Kanatlı Kesimhanelerinde Karkas Dekontaminasyonu Kanatlı

Transkript

Kanatlı Kesimhanelerinde Karkas Dekontaminasyonu Kanatlı
Kanatlı Kesimhanelerinde Karkas
Dekontaminasyonu
Kanatlı Beslenmesinde
Zeolitin Etkileri
Kanatlı Rasyonlarında
Kullanılacak Yağlarda
Aranan Özellikler
Çinko Bileşikleri Yemden
Yararlanmayı İyileştirir
facebook.com/tavder • twitter.com/tavder
Neden Pulmotil®AC, Mikoplazma
ile mücadelede “1 numaralı” ürün.
1
Beşeri üretim standartları garantisinde
kalite, güvenilirlik ve sağaltıcı etki
Ekonomik kayıpları durduran hızlı ve uzun
klinik etkinlik2,3
Yüksek ürün safiyeti, potensi ve
stabilitesi sağlayan “tek süreçli sıvı
formülasyon üretimi”
Enfeksiyonla mücadele eden
makrofaj ve heterofiller içinde yüksek
konsantrasyon4
Ürünü 3 yıla kadar UV ışını, oksidasyon
ve neme bağlı degradasyondan koruyan
orijinal ambalaj*
Solunum yolu enfeksiyonlarındaki gücü
ile klinik etkinlik ve performans arasında
denge sağlar5
Pulmotil AC hakkında
daha fazla bilgi için
lütfen bizi arayın.
Elanco Hayvan Sağlığı
Lilly İlaç Tic. Ltd. Şti.
0216 554 00 00
*Kullanmadan önce lütfen prospektüsü okuyunuz.
1Elancotarafındanyürütülenpazararaştırmasısonuçları;Şubat2006.
2AbdEl-Aziz,et.al,Tavuklardaenrofloxacin’infarmakokinetikdeğerlendirmesi.BritishPoultryScience,38:164-168,1997.
3Warrenet.al,Tavuklardatilmikosininoralyollauygulanmasınıtakibenakciğervehavakesesikonsantrasyonları.Journ.Vet.Pharm.and
Ther.,20(supl.1):181-218,1997.
4Scorneaux,B.andShryock,T.Tavukfagositlerindetilmikosininhücreiçibirikimi,dağılımıveefluksu.
PoultryScience,77(10):1510-1521,1998.
5Elancodenemeleri,T5DTL9901&T5DJD9901.Datamevcuttur.
PulmotilisatrademarkforElanco’sbrandoftilmicosin.
Elanco,PulmotilandthediagonalcolorbararetrademarksofEliLillyandCompany.
©2006ElancoAnimalHealth.Allrightsreserved.(PO0626)
www.elanco.com
BİLEŞİMİ: Pulmotil AC Oral Çözelti; bal renkli bir çözelti olup, her mL’sinde 250 mg tilmikosin aktivitesine eşit tilmikosin fosfat içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER: Tilmikosin, makrolit grubundan semisentetik bir antibiyotiktir. Bakteri
hücresinde protein sentezini inhibe ederek etki gösterir. Antibakteriyel spektrumunda; mikoplazma türleri, Gram-pozitif ve bazı Gram-negatif mikroorganizmalar bulunur. Anılan mikroorganizmalar için tilmikosinin MIC değerleri şu şekildedir:
Mikroorganizma
MIC (mg/ml)
Mycoplasma gallisepticum
0.048
Clostridium perfringens
3.12
Mycoplasma synoviae
0.025
Staphylococcus aureus
0.78
Chlamydia psittaci
0.1
Actinomyces pyogenes
0.024
Ornithobacterium rhinotracheale
0.03
Salmonella typhimurium
> 50
Pasteurella multocida
6.25
Escherichia coli
50
Kanatlılara oral yolla uygulandığında tilmikosin hızla emilerek kana karışır. Yine hızlı bir şekilde serumu terkederek düşük yoğunlukta pH’a sahip enfeksiyon bölgelerine göç eder. Uygulamadan 6 saat sonra akciğerler ve hava keselerinde
tilmikosine rastlamak mümkündür. Tilmikosin, safra ve idrar yoluyla atıldığından, karaciğer ve böbreklerde de oldukça yüksek konsantrasyonda bulunur. KULLANIM YERİ / ENDİKASYONLARI: Pulmotil AC Oral Çözelti, etçi tavuk ve hindilerde
Mycoplasma gallisepticum, M. synoviae, Ornithobacterium rhinotracheale, Pasteurella multocida ve tilmikosine duyarlı diğer mikroorganizmaların yol açtığı solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. UYGULAMA ŞEKLİ VE DOZU:
Veteriner hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde; Her litre suya 75 mg tilmikosin (60 mL Pulmotil AC Oral Çözelti / 200 litre) katılır. Bu, günlük 15-20 mg/kg canlı ağırlık dozuna karşılık gelmektedir. Uygulamaya 3 gün devam
edilmelidir. Hastalık sonrasında tedaviye 1-2 gün devam edilmelidir. İlaçlı su her gün taze olarak hazırlanmalıdır. İSTENMEYEN ETKİLER: Tilmikosin, güvenli bir madde olup, belirtilen dozlarda ve hayvan türlerinde kullanılması durumunda
herhangi bir yan etki görülmez. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ: Fenikoller, linkozamidler ve diğer makrolid antibakteriyeller ile antagonizma nedeniyle birlikte uygulanmamalıdır. GIDALARDA İLAÇ KALINTI UYARILARI: İlaç Kalıntı Arınma Süresi
(i.k.a.s.): Tedavi süresince ve son ilaç uygulamasından sonra etçi tavuklar 14, hindiler 10 gün geçmeden kesime gönderilmemelidir. Yumurtası insan gıdası olarak tüketilen hindi ve tavuklarda kullanılmamalıdır. KONTRENDİKASYONLARI:
Belirtilen dozlarda hedef türler için kontrendikasyonu yoktur. Diğer hayvan türlerinde kullanılmamalıdır. GENEL UYARILAR: Kullanmadan önce ve beklenmeyen bir etki görüldüğünde veteriner hekime danışınız. Çocukların ulaşamayacağı
yerde bulundurunuz. DOZ AŞIMI VE ALINACAK ÖNLEMLER: Tilmikosin, kanatlı hayvanlar için oldukça güvenli olup; 5 gün süreyle 375 mg/kg dozda uygulandığında herhangi bir yan etki görülmemiştir. UYGULAYICININ ALMASI GEREKEN
ÖNLEMLER: Pulmotil AC Oral Çözelti’nin deri ile teması iritasyona yol açabilir. Ürünün kullanımı sırasında koruyucu eldiven ve elbise giyilmelidir. Uygulama sonrasında eller yıkanmalıdır. Deri ile temas durumunda, ilgili yerler yıkanmalıdır. Gözle
temas ettirilmemelidir. Göz ile temas durumunda gözler iyice yıkanmalıdır. MUHAFAZA ŞARTLARI VE RAF ÖMRÜ: Direkt güneş ışığı almayan yerlerde ve 30 °C’nin altında, dondurulmadan saklayınız. Raf ömrü imal tarihinden itibaren 3 (üç)
yıldır. Şişenin kapağı açıldıktan sonra ürün 3 ay süre içerisinde tekrar kullanılabilir. TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ: Karton kutu içinde, 60 mL, 240 mL ve 960 mL’lik bal renkli PEN şişelerde sunulmaktadır.SATIŞ YERİ VE ŞARTLARI: Veteriner hekim
reçetesiyle veteriner muayenehanelerinde ve eczanelerde satılır (VHR). PROSPEKTÜS ONAY TARİHİ: 17.12.2004 TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI RUHSAT TARİH VE NO.SU: 20.12.2000 – 7/681 RUHSAT SAHİBİ VE ADRESİ: Lilly İlaç
Ticaret Ltd. Şti. Kısıklı Caddesi Kuşbakışı Sokak No:6/3 Altunizade / İstanbul ÜRETİM YERİ: COC Farmaceutici S.r.l., via Modena 15, 40019 S. Agata Bolognese(BO), İtalya - Elanco International (a division of Eli Lilly S.A., Cenevre, İsviçre)
lisansıyla üretilmiştir. ElancoTM, Pulmotil ® ve çapraz logo Eli Lilly and Company’nin tescilli ticari markalarıdır.
Başyazı
Başyazı
Değerli okuyucular,
Son zamanlarda ülkemizde tüketicilerin daha sağlıklı ve halk sağlığı yönünden daha güvenilir gıdalara
ulaşma istekleri artarken, üzerinden gün geçmeden
kamuoyunda çıkan asılsız ve yersiz bilgilerle tüketicilerimizin kafası karışıyor. Ne yazık ki, medya tarafından pirim verilen kişiler bilimsel verilere dayanmayan
açıklamalar yaparak, gıdalar hakkında kamuoyunu
yanlış yönlendirmektedir. Bu şahısların özellikle de
Bu arada kanatlı eti ve yumurta sektörü için her şey
istendiği gibi de değildir. Sektör 2012 yılı içerisinde
başta kapasite artırımına gidilmenin getirdiği sıkıntılar ve buna bağlı olarak biyogüvenlik sorunları sonucu ortaya çıkan hastalıklarla boğuşmaktadır. Her yıl
olduğu gibi yem hammaddesindeki yetersizlikler ile
maliyet artışlarına bağlı fiyat dalgalanmalarının getirdiği istikrarsızlık sayılabilinir. Bu arada sektörün önde
gelen firmalarından kapananlar bile olmuştur.
odaklandığı konulardan biri kanatlı etidir. Kanat-
Yukarıda bahsedilen açıklamaların amacı okuyucu
lı eti, önde gelen hayvansal protein kaynaklarından
dostlarımıza, kanatlı etinin faydalarını ve sorunları-
biri olmasının yanında, kolay sindirilebilirliği ve di-
nı saymak değildir. Biliyorum ki; hepimiz bu sektörün
yetik olmasıyla da insan beslenmesinde vazgeçilmez
değişik alanlarında yer almaktayız. Buradaki açıkla-
bir hayvansal üründür. Ayrıca kanatlı hayvanların ke-
malarımız, sektörle uzaktan yakından ilgisi olmayan
sim ağırlığına hızla ulaşabilmesi de dünya hayvansal
veya yeteri kadar konu içerisine dahil olmamış insan-
protein açığının kapatılmasında önemlidir. Bu durum
ların özellikle toplumun bilinçlendirilmesi adına yap-
sektörün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yeterli
tıkları aktivitelerde biraz daha hassasiyetli davran-
ve dengeli beslenmedeki payı gösterdiği gibi fark-
maları için vurgu yapmaktır. Zaten aksi bir durum söz
lı endüstri kollarına hammadde oluşturması da ayrı
konusu da olamaz.
bir önem arz etmektedir. Bununla birlikte hayvancılık
sektörüne sağladığı ekonomik değer ile Türkiye ekonomisine katma değer kazandırması yanında istihdam
Bu açıklamaları yaparken sürç-i lisan ettiysek af ola,
Saygılarımla,
alanı oluşturması ile de Türkiye’de sosyal ve ekono-
Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ
mik sorunların çözümünde ciddi katkılar sağlamakta-
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
dır.
BESD-BİR’in 2012 sektör verilerine göre kanatlı eti
üretimi 1 876 500 ton olarak belirtilmiş ve YUM-BİR
verilerine göre ise yumurta verimimizde yaklaşık 15
milyar adeti bulmuştur. Aynı verilere göre 2012’nin
Ocak-Ekim dönemleri arasındaki ihracatımız 453
milyon dolara ulaştığı görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı’nın Ekim 2012 tarihli
değerlendirmesinde (Watt Executive Guide-2012)
Türkiye 2012’de kanatlı eti ihracatı açısından dünyanın 6.ncı ülkesi konumunda olduğu belirtilmiştir. Bu
Türkiye’nin yüzünü güldüren ve sektörün başarısını
gösteren bir tablodur.
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1 MEKTUP ANKARA 1
Yerel Süreli Yayın
Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır.
Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır.
