Din Eğitimi Pedagojinin Sorunudur

Transkript

Din Eğitimi Pedagojinin Sorunudur
3
Yazý Dizisi 4’DE
Kimliðindeki din hanesine Ýslam yerine Alevi
yazdýrmak isteyen vatandaþýn itirazýný
deðerlendiren AÝHM 'Kimlikte din hanesinin
bulunmasý insan haklarýna aykýrý' dedi
AÝHM’den Türkiye’de ‘dini’ ve ‘etnik’ kimlik
problemleriyle ilgili iki önemli karar
STRASBOURG/ANKARA - Avrupa Ýnsan
Haklarý Mahkemesi (AÝHM) nüfus
cüzdanlarýnda din hanesinin doldurulmasý
zorunluluðunun kaldýrmasýný yeterli görmedi.
Mahkeme, nüfus cüzdanlerýnda bir din hanesinin
bulunmasýný da ‘insan haklarýna aykýrý’ buldu.
Din hanesi konusu Sinan Iþýk adlý vatandaþ
tarafýndan AÝHM’ye götürülmüþtü.
Mahkeme, sekiz Kürt vatandaþýn ‘Q, W, X’
harflerini kimliklerine yazdýrma talebiyle
açtýklarý davada ise Türkiye’yi ‘haklý’ buldu.
AÝHM dün Türkiye’de uzun süredir tartýþma
konusu olan iki konu hakkýnda iki kritik
karar verdi.
7’DE
Toplantýya baþlamak üzere ilçemiz
Kaymakamý, Belediye Baþkaný ve Meclis
üyeleri
yerlerini aldýlar Belediye Baþkaný
konuþmasýna þöyle baþladý geniþletilmiþ halk
meclisi toplantýsýnda konunun ilçemizde son
aylarda hýrsýzlýk olaylarýnýn çoðaldýðýný ve
hýrsýzlýk konusunu aldýklarýný söyledi. Son
günlerde önlenemeyen hýrsýzlýklar meydana
geliyor. Sorumlularý ilgilendiren önlemler
alýnmalý, hakkýnda bilgi alýnýp verilip, kýsa
zamanda alýnan önlemlerle bunu bitirmek
istiyoruz. Hýrsýzlýk nerede çok yoðunlaþýyor
boþ evlere girerek evlerden neler alýnýyor,
Hacýbektaþ’ýn yardým yapanlar varsa
incelenmesi gerekir, kiraya ev verenler
Muhtarlara bilgi veriyormu,Burada ev
sahipleri, muhtarlar ve polisin rolü ne olmalý.
Hacýbektaþ’a yerleþen kiþiler içerisinde
uyuþturucu kullananlar ne yapýyor
bunlar takibe alýnýyor mu?
3’DE
Nevþehir’in 2000 Evler mahallesindeki
bir mobilya satýþ maðazasýnda elektrik
kontaðýndan kaynaklandýðý tahmin edilen
yangýn,Nevþehir Belediyesi Ýtfaiyesinin yaný
sýra,Nevþehir Belediyesi’nin çeþitli hizmet
birimlerinde çalýþan personelin büyük
gayretleri ile söndürüldü.
Nevþehir’in 2000 Evler Zübeyde Haným
Caddesi üzerinde bulunan bir mobilya satýþ
maðazasýnýn bodrum katýndaki...
3’DE
2’DE
Din Eðitimi Pedagojinin Sorunudur
7’DE
3’DE
Modernizm, bazen özlediðimiz
bir geçmiþi de anlatýr. Hayatýn, içine
aldýðý edebiyatla birlikte her þeyi
baþkalaþtýran deðiþim sürecinin
parçasý oluþu, o hayata bilinçli
katýlanlarýn geçmiþe sarýlmasýna
kendiliðinden yol açar. Herkes için
böyle olmayabilir elbette. Geçmiþi
aramak için neden olmadýðýný ya
da o aranacak nitelikte bir geçmiþ
bulunmadýðýný savunanlar olduðu
gibi, bütün tasarýsýný gelecek özlemi
çevresinde oluþturanlar da var.
Edebiyatýmýzýn dünden bugüne
yaþadýðý deðiþimi anlamak için
yalnýzca egemen anlayýþlarýn çizdiði
yollara ve doruk noktalarýna
bakmak, yanýltýcý olabilir.
5’DE
Dünya Sulak Alanlar Günü’nde, Göller
Bölgesi’ne iliþkin yapýlan araþtýrma, Türkiye’nin
çevre ve su kaynaklarýný korumadaki zayýflýðýný
ortaya çýkardý. Türkiye Tabiatýný Koruma
Derneði (TTKD) Antalya Þubesi’nce yapýlan
araþtýrmada, Antalya, Isparta, Burdur,
Afyonkarahisar, Denizli ve Konya’yý içine alan
Göller Bölgesi’nde bulunan irili ufaklý 65 gölden
31’inin tamamen kuruduðu, 11’inin kuraklýk
tehlikesi altýnda olduðu belirlendi.
Rapora göre, Antalya’da Yamansaz Gölü’nün
yarýsý susuz ve susuz bölümünde hýzla dev
binalar yapýlaþmasý bulunuyor. Boðazkent’teki
Çakal Gölü’nün yarýsý susuz.
Burdur Gölü’nün dikkuyruklarý ve sularý
tehlikede. Yarýsý kurutulmuþ Karataþ Gölü’nün
sularý çekiliyor ve balýklar için tehlike var.
Gölhisar Gölü hýzla kurutuluyor. Acý Göl’de tuz
stepleri tehlikede. Salda Gölü’nün kumlarý ve
berraklýðý artýk kayboluyor. Isparta’da Eðirdir
Gölü’nün kerevitleri ve varlýðý tehlikede. Milli
Park içindeki Kovada Gölü eðer böyle devam
ederse birkaç yýla kadar kuruyacak. Konya’da
Beyþehir Gölü’nun sularý çekiliyor.
6’DA
2
Türk iþ mi merhamet etti, tüm
özelleþtirmeci hükümetlere? Yoksa
özelleþtirmeci ÝMF ci iktidarlar mý
merhamet etti Türk Ýþ li Tekel iþçilerine?
Bu soruyu herkes lütfen kendisine bir
sorsun.
Maliye bakaný buyurdu ki: Merhametli
davrandýðýmýz için Tekel iþçileri böyle
davranýyor. Kapusuz buyurdu ki: 4-C nin
gereði yapýlacak. 4-C ne olaki sayýn
kapusuz? Bir ilköðretim okulundaki bir
þubenin adý mý ki? Hem siz ne zamandýr
4-C ci oldunuz? Yazýktýr, oylarýný aldýðýnýz,
iktidarlara sayesinde yerleþtiðiniz bu
insanlara niye insafsýzca demeçlerde
bulunuyorsunuz? Hele birde avucunu yala
deyimi var ki deðmeyin gitsin. Bizde
hamile ve lohusalara caný çektiði bir þeyi
elde edemeyeceðini anlarsan, avucunu yala
da memen þiþmesin denir. Tekel iþçisi hemi
de hamile. Herhalde ondan korkuyorsunuz.
Neye hamile olduðunu biliyorsunuz, bal
gibi. Seka iþçisinin, Petlas iþçisinin, Petro
Kimya iþçisinin, Telekom iþçisinin,
Sümerbank iþçisinin, Þeker iþçisinin,
Maden iþçisinin, Yol iþçisinin yapamadýðýný
ortada fol yokken yumurta yokken
yapmaya çalýþýyor, Tekel iþçisi. Ezberleri
bozuyor Tekel iþçisi.Tekel vatandýr, halktýr,
millettir. Satýlamaz. Tekel’in yok olmasýný
sizde istemiyorsunuz aslýnda. Yeni rejilere
teslimin güçlüðünü de biliyorsunuz. Ancak,
24 Ocaktan beri verilen sözlerin tutulmasý
gerek. Satýlmadýk bir tek kamu kuruluþu
kalmaya dek, bu uzun maraton sürecek.
Sizde el mahkûmsunuz, TÜRK-ÝÞ’ te…
Zira TÜRK-ÝÞ’ ÝN KURULUÞU VE
TARÝHÝNÝ ÝNCELEMEK GEREK. Türk
–Ýþ’ imizin zafiyetlerini bilenler,
konfederasyona baðlý iþ kollarýný hep tek
düþürmekte, hep yalnýz yakalamakta.
Gereðini yapmaktalar. Petlas Kýrþehir’in
miydi? Petro kimya endüstrisi Marmara
bölgesi ve Ýzmir’e mi aitti? Madenler
Zonguldak’ýn mýy dý? Demir Çelik
Karabük’ün müydü? Seka Ýzmit ve
Silifke’nin miydi? Kamu yararýna kurulan
bu kuruluþlar uluslar arasý tekelci
sermayenin diþlerine kaçan bir rosto parçasý
kadar bile deðildi. Amaç baþkaydý. Onun
için bizim gibi az geliþmiþ, geri
býraktýrýlmýþ ülke ekonomilerini önce
ihtilallerle susturdular, sonrada iþsizlik ve
yoksullukla terbiye ediyorlar. 2000 yýlýna
kadar Türkiye’nin 500 büyük kuruluþu
arasýnda ilk 5 içinde bulunan ülke
ekonomisine milyarlarca dolar kar saðlayan
Tekel’i çalýþanlar mý zarara
sokuyor?YOKSA…Yýlda yaklaþýk 15
milyar dolar sigara sirketlerinin kasalarýna
akýyor Türkiyemizde. Yoksa Tekelin
kalemi onun için mi kýrýldý yýllar önce?
Birgün gaztesinde Ahmet Öncü, “Bütün
iþçiler siyaset yapýnýz”, yazýsýnda: “O
halde, sermayenin saldýrýlarýna ve sýnýf
uzlaþmacýlýðýna karþý bütün iþçiler siyaset
yapýnýz!”, diyor.
Yine mail adresime gelen, S.Ant imzalý
bir mailden alýntý yapayým; “Baþbakan bu
«müjdeli» (!) haberi verdikten ve artýþ
oranlarýný açýkladýktan sonra bir de þu
eklemeyi yaptý:
«Bu iyileþtirmelerin kamuya maliyeti
3 milyar 42 milyon TL olacak.» Çünkü
nüfusun neredeyse yarýsý için 3 milyar 42
milyon TL'lik artýþý büyük bir tantana ile
ilan eden hükümet, 2010 yýlýnda bir avuç
tefeciye 56,7 milyar lira faiz ödeyecek!
Bu, bütün Türkiye nüfusu dikkate
alýndýðýnda kiþi baþýna 793 liralýk borç
ödemesi demektir!
Bu rakamlar, AKP hükümetinin kime
öncelik verdiðinin, Türkiye'yi kimin
yararýna yönettiðinin en güzel örneðidir
aslýnda... Yaklaþýk 15 milyon kiþiye 3
milyar, ama bir avuç tefeciye ise 57
milyar...
Ýþte AKP hükümetinin pastayý
paylaþtýrma þekli!
