notlAr - Infovet Dergi

Transkript

notlAr - Infovet Dergi
EDİTÖR
İNFOVET EYLÜL SAYI 141
YAYIN TÜRÜ
SÜRELİ YEREL
SAHİBİ
Mat Medya Tanıtım Hizmetleri
Tic. Ltd. Şti.
MEHMET AKTOP
GENEL KOORDİNATÖR
Barış Kolgu
[email protected]
ADRES: İ.KARAOĞLANOĞLU CAD.
YAYINCILAR SOK. NO: 10/4
34418 SEYRANTEPE / İSTANBUL
TEL: 0212 324 50 56
0212 324 50 59
FAX: 0212 324 50 06
www.infovetdergi.com
[email protected]
Genel yayın yönetmeni
Veteriner Hekim Yağmur Ağcaoğlu
[email protected]
Yazı işleri sorumlusu
Veteriner Hekim gizem kutun
[email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
Prof. Dr. Ayhan Baştan
Prof. Dr. Yavuz Öztürkler
Prof. Dr. Adem Şenünver
Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı
ART DİREKTÖR
EBRU DERELİ
[email protected]
GRAFİK TASARIM
EMEL VURAL
[email protected]
SOSYAL MEDYA SORUMLUSU
BANU SAYINÇ
[email protected]
DANIŞMA KURULU
PROF. DR. ŞAKİR DOĞAN TUNCER
PROF. DR. U. TANSEL ŞİRELİ
Prof. DR. AHMET ERGÜN
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Seval Çetİn
DR. SAİT KOCA
SÜLEYMAN ÖZTÜRK
RENK AYRIMI ve BASKI
Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd.
Şti. 100 YIL MAHallesi MASSİT
MATBAACILAR SİTESİ 2. CADDE
GEZEGEN BİNASI NO: 202/A
BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002
Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar
izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner
hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel
içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır.
İNFOVET 02-03
VetERİNER Hekim
YAĞMUR AĞCAOĞLU
Türkiye, Ortadoğu’daki tarımsal
faaliyetlerin mutfağı olacak
Özellikle son yıllarda organik hayvancılığın gelişmesine paralel
olarak, insanlarda olduğu gibi hayvanlardaki enfeksiyonların
tedavisinde ve proflaktik amaçla da antibiyotiklere alternatif
yöntemler üzerinde yoğun bir şekilde çalışılmakta. Biz de bu ayki
kapak konumuzda ineklerde mastitis olgularını ve antibiyotiklere
karşı gelişen dirençler nedeniyle, tedavide tercih edilebilecek
alternatif yolları işlemek istedik (ozon terapi, homeopatik ilaçlar,
probiyotikler, akapunktur gibi). Özellikle ineklerde kuru dönemde
artan mastitis vakaları için sizlerin de antibiyotik dışında immun
sistemi destekleyecek alternatif seçenekleri paylaştık.
Temmuz ayından beri gerçekleştirdiğimiz yumurtacı
ziyaretlerinde bu ay da yumurtacılığın kalbi ve sektöre ilkleri
armağan eden şehrimiz Konya’daydık. Türkiye’deki yumurta
üretiminin yaklaşık % 20’sinin yapıldığı Konya’daki üreticiler
sektördeki fiyat dalgalanmalarından yakınıyor ve kısa vadede
dahi önlerini göremiyorlar. YUMBİR Başkanı ve Konya Üretici
Birlikleri Başkanı Hasan Konya ile yaptığımız röportajda Sn. Konya,
işin Bakanlıklara düştüğünün vurgusunu yapıyor ve herşeye
rağmen Türkiye’nin Ortadoğu’nun tarımsal faaliyetlerinin mutfağı
olacağına inanıyor.
Konya’ya yolumuz düşmüşken Ereğli’ye de uğradık ve serbest
klinisyen veteriner hekimleri ziyaret ettik. Bölgedeki hayvancılığın
sorunlarını, meslektaşlar arasındaki birlik-beraberlik seviyelerini
ve bölge hastalıklarını konuştuk. Öğrendik ki, her bölgede olduğu
gibi bu bölgede de en büyük problem veresiye...
Tüm bunların yanı sıra her ay olduğu gibi bu ay da dergimizde,
sektördeki önemli organizasyonlara, toplantılara, gelecek
etkinliklere ve güncel haberlere yer verdik; değerli hocalarımızın
makalelerini sizlerle paylaştık. Umarız Eylül sayımız da keyifle
okuyacağınız bir sayı olmuştur.
Ayak Ve Tırnak
Bakımının Önemi
Özellikle süt
sığırlarında
endüstriyel
gelişmeye paralel
olarak ayak ve tırnak
hastalıklarında
ciddi bir artış
görülmektedir.
SAYFA 126
Kurudaki ineklerin
mastitise karşı
duyarlılığını
arttıran faktörler
sayfa 100
Organik kanatlı
sektörü Avrupa’da
yükselişe geçti
Sevgiyle kalın!
Veteriner Hekim Gizem Kutun
sayfa 104
İÇİNDEKİLER
30 > Hektaş’tan, Mycoplasma
enfeksiyonlarına yeni çözüm
SAYFA
56
Broylerlerin zapt-ı raptından
tüylerinin yolunmasına kadarki
süreçte karkaslardaki zararlar
nasıl en aza indirilebilir?
Hektaş Hayvan Sağlığı firması, Adapazarı,
Bolu ve İzmir’de “Mikoplazma-Aivlosin” konulu
toplantılar düzenledi.
İlk üretici birliğini kuran ve ilk ihracat hamlesini
yapan Konya’nın yumurtası havasından,
suyundan ve en çok da maneviyatından dolayı
bir lezzet harikası.
34 > Dünya pazarında bir Türk
firmasının yükselişi
100 > Kurudaki ineklerin mastitise
karşı duyarlılığını arttıran faktörler
Lohmann Trierzucht’un 53. Franchise Distribütör
Toplantısı’nda, tüm dünyadan katılım gösteren
220 distribütör güncel konuları tartıştı.
Kuru dönem başlangıcının meme içi
enfeksiyon riskinin en yüksek olduğu dönem
unutulmamalı; bu dönemin en iyi şekilde
yönetilmesine dikkat edilmelidir.
40 > BoehrInger IngelheIm Hız Kesmiyor
Bu yıl IV.sü düzenlenen Boehringer Ingelheim
Erasmus Toplantıları Türkiye’nin de katılımıyla
Rusya’nın Kazan şehrinde gerçekleştirildi.
46 > Çıkımın ve civciv kalitesinin
geliştirilmesi için yapılacaklar
Kaliteli veri setlerinin değerlendirmesinin
ardından, analizler kuluçkahane idaresinin
geliştirilmesinde bilgi sağlayabilir.
50 > Kanatlı hayvanlarda Organik
Asitler İle Salmonella Kontrolü
Yapılan araştırmalar, organik asitlerin
Salmonella dahil birçok patojenik enfeksiyona
karşı güvenilir ve emniyetli bir savunma
olduğunu göstermektedir.
56 > İşleme sırasında zarar görmüş
karkas oranını azaltmak
SAYFA
112
Hayvancılıkta ileri seviyelerde
olan Ereğli’deki serbest klinik
hekimlerini sizler için ziyaret ettik
ve bölge sorunlarını konuştuk.
88 > Sektörde ilklerin şehri; Konya
Broylerlerin işlenmeleri sırasında karkaslarda
oluşacak zararları en aza indirmek için dikkatle
ele alınması gereken hususlar vardır.
62 > Çeşitli barındırma koşullarındaki
tavukların performansları
Bu çalışmada, geleneksel kafeslerin, salma
kafeslerin ve tam zenginleştirilmiş kafeslerin
yumurta tavuğu yetiştirme sisteminin
verimlilik performansının karşılaştırılmıştır.
70 > Neonatal dönem ve kolostrum
Doğum sonrası ilk 1.5 aylık dönem olan
neonatal dönemde enfeksiyonların oluşumu
için dispozisyon faktörlerinin varlığı gereklidir.
102 > Miktoksinleri kontrol altına almak
Yumurta tavukları uzun süre maruz kaldıkları
ve rasyonlarda yan ürünler tükettikleri için
mikotoksinlere karşı duyarlıdırlar.
104 > Organik kanatlı sektörü
Avrupa’da yükselişe geçti
Avrupa Birliği’nde yapılan organik çiftlik kümes
hayvanı sayılarının sektörde artış gösterdiği ve
organik tarımın büyüdüğü gözleniyor.
108 > Dişi ve gebe hayvanları değil
üretimi kesiyoruz
Hayvancılıkta ihracat yapan bir ülke iken nasıl
oldu da 20-30 yıl içerisinde canlı hayvan
ithalatının yanı sıra et ve kasaplık hayvan
ithalatçısı bir ülke haline geldik?
110 > perakende satışta Başarı
müşterinizi tanımaktan geçer
Müşterilerinizin eğilimlerini test edebileceğiniz
bir müşteri veri tabanı yaratmak başarıya
giden yolda kilit nokta olarak öne çıkıyor.
112 > Piyasayı belirleyen güç; Ereğli
Hayvancılığın kalbi Konya’nın Ereğli ilçesinde
mesleklerini icra eden serbest klinisyen hekimlerin
ortak sorunu, işbirliği ve beraberlik ruhu.
126 > Hayvan Sağlığında Ayak Ve Tırnak
Bakımının Önemi
Günümüzde modern makinalarla yılda
10.000’den fazla sığırın tırnağı optimal ağırlık
taşıyan yüzeyi sağlamak için, hoof trimerler
kullanılmaktadır.
72 > Erpiliç’ten Hemicell deneyimleri
SAYFA
134
Yem kalitesi ve rasyon,
üreme performansını ve
karlılığı etkileyen en önemli
faktörlerdir.
İNFOVET 04-05
Elanco ile insana yatırım yaparak kalite
anlayışından vazgeçmeyen Erpiliç’in 2013
yılından bugüne kullanma fırsatı bulduğu
Hemicell’i konuştuk.
130 > Standartların ötesinde bir kalite
74 > Mastitis tedavisinde alternatif
yaklaşımlar
134 > Fertiliteyi etkileyen beslenme
sorunları ve hormonal bozukluklar
En çok kabul gören tedavi şekilleri homeopatik
remedilerin ve probiyotiklerin kullanımı ile ozon
terapi ve akapunktur uygulamalıdır.
Fertilite ile ilgili problemleri, başta enerji
ve protein noksanlığı gibi beslenme
bozukluklarına bağlıdır.
Sundukları ürün ve hizmetlerle müşteri karlılığına
katkıda bulunan BAF Premix, hayvancılık
sektörünün vazgeçilmezi haline geldi.
NOTLAR
Alltech Kurumsal Kariyer Gelişim
Programı Kapsamında Başvurular BaşladI
Yeni üniversite mezunları, 4. Alltech
Kurumsal Kariyer Gelişim Programı ile
dünyaya açılıyor. Alltech, 2016 yılı Şubat
ayında başlayacak programa katılmak
üzere, üniversite veya yüksek lisans
mezunlarının başvurularını 17 Ağustos 30 Eylül tarihleri arasında online olarak
kabul etmeye başladı. Alltech Kariyer
Gelişim Programı kapsamında; işletme,
biyoteknoloji, bilgi teknolojileri, veteriner
bilimleri, satış- pazarlama, tarım, su ürünleri
gibi alanlarda 10 başarılı üniversite mezunu
seçilecek. Alltech her yıl tekrarladığı bu
programla tarım ve hayvancılık alanında
geleceğin liderlerini yetiştirmeyi ve uzun
vadede, yetiştirdiği kişilerle endüstriye
değer katmayı hedeflemektedir. Alltech
Eğitim Girişimleri Direktörü Dr. Aoife Lyons,
bu programın üniversite mezunları için
diğer ülkelerdeki meslektaşlarıyla tanışmak,
hem teknik hem de bireysel yeteneklerini
geliştirmek ve yeni fikirleri paylaşmak
anlamında büyük bir fırsat olduğunu söylüyor.
Adayların güçlü bir takım oyuncusu olması,
çok iyi iletişim yeteneğine ve akıcı bir
İngilizce’ye sahip olması gerekmekte. İlave
yabancı diller de ek bir avantaj sağlayacaktır.
Başvuru için: www.alltech.com/graduate
proflaksinin önemi artıyor
Norveç’in büyükbaş ve kanatlı sektöründe
antibiyotik kullanımı hızla azalırken, pet sektöründe
antibiyotiğin önemi büyümekte. Hayvan
yetiştiricileri tarafından kullanılan ilaçların sadece
1/10’u antibiyotik. Gıda hayvanlarında kullanılan
antibiyotikler 1995’ten bu yana % 38 düşüş göstermiş
ve 2014 yılında yayınlanan rapora göre hayvanların
düşük antibiyotik tüketiminden dolayı ülkedeki rezidü
sorunu ve hayvanlarda yaşanan antibiyotik rezistans
sorunu çok nadiren gözüken bir olay haline gelmiş.
İNFOVET 06-07
Kansas Devlet
Üniversitesi, kuş
gribi için yeni aşı
üretim tekniği
geliştirdi
Avian İnfluenza’nın H5N2
suşunun, ABD’de 40 milyondan
fazla tavuğun, hindinin ve sülünün
itlafına neden olması üzerine,
veteriner araştırmacılar Asya’da
dolaşan zoonotik iki kuş gribi suşu
için aşı geliştirdi. Çalışmayı yürüten,
Kansas Devlet Üniversitesi Zoonoz
Hastalıklar Departmanı Profesörü
Jürgen Richt tarafından geliştirilen
aşılar, H5N1 ve H7N9 suşlarına
karşı koruma sağlıyor. Ek olarak, bu
suşlar için kullanılan yöntemin, diğer
araştırıcıların farklı kuş gribi suşları
için aşı geliştirmeleri esnasında
onlara yardımcı olacağı bekleniyor.
Prof. Richt, “Bu yöntem, çiftliklerdeki
sayı ve yoğunluğu büyük ölçekte
olan salgınları azaltacak ve insanlara
geçişi engelleyecek” dedi.
Çalışmanın ayrıntıları için Journal
of Virology dergisinde yayımlanan,
“Newcastle disease virus-vectored
H7 and H5 live vaccines protect
chickens from challenge with H7N9
or H5N1 avian influenza viruses”
başlıklı makaleyi okuyabilirsiniz.
NOTLAR
Daha önceden siyah derili
tavuk gördünüz mü?
Kastettiğimiz siyah tüylü bir
tavuk değil; tam kemiklerinin altı
siyah pigmentli olan Silkie tavuğu.
Genellikle marketlerde bulmak çok zor.
Ancak Asya marketlerinde rastlamak
mümkün. Peki, bu siyah tavuk nedir ve
beyaz ırklardan farkı var mıdır?
Silkie tavuklarının ipeksi tüyleri,
şaşırtıcı deri renkleri vardır ve ödüllü
ırklardır. Çin’de, Hindistan’da ve
Güneydoğu Asya’da çokça rağbet
görür. Yumuşak bir mizaca sahip olan
Silkie tavukları ile sık sık kanatlı hayvan
gösterilerinde karşılaşabilirsiniz..
Eti mavimsi-gri ya da siyah olup,
kemikleri tamamen siyahtır ve doğası
gereği beyaz tavuk etinden farksızdır.
Tek fark, hayvanların yetiştirilme
yollarıdır. Bu hayvanlar entegre tesis
kanatlıları değiller ve bu nedenle
serbest yetiştiricilik ürünleri olarak
kabul görürler. Aslında siyah tavuk
seçimi, serbest yetiştiricikle iyi
yetişmiş kanatlı hayvan elde etmek
isteyenler için iyi bir seçenek.
Köy yumurtalarına
yeni standartlar geldi
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, küçük üreticiler için yeni
standartlar getirdi. Yeni yönetmeliğe göre, az miktarda yumurta
satan üreticiler de Tarım Bakanlığı’ndan izin alacak. Bu tip satış
yapan küçük üreticiler en fazla 250 tavuk yetiştirebilecek ve büyük
işletmelerin aldığı tüm tıbbi, veteriner ve hijyen önlemlerini almakla yükümlü olacak. Doğal renk ve kokusunu kaybetmiş, çürümüş,
kokuşmuş yumurta ile kuluçka işlemi uygulanmış yumurta tüketiciye
sunulmayacak. Üreticiler haftada en fazla 1500 yumurta satabilecek
ve üzerinde tavukların yumurtlama tarihleri belirtilecek. 21 günde tüketiciye gidecek yumurtaların son kullanma tarihinin anlaşılabilmesi
için yumurtlama tarihi belirtilecek. Yönetmeliğe uymayan işletmelerin
izin belgeleri iptal edilecek.
İsrail Newcastle Hastalığı
salgınıyla karşı karşıya
Haziran ayında İsrail’de yedi farklı Newcastle Hastalığı, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü
(WHO)’ne rapor edilmişti. Salgın, yumurtacı tavukları, broylerleri ve hindileri etkilemişti
ve 105 kanatlının ölümü dışında, 80.200 şüpheli hayvan tespit edilerek itlaf edilmişti.
Bu salgın haberinden sonra biyogüvenlik önemlerini arttıran İsrail Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı bugüne kadar yeni bir vaka bildirimi yapmamıştı. Ancak Hazafon’daki yumurtacı
tavuklarda ve Haifa’daki serbest yetiştirilen kanatlılarda 17 Eylül tarihinde yeni bir
Newcastle salgını haberi geldi. Toplamda 5303 kanatlı salgından etkilenerek telef oldu.
NOTLAR
Bayraktar: “Fiyatlar
geçen seneye göre arttı”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar, düzenlediği basın toplantısında, bu
yılki kurbanlık fiyatlarını, kurbanlık hayvan varlığını,
üreticilerin beklentilerini ve hayvancılık sektörüyle
ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, “Ziraat
odalarımızdan aldığımız bilgilere göre, bu yıl kurban
döneminde hayvan fiyatları; illere göre ve canlı
ağırlığa göre değişmekle birlikte hayvan başına
büyükbaşta 2 bin 700 lira ile 14 bin lira arasında,
küçükbaşta ise 400 lira ile 1400 lira arasında
değişeceği, canlı ağırlık fiyatının da büyükbaş
hayvanlarda kilogram başına 12 ile 22 lira arasında,
küçükbaşta kilogram başına 9 lira ile 19 lira arasında
olacağı tahmin edilmektedir. Bu rakamların Bayram
yaklaştıkça, talebe göre değişebileceğini belirtmek
gerekir” şeklinde konuştu.
TZOB Genel
Başkanı Şemsi
Bayraktar kurban
fiyatlarıyla ilgili
açıklamada
bulundu.
Dr. RodrIgo GarcIa eşliğinde Güneydoğu Anadolu ziyareti
TechmIx firmasından Dr. Rodrigo Garcia, bilgi paylaşım turu kapsamında,
Burcum G. Ünal, Veteriner Hekim Kemal Cülhacı, Veteriner Hekim Mehmet
Demir ve bölge satış sorumlularının da katıldığı bir Güneydoğu Anadolu
seyahati gerçekleştirdi. Gaziantep, Kahramanmaraş ve Malatya illerini
kapsayan ziyaretlerde, sıcaklık stresinin ineğin üzerindeki etkileri, kuru
dönem ve loğusa inek bakım beslemesi konularında bilgiler aktaran Dr.
Garcia, “Doğumdan sonra ineğin rumenini desteyip, sağlıklı beslenmesini
sağlarsak, uzun süre ek bir destek vermek durumunda kalmayız” dedi.
Okul sütü üreticilere de
yarar sağlayacak
Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin, okul
sütü programının yalnız çocuklara değil, üreticilere de yarar sağlayacağını
ifade etti. Yetkin, yaptığı yazılı açıklamada, okul sütü programının
amacının, öğrencilere süt içme alışkanlığını kazandırmak, yeterli ve
dengeli beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme ve gelişmelerini
sağlamak olarak belirlendiğini anımsattı. Yetkin, bu uygulamanın süt ve
hayvancılık sektörlerine de önemli katkısı olacağını vurguladı. Türkiye’de süt
ve süt ürünleri tüketiminin Avrupa ve dünya rakamları ile kıyaslandığında
son derece düşük kaldığına işaret eden Yetkin, AB ülkelerinde kişi başına
yıllık içme sütü tüketimi 75, ABD’de 90, Avustralya’da 100 kilogramın
üzerinde iken, Türkiye’de bu rakamın 20 kg civarında olduğuna dikkati çekti.
NOTLAR
FDA, ilaca dirençli
parazitlerin
bilgilerini araştırıyor
10 milyonda bir gerçekleşen
dördüz buzağı şaşkınlığı
Uşak’ın Kalfa köyünde
besicilik yapan Yaşar Aydın’a
ait damızlık düve, 12 gün
önce biri dişi dördüz buzağı
dünyaya getirdi. Benzerine
nadir rastlanan doğumla ilgili
bilgi veren Veteriner Hekim
Cihat Ceylan, Uşak’ta böyle bir
olayın ilk defa gerçekleştiğini
belirtirken, daha önce ülke
genelinde 3-4 defa dördüz
doğumlar olduğunu fakat bir
veya ikisinin doğum esnasında
öldüğünü kaydetti. Veteriner
Hekim Ceylan, Kalfa köyünde 10
milyonda bir rastlanan dördüz
doğum olayına şahit olduklarını
belirterek “Buzağılarımız 12
günlük ve sağlık durumları iyi.
Anne sütü yeterli olmadığı için
biraz beslenmeden kaynaklı
gelişim eksiği var fakat bunu
başka ineklerden süt sağarak
biberonla takviye ediyoruz” dedi.
Sığır ve diğer geviş getiren hayvanların iç parazitlerine karşı
gelişen dirençler tüm dünyada yaşanan ortak sorunlardan
biridir ve mevcut antiparaziter ilaçların etkinliğini korumak için
yeni stratejilerin geliştirilmesi için daha fazla veriye ihtiyaç
duyulmaktadır. FDA, veteriner hekimlerin bu konudaki bilinçlerini
ölçmek, direnç gelişimine karşı yürüttükleri projeleri görmek ve
hekimlerin izledikleri stratejileri derlemek için bir anket çalışması
başlattı. Amerikan Veteriner Hekimler Birliği (AVMA)’nın yaptığı
açıklamaya göre, anket 29 Eylül-03 Kasım tarihleri arasında
gerçekleşecek ve AVMA, ABD ve dünya çapına antiparaziter ilaç
direnci sorunlarıyla mücadelede büyük bir stratejinin parçası
olacak. Endüstri geri bildirimleri ve tartışmalar için anket, FDA’nın
web sitesinde mevcuttur. Ruminant ve atlarda antiparaziter
ilaç kullanımı ve direnç verileri ile ilgiyi bilgilere de, FDA/CVM ve
AVMA’nın websitelerinden ulaşabilirsiniz.
Et fiyatları embriyo transferi ile düşebilir
Uludağ Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Dölerme ve Suni Tohumlama
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Hakan Sağırkaya, hayvancılıkta
“embriyo transferi” yönteminin
yaygınlaşmasıyla et fiyatlarının
düşebileceğini belirtti. Türkiye’de bu
yöntemin henüz rutine aktarılmadığını
anlatan Sağırkaya, “Avrupa ülkelerine
baktığımız zaman Almanya, Fransa
ve Hollanda’da yılda 30 binin
üzerinde embriyo transferi uygulanıyor. Bu
sayede hayvancılıkta bizden daha iyi bir
noktaya geldiler.” diye konuştu. Türkiye’de embriyo transferinin
pahalı bir işlem olduğuna dair bir algı
İNFOVET 14-15
bulunduğunu aktaran Sağırkaya, bu
algının, embriyo transferinin sonuçlarına
bakıldığında anlamsız kaldığını dile getirdi:
“Seçilmiş hayvanlardan elde edeceğimiz
embriyoları, verimi düşük olsa da üreme
açısından sıkıntısı bulunmayan hayvanlara
naklederek ‘elit’ hayvanların sayısını
hızla artırmamız gerekiyor. Böyle bir
uygulamadan sonra sizin elde edeceğiniz
artı değerler, sizin maliyetlerinizi fazlasıyla
karşılayacaktır. Örneğin süt ortalaması 7-8
ton olan bir hayvana 11-12 ton süt veren
bir hayvanın embriyolarını naklettiğinizde,
ortalamayı 1 ton arttırsanız bile sadece
bin lira sütten tek bir laktasyonda elde
edeceğiniz geliriniz olacaktır.”
Şimdi okullu olduK
2015 yılında başvurusunu yapan ve 2015/16 eğitimöğretim yılında Türkiye’nin 26 adet veteriner fakültesinden
birisine kayıt yaptırma hakkı kazanan öğrencilerin sayısı
2096. Yerleşim puanları 219 (Yakın Doğu Üniversitesi
Veteriner Fakültesi % 50 burslu) ve 413 (Ankara
Üniversitesi Veteriner Fakültesi İngilizce eğitim) arasında.
Yeni meslektaşlarımıza tebrik eder ve başarılar dileriz.
Bizlerin de yoğun çalışmalarla katkıda bulunmaya
çalıştığı 32. Dünya Veteriner Hekimliği Kongresi’nde
dünyanın dört bir yanından meslektaşlarımız ağırlandı.
WSAVA FoundatIon’un AFSCAN projesi
Afrika’da bir fark yaratıyor
Başarılı Bir Dünya
Kongresinin ardından
Nijerya Küçük Hayvanlar Veteriner
Hekimleri Derneği (SAVAN), WASVA’a
katılarak Afrika veteriner hizmet
standartlarının iyileştirilmesi için
çalışan Afrika Pet Hayvan Ağı
(AFSSCAN) ile birlikte büyük gelişime
imza attı. Derneğin ilk amaçlarından
biri, Sahra-altı Afrika’da sürdürülebilir
bir veteriner ağının oluşturmasıdır.
WASVA Başkanı Dr. Gabriel Varga’
Dünyanın değişik ülkelerinden 3000 civarında
veteriner hekim, bilim insanları, sektöre hizmet veren
ulusal ve uluslararası firmalar ile OIE, FAO, WHO ve
EFSA gibi uluslararası kuruluşların katıldığıı Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığının destekleriyle düzenlemiş
olan 32. Dünya Veteriner Hekimliği Kongresi sona
erdi. Katılan ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
WVC 2015 Dünya Başkanı Dr. René A. Carlson ve OIE
Genel Müdür Yardımcısı Dr. Brian Evans ile yaptığımız
söyleşileri Ekim sayısında bulabilirsiniz.
nın açıklamasına göre Afrikalı
ülkeler arasından Uganda ve Kenya
da yakın zaman içinde üyeliklerini
alabilecektir. Ana sponsoru Zoetis
olan AFSCAN bu ülkedeki derneklerin
gelişmesi için tam destek vermeye
hazırdır. Aynı anda One Health ile
beraber yürütülmeye başlanan
çalışmalar da bölgenin gelişimi için
büyük bir katkıdır.
Lohmann AnImal NutrItIon Belçika ve Hollanda yeni satış müdürü DIrck Sonck
Lohmann Hayvan Besleme, Dirck Sonck’un 01 Ağustos 2015 tarihinde başladığı Belçika ve Hollanda satış
yönetimi görevini duyurmaktan mutluluk duyduğunu belirtiyor. 20 yılı aşkın tecrübesi ile veteriner ilaç, yem
ve hayvansal gıda dahil olmak üzere sektörde hizmet vermekte olan Dirck Sonck; yeni görevi ile bu pazarların
geliştirilmesine, Lohmann Animal Nutrition müşteri ilişkilerini desteklemesine ve geliştirilmesine bilgi ve
tecrübesi ile destek olacak. Ghent Üniversitesi’ndeki eğitiminden sonra hayvan sağlığı sektöründe kariyerine
başlamış olan Dirck Sonck; Nestlé Purina ve Janssen Animal Health gibi şirketlerde görev almıştır. Dirck Sonck,
yem ve hayvansal gıda endüstrisinde mükemmel bir uluslararası performans göstermiş ve işine olan tutkusu
ile Lohmann Animal Nutrition‘un şirket kültürüne ve iş planlarına mükemmel bir uyum sağlamıştır.
İNFOVET 16-17
NOTLAR
ekim etkinlikleri
1-3 Ekim 2015
AVEC Annual General Assembly
STOCKHOLM
10 - 14 Ekim 2015
Anuga Trade Fair
ALMANYA
14-16 Ekim 2015
European Food Safety Authority
MILAN
14-16 Ekim 2015
Myanmar Aqua & Fisheries 2015
MYANMAR
15-18 Ekim 2015
World’s Poultry Science Assosiation
ANTALYA
26-29 Ekim 2015
GOAL 2015
KANADA
27-29 Ekim 2015
TÜİK, yumurta üretiminin
% 7.4 arttığını bildirdi
Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK), temmuz ayına ilişkin
“Kümes Hayvancılığı Üretimi
İstatistikleri” ni açıkladı. Buna
göre, yumurta üretim miktarı,
aylık bazda % 7,4 artarken,
geçen yılın aynı ayına göre
de % 4,7 azaldı. Temmuzda
1 milyar 286 milyon 471 bin
tavuk yumurtası üretildi. Söz
konusu ayda kesilen tavuk
sayısı, bir önceki aya göre %
1,9 azalarak 98 milyona düştü.
İNFOVET 18-19
Bu ayda kesilen hindi sayısı
% 10,5 azalışla 435 bine indi.
Tavuk eti üretimi, temmuzda %
1,4 azalarak 167 bin 883 tona
yükselirken, hindi eti üretimi %
12 düşüşle 4 bin 574 ton oldu.
Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış seriye göre tavuk
eti üretimi, bir önceki aya
göre % 0,2, takvim etkisinden
arındırılmış seriye göre ise
tavuk eti üretimi geçen yılın
aynı ayına göre % 1,6 arttı.
SEAFEX
DUBAI
LED ışıklandırma ile
su ve yem tüketimi
iyileştirilebilir
Yapılan kanatlı hayvan
araştırmalarında, su içerisine
yerleştirilebilen ışıklar ile birlikte
sahadaki kanatlı hayvanların yem ve su
tüketim oranlarının iyileştirilebileceği
ortaya konuldu. Bu teknik, 7 günlük, 21
günlük ve piyasaya sunulacak vücut
ağırlığına ulaşmış hayvanlarda; aynı
zamanda vücut ağırlığında rutin bir artış
beklenen hayvanlarda uygulanabiliyor.
LED aydınlatmanın çevre dostu
özelliklerinin belgelenmesinin yanında,
tarım sanayisi için CFL ve akkor ampüller
için aynı şeyler söylemek mümkün
değil. Yüksek bir tavana monte edilen
düşük yoğunluklu LED ışıkların canlı
performans potansiyelinde ciddi
düşüşler yaşanmasına neden olmuştur.
NOTLAR
Büyüme için gerekli
olan kalsiyum ve diğer
mineraller aromalı
sütlerle de alınabilir.
Rusya’da yumurta ve
kanatlı eti üretimi artışta
Aromalı sütler de
sade sütler kadar yararlı
Nuh Naci Yazgan Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme
ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Neriman İnanç, sade süt içmek
istemeyen çocuklara aromalarla
tatlandırılmış süt içirilebileceğini
belirterek, aromalı sütlerin de
sade süt kadar yararlı olduğunu
belirtti. İnanç, yaptığı yazılı
açıklamada, süt içmek istemeyen
çocukların hem kemik hem de zeka
gelişiminin yavaşladığını belirterek,
büyüme için gerekli olan kalsiyum
ve diğer minerallerin aromalı sütlerle
de alınabileceğini kaydetti.
Çocukların yoğun şekilde sıvı ve
enerji kaybettiklerini ifade eden
İnanç, “Sade süt içmek istemeyen
çocuklar için en önemli alternatif
çeşitli aromalarla tatlandırılmış
sütlerdir. Aromalı sütler sayesinde
çocuklara süt içme alışkanlığı
kazandırılabilir. Kaybedilen
enerji ve sıvının yeniden
kazanılmasında süt önemli
bir rol oynar. Sade süt içmek
istemeyen çocuklara aromalarla
İNFOVET 20-21
Prof. Dr. Neriman İnanç
Nuh Naci Yazgan Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme
ve Diyetetik Bölüm Başkanı
tatlandırılmış süt içirilebilir. Aromalı
sütler de sade süt kadar yararlıdır”
ifadelerini kullandı.
İnanç, çocukların güne mutlaka
içinde süt olan bir kahvaltıyla
başlaması gerektiğini belirterek,
beslenme çantalarında
bulundurabilecekleri bir kutu sütü
gün içinde tüketerek, problem
çözme becerileri, öğrenme,
anlama ve anımsama yeteneklerini
yükseltebileceklerini kaydetti.
Rusya Tarım Bakanlığı’nın
haberine göre, kümes
hayvanlarının üretimi canlı
ağırlık bazında % 9.1 artış
gösterdi ve 2015 yılının ilk
yedi ayında 3.132.800 ton
olarak gerçekleşti.
Geçen yılın aynı dönemi
ile karşılaştırıldığında % 3.7
artışla 675 milyonu bulan
yumurta üretimi belirgin
bir şekilde artış göstermiş
oldu. Devlet İstatistik
Kurumu Rostat’a göre ise,
Temmuz ayında kanatlı
ürünlerinin ortalama
fiyatının, kilogram başına
96.4 RUB (ABD $ 1,47)’e
yükselerek bir önceki yıla
göre % 5 arttığını belirtti.
Rusya Tarım Bakanlığı
Hayvancılık ve Islah
Departmanı Başkanı
Vladimir Labinov konuyla
ilgili şöyle konuştu: “Geçen
yılın aynı dönemine
göre, Belgorod, Saratov,
Yaroslvl, Ryazan ve
Bryansk bölgelerinde ve
Mari El Cumhuriyeti’nde
yumurta verimi ve kümes
hayvanı sayısında ciddi
şekilde artışlar var. Bu
durumu işletmelerdeki
modernizasyon çalışmaları
ile ilişkilendiriyoruz.”
NOTLAR
Dünya, farkındalık için bu sene de kuduz gününü kutladı
Kuduz hastalığına karşı ilk
aşıyı geliştiren Louis Pasteur’un
onuruna, ölüm günü olan 28
Eylül tarihi Dünya Kuduz Günü
olarak belirlenmiştir. Bu günde
kuduz hastalığından korunmanın önemini ortaya koymak
ve farkındalık yaratmak üzere
tüm Dünya’da kampanyalar
yapılmaktadır. Dünya Kuduz
Günü’nde; Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO),
Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı
(OIE) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kuduz hastalığının
insanlarda elimine edilmesi
ve hayvanlarda kontrol altına
alınması için müşterek açıklama
yaptı. Ülkemizde sınırlı sayıda
basın açıklaması dışında dikkati
çeken bir etkinlik yapılmamaktadır. İlgili bakanlıkların önderli-
ğinde, Belediyeler, Türk Veteriner
Hekimleri Birliği, Türk Tabipler
Birliği, Veteriner fakülteleri, ilgili
sivil toplum kuruluşları, sosyal
sorumluluk projesi yapanlar,
yardımseverler, aşı tedarikçileri
ve medya işbirliği ve etkin koordinasyona ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda veteriner hekimler öncü rol almalıdır. Sahipli ve
sahipsiz köpek varlığında doğru
verilerin elde edilmesi yolları
aranmalıdır. Köpekler için etkili
ve güvenilir tanımlama ve kayıt
sistemi olmalıdır. Doğru hayvan
sayılarına göre parenteral
aşılama programları yapılmalıdır.
Yaban hayatına yönelik çok yıllık
aşılama programları desteklenmelidir. Dünya Kuduz Günü
kamuoyunun ilgisini çekecek
etkinliklerle kutlanmalıdır.
Kırmızı et fiyatlarına kurban freni
TÜKETBİR Genel Başkanı Bülent Tunç, Kurban Bayramı’nın piyasalardaki etkisinin
en az 4-5 ay süreceğini, tüketim artmayacağı için kırmızı et fiyatlarında artış
olmayacağını bildirdi. Kırmızı et fiyatlarının arz talep dengesizliği nedeniyle
dönemsel olarak yükselip düştüğüne dikkati çeken Tunç, şöyle konuştu: “Fiyat krizi,
Kurban Bayramı ile aşılmış oldu. Bayram sonrası piyasada kırmızı ete olan talep
azaldı. Bu da fiyatların daha fazla yükselmesinin önüne geçti. Araya Kurban Bayramı
girmemiş olsaydı piyasada ete olan talep artarak devam edeceği için fiyatlar da
yükselecekti. Alınan kısa süreli önlemler de işe yaramayacaktı.”
3.Ulusal Süt
Zirvesi, 6-7 Kasım
tarihleri arasında,
Kuşadası Efes
Fuar ve Kongre
Merkezi’nde
İNFOVET 22-23
Uluslararası Süt
Zirvesi’ne çok az kaldı
Türkiye Süt Üreticileri
Merkez Birliği ile Gıda
Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Aydın İl Müdürlüğü
önderliğinde 3.Ulusal
Süt Zirvesi, 6-7 Kasım
tarihleri arasında, Kuşadası
Efes Fuar ve Kongre
Merkezi’nde toplanacak
ve Türkiye’nin dört bir
yanından gelecek üreticileri
ağırlayacak. Türkiye Süt
Üreticileri Merkez Birliği
Yönetim Kurulu Başkanı
Fatih Salih Okumuş,
zirvenin küçük ve büyükbaş
hayvancılık sektörünün
gelişmesi, süt verimliğinin
ve kalitesinin artırılarak,
sürdürülebilir üretimi ile
pazarlanmasını sağlamak
adına, büyük önem taşıdığını
ifade etti. Okumuş aynı
zamanda konu ile ilgili 3.
Uluslararası Süt Zirvesi’nin,
ülkemizde ilk kez yapılan
Anadolu Expo Canlı Süt ve
Besi Hayvanları Fuarı ile eş
zamanlı düzenlendiğini; süt
sektörü için böylesi önemli
bir zirvenin, süt hayvanlarının
teşhir edilip satışa sunulduğu
ve hayvancılık alanında
Türkiye’nin ilk ve tek ihtisas
fuarı ile eş zamanlı, aynı
mekanda gerçekleştiriliyor
olmasının, sektör temsilcileri
açısından oldukça faydalı
olacağı kanaatinde
olduklarını belirtti.
NOTLAR
İnterhas çalışanları
motive edici bir toplantı
ile bir araya geldi
İnterhas Hayvan Sağlığı 2015 - 2. Dönem Değerlendirme Toplantısı 19-22 Ağustos
tarihleri arasında Bolu/Abant’ta Büyük Abant Otel’de gerçekleştirildi.
İnterhas A.Ş. Yön.
Kurulu Bşk.
Dr. Vet. Hekim
Tamercan Morkoç
i
nterhas Hayvan Sağlığı’nın üç
gün süren 2. Dönem Değerlendirme Toplantısı’nın açılış
konuşmasını İnterhas A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Veteriner Hekim Tamercan Morkoç
yaptı. Toplantıda ilk olarak, göreve
yeni başlayan İnterhas A.Ş. Satış
Müdürü Veteriner Hekim Mustafa
Eker yönetiminde yıllık satış hedefleri değerlendirildi. Sonrasında
Dr. Tamercan Morkoç’un değerli
katkıları ile ürün stratejileri tartışıldı ve ürünler ile ilgili eğitimler
yapıldı. Dönem toplantısının eğitim bölümünde ise ürünler ile ilgili
swot analiz çalışmaları yapıldı.
Toplantıda, İnterhas’ın geniş
ürün yelpazesi ile ilgili eğitim
çalışmalarına yer verildi
> Buzağılara doğdukları gün
yapılabilen, dünyadaki nadir
mantar aşılarından biri olan
TRİCHOBEN.
> Buzağıları Rotavirus, Coro-
İNFOVET 24-25
navirus ve Enteropatojenik E.