Veteriner Tavukçuluk Derneği
Adına Sahibi
Prof. Dr. Ahmet ERGÜN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Mehmet AKAN
Prof. Dr. Erol ŞENGÖR
Dr. Serdar ERTAŞ
Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ
Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN
İdare Yazışma Adresi
İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA
Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65
Banka Hesapları
REKLAM GELİRLERİ
Türkiye İş Bankası
Dışkapı Şubesi 4206 932790
IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790
ÜYE AİDATLARI
Türkiye İş Bankası
Dışkapı Şubesi 4206 917468
IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468
Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Alıntı Yapılamaz.
Grafik Tasarım ve Baskı
Elma Teknik Basım Matbaacılık Ltd. Şti.
Çatal Sok. 11/A Maltepe/ Ankara
Tel: 229 92 65 . Fax: 229 92 65
www.elmateknikbasim.com
[email protected]
Basım Tarihi: 16.03.2013
2
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
K a na tl ı Ke si mha ne l e ri nde K a rka s De ko ntam in as yon u
KANATLI KESİMHANELERİNDE KARKAS
DEKONTAMİNASYONU
Aksem AKSOY*, Murat GÜLMEZ**, Abamüslüm GÜVEN***
*Kafkas Üniversitesi Kars Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölümü, Kars
**Bakın Tarım Ürünleri Ltd. Şti., TR-06580 Aşağı Öveçler/Çankaya, Ankara
***Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Kars
Kanatlı eti, insan beslenmesinde hayvansal protein
açısından önemli bir besin maddesidir. Kırmızı etlere
göre daha ekonomik olması beslenmedeki önemini
arttırmaktadır. Kolay sindirilebilir, lezzetli ve düşük
kalorili hayvansal protein kaynağı olması nedeniyle
diyetisyenler tarafından da tavsiye edilmektedir.
Kanatlı endüstrisinde son otuz yılda meydana gelen
gelişmeler, kanatlı etlerini çok pahalı ve az tüketilen bir ürün olmaktan çıkarmış ve herkes tarafından
tüketilebilen bir ürün olmasını sağlamıştır. Sevilerek tüketilen kanatlı et ve et ürünleri aynı zamanda
insanlarda ortaya çıkan gıda kaynaklı enfeksiyonların en önemli kaynaklarından biridir (Mulder ve
Schlundt, 1999).
Kanatlı hayvanlardan elde edilen et ürünlerinde
Salmonella, Campylobacter jejuni, Staphylococcus
aureus, Escherichia coli, Listeria monocytogenes,
Yersinia enterocolitica, Aeromonas ve Clostridium
Perfringens gibi önemli patojenler bulunabilmektedir. Ayrıca bazı Arcobacter, Helicobacter suşları ile
verotoksijenik Escherichia coli de önemli etkenlerdir
(Mead, 2004).
Hijyenik bir et veya ürününün elde edilmesinin ilk
şartı, kesimi yapılacak hayvanın sağlıklı olmasıdır.
Ayrıca bina, personel, su, alet ve ekipman hijyenine de dikkat edilmelidir. Kanatlı etlerinin mikrobiyel
kontaminasyonu ilk üretim aşamasından başlayarak
tüketim aşamasına kadar süre gelmektedir (Arslan,
2002). Kanatlıların taşıma, kesim, haşlama, tüy yolma, iç organların çıkarılması, yıkama, soğutma ve
paketleme gibi işlemleri esnasında mikrobiyel kontaminasyon oluşmaktadır (Anonim, 1998, Keener ve
ark, 2004).
1. Kanatlı Kesimhanelerinde Dekontaminasyon Yöntemleri
Dekontaminasyon yöntemleri oldukça çeşitli olmakla
birlikte bu yöntemleri, fiziksel ve kimyasal yöntemler olarak gruplandırmak mümkündür (Bolder, 1997,
Dinçer ve Baysal, 2004). Bu yöntemlerin hepsinin et
endüstrisinde uygulanabilirliği olmadığı gibi bazıları
da karkasları direkt olarak dekontamine etmemektedir. Ayrıca kullanılcak yöntemin seçiminde de bir
takım özelliklere dikkat edilmesi gerekmektedir. İyi
bir dekontaminasyon yönteminin taşıması gereken
özellikler arasında; tüketiciler tarafından uygun bulunması, hızlı bir bakterisidal etkiye sahip olması,
kabul edilebilir organoleptik kaliteye izin vermesi,
tüketici sağlığı için zararlı kalıntılar bırakmaması
ve mevzuata uygun olması sayılabilir (Wagenaar ve
Snijders, 2004).
1.1 Fiziksel Dekontaminasyon Yöntemleri
1.1.1 Su
Kanatlı kesimhanelerinde işlem esnasında içme suyu
ile yıkama yaygın olarak uygulanmakta ve yüzey kontaminasyonunda %90- %99 oranında geniş bir redüksiyonla sonuçlanabilmektedir (Anonim, 1998). Suyla
mikroorganizmaların ortadan kaldırılması yıkama,
Oleobiotec®
Poultry
Doğal Performans Artırıcınız
Optimum bağırsak sağlığı
Düşük FCR
Yüksek canlı ağırlık
“Doğal olarak üretildi”
DSA AGRIFOOD PRODUCTS CO
Merkez Ofis: Organize Sanayi Bölgesi Kızılırmak Cad. 3. Sok. No:5
Yahşihan/Kırıkkale Tel: +90 318 32 1 32 92 www.dsakimya.com.tr
Fabrika: Kırıkkale Organize Sanayi / Kırıkkale
www.phode.com
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1 MEKTUP ANKARA 3
K ana t lı Ke s im hane l e r i n d e K a r k a s D e k o n ta mi n a sy o nu
sprey kullanma, suya daldırma ya da buhar uygulaması kullanarak gerçekleştirilmektedir. Karkasların
saf suyla yıkanmasıyla bakteri yükünde düşük oranlarda azalma meydana gelmektedir (Lillard, 1988).
Sıcak suya daldırma yöntemi, kanatlı etinin yüzeyindeki patojen bakterilerin sayısının azaltılması için
uygulanan potansiyel metotlardan biridir (Corry ve
ark., 2006). Li ve ark. (2002), yaptıkları bir çalışmada tavuk karkaslarını soğutma öncesi 20, 55 ve
60oC’de su spreyi ile muamele etmişlerdir. 55 ve 60
o
C’de su spreyi ile yıkama işlemi sonucunda Campylobacter sayısının 0.78 log kob/karkas oranında
azaldığını ve karkasların derilerinde önemli bir renk
değişikliği oluşmadığını belirtmişlerdir. Diğer bir
araştırmada ise 70oC sıcaklıkta 40 saniyelik durulama
işleminin tavuk derisine herhangi bir zarar vermediğini ve Campylobacter, Salmonella, Enterobacteriaceae ve aerobik bakteri sayısında önemli ölçüde
azalma olduğu belirtilmiştir (Purnell ve ark, 2004).
1.1.2 Yüksek Hidrostatik Basınç
Yüksek basınç uygulaması, patojen ve saprofit mikrorganizmalar üzerine inaktivasyon etkisi olan yeni
bir metot olup, kullanımı giderek artmaktadır. Uygulamada kullanılan basınç, sıcaklık yerine tercih
edilen dengeleyici bir etken konumundadır. Sıcaklık,
basınç ve süre gibi farklı çalışma koşullarında pek
çok mikroorganizma üzerinde inaktivasyon etkisinin
olduğu belirtilmiştir (Arıcı, 2006).
Yuste ve ark. 2002, yaptıkları çalışmada kanatlı etine 450 Mpa basınç uygulayarak mezofil bakterilerde
2,8, psikrotrof bakterilerde ise 6,0 log kob/g’lık bir
azalma olduğunu belirtmişlerdir. Ortama 200 ppm
nisin ilave ettiklerinde ise psikrotroflar tamamen
inaktif hale gelirken, mezofillerde ise bu etki 7,5 log
kob/g’a yükselmiştir. Araştırmacılar, bu uygulamanın
kanatlı etinin raf ömrünün ve güvenliğinin arttırılması için ümit verici bir metot olabileceğini belirtmişlerdir.
1.1.3 Radyasyon
Hücreler üzerindeki iyonize radyasyonun biyolojik
etkisi, hassas hücre komponentleri ile doğrudan etkilenen ve suda oluşan serbest radikaller gibi moleküllerin varlığına bağlanabilir. Hücrenin DNA’sı
iyonize radyasyonun en kritik hedefi olup mikroorganizmaların inaktivasyonu öncelikle DNA’nın zarar
görmesine bağlıdır (Mulder ve Schlundt, 1999).
Kanatlı etinde Campylobacter spp ve aynı türün alt
4
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
türleri arasında radyasyona karşı duyarlılıkta çok büyük farklılıklar gözlemlemiştir. Elde edilen bulgular
Campylobacter’in radyasyona duyarlılığının Salmonella ve L. monocytogenes’den daha fazla olduğunu
da göstermiştir (Patterson 1995).
Kolsarıcı ve Kırımca 1995, 1, 2 ve 3 Kgy dozunda
uygulanan iyonize radyasyonun tavuk but ve göğüs
etlerinde bakteriyel yükte azalma meydana getirirken, duyusal olarak ışınlanmış numunelerin renk,
görünüş, aroma ve gevreklik gibi özellikleri kontrol
gruplarıyla karşılaştırıldığında herhangi bir fark olmadığını belirtmişlerdir. 3 Kgy dozunda ışınlanmış
örneklerin raf ömrü yaklaşık 27 gün iken 2 Kgy ışınlı
örnekler 24 günde, 1 Kgy ışınlı örnekler 18 günde,
vakumlu örnekler 15 günde, açık kontroller ise yaklaşık 9 günde tüketim özelliğini kaybetmiştir. İyonize
radyasyon uygulamasının, kanatlı hayvan etlerinin
muhafazasında sağladığı avantajlarla, diğer gıda koruma yöntemleri arasında önemli bir yer alacağını ve
endüstriyel alanda da önemli bir alternatif yöntem
olabileceğini belirtmişlerdir.
1.1.4 Elektriksel Stimülasyon
Isı uygulamaksızın yapılan işlemler, gıdaların geleneksel ısısal işlemlerinde tamamlayıcı veya onların
yerini alacak potansiyel bir teknoloji olarak son zamanlarda önem kazanmıştır. Termal işlemlerle nontermal işlemler karşılaştırıldığında, bozulma yapan
mikroorganizmaları ve enzimleri inaktive etmesinin
yanı sıra düşük ısı uygulaması ve düşük enerji kullanımı, besin öğeleri ile birlikte tat ve lezzetin de
muhafazası gibi avantajlar sağlamaktadır (Vega-Mercado ve ark, 1997).
Yüksek elektrik akımı, iki elektrotun arasına yerleştirilmiş gıdalara (genel olarak 20-80kV/cm) elektrik
akımı uygulanmasını içermektedir. Pulsed Electrical
Field (PEF), gıdaların fiziksel ve duyusal özelliklerinde arzu edilmeyen değişiklikleri büyük ölçüde azalttığından veya kısıtladığından dolayı geleneksel ısı
muamelesinden daha avantajlı olduğu düşünülmektedir (Ray, 1996). Li ve ark. (1995), kanatlı işlemede
bakteriyel kontaminasyonu kontrol etmek için tuz
ya da trisodyum fosfat ve elektrik şokunu, kanatlı
soğutma suyuna uyguladıklarında Campylobacter
jejuni’nin etkili bir şekilde yıkımlandığını belirtmişlerdir.
1.1.5 Ultrasonikasyon
Ultrasonikasyon, ısıya alternatif bir metod olarak ya
P-İLAN(21x29)-VETERİNER/TAV-3.indd 1
08.02.2013 11:44
K ana t lı Ke s im hane l e r i n d e K a r k a s D e k o n ta mi n a sy o nu
da ısıyla birlikte kullanılabilecek önemli non termal
yöntemlerden biridir. Son zamanlarda gıda korumada ısıyla koruma yöntemlerinin yoğunluğunu azaltabilmek amacıyla yönteme ilgi artmıştır (Ulusoy ve
ark, 2007).
