Turkish Sign Language Research and Development Türk İşaret Dili

Transkript

Turkish Sign Language Research and Development Türk İşaret Dili
TĠD Nedir, Ġşaret Dillerinin
Nörobiyolojisi
Prof. Dr. Yusuf K. KEMALOĞLU
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim
Dalı Odyoloji Bilim Dalı Başkanı
TÜRK İŞARET DİLİ’NİN ÖZELLİKLERİ
• Türk işitme engelliler topluluğu içerisinde el ve vücut
hareketleri ile mimikler kullanılarak ifade edilen tam ve
yeterli görsel bir dildir.
• Bölgesel farklılıklar (lehçeler) bulunmakla birlikte, ana
yapısı ülkenin her yerinde büyük benzerlik
göstermektedir.
• Kendi kelime hazinesine, gramerine ve özel parmak
işaretine sahiptir.
• Grameri ve yapısıyla sesli Türkçe’den ve dolayısıyla da
yazılı dilden çok farklıdır.
• Diğer dünya işaret dillerinden çok farklıdır.
Iki sene önce
Avrupa’ya
git -ti -m.
IKI+SENE+ÖNCE BEN AVRUPA GITMEK-tam/son
Ne
iş yapı -yor -sun?
____________”ne” yüz ifadesi
SEN İŞ SEN
‘İşaret Dili’ – ‘Dil’ İlişkisi
İletişim: Bilgi, düşünce, istek ya da amacın aktarılması olup
dil, yazı, jest ve mimikler insanlar arasındaki iletişimin
temel ögeleridir.
Dil (lisan): Bireylerin duygularını düşüncelerini,
gereksinimlerini, ve tecrübelerini ifade etmek için
kullandığı belirli kurallara dayalı semboller kümesidir.
* Konuşma, vücut dili, işaret dili……….
Konuşma: Aynı dili paylaşan bir topluluğun üyelerince
üretilen ve anlaşılan; işitme ve ses kullanılarak iletişimin
sesli sembollere dönüştürülmesi halidir.
‘İşaret Dili’ – ‘Konuşma’ İlişkisi
Her ikisi de dilin alt ögeleridir.
Konuşma: işitme, zeka ve ilgili organların anatomik
bütünlüğünün varlığında geliştirilen ‘dili ifade
etmenin en güzel, en etkin ve en doğal’’ yoludur.
Ġşaret Dili: Konuşma dışında kalan dil ögelerinin
birlikte kullanılmasıyla ve yine zeka ve ilgili
organların anatomik bütünlüğünün varlığında
ortaya çıkan dili ifade etmenin ‘alternatif’ bir
yolu’dur ve genellikle ileri-çok ileri işitme
kayıplılar tarafından doğal bir dil öğrenme süreci
olarak geliştirilir.
‘İşaret Dili’ – ‘Konuşma’ İlişkisi
•
•
Her ikisi de toplumsal kültürün bir ifadesidir ve
millidir. Milli olmanın tanımındaki ortak dil kavramı her
ikisi için de geçerlidir.
Her ikisi de doğal gelişim süreci içinde öğrenilir
ve eğitimle şekil, içerik ve kullanım alanlarıyla
geliştirilir.
İşaret dilini doğal gelişim sürecinde ana dil olarak öğrenenler:
- Doğuştan işitme engelliler
- CODA: ‘Child Of Deaf Adult’ sağır ebeven(ler) tarafından
büyütülen işiten kişiler



Sign language has been a part of the linguistic
experience from prehistory to the present day.
Data suggest that human language may have originated
as a visual language and became primarily auditory with
the later development of our voice/speech tract.
Sign language may be categorized into two types.


The first is used by individuals who have auditory/oral language
and the signs are used for special situations, such as
communication in a monastery in which there is a vow of
silence.
The second is used by those who do not have
access to auditory/oral language, namely the
deaf.
(RJ Ruben, Acta Otolaryngol, 2005 May;125(5):464-7.)
‘İşaret Dili’ – ‘Konuşma’ İlişkisi




