Depremden İki Buçuk Yıl Sonra: Çocuklar için bir

Transkript

Depremden İki Buçuk Yıl Sonra: Çocuklar için bir
Depremden İki Buçuk Yıl Sonra: Çocuklar için bir Müdahale Programı
Nur Dinçer, Şeniz Pamuk, Olcay Güner
ÖZET
Deprem sonrasında ortaya çıkan sayısız olumsuz durumla bağlantılı olarak çocuklarının bir çok
davranış problemi yaşadığını belirten aileler bir “müdahale” ye ihtiyaç olduğunu bildirdiler. Ailelerin
doldurmuş olduğu anket formu sonuçlarına göre, çocuklar yaşlarına ve problemin şiddetine göre
gruplara ayrıldılar. 5 ile 13 yaşları arasında sıralanmış toplam 20 çocuk vardı. Altını ıslatma, dikkat
eksikliği ve saldırganlık en çok gösterilen davranış problemleriydi. Çocuklar ve terapist tarafından
doldurulan “SAIGH Stres Ölçeği” ve Bir İnsan Çiz Testi”; aileler tarafından doldurulan CBCL,
travma ve davranış sorunları ölçekleri ön testleri (pre-test) oluşturuyordu. Uygulanan yöntem sanat
terapisi ve bilişsel metotlarla birlikte, grupça uygulanan EMDR tekniğini de içeren; zaman ve
kaynak kısıtlamasından dolayı 4 hafta süren bir grup müdahale programıydı. Bu programın benzeri
1999 Marmara depreminden sonra Felaket Sonrası Akut Dönemde de uygulanmış ve başarılı
sonuçlar gözlenmişti. Program bu kez felaket sonrası uzun dönemde uygulanacağı için programa
travmatik yaşantıların etkilerini hafifletmede etkin olduğu düşünülen Grup EMDR tekniğini de
eklendi. Son değerlendirme (post test) yine aynı ölçeklerle yapıldı. Bu çalışmanın sonunda, SUDS
Ölçeği değerlendirmelerinde, hem çocuklardaki travma sonrası belirtilerinin hem de davranış
sorunlarının azaldığı, aileler ve çocuklar tarafından belirtildi. Bu sunumdaki hedef, çocuk
gruplarında, kısa sürede uygulanan, pozitif sonuçların gelişmesini ve hızlanmasını sağlayan EMDR
ile yapılandırılmış bir modeli göstermektir.
GİRİŞ
17 Ağustos 1999 tarihinde, saat 03:02 de, Richter ölçeğine göre 7.4 şiddetinde olan Marmara
Depremi geniş bir yerleşim alanını etkilemiştir. Ortalama 25 milyon insanda fiziksel ve ruhsal
etkilenmelere yol açmıştır. Resmi rakamlara göre 17,840 kişi yaşamını yitirmiş, 43,953 kişi
yaralanmış, 505 kişi sakat kalmıştır. Deprem bölgesinde 285,211 konut ve 42,902 işyeri hasara
uğramıştır. (DİE Kayıtları 1999)
Travma sonrasında iyileşme için herkesin profesyonel yardım alması gerekmez. Travmanın
etkilerinden kurtulabilmek için yaşanılan olayın bireyin gündelik yaşantısı içinde yerleştirilebilmesi
gerekir. Ancak deprem gibi olağandışı deneyimler birey tarafından kolay anlaşılamadığından ve
kabul edilemediğinden sindirilebilmeleri oldukça güç olmaktadır. Profesyonel yardım bu noktada
gerekli olabilir. Bu yardımdan ne kadar yaralanılacağı yaşanan travmanın tipine ve şiddetine
felaketzedenin daha önceki yaşam deneyimlerine; sorunla başa çıkma becerilerine; çevreden alınan
desteğin düzeyine bağlıdır (Ayalon ve ark. 1999, Herbert, 1999).
Çocuk ya da ergenlerin travmatik yaşantılardan farklı şekilllerde etkilendiği ve etkilenme
derecelerinin farklı olduğuna işaret edilmektedir. Çocuğun gelişimsel ve kişisel özellikleri, örneğin
yaşı (Pynoos ve Eth 1986, Rosenthal ve Lewy-Shiff 1993) ve cinsiyeti, felaketin derecesi, yol açtığı
hasar ve yaşamı tehdidi, aile üyelerinin kaybı (Lonigan ve ark. 1994, Miral ve ark. 1998), travma
sonrasında sosyal destek sistemleri (Garmezy 1986, Najarian ve ark. 1996) gibi bir çok etken
etkilenimde önemli rol oynamaktadır.
