T rk Askeri Heyetinin Sovyetler Birli i Gezisi (1934)

Transkript

T rk Askeri Heyetinin Sovyetler Birli i Gezisi (1934)
ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print)
Volume 6 Issue 5, p. 85-109, September 2014
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
The Turkish Military Delegation's Trip to the Soviet Union in 1934
Yrd. Doç. Dr. Çağatay Benhür
Selçuk Üniversitesi - Konya
Öz: Bu çalışma 1934 yılında Sovyetler Birliği’nde düzenlenen askerî tatbikata gözlemci olarak
katılan Korgeneral Fahrettin Altay başkanlığındaki Türk subaylarının tatbikat ve sonrasındaki
ziyaretlerini anlatan raporları incelemektedir. Askerlerin raporlarına göre, Sovyet askerleri
inisiyatif alma konusunda başarılı olamasalarda, süvari, tank ve havacılık alanlarında üstün
özellikler göstermektedirler.
Anahtar Kelimeler: Askeri İlişkiler, Fahrettin Paşa, Tatbikat, Sovyetler Birliği, Rusya
Abstract: In 1934 a Turkish military delegation led by Lieutenant General Fahrettin Altay was
invited to observe military exercises in the Soviet Union. The delegate also visited some Soviet cities
after the exercises. This article examines the observer’s reports be the Turkish delegate and
presents that while the Soviet soldiers were not successful at individual initiation, their cavalry,
tank, and air units had superior features.
JHS
Keywords: Military relations, Fahrettin Pasha, Turkey, Military exercises, Soviet Union, Russia
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Giriş
1492 yılında Rus Elçisi Mihail Pleşçeyev’in İstanbul ziyareti ile resmiyet kazandığı kabul
edilen Türk-Rus ilişkileri1, tarihi seyir içerisinde daima hareketli olmuştur. Birinci Dünya
Savaşında, çatışan taraflar arasında yer alan Osmanlı Devleti ile Rus Çarlığı, Rusya da
gerçekleşen iç karışıklıklardan sonra, 18 Aralık 1917 de Erzincan Mütarekesi ile karşılıklı
cephe savaşına son vermişlerdir.2 3 Mart 1918 tarihli Brest Litovsk Antlaşması ile de, Rus
Çarlığı ile İttifak devletleri arasındaki savaş durumu ortadan kalkmıştır.3
Birinci Dünya Savaşının sona ermesinin ardından, Osmanlı Devletinin toprakları İtilaf
devletlerince işgal edilmiş, artık Bolşevik Rusya olarak adlandırılan4 Rus topraklarında ise
çeşitli isyanlar çıkmıştır. Her iki ülke deyim yerinde ise, aynı dönemde kendi adına millî
mücadele hareketini gerçekleştirmiştir. Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında, Türkiye ile Bolşevik
Rusya arasında önemli bir işbirliğinin olduğu günümüzde ilgili dönemi çalışan tarihçilerce
ortaya konmaktadır. Dönemin, Türk-Rus (Sovyet) ilişkilerini en iyi özetleyen cümlelerden
birisi, o günlerin Rus (Bolşevik) Dışişleri Bakanı Çiçerin’e ait olan; “Türk-Rus dostluğu, her
iki ülke için de kendi varlığını koruma eylemidir” cümlesidir.5
1
Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1993, s.118.
Serpil Sürmeli, Türk-Gürcü İlişkileri 1918-1921, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2001, s.28.
3
Selami Kılıç, Türk-Sovyet İlişkilerinin Doğuşu, Dergâh Yayınları, İstanbul 1998, s.376.
4
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği devleti resmî kuruluş tarihi olan 30 Aralık 1922’ye kadar, Rus devleti,
Sovyet Rusya, Bolşevik Rusya gibi çeşitli isimlerle adlandırılmıştır.
5
Dokumenti Vneşney Politiki SSSR, C.IX, Gozpolizdat, Moskova 1963, s.116.
2
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan çok kısa bir süre sonra, 26 Nisan 1920 tarihinde
Mustafa Kemal tarafından Lenin’e gönderilen mektup6, hem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
ilk dış politika uygulamalarından birisi, hem de Sovyet tarafına göre Türk-Sovyet ilişkilerinin
resmî başlangıcıdır.7Bu tarihten, İkinci Dünya Savaşının başlangıcına kadar geçen süre için;
taraflar arasında iyi ilişkilerin devam ettiği ve ağırlıklı olarak pozitif yönde yansımaların
görüldüğü dönem tabirini kullanmak yanlış olmayacaktır.
Bu çalışmanın konusunu oluşturan askerî tatbikat raporları, 1929 ekonomik krizinin
etkilerinin hala hissedildiği, İkinci Dünya Savaşının yaklaştığı ve Avrupa’da siyasal
gerginliklerin artmaya başladığı yıllara denk gelmektedir. 1934 yılında, Sovyetler Birliği
tarafından, Ukrayna Sovyet Cumhuriyetinin başkenti Kiev yakınlarında, Sovyet ordusu
tarafından icra edilen tatbikata, o dönemde Korgeneral rütbesinde olan Fahrettin (Altay) Paşa
komutasında, bir Türk askerî heyeti gönderilmiştir. Bu heyete katılan Türk subaylarından 3
tanesine ait değerlendirme raporları, bugün Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinde bulunmaktadır.
Çalışmanın ilerleyen kısımlarında ayrıntılı olarak incelenecek olan raporlarda, Türk
subaylarının çalışma alanları ile ilgili konulara yaklaşımları ve bilgi birikimleri, olayları
okuma biçimleri, kıyaslama güçleri rapor metinleri ışığında görülecektir. Dikkat çeken bir
husus olarak da, subaylarımızın sadece askerî konularla ilgili değil, farklı alanlarda da gözlem
ve yorum yapmalarıdır. Çalışmanın amacı, bahsedilen raporlar ışığında, Türk-Sovyet
ilişkilerine dair yeni bilgileri ortaya çıkartmak ve tarafların birbirleri hakkındaki algılarını
gözlemlemektir.
1920-1934 Yılları Arasında Türk-Sovyet Askerî İlişkilerine Genel Bakış
Kurtuluş Savaşı yıllarında, Bolşevik Rusya’dan alınan askerî yardımlar meselesi,
günümüzde farklı uluslardan çeşitli araştırmacılar tarafından incelenen bir konudur. Olaya
farklı açılardan bakan uzmanların ortak kanaati, Kurtuluş Savaşı yıllarında Türklerin, Bolşevik
Rusya’dan askerî yardım aldıkları yönündedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra,
Mustafa Kemal tarafından, Bekir Sami Bey başkanlığında Moskova’ya gönderilen heyetin,
diğer görüşmelerin yanında çeşitli askerî yardımlar istediği, hatta mevzubahis silahların
Türkiye’ye deniz yolu ile gönderilmesi için, milletvekillerinden Osman Bey’in Rusya’nın
Tuapse kentine askerî ataşe olarak atandığı bilinmektedir.8
Yukarıda bahsedilen görüşmelerden kısa bir süre sonra, 22 Eylül 1920 tarihinde Rus
askerî yardım sevkiyatı başlamış ve dönemin Türkiye’si, adı geçen sevkiyatın aksamaması için
birtakım düzenlemeler gerçekleştirmiştir.928 Mart 1921 tarihli, Münakit Üsera
Mukavelenamesi ile de, Türkiye ile Bolşevik Rusya arasında esir ve sivil tutukluların değişimi
konusunda mutabakata varılmıştır.10 1920’li yılların başlarında Türk-Sovyet ilişkileri, sadece
Sovyet merkezi yönetimi ile olmamış, örneğin Bütün Kırım ve Ukrayna Silahlı Kuvvetler
6
Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, C.IV, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2006, s.304305.
7
Aleksandr Kolesnikov, Atatürk Dönemi Türk-Rus İlişkileri, Çev: İlyas Kamalov, Atatürk Araştırma Merkezi
Yayınları, Ankara 2010, s.27.
8
Mehmet Bora Perinçek, Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri, Kaynak Yayınları, İstanbul 2005, s.59-60.
9
Yapılan düzenlemelere örnek olarak; Trabzon Kaçakçı Müfrezesinin kurulmasını, bazı Türk gambotların Rus
limanlarına gönderilmesini, sivil gemilerin kullanılmasını vb. verebiliriz. Ayrıntılı bilgi için bkz. Çağatay Benhür,
Stalin Dönemi Türk-Rus İlişkileri(1924-1953), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış
Doktora Tezi, C.II, Konya 2008, s.554-555.
10
Türkiye Cumhuriyetinin Andlaşmaları, C.I, Derleyen:Ahmet Yavuz, T.C. Dışişleri Bakanlığı Yayınları., Ankara
1992, s.29-39.
Journal of History Studies
JHS
86
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
Komutanı General M.F.Frunze11, Ukrayna Sovyet Hükümeti adına, Türkiye’ye yetkili temsilci
olarak atanmıştır.12
Türk-Bolşevik Rusya askerî ilişkilerinde nakdi ve askerî yardımların dışında önemli bir
konu da, Bolşeviklerin Türk ordusunun kültürel gelişimini de göz ardı etmemeleridir. Dönemin
Ankara Elçisi Aralov’un anılarından edindiğimiz bilgilere göre, Bolşevikler Türk ordusunun
kültürel yayınlar yapılabilmesi için açılacak matbaada kullanılmak üzere, 20 bin lira para
yardımı yapmışlardır.13
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 30 Aralık1922 tarihinde resmîleşmesi ve
Türkiye Cumhuriyetinin de 29 Ekim 1923 tarihinde kurulması ile iki ülke arasındaki ilişkiler,
Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkileri şeklinde anılmaya başlanmıştır. Bir süreden beri devam
etmekte olan Türk-Sovyet sınır düzenleme çalışmaları da, 22 Ağustos 1926 tarihinde
sonlandırılmış ve ilgili komisyon raporu yayınlanmıştır.14
25 Kasım 1930 tarihinde ise taraflarca imzalanan bir protokol ile Türk ve Sovyet savaş
gemilerinin karşılıklı ziyaretlerinde uyacakları kurallar ve limanlarda yapılacak düzenlemeler
konusunda anlaşmaya varılmıştır.15 Bu arada 1932 yılında başlayan, gerek Hitler’in iktidara
gelmesi ve gerekse Almanya’nın Milletler Cemiyetinden ayrılarak görüşmeleri yarıda kesmesi
ile sonuçlanamayan Cenevre Silahsızlanma Konferansında, Türk ve Sovyet temsilcilerin ortak
paydada hareket ettikleri gözlemlenmiştir. Türkiye’nin Marmara boğazlarının tam kontrolü ve
silahlandırılması isteği Sovyetlerce desteklenmiş, hatta oluşan İngiltere muhalefetine bir mesaj
olması için, bir Sovyet askerî heyeti boğazlar yakınındaki Türk birliklerini ziyaret etmiştir.16
JHS
87
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
18-21 Ekim 1933 tarihleri arasında, Sovyet Karadeniz Filosu, İstanbul’u ziyaret etmiş, bir
araya gelen askerî yetkililer çeşitli temaslarda bulunmuşlardır. Aynı tarihlerde, Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşunun 10. yıl kutlamaları için General A.M.İlin17 başkanlığında
Türkiye’ye gelmiş olan Sovyet heyeti de, kutlamalardan sonra 4 adet uçağı Türk Hava
Kuvvetlerine hediye etmiştir.18 Çalışma konumuz olan Ağustos-Eylül 1934 tarihli askerî
tatbikattan önce, 24 Nisan 1934 tarihinde bir Türk Askeri Uçak Filosu, Sovyetler Birliğine
gitmiştir.19 1 Mayıs törenlerinde gösteriler yapan Türk ekibi, kendilerini izleyen seyircilerin
üzerine Türk ve Sovyet bayraklarını atmış ve büyük ilgi görmüşlerdir.20
Türk Askerî Heyetinin Moskova’daki Faaliyetleri
Sovyetler Birliği tarafından, Ağustos ve Eylül 1934'de düzenlenen Kızıl Ordu
manevralarına, gözlemci olarak davet edilen Türk heyeti, Korgeneral Fahrettin (Altay)
başkanlığında, 23 Ağustos 1934 günü İstanbul’dan Odesa ya hareket etmiştir.21Heyet, 25
11
Mihail Vasilyeviç Frunze, 1885 yılında Pişpek (şimdiki adıyla Bişkek) kentinde doğmuş, 1925 yılında
Moskova’da ölmüştür. Ayrıntılı bilgi için bkz. https://ru.wikipedia.org/wiki/Фрунзе,_Михаил_Васильевич (E.T. 1
Nisan 2014).
12
Yavuz Aslan, Mustafa Kemal – M.Frunze Görüşmeleri, Kaynak Yayınları, İstanbul 2002, s.31.
13
Semen Aralov, Rus Büyükelçisinin Hatıralarında Atatürk ve Türkiye, Çev:Erol Cihangir, Kumsaati Yayınları,
İstanbul 2005, s.79.
14
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Muamelat Genel Müdürlüğü, f.030.10., y.230.546.3, 22.08.1926.
15
Dokumenti Vneşney Politiki SSSR, C.XIII, Gozpolizdat, Moskova 1965, s.680.
16
Mensur Akgün, “Geçmişten Günümüze Türkiye ile Rusya Arasında Görünmez Bağlar:Boğazlar”, Dünden
Bugüne Türkiye ve Rusya, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2003, s.58.
17
General Aleksander Mihailoviç İlin, 1897-1944 yılları arasında yaşamıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz.
http://tzem.info/person/info/2253_ilin_aleksandr_mihajlovich (E.T. 10 Ocak 2014).
