavukçuluk Araştırma İstasyonu Müdürlüğü’nce
ülkemiz için geliştirilmiş hatlarla yapılacak
damızlık yumurta tavuğu yetiştiriciliğinde
1000 adet, damızlık hindi yetiştiriciliğinde
5 bin adet, damızlık kaz, ördek veya bıldırcın yetiştiriciliğinde 1000 adet, damızlık devekuşu yetiştiriciliğinde 100 adet ve
üzeri kapasitelerde üretim yapılması veya
yapılacak olması gerekiyor.”
Şemsi Bayraktar, düşük faizli kredi
kullanımı için belirtilen asgari ölçülerin dışında, tebliğde her konu için, işletmede
kullanılmak üzere kredi verilecek çeşitli
alet ve ekipmanların belirtildiğini, çeşitli
konular için Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nca tutulan kayıt sistemleri şartının arandığını kaydetti.
Bayraktar, çiftçilerin düşük faizli kredi
kullanabilmesi için tebliğde belirtilen şartları sağlamaları, ayrıca, Ziraat Bankası ile
Tarım Kredi Kooperatifleri'nin usul, esas
ve mevzuatları çerçevesinde kredi kullanımına uygun bulunmaları gerektiğini de
belirtti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
11
HAYVANCILIKTA
MÜDAHALE KURUMU
ve Balık Kurumu’nun adının ‘Et ve Süt Kurumu’ olarak değiştirileceğini Başbakan
Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın
Bülent Arınç’ın son Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamalarla
öğrenmiş bulunmaktayız.
Hayvancılığımız, üreticilerimiz ve tüketicilerimiz için fiyat istikrarı sağlaması nedeniyle çok faydalı olacağına inandığımız
böyle bir kurumun bir an evvel faaliyete
geçirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Ülkemizde devletin hayvancılık sektöründe, Avrupa Birliği ve ABD’de olduğu
gibi gerektiğinde müdahale alımları yoluyla piyasaya girip istikrarı sağlamaması,
üreticilerin önünü görerek üretim yapmasını engellemekte, yatırım kabiliyetlerini
sınırlandırmakta, yeterince bilgi ve teknoloji kullanımını ve işletme ölçeklerini büyütmesini engellemektedir.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, sektör açısından çok önemsedikleri ve uzun süredir
girişimlerini sürdürdükleri “Et ve sütte müdahale kurumu oluşturulması” çalışmalarında sona gelinmiş olmasının sektör açısından olduğu kadar ülke açısından da
çok sevindirici olduğunu belirtti.
Bayraktar, “Üretici, tüketici ve ülkemiz
açısından çok faydalı olacağına inandığımız böyle bir kurumun bir an evvel faaliyete geçirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Et ve sütte bir müdahale kurumu; fiyat
istikrarı, üretim planlaması, bilgi ve teknoloji kullanımını ve işletme ölçeklerinin
büyümesi noktalarında fevkalade önem
taşıyor” dedi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, daha önce Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’a ilettikleri, Başbakan
Erdoğan’ın da ilgili yerlere talimat verdiğini hatırlattı.
Başbakan Erdoğan ile en son Aralık
ayında Başbakanlık Resmi Konut’ta bir
araya geldiklerinde de konuyu bir kere
daha görüştüklerini ve destek taleplerini yinelediklerini belirten Bayraktar, Başbakan
Erdoğan’ın gerekli talimatları vererek müdahale kurumunu son aşamaya getirdiğini
bildirdi. Bayraktar, “Başbakan Erdoğan’a
müdahale kurumu konusunda verdiği
sözü tuttuğu için teşekkür ediyoruz” dedi.
Et ve sütte müdahale kurumu
talebimizi her platformda
dile getirdik
Et ve sütte bir müdahale kurumu oluşturulması talebini hemen her platformda
dile getirdiklerini ve sektör açısından olduğu kadar ülke açısından da çok önemsediklerini vurgulayan Bayraktar, şunları
kaydetti:“Hayvancılığımızın gelişmesine
ve sorunlarının çözümüne önemli katkı
sağlayacağına inandığımız ve yetkililere
her platformda ilettiğimiz talebimizi dikkate alan çalışmanın sonuna gelindiğini, Et
En acı tecrübe 2008’de yaşandı
Piyasaya müdahale edecek böyle bir
kuruluşun olmamasının en acı tecrübesinin ülke olarak 2008 yılında yaşandığına
işaret eden Bayraktar, şöyle devam etti:
“2008 yılında sütte yaşanan kriz neticesinde yüksek üretim maliyeti ile düşük
fiyat kıskacında kalan birçok üretici damızlık hayvanlarını kasaba sevk etmiş ve
üretimden çekilmişti. Bu dönemde birçok
işletme küçülmek durumunda kalmış,
buna bağlı olarak kırmızı ette yaşanan sıkıntı ve ithalat kapılarının açılarak besilik,
kasaplık canlı hayvan ve karkas et ithalatı
ile 2,5 milyar dolardan fazla bir döviz dışa
aktarılmıştır. Bunun yanında, ülke hayvancılığının tekrar eski haline gelebilmesi ve
işletmelerin yeniden kurulabilmesi için sıfır faizli kredi ile hayvancılık işletmelerinin
damızlık hayvan almaları teşvik edilmiş,
damızlık ithalatında ülke kapsamı genişletilmiştir. Böylece, takip eden iki yılda 80
bin baştan daha fazla damızlık hayvan
için 300 milyon dolardan fazla döviz öde-
nerek ithalat yapılmıştır. Yani özetle ülke
içinde kalması ve ekonomiye kazandırılması gereken ciddi meblağlar, piyasada
yaşanan istikrarsızlık neticesinde oluşan
olumsuzluklar silsilesiyle dışa aktarılmıştır.”
Kaynak aktarılıyor ama…
Türkiye’de hayvancılığa yıllardır destek
verildiğine ve sektöre çok ciddi oranda
kaynak aktarıldığına işaret eden TZOB Genel Başkanı, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bugün gelinen noktada tarım destek
bütçesinden hayvancılığa ayrılan pay binde 5’ler seviyesinden yüzde 28'lere ulaşmıştır. Yani tarıma verilen desteğin dörtte
birden fazlası hayvancılığa gitmektedir.
Avrupa Birliği ise tarımı desteklemede
kullanılan Avrupa Tarımsal Yönlendirme
ve Garanti Fonu’nda (FEOGA) yer alan
bütçenin yüzde 80’ini uzun yıllar piyasayı
düzenlemek için kullanmıştır. Türkiye’de
artık şunun çok net anlaşılması gerekmektedir: Piyasayı düzenlemeden, piyasada istikrar sağlamadan sektöre
aktarılacak her kaynak istenilen yerlere
ulaşamayacaktır. O nedenle ülkemizde
öncelikle hayvancılıkta piyasa düzeninin
ve bunu hayata geçirebilecek müdahale
kurumunun oluşturulması, bütçeden bu
piyasa düzenine yönelik paranın ayrılması ve kaynağın burada kullanılması gerekmektedir. Bu sayede üretim daha güçlü
temeller üzerinde devam ettirilebilecek,
üreticiler önlerini görerek üretim yapabilecek, yatırım kabiliyetlerini geliştirebilecek,
geleceğe daha güvenle bakabileceklerdir. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak,
üreticinin en büyük ve tek meslek örgütünün sesine kulak veren başta Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Mehdi
Eker olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür eder, kurulacak bu kurumun
üreticilerimize, hayvancılığımıza, tüketicilerimize ve ülkemize fayda sağlamasını
temenni ederiz.”
YUMURTADA YILLIK ÜRETİM
15 MİLYAR ADEDİ GEÇTİ
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, yumurtada
yıllık üretimin 15 milyar adedi geçtiğini
bildirerek, “2012 yılı sonunda 14 milyar
910,8 milyon olan tavuk yumurtası üretimi, Ocak ayında 15 milyar 100,5 milyon
adede ulaştı” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, kanatlı
sektörünün 15 milyar 100 milyon 481 bin
adet tavuk yumurtası, 1 milyon 733 bin
Bayraktar:
"Kanatlı sektörü,
15,1 milyar tavuk
yumurtası,
1,73 milyon ton tavuk eti
üretimiyle
çok önemli bir sektör
haline geldi."
773 ton tavuk eti üretimiyle çok önemli
bir sektör haline geldiğini bildirdi. 2010
yılında 11 milyar 840 milyon 396 bin ton,
2011 yılında 12 milyar 954 milyon 686 bin
ton olan tavuk yumurtası üretiminin 2012
yılında 14 milyar 910 milyon 774 tona çıktığını belirten Bayraktar, bu yılın Ocak ayı
sonu itibarıyla yıllık üretim rakamının 15
milyar 100 milyon 481 bin adede yükseldiğini vurguladı.
Tavuk etinde, 2010 yılında 1 milyon
444 bin 59, 2011 yılında 1 milyon 613 bin
309, 2012 yılında 1 milyon 723 bin 919
ton olan üretim miktarının 2013 yılı Ocak
sonu itibarıyla yıllık bazda 1 milyon 733
bin 773 tona çıktığını bildiren Bayraktar,
şu bilgileri verdi:
“Ocak ayında 1 milyar 386 milyon 750
bin tavuk yumurtası, 141 bin 74 ton tavuk
eti, 2 bin 976 ton hindi eti üretildi. Ocak
ayı itibarıyla yıllık bazda hindi eti üretimi
41 bin 978 tona ulaştı.
Nitekim, çok önemli bir sektör haline
gelen kanatlı sektöründe 2012 yılında
tavuk yumurtası, eti ve sakatatında yıl-
lık ihracat, 640,9 milyon dolardan 842,9
milyon dolara yükseldi. Sektör, ihracatla
daha da büyüyebilir, çok daha fazla istihdam sağlayabilir. Kanatlı sektörünün potansiyeli yüksek.
Yine Ocak ayında 637 bin 662 ton
inek sütü sanayiye aktarıldı. Ocak ayı
itibarıyla yıllık bazda sanayiye aktarılan
inek sütü miktarı 7 milyon 935 bin 569
tona çıktı. 2012 yılı sonunda bu rakam 7
milyon 932 bin 485 tondu. Bunlar önemli
rakamlar. Sektörün boyutlarını gösteriyor.
Hayvancılık sektörünün her türlü sıkıntıya
karşın üretimde geldiği aşamaya dikkati
çekiyor.”
Hayvancılık sektörünün temel sorunlarının göz ardı edilemeyeceğini, sektörün
sıkıntılı bir üretim süreci yaşadığını belirten Bayraktar, “Hayvancılık sektörü, fiyat
istikrarının oluşturulması, yeterli destek
sağlanması, yem sorununun çözülmesi, hastalıklarla etkin mücadele edilmesi,
girdi maliyetlerinin düşürülmesi halinde
Türkiye için geleceğin sektörü olur” dedi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
12
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
DAHA İYİ PAMUK
(BCI) UYGULAMASI
ÇİFTÇİMİZE YENİ
OLANAKLAR
SUNACAK
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, uluslararası
şirketler tarafından talep edilen “daha iyi
pamuk” uygulamasının çiftçiye yeni olanaklar sunacağını bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, yüksek
katma değer yaratan tarım ürünü pamuğun, üretim, istihdam ve ihracat açısından lokomotif sektör konumundaki tekstil ve hazır giyimin temel girdi maddesi
olduğunu belirtti. Doğrudan veya dolaylı
şekilde milyonlarca insana istihdam yaratması nedeniyle stratejik önem arz eden
pamukta, ülke ihtiyacının karşılanamadığına, ithalat yoluna gidildiğine dikkati çeken Bayraktar, bunun maliyet, yapısal sorunlar gibi çeşitli nedenleri bulunduğunu
vurguladı.
Türkiye’nin pamukta; veriminde dünyada ikinci, tüketiminde dördüncü, ithalatta
ise Çin’in ardından ikinci olduğunu bildiren
Bayraktar, “Ege Üniversitesi’nde yapılan
bir araştırmaya göre, Türkiye’de pamuk tarımında bir yılda 500 bin daimi, 1,5 milyon
geçici işçi istihdam ediliyor. Bu rakama satıcı, çırçırcı, nakliyeci gibi alanlarda çalışanlar da eklenince bir yılda 3,5 milyon insan
pamuk tarımından gelir elde ediyor” dedi.
BCI uygulaması uluslararası
firmalara üretim yapan Türk
firmalarından isteniyor
Ulusal Pamuk Konseyi’nin (UPK) ilk
başvurusunu iki yıl önce yaptığı BCI Pamuk Sertifikası’nın 27 Şubat 2013 tarihinde kabul edildiği bilgisini veren Bayraktar,
şunları kaydetti: “Özellikle son yıllarda
büyük tekstil ve hazır giyim firmaları, müşterileri için daha farklı, daha özel ve daha
sağlıklı ürünler sunmayı hedef ediniyorlar.
Bu amaçla üretimin ilk basamağı olan pamuk tohumunun üretiminden başlayarak
bazı kriterler getirdiler. Bu konseye üye
firmalar, toprağı daha az işleyen, daha
az su ve gübre kullanan, tarımda çocuk
işçi çalıştırılmasının önüne geçen, kadın
işçilerin haklarını belirleyen kurallara göre
ve adlandırıldığı şekliyle Daha İyi Pamuk
(BCI-Better Cotton Initiative) uygulama-
ÇİFTÇİYE "TAKSİT" UYARISI
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, girişimleri sonucu, zirai don nedeniyle
mağdur olan çiftçilere eksik ürün nedeniyle ceza uygulanmayacağını ve borçlarının ertelendiğini anımsatarak, “Ancak
üreticilerimiz, borçların taksitlerinden ikisinin ödenmemesi durumunda borcun
tamamının tahsil edileceği hususuna azami dikkat etmelidir” dedi.
Bayraktar yaptığı açıklamada, şeker
pancarı üretimi ve şeker sektörünün tarımsal endüstriye katkısı, hayvancılığın
gelişmesindeki rolü, çeşitli dallara yönelik
girdi temini, istihdam, ekonomiye sağladığı 3,7 milyar dolarlık gelir ve sosyoekonomik gelişmede oynadığı
önemli roller nedeniyle ülke
ekonomisinin vazgeçilemez değerlerinden
biri olduğunu belirtti.
Şemsi
Bayraktar, şöyle devam etti:
“Her yıl yaklaşık 450 bin
hektar alanda ekimi yapılan şeker pancarı, geçen yıl Doğu
Anadolu’da havaların erken soğuması ve
kar yağışının aniden bastırması nedeniyle,
üretici pancarın bir kısmını sökememiştir.
