Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu 14

Transkript

Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu 14
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
TÜRKİYE’DE SÜRDÜRÜLEBİLİR SOSYO-EKONOMİK KALKINMADA
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ROLÜ: AKŞEHİR İLÇESİ
ÖRNEĞİ
Murat Toman
Handan Akyiğit
Ali Fatih Uysal
ÖZET
Günümüzde çevresel tahribatın, dünyamızın geleceğini tehdit eder boyutlara ulaşması,
sürdürülebilir kalkınma/gelişim politikalarında çevre konusunun öncelikle ele alınmasını
gerektirmektedir. Çevre sorunları, sınır aşan, ülkeler arası karşılıklı bağımlılık içeren küresel bir
sorun haline gelmiştir. Doğal olarak, ülkelerin sınırlarını aşan ve küresel bir nitelik taşıyan çevre
sorunlarının çözümünü hedefleyen politikaların da küresel düzeyde yeniden tasarlanması
gerekmektedir. Küresel çevre sorunlarının çözümünde ve politikalar oluşturulması sürecinde
küresel kamusal malları teorisinden yararlanma düşüncesi ise oldukça yenidir. Günümüzde
küresel çevre politikalarının yönetimiyle ilgili bir dizi ciddi problemler yaşanmakla birlikte
küreselleşme sürecinde kapitalizme karşı yerel ekonomilerin var olabilmesi için sivil toplum
kuruluşlarının etkinliğinin önemli olduğu da açıktır. Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ise bu
sürecin sağlanmasının en kolay yolunu oluşturmakla birlikte kentsel ekonomideki gelişim ve
sürdürülebilirlik, STK’lardaki birikimler ve markalar ile birlikte sürekli üreten bir argenin
oluşmasını da sağlayacaktır. Böylece kapitalizmin dayattığı kar maksimizasyonun, doğal ve beşeri
kaynakları optimum düzeyde sarf etmesi sağlanacaktır. Bu çalışmada öncelikli olarak,
sürdürülebilir kalkınma sürecinde kentin yönetsel yapısı ile birlikte ekonomik nitelik ölçütleri ve
sosyolojik ölçütleri de farklılaşacağı için Anadolu topraklarında tarihten gelen ahilik teşkilatı ile
günümüzdeki sivil toplum kuruluşları karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır. Bu kapsamda
yenidünya düzeninde sivil toplum kuruluşlarının Akşehir örneğinde sürdürülebilir kalkınmadaki
etkinliği tartışılacaktır. STK’lar ile birlikte nasıl sürdürülebilirlik stratejileri, STK’ların hükümet
stratejilerine ve dolayısıyla yatırım programlarına etkisi, STK’ların yaratıcı sektörler ve
yerleşimlere etkisi, STK’lar ile birlikte kültür politikaları ve yönetiminin ekonomik gelişime,
sürdürülebilirliğine etkileri irdelenecektir. Tarihten gelen birikim ile birlikte tarım ve hizmet
yoğun sektörlerin olduğu Akşehir yerleşmesi özelinde bu süreçte kalkınmanın gelenekleri, popüler
kültürün (kapitalizm) acımasızca dejenere etmesinin önüne geçilebilmesinde STK temelli yeni bir
yönetim ve sürdürülebilir kalkınma modeli örneği oluşturulmasına yönelik bir tartışmanın
başlaması amaçlanmaktadır.
Anahtar kelimeler: Çevre, Sivil toplum kuruluşları, kalkınma, Akşehir, kültür
politikaları, kamusal
1-GİRİŞ
Sürdürülebilir gelişme veya kalkınma hedefi gelecek nesillere daha yaşanabilir ve
sürdürülebilir bir çevre bırakma isteği ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın bir hak olarak algılanması
üzerine ortaya çıkmış bir kavramdır. Bu kavramın tarihsel süreç içerisinde ne zaman ortaya
çıktığını belirleyebilmek imkânsız görünmektedir. (Voigt, 2009, s. 11) Fakat bu kavram ilk kez bir
fikir olarak 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) konferansında dile
getirilmiştir. (Drexhage & Murphy, 2010, s. 7) Bu konferans, 113 ülkenin katılımı ile 5-16 Haziran
1972’de Stockholm’de düzenlenmiştir. (Nations, 1972, s. 3)
Kavramın teorik altyapısı 1972-1992 yılları arasında oluşturulmuştur ve bu kavram BM
Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından yayınlanan Ortak Geleceğimiz (Our Common
Future) raporu sayesinde popüler hale gelmiştir. (Drexhage & Murphy, 2010, s. 6) Brundlant
Raporu olarak da bilinen bu rapor sayesinde sürdürülebilir kalkınma kavramının en temel
elementlerinin ihtiyaçlar ve kaynaklar olduğu ifade edilmiştir. (WCED, 1987, s. 43) 1992 yılında
Rio’da düzenlenen ve Rio Dünya Zirvesi olarak adlandırılan konferansta sürdürülebilir kalkınma
kavramının küresel ölçekte kabul edilen bir kavram olmasını sağlamıştır. (Drexhage & Murphy,
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
2010, s. 8). Daha sonra 2002 yılında yapılan Johannesburg Zirvesinde sürdürebilir kalkınma ile
ilgili somut adımların atılmasını sağlayacak kararlar alınmıştır.
Küreselleşme ile birlikte, özellikle 1980’li yıllardan itibaren sivil toplum kuruluşları
(STK) popüler hale gelmiştir. Küresel sorunların çözümünde devletler ve uluslararası
organizasyonlar ile birlikte söz sahibi hale gelen STK’lar sürdürülebilir kalkınma konusunda da
küresel düzeyde katkıda bulunmaktadırlar. (Fisher, 1997, s. 440). 1990’’lı yıllar ile birlikte ortaya
çıkan yeni Dünya düzenin aktörleri olan STK’lar Afrika’dan Asya’ya birçok bölgede
sürdürülebilir ve uzun vadeli kalkınmanın temel tetikleyicileri ve taşıyıcıları olmuşlardır. (Attack,
1999) STK’lar sürdürülebilir kalkınmanın en önemli sacayaklarından biri olarak Dünya çapında
dengesiz ve sağlıksız şekilde ortaya çıkabilen gelişmelere kamuoyu oluşturarak müdahale
edebilmektedirler. (Filcak, Schenk, & Atkinson, 2006, s. 11)
STK’lar ayrıca uluslararası yasaların yeniden düzenlenmesinde, sivil toplumun
önceliklerinin öne çıkarılmasında, demokrasinin geliştirilmesinde ve yayılmasında, çevrenin
korunmasında ve kültürlerin korunmasında ve yaşatılmasında yaptıkları katkılar onları uluslar
arası sistemin en önemli karar vericilerinden biri konumuna taşımıştır (Varella, 2013).
Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının kökeni Osmanlı İmparatorluğu dönemine
uzamaktadır. Selçuklulardan miras kalan Ahilik ilk dönem sivil toplum kuruluşlarına örnek olarak
verilmektedir. Köprülü’den (Köprülü, 1991, s. 387) aktaran Özerkmen üretici ve tüketici
ilişkilerini düzenlemekle yükümlü bir kuruluş olan Ahiliğin Osmanlı devlet geleneğinde mesleki
bir yapı olarak devlet ile esnaf arasında aracı kuruluş olarak görev ifa ettiğini belirtmiştir.