Coli’nin neden olduğu ishallere
karşı korumak üzere gebe ineklere ve gebe düvelere uygulanan
ve E. Coli’nin hem somatik hem
de kapsül antijenlerini içeren
piyasadaki tek septisemi aşısı
KOLİBİN RC NEO,
> Bovine Respiratory Syncticial Virus, Parainfluenza 3
Virus, Bovine Diarheae Virus
ve Manheima (Pasteurella)
haemolytica’nın neden olduğu
solunum hastalıklarına karşı
ister gebe hayvanlara, ister 14
günlükten itibaren buzağılara
2 ml gibi çok düşük bir dozda
uygulanabilen BIOBOS RESPİ4,
> Saflığı sayesinde 2 ml gibi
düşük bir doz ile hayvanların
östrusa gelmesini sağlayan,
sürü senkronizasyonunda
etkili ve güvenli prostaglandin
ESTROPUR,
> Yılda tek doz uygulama ile
hayvanların selenyum ihtiyacını
12 ay boyunca güvenli bir şekilde
karşılayan, gebe hayvanlara
yapıldığında plasenta geçişi ile
doğan yavrunun selenyum ihtiyacını doğduğu günden itibaren
karşılayan BVP BARIUM SELENAT,
> 90 gün etkili ve bakır zehirlenmesine yol açmayan, içeriğindeki bakırın karaciğerin ihtiyacı
olan Cu-methionate formunda
olmasından dolayı karaciğer
yorgunluğuna yol açmayan,
parenteral kullanım ayrıcalığı
ile sindirim sistemindeki emilim
kayıplarını önleyen, gebelik
ve laktasyon periyodunda ve
yavrularda kullanım için güvenli
BVP COPPER,
> Demarkatif, rezorptif, rejeneratif ve antiflojistik etkilerine
bağlı olarak pnömoni, mastitis,
retentio, şap, ektima, piyeten ve
her türlü deri lezyonlarında geniş
kullanım alanlarına sahip Tarantula mucizesi THERANEKRON
D6 ile ilgili yapılan swot analiz
ve detailinglerden sonra eğitim
çalışması tamamlandı.
Toplantı sonrası tüm ekip
yorgunluk attı
İnterhas çalışanları gün boyu
devam eden verimli toplantıların
ardından akşamları Abant Gölü
ve Büyük Abant Oteli’nin güzel
atmosferinde dinlenip eğlenme
ve özellikle de ekibe yeni katılan
satış temsilcilerini yakından tanıma imkanı buldular.
Üç gün süren değerlendirme
toplantılarının ardından İnterhas
çalışanları yılsonu hedeflerini
tutturmak üzere, motive bir
şekilde bölgelerine döndüler.
NOTLAR
Rusya pazarı ile
buluşmaya az kaldı
15-18 Ekim 2015 tarihleri arasında Antalya - Belek Spice Hotel ’de WPSA Rusya
Federasyonu şubesi ile ortaklaşa, ‘’Gelişmekte Olan Ülkelerde Kanatlı Hayvan
Üretim Potansiyeli ‘’ konulu kongrenin hazırlık çalışmaları hızla sürüyor.
B
Prof. Dr. Rüveyde Akbay
Bilimsel Tavukçuluk
Derneği (WPSA Türkiye
Şubesi) Başkanı
WPSA Geçmiş Dönem
Dünya Başkanı
Kongre Organizasyon
Kurulu Başkanı
ilimsel Tavukçuluk
Derneği (WPSA Türkiye
Şubesi) Başkanı Prof.
Dr. Rüveyde Akbay,
15-18 Ekim tarihleri arasında
Antalya’da gerçekleştirilecek
olan “Gelişmekte Olan Ülkelerde
Kanatlı Hayvan Üretim Potansiyeli‘’ konulu kongrelerinin hazırlık
aşamalarını hızla sürdürdüklerini;
bu önemli toplantının, yayın
organları ile meslektaşlarımıza
ve sektörümüze tanıtılmasının
önemini anlattı. Derneklerinin
aktivitelerine karşı elimizden
geldiğince gösterdiğimiz yakın
ilgi için dergimize ve özellikle siz
okurlara teşekkürlerini iletti.
Sn. Akbay’dan kongre ile ilgili
bilgileri sizlerle paylaşıyoruz
Kongremize ulusal ve uluslararası düzeyde yoğun bir ilgi bulunmaktadır. Şöyle ki Afganistan,
Almanya, Azerbaycan, Bangladeş,
Belçika, Botsvana, Brezilya Cezayir, Endonezya, Fransa, Gürcistan,
Hırvatistan, Hindistan, Hollanda,
Irak, İngiltere, İran, İsrail, Kazakistan, Lüksemburg, Mısır, Nijerya,
Norveç, Pakistan, Rusya, Suudi
Arabistan, Togo, Vietnam gibi
Türkiye de dâhil 29 farklı ülkeden
konularında ünlü bilim insanları
katılacaklardır. Bunlar arasında,
WPSA Dünya Başkanı Prof. Dr.
Edir da Silva, hep merak edilen,
Brezilya’da beyaz et üretimindeki ve ihracattaki başarılarının
etkenlerini anlatacak ve Afrika
Birliği temsilcisi olarak, Togo’dan
Dr.Tona Kokou, Afrika ülkelerindeki
durumu gündeme getirecektir.
Bunun yanı sıra kongremizde
İNFOVET 26-27
izleyici olarak çok değişik ve renkli
katılımcılar da yer alacaklardır.
Örneğin Gana’dan Kraliyet ailesine
mensup Mr.Nana ACHEAMFUOR
ADU ACHEAMPONG III, Kazakistan
Kanatlı Hayvanlar Birliği’nin 7 üyesi
ile birlikte Başkanı Mr. Ruslan Sharipov; ayrıca Afganistan, Gürcistan,
Nijerya ve Suudi Arabistan’dan
önemli ve etkin devlet kuruluşu
temsilcileri toplantımızda yer
alacaklardır. Bu önemli kişilerin
katılımlarının sağlanmasında T.C.
Dışişleri Bakanlığı İkili İlişkiler Genel
Müdürlüğü ve ülkelerin Ankara’da
bulunan Büyükelçiliklerinin önemli
katkıları olmuştur. Bu vesile ile
bu kuruluşlara teşekkürlerimizi
arz ederiz.
İş birliği yaptığımız Rusya‘dan
150 civarında etkin ve önemli
katılımcı toplantımızda aramızda
olacaklardır. Bu sayının kongre
gününe kadar daha da artması
beklenmektedir. Toplantımıza
ülkemiz kanatlı sektör temsilcileri
olarak Besd-Bir,Yum-Bir, Kanatlı
Tanıtım Grubu, Türkiyem-Bir gibi
önemli kuruluşların üst düzey
yöneticileri katılacaklar ve önemli
bildiriler sunacaklardır.
Toplantının, sektör yönünden en
ilgi çekici yönü de, sanırız yuvarlak
masa toplantısı olacaktır. 16 Ekim
tarihinde kongre programı çerçevesinde paralel oturum şeklinde
gerçekleştirilecek olan toplantıya
Türk ve Rus Bakanlık ve sektör
temsilcileri katılarak iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi
konularını tartışacaklardır. Toplantıda Turkish Poultry’nin katkıları ile
Rusça- İngilizce ve Türkçe olarak
simultane tercüme uygulanacaktır.
TOPLANTI
Hektaş’tan,
Mikoplazma
enfeksiyonlarına
yeni çözüm
Hektaş Hayvan Sağlığı firması, Eylül ayının ilk haftasında ECO Hayvan
Sağlığı Avrupa, MENAF ve Asya’dan Sorumlu Kanatlı Teknik Servis
Müdürü MRCVS. PhD. DVM. Khaled Hussein ile Adapazarı, Bolu ve
İzmir’de “Mikoplazma-Aivlosin” konulu toplantılar düzenledi.
M
ikoplazma-Aivlosin
konulu toplantılara
Şen Piliç, Bey Piliç,
Bolca Hindi, Garanti
Tavukçuluk ve Ege-tav katılım
gösterdi. Hektaş’ın, mikoplazma
enfeksiyonlarına yeni çözüm
sunan toplantısı kapsamında,
Aivlosin 625mg/g Oral Granül
Çözeltisi’nin broiler ve broiler
damızlık üretimindeki önemi
anlatıldı. ECO Hayvan Sağlığı
Avrupa, MENAF ve Asya’dan
Sorumlu Kanatlı Teknik Servis
Müdürü MRCVS. PhD. DVM. Khaled Hussein özellikle Mycoplama
synoviae’nın Avrupa ve Asya’daki
oluşturduğu ekonomik kayıpları, bu kayıpların önlenmesinde
Aivlosin’in rolünü ayrıntılı bir
biçimde katılımcılara sundu.
Hastalık yapıcı unsurlarla
savaşta güçlü bir etken
madde; Tİlvalosİn
Toplantılara Şen Piliç,
Bey Piliç, Bolca Hindi,
Garanti Tavukçuluk ve
Egetav katılım gösterdi.
İNFOVET 30-31
Aivlosin 625mg/g Oral Çözelti
Granülü Tilvalosin etken maddesini içerir. Tilvalosin, Mikoplazma
türleri de dahil olmak üzere
makrolid grubu antibiyotiklere
dirençli bakteri suşlarının sebep
olduğu problemlere çözüm bulmak amacıyla geliştirilen ikinci
nesil bir makrolid antibiyotiktir.
İzovaleril bir grubun bilinen
moleküler yapıya eklenmesi,
yeni oluşan bu moleküller yapıya konak ve bakteri hücrelerinin
lipid zarlarına nüfuz etme ve
bakteri ribozomlarına bağlanma
kabiliyetini kazandırır. Güçlü bir
şekilde gerçekleşen ribozomlara bağlanma olayı, bakterinin
protein sentezlemesini engeller
ve bu bileşimin hem bakteriyostatik hem de bakterisit etki
göstermesine neden olur.
Tilvalosin, solunum sisteminde
ve bağırsak dokularında hızlı bir
biçimde absorbe edilir ve yoğunlaşır. Antibiyotik aynı zamanda,
sirküle halde dolaşan, vücut
içinde enfeksiyon bölgelerine
yönlendirilen heterofillerde (nötrofillerde) de yoğunlaşmaktadır.
Dolayısıyla, Tilvalosin her nerede
ihtiyaç duyuluyorsa o bölgede
TOPLANTI
yoğunlaşarak etkisini göstermektedir. Tilvalosin; monositlerin
makrofajlara dönüşümünü sağlayarak, makrofajları aktifleştirerek
ve makrofajlardaki lizozomlarda
yoğunlaşarak immun sistem
üzerinde doğrudan ve dolaylı bir etkiye sahip olduğunu
göstermiştir. Tilvalosin’in güçlü
lizozom enzimleriyle birlikte
oluşturduğu kombinasyon,
doğuştan gelen bağışıklık sistemine hastalık yapıcı unsurlarla
savaşta yardımcı olmaktadır.
Yapılan çalışmalar ile
patolojinin önemli ölçüde
azaldığı onaylanmıştır
Makrofajlar üzerindeki bu in
vitro etki in vivoda onaylanmıştır. Tilvalosinle muameleye
tabii tutulan civcivlerin otopsisi
yapıldığında akciğer dokularında
makrofaj sayısında belirgin bir
artış yaşandığı görülmüştür. Tilvalosin gibi makrolidler, hastalık
yapıcı unsurların sebep olduğu
yangısal durumu azaltabilirler
dolayısıyla da lezyonların şiddetini hafifletirler.
Mycoplasma gallisepticum’un
önlenmesi ve tedavisi işinde
Tilvalosin’in etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla Avrupa’da
ticari kümes hayvanları üzerinde klinik etkinlik çalışmaları icra
edilmiştir. Bu çalışmalardan elde
edilen veriler, otopside patolojinin önemli ölçüde azaldığı ve
Mycoplasma gallisepticum’un
indirgenmiş izolasyonunu
onaylamaktadır. Pozitif kontrol
denekleri üzerinde yapılan tüm
bu çalışmalarda Tilvalosin’in
belirgin şekilde yüksek etkinlik
gösterdiği sonucuna varılmıştır.
Koruma ve tedavi için
geliştirilen kullanımı
kolay ve hayvanların
damak zevkine hitap
eden bir ürün
Tilvalosin, Aivlosin 625mg/g
Oral Çözelti Granülü ticari isimli
preparat hem karışması kolay
hem de uygulaması kolay olsun
diye, öncelikle bu iki özelliği
birden bünyesinde taşıyacak
biçimde formüle edildi. Koruma
İNFOVET 32-33
ECO Hayvan Sağlığı
Avrupa, MENAF ve
Asya’dan Sorumlu
Kanatlı Teknik Servis
Müdürü MRCVS. PhD.
DVM. Khaled Hussein’in
sunumu ilgi çekiciydi.
“Mikoplazma-Aivlosin” konulu toplantıda, Mycoplasma
synoviae’nın Avrupa ve Asya’daki oluşturduğu ekonomik
kayıplar ve bu kayıpların önlenmesinde Aivlosin’in rolü
ayrıntılı bir biçimde katılımcılara aktarıldı.
ve tedavi için geliştirilen kullanımı kolay programlar ticari
kümes hayvanları endüstrisine
kolaylıkla uyum sağlayacak
şeklide tasarlanmıştır. Ürünün
hayli yüksek palatabilitiye sahip olması, kanatlı hayvanların
damak tadına tamamen hitap
etmesi, aynı zamanda ilacın
(AIVLOSIN) yeterince tüketileceğinin ve yeterli doz seviyelerine mutlaka ulaşacağının bir
garantisidir. Aivlosin 625mg/g
Oral Çözelti Granülü oldukça
geniş bir güvenlik sınırına ve
et için iki günlük ilaçtan arınma
süresine sahiptir.
Sonuçta Tilvalosin, en yeni
ikinci kuşak makrolid, ticari kümes hayvanları endüstrisindeki Mycoplasma galliseticum’un
sebep olduğu mikoplasmosisin önlenmesi ve tedavisinde
konusunda daha iyi bir
çözüm sunmaktadır.
Aivlosin 625mg/g Oral Çözelti
Granülü, ikinci nesil makrolid antibiyotik olan tilvalosin içermektedir ve civcivlerde Mycoplasma
gallisepticum ile ilişkilendirilen
solunum sistemi hastalığının
tedavisinde ve önlenmesi
maksadıyla tüm Avrupa’da ve
Dünya’da kanatlı hayvan yetiştiriciliğinin yapıldığı diğer önemli
bölgelerde kullanılabileceğine
dair onay alınmıştır.
Patent hakları alınmış üretim
işlemiyle Japon araştırmacılar
tarafından geliştirilen Tilvalosin
(Aivlosin 625mg/g Oral Çözelti
Granülü), Mycoplasma spp.’nin
de dahil olduğu makrolit-dirençli
bakteri suşlarına önemli derecede etki etmektedir.
TOPLANTI Lohmann Trierzucht’un 53. Franchise Distribütör Toplantısı
Lohmann Tierzuch şirketinin Genel Müdürü Prof. Dr. Rudolf Preısınger,
“seleksiyon yaparken yalnız günümüzdeki pazar ve müşteri ihtiyaçlarına
değil, gelecekteki pazar ihtiyaçlarına da odaklanılmalıdır”.
Hastavuk Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer,
“Yumurta, katarakt ve Alzheimer hastalıklarını
yok edecek özelliğe sahip bir besindir.”
dünya yumurta
pazarında bir türk
firmasının yükselişi
28–30 Eylül tarihlerinde arasında İstanbul’da düzenlenen
Lohmann Trierzucht’un 53. Franchise Distribütör Toplantısı’nda,
tüm dünyadan katılım gösteren 220 distribütör güncel konuları tartıştı.
İNFOVET 34-35
Lohmann Tierzucht’un
yıllık Franchise Distribütör
Toplantısı’nda güncel
sorunlar ele alındı.
Nutreco’s Trouw Nutrition Küresel Kümes Hayvanları/Tavukçuluk Portföy
Yöneticisi André Brand, “2050 yılında 9 milyar olacağı düşünülen insan
nüfusunun 4 milyarı orta sınıf kitlesinden olacak”.
i
stanbul’da gerçekleşen üç
günlük toplantıya, Nutreco’s
Trouw Nutrition şirketinin
Küresel Kümes Hayvanları/Tavukçuluk Portföy Yöneticisi André
Brand ile birlikte LEI Wageningen
UR şirketinde araştırmacı olarak
görev yapan Peter van Horne
ve Lohmann Tierzuch şirketinin
Genel Müdürü Prof. Dr. Rudolf
Preisinger katıldı. Tüm dünyadan
220 distribütör; genetikle ilgili son
gelişmeler, Avian Influenza’nın
(kuş gribi) ekonomik etkileri ve
2050’de dünyanın nasıl besleneceği ile ilgili konular hakkında
tartıştı ve sunumlar paylaşıldı.
Genetikteki Yenilikler
Prof. Preisinger sunumu
sırasında “Seleksiyon; küresel
pazardaki üretim döngüsünün
uzun vadedeki ihtiyaçları
ile satılabilir. Yumurta sayısı
Genel Müdür JAVIER RAMIRESS, yumurtacılık ile ilgili her konuda
destek veren bir yapıya sanip olduklarını ve teorik - pratik
bilgilerin tamamını uyguladıklarını vurguladı.
başına yem, kanatlı refahı ve
yumurta kalitesi konuları üzerine
odaklanılmalıdır” dedi. ”Beslenen
tavuk başına güçlü kabuklu
yumurta sayısı gibi özellikler
yerine, tavuk başına kar marjının
belirlenmesini sağlayacak
özelliklere odaklanılmalıdır”
diyen Prof. Preisinger, “En
nihayetinde, yumurtanın iç
kalitesi elbette önemlidir, ancak
karlılığın tanımında önemli bir
ölçüt değildir” ifadesini ekledi.
Ayrıca sunumuna yumurtayı saran
salmonella dâhil birçok bakteriyel
kontaminasyondan koruyan ve
proteinli bir tabaka olan yumurtanın
kütikula tabakası ile başlayan Prof.
Preisinger, konuşması sırasında
gelecekteki olasılıkların da üzerinde
durdu. Bunlara ek olarak, daha iyi
iskelet yapısı için bir seleksiyon
indeksi projesi olan ‘Daha İyi
Kemikler’ projesini sundu.
TOPLANTI Lohmann Trierzucht’un 53. Franchise Distribütör Toplantısı
Şahin Aydemir
Hastavuk A.Ş. Genel Müdürü
Dünyada ismimizi
duyurabilmek
doğru yolda
olduğumuzun
göstergesidir
LOHMANN
TIERZUCHT
hakkında
LEI Wageningen UR Şirket Araştırmacısı Peter van Horne, “Avian Influenza
salgınlarından dolayı ABD’deki yumurta üreticileri zor durumda”.
2050 Yılında
Dünyayı Besleme
“Dünya nüfusunun 2050
yılına kadar 9 milyara ulaşması
ve kentleşmeninse % 50’den %
70’e çıkması bekleniyor” diyen
Nutreco’s Trouw Nutrition şirketinden Küresel Kümes Hayvanları/Tavukçuluk Portföy Yöneticisi
André Brand, sunumuna şöyle
devam etti: “Küresel gıda tüketimi her yıl % 2 oranında artıyor
ve protein bakımından zengin
gıda talebi kayda değer miktarda
artış gösteriyor.
İNFOVET 36-37
O zamana kadar üretimin %
50’den % 70’e çıkması gerekecek. Dünya çapında gıda üretimi,
2050 yılına kadar çevreye en az
zararla iki katına çıkarılmalıdır”.
Brand’e göre çözüm hassas
beslemede yatıyor. “Hammadde
fiyatları arz-talebe göre değişkenlik göstermektedir. Hassas
besleme, değişken ve zorlu piyasa koşullarında rekabet avantajı
sağlayabilir” diyen Brand, ayrıca
hayvanların sirkadiyen biyolojik
ritmini yakalamak için de hassas
beslemenin önemini vurguladı:
Lohmann Tierzucht,
bugüne kadar mükemmel
üreme sonuçları elde
ederek son elli yılda elde
ettiği başarılarla damızlık
üretiminde ve yumurtacı
tavuklar alanında bir dünya
lideridir. Üretim yerleri,
yan kuruluşları ve dünya
genelindeki hisseleriyle
Lohmann Tierzucht,
dünyada konuyla ilgili
anahtar bölgelerde çok
iyi temsil edilmektedir.
Almanya, Kanada ve ABD
gibi büyük ülkelerde saf
ırk ve damızlık üretimi
için kendine ait üreme
tesislerinin bulunmasının
yanı sıra büyük ülkelerde
franchise tesisleri de
bulunmaktadır. Lohmann
Tierzucht iyi bir mevkiye
sahiptir ve müşterilerinin
önemli ölçüde rekabet
avantajlarından
yararlanmasını sağlamayı
garanti eder.
Dünya tavukçuluk sektörünün
önde gelen isimlerini ülkemizde ağırlamak için oldukça gurur vericiydi. Lohmann‘ın her
yıl düzenlediği ve stratejik kararların alındığı bu toplantının,
bu yıl ev sahipliğini üstlendik.
2013 yılında Lohmann firması
ile yaptığımız görüşmelerde,
Türkiye’nin dünya yumurta
pazarında söz sahibi olmaya
başladığından ve bir sonraki
toplantının Türkiye’de gerçekleştirilmesinin öneminden
bahsettik. Değerlendirmeler
sonucunda lehimize bir karar
çıktı ve toplantıya ev sahipliği
yaptık. Toplantıda 53 ülkeden
220 üst düzey yöneticiyi ağırlıyoruz. Katılımcılar dünya ve
Türkiye pazarı ile ilgili güncel
bilgilere sahip oluyor. Hastavuk olarak onur duyduğumuz
bir diğer durum ise dünya
yumurta sektöründeki lider
ülkelerin firmamız hakkında
yaptıkları yorumlar oldu.
Dünya mükemmellik ödülünü
üç defa almış bir firmayız. Bu
yılki değerlendirmelerde ise
dünya pazarındaki büyümemiz konuşuldu. Dünya
pazarında bir Türk firmasının
yükselişi doğru yolda olduğumuzun göstergesidir.
TOPLANTI Lohmann Trierzucht’un 53. Franchise Distribütör Toplantısı
Toplantıda Avian
Influenza’nın ekonomik
etkileri ve 2050 yılında
dünyanın nasıl besleneceği
ile ilgili konular tartışıldı.
“Farklı besleme çeşitlerinin tercih
edilmesi, tek tip besleme yaklaşımı ile kıyaslandığında yumurta
kabuğunun kalitesinin yükseltilmesi ve azaltılmış besin alımı ile
yumurtlama devamlılığının sağlanmasını mümkün kılar”. Brand
sunumunu, değişen ihtiyaçların
karşılanabilmesi ve en iyi sonuca
ulaşılabilmesi adına bütün
kümes hayvanları zincirinin
optimize edilmesi gerekliliğinden
bahsederek sonlandırdı.
Hastavuk Genel
Müdürü Şahin Aydemir,
Türkiye’nin barış
ve kardeşlik ülkesi
olduğunu, toplantıya
gösterdikleri ilgiden
dolayı katılımcılara
teşekkür ettiğini belirtti.
Hastavuk A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
Avian İnfluenza’nın
Ekonomik Etkileri
Brand’in Hollandalı varisi
Peter van Horne; Asya, Avrupa
ve ABD’deki yakın ilişkili virüslerin vahşi kuşların göçüyle
bağlantılı olduğunu belirtti.
“Avian Influenza virüsü Hollanda, Meksika ve ABD’deki büyük
salgınlarla dünyaya yayılıyor”
diyerek, bu virüsün yabani kuşlar aracılığıyla yayıldığına dair
güçlü kanıtları olduğunu işaret
etti ve sonrasında hem Avrupa
hem de ABD ticaretine olan ekonomik etkilerinden ve yumurta
fiyatlarından bahsetti. Ayrıca;
salgınların nasıl kontrol altına
alınabileceği hakkında erken
tanı, uyarı, hızlı itlaf ve makul
tazminatın da içinde bulunduğu bazı ipuçlarını paylaştı.
İNFOVET 38-39
Müjdat Sezer
Kanatlı Ürünleri Tanıtım Grubu
Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye, kapasitesini
doğru kullanmalı
Toplantıda aynı zamanda
Kanatlı Ürünleri Tanıtım Grubu
Yönetim Kurulu Başkanı ve Hastavuk A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
Müjdat Sezer de bir konuşma
yaptı; “Türkiye’nin dünya yumurta üretimi sıralamasında ilk onda
olduğunu belirtirken, ülke olarak
büyük hedeflere doğru ilerlediklerini söyledi: “Dünya yumurta
üretiminde ilk sekizde yer alan
ülkelerde nüfus artışını görüyoruz. Ülkemizde 2011 yılında azalan yumurta tüketimi, takip eden
yıllarda hızlı bir artış gösterdi.
Türkiye yumurta sektöründe
dünya oyuncularının içerisinde yer alıyor. Öncelikli olarak
hedeflerimiz modernize olmak,
Avrupa Birliği politikalarına uyum
sağlamak ve kapasite arttırmak
yerine, kapasitemizi doğru kullanmak olmalıdır. Japonya pazarı
ile ilgili gelişmeler memnun edici,
ancak Çin ile yaptığımız kanatlı
ticareti sadece ayak olarak
devam ediyor”.
Şenlikli bir kapanış yemeği
ile etkinlik sonlandı
Toplantı ve üç ana sunum
sonrasında Lohmann’ın Distribütör Toplantısı’nda Lohmann
ırkı yumurtacı tavuklar ile daha
fazla para kazanmak üzerine
workshoplar, müşteri sunumları,
şehir turu ve Boğaz’da tekne
turu yapıldı.
Gerçekleştirilen
toplantı
sektörümüzün
dünyaya tanıtılması
açısından önemliydi
Lohmann dünya çapında
bir işletme ve bu toplantılar
rutinde bir sene Almanya’da
diğer bir sene ise başka bir
ülkede gerçekleştiriliyor.
Başka ülkelerde yapılan
toplantılarda o ülkenin özellikleri, Lohmann’ın o ülkedeki
pazar payı, pazar büyümesi, nüfusu, sektör gelişimi
konuları ön planda tutuluyor.
53 ülkeden 220 katılımcının
İstanbul’a hayran kalması
bizleri mutlu etti. Toplantı
aynı zamanda sektörümüzün
dünya pazarına tanıtılması
açısından da önemliydi. Yerli,
üreticilerimizin gösterdiği ilgide bizleri ayrıca mutlu etti.
TOPLANTI BoehrInger IngelheIm Hayvan Sağlığı IV. Erasmus Toplantısı
Boehringer Ingelheim,
IV. Erasmus Toplantısı
ile hız kesmiyor
Bu yıl IV.sü düzenlenen Boehringer Ingelheim Erasmus Toplantıları,
20-24 Ağustos tarihleri arasında Türkiye’den 60 kişilik bir kafilenin
katılımıyla Rusya’nın Kazan şehrinde gerçekleştirildi.
Erasmus Toplantıları
ile hem yurtiçi hem de
yurtdışından konusunda
uzman olan kişiler,
hekimlerle buluşuyor
ve aktif bilgi paylaşımı
amaçlanıyor.
İNFOVET 40-41
Boehringer Ingelheim
Ortadoğu ve Kuzey Afrika
Ruminant İş Bölümü
Müdürü Dr. Khaled
Daoud‘un sunumu
katılımcıların yoğun
ilgisiyle karşılandı.
T
ürkiye’den yaklaşık 50 veteriner
hekimin yer aldığı IV. Erasmus
Toplantısı, bilimsel sunum içerikleri
ve organizasyon kalitesi bakımından katılımcılardan tam not aldı. Programın
ilk günü boyunca gerçekleştirilen bilimsel
sunumlarda Veteriner Hekim Ziya Bağcık,
‘Süt İşletmelerinde Ayak Hastalıkları Yönetimi’; Boehringer Ingelheim Türkiye Teknik
Müdürü Mahmut İnsel, ‘Türkiye’de Mastitis
Yönetimi ‘; Boehringer Ingelheim Ortadoğu ve
Kuzey Afrika Ruminant İş Bölümü Müdürü Dr.
Khaled Daoud, ‘Enteretoksemi ve Pasteurella
Hastalıkları Yönetimi’ gibi konularla uzman
forumunda yer aldılar.
Dr. Daoud’dan önemli bilgiler
Tüm sunumlardan sonra gerçekleştirilen soru-cevap oturumunda ise hekimler
sunumlar ile ilgili merak ettikleri ve gelişim
kaydetmeyi planladıkları noktalarla ilgili
sorularına konuşmacılardan cevap buldular.
Özellikle veteriner sahanın yakından tanıdığı,
mesleki hayatının önemli bir bölümünü aşı
üretimi, araştırma ve geliştirme alanına
ayırmış olan Dr. Khaled Daoud’un sunumu
katılımcıların yoğun ilgisiyle karşılandı. Aşılar
hakkında konunun direk mutfağından bilgi
alan hekimler, aynı zamanda global alanda
ciddi saha deneyimi olan Dr. Daoud’u büyük
bir ilgiyle dinlediler. Programın diğer günlerinde ise Kazan şehir turu, Kremlin ve Hermitage
Müzesi ziyareti gibi sosyal ve kültürel etkinliklere katılan hekimler, aynı zamanda şehirde
gerçekleştirilen İtalyan resim sergisini gezme
ve bilgi alma fırsatı da buldular. Son gün gerçekleştirilen Sviyazhsk Adası turundan sonra
gala yemeği ile son bulan program, tüm katılımcıların takdir ve beğenisiyle karşılandı.
İlerleyen günlerde de hekimlerimize
yenilikçi çözümler sunmaya devam edeceğiz
Ümit Cem Aksoy
Boehringer Ingelheim Türkiye Ruminant Ürün ve Pazarlama Yöneticisi
Bu yıl IV.sünü düzenlediğimiz
Erasmus toplantımızda değerli
katılımcı meslektaşlarım ile
böylesine güzel bir atmosferi yaşamaktan dolayı çok
mutluyum. Erasmus Toplantı
serilerinde hem yurtiçi hem
yurtdışından konusunda uzman
olan kişileri, hekimlerimizle
buluşturup bilgi paylaşımını en
aktif şekilde gerçekleştirmeyi
amaçlıyoruz. Katılımcılarımızın
her yıl sayısının artması ve
programa ilginin bir hayli yoğun
olması, Boehringer Ingelheim
kalitesini Erasmus organizasyonlarımıza da yansıtmış
olduğumuzu bizlere gösteriyor.
Türkiye’de en hızlı büyüyen
hayvan sağlığı şirketleri arasındayız. Fakat bizim açımızdan
asıl ivmeleneceğimiz periyodun
yeni başladığını söyleyebilirim.
Çünkü şirketimizin globalde
varolan gücünü ülkemize de
yansıtıp, bu ana kadar gerçekleştirdiğimiz hedeflerin üzerine
daha agresif bir büyüme planı
gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz.
İlerleyen zamanlarda global ArGe departmanımızın geliştirdiği,
hekimlerimize artı değerler
katacak olan, yenilikçi çözümleri de hekimlerimizin beğenisine
sunacağız. Boehringer Ingelheim kalitesinde etkinliklerimiz
değerli iş ortaklarımızla birlikte
yer almaya devam edecek.
TOPLANTI BoehrInger IngelheIm Hayvan Sağlığı IV. Erasmus Toplantısı
Son gün gerçekleştirilen Sviyazhsk Adası turundan sonra gala yemeği ile son bulan program, tüm katılımcıların takdir ve beğenisiyle karşılandı.
Teknik ve istatiksel bilgiler biz VETERİNER
hekimlerin işini kolaylaştıracaK
Veteriner Hekim M. Ziya Bağcık
Toplantıda ayak hastalıklarının tanımı ve ineklerde
özellikle lezyon oluşumlarının
sığırın anatomik yapısı ile
olan ilişkisinin ne olduğu ve
yapısal hazırlayıcı faktörleri
tanımlandı. Topallıkların süt
işletmelerinde oluşturduğu kayıplardan ve dünya istatistiklerinden örnekler verildi; tırnak
lezyonlarının ve topallıkların
oluşumunu engellemek için
süt işletmelerinde alınacak önlemler anlatıldı. Aynı zamanda
Türkiye’de ayak hastalıklarına
verilen önemin eksikliği ve
teknik bilgi yetersizliklerinden
bahsedildi. Ayak sağlığı ve
topallıkların en önemli refah
problemi olduğuna ve topal
İNFOVET 42-43
ineklerin çok acı çektiğine; bu
sorunun mutlaka çözülmesi
gerektiğine değinildi. Bunun
yanı sıra, ahırlardaki sıcak
stresi, ineklerin konforu için
kum yatak ve kauçuk yatak
arasındaki farklar, beton zemin
yapısı gibi teknik bilgilere de
değinildi. Rasyon ayarlamaları, yem ham maddelerinin
kalitesi, lokomosyon skor ve
ineklerin mobilite biyomekaniğinin anlaşılması gibi daha
birçok faktörün etkilemesi ile
ilgili örnekler verildi. Slaytlarla
görselleştirilen tüm sunumlar
çok yararlıydı. Boehringer
Ingelheim’a ilgileri ve misafirperverlikleri için tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.
‘Sağlıklı Hayvanlar, Sağlıklı Toplum’
sloganını Kazan’da bir kez daha
başarıyla tekrarladık
Mahmut İnsel, Boehringer Ingelheim Türkiye Teknik Müdürü
Bu yıl gerçekleşen Erasmus
toplantımızda, ‘Türkiye’de
Mastitis Yönetimi’ konu başlığı
altında ülkemizde sıkça karşılaşılan klinik ve subklinik mastitis etkenlerine karşı korunma
ve tedavi yöntemlerini içeren
bir konuya değinmek istedim.
Klinik ve subklinik mastitis
hastalıklarının bugün sahada
hekimlerimizin en sık karşılaştığı problemlerden biri olduğu
açıkça bilinmektedir. Ülkemiz
hayvancılığında entegrasyon
ve modernizasyon arttıkça,
hastalıkların neden olduğu
ekonomik kayıplarının önemi
de gittikçe artmaktadır. Bu
noktada mastitis hastalığı da
karlılığı etkileyen en önemli unsurlardan biri olarak karşımıza
çıkmaktadır. Boehringer Ingelheim olarak veteriner sahaya
sunduğumuz mastitis preparatları ile ekonomik kaybı ve
hayvanlarımıza zararı bu denli
yüksek olan bir probleme
karşı yenilikçi çözümler üretiyoruz. Boehringer Ingelheim’ın
global vizyonu olan ‘Sağlıklı
Hayvanlar, Sağlıklı Toplum’
sloganını, Kazan’da da hekimlerimiz ile birlikte yaşattığımız
için çok mutluyuz.
TOPLANTI BoehrInger IngelheIm Hayvan Sağlığı IV. Erasmus Toplantısı
Veteriner Hekim Barış Kuyucu
Veteriner Hekim Resul Arslan
Veteriner Hekim Yasin Kaymak
Veteriner Hekim Yahya Hamurcu
Hocamızın
tecrübeleri bizler
için çok yararlı oldu
Üretim teknolojileri
ile ilgili detaylı bilgi
sahibi olduk
Toplantıda benim için önemli
olan başlıklar, özellikle ayak
hastalıkları konusunda
hocamızın aktarmış olduğu
önemli bilgiler ve deneyimleriydi.
Bunun dışında Clostradial
enfeksiyonların bir nebze olsun
unuttuğumuz ayrıntılarını
hatırladık. Bilim ve teknolojinin
gelişmesi ile bilgiler yenileniyor.
Bu nedenle biz de devamlı
kendimizi yeniliklere açık
tutmalıyız. Bu sunumların katkıları
da bahsettiğim yöndedir.
Toplantı oldukça verimliydi;
mastitis ile ilgili kısım özellikle
benim için önemliydi. Çünkü
mastitis Türkiye’de süt
sığırcılığında büyük bir yer
teşkil ediyor. Ayak hastalıkları
ile verilen ayrıntılar ile
de bilgilerimizi tazelemiş
olduk. Aynı zamanda üretim
teknolojileri ile ilgili detaylı bilgi
sahibi olmuş olduk. Yeni ithal
edilen ürün oldukça ilgimi çekti.
Sahada biz hekimler için faydalı
olacağını düşünüyorum.
Ayak hastalıklarınDA
KORUYUCU HEKİMLİĞİN
ÖNEMİ ÇOK BÜYÜK
Mastitis ve ayak
hastalıkları
başlıkları her zaman
güncelliğini koruyor
Ayak problemleri gün geçtikçe
süt sığırcılığında önem kazanan
bir problem halini almaya
başladı ve bugüne kadar
işlenmemiş bir konu. Barınak
ve barınak altlıkları hakkında
bilgi aldık; koruyucu hekimlik
ile antibiyotiğe başvurmadan
hayvanların ayak problemlerini
çözebileceğimizi öğrendik.
Ayrıca bu hastalık dolaylı olarak
ciddi ekonomik kayıplara neden
olabiliyor. Günlük ortalama
bir buçuk litreden yılda 450
litreye kadar yaşanabilecek
kayıplardan bahsedildi. Verimli
bir toplantıydı.
Toplantı ile bilgilerimizin
güncellemesinin yanı sıra birlik
ve beraberlik için iyi bir örnek
oluşturdu. Meslektaşlarımızla
bir arada olma ve sorunları
tartışma fırsatı yakaladık.
Bilgi durağan değildir; biz de
yeniliklere açık bir mesleğin
mensubuyuz. Bunun en
iyi örneği mastitis ve ayak
hastalıkları başlıklarının
güncelliğini koruması.
Boehringer Ingelheim’ın böyle
kaliteli etkinliklere devam
edeceğini ümit ediyorum; bu tip
toplantıların mesleki eğitime
katkısı büyük.
Veteriner Hekim Recep Coşman
Konular ve deneyimli konuşmacılar
toplantıyı başarılı kılıyor
Dördüncüsü gerçekleştirilen Erasmus toplantıları her geçen
gün artan başarı performansı ile sektöre katkı sağlamaya
devam ediyor. Gerek seçilen konular, gerekse konuşmacıların
deneyimli olmaları toplantıları daha cazip hale getirmeye
başladı. Artık her toplantı sonrası gelecek yıl hangi konu ele
alınacak diye düşünmeye başladık. Özellikle ayak hastalıkları
konusu dikkatimi çekti; çünkü ayak hastalıklarını Türkiye’nin
çare bulamadığı bir sorun olarak görüyorum. Mastitis konusu
ise, hepimizin çok iyi bildiğini düşündüğümüz ama aslında
birçok eksiğimiz olan bir konu; yapılan sunumlarda yine
farklılıklar göze çarptı ve başarılıydı.
Boehringer Ingelheim veteriner sahaya sundukları mastitis preparatları
ile ekonomik kaybı ve hayvanlara zararı yüksek olan bir probleme
karşı yenilikçi çözümler üretiyor ve ‘Sağlıklı Hayvanlar, Sağlıklı Toplum’
sloganı ile Kazan’da hekimler ile birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyor.
İNFOVET 44-45
BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ
Çıkımın ve civciv
kalitesinin geliştirilmesi,
performans kilidinin
açılmasında verinin gücü
Kaliteli veri setlerinin detaylı değerlendirmesinin ardından yapılacak analizler,
kuluçkahane idaresinin geliştirilmesi ve karar vermede gerçeğe dayalı bilgiler sağlayabilir.
Yazarlar: Marleen Boerjan, Araştırma ve Geliştirme Direktörü - Pas Reform Academy
K. Mertens ve B. Kemps, ParphyrIo, Leuven
gözlem veri setlerinin detaylı
istatistiki analizinin ne denli
önemli olduğunu gösterir. Kaliteli
veri setlerinin detaylı bir değerlendirmesinin ardından, analizler
kuluçkahane idaresinin geliştirilmesi ve karar vermede gerçeğe
dayalı bilgiler sağlayabilir.
Öncelikle, yanlış kararlara
varılmaması ve hatalı idari kararlar alınmaması için, karmaşık
verilerin yorumlanırken çok
dikkatli olunması anlamında veri
kalitesinin değerlendirilmesinin
önemi tartışıldı. İkinci olarak,
araştırıldığında çıkım oranı
üzerinde önemli etkileri olan parametreler araştırıldı. Son olarak,
SmartSetProTM gelişim (Pas Reform) konvansiyonel inkübasyon
sistemleri ile karşılaştırıldı.
Parphyrio ile işbirliği halinde,
Pas Reform Academy artık tüm
dünyadaki müşterileri için, modern kuluçkahane günlük operasyonları için, bu gibi gelişmiş
analizleri yapabilir durumdadır.
Pas Reform Academy
ve Parphyrio arasındaki
işbirliği karmaşık veri
setlerinin analizinin
yapılabilmesini sağlar.
B
u veri, sadece inkübasyon sürecinin anlaşılmasında değil, aynı
zamanda kuluçkahanenin performansının da geliştirilmesi adına oldukça değerlidir.
Ancak, günden güne kuluçkahane pratiğinde, bu gibi karmaşık
İNFOVET 46-47
veri setlerinden pratik bilgilerin
ayıklanması deneyim ve/veya
zamanı bulunmamaktadır.
