Yolsuzluk yapan memura 20 ay hapis 5

Transkript

Yolsuzluk yapan memura 20 ay hapis 5
Güldür Güldür
gelip herkesi
kahkahaya
boğdular
SAYI: 02
Türklere
yine silah
izni yok!
2014/03
AYLIK YAYIN
29
17
Lazboard ile
kayak tarihi
yeniden
yazılacak!
26
28
Kalp
atışlarını
hızlandıran
fuar sona
erdi
Yolsuzluk
yapan memura
20 ay hapis
5
Elektronik versiyonu indirmek
için QR kodunu tarayın.
3
IMPRESSUM
İçindekiler
Geht an alle PUSULA Mitglieder
VERLEGERADRESSE
Pusula Media GmbH
Honerethof 1 CH-8962 Bergdetikon
E-Mail: [email protected]
4Bir kez daha bütçe fazlalığı
4Dünyanın en güvenilir hükümeti
ABONNEMENT
ErscheInungsweIse: 12x Jährlich
Abo-Preis: CHF 20.- / Jahr
Abodienst: +41 44 576 60 80
E-Mail: [email protected]
WERBUNG / ANZEIGEN
Office: +41 44 576 60 80
E-Mail: [email protected]
WERBE AGENTUR
Ethnomedia GmbH
www.ethnomedia.ch
MARKETINGSLEITER
Nenad Prokic
CHEFREDAKTOR
Turgut Karaboyun
REDAKTIONSLEITER
Derya Edis
OFFICE PRAKTIKANT
Onur Akkurt
REDAKTION
Mehmet Akyol, Hüseyin Türkkan,
Neslişah Çetin
GRAFIKDESIGN
ANL Creative
ÜBERSETZUNGSDIENST
Turka Lingua
EDV / IT
Bülent Kabacaoğlu
www.activeip.ch
VERTRETER
Istanbul: M. Ali Tuncer, Derya Edis
Ankara: Mehmet Kuzu
DRUCKEREI
Druckzentrum Zürich
FREIE JOURNALISTEN
Asiye Sınıcı, Mehmet Kuzu
AUTOREN
Sunay Akın, Mehmet Akyol,
Hülya Rüst, Özlem Kalaca
PUSULA Gazetesi’nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlardaki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir.
Hazırlanan haberlerden ve yazılardan, haberi
hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorumludur. PUSULA’da kullanılan tüm
haberlerin, fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı PUSULA’ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması
yasaktır. Aksi durumda, cezai uygulamalar için
hukuki işlemler başlatılır.
ABONE FORMU
Abonelik işlemini QR kodu
üzerinden yapabilirsiniz
Vorname / Adı
Nachname / Soyadı
Strasse / Cadde
PLZ / PK
Ort / Şehir
Telefon
E-Mail
Datum / Tarih
Unterschrift / İmza
Ich verpflichte mich die jährliche Abo zu bezahlen.
Yıllık Abonelik ücretini ödemeyi kabul ediyorum.
editör
TURGUT KARABOYUN
[email protected]
Son günlerde İsviçre
bankaları bir kez daha
dünyanın gündemine girdi.
Vergi kaçakçılığı sonucu
devletlerin borç içinde
kalmaları ve gelir arayışı
içine girmeleri sonucu
tüm gözler yeniden İsviçre
bankalarına döndü. Bu
konuda en duyarlı ülkelerin
başında Amerika Birleşik
Devletleri geliyor. Sıkışan
ekonominin ardından
ABD Merkezi Vergi
Dairesi, öncelikle İsviçre
bankalarının peşine düştü.
Bunun sonucu olarak UBS’den
sonra ikinci büyük banka
olan Credit Suisse hesap
vermeye zorlanıyor.
İsviçre
bankalarının
kaderi
Geçen ay ABD vergi dairesi yetkilileri Credit Suisse bankasının üst
düzey yöneticilerinden oluşan bir
delegasyonu ülke parlamentosuna
davet ederek, bir komisyon önünde
hesap vermeye zorladı. Komisyon
üyelerinin sordukları soruları banka yetkilileri cevaplamakta büyük
zorluk çekti. Öyle ya, kendi ülkeleri
hukuk sistemi içinde işlenen bir suç
yoktu. Yaptıkları bütün işlemler İsviçre yasalarına uygundu. Ancak bu
savunma, Uluslararası planda faaliyet yürüten bir işletme için yeterli
kalmıyordu. Nitekim komisyon üyeleri „bunlar bizim ülkemizde suç,“
deyince Credit Suisse adına ifade
veren yetkililer sus pus oldular.
Ortaya çıkan durum oldukça ilginç
aslında. Bir yanda vergi kaçırmaya
yardım ettikleri sabit olan banka
yetkilileri, bir yanda bütçe açığı derdine düşmüş olan meclis komisyon üyeleri. Sonunda Credit Suisse, yaptığı işlerin suç olduğunu kabul
ederek, ABD devletine milyonlarca dolarlık para cezası vermeyi kabul
etti. Ancak aklılarda kalan soru, „peki diğer ülkeler ne yapacak?“
İsviçre bir yandan uluslararası planda bir köşeye sıkıştırılırken bir
yandanda iç politikada zor günler yaşıyor. Serbest dolaşımı sınırlandırmayı amaçlayan önerinin kabulüyle Hükümet beklenmedik bir sorunla karşı karşıya kaldı. Bu sonuç karşısında ne yapacağını bilemeyen
devlet yetkilileri, şimdi bir çözüm bulma peşindeler. Şu anda neredeyse her kafadan bir ses çıkıyor. Çözüm yolu ise pek gözükmüyor.
İsviçre’de yaşayan göçmenlerin bu kararla içine düştükleri durumu
düşünen hiç kimse yok. Özellikle sınırlamanın aile birleşimini zorlaştıracağı gerçeği gözden ırak tutulmamalı. Schengen vizesi, hatta İsviçre’de yaşayan göçmenlerin AB ülkelerine vizesiz seyahat imkanları
her an gündeme gelebilir. İlerleyen zaman içinde bizi neler bekliyor,
doğrusu önceden kestirmek çok zor.
Okurlarımıza teşekkür ediyoruz
Geçtiğimiz ay gazetemizin yeniden Pusula adıyla start vermesinin
ardından, siz değerli okurlarımızdan oldukça güzel tebrik mesajları
aldık. Sizden aldığımız güç ve konsantrasyon tüm ekibimizi oldukça
motive etti. Daha içerikli bir gazete yapabilmek için son haftalarımızı
yoğun geçirip şimdi sizlere bu yılın ikinci gazetesini ulaştırmanın keyfini yaşıyoruz. Bu ay gazetemiz 48 sayfa basıldı. Hem İsviçre’nin hem
de halkımızın gündemini ve etkinliklerini yakından takip ederek dolu
dolu bir içerikle sizlere ulaşmanın keyfini yaşıyoruz. Gelecek sayımızda yeniden görüşmek dileğiyle...
İsviçre’de!
5Yolsuzluk yapan memura
20 ay hapis cezası
7Alışveriş turizmi artmaya devam
ediyor
7Göçmen sayısı yükseliyor
8Roche Avrupa’nın en değerli şirketi
10Dükkânlar saat 20’ye kadar açık
kalacak mı?
10Swatch Group’tan rekor satış
11Vorarlberg Müzesi’ne Sunay Akın
damgası
12İsviçre özel radyoları zor durumda
12İsviçreliler daha az uyuyor!
14Ezgi Akyol seçmenlerine teşekkür
etti
15“İyi Birlik” çalışmalarını hızlandırdı
15Yardımsever kadınlar her hafta bir
araya geliyorlar
15Dünya kadınlar günü, Zürih
Başkonsolosluğu’nda kutlandı
17İsviçre ordusunda bin ‘sakıncalı
piyade’
17Türklere yine silah izni yok!
18İsviçre’yi zor günler bekliyor
19Açık ve dayanışma içinde bir
İsviçre!
19Genç göçmenler vatandaşlık
kuyruğunda
20Tansiyon hastalarına iyi haber
21Crédit Suisse yöneticilerinden
vergi kaçırma itirafı!
22“Turizm uçak gibidir, devamlı
motorun çalışması gerekir. Gazı
kesersen düşersin”
25İstiklal Marşı coşkusu bu kez
Kreuzlingen’de yaşandı
26Lazboard ile kayak tarihi yeniden
yazılacak!
28Kalp atışlarını hızlandıran fuar
sona erdi
29Güldür Güldür gelip, kahkahaya
boğdular
30Uluslararası İlahiyat Programı ile
gençlere burs imkanı
32İsviçre’nin coşkusu erken bitti
34Özgün ve içten tasarımlar…
37Yeni Nissan Qashqai yollarda
37Honda Civic ailesi genişliyor, 1.6 lt
dizel motorlu Tourer çıktı...
39Buram buram sanat kokan Floransa
40Mükemmeli Bulun
42Amerika, askerlerine çip takmaya
hazırlanıyor
42Veriler bulutlara emanet
43Sıla’nın Beklenen Albümü
43Ümit Sayın’dan Yeni Albüm!
432014 Brit Ödülleri Sahiplerini
Buldu!
43Deniz Arcak'tan
44Zürih Etkinlik Takvimi
46Sinema
4
Bir kez daha
bütçe fazlalığı
Maliye Bakanlığı geçen yılın
bütçesi ile ilgili olarak yaptığı ilk açıklamada, devlet
bütçesinin planlandığı gibi
açık vermediği, tam tersine önemli bir bütçe fazlalığı ile yılın tamamlandığını
duyurdu.
Überraschendes Plus im
Schweizer Haushalt
Einmal mehr schliesst der
Bund ein Jahr deutlich besser
ab als geplant. Statt eines Defizits schreibt er einen Milliardenüberschuss. Trotzdem wird
über ein Sparprogramm nachgedacht.
400 Milyon civarında bütçe açığının öngörüldüğü 2013 bütçesi,
yapılan ilk hesaplamalara göre
1.3 Milyar civarında bir fazlalıkla
kapandı. Ancak Hükümet bu yılda tasarruf önlemlerine devam
edeceğini de duyurdu.
Yapılan açıklamaya göre 2013
yılında beklenen devlet gelirleri
ön görülen miktardan 600 Milyon
Frank daha fazla olmuş. Benzer
şekilde devletin stopaj vergi gelirleri de 1.1 Milyar Frank daha
fazla gerçekleşmiş. Buna karşın
Federal vergiler beklenenden
600 Milyon Frank daha az olmuş.
Bütçe giderleri ise planlanan
miktardan 1.2 Milyar Frank daha
az olarak gerçekleşmiş. Emeklilik sigortası gibi sosyal sigorta giderlerinin daha az olması,
borç faizlerinin beklenenden
daha düşük
düzeyde
kalması
giderlerin
beklenen
düzeye çıkmasına engel
olmuş.
Bu sonuçla devletin
borçları da azalarak 111
Milyar Frank civarına düşmüş
bulunuyor. Borçların azalmasının diğer bir nedeni ise Swisscom hisselerinin bir kısmının
satışından elde edilen 1.3 Milyar
Franklık ek gelir. Böylece devletin elindeki Swisscom hisseleri
%51’ e kadar düşmüş oluyor.
Bu sonuçla İsviçre devlet bütçesi son yıllarda sık sık rastlandığı
gibi bir kez daha açık vermek
yerine, bütçe fazlası ile kapan-
Yapılan açıklamaya göre 2013
yılında beklenen devlet gelirleri ön
görülen miktardan 600 Milyon
Frank daha fazla olmuş
mış oluyor. Ancak önümüzdeki
yıllarda yapılması planlanan vergi indirimleri nedeni ile Hükümet tasarruf önlemlerini devam
ettirme kararında.
Dünyanın en güvenilir hükümeti İsviçre’de!
%63’lerden %35’e kadar düşmüş.
Belçika’da güven %60’dan %44’e,
Avusturya’da ise %50’den %38’e
kadar düşmüş durumda.
Son günlerde yaşanan
tüm olumsuz gelişmelere
rağmen İsviçre hükümeti dünyanın en güvenilir
hükümetine sahip. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Örgütü OECD tarafından
yayınlanan araştırmaya
göre, dünyanın en gelişmiş
34 ülkesi içerisinde halkın
hükümetine en fazla güven
duyduğu ülke İsviçre.