(Özerkmen, 2004, s. 66)
STK’lar yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren özellikle 1923-1945 yılları
arası tek parti döneminin güçlü devlet geleneği karşısında zayıf ve pasif kalmıştır. (Heper, 1985)
(Heper, 1994) (Göle, 1994), (Toprak, 1996), (Keyman & İçduygu, 2005) aktaran (İçduygu,
Meydanoğlu, & Sert, 2011, s. 45). 1945-1960 yılları arası, STK’lar çok partili dönem ile birlikte
daha özgür bir ortama kavuşmuşlardır. Ekonomik, siyasal, sosyal ve beşeri gelişmeler STK’ların
çoğalmasına neden olmuştur. (TÜSEV, 2006, s. 37). 1960-1980’li yıllarda STK’lar üç defa yapılan
askeri darbelerden (1960-1971-1980) ciddi şekilde olumsuz etkilenmiştir. Parlementer sistemin
etkisiz hale getirildiği, demokrasinin askıya alındığı ve güvenlikçi ve devletçi politikaların
yeniden ortaya çıktığı bu durum STK’ları işlevsiz kılmıştır. (TÜSEV, 2006, s. 37). 1980-2000’li
yıllara STK’lar için hem sıkıntılı hem de özgürlüklerin yeniden tesis edildiği bir dönem
olmuştur.1980 darbesi nedeni ile STK’lar sıkıntı yaşasa da tüm Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de
de 1990’li yılların başında etkin olmaya başlamıştır. (Demircan, 2008, s. 103) Faka bu dönemde
terör nedeni ile yaşanan problemler ve uygulanan güvenlikçi politikalar STK’ların faaliyetlerini
kısıtlamıştır. 2000’li yıllardan itibaren yaşanan iktidar değişimi ve AB aday ülke statüsünün
kazanılması birçok reformun uygulanmasına yol açmıştır.
Sivil toplum kuruluşları Akşehir ilçesi için önemi yüzyıllar öncesine dayanmaktadır.
Akşehir Selçuklu Devleti döneminde ileri uç, sınır kapısı görev yapan bir yerleşim birimi olarak
Moğol istilasından kaçan Türkmenlerin ve onlara ait ahi teşkilatlarının önemli yerleşim merkezi
olmuştur (Yörük, 2008, s. 669). Akşehir’de Ahilik teşkilatının güçlü olduğunun en önemli
işaretlerinden biri 16. Yüzyılda mevcut olan üç mahallesinin Ahi Celal, Ahi Mahmud, Ahi Yadigâr
olarak isimlendirilmesidir (Ertürk, 2011, s. 198). Akşehir’in 15 ve 16. Yüzyılları arasında ahilerin
ekonomik ve kültürel hayata katkı yaptığını belirtmiştir. (Cumbur, 1985, s. 87) akt. (Yörük, 2008,
s. 187). Her ne kadar 19. Yüzyıla geldiğimizde Akşehir tarımsal üretim yapan bir yerleşim yeri
olarak mevcudiyetini sürdürse de, hac yolları üzerinde bulunmasından dolayı her daim ticaret
merkezi özelliğini korumuştur. (Tuş, 2007, s. 119)
Bu makalede Akşehir’de STK’ların sürdürülebilir kalkınmaya etkileri ve durumleri bir
bütün olarak değerlendirilecek STK’ların gelenek ile geleceği de kapsayan bir sistem içerisinde
nasıl bir model sorusu tartışması yapılacaktır. Akşehir ilçesi tarihten günümüze STK’lar
kapsamında değerlendirilerek bu çalışma kapsamında günümüze ışık tutacak modeller üzerinde
değerlendirmeler yapılacaktır.
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
2-Sürdürülebilir Kalkınma
Sürdürülebilir kalkınma kavramı 20. Yüzyılın küresel düzeyde en önemli dört önemli
meselesinden (barış, özgürlük, gelişme ve çevre) biri olarak ortaya çıkmıştır. (Development, 1999,
s. 22). Bütün meseleler ile birlikte sürdürülebilir gelişme 1970’li ve 1980’li yıllarda özellikle
uluslararası organizasyonların ilgilendiği ve üzerinde raporlar hazırladığı bir konu olmuştur.
(Robert W. Kates & Leiserowitz, 2005, s. 10)
Sürdürülebilir gelişme, gelecek kuşaklar için doğal kaynakların sorumlu bir şekilde
kulllanılması ve ekonomik gelişmenin sağlanması olarak açıklanmaktadır (Bozlağan, 2005).
Sürdürülebilir gelişme veya kalkınma hedefi gelecek nesillere daha yaşanabilir ve sürdürülebilir
bir çevre bırakma isteği ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın bir hak olarak algılanması üzerine
ortaya çıkmış bir kavramdır (Voigt, 2009, s. 11).
Sürdürülebilir kalkınma kavramının tam olarak ne olduğu konusu zaman içinde tartışmalı
bir şekilde ele alınmış olsa da, sürdürülebilir kalkınma kavramı standart bir tanıma sahiptir.
(Robert W. Kates & Leiserowitz, 2005, s. 11)
SÜRDÜRÜLMESİ
GEREKEN
NE KADAR SÜRE
İÇİNDE
DOĞA
Dünya
Biyolojik Çeşitlilik
Ekosistem
YAŞAM DESTEĞİ
Ekosistem Hizmetleri
Kaynaklar
Çevre
TOPLUM
Kültürler
Guruplar
Mekânlar
25 Yıl İçinde?
Şimdi ve Gelecekte?
Sonsuza Kadar?
KALKINDIRILMASI
GEREKEN
İNSANLAR
Çocuk Yaşatma
Yaşam Süresi
Eğitim
Adalet
Fırsat Eşitliği
EKONOMİ
Servet
Üretici Sektörler
Tüketim
TOPLUM
Kurumlar
Sosyal Sermaye
Devletler
Bölgeler
Kaynak: U.S. National Research Council, Policy Division, Board on Sustainable Development,
Our Common Journey: A Transition Toward Sustainability (Washington, DC: National Academy
Press, 1999)
Sürdürülebilir kalkınma kavramının tarihsel süreç içerisinde ne zaman ortaya çıktığı tam
olarak bilinemek ile birlikte sürdürülebilirlik kavramının Ortaçağ’da ortaya çıktığı dile
getirilmektedir (Campbell, 1996, s. 302) akt. (Bozlağan, 2005, s. 1013). Aslında insanlık tarihinin
başlangıcından itibaren etkin bir şekilde dinler veya inançlar sürdürülebilir bir şekilde insani
ihtiyaçları gidermeyi öğütlemişlerdir. (Mebratu, 1998, s. 497) Kur’an’da Kâinat Allah tarafından
en güzel şekilde bir ölçüye yaratıldığı ve kullanımının kendisinin vekili olan insana bırakıldığı ve
Kâinat’ın dengesinin bozmaya veya bozulmasına izlemeye hakkı olmadığı belirtilmiştir. (Özdemir,
2007) Ayrıca İncil, Tevrat ve bazı diğer bazı inançlarda insanın çevreyi ve kaynakları sorumlu bir
şekilde kullanması gerektiği dile getirilmiştir. (Mebratu, 1998, s. 497)
Ekonomi disiplininde ilk kez bir ekonomist olarak Thomas Robert Malthus (1766-1834)
kaynakların azalmasını önlemek için büyümeye sınır getirilmesi gerektiğini dile getirmiştir.