2011/2012 sezonunda, Pas
Reform, Latin Amerika’da yüklenen 6800 seri yumurtadan çıkan
verileri bir araya topladı. Bu verilerden tam anlamıyla faydalan-
mak için, Hollanda kuluçkahane
teknoloji firması Parphyrio ile bir
işbirliği başlattı. Parphyrio’nun
deneyimi, ham verilerin güvenilir
bilgilere çevrilmesinde kullanılmıştır. Bu makalede özetlenmiş
olan çalışma raporu, kuluçkahanelerde bir araya getirilmiş olan
Veri kalitesinin değerlendirilmesi
Veri analizindeki önemli ilk
basamak, mevcut verilerin iç
yüzünü anlayabilmektir. Şekil 1’de
Latin Amerika’da bir araya getirilen veri setlerinin deneysel bir
yapısı gösterilmektedir.
Şekil 1a’da, sürü başına bir dizi
Performans analizi
SmartSetProTM gelişim
makinesinin ticari inkübasyon
sistemi ile karşılaştırılması için,
bir analiz yapılmıştır. Gelişim
makinesi tipinin (SmartSetProTM
veya ticari) etkisinin araştırılması için güçlü bir yol, bir kısmı
SmartSetProTM’da ve diğer kısmı
da ticari gelişim makinesinde
inkübe edilen aynı sürüden olan
yumurtalardan elde edilen veri-
ŞEKİL 1. Farklı sürüler için veri dağılımının genel değerlendirmesi
sayım
a. Sürü başına gözlem sayısı
400
200
0
55
60
65
70
sürü numarası
75
80
makine numarası
b. Farklı sürülerden gelen yumurtaların konulduğu gelişim makinesi dağılımı
50
0
55
60
65
70
sürü numarası
75
80
sayım
c. Farklı sürülerden gelen yumurtaların depolama süresi, sayımlar
50
0
55
60
65
70
sürü numarası
75
80
1d. Her bir sürünün yaş aralığısürü numarası
yaş (hafta)
Sonuçlar
Çıkım gücünü hangi parametreler etkiler? Şekil 1’den, deneysel
dizaynın eksik olduğu görülebilir; örneğin çoğu parametre
kombinasyonu yoktur. İlintili
parametreler probleminin en aza
indirilmesi için, deneysel dizaynın
mümkün olduğunca tam olduğu
bir altküme oluşturuldu.
66 ila 74 numaralı sürülerden
elde edilen gözlemler, gelişim
makinesi (Şekil 1b), depolama
süresi (Şekil 1c) ve sürü yaşı
(Şekil 1d) açısından en eksiksiz
olanıdır. Bu alt küme yaklaşık
3500 gözlemden oluşur.
Sonrasında, araştırma sırasında aşağıdaki hususların da
hesaba katılması için, mevcut literatüre dayanılarak, çıkım gücü
anlamında en önemli parametrelerin başlangıç seçimi yapıldı:
> Sürü yaşı
> Depolama süresi
> Sürü
> SmartSetProTM ile ticari gelişim
makinelerinin karşılaştırılması
> Mevsim
Belli sayıdaki parametreler
için, en bilgilendirici istatistiki
modelin tespiti için, istatistiki
lojistik model seçim prosedürü
uygulandı. Anlaşılır bir yorum
için, sadece çıkım gücü üzerinde
en fazla etkiye sahip olan parametreler dahil edildi. Bu durum,
idari karar verme prosesine daha
hızlı benimsenmesine izin verir.
Çıkım gücü üzerinde, sürü yaşı
ve yumurta depolama değişkenleri en fazla etkiye sahipti.
Sürü yaşı ve yumurta depolama ile karşılaştırıldığında, diğer
değişkenler ve interaktif sonuçları daha az etkiye sahiptir.
50
0
55
60
65
70
sürü numarası
75
80
Şekil 2. 57 ve 82 numaralı sürüler için
çıkım oranının kutu işareti
Kuluçka perfomans oranı (%)
gözlemin genel değerlendirmesi
bulunmaktadır. Şekil 1b, farklı
sürülerden gelen yumurtaların
konulduğu gelişim makinesini
göstermektedir. Buna ilaveten,
Şekil 1c farklı sürülerden gelen
yumurtaların depolama süresini
gösterir. Son olarak da Şekil 1d,
veri toplaması sırasında, farklı
sürülerin yaş aralığını gösterir.
Örneğin, 61 numaralı sürü
(Şekil 1a) 227 gözlem vardır; yumurtalar 1 ila 24 numaralı gelişim
makinelerine set edilmiştir (Şekil
1b) (8 numaralı gelişim makinesi
hariç), 1-8 gün boyunca depolanmıştır (Şekil 1c) ve veri toplama
süresi boyunca sürü yaşları 4070 haftadır (Şekil 1d).
Şekil 1’den, bazı sürüler için
sürü yaşı kısıtlı olması ve yumurtaların tüm gelişim makinelerine
yerleştirilmemiş olması gibi,
parametrelerin çoğu kombinasyonunun bulunmadığı görülebilir.
Bu, bir kuluçkahanede toplanan veriler için çok sık rastlanan bir gözlemdir. Bu gibi bir
gözlemsel veri seti için, sebep
verici ilişkilerin çekip çıkarılması
oldukça güçtür. Bu durum bir
örnekle açıklanabilir. Şekil 2, sürü
yaşı ve depolama süresi gibi
ilgili bilgiler dikkate alınmaksızın iki farklı sürü için gözlenen
çıkım gücünü göstermektedir.
Bu verilerin sonunda verilen
karar, 57 numaralı sürünün yaşlı
hayvanlardan ve 82 numaralı
sürü için de genç hayvanlardan
kaynaklandığıdır. Ancak, Şekil
3’te de görüldüğü üzere, yaşlı
sürülerdeki çıkım gücü belirgin
şekilde düşmektedir.
Sonuç olarak: konuyla ilgisi
bulunan bu bilgiler dikkate
alınmaksızın çıkım güçlerinin
karşılaştırılması, yanlış kararlara
varılmasına neden olacaktır.
Şekil 2 gözlenen çıkım güçleri,
diğer faktörler dışında, sürüler arasındaki farlılıklardan ve
yaştaki farklılıklardan sonuçlanır. Mevcut veriye dayanılarak,
bu etkilerin ayrılması mümkün
değildir. Bu sebeple, bu örnekte,
çıkım gücünde gözlenen farklılıkların kaynağı konusunda bir
karara varılamamıştır.
95
90
85
80
75
70
65
60
55
50
+
+
+
57
82
sürü
lerin kullanılmasıdır. Yumurtalar,
aynı sürüden, aynı sürü yaşı ve
aynı depolama süresine sahiptir.
Bu sebeple, sürü, sürü yaşı
veya yumurta depolamasına
bağlı değişkenler hariç tutulmuştur. Bu gözlemlere dayanılarak,
SmartSetProTM gelişim makinesinin çıkım gücü %78.6 ve ticari
gelişim makinesininki de %76.6
olmuştur. Gelişim makinesi tipinin
çıkım gücü üzerindeki etkisinin
olup olmadığının belirlenmesi için,
Student t-testi uygulanmıştır.
BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ
Şekil 3. Farklı sürü yaşlarının kuluçka performansları
Kuluçka performansı (%)
90
80
70
60
50
40
30
40
50
60
70
Sürü yaşı (hafta)
Şekil 4. Her gelişim makinası tipi için sürü başına yapılan gözlem sayısının dağılımı
70
Gözlem sayısı
60
50
Konvansiyonel
inkübasyon
sistemleri
(n=1252)
40
30
20
SmartSetProTM
gelişim
makinesi
(n=642)
10
0
30
40
50
60
70
Damızlık yaşı (hafta)
Hesaplanan t-istatistik sonuçları 0.013’lük bir p değerine denk
gelmektedir, bu da aşağıdaki tartışmalara yol açar: 0.05 anlamlılık
düzeyinde, ticari inkübasyon sistemi ile karşılaştırıldığında, yeni
SmartSetProTM gelişim makinelerinin çıkım oranında belirgin şekilde daha iyi çalıştığı ifade edilebilir. Makine tipi itibariyle ortalama
çıkım verilerinin karşılaştırılması,
yanlış kararlara kolaylıkla yönlendirebilir. Şekil 4’te, farklı gelişim
makinesi tipi için, sürü yaşı balına
gözlem sayısını gösterilmektedir.
Bu durum, yeni SmartSetProTM
gelişim makinelerinde inkübe
edilen yumurtaların, ticari gelişim
makinelerinde set edilenlerden
daha yaşlı sürülerden geldiğini
belirtir. Şekil 3’te gösterildiği
üzere, çıkım oranı sürü yaşıyla
İNFOVET 48-49
birlikte önemli düzeyde azalır. Bu
yüzden, adaletli bir karşılaştırma
için, sürü yaşı dikkate alınmalı ve
eşit tutulmalıdır.
Özet
İstatistiki analizler, Latin
Amerika’da 2011-2012 yılları
arasında bir araya getirilmiş
olan ilişkisel veri seti üzerinde
yapılmıştır. Sürünün yaşı ve
depolama süresinin çıkım oranı
üzerinde en fazla etkiye sahip
olduğu kararına varılmıştır. Diğer
değişkenler ve etkileşimsel
etkileri daha hafiftir.
Analizler, ticari inkübasyon
sistemi ile karşılaştırıldığında,
SmartSetProTM gelişim makinelerinin çıkım oranında belirgin
şekilde daha iyi çalıştığını ortaya
çıkarmıştır. Çıkımda %2’lik bir
fark gözlenmiştir (SmartSetProTM
gelişim makinesinin çıkım gücü
%78.6 ve ticari gelişim makinesininki de %76.6 olmuştur).
Ayrıca, sürü yaşı düzeltilmeksizin farklı gelişim makinesi tipleri arasındaki çıkım
oranının karşılaştırılmasının,
yanlış kararlara neden olacağı
gözlenmiştir. Yumurtaların
sürü yaşı dağılımı farklı gelişim
makinesi tiplerinde çok farklı
olduğundan, gelişim makinesinin gerçek etkisi, sürü yalı
tarafından gölgelenmiştir.
Sonuç
Sonuç olarak, Pas Reform, tüm
dünyadaki müşterilerinin menfaati
için, modern inkübasyon dinamiğine doğru daha derin anlayışlar
elde etmek için, Academy ve
Parphyrio arasındaki işbirliğinde
büyük potansiyel görmektedir. Bu
gibi bir işbirliği çok sayıdaki büyük
ve karmaşık kuluçkahane veri
setlerinin sürdürülebilir analizinin
yapılabilmesini sağlar. Bu rapor,
bu gibi seviyelerdeki analizin, inkübasyon zamanının optimizasyonu
ve inkübatörlerin bireysel performansı gibi, kuluçkahane-kritik
proseslerindeki günlük operasyonel kararları destekler niteliktedir.
Daha strateji bir seviyede, güvenilir veri analizleri, yatırım teklifleri
gibi, kanatlı entegrasyonundaki
karar verme temelini oluşturur. Bu
gibi analizler, performans, sonuç
ve büyüme odaklı kuluçkahaneler ve entegrasyonlar için güçlü
potansiyel bir yönetimsel araç
halini almıştır.
Her türlü öneri ve düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız, gerekli
araştırmalar yapılarak sizlere
Infovet aracılığıyla ya da direkt
ulaşılabilecektir.
rta
Biyogüvenlik, sigo
dbirli
te
ni
ya
poliçesi gibidir,
a
zıd
Ya
r.
dı
bir yatırım
ıdır.
al
nm
la
gu
uy
ı,
kalmamal
Saygılarımızla,
REFARM A.Ş.
www.refarm.com.tr m.tr
rm.co
biyoguvenlik@refa
işimiz
Biyogüvenlik bizim
ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ
Organik asitler ile
salmonella kontrolü
Yapılan araştırmalar, organik asitlerin ve bunların tuzlarının bulunduğu yem katkı
maddelerinin çiftlik hayvanlarında Salmonella dahil patojenik enfeksiyonlara
karşı hem güvenilir hem de emniyetli bir savunma olduğunu göstermektedir.
Çoklu ilaç direnci
düzeyi insanlarda
% 31, broiler
piliçlerde % 56,
hindilerde % 73
oranındadır.
S
almonella dünyada insan
sağlığını tehdit eden en
büyük etkenler arasında
yer alıyor. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 1.4
milyon vaka rapor ediliyor. Diğer
ülkelerde ise nüfus ile karşılaştırdığımızda benzer oranlarda sonuçlarla karşılaşılıyor. Salmonella
enfeksiyonları nedeniyle hayatını
kaybeden kişi sayısı ise yılda
500-1000 vakayı buluyor. Ve bunlar sadece rapor edilen sonuçlar.
Salmonella spp. ABD gibi gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerde gıda
kaynaklı enfeksiyonların başlıca
İNFOVET 50-51
kaynağı olarak kabul ediliyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü FAO’nun 2011 verilerine
göre gelişmekte olan ülkelerde
hayvansal protein ihtiyacının
2020 yılına kadar % 50 oranında
artacağı öngörülüyor. Bu verilere
göre sağlıklı hayvansal gıda
tüketiminin önemi de tartışmasız
gözler önüne serilmiş oluyor.
İnsanların ekonomik nedenlerle giderek kümes hayvanları
tüketimine daha çok yönelmesi,
salmonella kontrolünü bir halk
sağlığı sorunu haline getiriyor. Salmonella kaynaklı gıda
zehirlenmeleri nedeniyle tüm
dünyada açılan davaların sayısı
gün geçtikçe artıyor. Bu nedenle
de kaynağını genellikle kanatlı
işletmelerinden alan kontaminasyonlar nedeniyle çiftlikten
çatala etkili kontrol önlemlerinin
alınması gerekliliği vurgulanıyor.
Salmonella nereden gelir?
Salmonella genellikle tavuk eti
ve yumurta gibi kanatlı ürünleri
ile ilişkilidir. Ancak bu ürünlerin
hastalığın kaynağını oluşturan
tek gıda kaynağı olduğunu varsaymak bir hata olur. Kanatlı-
ların önemli bir kaynak olduğu
doğrudur; ancak salmonella
aynı zamanda salata, sebze ve
fıstık gibi besin maddeleri yolu
ile de hastalık oluşturmaktadır.
Salmonella enfeksiyonlarına
ilişkin yapılan sağlık istatistikleri
bazı ekonomik gerçeklere de
dikkat çekmektedir. ABD Hastalık
Kontrol ve Korunma Merkezleri
(CDC) verilerine göre salmonella
enfeksiyonları nedeniyle her yıl
sarf edilen sağlık giderleri 3 milyon doları buluyor. Danimarka’da
2001 yılında yapılan hesaplamalar
sonucunda 14.1 milyon dolarlık
tçiler, su
anları, ziyare
nlar, pet hayv
ntler, uçku
natlılar, rode
Vahşi ka
Hammadde
cı
ta
Broiler yumur
Ana damızlık
Yem
Yumurta, et
risi
Gıda endüst
strisi
Tüketici
İşleme endü
Kesimhane
inde
yvanları üretim
Şekil 1. Çiftlik ha
in
enfeksiyon iç
salmonellanın
izlediği yollar
Tablo 1. Almanya’da salmonella izolatlarının direnci
Salmonella
izolatı sayısı
Antimikrobiyal
ajan sayısı
Direnç düzeyi
(%)
Çoklu direnç
düzeyi (%)
11,911
17
63
40
salmonella koruma programı ile
ülke ekonomisine 25.5 milyon
dolarlık net kazanç sağlanacağı
sonucu ortaya çıkmıştır. Tüm bu
yollar salmonellanın ne kadar
tehlikeli ve harcanan çaba ve
paralara rağmen gıda zincirinden
eradike edilmesi ne kadar zor bir
patojen olduğunu, hem hayvan
hem de insan sağlığında yıkıcı kayıplar meydana getirmeye devam
ettiğini göstermektedir.
Çiftlikten sofraya
antibiyotik direnci
Antibiyotikler hayvansal üretimde salmonella enfeksiyonlarının önlenmesinde uzun yıllardır
kullanılmaktadır. Ancak, Avrupa
Birliği Federal Risk Değerlendirme
Enstitüsü tarafından salmonellanın tüm suşları dikkate alınarak
yapılan bir araştırma sonucunda
yayınlanan bir raporda, suşların
% 40’ının çoklu ilaç direnci geliştirdiği ortaya konmuştur (Tablo 1).
Sonrasında yapılan bir değerlendirmede ise kümes hayvanları ve
sığırdan elde edilen Salmonella
ve E.coli izolatlarının, ampisilin,
sülfonamidler ve tetrasikline karşı
%5-68 oranında dirençli olduğu
belirtilmektedir. Bazı üye devletler ise kümes hayvanlarından
izole edilen salmonella suşlarının fluorokinona karşı direnç
gelişiminin % 5-38 oranında
olduğunu bildirmişlerdir. İronik
bir şekilde, AB, salmonella konusunda uyguladığı sıkı izleme ve
kontrol sistemleri ile dünyanın
belli başlı bölgelerinden biridir.
Bu durum salmonella ve diğer
patojen bakterilerin antibiyotik
direncinin her yerde olabileceğini gözler önüne sermektedir.
Patojenik bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesi
giderek ciddi bir sağlık sorunu
haline gelmektedir. Antibiyotik
direnci salmonella ve campylobacter gibi daha yaygın gıda
kaynaklı patojenlere iletilir ise, direnç, özellikle savunmasız insan
grupları için büyük bir sorun haline gelebilir. Avrupa Birliği dışında
birçok ülkede broiler ve yumurtacılar da dahil olmak üzere çiftlik
hayvanlarında artık antibiyotiklerin terapötik olmayan dozlarının
kullanımı yasaklanmıştır. Şu
anda, salmonella için entegre
gıda zinciri izleme sistemleri
birçok ülkede yürürlüktedir. Kanatlı üretim zincirinde broiler ve
yumurtacı hatlarında, müdahalenin
başarılı olabilmesi için göz önünde
bulundurulması gereken çok sayıda nokta vardır. Kanatlı üretimini
ilgilendiren tüm noktaların (su,
yem, rodent girişi vb.) korunması
gerekmektedir (Şekil 1).
Hijyen ve yönetim müdahaleleri yanında, beslenme yoluyla
salmonella kontrolü de oldukça
popüler bir hale gelmiştir. Amaç,
onlarca yıldır bu amaca hizmet
eden antibiyotiklerin kullanımı
nedeniyle ortaya çıkan bakteriyel
direnci azaltmaktır. Sonuç olarak,
alternatif diyet stratejileri dikkat
çekmektedir. Yem hijyeni,
ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ
Şekil 2. Organik asitlerin gram negatif
bakterilere karşı etki mekanizması
GRAM NEGATİF
H-COO+H+
1
H-COOH
2
4
3
H+ - ATPase pompası
Tablo 2. 39 gün süresince sodyum diformat (NDF) katılan
ve katılmayan (kontrol) yemlerle beslenen broiler piliçlerin
barsaklarından alınan örneklerden ortaya çıkan mikrobiyolojik
(CFU/g) sonuçlar
Kontrol
NDF % 0.6
Enterobacteria
107
105
Lactobacilli
107
108
Bifidobacteria
105
106
bir gıda kirliliği sorunu haline gelmeden önce kümes içerisinde
meydana gelebilecek tesadüfi
salmonella kontaminasyonlarının
önüne geçilmesi başarılı bir yol
olarak kabul görmektedir. Doğal
olarak, yem üreticileri alternatif
yeme dayalı kontrol stratejileri
ile ilgilenir. Aşamalı bir araştırma,
aralarında organik asitler ve
bunların tuzlarının da bulunduğu
yem katkı maddelerinin çiftlik
hayvanlarında patojenik enfeksiyonlara karşı hem güvenilir
hem de emniyetli bir savunma
olduğunu göstermektedir.
Organik asitler - Sürdürülebilir
bir seçenek
Organik asitler hayvan yemlerinde gram-negatif patojenik
bakterilere karşı koymak için
uzun yıllardır kullanılmıştır. Bu
yaklaşım şu anda kanatlı kümes
İNFOVET 52-53
hayvanlarının beslenmesinde
sağlıklı bir bağırsak ortamı meydana getirmek ve özellikle de
salmonella ile mücadelede için
daha çok araştırılmaktadır. Tek
organik asitlerin yemi koruma
potansiyelinin altında, yemi
mikrobiyal ve fungal etmenlerden koruma yeteneği yatıyor.
Mide pH’sı ve bağırsak florası
üzerindeki etkileri de birçok laboratuvar ve saha çalışmalarında
kanıtlanmış yıllardır bilinen bir
özelliktir. Asitleştiriciler sindirim
sistemi pH’sını azaltarak (özellikle üst barsak kanalında) ve
istenmeyen mikroorganizmaların
çoğalmasını engelleyerek bir
performans destekleyici olarak
görev alırlar. Sindirim sistemi
asitleyicileri enzim aktivitesini
stimüle eder ve bu nedenle
sindirim ile birlikte besin maddeleri ve minerallerin emilimini de
optimize eder. Organik asitlerin
ayrışmamış formları, bakteri hücrelerinin lipid membranına nüfuz
ederek anyon ve protonlarına
ayrışır. Organik asitler hücre sitoplazmasının nötr pH ortamına
girdikten sonra, adenozin trifosfat - inorganik fosfat etkileşimini inhibe ederek ve oksidatif
fosforilasyonu keserek bakterinin büyümesini engellemektedir.
Protein sentezi engellenen bakteri çoğalamaz ve hücre ölümü
gerçekleşir (Şekil 2).
1980’lerden bu yana çalışmalar organik asitlerin ve formik
asitin kanatlı diyetlerinde kullanıldığında özellikle salmonellaya
karşı etkili olduğunu göstermiştir. Damızlık yemlerinde saf
formik asit kullanımı, kuluçka
odalarındaki çıkım tepsileri ve
kuluçka atıklarının S. enteritidis
ile kontaminasyonunu büyük
ölçüde azaltmaktadır.
1990 yılında, ABD’li araştırmacılar broiler diyetlerine kalsiyum
format eklendikten sonra karkas
ve sekal örneklerde Salmonella
spp. düzeyinin anlamlı düzeyde azaltılmış olduğunu tespit
etti. Daha sonra yapılan bir
araştırma, çiftliklerde kullanılan
diyetlere % 0.5 oranında formik
asit katılarak; Salmonella spp.
atılımında, yemin salmonella
ile kontaminasyonunda ve
tavuk popülasyonunda görülen reenfeksiyonlarda azalma
sağlandığı sonucunu ortaya
koymuştur. Bilimsel literatürler
bu tür çalışmalarda doludur ama
pratikte, daha kullanılabilir olanların asitleştirici etkileri açığa
çıkarılacaktır. Bununla birlikte saf
formik asit uçucu olduğu kadar
aynı zamanda korozif ve tehlikeli
olduğundan yem fabrikalarında harfi harfine kullanımı çok
zordur. Dahası pellet formundaki
kanatlı diyetlerinde kullanıldığında formik asitin %20 oranında
kaybolması beklenir. Ayrıca bu
volatil, likit yapıdaki asit yalnızca
kanatlıların ön sindirim sisteminde ve yemde antibakteriyel
koruma sağlar. Son araştırmalar
bu sınırlamaları aşmaya odaklanmıştır. Isıya dayanıklı, aşındırıcı
Sonuç ve
uygulanacak
stratejiler
Etlik piliç rasyonlarında
asitlendirici kullanmak
patojenik bakterilerin neden olduğu verim kaybına
karşı üreticilerin kullandığı değerli bir stratejidir.
Diformat benzeri organik
asit tuzlarının kullanımı ile
birlikte uygun bir hijyen
yönetimi ve biyogüvenlik
önlemlerini kapsayan
kombine stratejiler; hem
insanlarda hem de çiftlik
hayvanlarında salmonella
salgınlarının insidensini
azaltmada bir hayli yararlı
etkiler göstermektedir.
Yukarıda sonuçlar, antibiyotik katkısına başvurmadan, çiftlik hayvanlarında
patojen gelişimini inhibe
ederek, sağlıklı bir sindirim
sistemine ve gıda güvenliğine nasıl ulaşılabileceğine
inkar edilemez bir şekilde
ispatlamaktadır. Bu önlemlerin birlikte alınmasıyla, insan sağlığını korurken aynı
zamanda sağlıklı ve üretken
hayvancılığa sürdürülebilir
ve son derece etkili bir araç
sunulmaktadır.
olmayan ve buna karşın etkisini
sürdürebilen kimyasal bileşikler
hedeflenmiştir. Sodyum diformat
(ADDCON) gibi diformatlar,
endüstrinin bu ihtiyacını karşılamaktadır. Sodyum diformat,
kristal ve uçucu-olmayan doğası
ile yem fabrikalarında güvenle
kullanıma olanak tanırken, formik
asitin sağladığı antibakteriyel
korumayı sağlar. Diformat
ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ
Hem insan hem
de hayvanlardan
izole edilen çoklu
direnç geliştirmiş
mikroorganizma
sayısındaki artış
endişe vericidir.
Tablo 3. Sodyum diformat (NDF)’nin kanatlı sindirim sisteminden gelen farklı matrislerdeki anti salmonella etkisi gösterilmektedir (logaritmik birimler)
Kursak
Sekum
Etken verildikten sonra
geçen süre
1
9
24
0.6% NDF
-5 log CFU
-1 log CFU
-4 log CFU
Tablo 4. Diformat ilave edilen yem ile beslenen broiler piliçlerde
doza bağlı performans değerlendirmeleri
hayvan yemlerinde kullanıldığında, salmonella ve diğer
antibiyotiklere dirençli patojenlere karşı etkin, verimli, ancak
güvenli bir koruma sağlamaktadır. Diformat ile yapılan araştırmada (Lückstädt and Theobald,
2009), broiler yeminde % 0.6
oranında sodyum diformat
kullanılması ile Salmonella ve
Camphylobacter’in yanı sıra
Enterobacter miktarının azalması ile sonuçlanan sağlıklı bir
sindirim sistemi elde edildiğini
göstermektedir (Tablo 2).
Bu sonuçlar NDF (sodyum
diformat)’nin uygulama yapılan
broiler piliçlerde sağlıklı bir intestinal flora (eubiosis)’ya yol açarak
patojenik bakterilere karşı yararlı
etkilerini açıkça göstermektedir.
NDF, intestinal mikrofloradaki
olumlu etkilerini Lactobacilli ve
Bifidobacteria sayılarındaki belirgin
artış ve Enterobacter sayısındaki
azalma ile göstermektedir. İngiltere
İNFOVET 54-55
Çevre ve Gıda Bakanlığı (DEFRA),
tarafından yayınlanan bir çalışmada NDF’nin kanatlılarda patojenlere
karşı etkileri analiz edilmiştir. Ürün,
özellikle kursak ve sekum içeriği
gibi farklı matrislerde anti-salmonella aktivitesi açısından değerlendirilmiştir. Bu çalışma Salmonella
enteritidis ve S. typhimurium gibi
patojenik suşlar için koloni oluşturan birim sayısının tanımlanmasıyla
% 0.6’lık diformatın uygulanmasını
kapsar. Belli bir inkubasyon süresi
sonrasında, yarı-kantitatif duyarlı
izolasyon tekniği ile hücre sayısında herhangi bir değişiklik olup
olmadığı tespit edilmiştir.
Kursak içeriğinde sadece 1
saat içerisinde log 5 düzeyinde
bir azalma meydana gelmiş, 4
ve dokuz saat sonrasında hiçbir
sayı artışı tespit edilmemiştir.
Sekal içeriklerde 9 saat sonrasında log 1 ve 24 saat sonrasında log 4 düzeyinde bir azalma
meydana gelmiştir (Tablo 3).
Kontrol
% 0.1 NDF
% 0.3 NDF
% 0.5 NDF
Canlı ağırlık,
26.gün [g]
904±15
1066±15
1079±19
1039±18
Canlı ağırlık,
38.gün [g]
1872±20
1993±19
2044±24
2065±28
FCR
1.84
1.70
1.62
1.63
Hayatta kalma
oranı [%]
94.3
100
100
100
EBI
247
302
325
327
Çalışma
Moskova, All-Russian Tavukçuluk Enstitüsü Araştırma
Çiftliği’nde sodyum diformat
(NDF) ile yapılan bilimsel bir çalışmada 35 günlük yaştaki Cobb
broiler piliçlere 3 gün süresince
uygulama yapılmıştır. Ticari
buğday-mısır- soya diyeti ile
beslenen piliçler; negatif kontrol
grubu ve % 0.1 NDF, % 0.3 NDF ile
% 0.5 NDF uygulanarak 4 gruba
ayrılmıştır. Mortalite gibi yem
alımı ve büyüme gibi kriterler
de değerlendirilmiştir. Yetiştiriciye yararını tahmin etmek için
Avrupa Broiler İndeksi (EBI)’ya
dayalı ekonomik analiz yöntemi
uygulanmıştır.
EBI = Günlük ağırlık
artışı (g) x Hayatta kalma
oranı (%) / 10 x FCR
İstatiksel analiz Emperical
Kuralı’na göre yapılmıştır ve
µ±2 kayda değer bir sonuç
olarak değerlendirilmektedir.
NDF ilavesinin artırılan dozlarda
26.günde olduğu gibi çalışmanın
sona erdirildiği 38.günde de
canlı ağırlıklarını bireysel olarak
artırdığı görülmüştür. Denemenin
sonunda, sodyum diformat ilavesinin negatif kontrole kıyasla
broiler piliçlerde % 6,5 ile % 10,3
ağırlık artışına neden olduğu
belirlenmiştir. Empirical Kuralı’na
dayanarak tüm NDF uygulama
gruplarının negatif kontrolden
istatistiksel anlamda farklılık
içerdiği sonucuna varılmıştır (μ ±
3 ). Negatif kontrol grubu ile karşılaştırıldığında yem dönüşüm
oranının da % 0,1 NDF uygulanan
grupta % 7,6; % 0,3 NDF uygulanan grupta % 12 ve % 0,5 NDF uygulanan grupta % 11,4 oranında
iyileştiği görüşmüştür. Sonuçlar
Tablo 4’te özetlenmiştir.
Bu bulgular ile yemine sodyum
diformat eklenen gruplar negatif
kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, canlı ağırlık artışı ve
yem tüketiminde azalma ile
FCR’larının azaldığı ve performanslarının arttığı sonucuna
varılmaktadır. Bu parametreler
ile ilgili olarak en iyi sonuçlar,
% 0.3 ve % 0.5 NDF dozlarında elde edilmiştir. % 0.3 NDF
eklenen grubun EBI’sinde negatif
kontrol grubuna göre % 31 oranında iyileşme görülmüştür.
KANATLI
Müşteri talebini
karşılamak için, işleme
tesislerindeki büyük
hacmin azaltılmasına
ihtiyaç duyulur.
Kanatlı işleme sırasında
zarar görmüş karkas
oranını azaltmak
Broylerlerin zapt-ı raptından tüy yolma işlemine kadar olan süreçte karkaslarda
oluşacak zararları en aza indirmek için dikkatle ele alınması gereken hususlar vardır.
i
şlenmiş piliç eti ile ilgili artan
müşteri memnuniyeti ve talepleri, etlik piliç eti üretimi ve
işlenmesi sırasında üreticinin
daha dikkatli ve koordineli bir
şekilde çalışmasını gerektirmektedir. Nüfusu gün geçtikçe artan
İNFOVET 56-57
dünyada, sadece üreticinin değil
müşterinin de bu talebinin karşılanması, bir bütün olarak toplumun gıda kalitesini arttıracaktır.
Bu talebi karşılamak için, işleme
tesislerindeki büyük hacmin
azaltılmasına ihtiyaç duyulur.
Kanatta deri altı kanamaların
nedenleri ve önlenmesi
Isı stresi, kanatlarda deri
altında kan birikimi başta olmak
üzere birçok nedenden dolayı
karşımıza çıkabilir. Bu nedenle örnek olarak, kanatlıların
toplanması ve kafeslenmesini
verebiliriz. Kafesler, kümeslerin
içerisine bizatihi işçiler tarafından yerleştirilirken, söz konusu
işçiler hızlı hareket edip yüksek
gürültü oluşturabilir ve bu şekilde kanatlı hayvanları rahatsız
KANATLI
sonunda büyük toplardamarlara
bağlanan venüllere akıtır. Bu kan
damarları, atardamarların tabaka
sayıları ile aynı tabakalara sahip
olmasına rağmen, kalın değildir
ve bu nedenle atardamarlara
göre daha esnektir. Sonuç olarak, hayvanlar stres altında iken
kanat çırptıkları sırada pompalanan ekstra hacimli kan, damar
ağlarında birikir ve eş zamanlı
olarak çevre koşulları da hayvanların konforu için uygun değilse,
kan damarları ısıyı dağıtmak
için deri yüzeyine doğru hareket
etmeye başlar.
But kalitesi, birkaç kolay adım
ile iyileştirilebilir:
> Açık kümeslerde, kanatlıların
kesildikleri yerlerde özel mahfazlarlar inşa edilebilir. Bu mahfazlar, ışığı bloke edecek özel bir
malzemeden yapılmıştır; ancak
hava sirkülasyonunu önlemez.
> Ekibe, görevlerini yerine
getirirken olabildiğince sessiz
olmalarının sakin davranmalının
önemi detaylıca anlatılmalıdır.
> Geleneksel olarak, forkliftli
kamyonlar (istifleme kamyonları) yakıtla çalışırlar ancak fazla
gürültü meydana getirirler. Bazı
şirketler, gürültüyü minimum
seviyeye çekmek için elektrikli
forkliftler tercih etmekte; yine
benzer olarak soğutucuların ve
diğer gürültülü mekanik elemanların da elektrikli versiyonlarını
tercih etmektedirler.
> Broylerlerin işleme tesisine ulaşma ve kesimden önce
tesiste bekletilme arasındaki
süre dikkatle göz önünde
bulundurulmalıdır. Yakalama ve
kesim arasında süre üç saatten
fazla olmamalı; ancak bu periyot
uzadıkça süre de artacaktır.
> İşleme tesisi içerisindeki
kanatlı hayvanların bekleme ve
asılma alanları, sadece kırmızı,
mavi ve yeşil ışıkla aydınlatılmalı; havalandırması iyi olmalıdır.
Rahat bir atmosfer, kanatlı
hayvanların daha rahat olmasına
yardımcı olacaktır.
> Konveyör üzerine asılı olan
hayvanlara, uyluk eklemleri
üzerine baskı olmayacak şekilde
dikkatli ve verimli bir şekilde
yaklaşılmalıdır.
Hayvanlar
endişe yaratan
durumlarda
atlamaya
çalışır ve bu
tür aktiviteler
kanatlardaki
eforun artması ile
sonuçlanacaktır.
Hemoraji ve morarma nedenleri
Broylerlerin bacaklarından
yakalandıklarında çırpınacakları
unutulmamalıdır. Tek bacaklarından yakalandıkları esnada
yaşadıkları sarsıntı ile femoral
damarları yırtılabilir ve/veya femur disloke olabilir. Dislokasyon
meydana geldiğinde, daha fazla
kan damarı hasar görecek; hatta
abdominal hava kesesi yırtılacak
ve abdomende kan birikecektir.
Ayrıca, gastrocnemius kasına
yakın tendon dahi yırtılabilir.
Femurda kanama ve dislokasyon.
Sersemletici banyo girişinde
hayvanların zarar görmesi
engellenmelidir.
edebilir. Benzer şekilde, kafeslerin forkliftli kamyonlar (istifleme
arabaları) ile teslimi sırasında,
şoför zaman baskısı altında
olabilir ve kümes içerisindeki
gürültü düzeyleri yine bu yolla
artabilir. Ek olarak, kanatlıların
tahliyesi sırasında ortamdaki
ışık seviyesinin artmasının da
hayvanların davranışları üzerinde negatif etkisi vardır.
Bu ve benzer sebeplerin
yarattığı tedirginlikle, hayvanlar
endişe yaratan durumdan kaçma güdüsüyle, sık sık birbirleri
üzerinde çıkmaya ve atlamaya
çalışacaktır. Bu aktiviteler, hayvanların kanatlarındaki eforun
artması ve kanat kaslarına
oksijen temini için daha fazla kan
gereksinimi ile sonuçlanır.
İNFOVET 58-59
Broylerlerin toplam kanın, %
15’i atardamarlarda, % 5’i kılcal
damarlarda, % 64’ü toplardamarlarda ve % 16’sı organlarda
dolaşım halindedir. Oksijenlenmiş kan, atardamarlardan büyük
bir basınçla pompalanır ve bu
damarlar rijite (sert) oldukları
için damarlarda her hangi bir
genişleme şekillenmez.
Kan doku içerisine girerken,
damarların boyutları küçülür ve
arterler arteriyollere dönüşür.
Daha sonra, hücrelere oksijen ve
besin tedariği için kılcal damarlara dallanır. Bu beslenme prosesinin bir sonucu olarak, karbondioksit, üretilen bazı atıklar ile
birlikte kılcal damar şebekesinin
içerisine dahil olur. Bu kılcal
damarlar, oksijeni alınmış kanı en
KANATLI
Kanatlı hayvanlar toplanıp
kafesler içerisine taşınırken, hayvanların çırpmaları esnasında,
kanatlarının suluklara, yemliklere, kafes kapılarına ve kafeslere
takılmamasına özen gösterilmelidir. Eğer kafeslerin bazı kısımları
kırık ise, çiftliklerden işleme tesislerine transportları sırasında
kamyonun hareketi nedeniyle
hayvanlar yaralanabilir. Eğer rota
boyunca yol yüzeyi sorunlu ise,
zarar görme riskleri artar.
Hayvanların asıldıkları alanları
karanlık olmamalı ve sadece uygun ışıklandırmalar ile aydınlatılmalıdır. Bununla birlikte alandaki
gereksiz araç gereçler, kuşların
kanat çırpmaları esnasında
sadece zarar görmelerine değil,
aynı zamanda kanın kanatlarda
birikmesine yol açar.
Eğer hayvanlar su banyosuna
girdiklerinde kanatlarını şiddetli
bir biçimde kabin duvarına ya da
nemli giriş rampasına çarparlarsa, elektrik akımı nedeniyle
vücutlarında hematomlar şekil-
Hayvanların
bacaklarından
yakalandıkları
esnada sarsıntı
ile femoral
damarları
yırtılabilir veya
femurları
disloke olabilir.
İNFOVET 60-61
Hayvanlar transportları
esnasında uzun süreler
kafeslerde tutulursa
uylukta, kalçada ve
butlarda kızarıklıklar
oluşacaktır.
lenebilir. Bu durum, ön şok olarak
da bilinir. Sersemletme işleminin
düzgün yapılmadığı durumlarda, hayvan kesim esnasında
duyduğu acı ile yine kanatlarını
çırpacak; bunun sonucu olarak
hematom ve hemoraji olasılığı
artacaktır. Eğer tüm sersemletme değişkenleri düzgün bir şekilde ayarlanmamışsa, tavuğun
torakal bölgesinde bulunan en
kırılgan kemikleri kırılabilir. Sonuç
olarak, kılcal damarlar yırtılır ve
pektoral kasların hasarı sonucu
açığa çıkan kan, bu kılcal damarların etrafında birikir.
Olası çözümler
Bahsi geçen problemleri önlemek için uygulanabilecek bir
dizi kolay çözüm mevcuttur:
> Kanatlıların çırpınmaları
önlemek için bacakları terci-
Butlarda
kızarıklıklar
Kanatlı hayvanlar
gündüzleri kesim için
tahliye edildikleri için, ısı
stresi, gürültü ve aşırı ışık,
özellikle açık kümeslerde,
kanın kaslarda birikmesine
yol açar. Ancak bu durum,
kanın kaslarda birikmesinin
tek nedeni değildir. Kanatlı
hayvanların, işleme
tesisine transportu
esnasında uzun süreler
kafeslerde tutuldukları
sırada, alanda boylu
boyunca uzanacakları
ve normal şartlarda
uzun süre yatmalarda
uylukta, kalçada ve
butlarda şekillenen
etkilerin (kırmızı görünüm)
aynılarının yaşanacağı
unutulmamalıdır.
hen hayvanların kanatlarını da
kapsayacak şekilde vücuttan
kavrayın.
> Sadece iyi durumda olan ve
kapısı olan kafesleri tercih edin.
> Hayvanların taşıma esnasında sakin kalmaları için bekleme
alanların düzgün donanımlı
olduğuna emin olun.
> Sersemletici banyo girişinde
herhangi bir sorun var ise hızlı
bir şekilde çözüm bulun.