Emekli maaþlarýndaki sözde
«iyileþtirmeyi» açýkladýðý konuþmada
Erdoðan «krizin baþladýðý günden itibaren
sadece ABD'de 158 banka battý. Bizdeyse
tek bir banka bile batmadý» diyerek övündü
bir de...
Nedeni ortada deðil mi?”
Ece Temelkuran, Hrant’ýn anmasý ve
Tekel ile ilgili yazýsýnda “Her þehirde bir
kütleleþmiþ, dehþet bedeni var. ‘Sapkýn’
olarak tarif ettikleri her bir bireye, gruba
karþý silahlanmýþ, tetikte bekliyorlar. Evet,
söylediðim kadar ürkütücü. Hatta daha da.
Tek bir çözümü var bu iþin:
Kütleleþmiþ, dehþet bedenine karþý duran
bir kitleleþmiþ, kardeþlik bedeni. Nerede
o? Ankara’da. TEKEL iþçilerinde. PKK’lý
zannedebildiler mi onlarý? Yasadýþý örgüt
sanabildiler mi? Sanabilemezler. Zira kitle,
konuþabilir. Cümle kurabilir. Kitle,
dehþetin kütlesine karþý koyabilecek
güçtedir.
Linç, öyle ya da böyle devlet tarafýndan
onaylanan þiddettir. Ceza hukukumuzda
lincin bir suç olarak tarif edilmemesi bir
yana, polisin izlemesi, müdahale etmemesi
linci her seferinde onaylar. Nihayet, linç
edilecek olan “anormal” devlete, iktidara
da bir tehdittir. Öldürsünlerdir onu,
parçalasýnlardýr zaten.
Ama ne oldu? TEKEL iþçileri, dönüp
bakýnýz son yýllara, kimsenin hiçbir
biçimde yerinden kýpýrdatamadýðý siyasi
iktidara geri adým attýrmýþ, susturmuþ,
pusturmuþtur. Daha önemlisi, sokakta,
linçin normalleþmesiyle kurulan yeni
hukuku da bozmuþtur. Yani sadece iþçiler
için deðil, halkýn bütünü için bir þey
yapmýþtýr TEKEL iþçileri. Türkiye için.
Bu yüzden o büyük kardeþlik bedeninden,
TEKEL iþçilerinin oluþturduðu büyük
gövdeden kol bacak koparmaya çalýþtý
iktidar. O gövdenin toplamýndan korktuðu
için, uzuvlarýný kopararak
düþkünleþtirmeye çalýþtý onu. Ne oldu?
Olamadý. Zafer, kardeþliðindir. Zafer,
iþçinindir. Hiçbir gazete bunu birinci
sayfasýna koymasa bile, bir tek televizyon
vermese bile bu böyledir ve Türkiye
tarihine böyle geçecektir.”
Selçuk Canadansayar, “Ýktidarýn
Öfkesi” yazýsýnda: “Ýktidar, güçsüzleþtikçe
ve uyruklarýnca güçsüzlüðü anlaþýldýkça
yýkýlma zamanýnýn yaklaþtýðý korkusuna
kapýlmaya baþlar. Çünkü uyruklarýn güçlü
iktidar istediklerini bilir; kendisi de
uyrukluktan gelmektedir.”, diyor.
Melih Pekdemir, “ Balyoz-Orak ve
Çekiç”, baþlýklý yazýsýnýn bir bölümünde:
“Ankara Valisi buyurdu ki, Tekel iþçileri
çevreye rahatsýzlýk veriyorlarmýþ.
Direndikleri sokaklarý terk etmelilermiþ.
Demek ki þu anda ne darbeden ne
þeriattan korkmalýyýz, þu anda bir gece
yarýsý iþçilerin tepesine inecek balyozdan
korkmalýyýz... Asýl balyoz darbesi pusuda
bekliyor. Çünkü bunlarýn gözünde düþman
birlikleri, ne yeþil kuvvetler ne haki
kuvvetler, bunlarýn gözünde düþman
birlikleri potansiyel kýzýl kuvvetler...”,
diyor.
Devlet Bakaný Yazýcýoðlu ve Maliye
bakaný Þimþek bu gün Baþbakana 4-C ile
ilgili yeni çalýþmalarýný sunacak. Son sözü
Baþbakan söyleyecekmiþ…
Kýsaca, Türk-Ýþ merhameti býrak,
sýnýfýna dön, gereðini yap…
Uzlaþma Saðlanamadý
Hükümet ile Türk Ýþ'in TEKEL
iþçilerinin haklarýyla ilgili yaptýklarý
görüþmeden yine sonuç çýkmadý. Türk-Ýþ
Baþkaný Mustafa Kumlu Baþbakanlýk'taki
Tekel iþçileri ile ilgili görüþmenin ardýndan
uzlaþma saðlanamadýðýný açýkladý. Ýþçilerin,
TEKEL'in özelleþtirilmesinden dolayý,
özlük haklarýyla baþka kurum veya
kuruluþlara yerleþtirilmesini istediklerini
belirten Türk-Ýþ Baþkaný Mustafa Kumlu,
hükümetin kendilerine, "4C kýdem
tazminatlarýný ödeyelim, izin verelim"
dediðini aktardý.
Genel Grev Gündemde
Kumlu, "Bize getirilen teklif
standartlarýmýza uymuyor. Biz 4857 sayýlý
yasaya tabii baþka yasaya geçmelerini talep
ediyoruz. Hükümet 4C kapsamýný istiyor,
bu mümkün deðil. Uzlaþma yok ve buradan
ayrýlýyoruz" dedi. Hükümetle yeni
görüþmeler yapabileceklerini de kaydeden
Kumlu, genel grev kararýný
deðerlendireceklerini söyledi. Tek GýdaÝþ Baþkaný Mustafa Türkel de, "TEKEL
iþçisi hiçbir kimseden hiçbir hak talep
etmiyor. Varolan hakkýný korumaya
çalýþýyor" dedi. »
4-C NEDÝR: 2004‘te özelleþtirme
kapsamýndaki iþçilerin iþsiz kalmasýný
önlemek amacýyla getirildi. 4-C
kapsamýnda çalýþanlarýn tanýmý þöyle
yapýlýyor. "Bir yýldan az süreli veya
mevsimlik hizmet olduðuna Devlet
Personel Dairesi'nin ve Maliye
Bakanlýðý'nýn görüþlerine dayanýlarak
Bakanlar Kurulunca karar verilen
görevlerde ve belirtilen ücret ve adet
sýnýrlarý içinde sözleþme ile çalýþtýrýlan ve
iþçi sayýlmayan kimselerdir."
Anlaþma yok açlýk grevi baþlýyor
Özlük haklarý için 50 gündür eylemde
olan Tekel iþçilerinin umudu boþa
çýktý.Geçen hafta Baþbakan Tayyip
Erdoðan'ýn Türk-Ýþ'le yaptýðý görüþmeden
sonra Maliye Bakaný Mehmet ½imþek ile
Devlet Bakaný Hayati Yazýcý'ya Tekel
iþçilerinin durumu ile ilgili çalýþma yapmasý
talimatý verilmiþti. Bu kapsamda bugün
yürütülen görüþme trafiðinden de sonuç
alýnamadý. Türk-Ýþ heyeti gün içinde iki
kez Baþbakanlýk'a gelerek görüþmeler
yaptý. Akþam saatlerindeki ikinci görüþme
sonrasýnda açýklama yapan Türk-Ýþ Baþkaný
Kumlu, 4-C'nin iyileþtirilmesi konusunda
bir öneriyle gelindiðini beilrterek þunlarý
söyledi: "Þu anda son gelinen noktada 4C'de kýdem tazminatý yok, onu ödeyelim.
Ýzin yok, bunu 22 güne çýkaralým dediler.
Talepler karþýlanmadýðýna göre uzlaþma
yok demektir." Hükümetten 4-C'ye iliþkin
bir öneri geldiði öðrenildi. Hükümet
görüþmede iþçilere 11 ay 22 günlük çalýþma
olanaðý sundu. 4-C'deki çalýþma süresi
daha önce 10 aydan 11 aya çýkarýlmýþtý.
Ancak 11 ay 22 gün de tatmin edici bir
öneri deðil, çünkü iþçilerin maaþlarý yine
düþecek. Türk-Ýþ yetkililerinin açlýk grevi
konusunda hazýrlýk yapacaðý öðrenildi.
4C NEDÝR 4-C statüsü ise 2004 yýlýnda
özelleþtirme kapsamýndaki iþçilerin iþsiz
kalmasýný önlemek amacýyla getirildi. 4C kelimesi, 657 sayýlý Devlet Memurlarý
Kanunu'nun 4'üncü maddesinin (C)
fýkrasýndan geliyor. 4-C kapsamýnda
çalýþanlarýn tanýmý bu maddede þöyle
yapýlýyor. "Bir yýldan az süreli veya
mevsimlik hizmet olduðuna Devlet
Personel Dairesi'nin ve Maliye
Bakanlýðý'nýn görüþlerine dayanýlarak
Bakanlar Kurulunca karar verilen
görevlerde ve belirtilen ücret ve adet
sýnýrlarý içinde sözleþme ile çalýþtýrýlan ve
iþçi sayýlmayan kimselerdir."
Neden Eylemdeler?
Tekel iþçileri, iþyerlerinin
özelleþtirilmesi nedeniyle özlük haklarý ve
kamu kurumlarýna geçiþ hakký için eylem
baþlatmýþlardý. Hükümet Tekel iþçilerinin
üretim yapýlmayan depolarda çalýþtýðýný
belirtip, onlarý 4-C kapsamýna almak istiyor.
Mevzuata göre, devlette kalmayý tercih
eden Tekel iþçilerinin, 2008 yýlý sonunda
kamu kurumlarýna 4-C’li olarak atanmasý
gerekiyordu. Ancak, sendikalarýn hükümet
üyeleri ve Özelleþtirme Ýdaresi Baþkanlýðý
yetkilileri ile yaptýklarý görüþmelerde, Tekel
iþçilerine, meslek kazandýrýlmasý için bir
yýl ek süre verildi. Bir baþka deyiþle, Tekel
iþçileri bu yýldan itibaren 4-C’li olarak
çalýþtýrýlmaya baþlanacaktý. Ancak Tekel
iþçileri mevcut haklarýnýn elinden
alýnmasýna karþý çýkýyor ve bu yüzden
haftalardýr eylem yapýyor. Tekgýda-Ýþ
Baþkaný Mustafa Türkel görüþmelerin
ardýndan TEKEL iþçileriyle yaptýðý
açýklamada eyleme devam edeceklerini
söyledi. Türkel açýklama yaptýðý sýrada
iþçiler sloganlar ve yuhalamalarla
hükümete tepki gösterdi.
BirGün
atmaya.
Ramazanda gecekonduda inancýný alet
ederek garibanýn masasýndaki lokmaya
ortak olanlar,
Ne oldu size yoksa siz sýnýf atlayýp
bu yaþam koþullarýna alýþýp unutu verdiniz
mi o fotoðraflarlarýnýzý. Yoksa o zaman
ki fotoðraflar yapýþtýrma býyýk mýydý?