Üreticilerimiz, bölgede sıcaklığın -15, hatta
-25 derecelere düşmesi nedeniyle Muş’ta
yaklaşık 18 bin dekar, Ağrı’da 1800 dekar
ve Van Erciş’te 10 bin dekar olmak üzere,
sökümü yapılamayan yaklaşık 30 bin dekar
alanda toplam 120 bin ton şeker pancarını
teslim edemeyerek mağdur olmuş; bankalardan ve şeker fabrikalarından aldıkları
kredi ve avansları ödeyemeyecek duruma düşmüşlerdir. Bu durum ortaya çıktığı
andan itibaren, Birliğimiz, Türkiye Şeker
Fabrikaları A.Ş. nezdinde girişimlerde bulunmuş ve konunun takipçisi olmuştur.”
Cezai müeyyide uygulanmayacak
Bu kapsamda sürdürülen çalışmalar
ve yazışmalar çerçevesinde, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş’nin, 2011 yılında toprağın donması sonucu sökülemeyip teslim
edilemeyen pancarlardan dolayı cezai
müeyyide uygulanmayacağını bildirdiğini
ifade eden Bayraktar, şunları kaydetti:
“Don zararı olan bölgelerdeki şeker
fabrikalarının özelleştirme kapsamında olmaları nedeniyle borçların ertelenmesine,
silinmesine dair yetkinin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na ait olduğu ve konunun
Başkanlığa aktarıldığı tarafımıza iletilmiş
ve bunun üzerine Özelleştirme İdaresi Başkanlığı nezdinde girişimlerde bulunulmuş ve
tabii afetler nedeniyle
zarar gören üreticinin
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş’ye olan
borçlarının
ertelenmesine ilişkin Bakanlar
Kurulu Kararı, 22 Haziran
2012 günü Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.”
Buna göre banka borçlarına, ilki 2013
yılı Nisan ayında ödenmek üzere yıllık eşit
taksitler halinde ve vade farksız olarak 5
yılda ödeme kolaylığı getirildiğini kaydeden Bayraktar, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ancak üreticilerimizin dikkat etmesi
gereken, taksitlerinden ikisinin ödenmemesi durumunda, borcun tamamının tahsili için Şeker Pancarı Üretim Sözleşmesi
hükümleri doğrultusunda işlem yapılacağı hususudur. Çiftçilerimiz bu konuda
hassas davranmalı, tekrar mağdur duruma düşmemelidir.”
sıyla elde edilmiş ürünleri, üretim yaptırdıkları firmalardan istemektedirler.
Tekstil ve hazır giyim sektöründe adından söz ettiren ülkemiz için de söz konusu uygulamalar geçerlidir. Türkiye’de üretim yaptıran bazı uluslararası firmalar, BCI
sertifikalı pamuktan elde edilmiş iplikten
üretilmiş ürünlerin yapımı konusunda Türk
sanayicisinden talepte bulunmaktadır.
BCI pamuk üretiminin ülkemizde olmaması nedeniyle, bu hammadde ihtiyacı firmalar tarafından, Mali, Brezilya,
Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerden
ithal ediliyor. 2012-2013 sezonunda ithalatımızın 762 bin ton civarında olduğunu
düşünürsek, BCI uygulamasıyla pamuk
üretiminin önemini, bu ithalat rakamının
önümüzdeki yıllarda daha da artacağını
görüyoruz.”
Katılım gönüllülük
esasına dayanıyor
Bu uygulamayla pamuğun Türkiye’de
Düny
de yetiştirilebilecek olmasının son derece
sevindirici bir haber olduğunu ve Birlik
olarak desteklediklerini bildiren Bayraktar,
şöyle devam etti:
“BCI uygulamasıyla pamukta ekim
alanları sürekli daralan ve daha fazla
ithal eden ülke konumundan çıkarak,
ilk olarak ‘kendine yeter bir ülke’ sonrasında ise pamuk ihraç eden bir ülke
konumuna gelmeyi umut ediyoruz. Bu
uygulamada katılım ‘gönüllülük’ esasına
dayanmaktadır, sadece isteyen çiftçilerimiz bu pamuk ekimine katılım sağlayacak, ürettikleri pamuğu pazarlamaları
daha kolay bir hale gelecektir. Önümüzdeki ekim dönemine yetiştirilmek istenilen BCI pamuk ilk olarak pilot birkaç
ilimizde uygulanacak. Ardından ise tüm
pamuk ekim alanlarımızın genelinde kabul göreceğine inanıyoruz.”
Bayraktar, BCI uygulamasının; “bitki
koruma”, “su”, “çevre, yaşam alanı”, “lif
kalitesi”, “insan çalıştırma” gibi kriterler
içerdiğini bildirdi.
Su Günü
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kullanılabilir 112 kilometreküp suyu
bulunan Türkiye’nin su zengini bir ülke
olmadığını belirterek, “Başta tarım olmak
üzere suyu ekonomik kullanmak zorundayız” dedi.
ve ekonomik olarak yer altı ve yer üstü
sularla sulanabilir özelliktedir. Hala sulamaya açılmamış arazi miktarı 2,9 milyon
hektar düzeyindedir.”
Bayraktar, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Türkiye’nin
kullanılabilir su potansiyelinin 112 kilometreküp olduğunu, bunun yaklaşık 40
kilometrekübünün içme suyu, sanayi ve
sulama amaçlı kullanıldığını belirtti.
Konya Ovası Projesi (KOP), Doğu
Karadeniz Projesi (DOKAP) ve Güneydoğu Anadolu Projesi’ndeki (GAP) sulama
projelerinin hayata geçirilmesiyle sulama alanlarının daha da artacağını vurgulayan Bayraktar, kıt olan suları verimli
bir şekilde kullanmak ve kuraklık riskini
azaltmak için önlemler alınması gerektiğini vurguladı.
Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının, son nüfus rakamlarına göre 1481 metreküp
olduğunu, bu rakamın
2023 yılında 1329 metrekübe ineceğini vurgulayan Bayraktar,
şunları kaydetti: “Bilinenin tersine Türkiye su zengini bir ülke
değildir. ‘Az miktarda
su kıtlığı çeken ülkeler’
arasında yer almaktadır. Fakat
nüfus artışı nedeniyle kişi başına kullanılabilir su miktarı yıllar itibarıyla gerilemiş,
1500 metrekübün altına inmiştir. Tarım,
sanayi ve evsel su kullanım oranları, belli
bir strateji doğrultusunda dağıtılmamaktadır. Ülkemizde yıllık yağış ortalaması,
dünya ortalamasından düşüktür.
Gelecek nesillere yeterli suyun bırakılabilmesi için birtakım tedbirlerin alınması
gerekmektedir. Su kaynaklarımızın yetersizliği, başka amaçlarla su kullanımına
olan talep, tarımsal sulamada da suyun
ekonomik kullanılması gerektiğini ortaya
koymaktadır. Şu anda kullanılabilir suyun yaklaşık 29,6 kilometreküpü sulama
amacıyla kullanılmaktadır. Tarım arazilerimizin yaklaşık 8,5 milyon hektarı teknik
Kuraklık riskini azaltmak
için önlemler
Bayraktar, suyla ilgili diğer önerilerini şöyle sıraladı:
•
Tarımda suyun
ekonomik kullanımı
için, tarla içi hizmetlerin geliştirilmesi paralelinde arazi ve bitkinin
çeşidine göre damlama
sulama veya yağmurlama sulama sistemleri devreye sokulmalı ve
yaygınlaştırma çalışmalarına ağırlık verilmeli,
• Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca damlama ve yağmurlama gibi basınçlı sulama projelerine verilmekte olan sıfır faizli
krediler artırılarak devam etmeli,
• Bazı suiistimalleri önlemek için
projelerin uygulanması en az beş
yıl takip edilmeli,
• Toprakta nem takipleri yapılmalı
ve çiftçinin ihtiyacı olan sulama
programı hazırlanmalı,
• Erozyon kontrolü, ormanların ko-
runması ve ağaçlandırma çalışmalarına gereken önem verilmelidir.”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
13
DÜNYADA GIDA FİYATL ARI
Bayraktar:
“Dünyada
gıda fiyatları
2011’deki
zirvenin
altında
kalsa da,
yüksek
seyretmeye
devam
ediyor.”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
dünyada gıda fiyatları 2011’deki zirvenin
altında kalsa da, yüksek seyretmeye devam ettiğini bildirerek, “Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2000 yılında 90,4 düzeyindeki gıda fiyat endeksi,
2011’de 227,6’ya çıktıktan, 2012 yılı Haziran ayında 200,4’e düştükten sonra, Eylül
2012’de 215,7’ye yükseldi. Endeks, bu
yılın Şubat ayında 210,2 oldu” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, gıda
fiyat endeksinin yüzde 132,5, et fiyat endeksinin yüzde 85,5, mandıra ürünleri fiyat endeksinin yüzde 112,8, hububat fiyat
endeksinin yüzde 187,9, yağ fiyat endeksinin yüzde 204, şeker fiyat endeksinin
yüzde 123,3 arttığı bilgisini verdi.
2000 yılında 90,4 olan gıda fiyat endeksinin 2008 yılında 199,8’e yükseldiğini,
2009 yılında 156,9’a inen endeksin 2010
yılında 185,3’e, 2011 yılında ise 227,6’ye
çıktığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “2012 yılında gıda fiyat endeksi 211,7’ye
indi. Haziran 2012’de 200,4’e kadar inen
endeks, Eylül ayında 215,7’ye ulaştı. En
son 2013 yılı Şubat ayında da 210,2 oldu.
Et fiyat endeksi 2000 yılında 95,8 idi. 2008
yılında 153,2’ye çıktı. Kriz yılı 2009’da
132,9’a inen et fiyat endeksi, 2010 yılında
152,2’ye, 2011 yılında 176,6’ya çıktı. 2012
yılında 174,9, Şubat 2013’de ise 177,7
oldu. Mandıra ürünleri fiyat endeksi 2000
yılında 95,4’dü. 2008’de 219,6’ya çıktı.
2009 yılında 141,6’ya geriledi. 2010’da
yeniden 200,4, 2011'de 220,5, 2012’de
188,6, Şubat 2013’de ise 203 oldu. 2000
yılında 116,1 olan şeker fiyat endeksi,
2002'de 97,8’e indi. 2006 yılında 209,6’a
çıkan, 2007’de 143’e inen, 2008’de
181,6, 2009’da 257,3, 2010’da 302 olan
2011 yılında 368,9’a kadar çıkan endeks,
2012 yılında 305,7’ye indi. Endeks 2013
Şubat ayında 259,2 oldu.”
Tüm dünyada tarımda üretici kesimi sıkıntılar yaşarken, tüketicinin yüksek
gıda fiyatlarıyla karşı karşıya kalmasının
kabul edilebilir bir durum olmadığını bildiren Bayraktar, gıda fiyatlarının yüksek
seyretmesinin 1 milyara yakın insanın açlık çektiği yoksul ülkeler için çok büyük bir
sorun olduğunu kaydetti. Bayraktar, yoksul ülkelerin, en temel gıda olan tahılda
ihtiyaçlarını karşılayacak ithalatı bile yüksek fiyatlar nedeniyle yapmakta zorlanmalarının dünya için utanılacak bir durum
olduğunu vurguladı.
En fazla artış hububat ve yağda
Tarım ve gıdanın, dünya nüfusundaki artış, gelir seviyesindeki yükselmenin
getirdiği gıda alışkanlıklarının değişmesi,
özellikle gelişmiş ülkelerde neredeyse
israf düzeyine ulaşmış tüketim nedeniyle çok büyük önem kazandığını bildiren
Bayraktar, şunları kaydetti: “1800’lü yılların başında 1 milyar olan dünya nüfusu,
günümüzde 7 milyarı aşmıştır. 200 yılda
7’ye katlanan dünya nüfusuna her yıl,
yaklaşık bir Türkiye eklenmektedir. Dünyamızda 1 milyara yakın insan da yeterli
gıdaya ulaşmaktan uzak, açlığın pençesindedir. Buna karşın 1,2 milyar insan
da obez sınıfındadır. Oysa, dünyamızda
tarım toprakları, tatlı su kaynakları sınırlı.
510 milyon kilometrekare olan dünya yüzölçümünün 149 milyon kilometrekaresi
Bu dönemde en fazla artışın hububat
ve yağ fiyatlarında görüldüğünü vurgulayan Bayraktar, “Tahıl fiyat endeksi 2000
yılında 85,2 idi. 2008 yılına kadar endeks
yüzde 179,1 artarak 237,8’ye çıktı. Tahıl
fiyat endeksi 2009 yılında 173,7’ye indi.
Endeks, 2010 yılında 182,6’ye, 2011 yılında 246,8’e çıktı. 2012 yılında 240,9 olan
endeks, 2012 yılı Eylül ayında 262,6’ya
kadar çıktıktan sonra, 2013 yılı Şubat
ayında 245,3 oldu. Yağ fiyat endeksi
ise 2000 yılında 67,8 iken, 2008 yılında 227,2’ye çıktı. 2009’da 150,9’a inen,
2010’da 194,2’e, 2011’de 252,3’e kadar
çıkan endeks, 2012 yılında 225,3, 2013
Şubat ayında 206,1 oldu” dedi.
kara alanlarından oluşuyor. Bu alanın
da 15,2 milyon kilometrekaresi işlenen
tarım ve uzun ömürlü bitki alanlarından
(ormanlar hariç) meydana geliyor. Bir diğer ifadeyle, toplam karasal alanın yaklaşık yüzde 10,2’si kullanılarak, 7 milyarı
aşkın nüfus beslenmeye çalışılıyor. Dünyamızda refah arttıkça gıda tüketimi de
artıyor. Gelecekte gıdaya ulaşmak gittikçe zorlaşacak. Zaten gıda fiyatları da
son yıllarda olağanüstü arttı. FAO’nun
gıda fiyat endeksi bunu açıkça gösteriyor. Gelecekte de temel gıda ürünlerinde
fiyat artışlarının devam etmesi beklentiler
dahilindedir.”
Dünya gıda açığını kapatabiliriz
Türkiye’nin, tarımdaki yapısal sorunları çözmesi, toprak, su kaynaklarını iyi
değerlendirmesi, gerekli olan teknolojiyi
kullanması durumunda, dünya gıda açığını kapatabilecek ender ülkelerden biri
olarak ortaya çıkacağına vurgu yapan
Bayraktar, “Bunun için yeterli tarım alanlarına sahip durumdayız. Rahatlıkla, çevre
ülkelerin gıda açığını kapatabiliriz.
Tarım ve gıda üretiminde kendine
yeten, çevresindeki ülkelerin gıda açığını
kapatan ülkemizin, hem bölgesinde hem
de dünyada eli daha da güçlenecektir”
dedi.
TARIMIN ARALIK İSTİHDAMI 5,7 MİLYON
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın, mevsim etkileri nedeniyle faaliyetlerin en aza indiği Aralık ayında bile
5,7 milyon istihdam yarattığını bildirerek,
“Tarımda istihdam, Aralık ayında, 2011’in
aynı ayına göre, 87 bin kişi artarak 5 milyon 686 bin kişi oldu” dedi.