Deprem ve diğer doğal afetler, fiziksel travma ile birlikte psikolojik travmaya da sebep olmaktadır.
Psikolojik travma neticesinde ise gerek çocuk gerekse yetişkin olsun kişi için çok önemli olan
güvende olma hissi (safe) ileri derecede yıpranmaktadır. Yıpranma neticesinde çocukta güvende
olmama hissi (insafe) meydana gelerek psikolojik belirtiler (symptom, syndrome) gelişmekte,
ortaya çıkmaktadır. Psikolojik destek ve sağaltım (therapy) sürecinde de esas, çocukta ileri
derecede yıpranan güvende olma hissinin yeniden tesisi ve kazanımıdır. Bu kazanım, bir psikolojik
1
belirtinin sona ermesini sağlayacak ve bir çok bozukluğun sağaltımını destekleyecek,
kolaylaştıracaktır.
Okuyama'nın (1999) belirttiği gibi özellikle çocuklar, temel karşılıklı güvenin olmadığı bir ortamda
desteklenmemeleri halinde yetişkinlere kıyasla problem gelişmesine daha eğilimlidirler. Çünkü
onların zihinsel, duygusal fonksiyonları henüz tam gelişmemiştir. Çocuk, gelişimi boyunca felaketin
acı dolu tecrübelerinin üstesinden gelmesi doğrultusunda psikolojik yardım ile desteklenmelidir
(Okuyama 1999).
Auerbach ve Spiritto (1986) , Pynoos ve Nader (1990) felaket durumlarında önleyici müdahale
dönemleri tanımlamışlar; her faz için çocuklara ve ailelere yönelik müdahale stratejilerinden söz
etmişlerdir:
Felaket Öncesi Uzun Dönem: Bu dönemde ruh sağlığı alanında çalışanlar beklenen felaketle
ilgili planlamalara katılabilirler. Program geliştirmeye yardımcı olurlar. Toplumun gereksinimlerini
önceden görerek felaketle karşılaşıldığında uyum sağlamasında rol oynarlar.
Felaket Öncesi Akut Dönem: Çok yakında ya da her an olabilecek felaketin duyurulduğu
dönemdir. Çocuk Ruh Sağlığı alanında çalışanlar çocukların ve ailelerin gereksinimlerini hedefleyen
mesajları planlar ve medya ile çalışırlar.
Felaket Sonrası Akut Dönem: Bu dönemde felaketin hemen sonrasında doğabilecek ihtiyaçlara
cevap vermek için telefonla danışmanlık hattı, acil koruma için ihtiyaç taraması, okullarda
konsültasyon, ebeveynlerle toplantılar, medya ile konsültasyon gibi hizmetlere yer verilir. Özellikle
küçük çocuklara ilkyardım programı, somut açıklamalar, tutarlı güvenli bakım, korku ve duyguları
dile getirmelerine yardımı içermelidir. Çalışmamızda kullanılan modelin bir benzeri 1999 Marmara
depreminden sonra O.Ayalon ve ekibi’nin verdiği eğitimler doğrultusunda tasarlanarak sahada
uygulanmış ve o dönemin şartları gereği bilimsel araştırma dizaynına oturtulamamış olsa bile
meslektaşlarımız tarafından olumlu etkilerinin gözlendiği söylenmiştir.
Felaket Sonrası Uzun Dönem: Bu dönemde felaketten elde edilen bilgiler, felaket programları
gözden geçirilebilir. Felaketle baş etme planları modifiye edilebilir.