18
Çağatay Benhür, age., 573.
19
Türkiye Cumhuriyeti 80.Yıl Kronolojisi, Anadolu Ajansı Yayınları, Ankara 2004, s.80.
20
Mehmet Perinçek, age., s.229.
21
Taylan Sorgun, İmparatorluktan Cumhuriyete, Kumsaati Yayınları, İstanbul 2004, s.376.
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
Ağustos 1934 tarihinde Odesa limanına ulaşmış ve burada Türk Dışişleri diplomatları ile
Sovyet askerî kıtası tarafından karşılanmıştır. Düzenlenen törende İstiklal Marşı çalınmış,
heyetin geçtiği yol güzergâhı da Türk ve Sovyet bayrakları ile donatılmıştır.22Odesa’dan, ertesi
gün tren ile Moskova’ya hareket eden Türk heyeti, burada tatbikat öncesi bazı faaliyetlerde
bulunmuştur.23Fahrettin Paşa anılarında, Moskova’da büyük bir törenle karşılandıklarını,
Mareşal Voroşilov24 ile çay içtiklerini, Sovyet Genelkurmay Başkanı da dahil olmak üzere,
çeşitli üst rütbeli komutanlarla bir araya geldiklerini yazmaktadır.25
Türk askerî heyetinin, Moskova’ya varışı, Türk basınında da haber olmuş ve heyeti
karşılamaya gerek Sovyet ve gerekse orada bulunan Türk dışişleri mensuplarından önemli bir
erkânın katıldığı yazılmıştır.26
29 Ağustos 1934 günü, Sovyet ordu komutanı ile Moskova’da gezintiye çıkan Fahrettin
Paşa, o dönemde Moskova’da metro olmadığını yazmış27 ve kenti yürüyerek keşifleri sırasında
rastladıkları bankta oturan bir askerin, ordu komutanını gördüğü halde kalkıp selam
vermediğini belirtmiştir. Bu durumun sebebini Sovyet generale soran Fahrettin Paşa, “izinli
olduğu için serbesttir” yanıtını almış, askerin üniformalı olduğunu ekleyerek sorusuna devam
eden paşaya, Sovyet general, “evet düzelecektir” yanıtını vermiştir.28Görüldüğü üzere, Türk
general ile Sovyet generalin disiplin anlayışı ve askerlerden beklentisi farklı şekillerdedir.
Bu arada, çalışmamızın bu noktasında vermekte fayda gördüğümüz bir bilgi de, Fahrettin
Paşa’nın Moskova’da verdiği beyanattır. Paşa, yaptığı açıklamada: “Büyük Sovyet Rusya’ya
ilk defa geliyorum. Odesa da hakkımızda gösterilen istisnai kabul, iki millet arasındaki
münasebatta daima çoğalan kuvveti bir kere daha göstermektedir. Eski Çarlık ve İmparatorluk
Rusya’sında buna benzer hiçbir şey mevcut olamazdı. Bu münasebetle, Türkiye’de,
M.Voroşilof’la çok mesut mülakatımızı hatırlıyorum. Kendisine, büyük Türk Ordusu namına,
dostane selamlarımı ve tebriklerimi yollarım. Arkadaşlarım, dost memleketin inkılapçı halkını,
iktisadiyatındaki yaratıcı kuruluşu ve kudretli Kızıl Orduyu daha iyi tanımak imkânına malik
olmakla bahtiyardırlar” sözlerini söylemiştir.29
Fahrettin Paşanın anılarında parktaki gezintiyi bahsettiği gün, Türk basını, Türk askerî
heyeti hakkında bilgiler vermeye devam etmiş ve yazılanlara göre; Sovyet Genelkurmay
Başkanı M.Egorof30, heyetin onuruna bir öğlen yemeği vermiş, Moskova Askerî Mıntıka
Komutanı da, heyet için akşam yemeği düzenlemiştir.31 Yoğun program içerisinde, heyet,
Lenin’in mezarını da ziyaret etmiş ve ardından uçak fabrikasını gezmiştir.32
22
Cumhuriyet, 26 Ağustos 1934, s.3.
Cumhuriyet 27 Ağustos 1934, s.3.
24
Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov / лимент фремович Воро илов. 1881-1969 yılları arasında yaşamış,
Bolşevik ihtilali ile özdeşleşmiş Sovyet komutan. Ayrıntılı bilgi için bkz. Konstantin Aleksandroviç Zalesskiy,
İmperiya
Stalina,Veçe,
Moskova
2000,
s.98-100
veya
https://ru.wikipedia.org/wiki/Воро илов,_ лимент_ фремович(E.T. 10 Ocak 2014).
25
Taylan Sorgun, age., s.376.
26
Vakit, 28 Ağustos 1934, s.2.
27
Moskova Metrosunun yapımına 1932 yılında başlanmış, ilk güzergâh olan Sokolnicheskaya (Сокольническая)
hattı 1935 tarihinde kullanıma açılmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Moscow_metro (E.T.
15 Ocak 2014).
28
Taylan Sorgun, age., s.377.
29
Cumhuriyet, 28 Ağustos 1934, s.3.
30
Dönemin Türk basını, generalin adında telaffuz ve yazım hatasına düşmüştür, Bahsedilen dönemde Sovyet Genel
Kurmay Başkanı olarak görev yapan kişi, Alexander Yegorov’dur. Ayrıntılı bilgi için bkz.
http://en.wikipedia.org/wiki/Alexander_Ilyich_Yegorov(E.T. 20 Ocak 2014).
31
Son Posta, 30 Ağustos 1934, s.3.
32
Vakit, 30 Ağustos 1934, s.2.
23
Journal of History Studies
JHS
88
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
Yukarıda bahsedilen uçak fabrikası, Türk askerî heyetinin, inceleyeceğimiz raporlarında
da kendisine yer bulmuştur. Heyet üyelerinden kendisi de havacı olan Kaymakam (Yarbay)
Zeki Bey33, raporunun girişinde, Moskova’da bulunan uçak fabrikasını ziyaret ettiklerini, kısa
süreli bir program kapsamında ziyaret edilmesine rağmen, fabrika hakkında birtakım görüşler
edindiğini belirtmektedir. Zeki Bey’e göre, gözlemledikleri kara ve deniz uçaklarının; kanat,
gövde, motor ve deney alanları Avrupa’daki benzerlerinden oldukça geridir. Fabrika ve
teknolojisi, gelişme evresindedir demek mümkündür. Buna rağmen Ruslar, birtakım Rus tipi
uçaklar geliştirmeyi başarmışlardır. Uçak yapımının yanı sıra, uçak mühendislerinin de
yetiştirildiği fabrikada, 5000 civarında işçi çalışmaktadır. Bunların %30 u kadın işçilerden
oluşmaktadır. Ahşap ve metal gövdeler halinde üretilen uçaklar, Kaymakam Zeki Bey’in
tespitlerine göre, Alman uçaklarına benzerlik göstermektedir.34
Fahrettin Altay Paşanın anılarında, dönemin en büyük uçağı dediği Maksim Gorki ile
ilgili, Kaymakam Zeki Bey’in görüşleri şu şekildedir: “Son zamanlarda Rus teknik servisi
tarafından yapılan ve Rusların çok methettikleri ve Rusya’nın en büyük tayyaresi olan
tayyareyi gördük. Tayyareyi yapan mühendisin verdiği izahata nazaran, tayyarenin azami
sürati 250km, sıkleti 20, nakı sıkleti 22 tondur. İçinde fotoğraf, telsiz ve matbaası vardır. Şimdi
Rusya’da propaganda tayyaresi olarak kullanılmakta olup, icabında harp tayyaresine tahvil
edilebilir”.35
JHS
89
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Türk askerî heyeti, 29 Ağustos 1934 tarihinde, Kremlin Sarayı, İnkılap Müzesi, Kızıl
Ordu Merkez Evi, Kızıl Ordu Müzesi’ni de ziyaret etmiş ve Sovyet askerlerinin sergilediği bir
oyunu da izlemiştir.36Moskova’da gerçekleştirilen tüm bu faaliyetlerden sonra, Türk heyeti, 30
Ağustos 1934 günü Moskova’dan bölge komutanı General Kork37 tarafından törenle
uğurlanarak ayrılmıştır. Törende, Sovyet askerî ve mülkî erkânıyla birlikte, Türk dışişlerinin
çalışanları da yer almıştır.38
Türk Askerî Heyetinin Tatbikat Bölgesindeki Çalışmaları
Fahrettin Paşa, anılarında, Moskova-Jitomir arasındaki yolculuğu şu şekilde
betimlemektedir: “Batıya doğru Rusya’nın geniş ovalarını, yeşil sahalarını seyrederek
ilerliyoruz. Kiev’i geçerek gece manevra merkezi Jitomir’de indik”.39 Bahsedilen tatbikat
günümüzde Ukrayna topraklarında bulunan Jitomir kentinde gerçekleştirilmiştir.40Bu noktadan
itibaren elimizde bulunan, subaylarımızın hazırladığı raporlara sık sık atıfta bulunacağız.
Rapor sahiplerinden birisi olan Tuğgeneral Muzaffer Bey, raporunun ilk sayfasında tatbikat
mıntıkasını; Sovyet-Romen sınırının 230 km kuzeyinde, Sovyet-Polonya sınırının 180 km
doğusunda, demiryollarının kesiştiği, batıda Berdiçef41, Jitomir, Koresten42, doğuda Kiev kenti
33
Raporun sahibi Kaymakam Zeki Doğan’ın, daha sonra Türk Hava Kuvvetlerinin ilk kuvvet komutanı olan
Orgeneral M.Zeki Doğan olması kuvvetle muhtemeldir. Ayrıntılı bilgi için bkz. www.hvkk.tsk.tr/TR/Biyografi(E.T.
5 Ocak 2014).
34
BCA, f.030.10.,y.46.293.5.,0.0.1934,s.1.
35
BCA, f.030.10.,y.46.293.5.,0.0.1934,s.1-2.
36
Son Posta, 31 Ağustos 1934, s.2.
37
General Kork’un tam ismi Avgust İvanoviç Kork’dur. İsim, Fahrettin Paşa’nın anılarında Kopk şeklinde
geçmektedir. Bu hatanın paşanın notlarından mı, yoksa anıların basımından kaynaklı mı olduğunu bilemiyoruz.
General Kork’un ismi dönemin Türk basınında doğru şekli ile yer bulmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz.
http://ru.wikipedia.org/wiki/ в уст ванович орк (7 Şubat 2014).
38
Vakit, 31 Ağustos 1934, s.2.
39
Taylan Sorgun, age., s.377.
40
Günümüzde orta batı Ukrayna’da bulunan
итомир / Jitomir kenti. Kiev-Jitomir arasındaki mesafe 142
kilometredir.
41
Günümüzde Jitomir’in 42 km. güneyinde Berdiçev kenti. Kentin Ukraynaca söylenişi ер ич в, Rusçası ise
ер ичев şeklindedir.
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
olarak aktarmaktadır.43Muzaffer Bey, tatbikat mıntıkasını sadece tarif etmekle kalmamış,
ayrıca bir kroki hazırlayarak konuyu detaylandırmıştır.44 Türk Tuğgeneral, mıntıka alanının
Rusya gibi düz olduğunu, yalnız Trakya bölgesindeki topraklardan daha tatlı, yatkın bazı
dalgacıklar içerdiğini, ara ara görülen ormanlar ve kuzey-güney hattında 1, batı-doğu hattında
3 derecik bulunduğunu ve en önemli yolun Kiev’den gelip Jitomir üzerinden güney batıya
giden hat olduğunu söylemektedir.45
Tatbikat bölgesine vardıkları günün ertesinde, Türk askerî heyeti kendisini yoğun bir
programın içerisinde bulmuştur. Heyet, 31 Ağustos 1934 günü, tatbikat alanında Mareşal
Voroşilov ile buluşmuştur. Mareşal Türk heyetine samimi ve iltifatkâr davranmıştır. Tank ve
süvari alaylarının manevraları izlenmiştir. Bu arada bir diğer Sovyet Mareşali Budyönniy46 de
Türk heyetine eşlik etmektedir. Sovyet mareşalini sınamak isteyen Fahrettin Paşa; “Şu an
neredeyiz” diye bir soru yöneltmiş ve Budyönniy de, haritaya bakarak bulundukları yeri doğru
olarak göstermiştir. Bunun üzerine de Fahrettin Paşa’nın bu mareşal hakkındaki düşünceleri
olumlu bir hal almıştır.47
Yukarıda bahsettiğimiz Mareşal Voroşilov’un Türk heyetine gösterdiği sıcaklık ve
samimiyetle ilgili bazı bilgileri, Tuğgeneral Muzaffer Bey’in raporunda da görmekteyiz:
“Voroşilov, kendisinin Sovyet-Türk dostluğunun –kendi taraflarında- bir banisi bulunduğunu
ve Türkiye’nin de kendisini takdir ettiğini halka ve orduya anlatmaya çalışmaktadır. Onun
Jitomir’de, Kiev’de yaptırdığı büyük siyasi mitinglerde heyetimizle beraber bulunmaya,
köylülerle konuşurken heyetimizi onlara göstermeye bilhassa ehemmiyet atfettiği açıkça
anlaşılmıştır”.48
Bahsi geçen tatbikat, 31 Ağustos 1934 – 3 Eylül 1934 tarihleri arasında iki safha halinde
gerçekleştirilmiştir. 4 Eylülde Jitomir Tiyatrosunda bir değerlendirme toplantısı yapılmış ve 5
Eylülde gerçekleştirilen resmî geçit ile tatbikat sona ermiştir.49 Tatbikat ağırlıklı olarak
motorize kuvvetler ile piyadelerin ortak harekâtını test etmek, süvari birliklerinin niteliklerini
gözlemlemek ve hava savunma sistemlerini kullanmak şeklinde gerçekleşmiştir. Mavi ve
kırmızı ordular olarak ikiye ayrılan taraflardan maviler, Jitomir-Cidnof-Berdiçef hattında
konuşlanırken, sınırda toplanacak olan kırmızı kuvvetler, Krimok-Stavki hattından Jitomir
üzerine gelecek ve taraflar burada karşılaşacaklardır.50 Bu arada, Tuğgeneral Muzaffer Bey,
birliklerin konuşlanması ile ilgili çizdiği krokiyi de raporunun 9. Sayfası olarak sunmuştur.51
Tatbikatta gerçekleştirilen askerî faaliyetlerin bazıları, Türk gözlemcilerden Tuğgeneral
Muzaffer Bey’in eleştirilerine maruz kalmıştır. Raporunda eleştirilerini çeşitli sayfalarda dile
getiren Türk generali, ilk olarak, manevrada çarpışan tarafların ordu ve kolordu düzeyinde
42
Günümüzde Jitomir’in 86 km. kuzeyinde Korosten kenti. Kentin Ukraynaca söylenişi оростень, Rusçası ise
оростень şeklindedir.