Bayraktar yaptığı açıklamada, Aralık'ta
toplam istihdamın, 2011’in aynı ayına
göre, 1 milyon 88 bin artarak, 24 milyon
766 bine çıktığını belirtti. Bu dönemde
hizmetler sektöründe istihdamın 719 bin,
sanayide 156 bin, inşaatta 135 bin, tarımda 87 bin arttığını bildiren Bayraktar,
Ocak'ta 5 milyon 416 bine inen tarımdaki istihdamın Şubat'ta 5 milyon 427 bine,
Mart’ta 5 milyon 613 bine, Nisan’da 6 milyon 11 bine, Mayıs’ta 6 milyon 363 bine,
Haziran’da 6 milyon 555 bine, Temmuz'da
6 milyon 638 bine yükseldiğini kaydetti.
Tarımdaki istihdamın Ağustos ayında 6
milyon 564 bine, Eylül’de 6 milyon 502 bine
indiğini bildiren Bayraktar, mevsim şartlarının etkisiyle Ekim ayında 6 milyon 322 bine,
Kasım ayında 6 milyon 27 bine, Aralık ayında 5 milyon 686 bine düştüğünü belirtti.
Tarımdaki istihdamda artış var
Aralık ayında hizmetler sektörünün 12
milyon 577 bin, tarımın 5 milyon 686 bin,
sanayinin 4 milyon 856 bin, inşaat sektörünün ise 1 milyon 647 bin kişiye istihdam
yarattığı bilgisini veren Bayraktar, “Tarım,
mevsim şartlarının etkisinin görüldüğü
Aralık ayında bile sanayiden 830 bin daha
fazla kişiye istihdam sağladı. Sanayi ve
inşaatın toplam istihdamı 6 milyon 503
bin kişiyle tarımdan sadece 817 bin fazla”
dedi.
Bayraktar, Aralık ayında, geçen yılın
Aralık ayına göre, hizmetlerin payının 0,7
puan artarak yüzde 50,8’e, inşaatın payının 0,3 puan artarak yüzde 6,7’ye çıktığını, buna karşın sanayinin payının 0,2 puan
azalmayla yüzde 19,6’ya, tarımın payının
ise 0,6 puan azalmayla yüzde 23’e indiğini, payının azalmasına karşın tarımdaki
istihdamda azalma bir yana artış görüldüğünü vurguladı.
Tarım işsizliği 2,3 puan düşürüyor
Türkiye’de işsiz sayısının Aralık’ta 2
milyon 790 bin kişi olduğuna dikkati çe-
ken Bayraktar, şunları kaydetti: “Tarım, 5
milyon 686 bin kişiye iş sağlayarak, işsizliğin daha da artmasını yüksek seviyelere
çıkmasını önledi. Hizmetlerin ardından
ikinci büyük istihdam kapısı olmaya devam etti. Aralık ayı işsizlik oranı yüzde
10,1 oldu. Tarım dışı işsizlik ise yüzde
12,4. Tarımı dışarıda tutarsak Aralık ayı işsizlik rakamı yüzde 10,1 değil yüzde 12,4
çıkıyor. Hizmetlerin ardından istihdamda
ikinci olan tarım, yüzde 12,4 olan işsizliği
2,3 puan düşürerek yüzde 10,1’e çekti.”
Son bir yıllık dönemde mevsimsel oynamalar nedeniyle tarımın istihdamdaki
payının yüzde 23,1 ile yüzde 26 arasında değiştiğini belirten Bayraktar, şunları
kaydetti: “Mart ayında, Ocak ayına göre
0,5 puan artışla yüzde 23,6’ya çıkan istihdamda tarımın payı, Nisan ayında 0,8
puan artışla yüzde 24,4’e, Mayıs ayında
ise 0,8 puan artışla yüzde 25,2’ye, Haziran ayında 0,4 puan artışla yüzde 25,6’ya,
Temmuz ayında 0,4 puan artışla yüzde
26’ya, Ağustos’ta 0,1 puan azalışla yüzde
25,9’a, Eylül’de 0,4 puan azalışla yüzde
25,5’e, Ekim ayında ise bir önceki aya
göre 0,7 azalmayla yüzde 24,8’e, Ka-
sım ayında ise Ekim ayına göre, 1 puan
azalmayla yüzde 23,8’e, Aralık ayında ise
0,8 azalmayla yüzde 23’e indi. Bu rakam
2011’in Aralık ayında yüzde 23,6 düzeyindeydi.
Geçen yıl tarım, Eylül ayında 1 milyon
768 bin, Ekim ayında 1 milyon 635 bin,
Kasım ayında 1 milyon 289 bin daha fazla
istihdam yarattı. Kış aylarında bile tarım,
sanayiden yüz binlerce kişi daha fazla
istihdam sağladı. 2011 Aralık ayında 899
bin, 2012 Ocak ayında 732 bin, Şubat’ta
743 bin, Mart’ta 893 bin, Nisan’da 1
milyon 219 bin, Mayıs’ta 1 milyon 603
bin kişi, Haziran’da 1 milyon 795 bin
kişi, Temmuz’da 1 milyon 861 bin kişi,
Ağustos’ta 1 milyon 818 bin kişi, Eylül’de
1 milyon 767 bin kişi, Ekim’de 1 milyon
590 bin kişi, Kasım’da 1 milyon 214 bin
kişi daha fazla istihdam yarattı. En son
Aralık ayında da tarım, sanayiden 830 bin
kişi daha fazla istihdam sağladı.”
Bayraktar, hizmetler sektörünün ardından en önemli istihdam alanı olan tarımın,
diğer sektörler içinde de çok büyük bir
ağırlığı olduğunu hatırlattı.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Ahmet Bahadır Sezgin
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi
Osmaniye Ziraat Odası Başkanı
14
Günümüzde çiçek artık sadece süs
değil, para kazandıran, gelir getiren bir tarım faaliyetidir. Dünyada da pek çok ülke
bunun farkına varmış ve çiçekten para
kazanır duruma gelmiştir. Kolombiya’nın
yıllık çiçek satışından geliri 500 milyon
doları aşmıştır. İsrail çölde çiçek yetiştirip
satarak 200 milyon dolar gelir sağlamaktadır. Hollanda, tüm Avrupa ülkelerine çiçek satmaktadır.
Türkiye’de de süs bitkisi üretimi ve
ticareti hızla gelişmektedir. Süs bitkisi
ihracatı 17-19 milyon doları bulmuştur.
Türkiye’de süs bitkisi üreticisinin eline geçen para 1998 yılında 70-80 milyon dolardır. Bunun yarısı kesme çiçek üreticilerine, diğer yarısı da iç ve dış mekan süs
bitkisi üreticilerine gitmiştir. Türkiye’de 6-7
bin çiçek üreticisi, 10 binden fazla çiçekçi
esnafı bulunmaktadır.
Ülkemizde ticari amaçlı süs bitkisi
üretimine Yalova’da başlanmıştır. İşletme
arazilerinin %74,6’sı süs bitkisi üretimine
ayrılmaktadır. Yalova, İzmir, Bursa ve Antalya’daki süs bitkileri işletmeleri diğerlerine göre daha ihtisaslaşmış işletmelerdir.
Dünyada yaklaşık 50 ülkede kesme
çiçek üretimi yapılıyor. Türkiye, mevcut iklim ve coğrafi yapısıyla,
kesme çiçek üretimi açısından büyük olanaklara sa-
Süs Bitk isi Yetiştiriciliği ve Kesme Çiçek Sektörü
hip ülkelerin başında geliyor. Ülkemizde
ticari anlamda çiçek üretimi ve pazarlaması 1940’lı yıllarda başladı. Halen süs
bitkisi üretimi yapılan illerin sayısı 20’dir.
Türkiye’de, 2000 yılı itibariyle süs bitkilerine ayrılan sera 15 bin dekar civarında.
Süs bitkileri üretimi yapılan alanın yüzde
53’ünde kesme çiçek üretimi yapılıyor.
Kesme çiçek üretim alanlarında birincilik, yüzde 28’le İzmir’de. İzmir’i sırasıyla
Antalya, İstanbul ve Yalova takip ediyor.
Antalya üreticileri ağırlıklı olarak dış pazara üretim yaparken, İzmirli üreticiler hem
iç hem de dış pazara yönelik çalışıyor.
Kesme çiçek üretimine ayrılan ve
9.500 dekarı aşan alanın, üçte ikisi örtülü alan. Bunun yüzde 12’sini cam seralar, yüzde 88’ini ise plastik örtülü seralar
oluşturuyor. Türkiye’de kesme çiçek üretiminin yüzde 30’u açık alanlarda yapılıyor.
Türkiye’de yaklaşık 5 bin aile kesme
çiçek üretimiyle uğraşıyor. Üretim yapan
işletmeler, uzun yıllar boyunca, arazileri
değerlendiren, küçük aile işletmeleri olarak faaliyetlerini sürdürdü. Günümüzde
de iç pazara üretim yapan, ürünlerini çiçek kooperatifleri aracılığıyla pazarlayan
işletmelerin çoğunluğu, küçük aile işletmeleri niteliği taşıyor.
Kesme çiçek işletmelerinin yapısı
1975’lerden sonra değişmeye başladı.
Öncelikle İzmir’deki işletmeler büyüdü.
Böylece küçük aile işletmelerinden, daha
büyük ölçekli ticari işletmelere dönüşüm
oldu.
Antalya’da 1985’de kesme çiçek ihracatının başlamasıyla birlikte ihracat amacıyla üretim yapan büyük ölçekli, dünya
standartlarını yakalayan modern işletmeler ortaya çıkmaya başladı.
Mustafa Gürmen
Menderes Ziraat Odası Başkanı
Türkiye’de kesme çiçeğin yurtiçi pazarlaması, çiçekçilik kooperatifleri üzerinden yapılıyor. Şu anda Türkiye’de merkezi
İstanbul’da bulunan iki kooperatif bulunuyor. Çiçekçilik kooperatiflerinin 14 ildeki
20 çiçek mezatında, yaklaşık 6000 civarındaki çiçek üreticisinin çiçekleri, çiçekçi
esnafına satılıyor. Kesin rakamlar olmamakla birlikte Türkiye’de 9 binin üstünde
çiçekçi esnafı var ve bunların yarısına yakını İstanbul’da faaliyet gösteriyor.
İlçemiz ekonomisinde önemli yeri olan
örtü altı yetiştiriciliğinde, örtü alanlarının %
21’inde kesme çiçek üretilmektedir. Kesme çiçek yetiştiriciliği; Menderes merkezde yoğunlaşmış, merkeze sınır olan Develi ve Küner köylerinde de kesme çiçek
yetiştiricileri bulunmaktadır. Bu tarımsal
faaliyet dalı 360 çiftçi ailesi ve toplam 2
bin civarında kişiye istihdam sağlamaktadır.130 kesme çiçek üreticisi Çiftçi Kayıt
Sisteminde kayıtlıdır.
Balçova'dan Menderes'e
taşınan serüven
Başta gül ve karanfil olmak üzere,
kasımpatı, gerbera, lisianthus, glayöl ve
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
TR6 Akdeniz Bölgesi
kesme çiçek üretimi
Bölgede kesme çiçek türlerinden en
fazla Sprey ve Standart Karanfil, Gerbera,
Gül, Gypsophilla, Solidago, Krizantem ve
Gladiol üretilmektedir. Ayrıca son yıllarda
Lisianthus, Frezia, Lilium, Statice, Şebboy
gibi türler yanında arajmanlarda kullanılmak üzere Okaliptus, Asparagus, Ruscus, Casuarina gibi türler de yetiştirilmeye
başlanmıştır.
Bölgede 2003 yılı kesme çiçek üretim
alanında yüzde 70’lik bir payla karanfil ilk sırayı almakta ve üretilen karanfilin
%90’dan fazlası ihraç edilmektedir. Bunu
%20 ile Gerbera, %2,8 ile Gül, %2,1 ile
Gypsophilla, %1 ile Solidago izlemektedir.
Kesme çiçek üretimi bakımından önde
gelen TR61 Antalya ilinde 2003-2004
üretim döneminde, ithalatı ve ihracatı ile
uğraşan 46 firma mevcuttur. 1985’li yıllarda üretim sözleşmeli üretici modeli ile
başlamış, daha sonra ortakçılık sistemi
gelişmiş, 1998-2000 yıllarında ise sektördeki karlılığın ve verimliliğin düşmesinden
dolayı daha verimli bir model olan dal
başı sistemine geçilmiştir. Dal başı sistemine göre ihracatçı firmalar tüm girdileri
karşılamakta ve işçi ailesi kaliteli ürettiği
dal başına ücret almaktadır. Bu sistem ile
kalite ve verimlilik artarak birim alandan
ihracata giden dal sayısı yükselmiştir.
15 yıl olmasına rağmen; özellikle damlama, yağmurlama ve sisleme teknikleri,
yaprak ve sıvı gübre uygulamaları, toprak
ilaçlamaları, toprak ve yaprak tahlilleri ve
son yıllardaki topraksız tarım uygulamaları gibi modern tarım tekniklerine öncülük etmiş, bu tekniklerin diğer tarım kollarına da yayılmasına yardımcı olmuştur.
İlde kesme çiçek genellikle örtü-altında
plastik seralarda yetiştirilmekte ve sera
yapımında kullanılan demir, boya, plastik gibi malzemelere talep her geçen gün
artmaktadır. Bunun sonucunda da imalat
ve montaj sanayi kolları gelişmiştir. Ayrıca
elektrik, makine yan sanayi (hidrofor, dalgıç pompa, soğutucular, jeneratör, sulama, ilaçlama, gübreleme, iklim sistemleri
otomasyon aletleri, bilgisayar v.s) ambalajlama, paketleme ve nakliye sektörünün
de gelişmesini sağlamıştır. Bu sektörlerin
gelişmesi ile de iş hacmi artmış ve işçi istihdamı çoğalmıştır.
İhracat
2003 yılı Türkiye kesme çiçek ihracatı
245.882.743 dal olup, karanfil 1. sıradadır. İhraç edilen karanfil 233.925.155 dal
ile %95 paya sahiptir. Bunu gerbera ve
gül izlemektedir. Kesme çiçek ihracatında
en önemli pazarlarımız sırasıyla İngiltere,
Yunanistan, Rusya, Romanya, Hollanda,
Japonya ve Ukrayna’dır.
Kesme çiçek üretimi esasen sadece
çiçek üretimi ve ihracatı ile sınırlı değildir. Doku kültürü ve çeşit ıslahından sera
konstrüksiyonu ve çiçek paketlemeye ve
ambalaj malzemeleri imalatına kadar uzman birçok konu çiçek endüstrisinin bir
yan dalı haline gelmiştir. Hollanda, İsrail,
ABD gibi çiçekçilikte en ileri teknolojiye
sahip ülkeler bu sektördeki gelirlerinin, cirolarının ve istihdamın önemli bir bölümü
çiçek yetiştiriciliğinden değil, çiçek üretimi ile doğrudan ilişkili ve bu sektöre özgün yan sanayi üzerinden sağlamaktadır.