> Sersemletme esnasında
kullanmak üzere, doğru voltajın,
amperin ve frekansın yazılı
olduğu bir liste ayarlayın. Bu liste
kuşların cinsiyetlerine ve vücut
ağırlıklarına göre hazırlanmalıdır. Bu tablonun, sersemletici
cihazın kontrol panelinin yanında
olmasına dikkat edilmelidir.
Kanat dislokasyonu
Kanat dislokasyonu, hayvanların toplandıkları esnada
kanatlarına çok fazla baskı uygulanması sonucu oluşabilir. Ancak
başarısız bir toplama işlemi, ana
kanat kemiklerinin dislokasyonu
gibi ek sorunlara neden olabilir.
Eğer toplama ekipmanları düzgün bir şekilde ayarlanmış ise,
bu problem ile karşılaşılmaz.
Kanatlı Sağlığı Köşesi
Çeşitli barındırma
koşullarındaki
tavukların performans
karşılaştırmaları
Bu çalışmanın amacı, geleneksel kafes (GK), salma kümes (SK) ve tam
zenginleştirilmiş kafes (TZK) olmak üzere üç farklı yumurta tavuğu
yetiştirme sisteminin verimlilik performansının karşılaştırılmasıdır.
YAZI: M.Ahammed, B.J.Chae, J.Lohakare, B.Keohavong, M.H.Lee, S.J.Lee, D.M.Kim, J.Y.Lee1 ve S.J.Ohh*
Amerikan Yaşam Bilimleri Koleji, Kangwon National Üniversitesi, Chuncheon 200-701, Kore
GİRİŞ
Refah sağlayan yetiştirme
teknikleri, günümüz yumurta sektöründe en zorlayıcı konulardan
biri olarak görülmektedir. Yumurta
üretiminin büyük bir bölümünün
kafes dizileri kullanılarak elde
edildiği ülkelerde, bu kafes dizileri
yerinde refah sağlayan alternatif
sistemlerin getirilmesi kaçınılmaz
hale gelmiştir. Tavuk refahı uygulamasında üretim performansı
üzerinde kayda değer bir fayda
amaçlanmamakla birlikte, çiftçiler
verimliliğin ve ekonomik uygulanabilirliğin bilincindedir.
Bununla birlikte, refah sağlayan üretim sistemlerini üretim
performansı bakımından karşılaştıran çok az veri mevcuttur.
Yumurta tavukları için uygulanan
çeşitli barındırma sistemleri
şüphesiz yumurta ağırlığı, yem
verimliliği, günlük yem tüketimi
ve mortalite gibi performans ve
üretim özellikleri üzerinde kayda
değer etkiler oluşturmaktadır
(Suto ve ark., 1997). Genel olarak,
kafes dışı sistemler tavuğa daha
fazla alan sağlanarak hayvanın
daha rahat hareket edebilmesini
sağlama özelliğiyle tanımlanabilir. Tavuğun daha fazla hareket
etmesinin daha fazla enerji harİNFOVET 62-63
caması anlamında geldiği bunun
da yem alımını artırarak desteklenmesi gerektiği bilinmektedir.
Ancak, tavuğun yumurtlama
performansı sadece tavukların
nerede tutulduğuna değil aynı
zamanda diğer pek çok faktöre
bağlıdır. Folluk, kafes dışı sistemin vazgeçilmez öğelerinden
biridir zira kanatlılar genellikle bir
folluğa yumurtlamayı tercih eder
(Reed, 1994). Bu bağlamda, kafes dizisi folluk olmaması sebebiyle en ciddi refah-dışı sistem
olarak değerlendirilmektedir.
Yumurta sektöründe yumurta
kalitesi de hem üreticiler hem
de tüketiciler için önemli bir
rol oynar. Kırılan yumurtalar
(% 6-8) atıldığından ve para
kaybına neden olduğundan,
kabuk mukavemeti ve kabuk
kalınlığı gibi kabuk kalitesine
ilişkin bazı özellikler ekonomik açıdan büyük önem taşır
(Coucke ve ark., 1999). Kabuk
özellikleri ayrıca yumurtaların
ve yumurta ürünlerinin raf ömrü
ve emniyeti bakımından da çok
önemlidir (Reu de ve ark., 2005).
Aynı zamanda, yumurta akının
özellikleri de yumurtaların korunma performansı ve yumurta
üretim kalitesi üzerinde etkilidir.
Yumurta kalitesinin faydalarının,
refah sağlayan sistemlerin ana
noktalarından biri olmamasına
karşın çeşitli yetiştirme sistemleri arasında halihazırda yumurta
kalitesi üzerinde pek çok tartışmalı görüş ortaya atılmıştır. Bazı
araştırmacılar (Van Den Brand ve
ark., 2004) dağıtımın, perakende uygulamaların ve üretim
cirosunun barınma sisteminden
ziyade yumurta kalitesi üzerinde
önemli bir rol oynanabileceğine
inanmaktadır. Schlatterer ve
Breithaupt (2006)’un kısa süre
önce yaptıkları bir çalışmada ise
serbest dolaşımlı sistemden gelen organik yumurtalarda, salma
kümes ve kafes yumurtalarında
ksantofil bileşeninin farklı olduğu
tespit edilmiştir. Bu nedenle, bu
çalışma refah sağlayan sistemde yetiştirilen yumurta tavuklarının performansını geleneksel
kafes dizilerinde yetiştirilen tavuklarla karşılaştırmak amacıyla
tasarlanmıştır.
MATERYAL VE YÖNTEMLER
Yumurta tavuğu barındırma
sistemi
Bu çalışmada üç yetiştirme
sistemi karşılaştırılmıştır. Kontrol
olarak geleneksel yumurta tavu-
ğu kafes dizisi (GK) seçilmiştir.
Refah sağlayan tesisler olarak
ise hem tam zenginleştirilmiş
kafes (TZK) hem de salma
kümes (SK) seçilmiştir. Bu üç
sistemin özellikleri ve nitelikleri
Tablo 1’de gösterilen şekilde karşılaştırılmıştır. Deney protokolü,
Chuncheon, Kore’deki Kangwon
National Üniversitesi Etik Kurulu
tarafından onaylanmıştır.
Deneyde kullanılan kanatlılar ve
beslenme düzenleri
Bu çalışmada TZK sisteminde
toplam 800 adet 17 haftalık kahverengi tavuk (Lohmann Brown
lite) kullanılmıştır. Aynı zamanda,
yumurtlama performansını TZK
ile karşılaştırmak amacıyla bir
adet GK yumurta tavuğu çiftliği
(yumurta tavuğu sayısı 600)
ve bir adet SK yumurta tavuğu
çiftliği (yumurta tavuğu sayısı
200) tayin edilmiştir. Çalışmanın
başlangıcında yumurta tavuklarıyla birlikte yüzde on oranında
erkek tavuk (TZK’de 80, SK’de 20)
kullanılmıştır. TZK sisteminde,
Hayvanlara Eziyeti Önleme Derneğinin (RSPCA, 2008) kılavuz ilkelerine uygun olacak şekilde refah
imkânları ve çevre koşulları temin
edilmiştir. GK ve SK sistemlerine
www.gunesliasi.com.tr
Kafes dizisi folluk
olmaması sebebiyle
en ciddi refah-dışı
sistem olarak
değerlendirilmektedir.
ait imkanlar ve çevre koşulları,
Lohmann Brown Lite tavuklarının
standart yetiştirmecilik kılavuzunda yer alan talimatlara uygun
şekilde temin edilmiştir.
Yetiştirme sistemi türlerine
bakılmaksızın tüm yumurta
tavukları, ticari yumurta tavuğu
beslenme düzeniyle beslenmiştir
(%17 ham protein ve 2770 kcal/
kg ME) GK ve SK’deki kanatlılara
yem günde iki kez manüel olarak,
TZK’deki tavuklara ise günde beş
kez otomatik olarak verilmiştir.
Bazal diyetin içeriği ve kimyasal
bileşimi Tablo 2’de gösterilmiştir.
Yumurtlama performansının ve
Salmonella kontaminasyonunun ölçümü
Tavuk-gün yumurta üretimi
(HDEP) ortalama yumurta ağırlığı
gibi performans parametreleri
her gün kaydedilmiştir. Veriler
haftalık olarak hesaplanmış
ancak tabloda iki aşamalı
olarak (21.-40. haftalar ve
41.-60. haftalar) ifade edilmiştir.
Yemden yararlanma oranı (FCR)
yumurta ağırlığı ile yem tüketimi
arasındaki orana göre belirlenmiştir. Kırılan ve üzerinde büyük
çatlaklar olan yumurtalar her
gün incelenmiş ve toplu olarak
hesaplanmıştır. Farklı sistemlerdeki kirli yumurtalar günlük
olarak incelenmiş ve haftalık olarak kaydedilmiştir. Ölen kanatlılar
derhal ayrılarak, ölüm nedenlerini
belirlemek için incelemeden geçirilmişlerdir. İlk olarak yumurtanın piyasa fiyatı ve yem maliyeti
göz önüne alınarak kabaca bir
analiz yapılmıştır.
Yumurta kabuğundaki Salmonella kontaminasyonunu ölçmek
için, tavuklar 40 haftalıkken ve 60
haftalıkken iki kez her sistemden
Tablo 1. Üç yumurta tavuğu barındırma sisteminin
özellikleri ve nitelikleri
Özellikler
Tam zenginleştirilmiş
kafes (TZK)
Salma kümes
(SK)
Geleneksel
kafes (GK)
Tavuklara düşen
alan (cm2/tavuk)
1.850
2.050
650
Hareket özgürlüğü
Var
Var
Kısıtlı
Folluk
Var
Var
Yok
Yumurtlama
zemini
Yapay çim
Pirinç çeltiği
Tel örgü
Tünek
Var
Var
Yok
Kum
Var
Var
Yok
Altlık
Talaş
Pirinç çeltiği
Yok
Yavru horoz
Var
Var
Sadece tavuk
Yumurta toplama
sistemi
Otomatik
bant
Elle toplama
Otomatik
Gübre toplama
sistemi
Hareketli
bant
Elle
Elle
Kanatlı Sağlığı Köşesi
Tablo 2. Bazal diyet
içeriği ve kimyasal
bileşimleri
İçerik
Bazal
diyet
(%)
Tane mısır
58,00
Soya fasulyesi yemi
18,45
Mısır glüteni yemi
4,00
Buğday kepeği
3,00
Gluten yemi
1,97
Kolza tohumu yemi
3,00
Hayvan yağı
0,93
Lizin 78 toz
0,03
Metionin (% 100)
0,06
DCP
1,10
Kolin (% 50)
0,09
Kireçtaşı L
8,98
Tuz
0,24
Vitamin-mineral
karışımı (Yumurta
tavuğu)*
0,12
Natuphos
0,03
Toplam
100
Kimyasal analiz (%)
Kuru madde (DM)
87,06
Ham protein (CP)
17,00
Ham yağ
3,35
Ham lif
2,96
Ham kül
12,55
Ca
3,80
Total P
0,53
Kullanılabilir P
0,45
Metabolik enerji
(kcal/kg)
2.770
Lys
0,80
Met
0,37
DCP, dikalsiyum fosfat.
* Diyetin her bir kg’ı başına aşağıdaki
besin öğeleri sağlanmıştır: A Vitamini
8000 IU; D3 Vitamini 2000 IU; E Vitamini 8 IU; K3 Vitamini 2 mg; B1 1,5
mg; B2 5 mg; B6 2.2 mg; B12 0,02 mg;
pantotenik asit 12 mg; niasin 30 mg;
biyotin 0,05 mg; folik asit 0,5 mg; Cu
6 mg; Demir 55 mg; Zn 55 mg; Mn 65
mg; I 0,5 mg; Se 0,2 mg.
İNFOVET 64-65
Serbest dolaşımlı sistemden
gelen organik yumurtalarda,
salma kümes ve kafes
yumurtalarında ksantofil
bileşeninin farklı olduğu
tespit edilmiştir.
TZK ve SK, içerisinde kalan kanatlıların serbest
dolaşmasına imkân sağlayan bir barınma sistemidir.
SK, kanatlıların kümes içerisinde serbestçe dolaşmasına
izin verir ancak çok kademeli yapılar içermez.
10’ar yumurta alınmıştır. Salmonella kontaminasyonunu analiz
etmek için altlık malzemeler
eş zamanlı olarak toplanmıştır.
Yumurtadan ve altlık numunesinden Salmonella izole etmek
ve kültürlemek için selenit sistin
besiyeri ve ksiloz-lizin-desoksikolat (XLD) agar kullanılmıştır.
Yumurta kalitesinin analizi
Yumurta kalitesi özelliklerini
değerlendirmek üzere tavuklar
30 ve 50 haftalıkken iki kez yirmi
yumurta seçilmiştir. Yetiştirme sistemlerinin her birinden
yeterli sayıda yumurta alınmış;
ardından o sırada sistemdeki
ortalama ağırlığı ve büyüklüğü
gösteren yirmi yumurta üzerinde
yumurta kalitesi analizi yapılmıştır. Bütün yumurtalar ayrı ayrı
tartılmıştır. Her bir yumurtanın
genişliği ve uzunluğu (cm)
manuel kaliperler kullanılarak
ölçülmüştür ve yumurta genişliği
ile yumurta uzunluğu arasındaki
yüzdelik oran olarak bir şekil
indeksi hesaplanmıştır.
Çatlak olmayan yumurtaların
kabuk mukavemeti (kg/cm2)
HANDPI Dijital Kuvvet Ölçer (Model HANDPI-HLD-Taipei, Tayvan)
kullanılarak ölçülmüştür. Yumurtaların kabuk kalınlığını (mm)
tespit etmek için kabuk kalınlığı
ölçüm cihazı kullanılmıştır.
Yumurta akının (albümin) yüksekliği, Haugh birimi (HU) ve yumurta sarısının rengi iç kalitesine
ilişkin parametreler olarak kabul
edilmiştir. Albümin yüksekliği
(mm), kademeli mikrometre kullanılarak manuel olarak ölçülmüştür. Ve albümin yüksekliği esas
alınarak, Haugh denklemiyle HU
birimi hesaplanmıştır (Stadelman, 1995). Roche yelpazesiyle
karşılaştırılarak 20 ayrı yumurta
sarısı üzerinde yumurta sarısı
değerlendirmesi yapılmıştır (DSM,
2005-HMB, 51548, Basel, İsviçre).
İstatistiki analiz
Sadece yumurta kalitesi parametreleri için istatistiki analizler,
uygulama grubu varyasyon
kaynakları olarak alınarak, SAS’nin
PROC genel lineer model işlemi
(sürüm 9.1, 2004, SAS Institute
Inc., Cary, NC) kullanılarak tek
yönlü ANOVA ile yapılmıştır. Tüm
anlamlılık ifadelerinde 0,05’e eşit
veya daha düşük bir olasılık değeri
esas alınmıştır. Grup ortalamalarını
ayırmak için Duncan’ın çoklu aralık
testleri kullanılmıştır. Performans
parametreleri için, çoklu kümesler
olmadığından veriler istatistiki
olarak analiz edilmemiştir.
BULGULAR
Yumurta üretimi ve yumurta kütlesi
Tablo 3’te üç yetiştirme sistemindeki yumurta üretim performansının özeti gösterilmektedir. HDEP (tavuk-gün yumurta
üretimi) verileri üç sistemde
de benzer olup, performans
bakımından üretim döneminin iki
aşaması arasında kayda değer
bir fark görülmemiştir.
Ancak, HDEP değeri GK’deki
kanatlılarda her iki aşamada da
www.gunesliasi.com.tr
Tablo 3. 21 haftalıktan 60 haftalığa kadar üç farklı yetiştirme sistemindeki Lohmann
Brown Lite yumurta tavuklarında yumurtlama performansı ve yem tüketimi
Tam zenginleştirilmiş
kafes (TZK) n = 800
Salma kümes (SK)
n = 200
Geleneksel kafes (GK)
n = 600
21 ila 40
hafta
41 ila 60
hafta
21 ila 40
hafta
41 ila 60
hafta
21 ila 40
hafta
41 ila 60
hafta
HDEP (%)
85,9
87,1
87,1
85,5
88,8
87,9
Ortalama yumurta ağırlığı (g)
57,5
64,2
56,9
62,1
59,9
63,0
Günlük yem alımı
(gram/kanatlı)
122
124
125
127
110
113
FCR (yem gramı/yumurta gramı)
2,40
2,52
2,53
2,71
2,17
2,21
Yumurta kütlesi
(g/d/kanatlı)
53,9
52,7
52,8
50,5
54,4
53,2
Mortalite (%)
2,2
3,8
2,5
1,8
2,3
2,1
Parametreler
n, yetiştirme sistemindeki kanatlı sayısı; HDEP, tavuk-gün yumurta üretimi; FCR, yemden yararlanma oranı.
Tablo 4. 21-40 haftalıkken üç farklı yetiştirme sistemindeki yumurta tavuklarının
yumurtalarının kalitesi
Parametreler
Tam zenginleştirilmiş kafes (TZK)
Salma
kümes (SK)
Geleneksel
kafes (GK)
SEM
p-değeri
Dış kalite
Şekil indeksi (%)
78,4
78,25
80,35
1,35
NS
Kırılma mukavemeti (kg/cm2)
3,89a
3,12b
2,95c
0,056
0,001
Kabuk kalınlığı
0,39
0,40
0,38
0,017
NS
Kabuk rengi skoru
12,7
10,3
11,2
0,272
NS
Kirli yumurtalar (%)
2,9b
1,6c
3,8a
0,067
0,001
Çatlak ve kırık yumurtalar (%)
2,5b
1,3c
3,9a
0,039
0,001
İç kalite
Albümin yüksekliği (mm)
9,3b
8,5c
10,7a
0,068
0,001
Haugh birimi (HU)
96,4ab
92,7b
102,2a
2,172
0,039
Yumurta sarısı renk skoru
6,4a
4,5b
4,8b
0,138
0,001
SEM, ortalamanın standart hatası; NS, anlamlı değil (p>0.05).
a,b,c Aynı sırada üstlerinde farklı harfler olan ortalamalar p<0.05 değerinde anlamlı derecede farklılık göstermektedir.
diğer sistemlerdekine göre biraz
daha yüksek olmuştur. Farklı
sistemler arasındaki yumurta
kütlesi verileri hemen hemen
aynı olmuştur ve ilk 20 haftada
GK’de yumurta kütlesinin daha
üstün olduğu gözlenmiştir. Yumurta kütlesindeki değişmelere,
sistemlerden ziyade tavuğun
yaşından etkilenmiştir. 40 hafta
sonra SK’deki tavukların yumurt-
ladığı yumurtaların kütlesi TZK
ve GK’e kıyasla daha düşük olup
sadece 50,5 gramdır.
Yumurta ağırlığı ve yemden
yararlanma oranı
Yetiştirme sistemleri arasında
ortalama yumurta ağırlığı ve
FCR bakımından kayda değer
bir farklılık tespit edilmemiştir
(Tablo-3). GK’deki kanatlılarda
yumurta ağırlığı 21 ila 40 haftalık
dönemde daha yüksek olma
eğilimi göstermiştir ancak 2.
aşamada (41 ila 60 haftalık) en
yüksek yumurta ağırlığı TZK’deki
tavuklarda görülmüştür. Her iki
aşamada da SK’deki yumurta tavuklarından elde edilen
yumurtaların ağırlığının diğerlerine kıyasla daha düşük olduğu
gözlemlenmiştir. Beklendiği gibi,
tavuğun yaşı arttıkça yumurta ağırlığı da artmıştır. Üretim
döneminin birinci aşamasından
ikinci aşamasında geçildiğinde
yumurta ağırlığında büyük bir
artış olmuş; üretim olgunluğu
giderek artmıştır. GK’deki kanatlılarda daha iyi (2,17) ve SK’deki
kanatlılarda daha kötü (2,71) FCR
değeri tespit edilmiş olmakla
birlikte, FCR değerinin de sistemler arasında benzer olduğu
görülmüştür. Farklı sistemlerdeki
tavuklar arasında ortalama yem
alımı büyük ölçüde farklılık göstermiştir. Kümesteki tavukların
tükettiği yem miktarı (125 g), 1.
aşamada GK’deki (110 g) tavuklara göre daha yüksek olmuştur
(Şekil 2). 2. aşamada, aynı yem
tüketim eğilimi tüm tavuk gruplarında gözlemlenmiştir.
Yumurta kalitesi
Tablo 4 ve 5’te her iki aşamada
yumurtanın dış ve iç özellikleri
sunulmaktadır. 1. aşamada şekil
indeksi, kabuk kalınlığı ve kabuk
renk skoru gibi dış kalite özelikleri bakımından yetiştirme grupları
arasında herhangi bir anlamlı
fark gözlemlenmemiştir (p>0.05)
ancak TZK yumurtalarda kabuk
mukavemeti (3,89 kg/cm2), GK
(2,95 kg/cm2) ve SK’dekinden
(3,12 kg/cm2) anlamlı ölçüde
(p<0.05) yüksek bulunmuştur.
2. aşamada, kabuk kalınlığının
TZK (0,42 mm) ve SK (0,41 mm)
yumurtalarda, GK yumurtalara
(0,37 mm) göre anlamlı düzeyde
(p<0,05) yüksek olduğu tespit
edilmiştir. Yetiştirme sistemi
aynı zamanda her iki aşamadaki
çatlak ve kırık yumurtaların genel
oranını anlamlı ölçüde (p<0,05)
etkilemiştir. 2. aşamada TZK’deki
çatlak yumurta insidansının (%
4,5) SK’deki (% 1,7) ve GK’deki (%
3,2) tavukların yumurtalarına
kıyasla daha yüksek olduğu kaydedilmiştir. TZK ve SK sistemlerinde yumurtlama günü sayısını
arttıkça çatlak ve kırık yumurtaların sayısı artmıştır (Tablo 5).
Buna karşın, 1. aşamada GK’deki
çatlak yumurta oranı (% 3,9)
daha yüksek olurken, bu trend
2. aşamada düşme eğilimi
Kanatlı Sağlığı Köşesi
Tablo 5. 41-60 haftalıkken üç farklı yetiştirme sistemindeki yumurta tavuklarının yumurtalarının kalitesi
Parametreler
Tam zenginleştirilmiş kafes (TZK)
Salma
kümes (SK)
Geleneksel
kafes (GK)
SEM
p-değeri
Dış kalite
Şekil indeksi (%)
78,16
77,39
76,88
0,383
NS
Kırılma mukavemeti (kg/cm )
3,46
3,28
3,02
0,492
NS
Kabuk kalınlığı
0,42a
0,41a
0,37b
0,017
0,017
Kabuk rengi skoru
9,7
8,6
10,3
0,437
NS
a
2
Kirli yumurtalar (%)
3,3
b
c
2,2
3,7
0,049
0,001
Çatlak ve kırık yumurtalar (%)
4,5b
1,7c
3,2a
0,067
0,001
İç kalite
Albümin yüksekliği (mm)
7,4b
6,9c
9,2a
0,038
0,001
Haugh birimi (HU)
86,5b
81,1b
94,8a
1,858
0,003
Yumurta sarısı renk skoru
8,8
8,0
8,2
0,367
NS
SEM, ortalamanın standart hatası; NS, anlamlı değil (p>0.05).
a,b,c Aynı sırada üstlerinde farklı harfler olan ortalamalar p<0.05 değerinde anlamlı derecede farklılık göstermektedir.
Tablo 6. Farklı yetiştirme sistemleri arasında maliyet
karşılaştırması
Parametreler
Tam zenginleştirilmiş kafes
(TZK)
Salma kümes (SK)
Geleneksel
kafes (GK)
Yem maliyeti
($/10 yumurta)*
0,78 (113)
0,87 (126)
0,69 (100)
Satış fiyatı
($/10 yumurta)*
3,0 (167)
2,5 (139)
1,8 (100)
* Yem ve yumurta fiyatları yerel piyasa fiyatlarına göre ayarlanmıştır.
() GK değerinin 100 olarak alındığı bağıntı indeksini gösterir.
göstermiştir. (% 3,2). İki aşamada
GK sisteminde diğer sistemlere
kıyasla daha fazla kirli yumurta
görülürken (% 3,8 ve % 3,7), bu
oran TZK sisteminde (% 2,9 ve %
3,3) orta düzeydedir.
Yumurtaların iç kalitesi iki aşamada da yetiştirme sisteminden
anlamlı ölçüde etkilenmiştir.
1. aşamada, GK sisteminde tutulan tavukların yumurtalarında albümin yüksekliği (10,7 mm) ve HU
değeri (102,2) TZK’deki (9,3 mm
ve 96,4) ve SK’deki (8,5 mm ve
92,7) yumurtalara kıyasla anlamlı
düzeyde (p<0,05) daha yüksek
bulunmuştur. 2. aşamada da
albümin yüksekliğinin ve HU değerinin yine benzer bir trend sergilediği görülmüştür. 2. aşamada
farklı sistemlerdeki yumurtalar
İNFOVET 66-67
arasında yumurta sarısı rengi
hemen hemen aynı bulunurken,
1. aşamada ise yumurta sarısının
renginin TZK’deki yumurtalarda
(6,4) SK’deki (4,5) ve GK’deki (4,8)
tavukların yumurtalarına kıyasla
anlamlı ölçüde daha iyi olduğu
gözlemlenmiştir (Tablo 4).
Mortalite
Ölen kanatlılar üzerinde yapılan
post mortem gözlemlere göre,
en muhtemel ölüm nedeninin tüy
gagalama olduğu tespit edilmiştir. Yetiştirme sistemleri arasında
karşılaştırma yapıldığında, mortalite oranında çok az değişiklik
görülmüştür. 2. aşamada TZK’de
mortalite (% 3,8) GK’e (% 2,1) ve
SK’e (% 1,8) kıyasla sayısal olarak
daha yüksek olmakla birlikte,
herhangi bir hastalık semptomu
veya parazit tespit edilmemiştir.
1. aşamadan 2. aşamaya geçildiğinde TZK’de mortalite oranı artarken, GK’de ve SK’de azalmıştır.
Salmonella kontaminasyonu
Yetiştirme sistemine bakılmaksızın, yumurtaların ve altlıkların
mikrobiyolojik analizinde Salmonella kontaminasyonu tespit
edilmemiştir. Bu durum, yetiştirme ortamında ve çiftliklerin
çevresinde geçmişte Salmonella
kontaminasyonu görülmediğini
göstermektedir. Dolayısıyla, bu
çalışmada yetiştirme sistemindeki farklılığa bağlı Salmonella
kontaminasyonunun özellikleri
karşılaştırılamamıştır.
Ekonomik değerlendirme
Tablo 6’da sistemler arasındaki kaba düzey maliyet
karşılaştırmasının sonuçları
sunulmaktadır. TZK yumurtaların
fiyatlarının diğerlerinden daha
yüksek olduğu görülmüştür. Sistemler arasındaki yumurta satış
fiyatı karşılaştırmasını değerlendirmek için bağıntı indeksinden yararlanılmıştır. Yumurta
satış fiyatına ilişkin olarak GK’in
bağıntı indeksi değeri 100 kabul
edildiğinde, bu değer TZK ve SK
için sırasıyla 167 ve 139 olarak
tespit edilmiştir. Ancak, kafesli
ve kafes dışı sistemler arasında
karşılaştırma yapıldığında, 10
yumurta başına düşen yem
maliyetindeki değişimin küçük
olduğu tespit edilmiştir.
TARTIŞMA
Tavukların TZK sisteminde yetiştirilmesi, tavuk refahı için yeni
bir imkan olarak düşünülmektedir. Bu çalışma, TZK sistemi
altındaki tavukların yumurtlama
performansının gözlemlenerek,
geleneksel sistemdeki yumurtlama performansıyla karşılaştırmak üzere tasarlanmıştır. Bu
çalışma günümüzde yumurta
tavuklarının yumurta üretim
performansının, yetiştirme
sistemlerinden önemli ölçüde
etkilenmediğini göstermiştir
(Şekil 1). Bazı çalışmalarda (Abrahamsson ve ark., 1996; Tauson
ve ark., 1999) yumurta tavuklarının yumurta üretiminin GK’de,
tam zenginleştirilmiş kafesler,
kümes bölmesi veya serbest
dolaşım gibi alternatif sistemlerde barındırılan tavuklara göre
daha yüksek olduğu bildirilmiştir.
2. aşamada (41. - 60. hafta)
SK’de yumurta kütlesinin nispeten daha düşük olduğu tespit
edilmiştir. Bu dönemde, SK’deki
yumurta tavuklarının yumurta
üretimi de zayıf olmuştur.
Dukic-Stojcic ve ark. (2009),
bu çalışmada elde etmiş olduğumuz sonuçlara benzer şekilde,
GK’deki yumurta kütlesinin
SK’deki yumurtalara kıyasla
anlamlı ölçüde büyük olduğunu
tespit etmişlerdir. GK grubunda
gerek HDEP değerinin gerekse
yumurta ağırlığının en yüksek
olması nedeniyle, bu grupta
yumurta kütlesinin daha iyi
olduğu görülmüştür. Geleneksel
kafeslerden alınan yumurtaların
kümes bölmelerinden alınan yumurtalara göre daha büyük olduğunu gözlemlemiş olan Yakabu
ve ark. (2007) da bu görüşü desteklemektedir. Buna karşın, Vits
ve ark. (2005) ise elde ettikleri
bulgularda kümes yumurtalarının ağırlığının GK’dekinden daha
www.gunesliasi.com.tr
Yumurta tavukları için uygulanan çeşitli barındırma
sistemleri, yumurta ağırlığı, yem verimliliği, günlük yem
tüketimi ve mortalite gibi performans ve üretim özellikleri
üzerinde kayda değer etkiler oluşturmaktadır.
fazla olduğunu bildirmişlerdir.
İki aşama da, kafes dışı
kanatlılar kafesteki kanatlılara
göre daha kötü bir FCR değeri
sergilemiştir. Bu zayıf FCR’nin
aynı kanatlının almış olduğu en düşük yem miktarıyla
ilişkili olduğuna inanılmaktadır.
Hareket aktiviteleri nedeniyle,
kafes dışı (SK ve TZK) yumurta
tavuklarının yem tüketim miktarı
kafesteki yumurta tavuklarına
göre daha yüksek olmuştur
(Şekil 2). Veriler, 2. aşamada,
kanatlı başına düşen günlük
yem tüketiminin kafes dışındaki
kanatlılarda 124 g ve 127 g, kafesteki kanatlılarda ise sadece
113 g olduğunu göstermiştir. Bu
bulgu, kafes dışı sistemdeki kanatlıların daha düşük olan ısıyı
telafi etmek üzere ısı üretmek
için gereken enerjiyi sağlamak
için GK’dekiler kıyasla daha fazla
yem yeme eğiliminde olduğunu
bildiren Preisinger’in (2000)
bulgularıyla paraleldir. Daha
önceki bir çalışmada (Emmans
ve Charles, 1977) elde edilen sonuçlar, GK’de stoklama yoğunluklarının daha yüksek olması
nedeniyle sıcaklığın optimal
aralıkta tutulmasının daha kolay
olduğuna, bu durumun da daha
düşük yem tüketimiyle sonuçlandığına işaret etmiştir. Ancak,
Tactacan ve ark. (2009) GK ile
zenginleştirilmiş kafesler arasında yem tüketiminde herhangi
bir değişiklik bulamamışlardır.
TZK’deki tavukların mortalite
oranı, GK ve SK’dekilere göre
biraz daha yüksek bulunmuştur.
Bu bulgu, TZK, SK veya serbest
dolaşım gibi alternatif barınma
sistemlerinde mortalitenin düşük
olabileceğini tespit etmiş olan
Abrahamsson veTauson (1995)
ile uyuşmamaktadır. Ancak,
mortalite çeşitli faktörlerden
etkilenmektedir ve barınma
sistemlerine göre gerçek nedenlerini sınıflandırmak güçtür.
Tauson ve ark. (1999) tarafından gerçekleştirilen bir başka
çalışmada ise, kümeslerdeki
Lohmann Brown tavuklarda genel mortalite oranının kafeslerdekine göre daha yüksek olduğu,
bu durumun büyük ölçüde tüy
gagalamayla ilgili olduğu ve
barındırma sistemleri arasında
bu konuda bir farklılık olmadığı
tespit edilmiştir. TZK sisteminde
ölü kanatlı vakalarının çoğunda
tüy gagalama gözlemlenmiştir.
TZK ve SK’de tavuklara daha
fazla alan tanınması kanatlıların
kanat çırpma imkanını artırmaktadır. Bu çalışmada TZK’de barındırılan kanatlıların sayısının daha
yüksek olması, tüy gagalama
ve kanibalizm olasılığını artırmış
olabilir. Daha önce Fossum ve
ark. (2009) da kafes dışı barındırma sistemlerinde kanibalizm
insidansının GK’e kıyasla daha
yüksek olduğunu bildirmişlerdir.
Bu karşılık, gagalarına dokunulmamış olan civcivler, refah
düşüncesiyle TZK’de barındırılmış ancak mortalite, günümüzde
yumurta tavukları için normal
aralık dahilinde kalmıştır. Birçok
çalışma da (Weitzenbürger ve
ark., 2005; Guesdon ve ark.,
2006) kanibalizmin kafesteki
yumurta tavukları için de bir
sorun olduğu bildirilmiştir. Bu
çalışmada, gagaları kesilmiş olan
kanatlılar kullanıldığından nispeten daha düşük bir mortalite
oranı gözlemlenmiştir. Guesdon
ve ark. (2006) geleneksel ve
zenginleştirilmiş kafeslerdeki
gagaları kesilmiş ve kesilmemiş
kanatlıları karşılaştırmış ve mortalite oranının gagaları kesilmiş
olan tavuklarda (<% 5), gagaları
kesilmemiş olan tavuklara göre
(>% 40) daha düşük olduğunu
Kanatlı Sağlığı Köşesi
Şekil 1. Çeşitli yetiştirme sistemleri altındaki yumurta tavuklarının HDEP karşılaştırması (%).
HDEP, tavuk-gün yumurta üretimi; TZK, tam zenginleştirilmiş kafes; SK, salma kümes; GK,
geleneksel kafes.
100
HDEP (%)
90
80
70
60
50
21
23 25 27
29 31
33 35 37 39 41
43 45 47 49
51 53 55 57
59
Yaş (hafta)
TZK (21-60)
SK (21-60)
GK (21-60)
Yem alımı (g/kanatlı/gün)
Şekil 2. Çeşitli yetiştirme sistemleri altındaki yumurta tavuklarının yem alımlarının (g/kanatlı/
gün) karşılaştırılması. TZK, tam zenginleştirilmiş kafes; SK, salma kümes; GK, geleneksel kafes.
140
135
130
125
120
115
110
105
100
21
23 25 27 29 31
33 35 37 39 41
43 45 47 49 51 53 55 57 59
Yaş (hafta)
TZK (21-60)
tespit etmişlerdir.
Kirli, büyük çatlaklı ve kırık
yumurtaların genel oranı da
sistemlerden etkilenmiştir. Bu
çalışmada, TZK’de folluk dışında
yumurtlanan yumurta sayısının yüksek olmasının çatlayan
yumurtaların sayısını etkilemiş
olabileceği gösterilmiş olup,
Wall (2011) tarafından yapılan bir
çalışmada döşenmiş kafesler için
de benzer bir sonuç bildirilmiştir.
Folluk dışına bırakılan yumurtaların hasar görme riski, TZK ve FH
yemlik sistemlerindeki tavukların
hareket aktiviteleri nedeniyle
yüksektir. Bu çalışmada, SK’de
yumurta kalitesi konusunda daha
iyi bir sonuç alınmıştır çünkü
İNFOVET 68-69
SK (21-60)
diğer gruplara kıyasla daha az
sayıda yumurta folluk dışında
bulunmuştur ve yumurtalar kanatlıların hareketinden zarar görmemiştir. TZK’de kirli yumurtaların
miktarı orta seviyededir; GK’de ise
bu miktar SK’deki yumurtalardan
iki kat daha fazladır. GK’de kirli
yumurta sayısının daha yüksek
olması, yumurtaların ve dışkıların
kafesin aynı yerine bırakılması
sonucu yumurtalara dışkı bulaşmasıyla ilişkilendirilebilir. Mallet
ve ark. (2006) folluğa bırakılan
yumurtalarda kirli yumurta oranının, altlığa bırakılan veya kafes
alanındaki yumurtalara göre daha
düşük olduğunu göstermişlerdir.
Tactacan ve ark. (2009) yine
GK (21-60)
benzer şekilde, kafes dışı sistemde
folluk dışına bırakılan yumurtalarda
kirli yumurta oranının folluktaki
yumurtalara göre daha yüksek
olduğunu tespit etmişlerdir.
Bu çalışmada barınma sisteminin, yumurtaların kabuk rengini ve
şekil indeksini etkilemediği tespit
edilmiş olup, bu bulgu DukicStojcic ve ark. (2009) bulgularıyla
benzer niteliktedir. Kabuk kalınlığı
GK’de en düşük olurken, TZK ve
SK yumurtalar ise en yüksek
değerleri sergilemişlerdir. Diğer
birçok çalışmada (Pavlovski ve
ark., 2001; Hidalgo ve ark., 2008)
SK yumurtaların kabuklarının
daha kalın olduğu gözlemlenirken, en düşük kabuk kalınlığı ise
GK yumurtlar için kaydedilmiştir.
Öte yandan, Tumova ve Ebeid’in
(2003) çalışmasında kabul kalınlığının GK’de SK’den daha fazla
olduğu fark edilmiştir. Taylor ve
Hurnik (1996) ise kabuk kalınlığı
bakımında GK ve SK sistemler
arasında herhangi bir farklılık
tespit etmemiştir. Kanatlıların
serbest hareket etmesine imkan
tanınan TZK ve SK sistemlerindeki
yumurtalarda ortalama yumurta büyüklüğünün daha düşük,
kabuk mukavemetinin ise daha
iyi olduğu gözlemlenmiştir. Bu
sonuç, yumurta büyüklüğü ile
kabuk mukavemeti arasında
doğrudan bir kolerasyona işaret
eden Casiraghi ve ark. (2005)’nın
çalışmasıyla açıklanabilir. Bu
çalışmada GK yumurtalarda ölçülen kabuk kalınlığının daha ince
olması ile kabuk mukavemetiyle
arasında doğrudan bir kolerasyon
olduğu görülmüştür. GK yumurtalarda kabuk mukavemetinin
zayıf olması kabukların daha ince
olmasının sonucudur.
GK yumurtaların ortalama HU
değeri ve albümin yüksekliği iki
aşamada da TZK ve SK’dekinden
anlamlı ölçüde daha iyi bulunmuştur. Singh ve ark. (2009),
mevcut çalışmadaki duruma
benzer şekilde, SK’deki yumurtalarda albümin yüksekliğinin GK
sistemindekinden daha düşük
olduğunu bulmuşlardır. Salma
kümes sistemindeki bölmelerde,
yumurtaların albümin yüksekliğinin daha düşük olmasının nedeni, altlıktan albümin kalitesini
olumsuz etkileyen amonyağa
maruz kalmaları olabilir (Roberts,
2004). TZK sisteminde, tavuklar
için çok kademeli bir yapıyla
serbest hareket imkanı tanınmış
ve sadece zeminde altlık kullanılmış olması, amonyağa maruz
kalımın minimum düzeyde
kalmasıyla sonuçlanmış olabilir.
TZK yumurtalarda SK’e kıyasla
daha iyi HU değeri elde edilmiştir. Pavlovski ve ark. (1989) da
GK’deki yumurtalarda SK’deki
yumurtalara kıyasla daha büyük
albümin yüksekliği ve HU değeri
tespit edilmiştir. 1. aşamada
TZK’deki yumurtaların yumurta
www.gunesliasi.com.tr
sarısı rengi skoru diğerlerinden
daha büyük olmuştur. Ancak
2. aşamada, bütün sistemler
arasında hemen hemen benzer
bir skor tespit edilmiştir. Ancak,
yumurta sarısı rengine katkıda
bulunan ana etken beslenme
olup (Lesson ve Summers, 1991),
bu araştırmada bütün tavuklar
aynı besin düzeniyle beslenmiştir. Bu durum, 1. aşamada daha
fazla yumurta üretiminin ve
tavuklar arasındaki yumurtlama
oranındaki değişimin seyreltici
etkisi olabilir. Pistekova ve ark.
(2006) SK’de yumurta sarısı puanının GK’dekinden daha büyük
olduğunu tespit etmiş ancak bu
farkın potansiyel nedenini belirtmemişlerdir. Singh ve ark. (2009)
kümes bölmesinde kalan türler
arasında farklı yaşlarda yumurta
sarısı rengindeki değişiklikleri
gözlemlemişlerdir.