Korkunun Nedeni
2 gündür aralýksýz devam eden
TEKEL ÝÞÇÝLERÝNÝN EYLEMÝ ve onu
destekleyenlere tehdit üzerine tehdit
içeren valinin açýklamalarý. Bu açýkla
sýradan söylenen tehditkar sözlere devam
ederken destekleyen öðrenciler; hýýýýý, ne
yaparým biliyormusunuz diyor, kamu
emekçileri hakkýnýzda soruþturma açarým
hýýýý diyor ve diyor da diyor.
Bunun Adi Ekmek Kavgasý
Bu ülkeyi yönetenler, iktidar erkini
kullananlar, üniformalýlar siz hiç açlýk
nedir bilirmisiniz? Eve akþam dönerken
elinizdeki torbanýn içinde biraz peynir,
biraz, zeytin, biraz elma, bir ekmek var
iken onun da her geçen gün azala azala
tek ekmeði dahi alýrken tereddüt içinde
olduðunuz oldu mu. Yarýn kaygýsý
yaþadýnýz mý hiç? Sizin ananýz, babanýz
maaþýný almadan daha cebine girmeden
gideceði hesabýyla sabahlara kadar
uykusuz geceler geçirip vucudunuz kaþýna
kaþýna yaralar oluþtumu. Okul açýlacaðý
zaman ne yapacaðým kaygýsýyla toplama
üstüne toplama yapýp alinin külahlýný
veliye,velinin külahlýný ömere takýp
Sulucakarahöyük/ HACIBEKTAÞ
Haber:Naci DANACI
Toplantýya baþlamak üzere ilçemiz
Kaymakamý, Belediye Baþkaný ve Meclis
üyeleri yerlerini aldýlar Belediye Baþkaný
konuþmasýna þöyle baþladý geniþletilmiþ
halk meclisi toplantýsýnda konunun
ilçemizde son aylarda hýrsýzlýk olaylarýnýn
çoðaldýðýný ve hýrsýzlýk konusunu
aldýklarýný söyledi. Son günlerde
önlenemeyen hýrsýzlýklar meydana geliyor.
hesaplarý bir türlü tutturamayýp “ göçüp
gitsem þu dünyadan” demeyi bile
düþündünüz mü hiç?
Onu bunu bilmem bir kýsmýný bu
duygularýn yaþadým bir kýsmýný
yaþamasam da hissettim. Yaþayanlarýn
böylesi duygularý koþullarým ne kadar
deðiþirse deðiþsin hiç dünyamda eksik
olmadý.
ÞÝMDÝ VALÝ, BAKAN VE
BAÞBAKANA SESLENÝYORUM;
BEN BÝR EV KADINIYIM VE BU
EYLEMÝ DESTEKLÝ GELÝN
BAKALIM BENÝDE TEHDÝT EDÝN,
HADÝ DURMAYIN.
YILLARIMIZI ALDINIZ,
GENÇLÝÐÝMÝZÝ TÜKETTÝNÝZ, 40
YAÞLARINDA BÝZLERÝ EN BÜYÜK
ACIYLA KARÞI KARÞIYA
BIRAKTINIZ “DÜNYAYA
GETÝRDÝÐÝMÝZ ÇOCUKLARIMIZIN
YANMASINI “SEYRETTÝNÝZ VE
BÝZLERÝDE BÖYLESÝ BÝR ACIYLA
BAÞBAÞA BIRAKTINIZ.
BÜTÜN BU ACILARI YAÞATTINIZ
HADÝ GELÝN BENÝDE ALIN.
HALKIN EKMEÐÝ
Bilin: Halkýn ekmeðidir adalet.
bakarsýnýz bol olur bu ekmek,
bakarsýnýz kýt,
bakarsýnýz doyum olmaz tadýna,
bakarsýnýz berbat.
Azaldý mý ekmek,baþlar açlýk,
bozuldumu tadý,baþlar hoþnutsuzluk boy
Sorumlularý ilgilendiren önlemler
alýnmalý, hakkýnda bilgi alýnýp verilip,
kýsa zamanda alýnan önlemlerle bunu
bitirmek istiyoruz. Hýrsýzlýk nerede çok
yoðunlaþýyor boþ evlere girerek evlerden
neler alýnýyor, Hacýbektaþ’ýn yardým
yapanlar varsa incelenmesi gerekir, kiraya
ev verenler Muhtarlara bilgi
veriyormu,Burada ev sahipleri, muhtarlar
ve polisin rolü ne olmalý. Hacýbektaþ’a
yerleþen kiþiler içerisinde uyuþturucu
Bozuk adalet yeter artýk!
Acemi ellerle yuðurulan,iyi piþirilmemiþ
adalet yeter!
Yeter katýksýz,kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!
Bolsa insanýn önünde ekmek,lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her þey bollaþmaz ki birdenbire...
Bilirsiniz,nasýl bolluk doðurur ekmek:
Adaletin ekmeðiyle beslene beslene.
Ekmek her gün nasýl gerekliyse nasýl,
adalet de gerekli her gün,
hem o,günde bir çok kez gerekli.
Sabahtan akþama dek,iþ
yerinde,eðlencede,
hele çalýþýrken canla baþla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkýn ihtiyacý var piþkin, bol ekmeðe,
günlük, has ekmeðine adaletin.
madem adaletin ekmeði bu kadar önemli,
onu kim piþirmeli, dostlar, söyleyin?
Öteki ekmeði kim piþiren?
Adaletin ekmeðini de
kendisi piþirmeli halkýn,
gündelik ekmek gibi.
Bol,piþkin,verimli. BRECHT
“HEM ADALET HEM EKMEK
HEMDE ALDIÐIMIZ HAKKI GERÝ
ÝSTÝYORUZ.” diyen
Tekel Ýþçileriyle elele, omuzomuzayým
bu gün. 04.01 2010 EMEL SUNGUR
kullananlar ne yapýyor bunlar takibe
alýnýyor mu? Diyerek sözlerini bitirdi.
Ýlçemiz Kaymakamý konuþmaya
baþladý kýymetli Hacýbektaþlýlar en son
biz konuþur topallayýcý olursak iyi olur,
yerel yönetim mülki idare ve asayiþin
beraber olmasý çok iyi. Genel
baktýðýmýzda Hacýbektaþ’ta asayiþ ilçeler
içerisin de en iyi.Þu noktada bir tespit
yapmak gerekir Hacýbektaþ’ta çok yoðun
bir hýrsýzlýk var Nevþehir Ýlçeler içerisinde
yapýlan hýrsýzlýklar, Avanos 5,Kozaklý 3,
Ürgüp 13, Derinkuyu 9, Hacýbektaþ 14.
Bu hýrsýzlýklarýn ikisinin faili
belli.Ýlçemize Mobese sistemi koymaya
çalýþýyoruz maddi yönden ihtiyacýmýz
olacaðý zamanda halka baþ vuracaðýz.
Hýrsýzlýk konusunda da vatandaþýn
yapacaðý ihbarlar çok önemli bu konuda
fazla ihbar alamýyoruz. Vatandaþlardan
yardým bekliyoruz hep beraber çalýþarak
bunu önlememiz gerekiyor.Bir
Kaymakam olarak bende rahatsýzým bunu
kýsa zamanda önlememiz gerekiyor
diyerek sözünü bitirdi.
Daha sonra vatandaþlara söz verildi,
sorulan sorulara da Ýlçemiz Kaymakamý
yanýt vererek yararlý bir toplantý olduðunu
ve ileriki bir tarihte geliþmelerle ilgili
bilgi toplantýsý yapacaðýný söyledi.
Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR
Hasan KANKAL
Nevþehir’in 2000 Evler mahallesindeki bir
mobilya satýþ maðazasýnda elektrik kontaðýndan
kaynaklandýðý tahmin edilen yangýn,Nevþehir
Belediyesi Ýtfaiyesinin yaný sýra,Nevþehir
Belediyesi’nin çeþitli hizmet birimlerinde çalýþan
personelin büyük gayretleri ile söndürüldü.
Nevþehir’in 2000 Evler Zübeyde Haným Caddesi
üzerinde bulunan bir mobilya satýþ maðazasýnýn
bodrum katýndaki oturma gruplarý ile yataklarýnýn
bulunduðu bölümde elektrik kontaðýndan
kaynaklandýðý tahmin edilen yangýn çýktý.
Kýsa zamanda büyüyen yangýnýn Nevþehir
Belediyesi Ýtfaiye Müdürlüðü’ne haber verilmesinin
ardýndan , itfaiyenin tüm araçlarý ekipler ile birlikte
alarma geçirildi.Bodrum katýndaki yataklarýn
yanmasý ile büyük bir dumanýn oluþmasý nedeniyle
ilk etapta bodrum kata müdahale zorlaþtý.
Yangýnýn büyümesi üzerine Nevþehir Belediye
Baþkaný Hasan Ünver’in talimatý ile tüm iþ
makinelerini de seferber edilerek satýþ maðazasýnýn
bodrumuna ulaþýlabilecek alanlar kýrýlmak suretiyle
yangýna müdahale edildi.
Su ve köpük püskürterek müdahale eden
ekipler,dumanlarýn yoðunluðu nedeniyle oldukça
zorlu anlar yaþadýlar.
Nevþehir Emniyet Müdürlüðü ekipleri de çevre
güvenliði alarak,ekiplerin daha düzenli bir þekilde
çalýþmasýna imkan saðladýlar.
Yangýna bazý ilçe ve belde belediye Ýtfaiye
ekipleri gelerek takviye olarak söndürme iþlemlerine
katýldý.
GEREKLÝ TELEFONLAR
Kaymakam
Kaymakamlýk Yazý Ýþ.
Sos. Yar. ve Day.
Özel Ýdare
Nüfus
Belediye Baþkanlýðý
Milli Eðitim Müd.
Halk Eðitim Müd.
Askerlik Þubesi
Kapalý Spor Salonu
Devlet Hastanesi
Ýlçe Saðlýk Grup Bþk.
Tapu Sicil
C.Savcýlýðý
Adliye
Kütüphane
H.B.V Kültür Merkezi
Müze
Turizm Danýþma
Emniyet Amirliði
Karakol Amirliði
Jandarma
Ýlçe Tarým
Lise
Kýz Meslek Lisesi
Mal Müdürlüðü
Kadastro
Karaburna Belediye
Kýzýlaðýl Belediye
PTT.
T.M.O.
Türkiye Ýþ Bankasý
Ziraat Bankasý
Þoförler Cemiyeti
Esnaf Odasý
Tarým Kredi Koop.