Konuşma dilinde nasıl farklı kelimeler ve anlamlar için farklı
sesler ve tonlamalar kullanılıyorsa, işaret dilinde de farklı görsel
unsurlar, farklı hız ve uyum ile uygulanarak bir dil için gerekli
kelime ve anlamlar, duygu, düşünce, bilgi, niyet ve tecrübe
naklinde kullanılır.
İşaret dili bilmeyen birisi için işaret dili öğrenim süreci, bir
yabancı dil öğrenim sürecine benzer ve ancak o dilin sahip olduğu
kültürün tam olarak kavranmasıyla gerçek anlamda öğrenilmiş
olur.
İşaret dili de bir konuşma dilinin temel unsurları olan gramer,
noktalama-imla, cümle yapısı ve sözlüğe sahiptir. Gereksinim
durumlarında kendi yapısına çerçevesinde yeni ‘sözcükler =
işaretler’ türetebilir.
Bu özellikler o kültürün kendi orijinal konuşma dilinden de bariz
olarak farklıdır (ör. İngiliz dili için iki ayrı işaret dili vardır: ASL-BSL)
‘İşaret Dili’ – ‘Konuşma’ İlişkisi


İşaret dili sadece el ve diğer vücut ögeleriyle yapılan belirli
sembollerden oluşmaz; konuşma dilindeki konuşulan dile
has müzikalite gibi, her işaret dilinin kendine has bir el
işareti, vücut konumu ve mimik uygulama tarzı vardır.
Bu tarz duygulanımlardan etkilenir ve her konuşma dilinin
yazılamayan özelliği olan ‘aynı cümlenin farklı tonlama ve
söyleyiş şekilleriyle farklı duyguları ve anlamları ifade
etmesi’ özelliği işaret dilleri için de geçerlidir.



En gelişmiş işaret dillerinde bile, tıpkı konuşma dilleri gibi,
bölgesel farklılıklar vardır.
Argo ve duygulanım ifade eden (takdir, hakaret, vb) özel
sembollere sahiptir.
Konuşma dilleri gibi, etnisite, cinsiyet ve yaş, işaret
dillerinde de değişikliklere yol açar.
İşaret Dilinin Nörobiyolojisi
İşaret Dilinin Nörobiyolojisi
Dil kazanımı en temel insana özel yetilerden birisi olup kesinlikle
beyinin yapısal değişikliklere uğramasıyla elde edilen bir süreçtir. Dil
kazanım yılları boyunca beyin sadece linguistik bilgiyi depolamaz,
aynı zamanda dilin gramer kurallarını da öğrenir (Sakai, 2005).
 Dil gelişimi, belki, ama dilin ifade edilmesi kesinlikle dilin ifade
edilmesini sağlayacak vücut kas gruplarının aktivitelerinden de
bağımsız olarak düşünülemez. Kullanılan kas gruplarının farklılığının
(fizyolojik ya da patolojik) dil gelişimini de modifiye edeceği
aşikardır; öyleyse konuşma dili ve işaret dilinin farklı nörobiiyolojik
süreçler ifade etmesi ne derece beklenirse ortak süreçleri de
paylaşıyor olmaları gerekir.
 Bu bağlamda, beyinde her iki dilin ortak ve farklı alanları olmak
durumundadır.

•
•
•
•
•
•
•
•
•
Campell ve ark. Sign Language and the brain. Journal of Deaf Studies and
Deaf Education, 2008.
Hickok ve ark. Role of the left hemisphere in sign language comprehension.
Brain & Language, 82, 167–178, 2002.
Hickok ve ark. Discourse deficits following right hemisphere damage in deaf
signers. Brain & Language, 66, 233–248, 1999.
Marshall ve ark. Aphasia in a user of British Sign Language: Dissociation
between sign and gesture. Cognitive Neuropsychology, 21, 537–554, 2004.
Newman ve ark. A critical period for right hemisphere recruitment in
American Sign Language processing. Nature Neuroscience, 5, 76–80, 2002.
Emmorey ve ark. Neural systems underlying lexical retrieval for sign
language. Neuropsychologia, 41, 85–95, 2003.
Penhune ve ark. The morphometry of auditory cortex in the congenitally
deaf measured using MRI. Neuroimage, 20, 1215–1225, 2003.
So¨derfeldt ve ark. Signed andspoken language perception studied by
positron emission tomography. Neurology, 491, 82–87, 1997.
So¨derfeldt ve ark. Regional cerebral blood flow in sign language users.
Brain and Language, 46, 59–68, 1994.
‘Amerikan İşaret Dili’, ‘İngiliz İşaret Dili’ ve ‘İsveç İşaret Dili’



Ġşaret dili, konuşma dili gibi sol hemisifer
(LH) kökenli bir fonksiyondur ve LH’de
işitme-konuşma korteksinin yerleştiği
perislivian fissür bölgesiye ilişkilidir.
Ġşaret dili kullanıcılarında, ayrıca, inferior ve
superior parietal loblar da aktif hale
gelmektedir (bu bölgeler normal bireylerde dille ilişkili olmayan,
daha çok vücudun uzaysal konumunun algısıyla ilişkili olan bölgelerdir).
Ġşaret dili kullanıcılarında visuel korteks
bölgeleri (inferior ve posterior temporal ve oksipital
bölgeler) daha aktif hale gelirken superior
temporal lob daha az aktivite göstermektedir.