(Mebratu, 1998, s. 498)
Yine 18. ve 19. yüzyıllarda tarım, ormanlar ve balıkçılık gibi yenilenebilir kaynaklar
konusunda kullanılmıştır. 20. Yüzyılın başlarında önce ekonomi disiplininde ve yine 1950’li
yıllarda yine balıkçılık konusunda ele alınan sürdürülebilirlik kavramı 1960’lı yıllara ekoloji
disiplininde ele alınmıştır. (Bozlağan, 2005, s. 1014)
Esas olarak sürdürülebilirlik veya sürdürülebilir kalkınma kavramı ilk kez 1972 yılında
Stockholm’de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) konferansında dile getirilmiştir. (Drexhage &
Murphy, 2010, s. 7) Bu konferans, 113 ülkenin katılımı ile 5-16 Haziran 1972’de Stockholm’de
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
düzenlenmiştir. (Nations, 1972, s. 3) (Bozlağan, 2005, s. 1015) Konferansta çevrenin
sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ve gelecek kuşakların geleceğini tehlikeye atmadan
ekonomik ve sosyal kalkınmanın gerçekleştirilmesini amaçlayan hedefler ortaya konmuştur.
(Bozlağan, 2005, s. 1016)
Sürdürülebilir kalkınma kavramı daha sonra birçok çalışma için ana konu olmuş ve bu
kavram üzerine bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmalardan önemlisi 1980 yılında yapılan
BM Çevre Programı ve Dünya Koruma Stratejisidir. Bu stratejide daha çok fiziksel çevreyi
koruma amaçlı hedefler ortaya konmuş ve kalkınma karşıtı bir çalışma olduğu eleştirilerine maruz
kalmıştır (Bozlağan, 2005, s. 1017).
Yapılan her çalışmanın daha da şekillendirdiği ve bu kavram BM Dünya Çevre ve
Kalkınma Komisyonu tarafından yayınlanan Ortak Geleceğimiz (Our Common Future) raporu
sayesinde popüler hale gelmiştir. (Drexhage & Murphy, 2010, s. 6) Brundlant Raporu olarak da
bilinen bu rapor sayesinde sürdürülebilir kalkınma kavramının en temel elementlerinin ihtiyaçlar
ve kaynaklar olduğu ifade edilmiştir. (WCED, 1987, s. 43)
1992 yılında Rio’da düzenlenen ve Rio Dünya Zirvesi olarak adlandırılan konferansta
sürdürülebilir kalkınma kavramının küresel ölçekte kabul edilen bir kavram olmasını sağlamıştır.
(Drexhage & Murphy, 2010, s. 8). 178 ülkeden ve 114 devlet başkanın ve 10.000’den fazla devlet
temsilcisinin katıldığı bu zirveye ayrıca 167 ülkeden 1400’den fazla STK ve 25.000 civarı temsilci
katılmıştır. (Betsill & Corell, 2008, s. 1) Konferans sonunda Rio Deklarasyonu, Gündem 21 ve
Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu tarafından ortaya sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen
öneriler konmuştur. Bu zirve sayesinde sürdürülebilir kalkınma önemli bir küresel gündem konusu
olmuştur (Paul, 2008, s. 581).
Daha sonra 1993 yılında BM Ekonomik Sosyal Komisyon içinde kurulan sürdürülebilir
Gelişme Komisyonu ile 1992 Rio Zirvesinde alınan kararların uygulanması amaçlanmıştır.
(Bozlağan, 2005, s. 1021). 1995 yılında Kahire’de yapılan BM Nüfus ve Kalkınma Konferansı,
1996 yılında İstanbul’da yapılan İnsani Yerleşimler Zirvesi (Habitat II) ve 1997 yılında New
York’ta yapılan Rio +5 Forumu benzer şekilde sürdürülebilir kalkınmanın nasıl gerçekleştirilmesi
ve 1992 Rio Zirvesinde alınan kararları uygulamada adım atmak için yol haritası çizmeyi
hedeflemiştir. (Bozlağan, 2005, s. 1022-1024).
2002 yılında yapılan Johannesburg Zirvesinde sürdürebilir kalkınma ile ilgili somut
adımların atılmasını sağlayacak kararlar alınmıştır. Bu konferansın yapılmasının en önemli amacı
yine 1992 Rio Zirvesinde alınan kararların uygulanma sürecinin izlenmesi ve değerlendirilmesi
üzerinedir. (Bozlağan, 2005, s. 1024).
2012 yılında düzenlenen Rio+20 Zirvesi sürdürülebilir kalkınma hedefini yenilemek ve
devletleri bu konuya odaklanmasını sağlamaktır. 1992 yılından itibaren devletler sürdürülebilir
gelişmeyi elde edebilmek için bir takım sorumlulukları ve zorunlulukları yerine getirmeye söz
vermişlerdir. Özellikle Rio Deklarasyonu ve Gündem 21 kararları küresel düzeyde kabul
görmüştür. Rio+20 Zirvesi Obama, Merkel, Cameron gibi liderlerin katılmaması nedeniyle
başarısız bir zirve olarak görülse de sürdürülebilir kalkınma kavramının genişletilmesi nedeniyle
başarılı olarak görülmektedir. Sürdürülebilir kalkınma artık yoksulluğun kaldırılmasını ve sosyal
içerme gibi öğeleri de kapsamaya başlamıştır. Ayrıca ortaya konulan sürdürülebilir Gelişme
Hedefleri paydaşları yeniden harekete geçirme de önemli role sahiptir. (Institute, 2012)
3-Sivil Toplum Kuruluşları ve Sürdürülebilir Gelişme
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Batı kaynaklı bir kavram olarak son 30 yıl içinde küresel
düzeyde önemli sorunların çözümünde yeni bir güç olarak ortaya çıkmıştır. Kökeni Antik Yunan
medeniyetine bağlanan STK kavramı, liberal demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla toplumda
işleyiş kazanması sonucu modern ve örgütlüyaşamın vazgeçilmezlerinden olmuşlardır. (Tamer,
2010, s. 90)
Sivil Toplum Kuruluşu (STK) kavramı 1945 yılında kabul edilen BM bildirgesine kadar
mevcut olmamak ile birlikte bu tip kuruluşlar için farklı kavramlar kullanılmıştır. Örneğin 1910
yılında bir araya gelen 132 organizasyon kendilerini Uluslararası Kuruluşlar Birliği olarak
tanımlamıştır. (Willets, 2011, s. 6)
Kamu ve özel kesimden sonra üçüncü sektör olarak adlandırılan STK’ların tanımı konusunda
ciddi kafa karışıklığı mevcuttur (Okutan, 2008, s. 91). Bunun nedeni bazı ülkelerde STK’ların
gönüllü kuruluşlar ve kar amacı gütmeyen kuruluşlar olarak adlandırılmasıdır. (Lewis, 2005, s.