Travmanın çocuk ve gençler üzerindeki uzun dönemli etkilerini araştıran çalışmalar travma sonrası
sters bozukluğu (TSSB) belirtilerinin bazen zaman içinde kendiliğinden düzeldiğini, bazı çocuk ve
ergenlerde ise klinik bir bozukluk düzeyine ulaşmadan yıllarca sürebileceğini ve yaşamı
etkileyebileceğini ve yaşamı etkileyebileceğini göstermektedir. (Pynoos ve ark. 1993). Okul otobüsü
kaçırılması olayıyla ilgili çalışmalarda otobüste bulunan 26 çocuğun olaydan 4 yıl sonra bile TSSB
belirtileri göstermeye devam ettiği saptanmıştır. (Terr 1983). Benzer şekilde Mc Farlane'in (1987)
Avustralya'da bir orman yangını sonrası izlediği ilkokul çocuklarında, çocukların %50'sinde TSSB
belirtilerinin olaydan 8 ay sonra da sürdüğü, % 33'ünde ise yangından 26 ay sonra da belirtiler
görüldüğü bildirilmiştir. Ermenistan Depreminde ise depremden 1,5 yıl sonra depremin merkezine
en yakın olan şehirdeki çocukların %17'sinde çok ağır, %74.5'inde ağır, %8.5'inde orta düzeyde
TSSB belirtisine rastlanmıştır (Pynoos ve ark. 1993). Kinzie ve arkadaşlarının (1989) toplama kampı
çalışması ve Stuber ve arkadaşlarının (1991) organ transplantasyon çalışması da benzer oranlarda
TSSB belirtilerinden söz etmektedir.
Bu araştırma daha önce felaket sonrası akut dönemde denenmiş bir modelin uzun dönemde ne gibi
etkiler doğuracağı, etkili olup olmayacağı test edilmek üzere dizayn edilmiştir. Uzun dönemde
travmatik etkilerin biraz daha kemikleşmiş olabileceği düşüncesi ile modele EMDR tekniği de dahil
edilmiştir.
Kognitif-Davranışçı Terapi, EMDR Terapisi, ve Dışa Vurumcu Sanat Terapisi travmatik yaşantılar
sonrasında yaygın olarak kullanılan terapi tekniklerindendir. Çalışmamızda da bu teknikler
kullanılmıştır.
2
AMAÇ
Bu çalışmanın amacı, 17.08.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde yaşanan depremlerde önemli can ve
mal kayıplarına uğramış ailelerin çocukları üzerinde 01.05.2002 tarihinde ( felaket sonrası uzun
dönem ) halen devam etmekte olan “psikolojik travma”nın etkilerini azaltmak ve felaketle baş etme
planlarını modife etmektir. Çocukların günlük hayatlarını etkileyen travma kaynaklı problemlerinin
de bu yolla hafifletilmesi ve gündelik yaşantılarındaki verimlerinin arttırılması
hedeflenmektedir.modelin etkinliği tespit edilebilirse travmalardan uzun dönem sonra çocuklara
uygulanabilecek bir modeli yaygınlaştırmakta diğer bir hedefimizdir.
YÖNTEM
Marmara depreminin en çok etkilediği illerden biri olan Yalova'da, devletin sağladığı prefabrik
yerleşim alanında oturan 43 ailenin doldurmuş olduğu tarama anketi (bu anket araştırmacılar
tarafından sosyodemografik verileri ve deprem yaşantısı ile ilgili bilgileri, belirtileri sorgulamaktadır)
sonucunda deprem sonrasında ortaya çıkmış değişik sorunlara sahip 20 çocuğa önceden
yapılandırılmış bir model uygulanmıştır. Modelde şu basamaklar yer almıştır.
1. ÖNGÖRÜŞME
Önceden yapılandırılmış olan bu görüşmede aile ve çocuktan çeşitli metotlarla bilgi toplanmıştır.
Bilgiler şu uygulamalar ile elde edilmiştir.
a) Child Behavior checklist (CBCL )
b) Draw A Person
c) Children's PTSD Inventory (Saigh 2000)
d) Melis'in Ağacı (Art Therapy Tekniği)
e) Ailenin depremden sonra çocukta gözlemlediği problemleri yoğunluk derecesine göre
sıralaması ve 0-10 arası puanlar ile şiddetini puanlaması
2. GRUP UYGULAMALARI
Grup çalışmaları 4 hafta boyunca, haftada bir gün 4 saat süresince toplam 16 saat olarak
gerçekleşmiştir. Çalışmalar yaş gruplarına göre; 5-7 yaş grubu 7 çocuk/8-10 yaş grubu 6
çocuk/11-13 yaş grubu 7 çocuk olarak ayrılarak, 3 ayrı grup olarak yürütülmüştür. Değişik
yaştaki çocuklardan oluşan tüm grup çalışmalarında aynı teknikler yaşa uygun olarak
tasarlanmış ve o şekilde uygulanmıştır. Tüm yöntemler her grup çalışmasında kullanılmıştır.
a) EMDR Terapisi


Öncelikle çocuklar ile “güvenli yer” çalışması yapılmış ve EMDR (Butterfly hug) ile
yerleştirilmştir.