Ultrasonik enerji uygulaması için karkasların su
içerisinde bulunmaları gerekmektedir. Bu nedenle
sadece kanatlı karkasları gibi küçük karkaslar için
uygundur. Bakteriyel etki, pH ve sıcaklığın değiştirilmesi veya ortamın klorlanmasına bağlı olarak hücrenin daha kısa sürede yapısının bozulmasıyla artmaktadır (Lillard, 1994). Yağlı dokularda yöntemin
etkinliği azalmaktadır. Sonikasyon, kanatlı ve domuz
işletmelerinde haşlama sularına uygulanabilir fakat
organik materyallerin varlığı etkisini azaltabilir (Bolder, 1997).
1.1.6 Elektromanyetik Dalgalar
1.1.6.1 Ultra Viole Işını
Ultra Viole (UV) ışınları düşük penetrasyon gücüne
sahip olmaları nedeniyle et, balık ve ekmek gibi gıdaların yüzeyleri ile gıda hazırlama ve işleme yerlerindeki ortam havasının, duvarların ve ekipmanların dezenfeksiyonunda kullanılmaktadır. Bununla
6
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
birlikte, et yüzeylerinin dekontaminasyonu için UV
ışınının kullanılması genel olarak etkili değildir. Deri
yüzeylerinin düzensiz olması ve tüy foliküllerinin ölü
bölgeler oluşturması nedeniyle UV ışınları bu bölgelere ulaşamamakta ve etkisiz kalmaktadır (Bolder,
1997, Ray, 1996)
1.1.6.2 Mikrodalgalar
Elektrik akımını geçirmeyen ve iyonik iki mekanizma aracılığıyla bir materyalde ısı üretimi için belirli
frekanslı elektro manyetik dalgaların kullanımından
yararlanılmaktadır (Datta ve Davidson, 2000). Mikrodalgaların kırmızı et, domuz eti, tavuk eti ve deniz ürünleri gibi kaslı gıdalarda koruma ve pişirme
amacıyla kullanıldığı birçok çalışmada belirtilmiştir.
Katı gıdalarda sadece yüzeyde bulunan mevcut florayı değil aynı zamanda çevresel kontaminasyonlar
vasıtasıyla taşınan mikroorganizmaların da ortadan
kaldırılmasında etkilidir (Doores, 2002).
Yapılan bir çalışmada ise broiler tavuklarının çeyrek
but örneklerinde 480 ve 760 watt mikrodalga ısısında,
2, 4, 6, 8 ve 10 dk süre boyunca C. jejuni ATCC 33
291, C. jejuni PZH 38 ve C. coli ATCC 43 478 suşlarının canlılık oranı araştırılmıştır. Mikrodalga fırında
480 watt ısı ve 8-10 d sürede bakteri suşlarının sa-
K a na tl ı Ke si mha ne l e ri nde K a rka s De ko ntam in as yon u
yılarında kademeli bir azalma meydana gelirken, ısı
derecesi 760 watt’a yukseltildiğinde 6-8 d sürelerde
C. jejuni ve C. coli suşlarının tamamında azalmaya
neden olmustur. İncelenen bakterilere karşı inaktivasyon etkinin bakteri suşu, ısıtma süresi ve mikrodalganın ısıtma gücüne bağlı olduğu belirtilmiştir (Uradziniski, 2009).
1.2 Kimyasal Dekontaminasyon Yöntemleri
1.2.1 Klorlu Bileşikler
Klor, çözünmemiş hipoklorus (HOCI) asidi formunda
bakterilere karşı oldukça etkili bir bileşik olmakla beraber organik kalıntıların varlığında kloramin
formuna dönüştüğü için antimikrobiyel etkisi azalmaktadır. Klorlama işlemini; kullanılan klorun konsantrasyonu, uygulama süresi, sıcaklık ve ortamın
pH’sı etkiler. Soğutma suyunun klorlanması ile suda
bulunan bozulma yapan bakteriler inaktif hale getirilerek soğukta depolanan karkasların raf ömrü
birkaç gün uzatılmaktadır (Tosun, 1999). Klorlanmış
su, karkas yüzeyinde bakterilerin çoğalmasını engellemek amacıyla karkas soğutma işleminde durulama
esnasında kullanılmaktadır (James, 1992).
Ramesh ve ark. (2003), kanatlı konteynırlarında
mikroorganizma populasyonunu azaltmak için ısı ve
klorun kombine kullanımının dezenfeksiyon etkisini araştırdıkları çalışmaları sonucunda, kanatlı endüstrisinde patojen mikroorganizmalar ve onların
oluşturdukları biyofilmlerin artış riskini önlemek için
konteynırların temizliğinde standart bir metod olarak kullanılabileceğini belirtmişlerdir.
natlı ve sığır karkaslarında dekontaminasyon amacıyla kullanılmaktadır (Cliver, 2009).
Kanatlı etlerinde dekontaminant olarak etkili oldukları kanıtlanmış asetik asit ve süksinik asit gibi
farklı organik asitler mevcuttur. Hücre zarına nüfuz
etme ve parçalama yeteneklerinden dolayı özellikle Salmonella başta olmak üzere diğer bakterilerin
yok edilmesinde oldukça etkilidir. Bununla birlikte
asidik olmaları nedeniyle alet ve ekipmanlarda aşınmalara, etlerde tat, koku ve renk değişikliklerine yol
açmaktadırlar (Anonim, 1998). Organik asitler, geniş
bakterisidal ya da bakteriyostatik etkili bileşiklerdir.
Ancak bir takım dezavantajları da vardır. Piliç derilerinde renk değişikliğine neden oldukları çeşitli çalışmalarda bildirilmiştir (Smulders, 1995, Bilgili, 1998,
Gülmez ve ark 2006).
1.2.3 İnorganik Fosfatlar
Trisodyum fosfat (TSF) Bakteri hücre duvarını etkileyerek bakterilerin yok olmasını kolaylaştırmakta
ve etki şekli için farklı mekanizmalar bulunmaktadır.
Bunlar; surfaktant özellik, yüksek pH’da bakteriler
üzerine yıkılmayıcı etki, deri yüzeyine yapışan bakterilerin yok edilmesi ve bazı yüzey yağlarının ortamdan kaldırılmasıdır (Keener ve ark, 2004).
Cobb 500 Infovet ad 21/01/2013 09:06 Page 2
Kemp ve ark (2001), kanatlı üretim işletmlerinde
asidifiye sodyum kloritin etkililiğini araştırmışlardır. Araştırma sonuçlarına göre broiler karkaslarında
E. coli populasyonunda 3.1 log10 dan 2.2 log10’a bir
azalma ve toplam koliform sayısında ise 2.2. log10
dan 1.5 log10’a kadar bir azalma gözlenmiştir. Del Rio
ve ark, (2007), yaptıkları çalışmada asidifiye sodyum
klorit, trisodyum fosfat, sitrik asit gibi çeşitli kimyasal dekontaminasyon yöntemlerinin olumsuz duyusal
etkiler yapmaksızın, tavuk etinin mikrobiyel kalitesini arttırdığını belirtmişlerdir.
1.2.2 Organik Asitler
Uzun yıllardır laktik, asetik, sitrik, propiyonik, askorbik, formik ve perasetik gibi organik asitler ka-
cobb-vantress.com
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1 MEKTUP ANKARA 7
K ana t lı Ke s im hane l e r i n d e K a r k a s D e k o n ta mi n a sy o nu
Bourassa ve ark. (2004), TSF’ın Salmonella üzerinde-
rın kontrolü fiziksel ve kimyasal yöntemlerle yapıl-
ki etkisini araştırdıkları bir çalışmada 2 C’de 7 gün-
maktadır. Gıdalarda ve yem maddelerinde mikrobi-
lük depolama işleminden sonra ve proses süresince
yel kontaminasyonu önlemek için kullanılan kimyasal
TSF’nin etkisini kontrol grupları ile karşılaştırdıkla-
yöntemler etkili olsa da belirli kimyasal antimikrobi-
rında TSF’nin Salmonella’nın çoğalmasını inhibe et-
yellerin sürekli olarak kullanımı mikrobiyel direncin
tiğini tespit etmişlerdir.
gelişmesine yol açmaktadır (Ricke ve ark, 2005).
o
Trisodyum fosfatın piliç göğüs derilerinde etkisinin
araştırıldığı bir çalışmada, earob mezofil bakteriler,
psikrofil bakteriler, Pseudomonas spp. ve Entero-
gıda koruyucusu olarak doğal antimikrobiyellerin
kullanımını gündeme getirmektedir.
bacteriaceae üzerinde önemli derecede redüksiyon
Bazı gıdaların mikroorganizmalara karşı dayanık-
etkisi oluşturduğu, piliç etlerinde bakteri populasyo-
lılığı, yapılarında doğal olarak bulunan maddelere
nunu azaltmasına bağlı olarak, raf ömrünün de belir-
bağlıdır. Karanfil (eugenol), sarımsak (alicin), tarçın
li süre uzatılabileceği belirtilmiştir (Özdemir, 2006).
(cinnamic aldehyde ve eugenol), hardal (allyl isot-
1.2.4 Oksitleyiciler
hiocyanate), adaçayı (eugenol ve thymol), kekik
Hidrojen peroksit, bakterisidal ve bakteriostatik etkiye sahip bir dekontaminattır (Juven ve Pierson,
1996). Çok güçlü bir oksitleyici ajan olup yeterli konsantrasyonlarda kullanıldığında mikroorganizmaları
hızlı bir şekilde inhibe edebilmektedir. Ancak, gıda
bileşenlerini oksitleme ve ağartıcı etkisi nedeniyle
birçok ülkede gıda katkı maddesi olarak kullanımı-
(thymol ve carvacrol) antimikrobiyel aktiviteye sahip baharatlar arasında sayılabilir. İnek sütü laktoferrin, laktoperoksidaz, konglutinin ve lizozim gibi
antimikrobiyel maddeleri içerir. Yumurta da lizozim
içerir ve bu enzim konalbumin ile beraber taze yumurtalarda oldukça etkili bir antimikrobiyel etki
sağlar (Jay, 1996)
na izin verilmemektedir (Cliver, 2009). Dickens ve
Bakteriyosinler bakteriler tarafından üretilen, di-
Whittemore (1997), yaptıkları çalışmada tüy yolma
ğer bakterilerin gelişimini inhibe eden veya öldüren
esnasında püskürtme suyuna asetik asit ve H2O2 ila-
antimikrobiyel proteinlerdir. Laktik asit bakterileri
vesinin mikrobiyel kalite ve deride meydana getirdiği değişiklikleri incelemişlerdir. Asetik asitin % 1’lik
solüsyonuyla muamele edilen derilerde toplam aerobik bakteri sayısını önemli ölçüde azaldığı ve deri
yapısında herhangi bir değişikliğe neden olmadığı,
buna karşılık % 0,5, % 1 ve % 1,5 H2O2’nin karkasların mikrobiyolojik kalitesine etkisi olmadığını, deri
yüzeyinde ağarma ve kabarmalara neden olduğunu
belirtmişlerdir.
Ozon, gıda endüstrisinde çeşitli alanlarda güçlü bir
oksitleyici ajan olarak kullanılmaktadır. Bu sektörde dezenfektan olarak kullanılmasının amacı ozonlu suyla karkasların mikrobiyel yükünü azaltmaktır
(Mulder ve Schlundt, 1999). Sheldon ve ark (1986),
ozonlu suda soğutulan kanatlı karkaslarında, herhangi bir renk ve tat değişikliği olmadığını belirtmişlerdir.
1.3 Doğal Antimikrobiyel Maddeler
Gıda üretim sektöründe ürünlerin proses öncesi ve
sonrasında gıda kaynaklı patojen mikroorganizmala-
8
Tüketicilerin de doğal ürünlere olan talebi olası bir
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
Sahip olduğunuz fırsatları
keşfedin
Evonik hayvan beslemeye yönelik ürün ve
servisleri ile daha verimli, sürdürülebilir ve karlı
yem ve hayvansal üretim gerçekleştirmenize
imkan veren bir dünyanın kapılarını açıyor.
Siz neyi seçeceğinizi bilirsiniz.