33). STK’lar profesyonel organizasyonlar olarak birçok farklı konuda faaliyet göstermektedir.
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
STK’ların en bilinen rolleri danışmanlık, destek hizmeti, farkına vardırmak, avukatlık, yasal
destek ve finansal yardım gibi rollerdir. Fakat farklı nitelikte birçok STK’nın olması
kavramsallaştırma sorunu daha zor hale sokmaktadır. Kavramsallaştırma sorununa rağmen
STK’lar günümüzde toplumsal, siyasal, kültürel, çevresel vd. birçok alanda önemli rol
oynamaktadır. (Duman, 2003, s. 365)
Genel olarak STK’lar; kamu yararına çalışan ve bu yönde kamuoyu oluşturan, kâr amacı
gütmeyen, demokratik bir işleyişe sahip, bürokratik donanımdan uzak ve belirli toplumsal
amaçlara ulaşmak için gönüllü olarak bir araya gelen bireylerden oluşan örgütlenme olarak
tanımlanmaktadır.
Kalkınma sürecine girmiş ülkelerde sayıları da gittikçe artan STK’lar sosyal hayatın
vazgeçilmez bir unsuru ve gelişen ekonomilerin aynı zamanda kalkınması için gerekli kurumlar
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kurumlar ülkelerin hazırlamış olduğu kalkınma programlarında
yerel dinamikleri harekete geçirmek hususunda gittikçe artan bir öneme de sahip olmuşlardır.
(Tüylüoğlu & Önsoy, 2011, s. 131)
STK’lar sürdürülebilir gelişme konusunda özellikle 1980’li yıllardan itibaren söz sahibi
olmaya başlamışlardır. Aslında ilk başlarda sürdürülebilir kalkınma kavramı ile çevresel yaklaşım
birbirleri ile ilintili iken, çevre sorunlarının ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme ile
çözülebileceği savı öne çıkmıştır (Bradshaw & Winn, 2000). 1972 yılından itibaren düzenlenen
bütün konferanslarda yönetim sorunu temel konu olarak öne çıkarılmıştır. Sürdürülebilir kalkınma
için siyasi iradenin uluslararası, ulusal ve yerel düzeyde gösterilmesi ihtiyacı vurgulanmıştır.
Devletlerin özellikle ciddi reformlar gerektiren konuları sürüncemede bırakması veya tamamıyla
göz ardı etmesi STK’ların öne çıkmasına sebep olmuştur (Mutlu, 2009, s. 53).
Özellikle sürdürülebilir kalkınma odaklı STK’lar sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacak
siyasal yönetimin oluşmasını ve bunu benimseyen yönetimin sürdürülebilir gelişme konusunda
uygun atılmasını talep etmişlerdir (Palabıyık, 2004, s. 64) akt. (Mutlu, 2009, s. 54). Devletleri
politika değişikliğine zorlayacak bu yaklaşımın en temel nedeni 1972 Stockholm Konferansından
itibaren çevre ve sürdürülebilir kalkınma odaklı STK’ların sayısının hızla artmasıdır. 2002 yılında
Johannesburg’da yapılan Sürdürülebilir Kalkınma zirvesine 3200’den fazla STK katılmış ve
STK’lar bu konferansın sonuçlarının şekillenmesinde önemli roller üstlenmişlerdir. (Betsill &
Corell, 2008, s. 1)
2009 yılı itibari ile Dünya nüfusunun 7 milyar kişiyi aşmış durumdadır. Küresel düzeyde
ortaya çıkan insani, siyasi ve çevresel problemler artık herkesin sorunu haline gelmiştir. Bu
nedenle STK’ların önemi daha da artmıştır. STK’lar ayrıca insan ve kalkınma odaklı yaklaşımları
sayesinde geniş bir kesim tarafından desteklenmekte ve benimsenmektedir. Devlet tarafından
ortaya konulan stratejik kalkınma planlarına STK’ların katkıda bulunması bir çeşit yönetişim
olarak kabul edilmekte ve sorunların daha demokratik bir yolla çözüldüğü düşünülmektedir.
(Kırışık, 2013, s. 335)
4-Türkiye’de Sivil Toplum Geleneği
Küreselleşme ile birlikte Türkiye’de popüler hale gelen ve etkin bir şekilde toplumsal,
ekonomik, siyasal ve çevresel alanlarda söz sahibi olmaya başlayan STK’lar Türkiye’de oldukça
uzun bir tarihçeye sahiptir. STK’ların Osmanlı hatta Selçuklu dönemlerine uzanan kökeni
günümüzde var olan mevcut STK’ların temelini oluşturmaktadır. Özellikle eğitim, sağlık, sosyal
alanlarda kurulan vakıfların bugün var olan STK’ların ilk örnekleri olduğu kabul edilmektedir.
(Buluş, 2008, s. 22)
Her ne kadar Osmanlı İmparatorluğu dönemi sivil toplum inisiyatifi olarak görülen vakıfları
tam anlamıyla bir sivil toplum örgütü olduğu konusu tartışmalı olsa da (Buluş, 2008, s. 24) siviller
tarafından kurulan vakıfların sivil toplum örgütü olduğunu iddia etmektedir. Osmanlı devleti vergi
hariç üretici sınıfa loncalara ve kethüdalıklara karışmamış ve bu nedenle Halil İnalcık bu
kurumları devrin STK’ları olarak kabul etmiştir. (İnalcık, 2000, s. 90-91). Osmanlı dönemin en
önemli kurumlarından biri olan vakıflar toplumsal hayatın gerektirdiği, eğitim, sağlık, altyapı,
imar vb. hizmetlerin yürütülmesinde önemli role sahip olmuşlardır. (Özcan, 2008)
Vakıfların Osmanlı İmparatorluğu döneminde önemli bir yere sahip olduğu ve
imparatorluğun en önemli kurumlarından biri olduğunu görebilmek için 16. Yüzyılda İstanbul’da
kurulan vakıf sayısına bakmak yeterlidir. Murat Çizikça Osmanlı Dönemi Vakıfların Tarihsel ve
Ekonomik Boyutları adlı çalışmasında 1546 yılında sadece İstanbul’d 2515 adet vakıfın var
olduğunu ve bu vakıfların beşeri sermayenin geliştirilmesinden, imar faaliyetlerine, eğitimden
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
sağlığa, sosyal yardımlardan tarım arazilerinin bütünlüğünün korunmasına kadar geniş alanlarda
etkin olduğunu ortaya koymuştur. (Çizikça, 2009)
Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu döneminde STK olarak kabul edilen ekonomik fonksiyonlara
sahip lonca teşkilatları mevcuttur. Selçuklulardan miras kalan Ahi teşkilatlarının devamı olarak
kabul edilen loncalar güçlü ahlaki değerlere sahip ve yardımlaşma ruhunu yaşatan sivil toplum
inisiyatifleri olarak kabul edilmektedir (Atçeken, 2011, s. 52). Loncalar aslında merkez yani devlet