Bölgemizin ekonomik hayatında üretim, tüketim, iç piyasa ve ihracatta büyük
önem taşıyan ve alternatif üretim niteliğinde olan süs bitkileri alım satımlarının
organize ve disipline edilmesi, üreticilerin
ihracata yönelik ürünlerini rahatlıkla satabilmesi, iyi ve kaliteli ürüne yüksek fiyatın
ödenmesi, alıcıların firma firma dolaşarak
ürün temin etme yerine, ürünlerin bir merkezde kalite kontrollerinden geçerek ve
alıcı rekabeti sağlanarak satılmasına imkan veren bir ortam olan mezat ile mümkündür. Bu nedenle Antalya ilinde uluslararası mezat kurulması için çalışmalar
devam etmektedir.
Kesme çiçek sektörünün TR6 Akdeniz
Bölgesinde yer alan Antalya ilinde ekonomik önemi büyüktür. Burada, örtü-altı
ve açık tarlada dekara yıl boyunca 1,5
işçi istihdam edilmektedir. Sektörde, yan
sanayi kollarıyla beraber ortalama 10 bin
işçi çalışmakta olup; en son üretim teknikleri kullanılmaktadır. Sektörün geçmişi
Ülkemiz, pazar olarak kesme çiçeğe
doymuş değildir. Kişi başına kesme çiçek
tüketimi çok düşüktür. Özellikle İhracatın
fazla olduğu kış aylarında iç piyasa fiyatları yükselmekte, arz miktarı düşmektedir.
Ayrıca nakliyedeki darboğazlar da eklendiğinde kesme çiçek ihracatımız olumsuz
etkilenmektedir.
Menderes İlçesi Ör tü Altı
Kesme Çiçek Yetiştiriciliği
starliçya yetiştiriciliği yapılan türlerdendir.
İlçemizde kesme çiçek yetiştiriciliği
1980’li yıllardan sonra Balçova'da bu faaliyeti yapan üreticilerin ilçemize göç etmeleri ile başlamış, her geçen gün üretim
sahaları artarak bugünkü duruma gelinmiştir.
Kesme çiçek yetiştiriciliğinde pazarlama; yetiştiricilerin ortağı olduğu S.S. Flora
Çiçekçilik Üretim ve Pazarlama Kooperatifi tarafından yapılmaktadır. Yetiştirilen
kesme çiçekler Romanya, Bulgaristan,
Yunanistan, Ukrayna ve Rusya gibi ülkelere ihraç edilmektedir.
Kesme çiçekler genellikle kış aylarında (Kasım-Mayıs) yüksek fiyatla satılırlar.
Bu nedenle kesme çiçekleri kış aylarında
kesilecek şekilde yetiştirilmelidir. Birçok
çiçek türünde dikimden veya uç kırımın-
dan sonra kesime kadar geçen zaman
araştırmalarla buluşmuştur. Ekim-dikim
buna göre ayarlanır. Lale, Frezya, iris gibi
soğanlı bitkilere özel sıcaklıklarda muamele edilerek normal mevsimden 1,5-2
ay önce çiçek açmaları sağlanır.
Özel günlerin önemi yüksek
Kesme çiçek üretiminde Öğretmenler
günü, Sevgililer günü, Anneler günü gibi
özel günlere odaklanılmaktadır. Bu dönemlerde oluşan fiyatlar üreticileri memnun etmekle birlikte, diğer zamanlarda
maliyetlerin çok altında ürün satışları yapılabilmektedir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
birçok tarımsal ürüne destekleme yaparken, kesme çiçek yetiştiriciliği bu kapsama alınmamıştır. Destekleme ile birlikte
çiftçimiz bir nebzede olsa gelir elde edebilecektir.
Girdi fiyatları yüksek
satış fiyatları ise istikrarsız
Diğer tarımsal faaliyetlerde olduğu
gibi, kesme çiçekçilikte de karşılaşılan
en önemli sorunlar; girdi fiyatlarının çok
yüksek olması ve satış fiyatlarının istikrarsız seyretmesidir. Yetiştiricilikte üretim
maliyetini oluşturan unsurların en önemlilerinden biri de sulamada kullanılan
elektrik enerjisi tutarlarıdır. Diğer tarımsal
alanlarda yapılan sulamada kullanılan
elektrik enerjisi, tarımsal sulama tarifesi
üzerinden değerlendirilmesine rağmen,
Elektrik İdaresi tarafından örtü altı yetiştiricileri bu kapsamda değerlendirilmemektedir.
İlçemizde kesme çiçekçiliğin gelişmesi ve adının duyurulması amacıyla 4
yıldan beri Mayıs aylarında çiçek festivali
düzenlenmektedir.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Aysun Çilingiroğlu
TZOB Teknik Müşaviri
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
Günümüzde çiçek artık sadece süs
bitkisi değil, para kazandıran, gelir getiren bir tarım faaliyetidir. Dünyada da pek
çok ülke bunun farkına varmış ve çiçekten para kazanır duruma gelmiştir. Süs
bitkileri sektörü son yıllarda dünyada pek
çok ülkede ve Türkiye’de önemli gelişmeler göstermiştir. Süs bitkileri içerisinde
en çok üretilen çeşit artan talep miktarına
paralel kesme çiçeklerdir.
Günümüzde hemen her ülkede çiçek
yetiştirilmektedir. Ancak ticari anlamda
kesme çiçek üretimi 50’den fazla ülkede
yapılmaktadır. Türkiye, mevcut iklim ve
coğrafi yapısıyla, kesme çiçek üretimi açısından büyük olanaklara sahip ülkelerin
başında gelmektedir. Kesme çiçek sektörü yarattığı istihdam ve ihracat hacmi
dolayısıyla birçok ülkenin ekonomisinde
giderek artan bir etki yaratmaktadır.
Ülkemizde süs bitkileri sektörünün gelişmesi, dünya ülkelerine benzer şekilde
kentleşme olgusunun hızlandığı 1940’lı
yıllarda İstanbul ve çevresinde başlamış,
daha sonra uygun iklimsel özelliklere sahip olan Ege ve Akdeniz Bölgelerine genişlemiştir.
Osman Bağdatlıoğlu
Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları
Birliği Yönetim Kurulu Başkanı
Ülkemizde kesme çiçek sektörünün
gelişmesinde uluslararası kuruluşlarla yapılan işbirliklerinin katkısı da etkili olmuştur. 1970 ve 1980’li yıllarda FAO ve Dünya
Bankası süs bitkileri üretiminin gelişmesini
sağlamak için çeşitli araştırma projelerini
desteklemişlerdir. Böylece bazı yeni çiçek
türlerinin üretilmesi, yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesi sağlanmıştır. 1980’li yılların ortalarında Türkiye’nin dışa açılma politikasıyla kesme çiçek üretiminde önemli
değişiklikler olmuştur. Bazı firmaların iklim
koşulları ve ulaşım imkânları göz önüne
Türkiye’de kesme çiçekçilik hem üretim hem ihracat açısından son yıllarda
büyük atılım yaptı. Süs bitkileri ihracatımız
her yıl düzenli artış göstererek 2012 yılında toplam 73 milyon dolar oldu. İhracatın
% 42’sini oluşturan kesme çiçeklerde ise
ihracatımız 30 milyon dolara ulaştı.
İhracat pazarlarımız bu yıl da genişlemeye devam etti. 2012 yılında 50’den fazla ülkeye 320 milyon dal çiçek gönderildi.
Hollanda, İngiltere, Almanya, Rusya ve
Ukrayna kesme çiçekte en önemli pazarlarımız oldu. Gelişmeler kesme çiçekçiliğin ekonomide de önemli bir sektör olarak yer edinmeye başladığını gösteriyor.
Türkiye’de ihracatta olduğu kadar artık iç pazarın ve tüketimin geliştirilmesi de
önem kazanıyor. Dünya üzerinde gelişmiş
alınarak Antalya’da üretime başlamaları ve yüksek kalitede çiçek elde etmeleri
üreticilerin ilgisini arttırmıştır. 1985’de bir
firmanın yurtdışına karanfil ve gerbera
göndermesi Antalya’yı Türkiye’nin ilk kesme çiçek ihraç eden şehri yapmıştır. Bu
olay Türkiye’de süs bitkileri üretimi açısından dönüm noktası olmuş ve kesme
çiçek üretimi hem iç piyasaya hem de dış
piyasaya yönelik olarak gelişmeye başlamıştır. Zamanla kesme çiçeğin önemli bir
ihraç ürünü ve gelir kaynağı olması üretim için uygun koşullara sahip diğer illerin
de ilgisini çekmiş ve kesme çiçek üretimi
ülke genelinde yayınlaşmıştır. Kesme çiçek sektörü üretim, pazarlama ve ulaştırma aşamalarında yaşanan bazı sorunlara
rağmen özellikle son yıllarda Türkiye’de
önemli gelişmeler kaydetmiştir.
Türkiye’de 28 ilde süs bitkileri üretimi
yapılmaktadır. Üretimin en fazla yapıldığı
iller sırasıyla İzmir, Sakarya, Antalya, Yalova, Bursa ve Isparta’dır.
Antalya ve İzmir kesme çiçek üretiminde en önemli illerdir. Marmara ve Ege
Bölgesinde (İstanbul, Yalova, İzmir, Aydın) yapılan kesme çiçek üretimi genellikle iç pazara yöneliktir. Antalya bölgesinde ise çoğunluğu seralarda olmak üzere
yüksek kaliteli ve ihracata yönelik üretim
yapılmaktadır. Sakarya, Yalova, İstanbul,
Adana, Osmaniye iç ve dış mekan bitkileri üretiminde önemli yere sahiptir. Sakarya bölgesi de istatistiklerde görülmeyen
ama son 5 yıldır çok önemli dış mekan
süs bitkileri üretimi yapılan bir bölgedir.
Bu bölgede üretimin ihracata yönelik konumlandırıldığı 500 hektara yakın üretim
alanı bulunmaktadır. Özellikle Sakarya
merkez olmak üzere Arifiye, Sapanca, Pamukova ilçelerinde yoğun üretim alanları
görülmektedir.
Ülkemizde süs bitkileri sektörü üretim
alanları açısından (2002 / 2011 yılları arasında) en yüksek oranda (% 337) değişim
dış mekân süs bitkileri faaliyet alanında
olmak üzere toplamda % 149 oranında
büyümüştür. Başka bir ifade ile 2002 yılında 19.170 da olan süs bitkisi toplam
üretim alanı 28.690 da artışla 47.860 da
yükselmiştir.
2011 yılı verilerine göre süs bitkisi üretim alanlarının %23’ü kesme çiçeklere,
%2’si iç mekân süs bitkilerine, %73’ü dış
mekân süs bitkilerine, %2 si çiçek soğanları yetiştiriciliğine ayrılmıştır. Kesme çiçek
üretiminde yüzde 58’lik payla Karanfil
üretimi birinci sırada yer almaktadır. Karanfil üretimini sırasıyla yüzde 12’lik payla
Gerbera ve yüzde 10’luk payla kesme gül
izlemektedir.
Türkiye genelinde kesme çiçek tüketiminin ve ticaretinin tamamı tüketicilerin
yoğun yaşadığı şehirlerde (yarısına yakını İstanbul, diğer yarısı da Ankara başka
olmak üzere diğer şehirlerde) gerçekleşmektedir. Türkiye’de kesme çiçeğin yurtiçi
pazarlaması, çiçekçilik kooperatifleri üzerinden yapılmaktadır. Şu anda Türkiye’de
merkezi İstanbul’da bulunan iki kooperatif
bulunmaktadır. Çiçekçilik kooperatiflerinin 14 ildeki 20 çiçek mezatında, yaklaşık
6000 civarındaki çiçek üreticisinin çiçekleri, çiçekçi esnafına satılmaktadır. Kesin
rakamlar olmamakla birlikte Türkiye’de
9 binin üstünde çiçekçi esnafı vardır ve
bunların yarısına yakını İstanbul’da faaliyet göstermektedir.
İç tüketimde en çok tüketilen türler
kırmızı karanfil ve güldür. Bununla birlikte
ülkenin batı ve doğu bölgeleri arasında tüketilen çiçeklerin türlerinde ve renklerinde
farklılıklar bulunmaktadır. Batıda daha çok
beyaz, sarı ve kırmızı renkli gerbera, gül ve
krizantem tüketilirken, doğuda kırmızı gül
ve kırmızı karanfil tüketimi fazladır.
Türkiye süs bitkileri ihracatındaki ana
ürün grupları canlı bitkiler (iç ve dış mekan bitkileri, fideler, fidanlar), kesme çiçekler, çiçek soğanları, yosunlar ve ağaç
dallarıdır. Türkiye’den süs bitkileri ihracatı
20 yıl önce başlamıştır ve her yıl düzenli
gelişim göstermektedir.
15
2010 yılı ihracat rakamlarına göre Türkiye süs bitkileri ihracatının % 47’sini kesme çiçekler oluşturmaktadır. Kesme çiçekleri sırasıyla canlı bitkiler (%39), yosun
ve ağaç dalları (%11) ve çiçek soğanları
(%3) izlemektedir.
Süs bitkileri ihracatında en önemli
payı kesme çiçekler almaktadır. Son yıllarda yayla bölgesinde başlayan ihracata
yönelik üretim sayesinde yıl boyu yüksek
kaliteli çiçek ihracatı yapılmasına olanak
sağlanmaktadır. Karanfil, gerbera, krizantem, gypsophila (bahar yıldızı), solidago
(altın başak), lilium, lisianthus, ranunculus
(düğün çiçeği, horozayağı), anemone ve
değişik türlerde yeşilliklerden oluşan kesme çiçekler toplam süs bitkileri ihracatının yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Son
yıllarda süs bitkileri çelik ve köklü fideleri
ile çelenk, yeşillik ve hazır buket üretim ve
ihracatı da gelişmektedir.
Türkiye üretim artışına rağmen kesme
çiçek ticaretinden büyük bir pay alamamaktadır. Kesme çiçek ihracatının dolayısıyla da gelirlerin artmasında ihracat sezonunun uzamasının etkisi olduğu açıktır.
Önceki yıllarda ihracat sezonunun EkimMayıs aylarını kapsaması ihracatın önündeki en büyük engellerden biriydi. Isparta
ilinde yaz aylarında da kesme çiçek üretiminin başlamasıyla ihracat sezonu Ağustos ayına kadar uzamış ve bu süre artışı
Türkiye’nin dış pazarda daha iyi bir yer
edinmesini sağlamıştır. Süs bitkileri sektörü % 95 oranında yüksek katma değer
ve yüksek istihdam yaratan bir sektördür.
Sektörün sadece ihracat kısmında 25 bin
kişi istihdam edilmekte olup, sektördeki
dolaylı istihdam ise yaklaşık 300.000 kişidir. Sektör ülkedeki sosyal yapıya da yeni
iş alanlarının yaratılması ve istihdam edilen kesimlere barınma ve eğitim imkanları
sağlanması ile katkı sağlamaktadır.