Travmatik yaşantılarını resmettikten sonra SUDS puanları alınmış; Grup EMDR'ı yapılmış
ve SUDS puanları yeniden alınmıştır.
3

İhtiyacı olduğu düşünülen 6 çocuğa bireysel EMDR yapılmıştır.
4
b) Kognitif Davranışçı Teknikler







Olay Düşünce Duygu döngüsü ile bilgi verilmiş ve bu konu çalışma kağıtları ile
pekiştirilmştir.
İlk görüşmede tanımladıkları travmatik olaylarla ilgili debrifing yapılmış, olaylar ve
duygular ayrımlaştırılmıştır.
Olaylar karşısında zihinlerinde oluşan düşünceleri alternatiflendirme, ilk akla gelen
düşünceye takılmadan oluşturulan alternatiflerin içinden birini seçmeye yönelik bilgi
verilmiş ve çalışma kağıtları ile pekiştirilmiştir.
Rahatlama, gevşeme teknikleri öğretilmiştir ve çalışılmıştır.
Ders çalışma yöntemleri hakkında konuşulmuş ve verimli çalışma yöntemleri hakkında
bilgi verilmiştir.
İhtiyacı olan çocuklara bireysel davranış çizelgeleri hazırlanmış ve takip edilerek
ödüllendirme yapılmıştır.
Arkadaşlık, iyi bir arkadaşın özellikleri tartışılmıştır. Kendilerini arkadaşlık açısından
değerlendirmeleri sağlanmıştır.
c) Dışa Vurumcu Sanat Terapisi Teknikleri





Olaylarla ilgili duygular resmedilmiştir.
Çocuklara birer tohum verilmiş v ebu tohumlardan kendi ağaçlarını yaratmaları
istenmiş, daha sonra tüm ağaçlar bir araya getirilerek grubun ormanı oluşturulmuştur.
Pek çok beden ve dans terapisi tekniği uygulanmıştır. Örneğin: Yankı dağı, davulla
yürüme, bedeni gevşetme, grup dansı oluşturma vb.
İyileştirici/farkına vardırıcı hikayeler anlatılmıştır.
Arkadaşlık konusu irdelendikten sonra çamur ile çalışılmış ve her katılımcı yanındaki
arkadaşına hediye etmek üzere çamurdan bir hediye yapmıştır.
3. SON GÖRÜŞME
Yapılandırılmış bir formatta yapılan son görüşmede, aile ve çocuktan çalışmaların sonuçları ile
ilgili bilgiler alınmıştır. Bilgi toplamada ilk görüşmeyi yapan psikolog yerine farklı bir psikolog
görev almış ve şu metotlardan yararlanılmıştır.
a) CBCL Re-Test uygulaması
b) Draw A Person Re-Test uygulaması
c) Children's PTSD Inventory (Saigh 2000) Re-Test uygulaması
d) Melis'in Ağacı ( Art Therapy) Re-Test uygulaması
e) Ailenin depremden sonra çocukta gözlemlediği ve şiddetini ve 0-10 arası puanladığı
sorunları yeniden puanlaması
Çalışmada grupları Dışavurumcu Sanat Terapisi, EMDR, Kognitif Davranışçı Terapi Teknikleri
konusunda eğitimli 2 Klinik Psikolog, 1 Psikolog yönetmiş ve 3 asistan (yeni mezun/master
öğrencisi) psikolog yardımcı olmuştur.
5
4. VEDA PARTİSİ
Çocuk ve ailelerin tümü “veda partisi” şemsiyesi altında bir araya getirilerek gruplar kendi
aralarında da etkileşime geçirilmiş ve terapi çalışmalarının sonlandırıldığı mesajı verilmiştir.
Çocukların terapistleri ile vedalaşmaları sağlanarak, terapilerin önemli bir sorunu olan
sonlandırma ve kendi ayakları üzerinde, terapiden kazandıkları ile yürüyebileceği güvenini
oluşturma / farkına vardırma gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
BULGULAR
Çocukların yaşları 6-14 arasında olup, ortalaması 8.7'dir. Olguların 6'sı (%30’u) kız, 14'ü (%70’i)
erkektir. Olguların %100 ü depremi yaşamış ve depremde önemli can ve mal kaybına uğramış
ailelerin çocuklarıdır.
Data analizi sırasında Wilcoxon Signed Ranks Test ve Chi-Square Tests kullanılmıştır.