ile esnaf arasında ilişkiyi sağlamak ile birlikte, Anadolu’da üretim ve pazarlamayı sağlayan ve
teşvik eden örgütler olarak işlev görmüşlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde sivil toplum kurumları loncalar ve vakıflar ile sınırlı
değildir. 19. Yüzyılda hukuk, idare, ekonomii eğitim, sosyal ve siyasal alanlarda meydana gelen
devrimsel değişimler yeni sivil toplum kurumlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Özellikle
Jön Türk akımı sayesinde siyasi yapıda ortaya çıkan değişimler sivil toplum kurumlarını
güçlendirmiştir (Tosun E. K., 2007, s. 6). Bu dönem içinde sivil toplum kurumlarının ortaya
çıkmasını ve güçlendirmesini sağlayan başlıca reformlar 1808 Senet-i İttifak, 1839 Gülhane Hattı
Hümayunu, 1856 Islahat Fermanı, 1839–1876 Tanzimat Dönemi’nde gerçekleştirilen idari
kurumlar ve 1876 Osmanlı Parlamentosu sivil toplum lehine önemli gelişmeler olarak
sıralamaktadır. (Çaha, 2000) Fakat herşeye rağmen Osmanlı döneminde güçlü devlet zayıf sivil
toplum anlayışı STK tarzı kuruluşların zayıf kalmasına neden olmuştur. (Emini, 2013, s. 48)
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ile birlikte kurulan Türkiye Cumhuriyeti döneminde
sivil toplum kurumları için de yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Devletçi ve tekbir toplum
yaratma odaklı yeni yönetim anlayışı nedeniyle sivil toplum kuruluşları ancak statükoya uyum
gösterdikleri sürece faaliyette bulunmuşlardır. (Sarıbay, 2000) (Mardin, 2000)
Türkiye’de STK’lar için yeni bir dönem başlangıcı 1950’li yılların başında mümkün
olmuştur. Tek partili dönemin kapanması ile birlikte birçok dernek, vakıf ve örgüt faaliyete
geçmiştir (Çaha, 2001) 1950-1980 yılları arasında meslek odaları, öğrenci dernekleri ve halkçı
sivil toplum kurumlarının etkin olduğu bir dönem olmasına rağmen, dönemin siyasi yapısı ve
toplumsal hareketlerin darbeler ve siyasi baskılar ile kesintiye uğramıştır. (Gümüş, 2004)
12 Eylül 1980 darbesi özgürlüklerin ve sivil toplum inisiyatiflerin kısıtlandığı bir dönemi
başlatmasına rağmen zamanla sivil toplum Türkiye’de en tartışılan konulardan biri hale
gelmiştir.Ayrıca STK sayısı ciddi derecede artış göstermiştir. Türkiye’de meydana gelen sosyopolitik değişim ile birlikte devletin baskın etkisi 1980’li ve 1990’lı yıllarda azalmıştır. (Sarıbay,
2000). Turgut Özal ile uygulanmaya başlanan özgürlükçü ve liberal politikalar ve Türkiye’nin AB
üyesi olma çabaları STK’ların daha etkin olmasını ve çoğalmasını sağlamıştır. 12 Eylül 1980
yılında gerçekleştirilen darbenin ürünü olan darbe anayasının değiştirilmesi derneklerin, meslek
kuruluşlarınin ve diğer sivil toplum kurumlarının faaliyetlerini özgürleştirmiştir. (Çetinkaya, 2011)
1999 yılında Türkiye’nin AB’ye aday üye ülke statüsü kazanması ile ciddi demokratikleşme
adımlarının atılmasına yol açmıştır (Göksel & Güneş, 2005). Bu tarihten günümüze Türkiye’de
sivil toplum kurumları için önemli sayılabilecek ilerlemeler kaydedilmiştir. Özellikle devlet ve
toplum ilişkilerini geliştirmeye öncülük eden 2002 Kopenhag kriterleri sayesinde STK’lar daha
özgür ve demokratik bir çevrede faaliyet gösterme şansı elde etmişlerdir. (Maç, 2006)
Günümüzde STK’lar sayıları 2004-2008 yılları arasında dernek ve vakıfların ilgilendiren
mevzuatta iyileştirme olduğu için hızla artmaktadır. Dernekler Dairesi Başkanlığı (DDB)
tarafından sağlanan verilere göre 2011’de 89.495 olan faal dernek sayısı, Ekim 2012 itibariyle
92.670’ye ulaşmıştır. (TÜSEV, 2013, s. 6)
5- Akşehir Sürdürülebilir Sosyo-Ekonomik Kalkınmasında Sivil Toplum Kuruluşları
Akşehir İç Anadolu bölgesinin mutena bir bölgesini teşkil etmektedir. Akşehir ve çevresi
tabiat, iklim, ekonomik ve sosyal bakımdan diğer yerlerden ayrı ve kendine has bir özelliğe
sahiptir (Sart'tan başlayarak Ninova'ya kadar uzanan ve tarihte “kral yolu” olarak bilinen ünlü
ticaret yolunun geçtiği (Demiralp,1996:1) kent günümüzde de aynı önemi korumaktadır.
Akşehir tarih boyunca hep önemli bir yerleşim merkezi olarak zengin bir tarihi geçmişe
sahiptir. Hitit ve Frig uygarlığına ait tarihi kalıntılara ve eserlere sahip olan Akşehir, ticaret ve
konaklama merkezi olarak varlığını günümüze kadar sürdürmüştür.
Doğal tarihi ve folklorik değerleri açısından zengin kaynaklara sahip olan Akşehir’in ilçe
merkezi önemli bir kültür birikimine sahiptir. Akşehir’de yapılan araştırmalarda yerleşme izlerinin
kesiksiz olarak İ.Ö. üç bine dek indiği anlaşılmaktadır. Günümüze kalabilmiş adlar mimari
parçalar Akşehir’in en eski Frig yerleşmelerinden biri olduğunu belgelemektedir. Frig egemenliği
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
ardından Lidya ve Persler’in egemenliği sonrada İskender; Helenimsi Çağ (antigonos), Romalılar
gelmektedir. Roma dönemindeki adı Filomelyum (Philomelium: Bal Sevenler) Kenti’dir. Roma
sonrası Bizans ve Selçuklu dönemleri olarak sıralanabilir (Bektaş, 2005: 17-18).
Selçuklular dönemine gelindiğinde, ticari ve idari alanda büyük gelişme göstermiş ve mimari
eserler yönünden en parlak dönemini yaşamıştır. Kent merkezinde temel kazılarında ortaya
çıkarılan sur izleri, dere kenarındaki kalenin surlarının merkezden geçtiğini göstermektedir
Akşehir’in 1467 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesi ile bu dönem kapanıp,
Osmanlı Dönemi başlamıştır. Bu dönemde Akşehir önemli bir ticaret merkezi olmaya başlamıştır.
Önemli ticaret yolları üzerinde yer alan bir yerleşim olması nedeni ile Osmanlı İmparatorluğu
sınırları içine girdikten sonra ilk zamanlarda vilayet olduğu bildirilmektedir.