Kaynaklar:
1. T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
2. www.oaib.org.tr
3. Kesme çiçek üretimi ve ticareti (Hüsniye
Doldur-İst. Üni. Ed. Fak. Coğ. Böl.)
Türkiye'de Kesme Çiçekçilik
ülkelere bakıldığında çiçek tüketimi kişi başı yıllık 80-100 eurolara ulaşırken, ülkemizde hala
kişi başı tüketim 1-2 euro gibi
düşük bir seviyede gerçekleşmektedir. Dünya üzerinde çevre bilinci, doğaya verilen önem
giderek artmaktadır. Yeşil temalar artık ön
planda tutulmakta, insan ve çevre sağlığı
için bitkilerin rolü vurgulanmaktadır. Bu
sebeple artık çiçek ve bitkilerin de lüks bir
tüketim maddesi olarak düşünülmemesigerekmektedir. Tüketici de bilinçlenmeli,
çiçek veya saksı bitkisi satın alırken, kaç
aileye ekonomik kazanç olarak geri döndüğü de düşünülmelidir.
Dünyada süs bitkileri sektörüne baktığımızda toplam 18 milyar dolarlık bir
ticaret hacmi olduğunu buna karşın
Türkiye’nin sektördeki payının binde 2
gibi düşük bir seviyede bulunduğunu
görüyoruz. Sektörümüzdeki önemli üreticilerden olan İtalya, İspanya gibi rakip
ülkelerin yüksek maliyetler nedeniyle üre-
timi bıraktıklarını görmekteyiz. Türkiye’de
ise üretim ve ihracat tam tersi bir olumlu
artış gösteriyor.
Sektörde
önemli
ithalatçılardan
olan Almanya’nın kesme çiçek ithalatı 3 milyar dolar iken, yakın komşumuz
Rusya’nın 750 milyon dolar ithalatı varken; Türkiye’nin bu ülkelere ihracatı pazar
payının ancak % 0,2’sini karşılıyor. Bu rakamlar değerlendirebileceğimiz büyük bir
potansiyel bulunduğunu gösteriyor.
Rakip ülkelere bakıldığında, Türkiye ile
aynı zamanda ihracata başlayan Kenya,
Etiyopya gibi ülkelerin verilen teşvikler ve
organize tarım bölgeleri sayesinde milyar
dolarlık hacimlere ulaştığı görülmektedir.
Bu ülkelerde hükümetler sektöre,
uygun ve ucuz arazi sağlanması,
vergi indirimleri uygulanması, üretimde kullanılan ekipman, makine
gibi demirbaşlarda vergi muafiyeti
uygulanması ve bankalar tarafından sektöre kredi kolaylıkları sağlanması yoluyla destek vermektedirler.
Türkiye’de sektör kendi olanaklarıyla
büyümektedir. Bu nedenle devletin kesme çiçek sektörüne destek vermesi, sektörün dünya ile rekabet edebilmesi açısından çok önemlidir.
Sektörümüzün 2023 yılı hedefini 500
milyon dolar ihracat gerçekleştirilmesi ve
300 bin kişiye doğrudan istihdam sağlanması olarak belirledik. 500 milyon dolar
ihracat hedefimizi gerçekleştirdiğimizde
dünya ticaretinden sektörde aldığımız
payı binde 2’den yüzde ikiye yükseltmiş
olacağız. Bu hedefi yakalayabilmek adına
ihracatımızdaki artışların sürdürülebilir olması bize umut veriyor.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Mustafa Yavuz
Serik Ziraat Odası Başkanı
16
Türkiye, süs bitkileri yetiştiriciliğindeki
iklimsel ve coğrafi koşulları, pazar ülkelere yakınlığı ve ucuz işgücüne sahip olması gibi önemli avantajlara sahiptir. Türkiye
süs bitkileri ihracatındaki ana ürün grupları canlı bitkiler (iç ve dış mekan bitkileri, fideler, fidanlar), kesme çiçekler, çiçek
soğanları, yosunlar ve ağaç dallarıdır. Süs
bitkileri ihracatında en önemli mal grubu
kesme çiçeklerdir. Antalya’daki kesme
çiçek üretim alanlarının ülkemiz üretim
alanları içindeki payı %30 dolayındadır.
Ülkemiz kesme çiçek ihracatının yaklaşık
%74’ünü Antalya ili karşılamıştır.
Kesme çiçeklerin toprak istekleri
Kesme çiçeklerin yetişeceği topraklar:
■ Milli-tınlı ve süzek olmalıdır.
■ Toprağın asitliliği pH 6,5-7,5
arasında yani nötr olmalıdır.
■ Organik maddesi zengin yani çiftlik
gübresi bol olmalıdır.
■ Azot, fosfor, potas, kireç ve diğer
mikro besin maddeleri dengeli
olmalı, noksan maddeler
tamamlanmalıdır.
■ Toprağın drenajı mutlaka iyi
olmalı ve verilen fazla su akıp
gidebilmelidir. Kesme çiçekler
en iyi su durmayan yerlerde yetişir.
Çiçek yetiştirmeye uygun olan topraklarda kesme çiçek yetiştirmek için toprak
iyi şekilde sürülerek veya bel ile işlenerek
kabartılır. Yabancı otlar, kökler temizlenmeli ve kesekler parçalanmalıdır. Temel
gübre olarak verilmesi gereken potaslı ve
fosforlu gübreler ve çiftçilik gübresi çapadan önce verilerek çapa makinesi (Rotovatör) ile toprağa karıştırılmalıdır. Sera
yeni kurulacak ise sürülmüş toprağın
üzerine kurulmalıdır. Toprak işlemesinden
sonra dikim için tavalar ve yolların yapımına geçilir. Sera içinde tavalara genellikle
1.0-1.2 genişlik ve 20-30 m uzunluk verilir.
Tavalar arasında yollar ise 0,5 m. genişlikte olmalıdır. Yollar ve tavalar iplerle ayrılır,
tavalar tırmık ile tesviye edilir ve dilime hazır hale getirilir. Fide veya fidanlar uygun
aralıklar verilerek tavalara dikilir ve can
suyu verilir. Tavalara danaburnu için hazırlanmış kepekle karıştırılmış yem serpilir.
Dikimden önce hastalık ve nematodlardan şüphe ediliyorsa toprak ilaçlaması
yapılmalıdır. Toprak ilaçlaması ile topraktaki hastalık etmenleri, nematodları ve
yabancı ot tohumları öldüğü için dikilen
bitkiler daha rahat büyürler.
Dünyada yaklaşık 50 ülkede kesme
çiçek üretimi yapılıyor. Türkiye’de 2012 yılı
itibariyle kesme çiçek üretimi yapılan illerin sayısı 28’e ulaşmıştır. 2012 yılı itibariyle
Türkiye’de kesme çiçekçiliğe ayrılan alan
1,212 hektar civarındadır ve süs bitkileri
üretimi yapılan alanın yüzde 53’ünde kesme çiçek üretimi yapılmaktadır. Üretimin
en fazla yapıldığı iller sırasıyla İzmir, Sakarya, Antalya, Yalova, Bursa ve Ispartadır. Antalya üreticileri ağırlıklı olarak dış
pazara üretim yaparken, İzmirli üreticiler
hem iç hem de dış pazara çalışmaktadır.
Kesme çiçek üretimine ayrılan ve
9500 dekarı aşan alanın, üçte ikisi örtülü
alandır. Bunun yüzde 12’sini cam seralar,
yüzde 88’ini ise plastik örtülü seralar oluş-
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
SÜS BİTKİLERİ
İ H R A C AT I M I Z DA K İ
E N Ö N E M L İ KA L E M
KESME ÇİÇEKÇİLİK
turuyor. Türkiye’de kesme çiçek üretiminin
yüzde 30’u açık alanlarda yapılıyor. Günümüzde de iç pazara üretim yapan, ürünlerini çiçek kooperatifleri aracılığıyla pazarlayan işletmelerin çoğunluğu, küçük aile
işletmeleri niteliği taşıyor. Türkiye’de süs
bitkileri sektörü % 95 oranında yüksek
katma değer ve istihdam yaratan bir sektördür. Sektörün sadece ihracat kısmında
25 bin kişi istihdam edilmekte olup, sektördeki dolaylı istihdam ise yaklaşık 300
bin kişidir. 1985’de Antalya’da kesme çiçek ihracatının başlamasıyla birlikte ihracat amacıyla üretim yapan büyük ölçekli,
dünya standartlarını yakalayan modern
işletmeler ortaya çıkmaya başladı.
ivme ile birlikte Antalya’nın yakın bölgelerinde, kısmen dış pazara ama çoğunlukla
iç pazara yönelik üretim yapan bir üretici
topluluğu oluşmuştur.
1985’de 106 bin dolar olarak gerçekleşen kesme çiçek ihracatı, 1990’da
110 kat artarak 11.6 milyon dolara ulaştı. 1998’de 13 milyon dolar seviyesine
ulaşan ihracat geçen birkaç yıl içinde
yaşanan ekonomik krizlerin etkisiyle düşüş gösterdi. 2002’de krizlerin etkisinden kurtulan sektör gelişme gösterdi ve
ihracat 20 milyon doları geçti. 2012 yılı
itibariyle kesme çiçekte % 80’i karanfil
olmak üzere 400 milyon dal, dış mekân
bitkilerinde ise 20 milyon adet ihracat
gerçekleştirilmiş olup 74 milyon dolar
gelir elde edilmiştir.
Türkiye'de kesme çiçek ihracatının en
yoğun olarak gerçekleştiği Antalya, 2016
yılında gerçekleşecek ve teması 'Çocuk
ve Çiçek' olan Expo fuarı için de yoğun bir
çalışma içerisindedir.
Kesme çiçek üretiminde, türler itibariyle
karanfil, gül ve gerbera önde gelmektedir.
Bunların toplam kesme çiçek alanlarından
aldığı pay sırasıyla % 63, % 15, % 10'dur.
Karanfil, gerbera, krizantem, gypsophila, solidago, lilium, lisianthus, ranunculus,
anemone ve değişik türlerde yeşilliklerden
oluşan kesme çiçekler toplam süs bitkileri
ihracatının % 47’sini oluşturmaktadır. Son
yıllarda süs bitkileri çelik ve köklü fideleri ile çelenk, yeşillik ve hazır buket üretim
ve ihracatı da gelişmektedir. Yosunlar ve
ağaç dalları grubunda yer alan çelenklerin
ihracatında da artış görülmektedir. Noel
dönemlerine yönelik yeşilliklerden oluşan
çelenk yapımı yeni bir tür olarak üretilmeye
ve ihraç edilmeye başlanmıştır.
İngiltere en önemli pazar
İhracatımızın % 80’e yakın bölümü
Avrupa'ya yapılıyor. İngiltere, ihracatımızda ilk sırayı alan ülkedir. 2001’de
İngiltere’ye yapılan ihracat, toplam ihracatın % 64’üydü. Hollanda'ya yapılan ihracat, bu ülkenin sahip olduğu mükemmel dağıtım ağının yanında, ürünlerimizin
düşük fiyat bulması nedeniyle istenilen
seviyeye ulaşamıyor. Taşıma konusunda
sağlanan gelişmeler, Japonya'ya Türk çiçeğinin ihracını artırdı ve ihracatımızdan
%11 civarında pay alarak üçüncü sıraya
gelmesini sağladı.
Türkiye’de kişi başına kesme çiçek
tüketimi çok düşük. Ayrıca özellikle ihracatın söz konusu olabileceği kış aylarında
iç piyasa fiyatları yükseliyor ve arz miktarı
düşüyor. Bundan da kesme çiçek ihracatımız olumsuz etkileniyor.
Akdeniz Bölgesinde çiçek üretimi
1980’lerde gelişmeye başlamış; önceleri
kış üretimi için bölgenin iklim avantajını
fark eden bazı İstanbul bölgesi üreticileri
Antalya’da üretime başlamıştır. İhracata yönelik üretimin bölgede kazandırdığı
Merkeze bağlı Altınova, Varsak ve
Çamköy bölgelerinde sprey ve standart
karanfil, gerbera, gül, gypsophila, krizantem ve solidago’nun (ki bu son üç kalem
ihracat üretimi yapan firmalar tarafından
üretilmektedir) bir kısmı mezatlar, diğer
kısmı da İstanbul’da toptan satış yapan
firmalar tarafından pazarlanmaktadır. Ayrıca, ihracatçı firmaların bir kısmı ihracat
dışı ürünlerini Anadolu’nun diğer kentlerine de doğrudan pazarlamaktadır.
Üretim ile ilgili sorunlar
İç pazara yönelik üretimde en büyük
sorun ürün kalitesinden kaynaklanmaktadır. Buna paralel olarak, ürün fiyatları beklentinin altında seyretmekte ve sonuçta;
■ Üretici kaliteli ancak fiyatı yüksek
bitki materyali temininden kaçınmakta,
büyük ölçüde kendi imkânları ile çoğaltma yolunu tercih etmektedir.
■ Yeni tür ve çeşitleri konusunda pazar enformasyonuna ve üretim teknikleri
konusunda yeterli bilgiye sahip değildir.
■ Yatırım ve işletme sermayesi yetersizliği nedeniyle damla sulama, damla
gübreleme, ek ışıklandırma, karartma,
sera havalandırma, soğutma sistemleri
gibi tekniklerin kullanımı kısıtlıdır.
■ Teknik danışmanlık desteğinden
yoksundur.
Pazarlama sorunları
İki kooperatifin sahip olduğu mezatlar,
kesme çiçekteki kalite ve fiyat seviyesini
geliştirmekte yetersiz kalmaktadır. Bunun
başlıca sebepleri:
■ Mezatlar, tüm dünyadaki benzerlerinin tersine üretim merkezleri yerine tüketim merkezlerinde faaliyet göstermektedir
ve bunun sonucu olarak, mezat üzerinde
müşterinin yönlendirici etkisi fazladır.
■ Üreticiler ile mezatlar arasındaki bilgi akışı zayıf olup, üretimin pazar talepleri
doğrultusunda planlanması tamamen tesadüflere kalmaktadır.
■ Mezatlarda çiçeklerin satış öncesinde hazırlanması ve sergilenmesine özen
gösterilmemektedir.
■ Her iki kooperatif müşterilerini (perakende çiçekçileri) kendilerine bağlayabilmek için rekabet içerisinde olup, müşteriye
tavizler vermektedir. Bu tavizler sonucunda, müşteri kaybetme korkusu içerisinde
olan kooperatifler, müşteriden gelen uzun
vadeli ödemeleri kabul etmekte ve üreticiyi
mali açıdan zor durumda bırakmaktadır.
■ Mezatlarda, kalite standardı belirlenmediği gibi uygulaması da yoktur, ürünün iyisine kötüsüne bakılmasızın ürünün
tamamının mezatlanması yoluna gidilmektedir.