TEDAÞ
Çiftci M.K.Baþkanlýðý
Rýfat Kartal Huzurevi
Sulucakarahöyük Gzts
Taþýyýcýlar koop
Nevþehir Seyahat
Þanal Seyahat
Mermerler Seyehat
Dergah Taksi Duraðý
Terminal Taksi
Huzurevi
Hacýbektaþ Noterliði
Hacýbektaþ Öðretmen evi
441 3009
441 34 10
441 39 77
441 31 01
441 31 02
441 37 44
441 30 16
441 30 48
441 30 10
441 35 20
441 30 15
441 36 32
441 32 49
441 35 38
441 30 18
441 30 19
441 33 94
441 30 22
441 36 87
441 26 97
441 36 66
441 38 08
441 30 20
441 37 74
441 31 08
441 30 56
441 35 37
453 51 30
455 61 29
441 35 55
441 30 11
441 35 00
441 33 26
441 30 74
441 37 42
441 32 76
441 31 42
441 36 80
441 33 38
441 39 47
441 20 06
441 30 43
441 33 59
441 21 73
441 25 25
441 27 97
441 33 38
441 35 23
441 31 20
GÖRÜÞLER
Oðuzlarda þamanizm
Þamanizmin bir din olmadýðý Eliade’nin
Þamanizm (Le Chamanisme et des
Techniques Archaiques L’Extase, 1951)
isimli eserinden beri yaygýn kabul
görmektedir. Ýnan’ýn çalýþmasý ise
Þamanizmi Türklerin Ýslamlýktan önceki
dini olarak ortaya koyar. Bu görüþ, Altay ve
Yakut Türklerinin dinleri üzerine 19. yy.ýn
sonundan 20. yy ortalarýna kadar Rus
bilginlerinin baþta Radloff ve Anohin olmak
üzere vardýklarý sonuçtur. “… [bu
araþtýrmalardan sonra] geleneksel Türk dinini
Þamanizm þeklinde görmek bir adet halini
almýþ bulunmaktadýr. … bu konuda acelicilik
yapýldýðý anlaþýlmaktadýr.” (Günay-Güngör
2007: 138). Fakat coðrafya ve halklarýn
farklýlýðý bir yana, bu belirleme zamansal
sýnýrlandýrma belirtilmeden Rum’da
Türkmen olarak adlandýrýlanlara da
indirgenmiþtir. Ýnan’da Oðuzlardan birkaç
yerde bahsedilir 13. O da “… Fadlan’ýn 922
yýlýnda gördüðü þamanist [?] Oðuzlarýn
büyük bir kýsmý yarým asýr içinde [yani
970’lerde; bu imkansýz görünüyor çünkü
“kafir Oðuzlar”a karþý bina edilen ribatlar
o yýllarda Samanoðullarý ve Karahanlýlar
tarafýndan bütün hýzýyla oluþturulmaya
devam edilmektedir,] ‘müslüman’
oluvermiþlerdi.” (Þamanizm, Ýnan
1954:205). “… Oðuzlarýn bile Ýslamlaþmasý
iki asýr boyunca devam etmiþtir. Kýpçak
bozkýrlarýnýn [Oðuz Bozkýrý] Ýslamlaþmasý
x. yy. baþlarýndan xýv. yy. baþlarýna kadar
sürmüþtür.” (age. s. 206) derken; insan
kendine sormadan edemiyor: kankýsý?
Þamancý Türkiyeli yazarlarýn içinde
Ýnan’ýn özgün bir yeri vardýr14 . Kazan
göçmeni olmasý nedeniyle Rusçaya ve Rus
yazarlarýn araþtýrmalarýna hakimdir. Eserinde
bol miktarda Altay, Yakut, Moðol ve
Tunguzlar çevresiyle ilgili bilgi aktarýmý ve
etnografik malzeme vardýr. Ama Oðuzlar
Kýzýlderililer ne kadar “Þaman dininden”
iseler o kadar bu “dindendirler”. Elbette
Oðuzlar da gündelik yaþamlarýnda mistik
ve sihirsel bir teknik olan þamancýl teknikleri
kullandýlar. Fakat þamancýlýk Roux’un
belirttiði gibi “Orta Asya’dan çok Sibirya’ya
özgü”dür. (Orta Asya, s.210). Köprülü de
“þamanlarýn merkezi [Feer’e dayanarak]
Þarki Asya”dýr, der (Köprülü 1925: 64). Bu
tekniklerden bazýlarýna bugün de Türkiye
Türkmenleri arasýnda rastlanmaktadýr. Ýnan
ýsrarla, “Eski Oðuzlarda, Ýslamdan sonra,
þamanizm geleneklerini devam ettiren
ozanlar kopuzu mübarek saymýþlardýr …”
(age. s. 93-94) derken, Türkmenleri “þaman”
dinine kaydetmeyi sürdürür. Ama þaman,
baksý, kam, oyun gibi sözcüklere Oðuzlar
hakkýndaki hiçbir rivayette ve
Oðuznamelerde rastlanmamasý þamanizmin
Oðuzlar arasýnda aðýrlýklý bir yerinin
olmadýðýna minik bir iþaret çakar. K.
Czeglédy’nin “Oðuz-Uygur (Tielö)
boylarýnýn Kazak Bozkýrýnda yaþayan kolu
Tinglingler Güney Sibirya ve Kazak
Bozkýrlarýnda Hing-nular zamanýnda da
baðýmsýzdýlar…” (Bozkýr Kavimleri, s.86)
belirlemesi birçok sorun yaratsa da bildirilen
coðrafyanýn 10. yy.da Oðuzlarýn yaþadýðý
yer olmasý itibariyle din, inanç, dil, töre
açýsýndan Oðuzlarýn baðýmsýzlýðýný iþaret
eder. Ayrýca Golden’den Necef’e kadar aþaðý
Seyhun ve kuzeyinde yaþayan halklarýn
baðýmsýzlýðý ve özgünlüðü birçok yerde
vurgulanmýþtýr. Bu Oðuzlarda özgünlük
þöyledir: “… ne özel ne de genel bir þey
vardýr, o bir özgündür” (G. Deleuze, Kritik
ve Klinik, s.107 –Türkçede 2007 yayýný).
Yine Czeglédy bu boylarýn merkezi
grubunun 600-618 tarihleri arasýnda Sir
Derya bölgesinde yerleþtiklerini Sui dönemi
Çin boy kütüklerine dayandýrýr. Bu boylarýn
Göktürklerin haricinde boy ittifaklarý
3
olduðunu belirtir ki onlarýn kendilerine özgü
bir din geliþtirmelerinin toplumsal ve coðrafi
dayanaklarýný zenginleþtirir. (age. s.87).
Bu konuda Kaþgarlý da kam sözcüðünü
açýklarken Oðuzlardan hiç
bahsetmemektedir. Oysa Divan’da Oðuzlarýn
farklýlýklarý eserin 2. konusudur ve Kaþgarlý
yüzlerce yerde Oðuzlardan baðýmsýz
baþlýklar halinde bahseder. Ayrýca þaman
anlamýna gelen burkan kelimesi KazakKýrgýz baksýlarýnýn afsunlarýndan birinde
[geç dönemlere ait olsa da] kötü ruhu
korkutmak için geçmektedir. “ Burkan geldi,
baksý geldi”… (Ýnan 1954:85). Bu da dil
tanýklýklarýnýn þamancýlýðý hangi
topluluklarýn yaþadýðýný gösteren minik bir
iþaretidir yalnýzca.
Oðuznamelerde bir þaman çalgýsý olarak
davul ya da defe hiç rastlanýlmaz. Bugün
Türkmen Alevilerin cem ayinlerinde, hatta
Bektaþi ayinlerinde bile býrakýn davulu
vurmalý bir çalgýya dahi rastlanmaz. Çünkü
davul dindýþý sayýlýr. Dede Korkut
Oðuznameleri’nde birkaç boyda “dedem
korkut gelüb þadýlýk [þadlýk?] çaldý boy
boyladý soy soyladý[söyledi?]…” (Kan Turalý
Boyu, Tezcan-Boescheten 2001:138 –imla
deðiþtirildi) denmektedir. Dede Korkut bir
þaman olsa idi en baþta davul çalmasý
gerekmez miydi? Þamanizm çalýþmalarýndan
biliyoruz ki þamanlarýn özel giysileri ve
kutsal davullarý vardý. Oðuzlarda özel giysili
bir kimseden bahseden bilinen bir ravi ya
da destan yoktur. Ama dedelerin, onlarýn
temsilcisi ya da ozanlýk dolusu (bazen düþte)
içirdiði ozan (13. yy.dan sonra
aþýk/aþugh)larýn sazý kutsaldýr. Sazla ilgili
bir kayýtta, “… mere kafir dedem korkud
kopuzý hürmetine çalmadum [baþýný
kesmedim] dedi eðer elünde kopuz
olmasaydý agam baþýyçün seni iki pare
kýlurýdum (kýlurdum:KLVRDM) dedi …”
(Uþun Koca Oglý Segrek, TezcanBoeschoten, s.174; Dresden yaprak136a)
denilerek sazýn dedelere aitliði ve kutsallýðý
vurgulanmaktadýr. Hatta 13-14. yy.lardan
beri Türkmenlerde saz Müslümanlýktan
esinlenerek, onun kutsalý ile ayný baðlam
içinde kalýnarak “telli kuran” olarak
nitelenmiþtir. Kaldý ki Dede Korkut
Oðuznamelerde gündelik yaþamýn dindýþý
iþleri boyutunda anlatýlýr. Dedenin kutsallýðý
onun toplum iþlerini kovalarken güçlüklerle
karþýlaþmasý durumlarýnda ikinci düzeyde
örtük olarak verilir. Dede sonraki zamanlarda
görüldüðü üzere gündelik yaþam içinde saygý
duyulan ama diðerleriyle eþit biridir. Hatta
öfke anýnda ona kýlýç çalýnmaya kalkýþýlabilir
de. Dedelerin bu kut sahipliði
Oðuznamelerin yazýya aktarýldýðý devirlerin
Müslümanlýk anlayýþlarýyla kendiliðinden
ve doðal olarak donatýlýr. Dede artýk “ol”
demez, “Allah’tan dileyen” bir kul taliptir.
Dönemin Oðuz dini ya da inançlarý
konusunda Bamsý Beyrek Boyu
(Kalecik/Afþar’da Baa Böyrek=Bey Böyrek)
katmanlarýn zaman açýsýndan belirsizliði
akýlda tutularak okunduðunda bol bilgi
sunmaktadýr. Beyrek’te geçen olaylarý akla
ve Ýslama uygunlaþtýrma gayretiyle
–melezleme ve moda deyimiyle senkretize
(baðdaþtýrma;kaynaþtýrma) etme- anlatýcýnýn
ya da yazýcýnýn da söylemiþ olabileceði,
“zira dede korkut velayet issi idi dileði kabul
oldu … delü karçar … meded aman el aman
… sen benüm elimi sagaldý gör… kýz
karýndaþý beyrege vereyin dedi” (age. s.75
–imla deðiþtirildi-) gibi bir dolayýma
kavuþturulur.
Ayrýca Eliade’nin üzerinde durduðu
þamanlarýn esriklik verici madde kullanýmýna
Dede Korkut Oðuznameleri’nde yer yoktur.
Oðuzlar bilinen bütün zamanlarda alkol
içeren içecekleri severek kullanmýþ olmalýlar.
Gündelik yaþamlarýnýn mitolojiye
yansýyýþýnda göller gibi “kýmýz “ sunarlar
toylarýnda. Ama dinsel uygulamalardaki içki
yanlýþ olarak þaman sayýlan dedenin bir
özelliði deðil, topluluðun sýnýrlý ve kurallý
bir dinsel uygulamasý(riti)dýr. Aksi olsa
meyhanenin “Türkler tarafýndan icat
edildiðini” öne sürecek biri bulunurdu.