43
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.1.
44
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.2.
45
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.3.
46
Fahrettin Paşanın anılarında Mareşal Budiyöni şeklinde yazdığı, Türk kaynaklarında genellikle Mareşal Budyeni /
Budiyeni olarak görülen Sovyet Mareşalinin isminin transkripsiyonu şu şekildedir: Семѐн Михайлович у ѐнн й
/ Semyön Mihayloviç Budyönniy. 1883-1973 yılları arasında yaşamış olan mareşal hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.
Konstantin Aleksandroviç Zalesskiy, İmperiya Stalina,Veçe, Moskova 2000, s.72-73.
47
Taylan Sorgun, age., s.377.
48
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.4.
49
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.6.
50
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.8.
51
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.9.
Journal of History Studies
JHS
90
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
serbestçe savaşamadıklarını, komutanların inisiyatiflerinin olmadığını ve verilen senaryonun
dışına çıkılamadığını dile getirmiştir.
Tatbikatta yeterli sayıda piyadenin olmadığından, sayı eksiğini gidermek için siperlere
üçerli olarak yerleştirilen Sovyet askerlerinin, buralarda bulunan mühimmatı sıra ile
ateşleyerek katılımın fazla olduğu intibaını vermeye çalışması da Muzaffer Bey tarafından
eleştirilmiş, böyle az sayıda piyade ile askerî manevra yapmanın güç olacağını belirtmiştir. 52
Bir başka eleştiri de, üzerine birkaç parça dal konularak hava taarruzundan korunmaya
çalışılan otomobiller için getirilmiş, kamuflajı yetersiz, bu araçların ayrıca hareket düzeninden
dolayı çok fazla toz bulutu çıkarttığı, bunun da havadan ve yerden çok kolay hedef olmalarını
sağlayacağı belirtilmiştir.53
Tuğgeneral Muzaffer Bey, raporunda, tatbikatın safhalarını gün gün anlatmıştır. Bu
çalışmada, anlatımlardaki teknik ya da manevra kısımları üzerinde yoğunlaşmadan, Muzaffer
Beyin getirdiği eleştiriler üzerinde durmaya devam edilecektir. Bunlardan birisi de, tatbikattaki
kırmızı ordu komutanının verdiği bir emirle ilgilidir. Kuvvetlerini manevranın gerçekleştirdiği
bölgenin kuzey kesiminde toplayan komutan, görevi mavi ordunun toplanmasını durdurmak
iken, Muzaffer Beye göre, karşı kuvvetlerin merkezine süratli bir saldırı yapmak yerine işi
yavaştan almıştır. Süratli ve direk saldırı emrinin verilmeme sebebini anlayamadığını belirten
Muzaffer Bey, sonradan arazi üzerinde bulunan ormanların buna neden olduğunu düşünmüş,
fikrini paylaştığı kırmızı ordu komutanının, emri vermeme sebebinin bu olmadığını belirtmesi
üzerine, bir kez daha askerî strateji noktasında hayal kırıklığına uğramıştır.54
JHS
91
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Tatbikatın ikinci safhası olarak adlandırılan ve ağırlığını tank kuvvetlerinin oluşturduğu
manevralarda da yaşanan bazı aksaklıklar, Türk generalinin gözünden kaçmamıştır. Tank
birliklerini takip eden piyadelerin, çoğunluğunun istikametini kaybetmesi, zaman zaman
birbirlerini düşman kuvveti sanarak çatışması sonucunda, Muzaffer Bey’in sözleri aynen şu
şekildedir: “Keşifsiz, istibatsız, istikametsiz bir piyade muharebesinin bütün safhalarını
gördük”.55
Harekâtın ikinci safhasının son saatlerinde, daha maviler ile sıcak temas halinde iken,
kırmızı ordunun komuta heyeti otomobil ile ordunun başına geçer. Muzaffer Bey, bunların,
hiçbir koruma ve keşif tedbiri olmadığını görür. Nihayetinde mavi ordudan bir piyade bölüğü
200 metre mesafeden komuta heyetine yoğun bir ateş açar. Muzaffer Bey, tatbikatı idare
edenlerin konu hakkındaki görüşünü bilmediğini fakat gerçek bir savaşta komuta heyetinin
durumunun zor olacağını raporunda belirtmiştir. Devamında ise, mevzi almış bir piyade
mangasından bahseden Muzaffer Bey, siperden kendi mıntıkalarında uzaktaki düşmana ateş
eden askerlerin, 300-400 metre mesafeden yanaşık halde geçen bir düşman süvari birliğine,
fark ettikleri halde hiç müdahalede bulunmadıklarını, manga ikaz edilince, süvarilerin geçiş
yaptığı mıntıkanın kendilerine ait olmadığı yanıtını verdiğini, fakat sonradan ikazın sebebini
ve yaptıkları hatayı anlayarak ateş açtıklarını anlatmıştır.56
Tuğgeneral Muzaffer Bey, raporunun ilerleyen kısımlarında, “Manevra ve Kızıl Ordu
Hakkındaki Şahsi Görüşlerim” başlığı altında, gördüğü bazı aksaklıkları yeniden ele almıştır.
Ona göre, tatbikatın tüm senaryosunun önceden belirlenmesi ve komutanlara hiç inisiyatif
bırakılmaması önemli bir eksikliktir ve ortaya çıkan bazı yanlışlıkların da en mühim sebebidir.
Motorlu kuvvetlerin topluca kullanılması senaryodan kaynaklanmaktadır ve belki de
52
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.10.
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.10-11.
54
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.12.
55
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.19.
56
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.22.
53
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
komutanlara inisiyatif verilse idi, motorize birlikleri topluca kullanmak yerine çeşitli gruplara
ayırarak kullanma fikri ortaya çıkabilecekti. Muzaffer Beye göre, Sovyet yetkilileri, fenni
silahlara o kadar şematik bel bağlamışlardır ki, bu bağlanış onların yanlış hareket etmelerine
sebep olabilmektedir.57
“Manevra ve Kızıl Ordu Hakkındaki Şahsi Görüşlerim” başlıklı kısımda dikkat çekilen bir
diğer konu da, bir arada kullanılan tank birliklerinin bu şekli ile savunma ve saldırıda yetersiz
kalacağı, yeterli topçu desteği sağlanmadığı takdirde başarısız olacağı yönündedir. Aynı
şekilde gerçekleştirilecek harekâtta, hiç ya da az miktarda kullanılacak piyade ile başarı şansı
yoktur.58Motorlu kuvvetlerin hacminin çok geliştirilmesi, ayrıca bir ekonomik yük de
oluşturacaktır, her ne kadar Sovyetler Birliği bu ekonomik yükü önemsemiyor görünse de, bu
şekilde kullanılan motorlu birliklerin istenen sonuçları vermesi mümkün görünmemektedir.59
Tatbikatın tüm evrelerini oldukça dikkatli izlemiş olan ve çeşitli teknik eleştiriler getiren
Muzaffer Bey, raporunun sayfaları ilerledikçe, Sovyet subay ve askerleri hakkında da görüşler
bildirmiştir. Ona göre, günün Kızıl Ordusu, görünüşe göre sevk, idare, yüksek talim ve
terbiyede çok kuvvetli değildir. Her ne kadar senaryo gereği manevralarda inisiyatif
alamadılarsa da, kısıtlı kalan hareket alanlarında gözlemlendiğince, Sovyet subaylarının
yaptığı hareket ve muharebeler, ellerinde teknolojik silahlar olmasına rağmen, çağın gerisinde
kalmaktadır.60 Son olarak raporun ilgili kısmında, Sovyet ordusunda ihtiyat birliklerinin
olmaması ile hava ve tank kuvvetlerine çok fazla güvenildiği şeklinde eleştiriler vardır.61
Kiev Hava Savunma Tatbikatı
2 Eylül 1934 günü, tatbikat programı, ağırlıklı olarak Kiev’de icra edilecek hava taarruzu
ve savunması konularına ayrılmıştır. O tarihlerde, Kiev’in en büyük otelinin çatısına 2 asma
kat çıkılarak gözlem ve tatbikatı idare kulesi inşa edilmiş, burada oluşturulan telefon hatları
sistemi ile de, hava savunma teşkilatı idare edilmiştir.62 Tatbikattaki hava kuvvetleri
temsilcilerimizden Yarbay Zeki Beyin raporundan anlaşıldığı üzere, Kiev kent merkezinin 100
km uzağına, kenti daire şeklinde çevreleyen radar kontrol istasyonları oluşturulmuş ve düşman
uçakları bunların üzerinden geçerken, Kiev Hava Savunma Komutanlığı ile savunma topçu
birliklerine haber verilmekte ve uçaklar daha merkeze yaklaşmadan imha edilmektedirler.
Dikkat çeken bir görüntü de, alarm düdükleri işitildikten sonra kent merkezinde görevliler (gaz
temizleyiciler ve itfaiyeciler) haricinde kimsenin kalmaması, insanların evlerine ya da
sığınaklara çekilmesi olmuştur. Düşman uçakları Kiev’e yaklaştıkları zaman, onları savunma
avcı uçakları karşılamış, yerden atılan top ve makineli tüfek desteğiyle icra edilen hava
savaşının sonunda savunma birlikleri, saldırgan uçakları yenmişlerdir. Bu arada düşman
uçaklarından atılan bombalar ile kentin bazı yerlerinde yangınlar çıkmış, bazı bölgeler ise gaz
saldırısına maruz kalmıştır. Bu bölgelere ilgili birimlerce hemen müdahale edilmiş, alevler
söndürülmüş ve gaz temizlenmiştir.
Hava karardıktan sonra da, aynı tatbikatın gece şekli icra edilmiş, kente ulaşmayı
başardığı farz edilen düşman uçakları, ışıldaklar vasıtası ile tespit edilmiş ve yine yer savunma
birimlerince imha edilmiştir. Uçakların ardına takılı olan tulumların vurulması vasıtası ile
57
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.34.
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.35.
59
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.37.
60
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.38.
61
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.39.
62
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.26-27.
58
Journal of History Studies
JHS
92
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
isabet durumlarının test edildiği manevrada, 1000 metre irtifadaki bir uçağın topçu tarafından 5
kez vurulduğu gözlemlenmiştir.63
Tatbikatın, Kiev hava savunma evresi, raporlardan okuduğumuz kadarı ile Türk heyetini
etkilemiştir. Yarbay Zeki Bey: “Kiev’de havaya karşı yapılan hava savunma taliminin
memleketimizde de, bilhassa tayyare kıtalarının bulunduğu yerlerde yapılmasının hem
masrafsız hem de faydalı olacağı kanaatindeyim” şeklinde düşünmektedir.64 Raporunda hem
Kiev hava savunma merkezi telefon irtibat ağının şemasını çizen, hem de radar istasyonlarının
krokisini oluşturan Tuğgeneral Muzaffer Bey ise metnin ilgili kısmında şunları yazmaktadır:
“Bizim ana çizgileri ile gördüğümüz bu işin, mütehassıslarımız tarafından mümkünse daha
yakından ve teferruata girilerek görülmesi ve kabil olduğu taktirde bizden birkaç kişiye böyle
bir merkezde kalarak staj yapmak fırsatının verilmesi çok faydalı olur fikrindeyim”. 65
Tatbikat Hakkında Değerlendirme Toplantısı ve Resmî Geçit
JHS
93
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
4 Eylül 1934 akşamı, askerî tatbikat sona ermiş, aynı akşam Jitomir tiyatro binasında
komuta heyeti tarafından bir değerlendirme toplantısı gerçekleştirilmiştir.66 Düzgünce
hazırlanmış büyük bir sahne ve haritanın önünde, ordu komutanının açılışı ile başlayan
toplantıda önce, Sovyet öncesi dönemin eleştirisi yapılmış, ardından mevcut sisteme övgüler
düzüldükten sonra, sözü Mareşal Voroşilov almıştır. “Tekniğimiz iyi olmasına rağmen, tabiye
ve sevk-i idarede geriyiz” sözleri ile başladığı konuşmasında, Türk subaylarının gözlemlediği
eksikliklere benzer eleştiriler getirmiş, aynı noktaları ise övmüştür. Voroşilov, konuşmasının
son bölümünde, konuk Türk heyetinden bahsetmiş, heyet üyelerinin isimlerini tek tek
söyledikten sonra, kendisinin Türkiye’ye gittiği zaman gördüğü hüsnü kabulden bahsetmiş 67,
başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, İsmet Paşa ve diğer Türk komutanlarını hürmetle
anmıştır. Türkiye’de kahraman bir millet ve ordu bulunduğunu belirten Sovyet mareşalinin
sözleri salonda bulunanlarca uzun süre alkışlanmıştır. Konuşmanın bitiminden sonra,
tiyatronun balkonundan, dışarıda biriken halka da küçük bir konuşma yapan mareşal, bu
nutkunda da Türk heyetinden bahsetmiş ve halk da, salondaki askerler gibi Türk heyetini
alkışlamıştır.68
Ertesi gün, tatbikata katılan birlikler büyük bir resmî geçit düzenlemiştir. Törene, Mareşal
Voroşilov ile birlikte katılan Fahrettin Paşa, 500 kişilik bir bandonun geçit süresince
çaldığından ve bunun harika bir manzara ortaya çıkarttığından bahsetmektedir.69 Törenin
izlenmesi için oluşturulan özel tribünde; Mareşal Voroşilov, Ukrayna İcra Komitesi Başkanı,
Budyönniy ve Dübavay’ın yanında sadece Fahrettin ve Muzaffer Paşalar davet edilmiştir.70
Geçit töreni sırasında, Türk heyetinden Muzaffer Paşa, geçen kuvvetlerin sayısını tutmaya
gayret etmiştir. Onun verdiği rakamlara göre törene: 66 zayıf piyade bölüğü, 189 adet otomobil
üzerinde makineli tüfek, 126 süvari makineli tüfeği, 120 adet top, 3-4ve 14.süvari orduları, 48
zırhlı otomobil, 58 küçük tank71, 145 karada giden ve suda yüzebilen tank, 127 tek toplu tank,
128 top ve makineli tüfekli tank, kamyonlara bindirilmiş 3 zayıf piyade taburu, kısmen
63
BCA, f.030.10.,y.46.293.5., 0.0.1934,s.2.