■ Kooperatifler, çiçeklerin üretim yerlerinden mezata kadar taşınmasını üstlenmiş durumdadır. 200-800 km’lik mesafelerde soğuk zincir düşünülmediği gibi
mezatlarda soğuk depo yatırımına da yer
verilmemiştir. Bu durum çiçeğin vazo ömrünü ve albenisini olumsuz etkilemektedir.
Tüketim sorunları
Ülkemizde kesme çiçek tüketimi oldukça düşüktür, bunun başlıca sebepleri:
■ Üretim ve satışta tanıtım faaliyeti bulunmamaktadır.
■ Çiçeklerdeki kalite ve vazo ömrünün uzun olmayışı hazır buket satışını
imkânsız kılmakta, bu durum ev kadınının
kesme çiçeğe yönelmesinde en büyük
engeli oluşturmaktadır.
■ Mesleki bir eğitim olmayışı yaratıcılığı engellemektedir.
İhracat sorunları
Ürün çeşitlenmesinin sağlanamaması
ve dış pazarda sprey karanfilin talebindeki düşüşe karşın alternatif çiçek türlerine
yeterince yönelinmemiş olması önemli
sorunların başında gelmektedir. Diğer
sorun ise, İngiltere’ye yönelik ihracatın
oransal boyutunun da ortaya çıkardığı
tek pazara bağımlılıktır. Bu iki sorun yumurta-tavuk sistemine benzer bir şekilde gelişmiş, karanfilin büyük pazarının
İngiltere oluşu bu ülkeye yönelik karanfil
ihracatını yoğunlaştırmış, örneğin kargo
uçağı sadece bu hatta konulmuş THY ile
görüşmeler ve taviz talepleri hep Antalya-Londra hattına yoğunlaşmıştır. Hava
taşımacılığının yüksek maliyetlerine çözüm olarak gelişen tır taşımacılığı da
yine Antalya-Londra hattına yöneliktir.
Oysa tır taşımacılığı ile Gypsophila, Solidago gibi alternatif ürünlerin taşınması
sakıncalı iken, sadece karanfil nispeten
sağlıklı bir şekilde pazara taşınabilmekte
ve ürün çeşitlenmesi olumsuz yönde etkilenmektedir.
Çözüm önerileri
■ Üretim bölgelerinin merkezinde ihracat mezatı kurulması; yeni ürüne yönelen
üreticinin en büyük endişesi pazar ve müşteri bulamamasıdır. Oysa ihracat mezatlarında, yeni ürünlerin müşteri bulduğunu
gören üretici cesaretlenecektir.
■ Kesme çiçek üretiminde yüksek teknoloji kullanımının teşviki gerekmektedir.
■ Avrupa çiçek ticaretinde süper marketlerin önemi giderek artmaktadır. Süper
marketler ürün alımını yaptıkları ihracatçıyla yıl boyu çalışmak istemekte ancak
ihracat dönemimizin kısalığı bu çalışmayı
zorlaştırmaktadır. İhracat sezonunu uzatabilmek için yayla bölgelerinde yaz üretimine önem verilmelidir.
Genelde üretim, pazar ve ihracatçı
yapısından kaynaklanan bu sorunların
çözümü halinde Türk çiçeği dış pazarda
yeni bir imajla layık olduğu konuma ve ihracat düzeyine ulaşacaktır.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
Yalova
Şaban Beşli
Yalova Ziraat Odası Başkanı
Yalova’daki süs bitkileri üreticiliği,
ülke genelinde önem taşımaktadır. Ülkede üretilen kesme çiçeklerin % 20'den
fazlasını Yalova karşılamaktadır.
Türkiye, 1980’li yılların başından itibaren süs bitkisi ihtiyacını ithalat yaparak
karşılıyordu. İthalat, üretimi tetiklerken
süs bitkileri üretiminin iç pazara dönük
olarak yapıldığı ilk bölge Adalar, Yalova
bölgesi oldu. Türkiye’nin pazara yönelik
olarak süs bitkisi üretiminin yapıldığı ilk
bölge olan Yalova orta ve kısa vadede
sektörel çekim ve üretim merkezi olarak etkinliğini artırarak sürdürmüştür. Şu
anda kesme çiçek üretiminde ülkemizde
İzmir’den sonra gelen Yalova, Antalya ile
başa baş bir üretim seviyesine sahiptir.
Öte yandan bu bölgenin bir avantajı da
bir geçiş iklimi olarak bütün süs bitkileri
türlerine uygun olmasıdır.
Örtü altı ve açık tarlada yıl boyunca
dekar başına 1,5 işçi istihdam edilmektedir. Sektörde, yan sanayi kollarıyla beraber ortalama 10 bin işçi çalışmakta olup;
yeni üretim teknikleri kullanılmaktadır.
Yalova’nın 221.788 da olan toplam tarım
alanı içerisinde; 2011 yılı itibariyle süs bitkisi üretim alanı 10.146 da’dır.
Nazif Alp
Antalya Ziraat Odası Başkanı
Son dönemlerde, sektörde kullanılan
malzemelerin yenilenmesi, sera yapım
tekniğindeki ilerlemeler ve bilgisayar
kontrollü modern seraların devreye girmesi ile süs bitkisi yetiştiriciliği yapan
büyük işletmeler teknik donanımı yüksek
Süs bitkileri sektörü, dünyada ve ülkemizde ekonomiye katkı sağlayan etkili bir sektör olarak kabul edilmektedir.
Dünyada yaklaşık 145 ülkede süs bitkileri üretimi yapılmaktadır.
Ülkemiz süs bitkileri yetiştiriciliğinde
uygun iklim, coğrafi koşullar, pazar ülkelere yakınlığı ve ucuz işgücüne sahip
olması gibi nedenlerle önemli avantajlara sahiptir. Ülkemizin kesme çiçek üretiminin %34’ü, iç ve dış mekan süs bitkilerinin %4’ü ve doğal çiçek soğanlarının
%11’i İlimizde üretilmektedir.
Ülkemizde 2000 yıllarda 6.457 dekar
civarında olan iç ve dış mekan süs bitkileri alanı 2009 yılında 20.815 dekara
yükselmiştir.
Süs Bitkileri
Üreticiliği
modern seralar kurarak bu sektöre katılmışlardır. Genel olarak işletmelerin çoğu
bir dernek, birlik ve kooperatife üyedir.
3.Sermaye sorunları; maliyetlerin ve
faiz oranlarının yüksek oluşudur.
Çözüm önerileri olarak;
Yalova’da halkın önemli bir kısmı
geçimini çiçekçilikten sağlamaktadır.
Akköy, Koruköy, Kadıköy, Samanlı, Hacımehmet, Laledere, Safran, Elmalık, Kazimiye, Taşköprü ve Çiftlikköy’de yaygın
bir şekilde çiçekçilik yapılmaktadır.
•Sulamada kullanılan yer altı ve yer
üstü su kaynakları ile ilgili sorunlar çözülmeli ve yapılacak projeler hayata geçirilmeli, (Sulanan toplam alan 6531 ha;
Bunun %82’si yani 5255 ha alan halk
sulaması, %18’lik kısmı 1175 ha alan ise
devlet sulaması şeklinde olmaktadır.)
•Süs bitkisi tüketimi ile ilgili reklam ve
bilgilendirme çalışmaları yapılmalı,
•Üretim kalitesi açısından sektöre
kalifiye elemanlar kazandırılmalı,
•Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki araziler süs bitkileri işletmelerinin kullanımına sunulmalı,
(Bu konuyla ilgili; Yalova’daki TİGEM
arazisi 1. Sınıf arazi vasfında ve süs bitkisi
üretimine çok uygun bir arazi konumundadır. Yaklaşık 900 da süs bitkisi üretimine uygun arazisi bulunan TİGEM’in ihalesini 39 ortaklı Yalova Garden A.Ş. firması
kazanarak süs bitkisi sektörüne yeni bir
heyecan katmıştır.)
•Yalova Süs Bitkileri İhtisas OSB’nin
kurulması ile sektör bir arada tutularak
pazarlamaya olumlu bir etki sağlayacaktır,
•OSB’nin oluşumu ile birlikte süs bitkilerinin ortak bir Pazar yeri oluşmuş olacaktır. Çünkü Yalova’ya gelen müşteriler
istedikleri ürünü tek bir firmada yeterli
sayıda bulamadıklarından zaman kaybı
yaşamaktadırlar. Toplu satış yerleri bu
sorunun önüne geçecektir,
Kesme çiçek üretimi ağırlıklı olarak
başta Kadıköy merkez olmak üzere Elmalık Yolu, Elmalık Köyü, Kazimiye, Çiftlikköy, Laledere ve Hacımehmet köylerinde yapılmaktadır.
Genellikle karanfil birinci sıradadır.
Kesme çiçek üretiminde İzmir’den sonra Yalova gelmektedir. Yalova Antalya
iliyle bu konuda başabaş gitmektedir.
Yalova aynı zamanda Türkiye’yi yaz aylarında besleyen tek ildir. Kesme çiçek,
Yalova’dan nakliye organizasyonu ile
tüm il borsalarına gönderilmektedir.
Süs bitkisi üretimi
ve pazarlamasındaki
temel sorunlar üçe ayrılıyor:
1.Üretim sorunları; arazi durumu, ısıtma, soğutma, sulama vb. sorunları,
2.Pazarlama sorunları; mezat veya
borsanın eksikliğinin yanında, süs bitkisi tüketim ve kullanım alışkanlığının
olmayışı,
•Pazarlama sorununun ortadan kalkması için dünyadaki diğer uygulamalarda
olduğu gibi süs bitkileri borsası ve mezadı
gibi oluşumlar hayata geçirilmelidir,
•Kontrol, denetim ve sertifikalandırma çalışmaları uluslararası normlara uygun yapılmalıdır,
•Modern üretim kriterlerini yakalayabilmek için, sübvansiyon ve ucuz kredi
imkanları sunulmalıdır,
•Pazarda ileri teknoloji ile üretim
yapan yabancı firmalar ile rekabet, Yalova’daki üreticileri dış pazarlarda zorlamakta ve rekabet, düzenli olarak ihracat
yapılamama nedenleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. İhracatta ileri teknolojilerin kullanılması, esnek üretim ve
zamanında gerektiği kadar ürün tedariki
açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Ayrıca, sektörün teknolojik açıdan
zayıf kalması, fiyatları ve kaliteyi etkilemekte, yerli üreticinin dış üreticilerle fiyat
ve kalite yönünden rekabetini de zorlaştırmaktadır,
•Yüzde 21.1 oranında da e-ticaret
uygulamaları yapılmaktadır. Süs bitkileri
e-ticaret uygulamasına oldukça uygundur. e-ticaret’in talep oluşturma faaliyetleri açısından uygulanmasının, Yalova’da
sektörün geleceği açısından da önemli
olduğu düşünülmektedir. Talep yaratma
açısından gazete ve dergi ilanlarının kullanılma oranı %13.1 olarak gözlenmiştir.
SÜS BİTKİLERİ ÜRETİMİ VE TİCARETİ
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
ülkemizde süs bitkileri üretim alanları istatistikleri verilememektedir. Yukarıdaki
veriler İl Müdürlüğümüzün Master Plan
çalışması kapsamında illerden talep edilen verilere dayanılarak çıkarılmıştır. TÜİK
2011 yılı itibariyle sadece kesme çiçek verilerini yayınlamaktadır. Bu verilerine göre,
ülkemizdeki kesme çiçek üretim alanı
11.419 dekardır.
Süs bitkileri üretim alanları içerisinde
kesme çiçek %83 pay alırken, iç ve dış
mekan % 16 ve yabani soğanlı, rizomlu,
yumrulu bitkiler %1 pay almaktadır.
Kesme çiçek yetiştiriciliği, süs bitkileri
sektörü içinde yer alan ve bu sektör içerisinde tüm dünyada hem üretim hacmi,
hem de ekonomik değer olarak en geniş
paya sahip olan faaliyet alanıdır.
Antalya Süs Bitkileri Üretimi
İlimizde 4.143.256 dekar kullanılabilir tarım alanının % 0,12’sinde süs bitkisi
üretimi yapılmaktadır. İlimizde süs bitkileri
sektörü diğer bitkisel üretim sektörleri içerisinde üretim alanı az olmasına rağmen,
ihracat şansı yüksek olan bir sektördür.
İlimizde süs bitkisi ile ilgili 108 firmanın
45 tanesi kesme çiçek, 63 tanesi iç ve dış
mekan süs bitkileri faaliyeti göstermektedir. Üreticilerle birlikte toplam 975 işletme
bulunmaktadır. Kesme çiçek üretimi az
yatırımla çok istihdam yaratan bir sektördür.
İlde ihracat amaçlı kesme çiçek üretimine 1985 yılında; 70 dekar örtü altında
başlanmış olup; 2012 yılında kesme çiçek
alanı 4.326 dekara yükselmiştir. İç ve dış
mekan süs bitkileri 807 dekar, doğal çiçek
soğanları 71,6 dekar olmak üzere toplam
süs bitkileri ekiliş alanı da 5.205 dekara
çıkmıştır.
İç mekan süs bitkilerinin üretimi modern ve teknolojik seralarda yapılması
gerekmektedir. Girdi maliyetlerlerin yüksekliği, firmaların finans sıkıntıları modern
işletmelerin yapılmasını kısıtlamaktadır. İç
mekan bitkilerinin üretim alanı küçük olmasına rağmen, ekonomik getirisi yüksek
bir sektör olduğu aşikardır.
Dış mekan süs bitkileri yetiştiriciliği
için ülkemizin ekolojik koşulları çok uygun olmasına karşın, üretim tekniklerinin
yetersiz, işletmelerin sermayelerinin sınırlı
oluşu ve mekanizasyonun yaygınlaştırılamaması özellikle büyük fidan üretimini sınırlamaktadır. Ayrıca otellerin büyük boylu
ve büyük çaplı bitkilere olan talepleri ve
bu ürünlerin belirli ülkelerde fiyatlarının
uygun olması nedeniyle talepler ithalat
yoluyla karşılanmaktadır.
Süs Bitkileri İhracatı
2012 yılı süs bitkileri ihracat değerinin
%46,5 ini canlı bitkiler, % 41,3’ünü kesme
çiçekler, %9,14 ‘ü yosun ve ağaç dalları
ve % 3’ünü çiçek soğanları oluşturmaktadır. 2012 yılı verilerine göre toplam Türkiye
süs bitkileri ihracatının %48,8’i, kesme çiçek ihracatının ise %87,3’ü İlimizden gerçekleşmiştir. İhracat potansiyeli yüksek
olan, hızlı büyüme gösteren süs bitkileri
sektörünün uluslararası pazarını koruması ve rekabet şansını arttırması için üretimde ve pazarlamada bazı önlemlerin
alınması gereklidir.