Daha fazla bilgi için yandaki
kodu telefonunuzun QR
okuyucusu ile taratınız.
www.evonik.com/feed-additives
[email protected]
K ana t lı Ke s im hane l e r i n d e K a r k a s D e k o n ta mi n a sy o nu
(LAB)’nin çoğu farklı özellikte bakteriyosinler üretmektedirler (Cleveland, 2001)
Nisinin Gram pozitif bakterilere karşı oldukça büyük
bir antimikrobiyel etki gösterdiği buna karşın Gram
negatiflere karşı çoğunlukla etkisiz kaldığı belirlenmiştir (Chung ve ark, 1989, Sezer ve Güven, 2009).
Nisin ve yüksek basıncın kombine kullanımının mekaniksel olarak kemiklerden ayrılmış kanatlı etinin raf
ömrünü ve güvenliğini arttırdığı belirtilmiştir (Yuste
ve ark, 2002). Diğer bir çalışmada Pediocin PA-1’in
çiğ tavuktaki L.monocytogenes in büyümesini etkili
bir şekilde kontrol ettiği bildirilmiştir (Goff, 1996).
Son yıllarda gıda kaynaklı patojenleri yok etmek ya
da azaltmak için yeni metotlar araştırılmaktadır. Doğal ve diğer bir deyişle yeşil adı verilen yeni koruma
metotları üzerinde ilgi büyüktür (Burt, 2004). Bitki
ekstraktlarının antimikrobiyal etkisini ve gıdalarda
dekontaminant olarak kullanım olanaklarını araştırmak üzere bir çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar
sonucunda bazı bitki ekstraktlarının antimikrobiyal
etkisinin yüksek olduğu ve gıdalarda dekontaminant
ve raf ömrünü uzatıcı, doğal bir ajan olarak kullanılma potansiyellerinin araştırılması gerektiği ifade
edilmiştir. (Hammer ve ark, 1999, Özkan ve ark,
2003, Sağdıç ve ark, 2003, Oral ve ark, 2008).
Gülmez ve ark. (2006) tavuk kanatlarında dekontaminasyon amacıyla laktik asit ve sumağın sulu
ekstraktının etkisini araştırdıkları çalışmanın sonucunda sumak sulu ekstraktının laktik asit gibi yüzey
dekontaminantı olarak kullanılabileceğini, kimyasal
ve sentetik antimikrobiyellere alternatif bir dekontaminant olabileceğini belirtmişlerdir. Oral ve ark,
(2009) sıvı emici pede püskürtülen % 1,5 konsantrasyonundaki kekik uçucu yağının (Origanum onites)
aerobik paketlenen ve buzdolabı koşullarında (4 °C)
saklanan broiler butlarının raf ömrünü 2 gün uzattığını ifade etmiştir. Yine başka araştırmada Chouliara
ve ark. (2007), modifiye atmosferik paketleme ve
% 0.1 konsantrasyondaki kekik uçucu yağının birlikte kullanımı ile kanatlı göğüs etlerinin raf ömrünün
5-6 gün kadar uzadığını belirlemişlerdir. Aksoy ve
ark (2011) bazı bitki ekstraktlarının tavuk etlerinde
yüzey yıkama solüsyonu olarak kullanılabilme ve soğuk muhafazada raf ömrünü uzatma potansiyellerini
araştırdıkları çalışmanın sonucunda sumak ve hibiskus bitkisinin yüzey dekontaminantı olarak kullanılabileceğini ancak renklendirme özelliği nedeniyle
hibiskusun tavuk etlerinde yüzey dekontaminantı
10 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
olarak kullanılamaz nitelikte olduğunu belirtmişlerdir .
Sonuç
Kanatlı kesimhanelerinde, proses ve ürün hijyeninin kontrolü halk sağlığı ve ticari açıdan son derece önemli bir konudur. Kesimhanelerde temizlik ve
dezenfeksiyon uygulamalarının ihmal edilmemesi
gerekmektedir. Hijyen uygulamalarının sadece işlem
esnasında yürütülmesi ürün güvenliğinin sağlanmasında tek başına yeterli değildir. Üretimin ilk aşaması olan yani canlı kabulünden başlayarak patojenlere
karşı gerekli önlemler alınmalıdır.
Dekontaminasyon, kimyasal, fiziksel, ya da bunların kombinasyonunu içeren yöntemlerle sağlanmaktadır. Bu uygulamalarla ürünlerdeki bakteriyel
kontaminasyon önlenmekte ve ürünlerin raf ömrü
uzatılmaktadır. Ancak uygulanan bazı dekontaminasyon yöntemleri insan sağlığı, çevre ve ürün için
risk oluşturmamalıdır. Karkaslara ve dokulara bakteri bulaşmasının önlenmesi tüketici sağlığı açısından
son derece önemlidir. Bu nedenle dekontaminasyon
prosedürlerinin olası riskleri konusunda bilgilendirme yoluna gidilmelidir.
Dekontaminasyon işlemleri konusunda gelecekte yapılacak araştırmalar, üründe kalıntı bırakmayacak ve
tüketici tarafından kabul edilebilir güvenli uygulamalar üzerinde odaklanmaktadır. Kimyasal dekontaminasyon yöntemleri etkili bir dekontaminasyon
sağlamasına rağmen, ürünlerde arzu edilmeyen değişikliklere neden olmaktadır. Ayrıca kimyasal maddelerin uzun süreli kullanımına bağlı olarak ortaya
çıkan bakteriyel direnç, bir dezavantajdır. Kimyasal
maddeleri içeren koruma yöntemleri tüketici kaygısını artırmaktadır. Son zamanlarda dekontaminant
olarak doğal antimikrobiyel maddelerin kullanımı
üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle de baharat ve bitki ekstraktları üzerinde ilgi büyüktür. Bu tür
doğal antimikrobiyel maddeler üzerinde çalışmalar
yoğunlaştırıldığı takdirde birçok kimyasal dekontaminanta alternatif olabilirler. Doğal antimikrobiyel
maddelerin kullanımıyla özellikle kimyasal dekontaminantların kullanımı sınırlandırılabilir yada en azından kullanım düzeyleri düşürülebilir.
Not: Kaynaklar yazarından temin edilebilir.
K ana t lı B e s le nm e s i n d e Z e o l i ti n Etki l e r i
KANATLI BESLENMESİNDE ZEOLİTİN ETKİLERİ
Prof. Dr. İrfan ÇOLPAN
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme Anabilim Dalı-Ankara
E- posta: [email protected]
Ülkemizde ve dünyada son yıllarda hayvan besleme alanında ve buna bağlı olan yem endüstrisinde
kullanılan yem katkı maddelerinde hızlı bir gelişme
olmuştur. Yem katkı maddeleri hayvan sağlığını koruyan, sindirim sistemini olumlu yönde etkileyen,
yemdeki besin maddelerinin miktarını arttıran, bunların korunmasında katkıda bulunan ve hayvancılığın
çevreye olan zararını azaltan etkiler oluşturmaktadır (Ergün,A).
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yumurta ve kanatlı etinin insan beslenmesindeki önemi giderek
artmaktadır. Yumurta ve kanatlı eti üretimi 1984 yılında sırasıyla 300 bin adet ve 260 bin ton (Anonim)
iken, 2011 yılında ise yumurta üretimi 13 milyar
adede ulaşmıştır. Kanatlı eti üretimi ise 2011 yılında
1 613 309 tona çıkmıştır (Anonim). Bu üretim miktarlarına ulaşılabilmesi genetik çalışmalar, besleme,
işletme, pazarlama ve diğer bazı etkenler sayesinde
gerçekleşmiştir.
Kimi gelişmiş ülkelerde zeolitten yem katkı maddesi
olarak yararlanma yoluna gidilmiş ve böylece bu katkı maddesinden gelir hayvanlarının beslenmesinde
etkin bir şekilde faydalanılmıştır
(Çolpan,İ.,Mumpton,F.A.,Papaio
annou,D.). Zeolit ülkemizde bol
miktarda olması nedeni ile son
zamanlarda yem katkı maddesi
olarak yoğun bir şekilde araştırılmıştır (Çolpan,İ.,Balevi,T.,Bal
evi,T.,Yalçın,S.).
Zeolitler alkali ve alkali toprak
katyonlarının sulu alüminosilikatları [(AlO4)-3 , (SiO4)-4] olup,
kristaller halinde üç boyutlu
sonsuz bir yapıya sahiptir. Zeolit
mineralleri birbirleriyle ilişkili
pozitif değerli katyonlar ve su
molekülleri tarafından doldurulan ve birbirine bağlı boşlukların
12 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
çevrelediği kafes sistemi bir yapıya sahiptir. Zeolitler, ısıtıldığında bünyelerindeki suyu verebilme ve
katyonları alıp, verme özelliğindedirler. Belirgin dilimleri yoktur, lifsi ve ışınsal görünüme sahiptirler
(Mumpton,F.A.).
Tortul kayaları oluşturan zeolitler, endüstri mineralleri içinde önemli bir potansiyele sahiptir, Kırk kadar
doğal türü bir o kadar da sentetik türü mevcuttur.
Tablo 1’de doğal zeolit mineralleri ve özellikleri verilmiştir. Amerika ve Japonya’da zeolitlerden klinoptilolit ve mordenit türevleri diğer kullanım sahalarına ek olarak tarımsal alanlarda ve hayvan beslemede
yaygın bir şekilde kullanılmaktadır (Mumpton,F.A.,
Papaioannou,D.,Quarles,C.L.).
Ülkemizde de geniş zeolit yataklarının bulunduğu ve
bu yatakların klinoptilolit ve analsim zeolit türevlerinden zengin olduğu Ataman tarafından ortaya konmuştur (Ataman,G.).
Doğal zeolitlerden hayvancılıkta en etkili ve yaygın
olarak kullanılanı klinoptilolit (clino) türü olduğu
saha çalışmaları ile kanıtlanmıştır (Mumpton,F.A.,
Quarles,C.L.).
erpilic tse helal ilani 21x29.7cm.indd 1
20.02.2013 17:25
K ana t lı B e s le nm e s i n d e Z e o l i ti n Etki l e r i
Bilindiği gibi zeolitler ve aynı gurup içindeki çeşitli katyonları içeren hydrated sodium calsium
aluminosilicates’lar (HSCAS) yapı ve iyon değiştirme
özellikleri nedeniyle hayvan beslemede kullanılmaktadırlar (Cheeke,P.R.,Sehu,A.). Bunlar yapılarındaki
katyonları değiştirebilme ve suyu reversibl olarak
alıp, verebilme yeteneğindedirler. Doğal ve sentetik
zeolitler de aynı özeliklere sahiptirler (Mumpton,F.A
.,Quarles,C.L.,Cheeke,P.R.).
1.Zeolitlerin kanatlı performansı üzerine olan
etkileri
Kanatlı rasyonlarında yem maddesi olarak kullanılan
zeolitin canlı ağırlık artışı, yemden yaralanma, yumurta verimi ve hayvan sağlığı üzerine olumlu etkisinin
olduğu bildiren çalışmalar vardır (Balevi,T.,Yalçın,S.
Quarles,C.L.,Abdel-Wahhab,M.A.,Lemke,S.L.,Fet
hiere,R.,Christaki.,E.,Yannakopoulos,A.L.,Olver,M
.D.). Mamafih elde edilen olumlu etkilerin derecesi
kullanılan zeolitin tipi, rasyonda kullanılan miktarı,
saflığı ve fiziko-kimyasal özelikleriyle ilişkili olduğu
bilinmektedir. Zeolitin etkinliği partikül büyüklüğüne,
kristal özelliğine, aggregasyon derecesine, sindirim
sistemindeki sindirim sıvısında iyon değiştirme kapasitesine, adsorbsiyon ve katalik etkilerine bağlıdır
(Papaioannou,D.). Tablo 2’de zeolitin hayvanın performasına olan etkileri ve rasyonda kullanılma özellikleri özetlenmiştir.
Zeolitin etki mekanizması henüz tam olarak belirlenmemiş olup, bir kg et üretimi için gereken enerji miktarını azalttığı ve kalsiyum değerlendirilmesini arttırdığı ifade edilmiştir (Yalçın,S.,Quaerles,C.L.).