BCA, f.030.10.,y.46.293.5., 0.0.1934,s.2-3.
65
BCA, f.030.10.,y.46.293.3., 0.0.1934,s.26-29.
66
Taylan Sorgun, age., s.378.
67
Mareşal Voroşilov, Türkiye Cumhuriyetinin 10. Kuruluş yılı kutlamalarına davet edilen Sovyet heyetinin başkanı
sıfatıyla beraberinde kalabalık bir heyetle 26 Ekim 1933 tarihinde Ankara’ya gelmiştir. Raşid Tacibayev, Kızıl
Meydan’dan Taksim’e, Truva Yayınları, İstanbul 2004, s.100.
68
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.30-32.
69
Taylan Sorgun, age., s.378.
70
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.32.
71
Bu tanımlama, tek tüfekli tanklar için kullanılmıştır.
64
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
motorlu, kısmen kamyonlara bindirilmiş 1 ağır topçu taburu, benzin kamyonları ve gezici
tamirhaneler, sıhhiye teşkilatı, otolu köprü kurma ekipleri, 164 adet çeşitli tipte uçak
katılmıştır.72 Türk heyeti, geçit törenindeki disiplini yetersiz bulmuş, dikkat çekici yön olarak
ise canlılık ve çabukluğa vurgu yapmıştır.73
Geçit töreninden sonra, Mareşal Voroşilov ve Sovyet komutanları ile birlikte, trenle
Kiev’e giden Türk askerî heyeti, burada yoğun bir ilgiyle karşılanmıştır. Sokaklara dökülen
halk, özellikle Voroşilov’a büyük ilgi göstermiştir. Kiev tren garından itibaren halkın yoğun
ilgisine mazhar olan Voroşilov, aynı tarzda bir ilgiyi Türk heyetine de göstermiş ve arkalarda
kalan Türk heyetinin otomobilinin kendi aracını izlemesi emrini verdikten sonra, konvoy bu
şekilde yol almıştır.74Kiev’de, tribünleri halk tarafından doldurulmuş olan bir spor alanına
ulaşan konvoy, tezahüratlarla karşılanmış, burada çeşitli konuşmalar yapılmıştır.
Konuşmacılar, sık sık Türkiye ve Mustafa Kemal’den bahsetmişlerdir.75
Kiev’deki gündüz programından sonra, akşam Mareşal Voroşilov tarafından, Türk heyeti
için bir yemek düzenlenmiştir. Sovyet yüksek kumanda heyetinden pek çok kişinin bulunduğu
yemekte, Fahrettin ve Muzaffer Paşalar da çeşitli konuşmalar yapmışlardır.76 Tuğgeneral
Muzaffer Bey’in kayıtlarına göre, 14 uzun konuşmanın dinlendiği yemekte, 29 kez de Türk
İstiklâl Marşı ile Sovyet Marşı çalınarak Türk heyetine jest yapılmıştır.77
Yemek sırasında gözlemlerine devam eden Fahrettin Paşa, anılarında şunları
söylemektedir: “Din ve milliyet mefhumlarına ehemmiyet vermeyen Bolşeviklerin ordudaki
manevî kuvvetlerinin ne olacağını düşünürken bunun, geçit resminde gerek kendi birliklerini
takdim etmeleri, gerekse ziyafetlerde kişileri methederek gururlarını yükseltmeleri olduğunu
anladım”.78
Yemeğin ilerleyen saatlerinde, Moskova’dan gelen Kaganoviç topluluğa katılmış ve
yaptığı konuşmada, manevralara sadece Türkleri davet etmelerinin iyi komşuluk noktasında
çok önemli bir gösterge olduğunu söyledikten sonra, İstiklal Savaşının, Sovyet yardımı ile
kazanıldığından bahsetmiş ve bu Türk heyetinde soğuk duş etkisi yapmıştır. Kaganoviç’in
sözlerine cevap verme ihtiyacı duyan Fahrettin Paşa, sözlerine Rusça bilmemesine rağmen
öğrendiği “Tavariş”80sözü ile başlamış, kısa süre önce gerginleşen hava birden alkış ve “hurra”
sesleri ile dolmuş, ardından sözlerine devam eden Fahrettin Paşa, İstiklal Savaşında
Sovyetlerden alınan yardımı inkar etmediklerini, her vesile ile teşekkür ettiklerini fakat
Çanakkale’de eğer birkaç yüz bin Türk kanı akıtılmasaydı ve Avrupa devletlerinin Karadeniz’e
girmesi engellenmeseydi, bugün acaba hal ne olurdu hatırlatmasını yapmıştır. Daha Fahrettin
Paşa sözlerini tamamlamadan ayağa kalkan Kaganoviç, “doğru, çok doğru, bizim dostluğumuz
karşılıklı fedakârlık üzerine müessestir” diyerek kırdığı potu tamir etmiş ve ortalık yeniden
alkıştan yıkılmıştır.81Türk heyetinin Kiev’de geçirdiği güzel günün anısına, Mareşal Voroşilov,
JHS
94
79
72
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.5.
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.33.
74
Taylan Sorgun, age., s.378.
75
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.33.
76
Cumhuriyet, 5 Eylül 1934, s.3.
77
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.33.
78
Taylan Sorgun, age., s.379.
79
Fahrettin Paşa anılarında bu zatı Gaganoviç şeklinde zikretmektedir. Aynı zat Muzaffer Paşa’nın raporlarında
Kaganoviç adıyla anılmaktadır. Tam adı азарь Моисеевич а анович / Lazar Moiseyeviç Kaganoviç olup, 18931991 yılları arasında yaşamıştır. Neredeyse Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar yaşadığı için Yaşlı Bolşevik
olarak da anılır. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Lazar_Kaganovich (E.T.15 Şubat 2014).
80
Товарищ / Tavariş: Yoldaş.
81
Taylan Sorgun, age., s.379-380.
73
Journal of History Studies
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
Kızıl Ordunun bütün harekâtını gösterir pek çok fotoğrafı içeren bir albümü, İzmir
Belediyesine hediye etmiştir.82
Sovyet Hava Kuvvetleri
Çalışmanın önceki kısımlarında, Türk askerî heyetinin Moskova’daki uçak fabrikasını
ziyareti ve Kiev’de icra edilen hava savunma manevralarından bahsedilmişti. Şimdi ise,
tatbikat boyunca Türk subaylarınca yapılmış olan, Sovyet Hava Kuvvetleri ile ilgili
değerlendirmelere göz atılacaktır.
Tuğgeneral Muzaffer Beyin raporunda, tatbikata katılan Sovyet havacıları ile ilgili ilk
bilgi olumsuzdur. Muzaffer Bey, tatbikatın ilk günü, mavi kuvvetlere bağlı uçakların defalarca
geçiş yapmasına rağmen, karşı tarafa ait büyük süvari yığınlarını keşfedemediğini kaydetmiş,
ayrıca uçakların gayri ciddi uçtuklarından bahsederek, gereksiz biçimde alçak irtifadan
geçtiklerini ve manevralarla hiç ilgisi olmayan taklalar attıklarını yazmıştır.83
Muzaffer Paşa, tatbikatın ikinci günü, keşif uçaklarının yerden 15-50 metre kadar
yüksekten uçtuğu bilgisini verdikten sonra, bahsi geçen uçakların düşman kuvvetleri üzerine
saldırılar yaptığını yazmıştır. Sovyetler, “ansızın taarruz” adını verdikleri bu hücum tarzıyla,
düz arazide düşman topçularını etkisizleştiren bir usul geliştirmişlerdir ve Muzaffer Beyin
konu hakkında yazdıkları aynen şöyledir: “Anlayamadığım tabiye usulünün tetkiki lazımdır”.84
JHS
95
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Tatbikattaki hava oyunlarına, havacı subay gözü ile bakan Yarbay Zeki Beyin
değerlendirmesine göre, tatbikata kırmızı ve mavi kuvvetlerden çeşitli sınıflardan 40-50 kadar
uçak katılmıştır. Türk yarbaya göre, uçaklar sürekli alçaktan uçuş gerçekleştirmiş, hatta
neredeyse yerdeki kuvvetlere değecek kadar alçak uçtukları olmuştur. Zeki Beyin
değerlendirmesine göre, en yüksek uçan keşif uçağı bile 1000 metreden yukarı çıkmamıştır.
Konu ile ilgili değerlendirmelere, Zeki Beyin yazdığı raporla devam edecek olursak: “Manevra
devam ettiği 3 gün zarfında hava kıtaatının gerek talim ve terbiye ve gerekse teknik nokta-i
nazarından bir fevkaladelik görülmemiştir. Yalnız manevra devam ettiği günler, havanın
oldukça fena olmasına rağmen tayyare faaliyeti durmadan devam etmiştir. Manevra sonunda
yapılan resmî geçide, 160 kadar keşif ve av tayyaresi iştirak etmiştir ve yine geçit resminde
hava çok bozuk olmasına rağmen tayyareler oldukça muntazam geçmiştir. Yaptıkları
hareketler şayan-ı taktirdir”.85
Türk heyeti, ilerleyen günlerde, Sovyetler Birliğinin çeşitli kentlerine ziyaretlerde
bulunmuş ve askerî incelemeler gerçekleştirmiştir. Bu amaçla Harkov kentine de giden
heyetten havacılık konusunda rapor yazmış olan Yarbay Zeki Bey, burada ziyaret ettikleri bir
hava birliğinden bahsetmektedir. Birliğin başında 36 yaşında Korgeneral rütbesinde bir
komutan bulunmaktadır. Kariyerine süvari eri olarak başlayan bu generalin, Bolşevik
İhtilalinden sonra hava akademisine gönderilerek hem askerî sınıfı hem de rütbesi
değiştirilmiştir. Yarbay Zeki Bey, Sovyet hava gücündeki yöneticilerin çoğunluğunun bu
şekilde olduğunu vurgulamaktadır. Birliğin yönetim şeması ise, her biri 3 er uçaklı 3 takımdan
oluşan 2 bölüğün birleşmesi şeklindedir. Türk heyetinin ziyareti sırasında eskadril86 uçurulmuş
ve uçuş gösterisi yapılmıştır. Gerek Harkov’daki birliğin subaylarında ve gerekse diğer hava
birliklerindeki subayların göğüslerinde paraşütle atladıklarını gösteren alametler mevcuttur.
82
Hakimiyet-i Milliye, 5 Eylül 1934, s.1.
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.12.
84
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.16-17.
85
BCA, f.030.10.,y.46.293.5.,0.0.1934,s.2.
86
Fransızca Escadrille kelimesinden türetilmiş olan, “Hava müfrezesi”, “Filo” anlamına gelen sözcük.
83
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
Zeki Beye göre, diğer ordularda olduğu gibi, Sovyet ordusunda da paraşütle atlama zorunludur
ve bu zorunluluğun Türk ordusuna da getirilmesi faydalı olacaktır.87
Paraşüt konusu tatbikatın Jitomir’de gerçekleştirilen kısmında da gündeme gelmiştir.
Tuğgeneral Muzaffer Bey’in raporuna göre, Sovyetler paraşüte çok önem vermektedir ve
sadece askerler değil, gençler de sık sık paraşütle atlama çalışması yapmaktadırlar.