Kurtuluş Savaşının hazırlanmasında ve düzenlenmesinde de karargâh vazifesi görmüştür.
Konumu ve tarihi geçmişi itibari ile önemli bir yerleşim yeri olan Akşehir, Cumhuriyet
döneminde Konya İli’nin bir ilçesi haline gelmiştir. Akşehir’de belediye yönetiminin 1854’yılında
kurulduğu görülmektedir. Yerel yönetim hizmetlerin Türkiye’deki yerel yönetim hizmetleri ile
aynı dönemde başlaması halkın toplumsal yapısında şüphesiz etkili olmuştur. kentsel yapının
oluşmasında etkili yerel hizmetler STK’ların oluşması ile bilinçli bir sosyal yapının oluşması için
önemlidir.
Sivil toplum kuruluşları Akşehir ilçesi için önemi yüzyıllar öncesine dayanmaktadır.
Akşehir Selçuklu Devleti döneminde ileri uç, sınır kapısı görev yapan bir yerleşim birimi olarak
Moğol istilasından kaçan Türkmenlerin ve onlara ait ahi teşkilatlarının önemli yerleşim merkezi
olmuştur (Yörük, 2008, s. 669). Akşehir’de Ahilik teşkilatının güçlü olduğunun en önemli
işaretlerinden biri 16. Yüzyılda mevcut olan üç mahallesinin Ahi Celal, Ahi Mahmud, Ahi Yadigâr
olarak isimlendirilmesidir (Ertürk, 2011, s. 198). Akşehir’in 15 ve 16. Yüzyılları arasında ahilerin
ekonomik ve kültürel hayata katkı yaptığını belirtmiştir. (Cumbur, 1985, s. 87) akt. (Yörük, 2008,
s. 187). Her ne kadar 19. Yüzyıla geldiğimizde Akşehir tarımsal üretim yapan bir yerleşim yeri
olarak mevcudiyetini sürdürse de, hac yolları üzerinde bulunmasından dolayı her daim ticaret
merkezi özelliğini korumuştur. (Tuş, 2007, s. 119)
Akşehir ilçesinde Eylül 2013 tarihi itibariyle 84 adet dernek bulunmaktadır (Akşehir
belediyesi). Bu dernekler genel itibariyle belirli bir yöreden gelmiş sosyal grup, spor, cami
yaptırma ve yaşatma, belirli konularda mağduriyete uğramış grupların olduğu dernekler, sivil
düşünce toplulukları, çevreye yönelik hizmetlere ilişkin ve ekonomik gelişimi sağlamaya yönelik
dernekler olarak kurulduğu görülmektedir. Ancak bir çok derneğin kuruluş amacı doğrultusunda
aktif olmadığı sadece kurulmakta ibaret olduğu görülmektedir.
Sebzeciler Dayanışma Ve Yardımlaşma Derneği, Akşehir Sarraf Ve Kuyumcular Derneği,
Akşehir Tarım Ve Hayvancılığını Geliştirme Ve Güçlendirme Derneği. Akşehir İktisadi Kalkınma
Derneği, Akşehir Tarihi Arasta Kalkındırma Ve Yaşatma Derneği ve Akşehir Sanayi ve İş
Adamları Derneği olmak üzere yedi adet derneğin doğrudan ekonomik açıdan kalkınmanın
sağlanmasına yönelik dernekler olduğu görülmektedir.
Mevlana Kalkınma Ajansı'nın (MEVKA) Küçük Ölçekli Mali Destek Programı ve Kırsal
Kalkınma Mali Destek Programı kapsamında Akşehir İlçe Tarım Müdürlüğü ile birlikte Akşehir
Tarım Ve Hayvancılığını Geliştirme Ve Güçlendirme Derneği olarak yayımcı teknik personelin
eğitimi ile ilgili toplam bütçesi 144.676,80 TL olan proje hazırlanmış olup MEVKA tarafından
uygun görülmemiştir.
Akşehir Tarihi Arasta Kalkındırma Ve Yaşatma Derneği ise daha arastada bulunan yapıların
restorasyonun yapılarak turizm’e kazandırılmasına yönelik girişimlerde bulunmaktadırlar. Akşehir
Sanayi ve İş Adamları Derneği(AKSİAD)’ın amacı AKSİAD), hızla değişen ve gelişen dünyada,
rekabetçi iş âlemini takip ederek; bu ortamda üyelerinin gelişip, büyüyebilmeleri için onlara destek
olup, danışmanlık ve rehberlik hizmetleri yapmak amacıyla kurulduğu belirtilmektedir. Özelikle
ulusal veya uluslararası Fuar organizasyonlarına üyelerinin katılımı sağlayan dernek Akşehir’de
uluslararalılaşmada tek kuruluştur. Yine insan kaynakları konusunda da işletmelere katkı sağlayan
dernek bu yönüyle de sürdürülebilir sosyal-ekonomik kalkınmanın sağlanması için çalışmalar
yapılmaktadır. Kültür, sanat ve çevreye yönelik olan derneklerin çok fazla aktif olmadıkları
görülmektedir.
6-Sonuç ve Değerlendirmeler
20. yüzyılın en önemli meselelerinden biri olan sürdürülebilir kalkınma olgusu 1970’li
yıllardan itibaren Dünya gündeminde yer bulmuştur. STK’lar ise hemen hemen aynı zaman dilimi
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
içinde aracı bir güç olarak devlet ve insanlar arasında, daha iyi bir yaşam ve sürdürülebilir
kalkınmanın sağlanması için, yer almışlardır.
Bu çalışmada STK’ların küresel düzeyde küreselleşme ile birlikte insani, siyasi, çevresel ve
kültürel sorunların çözümünde ve en önemlisi sürdürülebilir kalkınmada rolleri ele alınmıştır.
Türkiye bağlamında sivil toplumun ortaya çıkması ve devletin kararlarını etkilemesi aslında yeni
bir süreç olmasa da 1980’li yıllara denk gelmektedir.
STK’ların küresel düzeyde başarılı çalışmaları ve 1992 Rio Zirvesi ile kabul edilen Yerel
Gündem 21 hedefleri STK’ların önemini arttırmıştır. Yerel sorunların çözümünde sivil katılımın
gerçekleştirilmesi daha çok katılımı ve yönetişimi sağlaması Akşehir için de önemlidir. Son
yıllarda yerel hizmetlerin yerine getirilişinde STK’ların rolünün artması Akşehir için yeni bir
durum değildir. Zira Akşehir’in yerleşim yeri olarak tarihsel süreç içerisinde tamamıyla bir Türk
kültürünün kurumu olan Ahi teşkilatının önemli merkezi olmuştur.
Bu bağlamda Akşehir’in yeniden sürdürülebilir bir kalkınma modeli ile planlanması ve yerel
düzeydeki eksikliklerin STK inisiyatifleri ile giderilmesi önem arz etmektedir. Fakat yerel
düzeydeki teknik ve beşeri kapasite eksikliği, yerel hizmetlerin kalite ve verimliliğini olumsuz
etkilemektedir.