Yem maliyetinin yanı sıra
işçilik, tavuklar ve barınma
tesisi gibi maliyetlerin kafes dışı
sistemde daha yüksek olduğu
bilinmektedir. Bununla birlikte,
bu çalışmada, yumurtanın cari
piyasa fiyatı ve yerel piyasadaki
yem maliyeti göz önünde alınmıştır. Çeşitli barınma sistemleri
arasında birim yumurta başına
yem maliyetinde anlamlı bir fark
olmadığı görülmüştür (Tablo 6).
Fakat yumurta fiyatı kafes ve
kafes dışı kaynaklar arasında anlamlı ölçüde farklılık göstermiştir.
SONUÇLAR
Bu çalışmanın sonuçlarına
dayanarak, yumurta üretim
oranının yetiştirme sistemlerinden ciddi derecede etkilenmediği
söylenebilir. Ancak, TZK ve SK’deki
tavukların daha fazla hareket
aktivitesi sergilemesi nedeniyle
beklendiği gibi hem TZK’deki hem
de SK’deki tavukların günlük yem
alımı, GK’deki tavuklardan daha
yüksek olmuştur. Bazı yumurta
kalitesi parametrelerinde yetiştirme sistemleri arasında farklılıklar
olmakla birlikte, bu farklılıklar bağdaşık değildir ve mantıksal olarak
açıklanamamaktadır. Ekonomik
açıdan bakıldığında, kafes dışı
yumurtaların üretim maliyetinin
Tam zenginleştirilmiş
kafes yumurtalarının
fiyatlarının diğerlerinden
daha yüksek olduğu
görülmüştür.
Bazı çalışmalar, yumurta tavuklarının yumurta üretiminin
GK’de, tam zenginleştirilmiş kafesler, kümes bölmesi veya
serbest dolaşım gibi alternatif sistemlerde barındırılan
tavuklara göre daha yüksek olduğu bildirilmiştir.
yüksek olması yem alımının daha
yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Refaha dayalı sistemlerden elde edilen yumurtaların
yüksek fiyatı göz önüne alındığında, ticari ölçekli çiftliklerde TZK
refaha dayalı yetiştirme sistemi
olarak tatmin edici bir şekilde
kullanılabilir. Refaha dayalı TZK
sisteminde yem alımının optimize
edilmesine ilişkin daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.
ÖZET
Bu çalışmanın amacı, geleneksel kafes (GK), salma kümes
(SK) ve tam zenginleştirilmiş
kafes (TZK) olmak üzere üç
farklı yumurta tavuğu yetiştirme
sisteminin verimlilik performansının karşılaştırılmasıdır. TZK ve
SK içerisinde kalan kanatlıların
serbest dolaşmasına imkân
sağlayan, refah odaklı bir barınma
sistemidir. SK, kanatlıların kümes
içerisinde serbestçe dolaşmasına izin verir ancak çok kademeli
yapılar içermez. TZK ve SK’de hem
dişiler hem de horozlar birlikte
barındırılmış; GK’de ise sadece
dişiler barındırılmıştır. Bu çalışma
boyunca, on yedi haftalık Lohmann Brown Lite (n = 800) TZK’de
barındırılmıştır. Yumurta üretim
performasını TZK ile karşılaştırmak amacıyla, yine aynı yaştaki
yumurta tavukları eş zamanlı
olarak GK veya SK’e atanmıştır.
Deneyin süresi 40 haftadır (21’nci
haftadan 60’ıncı haftaya kadar).
Üç yetiştirme sistemi arasında
yumurta üretimi, tavuk-gün yumurta üretimi (HDEP) ve ortalama
yumurta ağırlığı bakımından
kayda değer bir farklılık görülmemiştir. İlk 20 haftada (1. aşama)
TZK, GK ve SK’in ortalama HDEP
(%) değerleri sırasıyla 85,9; 88,8
ve 87,1 olurken; ortalama yumurta
ağırlıkları ise (g) yine sırasıyla
57,5; 59,9 ve 56,9 olarak kaydedilmiştir. Bu değerler geri kalan 20
haftalık dönemde ise (2. aşama)
sırasıyla 87,1; 87,9; 85,5 ve 64,2;
63,0; 62,1 olarak tespit edilmiştir.
TZK, GK ve SK’deki günlük yem
alımı (122 g, 110 g, 125 g); yemden
yararlanma oranı (2,4; 2,1; 2.5)
ve günlük yumurta kütlesi (53,9
g, 54,4 g, 52,8 g) verileri ilgili
yetiştirme sistemlerinden anlamlı
ölçüde etkilenmemiştir. 2. aşama
boyunca yumurta tavuklarının
günlük yem alımı TZK’de (124 g)
ve SK’de (127 g) GK’dekinden (113
g) daha yüksek olma eğilimi göstermiştir. Genel olarak, yumurtanın dış kalitesi (kirlilik ve çatlamış
yumurtalar) her iki aşamada da
TZK ve GK’e kıyasla SK’de daha
üstün olurken, GK’de ise ortalama
sonuçlar alınmıştır. Bu çalışma,
TZK ve SK’de tek başına HDEP’in
GK’dekinden anlamlı ölçüde farklı
olmadığını göstermiştir. Çalışmada ayrıca, TZK’in tesis değer
kaybı maliyetinin ve GK’e kıyasla
TZK’deki artan yem alımı maliyetinin, TZK’deki yumurta üretiminin
maliyet etkinliğinin değerlendirilmesinde kritik bir unsur olduğu
işaret edilmektedir.
* Sorumlu Yazar: Sang JIp Ohh.
Telefon: +82-33-250-8631,
Faks: +82-33-255-5482,
E-posta: [email protected]
1 Hayvan Bilimleri Milli Enstitüsü,
Suwon, Kore. Geliş Tarihi: 5 Temmuz
2013; Kabul Tarih: 16 Eylül 2013;
Değişiklik Tarihi: 21 Kasım 2013
BÜYÜKBAŞ
Neonatal
dönem ve
kolostrum
Doğum sonrası ilk 1.5 aylık dönem neonatal
dönem olarak adlandırılır. Bu dönemde
enfeksiyonların oluşumu için bazı dispozisyon
faktörlerinin varlığı gereklidir.
Buzağı doğduktan
sonraki ilk altı saat
kritik bir dönemdir.
N
eonatal dönemdeki
dizpozisyon faktörleri,
anneye ait dispozisyon
faktörleri ve buzağıya
ait dispozisyon faktörleri olarak
iki aşamada değerlendirilir.
Anneye ait dispozisyon faktörleri;
Bakım, besleme, ineğin aşı
durumu, ırk, çevresel faktörler
Buzağıya ait dispozisyon faktörleri;
> Buzağının zamanında yeterli
miktarda kolostrum alamaması
> Buzağının emmesini
engelleyici durumlar (mastitis,
meme ödemi, annenin buzağı ile
ilgilenememesi).
> Fazla süt verilmesi ve sütün
soğuk oluşu (Abomazum ve ince
bağırsak ortamın pH’sını değiştirerek aşırı miktarda bakteri
İNFOVET 70-71
gelen yaşamı tehdit eden uygulamalardır. Bu dönem enfeksiyonlar
açısından da oldukça önem arz
etmektedir. Yeni doğan hayvan
kolostrumun içerdiği immunglobulinleri (IgG) almak zorundadır.
Kan serumunda yeterli düzeyde
IgG konsantrasyonu sağlanması
kolostrumun kalitesine ve buzağının bağırsaklarındaki IgG’lerin absorbsiyonuna bağlıdır. Ruminantlarda plasenta sndesmochorial
olduğundan iki plasenta arasında
IgG’lerin geçişi mümkün değildir.
Bu nedenle buzağı antikorları
kolostrumla almalıdır.
İmmunglobulinler (IgG): Özellikle IgG kan serumunda bulunur
ve primer görevi dolaşımdaki
bakteriyel toksinlerin nötralizasyonudur. İkinci görevi ise belirli
bir antijen ile ilk temasa geçtiğinde duyarlı organizmada bu antijene karşı antikor oluşturmaktır.
Serum IgM: Virus nötralize
edici ve aglutinasyondan sorumlu immunglobulindir. IgG gibi
etkimektedir.
IgA: Epitel hücreleri yüzeyine
bakteri ve virusların tutunmasına
ve yerleşmesine engel olur.
IgE: Metazoa enfeksiyonları
üzerinde etkili olmasının yanı
sıra allerjik reaksiyonlardan
da sorumludur.
KOLOSTRUMUN ÖNEMİ
VE UYGULANMASI
üremesine neden olur).
> Kolostral antikorların spesifik oluşu (Kolostrumun kalite ve
kantite açısından ahır mikroflorasına ve faunasına uygun
olması gerekir).
> Hijyenik koşulların kötü olması
> Suni emzirme hataları (Yeterince süt vermeme veya fazla
verme, erken sütten kesme,
ikame mamaya geçiş ve bu mamaların kötü kaliteli olması).
BUZAĞILARDA
BAĞIŞIKLIK YANITI
Doğumdan sonraki ilk 24 saat
perinatal faz olarak isimlendirilir.
Bu dönemde buzağı kaybı çok
yüksektir. Güç doğum, ekstraksiyonforse, sezaryen, asfeksi
sendromu bu dönemde meydana
Kolostrum, doğumun ilk
gününde salgılanan süt olup,
normal sütten çok farklı özelliklere sahiptir. Doğumdan ortalama
dört hafta önce östrojen ve
progesteron hormonlarının etkisi
ile kan plazmasındaki IgG1, IgA ve
IgM meme bezi doku membranındaki reseptörlere bağlanır. Meme
bezi hücrelerinde depo edilir.
Bu immunglobulinler ekzositoz yoluyla meme sekresyonuna katılır. Doğumdan bir hafta
önce kuru meme dokusunda ön
sekresyon başlar. Kolostrumun
bileşiminde yüksek düzeyde
yağ, kazein, mineral madde,
vitamin ve immunglobulinler bulunmaktadır. Bu nedenle buzağı
için vazgeçilmez ilk gıdadır.
Buzağı doğduktan sonraki ilk
6 saat kritik bir dönemdir. Çünkü
bu dönemde bağırsaklardan
maksimum kolostrum emilimi
gerçekleşmektedir. 12. saatten
sonra bu emilim % 50 oranında
azalır. Yeni doğan buzağıya, ilk
12 saatte canlı ağırlığının % 10‘u
kadar kolostrum verilmelidir.
Bunun % 5’i ilk 3 saat içerisinde, geri kalan % 5’i 12 saat
içerisinde verilir. Eğer buzağı
ilk 3 saat içerisinde kolostrumu
alamıyorsa mutlak suretle bir
sonda yardımıyla alması gereken
miktar içirilmelidir. Kolostrumu
anneyi emerek almasıyla sonda
yardımı veya biberonla almış
olması kolostrumun besleyici
ve koruyucu etkisi açısından
hiçbir kayıp oluşturmayacaktır.
Doğumdan sonraki her sağımla
beraber kolostrumun içerdiği immunglobulin miktarı hızla azalır.
İlk sağımda kolostrumun içerdiği
immunglobulin konsantrasyonu
% 50-60 iken ikinci sağımda bu
oran % 30’a inmektedir.
Kolostrum maksimum 24 saat
buzdolabında saklanabilir. Daha
sonra kullanılırken vücut ısı sıcaklığına gelinceye kadar bir kap içerisinde ılıtılarak yeniden buzağıya
verilebilir. Çok daha uzun süre
bekletildiğinde bakteriyel üreme
ve kontaminasyona maruz kalabilir. Buzağının ihtiyacından fazla
kalan kolostrum daha sonra kullanılmak üzere -20 oC’de saklanarak
bir yıl süre ile korunabilir. Bu yöntemde 600 ml miktarında kolostrum paketlenerek hemen derin
dondurucuda şoklanarak saklanır.
Kolostrumun 56 oC’nin üzerinde ısılarda tutulması halinde
proteinlerin yapısı bozulmaktadır.
Zamanında ve yeterli kolostrum
almayan buzağıların hastalıklara
yakalanma riski artar. Buzağının
kolostrumla yeterli immunglobulin alıp almadığı pasif immunite
testleri ile saptanabilir. Bu amaçla
çinko sülfat ve sodyum sülfat
turbidite testleri uygulanabilir.
Ayrıca immunite durumu, serum
immunglobulin, serum total
protein konsantrasyonları veya
serum gamma globulin transferaz (GGT) konsantrasyonuna
bakılarak değerlendirilebilir.
ADVERTORIAL
Erpiliç’ten Hemicell
deneyimleri
Teknolojiye ve insana yatırım yaparak kalite anlayışından
vazgeçmeyen Erpiliç’in 2013 yılından bugüne kullanma fırsatı
bulduğu Hemicell ile ilgili sorularımızı Erpiliç Yem Fabrikaları
Koordinatörü, Ziraat Yüksek Mühendisi Zeki Çelik‘e yönelttik.
Zeki Çelik
Erpiliç Yem Fabrikaları Koordinatörü
ß-mannanaz içeren Hemicell, bitkisel yem
hammaddelerinde bulunan ß-mannan’ları
yıkımlayarak, bu antibesinsel maddelerin
kanatlıda meydana getirdiği kayıpların önüne
geçebiliyor. Gerek kontrollü kafes çalışmaları ve gerekse geniş saha çalışmalarından
elde edilen verilere göre, bağışıklık sistemini
desteklemesi, yemden yararlanma oranlarını
arttırıp, mortalite oranlarını düşürmesi gibi
yararları sayesinde, entegre tesislere ve
diğer işletmelere ekonomik olarak katkı sağlıyor. Biz de Hemicell’i 2013 yılından bu yana
kullanma fırsatı bulmuş Erpiliç işletmesine
deneyimlerini sorduk.
İNFOVET 72-73
Erpiliç İşletmesi hakkında sizden bilgi
alabilir miyiz?
Kuruluşumuzun geçmişi, 30 yılı aşkın bir
süreye dayanmaktadır. İlk olarak 500 tavukla başlanmış; 1985’de Ercivciv kurulmuş ve
şirketleşmiştir. 1994’de yem fabrikasıyla birlikte
ErYem ikinci şirket olarak kurulmuş; 19851997 yılları arasında da Türkiye’de canlı tavuk
satan tek entegre tesis olarak üretimini devam
ettirmiştir. 1997 yılında Göynük’teki kesimhane
açılışıyla Ercivciv kapatılmış ve akabinde Erpiliç
açılmıştır. Günde 20.000 adetle ilk kesime
başlandı. 2001 yılında Eryem ve Erpiliç olarak
devam edildi. 2011’de Eryem, Erpiliç’e dahil
edildi. Şu anda yıllık 120 milyon adet civciv
girişi yapılıyor. Göynük’te ve Bolu’da iki adet
kesimhanemiz var. Yem üretimi yıllık 480.000
tonu buluyor; bunun 430.000 tonu broyler
yemi, 50.000 tonu damızlık yemi. Bir adet
Göynük’te, 2 adet Bolu merkezde olmak üzere
toplamda 3 adet yem fabrikası bulunuyor. 3
adet kuluçka tesisi, 1500’e yakın sözleşmeli
üreticisi var. 2500 çalışanı, 200’e yakın yem ve
canlı tavuk nakliyecisi taşeron olarak çalışmaktadır. Et pazarlamasında bayi usulü çalışılıyor
ve Türkiye genelinde 72 adet bayisi var. Pazarın
%70’e yakınını İstanbul oluşturmaktadır. %40’ı
bütün piliç; %55’i parçalanmış ve yarı işlenmiş,
%5’i ileri işlenmiş olarak satılmaktadır.
Kanatlı beslenmesinde kullanılan
en önemli enzimler nelerdir? Etki
mekanizmaları nasıldır? Kanatlı
performansı üzerine etkileri nelerdir?
Enzimler sağladıkları faydalar göz önünde bulundurularak ve maliyet düşürücü
yararlanma oranı (FCR) avantajı elde ettik.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi kontrol
grubuyla birlikte 9 milyona yakın broyler üzerinde değerlendirilen Hemicell, yıllık yaklaşık
7200 ton yem kazancı ve 3.2-3.5 milyon USD
gibi bir yem tasarrufu sağladı.
etkenler dikkate alınarak tercih edilirler.
Bu anlamda Türkiye’de ve dünyada fitaz
enzimleri vazgeçilmez hale geldi. Fitaz
enzimi bazı besin maddelerinin yararlanımı
arttırarak yem maliyetini düşürücü etkisiyle tercih edilmektedir.
Bunun yanında NSP enzimleri de
Türkiye’de vazgeçilmez durumdadır.
NSP’lerden özellikle ksilinaz önem teşkil eder.
Bir yılı aşkın süredir tanınmaya başlanan,
ß-mannanaz da önem kazanmaya başladı.
Enerji tasarrufu dışında, hammaddeden
kaynaklı immun baskıyı ortadan kaldırdığı
için performans noktasında sadece yem
dönüşümü değil, yaşayabilirlik üzerine olan
etkisi nedeniyle de çok tercih edilmektedir.
Hemicell ile ilgili tecrübelerinizi bizimle
paylaşır mısınız? İşletmenize en büyük
yararı ne oldu?
Hemicell’i ilk olarak 2013 yılında, 30.000
kapasiteli deneme kümesimizde kullandık.
Bunu takiben, 2014 yılında Bolu Bölgesi’nde
1.557.000 hayvanda; Göynük Bölgesi’nde
2.589.000 adet hayvanda denemeye aldık.
Yapılan bütün uygulamalar sonucunda
yemden yararlanma oranında (FCR) 2-3 puan
civarında bir iyileşme görüldü. Canlı ağırlıkta
önemli bir değişim görülmese de, ölüm oranlarında %0.32’ye varan bir iyileşme kaydedildi. Elde edilen bulgularda, yurtdışında yapılmış çalışmalara yakın değerler elde edildi. Bu
denememizde 4.146.000 hayvanda, yaklaşık
250 ton yem kazancı oldu. Yıllık tüm sahada
kullanım olarak baktığımızda 7200 ton yem
kazancı elde ettiğimiz anlamına geliyor ve
bu rakam da 3.2 - 3.5 Milyon USD ediyor.
Hemicell kullanımındaki amacınız neydi
ve hangi dozda kullandınız?
İlk amaç, immun baskıyı ortadan kaldırarak
ölümler noktasında fayda görmekti. Sahanın viral baskısından dolayı ölümler üzerinde beklediğimiz etkiyi göremesek de, uzun süreçte ölümlerin azalacağını ümit ediyoruz. Aynı zamanda
bağırsak bütünlüğü ve yem dönüşümünde de
faydalar gördük. Ton yeme 330 g Hemicell-HT
olacak şekilde bir rasyon hazırladık ve matrikste
50 Kcal/kg olarak formüle ettik.
Hemicell ile ne kadar enerji tasarrufu
yaptınız?
Hemicell-HT’yi, tavsiye edilen 90 kcal
yerine, konservatif bir yaklaşımla 50 kcal
olarak matrikste kullandık. Normal şartlar
altında enerji düşürüldüğünde performansın
olumsuz etkilenmesini bekleriz. Fakat buna
rağmen, Hemicell kullandığımız saha denemelerinde sırasıyla, 3 ve 2 puanlık yemden
Hemicell hangi problemleri çözmenizde
size yardımcı oldu?
Bildiğiniz gibi yem maliyetleri yüksek
seyretmektedir. Gerekli önlemler konusunda
daima bir çalışma içerisindeyiz. Hemicell bu
anlamda, hem yem maliyetlerimizi olumlu
yönde etkiledi, hem de yem dönüşüm oranlarını iyileştirdi. Aynı zamanda daha önce de
değindiğimiz gibi, mortalite oranlarında da
iyileşme sağladı.
Hemicell ß
mannanların
yol açtığı yem
kaynaklı immun
yanıtı azaltarak,
daha iyi yem
dönüşümü ve
düşen mortalite
ile daha
öngörülebilir
bir üretim
sağlar.
Hemicell beklentilerinizi karşıladı mı?
FCR’ da iyileşmeler gördük. Yalnız ölüm oranlarının azaltılması noktasında kısmi bir deneme
yapma şansımız olduğu için beklentilerimizi
tam olarak karşılamadı. Fakat yılın tamamında
kullanma şansı bulduğumuzda beklentilerimizi
karşılayacağını umut ediyoruz.
Hemicell’i I kullanmadan önce, kullanırken ve
de kullandıktan sonra neler düşündünüz?
Kullanmadan önce NSP benzeri bir enzim
olduğunu düşünüyordum. Kısa bir kullanım
dönemi olmasına rağmen, kullandıktan sonra
ölümlerde iyileşme oldu. Dolayısıyla yoğun
immun baskının olduğu dönemlerde bu
iyileşmenin daha da iyi olacağına dair bir
beklenti oluştu.
Başlangıçta 90 kcal kullanım için
endişelerimiz vardı, bu nedenle 50 kcal
kullandık. Bu kullanımla yemden yararlanma oranlarında iyileşmeler oldu. Sonuca
bakıldığında, 90 kcal kullanılacak olursa
eksiye gidilmeyeceğini, daha ekonomik bir
rasyonla mevcut performansların korunabileceğini düşünmekteyiz.
Ar-Ge herkes için
avantajlar getiriyor
Yarım yüzyılı aşkın bir süredir, Elanco
dünya çapında 75’den fazla ülkede hayvan
sağlığı ve protein üretimini geliştirmeye
yardımcı olmak için ürünler temin etmektedir. Elanco gıda hayvanı üretiminde
olumlu bir ekonomik geri dönüş sağlarken,
hayvanlara, tüketicilere ve çevreye fayda
sağlayan araştırma, geliştirme ve ürün
uygulamalarını taahhüt etmektedir.
TRBRLHEM00014
tedavisi ve alternatif yaklaşımlar
Mastitis
probiyotikler
a
ozon ter
pi
faj ter
api
i
hom
at
p
o
e
Yazar: Prof. Dr. Ayhan Baştan
Ankara Üniversitesi Doğum ve Jinekoloji
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
akapunktur
ası
lam
a
Günümüzde, ineklerde meme içi
enfeksiyonların tedavisinde direnç
şekillenmesi nedeniyle işletmeler
antibiyotik dışında değişik
seçeneklere yönelmeye başlamıştır.
Bu amaçla en çok kabul gören tedavi
şekilleri homeopatik remedilerin ve
probiyotiklerin kullanımı ile ozon
terapi ve akapunktur uygulamalıdır.
S
on 10-15 yılda, çok sayıda antibakteriyel ilaca karşı direnç kazanan patojenlerin sayısında önemli oranda artış
olmuştur. Günümüzde insan hekimliğinde ve veteriner hekimlikte bazı
bakterilerin antimikrobiyel ilaçlara karşı
direnç problemi büyüyerek devam
etmektedir. Antibiyotikler hastalıkların tedavisi dışında,
üretimi artırmak amacı ile de hayvancılık sektöründe
yaygınca kullanılmaktadır. Sütçü ineklerde antibiyotikler; klinik, subklinik mastitisler ve kuru dönem tedavisi
ile yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Bu amaçla da
genellikle sefalosporinler (sefasetril, sefaleksin, sefapirin,
sefaperazon), aminoglikozitler (gentamisin, neomisin,
kanamisin), makrolidler (spiramisin), linkozamidler (linkomisin), beta-laktamlar (amoksisilin, kloksasilin, penislin)
ve beta-laktamaz inhibitörleri ile kombine beta-laktamlar
(amoksisilin klavulanik asit) tercih edilmektedir. Antibiyotiklerin sıkça kullanılması direnç gelişim riskini artırmaktadır. Antibiyotiklere karşı direnç gelişiminin en önemli
nedenleri; yetiştiricilerin antibiyotikleri prospektüsünde
belirtilen sürede ve dozda kullanmamalarıdır. Özellikle antibiyotiklerin terapötik dozun altında kullanılması direnç
gelişiminin en önemli nedenidir.
Günümüzde antibiyotik direnç problemi tüm dünyada
önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu nedenle özellikle Kuzey
Avrupa Ülkeleri’nde antibiyotik kullanımı sıkı kurallara bağlanmıştır. Antibakteriyel etkili ajanların mikroorganizma
KAPAK
özellikle
tiklerin
Antibiyo dozun altında
k
terapöti ası direncin en
m
ıl
n
a
ll
u
.
k
edenidir
önemli n
Enfeksiy
o
strepto na neden olan
ko
dirençli klar ve E. coli
liğ
kadar ö i stafilokoklar
nemli de
ğildir.
İNFOVET 76-77
üzerine etkileri değişiktir. Bu maddeler hücre duvarı sentezini
engelleyerek, sitoplazmik membran geçirgenliğini ve DNA yapısını
bozarak, protein sentezini veya mikroorganizmaların metabolik
fonksiyonlarını engelleyerek antibakteriyel etki gösterirler. Antibakteriyel maddelere karşı direnç gelişimi; antibiyotiklerin bilinçsiz ve
sık kullanımı sonucu şekillenmektedir ve bu halk sorun halk sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır.
Antibakteriyel maddelere karşı direnç gelişimi dünyada insan sağlığını etkileyen öncelikli sorunlardan biri olarak değerlendirilmektedir.
Özellikle de insanlarda bazı bakterilerin birden fazla sayıda antibiyotiğe karşı dirençli olduğu belirtilmektedir (çoklu direnç). İnsanlarda
çoklu antibiyotik dirençliliğin en önemli nedeninin hayvansal gıdalar
olduğu düşünülmektedir. Mikroorganizmalarda antibakteriyel maddelere karşı direnç; doğal ve edinsel olmak üzere iki şekilde gelişmektedir. Bazı bakteriler antibakteriyel etkili maddelere karşı dirençlidirler.
Örneğin, S.aureus‘un doğal penilisinlere karşı dirençli olması gibi.
Günümüzde çalışmalar doğal dirençten çok edinsel direnç üzerine
yoğunlaşmıştır. Genellikle de edinsel direnç, antibiyotiklerin kullanılmasından sonra şekillenmektedir. Edinsel direnç genellikle bakterinin
genetik yapısındaki değişikliklerin bir sonucudur. Mastitise neden
olan mikroorganizmaların antibiyotiklere karşı dirençliliği bölgelere
veya ülkelere göre farklılık gösterebilmektedir. Antibiyotiklere karşı
direnç kazanan en önemli patojenlerden biri S. aureus’tur. Bu nedenle
S. aureus kaynaklı mastitislerin tedavisi oldukça güçtür. Stafilokoklar
doğal penisilinlere ürettikleri penisilinaz (beta-laktamaz) nedeni ile
dirençlidir. Çünkü bu bakterinin ürettiği beta-laktamaz, penisilinlerin
beta-laktam halkasını parçalayarak etkisini önlemektedir. İneklerde mastitislere çok sayıda farklı genetik özellikte stafilokok suşları
neden olmaktadır. Bu nedenle stafilokok suşlarının beta-laktamaz
enzim üretimleri farklıdır. Günümüze kadar yapılan çalışmalarda
S.aureus suşlarında % 36.6 oranında beta-laktamaz pozitiflik belirlenmiş ve ülkelere göre dirençlilik oranlarının farklı olduğu belirtilmiştir.
Türkiye’de meme içi enfeksiyonlardan izole edilen stafilokok suşlarında beta-laktamaz dirençliliğinin bölgelere göre değiştiği ve bu oranın
% 33.8 ile % 100 arasında değiştiği vurgulanmıştır.
Meme içi enfeksiyona neden olan streptokoklar ve E. coli suşlarının
antibiyotik dirençliliği stafilokoklar kadar önemli değildir. Ülkemizde
yapılan bir çalışmada meme içi enfeksiyonlardan izole edilen E. coli
suşlarının % 74.7’si amoksisiline, % 70.7’sinin ampisiline, % 75.8’inin
ampisilin sublaktama ve % 81.8’inin ise trimethoprim sülfametakzola
duyarlı olduğu belirtilmiştir. Sonuç olarak bakterilerde antibiyotiklere
karşı şekillenen direnç problemi günümüzde önemli bir sorundur.
Antibiyotiklere karşı direnç gelişiminin en önemli nedeni; antibiyotiklerin yetersiz doz ve sürede uygulanmasıdır. Meme sağlığı yönünden
değerlendirildiğinde direnç problemi mastitis tedavi başarısını önemli
oranda etkilenmektedir.
Mastitis tedavisinde antibiyotiklere alternatif seçenekler
Mastitis ekonomik anlamda işletmelere faturası ağır olan bir hastalıktır. Klinik mastitis ise subklinik mastitis kadar olmasa da, üreticilerin giderlerini artırmakta ve işletmeye parasal bir yük getirmektedir.
Klinik mastitis olgularında ekonomik kaybın en önemli nedenleri; süt
verimindeki ani düşme ve tedavi süresince sütün atılmasıdır. Bu
olumsuzlukların yanısıra üreticiler ve veteriner hekimler klinik mastitislerin tedavisinde birtakım güçlükler ile karşılaşmakta; bazen de
konvansiyonel tedavi başarısız olmaktadır. Bu nedenle mastitislerin
tedavisinde alternatif girişimlere başvurulmaktadır.
Klinik mastitislerin tedavisinde alternatif tedavi yöntemi olarak;
ozon tedavisi, akapunktur, homeopatik ilaçlar ve laktobasillusların
KAPAK
(probiyotik) kullanımı önerilmektedir. Bu yöntemlerin dışında tuzlu su
kullanımını öneren araştırıcılar da bulunmaktadır. Yapılan bir araştırmada klinik mastitis olgularında 45 kg/2 ml canlı ağırlık dozunda % 7.5’luk
tuzlu suyun damar içi verilmesi sonucu klinik semptomların şiddetinin
azaldığı bildirilmiştir. Bu tedavi seçeneğinde damar içi dozun yanı sıra
500-1000 ml kadar tuzlu suyun da, meme içine verilmesi gereklidir. Bu
uygulama her sağımdan sonra 2-3 gün devam etmelidir.
HOMEOPATİ
Homeop
a
mikroorg tik tedavide am
a
değil, org anizmayı öldürm ç;
olarak u anizmayı bütün ek
yarmak
tır.
Homeopatik ilaçlar hayvancılıkta kullanımı yasal ilaçlardır. Homeopatik ilaçlar hayvancılıkta kullanımı yasal ilaçlardır. Homeopatik
tedavide amaç; mikroorganizmayı öldürmek değil, organizmayı bir
bütün olarak uyarmaktır. Homeopati amacı ile kullanılan ilaçlar çiçek,
kök, yaprak gibi doğal kaynaklardan ve mineral, enzim veya bazı
hayvansal ürünlerden elde edilmektedir. Homeopatik tedavi; klasik ve
alternatif homeopati şeklinde iki çeşittir. Klasik olanda en fazla iki ilaç
karışımı, alternatif homeopatik tedavide ise çok sayıda ilaç karışımı
kullanılmaktadır. Günümüzde özellikle Avrupa ülkelerinde hayvanlarda kullanılmak üzere üretilen homeopatik ilaçlar satılmaktadır. Bu
ilaçların yan etkileri yoktur ve ucuzdur. Klinik mastitislerde belladonna, lachesis, carbolicum acidum, vipera reddi, conium maculatum,
plumbum iodanum, phytolacca ve silicea gibi bitkilerden elde edilen
homeopatik ilaçlar kullanılabilmektedir. Son yıllarda organik hayvancılığın gelişmesine paralel mastitislerin tedavisinde antibiyotiklere
alternatif yöntemler üzerinde yoğun bir şekilde çalışılmaktadır.
la
e en faz
eopatid atif
m
o
h
ik
Klas
altern
arışımı,
iki ilaç k ise çok sayıda
.
e
tedavid ullanılmaktadır
k
ım
ş
rı
ka
Homeopatik ilaçlar
Koruma
Koruyucu homeopatik tedaviler, tüm sürüden ziyade bireysel
olarak hayvanların üzerinde nozodların kullanılması ile uygulanır.
Nozod, bir hastalıktan muzdarip hastalardan alınan, dışkı, kan, irin,
deri ve tükürük gibi vücut doku ve sıvılarından hazırlanan homeopatik preparasyonlardır ve başlangıç malzemesi elde edildikten sonra,
sterilize edilir. Nozodlar, patojenik hücrelerin parçalarında bulunur ve
immun yanıtı arttırırlar. Nozod preparatları, sürüde problemle neden
olan bakteri türüne göre belirlenir. Mac Leod, nozodların 30 defa dilüe
edilerek, sıvı formda ağız yoluyla ya da sürünün içme suyuna tatbik
edilerek kullanılmasını önermektedir.
Kompleksler
Subklinik mastitislerde özellikle çok yararlı olduğu bilinen nodozların,
subklinik mastitis dışındaki alternatif meme bezi rahatsızlıklarında da
kullanımının etkili olduğu kanıtlanmıştır. Mac Leod, çoklu kullanım olarak
şu iki kombinasyonu önermektedir: Belladonna, Bryonia ve Urtica urens;
Phytolacca, Sulphur (kükürt), Silicea ve Carbo vegetabilis. Çoğu homeopatik laboratuvar, mastitis için özel kompleksler sunmaktadır. Dört mastitis
olgusundan üçünü iyileştirmede başarılı olan bu komplekslerin avantajlarının başında kullanımının kolay olması gelmektedir. Bazı hekimler, bu
maddelerin uzun yıllar vücuttan atılmaması nedeniyle bağışıklık sistemini
“karıştırdığını” düşünerek kullanımın tavsiye etmemektedir. Homeopatik tedaviler mukozal membran yoluyla yapılır. Söz konusu enfeksiyon memede
yaralanmalara neden olduğu zaman homeopati daha az etkilidir.
Özel tedaviler
Daha özel homeopatik remediler, pıhtılı süt, ödem gibi semptomlara
göre seçilir. İki ünlü Homeopat Veteriner Hekim MacLeod (İngiltere) ve
Quiquandon (Fransa)’nın mastitis tedavisinde kullandığı remedileri ayrı
ayrı işleyeceğiz. Klinik mastitis durumlarında, özellikle de sebep E.coli
ise, aşağıdaki homeopatik tedavi ile iyi sonuçlar elde edilmektedir.
İNFOVET 78-79
KAPAK
ozon
li ineğe
mastitis dokuzu
ik
n
li
k
15
ış,
erek
i yapılm
tedavis k kullanımına g
ti
o
iy
antib
miştir.
an iyileş
kalmad
Başlangıç tedavisi: Aconitum D4, phytolacca D1, bryonia D4
Devam tedavisi: Phytolacca D1, bryonia D4, lachesis D8 ve Mercurius
solubilis D4 kompeksi
OZON TERAPİ
Alternatif tedavi seçeneklerinden biri olan ozon tedavisi (oksijen
tedavisi olarak da bilinmektedir), günümüzde peynir, depo edilen
sebze ve meyve sularında bakeri sayısını azaltmak veya suyu dezenfekte etmek amacıyla kullanılmaktadır. Bilindiği gibi ozonun bakterisid
ve fungisid etkisi vardır. Ozonun bu etkisinden hastanelerde biyotemizlik amacıyla yararlanılmaktadır. Ozonun bakteri, maya, mantar ve
virüsleri öldürücü etkisi bu mikroorganizmalarda oksidasyona neden
olmasından kaynaklanmaktadır.
Veteriner alanda yangısal hastalıkların tedavisinde ozon tedavisi henüz daha kullanım alanı bulunmuş değildir. Araştırıcılar klinik
mastitilerin tedavisinde ozon kullanımının önemli avantajları olacağını
düşünmektedir. Oksijen tedavisinde genellikle hidrojen peroksit kullanılmakla birlikte klinik mastitislerin tedavisinde hidrojen peroksite
benzer bir madde olan glioksilit önerilmektedir. Glioksilit 5 ml’lik ampüller şeklinde piyasada satılmaktadır ve ineğin boyun veya oomuz
kaslarına tek uygulama şeklinde enjekte edilmektedir.
Yapılan bir çalışmada 15 klinik mastitisli ineğe sadece ozon
tedavisi yapılmış, bu ineklerden dokuzunun herhangi bir antibiyotik
kullanımına gerek kalmadan iyileştiği açıklanmıştır. Bu araştırma
sonucunda ozon uygulamasının süt rezidüe problemi oluşturmadığı,
aynı zamanda güvenli ve etkili olduğu bildirilmiştir.
PROBİYOTİKLER
Probiyo
ti
üzerine klerin bakterile
r
antagon
immunm
izm ve
o
etkileri b dülatör
ulunma
ktadır.
Antimikrobiyel ilaçların özellikle sütte rezidüe oluşturması ve bu
nedenle tüketici sağlığını olumsuz etkilemesi antibiyotiklerin dışında
tedavi yöntemleri arayışlarına neden olmuştur. Antibiyotiklerin
dışında mastitis tedavisi amacı ile düşünülen bir başka yöntem de
probiyotik bakterilerin kullanılmasıdır.
Probiyotik bakteriler diğer bakterilerin çoğalmaları üzerine antagonizm ve immunmodülatör etkileri nedeniyle enfeksiyöz, yangısal ve
alerjik durumlarda tedavi amacıyla kullanılmaktadır. Yapılan in vitro
çalışmalarda lactococcus lactis’ten üretilen bakteriosinin meme içi
yol ile verilmesinden sonra mastitise neden olan bazı patojenlerin
çoğalmasını inhibe ettiği bildirilmiştir. Ayrıca yapılan bir başka araştırmada, kuru dönem başında S. dysgalactia ile enfekte meme lobuna
bizmut bazlı meme başı kanalı kaplayıcılar (teat sealent) ile birlikte
verilen laktisinin bu patojene bağlı mastitisi iyileştirdiği belirtilmiştir.
Bu araştırmalarda probiyotiklerin etkisinin meme dokusuna PMN’lerin
göçünü artırmak şeklinde olduğu vurgulanmıştır.
AKAPUNKTUR
Akapunktur da mastitislerin tedavisi maçıyla düşünülen alternatif
tedavi seçeneklerinden birisidir ancak bu tedavi prosedürünün uzun
sürmesi ve deneyim gerektirmesi, yöntemin rutin kullanımını sınırlamaktadır. Yapılan çalışmalarda mastitis olgularında tedavi amacıyla
akapunktur ile birlikte antibiyotik kullanıldığında, meme kan dolaşımının arttığı ve iyileşmeye olumlu etki yaptığı belirtilmiştir. Ancak
ineklerde akapunktur tedavisinin zor ve uzun süreli olması, kullanımı
önündeki en büyük engeldir.
Mastitislerin tedavisinde antibiyotiklere alternatif olarak düşünülen
bir diğer yöntem ise oksitosin enjeksiyonundan sonra sık sağımdır.
Sık sağım denilince meme loblarının günde 10-15 kez 1-2 saat aralıklar
ile boşaltılması akla gelmelidir. Sık sağım ile meme başı kanalı ve bez
sisternası içerisinde bulunan pıhtı, flakon ve yangı sonucu ortaya
İNFOVET 80-81
KAPAK
nda
olguları
Mastitis r ile birlikte
a,
ktu
akapun k kullanıldığınd ar.
ti
rt
antibiyo n dolaşımının a
a
meme k
çıkan doku döküntüleri ve toksinler uzaklaştırılmaktadır. Memenin
boşaltılması sonrası meme dokusundan kana geçen toksin miktarı
azalmakta ve genel durum hızla düzelmektedir. Ayrıca pıhtı, flakon
ve yangısal ürünler memeden uzaklaştırıldığından antibiyotikler
kanallarda daha iyi yayılmakta ve antibakteriyel tedavinin etkinliği
artmaktadır. Sonuç olarak mastitis oldukça maliyetli, aynı zamanda
çok sayıda mikroorganizmanın sebep olduğu genellikle enfeksiyöz
bir sürü hastalığıdır. Meme içi enfeksiyonların tedavisinde alternatif
tedavi seçenekleri kullanılabilir olmakla birlikte tedavide en başarılı
sonuçlar, antibiyotiklerin bir takım kurallar dahilinde kullanılması ile
alınmaktadır. O nedenle antibiyotikler dışındaki seçenekler daha çok
yardımcı tedavi unsurları olarak değerlendirilmektedir.
MASTİTİSE BAĞLI ÖNEMLİ SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Tank sütü somatik hücre sayısı 400.000-750.000 arasında ise
öncelikli olarak ne yapmalıdır?
1. Pulzatör temizlenmelidir
2. Vakum kontrolleri temizlenmelidir
3. Sağım prosedürleri dikkatle kontrol edilmelidir. Sağım alanı temiz,
meme başları kuru ise sağım başlıklarını çıkartmadan önce, vakum
düğmesi kapatılmalıdır.