Jitomir’deki manevraların 2.safhasında, paraşütle düşman gerisine bir piyade birliği indirme
programı var olmasına rağmen, o günkü hava şartları uygulamanın gerçekleşmesine izin
vermemiştir. Yetkililer, Türk tuğgenerale yaptıkları açıklamada, büyük uçaklara bindirilmiş
askerlerin ve hatta ağır eşyaların, istenilen bir noktaya, düşman hatlarının gerisine indirilmesi
mümkün olmaktadır, bilgisini vermişlerdir. Sonuç cümlesinde Muzaffer Bey, fikir edinmek
için görülmesi gerektiğini fakat görülemediğinden bir fikir beyan edemeyeceğini
belirtmektedir.88
Tuğgeneral Muzaffer Beyin, Sovyet Hava Kuvvetlerini tatbikat ekseninde, sonuç
değerlendirmesi şu şekildedir: “Hava kuvvetleri ile yer kuvvetleri arasındaki irtibatın lüzumu
öğretilmiş ve emredilmiştir fakat iş icra noktasına geldiğinde bu kuvvetlerin birbiri ile telsiz
irtibatı kurduğu ya da bezler (flamalar) ile haberleştiği gözlemlenememiştir. Hava
kuvvetlerinin filo şeklindeki hareketleri mükemmeldir. Hava fotoğrafçılığı iyi değildir. Görev
olarak yaptırılmıştır ama sırf fotoğraf alındı densin diye uygulanmıştır. Hava bombardımanı
ise Sovyet hava gücünün en güvendiği noktalardan birisidir”.89
Sovyet Hava Kuvvetleri ile ilgili kısmı, kendisi de havacı olan Yarbay Zeki Beyin sonuç
değerlendirmesini aynen aktararak sonlandırmak istiyoruz: “Hulasa Harb-i Umumiden pek
yorgun çıkan Rus ordusunun, Çar hükümetinden devren miras aldığı tayyare zayii hiç
derecesinde iken, bugün diğer Avrupa milletlerinden geri dahi olsa büyük bir hava zayii
vücuda getirdikleri; tayyare, motor, paraşüt, tayyare yurdu aletleri, motor için gerekli olan
malzemenin memleketleri dahilinde yapıldığı görülmüştür. Bu gidişle birkaç sene sonra
noksan, geri olan hususatında tekamül ettirileceği mütalaasında olduğumu arz eylerim
efendim”.90
Sovyet Süvari Birlikleri ve Türk Subaylarının Gözlemleri
Gelişen savaş teknolojisi ile eski yılların en önemli savaş güçlerinden sayılan süvari
birlikleri, yavaş yavaş etkinliğini kaybetmeye başlamıştır. Buna rağmen, 1934 yılındaki
tatbikatta Sovyet ordusu, süvari güçlerini kullanmayı bırakmamış ve harekâta dahil edilmiştir.
Harekâtta, süvari birlikleri, kolordu şeklinde yer almış, iş birliği yaptıkları bir tank kolordusu
ve hava birlikleri ile beraber, karşı ordunun sınır savunmasını geçerek düşman topraklarını
işgal senaryosunu başarıyla uygulamışlardır.
Tatbikatta, Sovyet süvarileri hakkında 9 sayfalık bir rapor tutmuş olan Albay Cevdet Bey,
uygulanan savaş senaryosunda, Sovyet süvarilerinin tank desteği ile hızlı bir şekilde dağınık
halde bulunan sınır savunmalarını yarıp geçmesini süvari kuvvetleri için doğal bir durum
olarak görmüş fakat ardından bu birliklerin cephe savaşında düşmana taarruz ettirilmesi ve
çatışmayı kazandı olarak gösterilmesini askerî açıdan eleştirmiştir. Cevdet Beye göre, günün
87
BCA, f.030.10.,y.46.293.5.,0.0.1934,s.3.
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.25.
89
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.39.
90
BCA, f.030.10.,y.46.293.5.,0.0.1934,s.3.
88
Journal of History Studies
JHS
96
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
ateşli silahları karşısında bu tarz bir saldırıda süvari güçlerinin etkin olabilmesi mümkün
değildir.91
Albay Cevdet Bey, sadece uygulanan tatbikat senaryosunu değil, aynı zamanda Sovyet
süvarilerinin teşkilat yapısını da gözlemlemiş ve eleştirmiştir. Sovyet süvari birlikleri,
doğrudan merkez komutanlığına bağlı 4 süvari alayı, 2 topçu taburu, istihkam ve muharebe
bölükleri, gaz müfrezesi, tank ve zırhlı otomobillerden oluşan zırhlı bir taburdan oluşmaktadır.
Cevdet Beye göre, doğrudan merkeze bağlı olan süvari alaylarının livalara bölünmemiş olması,
emir - komuta zincirinin yayılmasında sıkıntılar oluşturmakta, bu sebepten dolayı da Sovyet
Süvarileri geniş alana yayılamadan toplu halde durmak zorunda kalmaktadır.92 Süvarilerin
toplu halde kalmaları askerî açıdan sakıncalı olsa da, Rus milletinin geninde olan orman,
bataklık ve nehir yatağına uyum sistematiği93 bir kez daha ortaya çıkmış, geniş raporunda
zaman zaman süvarilere de vurgu yapan Tuğgeneral Muzaffer Bey ise bu kuvvetlerin ormanlık
alanlarda çok iyi gizlendiklerini belirtmiştir.94
JHS
97
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Sovyet Süvarileri, ağır makineli tüfeklerini, 4 atın çektiği arabalarda taşımaktadırlar ve
makineli tüfekler at arabasının üzerinde kendi müstakil küçük tekerlerinin üzerinde
durmaktadırlar. Türk albayı, Sovyet coğrafyasının bu tür bir taşımaya, Kafkasya hariç, elverişli
olduğunu; Türkiye’nin ise sadece Trakya bölgesinde 4 atla araba çekiminin mümkün
olabileceğinden bahisle, ağır makineli tüfeğin müstakil tekerleri üzerinde durmasının güzel bir
fikir olduğunu vurgulamış ve Türk ordusunda tatbikinin denenmesini tavsiye etmiştir. Bu
uygulama ile ağır makinelilerin hareket ve taşıma kabiliyeti artmakta olup, albayın endişesi,
sarsıntı dolayısıyla oluşacak isabet eksikliği üzerine yoğunlaşmıştır.95
Türk askerî heyetinin seçiminde gerçekleştirilen aşamaları bilmiyoruz fakat görülen o ki,
tatbikata giden subaylar konularında bir hayli uzman ve olaylara geniş açıdan bakan kişilerdir.
Albay Cevdet Beyin Sovyet atları konusundaki metnini aynen alarak bu konuda küçük bir
örnek vermeyi çalışmanın bu noktasında uygun görmekteyiz: “Rus atları iri yapılı ve kafaları
fazla büyükçe, fakat sağlam ve kuvvetlidirler. Efradın atları iyi kanlı olmadıklarından Macar
ve Fransız ordu atlarından süratçe daha geri görünüyorsa da zabitan altında Arap ve İngiliz
kanı karışık seri ve canlı atlar vardır. Maamafih efrat atları daha iyi bakımlı, semiz ve idmanlı
olmaları sayesinde diğer noksanlarını telafi etmekte olup iyi bir asker atı denecek
vaziyettedirler. Fırkadaki bütün atlar aynı kabiliyette olup, aralarında nispetsiz derecede küçük
ve kuvvetsiz atlar görülmemektedir. Hassaten umumiyetle araba atları nazarı dikkati celp
edecek derecede bakımlı ve kuvvetlidirler”.96 Sovyet atlarının kuvveti ve süvarisinin
dayanıklılığı ile ilgili bir başka örneği de Tuğgeneral Muzaffer Beyin değerlendirmelerinde
görmekteyiz. Bu generalin gözlemlerine göre, uzun yürüyüşlerden sonra bile, ne insanlar ve ne
de hayvanlarda yorgunluk belirtileri görülmektedir. Manevraların sonunda Sovyet yetkililerin
ifadelerine göre, süvari kuvvetlerinden sadece 12 asker hastalanmış ve 7 hayvan
yaralanmıştır.97
Sovyet süvarilerinin koşum takımları, diğer teçhizatları ve askerlerin silah vb.
donanımları da Albay Cevdet Bey tarafından incelemeye tabii tutulmuştur. Sovyet koşum
takımlarını, eyerlerini ve örtü sistemlerini ayrıntılı şekilde anlatan Türk subayı, Türk
91
BCA, f.030.10.,y.46.293.4.,0.0.1934,s.2.
BCA, f.030.10.,y.46.293.4.,0.0.1934,s.3.
93
Ayrıntılı bilgi için bkz. George Vernadsky, Rusya Tarihi,Çev:Doğukan Mızrak – Egemen Ç. Mızrak, Selenge
Yayınları, İstanbul 2009, s.21-25.
94
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.11.
95
BCA, f.030.10.,y.46.293.4.,0.0.1934,s.4.
96
BCA, f.030.10.,y.46.293.4.,0.0.1934,s.5.
97
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.23.
92
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
ordusunda kullanılan velenseler98 ile Sovyet örtü sistemini kıyasladıktan sonra, özellikle
yağışlı havalarda Türk atlarına zarar veren velenselerden, Sovyetlerin kullandığı yağmur suyu
tutmayan muşamba altlıklı örtü sistemine geçilmesini önermiştir. At üzerinde taşınan eşyanın
büyük kısmını arka tarafında taşıyan Türk süvarilerinin aksine, eşyayı atın ön, arka ve
yanlarına eşit dağıtan ve böylece atların yürüyüşünü kolaylaştıran Sovyet süvarilerinin
sistemini de beğenen Cevdet Bey, Sovyetlerin at üzerinde taşıdığı malzemenin toplam
ağırlığının da Türk süvarilerinden az olduğunu gözlemlemiştir.99İlgili kısımda at üzerinde
seyreden bir Sovyet süvarisinin askeri donanımını da inceleyen Türk subayı, bu noktada
uluslararası standartların dışında bir oluşumdan bahsetmemiştir.100
Diğer taraftan, Albay Cevdet Bey, Sovyet süvarilerinin at üzerindeki duruşlarını, saf
halinde hareketlerini ve kılıç tutuşlarını muntazam bulmamaktadır. Buna rağmen, kılıç
vuruşlarındaki güç ve sonuç dengesi, süvari askerlerinin atılganlığı ve çevikliği Türk albayının
beğendiği kısımlardır. Raporun ilerleyen kısımlarında ise, Sovyet süvarilerinin dağınık hareket
yerine sürekli toplu halde bulunma eğilimi çeşitli örnekler verilerek eleştirilmiştir.101
Son olarak, Sovyet süvari birlikleri hakkında, Tuğgeneral Muzaffer Beyin
değerlendirmelerine göz atalım: Sovyetler, geleneksel Rus süvari saldırı tekniğinden
vazgeçmemişler ve atalarında da adet olduğu üzere, düşman topraklarına kalabalık süvari
kuvvetleri ile saldırma geleneğini devam ettirmektedirler.102 Albay Cevdet Bey, raporunu şu
cümleler ile sonlandırmaktadır: “Gördüğümüz gibi mütemadiyen çalışan Rus ordusunun az
zamanda bu noksanlarını da ikmal edeceği muhakkak görülmektedir ki bu taktirde; sair
hasseleri mükemmel olan ve bilhassa canlı bir ruh taşımakta olan, at, ıslahı ve teçhizatı da
mükemmel bulunan Kızıl Ordu süvarilerinin yakın bir atide çok daha kuvvetleneceğine şüphe
yoktur”.103 Türk generalinin, Sovyet Kızıl Ordusunun geleceğiyle ilgili tahmini doğru çıkmış,
aradan daha 10 yıl bile geçmeden, Sovyet kuvvetleri, İkinci Dünya Savaşında önemli başarılar
elde etmişlerdir.
Bu arada 7 Eylül 1934 tarihli Türk basınında, Fahrettin Paşanın, Sovyet Kızıl Ordusu
hakkında yaptığı bir beyanat yayınlanmıştır: “Bu tatbikat esnasında Kızıl Orduyu kudretli ve
teknik itibarıyla kuvvetli gördük. İyi işleyen birçok tayyarenin müşterek hareketlerini ve keza
kıtaatın faaliyetlerini tetkik ettik. Böyle bir kütleyi harp teknik vasıtası ile idare etmek kolay
değildir. İnce bir fikir, soğukkanlılık, iyi teknik malumata ihtiyaç vardır. Bu tatbikatı
gördükten sonra, Kızıl Ordunun bütün bu meziyetlere malik bulunduğuna kani oldum. Kızıl
Ordu bir harp vukuu halinde, vazifesini parlak bir suretle ifaya muktedir olduğunu
gösterecektir”.104
98
Velense: Yüzü uzun tüylü, kalın ve ağır battaniye. Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2006,
s.2085.
99
Albay Cevdet Bey, bu ağırlıkları tartma imkânı bulamadığını fakat gözle yaptığı değerlendirmelerde böyle bir
kanaate vardığını belirtmektir.
100
BCA, f.030.10.,y.46.293.4.,0.0.1934,s.5-7.
101
BCA, f.030.10.,y.46.293.4.,0.0.1934,s.8-9.
102
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.36.
103
BCA, f.030.10.,y.46.293.4.,0.0.1934,s.9.
104
Cumhuriyet, 7 Eylül 1934, s.1-3.