Tablo 1 Doğal Zeolit Mineralleri ve Özellikleri
Mineral
Kimyasal bileşimi
Kristal
sistemi
Kristal öz
ağ g/cm3
Kristal
boşluğu
%
Kanal
yönü
sayısı
Kanal
genişliği
Isı
dayanımı
Analsim (Analcime)
Na16(Al16Si32O96).16 H2O
Kübik
1.85
18
1
2.6
Yüksek
Filipsit (Philipsite)
(Na.K)10(Al10Si22O64).20 H2O
Ortorombik
1.58
31
2
4.2-4.4
Düşük
Eriyonit (Erionite)
(Na.K.Ca)9(Al9Si27O72).27 H2O
Hekzagonal
1.51
35
3
3.6-5.2
Yüksek
Foyasit (Fau
jasite)
Na58(Al58Si134O348).240 H2O
Kübik
1.27
47
3
7.4
Yüksek
Şabazit
(Chabazite)
(Ca.Na)6(Al12Si24O72).40 H2O
Hekzagonal
1.45
47
3
3.7-4.2
Yüksek
Natrolit
(Natrolite)
Na16(Al10Si24O80).12 H2O
Ortorombik
1.76
23
2
2.6-3.9
Düşük
Mordenit
(Mordenite)
Na8(Al8Si40O96).24 H2O
Ortorombik
1.70
28
2
6.7-7.8
Yüksek
Höylandit
(Heulandite)
Ca4(Al8Si23O72).24 H2O
Monoklinal
1.69
39
2
4.0-5.5
Düşük
Klinoptilolit
(Clinoptilolite)
(Na4K4)(Al8Si40O96).24 H2O
Monoklinal
-
39
-
-
Yüksek
Stilbite (Stilbite)
Ca5(Al10Si26O72).28 H2O
Monoklinal
1.64
39
2
4.1-6.2
Düşük
14 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
K ana t lı B e s le nm e s i n d e Z e o l i ti n Etki l e r i
Tablo 2. Rasyonlarda kullanılan zeolitin performans üzerine etkileri
Amonyağı bağlama etkisi
İntestinal mikrobiyel aktive ile amonyağın toksik etkisinin
eliminasyonu (Shurson,G.C.,Pond,W.G.,Visek,W.J.,Theophilou,N)
p-cresolun fekal eliminasyonu P-cresol gibi intestinal mikrobiyel parçalanma sonucu oluşan toksik
ürünlerin emiliminin azalması (Shurson, G.C.)
Direkt sindirilen besinlerin pasajının yavaşlamas
Bağırsağa doğru geçen besinlerin geçişinin yavaşlaması (Mumpton,
F.A.,Olver,M.D.,Evans,M.)
Pankreas enzimlerinin aktivitelerinin artırılması
Geniş pH aralığında yem bileşiklerinin uygun bir şekilde hidrolizi,
protein ve enerji emiliminin düzeltilmesi
(Cabezas, M.J., Parisini, P.)
Aflatoksin etkisini azaltmak
Büyümeyi olumsuz yönde etkileyen mikotoksinin eliminasyonu (Sc
heideler,S.E.Pond,P.G.,Schell,T.C)
Zeolitin etki mekanizması, zeolit yapısının azotlu
bileşikleri bağlayıcı özelliği ile de ilgili olabilir. Zeolit
kanatlılarda ve diğer hayvanların sindirim sisteminde
bir katyon iyonunu absorbe ederken diğerini desorbe
ederek buffer işlevi görmektedir. Bu zeolit mineralleri
basit amino asitlerin azotunu absorbe ederek amino
asitleri stabilize eder. Amino asitlerin stabilize edilmesi ile bir kilogram et için gereken enerji miktarını
azalttığı bildirilmektedir (Quaerles,C.L.).
2. Zeolitin mikotoksikozis üzerine iyileştirici
etkisi
Günümüzde gelir hayvanlarına verilen hayvan yemleri ve tahıl taneleri olumsuz koşullar sonucu oluşan
mikotoksinler, insan ve hayvanlarda hastalık oluşturmaktadırlar. Bu toksik kimyasallarla meydana gelen
zehirlenmelere mikotoksikozis denir. Sonuç olarak,
mikotoksinler insan ve özellikle kanatlıların sağlığını
tehdit etmektedirler (Cheeke,P.R.,İzgür,M.).
Aflatoksinler, bazı mantar türleri (Aspergillus flavus, A. Parasiticuc, A.fumigatus ve diğer türler)
tarafından oluşturulan toksik maddelerdir. Mikotoksinler, gelir hayvanlarında canlı ağırlığın azalmasına, hastalıklara ve hatta ölümlere neden olabilirler
(Cheeke,P.R.). Mikotoksinler genellikle sindirim sistemine girer ve hemen emilirler. Düşük miktarlarda
(ppb ya da ppm) bile hastalıklara ve ölüme yol açabilirler (İzgür,M.) . Aflatoksinler, hayvan ve insanlar
için karsinogen olmaları ve küflü yemleri tüketen
hayvanların et, süt ve yumurtalarında kalıntı oluşturmaları nedeniyle bunlar en önemli mikotoksin gurubudur (Yarsan,E.).
Aflatoksinlerin bu zararlı etkilerini azaltmak için
toksin bağlayıcı olarak zeolitler, bentonit, zeolitler
16 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
gurubunda yer alan hydrated sodium calcium aluminosilikatlar (HSCAS) (Sehu A.,Theophilou,N.,Harv
ey,R.B.,Oğuz,H.,Eraslan,G.,Santurio,J.M.) ve diğer
kil unsurları kanatlı rasyonlarına etkili olarak katılmaktadırlar (Miazzo,R.,Kubena,L,F.,Kubena,L,F.,Led
oux, D.R.,Scheider,S.E.Philips,T.D.).
Kanatlı rasyonlarında besinsel olarak bulunan absorbanların kullanılmasına ilişkin yaklaşımlardan birisi de mikotoksinlerin elimine edilmesidir
(Papaioannou,D., Cheeke,P.R.). Böylece bağırsaktan
toksik maddelerin emilimi azalır ve sonuç olarak
hayvandan ve hayvansal ürünlerden toksik maddelerin etkileri uzaklaştırılır. Bu amaç için kanatlı rasyonlarına aflatoksinleri etkin olarak absorbe eden ve
rasyonda aflatoksinin zararlı etkilerini azaltmak için
bentonit, klinoptilolit ve hydrated sodium calcium
aluminosilicates (HSCAS) gibi phyllosilikatlar kullanılmaktadır (Papaioannou, D.,Oğuz,H.,Eraslan,G.
Philips,T.D.).
Kanatlılar ve diğer gelir hayvanların rasyonlarında
zeolitlerin başarılı bir biçimde kullanılması için zeolitin tabakalı kristal yapısına ve aynı fiziko-kimyasal
özelliklerine sahip olmalıdır (Abdel-Wahhab,M.A.,
Schell,T.C., Harvey,R.B., Philips,T.D. Kubena,L,F.,
Harvey, R.B.). Daha sonraları zeolitin kullanılmasında
çok daha iyileştirici neticelerin alındığı görülmüştür.
Genel olarak bağlayıcıların üzerine absorpsiyon yüklenmesi, kabul edilebilir absorban yüzey alanı, gözeneklerin boyutu, polarite özelliği, eriyebilirlik ve
emilebilen belli mikotoksinlerin moleküler boyutları
ile güçlü ilişkileri vardır (Papaioannou,D). Rasyonlarda kullanılan zeolitlerin mikotoksikozis üzerine etkileri ve mekanizması ilgili çalışmalar ve gözlemler
Tablo 3’de özetlenmiştir (Papaioannou,D.).
K ana t lı B e s le nm e s i n d e Z e o l i ti n Etki l e r i
Zeolitin önemli türlerinden olan klinoptolitin aflotoksin B1 (Dacovic,M,Tomacevic-Canovic,M.) ve G2
(Dacovic,M.) için %80 daha fazla adsorpsiyon indeksine sahiptir. Adsorpsiyon işlemi çok hızlı reaksiyon
ile başlayabilir ve kandaki toksinin çoğu birkaç dakika içinde emilebilmektedir (Dacovic,M.).
Kilinoptolitin ve HSCAS’ların rasyonlarda etkili ola-
bilmesi için; işleme tekniklerinin önemli olması ve
buna ilaveten;
a) Dispersiyon,
b) Depolarizasyon,
c) Mikronizasyon özellikleri de önem taşımaktadır
(Papaioannou, D., Sehu, A.).
Tablo 3. Rasyona ilave edilen zeolitlerin aflatoksikosise etkileri
Zeolit
Rasyona
miktarı %
katılan
Hayvan türü
Gözlemler
Klinoptilolit
1
Broyler
2.5 ppm aflotoksinden kaynaklı büyüme geriliği %15 oranında
engellemiştir (Scheideler, S.E.)
Klinoptilolit
5
Kazlar
Büyüme oranına ve karaciğer enzim aktivitesi üzerine proflaktik
etki (Lonwo, E.)
Mordenit
0.5
Broyler
Canlı ağırlığı ve urik asit, albümin konsantrasyonunu etkileyerek
Aflatoksinin (3.5 mg/kg) toksik etkisini azaltmıştır. (Harvey, R.B.)
Klinoptilolit
0.5
Domuz (sütten
kesilmiş)
500 ppb aflatoksinin büyüme ve karaciğer enzim aktivitesi üzerine
olan olumsuz etkisi engellenmiş. (Schell, T.C.)
Sentetik zeolit
0.5
Broyler
Biyokimyasal ve hematolojik parametreler üzerine devamlı olarak
2.5 mg/kg dozunda ilave edilen aflatoksinin istatistiki açıdan önemli
bir etkisi olmamıştır. (Keçeci, T.)
Klinoptilolit
0.5
Gebe rat
Toksik etkisi yok (2 mg/kg CA) (Mayura, K.)
Klinoptilolit
5
Bıldırcınlar
Büyüme üzerine olan olumsuz etkisi %70 oranında azalmış (2mg/
kg rasyon) (Oğuz, H.)
Klinoptilolit
1.5
Broyler
100 ppb aflatoksinin büyüme üzerine olan olumsuz etkisi
engellenmiş (Oğuz, H.)
Klinoptilolit
1.5-2.5
Broyler
2.5 mg/kg aflatoksinin biyokimyasal ve hematolojik parametreler
üzerine olan olumsuz etkisi azalmış(Oğuz, H.)
Zeolit NaA
1
Broyler
2.5 mg/kg ilavesi ile büyümeyi olumsuz etkileyen ajanlara karşı
koruma(Miazzo, R.)
Klinoptilolit
1.5-2.5
Broyler
Rasyondaki 2.5 mg/kg aflatoksinin bazı hedef organlarda meydana
gelen dejeneratif değişikliklerin insidensinin ve şiddetinin önemli
derecelerde azalması(Ortatatlı,M.)
2
Yumurtacı
tavuklar
Rasyondaki 2.5 mg/kg aflatoksinin karaciğer mikotoksin
konsantrasyonunda ve karaciğer ağırlığında önemli derecede
azalma olmuştur (Rizzi, L.)
Klinoptilolit
18 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
Protexin ile Daha Yüksek
Broyler Performansı
Daha iyi FCR1
Daha az ölüm oranı2
Daha güçlü kemik yapısı3
Isı stresinin etkilerinde azalma4
Protexin, yüksek miktarda ve çok suşlu
probiyotik bakteri içeren bir yem katkısı olup
90°C’de 3 dakikaya kadar peletleme ısısı ve düşük
asitlik derecelerine dayanıklılık gösterir.
Protexin ile hayvanlarınızın doğal savunma
mekanizmalarını güçlendirirken verimlerini artırın.