Yerel düzeyde kurumsal kapasitenin geliştirilmesi ihtiyacıyla kurumsal kapasitenin
güçlendirilmesi programı ile yerel hizmet sunumunda verimliliğin artırılması mümkündür. İdare
ve kuruluşların insan kaynakları yönetimi strateji ve uygulamalarının güçlendirilmesi, hedef
grubundaki idare ve kuruluşların proje yönetimi kapasitelerinin artırılması, yerel düzeyde politika
oluşturma ve uygulama süreçlerine meslek örgütleri de dahil olmak üzere STK’ların ve
üniversitelerin katkısının artırılması önem arz etmektedir.
Ayrıca kollektif bir bakış açısı ile STK’ların kamu ve özel kurumlar ile işbirliği yapması ve
kentsel planlama sürecinde kalkınma hedeflerinin öncelikli olması elzemdir. Akşehir’de
STK’ların ilçe sakinlerinin sürdürülebilir kalkınm konusunda bilgilendirme ve konuya karşı ilgiyi
canlı tutma görevleri yönetsel kararların daha sağlıklı olmasını sağlayabilecektir.
KAYNAKLAR:
Arıkan, Y. (2006). İklim Değişikliği Görüşmelerinde Sivil Toplum Örgütleri. Ankara: Bölgesel
Çevre Merkezi.
Arslan, O. (2001). Sivil Toplum ve Osmanlı Gerçeği. İstanbul: Bayrak Yayıncılık.
Atçeken, O. (2011, Kasım-Aralık). Tarihi Referanslarımızda Sivil Toplum ve Etkileri. İdarecinin
Sesi , s. 51-54.
Attack, I. (1999). Four criteria of Development NGO. World Development , 27 (5), 855-864.
Betsill, M. M., & Corell, E. (2008). Introduction to NGO Diplomacy. M. M. Corell (Dü.) içinde,
NGO DiplomacyThe Influence of Nongovernmental Organizations in International Environmental
Negotiations (s. 1-17). Cambridge, Massachusetts, London: The MIT Press. Beykan, B. G. (2012).
İnsanın çevre hakkından Doğa’nın Haklarına: Ekolojik Anayasa. İstanbul: Bahçeşehir Üniversitesi
Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi.
Bozlağan, R. (2005). Sürdürülebilir Gelişme Düşüncesinin Tarihsel Arka Planı. Sosyal Siyaset
Konferansları Dergisi , 50 (1), 1011-1028.
Bradshaw, T., & Winn, K. (2000). Gleaners,Do-gooders, and Balers:Options for Linking
Sustainability and Economic Development. Journal of Community Development Society , 31 (1),
112-129.
Bryant, R. L. (2009). Born to Be Wild? Non-governmental Organisations, Politics and the
Environment. Geography Compass , 1544.
Buluş, A. (2008, Ekim). Sivil Toplum Kuruluşlarına Tarihsel Bir Örek: Osmanlı Vakıfları. Selçuk
Üniversitesi İ.İ.B.F Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi , s. 21-36.
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
Campbell, S. (1996). “Green Cities, Growing Cities, Just Cities? Urban Planning and the
Contradictions of Sustainable Development. Journal of the American Planning Association , 62
(3), 296-311.
Cumbur, M. (1985). “Anadolu Şehirlerinin Kuruluşunda Ahîlerin Yeri”, Türk Kültürü ve Ahilik.
Ahilik Bayramı Sempozyumu Tebliğleri, (s. 87-93). Kırşehir.
Çaha, Ö. (2000). Aşkın Devletten Sivil Topluma. İstanbul: Gendaş Yayıncılık.
Çaha, Ö. (2001). The Inevitable Coexistence of Civil Society and Liberalism: The Case of Turkey.
Journal of Economic and Social Research , 3 (2), 238.
Çetinkaya, K. (2011, Kasım-Aralık). STK'ların Yeni Anayasa Sürecine Katılımı. İdarecinin Sesi ,
s. 28-29.
Çizikça, M. (2009). Osmanlı Dönemi Vakıflarının Tarihsel ve Ekonomik Boyutları. İstanbul:
TUSEV.
Demircan, E. S. (2008). Yeni Ekonomik Düzende Küreselleşme Yerelleşme Bağlamında
Belediyelerde Yeni Mali Yönetim Anlayışı. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi (30), 99-128.
Development, N. R. (1999). Our Common Journey: A Transition toward Sustainability .
Washington DC: National Academy Press.
Drexhage, J., & Murphy, D. (2010). Sustainable Development: From Brundtland to Rio 2012.
New York: International Institute for Sustainable Development.
Duman, F. (2003). Sivil Toplum, Siyaset. İstanbul: Lotus Yayınevi.
Dursun, Ş. (1997). Türkiye'de Sivil Toplum ve Devlet. Yeni Türkiye Dergisi Sivil Toplum Özel
Sayısı , 218-223.
Emini, F. T. (2013). Sivil Toplum Kuruluşlarının Politika Belirleme Sürecindeki Rolü: TÜSİAD
Örneği. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 43-56.
Erdal Abdülhakimoğulları;Özcan Sezer; Mahmut Akpınar. (2011/2). Süleyman Demirel
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (14), 62.
Ertürk, V. (2011). 16. Yüzyılda Akşehir Kazasının Sosyal ve İktisadi Yapısına Dair Bazı Tespitler.
International Journal of History Studies , 3 (2), 197-218.
Filcak, R., Schenk, T., & Atkinson, R. (2006). Sustainability in Action:NGO Initiatives for
Sustainable Development in the Western Balkans. Szentendre, Hungary: The Regional
Environmental Center for Central and Eastern Europe.
Fisher, W. F. (1997). DOING GOOD? The Politics and Antipolitics of NGO Practices. Annual
Review of Anthropology , 439-464.
Galizzi, P. (2005). From Stockholm to New York, via Rio and Johannesburg: Has the
Environment Lost its Way on the Global Agenda? Fordham International Law Journal , 29 (05),
950-1008.
Göksel, N. D., & Güneş, R. B. (2005). The Role of NGOs in the European Integration Process:
The Turkish Experience. South European Society and Politics , 10 (1), 66.
Göle, N. (1994). “Toward an Autonomization of Politics and Civil Society in Turkey. M. Heper, &
A. Evin (Dü) içinde, Politics in the Third Republic (s. 113-126). Boulder: Westview.
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
Gümüş, K. (2004). Yakın tarihimizde STK hareketinin gelişimi ve kamu sivil toplum kuruluşları
ilişkisi. Savunuculuk ve Politikaları Etkileme Konferans Yazıları, (s. 4). İstanbul.
Güneş, A. M. (2011). Yeni Anayasa Tartışmaları Bağlamında Çevre. Gazi Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi , XV (3), 259-283.
Gürseller, İ. G. (2008). İnsan Hakları Çevre ve Anayasa. Türkiye Barolar Birliği Dergisi (75), 200.
Heper, M. (1994). Strong State and Economic Interest Groups: the Post-1980 Turkish Experience.
Berlin: Wlater de Gruyter.
Heper, M. (1985). The State Tradition in Turkey. Beverly: Eothen Press.