Melikoff ve izleyicisi yazarlar bazý
menakýbnamelerde böylesi maddelere
rastlamak için “ardýç yapraklarý, ardýç
tohumu yakma” gibi olgularý Oðuzlarýn, 13.
yüzyýldan itibaren de Türkmenlerin dinsel
yaþamýna sokmaktadýrlar. Velayetname’de
Hýrka daðýnda toplanan “cemde”, Hacý
Bektaþ’ýn hiç de esrik bir tasfiri yoktur. Kaldý
ki Türkmenlerin dinsel ayinleri þamanlarýn
seanslarýyla kaba analojiler kurmadan
karþýlaþtýrýlamaz. Þamanýn kuþ teleði takarak
göðe uçmasý ile dinsel hikayelerde anlatýlan
“ermiþlerin turna, güvercin, doðana
dönüþmeleri” de farklý baðlamlarýn
örnekleridir. Biri öykünmeli görünmeyen
bir “mimetik/teatral” yolculuk varsayýmýna
inanma; diðeri “doðrudan inanýlan”
sahnelenmemiþ, toplumun içinde hayatýn
üretim güçleriyle belenmiþ doðaüstü bir
olgudur.
Daha sonraki yüzyýllarda -13. yy. sonu
14. yy.baþlarý- Barak Baba için anlatýlan
þamancý özellik ve uygulamalar ise konu
Moðol topluluklarýnýn arasýnda geçince bir
zorunluluktur. Çünkü Moðollarda þamancý
yönler 14. yy.da gündelik hayatlarýnda çok
baskýndýr. Buradan hareketle Oðuzlarýn dini
zerre anlaþýlamaz. 10. yy.dan itibaren
dedelerin, babalarýn “Barak Baba”nýn bütün
özelliklerini taþýdýðýný söylemek
kanýtlanamaz bir tez olur. Barak Baba’nýn
bir devlet alaný seçerek despotla iliþkisi ve
Moðol elçisi olarak gittiði Gilan’da Sünni
Müslüman halk tarafýndan iþkence edilerek
öldürülmesi bile Oðuzlarýn dedelerinin
davranýþlarýný en azýndan Barak Baba’nýn
son dönemindeki tavrýndan farklý kýlar.
Din ne kadar sistemsiz, kitapsýz, belirli
bir ibadethanesi olmayan bir olgu olduðu
dönemlerde bile bir üstbelirleyicidir. Ondaki
kutsala tapýnma biçimleri
(ritüel/tapýnma/yükünç) ise din tarafýndan
belirlenir. Þamanizmde görünenler odur ki
ilksel topluluklarýn dinsel inançlarýnýn
belirlediði bazý ihtiyaçlarýn “özel” kiþilerce
belli teknikler kullanýlarak giderilmesidir.
Bu kiþiler þamanýn yanýnda uzun bir
çýraklýktan sonra ustalaþýrken, dede dede
ailesinden gelir. Yaygýn olmasa da Angþe
Bacýlýlar’da olduðu gibi kadýn analara da
rastlanýr. Elbet kadýn þamanlar da vardýr.
Hatta kadýnsý erkek þamanlar daha namlýdýr.
Bu teknikler çoðunda topluluklarý deðil onun
tekilliklerini ilgilendirmesi nedeniyle bir
“parça” konumundadýr. Dinsel bütünlüðün
yerine geçirilmemesi gereken “parça”lar, ait
olduklarý bütünün sadece bir göstergesi
olabilir. Bütün ise bir göstergeler zinciridir.
Oðuzlarýn adýný koyma gereði
duymadýklarý, koydularsa da bizim
bilmediðimiz adsýz dinleri þamanizm de
dahil inançlara, ibadet tekniklerine
güzergahlar veren bir olguydu. Zamandaþ
(çaðdaþ; muasýr; contemporary) toplumlarda
benzer dinsel, gündelik yaþamsal
uygulamalarýn varlýðý Asya kýtasýnda tek
dinin, þamanizmin varlýðýna kanýt olmasa
gerektir. Köprülü 1925’te bugünkü Alevilerin
sürekleri “eski þölen”dir, der (Türk Tarihi
Dinisi, s. 142). Ben de “eski sürek/yolun”
bugün “þölen” diye nitelendirilen þeyin aslý
olduðunu söyleyebilirim. Oðuzlarýn dünya
ve toplum iþlerinden ayrýlmýþ bir “yol”u 10.
yy.da bilmedikleri yalnýzca Fadlan’ýn
metninde bile açýktýr. Onlar devletsiz
olduklarýndan, öteyi bile bu dünyayla
kurduklarýndan –mondial?- laikliðe
ihtiyaçlarý yoktu. Bazý çevrelerin bugünkü
Alevilik tanýmlarýnýn vazgeçilmezi laikliðin
Aleviliðin içine nasýl sokulabileceðini benim
minik imgelemim imgeleyemiyor.
13 Hatýrladýðým kadarýyla demeliyim, çünkü denemeyi
baþvuru kaynaklarýnýn çoðunun olmadýðý bir mekanda
yazmaktayým. Elimde sadece kýsa notlarým bulunuyor.
14Aslýnda “Türklerin þamanlýcýlýðý”yla ilgili Ýnan’dan önce
geniþ bir literatür vardýr. Birçok nedenden dolayý bunlara
yaygýn olarak baþvurulmaz. Ýttihat Terakki Cemiyeti bu
çalýþmalarý 1913’te baþlatmýþtýr. Baha Said, Gökalp, Köprülü,
Yörükan gibi yazarlarýn siyasi ve siyasikültürel çevreleri
onlarca makaleyle Türkçülüðü çoktan hayli iþlenmiþ bir olgu
yapmýþlardýr. Devletin “dr. Frayliç-mühendis Ravlig”inin
yazdýðý Türkmen Aþiretleri –yayýn yýlý!- 1918 [Naci Ýsmail
Pelister, Aþiretler ve Göçmenler Genel Müdürlüðü görevlisi
ve istihbaratçýdýr] bile bu olguyu açýk açýk gösterir. Ama
Ýnan 1950’lerde yayýnladýðý çalýþmasýyla sonralarda
popülerleþmiþtir. Bunda 1980 faþist cuntasýnýn
uygulamalarýnýn ve Ýslamtürk Sentezi yayýncý kurumlarýnýn
etkisi haylidir.
Devam Edecek
Modernizm, bazen özlediðimiz bir
geçmiþi de anlatýr. Hayatýn, içine aldýðý
edebiyatla birlikte her þeyi baþkalaþtýran
deðiþim sürecinin parçasý oluþu, o hayata
bilinçli katýlanlarýn geçmiþe sarýlmasýna
kendiliðinden yol açar. Herkes için böyle
olmayabilir elbette. Geçmiþi aramak için
neden olmadýðýný ya da o aranacak
nitelikte bir geçmiþ bulunmadýðýný
savunanlar olduðu gibi, bütün tasarýsýný
gelecek özlemi çevresinde oluþturanlar
da var.
Edebiyatýmýzýn dünden bugüne
yaþadýðý deðiþimi anlamak için yalnýzca
egemen anlayýþlarýn çizdiði yollara ve
doruk noktalarýna bakmak, yanýltýcý
olabilir. Onlarýn gölgesinde kalmýþ, ama
kendi çevresinde yarattýðý haleyi taþýmaya
çalýþan pek çok genç yazarla günümüze
uzanan yenilikçi anlayýþlar, sonunda
edebiyatýmýzýn modernleþmesini saðlayan
etkenler arasýnda okunduðu gibi, kendi
modernizmimizi onlara bakarak
çözümleyebileceðimizi de görmüþ olduk.
Geç de olsa.
Önce el yordamýyla kendini bulmaya
baþlayan roman sanatýmýz, geleneksel
birikimini yenilikçi birkaç atýlýmla
tamamlamýþ ve hemen yaný baþýnda
yaþayan öykücülüðümüzden
etkilenmeden ilerlemeye çalýþmýþtýr.
Ýlginçtir, edebiyatýmýzýn geçmiþten
bugüne yaþadýðý deðiþimi
deðerlendirdiðimizde, roman ve öykünün
çoðu kez birbirini etkilemeden
yaþayageldiði görülür. Köktenci
dönüþümlerin yaratýcýlarýný düþünelim.
Sait Faik sözgelimi, önemli bir altüst oluþ
yaþattý öykücülüðümüze ve o güne dek
bilinen düzeyleri yukarý çýkardý, ama bu
yeni durum ayný zamanda bütün kurmaca
biçimlerini etkilemedi, yalnýzca öykünün
ilgi alanýnda kaldý. Onyýllarca süren bir
‘Sait Faik çizgisi’nden söz edildi, ama
sayýsýz izleyicisi olan bu çizginin roman
üstündeki etkileri üstünde durulmadý.
1950 Kuþaðý’nýn bütüncül bir modernist
anlayýþ ortaya koyduðu gününde
görülmedi, ama neden sonra anlaþýlan bu
etkinin þiirle bile iliþkisi kurulurken roman
ile iliþkisi çok sýnýrlý tutuldu.
Yaþananlar saptanamadý
Bu kopukluk öykü ve þiirin süreklilik
içindeki geliþimini etkilemedi
etkilemesine, ama romanýn neden
kesintisiz bir birikim yaratamayýp parçalý,
kopuk bir süreç içinde bugüne uzandýðýný
da gösterdi. Demek ki modernizm içinde
yükselme þansýný bulamadý roman: hangi
anlayýþý içselleþtirip sonra da bütüncül
biçimde dýþavuracaktý? Oysa Garip, 1950
Kuþaðý ya da Ýkinci Yeni, kendilerinden
önceki yazýlaný yadsýma endiþesinden ve
bir gelecek tasarýmý amacýndan doðan,
ne olduklarý sorusuna adamakýllý bütün
yanýtlar vermeyi olanaklý kýlan anlayýþlar
ve akýmlardý. Onlar ortaya çýktýðý zaman
çevrelerinde uzun süren tartýþmalar
yapýldýðýný biliyoruz, ama edebiyatýmýzda
modernizmin kendini bu anlayýþlarda
gösterdiðini saptayýp belirten bir tek yazar,
eleþtirmen de olmadý.
Zaman, kendi deðerlerini oluþtururken
geçmiþin deðerlerinin daha doðru biçimde
anlaþýlmasýnýn koþullarýný her zaman
hazýrlar. Bugün eleþtiri, edebiyatýmýzdaki
eski konumuna sahip deðil, bir gereksinim
olmaktan da çýktý; ama bu arada
geleneksel etkinliðinden uzaklaþýrken
kendini yeniden tanýmlamaya baþladý ve
çözümleme yetkinliði bu kez yazýnsal
metnin bütün öðelerinin sýrrýný anlayacak
biçimde koþullandý.
Eleþtiri, iyi-kötü ayrýmlarýnýn çok
ötesinde, yazýnsal metnin bütün öðelerini
çözümleyip kendini metnin üstüne atan
bir yaratým süreci sonunda çýkar ortaya.