4. Teat dipping uygulaması gözden geçirilmeli, ne şekilde yapıldığını (sprey veya daldırma), solüsyonların kirli olup olmadığı ve ne
sıklıkla değiştirildiği kontrol edilmelidir.
5. Kuruya çıkan inekler izlenmeli ve tüm meme loblarına kuru dönem tedavisi yapılıp yapılmadığı sorgulanmalıdır.
Tank sütü somatik hücre sayısı 750.000 hücre/ml’nin üzerinde ise
ne yapmalıdır?
1. Yukarıdaki 5 madde gözden geçirilmelidir.
2. Bireysel SHS belirlenmelidir. Problemli inekler laktasyon sonunda
ise o inekler erken kuruya çıkartılmalı veya inekler gebe değilse kesime
gönderilmelidir. Eğer somatik hücre sayıları kabul edilebilir sınırlarda ise
süt satılmaya devam edilmeli, aynı zamanda sıkı önlemler alınmalıdır.
Çünkü SHS yüksek olan ineklerin tedavisiyle SHS düşer, fakat bu işlem
ilaç giderleri ve atılan süt nedeniyle ekonomik yük getirir.
3. Sağım sistemi ve sağım sırasındaki sanitasyon işlemleri kontrol
altınde tutulmalıdır.
Bir işletmedeki ineklerde kuru dönemde meme içi enfeksiyonla sık
rastlanmaktadır. Bu durumda ne yapılmalıdır?
Mastitislerin çoğu, doğuma yakın ve doğumdan hemen sonra
şekillenir. Bu durumda yanıt bekleyen 3 önemli sorun vardır.
1. Kuruya çıkartılan tüm ineklerle kuru dönem tedavisi yapıldı mı?
2. Kuru dönem antibiyotik uygulaması nasıl yapıldı?
3. Kuru dönem ve doğum sırasında inekler hangi şartlarda barındırıldı?
Bu 3 sorunun yanıtı oldukça önemlidir. Örneğin bir sürüde kuru
dönem tedavisi yapılacaksa, kuruya çıkartılan tüm ineklerde yapılmalıdır. Aksı takdirde meme başına kolonize olmuş bakteriler meme içine
taşımış olacaktır.
Sağım a
la
başları nı temiz, mem
ku
e
başlıkla ru ise sağım
rı
vakum d nı çıkartmadan
,
üğmesi
kapatılm
alı.
İNFOVET 82-83
Sürü tank sütü bakteri sayısının yüksek olduğu durumlarda öncelikli olarak neler yapmalıdır?
Tank sütü toplam bakteri sayısının yüksek olmasının en önemli sebebi:
sağım ekipmanlarının kirli olması, sütün sağım sonrası, sütün sağım
sonrası soğutulmasındaki yetersizlikler veya sürü içinde S. agalactia’ya
bağlı yaygın mastitisli inek bulunmasıdır. Sürü tank sütü toplam bakteri
sayısının yüksek olduğu durumda sırasıyla şu işlemler yapılmalıdır;
1. Öncelikle sürü tank sütü bakteriyolojik kültür sonucuna, daha
KAPAK
Öncelik
le
kültür s sürü tank sütü
onucun
a, daha
pastöriz
so
e
bakteri sütteki toplam nra
sayısına
bakılma
lıdır.
ek,
ca yüks
agalacti şük ise,
.
S
e
tt
ü
S
dü
e sütte
a
pastöriz eme loblarınd .
m
n
u
malı
n
a
lm
soru
tu
u
eği un
olabilec
sonra pastörize süt içindeki toplam bakteri sayısına bakılmalıdır. Şayet pastörize süt içinde bakteri sayısı yüksek ise, bu durum sağlam
ekipmanlarının temizliğiyle ilgilidir (yıkama suyunun sıcaklığı veya
temizlikte kullanılan deterjanın konsantrasyonun uygun olmaması
veya hava enjektörünün çalışmaması gibi). Eğer sütte S. agalactica
sayısı yüksek, fakat pastörize sütte düşük ise, sorun meme loblarından kaynaklanıyor olabilir.
2. Durulama suyunun sıcaklığı kontrol edilmelidir. Durulama suyu
soğuk olmalı ve işlem bittikten sonra boşaltılmalıdır.
3. Yıkama suyunun sıcaklığına dikkat edilmeli, suyun sıcaklığı yıkama başlangıcında 71 ⁰C ve sonunda 43-49 ⁰C arasında olmalıdır.
4. Boru sisteminin, temizliğe kullanılan maddeler kontrol edilmelidir.
Çünkü onların depo ediliş ve kullanış şekli önemlidir. Örneğin kuru klor
buharlaşmadığından temizlikte işe yaramaz.
5. Her sağımda önce sağım ekipmanlarının temizliğinde kullanılan
antiseptikler kontrol edilmelidir.
6. Hava enjektörü kontrol edilmelidir. Şayet hava pompası çalışmıyor ise temizlik iyi yapılmayacaktır.
7. Temizlik esnesında dış vakum boruları, pompa contaları ve pulzatör boruları kontrol edilmelidir.
8. Sağım sistemindeki kauçuk-lastik veya plastik hortumlar ve
sağım başlıklarındaki lastikler değiştirmelidir.
9. Pompalar sökülmeli ve temizlemelidir.
10. Sütün ısısı kontrol edilmeli, eğer süt ısısı yüksek ise soğutma
sistemi tekrar gözden geçirilmelidir.
11. Boru sistemini oluşturan parçalar ve gerek olduğu düşünülen
tüm parçalar çıkarılarak kontrol edilmeli ve fırçalarla özenle temizlenmelidir. Gerektiğinde süt tankı elle bir antiseptik ile yıkanabilir.
12. Bir işletmede bakteri sayısıyla birlikte SHS de yüksek ise problem ineklerdedir (temizlikle ilgili değildir). Daha önce somatik hücre
sayısı yüksek olduğu zaman önerilen önlemler alınmalıdır.
Sürüde Mikoplazmaya bağlı bir problem var ise yaklaşım
nasıl olmalıdır?
Mikoplazma kaynaklı mastitisler tedavi edilebilir bir hastalık değildir. Bu nedenle bu hastalıktan korunmak veya hastalığın yayılmasını
önlemek için tedbirler alınmalıdır. Bu etkenlere bağlı mastitisler ile
mücadele ederken 2 önemli nokta vardır.
1. Etken izolasyonun yapılmaz ise;
A. Bu durumda mikoplazmaların memede ve genel durumda yaptığı
değişiklikler bilinmelidir. Mikoplazmalara bağlı mastitis olgularının
klinik özellikleri şunlardır;
> Birden fazla meme lobunda klinik mastitis tablosu vardır
> Tedaviye yanıt vermez ve meme dışında klinik seyir göstermez.
> Süt veriminde ani düşme olur.
B. Sağım sonu teat dipping yapılmalıdır.
C. Mastitisin tedavisi amacıyla hazır meme içi preparatlar kullanılmalıdır.
Mikoplazmaya bağlı mastitis şekillenen ineklerin kesilmesi, en uygun korunma yöntemlerindendir. Aksi taktirde, o sürüde bu problem
ile sürekli karşılaşacaktır.
2. Etken izolasyonu yapılmış ve mikoplazma izole edilmiş ise;
A. Sağım sonu teat dipping işleminin yapılış şekli değerlendirmelidir
B. Birden fazla memede klinik mastitis görülen inekler tedaviye
olumlu yanıt vermiyorsa, kesime gönderilmelidir.
C. Düzenli sürü tank sütünde analizler yapılmalıdır.
Kaynaklar
> BAŞTAN, A. (2013). İneklerde Meme Sağlığı ve Sorunları. 2. Baskı.190, 197-198, 220-221.
> Ecological Agriculture Projects / AGRO-BIO – 370 – 11E / Antibiyotikler Olmadan Mastitis Tedavisi /
http://eap.mcgill.ca/agrobio/ab370-11e.htm#HOMEOPATHY
İNFOVET 84-85
KAPAK
KAPAK
Tablo 2. MacLeod tarafından kullanılan homeopatik ilaçlar
eopatik
m
Özel hom pıhtılı süt, öde
r,
e
il
d
e
öre iki
g
rem
ra
la
ptom
an
gibi sem eopat tarafınd
m
ünlü ho miştir.
n
düzenle
Tablo 1. Quiquandon tarafından kullanılan
homeopatik ilaçlar
Homeopatik
Remediler
Semptomlar
Dozlar
Belladonna
1m
Akut postpartum mastitis
için kullanılır. Meme çok
sıcak, kırmızı ve ağrılıdır.
İnek sıcaktır ve nabzı hızlıgüçlüdür.
Saat başı bir doz olmak
üzere 4 defa kullanılır.
Aconitum 6 x
Özellikle soğuk, kuru rüzgara
maruz kaldıktan sonra
şekillenen akut mastitis
dahil tüm akut vakaların
rutin tedavisinde kullanılır.
Gerginliği ve kaygıyı hafifletir.
Her yarım saatte bir bir
doz olmak üzere 6 defa
kullanılır.
Apis Mellifica
6c
İlk buzağılama sonrası
meme etrafında şekillenen
ödemi azaltmak için
kullanılır. Bu durumda meme
toplardamarları şişkindir.
Her üç saatte bir bir
doz olmak üzere 4 defa
kullanılır.
Bryonia Alba
30 c
Şişmiş ve çok sert
memelerde kullanılır.
Memelere baskı
uygulandığında ağrı çok
değildir. Hayvanlar genellikle
yatış pozisyonundadır.
Özellikle fibrozis ile seyreden
kronik vakalarda iyi sonuç
verir.
Akut vakalarda; her dört
saatte bir bir doz olmak
üzere 4 defa,
Kronik vakalarda; haftada
iki doz olmak üzere bir ay
boyunca kullanılır.
Arnica
Montana
30 c
Memede yaralanmalara
neden olan mastitis
vakalarında kullanılır. İlerleyen
dönemlerde meme salgısında
kan görülebilir.
Üç gün boyunca günde
üç doz kullanılır.
Belia
Perennis 6 c
Arnica’da olduğu gibi
yaralanmanın olduğu
durumlarda kullanılır. Ancak
bu yaralar çok derin yaralar
değildir. (Örnek; sağımcı
ihmali)
Dört gün boyunca günde
üç doz kullanılır.
Phytolacca
30 c
Klinik ve kronik olgularda
yararlıdır. Ekşi ve pıhtılaşmış
süt gözlenen klinik
vakalarda ve küçük pıhtıların
görüldüğü kronik vakalarda
kullanılmaktadır.
Klinik vakalarda; üç
gün boyunca günde üç
doz, takip eden 4 gün
boyunca da günde bir
doz.
Kronik vakalarda; üç
saatte bir bir doz olmak
şartı ile toplamda dört
defa kullanılır.
Urtica Ulens
6x
Bacak arasına kadar
ilerleyebilen ödem tablolarının
şekillendiği klinik olgularda
kullanılabilir.
Saat başı bir doz olmak
üzere, dört defa kullanılır.
S.S.C. 30 c
Kükürt, silica ve Carbo
vegetabilis karışımı, klinik ve
subklinik vakalarda iyi sonuç
verir. Özellikle memeden
gelen il sütte büyük ve
sarımsı pıhtılar görülür.
Üç gün boyunca günde üç
doz kullanılır.
Homeopatik Remediler
Semptomlar
Belladonna 5 CH
Ağrılı, ateşli, sıcak-kırmızı meme bezi
olan ineklerde ve prostat olan sığırlarda
kullanılır.
Lachesis 5 CH +
Belladonna 5CH
Mor meme bezi ve doku altında
infiltrasyon şekillendiğinde kullanılır.
Aynı zamanda prostatı olan sığırlarda
kullanılabilir.
Lachesis 5 CH +
Carbolicum acidum 5 CH
Gangrenöz mastitis olgularında kullanılır.
Vipera Reddi
Hayvan palpasyonda aşırı ağrı, ödem ile
seyreden akut yangı, şişmiş damarlar,
gangren eğilimi, memenin bazı
bölgelerinde soğumalar ve zayıf-hızlı
nabız var ise kullanılabilir.
Conium maculatum +
Plumbum iodanum 5 CH
Kronik mastitis sonucu meme bezlerinde
belirgin katılaşma şekillendiğinde kullanılır
Bu tür memelerde çok az vardır ya da hiç
ağrı yoktur; hipertrofiyi atrofi izleyebilir.
Hepar
Sulphuris 6 x
AIDS suprasyonunda ve
C. pyogenes kaynaklı yaz
mastitisi olgunlarında
meme temizliği yaparken
kullanılabilir.
Her üç saatte bir bir
doz, dört gün boyunca
kullanılır.
Phytolacca ve Conium
dönüşümlü olarak
Memenin içinde sertlik ya da nodül
bulunduğu durumlarda tercih edilebilir.
Palpasyonda ağrı vardır ve meme
başlarında çatlaklar görülür.
Silicea 200 c
Purulent akıntı ile seyreden
yaz mastitisi olgularında
yararlıdır.
Haftada iki doz olmak
üzere dört hafta boyunca
kullanılır.
Bryonia
Meme bezlerinin sert, sıcak-kuru olduğu
ağrılı akut mastitis olgularında kullanılır.
Hayvan hareketsizdir ve memeye güçlü
basınç uygulandığında rahatlarlar.
Ipeca 30 c
Pembe ya da kanlı süt
üretimine neden olan
iç kanama olgularının
tedavisinde yararlıdır.
Günde üç doz olmak
üzere üç gün boyunca
kullanılır.
Silicea
Kaynak: Quiquandon (1982)
İNFOVET 86-87
İrini kurutmak için kullanılır.
Kaynak: MacLeod’dan uyarlanmıştır (1981). x, c ve m, sırasıyla 10, 100 ve 1000 oranlarında seyreltileri
ifade eder.
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Sektörde
ilklerin şehri
Konya
Türkiye’deki yumurta üretiminin yaklaşık % 15 ila 20’sini yapan
Konya’da, 90 adet işletme bulunuyor ve bugün itibari ile
sahip olduğu üretim kapasitesi 14.5 milyon civarında.
En başından beri Türkiye yumurtasının ve Konya yumurtasının
dünyaya tanıtılmasını ve pazarlamasını amaçlamış olan bu ilimiz,
aynı zamanda her tür yenilikte önder pozisyonda.
K
onya İlk üretici birliğini kuran ve
ilk ihracat hamlesini yapan ilimiz...
Yumurtası havasından, suyundan
ve en çok da maneviyatından dolayı bir lezzet harikası. Konya’nın bir
avantajı daha var; Türkiye’nin hiçbir üretim
bölgesinde olmayan bir veteriner heyetine
sahip. Klinik bazda yumurta üretimi yapan
firmalara ve yakın illerde gerçekleştirilen
üretime dahi katkıda bulunan 18 adet veteriner hekim kliniği mevcut. Aynı zamanda
Afyon’dan, Balıkesir’e, İzmir’den, Bursa’ya,
Urfa’dan, Antep’e Mersin’den, Diyarbakır’a
kadar hizmet götürebilen bir teknik ekibe sahip. Yani Konya, hayvancılığın kalbi... Biz de
bu ay, Avrupa’nın bütün ülkelerine yumurta
gönderebilecek üretim modeline ve kapasitesine sahip olan Konya işletmelerini ziyaret
ettik; günümüz ortak sorunlarını ve gelecek
planlarını konuştuk.
Üretici borçlarla boğuşuyor
YUMBİR Başkanı ve Konya Yumurta Üretici
Birliği Başkanı Hasan Konya, Avrupa’nın
İNFOVET 88-89
bütün ülkelerine yumurta gönderebilecek
üretim modeline ve kapasitesine sahip olduğumuzu; bunu ancak Ekonomi Bakanlığı’nın
ikili ülke anlaşma masası kurarak ülkeler
arası mevzuatları kaldırdığı noktada başaracağımızı düşünüyor.
Konya’yı konuşursak; Türkiye’nin yumurta
deposu ve madeni diyebilir miyiz?
Konya, Türkiye’deki yumurta üretiminin
yaklaşık % 15 ila 20’sini yapan ilimiz. Zaman
zaman Afyon ilimiz ile at başı gidiyoruz ve şu
anda Afyon ilimiz Konya’dan önde bulunmakta. Konya’da bugün itibari ile yumurta üreten
hayvan kapasitemiz 14-14.5 milyon civarında. Bizim kayıtlarımıza göre, Türkiye’de
toplamda 95 milyon hayvan mevcut
olduğunu biliyoruz. Afyon’da ise Başmakçı
dahil olmak üzere, 16 milyon civarında bir
hayvan kapasitemiz var. Gerçekten son 10
yıl içerisinde sektörümüz ihracata dayalı
bir büyüme gerçekleştirdi; ancak büyüme
esnasında yaşadığımız 2005 yılı kuş gribi
vakasına kadar ne kadar yumurta üretimimiz
olduğunu bilmiyorduk. O zamanlar sektörün
çok dağınık bir profil yapısı vardı. Bir gün
Konyalı yumurtacı arkadaşlarla oturup durum
değerlendirmesi yaparken, benim de kurucu
başkanı olduğum Türkiye’nin ilk yumurta
üreticileri birliğini kurduk. Kuş gribi salgını
yaşadığımız dönemde de sadece Konya
Birliği vardı. O dönem Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker bizden, Türkiye’de
ne kadar kanatlı hayvan olduğunun bilgisini
istedi. Biz de Türkiye’de ne kadar yumurta
üretimi yapıldığını bölgelerdeki tanıdığımız
insanlara sorarak aşağı yukarı tespit ettik
ve 2005 yılının Aralık ayında yaklaşık 46
milyon hayvana sahip olduğumuzu gördük.
O dönemde resmi olarak 12 milyon 500 bin
hayvan itlaf edildi; Konya’da ise 7-8 milyon
civarında hayvan vardı.
2006 yılında birlik kurulduktan sonra daha
derin araştırmalara girdik; kişi başı yumurta
tüketimimizin yıllık 110 adet dolaylarında
olduğunu gördük. Ancak kuş gribi bir milat
oldu. Bütün bölgelerde olduğu gibi Konya’da
da yeni kümeslerin yapılmasına, otomatik
www.gunesliasi.com.tr
MEVLANA MÜZESİ
Ekonomik açıdan
Türkiye’nin gelişmiş
kentlerinden biri olan
Konya, doğa ve tarihsel
zenginlikleriyle de
büyük önem taşır.
SEKTÖR ZİYARETLERİ
www.gunesliasi.com.tr
YUMBİR Başkanı ve Konya Yumurta Üretici Birliği Başkanı
Hasan Konya, Konya olarak ulaşabildikleri her ülkeye
ihracat yapmak istediklerini belirtiyor.
toplama, tasnifleme, paketleme, etiketleme, ambalajlama gibi ayrıntılara daha çok
önem verilmeye başlandı. Bununla birlikte,
o dönem yeni başlayan büyük bir ihracat
hamlemiz oldu ve 2006 yılında Türkiye’nin
yumurta ihracatı 18 milyar doları buldu.
Bugüne baktığımız zaman ise, bu rakam 407
milyon dolar; yani 23 kat arttı. Bakanlığımız
da, tarımsal ve hayvansal ürünler içerisinde
en çok yumurtanın artış gösterdiğini biliyor.
Konya’daki yumurta üretici profiline
dönersek, Konya’da yaklaşık 90 adet işletme
var. Bu 90 işletmenin şu anda sahip olduğu
üretim kapasitesi 14.5 milyon adet tavuktur.
Arkadaşlarımızın bir kısmı yerelde, kendi
markaları ile servis yapan, market çalışan,
en az iki tanesi de ulusal bazda marketlere yumurta verebilen kapasitelere sahip.
Konya yumurtası hakikaten, havasından ve
suyundan, biraz da maneviyatından dolayı
lezzetlidir. Her tür çalışmanın önünde Konya
gelmiştir; birliği ilk kuran Konya’dır; ihracat
hamlesini ilk başlatan Konya’dır. Ve yeni bir
uygulamaya geçtik; Ur-Ge dediğimiz uluslararası rekabeti geliştirme örgütü olarak bir
yapılanmaya gidiyoruz ve Ekonomi Bakanlığı
bu atılımımızı destekliyor. Yapmış olduğumuz
bütün faaliyetlere bağlı olarak yurtdışında
üreticilerin yapacağı harcamaların % 75’ini
bakanlık iade ediyor. Burada, Türkiye yumurtasının ve Konya yumurtasının dünya ülkelerine
tanıtılması ve pazarlanması amaçlanıyor.
Üretimin yüzde kaçı ihracata gidiyor?
Konya yumurtasının % 25’i ihracata gidiyor.
İhracat yapan firmalarımız var. Bu firmalarımız
ağırlıklı olarak Irak’a çalışıyorlar. Bunun dışında
2006-2015 dönemleri içerisinde, Konya
yumurtamız Suriye’ye, Arabistan’a, Dubai’ye,
Katar’a gitti; hatta bir firmamız İsrail’e yumurta ihraç ediyor. Üretimimizin geri kalan kısmını
ise gerek yerel market zincirlerinde, gerekse
ulusal zincirlerdeki firmalara veriyoruz. Bir kısmını da dökme diye tabir ettiğimiz açık kamyon bazında Türkiye’nin 81 iline yolluyoruz.
Türkiye’de plansız bir büyümeden bahsediliyor. Yumurta sektöründe durum nedir?
Özellikle Tarım Bakanlığı içerisindeki bütün
bitkisel ve tarımsal hayvancılık üretimi
kesinlikle plansız yapılıyor. Zaman zaman
bu durum hükümetlerin de işine geliyor. Bir
İNFOVET 90-91
üründen ne kadar çok olursa o kadar ucuz
olur ve 75 milyona ucuz gıda sunmak o
hükümetin becerisi olarak görülür; bununla
da övünülür. Ancak üretici kesinlikle para
kazanmıyor, kazanır gibi gözüküyor; şu anda
en büyük entegre tesislerimiz dahil, bugün
işi bırakacak olsalar, arkalarında büyük bir
borç olacaktır.
Zaman zaman toplantılarda Türkiye için
şunu söylüyoruz: “Türkiye, Ortadoğu’daki
tarımsal faaliyetlerin mutfağı olacak”. Gerçekten Ortadoğu’da üretici bir ülke yok; her
şey parayla satın alınıyor. Çünkü bu ülkelerde
para var ve hepsi petrol zengini. Yine aynı
toplantılarda, birliklerin olduğunu ancak
ülkemizdeki plansızlığa karşı bir yaptırım
gücü olmadığını tartıştık. Hiçbir üretici birliği
kapasite artırmayı düşünen bir üreticinin
Konya yumurtasının
% 25’i ihracata gidiyor.
Bunun dışında
2006-2015 dönemleri
içerisinde, Suriye’ye,
Suudi Arabistan’a,
Dubai’ye, Katar’a gitti;
hatta bir firma İsrail’e
yumurta ihraç etti.
önüne geçemiyor. Bunun adını serbest piyasa ekonomisi koymuşlar, rekabet ortamında
herkesin yaptığı mübahtır demişler. Ne
bakanlıktan ne de birliklerden izin almadan
üretim yapan ve dahasını da düşünen büyük
firmalarımız var. Sektör, “ülkemizde nasılsa
yumurta kabuk değiştirdi, tüketilir hale geldi,
ihracat var, ben de ihracat yaparım” hesabı
ile büyüyor. Ama biz birlik olarak üreticilerimize böyle durumlarda hep, “Evet, ihracatımız
var ancak enerjimizi ve paramızı sadece buraya harcamayalım. Teknolojiye, biyogüvenliğe, revizyona harcayalım” diyoruz. Sektörde
1965 yılından beri aynı kümeslerle hizmet
veren firmalar var. Eski diye tabir ettiğimiz
kümesler, kapasitemizin % 50’sini karşılıyor.
İşte bu nokta da biz de, modernizasyon için
harcamalarda bulunun diyoruz.
Artık pazarlamanın şekli de değişti. Farkındalık yaratarak ürünler farklı şekilde sunuluyor; çünkü toplum artık eskisi gibi yumurtayı
yumurta olarak düşünmüyor; bir farklılık
istiyor. Üreticilerimiz de doğru olmadığı halde, selenyumlu, Omega-3’lü, organik, doğal
gibi tanımlarla yumurtasını pazarlamaya
SEKTÖR ZİYARETLERİ
www.gunesliasi.com.tr
BAF Premix LTD. ŞTİ Genel Müdürü Lokman Özturhan, Konya’da biyogüvenlik
konusundaki eksiklerin, işletmelerin şehir içinde olmasından kaynaklandığını söylüyor.
Biyogüvenliğin en önemli aşaması aşılama
K
çalışıyor. Ancak bütün ayrıntılar düşününce
hayvanın yediği yem aynı.
Organik adı altında sektöre darbe vuran
bir üretim şekli sizce var mı?
Kesinlikle var. Organik üretimin şu an için
sektöre yansıması zayıf gibi dursa da, ilgi artıyor. Bir de tüketiciye yürüyen hayvan, gezebilen hayvan algısı oluşturuldu. 95 milyonluk
üretimin % 10’u belki organik üretimdir ama
doğal ve organik dedikleri tüm hayvanlara,
diğer hayvanlara verilen yem ham maddeleri veriliyor. Bunun yanı sıra organik üretim
modeli, riskli bir model. Son günlerde yaşanan
kuş gribi vakaları göz önüne alındığında, gezen hayvanların göçmen kuşlarla yakın temas
içerisinde bulunduğu yadsınamaz.
Kısa ve uzun vadede üreticilerimizin de
dahil olacağı planlarınız var mı?
Aslında Konya olarak biz, ulaşabildiğimiz her
ülkeye ihracat yapmak istiyoruz ama mevzuatlar anlamında da çözemediğimiz durumlar
oluyor. Ekonomi Bakanlığımız, ikili ülke anlaşma
masası kurabilirse ve bu ülkelerle aramızdaki
mevzuatları kaldırabilirse, bizim hedefimiz çok
fazla. Eğer yumurtayı İsrail’e satabiliyorsanız
-ki İsrail’e sattığımız yumurta sofralık yumurta
değil, B sınıf likit yumurta- her yere satabilirsiniz. Yine Japonya’ya beyaz et satabiliyorsanız,
her yere satabilirsiniz. Böyle bir gerçek var.
Ancak Avrupa ülkeleri ile aramızdaki mevzuatlar buna izin vermiyor. Bu mevzuatlar ortadan
kalksa, Avrupa’nın bütün ülkelerine yumurta
gönderebilecek üretim modeline sahibiz.
İNFOVET 92-93
onya ziyaretimizde, sundukları ürünler
ile hayvancılık sektörünün önemli bir
ismi konuma yükselen BAF Premix Genel
Müdürü Lokman Özturhan ile Türkiye’nin
son zamanlarda ciddi mücadeleler içerisinde olduğu Avian Influenza ve diğer salgın
hastalıklar için izlenmesi gereken biyogüvenlik önlemlerini ve Konya’yı konuştuk.
Türkiye bildiğiniz üzere Avian Influenza
ile büyük bir mücadele halinde. Ancak,
Konya’da şu ana kadar önemli bir sıkıntı
yaşamadık. Fakat, bu hastalık ileride
başımızı ağrıtır mı ağrıtmaz mı noktasında ileride bir sorun olarak karşımıza
çıkmasından korkuyorum. Bu aşamada
devlet ve bakanlık tarafından daha radikal kararlar alınması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin biyogüvenlik konusunda,
Türkiye’nin belli bölgelere ayrılması
gerekiyor. Enfekte bir bölgeden ari bir
bölgeye hayvansal gıda ya da ürün geçişi
yasak olmalı; karantina uygulamaları
daha sıkı yapılmalı. Unutulmamalıdır ki,
kuş gribi Türkiye geneline yayılırsa üretim
anlamında ciddi sıkıntılar doğacaktır.
Yumurtacıların ve broyler yetiştiricilerinin
biyogüvenlik konusunda hassas olmadığına dair genel bir inanış var. Bu inanışın altında yumurta kümeslerinin hala
eski teknoloji olması yatıyor. Yeni yeni
revizeler yapılıyor ve broyler sektöründe
olduğu gibi entegrasyona daha yeni geçiliyor. Bunun nedeni yumurta işine, daha
çok aile işletmesi mantığı ile girilmesi.
Biyogüvenlik konusundaki eksikliklerin
aslında en önemli nedeni, Konya bölgesindeki kümeslerin birçoğunun şehir
içinde olmasıdır. Bir diğer gözlemlediğim
hata kapasitelerin düşük kalması; ancak
son yapılan neredeyse milyon kapasitede olan kümeslerde biyogüvenlik ve diğer
uygulamalar daha iyi durumda.
Bir de şöyle bir şey var ki, biyogüvenliğin en önemli aşaması aşılama ve bizler
bazen üreticilerden aşıların çalışmadığına dair duyumlar alıyoruz. Bir aşının
çalışabilmesi için bölgedeki ve hatta
ülkedeki tüm hayvanların aşılanması
gerekmektedir. Aşılama yapılan bir işletmenin 10 km ötesindeki bir köy tavuğu
aşılanmazsa yaptığınız aşılamanın hiçbir
anlamı kalmaz. Aşıların çalışabilmesi için
Aşılama yapılan
bir işletmenin
10 km ötesindeki köy
tavuğu aşılanmazsa
yaptığınız aşılamanın
hiçbir anlamı kalmaz.
aynı zamanda hayvan hareketlerinin de
kontrol altına alınması gerekmektedir. İş
icabı birçok ülkeyi geziyoruz ve Türkiye’de
yapılan hataları görmüyoruz. Örneğin
burada bir üretici, Adana’dan mısır alıp,
İzmir’de yumurta imal edip Van’a satıyor.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama göremezsiniz. Biz de tavukçuluk
Kayseri, Çorum, Konya, Afyon gibi belli
bölgelere toplanmış; ancak Rusya’ya baktığınızda her ilin ihtiyacını karşılayacak
kadar işletme olduğunu görürsünüz.
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Seltav Tavukçuluk
İşletme Müdürü
Ziraat Mühendisi
Özcan Tuncer, tek
beklentilerinin standart
bir rakam kazanmak
olduğunu söylüyor.
Yumurta fiyatlarının
bir çizgisi yok
Seltav Tavukçuluk’un, veteriner kontrolünde bütün aşıları yapılmış ve sağlık
kontrollerinden geçirilmiş yumurtaları ile en büyük müşteri potansiyalleri
İstanbul… İşletme Müdürü Özcan Tuncer, işlerini ciddiyetle yapmanın
meyvelerini topladıklarını belirtiyor.
S
eltav Tavukçuluk’un 1989 yılında
temeli atılmış, 1990 yılında faaliyete geçmiştir. İlk kurulduğunda
yaklaşık 20 bin tavuk kapasiteli bir
işletmeydi. 1993 yılına kadar Ercan Bilgin bu
rakamı 100 bine çıkarmıştır. Daha sonrasında
ikinci bir işletme faaliyete sokuldu. 2010 yılından bu yana ise yaklaşık 270 bin kapasitelik bir işletme pozisyonuna geldik. Seltav’da
yıllık yumurta üretimimiz 70 milyon adede
tekabül etmektedir.
İNFOVET 94-95
İhracat gerçekleştiriyor musunuz?
Şu anda Konya iç piyasasında Seltav diye
bir markamız var. Yaklaşık üretimimizin
% 25’ini paketli olarak Konya iç piyasasında
tüketiyoruz. Kalan kısmı da diğer illerdeki bayilerimize döküm olarak gönderiyoruz. Şu andaki
en büyük müşteri potansiyelimiz İstanbul’da
ve üretimimizin yaklaşık % 60’ını İstanbul’a
gönderiyoruz. İstanbul piyasası tasnifli, kaliteli
mal tercih ediyor; bizim de tasnif makinemiz
mevcut olduğu için tercih ediliyoruz.
Tüketici güvenini nasıl kazandığınızı
düşünüyorsunuz?
Yumurtada en önem verdiğimiz nokta
biyogüvenlik. Yumurtamızın içinde antibiyotik olmadığını, herhangi bir salmonella
etkeninin olmadığını garanti ediyoruz. Bunun
yanı sıra lezzet bakımından, et-kemik unu,
balık unu ve asit yağı gibi ürünleri rasyonlarımıza sokmuyoruz. Renklendirici olarak da
doğal bir renklendirici olan mısır glütenini
tercih ediyoruz. Seltav Yumurta’nın mevcut
www.gunesliasi.com.tr
pozisyonu içerisinde, renk skalasındaki yeri
yaklaşık 12-13 seviyesindedir.
Yakın ve uzun vadedeki projeleriniz nelerdir?
Hedefimiz 1 milyon kapasiteli bir işletme
olmak. Yalnız bulunduğumuz kampüs şehir
merkezine biraz yakın olduğu için arazi
değerleri arttı ve hayvancılık tesislerinde ne
kadar dikkatli ve temiz çalışılsa da, bu denli
merkezde bulunan bir işletme olarak kimseyi
rahatsız etmeye yönelik bir risk alamayız. Hem biyogüvenlik açısından, hem de
bahsettiğim lokasyon handikabından dolayı
uygun bir yer arayışı içindeyiz.
Sektörden memnun musunuz?
Euro ve dövizdeki artışlardan dolayı biraz
girdilerimiz arttı diyebiliriz. Yalnız ne yazı ki,
biz bu durumu tüketiciye anlatamıyoruz;
bundan bir ay önce bir yumurtanın satış
fiyatı 160-170 kuruş, bir kolinin markete satış
fiyatı 7 TL iken, geçen hafta bir koliyi 10 TL’ye
satmak durumunda kaldık ve tepki aldık.
Elbette insanlar haklılar; bir hafta içinde
% 50’ye yakın bir zam yaşandı.
Biz yüzde yüz kazanmak istemiyoruz.
% 10-20 kar edecek olacağımızı bilsek de;
bizim tek istediğimiz standart bir rakam
kazanmak. Standart kazanmanın önünü kapatan çok faktör var: Örneğin ihracat. Bizlerin
öncelikle ticaret ahlakı edinmemiz gerekiyor.
Çünkü ihracat hata kabul etmiyor. İhracatta
fiyatları ne inerken durdurabiliyoruz, ne de
çıkarken. Bir dönem biliyorsunuz 45 Dolar’a
yumurta satıldı. Normal olmayan rakamlar
bunlar. Ama biz ortalamada durmayı tercih
etmiyoruz ve rakamları yükseltmek istiyoruz.
Müşterinin elinde mal yoksa elbette alacak,
ancak bu defa diğer pazarları araştırmaya da
başlayacağını unutmamalıyız; Ukrayna, İran,
Brezilya... Bir nevi kendi ayağımıza baltayı
vuruyoruz. Sektörün bir çizgisi yok.
Peki burada görev kimlere düşüyor?
Devletin mısır alımı gibi bir fiyat belirleme
ihtimali bizim sektörümüzde pek mümkün
olmaz. Bunu yine Başmakçılar Tavukçuluk
Kooperatifi’nin yapması lazım. Çünkü yıllardır
Konya piyasasına sattığımız yumurtayı
Başmakçılar üzerinden satıyoruz. Yani beni
direkt olarak kooperatifin fiyatları etkiliyor.
Ama burada da bir tutarsızlık mevcut. Çoğu
işletme anlaşmalarını iptal ediyor. Böyle
giderse biz de anlaşmamızı iptal etmek
zorunda kalacağız.
Biyogüvenlikte nelere dikkat ediyorsunuz?
Biyogüvenlik anlamında, giriş çıkışlara
çok dikkat ediyoruz; kapıdan dezenfeksiyon
Sektörün
en önemli sıkıntısı
organik tavuk
işlemi yapılmamış hiç kimseyi ve hiçbir şeyi
almıyoruz. Aşılamayı zaten yıllardır yapıyoruz. Son dönemlerde daha da sıklaştırdık
ve ciddi bir şekilde yaptık. Çünkü bana göre
korumada aşı % 50 oranında önemli ise,
uygulama şekli de % 50 önemlidir.
Konya olarak da Seltav olarak da kuş gribinden çok etkilendiğimizi düşünmüyorum.
Burada tüketicinin tepkisinden bahsediyorum. Sohbet ettiğim insanların birçoğu
Konya’da kuş gribi olduğundan bile habersiz.
2007 yılında yaşadığımız kuş gribinde, hiçbir
ticari işletmede kuş gribi vakası yoktu; ancak
o dönem çok büyük sıkıntılar çektik. Hayvanları itlaf ettik ama hayvanları salgından
dolayı itlaf etmedik; ne yazık ki krizden dolayı
itlaf ettik. Buzhaneleri doldurduk ve birçoğumuz bu yumurtaları satamadı. Burada
basının etkisi büyük.
Organik tavuk yetiştiriciliğini
gerçekten standartlara uyarak
yapanlara bir sözüm yok.
Ancak, ben Türkiye’de organik
yetiştiriciliğe inanmıyorum.
Aynı yemi yedirip tüketiciyi
kandırmanın bir anlamı
yok. Bunu ticari yumurtacı
olduğum için söylemiyorum;
zooteknist ve ziraat mühendisi
kimliğim ile söylüyorum. Bir
de köy yumurtası mevzusu
var ki, bu mevzu organik
yetiştiricilikten daha da
vahim. Organik yetiştiricilik,
yine bir sisteme dahil ve
denetleme mekanizmasından
geçiyor, fakat köy yumurtası
olayı bambaşka. Özellikle
kaymakamlıklar köy
yumurtasına insanları teşvik
ediyor. Bu şekilde kuş gribi ile
baş edebilmemizin imkanı yok.
Bildik bir markadan, veteriner
kontrolünde bütün aşıları
yapılmış, sağlık kontrolünden
geçirilmiş yumurta bence çok
daha iyidir.
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Kaliteden hiçbir zaman
ödün vermiyoruz
Teknolojinin sunduğu imkanlarla ve otomatik sistemlerle, üretim
kapasitelerini ve yumurtalarının kalitelerini daha da artırarak, daha
fazla tüketiciyle buluşmayı başaran Şentav, 300 binlik kapasiteleri
ile güven ve lezzetin ışığında faaliyetlerine devam ediyor.
Şentav Yönetim Kurulu
Başkanı Mevlüt Şensözlü,
son üç yıldır neredeyse tüm
yumurtalarını Irak pazarına
ihraç ettiklerini belirtiyor.
Y
umurtacılık maceramız 1967
yılında yaklaşık 1000 tavukla
babamın mesleğe atılması sonrası, bizim için de başlamış oldu.
Babam belli bir dönem pazar civcivi, belli
bir dönem ise damızlık civciv çıkarmış.
Sonrasında ise damızlık civcivlerin horozları satılmadığı için et civcivine döndük,
belli bir süre et civcivciliği yaptıktan sonra
1995 yılında 30 bin hayvan ile yumurtacılığa döndük. Çok hırslı ve çok iddialı değiliz.
Kademe kademe büyüyen bir firmayız ve
şu anda kapasitemiz 300 bin; faaliyete
geçecek 85 bin hayvanımız daha var, seneye bir 85 bin daha geçecek. Gelecekteki
hedefimiz de 500 bin.
Konya pazarındaki pozisyonunuz ve
iç piyasadaki yeriniz nedir?
İç piyasada bazı sıkıntılar yaşadık.
Yumurta verdiğimiz bazı yerlerden para
alamadık. Bu durum biraz bizi tedirgin etti.
Daha sonra dış piyasada ihracatta bir pazar
bulduk ve son üç yıldır bütün yumurtamızı
Irak Pazarı’na ihraç ediyoruz.
Tek bir ihracat kapısına bağlı olmanın
zorlukları var mı?
Biz bu durumu sektördeki arkadaşlarımızla devamlı tartışıyoruz. Tek bir kapıya
bağlı kaldığımızı ve dönem dönem sıkıntılar
yaşayacağımızı söylüyoruz. Ancak, bu yaz
üç ay yumurta ihraç edilmedi ve üç ay boyunca hiçbir sorun yaşamadık. Geçmişten
gelen ilişkilerimizle doğuda, İstanbul’da ve
buradaki iç pazarda tanıdığımız insanlara
yumurtamızı sattık.
Yumurtanızın tercih edilme sebepleri
sizce nelerdir?
Güven, lezzet ve kalite tercih edilme
sebebimiz. Tüm yumurtalarımız tasnifli;
yani kümesten toplandığı gibi müşteriye
İNFOVET 96-97
www.gunesliasi.com.tr
Şentav’ın tüm
yumurtaları tasnifli;
yani kümesten
toplandığı gibi
müşteriye gitmiyor.
gitmiyor. Zaten belli bir markayı tutturduktan
sonra hep aynı yumurtalar tercih ediliyor. Dediğim gibi, tercih edilme nedenimiz kesinlikle
kaliteden taviz vermiyor oluşumuzla alakalı.