Yıllar İtibarıyla Antalya’da Süs Bitkileri Üretim Alanları (da)
Ürün Grubu
Turizm sektörünün, belediyelerin ve
inşaat sektörünün iç ve dış mekan bitkilerine olan talebinin her geçen gün
artması nedeniyle üretim alanları hızla
artmaktadır.
17
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2.515
2.643
2.858
3.371
4.099
4.328
4.262
4.181
4.365
4.120
4.165
4.275
4.326
İç ve Dış Mekan Bitkiler
367
386
668
814
806
1.037
1037
836
969
866
822
810
807
Doğal Çiçek Soğanları
81
94
108
141
113
125
125
72
75
71
68
68
68
2.963
3.123
3.634
4.325
5.018
5.489
5.464
5.089
5.409
5.057
5.055
5.153
5.201
Kesme Çiçek
Toplam
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Bayram Kutlu
Isparta Ziraat Odası Başkanı
18
Türkiye’nin gül bahçesi Isparta’da birkaç dekar alanda başlayan kesme çiçek
üretimi, talebin artmasıyla 450 dekar alana ulaşarak, önemli geçim kaynağı oldu.
Merkeze bağlı 2 bin 700 nüfuslu Deregümü köyünde 1998'den itibaren gül ve
üzüm bahçeleri bozularak seralarda kesme çiçek üretimine başlandı.
Bugün yılda ortalama 47 milyon dal
kesme çiçek üretimi ve ihracatı yapan köyümüze bu sayede 1998 yılından bugüne
kadar 6 milyon Avro girdi sağlanıyor. Üretilen kesme çiçekler 15’in üzerinde ülkeye ihraç ediliyor. Isparta’da 1998 yılında
deneme üretimiyle başlayan kesme çiçek
geçen yıllar itibariyle büyük gelişme göstermiştir.
Gül yetiştiriciliği
Yağ gülü (rose damascena) 1870’li
yıllarda Bulgaristan göçmenleri tarafından Anadolu'ya getirilmiştir. Isparta’da
ise yağ gülü üretimi 1888 yılında, gülyağı
üretimi de 1892 yılında “Müftüzade İsmail Efendi” tarafından gerçekleştirilmiştir.
Müftüzade İsmail Efendi tarafından imbik
adı verilen basit ve ilkel kazanlarda üretilmeye başlanan gülyağı yaygınlaşarak, bu
metotla üretilmeye devam edilmiştir. Köy
tipi gülyağı üretimi; Atatürk’ün Isparta’ya
gelişinde verdiği talimat uyarınca, “İktisat
Vekaleti” tarafından modern gülyağı fabrikasının 1935 yılında kurulması sonucu
yerini büyük ölçüde sanayi tipi gülyağı
üretimine bırakmaya başlamıştır.
Gülbirlik’in 1958 yılında kurduğu İslamköy Gülyağı Fabrikası ve 1976 yılında
kurduğu diğer gülyağı tesisleri ile Türk
gülcülüğü ve gülyağı üretimi şekil değiştirmiştir. Günümüzde köy tipi gülyağı üretimi, yerini tamamen sanayi tipi gülyağı
üretimine bırakmıştır. Yörede bir çok yerli
ve yabancı gül işleme fabrikaları bulunduğu gibi ilde de Gülbirlik’e ve özel kuruluşlara ait, 5 adedi büyük olmak üzere toplam 15 gül yağı fabrikası bulunmaktadır.
Gülbirlik
Yağ gülü ve gülyağı üretimi 100 yılı
aşkın bir süredir Isparta yöresinde gerçekleştirilmektedir. Bu özelliğiyle de
Isparta’ya “Güller Diyarı” denilmektedir.
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
Gül’ün Başkenti ISPARTA
Isparta’nın gül ürününü devletin destek ve
yardımlarıyla en iyi biçimde değerlendiren Gülbirlik, 1954 yılında 9 kurucu birim
kooperatifinin oluşturduğu Kooperatifler
Birliği olarak kurulmuştur. Gülbirlik’in halen 6 birim kooperatifi, 8000 üretici ortağı,
5 ayrı yerde kurulu 7 ünite gülyağı tesisi
ile 1 ünite gül konkreti tesisi mevcuttur.
Gülbirlik mevcut tesislerinde günlük 360
ton gül çiçeği işleyerek, Türk ve Dünya
standartlarına uygun gülyağı ve gül konkreti üretimini gerçekleştiren, Türkiye’nin
ve dünyanın bu alanda en büyük üretici
ve ihracatçı kuruluşudur. Gülbirlik, 45 yılı
aşkın bir süredir istikrarlı bir biçimde sağladığı döviz girdisi ile ülkemize, üreticinin
ürününü değerlendirmesi ile de yöre halkına ekonomik ve sosyal refah getirmektedir. Halen dünya parfüm ve kozmetik
sanayiinin önde gelen kuruluşlarının gülyağı ve gül konkreti ihtiyaçlarını karşılayan
Gülbirlik, bu alanda konumunu muhafaza
etmekte ve geliştirmektedir. Ayrıca Gülbirlik, 1998 yılı başında kozmetik üretimine
de başlamıştır.
Gülyağı: Parfüm ve kozmetik sanayiinin en önemli ve pahalı hammaddelerinden olan gülyağı pembe yağ güllerinin
buharlı distilasyon yöntemiyle kaynatılmasıyla üretilir. Dünya standartlarına uygun kalitede gülyağı, deniz seviyesinden
1050 m ve daha fazla yükseklikte yer
alan, Isparta ve yöresinde yetiştirilen güllerden elde edilir. Her yıl Mayıs ve Haziran
aylarında toplanan güller, hava şartlarının
da katkısı sonucu üstün kalitede gülyağı
üretiminin gerçekleştirilmesini sağlar.
Gül Konkreti: Fermantasyona uğramamış, rengini ve kendine has yapısını
bozmamış son derece taze pembe güllerin extraction metodu ile işlenmesinden
elde edilen krem kıvamında, koyu vişne
çürüğü rengi görünümünde katı gülyağıdır. Parfüm ve kozmetik sanayiinin hammaddelerinden biri olan absolüt üretiminde kullanılır.
Gülsuyu: Gülyağı üretimi esnasında
elde edilen yağlı suyun (mayanın) bire bir
oranında damıtılmış, saf temiz ve sıcak su
ile karıştırılması sonucunda elde edilen
gül kokulu naturel sudur.
Naturel olarak üretilen gülsuları defalarca filtreden geçirilerek, şişelere dolumu
yapılır ve ambalajlanıp satışa sunulmaktadır. Gülsularının naturel olması, zararlı
madde içermemesi nedeniyle bazı yiyecek maddeleri ve tatlılarda aroma olarak,
cildi besleyici ve dokuları gerginleştirici
özelliği nedeniyle vücut ve makyaj temizliğinde kullanılmaktadır.
Kozmetikler: Ülkedeki en iyi kaliteli
ürünlere eş değer formülasyonlarla el ve
cilt kremi, el ve vücut losyonu, değişik saç
tiplerine yönelik şampuanlar üretilmektedir. Ürünler modern kalite kontrol laboratuarlarında kalite ve sağlık kontrollerinden
geçirildikten sonra piyasaya sunulmaktadır. Fabrikalarda üretilen ürün yelpazesi
yakın bir gelecekte daha da genişletilmesi amaçlanmaktadır.
Mevcut durum
Günümüze baktığımızda sektörde çalışan insan sayısı, elde edilen gelirler ve
ihracat rakamları gösteriyor ki gül bölge
için çok önemli bir sektör olma özelliğini taşıyor. 5 dekar büyüklüğünde bir gül
bahçesinden bir ay boyunca yaklaşık 3,5
ton kadar çiçek toplanabilmekte, toplanan bu çiçekler taze olarak damıtıldığında, sadece 1 kg gül yağı üretilebilmektedir. 1 kg gül yağının maddi değeri ise
ortalama 6500 dolardır. Isparta ilinde her
yıl 1,5 tona yakın gül yağı üretilmektedir.
Yaklaşık 10 bin kadar aile gül tarımı ile uğraşmaktadır.
Isparta’da üretilen gülleri işlemek üzere kurulmuş 18 tane firma vardır. 2009 yılı
verilerine göre bu firmalarda toplam çalışan sayısı 227, ciroları 27.788.762 TL ve
toplam ihracatları 12.687.515 dolar'dır.
İlde gül üreticileri birliği olan Gülbirlik’e
ve özel kuruluşlara ait 5 adedi büyük olmak üzere toplam 15 adet gül yağı fabrikası bulunmaktadır. Gülbirlik’in halen
6 birim kooperatifi, 8000 üretici ortağı, 4
ayrı yerde kurulu 5 ünite gülyağı tesisi ile
bir ünite gül konkreti tesisi mevcuttur. Bu
tesislerde gülyağı, gül konkreti ve gülsuyu imalatı gerçekleştirilmektedir.
İhracatın önemli kısmını AB ülkeleri,
ABD, İsviçre, Bahreyn, Kuveyt, Japonya,
BAE, Avustralya, Azerbaycan, Türkmenistan, Irak ve KKTC’ye yapılmaktadır. 2009
yılı ihracat verilerine göre toplam gülyağı
ihracatı içerisinde Fransa’nın payı % 62,
Almanya’nın payı % 13, ABD’nin payı %
10 ve İsviçre’nin payı ise % 9 olmuştur.
Gülbirlik, yıllık ortalama 5 milyon dolarlık gülyağı ihracatı cirosu ile bölge ihracat
gelirinin hemen hemen yarısını elde etmektedir. Isparta’da Gülbirlik’in ardından
1958’de Yakaören’de, 1976’da Kılıç ve
Güneykent’te kurulan gülyağı fabrikaları ile bölgede yetişen güller ileri teknoloji
ile işlenmektedir. Türk gülyağının dünya
piyasalarındaki talebinin artmasına bağlı
olarak, bölgede gül işleme tesislerinin sayısı hızla artmaktadır.
Isparta’da ve çevresinde deniz se-
viyesinin 1050 metre üzerinde bulunan
yörelerde yetişen güllerden, dünya standartlarında gülyağı elde edilmektedir. Gül
üretim sezonu Mayıs ayı ortalarında başlar, mevsim şartlarına göre değişmekle
birlikte Haziran ayı sonuna kadar devam
eder.
Dünyanın önde gelen parfüm ve kozmetik markalarının gülyağında en önemli
tedarikçisi olan Gülbirlik, ürettiği yüksek
kalitedeki ürünlerle sürekli ve güvenilir
hizmet sağlamaktadır.
Gülbirlik, 1998 yılında kozmetik ve
gıda ürünleri üretim çalışmalarına başlamıştır. 2003 yılı başından itibaren Rosense ve Sweet Rose markaları ile kendi
mağazaları ve satış noktalarında Türkiye ve yurt dışında faaliyet göstermektedir. Günümüzde Rosense Türkiye’de
en fazla tanınan güzellik ve cilt bakım
ürünleri markalarından biridir. Kozmetik
ürünleri en fazla Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Luxemburg, Avusturya,
Kanada, Rusya ve Azerbaycan’a ihraç
edilmektedir.
Isparta ilimiz toprak yapısı itibariyle
başta gül ve karanfil olmak üzre birçok
çiçeğin üretimine elverişlidir. Bu bölgenin
mutlaka korunması ve muhafaza edilmesi
gerekmektedir. Bunun önlemleri alınmalı.
Üretim döneminde binlerce insan seralarda çalışmaktadır. Bu yönden bakıldığı
zaman Isparta’nın önemi daha da ortaya
çıkmaktadır. Toprağı tarıma çok elverişli
olan Isparta’da, üretim yapmak isteyen
firmalara yer bulunmalı ve yeni üretim
alanları ve çeşitliliğin desteklenmesiyle
bu rakamın kat kat üzerine çıkması gerekmektedir.
Karanfil Isparta’mızın ekonomik gelişimine çok önemli katkı sağlamaktadır.
Çünkü karanfil üretimi yapısal özellik itibariyle işçilik yoğun alanlarda yapılmaktadır.
Türkiye’de yaklaşık 12 bin dekarlık alanda
yapılan kesme çiçek ve süs bitkileri üretiminin yüzde 34’lük kısmı Antalya’da, yüzde 3’lük kısmı Isparta’da üretilmektedir.
Elde edilen ürünlerin ihraç rakamları 2006
yılı itibariyle 23 milyon 500 bin dolardır.
Bunun da 20 milyon 500 bin dolarlık kısmı
karanfilden elde edilen gelirdir. Yani Antalya ve Isparta’dan elde edilen karanfilin
ihraç edilmesi ile oluşan rakamdır.
Karanfil sektörünün ilimizde şu anda
geldiği boyut memnuniyet vericidir. Ama
yeterli değildir. İlimizde üretim alanlarının
korunması ve geliştirilmesi, daha çok yatırımcının ilimize çekilmesi bizlerin elindedir. Bu da ancak organize tarım alanlarının kurulması ile mümkün olacaktır.
Şaban Beşli
Yalova Ziraat Odası Başkanı
Antalya'da Kesme Çiçek Sektörü
Ülkemiz çiçek sektörünün başlangıcı 5- 20 yıl gibi kısa bir geçmişe dayanmasına rağmen çiçek sektörü önemli bir
gelir kaynağı ve istihdam oluşturmaktadır.
Ülke ekonomisine döviz girdisi sağlayan
sektörde üretim henüz istenilen düzeye
erişememiştir.
Birliğimiz var olmaya çalışıyor
Ülkemizde hemen hemen bütün üretici birliklerinin genelinde ürün ve üretim
konularında yaşanan sorunlar Kesme Çiçek Üreticileri Birliğimizde de yaşanmaktadır. Birliğimiz eski usul ve üretim şekli ile
varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Sektörümüz 10 yıldır istihdam sağlamakta
ve hiçbir destek almadan üretim ve kalite
mücadelesi vermektedir.
Her bir dekara iki insan için iş sahası
oluşturan sektörümüz maalesef bakanlığımız tarafından tarım ve çiftçilik gibi
değerlendiriliyor. Oysaki çiçek sektörü
ciddi manada ilgi isteyen fakat maalesef
bugüne kadar kayda değer ilgi ve destek görmeyen bir sektör olarak kalmıştır.
Gereken desteğin verilmesi halinde bölgemiz çiçek yetiştiriciliğinde ülkemize ve
insanlarımıza katma değer ve refah sağlayacaktır. Yalova, İzmir gibi bölgelerde
üretilen süs bitkilerinin ihracata dönük
pazarlandığı merkezin Antalya ili olması
ve bölgede, Hollanda ve İsrail gibi pazarlama amaçlı mezat alanı oluşturulmasıyla
sektörümüzün önü çok açıktır.
Sektörümüzde faaliyet gösteren üçdört yüz bin aile ve işletmeler sektörden
hiç kopmadan üretimlerine devam etmektedir. Ekim alanlarının zaman zaman,
meteorolojik olumsuzluklar yaşaması sebebiyle de sektörümüzün desteklenmesi
gerekmektedir. Çiçek sektörümüz dünyada, vazo ömrü ve albenisinin yüksekliği ile
ülkemizin tanıtımına katkı sağlayacağı ve
ekonomik değerini artıracağından; yeni
bir yapılanma, eğitim çalışmaları ve mali
destekler faydalı olacaktır.