Dolayýsýyla yazýnsal metinden baðýmsýz
bir yazýnsal metin olarak kendini var
etmektir çýkýþ noktasý; bir üst-dil kurmayý
da bu baðýmsýzlaþma için gereksinir.
Eleþtirinin modernizmi
Edebiyatýmýzda bunca gecikmeyle
varýlan bu eleþtiri anlayýþý da bir geçmodernizm olgusu olarak
deðerlendirilebilir mi? Sanýrým evet. Belki
bu arada postmodern edebiyatýn içinde
epeyce olanaklý bir hayat alaný bulan bir
postmodern eleþtiriden de söz edilebilir.
Geleneksel edebiyat ölçütlerine baðlý
kalmayan, kendini yazýnsal metinden
baðýmsýz gören, yazýnsal metnin öðelerini
soyutlamalarla ayrý ayrý çözerek birbirine
baðlayan, bir üst-metin olarak
deðerlendirilmeyi gerektiren eleþtirinin
postmodern eleþtiri olarak
tanýmlanabileceðini belirten eleþtirmenler
de var. Bana kalýrsa, eleþtiri, önüne alacaðý
bütün sýfatlar ve adlardan baðýmsýz
biçimde, her durumda bu özeliklere sahip
olmalýdýr ve ancak böyle oldukça kendini
öteki’nin önüne koyabilir. Edebiyatýmýzda
eleþtirinin yaþadýðý modernizm sanýrým
bu olmalý ve kendini niçin bunca geç
gösterdiði anlaþýlýr olsa da, niçin bunca
geç anlaþýldýðýnýn kabul edilmesi daha
zor geliyor.
Yenilikçilik ile modernizm birbirini
sürekli anýþtýrýr elbette, ama birbirleriyle
örtüþtükleri de söylenemez. Sonunda
edebiyatýn bugün gördüðümüz her
yenilikçi atýlýmýný ya da tekil örneðini
modernizme baðlayamayýz. Sözgelimi
bu arada postmodernizmin açýða çýkardýðý
yazýnsal olanaklardan yararlanan biçimler
de yenilikçi olabilir. Postmodernizmin
biçime iliþkin olanaklarýný, ona ideolojinin
zýrhýný giydirip yadsýmak, belki hayata
iliþkin duruþ biçimimizi saðlamlaþtýrabilir,
ama edebiyata iliþkin bakýþ açýlarýmýzý
geniþletmez. Tam tersine, bakýþ açýlarýný
daraltýp yazýnsal seçimleri kýsýrlaþtýrabilir.
Postmodernizm, içinden çýktýðý kültür
alanlarýndan sonra edebiyatý etkilemeye
baþladý, bizdeki etkisi de 1980’lerden
sonra belirginleþti. Yeni biçimlerin ortaya
çýkýþý sýrasýnda çoðu kez olduðu gibi,
kendini þiirde deðil de, düzyazý içinde
tanýmladý ve biçimsel karþýlýklarýný
düzyazý içinde yarattý. Roman, yazýnsal
öðelerin birbirine baðlanarak oluþturduðu
yapýnýn esnekliði nedeniyle her zaman
öyküden önce açar kapýlarýný. Bunun da
üstünden atlanan konularýmýzdan olduðu
söylenebilir düzyazýnýn niçin yenilikleri
öncelikle içselleþtirip somut karþýlýklar
yarattýðý ne açýklýkla dile getirildi, ne de
dolayýsýyla bunun nedenleri üstünde
duruldu.
Kýsa öykü, yazýnsal öðelerinin katý
bir yapý oluþturduðu, yoðunluðu nedeniyle
çok deriþik olduðu, geleneksel birikimini
kesintisiz biçimde sürdürdüðü için
esnekliði az, zaman içinde yaþadýðý
deðiþimi yavaþ bir tür sayýlýr. Öykünün
eleþtirisinin niçin çok yaygýn ve sürekli
olmadýðýna iliþkin eleþtiriler de bu yapýsal
özelliði düþünülmeden yapýlýr. Deðiþimi
adým adým ve yavaþ gerçekleþen bir türün
eleþtirisinin her zaman zengin biçimde
olmasý beklenemez.
Oysa roman, yazýnsal öðeleri hem tek
baþlarýna, hem birbirleriyle iliþkisi içinde
ve varsa eðer farklý katmanlar içinde
aldýklarý biçimlere göre deðerlendirilirken
eleþtirinin düzeyinin yükselmesine de
neden olur; öte yandan, sürekli deðiþimi
eleþtiriyi kendini sürekli yenilemek
zorunda býrakýr. Demek eleþtirinin kendini
yeniden üretme gizgilgücü önce þiirden
beslenmiþse, modern zamanlarda romanýn
yarattýðý geniþ dünya içinde olmuþtur.
Sonunda bireyin bireylik savaþý içinde
oluþan modernist edebiyat, günümüzde
de yazýnsal metnin tekil varlýklarýnýn
çeþitliliði içinde karþýlýklarýný ve
eleþtirisini geliþtiriyor. Georg Luk·cs’tan
Paul de Man’a, Fredric Jameson’dan
Edward Said’e, eleþtirinin Batý’da
kazandýðý ivme ve düzey, sanýrým yaratýcý
düþüncenin ulaþtýðý doruk noktalarý
arasýnda dolaþýyor. Felsefenin yaratýcý
düþünce ile kurduðu iliþkiye benzeyen,
ama onun ötesine geçen yaratýcý yazýnýn,
gerçekliðin ötesindeki olanaklarý içinde
yeniden yarattýðý edebiyat, eleþtirisini de
ayný dolaylarda yaratýyor.
Modernizmden postmodernizme
uzanan süreç, sonunda bir geç-modernizm
gerçekliði de önümüze getiriyorsa,
yaratýcý yazýnsal yazýnýn yalnýzca öykü
ya da roman içinde deðil, eleþtiri içinde
çizdiði ve kat ettiði yol da çözümlenmeyi
gerektirir. Çözümlenmesi gereken eleþtiri,
aradýðýmýzdýr elbette.
Radikal Kitap
Dünya Sulak Alanlar Günü’nde,
Göller Bölgesi’ne iliþkin yapýlan
araþtýrma, Türkiye’nin çevre ve su
kaynaklarýný korumadaki zayýflýðýný ortaya
çýkardý. Türkiye Tabiatýný Koruma
Derneði (TTKD) Antalya Þubesi’nce
yapýlan araþtýrmada, Antalya, Isparta,
Burdur, Afyonkarahisar, Denizli ve
Konya’yý içine alan Göller Bölgesi’nde
bulunan irili ufaklý 65 gölden 31’inin
tamamen kuruduðu, 11’inin kuraklýk
tehlikesi altýnda olduðu belirlendi.
Rapora göre, Antalya’da Yamansaz
Gölü’nün yarýsý susuz ve susuz
bölümünde hýzla dev binalar yapýlaþmasý
bulunuyor. Boðazkent’teki Çakal
Gölü’nün yarýsý susuz.
Burdur Gölü’nün dikkuyruklarý ve
sularý tehlikede. Yarýsý kurutulmuþ Karataþ
Gölü’nün sularý çekiliyor ve balýklar için
tehlike var. Gölhisar Gölü hýzla
kurutuluyor. Acý Göl’de tuz stepleri
tehlikede. Salda Gölü’nün kumlarý ve
berraklýðý artýk kayboluyor. Isparta’da
Eðirdir Gölü’nün kerevitleri ve varlýðý
tehlikede. Milli Park içindeki Kovada
Gölü eðer böyle devam ederse birkaç yýla
kadar kuruyacak. Konya’da Beyþehir
Gölü’nun sularý çekiliyor.
Afyonkarahisar’ýn Ýscehisar Gölü mermer
atýklarý nedeniyle büyük risk altýnda.
Türkiye'nin Kara Yüzü
TTDK Antalya Þube Baþkaný Hediye
Gündüz, 1997 yýlýnda baþlatýlan
‘Göllerimizi Ýstiyoruz’ kampanyasý
çerçevesinde sorunlarý dile getirilen göller
ve sulak alanlarýn birçoðunun bugün
tamamen kuruduðunu söyledi. Gündüz,
rapordaki sonuçlarý ‘Türkiye’nin kara
yüzü’ olarak yorumladý. Türkiye’nin
geleceðinin büyük tehlikeye atýldýðýný
belirten Gündüz, “Bu liste Türkiye’nin
tarým ülkesi olarak tarýmýný nasýl bir
tehlikeye attýðýnýn göstergesi. Türkiye’nin
yaklaþmakta olan dünyanýn en büyük
tehlikesi küresel ýsýnmaya karþý nasýl
savunmasýz kaldýðýnýn listesi. Bu liste
çocuklarýmýzdan çaldýðýmýz gelecek” dedi.
Türkiye’nin göl ve sulak alanlar
açýsýndan son derece zengin bir ülke
olduðu halde 20’nci Yüzyýl boyunca 1
milyon 400 bin hektar sulak alan ve gölün
Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR
Nevþehir'de Tarým Ýl Müdürlüðü ile
ÝÞKUR tarafýndan ortaklaþa
gerçekleþtirilen proje kapsamýnda Arýcýlýk,
Hayvancýlýk, Tarla Bitkileri ve Sebzecilik
konularýnda 32 kurs açýlacak.
Açýlan kurslara katýlan 800 kursiyere
aylýk 375 TL ödeme yapýlacak.
Nevþehir Tarým Ýl Müdürlüðü Çiftçi
Eðitim ve Yayým Þube Müdürlüðü
tarafýndan ÝÞKUR desteði ile Nevþehir
merkez ilçeye baðlý köy ve kasabalar ile
ilçe merkezlerinde Meyvecilik, Arýcýlýk,
Hayvancýlýk, Tarla Bitkileri ve Sebzecilik
konularýnda 32 ayrý kursun açýlýþý
kuruduðunu anlatan Hediye Gündüz, en
büyük zararýn Göller Bölgesi’ndeki
göllerde yaþandýðýný kaydetti.
Hükümetin Anti Çevreci Politikalarý
Gündüz, “Küresel ýsýnmanýn ortaya
çýkartacaðý susuzluk sorununa karþý zararý
en aza indirebilmek amacýyla susuz olan
göllere ivedilikle çözüm bulunmalý ve
sulara kavuþmasý saðlanmalýdýr” dedi.
TTDK’nýn raporunda susuz kalan ve
kuraklýk tehlikesi yaþayan göllerin geri
kazanýmý için de þu önerilerde bulunuldu:
“Türkiye adý geçen göllerini ve
Türkiye’nin dört bir yanýnda kurutmuþ
olduðu gölleri geri kazanma kanunu
çýkarmalýdýr. Havza planlarý yapýlmalýdýr.
Özellikle Çevre ve Orman Bakanlýðý,
Baþbakanlýk ve DSÝ’nin harekete geçerek
toplumumuzun yüreðine kazýnmýþ bu kara
sayfanýn hemen silinmesini beklediðimizi
ifade ediyoruz. Ayrýca Türkiye’nin bu
kadar gölü kurutarak tarihe yazdýðý kara
sayfa hala dururken mevcut hükümetin
Hidro Elektrik Santral Projeleri adý altýnda
yapmak istediði santrallerle yeni bir kara
sayfa açmaktan ve dereleri de göllerin
kaderine benzetmekten kesinlikle
vazgeçmeye davet ediyoruz.”