1. Zakeri, A. ve Kashefi, P. 2011.
2. Ticari saha çalışma sonuçları, 2007.
3. Ziaie, H. et al. 2011.
4. Sohail, M. U. et al. 2010.
K ana t lı B e s le nm e s i n d e Z e o l i ti n Etki l e r i
3. Zeolitin diyare sendromu üzerine iyileşti-
önemli düşüşler dikkati çekmiştir. Altlık kalitesinde-
rici etkisi
ki bu düzelme, başta koksidiyoz, diyare ve solunum
Doğal
zeolitli
rasyonlarla
da diyarenin süresi,
beslenen
hayvanlar-
hastalığın şiddeti ve insi-
dansının azaldığını ifade eden yayınlar vardır
(Mumpton,F.A.,Papaioannou,D., Petkova,E.). Şimdiye kadar diyare sendromu üzerine zeolitlerin gerçek
etki mekanizması açıklığa kavuşmamıştır. Her ne ka-
sistemi hastalıklarından korunmada hayvanlarda
önemli avantaj sağladığı ifade edilmektedir (7). Zeolitli rasyonlarla beslenen hayvanlarda performansın arttığı ve bunun yanında ishalin ve enterik hastalıkların azaldığı görülmüştür (Cheeke,P.R.,Olver,
M.D.,Kondo, K.,Watanabe,S.).
dar zeolitlerin kullanıldığında bağırsak bozuklukla-
4. Zeolitin amonyağın zararlı etkisi üzerine
rın bittiğini açıklayan çeşitli ön eğilimlerin ve/ya da
iyileştirici etkisi
neden olan faktörlerin elimine edilebildiği vakalar
vardır (Papaioannou,D.).
Yapılan
bir
çalışmada
(Balevi,T.), farklı oranlarda
rasyona katılan ve klinoptilolit olan ticari bir zeolit,
(Cli-nut/1000) etlik piliçlerde büyüme performansı ile altlığın kuru madde,
ham kül, amonyak, ham
protein ve fosfor düzeyleri üzerine olan etkisini
incelenmiştir.
Zeolitler,
absorban özellikleri ve iyi
düzeyde iyon değiştirme
yeteneklerine sahip olmaları nedeniyle sindirim sırasında mineral maddeleri,
çeşitli besin maddeleri ve
bazı
mikroorganizmaları
absorbe
me
ederek
sindiril-
derecelerini
değişti-
rebilmektedir
(Roland,
D.A.,Moshtagian,J.).
Rasyonlara
katılan
zeo-
lit miktarına bağlı olarak
altlık kalitesinde iyileşme
meydana gelmiştir. Özellikle altlığın nem miktarında
20 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
Son yıllarda çiftlik hayvanlarının rasyonlarında yem
katkı maddesi olarak kullanılan zelitin amonyağı
K ana t lı B e s le nm e s i n d e Z e o l i ti n Etki l e r i
bağlama kapasitesi nedeniyle kanatlılardaki havanın
yı olumlu yönde etkilemesi nedeniyle kanatlılar-
amonyak düzeyini azalttığı ve bunun yanında gaita-
daki raşitik lezyonların azalttığını (Leach Jr,R.M.)
daki amonyağı bağlayarak muhafaza etmesiyle hay-
ve bunun yanında kalsiyumla ilişkin olarak tibi-
van sağlığı üzerine olumlu etki yaptığı bildirilmekte-
al diskondroplasinin de azaldığı bildirilmektedir
dir ((Mumpton,F.A., Papaioannou,D.,Cheeke,P.R.,Wa
(Edwards,H.M.,Ballard,M.).
tanabe,S.). Zeolitin hayvanda amonyak metabolizması üzerine olan etkisi bazı araştırmacıların (Pond,
W.G.,Yannakopoulos, A.) ilgisini çekmiştir. Bu araş-
6. Zeolitin ağır metal toksikasyonu ve radyoaktiv elementlerden koruyucu rolü
tırıcılar zeolitin (klinoptolitin), sindirim sisteminde
Zeolitler, yüksek iyon değiştirme kapasiteleri nede-
oluşan amonyak konsantrasyon düzeyini düşürmesi
niyle hayvan beslemede ağır metal toksikasyonu ve
nedeniyle amonyak metabolizmasına ilişkin olarak
radyoaktiv elementlerden korunmasında etkili ola-
karaciğer ve böbrek ağırlıklarının azaldığını ifade
rak kullanılmaktadır. Yapılan denemelerde rasyonda
etmişlerdir (Pond, W.G.,Yannakopoulos,A). Sonuç
klinoptolit/kurşun oranı, 10/1 olduğunda büyümek-
olarak, bu etkinin zeolitlerin amonyağı doğrudan
te olan fareleri kurşundan koruduğu bildirilmekte-
bağlamaları neticesinde klinoptolitin kalın bağırsak-
dir (Pond, W.G.). Ağır metal intoksikasyonunun çift-
taki urolitik bakterilerin ve ureaz aktivitesi üzerine
lik hayvanların korunmasında zeolitlerin ve başlıca
olumsuz bir etkisi gözlenmemiştir (Varel,V.A.).
klinoptilolitin yem katkı maddesi olarak kullanıl-
5. Zeolitin metabolik iskelet bozukluklarda
koroyucu rolü
tin iskelet bozuklukları üzerine olan etkisi ile
çalışmalar
yapılmıştır
(Mumpton,
F.A.,
Papaioannou,D.,Vitorovic,D.).
Çiftlik hayvanlarının rasyonlarında yem katkı maddesi olarak kullanılan zeolitin kemik külü kalsiyumu
miktarını arttırması ve kalsiyumdan yararlanma-
22 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
(Mumpton,F.A.,Papaioannou,D.). Diğer yandan zeolitler, radyoaktiv elementleri bağlayabilir ve vücut-
Kanatlılarda yem katkı maddesi olarak zeoliilgili
masının yararlı olduğunu bildiren çalışmalar vardır
tan atabilirler (Papaioannou,D., Phillipo,M.).
Sonuç olarak, kanatlı ve diğer gelir hayvanlarının
rasyonlarına katılan zeolitin hayvanların performanslarını olumlu yönde etkilediği ve bazı hastalıkların etkilerini azalttığı gözlenmiştir.
Not: Kaynaklar yazarından temin edilebilir.
K ana t lı R as yo n ların d a Ku l l a n ı l a c a k Ya ğ l a r d a A r ana n Ö z e l l i kl e r
KANATLI RASYONLARINDA KULLANILACAK
YAĞLARDA ARANAN ÖZELLİKLER
Ömer Faruk ALARSLAN*
*Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü
Yemler ve Hayvan Besleme Anabilim Dalı, 06110 Dışkapı/ANKARA
E- posta: [email protected].
Yağlar, özellikle yüksek enerji içerikli etlik piliç ve
hindi rasyonlarında sıkça kullanılan yem hammaddeleridir. Bununla beraber kanatlı hayvanların beslenmesinde diğer yem hammaddelerine oranla çok
özel bir yeri bulunmaktadır. Yağların bilinen birçok
yararının yanı sıra kanatlı beslemede çok özel etkileri bulunmaktadır. Beslemede ortaya çıkan bu özel
etkilere genelde yağların “ Ekstra Kalorik Etkileri ”
adı verilmektedir.
1. YAĞLARIN EKSTRA KALORİK ETKİLERİ
Burada bir yem hammaddesi olarak yağ çeşitlerinden bahsedilmeden önce yağların temel yararları ve
kullanımında dikkat edilecek bazı hususlar hakkında
açıklamalarda bulunulacaktır.
Yağların daha evvel izah edilen çeşitli yararlarının
yanı sıra onların“ Ekstra Kalorik Etkileri ” ninde beslemede özel etkileri bulunmaktadır. Bu etki “ metabolik enerji artışı ” şeklinde tanımlanabilmektedir.
Yağların yeme ilavesiyle yemi oluşturan çeşitli besin
maddelerinin metabolizmaları sonucu ortaya çıkan
metabolik enerjinin daha yüksek kısmının verim için
kullanılması bu etkinin bir başka tanımlamasıdır.
Gerçekten de yağların, karbonhidrat ve proteinlere göre metabolik enerji içeriklerinin net enerjiye
dönüşüm oranı daha fazladır. Bunun sebebi yağların
vücuttaki kullanımlarında ortaya çıkan ısı artışının
daha az olmasıdır. Yağların gerçek enerji değerleri
her zaman için teorik ham enerji değerinden daha
yüksektir. Yağların ekstra kalorik etkilerinin temelinde 3 ana kriter yer almaktadır.
a- Bileşik Dinamik Etki ( Metabolik Etki)
Besin maddelerinin beraberce metabolize olmaları sırasında ortaya çıkan ısı artışının, tek başlarına metabolize olmaları sırasında oluşan ısı artışına
göre daha düşük olmasına “ Bileşik Dinamik Etki ”
adı verilmektedir. Metabolik enerjinin net enerjiye
dönüşümü sırasında ortaya çıkan ekstra ısı kayıpları
rasyonlara yağ ilavesiyle azaltılabilmektedir. Bu şekilde yemin net enerji miktarı yükselir, enerji kayıpları azalır ve bu sayede de enerjinin ekonomik bir
24 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
biçimde kullanılması sağlanmış olur. Yağların vücutta
emildikten sonra hem yaşama payı ve hem de verim
payı için kullanımları sırasında ortaya çıkan ve gereksiz enerji kayıplarına neden olan ısı artışı, karbonhidrat ve proteinlere göre daha düşüktür. Etlik
piliç civcivlerinde yapılan bir çalışmada metabolik
enerjinin net enerjiye dönüşüm oranının yağlarda %
88 iken, proteinlerde % 65 ve karbonhidratlarda ise
% 78 olduğu bulunmuştur ( De Groote, 1969). Bunun
gibi amaçlarla yapılan bir diğer çalışmada ise 7700
Kcal ME / Kg olarak belirlenen yağın enerjisinin,
yeme katıldıktan sonra 10165 Kcal ME / Kg ‘ a kadar yükselebildiği tespit olunmuştur (Fuller, 1988).
Yağların yukarıda açıklanan bu olumlu etkisinden her
zaman yararlanılabilir, ancak yağ kullanımı ile yemin
diğer besinlerle olan orantısı bozulmamalı, özellikle
kalori/protein oranına dikkat edilmelidir.
b- Sinerjitik Etki:
Bu etki, yeme ilave edilen yağda mevcut yağ asitlerinin hem kendi aralarındaki, hem de yemdeki diğer
yağ asitleriyle etkileşimleri sonucu oluşan özel bir
durumdur. Başka bir ifade ile bu tanım doymamış
yağların birlikte verildikleri doymuş yağların absorbsiyon derecelerini arttırmaları şeklinde yapılabilir.
Doymamış yağ asitleri safra tuzları ile emülsiye olarak çok küçük moleküllere dönüşmekte (30-100 Ang)
ve ortamda bulunan doymuş yağ asitlerini taşıyarak
bağırsaktan emilmektedirler.
c- Yemlerin Sindirim Kanalından Geçiş Hızına
Etki:
Yağların sindirimi, diğer besin maddelerine göre
daha uzun sürmekte ve bu yüzden yemlerin sindirim sisteminde tutulma süresi artmaktadır. Dolayısıyla yemlerin bağırsaklardaki emilimi ve yemin ham
enerjisinin metabolik enerjiye dönüşümü yükselir.
Yukarıda kısaca izah edilen kriterlerin etkisi ile kanatlı rasyonlarında yağ kullanımının beslemede diğer yemlere göre olumlu etkilerinin var olduğu, ancak daha evvel de belirtildiği üzere bu etkilerden
optimum yararlanmada rasyon hazırlama ve hayvan
K a na tl ı Ra sy o nl a rı nda Kul l a nı l a c a k Ya ğl a rda Ara nan Özellik ler
beslemedeki temel prensiplere uyulması gerektiği
hatırdan çıkarılmamalıdır.
2. YAĞLARDA KALİTEYİ BELİRLEYEN KRİTERLER
Yağlar bilindiği üzere oldukça karışık bir kimyasal
yapı gösterirler. Bu yapı özellikleri nedeniyle yağların göstereceği enerji değerlerinde de farklılıklar
ortaya çıkabilmektedir. Bu sebeple değişik yağların gerek enerji içeriğinin ve gerekse de bazı kalite
kriterlerinin belirlenmesinde bir takım analizlerin
yapılmasında yararlar vardır. Bu kalite belirleyici
kriterler hakkında kısa açıklayıcı bilgiler aşağıda verilmiştir.