Journal of History Studies
JHS
98
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
Türk Askerî Heyetinin Harkov (Kharkov) ve Dnipropetrovks Bölgelerine Gezisi
Türk askerî heyeti, 6 Eylül 1934 tarihinde Kiev’de bir takım incelemeler yaptıktan sonra,
Harkov105 kentine doğru trenle yola çıkmıştır. Harkov da, birtakım askerî tesisleri gezen Türk
heyeti, havaalanı ve köylerde de çeşitli incelemeler yapmıştır.106
Türk heyetinin, Harkov ziyareti, Türk basınına da yansımıştır. Askerî heyet kente
geldiğinde, Türk ve Sovyet bayrakları ile süslenmiş olan istasyonda askerî ve sivil yetkililerce
bir tören düzenlendiği, Harkov Traktör Fabrikası, orduevi ve havaalanının gezildiği, Türk
heyeti şerefine bir hava gösterisi yapıldığı ve akşam Harkov Garnizon Komutanı tarafından
heyetin ağırlandığı yazılmıştır.107
Harkov da orduevini de ziyaret eden Türk heyeti, burasının yalnızca otel ya da lokanta
olarak kullanılmadığını gözlemlemiştir. Orduevlerinin dizaynı, subaylar ve ailelerini misafir
etmenin yanı sıra, bu kişilerin her türlü bilgiye ulaşmasını sağlamak üzere oluşturulmuştur.
Harkov ordu evini oluşturan kısımlar: Atış salonu, topçu salonu, piyade salonu, kimya salonu,
sağlık salonu, levazım salonu, aile terbiye salonu, çocuk terbiye salonu, satranç salonu, bilardo
salonu, kütüphane, lokanta ve yatakhanedir. 350 kişinin görev yaptığı bu kurumda, subay aile
ve çocuklarını rahat ettirmek ve Sovyet siyasi akidelerini öğretmek için hiçbir masraftan
kaçınılmamıştır.108
JHS
99
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Türk askerî heyeti, Harkov da bulunduğu günlerde, Türk basınında Fransa’nın eski
Maliye Bakanı M.G.Bonnet’nin, Sovyetler Birliği seyahati ve Sovyet Kızıl Ordusu ile ilgili
izlenimlerini aktaran bir haber yayınlanmıştır. Sovyet kara, deniz ve hava kuvvetleri hakkında
rakamsal bilgilerin de verildiği yazıda, Bonnet’nin genel görüşü, Sovyet ordusunun giderek
güçlendiği ve teknolojik gelişmelere adapte olduğu yönündedir.109
Türk uzmanların Harkov da ziyaret ettikleri yerlerden birisi de, 1879 yılında ilk olarak
lokomotif fabrikası olarak kurulan, ardından dizel motorları da üretmeye başlayan ve son
olarak da tank fabrikasına dönüştürülen askerî tesistir. 2500 mühendis ve uzman ile 25.000
işçinin görev yaptığı bu fabrikada 3 tip tank üretilmektedir.110Bir kısmı anfibi (karada ve suda
hareket edebilen) özelliği de olan bu tanklar, 60 mermi yükü ile 3 mürettebattan
oluşmaktadırlar. Saatte 90 km sürate çıkabilen tankların, hareket hızları ile muharebe hızlarını
kıyaslayan Türk subayları, 30 km üzerindeki hızlarda tankların atışlarının sağlıklı olmadığı ve
isabet kaydedemediğini gözlemlemiş ve tankların muharebe hızını 30 km olarak raporlarına
not düşmüşlerdir. Aynı raporda, tankların cepheye nakilleri için herhangi bir demiryoluna
ihtiyaçları olmadığı ve yüzlerce kilometreyi kendi başlarına aşabildikleri de belirtilmiştir.111
Tankların gelişmekte olan askerî teknolojideki önemini bilen Türk subaylar, kendilerine
gösterilen tanklarla ilgili bazı eksik noktaları da tespit etmişlerdir. Bunların başında, tankların
atış alanının darlığı gelmektedir. Top namlusu sağa sola yeterince çevrilemeyen tanklar, sadece
önlerine ateş edebilmekte, dolayısıyla bunu yaparken de ölü noktalar oluşturmaktadır. Bu
konuyu sordukları Sovyet uzmanların, önce sustuklarını, sonra ise durumu kabul ettiklerini ve
bu mesafenin 50-100 metre aralığında olduğunu söylediklerini raporlarına ekleyen Türk
subayları, tankların bir diğer eksikliği olarak topçu rolünü üstlenememesinden
105
Rusça adı арьков olan kent, günümüzde Ukrayna sınırları içerisinde olup, kentin Ukraynaca transkripsiyonu
арк в şeklindedir.
106
Taylan Sorgun, age., s.380.
107
Hakimiyet-i Milliye, 9 Eylül 1934, s.3.
108
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.48-49.
109
Cumhuriyet, 10 Eylül 1934, s.3.
110
Üretilen tanklar; makineli tüfekli, toplu ve hem makineli tüfek hem de toplu olarak 3 çeşittir.
111
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.39-40.
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
bahsetmektedirler.112Topçu sınıfının desteği olmadan fazla ilerleyemeyecek bir oluşum
intibaını veren Sovyet tankları, özellikle açık arazide ilgili desteği almadıkları taktirde, kısa
sürede etkisiz hale gelmeye mahkumdur. Topçu desteği ile ilerleyen tankların dahi, yürüyüş
esnasında yan ve arka kısımlarının takip eden tanklarca kontrol edilmesi gerekmektedir yoksa
buralarda oluşan kör noktalar vasıtası ile yere yuvalanacak düşman birlikleri yan ve arkalardan
tankları çok kısa sürede etkisiz hale getirebileceklerdir. Raporun ilgili kısmının sonunda,
Muzaffer Bey, tankların nasıl yürümesi gerektiği konusunda kendi görüşünü belirten bir kroki
çizerek düşüncelerini aktarmıştır.113
Ziyaret programını tamamlayan Türk askerî heyeti, Harkov’dan ayrılmıştır114. Heyet,
kentten ayrılırken düzenlenen törene, kentin sivil ve askerî erkânı katılmış ve Fahrettin Paşa,
şu konuşmayı icra etmiştir: “Zevki işinde bulan, daima neşeli bir halk gördük. Sovyet
Rusya’da bütün millet çalışıyor. İşi ve vazifesini seven bir millet hiçbir zaman mağlup
olmayacaktır. Gerek ordu erkanı ve gerek mahallî memurlar ve halk tarafından bize çok
samimi bir kabul gösterildi. Samimi minnettarlığımızı bildiririz”.115
Harkov’dan sonra, güney batı istikametinde yol olan heyet, Dinyeper Nehri kıyısında
Dnipropetrovsk kentine gelmiştir.116Fahrettin Paşa anılarında, bölgede büyük barajı, elektrik
merkezini, demir çelik fabrikalarını ve çiftlikleri gezdiklerini yazmaktadır. Paşa, barajı
yapanların yabancı mühendisler olduğunu ama başlarında basit görünümlü bir Rus’un
olduğundan bahsetmektedir.117
Dnipropetrovsk bölgesi gezisi hakkında raporunda tek sayfalık bilgi veren Muzaffer Paşa
da, bölgenin bir üretim merkezi olduğundan, nehrin yer yer düzenlenerek ulaşıma uygun hale
getirildiğinden ve gördükleri çeşitli üretim tesislerinden ana hatlarıyla bahsetmiştir.118 Türk
heyetinin bölgeyi ziyareti Türk basınında, az da olsa, kendine yer bulmuş ve heyetin özellikle
Zaparoje119 bölgesine ve buradaki elektrik santraline yaptığı gezi haberi verilmiştir.120Aynı
tarihte, Türk basınında Fransız eski maliye bakanı Bonnet’nin, Sovyet ordusu hakkındaki
anıları da yayınlanmaya devam etmiştir.121
Türk Askerî Heyet Raporlarında Sovyet Ordusunun Geliştirdiği Yenilikler
Sovyet ordusunun, kendisini geliştirmek çabası ile ortaya çıkardığı bazı yenilikler, Türk
heyetinin ziyareti sırasında gösterilmiş ve bu çalışmalar, bahsi geçen heyetin raporlarının
çeşitli kısımlarına yansımıştır.
Sovyet ordusunun üzerinde çalıştığı ve ordu içerisinde bile tüm birimlerine açık etmediği
bir birliğin görevi, piyadeleri su altından yürütmek ve nehirleri tabanından geçirmektir.
112
Türk subaylarına göre, hareket halinde iken etkili bir atış yapamayan tanklar, aynı zamanda donanımları gereği
topçu sınıfının işlevini üstlenemeyecek durumdadır. Açık arazide topçu rolünü oynamaya kalkacak tanklar, kısa
sürede karşı güçlerce etkisiz hale getirilecektir.
113
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.41-42.
114
Heyetin Harkov’dan ayrılış tarihi hakkında raporlarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Türk basınının
olayları 1-2 gün geriden izlediği düşünülürse, bahsi geçen tarih 9 ya da 10 Eylül 1934 olmalıdır.
115
Hakimiyet-i Milliye, 11 Eylül 1934, s.1.
116
Dnipropetrovsk kenti ve civarı günümüzde Ukrayna’nın en önemli sanayi ve üretim merkezlerinden birisidir.
Kentin adı Rusça непропетровск, Ukraynaca н пропетровськ şeklinde telaffuz edilmektedir.
117
Taylan Sorgun, age., s.380.
118
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.44.
119
Türk gazetelerinde ziyaret edilen kentin adı Zaporjiye şeklinde yazılmıştır. Kentin Rusça aslı апоро ье olup,
Türkçeye en uygun transkripsiyonu Zaporoje şeklindedir. Kentin adı bugün Ukraynaca апор
я şeklinde de
telaffuz edilmektedir.
120
Hakimiyet-i Milliye, 12 Eylül 1934, s.1.
121
Cumhuriyet, 12 Eylül 1934, s.5.
Journal of History Studies
JHS
100
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
Tatbikat esnasında oluşturulmuş özel birlikler, giydikleri farklı kıyafetler ile manga şeklinde
20 metrelik bir dereyi geçmişler ve karşıda konuşlanmış düşmana saldırmışlardır. Türk
gözlemciler, geçişin hem önlerinde, hem de 200 metre ileride farklı mangalarca
gerçekleştirildiğini, su altından görünmeden başarı ile geçen askerlerin hayli yorgun
göründüğünü, ekipmanlarının ve özellikle de silahlarının ıslak olduğunu, bu birliğin tahminen
deneme aşamasında bulunduğunu fakat kısa sürede, özellikle kıyı savunma ve taarruz
konularında, tankların da katılımıyla öne çıkabileceklerini yazmışlardır.122
Tatbikat gözlem ve Sovyet gezisi raporlarını incelemeye devam ettiğimizde, Sovyetler
Birliğinin, kuzey denizleri ile güney denizlerini kanallar vasıtası ile bağlama girişimlerinin
olduğu ortaya çıkmaktadır. Türk gözlemcilere göre, kuzeyden güneye açılacak kanallar ile
önce Moskova kuzey denizine, ardından Don-Volga kanalları ile de tüm kuzey Rus denizleri
güneye, Hazar ve Karadeniz’e bağlanacaktır.
Türk heyeti, çeşitli temaslarında, Sovyet yetkililerin “yakında Yavuz Moskova’ya gelir”
vurgusu yaptıklarını fakat verdikleri kanal ölçüleri ile bu tür bir seyahatin mümkün olmadığını
belirtmekte, metnin devamında ise, o dönemde sadece Odesa bölgesindeki plajlardan
yararlanan Sovyet halkının güney sularına duyduğu özlemin çok belli olduğunu ve gelecek
zaman diliminde gerçekleşmesi muhtemel kanal projesi ile kuzey donanmasını Karadeniz’e
hızlıca indiriverecek bir Sovyetler Birliğinin, Türkiye için ne tür bir komşu olacağının iyi
düşünülmesi ve ona göre önlemler alınması gerektiğinin altı çizilmektedir.123
Sovyet Ordusunun Yapısı
JHS
101
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Türk askerî heyeti, raporlarında, Sovyet ordusunun yapısı hakkında da çeşitli gözlemlerde
bulunmuştur. Türk subaylarına göre; çarlık zamanında binbaşı ve üst rütbede bulunan Sovyet
subayları, mevcut ordunun ancak % 1’ini, eski orduda daha alt rütbede bulunan subaylar ise,
mevcut ordunun % 5-10’unu oluşturmaktadır. Kızıl Ordu, daha çok rejimin yeni yetiştirdiği
insanlardan oluşmaktadır ve bu kumanda heyetinden köklü ve yüksek bir netice beklemek
yanlıştır. Birbirine bir hayli uyumsuz kitlelerin subay olarak yetiştirilmesi ve kumanda
heyetinin oluşturulması için Sovyet yetkililer oldukça asabi davranmaktadırlar.124
Bu genel eleştirilerden sonra, Türk subayları, Sovyet Kızıl Ordusunun yapısı hakkında
düşüncelerini paylaşmaya devam etmişlerdir. İhtilal125 kumandanları tarafından idare edilen ve
1934 yılı itibarıyla, yüksek sevk, idare ile talim-terbiyeden uzak olan Sovyet ordusunun, 10
yılda gerçekleştirdiği eser, takdire şayandır. Teşkilat, teçhizat, disiplin, canlılık, küçük talim
terbiye, ihtisas okullarındaki çalışmalar, teknoloji konularında iyi sonuçlar almışlardır.
Çalışmaları o kadar kuvvetlidir ki, eğer Sovyet Kızıl Ordusu bir süre savaşmadan gelişimini
devam ettirebilirse, kısa bir süre sonra, düşmanlarına isteklerini kabul ettiren bir ordu haline
gelecektir.126Bu şekilde yapılanan Sovyet Kızıl Ordusunda, rütbeliler, takım komutanından
ordu komutanına kadar askerlerle iç içedirler. Orta düzeyde yetişmiş olan bu kişiler, teşrifatta
da pek önemsenmemektedirler.127 Alt rütbedeki subayların bilgisi fena olmayıp, sorulduğunda
muharebe içerisindeki rolünü ifade etme kabiliyetine sahiptir ve malzemelerini daima yanında
taşıma disiplinine ulaşmıştır.128
122
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.24-25.