Ġşaret dili kullanıcılarında LH- Broka ve Wernicke
alanlarını tutan lezyonlarda normal konuşan
bireylerde Broka ve Werneicke alanlarını içine alan
lezyonlarda ortaya çıkan afazilere benzer bulgular
görülür. (Normal işitenlerde Broka afazisi olduğunda mimik ve
jestlerle duygu ve düşüncelerini dile getirmek mümkün olmaktadır!)


Bu bilgi konuşma dili ve işaret dilinin aynı kortikal
madde tarafından üretildiğini göstermektedir ki
buna göre işaret dilinin de konuşma diliyle aynı
kognitif ve linguistik tabana sahip olduğu
söylenebilir.
Ancak, işaret dili görsel-uzaysal (visuospatial)
algıyla ilişkili bir dildir ve buna bağlı olarak farklı
beyin merkezlerinin katkısı da söz konusu
olmaktadır.

Bu bağlamda, özellikle RH’in işaret dilinde, konuşma diline göre daha fazla
rol alması gerektiği iddia edilmiştir ve özellikle işaret dilinin sytax yapısında
her iki hemisifer de rol oynamaktadır.





RH vizuospatial işlemlemleme fonksiyonları için dominanttır ve spontan
işlemlemeden de sorumludur.
RH, görsel bir objenin (özellikle büyük-bütünsel ve yavaş) şekil, boyut ve düzenini ayırt
etmede daha spesifik role sahiptir. Vücut hareketlerinin ve pozisyonlarının
algılanması da RH’e spesifiktir.
Normal konuşanlarda RH lezyonları, konuşmada sadece ‘discourse cohession’,
melodi ve prosidi’ de bozulmaya yol açmaktadır. Ġşaret dili kullanıcılarında da
uyumlu bulgular saptanmıştır.
RH sosyal iletişimde de dominanttır. Özellikle sosyal olaylardaki uygunluk
yargısından sorumludur.
RH yüz hareketlerinden, duyguların yüze yansımasından sorumludur (ama işaret dili
kullanıcısı sağırlarda işaret dilinin bir parçası olan yüz hareketleri LH’den idare edilirken duygulanımlarını
gösteren yüz ifadeleri yine RH’den idare edilmektedir!)

Normal konuşan bireylerde nasıl RH lezyonları, (melodi, prosidi ve discourse cohesion dışında),
konuşma yeteneğini ortadan kaldırmıyorsa, işaret dili kullanıcılarında da RH
lezyonları işaret dilinin kullanılmasını ve anlaşılmasını bozmadığı gösterilmiş
olmakla birlikte, RH lezyonu olan birkaç olguda işaret dili kullanımı ve
algılanmasıyla ilgili zorluklar da saptanmıştır.

Yapılan çalışmalarda işaret dili
kullanıcılarında dil kullanımında rol alan
beyin bölgelerinin edinsel ve kültürel
faktörlere göre değişiklik gösterdiği
bulunmuştur:

Ġşaret dilinin ne zaman öğrenildiği (aileden ana dil,
okulda öğrenilmiş ana dil, ikinci dil),

Ġşitsel tecrübesi (Ġşitmenin seviyesi, işitme kaybının
ne zaman başladığı veya ne zaman işitmeye başladığı),


Eğitim seviyesi (okuma yazma bilgisi),
Konuşma yetisinin derecesi,


Sağır ebeveynlerin işiten (ve normal konuşan),
ancak işaret dilini ana dil gibi kullanan
çocuklarında –CODA-, işaret dili kullanımı
sırasında perisilvian bölgelerde (özellikle işitsel
kısımlarında) daha az aktivite saptanmıştır.
Yapılan çalışmalarda doğuştan sağır (ve işaret
dilini ailesinden öğrenerek ana dil olarak kullanan)
bireylerde bu bölgelerin diğer uyaranlara
göre şekillendiği, işiten ama evde ilk dil
olarak işaret dili kullananlardaysa, bu
bölgelerin işitsel uyaranları aldığı için,
normal gelişim gösterdiği düşünülmektedir.