Avian Influenza’ya karşı aldığınız
biyogüvenlik önlemleri nelerdir?
Elbette aşılamalar yapılıyor ancak bildiğiniz üzere kuş gribinin birçok çeşidi mevcut.
Bu nedenle giriş çıkışlarımızın kontrolüne
maksimum önemi veriyoruz. Dezenfeksiyon
uygulamalarını artırdık. Başka da yapılacak
bir şey ne yazık ki yok.
Son zamanlarda sektörde plansız bir
büyüme olduğundan bahsediliyor.
Sektörü siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yıllardan beri bu iş böyle; arz-talep meselesi… Üretim artıyor, talep ve fiyat düşüyor
ancak sene sonunda muhakkak bir miktar
para kazanıyoruz. Önemli olan da bu. İşimizi
düzgün yaptığımız müddetçe hiçbir problem
yaşamadık bu güne kadar.
Yumurta fiyatlarındaki dalgalanan
değişikliklerin sizce nedenleri nelerdir?
Fiyat dalgalanmaları son yılların problemi
değil, yıllardan beri önemli bir sorun. Dönem
dönem üretim çok oluyor, fiyat düşmüş; üretim artmış, bu defa fiyatlar yükselmiş. Buna
ek olarak, mevsimsel olarak yaz döneminde tüketimin azalması, kış döneminde ise
artması da fiyatlara yansıyor. Bu arada bazı
salgın hastalıkların görülmesi ve başka afaki
şeylerin yaşanmasıyla üretimin düşmesi
de fiyatların yükselmesine neden oluyor.
Örneğin bu sene kuş gribinden dolayı bazı
arkadaşlarımız ciddi problemler yaşamasıyla
üretimin düştüğü söyleniyor. Konya’da bir
firmada enfeksiyon görüldü. Onun haricinde
yaşamadık. İnşallah da yaşamayız.
Son olarak Şentav’ın, kısa ve uzun vadede
planları nelerdir?
Çok büyük hedeflerimiz yok; belki bizimle
aynı zamanlarda bu işe atılan arkadaşlarımız
bizden daha fazla büyüdüler; ancak Şentav
olarak bizim tercihimiz daha emin adımlarla
hedefimiz olan 500 bine ulaşmak için çalışmak. Bunun haricinde, civciv tesisi, gübre
tesisi ve ham madde stoklama yatırımlarını
yapmak istiyoruz. Dediğim gibi başka bir
büyüme hedefimiz yok. Ama bizden sonra
işi devralacak olan çocuklarımız büyümek
için atılımlarda bulunurlarsa kesinlikle engel
olmaz, aksine destekleriz.
önemli olan işi
düzgün bir şekilde
icra etmek
Yıllardan beri bu iş böyle;
arz-talep meselesi... Üretim
artıyor, talep ve fiyat düşüyor
ancak sene sonunda
muhakkak bir miktar para
kazanıyoruz. Önemli olan
da bu. Bugüne kadar işimizi
düzgün yaptığımız için hiçbir
problem yaşamadık.
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Yatırımların geri dönüşü
ancak üretimle gerçekleşir
Sektörde 23 senedir var olan Çağtav A.Ş.’nin, ticarette amaç
kazanmak olsa dahi odaklandığı nokta; ilkeli, dürüst ve istikrarlı
şekilde kazanmak ve bundan sonraki yıllarda da üretici olarak
bulundukları yeri korumak.
ruz. Fiyat odaklı değiliz; bizim için müşterinin
tüketeceği ürünün kalitesi her şeyden daha
önemli. Bunun yanı sıra tülek hayvanları aç
bırakmıyoruz. Bildiğiniz üzere tülek hayvanların aç bırakılma amacı; yaklaşık 75-80
haftaya gelmiş bir tavuğun, belli bir süre aç
bırakılarak, yumurta ürettikleri foliküllerin
tamamen yenilenmesi; tüylerini dökerek ilk
olarak vücudundaki yağların erimesi ve tekrar yemlenerek yeniden yumurta üretmeye
başlaması teorisine dayanır. İşletme ortaklarının kararları doğrultusunda bir prensip
edindik ve böyle bir üretim modelini tercih
etmeme kararı aldık. Bizim birinci amacımız,
tüketicinin doğal ve en hızlı şekilde tüketebileceği, her zaman aynı damak tadında ve
aynı lezzette olan yumurtayı sunabilmek.
Tabi 1992 yılından bu güne yaklaşık 23.
senesi ailemizin. Bu yönüyle de bayiler ve
tüketiciler tarafından da takdir görüyor.
Yönetim Kurulu Üyesi
Ali Kabakulak,
aylık yumurta
kapasitelerinin
yaklaşık 10 milyon adet
olduğunu belirtiyor.
Yumurta sektörünü değerlendirebilir
misiniz? Üretici olarak muhakkak ki sizin
de sorunlarınız vardır.
Ç
ağtav A.Ş. Yönetim Kurulu üyesiyim.
1985 doğumluyum ve ailenin üçüncü
nesil temsilcisiyim. Şirketin finansman ve satın alma bölümünde görev
alıyorum. Şirketimizin temelleri 1952 yılında
Ahmet Albayrak tarafından atılıyor ve 1992
yılına kadar şahıs firması olarak devam ediyor. 1986 kuruluşlu olan Çağtav Firması’nın,
1992 yılında bütün hisselerini satın alarak
Ahmet Albayrak ve ailesi şirketin sahibi
oluyor. O günden bugüne aralıksız devam
eden bir üretim serüvenimiz var. Kendi yem
üretimimizi kendi yem karma ünitelerinde
gerçekleştirmekteyiz. 46 personelle üretim
yapmaktayız. Şu anda 550 bin canlı tavuk
varlığımız var; bunun 130 bini civciv ve yarka,
geri kalan 420 bin ise yumurtlar hayvan.
Bizim tülek yaparak üretim yapan bir üretim
modelimiz yok. Biz yaşlı ve genç olarak
hayvan 80-82 haftalığa geldiği zaman hayvan-
İNFOVET 98-99
larımızı kesiyoruz; bu hayvanların arkasından
da civcivlerimiz geliyor. Yani civciv girişlerimiz
ve tavuk çıkışlarımız her zaman aynı standart
program dahilinde gerçekleştiriliyor. Biz yumurta
fiyatlarından ve yumurta piyasasının dalgalanmasından bağımsız olarak düzenli bir şekilde
üretimimize devam ediyoruz. Aylık yumurta
kapasitemiz yaklaşık 10 milyon adet.
10 milyonluk kapasitenizin ne kadarı iç
piyasaya, ne kadarını ihracata gidiyor?
Üretimimizin yaklaşık % 50’lik bir kısmını
Irak’ta Erbil ve Bağdat’a ihraç ediyoruz. Kalan
% 50’lik kısmı da bayilerimiz vasıtası ile nihai
tüketiciye ulaştırıyoruz. Tüketicinin bizi tercih
etmesinin en önemli sebebi tüm üretim
proseslerinde hassas bir yol izlememiz ve
taze yumurta satma politikamız. Biz yumurta
fiyatlarının yükselmesine paralel olarak,
hiçbir zaman satış politikamızı değiştirmiyo-
Türkiye’de yumurta sektörü, son 6-7 yıldır
ciddi anlamda bir ivme ile büyüyor. Ancak
dünya fiyatları üzerinde yem maliyetlerimiz
var ve devlet desteği ile ihracat yapabilir
pozisyondayız.Bu şekilde ihracat yaptığımız için, yem ham maddesi anlamında
maliyet avantajı olan ülkelerle rekabet etme
şansımız çok daha zor. Biz İsrail gibi, Irak gibi
lokal pazarlarda, lojistik imkanların verdiği
avantajla, devletin de desteği ile ihracatımızı
büyütmeye çalışıyoruz. Bu durum beyaz
et üreticileri için de geçerli. Ama şu anda
Türkiye’de kademeli olarak yurtiçi tüketimde
de belirli bir nüfus büyümesi ile beraber,
ürünün ileri işleme tekniklerinden geçirilerek
endüstriyelleştirilmesi ile birlikte tüketim de
bir miktar artış gösteriyor. Fakat üretim ile
paralel bir artış değil; çünkü üretimde daha
büyük ve plansız bir büyüme söz konusu.
Üretici birlikleri Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bulunmakta fakat herhangi bir yaptırım
www.gunesliasi.com.tr
Hayvan sağlığından
önce koruyucu
hekimlik gelir
güçleri yok; ne yazık ki sembolik kalıyorlar ya
da gündelik sorunlar için bir araya gelebiliyorlar. Tabi, işletmeleri sınırlamak ne kadar
doğru olur bilemiyorum, ancak bu şekilde
bir kontrolsüz üretim artışı ve ihracattaki
hatalar ile belli bir yere kadar gidilebilir. Bir
yerden sonra arz fazlası, sektör oyuncularını olumsuz yönde etkileyecektir. Serbest
piyasa ekonomisindeyiz ama bazı şeylerin
de kontrol altında olması gerekiyor. Üretimde
yaşanacak sekteler ve ekonomik kayıpların,
iş gücüne ve milli servete ciddi olumsuz
etkileri olacaktır. Bu anlamda Türkiye genelinde ve bölgeler içerisinde, dünyada da
çeşitli örnekleri olan lisanslaştırma ile çözüm
bulunabilir diye düşünüyorum. Aksi takdirde
önümüzdeki 4-5 sene gibi kısa bir dönemde
konsolidasyonların olacağını, şirketlerin satın
alma yöntemlerinde daha üretici anlamında
sayının biraz daha azalacağını öngörüyoruz.
Elbette bu, subjektif bir yorumdur.
Uzun ve kısa vadede projeleriniz nelerdir?
Biz Çağtav A.Ş. olarak yumurta dışında,
işletmemizin temel gıda ihtiyacı olarak un
sektöründe de bir yatırımımız var. Yumurta
sektöründe de önümüzdeki dört yıllık süreçte yaklaşık 750 bin-800 bin adetlik bir
üretim artışı yapmayı düşünüyoruz. Ancak
bu süreçte Türkiye’nin gidişatının ve sektör
oyuncularının pozisyonlarının gözlemlenmesi gerekiyor. Bu sektörde 23 senedir var
olduğumuz gibi, bundan sonraki yıllarda da üretici olarak bulunduğumuz yeri
korumak istiyoruz. Mutlaka ticarette amaç
kazanmaktır ama işletmemizin odaklandığı nokta, ilkeli, dürüst ve istikrarlı şekilde
kazanmak… Yani paylaşarak kazanmak ve
birlikte hareket etmek.
Çağtav’ın birinci nesil
ismi ve büyük deneyim
65 senedir hayvancılıkla uğraşıyorum. İlk olarak küçükbaş hayvan ile
başladığımız yolculuğumuz 1960
yılından sonra büyükbaş hayvancılığa döndü. Türkiye’nin her tarafından
hayvan aldık ve besledik. Yani alımsatım
yapmadık; kendi
üretimimizi tüketiciye
sunduk.
Son olarak 1992
yılında da
tavuğa
Ahmet Albayrak
yöneldik;
Çağtav A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı
bir iki yerde çiftlik
kurduk ve hala devam ediyoruz. Bir
daha dünyaya gelsem yine hayvancılık yapıp gıda üretirim. Memleketin
ihtiyacı da üretim. Bütün meslekler
son bulabilir ama bizim mesleğimiz bakidir; çünkü gıda ihtiyacımız
hiçbir zaman son bulmayacak. Emek
verdiğim 65 sene içerisinde başka
mesleklere yönelseydim, belki çok
daha büyük paralar kazanacaktık; ancak daha zevkli ve helal olan, gururla
taşıdığımız hayvancılık mesleğini
yapıyor olmak ayrı bir mutluluktu.
2012 yılından beri Çağtav A.Ş.
bünyesinde veteriner hekim
olarak çalışmaktayım. Kalitemizin birinci nedeni iyi ham
madde tercih etmemiz. En büyük
avantajımız, patronlarımızın
fabrika müdürümüz Kibar Bey ile
bana insiyatif vermeleri. Bununla
birlikte dışarıdan gerçekleştirilen
ziyaretleri kestik; ham madde
ve nakliye araçlarımız kesinlikle
dezenfekte edilmeden işletmemize sokulmamaktadır. Dışarıdan
kanatlı aşıları için gelen hekimleri
tek kullanımlık giysiler ile kabul
ediyoruz. Hayvan sağlığından
öncelikli olarak koruyucu hekimlik gelir; çünkü bir işletmede
enfeksiyon açığa çıktığı zaman
telafi edilemeyecek sonuçlar
doğması muhtemeldir. Hayvanlarımızın kuluçkadan çıktıkları ilk
gün Marek ve ILT aşıları yapılır ve
ardından işletmemize transferleri
yapılır. Enfeksiyonların bölgedeki
görülme sıklığına göre bir aşılama programımız mevcut ve infeksiyöz bronşitis, veba, gumbora,
coryza, salmonella yönünden
hayvanlarımızı aşılıyoruz. Her
aşıyı mümkün mertebe dışarıdan
destek almadan kendimiz yapıyoruz. Aşıyı yapmış olmak için
değil, yeterli koruyucu antikor
oluşumunu sağlamak için hassas
bir şekilde uyguluyoruz.
Halil Akay
Çağtav A.Ş. Veteriner Hekimi
Doğum
yaklaştıkça,
meme bezleri
tekrar
enfeksiyona
duyarlı
hale gelir
Meme içi Enfeksiyon
riski kuru dönemin
ortalarında azalır ve
doğum yaklaşınca
artmaya başlar.
Kurudaki ineklerin
mastitise karşı
duyarlılığını
artıran faktörler
Kuru dönem başlangıcının meme içi enfeksiyon riskinin
en yüksek olduğu dönem unutulmamalı; bu dönemin
en iyi şekilde yönetilmesine dikkat edilmelidir.
Yazı: Veteriner Hek. Tahir. S. Yavuz, Ege Vet Genel Müdürü
K
uru dönemin belli safhalarında ineklerde meme
bezi, yeni enfeksiyonlara karşı son derece
duyarlıdır. Kuru dönemde görülen
pek çok enfeksiyon, laktasyon
süresince de devam eder ve
buzağılamada (doğum) ya da
buzağılamadan kısa bir süre
İNFOVET 100-101
sonra klinik mastitise sebep olur.
Kuru dönemin başlangıcında
meme içi enfeksiyon riski en
fazladır, kuru dönemin ortalarında azalır ve doğum yaklaşınca
artmaya başlar.
Bir inek kuru döneme girdiğinde,
mastitise duyarlılığı artar çünkü;
> Devamlı veya düzenli süt
verme işlemi durur; bu nedenle,
meme kanalındaki mikroorganizmaların buradan uzaklaşmasını
sağlayan süt artık meme kanalından geçmez.
> Memenin yıkanması ve
meme daldırma işlemleri devam
etmediği için meme üzerindeki
patojen sayısı artmaktadır.
> Sıvı birikimi ve memeden
gelen sızıntı nedeni
ile meme içerisine
patojenlerin girmesine
olanak vermesi.
> Meme salgılarındaki
immun faktörlerin
konsantrasyonunda
azalma/düşüş.
> Ağız sütünde
(kolostrumda) yer alan
bileşenler lökositlerin
meme içerisindeki
fonksiyonunu bozar.
> Doğumun yaklaşmasıyla
artan fizyolojik stres
(memenin aşırı bir şekilde
gergin hale gelmesi).
> Meme içindeki artan basınç
nedeni ile meme kanalında
genişleme (dilatasyon) oluşur
ve bu genişleme de bakterilerin meme kanalına girmesine
yardımcı olur.
> Bağışıklık sistemi fonksiyonları zayıflamaya başlar.
Kuru dönemin ortalarına doğru
artan direnç ise aşağıdaki
faktörlere bağlıdır:
> Meme içi basıncın azalmasına bağlı dolaşım bozuklukları
> Meme kanalında keratin
tıkacın şekillenmesi
> Lökosit(akyuvar) konsantrasyonunda artış
> Bağışıklık sistemine bağlı
değişim gösteren antimikrobiyal
faktörlerin konsantrasyonlarında
yükselme şekillenmesi
Kaynak: NMC National Mastitis
Council, A Global Organization for Mastitis
Control and Milk Quality (Ulusal Mastitis
Konseyi, Mastitis Kontrolü ve Süt Kalitesi
için Global Organizasyon
Bir süre önce güncellenen
sayımlara göre, Avrupa Birliği’nde
yapılan organik çiftlik kümes
hayvanı sayılarının sektörde
artış gösterdiği ve organik
tarımın büyüdüğü gözleniyor.
Organik kanatlı sektörü
Avrupa’da yükselişe geçti
A
B istatistik kurumu
Eurostat’ın mutlak
verilerine göre, organik
koşullar altında yetiştirilen kanatlı çiftlik hayvanı
sayısı 2014 yılında 28.5 milyon
civarındaydı. Bir önceki sene
bu sayı yaklaşık % 3.9 oranında
azdı. Eksik veriler haricinde açıklanan rakamlar, Avrupa Birliği’nde
organik tavukçulukta neredeyse
% 6 oranında olumlu bir eğilim
olduğunu gösteriyor.
İNFOVET 104-105
2014 yılında lider organik
kümes hayvanları lig tablosunda 12.75 milyon kanatlı ile lider
konumundaki Fransa, bir önceki
yıla göre % 8.9 arttı. Fransa’yı,
4.39 milyon (değişmedi) ile
Almanya, 2.35 milyon ile Birleşik
Krallık ve Hollanda takip ediyor.
Hollanda organik kümes hayvancılığında 2013 yılına göre %
8.5 oranında artış kaydederken,
Birleşik Krallık bir önceki yıla göre
% 3.6 oranında kayıp yaşadı.
Tablo. Türkiye’de organik türlere göre hayvansal
üretim rakamları (adet)
Yıllar
Üretici
Sayısı
Büyükbaş
(adet)
Küçükbaş
(adet)
Kanatlı
(adet)
2005
6
1.953
10.066
890
2008
37
4.578
12.180
22.428
2010
174
37.432
21.454
342.329
2011
225
12.162
33.818
431.754
2012
1.587
56.204
33.985
281.132
Kaynak: GTHB, 2012. T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, OTBİS Kayıtları
KANATLI
Organik tavuk sayısında
artış kaydeden bazı ülkeler
Belçika %10 ile 2.098.000
İsveç %3.8 ile 929.601
Polonya %5.6 ile 257.515
Finlandiya %15.3 ile 188.203
Macaristan %27.1 ile 122.536
Slovenya %30.6 ile 71.537
Türkiye’de 110
milyonluk kanatlı
üretiminin yalnızca
280.000 adedi
organiktir.
organik üretimde kayıp
yaşayan ülkeler de mevcut
Romanya’da ise, organik tavuk
sayısının büyük düşüler yaşadığı
tescillenmiş; 2013 ve 2014 yılları
arasında kanatlı sayısı % 22.1
oranında azalma göstererek,
57.797 rakamlarında kalmıştır.
Letonya’daki organik kanatlı
sayısı ise 24.706 ile % 10.3;
Kıbrıs’ta 8,616 ile % 9.8, Estonya
21.020 ile % 6, Slovakya 8,250 ile
% 5.3 ve Litvanya 6,170 ile % 1.2
oranında azalmıştır. Bulgaristan
ise ürettiği 500 adet organik
kanatlı ile bir önceki yılki rakamİNFOVET 106-107
ların değişmediğini ve aslında
herhangi bir organik üretim atılımı
sergilemediğini göstermiştir.
Eurostat, Luxemburg hariç olmak
üzere verileri sadece 2013 yılından
bu yana toplamış ve böylece 28
Avrupa Birliği üye ülkesinin 27’sini
kapsayan bir araştırma yapmıştır.
Altı ülke henüz bu iki yıl için veri raporlaması yapmamıştır. 2013 yılında, İtalya’da 3.063, Avustralya’da
ise 1.403 milyondan fazla organik
kümes hayvancılığı yapılmış. 2014
yılında ise Danimarka 1.630 milyon,
Yunanistan ise 203,154 milyon
kanatlı üretimi yaptığını bildirmiştir.
Peki Türkiye’de organik
tavuk üretimi neden az?
Organik tavuk üretimi de bir
üretim modelidir. Ancak, bu tür
üretimde çok büyük alanlara
gereksinim duyulması, yem ve
işçilik maliyetlerinin yüksekliği,
gerçek anlamda organik yem
ham maddesi teminindeki güçlükler nedeniyle organik üretimin maliyeti çok yüksektir.
Bu yüksek maliyetin bedelini
ödeyecek tüketiciler oluştuğunda üretimini de gerçekleştirmek her zaman mümkündür.
Tarım Bakanlığı verilerinden
Yönetmeliğe göre,
organik kanatlı
yetiştiriciliği
gereklilikleri
Organik tavuk yetiştiriciliği
sürü oluşumu için etlik civciv
en fazla 2 günlük olmalı.
Yumurtacı piliçler ise 18
haftalıktan fazla olmamalıdır.
Barınak özellikleri olarak ise,
etlik piliç için her 10 hayvana
1 m2 iç alan, 4 m2 dış alan;
yumurta tavuğu için ise her
6 hayvan için 1 m2 iç alan,
4 m2 dış alan gerekmektedir.
Barınakta bulunacak hayvan
sayıları ise; 4800 adet organik
etlik piliç, 3.000 adet organik
yumurta tavuğu, 2.500
adet organik kaz ve hindi
şeklindedir. Etlik piliçlerin
kesime sevki 81. günden önce;
hindi ve kaz kesimi ise 140.
günden önce yapılamaz.
de görüleceği üzere (Tablo),
Türkiye’de organik tavuk üretimi çok düşük seviyededir. 110
milyon olan kanatlı içerisinde
organik olanı sadece 280.000
adettir; diğer bir deyişle kanatlı hayvanların sadece binde
2.6’sı organiktir.
BÜYÜKBAŞ
O
rtak görüş genellikle
hayvancılıkta uygulanan yanlış politikalar
olduğu yönündedir.
Durum böyle iken, birtakım
satır arası hatalar ve yanlışlar
et sorununu daha da derinleştirmekte ve içinden çıkılmaz
hale getirmektedir. Ben burada
üretimi baltalayan önemli olan
ara nedenlerden birine dikkat
çekmek istiyorum: Damızlık, dişi,
gebe hayvanların kesimi ve kurbanlık düvelere yavru attırılması.
Üretim temelde hayvanların
üremesine bağlıdır. Sadece üretim değil eko sistemin devamı
da üreme ile mümkündür.
Teori böyle iken ülkemizde
pratik ne durumdadır?
Her bayram öncesi düveler ve
dişi hayvanlar birçok tacirimizin
gözlerine kestirdikleri kurbanlık
hayvan materyali olmaktadır.
Kimlerine göre kuraklığa kimlerine göre süt tozu ithalatına bağlı
olarak 2007-2008 yıllarında
ülkemizde başlayan et fiyatlarındaki artış o yılda damızlık ve dişi
hayvan kesiminin yüksek oranda
artmasını tetiklemiş olabilir. Ama
kuraklığın veya süt tozu ithalatının bahane edilmediği durumlarda da dişi, gebe ve damızlık
hayvan kesimi alışkanlığının
devam etmesine ne diyelim?
Doğudan batıya dizilen tırlarda ve kamyonlarda on binlerce
düve ve dişi hayvan kurbanlık
olarak sevk edilmektedir.
Kesimhanelerde gebe düve
veya inek kesimlerine yeterince
dikkat edilmemekte, binlerce
gebe hayvan ne yazık ki kesilmekte, daha da trajik olanı, gebe
olan düvelere yavru attırılarak
besiye alınmaktadır.
Hayvancılıkta üremenin ve
üretimin azalmasına neden
olan birçok alt etkenler zaten
(hastalıklar, bakım ve beslenme
sorunları, zooteknik hatalar vb.)
varken bir de buna gebe ve damızlık kesimi de eklenince zarar
Dişi ve gebe
hayvanları değil
üretimi kesiyoruz
Hayvancılıkta ihracat yapan bir ülke iken nasıl oldu da 20-30 yıl içerisinde canlı
hayvan ithalatının yanı sıra et ve kasaplık hayvan ithalatçısı bir ülke haline
geldik? Bu sorunun cevabı uzun yıllardır çözümleri ile birlikte verilmektedir.
YAZI: Prof. Dr. Yavuz Öztürkler Kafkas Üni. Vet. Fak., Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
ÇÖZÜM, ÜRETİMİ
KESMEKTE
İlgili kurumlarca
bir kesim stratejisi
ortaya konulmalı
ve sıkı denetimlerle
uygulanmalıdır. Son
30 yıldır uygulanan
politikalardan köklü
ve ani bir U dönüşü
yapmamız şimdilik
olanaksız gözüküyor.
Ancak zararı daha da
artırmanın yollarını
kesmek tümden yok
olmanın kısa vadede
önüne geçebilmek
mümkündür.
katlanarak artmaktadır.
Bir inek veya koyundan yılda
bir kez yavru alınabildiği gerçeği
göz önünde bulundurulursa
kesilen hayvanın yerine kurbanlık veya kasaplık bir hayvanın
gelmesi en az 15 aylık bir süreci
kapsamaktadır. Bayram öncesinde erkek hayvana göre daha
ucuz olan düve üzerinden ticaret
yapmak isteyen tüccar kardeşim
gebe düvelere yavru attırarak,
yada ileri gebe olmayan ineğini
kestirerek aslında gelecek yılın
kurbanlıklarını şimdiden kesiyor.
Bir yerde bindiği dalı ve hayvancılığının geleceğini, kısaca
üretimi kesiyor.
Peki bu sorular ve cevapları nerede kullanılacak?
Bu cevaplar ile bilgisayar ortamında bir veri tabanı oluşturarak e-mail programları
yardımıyla müşterilerinize doğum günleri yaklaştığında beğendiği ürünlerde indirim
sağlayan promosyonlar uygulayabilirsiniz. Bunun dışında haftalık promosyonları, özel
organizasyonları ve yeni ürün tanıtımlarını yine bu bilgileri ışığında yapabilirsiniz. Tüm
bunlar sonrası oluşacak müşteri memnuniyeti ve bağlılığı artışı sonucu, mutlu müşteriye
ulaşmış ve markanızı müşteriniz için vazgeçilmez konuma getirmiş olacaksınız.
Perakende satışta başarı hedef müşterinizi ne kadar
tanıdığınızdan geçiyor. Müşterilerinizin eğilimlerini
test edebileceğiniz bir müşteri veri tabanı yaratmak
başarıya giden yolda kilit nokta olarak öne çıkıyor.
Başarı müşterinizi
tanımaktan geçer
B
ilinen ve gerçekliği
kabul edilen bir söz
vardır: “Bilgi güçtür”.
Bu söz kanatlı hayvan
sektöründeki perakende satış
başarısı için de geçerli bir sözdür.
Buradaki başarının anlamı,
müşterilerinizi ne kadar çok
tanıdığınız ve ne denli onları
memnun ettiğinizdir.
İNFOVET 110-111
Müşterilerinizin ihtiyaçlarını
bilmezseniz, onları memnun
etme şansınız da kalmaz
Bu durumda son satış
noktasında müşterilerin
eğilimlerini ve ihtiyaçlarını
anlamak çok önemlidir. Et ve
kanatlı hayvan sektöründe,
müşteriler hem ürünün kalitesini
hem fiyatını hem de aldığı
hizmetin kalitesini ayrı ayrı
değerlendirir. Yapılacak bir
pazar araştırması müşterilerin
memnuniyet ve tatmin
seviyesini pazarlamanın 4 P’si
olan fiyat (price), yer (place),
tanıtım (promotion) ve ürün
(product) çerçevesinde ölçebilir.
Bu çalışmanın sonucu et
bölümünün müşterilerine onların
ihtiyacı olan pazarlama teknikleri
ile gidilmesini sağlayabilir.
Bu araştırmalar sonucu
oluşturulacak müşteri veri
tabanı sürekli güncellenerek size
verimli dönüşler sağlayacaktır.
Başta sözünü ettiğimiz
sözde de belirtildiği gibi, bilgi
güç ise, iş dünyasında bilgi
kar demektir. Her müşteriye
basit sorulardan oluşan formlar
doldurtulabilir. Tabi onlara bu
formu doldurması ve size bilgi
kazandırması karşılığında, siz de
onlara bir sonraki alışverişlerinde
kullanılmak üzere % 5-10’luk
indirim olanakları sunabilirsiniz.
Bu formda, hangi ürünleri ne
sıklıkla aldığı, tatmin seviyesi,
hangi ürünlerin satılmasını
istediği ve kişisel bilgilerin
içeren sorular yer alabilir.
MEVLANA CAMİİ
Şerafettin CAMİİ
Ince Minareli Medrese
GEZİ KONYA EREĞLİ
Hayvancılığın kalbi Konya’nın Ereğli
ilçesinde mesleklerini icra eden serbest
klinisyen hekimlerin ortak sorunu,
işbirliği ve beraberlik ruhu.
ereğli
İNFOVET 112-113
Konya ilinin
r
güneydoğusunda ye
,
alan, Aksaray, Niğde
Karaman ve Mersin’e
jik
sınırı olan Ereğli, strate
a
ıkt
cıl
konumu ile hayvan
den
sin
Türkiye’nin her bölge
n
So
hayvan almaktadır.
nin
zamanlarda, arazileri
bir
le
uygunluğu nedeniy
eye
şm
nü
yem merkezine dö
en
kid
başlayan Ereğli; es
n
hayvanlığın kalbi ola
asayı
piy
Trakya’yı geçerek,
e
lin
ha
belirleyen bir güç
e
sin
geldi. Biz de böyle
önemli bir konumda
bulunan Ereğli’deki
iner
serbest klinisyen veter
ve
ik
ett
hekimleri ziyaret
n
bölgedeki hayvancılığı
r
şla
kta
sorunlarını, mesle
ik
erl
rab
arasındaki birlik-be
lge
seviyelerini ve bö
uk.
hastalıklarını konuşt
GEZİ KONYA EREĞLİ
munda. Damızlık hayvanlar ve
kapasiteler açısından otalama %
200-300 büyüdü ve hayvan sayısı 200 bini geçti. İşletme sayısı
% 200 arttı. Klinikler bakımından
aile işletmesi bizim için daha
karlı olsa da aile işletmeleri bitti,
ancak bunun yanında entegre
işletmelerde kapasiteler arttı. Veteriner Hekim Mehmet
Bülbül, meslektaşlar
arasındaki iletişim
eksikliğinin mesleği geriye
götürdüğüne inanıyor.
Bu sektörde sizce birlik
beraberlik var mı?
Birlik ve beraberlik mümkün
değil, aksi şekilde rekabet
artıyor. Meslektaşlar arasında
iletişim kopukluğu var; bunun
nedeni de kazanç. Meslektaşlar
arasındaki rekabet her meslekte
olduğu gibi çok büyük. Şimdiki
duruma kısaca baktığımda, bir
beraberliğin mümkün olmadığını
kolaylıkla söyleyebilirim.
Peki sizce meslekte nelerin
değişmesi lazım?
Beklentimiz her
şeyden önce; saygı
Aile işletmesi döneminin kapandığını, yerini entegre işletmelere
bıraktığını söyleyen Veteriner Hekim Mehmet Bülbül, meslektaşlar
arasındaki rekabetin mesleği geriye götürdüğünü düşünüyor.
Y
ılların deneyimi Veteriner Hekim Mehmet
Bülbül, Ereğli’nin
Türkiye hayvancılığında en üst seviyede
olmasına rağmen, hekimler
arasındaki rekabetin birlik ve
beraberliği öldürdüğünü, bu şekilde üreticilerin de hekime saygı
duymasını beklemenin yersiz
olacağını söylüyor.
Ereğli’de hayvancılık ne
durumda? Gelişmelerden
bahseder misiniz?
Şu anda Ereğli’de hayvancılık
Türkiye’de bir numara konuİNFOVET 114-115
Ben bir veteriner hekim olarak
saygı bekliyorum. Saygı gördüğüm
zaman ben de mesleğimi daha
büyük zevkle yapıyorum. Ama bazı
hayvan sahiplerinde bu saygı ve
hoşgörüyü göremiyorsunuz. Bu
durumun, biz veteriner hekimler
için motivasyon düşürücü olduğunu unutmamak gerekiyor.
Bölgedeki hastalıklardan
bahseder misiniz? İşletmeler
büyüdükçe hastalıklarda da
artış şekillendi mi?
Bölgesel hastalıklar tabi ki var.
1981’de bu mesleğe başladığımda Ereğli’de belli başlı hastalılar
mevcuttu, şimdi ise ne arasanız bulursunuz. Elbette bunun
sebebi Ereğli’nin hayvancılık konusunda merkezi bir yer olmasıdır.
Trakya’dan, Aydın’dan, Türkiye’nin
dört bir tarafından buraya mal geliyor. Nüfusumuz yaklaşık 130 bin ve
doğal olarak hayvana talep büyük.
Yeni mezunlara söylemek
istedikleriniz var mı?
Yolları açık olsun. Yeni nesiler
karşı saygım ve sevgim sonsuz.
Benim gördüğüm kadarıyla bizim
mesleğin önü açık, ama yeni bir
hekimin kendisini kabul ettirmesi
çok önemli.
GEZİ KONYA EREĞLİ
Deneyimli bir hekim olarak
günümüzde Ereğli’de hekim
olmak nasıl?
Veteriner Hekim Ali Köse
ve eşi Veteriner Hekim
Nagihan Köse’nin işbirliği
takdir edilecek boyutta.
Ereğli’de son zamanlarda aile
işletmeciliğinden bilinçli çiftlik
üretimine geçildi. Bu nedenle eski hekimler olarak çiftlik
yönetimi hususunda açıklarımız
olduğunu hissetmeye başladık.
Çünkü yıllarca klinisyen olarak
yetiştik. Bu eksikliği 4-5 senedir
aile işletmeleri profesyonelleşmeye başladığından beri
hissetmeye başladık. Beslenmeden tutun da, doğum gebelik
kontrolleri ve buzağılamaya,
hastalık eradikasyonlarından
aşılamaya kadar sürü bazında
takipte bulunma zorunluluğu ortaya çıktı. Bu nedenle yeni hekim
arkadaşlarıma sürü yönetimini iyi
öğrenmelerini tavsiye ediyorum.
Veresiye eğilimi
bizleri zor duruma
düşürüyor
Veteriner Hekim Ali Köse, Ereğli’deki veteriner hekimlerin aynı anda
iyi bir hayvan beslemeci ve iyi bir sürü yönetim uzmanı olması
gerektiğini; aynı zamanda çiftlik sahiplerini ve küçük üreticileri
bilinçlendirmek için mesai harcamının önemini vurguluyor.
V
eteriner Hekim Ali Köse
1992 yılı İstanbul Üniversitesi mezunu ve 19 yıldır
Ereğli’de klinisyenlik yapıyor.
Ereğli’de hayvancılığın son
zamanlarda süt inekçiliğine kaydığını belirtilen deneyimli hekim;
daha önceden bilinçsiz bir hayvancılığın söz konusu olduğunu,
ancak ilerleyen süreçte daha
bilinçli bir şekilde yürütüğünü
belirtiyor. Eski tip aile işletmeciliğinden bilinçli çiftlik üretimine
geçildiğini ekleyen Köse, bu
nedenle eski hekimlerin çiftlik
yönetimi hususunda açıklarının
çıkmaya başladığını söylüyor.
İNFOVET 116-117
Sürekli karşılaştığınız
ve buraya has spesifik
hastalıklar var mı?
Mastitis, metritis, hipokalsemi,
buzağı septisemisi gibi standart
vakalar karşımıza çıkıyor. Bu yıl
LSD ortaya çıktı. İyi bir aşılama ile
eradike etmeyi başardık. Hiç görmediğim bir hastalık ve ilk defa bu
sene çıktı. Yetiştiriciler hastalıklar
konusunda maalesef istenilen
düzeyde bilinçlendirilemedi. Bu
noktada veteriner hekimlerin aynı
anda iyi bir hayvan beslemeci
ve bir bütün olarak iyi bir sürü
yönetim uzmanı olması gerekiyor.
Aynı zamanda çiftlik sahiplerini ve
küçük üreticilerini bilinçlendirmek
için mesai harcaması gerekiyor.
Mesleki açıdan Ereğli’de
yaşanan sorunlar nelerdir?
Veresiye eğilimleri oldukça
fazla ve bu önemli bir sıkıntımız.
Neredeyse 5 yıldır tahsil edemediğim borçlar var. Maalesef
böyle durumlarda ümidimizi
kesiyoruz. Yıllık kazancımızın %
20’si veresiyedeki batık paralar.
Emeğimizin karşılığını bir şekilde aramaya çalıştığımızda da
tepki alıyoruz. Eski bir hekim olduğum için insanları tanıyorum
ve tanıdığım insanlara hizmet
vermekten öte bir çözüm ne
yazık ki bulamıyorum.
GEZİ KONYA EREĞLİ
E
rciyes Üniversitesi’nden
2011 yılında mezun olan
Veteriner Hekim Yasin
Pala, kliniğini açalı henüz bir
yıl oluyor. Fakülteye girdiği ilk
yıllardan itibaren klinisyenlik
yapmayı aklına koyduğunu söyleyen Pala, şartlar bakımından
serbest klinisyenlik ile çiftlik
hekimliğini karşılaştırdığında
klinisyenliğin bir nebze daha
zor olduğunu söylüyor. Konya
Ereğli’de klinik açma fikrinden
başlarda çok çekindiğini söyleyen genç klinisyen, bölgede çok
fazla klinik olduğu için ilk klinik
açma fikrini aklına koyduğu
sıralarda insanların gözünü
korkuttuklarını, fakat herkesin
nasibi ne ise onu yiyeceğini
inandığını vurguluyor.
Veteriner Hekim Yasin
Pala, çiftlik hekimliğinin
sürü yönetimi deneyimi
açısından daha avantajlı
olduğunu düşünüyor.
Genç ve yeni klinik sahibi bir
hekim olarak, bir yıl içerisinde
bölgede en çok karşılaştığınız
hastalıklar neler oldu?
Ereğli bölgesinde buzağı ishalleri ve pastourella çok yoğun
olarak karşıma çıkıyor. Bir de
bunların yanı sıra sıkça tohumlamayave gebelik muayenesine
gidiyorum. Hastaya gittiğim
zaman şunu farkediyorum;
mastitis ve benzeri hastalıklar
için artık kimse veteriner hekim
çağırmıyor; doğru bir yol olmasa
da kendi ilaçlarını alıp hayvanlarını kendileri tedavi ediyorlar.
Çözemedikleri en son durumlarda ve olay kronikleştiğinde
hekimi çağırıyorlar.
Yıllardır klinisyenlik yapan
hekimler, bölgede veresiyenin
ciddi bir problem olduğunu
söylüyorlar. Siz bu kısa
süreçte benzer bir sorunla
karşılaştınız mı?
Serbest klinisyenliğe çok
yeni atılmama rağmen ben de
veresiye problemi yaşıyorum.
Fakat son birkaç ay içerisinde
borçlarımı hafifletmeyi başardım. Bu veresiye sorununun
önüne geçmek için genelde
büyük çiftliklerle çalışmayı tercih ediyorum; bu nedenle diğer
meslektaşlarım kadar büyük
sıkıntılar yaşamıyorum.
İNFOVET 118-119
Çiftliklerle çalışmanın avantajlarını görüyor musunuz?
Elbette çiftlikler daha avantajlı.Buralarda küçük vakalar karşımıza çıkmıyor. Problemler sürü
bazında olduğu için hem daha
kazançlı oluyor hem de sürü
yönetimi deneyimi kazanmış
oluyorsunuz. Bölgede aile işletmeciliğinden çiftlik üretimine
geçildiği için bu tür deneyimler
biz hekimler için önemli.
Mesleki açıdan ileride
kendinizi görmek istediğiniz
yer neresidir?
Gelecekte herkes gibi en üst
seviyeye gelmek isterim ancak
sektör ve sektördeki meslektaşlarımız ne yazık ki buna izin
vermiyor. Maddi ve manevi kısıtlamalarla karşılaşıyoruz. İşbirliği
ve beraberlik ruhu eksik.
Deneyimli
hekimlerin
desteği
önemli
2011 yılında mezun olduktan sonra çeşitli
işletmelerde çalışan ve henüz bir yıl önce
kendi kliniğini açan Veteriner Hekim Yasin Pala,
üreticilerin bazı hastalıklar kronikleşmeden
önce hekimlerle iletişime geçmekten kaçtıklarını
ve kendilerince tedavi uyguladıklarını söylüyor.