OECD üyesi 34 ülkede yapılan
bu araştırmaya göre İsviçre’de
yaşayanların %77’si hükümete
güven duyuyor. 2007 yılında yapılan araştırmada ise bu oran
%63 civarında olmuştu. Geçen
süre içerisinde halkın İsviçre hükümetine duyduğu güven yüksek
bir düzeyde artmış. Bunun en
önemli nedeni olarak İsviçre’nin
ekonomik krizden en az etkilenen ülke durumunda olması geliyor. Krizden en fazla etkilenen
ülke olan Yunanistan’da halkın
hükümete duyduğu güvenin %13
Son günlerde birbiri ardından
halkoylamalarında yenilgiler
alan İsviçre hükümetinin hala
halk tarafından güvenilir bulunması, mevcut ekonomik ve politik sistemin uzun bir süre istikrarlı bir çizgide devam etmesi
olarak açıklanıyor.
Die beste Regierung der
Welt
OECD üyesi 34 ülkede yapılan bu araştırmaya göre İsviçre’de yaşayanların
%77 si hükümete güven duymakta.
gibi çok düşük düzeyde olması
da anlaşılır bir sonuç.
İsviçre’yi takiben ikinci sırada
olan Lüksemburg içinde benzer
şeyleri söylemek mümkün, bu
ülkede halkın hükümete güveni
daha önceki yıllarda olduğu gibi
%74 civarında. Benzer durumda olan Norveç’de bu oran %66,
İsveç’de %63, Finlandiya’da ise
%60 civarında.
Krizin hükümetlere olan güveni
nasıl etkilediği açıklanan rakamlarda görmek mümkün. Beş yıl
önce OECD ülkelerinde hükümete olan güven %45 iken, geçen
yıl bu ortalama %40’a kadar düşmüş. Yunanistan’la birlikte krizden en fazla etkilenen İrlanda
halkının hükümete olan güveni
Wer hätte das gedacht: Der
Bundesrat geniesst verglichen
mit anderen Regierungen am
meisten Vertrauen in der Bevölkerung. Die Statistiker der
Organisation für wirtschaftliche Zusammenarbeit und
Entwicklung kommen zum
Schluss, dass der Bundesrat
von allen Regierungen der 34
Mitgliedstaaten am meisten
Vertrauen in der Bevölkerung
geniesst.
5
Yolsuzluk yapan memura
20 ay hapis cezası
Resmi evraklarda
sahtecilik, dolandırıcılık ve para yıkama
suçlamaları ile geçtiğimiz aylarda gözaltına
alınan Ekonomi Bakanlığında çalışan bir
memur mahkeme tarafından suçlu görülerek
20 ay hapis cezasına
çarptırıldı.
Seco-Mitarbeiter zu
20 Monaten bedingt
verurteilt
Betrug, Urkundenfälschung
und Geldwäscherei: Im Prozess gegen einen Ex-Seco-Angestellten hat das Bundesstrafgericht eine Strafe von
20 Monaten bedingt festgelegt. Er sei besonders niederträchtig vorgegangen.
Er liess sich mit gefälschten
Rechnungen rund 330›000
Franken auf eigene Konten
zahlen.
İsviçre son günlerde birbiri ardına yolsuzluk iddiaları ile çalkalanıyor. Ekonomi Bakanlığı
ve çeşitli kantonların bilgisayar
sistemlerinin kurulması ve yenilenmesi sırasında yolsuzluklar
yapıldığı iddiaları kamuoyu gündeminde bomba etkisi yarattı.
Bu çerçevede geçtiğimiz aylarda
gözaltına alınan bir memurun
mahkemesi ise yakın zamanda
sonuçlandı.
Sahte fatura düzenleyerek kendi
banka hesabına 300.000 Frank
civarında para ödeten memurun
davranışını mahkeme ‘aşağılık’
olarak nitelendirdi. Aynı günlerde Ekonomi Bakanı’nın ülke
dışındaki banka hesaplarını yasalara aykırı olarak deklere etmediği de kamuoyuna açıklandı.
Memur statüsü ile yüksek mahkemede yargılanan zanlının
yolsuzluk yaptığını tespit eden
mahkeme, sanığın mahkemeye
yardımcı olması ve yaptığından
pişman olması nedeni ile cezasını 20 ay hapis cezasına düşürmeye karar verdi. Bulunduğu
makamın imkanlarını kullanarak
kendine çıkar sağladığını tespit
eden mahkeme, memurun kendi
üstlerini de bilerek yanılttığına
dikkat çekti. 2002 - 2012 yılları
arasında, sahte fatura düzenleyerek 330.000 Frank haksız ka-
zanç sağladığı ispat edilen memura verilen cezanın az olması
ise kamuoyunda tepkilere neden
oldu.
Sanığın, son günlerde yine aynı
bakanlıkta ortaya çıkan diğer
yolsuzluklarla bir ilgisi olmadığınıda açıklayan mahkeme,
bakanlıkta bu yolsuzlukların ortaya çıkmasından sonra kontrol
mekanizmalarının daha etkin
hale getirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Mahkemenin bu kararı aldığı
günlerde, daha önce vergi kaçakçılığı yaptığı ortaya çıkan
Ekonomi Bakanı Schneider-Amman’ın, bakan olduğu sırada
açıkladığı mal varlıklarını eksik
olarak deklere ettiği de ortaya
çıktı. Daha az vergi ödemek için
ülke dışında bir bankaya şirketinin paralarını depoladığı belirtilen bakanın, bu banka hesaplarını mal varlığı içinde deklere
etmediği de ortaya çıktı.
Bakanın vergi kaçakçılığını soruşturan Bern Kanton’u vergi
makamları, bakanın ülke dışındaki banka hesaplarını açıklamadığını tespit etti. Her iki
konuda soruşturmanın devam
ettiği, ancak henüz konunun
tam olarak aydınlığa çıkmadığı
basında yer alan haberler arasında.
7
Alışveriş turizmi
artmaya devam
ediyor
Özellikle sınıra yakın komşu ülkelerdeki alışveriş merkezlerinin
İsviçre’de yaşayanlar için aynı
zamanda bir gezi olarakda görülmesi, sınır ticaretinin giderek
artmasına neden oluyor. 2013
yılında komşu ülkelerde yapılan
alışverişlerin %10 civarında artarak 5 Milyar sınırını aştığı hesap
edildi.
Buna karşın tatil amaçlı ülke dışında yapılan harcamalardaki artış daha az oldu. 2013 yılında bu
amaçla yapılan harcamalar %3
artarak 3.8 Milyar Frank’a yükseldi. Internet üzerinden İsviçre
dışından yapılan alışverişlerinde
artarak 1.2 Milyar Frank seviyesine geldiği yapılan hesaplamalar arasında. Ancak uzmanlar
internet üzerinden ve ülke dışından yapılan alışverişlerin hesabının pek mümkün olmadığı, bu
nedenle bu miktarın daha yüksek olduğu görüşündeler.
İsviçre’de yaşayanların
komşu ülkelerden yaptıkları alışverişler geçtiğimiz
yılda bir kez daha arttı.
Son yıllarda komşu ülkelerden daha ucuza alışveriş
yapmak giderek yayılırken,
fiyatlar arasındaki farkında
azaldığı görülüyor. Alışveriş
turizminin genel olarak
sınıra yakın yerlerde ve internet üzerinden yapıldığı
belirtiliyor.
Harcamaların tümü dikkate alındığında İsviçrelilerin bir yıl içinde
ülke dışındaki harcamalarının 10
Milyar Frankı geçtiği görülüyor.
Alışveriş turizminde en fazla artışın Fransızca konuşulan kantonlarda olduğu gözlemleniyor.
Geçen yıla göre bu kantonlarda
%16 oranında arttığı ve bu kantonların alışveriş miktarının 2.1
Milyar Frank’a ulaştığı hesaplanmakta. Başka bir deyişle Fransız-
Özellikle sınıra yakın komşu ülkelerdeki alışveriş merkezlerinin İsviçre’de
yaşayanlar için aynı zamanda bir gezi olarak da görülmesi, sınır ticaretinin
giderek artmasına neden olmakta. 2013 yılında komşu ülkelerde yapılan
alışverişlerin %10 civarında artarak 5 Milyar sınırını aştığı hesap edilmekte.
ca konuşulan kantonlarda ülke
dışında yapılan alışverişler, tüm
ülkenin alışverişinin yarısından
fazlasını oluşturuyor. Ülke dışında yapılan alışverişlerin katma
değer vergilerinin sınırda deklere edilip geri alınmasında tahminlerin çok daha üstünde olması dikkat çeken başka bir durum.
Cenevre ve Tessin kantonlarında
yaşayanlar ise komşu ülkelerde
alışveriş yerlerinin daha uzun süreli açık olmasını da bir gerekçe
olarak görmekteler. Alışveriş et-
mek için 100 km kadar yolu göze
alanlar bile oluyor.
Einkaufstourismus-Boom
nimmt kein Ende
Schweizer kaufen weiterhin
gerne im Ausland ein. Die
Umsätze sind erneut stark
gestiegen. Dies, obwohl die
Differenz der Preise kleiner geworden ist. Beliebt
sind grenznahe Orte und Online-Shops.
Göçmen sayısı yükseliyor
Geçen yıl
içerisinde İsviçre
vatandaşlığına geçen 34.000
civarında
göçmen olduğu, 2013
yılı sonunda
İsviçre’de
İsviçre’de yaşayan göçmenler arasında en fazla artış yine
yaşayan
AB ülkelerinden. Bu ülkelerden gelen göçmenlerin bir yıl
göçmenlerin
içerisinde ki artışı %4.3 civarında gerçekleşmiş durumda.
sayısının ise
1.886 630 olduğu yapılan açıklaGeçen ay kabul edilen malar arasında yer alıyor.
ve İsviçre’ye gelen göçmen sayısını kısıtlamayı
amaçlayan önerinin
nasıl uygulanacağına ilişkin tartışmalar
sürerken, 2013 yılında
ülkeye gelen göçmen
sayısının artmaya devam ettiği açıklandı.
Blindiği gibi geçen yıl Haziran
ayında hükümet Avrupa Birliği
ile yapılan serbest dolaşım anlaşmasına dayanarak AB ülkelerinden gelen göçmenlere sınırlı
sayıda da olsa bir kısıtlama getirmişti.
2013 yılında çalışmak için İsviçre’ye gelenlerin sayısı 155 401
olurken, bir önceki yıl bu sayı
143 738 olarak gerçekleşmişti.
Geçen yıl İsviçre’yi terk eden
göçmenlerin sayısı ise 70 023 olduğundan, göçmelerin sayısındaki artış 85 378 olmuştu.
Eski AB ülkesi vatandaşlarına konan kontenjan tam olarak kullanılmamasına karşın yeni 8 AB
üyesi ülkeye konan kontenjan,
yeterli olmadı. Fakat kısa süreli
oturum izni verilerek, bu ülkelerden kontenjan fazlası göçmen
getirildi. Ancak açıklanan rakamlar bunun herhangi bir etkisinin olmadığını gösteriyor. Göçmen sayısının ise beklenenden
fazla olması, ekonomik durumun
iyiye gitmesi nedeni ile şaşırtıcı
olarak karşılanmadı.
İsviçre’de yaşayan göçmenler
arasında en fazla artışın AB ülkelerinden olması da yine şaşırtıcı değil. Bu ülkelerden gelen
göçmenlerin bir yıl içerisindeki
artışı %4.3 civarında gerçekleşmiş. En fazla artış 15.337 ile
Portekiz’de olurken, onu 7.777
ile Almanya takip etti. Ardından
İtalya ve Fransa gelmekte.
İsviçre’ye gelme nedenleri arasında en fazla çalışma amacı
(%48) olurken, bunu %32 ile aile
birleşimi takip ediyor. Eğitim
amacı ile gelenlerin oranı ise
%11 civarında.
Zunehmende Einwanderung
Die vorübergehende Beschränkung der Zulassung von Erwerbstätigen aus der EU ab
Juni 2013 hat sich in der Ausländerstatistik nicht niedergeschlagen. Die Einwanderung
insgesamt (aus allen Staaten)
nahm im letzten Jahr sogar
noch zu, und zwar von 143 783
auf 155 401 Personen. Eingeschlossen sind Wechsel des
Aufenthaltsstatus. Bei gleichzeitiger Auswanderung von 70
023 Personen ergab sich eine
Bilanz von 85 378 Personen.
8
Roche Avrupa’nın en değerli şirketi
Geçen yıl kazancını rekor seviyede arttıran ilaç
şirketi Roche’nin dünyanın
en değerli şirketleri arasında ön sıralara yükseldiği
açıklandı.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan yıllık rapora göre Roche’
nin değeri bir yılda tam 55 Milyar Frank artarak, 214 milyar
Frank’a yükseldi. Bu gelişme ile
Roche dünyanın en değerli dokuzuncu şirketi haline gelirken,
aynı zamanda Avrupa’nın da en
değerli şirketi oldu.