2.1. Nem
Yağlarda bulunmasına izin verilen maksimum su miktarı % 1-1.5 düzeyini aşmamalıdır. Su miktarı normalden daha yukarıda olan yağların beklenen enerji
değeri ister istemez daha düşük olmakta, ayrıca rasyonlarda bünyesindeki su nedeniyle aflatoksin problemlerine yol açabilmektedir. Fiziksel etken olarak
yağlarda aşırı düzeyde bulunan su yem hazırlamada
kullanılan makina ve teçhizatlarda paslanmalara ve
korozyona neden olmakta, bu sebepten dolayı da
yağların ranşitleşme süreçlerinde hızlanmalar meydana gelebilmektedir.
2.2. Toplam Yağ Asitleri:
Yağlar bilindiği üzere yağ asitleri ile gliserin birleşiminden oluşan besin maddeleridir. Ayrıca bünyelerinde serbest yağ asitlerini de barındırabilir. Bu yapı
yağlarda genellikle % 90 yağ asidi + %10 gliserin şeklindedir. Gliserin yandığında 4.32 kcal/g enerji açığa çıkardığı halde, yağ asitlerinin enerji değeri 9.4
Kcal/g’dır. O halde bir yağın toplam yağ asidi oranı
ne kadar yüksekse o yağın enerji değeri de o kadar
yüksek olmaktadır.
2.3. Serbest Yağ Asitleri:
Yağlarda mevcut olan ancak gliserine bağlı olmayan
serbest formdaki yağ asitleridir. Yağlar okside olduğunda yan ürün olanak ortaya çıkan serbest yağ
asitleri ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple herhangi bir
yağın analizi neticesinde serbest yağ asitleri miktarının yüksek bulunması, o yağda ranşitleşme oranının
da yüksek olması anlamına gelmektedir. Yağlar hidrolize edildiğinde de ortaya çok miktarda serbest
yağ asidi çıkabilmektedir. Bu açıdan rantileşmeyi
önlemek için yağlara uygun düzeyde antioksidan katılması gerekmektedir.
2.4. Yağ Asitleri Profili:
Yağlarda mevcut yağ asitlerinin kompozisyonuna yağ
asitleri profili adı verilmektedir. Bu kriter yağlarda
mevcut yağ asitlerinin oran ve miktarını verdiğinden
oldukça önemli bir kriterdir. Yağların sindirim dereceleri ve enerji değerleri, doymuş ve doymamış yağ
asitleri kompozisyonu ile doğrudan ilişkilidir.
2.5. İyot Sayısı
Doymamış karakterdeki bir yağın yağ asitlerindeki
çift bağlar, yağın iyotla muamelesi sırasında iyotla
bağlanır. Bu nedenle iyot sayısı kriteri bir yağın doymamışlık derecesini ifade eder. 100 g yağın absorbe
ettiği iyot miktarına iyot sayısı adı verilmektedir.
İyot sayısı, bir yağın karakterinin tayininde başvurulan en önemli kriterlerden biridir. Soya yağının iyot
sayısının 130 olması onun ne derecede doymamış bir
yağ olduğunu gösterirken, hindistan cevizi yağında
aynı değerin sadece 8 olması da onun doymuşluk derecesinin yüksekliğini göstermektedir.
2.6. Erime Noktası
Erime noktası, bir yağın sertliğini saptamak için kullanılan bir ölçüdür. En çok 8 karbon atomu içeren
yağ asitleri ile doymamış yağ asitlerinin tamamı oda
sıcaklığında sıvı durumdadır. Bu yağ asitlerinden
bünyesinde daha çok içeren yağlarda erime noktası
o derecede düşük olur. Oda ısısında sıvı olan yağlar
için erime noktası tanımından daha çok katılaşma
noktası tabiri kullanılır. Düşük molekül ağırlığına sahip asitlerin varlığı, erime noktasını düşüren bir faktör olmasına rağmen, yağların doymamışlık derecesi
de bu konstantı etkileyen önemli bir faktördür.
2.7. Sabunlaşma Sayısı ( Saponifikasyon )
Yağların, NaOH gibi bir alkali ile kaynatılması durumunda gliserin ve yağ asitleri alkali tuz haline gelir.
Bu tuza sabun, olaya ise sabunlaşma adı verilmektedir. Belirli bir yağ miktarını sabunlaştıracak alkali
miktarı, o yağda mevcut yağ asitlerinin uzunluğunun
bir ölçüsüdür. Bir gram yağı sabunlaştırmak için gerekli KOH’ in mg olarak miktarına sabunlaşma sayısı
adı verilmektedir. Sabunlaşma sayısı aynı zamanda
yağ asitlerinin ortalama molekül ağırlıklarını ifade
eden bir ölçüdür. Bir yağın sabunlaşma sayısı ne kadar büyükse, o yağın içerdiği molekül sayısı o kadar çok, yani molekül büyüklüğü de o kadar küçük
olur. Sabunlaştırma işlemi sırasında yağda bulunan
hidrokarbonlar, steroller, pigment maddeleri ve vitaminler hidrolize olmazlar. Bunlar hidrokarbonlar ka-
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1 MEKTUP ANKARA 25
K ana t lı R as yo n ların d a Ku l l a n ı l a c a k Ya ğ l a r d a A r ana n Ö z e l l i kl e r
natlılarda “ödem faktörü” ile ilişkili olduklarından,
kanatlı beslemede problem oluştururlar.
2.8. Yağın Rengi
Yağların sadece fiziksel bir özellik olup, besleme değeri ile ilgili değildir. Yağlarda renk don yağındaki
beyazdan, tavuk yağındaki sarıya ve soapstocklardaki ( asit yağı ) koyu kahverengi gibi çeşitlilik gösterebilmektedir.
2.9. Yıkanabilirlik
Yağda bulunan ve yağ olmayan maddelerin oranın
tespitte kullanılan % yıkanabilirlik kriteri yağların
kalite kontrolünde dikkat edilmesi gerekli hususlardan bir tanesidir. Bu kriter yağların içerdiği yağ asit-
lerini trigliserid olarak belirlemekte ve bu şekilde
yağ olamayan maddelerin oranını ortaya çıkarmaktadır. Yapılan bir çalışmada yıkanabilirlik oranı % 95
olan bir yağın enerjisinin 9084 Kcal ME/Kg olduğu
bildirilirken, bu değerin % 80’e inmesi durumunda
enerji değerinin de 6694 Kcal ME/ Kg’a kadar indiği
tespit edilmiştir.
Çeşitli yağların bazı önemli yağ asitleri bakımından
kompozisyonları Çizelge.1’de verilmiştir.
Şimdiye kadar anlatılan ve yağlarda kaliteyi belirleyen kriterlerin kanatlı yemlerinde kullanılacak yağlarda hangi seviyelerde olması gerektiği toplu olarak
Çizelge 2’de verilmiştir.
Çizelge 1. Bazı Yağlardaki Önemli Yağ Asitleri,%.
YAĞLAR
DOYMUŞ YAĞ ASİTLERİ
PALMİTİK
ASİT
STEARİK
ASİT
ARAŞİDİK
ASİT
DOYMAMIŞ YAĞ
ASİTLERİ
İLERİ DERECEDE DOYMAMIŞ
YAĞ ASİTLERİ
OLEİK
ASİT
LİNOLEİK
ASİT
ERUSİK
ASİT
LİNOLENİK
ASİT
BİTKİSEL YAĞLAR
SOYA
10
9
1
22
0.1
55
0.1
6
4
0.3
25
0.1
70
0.5
MISIR ÖZÜ
11
2
0.5
26
0.2
55
1
PAMUK
22
2.5
1
22
-
54
0.5
ZEYTİN
13
3
0.3
73
-
13
0.5
KOLZA
4.5
1.5
0.5
59
4
17
9
SUSAM
10
5
0.5
40
-
42
0.5
6
4
3
47
0.1
40
-
AYÇİÇEK
YER FISTIĞI
HAYVANSAL YAĞLAR
SIĞIR DON
28
23
0.4
38
0.1
3
0.4
KOYUN DON
20
16
0.1
41
0.1
9
0.6
KANATLI
21
8
0.1
36
-
25
4
BALIK
15
7
1
14
-
8
0.5
KEMİK
19
16
0.1
47
-
8
0.5
26 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
K a na tl ı Ra sy o nl a rı nda Kul l a nı l a c a k Ya ğl a rda Ara nan Özellik ler
Çizelge 2.Kanatlı Rasyonlarında Kullanılacak Yağlarda Olması Gerekli Özellikler.
KRİTERLER
BİRİMİ
ETLİK PİLİÇ RASYONLARI
YUMURTACI RASYONLARI
Yıkanabilir Yağ Asitleri
%
(min.) 92
(min.) 92
Serbest Yağ Asitleri
%
(35-50) 40
(40-50) 45
Rutubet ve Tortular
%
(max.) 1
(max.) 1
Sabunlaşmayan Maddeler
%
(max.) 2
(max.) 2
Oksitlenmiş Yağ Asitleri
%
( max.) 2
( max.) 2.
İyot Sayısı
-
80-90
75-95
Peroksit Sayısı
me / kg
( max .) 2
( max.) 2
Politen Kalıntısı
mg / kg
( max. ) 100
( max.) 100
Enerji ( ME )
Kcal / kg
8367
8845
( max. 3) 2
( max.) 2
(15-25) 20
(10-20) 15
C 14: 0 > *
C 16: 0
Palmitik
C 16: 1
Palmitoleik
(2-3) 2
( 2-3 ) 2
C 18: 0
Stearik
( 6-9 ) 7
( 4-7 ) 5
C 18: 1
Oleik
( 35-45 ) 42
( 25-35 ) 31
C 18: 2
Linoleik
( 17-25 ) 22
( 35-45 ) 40
C 18: 3
Linolenik
( 3-5 ) 3
( 3-5 ) 3
-
( max. 3 ) 2
( max. 3 )2
C 20: 0 <
* Karbon zinciri
3. YAĞLARIN BESLEME DEĞERİ UNSURLARI
3.1. Hayvanın Yaşı:
Yağların sindirim derecesi ve enerji değerlerini etkileyen en önemli faktörlerden bir tanesi hayvanın
yaşıdır. Ergin yaştaki kanatlı hayvanlar genç yaşta
olanlarına nazaran yağları daha iyi değerlendirebilmektedir. Yaşla beraber yağların enerji değerlerindeki yükselmeleri Çizelge 3’te açıkça izlemek mümkündür.
Çizelge 3. Farklı Yağların Hayvan Yaşına Bağlı Olarak Gösterdiği Metabolik Enerji Değerleri ( Kcal ME / Kg )
YAŞ
YAĞ ÇEŞİTİ
3.HAFTAYA KADAR
3.HAFTADAN SONRA
Don Yağı
7411
8007
Tavuk Yağı
8224
9013
Balık Yağı
8606
9013
Bitkisel Yağ
8821
9204
Bitkisel Asit Yağı
7817
8104
Bit + Hay.Yağ Kar.
7722
8511
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1 MEKTUP ANKARA 27
K ana t lı R as yo n ların d a Ku l l a n ı l a c a k Ya ğ l a r d a A r ana n Ö z e l l i kl e r
Çizelge 3’ün incelenmesinden de anlaşılacağı üzere yağların değerlendirilmesi kanatlı hayvanlarda 3.
haftadan itibaren daha da yükselmektedir. Örneğin
don yağındaki bu artış % 8 seviyelerinde olurken,
aynı değer bitkisel yağda % 7 düzeylerinde kalmaktadır. Yağların hayvanların yaşıyla olan bu etkileşimi
nedeniyle özellikle yüksek enerji düzeyli rasyonlarla
beslenmeleri gereken etlik piliçler de 3. haftadan
sonra hazırlanacak yemlere yağ katılırken onların
enerji değerlerindeki artışlar dikkate alınmalıdır.