GEZİ KONYA EREĞLİ
F
ırat Üniversitesi’nden 2007
yılında mezun olan Veteriner Hekim Abdullah ulutaş,
hekim ağabeylerinin yanında
deneyim kazandıktan sonra kendi kliniğini açmış ve 2012 yılında
da Fırat Üniversitesi mezunu
olan meslektaşı Veteriner Hekim
Rahim Karpuzcu ile ortak olmuş.
Veteriner Hekim
Abdullah Ulutaş ve
Rahim Karpuzcu, iki
kişi arasındaki güvenle
ortaklığın kolaylıkla
yürütülebileceğine
inanıyorlar.
Konya Ereğli’de hayvancılık
sizce ne aşamada?
Ereğli süt üretiminde
Türkiye’de birinci olarak bilinmekte. Bildiğiniz üzere geneli
süt hayvancılığı ile uğraşan bir
yer. En son bahar döneminde
160 bin üzerinde kayıtlı hayvan
olduğu biliniyor. Kırsal kesimde
kalan birkaç köy var ki bu köyler
kültür ırklarına giremiyorlar; bu
hayvanlarda da çok fazla kayıt
sistemi tutulamıyor.
Ereğli düz bir yer olmasıyla
birlikte, köyler arası mesafe çok
kısa olduğu için; biz hastaya
giderken en fazla 45-50 km arasında yol yapıyoruz. Zaten veteriner kliniği olarak, uzak köylerde
ve kasabalarda klinikler var. İlçe
bazında düşündüğümüz zaman
zaten kırka yakın klinik mevcut.
150-200 sağmal hayvanı olan
çiftlikler de ekstra olarak kendi
bünyelerinde hekim çalıştırmayı
uygun görüyorlar.
Ereğli’de bildiğimiz üzere
işletmeler de çoğaldı.
Nedir bu rakam?
Şu an için hali hazırda
4-5 adet mandra var ve her
mandranın çiftliği var. Örneğin
veresiye probleminden dolayı
hekimler olarak işlerimizi seçmeye başladık; ancak işlerimizde bir azalma olmuyor. Çünkü
dört sene önce gittiğimiz bir
üreticide 10 hayvan beslerken,
şu anda 50-60 hayvan besliyor.
Bu bilgi, işletme bazında da
sizlere bir fikir verecektir.
Bölgemizde iyi bir teşvik var.
Birçok müşterimiz kredi çektirerek yer yaptırdı ya da var olan
işletmelerini modernize etti.
Kredi olmadan ve bu konularda
biraz olsun gözünü karartmadan bir arpa boyu yol alınamaz.
İNFOVET 120-121
Bölge sorunları
için hekimler
bir araya gelmeli
Başarılı iki veteriner hekim olan Abdullah Ulutaş ve Rahim
Karpuzcu’nun ortaklığı ile yürüttükleri klinik çalışmalarında,
iki hekimin de ortak olarak gözlemledikleri problem hekim
odaları ve diğer kuruluşların yetki konusundaki yetersizlikleri.
Üreticiler hayvan yetiştiriciliği
konusunda sizce yeteri kadar
bilinçli mi?
Daha yeni yeni bilinçlenmeye başladılar. Para kazanmaya
başladıktan sonra, “nasılsa destek veriyorlar, tosun atlatalım,
tohumlama faturası yazdıralım”
gibi şeyleri yeni aşmaya başladılar. Artık damızlık hayvanlarını
kaliteli hale getirmek, rasyonlarını ayartlamak, süt kalitesini
artırmak gibi konular için uğraş
veriyorlar. Bunu birkaç senedir
yapıyorlar. İşletme sahiplerinin
birçoğu akşam evlerine gittiği
zaman ya Tarım Tv ya da Bereket
Tv izleyerek bir şeyler öğrenmeye çalışıyorlar.
Yalnız böyle şeylerin bazı
kötü yanları da var; örneğin işi
anlayamayan ve hayatında inek
görmemiş insanlar da kağıt üzerinde ayarlamalarını yapıp kredi
çekiyor ve hayvanlığa atılıyor.
Sizce meslektaşlar arasında
bölgesel bir dayanışma var mı?
Herkes arasında bir dayanışma olmasa da gruplaşmalar
GEZİ KONYA EREĞLİ
elbette mevcut. Biz üniversitede etik olayından ziyade, hayvan besleme ve zootekni dersleri üzerinde durduk. Deontoloji
dersini sadece ilk yılda verdiler
ve o vizyon ne yazık ki oturmadı. Bu veteriner hekimliğime
özgü bir problem değil, toplum
olarak genel bir sorun. Bu konuyu birçok yerde meslektaşlarımızla konuşuyoruz; toplanmalı,
bir araya gelmeli, piyasayı
birlikte oluşturmalı, odanın, ilçe
tarımın ve hekimlerin irtibat
halinde olması gerektiği, bu kuruluşların yaptırımlarının olması
gerektiği söyleniyor. Örneğin
Konya Ereğli’de
40’a yakın klinik
mevcut. 150-200
hayvanı olan
çiftlikler ise kendi
bünyelerinde
veteriner hekim
çalıştırmayı
uygun görüyorlar.
2012 yılında Konya bölgesi pilot
bölge seçildi ve ilaç satılan
kliniklerde, bir hekimin sahaya
gideceği, diğer hekimin de klinikte ilaç satımından sorumlu
olacağı, aksi takdirde para
cezası uygulanacağı söylendi.
2012’de 2015 yılına üç yıl geçti,
ancak denetim için bir kişi dahi
gelmedi. Asıl sorun budur.
Sürekli karşılaştığınız ve
Konya Ereğli bölgesine has
spesifik hastalıklar karşınıza
çıkıyor mu?
Yazın genellikle babesia
ve theileria ile karşılaşıyoruz.
Ancak Konya’da bu hastalıkların
prevalansı da bölge bölgeye
değişiyor. Özellikle yaylıma
çıkarılan hayvanlarda babesiatheileria oranı artıyor. Genel
olarak kültür hayvanlarda sık
görülen hastalıkların tamamı
bizim de karşımıza çıkıyor.
Mastitis her zaman haddinden
fazla görülüyor; özellikle yazın
İNFOVET 122-123
septik mastitis ile karşılaşıyoruz. Hipokalsemi ise kışın
çokça yaşanıyor. Bunun dışında süt ineklerinde abomasum
deplasmanı, konstipasyon gibi
vakalar görülüyor.
Veteriner hekimler çoğunlukla tohumlamadan para
kazanmakta. Tohumlamıyorum
bile diyen bir hekim ayda 7080 tohumlama yapar. Bu da
bir klinik için normalde geçim
kaynağı demektir; ancak belirttiğim gibi emeğimizin karşılığını
peşin alamıyoruz.
Son olarak, ortaklık nasıl
bir duygu ve avantajları
sizce nelerdir?
Ortaklıkta, para konusunda
bir şeyler söylemem gerekirse,
işin sağlıklı bir şekilde yürümesi için ortakların kuruş hesabı
yapmaması gerekiyor. Bu konularda çok ayrıntıya girilirse, o
ortaklık yürümez, ayrılık tez gelir. Bizim aramızda böyle bir şey
yok; standart ilaçlarımız var ve
alım satımlarımızı defterlerimize işleriz. Bunun dışında da iki
kişi arasındaki güvenle bu iş
kolaylıkla yürür.
GEZİ KONYA EREĞLİ
Hasta sahipleri ile
iletişim anahtardır
Veteriner Hekim Deniz Çakar, sektörün ilerlemesine rağmen veteriner
hekimlerin her zaman en son planda olduğunu ve aralarındaki diyalog
problemlerinin, iletişimsizliğin, rekabetin ve ilaç satışlarındaki
sorunların çözüm beklediğini belirtiyor.
uygunluğu nedeniyle bir yem
merkezine dönüşmeye başladı.
Merkez olarak eskiden Trakya görünse de, artık Ereğli de piyasayı
belirleyebilen bir güce sahip.
Konya’da veteriner hekimlerin
yeri sizce önemli midir?
Sektörün büyümesine ve insanların para kazanmalarına rağmen, veteriner hekim her zaman
en son planda. İnsanlar, hatta
veteriner hekimlerin arasındaki
diyalog problemleri, iletişimsizlik,
rekabet ve ilaç satışlarındaki
sorunlar çözüm beklemektedir.
Meslek sizce nereye gidiyor?
Hem hekimler bilgi ve donanım
olarak çıtayı yükseltiyor, hem
de üreticiler sınıf atladığı için
kendilerini yetiştirme zorunluluğu hissediyor. Mesleğe yeniden başlıyor olsam, kesinlikle
serbest hekimliği tercih ederdim.
Çünkü çiftlik hekimliği bana göre
çok zordur; aşı, tedavi, tedavi süresince hayvanın verdiği cevap,
olumsuzluklar… Hekim bunların
hepsini yakından takip etmek
zorundadır ve sorumluluğunu
almaktadır. Serbest piyasa böyle
değildir; profilaksiye yönelirsiniz,
özel durumlarda gerekenleri yaparsınız. Bazı durumlarda elbette
hayvanlara bizzat gitmeniz gerekir; ancak tedavinin olumlu ya da
olumsuz gittiğini zaten başında
hayvan sahiplerine söylersiniz.
Veteriner Hekim Deniz
Çakar, Ereğli’de 25 yıl
öncesine göre ciddi bir
hayvan popülasyonu
artışı olduğunu söylüyor.
K
onya, Ereğli doğumlu olan
Veteriner Hekim Deniz
Çakar, ilk ve orta öğretimini Ereğli’de tamamladıktan
sonra, 1999 yılında 100. Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden
mezun olmuş ve 2002 yılında
kendi kliniğini açmış.
Ereğli hayvancılık konusunda
sizce nasıl bir yer?
Bölgede ciddi bir hayvan
popülasyonu var diyebilirim.
Arazi şartlarımızın uygunluğu,
aynı zamanda birliklerimizin ve
kooperatiflerimizin tam hızla
çalışmasıyla hayvan sayımız
kısa bir süre içinde iki katına çıkİNFOVET 124-125
mıştır. Sekiz sene önce Ereğli’de
yaklaşık 30-40 bin hayvan
vardı, şimdi ise hayvan sayımız
çok rahat söyleyebilirim ki 200
binin üzerindedir. Bu hayvanların çoğu büyükbaş; küçükbaş
hayvan fakat insanlar piyasa
şartlarına uymaya çalışınca,
doğal olarak daha çok büyükbaş
hayvancılığa yönelmeye başladı.
Bu durum için son zamanlarda
yaşadığımız süt fiyatlarındaki
artışın büyük etkisinin olduğunu
düşünüyorum. Aile işletmeleri
de geçmişte kaldı, hayvancılığa
insanlar artık ciddi bir iş olarak
bakıyor; kurumsallaşmaya,
şirketleşmeye yöneldiler.
Bölgeye spesifik hastalıklar
karşınıza çıkıyor mu?
Burada süt hayvancılığı ön
planda olduğu için sütçü hayvanlara özel belli başlı hastalıklar
da daha çok karşımıza çıkıyor.
Örnek olarak mastitis, pneumoni,
metabolik hastalıklar, doğum
sonrası deplasmanlar sık görülüyor.
Ama spesifik bir hastalığımız yoktur.
Ereğli hayvanlar için
bir geçiş noktası mıdır?
Ereğli Türkiye’nin her bölgesinden hayvan alır; Trakya’dan,
doğudan, batıdan, hatta yurt
dışından bile hayvanlar buraya
gelir. Konya Ovası, arazilerimizin
Yeni mezun meslektaşlarınız
için altın anahtarınız nedir?
Yeni hekimlere diyebileceğim en iyi şey, donanım. Bunun
haricinde iletişim gerçekten çok
önemli. Müşterilerinin kalitesi git
gide arttıkça, meslekte problemlerle karşılaşma riski de düşecektir. Hayvancılık karlı bir iş ve
hayvan eskisinden daha değerli;
bu nedenle insanlar üreticiliğe
bir yatırım gözüyle bakıyorlar.
Ancak, bu üretici popülasyonunun arasından sıyrılmaları için
kendilerini geliştirmek zorundalar, aksi takdirde yarışı kaybederler. Hekim olarak bu durumdan
yararlanıp müşterilerini kendileri
seçmeliler diye düşünüyorum.
BÜYÜKBAŞ
Veteriner Hekim
Hüseyin Dayı,
hayvanların kaliteli
ve üretgen bir yaşam
sürmelerinin, sağlıklı bir
ayağa sahip olmalarına
bağlı olduğunu söylüyor.
Hayvan sağlığında ayak
ve tırnak bakımının önemi
ve elektro-hidrolik makina
kullanmanın avantajları
Günümüzde modern
makinalarla yılda
10.000’den fazla
sığırın tırnağı optimal
ağırlık taşıyan yüzeyi
sağlamak için,
hoof trimerler
tarafından
şekillendirilmekte
ve eski usul
tırnak kesimleri
terkedilmektedir.
Yazı: Veteriner Hekim Hüseyin Dayı
İNFOVET 126-127
S
ığırlarda, özellikle süt
sığırlarında endüstriyel
gelişmeye paralel olarak
ayak ve tırnak hastalıklarında ciddi bir artış görülmektedir. Hayvanların bu yüksek et
ve süt verimleri, iyi bir gelişme
göstermeleri, üretken olarak
uzun süre işletmede kalmalarının
ön şartı sağlıklı bir ayağa sahip
olmalarına bağlıdır. Bu arada
tırnak bakımına gereken özenin
gösterilmemesi nedeniyle, ayak
hastalıklarının önemi bir kat daha
artmıştır. Ayak ve tırnak hastalıklarının neden olduğu başlıca
kayıplar, süt veriminde azalma,
canlı ağırlık kaybı, infertilite prob-
lemleri ve tedavi masrafları olarak
sıralanabilir. Beyaz çizgi hastalığı
taban ülseri ve apseler yıllık 257
USD, dermatitler ve footrot gibi
küçük sorumlular 128 USD aralığında anlamlı kayıplarının yanında, asıl topal ineklerin bakımı için
gerekli olan ek yönetim ve çaba
ekonomik kayıpların çoğunluğunu
oluşturmaktadır (Kaynak;Hoard’s
Dairyman). Eski usul nalbantlar
veya tırnak kesicileri ipler ve halatlar yardımıyla hayvanları zorla
zapturapta alarak tırnak kesimi
yaparken, günümüzde modern
makinalarla yılda 10.000’den
fazla sığırın tırnağı optimal ağırlık
taşıyan yüzeyi sağlamak için,
hoof trimerler tarafından şekillendirilmektedir. Birçok işletmede iş
yükü ve zamandan ciddi kazançlar elde edilmektedir.
CİHAZIN TEKNİK ÖZELLİKLERİ
> V şeklinde açılan ön kapı
sistemi hızlı bir şekilde hayvanın boynunun kilitlenmesine ve
hayvanların kolayca giriş çıkışına
yardımcı olur.
> 90 derece açılan arka kapısı
dayanıklı ve büyükbaş hayvanın
gücüne karşı koyabilecek biçimde dizayn edilmiştir.
> Arka ayakların kaldırılmasında kullanılan sistemler sayesinde hayvanın ayakları rahat
BÜYÜKBAŞ
Hidrolik sistemlerde
kilitlemeler (özel
frenler) kullanılarak
operatör güvenliği
maksimum seviyeye
çıkarılmıştır.
bir şekilde kaldırılmakla beraber
pelvis oturağı ile de hayvanın
arka ayaklarında herhangi bir
travmaya neden olmamaktadır.
> Hayvan karın bölgesinden
iki noktadan kaldırılarak öne ve
arkaya devrilmesi engellenmiştir.
> Makine alt tarafında bulunan
kauçuk sistemler ile hem kaymayı önler hem de hayvana zarar
vermemektedir.
> Hidrolik sistemlerde kilitlemeler (özel frenler) kullanılarak
operatör güvenliği maksimum
seviyeye çıkarılmıştır.
> Büyükbaş hayvan içeride
iken operatörün rahat işlem
yapabilmesi için hidrolik asansör
sistemi ile istenilen boyda
makina aşağı ve yukarı hareket
ettirilebilmektedir.
> Çiftlik içerisinde makinanın
taşınması için sistem gayet
basit bir şekilde hareketli hale
getirilebilmektedir.
> Sistem tamamen halatlı
İNFOVET 128-129
Elektro-hidrololik makine, tırnak kesimi uygulamasındaki
kolaylıktan dolayı operatöre rahatlık sunar. hayvanı
strese sokmadan, işlemleri hızlı ve güvenli bir şekilde
sonuçlandırarak hayvanların tedavisine imkan sağlanır.
olarak dizayn edilmiştir. Bunun
sebebi yine iş sağlığı ve güvenliği ölçüsünde değerlendirilerek
düşünülmüş ve elektrik kesintisi
durumunda halatların kesilip
büyükbaş hayvanın strese girmeden makina içinden tahliyesi
sağlanabilmektedir.
> Sistem monofaze olarak
dizayn edildiğinden her yerde
rahatça kullanılabilmektedir.
ELEKTRO-HİDROLİK
KONTROLÜN AVANTAJLARI
> İnsan gücünün ve hızının
yeterli olmadığı koşullarda işin
kolay yapılmasını sağlar.
> Hayvan refahı ve insanlar
için iş güvenliğini ön plana çıkaran bir çözüm sistemidir.
> Hareketin kontrolü, çok hassas bir şekilde sağlanır.
> Uzun ömürlüdür.
> Hız, kuvvet ve moment kademesiz olarak kolayca operatör
tarafından ayarlanabilir.
> Azami yük altında, durağan
halden hareketli hale çok kolay
geçiş yapılabilir.
Hidrolik kontrollü büyükbaş
hayvan tırnak kesme makinesi
uygulama açısından operatörü
son derece rahatlatan, büyükbaş hayvanın hareketsiz bir
şekilde bakımının yapılmasına,
hayvanı strese sokmadan ve
bu işlemleri son derece hızlı ve
güvenli bir şekilde sonuçlandırarak hayvanların tedavisine imkan
sağlayan bir sistemdir.
Bu ve bunun gibi avantajlarından dolayı hidrolik sistemler birçok makina da tercih edilmektedir. Büyükbaş hayvanlarda
tırnak problemlerinin müdahalesi ve rutin bakımları için Akday
Grup Makina olarak hidrolik
kontrollü bir makina dizayn ettik
ve ülke hayvancılığının kullanımına sunduk. Yerli üretim makinalarımızın satış sonrası teknik
destek ve servis hizmetlerini
de firmamızca müşterilerimize
sağlamaktayız.
RÖPORTAJ
BAF’ıN tercih
eDİLME sebebi
BAF Premix LTD
ŞTİ Genel Müdürü
Lokman Özturhan, her
geçen ay satışlarının
arttığını söylüyor.
Standartların
ötesinde kalite
ve hizmet anlayışı
Sundukları ürün ve hizmetlerle sürekli yenilik yapan, kendisini
geliştiren ve müşteri karlılığına katkıda bulunan BAF Premix,
hayvancılık sektörünün vazgeçilmezi haline geldi.
S
tandartların ötesinde
kaliteli ürünler üreterek
hayvancılık sektörüne en yüksek faydayı
sağlamayı amaçlayan BAF
Premix’in Genel Müdürü Lokman
Özturhan ile şirket etkinliklerini,
ihracat hamlelerini, kapasitelerini
ve müşterileri tarafından BAF
Premix’in tercih edilme nedenleİNFOVET 130-131
rini konuştuk ve Özturhan, fosfat
grubunda pazar payının % 30’unu
elinde tutan BAF Premix’in, müşteri odaklı faaliyetlerine devam
edeceğini vurguladı.
Tarihçenizden ve faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
2011 yılında kurduğumuz BAF
Premix’te kanatlı ve ruminant
için yem katkı maddeleri ve
yemlik fosfat üretimi yapıyoruz.
Üç adet üretim hattımız mevcut.
Bir tanesinde DCP ve MCP
dediğimiz yem içerisine katılan
kalsiyum ve fosfor kaynaklarını; diğerinde nikropremiks
dediğimiz, bir ton yeme 1-5 kg
arasında kullanılan vitamin ve
mineralleri; bir diğer hattımızda
Bizden önce Türkiye’de iki
adet üretici firma vardı.
Ciddi şekilde rekabet
halinde olduğumuz bir
ortamdı. Piyasaya girmemiz
ile fiyatlar çok aşağı çekildi
ve bu rekabet hali fiyatlar
bakımından müşterilerimize
yaradı. Bunun dışında,
serbest bölgede olmamızın
avantajı ile daha rahat
ürün tedarik ediyoruz
ve ihracat için limanlara
yakınız. Bulunduğumuz
yerin 2 km yakınında bir
liman bulunmakta; bütün
ham maddelerimiz oradan
geliyor. İhracatta da
işletmemize 40 km
uzakta olan Assan
Limanı’nı kullanıyoruz.
ise konsantre dediğimiz tona 25
kg olan ve 25 kg’dan 350 kg’a
kadar kullanılabilen konstantre
yemleri üretiyoruz. Üretimimizin
yaklaşık % 30- 35’ini iç piyasaya
sunuyoruz. Geri kalan kısmını ise
ihraç ediyoruz.
BAF Premix’in aylık üretim
kapasitesi nedir ve mevcut
kapasitenizi yükseltmeyi
düşünüyor musunuz?
Fosfat grubunda aylık 5.000
ton, premiks ve konstantre grubunda ise 10 bin ton kapasitemiz
var. 2011 yılında kurulduğumuz
ve 2013 yılında satışa başladığımız için şu anda tam kapasite
çalışmıyoruz. Kapasitemizin %
50’sini kullanıyoruz diyebilirim.
Ama her geçen ay satışlarımız
artıyor. Kapasitelerimizi doldurduğumuz zaman illa ki yatırımla
ilgili atılımlarımız olacak.
RÖPORTAJ
BAF Premix,
bünyesinde üç
adet ürettim hattı
barındırıyor.
Konya’da toplam
üretim nedir?
Konya’da toplam üretim
kurulu kapasite bazında
11 milyon civarındadır. Aylık
kapasite ise 240 milyon
yumurtadır. Yaklaşık 10 gün
boyunca bir hayvandan
350 ila 400 arasında
yumurta alırsınız.
Ruminant ve kanatlı
üretimlerinizde oranlar nedir?
Kaç ülkeye ihracatınız var?
Kanatlı üretim oranlarımız
daha fazla ve şu anda 25 ülkeye
ihracat yapıyoruz. Doğu Avrupa,
Kuzey Afrika, Orta Doğu, Orta
Asya bölgelerinin hemen hemen
hepsinde varız. Uzak Doğu’da,
örneğin Vietnam’da varız. Şu ana
kadar bütün büyük uluslararası
fuarlara katıldık.
Serbest bölgede ticaret
yapmanın ürün tedarikinde
kolaylık ve limanlara yakın
olmak dışında başka bir
avantajı var mı?
Başka bir avantajı yok. Bizim
yaptığımız işte tonaj çok yüksek
olduğu için nakliye de ciddi
oranda maliyet getiriyor. Örneğin
Mersin Limanı’ndan ham maddeyi Konya’ya getirmek, Konya’da
imal edip tekrar Mersin’e götürüp
ihracata yollamanız ciddi bir maliyet olduğu için böyle bir bölgeyi
tercih etmeyi uygun gördük. Tabi
ihracata yönelik çalışmayı hedeflediğimiz için serbest bölge
bizim için bir avantaj.
Sektörü değerlendirirsek...
Zorluklar nelerdir?
Biz daha çok Konya bölgesinde
yumurtacı sektörü ile uğraşmaktayız. Gerçekten çok zahmetli
bir iş; insanlar bu işe yatırdıkları
paranın karşılığını alamıyorlar
İNFOVET 132-133
ve ortalamada neredeyse zarar
edecek pozisyona geliyorlar.
Bunun en önemli sebebi ham
madde fiyatlarının yüksek olması.
Bununla birlikte zaman zaman
viral enfeksiyonların baş göstermesi gibi aksaklıklardan dolayı ne
kadar özveri ve fedakarlıkla bu işi
icra etseler de insanlar hakettiği
paraları kazanamıyorlar. Sektör
anlık değişimlere maruz kalıyor.
Bildiğiniz üzere, haftada üç yüz
tır civarında Irak’a ihracat yapılıyor ve geçenlerde Irak’ın ihracat
kapılarını kapaması ile yumurta
fiyatları 10 Kuruş’a kadar düştü.Bir
de üreticinin en büyük sorunlarından bir tanesi, aracıların bu işten
çok para kazanması. Üreticinin 6
Lira’ya verdiği ürün markette 12
Lira’ya satılıyor. Bugün, yumurta
fiyatlarındaki artış üreticinin cebine değil, aracıların cebine giriyor.
Sektördeki büyüme sizce
planlı mı? Geleceği hakkında
ne düşünüyorsunuz?
Bence yumurta sektörü hem
hastalıklar yönünden hem de kapasite yönünden iyiye gitmiyor.
Bu elbette ki Türkiye’nin genel
sorunu; patates için de soğan
için de aynı handikap söz konusu. İnsanlar bilinçsizce kapasite
artırıyorlar. Artık bu duruma bir el
atılmalı diye düşünüyorum.
Konya’dan haftada 666 tır çıkıyor ve
% 50’si ihracat. Ağırlıklı olarak Irak
olmak üzere, İsrail, Azerbaycan,
Gürcistan ve Türkmenistan’a
yumurta ihracatı gerçekleştiriliyor.
BÜYÜKBAŞ
Y
em, süt ineği yetiştiriciliğinde verimliliği ve karlılığı
etkileyen en önemli faktörlerdendir. Bir sürüde
hayvanlar arasında süt verimi
bakımından ortaya çıkan farklılığın
yaklaşık % 25’i genetik,% 75’i ise
çevresel faktörlerinden kaynaklanır. Süt maliyetinde yemin % 75
paya sahip olması, karlı bir üretim
için iyi bir beslenme programının
ne denli önem taşıdığını göstermektedir. Süt inekleri tükettikleri
yemi, daha doğrusu protein ve
enerjiyi etkili şekilde süte çevirme
yeteneğine sahiptirler. Bir süt
ineğinin yaşam boyu verimliliğinin belirlenmesinde, bu ineğin
süt üretimi veya süt yağı üretimi,
doğurduğu yavru sayısı ve bu yavruların verim gücü gibi faktörler
dikkatle değerlendirilmelidir.
Süt üretimi üzerinde etkili olan iki
faktör enerji ve proteindir
Yetersiz döl verimi süt ineklerinde karlılığı azaltır. Bu etki buzağılama aralığının azalması ve süt
verimin düşmesi şeklinde ortaya
çıkar. Gebelik oranında meydana
gelebilecek % 6‘lık bir azalmanın,
her yıl inek başına 15-52 dolarlık
bir ek maliyete neden olduğu ortaya konulmuştur. Doğum sonrası
yüksek süt veren ineklerde veya
normal süt verimi olan ineklerde
laktasyon başlangıcında, yemlerle
enerji ihtiyacının karşılanamaması sonucu ortaya çıkan negatif
enerji tablosu yeterli rezervlere
sahip olmayan ineklerde döl verimi
bozukluklarına yol açar. Beslenme
bozuklukları ve dengesizlikleri
fertilitenin önemli ölçüde aksamasına neden olur. Hayvana verilen
rasyon fertiliteyi olumsuz yönde
etkiliyorsa, çoğunlukla birden fazla beslenme faktörü üzerinde durmak gerekir. Beslenme yetersizliğinin derecesine göre septomlar
da farklılık gösterir. Orta derece
enerji yetersizliği fertiliteyi düşürür. İleri derece bir enerji fazlalığı
ise anöstrusa neden olur. Rasyonun fertilite üzerine etkisi özellikle
pubertas döneminde, tohumlamadan önce, doğum öncesinde ve
sonrasında daha fazladır. Büyük
ruminantlarda ile rasyondaki enerji
İNFOVET 134-135
Yetersiz döl verimi
süt ineklerinde
karlılığı azaltır. Bu etki
buzağılama aralığının
azalması ve süt verimin
düşmesi şeklinde
ortaya çıkar.
Fertiliteyi etkileyen
beslenme sorunları ve
hormonal bozukluklar
Fertilite ile ilgili problemleri, başta enerji ve protein noksanlığı
gibi beslenme bozukluklarına bağlı olup; en önce fosfor olmak
üzere, mineral ve iz elementlerin noksanlığı araştırılmalıdır.
Yazı: Prof. Dr. Adem Şenünver, Dr. Demir Özdemir
BÜYÜKBAŞ
Enerji eksikliğinin
geçiş dönemindeki
önemi
NEB (Negatif Enerji Balance-Negatif Enerji Dengesi)
ya da enerji yetersizliği diyebileceğimiz durum sütçü
sığırlarda bir beslenme
hatasıdır. Geçiş dönemi gebeliğin sonu ile laktasyonun başlaması arasındaki
dönemdir. Bu dönemdeki
beslenme hatalarının hem
gebelik üzerine, hem de
süt verimi üzerine olumsuz
etkileri vardır. Bir yumurta
folükünün gelişmesi IGF1,
FSH ve LH etkisiyle olur.
Negatif enerji dengesi olan
sığırlarda IGF1 (İnsulin Like
Growt Factor) konsantrasyonu azalır; follikül gelişimi
etkilenir. Böyle follüküler
FSH’a cevap vermez. Keza
NEB (Negatif Energy Blance) LH konsantrasyonunu
ve dolayısıyla ovulasyonu
olumsuz yönde etkiler.
Negatif enerji
dengesi, zayıflama
ve bunlarla birlikte
çeşitli gerilimler döl
verimini azaltır.
miktarı ile pubertas arasında
yakın ilişki vardır. Enerji noksanlığı bulunan zayıf, cılız düvelerde
ovaryumlar inaktiftir ve östrus
sikluslarının başlaması gecikir.
Bu durum, hayvana iyi kalitede
kaba yem, çayır kuru otu ve mısır
silajı verilmesi ile önlenebilir.
Düveler östrus siklusu göstermeye başladıktan sonra çok ileri
derecede beslenme yetersizliği
bulunmadıkça östrus siklusları kolay etkilenmez. Fertilite
şansını arttırmak için düveleri
tohumlamadan önceki dönemde
ve sonraki bir ay içerisinde çok
iyi beslemekte yarar vardır. Enerji
noksanlığı, ineklerde ovaryum
aktivitesinin bozulması, gebe
kalamama ve corpus luteum‘dan
progesteron hormonu salgısının azalması gibi bozukluklara
neden olur. Aşırı zayıflamalar
abortusa neden olabilir. Yüksek
verimli ineklerde laktasyonun
başlangıç döneminde negatif
bir enerji söz konusudur. Zira
hayvan yeterli gıdayı alamazsa,
vücuttaki enerji stokları mobilize
olur ve birkaç hafta süre ile kilo
kaybeder. Bu zayıflama, bazen
hayvanın yeniden gebe kalmasına kadar devam eder. Buzağılama sırasında ineğin fiziki kondisyonu iyi olmaması postpartum
seksüel aktiviteyi geciktirir. Bu
arada aşırı derecede enerji alımı
sonucu kuru dönemde fazla
derecede yağlanan ineklerde
(yağlı karaciğer sendromu) yine
infertilite söz konusu olabilir.
Rasyondaki protein oranının
fertilite üzerine etkileri
Süt inekleri ve gebe düvelerin
rasyonlarındaki protein noksanlığı, düvelerde pubertanın
gecikmesine, ineklerde suböst-
İNFOVET 136-137
Protein
noksanlığı,
düvelerde
pubertanın
gecikmesine
ve ineklerde
suböstrus
rastlantılarına
neden olabilir.
rus rastlantılarının artmasına,
doğum ile yeniden gebelik
arasındaki sürenin azalmasına
neden olur. Protein, fötusun gelişmesi ve ineğin üreme organlarının foksiyonları için gereklidir.
Protein noksanlığı, laktasyondaki
ineklerde zayıflama ve süt veriminin düşmesine neden olur.
Damızlık boğalarda ise % 12.5
ham protein içeren rasyonlara
metiyonin ilavesi fertilitiyi yükseltir. Rasyonlara üre eklenmesi
fertiliteyi fazla etkilememektedir. Abotustan sakınmak için,
düvelere ilk gebeliklerinde günde
30-40 g’dan fazla üre verilmemelidir. Laktasyondaki ineklerde
rasyondaki protein oranı % 12-16
BÜYÜKBAŞ
İyot noksanlığı
tiroid bezinin
fonksiyonlarını
etkiliyerek
fertilitede olumsuz
rol oynayabilir.
olmalıdır. Çok süt veren inekler,
doğumu takiben hızla zayıflamaya başlar ve günden güne artan
bir şekilde süt verimi düşmesi
gözlenir. Giderek süt veriminde
pik noktaya çıkmaya çalışan
inekler önemli miktarda enerjiye
ihtiyaç duyarlar. Genetik ilerlemeyle enerji seviyesini dengede
tutamayan sütçü işletmelerinde
infertiliteye bağlı olarak gebe kalamama problemleri ortaya çıkar.
Gebe kalamama konusundaki
başka bir problem de yemlerdeki hızlı çözülebilir proteinlerin
fazlalığıdır. Bunlar vücutta aşırı
amonyak birikimine, karaciğerin
yorulmasına ovaryumların faaliyetlerinin azalmasına ve sonuç
olarak döl veriminde aksamalara neden olurlar. Eğer enerji
noksanlığı söz konusuysa vücut
yanlış bir yoldan giderek proteinden enerji elde etmeye çalışır, bu
durum sonunda da ketozis açığa
çıkar. Ayrıca yüksek kan ketonu
bulunan hayvanlar, kızgınlık
İNFOVET 138-139
D vitamini,
kalsiyum
ve fosforun
rezorpsiyonu ve
depolanmaları
için gereklidir.
Noksanlığı
östrüs belirtilerini
geciktirir.
gösteremez, gebe kalamaz ve
karaciğerleri yağlanır; hatta doğum sonrası ölüme kadar giden
problemler ortaya çıkabilir.
Mineral noksanlıklarının da
fertilite üzerine etkileri
Kalsiyum fosfor oranı 1.5:12.5:1 arasında tutulduğu takdirde
fertiliteyi olumsuz etkilemez.
Rasyonlarında fosfor noksan
olan düvelerde ve süt veren
ineklerde infertilitenin oluşması
kaçınılmaz olur; pubertas ve
postpartum ovaryum aktiviteleri
gecikir. Bununla beraber sürüde
fertilitenin düştüğü görülür. Fosfor noksanlığı görülen bölgelerde
doğum aralığı iki yıla kadar uzayabilir. Kalsiyum-fosfor oranının
normal olmaması da metabolik
hastalıklara ve sekunder fosfor
noksanlıklarına neden olur.
İyot noksanlığı tiroid bezinin
fonksiyonlarını etkiliyerek fertilitede olumsuz rol oynayabilir.
Gebe ineklerde iyot noksanlığı
prematüre veya ölü yavruların doğmasına neden olabilir.
Normal bir fertilite için rasyondaki iyot miktarı milyonda 0.5
dolayınlarında olmalıdır.
İneklerde bakır, manganez, kobalt, çinko ve selenyum gibi iz minarallerin
noksanlıkları,doğrudan veya
dolaylı şekilde fertiliteyi olumsuz
etkiliyebilir. Vitaminlerin de
fertilite üzerinde önemli etkileri
bulunmaktadır. β karoten ve A vitamini epitel dokusunun direnci
için gereklidir. Bunların eksikliğinde pubertasın gecikmesi,
erken embiryonik ölüm, abortus,
körlük ve koordinasyon bozukluğu gösteren buzağılar doğabilir.
Plasentada keratinizasyon ve
dejenerasyon şekillenmesine
bağlı retensiyo sekundinarum ve
metritis olguları sıkça görülür.
D vitamini, kalsiyum ve fosforun
rezorpsiyonu ve kemiklerde depolanmaları için gereklidir. Noksanlığı
östrüs belirtilerini durdurarak
geciktirir. Normal bir fertilite için
günlük D vitamini süt veren ineklerde 6.000-12 000 IU olmalıdır.
BÜYÜKBAŞ
Süt ineklerinde ve
pubertası gecikmiş
düvelerde elbette
yalnızca dengesiz ve
yetersiz beslenmeler
akla gelmemelidir.
Beslenme kuralları
uygulanmadığı takdirde ilk
problem infertilite olacaktır
Bahsettiğimiz beslenme
kuralları hayvan refahı için
sağlanamadığı takdirde ilk
karşılaşacağımız fertilite
problemlerinden birisi olan
fonksiyonel infertilitedir.
Özellikle bu durumlarla bakım
beslenme koşullarının bozuk
olduğu sürülerde ve çok sayıda hayvanın bir arada yaşadığı
sürülerde karşılaşırız. Yetersiz
ve dengesiz beslenen, vitamin
ve mineral madde noksanlığı
çeken yetiştirmelerde anöstrus olgusu birçok hayvanda
birden ortaya çıkabilir. Buna
karşılık, süt ineklerinden
daha fazla verim alabilmek
için yapılan kesif yemleme ve
entansif bakım zorlamaları
kistik ovaryum ihtimallerini
artırmaktadır. Fonksiyonel bozukluklar, özellikle hipofiz bezi
ile ovaryumlar arasındaki karşılıklı etkileşimin aksamasına
bağlı olarak ortaya çıkarlar. Bu
bozukluklar, östrus sikluslarındaki düzensizlikler, anöstrus,
suböstrus ve ovulasyon mekaİNFOVET 140
Östrusu geciken
düvelerde
enerji düzeyinin
yükseltilmesi
ile birlikte
vitamin A, D3
ve E vitamini
enjeksiyonları
yapılmalıdır.
nizmasındaki aksamalar olarak
sayılabilir. Bunlara bağlı olarak,
düvelerde ovaryum atrofileri,
başta enerji ve protein noksanlığı gibi beslenme bozukluklarına bağlı olup; en önce
fosfor olmak üzere, mineral
ve iz elementlerin noksanlığı
araştırılmalıdır. Yine genç ineklerde laktasyonun en yüksek
olduğu dönemlerde ovaryum
atrofisi görülebilir. Bu durumlarda rasyonun düzeltilmesi
gerekir ve mineral madde ile iz
element ilavesi yapılmalıdır.
Süt ineklerinde ve pubertası
gecikmiş düvelerde elbette
yalnızca dengesiz ve yetersiz
beslenmeler akla gelmemelidir.
Bunların dışında doğmasal ve
herediter anomalilere; kronik, iştahı azaltan ve aşırı kilo kaybına
neden olan hastalıklar; şiddetli
anemi olguları, çeşitli bakteriyel
ve viral enfeksiyonlar ile çevre ve
iklim koşullarını da düşünmekte
yarar vardır.
Östrusu geciken düvelerde ve
süt ineklerinde öncelikle bakım ve
beslenme ile gerilimlerin giderilmesi lazımdır. Özellikle düvelerde
rasyonlarında enerji düzeyinin
yükseltilmesi ve vitamin A,D3 ve E
vitamini enjeksiyonları olumlu uy-
gulamalardır. Hormonal ve medikal
sağaltım olarak; troid sağaltımı,
hipofiz veya plasenta gonadotropinleri, östrojenler, kısa-uzun
süreli progestagenler, GnRH, eCG
(PMSG), B12 vitamini enjeksiyonları
ve mineral madde desteklenmeleri
yapılmalıdır. Pubertası gecikmiş
kızgınlık göstermeyen süt ineklerinde kulak deri altına yerleştirilerek veya vaginal araçlar kullanılarak progesteron uygulanmalı;
uygulamanın son gününde ise
400-1000 IU eCG (IM) ile progesteron kombine edilerek ovaryum
işlevleri başarı ile uyarılmalıdır.

Benzer belgeler

notlar - Infovet Dergi

notlar - Infovet Dergi Prof. DR. AHMET ERGÜN Prof. Dr. Sezgin Şentürk PROF. DR. EROL ŞENGÖR Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. ...

Detaylı

Yumurta üretim prosesleri

Yumurta üretim prosesleri Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU Yrd. Doç. Dr. Seval Çetİn DR. SAİT KOCA SÜLEYM...

Detaylı

Sürdürülebilirlik, kanatlı SektÖrü için ne ifade eder?

Sürdürülebilirlik, kanatlı SektÖrü için ne ifade eder? Prof. DR. AHMET ERGÜN Prof. Dr. Sezgin Şentürk PROF. DR. EROL ŞENGÖR Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. ...

Detaylı