Bir danışma firması tarafından
Aralık ayında yapılan tahminde
Roche 11. sırada, Nestle 13 ve
diğer bir İsviçre firması olan Novartis 18. sırada yer almıştı. İlk
on sıralamasında yer alan değerli şirketlerin hepsi ABD’ de bulunmaktaydı.
Dünyanın en değerli şirketleri
(Milyar Dolar)
1 Apple
490
2 Exxon Mobil
434
3 Google
363
4 Microsoft
303
5 Berkshire Hathaway
287
6 General Electric
276
7 Johnson&Johnson
260
8 Wal-Mart
250
9 Wells Fargo
237
10 Chevron
237
11 Roche
232
13 Nestle
229
18 Novartis
212
Roche tarafından Şubat ayında
açıklanan yıllık rapor ise tüm bu
tahminleri aşan bir tablo sergiliyor. 2013 yılının bu şirket için
başarılı bir yıl olduğu belirtilen
açıklamada yıllık gelirin 11.4
Milyar Frank olarak gerçekleştiğine dikkat çekiliyor. Bir önceki
yıl kar artışı ise %18 gibi oldukça
yüksek bir oranda.
Şirketin değerli ilaçlarına olan
talebin artmaya devam etmesi
ve yeni piyasaya sürülen ilaçlardan elde edilen başarı bu sonucu
doğurmuş. Böylece yıllık cirosunu 46 milyar Frank’a çıkaran şirket hatırı sayılır bir kar oranına
ulaşmış. Buna ek olarak döviz
kurlarında meydana gelen de-
ğişiklikler ciro ve karın daha da
artmasına engel olmuş. Söz konusu durumun gerçekleşmemesi
halinde cironun %6 civarında artması tahmin ediliyor.
Artıştan en fazla payı alanlar ise
şirketin üst düzey yöneticileri.
Şirketin direktörünün yıllık kazancı 11.9 milyon Frank. Kendine sağlanan diğer imkanlarla bu
miktar 14 milyon Frank’a çıkmakta. Geçen yıl kabul edilen
üst düzey yöneticilerin gelirlerini sınırlama yasası olmasaydı,
Roche ve diğer büyük şirketlerin
üst düzey yöneticilerinin gelirlerinin daha da artması mümkün
olacaktı.
devam ederken Avrupa’da satışlar yalnızca yüzde 0,8 yükseldi.
Nestle CEO’su Paul Bulcke yayınladığı açıklama ile şirketin
büyümesinin yakın zamanda hız
kazanabileceği umutlarını söndürdü. Nestle 31 Aralık’ da sona
eren yıllık net karın yüzde 2,2
gerileyerek 10 milyar Frank’a
düştüğünü açıkladı. Bir önceki
yılsa söz konusu oran 10.23 milyar Frank’ dı. Analistler ise net
karın 10.77 milyar Frank olmasını bekliyordu. Bir önceki yıl
89.72 milyar Frank olan ciro ise
yüzde 2,7 azalarak 82.16 milyar
Frank’a geriledi.
Nestle Geriledi
İsviçreli gıda devi Nestle bir yandan gelişen piyasalarda kazanç
büyümesinin gerilemesi ile diğer
yandan da birçok gelişmiş ülkede süregelen zayıflık ile mücadele ederken dört yıl içindeki en
yavaş satış büyümesini açıkladı.
Satış miktarlarını arttırmak için
Çin, Brezilya ve Meksika gibi
ülkelerdeki hızlı büyümeye büyük oranda bağımlı olan Nestle, 2013’ de organik büyümenin
%4,6 olduğunu açıkladı. Böylece %5-6 olan uzun vadeli hedef
2009’ dan bu yana ilk kez tutturulamamış oldu. Şirketin Amerika’daki büyümesi yavaşlamaya
Roche ist das teuerste
Unternehmen Europas
Der Pharma- und Diagnostikkonzern Roche hat im letzten
Jahr einen Rekordgewinn erzielt und ist in den Kreis der
wertvollsten Unternehmen der
Welt aufgestiegen. Der Marktwert von Roche stieg laut dem
veröffentlichten Geschäftsbericht per Ende 2013 auf 214,7
Milliarden Franken. Das sind
55,5 Milliarden mehr als ein
Jahr zuvor. Damit sei Roche
das neuntgrössten Unternehmen der Welt und zum wertvollsten Unternehmen Europas
geworden.
10
Dükkânlar saat 20’ye
kadar açık kalacak mı?
Hükümet tarafından hazırlanan yeni yasa
önerisine göre İsviçre’de dükkanların en
az akşam saat 20’ye kadar açık kalması
öngörülüyor.
nusu olacak.
Pazar günleri ve bayram günlerinde ise şimdi olduğu gibi sadece özel izinle işyerleri açık
kalabilecek. Bu değişikliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte 11
kantonda dükkanların açık kalma süreleri uzamış olacak. 10
kantonda işyerlerinin açık kalma
süreleri konusunda bir belirleme
olmadığına dikkat çeken hükümet, giderek önem kazanan bu
konunun tüm ülke için tek bir
yasa ile belirlenmesi gerektiği
görüşünde.
Hazırlanan yasa değişikliği önerisi geçtiğimiz günlerde görüşlerini almak amacı ile hükümet
tarafından ilgili kurumlara gönderildi. Buna göre dükkanların
açık kalma sürelerinin Federal
Yasa ile tüm ülkede aynı şekilde
düzenlenmesi de amaçlanıyor.
Mevcut yasalara göre işyerlerinin açık kalma süreleri kantonal yasalarla düzenlenmekte.
Bu nedenle çeşitli kantonlarda
bu konuda değişik uygulamalar
görülüyor. Parlamento tarafından kabul edilen bir değişiklik
önerisi doğrultusunda hükümet
tarafından yapılması öngörülen
değişiklik aynı zamanda dükkanların sabah 06’dan akşam saat
20’ye kadar açık kalmasını da
öngörüyor. Cumartesi günü ise
işyerlerinin sabah 06’dan akşam
19’a kadar açık kalması söz ko-
Buna ek olarak mevcut yasal uygulamalar çerçevesinde, benzinci
ve tren istasyonlarındaki dükanların daha uzun süre açık kalması
konusunda herhangi bir değişikliğin yapılması ön görülmüyor.
Hükümet tarafından bu konuda
yapılan açıklamaya göre, dükkanların daha uzun süre açık kalması toplumun değişen ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlıyor. Buna
karşın sendikalar işyerlerinin
daha uzun süre açık kalmasının
gerekli olmadığı, daha uzun süre
açık kalan işyerlerinde çalışanların çalışma koşullarının daha da
kötüleşeceğini belirtiyor.
30 Mayıs’a kadar bu konudaki
görüşlerin hükümete bildirilmesinin ardından hükümet, yeni
yasal uygulamalara son şeklini
vererek parlamentoya sunacak.
Parlamento tarafından bunların
kabul edilmesinin ardından, belli
bir süre içerisinde buna karşı gerekli oyların toplanması halinde
konu halkoylamasına sunulacak.
Läden sollen bis um 20 Uhr
geöffnet haben
Detailhändler sollen künftig in
der ganzen Schweiz ihre Geschäfte bis mindestens 20 Uhr
offen halten dürfen. Der Bundesrat hat die Vernehmlassung
zu einem Gesetz eröffnet, das
eine nationale Regelung der
Ladenöffnungszeiten vorsieht.
Swatch Group’tan
rekor satış
Dünyanın en büyük saat
üreticisi olan Swatch
Group geçtiğimiz yıl satışlarını bir kez daha arttırarak yeni bir rekora daha
imza attı. Ancak geçen
yıllara göre satış miktarındaki artış iki haneli olarak
gerçekleşmedi.
Swatch Group steigert
Jahresumsatz
Die Swatch Group hat im vergangenen Geschäftsjahr den
Umsatz erneut gesteigert,
allerdings sind die Verkäufe
wie erwartet nicht mehr im
zweistelligen Prozentbereich
gewachsen. Der Bruttoumsatz legte 2013 um 8,3% auf
8,82 Mrd. Fr. Zu.
Bünyesinde bulunan 20 farklı
marka ile saat sektöründe dünya
lideri olan Swatch Group, 2013
yılında 8.82 milyar İsviçre Frangı
ile rekor satış gerçekleştirerek
% 8.3 oranında büyüme gösterdi. Büyümenin başlıca sebepleri
olarak güçlü markalar, geniş dağıtım ve perakende ağı olması
gösteriliyor.
Üretimin de artmasıyla birlikte
bu alandaki brüt satışlar % 8.6
oranında arttı ve 8532 milyon
İsviçre Frankı olarak gerçekleşti. Bu rakamlarla birlikte İsviçre
saat üretiminin %1.8 artmasında
Swatch Grop’un önemli bir katkısı olduğu ortaya çıkıyor. Swatch Group ile birlikte İsviçre’nin
saat satışındaki payı da artmış
oluyor.
Yıl içerisinde, İsviçre Frangı’nın
özellikle ABD Doları ve Japon
Üretimin de artmasıyla birlikte bu alandaki brüt satışlar % 8.6 oranında
arttı ve 8532 milyon İsviçre Frankı olarak gerçekleşti.
Yeni karşısında çok yüksek seviyeden işlem görmesi sebebiyle
Swatch Group, 2012 yılına kıyasla olumsuz olarak etkilendi.
Yılın ikinci yarısında, döviz kurlarının satışlara olan olumsuz
etkisi, satış kaybının 100 milyon
İsviçre Frangı’nın üzerine çıkmasına neden oldu.
Buna ek olarak, elektronik sistemler alanında İsviçre Frangı’nın devam eden aşırı değeri
baskı yarattı ve bir önceki yıla
kıyasla, yılı yüzde 3.9’luk bir
düşüşle, toplam brüt satış 299
Milyon İsviçre Frangı olarak gerçekleşti. Döviz kurlarından kaynaklanan olumsuz duruma rağmen Swatch Group, faaliyet karı
ve net gelir düzeyinde olumlu
sonuçlar elde etmeyi başardı.
Ocak ayının ilk günlerinde tüm
markalarda güçlü bir başlangıç
yapan Swatch Group, bu dinamik büyümenin 2014 yılında da
devam edeceğini gösterdi. Yeni
yılda pazar payındaki net kazanç
ve üretim kapasitesinin daha da
artırılması ile tüm yılın olumlu
geçeceği beklentisi güçleniyor.
11
Vorarlberg
Müzesi’ne Sunay
Akın damgası
Şair, yazar, gazeteci,
araştırmacı Sunay Akın, 23
Şubat Pazar günü Avusturya’nın Bregenz kentinde
hayranlarıyla buluştu.
Bregenz’in en iyi müzelerinden
biri olan Vorarlberg Müzesi’ nin
konferans salonunda gerçekleştirilen konferansta halkımızla
buluşan Sunay Akın, her zamanki gibi anlattıklarıyla izleyenleri
kendine hayran bıraktı. Bregenz’de bulunan Motif Kültür
Derneği tarafından gerçekleştirilen organizasyona yaklaşık 250
izleyici katıldı.
Sunay Akın, konferans salonunda
oldukça bilgilendirici bir konferans verdi. Kronolojik hafızasıyla kişiler, mekânlar, zamanlar
arasında bağlantı kurarak edebiyatı, edebiyattan nefret eden
insanlara bile sevdiren sanatçı;
sonu merakla beklenen, güzel
mesajlar veren sıra dışı öykü-
Bregenz’de bulunan Motif Kültür Derneği tarafından gerçekleştirilen
organizasyona yaklaşık 250 izleyici katıldı.
ler anlattı. Konferans bitiminde
hayranlarıyla fotoğraf çektirip
son çıkan kitabını imzalayan Sunay Akın, kendisine gösterilen
ilgiden oldukça memnun kaldı.
Konferans için gittiği Bregenz’de
iki gün boyunca vakit geçiren
Sunay Akın, şehirde bulunan müzeleri ziyaret ederek, yöneticileriyle ortak projeler konusunda
görüşmeler yaptı. Gazetemiz
Genel Yayın Yönetmeni Turgut
Karaboyun da Bregenz’e giderek, konferansı sonuna kadar
takip etti. Aynı zamanda Pusula Gazetesinin köşe yazarı olan
Sunay Akın ile konferans sonrası
görüşüp bu yıl içinde Zürih ve
Lozan’da bir konferans yapılması kararlaştırıldı. Konuyla ilgili
olarak gazetemizin gelecek sayılarında yer ve tarih hususunda
okurlarımıza bilgi aktaracağız.