Draw A Person Testinden alınan puanların ortalamasında test ve re-test arasında istatistiksel
açıdan önemli bir fark saptanmamıştır (p>.05).
TABLO 1. Draw A Person'da Periden Dileklerin Kategorizasyonu
Test
3
re-test
6
Value
,952
df
2
p
,621
Başarı Dilekleri
4
11
5,581
4
,233
Yiyecek Dilekleri
Oyuncak Dilekleri
Mekan Dilekleri
3
4
2
0
14
1
--2,273
,117
3
1
--,518
1,000
Kişisel Eşya
Dilekleri
Fantezi Dilekler
14
23
6,935
9
,644
6
0
---
---
5
0
Aile Üyeleri İçin
Dilekler
Gelecekle İlgili
16
0
Pozitif Dilekler
* p<0.05, **p<0.01, ***p<0.001
---
---
Beceri Dilekleri
11,800
6
,067
Draw A Person Testi’nde yer alan dileklerde müdahale öncesi ve sonrası arasında istatistiksel
açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır.
6
Table 2. Melis’in Ağacı ile ilgili Tahminler
Test
8
5
7
Olumsuz tahminler
Olumlu tahminler
Çok olumlu tahminler
re-test
4
1
15
Table 3. Melis’in Ağacı ile ilgili Tahminlerin Wilcoxon Testi ile Karşılaştırması
Z
p
Melis’in Ağacı
-2,194
,028*
* p<0.05, **p<0.01, ***p<0.001
‘’Melis’in Ağacı’’ adlı sanat terapisi uygulamasındaki tahminlerde istatistiksel açıdan anlamlı bir fark
vardır(p<.50). Negatif ve olumlu tahminlerden, çok olumlu tahminlere doğru bir yer değiştirme
olduğu görülmüştür.
TABLO 4. SAIGH Stress Ölçeği Puanlarının Wilcoxon Test ile Karşılaştırılması
Depremle İlgili
Kendi Yaşadığı
Travma
Depremle İlgili Şahit
Olunan Travma
Depremle İlgili
Duyulan Travma
Diğer Kendi Yaşadığı
Travma
Diğer Şahit Olunan
Travma
Diğer Duyulan
Travma
Travma Sonrası
Negatif
Duygudurum
Travma Sonrası
Tekrarlayan
Düşünceler
Gerginlik, İrritasyon
Uyku Sorunları
Suçluluk Duyguları
Dikkat ve Öğrenme
Sorunları
* p<.05, **p<.01
test
,5000
re-test
,4000
Z
-1,414
p
,157
,2000
,2000
,000
1,000
,1000
,1000
,000
1,000
1,1000
1,000
-1,414
,157
,1000
,2000
-1,414
,157
,1000
,1000
,000
1,000
,4500
,2500
-2,000
,046*
,7500
,3000
-3,000
,003**
,6500
,3000
,3000
,6000
,2500
,1000
,1000
,3000
-2,828
-1,633
-1,633
-2,449
,005**
,102
,102
,014*
Tanımlanan travmalarda test ve re-test arasında bir fark yoktur. Fakat travma sonrası oluşan uyku
sorunları ve suçluluk duyguları dışındaki tüm belirtilerde istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş
bulunmuştur.
7
TABLO 5. Çocukların Tanımladığı Travmatik Yaşantılarla İlgili Çalışma Öncesi Suds
Puanları İle Çalışma Sonrası Suds Puanlarının Karşılaştırılması
test
SUDS
SUDS
SUDS
* p<0.05,
1
2
3
**p<0.01,
7,39
8,42
5,86
***p<0.001
re-test
Z
Sig.
3,56
4,75
3,00
-3,646b
-2,940b
-2,213b
,000***
,003**
,027*
Çocukların tanımladığı travmatik yaşantıların test ve re-test SUDS puanları arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir fark vardır.
TABLO 6. Ailenin Depremden Sonra Ortaya Çıkan Veya Artan Problem Alanlarının
Doğurduğu Sıkıntıyı Çalışma Öncesi Ve Sonrasında 0-10 Arasında Puanlaması
Öğrenme sorunları
Dikkatsizlık, sakarlık,
dağınıklılık
Davranış problemleri
Alta kaçırma
Öfke kontrolsüzlüğü
Aşırı hareketlilik
Yeme sorunu
Hızlı duygu değişimi
Korkular
Aile üyelerinden birine
aşırı bağımlılık
* p<0.05, **p<0.01,
N
test
re-test
Z
Sig.