İçduygu, A., Meydanoğlu, Z., & Sert, D. Ş. (2011). Türkiye’de Sivil Toplum: Bir Dönüm Noktası
CIVICUS Uluslararası Sivil Toplum Endeksi Projesi (STEP) Türkiye Ülke Raporu II. İstanbul:
TÜSEV Yayınları.
İçduygu, A., Meydanoğlu, Z., & Sert, D. Ş. (2011). Türkiye’de Sivil Toplum: Bir Dönüm Noktası
CIVICUS Uluslararası Sivil Toplum Endeksi Projesi (STEP) Türkiye Ülke Raporu II. İstanbul:
TÜSEV Yayınları.
İnalcık, H. (2000). Tarihsel Bağlamda Sivil Toplum ve Tarikatlar. E. Keyman, & A. Y. Sarıbay
(Dü) içinde, Global Yerel Eksende Türkiye. İstanbul: Alfa Yayınları.
Institute, S. L. (2012, 06 29). 11 07, 2013 tarihinde http://www.globalization101.org/:
http://www.globalization101.org/rio-20-a-failed-effort-to-build-a-new-worldwide-sustainabilityagreement adresinden alındı
Ivanova, M. (2007). Moving Forward By Looking Back:Learning From UNEP's History. L. S.
Perry (Dü.) içinde, Global Environmental Governance: Perspectives on the Current Debate (s. 2647). New York: Center for UN Reform Education.
Keyman, F. E., & İçduygu, A. (2005). Citizenship in a Global World: European Questions and
Turkish Experiences. London: Routledge.
Kırışık, F. (2013). Çevre Alanındaki Faaliyetlerde Yaklaşım Değişimi:İdare ve Sivil Toplum
Kuruluşlarının Ortak Çalışması. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi , 9 (19), 333-345.
Köprülü, M. F. (1991). Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu. Ankara.
Lewis, D. (2005). The Management of Non Governmental Development Organizations. LondonNew York: Routledge.
Maç, N. (2006). : Avrupa Birliği Sürecinde Sivil Toplum Kuruluşları. Konya: Konya Ticaret Odası
Etüd Araştırma Servisi.
Mardin, Ş. (2000). Türk Siyasasını Açıklayabilecek Bir Anahtar: Merkez Çevre İlişkileri. E.
Kalaycıoğlu, & A. Y. Sarıbay (Dü). içinde İstanbul: Alfa Yayınları.
Mebratu, D. (1998). Sustainability and Sustainable Development: Historical and Conceptual
Review. Environmental Impact Assesment Review (18), 493-520.
Mutlu, A. (2009). Sürdürülebilir Gelişmenin Yönetim Yaklaşımında Özel Sektörün Yeri . Hitit
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 51-66.
Nations, U. (1972). Report of the United Nations Conference on the Human Environment.
Stockholm: Uniited Nations Publications.
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
Nikkhah, H. A., & Redzuan, M. B. (2010). The Role of NGOs in Promoting Empowerment for
Sustainable Community Development. J Hum Ecol , 85-92.
Okutan, E. (2008, Ekim-Aralık). Yerel Yönetimler ve Sivil Toplum Örgütlerinin Gelişmiş
İşbirliği: İngiltere Örneği. Sayıştay Dergisi , s. 91-108.
Özcan, T. (2008). Osmanlı Toplumuna Özgü Bir Finansman Modeli: Para Vakıfları. MÜSİAD.
Özdemir,
İ.
(2007,
12
02).
11
08,
2013
tarihinde
www.nur.org:
http://www.nur.org/tr/islamiyet/nurkutuphanesi/Dunyanin_Kaynaklarini_Israf_Etmemek_798
adresinden alındı
Özerkmen, N. (2004). Ahiliğin Tarihsel-Toplumsal Temelleri ve Temel Toplumsal FonksiyonlarıSosyolojik Yaklaşım. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi , 44 (2), 57-78.
Palabıyık, H. (2004). “Yönetimden Yönetişime: Kentsel Yönetişim ve Uygulamaları İle
Yönetişimde Ölçülebilirlik Üzerine Açıklamalar. M. A. Çukurçayır, & A. Tekel (Dü) içinde, Yerel
ve Kentsel Politikalar (s. 225-278). Çizgi Kitapevi.
Paul, B. D. (2008). A History of the Concept of Sustainable Development: Literature Review.
nnals of the University of Oradea, Economic Science Series , 17 (2), 576-581.
Princen, T., & Finger, M. (2004). Environmental NGO's in World Politics: Linking Global and
Local. London;New York: Routledge.
Robert W. Kates, T. M., & Leiserowitz, A. A. (2005). What is Sustainable Development Goals
Indicators,Values and Practices. Environment: Science and Policy for Sustainable Development, ,
47 (3), 8-21.
Sarıbay, A. Y. (2000). Türkiye'de Sivil Toplum ve Demokrasi. E. F. Keyman (Dü.) içinde, Global
Yerel Eksende Türkiye (s. 105). Alfa Basım Yayın.
Tanıl, B. (1989). 80'lerde Yeşil Hareket: Salonlardan Sokaklara. İstanbul.
Toprak, B. (1996). Civil Society in Turkey. A. R. Norton (Dü.) içinde, Civil Society in the Middle
East. Leiden: E. J. Brill.
Tosun, E. K. (2007). Avrupa Birliğine Üyelik Sürecinde Türkiye'de Yerel Yönetimler ve Sivil
Toplum Kuruluşları. PARADOKS, Ekonomi, Sosyoloji ve Politika Dergisi (2), 1-16.
Tosun, G. E. (2001). Demokratikleşme Persektifinden Devlet-Sivil Toplum İlişkisi (Türkiye
Örneği). İstanbul: Alfa Yayınları.
Tuş, M. (2007). XIX Yüzyılın ve Anadolunun Ortasında Akşehir. Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi (17), 109-121.
TÜSEV. (2013). Sivil Toplum İzleme Raporu 2012 Yönetici Özeti . İstanbul: TÜSEV.
TÜSEV. (2006). Türkiye’de Sivil Toplum: Bir Değişim Süreci. İstanbul: TÜSEV.
Tvedt, T. (2002). Development NGO's: Actors in Global Civil Society or in a New International
Social System. Voluntas: International Journal of Voluntary and Non Profit Organistions , 13 (4),
363-375.
Varella, M. D. (2013). The Role of Non Governmental Organisations in International
Environmental Law.
Voigt, C. (2009). Sustainable Development as a Principle of International Law Resolving
Conflicts betweenClimate Measures and WTO Law. Leiden;Boston: Martinus Nijhoff Publishers.
Ulusal Kop Bölgesel Kalkınma Sempozyumu
14-16 Kasım 2013 Konya, s.XX-XXX
ISBN: XXXXXX
WCED. (1987). Our Common Future. Oxford: Oxford University Press.
Willets, P. (2011). Non Governmental Organisations in World Politics The Construction of Global
Governance. London-New York: Routledege.
Yörük, D. (2008). XV. Yüzyılda Karaman Topraklarında Ahiler ve Ahi Vakıfları. Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (20), 665-684.
Yörük, D. (2008). XV-XVI. Asırlarda Akşehir Kent Merkezinin Nüfus Yapısı. Bilig (45), 165198.