12
İsviçreliler daha
az uyuyor!
En son 2012 yılında özel radyoların reklam gelirlerinin 164 Milyon Frank
olduğu açıklanmıştı. Ancak bütün bunlara rağmen zarar eden radyo
kanallarının sayısının artmaya devam ettiği belirtilmekte.
İsviçre
özel
radyoları
zor
durumda
Radyo 105 adlı özel
radyonun geçtiğimiz
günlerde son anda el değiştirerek kapanmaktan
kurtulması geniş yankılara neden oldu. Pek
çok radyo, son yıllarda
maddi açıdan daha iyiye
giderken, özel radyoların sürekli zarar ettiği
açıklandı. Özel radyoların yarıya yakının sürekli
zarar etmesi, yayıncıları
zor durumda bırakıyor.
Benzer şekilde özel televizyonlarında zor durumda olduğu belirtiliyor.
En son 2008 yılında özel radyolar için yayın hakları yenilenmiş ve bu tarihten itibaren özel
radyolara, radyo vergilerinden
ayrılan miktar arttırılmıştı. Bunun sonucu olarak pek çok özel
radyonun maddi olarak durumunda gözle görülen olumlu bir
gelişme meydana gelmişti.
Benzer şekilde özel radyoların
reklam gelirlerinde de son iki
yılda %8 gibi önemli bir oranda
artış görüldü. En son 2012 yılında özel radyoların reklam gelirlerinin 164 Milyon Frank olduğu
açıklanmıştı. Ancak bütün bunlara rağmen zarar eden radyo
kanallarının sayısının artmaya
devam ettiği belirtilmekte.
Özel bir reklam şirketi olan
Publikom AG tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlanan
bir araştırmaya göre radyo
kanalları arasında finansman
açısında önemli farklılıklar bulunuyor. Nüfus yoğunluğunun
yüksek olduğu büyük şehirlerde
özel radyolar yeterince dinleyici ve reklam bulabiliyor. Ancak
kırsal kesimlerdeki özel radyolar maddi açıdan oldukça zor
durumdalar.
Bu araştırmaya göre özel televizyon kanalları daha fazla
maddi zorluk çekiyorlar. Özel
televizyon kanallarının giderlerinin yaklaşık %70’ i toplanan
vergilerden karşılanmasına rağmen, toplam 13 özel televizyon
kanalından sadece bir tanesi,
giderlerinden daha fazla gelir
elde ediyor. Bu nedenle özel
televizyon kanallarının borçları
sürekli olarak artıyor.
Toplam reklam gelirleri 40 Milyon civarında olan özel televizyon kanallarının gelirlerinde
son yıllarda bir artış görülmüyor. Bölgesel haberlerin büyük
bir çoğunluğunun bu kanallardan verildiği dikkate alındığında, özel televizyon kanallarının
İsviçre için ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar.
Uzmanlar, özel radyo ve televizyon kanallarının geleceğinin
önümüzdeki dönem tekrar gündeme geleceğini sık sık dile getiriyorlar.
Schweizer Privatradios
kämpfen um Finanzierung
Der Besitzerwechsel bei Radio 105 schlug hohe Wellen.
Viele Privatradios rutschen
ins Minus. Zwar hat sich die
wirtschaftliche Lage für
Schweizer Privatradios verbessert. Dennoch schafft es
nur knapp die Hälfte der Veranstalter, rentabel zu sein.
Auch TV-Stationen kämpfen.
Hafta içinde ortalama 7 saat 30 dakika uyuyan İsviçreliler’in uyuma süresinin son otuz yılda 30 dakika daha
azaldığı açıklandı. Çalışma sürelerinin uzaması, gece eğlence işletmelerinin yaygınlaşması, sosyal ilişkiler, stresin
artması ve sürekli olarak ulaşılabilir olmak uyku süresinin
azalmasının belli başlı nedenleri arasında gösteriliyor.
Basel Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, uyuma
süresinin azalması, uyku bozukluklarına neden oluyor.
Basel Üniversitesi tarafından
yapılan bir araştırmaya göre,
uyuma süresinin azalması, uyku
bozukluklarına neden oluyor. Bu
nedenle son yıllarda çeşitli hastanelerde altı yeni uyku merkezi
açılmış. Son yedi yıl içerisinde
uyku sorunu yaşayarak hastanelerde tedavi olanların sayısı ise
%30 civarında artmış.
Uykusuzluğun ekonomiye verdiği
zararın ise yılda 1.5 Milyar Frank
olduğu hesaplanmakta. Ancak
uyku süresinin azalması sadece
İsviçre’ye özgü bir gelişme değil.
ABD’ de hafta içi ortalama uyku
süresinin sadece altı buçuk saat
olması, konunun ne kadar ciddi
olduğunu gösterir nitelikte. Almanya, Fransa ve İngiltere’de
ise bu süre yedi saat civarında.
Bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar ise yeni değil. Sonuçlar,
modern toplumlarda tüketim ve
eğlencenin uykunun yerini aldığını gösteriyor. Bilim insanları
bu durumun insanlığın gelişimini olumsuz yönde etkilediği konusunda hemfikir. Günün üçte
ikisini çalışarak veya sosyal bir
aktivite ile geçiren insanların
geriye kalan sürede kendilerini yenilemek zorunda olduğuna
dikkat çeken bilim insanları, uykusuzluğun yeni bir uyuşturucu
olduğunu vurguluyorlar.
Bu konuda en hızlı gelişme ise
ABD’ de görülüyor. 40 yıl önce
ortalama uyku süresinin 8 saat
30 dakika olduğu bu ülkede, bugün insanlar ortalama iki saat
daha az uyuyor. Diğer endüstri
ülkelerinde durum biraz daha
iyi. İsviçre ise bu konuda diğer
ülkelerle kıyaslandığında oldukça iyi durumda. Ancak söz konusu araştırmayı yapan bilim insanlarına göre tehlike İsviçre içinde
oldukça büyük.
Schweizer schlafen weniger
und leiden daran
7 Stunden und 30 Minuten pro
Nacht schlafen die Schweizerinnen und Schweizer unter
der Woche. Damit hat sich
die Schlafdauer in den letzten
dreissig Jahren um eine halbe
Stunde verringert. Die moderne Gesellschaft mit längeren
Arbeitszeiten, ihrer nächtlichen Vergnügungsindustrie,
sozialen Netzen, Stress und
ständiger Erreichbarkeit lässt
die Menschen immer weniger
schlafen.
14
Zürih Belediye Meclis üyeliğine
seçilen Ezgi Akyol, kendisine destek
veren seçmenlerine düzenlediği
kahvaltıda teşekkür etti.
Ezgi Akyol seçmenlerine teşekkür etti
9 Şubat 2014’de yapılan
Zürih Belediye Meclisi seçimlerinde göçmen kökenli
adayları desteklemek üzere
kurulan Zürih Göçmen Kurumları Platformu’nun da
desteği ile Belediye Meclis üyeliğine seçilen Ezgi
Akyol, Zürih Halkevinde yapılan kahvaltıda kendisine
destek veren seçmenlerine
teşekkür etti.
Alternative Liste (AL)den aday
olan Ezgi Akyol, Zürih şehrinde
yaşayan vatandaşlarımızın yarıya
yakınının aynı zamanda İsviçre
vatandaşı olduğunu belirtti. Akyol ayrıca, daha önceki seçimlerde bu vatandaşlarımızın oy
kullanma oranının %15 civarında
kaldığına dikkat çekti. Göçmen
kurumlarının Zürih Halkevi’nin
girişimiyle oluşturduğu Platform ile seçime katılım oranının
önemli ölçüde arttığı tahmin
ediliyor.
Başka bir deyişle her vatandaşın
doğal hakkı ama aynı zamanda
vatandaşlık görevi olan oy kullanma hakkı, pek ciddiye alınmıyor. Zürih Belediye Meclisi se-
çimlerine katılan partilerin aday
listelerine baktığımızda benzer
bir durum görülüyor. Bunun tek
istisnası aday listesinde 10’dan
fazla Türk kökenli aday olan 7
numaralı liste, yani Alternative
Liste (AL).
Bu nedenle Zürih Göçmen Kurumları Platformu Liste 7’yi desteklemeyi kararlaştırdı. Geçen
yıl yapılan seçimde AL üyesi Richard Wolf’un Belediye Yönetimine seçilmesi ile Altarnatif Liste
büyük bir başarıya imza attı. 9
Şubat 2014 seçimlerinde ise Belediye Meclisindeki temsilcilerini
ikiye katlayarak bu başarıyı sürdürdü.
Zürih Göçmen Kurumları Platformu seçimler öncesi yapıtğı
açıklamada tavrını şu şekilde
açıklamıştı. ‘Seçimlere Altarnatif Liste, Politik çorbada tuz:
AL’, çünkü onlar politikaya yeni
ve vazgeçilmez bir tad getirmek
istiyorlar. Adaylarının dörtte
birinin göçmen kökenli olması bunun bir kanıtı. Geçtiğimiz
dönemde, herkese konut hakkı, hastalık sigortası primlerinin
herkes için ödenebilir olması,
eğitimde fırsat eşitliği gibi pek
çok konuda somut gelişmelere
imza atan Altarnatif Liste’nin
desteklenmesi, Zürih’te yaşayan
göçmenler için hayati önem taşıyor.
15
“İyi Birlik” çalışmalarını
hızlandırdı
Basel’de bulunan Alfa Otel’in ev sahipliği yaptığı son toplantıya
yaklaşık 20 dolayında bölge işadamı katıldı.
Son yıllarda İsviçre’de faaliyet gösteren işadamlarımız tarafından, birbiri ardına dernekler kuruluyor. Bir kaç ay evvel
kuruluş için çalışmaların başlatıldığı kısa adı “İyi Birlik”
olan “İsviçre Yatırımcı ve İşverenler Birliği”, çağdaş ve demokrat kimliğiyle ön plana çıkıyor. Her görüşten insanı içinde barındıran, kimlik, dil ve din ayrımı yapmayan bu yeni
oluşumun Basel şubesi tarafından düzenlenen bilgilendirme
toplantısına katılıp çalışmalar hakkında bilgiler aldık.
9 Mart Pazar günü biraraya gelen Basel bölgesi işadamları,
aslında “iyi Birlik” oluşumunun
bir parçası. İsviçre genelinde
belirlenen 8 ayrı kantonda ön
çalışma grubu oluşturan birliğin kurucuları, genel kurul çalışmasından evvel toplantılar
düzenleyerek dernek ve hedefleri konusunda işadamlarına bilgiler aktarıyor. Basel’de
bulunan Alfa Otel’in ev sahipliği yaptığı son toplantıya, 20
dolayında bölge işadamı katıldı. İşadamı Kemal Sönmez’in
yönettiği toplantıda temel
düşünce olarak, “çağdaş, demokrat işveren ve girişimci-
leri bir çatı altında toplamak
ve aradaki işbirliğini artırarak
daha büyük projelere ulaşmak,” fikri işlendi.
İşadamlarının ve kurucu üyelerin görüşlerini aktardıkları
toplantı yaklaşık 2 saat sürdü.
6 Nisan 2014 tarihinde Winterthur’da gerçekleştirilecek
olan genel kurul ile “İsviçre
Yatırımcı ve İşverenler Birliği”
resmen faaliyete geçmiş olacak. Yapılacak genel kurul ile
derneğin başkanı ve yönetim
kurulu üyeleri de belirlenmiş
olacak.
Dünya kadınlar günü,
Zürih Başkonsolosluğu’nda
kutlandı
T.C. Zürih Başkonsolosluğu tarafından düzenlenen
"Dünya Kadınlar Günü"
etkinliği, 7 Mart 2014
Cuma akşamı saat 19:00'da,
konsolosluğun Atatürk Salonu'nda gerçekleşti.
Ana teması "Kadınlar için eğitim" olan etkinlik, T.C Zürih
Başkonsolosu Aslı Oral Hanım’ın
19:00’daki açılış konuşmasıyla
başladı. Anadolu’dan yetişen ve
genç nesillere örnek olacak ilkleri yaşatan önder kadınlarımızı
anan slayt gösterisinden sonra,
söz sırası İsviçre’deki başarı hikayelerini anlatan konuklardaydı.