13
7
8,46
8,86
5,08
5,71
-2,953b
-2,060b
,003**
,039*
15
5
10
10
6
5
7
2
8,67
9,40
8,60
8,80
8,83
7,20
8,00
10,00
6,07
5,20
3,20
5,60
6,17
2,00
3,29
5,00
-2,913b
-1,604b
-2,814b
-2,680b
-1,787b
-2,023b
-2,214b
-1,342b
,004**
,109
,005**
,007**
,074
,043*
,027*
,180
***p<0.001
Ailenin depremden sonra ortaya çıkan veya artan problem alanlarının doğurduğu sıkıntının test ve
re-test karşılaştırmasında öğrenme sorunları, dikkatsizlik-dağınıklık-sakarlık, davranış problemleri,
öfke kontrolsüzlüğü, aşırı hareketlilik, hızlı duygu değişimi ve korkular değişkenlerinde istatistiksel
olarak anlamlı bir değişim gözlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ
Ailelerden alınan öngörüşme ve anket bilgilerine göre çalışmaya katılan tüm çocuklarda yaşadıkları
depremden sonra davranış, duygu ve düşünce boyutunda sorunlar oluşmuştur. Bu sorunlardan bir
kısmı yeni başlamış, bir kısmı ise deprem öncesinde de var olmakla birlikte depremden hemen
sonra önemli bir artış göstermiş ve çalışma tarihine dek de azalmamıştır.
Çalışmamızda deprem gibi ciddi bir psikolojik travmanın uzun vadede ortaya çıkan psikolojik etkileri
ele alınmıştır. “Güvende Olma” duygusu zarar gördüğünde ortaya çıkan dikkatsizlik, dağınıklık,
sakarlık (anksiyete), okul ve öğrenme problemleri (anksiyete), alt ıslatma (regresyon),
saldırganlık türünde davranış problemleri (olası tehlikelere karşı hazırlık), öfke (hak edilmeyen
bir cezaya karşı duyulan his), hızlı duygu değişimleri (acizlik, yetersizlik, özgüvenin düşmesi),
korkular (güvende hissetmeme), yeme sorunları (çökkünlük,yaşama sevincinin azalması), aşırı
hareketlilik (iritasyon), aile üyelerinden birine aşırı bağımlılık (güvende hissetmeme)
belirtileri çocuklarda ortaya çıkan belli başlı uzun vadeli belirtiler olarak görülmüştür.
8
Çalışma öncesinde çocuklara çizdirilen “Draw A Person” bulguları incelendiğinde insan çiziminden
aldıkları puan ortalamasında istatiksel açıdan anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır. Çalışmada
çocukların sözel olmayan becerilerinde bir farklılaşma beklemediğimiz için bu sonucun doğal olduğu
söylenebilir. Ancak “Draw A Person” çalışmasındaki dilekler incelendiğinde başarı dilekleri, oyuncak
dilekleri ve kişisel dileklerde belirgin bir artış olduğu izlenmiştir. Ancak denek sayımızın az olması
nedeni ile istatistik açıdan anlamlı bulunmamıştır. Yine istatistiksel açıdan anlamlı bulunmasa da,
fantezi dileklerde, aile üyeleri için dileklerde, mekan dileklerinde ve yiyecek dileklerinde, gelecekler
ilgili olumlu temennilerde ise belirgin bir azalma gözlenmiştir. Bu da çocukların düşüncelerinin
geçirdikleri travmalardan doğan eksiklikler (ev, işsizlik, açlık vb.) ve bu eksikliklerden
kurtulmak için fanteziler üretme (bir süpermen olsam, bir sihir yapsam vb.) yerine
daha gerçekçi ve doğal sayılabilecek dileklere (oyuncak, ders başarısı, istediği bir spor
ayakkabı vb.) odaklanmış olmasının bir göstergesi olabilir.
“Melis’in ağacı” adlı incelemede ise çalışma öncesi ve sonrasında negatif tahminlerde (kurumuş,
girmiş, yok olmuş vb.) belirgin bir azalma olduğu; olumlu (biraz büyümüş, bir kaç yaprağı çıkmış
vb.) tahminlerde azalma olduğu; çok olumlu (kocaman bir ağaç olmuş, meyveler vermiş vb.)
tahminlerde belirgin bir artış olduğu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bu sonuçlar da
çocukların gelecekle ilgili umutlarının arttığını sembolize edebilir.