Doğuştan sağır olan ve işaret diliyle erkenden tanışan
bireylerde, beyinde dille ilişkili olmayan süreçlerde de
farklılıklar vardır:



fMR çalışmaları çevreye görsel ilginin doğuştan sağır (ve
işaret dili kullanan) bireylerde, normal işiten (ve işaret dili kullanan) bireylere
göre çok daha etkin olduğunu göstermiştir.
Hiç işitmeyen işaret dili kullanıcılarında görsel nokta
patternlerinin hareketi, normal işitenlerde işitmeyi
destekleyen bölgeler olarak bilinen superior temporal lob
bölgesinde(daha az ama) anlamlı aktivitelere yol
açmıştır. Bu da kullanılmayan işitsel korteksin görme
tarafından işgal edildiği görüşünü desteklemektedir.
Ġşaret diline erken yaşta başlayan (hem sağır hem de normal
işiten) bireylerin, nokta görüntüleme sürecini, RH’den
daha çok LH’de, gerçekleştirdikleri gösterilmiştir.
Hipotez:
Dil (hem konuşma hem de işaret dili) sürecinin LHperisilvian bölgesinde geliştiği ve uzaysal,
duygusal ve sosyal algı/ifade, jest ve
mimiklerden sorumlu RH’in (işaret dili için daha fazla
önemli olsa bile) her iki dil alternatifi için de sınırlı
öneme haiz olduğu dikkate alındığında;
normal insanlardan edindiğimiz genel kabullerin
aksine, LH-perisilvian bölgelerin ‘konuşma
dilinin işitilmesi için gereken akustik
gereksinimler’le veya ‘konuşma için gereken
artikulatuar gereksinimler’le ilişkili bir alan
olmadığı, daha çok dil süreciyle ilgili bir alan
olduğu ortaya çıkmaktadır.
Hipotez:
Bu bağlamda LH-Perisilvian bölgelerinin dilin
aşağıda sıralanan fonksiyonlarıyla ilişkili
olma olasılığı çok daha yüksektir:


‘compositionality’,
‘Syntax ‘(konuşmada LH, işaret dilinde hem LH hem de RH),
 ‘the requirements of mapping coherent
concepts onto a communicable form, that
determine the final form of the specialized
language circuits’
Total İletişim

İşitme engelli bireylerin kendi aralarında ve diğer insanlarla en
etkili iletişimi kurabilmelerinde
işitsel, sözel ve işaret
yöntemi gibi toplumda geçerli tüm iletişim biçimlerinin
birleşiminden yararlanmasını amaçlayan bir yöntemdir.

Bir çocuğa hangi yöntemin daha uygun olduğunu belirlemenin
yolu, o çocuğun ihtiyaçlarını hangisi (leri)nin en uygun biçimde
karşılayacağını tartışmaktan geçer. Bu yöntem bireysel farklara
ve bireysel ihtiyaçlara değer veren bir yaklaşım tarzıdır.

Ancak, yöntemin uygulanmasında belli bir standardın olmayışı,
işitsel, sözel ve işaret yöntemlerinin kim tarafından, nasıl
uygulanacağı tartışılması gereken sorunlardır.


Ġşaret dili gecikmiş konuşmanın rehabilitasyonu
sürecinde kullanılabilecek bir yöntemdir (von Tetzchener,
1984).
Ġngiltere’de




BSL otistik çocukların dil eğitiminde yaygın olarak
kullanılmaktadır.
Paget Gorman Sign System afazi rehabilitasyon sürecinde yaygın olarak
kullanılmaktadır (Kierman, 1984).
Akkiz afazi nedeniyle konuşmasını kaybeden (LandauKleffner Send.) olgularında işaret dili alternatif bir iletişim
yöntemi olarak önerilmektedir (Perez, 2001).
Ġşaret dili üst dil alanlarının korunmasını sağlamakta ve
Ġşaret dilinin konuşmanın sağlanmasını bozmadığı
görüşünü desteklemektedir (Gordon, 2004).

Eğer işaret dili dil işlemleme sürecini tetiklerse, bu konuşma
dilinin gelişimini de olumlu etkiler (Gordon, 1997).
Teşekkür ederim.

Benzer belgeler