İsviçre Türk Kadınları Derneği
Başkanı Fatma Jäggli, mimari
ressam ve eğitimci Hatice Yürütücü, Bern Üniversitesi Tıp
T.C. Zürih Başkonsolosu Aslı Oral
Bölümü 1.Sınıf öğrencisi İldem
Gemici, kadın doğum uzmanı ve
psikoterapisti Yasemin Schneider’in başarı hikayeleri, Atatürk
Salonu’nu dolduran diğer konukların takdirini topladı. Ülkü Can
ve Hakan Can ikilisinin Türk Sanat Müziği şöleniyle devam eden
etkinliğin son bölümünde konukları giriş salonundaki yemek ziyafeti bekliyordu.
T.C. Zürih Başkonsolosluğu çalışanları ve Aslı Oral Hanım’ın güler yüzlü konukseverliğinde gerçekleşen etkinlik saat 21:00’de
sona erdi.
Yardımsever kadınlar her hafta bir araya geliyorlar
Regensdorf ve Civarı Türk İslam Kültür Derneği’ne bağlı
kadın kolları her hafta bir araya gelerek Cami yararına
lahmacun yaparak derneğe katkı sağlıyor.
Dostumuz Hakan Sarı tarafından
bir cuma günü lahmacun yemeğe davet edilmiştik. Tesadüfen
bulunduğumuz Dällikon Camisinde kadınlarımızın Cuma namazı
öncesi yaptıkları çalışmaya şahit
olduk.
Allah rızası için biraraya gelen
derneğin Kadın Kolları üyeleri bizi oldukça sıcak karşılayıp
lahmacun ve bazlama ikramında bulundular. Aldığımız bilgiye
göre her hafta Cuma günü en
az 10 kişilik bir ekiple cami cemaati için lahmacun hazırlayıp
tanesini 4 Frank’a satıyorlarmış.
Elde ettikleri gelirle caminin yaşamasına ve ayakta kalmasına
büyük katkı sağlayan bu örnek
insanlara ikramları için teşekkür
ediyoruz.
Kadın kolları
başkanı Leyla
Hanım’dan aldığımız bilgiye
göre, sadece
yapılan lahmaElde ettikleri gelir ile caminin yaşamasına ve ayakta
c u n l a r d e ğ i l , kalmasına büyük katkı sağlıyorlar.
yılda en az iki
kez düzenlenen kermeslerlede başkalarına da örnek olması diçalışıp derneğe katkı sağlıyor- lekleriyle.
larmış. Bu güzel çalışmaların
17
Türklere yine silah izni yok!
Hükümet tarafından silah alma ve taşıma yasağı listesi
geçen ay yeniden düzenlendi. Hırvat ve Karadağ vatandaşları bu listeden çıkarılırken, Türk, Sırp ve Kosova
vatandaşları yasak listesinde kaldı.
Geldikleri ülkelerde
iç savaş ve benzeri
durumların olduğu
göçmenlere silah
satışı yasaklanarak,
bu ülkelerde
süren çatışmalara
taraf olmamak
bu uygulamanın
temel amacı olarak
belirlenmiş.
Mevcut yasalara göre hükümet
tarafından hazırlanan yasak listesi, hangi ülke vatandaşlarının
silah satın alma ve taşıma iznine sahip olmadıklarını gösteriyor. Geldikleri ülkelerde iç savaş
ve benzeri durumların olduğu
göçmenlere silah satışı yasaklanarak, bu ülkelerde süren çatışmalara taraf olmamak bu uygulamanın temel amacı olarak
belirlenmiş. Bu doğrultuda eski
Yugoslavya ülkeleri olan Sırbistan, Bosna, Kosova, Makedonya
vatandaşlarının silah almaları,
bu ülkelerde iç savaş sürerken
yasaklanmıştı.
Benzer şekilde Sri Lanka’da süren iç savaş sonucu bu ülke vatandaşı olan Tamilliler içinde
benzer yasak getirilmişti. Daha
önce benzer yasak Cezayir, Arnavutluk ve Türkiye içinde kararlaştırılmıştı. Söz konusu yasağın
getirilmesi için Hükümet, belli
şartların var olmasını gerekli
görüyor. İç savaş taraflarının, İsviçre içinde yaşayan göçmenler
arasında bir çatışmaya neden olmaması için söz konusu ülkeden
gelenleri asgari bir sayıda olup
olmadığı dikkate alınıyor. Benzer
şekilde İsviçre’den satın alınacak silahların bu ülkelerdeki iç
savaşta kullanılma ihtimali de,
yasağın getirilmesini etkiliyor.
Hükümet tarafından bu kararname ile değiştirilen Silah Yasası hükümleri, silah satın almayı
zorlaştırıyor. Buna göre silah
satın almak için adli sicil belgesinin satıcı tarafından isten-
mesi zorunlu hale getiriliyor. Bu
değişikliğin nedeni, İsviçre’de
bulunan ve yaklaşık iki milyon
civarında olduğu tahmin edilen
izinsiz silahlar. 2008 yılı sonunda
getirilen bir değişiklikle, bu tarihten itibaren satılan silahların
kayıt altına alınması kararlaştırılmıştı.
Daha önce alınan silahların kayıt
altına alınması için hükümet iki
yıl süre tanımış, ancak bu süre
içerisinde çok az sayıda silah kayıt altına alınmıştı. Kaydı yapılmayan silahlar için mevcut yasa
bir dizi cezayı da öngörüyor.
Kroaten und Montenegriner
dürfen wieder Waffen
kaufen
In der Schweiz dürfen Bürger
aus Kroatien und Montenegro
wieder waffen besitzen. Serben, Kosovaren oder Türken
bleiben auf der Verbotsliste.
İsviçre ordusunda bin ‘sakıncalı piyade’
Geçen yıl askerlik hizmetine başlayan yaklaşık 22.000
genç arasından 1038’inin
sakıncalı olduğu gerekçesiyle ordudan ihraç edildiği
açıklandı. Askerlik hizmeti
yapmaları ‘tehlikeli’ bulunduğu için orduya alınmayan
gençlerin sayısında geçen
yıla göre artış oldu.
Über 1000 Schweizer vom
Militär ausgeschlossen
1038 junge Männer wurden im
letzten Jahr vom Schweizer
Militärdienst ausgeschlossen.
Der Grund: Sie sind zu gefährlich. Das sind noch einmal
mehr als 2012.
SonntagsZeitung gazetesinde yer
alan habere göre 2011 yılında
Savunma Bakanlığı tarafından
uygulanmaya başlanan bir yönetmelik çerçevesinde ‘güvenlik
riski’ taşıyan gençlerin askerlik
yapmaları engelleniyor. Ordu
yönetimi tarafından askerliğe
çağrılan gençler arasında yapılan inceleme sonucunda hangi
gençlerin askere alınmayacağı kararlaştırılıyor.
2007 yılında Zürih’ de bir
askerin, askerlik görevi
dışında ordu silahı ile birini öldürmesi ile başlayan ‘güvenlik tartışmaları’
sonunda hükümet bu tür
riskleri önceden belirleme ve kamu güvenliği için tehlike oluşturacak gençleri askere
almama kararı vermişti. Askerlik görevi boyunca silahını yanında
taşımaları sonucu pek
çok gencin silahları
görev dışı kullanmaları
son yıllarda kamuoyunda tartışmalara neden olmuştu.
Yönetmenliğin yürürlüğe girdiği
yılda yaklaşık 400 gencin orduya alınmadığı, 2012 yılında ise
bu sayısını 998’e çıktığı Savunma Bakanlığı tarafından yapılan
açıklamada yer alıyor.
Ancak buna
r a ğ m e n
özellikle
d a h a
önceki yıllarda askerlik görevini
tamamlamasına karşın silahlarını orduya teslim etmeyenlerin
durumu hala aydınlığa kavuşmuş
değil. Yaklaşık on bin civarında
olduğu sanılan bu silahların, ilgili makamlara bildirilmesi zorunlu hale geldiği halde, çok az
kişinin bu bildirimi yaptığı belirtiliyor. Ordu
yönetimi
ise silahların
hala bir tehlike oluşturduğu
görüşünde.
18
Göçmenlere sınırlama getiren önerinin kabulünden sonra İsviçre’yi pek çok alanda zor günler bekliyor. Her şeyden
önce Avrupa Birliği ile yapılan İkili Anlaşmalar’ın geleceği oldukça karanlık. Oysa AB ile olan ilişkiler İsviçre açısından
hayati öneme sahip. Coğrafi olarak AB’ nin ortasında bir ada olan İsviçre, dış ticaretinin üçte ikisinden fazlasını bu
ülkelerle yapıyor.
İsviçre’yi
zor günler
bekliyor
AB’ ye üye olmayı kabul etmeyen İsviçre, ekonomik ilişkilerini
‘İkili Anlaşmalarla’ düzenleyerek
bu durumu kendisi için en yararlı
hale getitrmeye çalışıyor. Serbest dolaşım gibi anlaşmalarla
İsviçre AB’ ye üye olmadan adeta
bir üye ülke konumuna gelmişti.
Ancak kabul edilen sınırlama AB
tarafından kabul edilemiyecek
bir durum ortaya çıkardı.
AB yönetimi söz konusu sınırlamanın uygulanmaya başlaması
halinde tüm ilişkilerin yeniden
düzenleneceğini açıklarken, İsviçreli bakanlar AB ülkelerini
acilen ziyaret ederek bu duruma engel olmaya çalışıyolar. Öte
yandan hükümet bu sınırlamanın
nasıl hayata geçeceği konusunda
yaz aylarından önce bir tavır kararlaştıracağını açıkladı.
Tüm politikalarını uzlaşma üzerine kuran İsviçre’nin bu konuda
nasıl bir yol izleyeceği kamuoyunda geniş bir tartışmaya neden oldu. SP gibi bazı partiler
bu sınırlamanın uygulanmaya konulması yerine ikinci bir oylama
yapılmasını öneriyor. Sınırlama
önerisini getiren SVP ise kabul
edilen önerinin hemen bu yıl
uygulanmaya başlanmasını talep
ediyor.
Ekonomi çevreleri ise snırlamanın esnek bir biçimde uygulanmasını istiyor. Her yıl verilecek
yeni oturma izinleri için konulması ön görülen kontenjanların
ekonomik ihtiyaca göre belirlenmesi akla yatkın olarak görülüyor. Ancak AB’ nin böyle bir uygulamaya evet demesi oldukça
zor.
Bu sınırlama önerisinin kabul
edilmesi aynı zamanda İsviçre’nin ülke dışındaki imajının
önemli ölçüde zedelemiş durumda. Ekonominin temel direkleri
olan dış ticaret, bankacılık ve
turizm sektörünün bu gelişme-
lerden olumsuz olarak etikelenmesi kaçınılmaz. Vegi kaçakçılığına yardım etmesi ve kara para
konusunda son yıllarda geniş
tepkilere neden olan bankaların
dahada zor duruma düşmesi beklenmekte. Benzer şekilde göçmenlere karşı düşmanca bir tavır
olarak algılanan sınırlama kararının İsviçre’ye gelecek turistleri
azaltması söz konusu olacak.
Bu sınırlamanın İsviçre’de yaşayan göçmenleride olumsuz bir
biçimde etkilemesi kaçınılmaz.
Her şeyden önce göçmenlerin
kendilerini istenmeyen kişiler
olarak görmeye başlamaları toplumsal uyumu oldukça zorlaştıracak. Bunun yanı sıra gerek iş
bulma konusunda göçmenlerin
daha fazla sıkıntıya girmesi,
gerekse resmi makamların göç-
menlere karşı davranışlarıda
belirgin bir tavır değişikliği gündemde.
Hükümet açısından çözülmesi
gereken en acil sorunsa, AB’ ye
yeni katılan Hırvatistan’la serbest dolaşımın nasıl düzenleneceği. İsviçre bu ülke ile serbest
dolaşımı gündeme bile almak
istemezken AB şartsız olarak uygulanmaya konulması konusunda ısrarlı. AB tek taraflı olarak
öğrenci değişim programı Ersamus’u İsviçre için hemen uygulamadan kaldırırdı ve İsviçre
ile olan Araştırma Programlarını
durdurma kararı aldı. Benzer şekilde İsviçre’nin Schengen anlaşmasından çıkarılması ve enerji
anlaşması görüşmelerinin durdurulmasıda gündemde.
Bütün bunları bir başlangıç olarak yorumlayan politik çevreler,
İsviçre’yi zor günlerin beklediği
konusunda hemfikir.