Ailelerin deprem sonrasında ortaya çıkan veya artan problemleri tanımlarken sırası ile en fazla
davranış problemlerinden, okul ve öğrenme sorunlarından, öfke kontrolünde
azalmadan, aşırı hareketlilikten, dikkatsizlik, dağınıklı, sakarlıktan, korkulardan, yeme
sorunundan, hızlı duygu değişiminden, alta kaçırmadan (gece/gündüz), aile
üyelerinden birine aşırı bağımlılıktan söz ettiği görülmüştür. Bu sorunlar literatürde sözü
edilen uzun vadede ortaya çıkan psikolojik etkilerle uyum göstermektedir. Bu belirtilerin
depremden sonra ortaya çıkması veya artması güvende olma duygusunun zarar gördüğünü ve
anksiyete, regresyon, olası tehlikelere karşı hazırlık, hakedilmeyen bir cezaya karşı duyulan öfke,
çökkünlük gibi sonuçlara yol açtığını düşündürmektedir.
Ailelere çalışma öncesi ve sonrasında bu tanımlanan problem alanlarının şiddeti; 0-10 arasında (0
hiç / 10 en fazla) puanlandırıldığında tüm problem alanlarında belirgin düşüşler olduğu
gözlenmiştir. Öğrenme ve dikkat, dikkatsizlik, dağınıklık, sakarlık, davranış, öfke kontrolü, aşırı
hareketlilik, hızlı duygu değişimi, korkular gibi problemlerin şiddetindeki bu düşüşler istatistiksel
açıdan da anlamlı bulunmuştur. Ancak yeme sorunu, alta kaçırma, aşırı bağımlılık sorunlarındaki
düşüşler istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. Sonuçlar çocukların grup çalışmalarından
edindikleri olumlu becerileri günlük hayatlarına uyarlayabildiklerini ve dolayısıyla daha
az sorun yaşamaya başladıklarını gösterebilir.
Çocukların kendi tanımladıkları tüm travmatik yaşantıları ile ilgili SUDs (olumsuz duygu) puanlarının
ortalaması çalışma öncesinde 7.22 iken çalışma sonrasında 3.45'ya düşmesi travmanın negatif
etkilerinden belirgin bir biçimde arındıklarını düşünebiliriz.
SAIGH Stres Ölçeği bulguları incelendiğinde çocukların hem depremle ilgili, hem de diğer konularda
travmatik yaşantıları olduğu görülmektedir. Çalışma öncesinde de, sonrasında da depremle ilgili
olarak tanımlanan travmaların (test:15, re-test:13 kez tanımlandı), diğer travmatik yaşantılara
(test:25, re-test:26 kez tanımlandı) göre daha az sayıda olduğu görülmektedir. Çocukların
tümünde deprem öncesinde veya sonrasında yaşanmış birbiriyle bağlantılı farklı
travmatik yaşantılar olması uzun vadede ortaya çıkan psikolojik etkilerin bu tür
bireylerde daha fazla görüldüğünü düşündürebileceği yanında; çocukluk
dönemimizden itibaren tahminlerimizin çok üzerinde travmatik yaşantılara maruz
kaldığımızın bir göstergesi de olabilir.
Çalışma sonrasında yaşanan, duyulan, şahit olunan hiç bir travmanın hatırlanmasında istatistiksel
9
açıdan anlamlı bir azalma olmamıştır. Zaten biz de travmatik olayların hatırlanmasında önemli bir
değişiklik beklemiyorduk. Beklediğimiz değişiklik travma sonrasında yaşanan sıkıntıların azalması ile
birlikte belirtilerin farklılaşması idi. Bizlerin değişiklik beklediği travma sonrası duygu
durum sorunları, tekrarlayan düşünceler, gerginlik, irritasyon, dikkat ve öğrenme
sorunları gibi belirtilerin (uyku sorunları ve suçluluk duyguları dışında) tümünde
istatistiksel açıdan anlamlı farklar bulunmuştur.
CBCL sonuçları incelenmiş olsa da, uygulamada ortaya çıkan önemli bir sorun vardır.Çalışma
sonrasındaki ikinci anketler sadece 9 kişinin ailesine doldurtulabilmiştir. Bu nedenle sonuçların
karşılaştırılması çok anlamlı olmayacağından istatistiksel incelemesi yapılmamıştır.