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.43.
124
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.37.
125
1917 yılında geçekleştirilen Menşevik ve Bolşevik ihtilalleri kastedilmektedir.
126
Tuğgeneral Muzaffer Bey’in raporunda, altını kalemle çizmiş halde belirttiği tespitin ne kadar doğru olduğunu,
özellikle İkinci Dünya Savaşındaki Sovyet ordusunun başarıları göz önüne sermiştir.
127
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.38.
128
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.23.
123
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
Sovyet ordusunun komuta heyetinin başında Mareşal Voroşilov bulunmaktadır ve halk
tarafından çok sevilmektedir.129Voroşilov aynı zamanda siyasi komiser olarak da ordunun
başındadır. Siyasi şubenin şefi, Damarkin adlı bir generaldir. Türk heyetinin görüşme fırsatı
bulamadığı Damarkin için, Kızıl Ordunun maneviyat ve siyasi terbiye müdürü tabiri raporlarda
kullanılmıştır. Türk subayları, çift başlı ordu yönetiminin mahzurlu olduğunu ve yapısının
değiştirildiğini, siyasi komiserlerin de özel yetiştirilmiş zeki ve yetenekli kişiler olduğunu
belirtmektedirler.130
Sovyet Kızıl Ordusunun yapısını oluşturan önemli noktalardan birisi de, kıtalarda,
müesseselerde ve gemilerde oluşturulmuş olan Lenin köşeleridir. Bu köşelerde dinlenme,
okuma, hobi ve ufak spor faaliyetleri için gerekli ekipmanlara ulaşma şansını yakalayan asker
ve subaylar, genellikle dinlenme zamanlarını buralarda geçirmektedirler. Bu köşelerin
duvarlarında, birlik üyelerinin aldıkları puanlar listeler halinde asılmakta, ayrıca Sovyet ihtilali
ve Sovyet sistemi hakkında çeşitli bilgilendirme (propaganda) sayfalarına da
ulaşılabilmektedir.131
Sovyet Kızıl Ordusu, ihtilalden sonra önemli bir dönüşüm yaşamıştır. Çarlık ordusunda
görev almış olan subaylar da dahil olmak üzere tüm askeri kadro, harp okulu ve askerî
akademi eğitiminden geçirilmişlerdir. Bunlardan başarısız olanlar özellikle işaretlenmiş ve
savaş zamanı önemli görevleri almamak üzere listelenmişlerdir.132 Dikkat çeken önemli bir
ayrıntı, ihtilalde üstün hizmet gösteren bazı kişilerin, akademi eğitiminde başarısız olduktan
sonra, ihtilal döneminde ulaştıkları rütbelerin muhafaza edildiği fakat daha fazla
yükseltilmeyip, önemli görevlere de atanmadıklarının gözlenmesidir. Akademi eğitiminde
başarılı olan subaylar ise, 9 ay ile 1 yıl arasında değişen bir süre için Almanya’ya staja
gönderilmektedirler. Alaylarda emir subaylığı pozisyonuna getirilecek kişilerin mutlaka
akademi eğitimi almış olması zorunluluğu olsa da, bunun tüm alaylarda uygulanmadığı
görülmektedir.133
Kıdemden ziyade ehliyetin ön planda olduğu Kızıl Orduda, başarılı olan gençlerin kısa
zamanda ilerlediği ve çok genç yaşta üst rütbelere ulaştıkları görülmektedir. Zaman zaman üst
rütbeli komutanların daha alt pozisyonlara atandıkları da görülmekte, sicil düzenlemelerinde
de rakamsal veriler öne çıkmaktadır. Örneğin “kaç başarılı denetleme geçirdi, verilen
görevlerin ne kadarında başarılı oldu” gibi.134
Muzaffer Paşa, raporunun son kısmında, Sovyetler Birliğinde geçirdiği süre zarfında
gözlemlediği bazı durumları aktarmıştır. Askerî konularla ilgili olmamakla birlikte, gözlem
gücü yüksek bir kurmayın deneyimlerini burada aktarmak yerinde olacaktır. Muzaffer Paşaya
göre; Sovyetler Birliğinde halk birbirinden korkmaktadır. Halktan izole edilmiş olan ve başta
getirilen prensiplerden ayrılıp, zengin hayatı yaşayan bir azınlık, 160 milyonluk halka baskı
yapmaktadır. Herkesin birbirinden korktuğu her hareketlerinden sezilmekte, her konuşma
görevliler tarafından kayda alınmaktadır. Sadece en üst makamdakiler bu gözetimden muaftır.
129
Türk askeri heyet raporunda Mareşal Voroşilov hakkında dikkat çekici değerlendirmeler mevcuttur. Mareşalin,
Sovyet ihtilali sürecinde nasıl yükseldiği bilgisinin dışında, başkalarından dinlediği bilgileri süsleyerek diğerlerine
aktarma yetisi, halk içerisinde boy göstermesi, popülaritesi, askeri yetenekleri vb. kişisel özelliklerine vurgu
yapılmıştır. İlerleyen kısımlarda Gürcü asıllı Stalin ile, Rus olan Voroşilov’un ülkenin en güçlü 2 figürü olduğu, bu
2 güçlü karakterin de aralarında gizliden gizliye bir nüfuz mücadelesi bulunduğu hipotezi ortaya atılmıştır.
130
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.45-47.
131
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.48.
132
Eğitim alanların işaretlenmesi hakkındaki bilgi ve bu kişilerin önemli görevleri alamayacakları yargısı, Türk
uzmanın raporda geçen yorum / bildirimidir.
133
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.49.
134
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.50.
Journal of History Studies
JHS
102
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
Çarlık döneminden kalan büyük mirası reddetmemiş olan Sovyetler, bunun üzerine yeni şeyler
koyarak geliştirmeye gayret etmektedir. Çarlık zamanından kalan tüm kurumlardaki uzmanlar
yerlerinde bırakılmış, yalnızca ordu tamamen tasfiye edilmiştir. Ordunun Rus-Japon Savaşı ve
Birinci Dünya Savaşında ortaya çıkan zaafları giderilmeye çalışılmıştır. Ordunun gelişimine
önem verilmektedir. Sovyetler, tarihten ibret almış ve geleceğe dönük dersler çıkartmışlardır.
Ekonomi alanında çeşitli düzenlemelerin göze çarptığı ülkede, kadın-erkek herkes bir işle
uğraşmakta, genel seviyenin yükseltilmesine çalışılmaktadır. Devletçe oluşturulan köy ve
üretim çiftliklerinde halk düzenli bir şekilde çalıştırılmakta, eskiden soylular, toprak sahipleri
ve hanedan ailesine giden ürünler, artık tamamıyla hükümete verilmektedir. Köylünün 1 evi ve
önünde 1 hektar arazisi olup, 1 inek besleme izni vardır. Köylünün tek müşterisi hükümettir.
Kentlerde ise insanlar her tür işte çalışmakta, devletin verdiği evlerde yaşamakta, parklarda,
kütüphanelerde, sinema ve tiyatrolarda vakit geçirmektedirler. Sovyetler Birliğinde herkesin
bir işi olup, boş oturan kimse yoktur. İhtilalden en çok etkilenenler; kadınlardır. Kentlerdeki
kadınlar kötü giyinmektedir. Köylerde ise çok fakirdirler. Aileler iş yoğunluğundan dolayı
görüşememektedirler. Sadece üst yönetim normal aile hayatına sahiptir. Model olarak yapılan
kentler ve yaşam alanları gayet modern ve yaşanabilir durumda iken, kalan yerler oldukça kötü
koşullardadır. Sovyet yetkililerin çok övünmek, övünürken çok söylemek gibi bir adetleri
vardır. Yabancılardan takdir beklemekte ve bunu duyduklarında da çocuklar gibi
sevinmektedirler.135
Türk Askerî Heyeti Dönüş Yolunda
JHS
103
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Dniprepetrovsk bölgesindeki incelemelerini tamamlayan Türk askerî heyeti, artık dönüş
yolculuğuna başlamıştır. Trenle, Kırım yarımadasına doğru yola çıkan heyet, Sivastopol
kentine ulaşmıştır.136Sivastopol’de, Sovyetlerin Karadeniz Filosu ziyaret eden heyet, çeşitli
incelemeler yaptıktan sonra, filo komutanının verdiği davete katılmış ve karşılıklı dostça
nutuklar atılmıştır.137
Türk heyeti, Kırımdan trenle Odesa’ya geçmiştir. Burada garnizon komutanı Fesenko ve
mülkî idare amirlerince karşılanan heyetin onuruna akşam ziyafet verilmiştir.138 Odesa’da
şiddetli soğuk algınlığından rahatsızlanan Fahrettin Paşa, Sovyet doktorlarca tedavi
edilmiştir.139 13 Eylül 1934 tarihinde geniş katılımlı bir uğurlama töreni ile yolcu edilen heyet,
Çiçerin vapuruyla İstanbul’a doğru yola çıkmıştır.140 Odesa’dan ayrılmadan önce, TASS
Ajansına141 bir beyanat veren Fahrettin Paşa: “Memleketinizde geçirdiğimiz 20 gün üzerimizde
iyi intibalar bırakmıştır. Bizi daima ihata etmiş olan dostluk hissiyatı insanın kendi
memleketinde hissedilen inhitata tamamen kıyas edilebilir. Memleketinizin ziraati ve büyük
ziraat tekniği ile müheccez olan köylülerin çalışması üzerimde istisnai intibalar hasıl etmiştir.
Fabrikalarda iş kaynıyor. Bütün memleketin büyük adamlarla mesut bir hayata doğru
yürüdüğünden eminiz. Bu saadet bütün milletin saadet ve sevincidir. Memleketinizi terk
ederken millete, onu idare edenlere, kudretli Kızıl Orduya ve onun şefi Voroşilov’a, burada
135
BCA, f.030.10.,y.46.293.3.,0.0.1934,s.57-61.
Taylan Sorgun, age., s.380.
137
Son Posta, 13 Eylül 1934, s.3.
138
Hakimiyet-i Milliye, 14 Eylül 1934, s.1.
139
Taylan Sorgun, age., s.380.
140
Son Posta, 15 Eylül 1934, s.3.
141
TASS: Теле рафное а ентство Советско о Союза / Sovyet Telgraf Ajansı. 25 Temmuz 1925 yılında kurulan
Ajans, Sovyetler Birliği bünyesindeki tüm gazete, televizyon ve radyo haberlerini toplayıp yayan ana mercidir.
Ayrıntılı bilgi için bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Telegraph_Agency_of_the_Soviet_Union (E.T. 7 Temmuz
2014).
136
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
bize gösterilen hüsnü kabulden ve şahidi olduğumuz ve vatanımıza götüreceğimiz dostluk
hissiyatından dolayı derin minnettarlığımızı ifade ederiz” sözlerini sarf etmiştir.142
Fahrettin Paşa başkanlığında, 14 üst subay ile 2 alt rütbeli subaydan oluşan Türk askerî
heyeti, 15 Eylül 1934 sabahı görevlerini tamamlayarak İstanbul’a dönmüşlerdir.143 Kente
ulaşan heyet, Kolordu erkânı, merkez komutanı, harp akademisi üyeleri ve tören kıtası ile
karşılanmıştır.144 Tören sonrası bir açıklama yapan Fahrettin Paşa, “Kızıl Ordu
manevralarında, yüksek harp vasıtaları ile büyük yenilikler gördük. Kumanda heyeti ile erkanı
harbiyesi çok değerli ve harp fennine tam bir vukuf sahibidirler. Kuvvetli bir disiplin cari,
zabitan ve efrat en büyük meşakkatlere tahammül gösterecek surette idmanlıdırlar. Motorlu
harp vasıtaları ile müşterek harp kabiliyeti gösterdiler. Manevra sahası haricinde gezdiğimiz
müesseselerde mesai tarzı, nazariyatı kuvvetli ameliyatla birlikte öğrenmek suretiyle çok esaslı
olarak tanzim edilmiştir. Sivil, asker, bütün Rusya büyüklerinden, fabrikalarda sanatkarlardan,
mühendislerden ve ameleden, köylerde halktan gördüğümüz ikram ve samimiyet ve sevgi
cidden çok büyüktür. En büyük adamlarının söylediği nutuklar, daima milletimize
memleketimize çok büyük şeref izafe eden yüksek sözlerdi. Bu yüksek hürmet eseri, Büyük
Gazinin ve Büyük Millet Meclisinin memleketimizde vücuda getirdikleri büyüklüklerin bir
neticesidir ki, biz Ulu Gazimize ne kadar teşekkür etsek yine azdır” sözleri ile Sovyetler Birliği
gezisindeki intibalarını özetlemiştir.145 Heyet son olarak Ankara’ya geçmiş ve ilgili makamlara
raporlarını teslim etmiştir.146
Sonuç
Fahrettin Paşa başkanlığındaki Türk askerî heyetinin 1934 yılı Ağustos-Eylül aylarında
çıktığı Sovyetler Birliği gezisi ve burada gerçekleştirdikleri faaliyetler, gerek dönemin TürkSovyet ilişkileri perspektifinden, gerekse, Türk subaylarının özelinde; Türk ordusunun
donanımının gözlemlenmesi genel perspektifinden değerlendirilebilir. Sovyet Kızıl
Ordusunun, Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti sınırları içerisinde, Kiev ve Jitomir kentleri merkez
olmak üzere gerçekleştirdiği, kara ve hava kuvvetlerinin çeşitli unsurlarının katıldığı kapsamlı
tatbikata, gözlemci sıfatı ile bir Türk heyetinin davet edilmesi, 1934 yılı genel dünya şartları
değerlendirildiğinde, dönemin Türk-Sovyet ilişkilerinin bulunduğu noktayı belirtmesi
açısından önemlidir. Millî Mücadele döneminden beri sürekli gelişen Türk-Sovyet ilişkileri,
1934 yılı itibarıyla en üst noktalarından birisindedir. Bunun belirtilerinden birisi de, tatbikat ve
ardından gerçekleştirilen inceleme gezisi süresince Türk heyetine gösterilen özel ilgidir.