Schwierige Zeiten
Vor und auch noch kurz nach
der Abstimmung über die
«Masseneinwanderungsinitiative» vom 9. Februar war die
Meinung verbreitet, ein Ja
hätte keine sofortigen Konsequenzen. Es ist aber anders
gekommen. Das Ja hat bereits
handfeste Folgen, muss sich
Bern dringend mit dem Kroatien-Problem beschäftigen. Die
bisher konkreteste Auswirkung
ist dass die Schweiz mit Blick
auf die beiden EU-Programme
ab sofort wie ein Drittstaat
behandelt werde.
19
Mart ayının ilk gününde 50 den fazla parti,
sendika ve kurumun çağrısı ile bir araya gelen
onbinden fazla insan açık ve dayanışmacı bir
İsviçre istediklerini dile getirdiler. Şubat ayında
yapılan halkoylması ile kabul edilen göçmenlere
sınırlama getirme önerisine tepki olarak yapılan
miting, göçmenlerin üzerine çöken karabasanı
birazda olsa hafifletti.
köşe
yazısı
MEHMET AKYOL
[email protected]
Açık ve dayanışma içinde bir İsviçre!
Konuşmacılar, ‘toplu göçe hayır
önerisinin çok az bir farkla kabul edilmesinden sonra İsviçre
passaportu olmayan 1,8 milyon
insan yasal haklarının kötüleşme tehlikesiyle karşı karşıya
kalmıştır. Oysa göçmenler bugüne kadar ortak refah, yaşam
kalitesi ve kültürel çeşitliliğe
büyük katkılarda bulundular’
diyerek göçmenlerin politikalara alet edilmesine karşı çıktılar.
Gerçektende örneğin ailenin
birlikte yaşama hakkına sınırlama getirilmesi, toplumsal uyum
için çok önemli bir engel teşkil
edecek. İsviçre’nin komşusu
olan Avrupa ülkeleri ile kurulacak düzenli ve iyi ilişkiler hem
İsviçre’nin ekonomisi açısından
hemde burada yaşayan göçmenler açısından büyük önem
taşımakta. Mitingte bir araya
gelenler bu konulardaki taleplerini şu şekilde dile getirdiler.
- Kim olursa olsun, bütün insanlarla dayanışma içinde olmak,
- Göçmenlerin haklarının daha
fazla kısılmasına karşı çıkmak,
- İnsanlığa yakışmayan sezonluk işçi sütatüsünün tekrar
yürürlüğe girmesini engellemek,
- Avrupa Birliği ülkelerine göç
etmiş İsviçre vatandaşlarının
da ayrımcılığa maruz kalmasını önlemek,
- Gençler, meslek eğitimi yapan öğrenciler, üniversite öğrencileri İsviçre’de ve Avrupa’da oylamanın sonuçlarına
katlanmak zorunda değildirler,
- İsviçre’deki akademik topluluk Avrupa ile birlikte Avrupa
eğitim ve araştırma bölgesinin geleceğini şekillendirmelidir,
- Yakında oylamaya sunulacak
daha da aşırı bir öneri olan
ECOPOP’a karşı mücadele
edilmelidir.
İsviçre hükümeti ve parlamentosu oylamanın ortaya çıkardığı durumun ülke ekonomisini
tehdit edici boyutlarda etkiliyeceği öngörüsü ile tedbirler
almaya çalışıyorlar. Elbette bu
İsviçre’de yaşayan göçmenler
içinde önemli. Ancak yukardaki taleplerden de anlaşılacağı
gibi, oylama bu ülkede yaşayan
göçmenleride olumsuz yönde etkileyecek. Tüm kamuoyu
ekonomi telaşı içindeyken göçmenlerin durumunu düşünen
pek yok.
Bu anlamda Bern’de bir araya
gelenlerin talepleri özellikle
göçmenler açısından önemli.
Bunların gözardı edilmemesi, göçmenlerin toplum içinde
daha fazla yer edinmesi, sorunların daha kolay çözülmesi için
uygun bir ortam yaratacaktır.
Bunu gören İsviçreli parti, sen-
dika ve kurumlar elbette var.
Ancak esas olarak göçmenlerin
ve onların kurumlarının bu sorunları dile getirmeleri ve çözüm önerileri getirmeleri bir
zorunluluktur.
Bern’de dile getirilen bu talepler bu anlamda önemlidir, tüm
göçmen kurumlarının öncelikle
bunlara sahip çıkmaları gereklidir. Oylamanın sonuçlarını
daha iyi takip etmek, bunun
göçmenleri olumsuz olarak etkilemesine engel olmak atılması gereken ilk adımdır. Şimdiye kadar kendi sorunlarımızın
çözümü için pek fazla adım
atamadık. Ancak artık durum
ciddi, İsviçre Avrupa Birliği ile
sorunlarını çözmeye çalışırken,
arada göçmenlerin çiğnenmesi
gündemde.
Bern mitingi bu anlamda iyi bir
başlangıç, gerisini getirmek birazda bizim ellerimizde...
Göçmen gelişine kısıtlama getiren önerinin kabul edilmesinin ardından genç göçmenler arasında vatandaş olma isteği hızla yaygınlaşmaya başladı. Çalışma hayatında işlerini kaybetme tehdidi altında en uygun çare, kırmızı pasaport
olarak görülüyor.
Genç göçmenler vatandaşlık kuyruğunda
Göçmen sayısını kısıtlama önerisine evet denilmesi, İsviçre’de
ve diğer ülkelerde geniş yankı
uyandırdı. Göçmenler arasında
da huzursuzluğun artmasına neden oldu. Göçmenlere yönelik
tehditlerin artacağı hissi, hala
vatandaşlığa müracaat etmeyen
gençlerin vatandaş olmak için
kuyruklara girmesine neden olmaya başladı.
Özellikle Kanton Waadt bölgesinde oylamayı takip eden haftalarda, vatandaşlığa geçiş işlemlerinin yarıdan fazla artması
dikkat çekti. Her hafta 15 vatandaşlık başvurusunun yapıldığı
Kanton’da müracaat sayısının
23’den fazla olduğu açıklandı.
Oylama sonrası çalışma hayatında İsviçre vatandaşı olmayanların zorluklarla karşılaşacağını
düşünen gençler vatandaş olmak
istiyorlar. Özellikle Fransızca
konuşulan kantonlarda, oylama
sonrası göçmen gençlerin daha
fazla vatandaşılık başvurusunda
bulunmaları dikkat çekiyor. Bu
kantonlarada sınırlamaya hayır oylarının fazlalığı, göçmen
gençlerin kendilerinin toplum
tarafından daha fazla benimsendiği şeklinde düşünmelerine yol
açıyor. Bu şekilde vatandaş olma
isteğide artıyor.
Secondos stürmen die
Einbürgerungsbüros
Die Zahl der Ausländer, die
den roten Pass beantragen,
ist seit dem Ja zur Masseneinwanderungsinitiative in mehreren Gemeinden deutlich gestiegen. Viele haben Angst um
ihren Job.
20
Tansiyon
hastalarına iyi
haber
Tansiyon hastaları tarafından merakla beklenen ve
etkisi bilimsel olarak kabul
edilen "JİNTONG Tansiyon
Düzenleyici," Sağlık Bakanlığı tıbbi cihazlar yönetmeliğine uygun olarak
belgelendirilerek hastalarının kullanımına sunuldu.
Alman bilim adamlarının
tıpta büyük buluş olarak
nitelendirilen elektro akupunkturu tıbbın hizmetine
sunmasının ardından, 20
yıl önce başlayan bilimsel
çalışmalar meyvesini verdi.
Dünyanın saygın hastane ve üniversitelerinde binlerce veri üzerinde yapılan klinik test çalışmalarında JİNTONG elektrostatik
sinir uyarıcı tıbbı cihazın yüksek
ve düşük tansiyonu düzenlemede
şaşırtıcı bir şekilde başarılı olduğu açıklandı. Yapılan bilimsel
test çalışmaları aralarında ABD,
Avustralya, japonya, Türkiye
gibi ülkelerinde bulunduğu bir
çok ülkenin sağlık bakanlıklarıyla paylaşıldı.
Kullanımı son derece
basit
Elektro akupunktur prensipleriyle çalışacak şekilde dizayn
edilen bu tıbbi cihaz her yaşta
hastanın kolayca kullanabileceği şekilde tasarlandı. Cihaz sol
bileğe takılarak sabah ve akşam
olmak üzere günde 2 kez kullanılıyor. Cihaz bilekteki median
sinirlerini etkili bir şekilde uyarıyor ve gerekli yerlere uyarı sinyalleri göndererek yüksek yada
düşük kan basıncının etkili bir
şekilde dengelenmesine yardımcı oluyor.
JİNTONG hakkında
uzmanlar ne diyor?
Cihazı kendi hastalarında kullanan ve yüksek derecede başarılı
sonuçlar elde eden Doç. Dr Nuri
Haksever ve Uzm. Dr. Hakan
Yalman gibi önemli tıp uzmanları yaptıkları açıklamalarda;
"Yüksek tansiyonun kontrol altına alınmadığında sinsi bir katile dönüşebileceğini yada kişiyi
ömür boyu felç bırakabileceğini," belirttiler. Günümüzün ağır
yaşam şartlarında başta sinir,
stres ve yanlış beslenme gibi nedenlerin tansiyon rahatsızlığına
sebep olduğunu, hekim olarak
bazen kontrol altına almakta
zorlandıklarını da sözlerine eklediler. İki uzman doktor, tansiyonun böyle bir mekanizma ile
düzenlenebilmesinin büyük bir
başarı olduğunu, ilaç içermeyen
ve vücuda hiçbir şey enjekte etmeyen bu özel tıbbi cihazın kullanılması durumunda, milyonlarca tansiyon hastasının yaşadığı
Türkiye’de büyük yararlar sağlayacağını ifade ediyorlar.
Etkisi kanıtlanmış bol
ödüllü bir cihaz
ABD, Fransa ve İsviçre’de düzenlenen Dünya İcatlar ve Buluşlar
Fuarlarında başarı ödülleri alan
JİNTONG Sinir Uyarıcı Tıbbi Cihaz, Avrupa Birliği tam kalite güvence sistemi EEC tıbbi cihaz sertifikasını almaya layık görüldü.
Yapılan klinik test çalışmalarında, migren, baş dönmesi, düzensiz kalp atışı, kulak çınlaması
gibi durumlarda da ayrıca fayda
sağladığı tespit edilen cihaz,
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tıbbi
cihaz mevzuatına uygun olarak
belgelendirildi. Gerekli bildirimler yapılarak
Ayrıntılı bilgi için
Türkiye özel
tanıtım fiyatı 295 TL’den
tansiyon hastalarının kullanımına sunuldu.
21
Crédit Suisse yöneticilerinden
vergi kaçırma itirafı!
İsviçre bankacılık sektörünün iki numaralı aktörü
Crédit Suisse, Amerikan
Senatosu’nun hakkında
açtığı vergi kaçırma suçunu
araştıran komisyona ifade
verdi. Bankanın dört üst
düzey yöneticisi Amerikan
kanunlarını ihlal ettiklerini
kabul ederken, vergi kaçırmaya yardım eden sadece
10-15 bankacıları olduğunu
belirttiler.
2008 yılında ABD’de patlak veren ekonomik kriz sonrası vatandaşlarının yurtdışı hesaplarını
takip eden Amerikalı müfettişler
G8 zirvesinde İsviçreli bankaları hedef tahtasına yerleştirip
İsviçre’yi de OECD’nin gri listesinde göstermişlerdi. O tarihten
itibaren başta ABD’de faaliyet
gösteren İsviçreli bankalar vergi kaçırmaya yardım şüphesi ile
soruşturmalardan geçerken İsviçre’de bankacılık gizliliği yasasının delinmesi için uluslararası
baskılara maruz kaldı.
Kısaca küresel aktörler İsviçre’ye artık vergi kaçıran vatandaşlarına göz yummaması
gerektiğini anlatırken elindeki
hesaplarında da vergilendirilmemiş gelirleri olan müşterilerin
deklare edilmesini aksi takdirde
yasal müeyyidelerin uygulanacağını vurguladılar. İlk büyük baskıyı UBS’e başlatan ABD Maliye bakanlığı açtığı soruşturmalardan
sonra bankaya 780 milyon dolar
ceza kesip 4450 vatandaşının da
UBS’te açılan hesap bilgilerini
aldı.