Organize tarım-çiçek alanları
Üretici birliği olarak bölgemizde yeni
organize tarım bölgesi oluşturmaya çalışmaktayız. Üretim alanlarımızın % 80’i küçük ölçekli aile işletmelerinden oluşmaktadır. Arazi tahsislerinin yapılarak organize
tarım-çiçek alanları oluşması için çalışmalar yapmaktayız. 2016 yılı EXPO'sunun da
Antalya ilimizde yapılacağı dikkate alındığında sektörümüzün geleceği çok parlaktır ve ülkemize çok yüksek katma değerler
katacağı ve ülkemizin tanıtımında çok büyük rol oynayacağı açıktır.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Mümtaz Almışlar
Bayındır Ziraat Odası Başkanı
Yıl:5 | Sayı: 50 | MART 2013
Başlıca yetiştirilen çiçek çeşitleri
Ali Çandır
Antalya Ticaret Borsası
Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme
Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
Dayı gülü, Mimoza, Akasya, Akçaağaç, Ihlamur, Kaya kuduz otu, Kokarağaç, Gülibrişim, Alman papatyası, Aspidistra, Kartopu, Begonya, Akuba, Hanım
tuzluğu, Gelin duvağı, Şimşir, Cezayir Menekşesi, Katalpa, Bodur akasya, Acem
borusu, Katır Tırnağı, Sinameki, Menekşe, Kızılcık, Demir ağacı, Sedir, Erguvan,
Japon Ayvası, Palmiye Gerdanya, Yalancı
servi, Bodur palmiye, Dağ muşmulası,
Servi, Mor Salkım, Karayemiş, Kardeş
kanı, İğde, Funda, Ökaliptus, Avize Çiçeği, Kedi tırnağı, Aralya, Dişbudak, Koyun
gözü, Çayır Güzeli, Şakayık Sarmaşık, Çin
gülü, Ağaçhatmi, Yasemin, Hanım Düğmesi, Süs Şeftalisi, Ardıç, Mercan, Oya
ağacı, Ağaç minesi, Aslanağzı, Meşe,
Defne, Lavanta, Hanımeli, Kurtbağrı, Papatya, Ateş Çiçeği, Mahonya, Manolya,
Tesbih ağacı, Buz çiçeği, Ortanca, Çivit,
Mersin, Zakkum, Amerikan sarmaşığı,
Sardunya, Şebboy, Fırça çiçeği, Petunya, Fil bahri, Hurma ağacı, Çam Varbana,
Kotanez, Pitospurum, Çınar, Kavak, Süs
eriği, Horoz İbiği, Leylandi, Süs, Narı Ateş
dikeni, Sumak, Yalancı Akasya, Mazan
Milisa, Kuşdili, Söğüt, Mürvel, Lâvantin,
Rozet Yer minesi, Damkoruğu, Bahçe kül
Çiçeğin Başkenti
BAYINDIR
çiçeği, Yalancı karabiber, Keçi sakalı ve
Süs Lahanası.
İlçemizde süs bitkileri üretimi yapan
500 adet küçük ve orta ölçekli işletme bulunmaktadır. Üretim kapalı (sera) ve açık
3 bin dekar alanda yapılmaktadır. İşletmelerde (ağaç çalı grubu), dış mekân mevsimlik ve iç mekân (saksılı) olmak üzere
35.170.320 adet/yıl üretim yapılmaktadır.
İlçemiz; son yıllarda üretimdeki artışla dış
mekân süs bitkileri üretiminde ilk sıraya
yerleşmiştir. Üretilen dış mekân süs bitkileri, özellikle belediyeler tarafından satın
alınarak şehirlerimizin güzelleşmesine
katkıda bulunmaktadır. Adı geçen işletmelerde 2 bin kişinin istihdamı sağlanmaktadır (İlçe Tarım Müdürlüğü verileri).
İlçemizde Gülbahçe adı ile bilinen
bölgede gül fidanı yetiştirildiği, Osmanlı
sarayları, medreseleri ve hastanelerine
buradan gül fidanı gönderildiği bilinmektedir. 1980'li yıllara kadar ev bahçelerinde
küçük ölçekte üretilen çiçekler ilçe ve ilimizin semt pazarlarında kasalar içerisinde satılmaya başlanmıştır. 1980'li yıllardan sonra çiçekçilik başlı başına bir gelir
kaynağı olarak geliştirilmiş, ürün çeşitliliği
artırılmış ve günümüzde bahçe, salon,
mevsimlik, ağaç türü gibi zengin çeşitleriyle yurdumuzun her köşesine satış yapılmaktadır. Ayrıca Bayındır çiçekçiliğini
tanıtmak, yeni pazarlar oluşturmak, is-
Bilindiği gibi 19. yüzyılın sonunda özellikle Hollanda’da lale soğanı
piyasası,
dönemin
yatırımcıları
bakımından
lokomotif
konuma
getirilmişti. Lale ve soğanları için güzel
sanatlar ve edebiyat eserleri üretilmiş,
yaşamın ve kültürün önemli bir parçası
haline getirilmişti. Öyle ki, bir lale
soğanına konaklar takas edilmiş, sosyal güvence derecesine çıkarılmıştı.
Bir gün lale soğanına piyasada alışılan
fiyat verilmeyince, kıyamet kopmuş ve
tihdamı artırmak ve çiçekçilik sektörünün
gelişimini sağlamak amacıyla çiçek şenliği düzenlenmeye başlanmıştır.
Bacasız sanayi; çiçekçilik
İlçe gelirimizin önemli bir payını oluşturan çiçekçilik sektörü ilçemizin bacasız
sanayisi olmuştur. İzmir Ticaret Odası ile
Belediye Başkanlığı'nın girişimi neticesinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından
ilçemizde Çiçekçilik Organize Sanayi Bölgesi kurulması yatırım programına alınmış
ve yer seçim heyeti tarafından ilçemizde
alan tespiti yapılmıştır. Çiçekçilik organize
sanayinin kurulması ve faaliyete geçmesi
ile ilçemizde çalışan nüfus sayısı artacak
ve gelirde büyük artış sağlanacaktır.
Turan köyünde çiçek tanziminde kullanılmak üzere doğadan toplanan 20–25 çeşit çiçek, demetler halinde (yılda yaklaşık
200 milyon adet) kurutulup İzmir ve İstanbul'daki çiçekçilere toptan satılmaktadır.
İlçemizde çiçekçilik faaliyetleri 25 yıl
önce başlamış olup, zaman içerisinde bu
konuya üreticiler tarafından ilginin artması
ve sera çiçekçiliğinin yapılma koşulları ile
ekolojik ortamın uygun olması nedeniyle
son yıllarda oldukça gelişmiştir. Yaklaşık olarak 172 süs bitkisi üreticisi tarafından; 2/2 dekar kapalı alan,4/3 dekar açık
alanda süs bitkisi üretimi yapılmaktadır.
İlçemizde çiçekçiliğin gelişmesi üzerine
üreticilerin, bir kooperatif çatısı altında
birleşmeleri sağlanmıştır. Kooperatif tarafından
çiçekçilik ile ilgili ihtiyaçlarının
tedarik edilmesi ve ürünlerinin pa- z a r lanmasında üyelere yardımcı olunmakta
ve üniversitelerin ilgili bölümleri ile işbirliği
yapılarak ürünlerin ve üretim tekniklerinin
geliştirilmesi için çalışmalar yapılmaktadır.
Özel üretim
Kooperatifimiz aracılığı ile yurt içi ve
yurt dışında, belediyelere, otellere, site
yönetimlerine, peyzaj düzenleme yapan
şirketler ile diğer özel ve resmi kuruluşlara
ihtiyaçları olan mevsimlik, yer örtücü, çalı
ve ağaç grubu, saksılı süs bitkilerinin üretimi ve satışı yapılmaktadır. Satışa konu
olan ve üretimi yapılan süs bitkilerinin
teslimi hemen yapılabildiği gibi alıcıların
istekleri doğrultusunda sipariş üzerine ve
sözleşmeli olarak özel üretim de yapılmaktadır. Şu anda İtalya ve Türkmenistan
ile bağlantı yapılmıştır.
Türk Cumhuriyetlerine ve Avrupa’ya
çiçek ihracatımız devam etmektedir. Başta İstanbul Büyükşehir, İzmir Büyükşehir
ve diğer çevre belediyeler çiçeklerini ilçemizden karşılamaktadır. Her yıl ilçemizde
Nisan ayının son haftası, Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri çiçek festivali olarak
kutlanmaktadır.
SÜS BİTKİSİ SEKTÖRÜ
gelen iç mekan süs bitkileri ile beraber
bu oran yüzde 80’i bulmaktadır. Dünya
süs bitkileri üretim alanlarının sadece
yüzde 15’ine sahip olan Avrupa ve
Kuzey Amerika ülkeleri, küresel ticaretin yüzde 75’ini ellerinde tutmaktadır.
Buna karşılık Asya-Pasifik ülkeleri
üretim alanlarının yüzde 75’ine, ticaretin
de yüzde 10’nuna sahip bulunmaktadır.
Genel bir tanımlamayla süs bitkilerini; kesme çiçek, iç ve dış mekan
süs bitkileri ile doğal çiçek soğanları
gruplarının
tamamını
kapsayan,
duygusal hazzı ve biyolojik konforu geliştiren, insan doğa ilişkilerini
zenginleştiren bitki dünyası kavramıyla
açıklamak mümkündür.
Bir sektör olarak üretime ve
ticarete konu olması, dünyada 19.
yüzyılın sonuna, ülkemizde 50 yıllık ve
Antalya’mızda da 40 yıllık bir geçmişe
dayanmaktadır. Bitkisel üretim dünyası
içerisinde nispeten yakın bir geçmişe
sahip olmasına rağmen kaydettiği
mühendislik ve ekonomik aşamalar
bakımından ayırt edici bir konuma sahip bulunan süs bitkileri, insanoğlunun
yaşadığı ilk ekonomik krize de neden
olmuştur.
19
Dünya üretim alanının
yüzde 0.3'ü ülkemizde
insanoğlu bilinen ilk büyük ekonomik
krizle baş başa kalmıştı.
Görüldüğü gibi süs bitkileri dünyası,
yakın geçmişine rağmen bir taraftan devasa mühendislik ve ekonomik
gelişmeler kaydederken diğer taraftan
da büyük bir ekonomik krize de neden
olmuştur.
Bugün süs bitkileri, dünyada 1.6 milyon hektar üretim alanına, 100 milyar
doları aşan bir üretim değerine ve bu
hacmin yarısı kadar da ihracata konu
olan yani ciddi bir derinliği olan sektör
konumundadır.
Süs bitkileri sektörü bu derinliğini;
ciddi katma değer yaratıcı, istihdam
sağlayıcı, ticareti geliştirici ve tarımsal
faaliyetleri yoğunlaştırıcı gücünden
sağlamaktadır. Sahip olduğu avantajlardan dolayı küresel ticarete konu olan
süs bitkilerinin yüzde 50’sinden fazlası
kesme çiçek ürünleridir. İkinci sırada
Ülkemiz ve kentimiz açısından
bu büyüklüklerdeki yerimiz, binde
düzeyinde ölçülecek kadar küçük
miktardadır. Dünya süs bitkileri üretim
alanının yaklaşık yüzde 0.3’ü ülkemizde
bulunmaktadır. Kentimizde ise ulusal
süs bitkileri üretim alanının yüzde 20’si
bulunmaktadır. Diğer taraftan, dünya
süs bitkileri üretim değerinin yaklaşık
yüzde 0.2’sine ülkemiz sahip bulunurken, bunun yaklaşık 1/4’ü kentimizde
yaratılmaktadır. Türkiye’de son 10 yılda
süs bitkileri üretim alanları 3 kat artarken, dış ticareti 4 kat artmıştır. Antalya’nın
ise son 10 yıllık kesme çiçek ağırlıklı süs
bitkileri üretim ve dış ticaret performansı
değerlendirildiğinde, üretim alanı 4
kat, ticareti ise 6 kat artmıştır. Özellikle
kesme çiçek ve onun alt grubu olarak
karanfil üretim ve ihracatında Antalya
lider konumda bulunmaktadır.
Antalya’nın önünde 2016 yılında
yapılacak ‘çiçek ve çocuk’ temalı bir
EXPO bulunmaktadır. Dünyanın üçüncü
büyük organizasyonu olarak kabul
edilen EXPO, bu dev organizasyona
Türkiye’de ilk defa ev sahipliği yapacak olan Antalya için de iyi bir fırsat
olacaktır. EXPO alanında kurulacak
alanda yüzden fazla ülke kendilerine
özgü bahçeleri kurarak sergileyecek.
Bu organizasyonun Antalya’nın süs bitkileri üretimi ve ihracatında önünü daha
da açacağına inanıyorum.
Geçtiğimiz günlerde Antalya’da
“Türkiye
Süs
Bitkileri
Sektörü
İhracatında Ürün Çeşitliliği ve Kalitenin
Artırılması” başlığıyla düzenlenen seminerde, 4 kıtadan çiçek sektörünün temsilcileri katıldı. Üreticilere yeni çeşitlerin
üretimi konusunda ufuklar açan seminerde Antalya’nın süs bitkilerinin üretimi ve ihracatında ne kadar önemli bir
geleceğe sahip olduğunu bir kere daha
görme fırsatımız oldu.
Antalya'da tarım arazileri
ranta kurban ediliyor
Gelişme ve büyüme potansiyeli itibariyle ülkemiz ve Antalya’mız
açısından çok ciddi bir fırsatı bünyesinde barındıran süs bitkileri sektörünün
özellikle istihdam yapısının ve sosyal güvenlik sisteminin üretimi ve dış
ticaret rekabetini geliştirici nitelikte
düzenlenmesi gerekmektedir. Özellikle
Antalya’da uygun arazi konusu da sektörün önünde ciddi bir problem olarak
durmaktadır. Kentimizde zaten son
derece sınırlı olan tarım arazileri, bilinen
nedenlerle niteliği değiştirilerek ranta
kurban edilmektedir.
Tarım sektörünün bir bütün olarak
stratejik bir sektör olduğunu yıllardır
gerekçeleriyle açıklamaktayız. Bu tespit
ve değerlendirmelerimize kökten aykırı
olan tarım arazisi kayıpları, yakın bir
gelecekte yeri doldurulamaz boşluklara
ve ağır bir bedele mal olacaktır diye
düşünüyor ve kamuoyumuz ile bir kez
daha paylaşıyoruz.
TZOB
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ücretsiz Yaygın Süreli Gazetesidir
Yıl: 5
MART 2013
Sayı:51
Yönetim Yeri
GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
www.tzob.org.tr

Benzer belgeler