Gerçektende bu yaştan sonraki dönemde yağla sağlanacak her 100 Kcal ME enerji birikimi için daha az
yağa gereksinim olacak, dolayısıyla rasyonların daha
ekonomik hazırlanabilmeleri de mümkün olabilecektir.
Yağların besleme değeri üzerine kanatlılardaki sindirim sisteminin gelişmişlik derecesi de doğrudan
etkilerde bulunabilmektedir. Freeman (1976) adlı
araştırıcı, yumurtadan yeni çıkan civcivlerde sindirim sisteminin yağları tam anlamıyla sindirecek
düzeyde gelişmediği hususunda bildirişlerde bulunmaktadır. Civcivlerin sindirim sistemi ancak ilk 1 - 2
haftalık dönemde hızla gelişebilmektedir. Bu büyüme döneminde yağların sindirimine etki eden pankreatik lipazlar ve safra tuzları yeterli düzeyde salgılanamadığından yağlardan yararlanmada beklenen
düzeylere ulaşamamaktadır. Bu gibi hallerde henüz
tam anlamıyla araştırılmamış dahi olsa rasyonlara
safra tuzu ilavesinin yağların sindirimine olumlu etkilerde bulunabileceği beklenmektedir.
3.2. Yağların Rasyonda Kullanılma Düzeyi:
Yağların metabolik enerji değerleri üzerine onların
rasyonlarda kullanılma düzeyleri de doğrudan etki
etmektedir. Gerçekten de yapılan incelemeler göstermiştir ki enerji değeri normalde 9500 Kcal ME/Kg
olan bir yağın enerji değeri rasyonda % 3’den daha
yüksek düzeyde kullanım durumunda yaklaşık %
7.5’lık bir azalma ile 8800 Kcal ME/Kg’a düşebilmektedir. Bir evvelki kısımda da izah edildiği gibi ergin
hayvanlarda yağın besleme değerinin yüksek daha
olması söz konusudur. Bununla bağlantılı olarak ilk
% 3’den sonraki kullanımda yağların enerji değerindeki azalmalar ergin hayvanlarda gençlere nazaran
daha düşük olmaktadır. Örneğin; ergin tavuklarda ilk
% 3’e kadar enerji değeri 10.000 Kcal ME/Kg olan bir
yağdaki azalma sadece % 6 kadar olmakta ve 9400
Kcal ME/Kg olarak ortaya çıkmaktadır (Dale, 1999).
Konuya daha da açıklık getirmesi bakımından aşağıdaki çizelge de rasyona katılan yağ oranlarındaki değişimlerin onların metabolik enerji değerlerine olan
etkisi gösterilmiştir.
Sonuç olarak, kanatlı beslenmesinde yağ kullanımı,
miktarı ve çeşidi başta enerji metabolizması olmak
üzere kanatlının gelişimi ve büyüme eğrisi açısından
önemli bir faktör olduğu bilinmektedir. Bu nedenle
kanatlı beslenmesin rasyondaki yağın kalitesi ve oranı ve hesaplanması, kümes verimi, yem tüketimi ve
sürü sağlığı yönünden kanatlı yetiştiriciliğinde önem
arz eder.
Kaynaklar yazar tarafından temin edilebilinir.
Çizelge 4. Yağların Rasyona Katılma Düzeyinin Enerji Değerlerine Etkisi.
KATILMA ORANI
(%)
ENERJİ DEĞERİ
( Kcal ME / Kg )
FARK1
(%)
FARK2
(%)
1
9211
-
-
2
9682
+ 5.11
+ 5.11
3
10473
+ 8.17
+ 13.70
4
9443
- 9.83
+ 2.52
5
9273
- 1.80
+ 0.67
6
9092
- 1.95
- 1.29
9
8513
- 6.37
- 7.58
12
7784
- 8.56
- 15.49
28 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
Çinko B ile ş ik le ri Ye md e n Ya r a r l a n m a y ı İ y i l e şti r i r
ÇİNKO BİLEŞİKLERİ YEMDEN
YARARLANMAYI İYİLEŞTİRİR
By Wiebe van der Sluis Zinc Complexes Improve Feed Conversion. World poultry Vol. 27, No: 9, 2011
Çeviren: Nuray KAHYA*, Neşe Nuray TOPRAK*
Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, Yemler ve Hayvan Besleme Anabilim Dalı 06110 Dışkapı, ANKARA
E- posta: [email protected].
Çinko, bakteriler, bitkiler ve hayvanlardan insanlara kadar tüm canlılar için esansiyel olan bir iz elementtir. Çinkonun biyolojik fonksiyonu 1934 yılına
kadar anlaşılamamıştır. Kanatlılarda anormal iskelet
gelişimi, yetersiz tüylenme ve yavaş büyüme ile domuzların derilerinde meydana gelen parakeratotik
lezyonlarla (sertleşme ve çatlama) karakterize olan
çinko yetersizliğinin tanımlanması ise 20 yılı almıştır.
Son yıllarda kanatlı hayvanlarla yapılan araştırma
sonuçları; çinko yetersizlik semptomları ile yırtık ve
deri hasarlarının neden olduğu kötü karkas kalitesi
ve ayak-bacak lezyonlarını birbirleriyle ilişkilendirmektedir. Bu araştırma sonuçları, kanatlı hayvanların rasyonlarına yeterli düzeyde çinko ilavesinin ne
kadar önemli olduğunun farkına varılmasına sebep
olmuştur.
nezyum, fosfor, nikel, bakır ve demir elementleri de
çinkonun biyoyararlanımı üzerine etkilidir.
Çinko kaynakları arasında da biyoyararlanım bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Bunların çoğunun
yararlanımları oldukça düşüktür. Örneğin; çinko oksitin mutlak biyoyararlanımı % 22, çinko sülfatın % 23
ve çinko asetatın ise % 19’dur. Bu da çinko kaynaklarının nispi biyolojik değerlerinin de değişken olduğunu göstermektedir (Tablo 1).
Tablo 1. Tibia külünde çinko kaynaklarının nispi
biyolojik değeri (Jongbloed et al., 2002).
Kaynak
Çinko sülfat
Çinko karbonat
Etlik piliçlerde
100
93
Çinko klorit
107
Çinko oksit
67
Çinko amino asit kompleksi
131
Çinkonun büyümeyi teşvik edici etkisi
Çinkonun biyoyararlanımı
Çinkonun emilimi büyük oranda ince bağırsakta gerçekleşmektedir. Ancak, çinkonun bağlı formunun ve
diğer besin maddelerinin de çinkonun biyoyararlanımını üzerine etkisi olduğu bilinmektedir. Örneğin,
fitat monogastrik hayvanlarda çinko emilimini azaltmaktadır. Ayrıca rasyonda bulunan kalsiyum, mag-
30 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
Yem hammaddelerinin pekçoğunun yapısında yeterli
düzeyde çinko bulunmadığından, kanatlı rasyonlarına çinko ilavesi gerekmektedir. Avrupa Birliği Ülkelerinde, rasyonların çinko içeriğinin yasal olarak en
az 150 mg/kg olması uygun görülmektedir. Rasyona
ilave edilen çinko komplekslerinin biyoyararlanımlarının yüksek olması durumunda, bu seviyenin pek
çok hayvan türü için yeterli olabileceği bildirilmektedir. Belirtilen yasal sınırlar içerisinde rasyona katılan çinko kompleksleri ile besleme; tüylenme ve
iskelet gelişiminde iyileşmenin yanısıra, ayak-bacak
problemleri ve deri lezyonlarının şiddetinin azaltılmasına da yardımcı olmaktadır.
Çinko bağışıklık sistemi gelişimini uyardığından, rasyonda yeterli düzeyde biyoyararlanıma sahip çinko
kaynağının bulunması ile daha sağlıklı civcivler elde
edilebilmektedir.
veteriner_215_275_c.fh11 7/30/12 5:42 PM Page 1
Aubu
urn Üniverrsitesi’ndeki (Alabama
a, ABD) araşt
a
piliçle
erde performans ve ka
arkas kalitessi üzerine etkile
e
Çinko B ile ş ik le ri Ye md e n Ya r a r l a n m a y ı İ y i l e şti r i r
rasyo
onlarna çin
nko komple
ekleri ilave edilen 25-4
42 g
yaşta
aki
erkek
paraştırmalar, ras- ye
piliçlerde
emden
yara
alanmann
Dünyanın
pek çok
yerinde yapılan
yaralanmanın
iyileştiği
tespit
edilmiştir. Aynı araştı-iyileş
yonlara katılan çinko komplekslerinin etlik piliçlerde canlı ağırlık ve yemden yararlanmayı, yumurta
tavuklarında ise yumurta üretimi ve yumurta kabuk
kalitesini olumlu yönde etkilediğini açıkça göstermektedir. Sözü edilen etkiler, hayvanlar sıcaklık
stresine maruz kaldığında daha etkin bir şekilde gözlenmektedir.
rıcıların 1440 adet Ross erkek piliçle yaptıkları ve 49
günden fazla süren başka bir çalışmada; yemlerine
sülfat katılan grubun yemden yararlanma oranının
1.736 iken, çinko kompleksi ile beslenen grupta bu
oranın 1.701 olduğu bulunmuştur (Şekil 1).
1440
0 adet Rosss erkek piliçle yaptkklar ve 49 gün
yemlerine sülfatt katlan gru
ubun yemde
en yararlan
nma o
Zinpro Şirketi tarafından yapılan 22 denemenin ortak
sonucu, etlik piliç rasyonlarına çinko kompleksi ilavesinin, sülfat kontrol grubuna göre yem etkinliğini 3.9
puan (0.039 veya % 2) iyileştirdiğini göstermektedir.
Bu iyileşmenin etlik piliçler daha yüksek canlı ağırlığa
ulaştıklarında bile ( > 3.4 kg) devam ettiği bildirilmek-
besle
enen grupta
a bu orann 1.701 olduğ
ğu bulunmu
uştur
Çinkonun performansı iyileştirici etkisi
Auburn Üniversitesi’ndeki (Alabama, ABD) araştırmacılar, çinko komplekslerinin etlik piliçlerde performans ve karkas kalitesi üzerine etkilerini araştırmışlardır. Araştırma sonunda, rasyonlarına çinko
komplekleri ilave edilen 25-42 günlük yaştaki dişi piliçler ile 21 günlük yaştaki erkek piliçlerde yemden
Şekil 1- Etlik piliçlerde
p
çinko
ç
kom
mpleksleriylle be
üzerin
ne etkisi
tedir. Bu araştırma sonuçları, yeterli miktarda çinko
kompleksleriyle beslenen kanatlılarda performansın
iyileştiğini göstermektedir.
Yem:Canl Ağrlk Artş
Şekil 1- Etlik piliçlerde çinko kompleksleriyle beslemenin yemden yararlanma oranı üzerine etkisi
1,75
1,7
1,65
Çinko hakkında bazı gerçekler
• Çinko, bağışıklık sistemi, hücre bölünmesi, hücre büyümesi, yaraların iyileşmesi ve karbonhidrat
metabolizması için gereklidir.
• Çinko aynı zamanda koku ve tat alma duyuları için gereklidir.
Zinpr
ro Şirketi ta
arafndan yaplan
y
22 d
denemenin orta
• Bitkisel kaynaklı çinko hayvansal kaynaklı çinkoya göre vücutta daha az değerlendirilebilir. Bu nedenle, düşük proteinli diyetler ve vejetaryan diyetleri çinko bakımından yetersizdir.
komp
pleksi ilavessinin, sülfatt kontrol grrubuna göre
e yem
World poultry Vol. 27, No: 9, 2011
iyileşştirdiğini gö
östermekted
dir. Bu iy ileşmenin etlik
32 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 1
ulaşttklarnda bile
b ( > 3.4 kg) devam
m ettiği bild
dirilm
Respiradox
Oral Çözelti
Doksisiklin Hiklat
Nefesinizi doğru kullan›n...
Respiradox benzerlerinin aksine içerdiği taş›y›c› ajanlarla
beklenenin üstünde emilim gerçekleşmesini sağlar, hedef organ
ve dokularda çok daha çabuk yüksek konsantrasyona ulaş›r.
71