Kuraklýðýn acý bilançosu
TTDK’nýn raporundaki susuz göl ve
sazlýklar þöyle:
Antalya’da Elmalý Ýlçesi’nde bulunan
Karagöl, Girdev Gölü, Müren Gölü,
Küçük Göl. Korkuteli Ýlçesi’nde bulunan
Manay Gölü, Sarýgöl (Kýrkpýnar), Gölcük,
Genceli Gölü, Keklicek Gölü, Antalya’da
bulunan Karadayý ve Boðazak Sazlýklarý.
Burdur’da bulunan Kestel Gölü, Yazýr
Gölü, Akgöl, Yarýþlý Gölü, Mamak Gölü,
Kurugöl, Beylerli Gölü, Karaevli Gölü,
Heybeli Gölü, Pýnarbaþý Gölü. Isparta’da
nedeniyle Uçhisar beldesinde tören
düzenlendi. Gerçekleþtirilen törene Vali
Yardýmcýsý Ruhi Paker, ilçe
kaymakamlarý, bazý belediye baþkanlarý
ve daire müdürleri ile kursiyerler katýldý.
Uçhisar Belediye Baþkaný Osman
Süslü, beldelerinde meyvecilik konusunda
açýlan kursa kasabalý kadýnlarýn büyük
ilgi gösterdiklerini belirterek Tarým Ýl
Müdürlüðü ve ÝÞKUR yetkililerine
teþekkür etti.
Tarým Ýl Müdürü Ahmet Þahin ise,
Nevþehir'in çeþitli kasaba ve köylerinde
açýlan 32 kursun 5 Mart 2010 tarihine
kadar devam edeceðini ve bu kurslarda
800 çiftçiye Ýl ve Ýlçe Tarým
Müdürlüklerinde görevli Mühendis ve
Veteriner Hekimlerden oluþan 87 teknik
elemanýn eðitici olarak görev
yapacaklarýný söyledi. Bundan sonraki
dönemlerde bu gibi kurslar açmayý
planladýklarýný ifade eden Þahin, "Bu
kurslar hem Nevþehir hem de Türk
tarýmýnýn geliþmesine önemli katkýlar
bulunan Alparslan Gölü. Konya’da
bulunan Suðla Gölü, Arapçayýrý Çumra
Ovasý, Güvenç Gölü, Yarma Bataklýðý,
Hotamýþ Sazlýklarý, Samsam Gölü,
Akþehir Gölü, Karapýnar Ovasý ve Ereðli
Sazlýklarý.
AKP sularýmýza kelepçe vuruyor
2 Þubat Dünya Sulak Alanlar Günü
dolayýsýyla bir açýklama yapan CHP Ýzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan, Türkiye’nin
sulak alanlarýný hýzla kaybettiðini, buna
karþýn AKP Hükümeti’nin ‘su
kaynaklarýna kelepçe vuracak’
hidroelektrik santral projelerine ve içme
suyu havzalarýnda yeni sanayi tesislerinin
yapýmýna izin verdiðini ifade etti.
AKP Hükümeti’nin, ‘ulufe daðýtýr gibi’
kimi þirketlere HES projelerini verdiðini
ifade eden Ayhan, “Derelere ve su
kaynaklarýna kelepçe vuracak bu
projelerin, Çevre Etki Deðerlendirmesi
raporuna dahi gerekli görülmemesi
kamuoyunun dikkatlerinden kaçmýyor”
dedi.
‘Bakanlýk’ýn Yalanlarý’
Çevre ve Orman Bakanlýðý’nýn 2 Þubat
Dünya Sulak Alanlar Günü dolayýsýyla
yaptýðý “Türkiye’de, sulak alanlarýn yok
olduðu iddiasýnýn gerçeði yansýtmadýðý”
açýklamasýnýn doðru olmadýðýný söyleyen
Ayhan, þöyle devam etti:
“Eski Milli Parklar Genel Müdürü
Nevzat Ceylan’ýn, ‘Yanlýþ sulama
uygulamalarý ile son yýllarda koruma
altýndaki sulak alanlarýn peþ peþe
kurutulduðuna dikkat çekerek, söz konusu
alanlarýn Devlet Su Ýþleri Genel
Müdürlüðü tarafýndan kurutulduðu’
açýklamasý ve bilimsel veriler, Çevre ve
Orman Bakanlýðý’nýn açýklamasýný tekzip
ediyor.Maden Yasasýnda yapýlan 2004
tarihli deðiþiklikle su havzalarý ve su
kaynaklarýný her türlü madencilik
faaliyetlerine açan; ‘mutlak koruma
alanýný’ 300 metreden 100 metreye
indiren, içme suyu havzalarýnda kaçak
yapýlara fiili ‘af’ saðlayan ve yeni sanayi
tesislerinin yapýmýna izin veren
deðiþiklikleri gerçekleþtiren AKP
hükümetinin kendisidir."
BirGün
saðlayacak" dedi.
ÝÞKUR Müdürü Ýlhan Temel'de
konuþmasýnda, kurum olarak Ýþgücü
Yetiþtirme Kurslarý'na büyük önem
verdiklerini belirterek 2010 yýlý içerisinde
açýlacak bu kurslar için 2 Milyon 500 bin
TL ödenek ayýrdýklarýný açýkladý. Temel,
Tarým Ýl Müdürlüðü ile birlikte
gerçekleþtirilen kurslara katýlan 800
kursiyer içinde günlük 15 TL olmak üzere
toplam 375 TL ödeme yapacaklarýný
hatýrlattý.
Vali Yardýmcýsý Ruhi Paker ise,
çiftçilere yönelik açýlan eðitici kurslardan
duyduðu memnuniyeti dile getirerek, "Bu
kurslar sayesinde çiftçilerimiz modern
teknikle tarým yapabilecek. Tarým sektörü
bizim yýllarca geleneksel yöntemlerle
yürütüldü. Son yýllarda Tarým
Bakanlýðý'nýn atýlýmlarýyla bu iþin artýk
modern bir þekilde yürütülmesi saðlandý.
Bu konuda artýk Avrupa ülkeleri ile
rahatça rekabet edebiliyoruz. " diye
konuþtu.
Kent Haber
Sulucakarahöyük/ KAPADOKYA
Dünyanýn 8. harikasý olarak kabul edilen
peribacalarýnýn bulunduðu Kapadokya
bölgesinde yaþanan çevre kirliliði dikkat
çekiyor. Bölgede peribacalarý kenarýna ve
vadilere dökülen inþaat molozlarý çirkin
görüntüler oluþturuyor.
Türkiye'nin en önemli turizm
merkezlerinden biri olan ve UNESCO
tarafýndan Dünya Kültür Miras Listesi'ne
alýnan Kapadokya'da, bazý yerlerdeki çevre
kirliliði tehdit oluþturuyor. Turistlerin en çok
ziyaret ettikleri merkezlerden biri olan
Uçhisar beldesi Çevizlibað mevkiindeki
peribacalarý arasýna dökülen inþaat molozlarý,
bölgenin korunmasýndaki zaaflarý ortaya
koydu.
Peribacalarýnýn korunmasý için büyük
çaba sarf ettiklerini belirten Uçhisar Belediye
Baþkaný Osman Süslü, konuyla ilgili
araþtýrma yaptýklarýný ve molozlarý döken
kiþiler hakkýnda yasal iþlem baþlatýlacaðýný
söyledi. Belediye olarak çevrenin
korunmasýna ve temizliðine büyük önem
verdiklerini vurgulayan Süslü, buna karþýn
bazý duyarsýz vatandaþlarýn bu gibi
davranýþlarda bulunabildiklerini kaydetti.
Süslü, "Bu konuda vatandaþlarýmýza da büyük
sorumluluklar düþüyor. Lütfen bu
davranýþlarda bulunan insanlarý
bizlere bildirsinler. Her zaman her alanda
belediye çalýþanlarýný bulundurmamýz
mümkün deðil. Tespit edilen bu inþaat
molozlarýný en kýsa sürede oradan
kaldýracaðýz ve bu konuda vatandaþlarýmýzý
daha da bilinçlendirmek için çalýþmalar
yapacaðýz" dedi.
Kent Haber
7
Cemaatler arasý ittifaklarla çözülemez
“Alevi Çalýþtayý”nda hükümet kanadý
istediðini aldý. Hükümet, oluþmuþ
kamuoyuna ve yargý kararlarýna raðmen
nasýl olur da zorunlu din dersi
uygulamasýnýn devamýný saðlarým derken
okeyi bizzat Alevilerden aldý. Cumartesi
tamamlanan Alevi Çalýþtayý’ndan gelen
bilgilere göre katýlýmcýlar en çetrefilli
konuda, zorunlu din dersinin devamýnda
mutabýk kalmýþlar.
Aslýnda buna bir anlaþma demek de
doðru deðil, çünkü dindar Alevilerle
dinci Sünniler arasýnda zorunlu din dersi
konusunda herhangi bir anlaþmazlýk
yoktu. Alevilerin Fethullah’ý Ýzzettin
Doðan ve çevresinin zaten bu konuda
hiçbir çekincesi olmadý. Arif Sað bile
cemevleri tabelalarýna TC yazýlmasýný
“Alevilerin kazanýmý” olarak
deðerlendirdiðine göre toplantýlarda
tartýþma dahi olmamýþtýr.
Okulda Kuran Kursu
Din dersinin, “kültür” ve “din
öðretimi” olarak iki müfredata ayrýlýp
ilkinin zorunlu, ikincisinin seçmeli
olmasý gibi pratiði þimdiden belli
(Gerçekleþmesi halinde iki derse de ayný
öðretmenin gireceðini söylememize
gerek yok) uygulamayý kimse geliþme
diye yutturmaya çalýþmasýn. “Ýkili
Formül” diye adlandýrýlan bu yöntem,
mevcut durumun da gerisine gitmektir.
Çalýþtayda pedagojiden anlayan biri
olsaydý onlara, adý ne olursa olsun ibadete
dayalý bir eðitimin çaðdaþ okulda niçin
olmamasý gerektiðini anlatýrdý. Anlayan
olur muydu bilemem ama ibadet
eðitiminin seçmeli de olsa okullarda ders
olarak verilmesi, Kuran kursunun okul
bünyesinde açýlmasý anlamýna gelir.
Ýktidarý süresince Kuran kurslarýnýn
yaygýnlaþmasýný, bu kurslara devam
yaþýnýn aþaðýya çekilmesini, denetiminin
Eðitim Bakanlýðý’ndan Diyanet’e
devredilmesini gerçekleþtirmeye çalýþmýþ
ve bunu da gerçekleþtirmiþ bir hükümet
Allah’tan daha ne ister ki?