Çalışmamızın en büyük sorunu denek sayımızın az olmasıdır. Bu nedenle cinsiyet, yaş gibi pek çok
değişken arasındaki farklara bakılamamıştır. Çalışma daha fazla denek üzerinde
uygulandıkça daha anlamlı sonuçlar doğuracak ve uygulanan model
geliştirilebilecektir.
Özet olarak planlanan bu grup çalışması modelinin etkilerinin neredeyse tüm alanlarda pozitif bir
yarar sağladığı, isatistiksel anlamlılık açısından da belli alanlarda kesin pozitif gelişmelere neden
olduğu görülmekte ve gelecekle travmaya maruz kalmış çocuklarla yapılacak çalışmalara ışık
tutacağı düşünülmektedir. Modelin travmanın uzun dönemli etkilerini gidermek amacı ile başka
çalışmalarda da kullanılması ile yararlarının daha anlamlı biçimde görülebileceğine
inanmaktayız.Travma öncesi ve hemen sonrasında yapılan çalışmaların olumlu etkileri üzerine pek
çok çalışmadan söz edilmektedir. Ancak travmatik yaşantıların üzerinden uzun bir zaman geçmiş
olduğunda yapılan çalışmalar çok sınırlıdır. Felaket sonrası uzun dönem periyodunda
özellikle EMDR tekniklerini de içeren eklektik yaklaşımlı çalışmalar kullanılır ise, pozitif
sonuçlar alınabileceğini bu çalışma ile görmüş olmak, travma sonrasında hemen
ulaşılamayan kişilerin negatif etkilerden arınmaları için bir umut ışığı olabilir.
KAYNAKLAR












Ayalon, O. (1999). Helping the Helpers. Integration of Theories and Tools in
Traumatherapy. Nord International Trauma Consultancy, Tivon, Israel.
Beck, J.S. (2001). Bilişsel Terapi Temel İlkeler ve Ötesi. Türk Psikolojlar Derneği: Ankara.
Devlet İstatistik Enstitüsü Kaynakları, Ankara 1999.
Herbert, C. (1999). Deprem Sonrası Ortaya Çıkan Psikolojik Tepkiler ve Kendi Kendine
Yardım Yöntemleri (Türkçe Yayına Hazırlayan M. Z. Sungur), Özel BASKI.
Greenwald, R. (1999) Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR) in Ckild and
Adolescent Psychotherapy. Jason Aronson Inc: Northvale, New Jersey.
Kinzie J.D., Sack W., Angell R., Clarke G., Ben R. (1989). A three year follow -up of
Cambodian young people traumatized as children. J Am Acad Child Adolescent Psychiatry,
28:501-504.
Mc Farlane A.C. (1987). Posttraumatic phenomena in a longitudinal study of children
following a natural disaster. J Am Acad Child Adolescent Psychiatry, 26:764-769.
Okuyama, M. (1999). Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Tıbbi Tedavi, Sağlık ve Klinik
Psikoloji ile ilgilenen kişiler için. Türk Psikoloji Bülteni, Cilt 5, Sayı 15, sayfa 59-64.
Pynoos R.S., Geojian A., Karakeshian M. ve ark. (1993). Post-traumatic stress reactions in
children after the 1988 Armenian Earthquake. Br J Psychiatry, 163:239-247.
Pynoos R.S., Nader K. (1990). Prevention of Psychiatric Morbidity in Children After Disaster.
Preventing Mental Health Disturbances in Childhood, APPI Washington D.C. U.S.
Saigh, P., Yaski, A.E., Oberfield, R.A., Green, B.L., Halamandaris, Ph.V., Rubenstein, H.,
Nester, J., Resko, J., Hetz, B., & McHugh M. (2000). The Children's PTSD Inventory:
Development and reliability. Journal of Traumatic Stress, 30, 369-380
Terr L.C. (1983). Chowchilla revisited: the effect of psychic trauma four years after a
1
school bus kidnapping. Am J Psychiatry, 140:1543-1550.

Ursano R.j., Fulleron C.S., Norwood A.E. (1999). Psychiatric Dimensions of Disaster: Patient
Care, Community Consultation and Preventive Medicine. APA Online, Practice of Psychiatry.

http://depts.washington.edu/soccomm/tests/cbcl.html

http://www.ncptsd.va.gov/facts/treatment/fs_treatment.html

http://www.therapeuticchild.ca/childrens_drawings/draw_a_person_test.htm

http://www.wholehealthmd.com/refshelf/substances_view/0,1525,671,
1