Bir tarafta Sovyet devrimi ile iç savaşına tanıklık etmiş ve etkin olarak görev almış
Mareşal Voroşilov, diğer tarafta Türk millî mücadelesinde mühim rolü bulunan Fahrettin Altay
Paşanın başkanlığındaki iki heyet, komutaları altında yine ülkelerinin istiklal mücadelesine
katılmış kadrolarla, Ukrayna’nın düzlüklerinde bir araya gelmişler ve bir yandan askerlik
mesleğinin incelikleri üzerine kafa yorarlarken, diğer yandan da, kültürel ilişkilerin
gelişmesine katkı vermişlerdir. Türk heyetinin, Sovyetler Birliği’nde bulunduğu süre
içerisinde, başta Mareşal Voroşilov olmak üzere, diğer tüm askerî ve mülki erkânın gerek
törenlerde, gerekse çeşitli faaliyetlerde tutum, davranış ve konuşmalarından, Türk heyeti ve
Türkiye’ye verdikleri önem anlaşılmaktadır. Heyet başkanı olarak Fahrettin Paşa’nın da, gerek
Sovyetler Birliği’ndeyken ve gerekse dönüşte yaptığı açıklamalardan, Türk askerî ve mülki
142
Cumhuriyet, 15 Eylül 1934, s.3.
Hakimiyet-i Milliye, 16 Eylül 1934, s.1.
144
Cumhuriyet, 16 Eylül 1934, s.1.
145
Son Posta, 16 Eylül 1934, s.2.
146
Taylan Sorgun, age., s.380.
143
Journal of History Studies
JHS
104
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
erkânının, Sovyetlere verdiği önemi ve tarafların dostluğunun ne derece yüksekte tutulduğunu
görmemiz mümkündür.
Sovyet sisteminin dış dünyaya karşı herkesçe bilinen kapalılığına karşı, Türk heyeti;
Odesa, Moskova, Kiev, Jitomir, Harkov, Dnipropetrovsk, Zaparoje, Sivastopol, Odesa hattında
gezme imkânı bulmuş, bu seyahatlerde, kentlerin merkezi parklarında dahi vakit geçirerek,
halkla temas etme ve gözlem yapma şansına dahi sahip olmuştur. Raporlarında, kendilerine
uygulanan herhangi bir baskı ya da kısıtlamadan söz etmeyen Türk subayları, aksine halkın
pek çok katmanı hakkında fikir sahibi olduklarından ve gözlem yapabildiklerinden
bahsetmişlerdir.
Türk heyetinin, tatbikata gözlemci olarak davet edilmesi ve anlayabildiğimiz kadarıyla tek
gözlemci olması, dönemin Türk-Sovyet ilişkilerinin durumu hakkında başlı başına bir veridir.
Sovyetler Birliği’ne giden Türk subaylarının raporlarındaki bilgiler ise, gerek ikili ilişkiler,
gerek Sovyet Kızıl Ordusu ve Sovyetler Birliği ile gerekse Türk subaylarının donanımları
hakkında önemli veriler ihtiva etmektedir.
JHS
105
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Türk heyetindeki subayların, en üst rütbeden başlayarak işlerini ciddiye aldıkları,
yazdıkları metinlerden açıkça anlaşılmaktadır. Heyet Başkanı Fahrettin Paşa, katıldığı
davetlerde bir yandan yapması gerekenleri yerine getirirken, diğer yandan da sosyolojik
gözlemler gerçekleştirmeyi ihmal etmemiştir. Tuğgeneral Muzaffer Bey, geçit resmini
izlerken, geçiş yapan tüm askerî birimleri tek tek saymış ve tasnif ederek raporuna yazmıştır.
Yine Muzaffer Bey, raporunu oluştururken 9 ayrı kroki ve harita ile verdiği bilgilerin daha
anlaşılabilir olmasını sağlamaya çalışmıştır. Yarbay Zeki Doğan ise raporunda havacılık
alanında teknik bilgiler verirken, Sovyet hava kuvvetlerindeki meslektaşlarının aslen hangi
alanda yetiştiğini, havacı olmadan önceki durumunu bile gözlemlemiştir.
Türk subayların dikkat çeken bir yönü de, Sovyet Kızıl Ordusunu, Sovyet teknik
ürünlerini ve diğer konuları incelerken, üzerinde çalıştıkları konuyu, varsa önce Türkiye’deki
muadilleriyle,
ardından da başta Avrupa olmak üzere dünyadaki eşdeğerleri ile
kıyaslamalarıdır. Buradan Türk subaylarının, çalışma alanları ile ilgili yerel ve küresel ölçekte
bir hayli bilgili ve mukayese gücü yüksek profesyoneller olduğu sonucunu çıkarmamız yanlış
olmayacaktır.
Türk subaylar, değerlendirmeleri yaparken, sadece kendilerine iletilen bilgiler üzerinden
gitmemişler, gördükleri ve daha önceden bildikleri verileri de harmanlayarak genel
değerlendirmelerini yapmışlardır. Askerî konuların dışında, Sovyetler Birliğinde geçirdikleri
süre zarfında edindikleri diğer izlenimleri de aktaran Türk subaylar, özellikle Sovyet rejiminin,
sıradan insanlar üzerindeki etkileri üzerinde durmuşlardır. Sıradan insanı baz alan subayların
bu tavrı, aynı zamanda demir perde ülkelerinde sıklıkla görülen, model olarak geliştirilmiş
yapıların ziyaretçilere sunulması duvarına takılmadıklarının da bir işaretidir. Türk subaylarının
değerlendirmeleri dikkatle incelendiğinde, kendilerinin, komşu Sovyetler Birliği halkı
hakkında genel bilgilerinin bir hayli fazla olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Sovyet Kızıl Ordusunun genel durumu Türk heyetince beğenilmiştir. Özellikle disiplin,
emir komuta zinciri ve inisiyatif alma konularında bazı eksikliklerin olduğu sıklıkla belirtilse
de, elimizde metinleri bulunan tüm subayların ortak kanaati; Sovyet ordusunun genel
durumunun iyi olduğu ve bu şekilde gelişmeye devam ederse kısa bir süre sonra daha da iyi
olacağı yönündedir. Türk subaylarının öngörüsünü onayan gelişmeler, çalışmada bahsi geçen
tatbikatın üzerinden çok zaman geçmeden ortaya çıkacak, Sovyetler Birliği, İkinci Dünya
Savaşı’nda elde ettiği askerî başarıların ardından, Amerika Birleşik Devletleri’nden kısa bir
süre sonra kendi atom bombasını üretme başarısını da göstererek küresel bir güç olacaktır.
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
Sovyetler Birliği’nin gelişen ordusuna mukabil, ileride olması muhtemel senaryolar da
Türk subaylarınca masaya yatırılmıştır. Karadeniz ile Baltık Denizi’nin, büyük nehirler
vasıtası ile birleştirilmesi projesine dikkat çekilmiş. Projenin başarılı olması durumunda,
Karadeniz’de fazlasıyla güçlenecek Sovyet donanmasının, ilerleyen süreçte Türkiye ve TürkSovyet ilişkilerine getirmesi muhtemel olumsuzluklar üzerine çeşitli senaryolar üretilmiştir.
1934 yılı itibarı ile Sovyetler Birliği’nin halen kullandığı süvari kuvvetleri, bazı
eksikliklerine rağmen Türk heyetinin beğenisini kazanmıştır. Özellikle malzeme seçimi ve
kullanımı noktasında Sovyet süvarilerinin örnek alınması Türk subayların hemfikir olduğu bir
konudur. Tank birlikleri ve tank konusundaki gelişmeler de Türk heyetinin ilgisini çekmiş,
paraşüt, hava savunma, nehirden geçen askerî birlikler gibi konularda, Sovyetler Birliğine
farklı heyetler gönderilerek daha ayrıntılı bilgi edinilmesi ve bu birimlerin Türkiye’de de
uygulanmaya çalışılması tavsiye kararı Türk subaylarının raporlarına yansımıştır.
Son söz olarak söylemek gerekirse, Türk askerî heyetinin, Türk-Sovyet dostluğunun üst
seviyede olduğu 1934 yılı itibarıyla, Sovyetler Birliği’ne giderek yaklaşık bir ay burada
kalması her şeyden önce ikili ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Birbirlerini daha
yakından tanıma fırsatı bulan askerî erkânın, uzmanı oldukları konularla alakalı olarak
gerçekleştirdikleri fikri tartışmalarsa, iki taraf içinde faydalı bir adım olmuştur. Türk tarafının,
Sovyet meslektaşlarına, tatbikatta gördükleri eksikleri söylemeleri, olaylara farklı bakış açıları
getirmeleri ve sordukları sorular Sovyet tarafının kazanımları olurken, Türk tarafının
raporlarında belirttikleri ve Türkiye’de uygulanmasını arzu ettikleri bazı askerî faaliyet ve
üretimler de, Türk tarafının kazanımları olmuştur. Türk basını gezi hakkında periyodik
yayınlar yapmış, konuya sıklıkla ilk sayfalarında yer vererek, Türk-Sovyet ilişkilerine ne kadar
önem verdiklerini göstermiştir.
106
History
Studies
Kaynaklar
A.
B.
C.
JHS
Arşivler
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA): Muamelat Genel Müdürlüğü.
Süreli Yayınlar
Cumhuriyet Gazetesi (1934).
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi (1934).
Son Posta Gazetesi (1934).
Vakit Gazetesi (1934).
Kitap ve Makaleler
AKGÜN, Mensur, “Geçmişten Günümüze Türkiye ile Rusya Arasında Görünmez
Bağlar:Boğazlar”, Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul 2003.
Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, C.IV, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,
Ankara 2006.
ARALOV, Semen, Rus Büyükelçisinin Hatıralarında Atatürk ve Türkiye,Çev:Erol
Cihangir, Kumsaati Yayınları, İstanbul 2005.
ASLAN, Yavuz,Mustafa Kemal – M.Frunze Görüşmeleri, Kaynak Yayınları, İstanbul
2002.
BENHÜR, Çağatay, Stalin Dönemi Türk-Rus İlişkileri(1924-1953), Selçuk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, C.II, Konya 2008.
Journal of History Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Çağatay Benhür
DokumentıVneşneyPolitiki SSSR, C.IX, Gozpolizdat, Moskova 1963.
DokumentiVneşneyPolitiki SSSR, C.XIII, Gozpolizdat, Moskova 1965.
KILIÇ, Selami,Türk-Sovyet İlişkilerinin Doğuşu, Dergâh Yayınları, İstanbul 1998.
KOLESNİKOV, Aleksandr, Atatürk Dönemi Türk-Rus İlişkileri, Çev: İlyas Kamalov,
Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2010.
KURAT, Akdes Nimet,Rusya Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1993.
PERİNÇEK, Mehmet Bora, Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri, Kaynak Yayınları,
İstanbul 2005.
SORGUN, Taylan, İmparatorluktan Cumhuriyete, Kumsaati Yayınları., İstanbul 2004.
SÜRMELİ,Türk-Gürcü İlişkileri 1918-1921, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,
Ankara 2001.
TACİBAYEV, Raşid,Kızıl Meydan’dan Taksim’e, Truva Yayınları, İstanbul 2004.
Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2006.
Türkiye Cumhuriyetinin Andlaşmaları, C.I, Derleyen:Ahmet Yavuz, T.C. Dışişleri
Bakanlığı Yayınları, Ankara 1992.
JHS
107
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
Türkiye Cumhuriyeti 80.Yıl Kronolojisi, Anadolu Ajansı Yayınları, Ankara 2004.
VERNADSKY, George, Rusya Tarihi,Çev:Doğukan Mızrak – Egemen Ç. Mızrak,
Selenge Yayınları, İstanbul 2009.
ZALESSKİY, Konstantin Aleksandroviç, İmperiyaStalina,Veçe, Moskova 2000.
D. İnternet Kaynakları
http://en.wikipedia.org/wiki/Alexander_Ilyich_Yegorov.
http://en.wikipedia.org/wiki/Lazar_Kaganovich.
http://en.wikipedia.org/wiki/Moscow_metro.
http://en.wikipedia.org/wiki/Telegraph_Agency_of_the_Soviet_Union.
www.hvkk.tsk.tr/TR/Biyografi.
http://ru.wikipedia.org/wiki/ в уст ванович орк.
https://ru.wikipedia.org/wiki/Воро илов,_ лимент_ фремович.
https://ru.wikipedia.org/wiki/Фрунзе,_Михаил_Васильевич.
http://tzem.info/person/info/2253_ilin_aleksandr_mihajlovich.
Journal of History Studies
Türk Askeri Heyetinin Sovyetler Birliği Gezisi (1934)
EKLER
JHS
108
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
EK 1- Sevkiyat manevraları ile ilgili kroki
Journal of History Studies
Çağatay Benhür
JHS
109
History
Studies
Volume 6
Issue 5
September
2014
EK 2- Kiev hava savunma grafiği krokisi
Journal of History Studies

Benzer belgeler