Daha Yaygýn ve Etkili Dini Eðitim
Ýdare mahkemeleri, Danýþtay ve
AÝHM kararýnýn ardýndan din derslerinin
zorunlu olmaktan çýkartýlmasý daha
yaygýn ve güçlü bir þekilde
dillendirilirken görünmez bir el, bu dersin
kalýcý ve daha katý uygulanmasý yönünde
ilerliyor.
CHP, din derslerinin seçmeli olmasý
gerektiðini savunmaktan vazgeçti. Bunu
bizzat programýný deðiþtirerek yaptý.
2008 Kasým’ýnda programýnda yaptýðý
deðiþiklikle “seçmeli olacak” ifadesini
çýkartarak ders programýnýn Anayasa’nýn
öngördüðü biçimde deðiþtirilerek
uygulamanýn devamý yönünde karar aldý.
Alevilere de yer vereceðiz diyerek
Hüseyin Çelik döneminde deðiþtirilen
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi programý,
önceki programdan farklý olarak
uygulamalý din eðitimine dönüþtürüldü.
(12.03.2008 tarihli yazýmda yeni
programda Alevilere hiçbir þekilde yer
verilmediðini, programýn Sünni Ýslam’ýn
inanç ve ibadet esaslarýný öðretmek
amacýyla kurgulandýðýný karþýlaþtýrmalý
olarak ayrýntýlarýyla ortaya koymuþtum.)
Eþitsizliklerin reddine karþý örgütleniþ
sivil toplum örgütleri, çaðdaþ/demokrat
bildiðimiz aydýnlar bu konu kendilerini
ilgilendirmiyormuþ gibi suskun. Þimdi
de Alevilerin onayýyla okullar Kuran
kurslarýna dönüþtürülmek üzere.
Oysa din eðitimi sadece Alevileri
ilgilendiren bir sorun deðil. Din eðitimi
neden iki mezhep ya da din (her neyse)
arasýnda var olan bir sorunmuþ gibi
cemaatler arasý görüþmelere havale
ediliyor. Bizce pedagojik bir sorun
pedagojik açýdan ele alýnmalý. Cemaatlere
býrakýlýrsa iþte böyle yeni sorunlar çýkar
ortaya.
Devlet tehlikenin farkýnda deðil
Yýlda 40 bin öðretmen adayý, stokta
bekleyen 300 bin arkadaþýna katýlýyor.
Sayý giderek artýyor, öfke büyüyor;
gençler kitlesel bunalým yaþýyor. Yaþ
ilerleyip hayatla yüzleþtikçe öfkeleri
artýyor. Þakaya gelir yaný yok.
Öðretmen adaylarý, cep telefonlarýyla
kurduklarý iletiþim aðýný WEB ortamýnda
geliþtirdi; sonunda bir platformda bir
araya geldiler: Atamasý Yapýlmayan
Öðretmenler Platformu (AYÖP). Pazar
günü Ankara’da gerçekleþtirdikleri
miting, atamasý yapýlmayan
öðretmenlerin artýk kategori olmaktan
çýkýp bir sýnýfýn üyesi olduklarýna iþaret
ediyor. TEKEL iþçileriyle karþýlýklý
dayanýþmalarý “hak”kýn ancak kararlý bir
mücadeleyle alýnabileceðini
öðrendiklerini gösteriyor. Açlýk grevini
gündemlerine alabiliyorlar.
Devlet ise üretim fazlalýðýný açlýk
sýnýrýnýn da altýnda çalýþtýrmak üzere
baský aracý olarak kullanýyor. Tehlikenin
farkýnda deðil. Þimdilik her atama
döneminde 10 bin kiþiden biri
olabileceðine umut baðlayan çocuklarýn
kýsa süreli de olsa öfkeleri
yatýþtýrýlabiliyor. Ama nereye kadar?
Henüz daha büyük patlamalara neden
olmadan gereksinim kadar (resmi rakam
165 bin) öðretmen atamasý yapýlmalý ve
zaman geçirmeden öðretmen yetiþtirme
politikasý oluþturulmalýdýr. Ne kadar
istihdam o kadar nitelikli öðretmen. Aksi
hâlde bu iþ böyle yürümez.
BirGün
Kent Haber
Kimliðindeki din hanesine Ýslam yerine
Alevi yazdýrmak isteyen vatandaþýn itirazýný
deðerlendiren AÝHM 'Kimlikte din hanesinin
bulunmasý insan haklarýna aykýrý' dedi
AÝHM’den Türkiye’de ‘dini’ ve ‘etnik’
kimlik problemleriyle ilgili iki önemli karar
STRASBOURG/ANKARA - Avrupa
Ýnsan Haklarý Mahkemesi (AÝHM) nüfus
cüzdanlarýnda din hanesinin doldurulmasý
zorunluluðunun kaldýrmasýný yeterli görmedi.
Mahkeme, nüfus cüzdanlerýnda bir din
hanesinin bulunmasýný da ‘insan haklarýna
aykýrý’ buldu. Din hanesi konusu Sinan Iþýk
adlý vatandaþ tarafýndan AÝHM’ye
götürülmüþtü.
Mahkeme, sekiz Kürt vatandaþýn ‘Q, W,
X’ harflerini kimliklerine yazdýrma talebiyle
açtýklarý davada ise Türkiye’yi ‘haklý’ buldu.
AÝHM dün Türkiye’de uzun süredir
tartýþma konusu olan iki konu hakkýnda iki
kritik karar verdi.
Kararlardan biri, (din hanesiyle ilgili olaný)
nüfus cüzdanýnda din hanesine Müslüman
yerine ‘Alevi’ yazdýrmak isteyen Sinan Iþýk
tarafýndan mahkemenin gündemine
getirilmiþti.
Türkiye Kasaplar, Besiciler
Et ve Et Ürünleri Esnaf ve
Sanatkarlarý Federasyonu
Genel Baþkaný Fazlý
Yalçýndað, kýrmýzý et
fiyatlarýndaki artýþýn üretim
azlýðýna baðlý olduðunu
belirterek, gelecek 10 yýl
boyunca mevcut politikanýn
sürdürülmesi durumunda
Türkiye’nin kýrmýzý et
ihtiyacýnýn yarýsýný bile
üretemeyecek durumda
kalacaðýný söyledi.
1970’li yýllarda 50 milyonluk küçükbaþ
hayvan varlýðýna karþýlýk ülke nüfusunun 40
milyon seviyelerinde olduðuna dikkati çeken
Yalçýndað, günümüzde 10 milyon civarýnda
küçükbaþ hayvan kaldýðýný belirterek, þunlarý
söyledi: “Besicilik ve hayvancýlýk iþsizlik
için de köyden kente göçü önlemek için de
bir çaredir. Þu anda hayvancýlýk için güzel
bir ortam oluþtu. Süt para ediyor. Geçen yýl
sütün kilosu 40 kuruþ idi, þimdi ise 90 kuruþ.
Bu çok iyi bir þey. Süt para ederse hayvancýlýk
geliþir. Süt para ederse inek olur, inek olursa
mutlaka yavrusu olacaktýr. Süt para etmezse
inek olmaz, yavrusu da olmaz. Böyle olursa
et de olmaz. Bu seviyedeyken bile üretilen
kýrmýzý etin ihtiyacý karþýlamama sýkýntýsý
Iþýk, Türkiye’deki hukuk mücadelesinden
sonuç alamayýnca, 2005’te konuyu AÝHM’ye
taþýdý. Uygulamanýn Avrupa Ýnsan Haklarý
Sözleþmesi’ne (AÝHS) aykýrý olduðunu öne
süren Iþýk, Türkiye’de iç hukuk yollarýnýn
“Alevilik din deðil mezhep” gerekçesiyle
geri çevrildiðine dikkat çekti. Alevi ibaresinin
nüfus cüzdanýna konulmasýnýn
reddedilmesinin Ýnsan Haklarý Sözleþmesi’nin
‘din ve vicdan özgürlüðü’ ile ilgili maddesine
aykýrý olduðunu vurgulayan Iþýk, Türk
mahkemelerinin, Alevilik konusunda uzman
kiþi ve kuruluþlarý görmezden gelip sadece
Diyanet Ýþleri’nden görüþ almasýnýn da ayný
sözleþmenin ‘adil yargýlanma hakký’ ve
‘ayrýmcýlýk yasaðý’ maddelerinin ihlali
olduðunu savundu.
Hükümet savunmasýnda Türkiye’de
2006’dan beri, nüfus cüzdanlarýnda din
belirtmenin zorunlu olmadýðýný belirtti.
Bu savunmayý yeterli bulmayan AÝHM,
kiþinin din ve inancýyla ilgili
deðerlendirmenin devletin görevi olmadýðý,
bunun devletin tarafsýzlýk ilkesine aykýrý
sonuçlar doðuracaðý görüþüne vardý.
Mahkeme kiþinin din ve inancýný açýklamak
zorunda olmadýðýný belirtti. Türkiye’de
AÝHS’nin “din ve vicdan özgürlüðü” hakkýný
içeren 9. maddesinin ihlal edildiðine
hükmeden mahkeme baþvuru sahibi talep
etmediði için tazminat belirlemedi.
Türkiye AB’ye uyum çerçevesinde 2006
yýlýnda Nüfus ve Vatandaþlýk Hizmetleri
Kanununun Uygulanmasýna Ýliþkin
Yönetmelik’teki deðiþiklik yaparak aile
kütüklerinde din bilgisi hanesinin, kiþinin
yazýlý beyanýna uygun olarak deðiþtirilmesi
ya da silinmesinin önünü açmýþtý.
Radikal
varsa, et tüketen bir toplum haline gelirsek
iyice bulunmaz bir duruma gelecek. Kýrmýzý
et konusunda kaos ortamý var. Bunun bir
þekilde düzenlenmesi gerekiyor.”
Gelme haným sivribibere!
Türkiye Sebze ve Meyve Komisyoncularý
Federasyonu Baþkaný Yüksel Tavþan, ocakta
market ve manavlarda kilosu ortalama 3 ile
3.5 liraya satýlan sivribiberin, çarliston biber
ve dolma biberin kilosunun, þubat baþýnda 5
liraya çýktýðýný açýkladý. Tavþan, seralarda
üretimin planlý olmamasý nedeniyle üretim
geçen ay azaldýðýný ve bunun sonucu olarak
da fiyatlarýn yükseldiðini söyledi.
BirGün

Benzer belgeler

Rus basınında çıkan habere göre, sirkte

Rus basınında çıkan habere göre, sirkte olan Tekel iþçilerinin umudu boþa çýktý.Geçen hafta Baþbakan Tayyip Erdoðan'ýn Türk-Ýþ'le yaptýðý görüþmeden sonra Maliye Bakaný Mehmet ½imþek ile Devlet Bakaný Hayati Yazýcý'ya Tekel iþçilerinin d...

Detaylı

Öğretmene tatil yok

Öğretmene tatil yok Anlaþma yok açlýk grevi baþlýyor Özlük haklarý için 50 gündür eylemde olan Tekel iþçilerinin umudu boþa çýktý.Geçen hafta Baþbakan Tayyip Erdoðan'ýn Türk-Ýþ'le yaptýðý görüþmeden sonra Maliye Bakan...

Detaylı