Uluslararası alanda da konunun
takipçisi olan ABD’li yetkililer
2009 yılında iki ülke arasında
çifte vergilendirme ve bilgi paylaşımı anlaşması imzalayarak
bir anlamda o tarihten sonra
bankalarında vergilendirilmemiş
gelirlere yer vermeyeceklerini
deklare ettiler. Bizzat Amerikan
Senatosu’nda kurulan araştırma
komisyonu Crédit Suisse’in işlem
hareketlerini takip ederek hazırladıkları 175 sayfalık raporda
bankanın 22 bin ABD vatandaşının hesaplarında toplam 12 milyar Franklık vergilendirilmemiş
gelirleri olduğunu ortaya koydu.
larımızın ABD’ye yaptıkları seyahatleri engelleyemedik, tarihi
bir hataydı, derken Senato’nun
yaptığı suçlamaları birkaç banka
çalışanına yüklemiş oldu.
Komisyona savunma veren bankayı en üst seviyede üç yönetici temsil etti. Crédit Suisse’in
CEO’su Brady Dougan’la birlikte
yardımcıları Hans-Ulrich Meister, Robert Shafir ve avukatları
Romeo Cerutti hazır bulundu.
Amerikan Senatosu’nda yapılan
görüşmede Brady Dougan suçlamaları kısmen kabul ederken,
‘tarihî bir hata yaptık’ dedi.
Dougan, legal bir şekilde bilgi
paylaşımı yapsakta bazı çalışan-
Crédit Suisse savunmasında ayrıca 2008 yılında açtıkları iç anket
ile şüpheli hesapları dondurduklarını, şuan 10, 15 bankacının
yaptıklarının göze battığını ifade
etti. Medyada yer alan haberlerde halen Crédit Suisse’in de
dahil olduğu 14 İsviçre bankası
ve 7 bankacı hakkında Amerikan
cezai kovuşturmasının devam ettiği belirtildi.
CS-Chef vor US-Senat unter
Beschuss
Der Konzernchef der Schweizer Grossbank Credit Suisse
räumt vor dem US-Senat Verstösse gegen US-Steuergesetze ein. In der Schweiz sei es
jedoch verboten, Daten von
Steuersündern herauszugeben.
22
“Turizm uçak gibidir, devamlı
motorun çalışması gerekir. Gazı
kesersen düşersin”
Kadir Uğur: “Bundan sonraki dönemde diğer şirketlerin yapamadıklarını
yaparak Avrupa’da yaygınlaşmak, yeni stratejiler üreterek ülkemize daha
çok turist taşımak en büyük hedefim.”
İsviçre’de turizm denince
akla gelen ilk isimlerden
biri Bentour Swiss CEO’su
Kadir Uğur. 50 yıl önce
Sultanahmet’de rehberlik
yaparak turizmle tanışan
Uğur, bugün binlerce yolcuyu Avrupa’dan Türkiye’ye
taşıyan önemli isimlerden
biri. Uğur’la Pusula okurları için keyifli bir söyleşi
gerçekleştirdik. Çalışkanlık,
azim ve kararlılıkla dolu
bu kariyer yolculuğunda
hayatlarınıza dokunan pek
çok şey bulacaksınız.
Kadir bey sizi bulunduğunuz
noktaya taşıyan serüveni sizden dinleyerek başlayabilir miyiz?
1947 yılında İstanbul’da doğdum. Bir Kadir gecesi doğduğum
için ismimi Kadir koymuşlar. Babam asker kökenli bir memurdu.
Çocukluğum Anadolu’nun değişik
şehirlerinde geçti. Ortaokul çağına geldiğimde ailem beni Avusturya Lisesi’ne yolladı. Bir yıl
boyunca orada yatılı okuduktan
sonra İstanbul Erkek Lisesi’ne
geçiş yaptım. Hatta bir dönem
Türkiye’nin Başbakanı olan Mesut Yılmaz ile aynı sınıfta okuduk. Üniversitede İktisat-işletme
fakültesine girdim.
Turizm sektöründe oldukça başarılı bir kariyeriniz oldu. Turizme nasıl başladınız?
İktisat fakültesini okuduğum dönemde beni Frankfurt’ta bulunan Deutsche Bank’a staja yolladılar. Fakat bu staj beni pek
tatmin etmiyordu. Fazla bir şey
öğrenemediğimi farkedip akşamları da turizm rehberlik kurslarına başladım. 6 hafta sonunda
kurs sona erdi. Kurstaki hocalarım rehberlik konusunda sertifika alabilmem için İspanya’ya
gidip bir staja katılmam gerektiğini söylediler. Ben de kritik
bir kararla, Deutsche Bank’daki
stajımı yarıda kesip Barcelona’ya gittim. Orada bulunduğum
süre içinde hem çalıştım hem de
rehberlik konusundaki stajımı
bitirdim. Böylece turizm sektörüne adım atmış oldum. Sonraki
dönemde Türkiye’ye dönerek iktisat-işletme fakültesindeki eğitimime devam ettim. İspanya’da
edinmiş olduğum tecrübelere
güvenerek ilk ofisimi Aksaray’da
açtım. İmbat Turizm adıyla Türkiye’de ilk dört şirketin arasına
girmeyi başardım.
“Askerlik bitip de
geri döndüğümde,
dördüncü sıradaki
şirketimin 2 yıl içinde
bittiğini gördüm.”
Kısa sürede büyük başarı. Üstelik hala öğrenciliğiniz devam
ediyordu değil mi?
Evet! Eğitimim 1974 yılında sona
erdi ve sonrasında askerlik için
Polatlı’ya gittim. Bir süre sonra
Almanca bildiğim için beni askeri
görevle Almanya Bremen’e yolladılar. Maceralı bir yolculuğun
ardından Bremen’e ulaştık. 2 yıl
orada kaldım ve bu süre içinde
Alman bir hanımla evlendim.
Sonra geri döndüğümde dördüncü sıradaki şirketimin 2 yıl içinde bittiğini gördüm. Şirkete ait
dört otobüsüm vardı, borçlarımı
ödeyebilmek için onları satmak
zorunda kaldım. O sıralarda İs-
tanbul’da çöp grevi vardı. Her
taraf çöpler içinde... Baktık üç
ay, olacak gibi değil. Hisselerimi
satıp, Almanya’ya gittim. Eşimle
1976 yılında Stutgart’a yerleştik.
Stutgart’ta turizm alanında çalışmalarınız oldu mu?
Evet. Stutgart’ta 2 yıl boyunca
bir turizm şirketinde çalıştım ve
bu şirketten ayrılarak 1980 yılında kendi şirketim olan ATT’yi
kurdum. Türkiye başta olmak
üzere 12 ayrı devlete 100 kişilik
bir ekiple tur operatörü olarak
yıllık 250 bin yolcu taşıdık. Sonra
bir Alman şirketi olan İTS bana
geri çeviremediğim bir teklifle
geldi. Şirketimi benden satın aldılar ve bir süre turizm çalışmalarına ara verdim.
Bentour’u nasıl kurdunuz?
Almanyadaki şirketimi sattıktan sonra turizme yaklaşık 4-5
yıl ara verdim. Bu sırada İsviçre’de faaliyet gösteren Sultan
Reisen’in başına geçmem için bir
teklif geldi. Teklifi kabul ederek
Sultan Reisen’le çalışmalarıma
yeniden start verdim. Geldiğimde şirket oldukça zor durumdaydı ve 4 yıl sonunda şirketi karlı
bir şekilde bırakıp ayrıldım. Sonrasında MNG Holding’in sahibi
Mehmet Nazif Günal Bey’den bir
teklif aldım. Kendisi beni yeni
kurmak istediği Bentour’a istiyordu. Ortaklaşa yapalım deyince 2004 yılında biraraya gelerek
Bentour Şirketini kurduk.
“2008 yılında İsviçre
ile Türkiye arasında
yaşanan futbol krizi
bizi zor durumlara
düşürdü.”
23
Artık herşey istediğiniz gibi gelişmeye başladı denebilir mi?
Başlangıçta evet diyebilirim.
Sezona girdiğimiz ilk yıl 30 bin
kişi taşıyarak büyük bir başarıya
imza attık. Sonraki yıllarda müşteri sayımız 20 binlere gerilemeye başladı. 2008 yılında İsviçre
ile Türkiye arasında yaşanan futbol krizi de bizi zor durumlara
düşürdü. Tam işleri toparladık,
yeniden ayağa kalkıyoruz darken, bu sefer de MNG Holding
Bentour sirketinden çekilme kararı aldı ve ortaklıktan ayrıldı.
Bizse devam etme kararı aldık.
Bentour Swiss bugün hangi
noktada? Hangi alanlarda hizmetler veriyorsunuz?
Bentour geçen yıl 90 bin kişiyi
Türkiye’ye taşıdı. Bu yıl 125 bin
turist taşımayı hedefliyoruz. Şu
an İsviçre’nin yanı sıra Almanya,
Avusturya ve Hollanda’da bulunan ofislerimizle hizmet veriyoruz.
Müşterilerimize otel tatillerinin
yanı sıra, kültürel turlar, golf
turizmi ve yat turizmi alanlarında hizmetler vermekteyiz. Yeni
başlatmış olduğumuz bir çalışmayla A là Cart hizmetleri veren
Butik otellerimizle tüm Türkiye’ye turist taşımaya başladık.
Ülkemizin turizm sektöründeki
durumunu nasıl buluyorsunuz?
Sizce yıllar içinde iyi bir gelişme gösterdik mi?
Benim için hiçbir zaman yeterli olmayacak. Çünkü devamlı
ilerleme ve gelişme kaydetmemiz lazım. Turizm uçak
gibidir. Devamlı motorun
çalışması gerekir, gazı kesersen düşersin. Ben şu an
Türkiye’nin turizm stratejisini
iyi buluyorum, hatta bazıları şikayet ediyor “gereksiz yere çok
otel açılıyor” diyorlar. Açılsın,
ne kadar çok işletmemiz olursa rekabet ve kalite de o kadar
artacaktır. İyi hizmet verenler
daima öne çıkıyorlar. Kısa sürede kazancı düşünenler batıp gidiyorlar.
Son yılarda online rezervasyonlar acentelerin satışlarını
oldukça azalttı. Online rezervasyon sizin için de avantajlı
mı?
Biz acentelerimize sadık kalmaya çalışıyoruz. Online satışla-
rımız %10 civarında, kalan %90
iş acenteler üzerinden geliyor.
Acenteler üzerinden gelen müşterileri daha çok tercih ediyoruz. Müşteri acenteye giderek
tatiline ve uçuş günlerine karar
veriyor. Acenteler de bizi arayıp
rezervasyonları yaptırıyorlar. Bu
şekilde çalışmak bizim için daha
avantajlı oluyor.
Sosyal ve kültürel faaliyetleriniz nelerdir?
Sürekli olarak değişik kültürel
etkinliklere desteklerimiz oluyor. Bu yıl mayıs ayı içinde gerçekleştirilecek olan Bodensee
Festivali’nin ana sponsorluğunu
üstlendik. Festival boyunca Türkiye’den ünlü sanatçıları ağırlayıp kendi kültürümüzü on binlerce insana tanıtacağız. Öte
yandan 19 Aralıkta organize ettiğimiz klasik müzik festivalimiz
var. Her yıl düzenli olarak kendi acentelerimiz içinde değişik
faaliyetlerimiz oluyor. Bundan
önceki yıllara ünlü Talk Show sanatçısı Kaya Yanar’ı acentelerimizle buluşturmuştuk.
“Antalya’da
İsviçre
ormanı
kurduk.”
Antalya’da bir orman kurduğunuzu duyduk, doğru mu?
Evet doğru. Antalya’da İsviçre
ormanı kurduk. Türkiye’ye giden
her turist için bu ormanda ağaç
dikiyoruz. Şu ana kadar yaklaşık 20 bin ağaç dikildi. Yine Antalya’da bulunan bir dernekle
çalışma içindeyiz. Maddi zorluklar çeken çocuklar için, giden
yolcumuz adına 5 franklık bağış
yapıyoruz. Bu sayede çocukların
eğitimlerini de katkı sağlamış
oluyoruz.
Hedef daha da
büyümek…
Bu hassasiyetiniz umarız tüm
işadamlarına örnek olur. Biraz
da hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?
Sıhhatim elverdiği sürece işleri
takip etmeyi ve daha da büyümeyi planlıyorum. Bundan sonraki dönemde diğer şirketlerin
yapamadıklarını yaparak Avrupa’da yaygınlaşmak, yeni stratejiler üreterek ülkemize daha
çok turist taşımak en büyük hedefim. Eğer sağlığım el verirse
bu planları uygulayabilmek için
mücadele vereceğim.
Bentour Swiss CEO’su Sayın
Kadir Uğur’a, açık yürekliliği ve samimi durusu için bir
kez daha teşekkür ederiz.
Kendisine ve ekibine bundan sonraki çalışmalarında
başarılar dileriz.
25
İstiklal Marşı coşkusu
bu kez Kreuzlingen’de
yaşandı
Türk kültürünün ve milli
değerlerinin İsviçre’de
yaşayan genç kuşaklara tanıtılabilmesi için geçtiğimiz
sene Eğitim Müşavirliğince
başlatılan "İstiklal Marşını
Güzel Okuma yarışması,
Çanakkale Şehitleri ile
Mehmet Akif Ersoy’u anma
etkinliklerinin" bu sene
ikincisi gerçekleştirildi. Geçen sene Olten’de düzenlenen final organizasyonu
bu sene Kreuzlingen’de,
Kreuzlingen Türk Okul Aile
Birliği tarafından yapıldı.
9 Mart Pazar günü organize edilen ve vatandaşlarımızın büyük
ilgi gösterdiği etkinliğe; Bern
Büyükelçimiz Tanju Sümer, Zürih Başkonsolosumuz Aslı Oral
ve eşi, Bern Eğitim Müşavirimiz
Sezai Güler ve eşi, Bern Din İşleri Müşavirimiz Ahmet Akın ile
İTT başkanı Kahraman Tunaboylu, İsviçre Müsiad Başkanı Cesur
Çıtak, İsviçre Türk Federasyonu
Başkanı İrfan Okutan, İsviçre Kadınlar Derneği Başkanı Fatma Jäggli, sponsor şirketlerin temsilcileri katılarak destek verdiler.
Türkçe ve Türk Kültürü dersine
katılan 3000 civarındaki öğrenci
arasında yapılan ön elemeler ve
yarı finaller neticesinde, finalde yarışmaya hak kazanan 1-5.
ve 6-9. sınıflar arasındaki 6’şar
Kreuzlingen Türk Okul Aile Birliği tarafından gerçekleştirilen etkinliğe
vatandaşlarımız yoğun ilgi gösterdiler.
öğrenciden toplam 12 öğrenci finalde yarıştılar.
Marşının 10 kıtasını ezberden
okudular.
Sunuculuğunu Türkçe ve Türk
Kültürü dersi öğretmeni Zeliha
Demircioğlu ve Kreuzlingen Türk
Okul Aile Bİrliği Başkanı Özkan
Özcan’In yaptığı final yarışması
programı, saat 13.30’da saygı
duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Çanakkale savaşından kesitlerin yer aldığı film
gösterisinden sonra küçük grup
öğrencileri sahneye çıkarak İstiklal Marşının 10 kıtasını ezberden okudular.
Jüri değerlendirmesini yaparken, sinevizyonda Mehmet Akif
Ersoy’un İstiklal Marşını yazdığı
zamanı anlatan kısa bir film gösterisi yapıldı. Dokuz kişilik jüri
üyesinin değerlendirmesi neticesinde; küçük gruptan Rorschah
Türk Okulundan 5. Sınıf öğrencisi Mehmet Ali Ükiz ile, büyük
gruptan Fribürg Türk Okulu 6.
Sınıf öğrencisi Dilara Civen yarışmanın birincisi oldular.
Verilen aradan sonra Türk Sanat
Enstitüsü İsviçre derneği 30 kişilik bir koro ile sevilen Türk Sanat Müziği eserlerini canlı olarak
seslendirerek seyircilere keyifli
dakikalar yaşattılar. Konserin
hemen ardından büyük grup öğrencileri sahne alarak İstiklal
Kreuzlingen Türk Okul Aile Birliği tarafından gerçekleştirilen
etkinlik katılımcıların büyük beğenisini topladı. Organizasyona
katkılarından dolayı hem Büyükelçilik çalışanlarımıza hem de
Kreuzlingen Türk Okul Aile Birliği
üyleri ve yöneticilerine okurlarımız adına teşekkür ediyoruz.
26
Lazboard ile kayak tarihi
yeniden yazılacak!
tahtaların üzerinde kayak yapan
ve tekniklerini öğrenen Kastenholz, ikinci gün kameraman
ekibiyle birlikte şafak sökerken
Kaçgar Dağları’nın yamaçlarından tırmanışa geçip 5 saat sonra
zirveye ulaştı.
Bölge halkının geleneksel teknikleriyle Kaşgar Dağları’nın zirvesinden aşağı
doğru başarılı bir şekilde kayarak iniş yapan Ueli Kastenholz, bu heyecan
dolu dakikaları programında da yansıttı.
İsviçre’nin en başarılı
macera sporcularından biri
olan Ueli Kastenholz’un
son yaptığı TV programı,
kayak dünyasını şaşkına
çevirdi. SRF televizyonunda Ocak ayında yayınlanan
programda Kastenholz’un
bu seferki hedefinde Karadeniz Bölgesi vardı.
İsviçre’den Rize’ye giden Kastenholz, Karadeniz Bölgesi’nin
ünlü kayak merkezi olan Kaçkar
Dağları’na giderek İkizdere ilçesine bağlı köylülerle birlikte Lazboard yaptı.
Karadeniz insanının kendisini oldukça sıcak bir şekilde karşıladığı ve ikramlarda bulunduğu Kastenholz, program boyunca halkla
iç içe vakit geçirdi. Gördüğü ilgiden oldukça memnun olan sporcu ve ekibi, bol bol hamsi yiyip,
Rize çayı içmeyi de ihmal etmedi. Kastenholz daha sonra köylülerin kayak yaptığı Kaçgar Dağları’nın zirvesine doğru yola çıktı.
Rize’den 2 saat uzaklıktaki bir
dağ köyüne ulaşan Kastenholz
ve ekibi, burada 200 yıldır köylülerin snowboarda benzeyen bir
tahta üzerinde kayak yaptıklarını görünce şaşkına döndü.
7’den 70’e lazboard kullanan
bölge halkı, Kaşgar Dağları’nın
zirvesinden aşağı doğru başarılı
bir şekilde tahta üzerinde kayarak iniş yapıyorlar. Geleneksel teknikleri kullanarak karda
ulaştıkları hız ve kıvraklıkla profesyonel snowboardculara taş
çıkaran köylüler, günlük yaşamlarında kayak yapmayı alışkanlık
haline getirmişler.
Hiçbir güvenliği olmayan ve ayağa bağlanmadan direkt tahtanın
üzerinde bir ip yardımıyla yön
verilen tahtaları kullanan köylüler, yüksek yamaçlardan aşağı
doğru kayak yaparak iniyorlar.
Kastenholz ve ekibinin düşüncelerini aldığı köylüler, „Bölgemizde dedelerimiz de dahil olmak
üzere 200 yıldan daha fazla bir
süredir böyle kayak yaparak ulaşımımızı sağlıyoruz“ diye bilgi
verdiler. İlk gün köylülerle birlikte onların kayak için kullandığı
Bölge halkının geleneksel teknikleriyle Kaşgar Dağları’nın
zirvesinden aşağı doğru başarılı
bir şekilde kayarak iniş yapan
Kastenholz, bu heyecan dolu dakikaları programında da yansıttı.
Bölgede geçirdikleri birkaç gün
sonunda Snowboard Tarihi’nin
yeniden incelenmesi gerektiğini
söyleyen Kastenholz, insanların
tahta üzerinde hiçbir güvenlik
tedbiri olmadan kayak yapmalarının ne kadar büyük bir başarı
olduğuna dikkat çekti.
Söz konusu programın SRF kanalında yayınlanmasının ardından, kayak sporuna gönül veren
çevrelerde başlayan tartışmanın
sonuçları ise merakla izleniyor.
Kaçkar Dağlarındaki köylüler ise
bu tartışmaların ötesinde kendi
Lazboardlarını günlük hayatlarında kullanmaya devam ediyorlar.
Ueli Kastenholz kimdir?
Bugüne kadar katıldığı çeşitli
kayak yarışlarında 15 madalya
kazanan ve Olimpiyat şampiyonluğu bulunan Ueli Kastenholz,
2006 yılında üçüncü kez katıldığı
Olimpiyatlar’dan sonra profesyonel spor hayatına son verdi. Aktif
spor yaşamının ardından, macera
ve spor alanlarında tv çekimleri
ve araştırmalar yapmaya başla-
Hiçbir güvenliği olmayan ve ayağa bağlanmadan direkt tahtanın üzerinde
bir ip yardımıyla yön verilen tahtaları kullanan köylüler, yüksek
yamaçlardan aşağı doğru kayak yaparak iniyorlar.
yan Kastenholz, aynı zamanda
snowboard konusunda yaptığı
çalışmalarıyla da tanınıyor.
Snowboard sporu
hakkında
Snowboard, karda yapılan bir
spor dalı. Surfboard ve Kaykay’dan tek farkı, karda yapılıyor olması. 1960’lı yıllarda
küçük ski tipinde, ucunda ip ve
ortadan arkaya kadar kaymayı
önleyici pütürlü bölümü olan,
kızaklara benzer şekliyle snowboardun ilk temelleri atıldı. Bu
fikrin ilk sahibi aslında Sherman
Poppin’di. 1970’li yılların başlarında Bob Webber, Tom Sims,
Jake Burton Carpenter, Chuck
Barfoot ve Dimitrijie Milovich’den oluşan ve sörf tahtası
dizayn eden grup tarafından
düşünülmüş prototip snowboard
oluşturuldu.
İçlerinden Bob Webber 1972
yılında snowboardun patentini alarak ilk resmi snowboardu
üretti. Önceleri snowboard yarışmalarına katılan üniversite
öğrencisi Burton, daha sonra
bunu geliştirdi. Özellikle Bob
Webber’den 1990 yılında patenti alan Jake Burton Carpenter’in
kurduğu Burton Firması, günümüzde de snowboard sektörünün
en gözde markalarından.
İlk tasarlanmaya başlandığında kızak tarzında dizayn edilen
snowboara daha sonraları bağlamalar eklenerek, kullanım rahatlığı sağlanmış ve bu da snowboardun popülerliğini arttırmıştır.
Günümüzde snowboard, kayağın
pabucunu dama atma seviyesine
geldi. Özellikle giysilerinin günlük giysilere yakın tarzda tasarlanması, snowboardcunun yan
ve esnek duruşu bilhassa gençler
arasında bir anda snowboardu
bir tutku haline getirdi. Kayak
kökenli insanlar, içlerinde snowboard öğrenme isteği duyarken,
üşenenlerde Programı izlemek için
hala snowboarda karşı karalama
kampanyası
gözlemleniyor.
28
Swiss-Moto ziyaretçileri
yeni modelleri ve trendleri inceleyip
stand çalışanlarından ayrıntılı bilgiler
aldılar.
20-23 Şubat tarihleri arasında ziyaretçilere kapısını
açan Swiss-Moto fuarı sona
erdi. 30 bin metrekarelik
bir alanda 207 şirketin
katımıyla gerçekleştirilen
fuarı toplamda 66’094 kişi
ziyaret etti.
Kalp atışlarını hızlandıran
fuar sona erdi
Dünyaca ünlü motosiklet markalarının yeni modelleriyle katıldığı fuar günlerinde aralıksız
süren şovlar ve gösteriler katılımcıların güzel vakit
geçirmesini
sağladı.
Biker’s Point şirketinin sahibi Arif Eren ve ekibi bu yıl da fuardaki
ziyaretçilere ürünlerini sunup satış yaptılar.
Swiss-Moto ziyaretçileri yeni modelleri ve trendleri
inceleyip stand çalışanlarından ayrıntılı
bilgiler aldılar.
Motosiklet sevenlerin
yanı sıra, Scooter ve Tuning standları da ziyaratecilerin oldukça ilgisini çekti.
Toplamda 1500 çeşit yeni modelinin sergilendiği fuar kapsamında isteyen ziyaretçilere test
sürüşleri de yaptırıldı.
Biker’s Point standı büyük ilgi gördü
Fuar dışında da aktivite ve şovlar
vardı. Serbest stil şov gösterileri
caddeye kurulan özel alanlarda
seyircilere sunuldu.
Markaların yeni modellerinin
yanı sıra tekstil ve aksesuar satışı yapılan bölümler de ziyaretçilerin büyük ilgisini çekti.
Bu bölümlerden biri de yılladır
fuara katılarak motorseverlere
tekstil ve aksesuar satışı yapan
Biker’s Point şirketine aitti. Şirketin sahibi Arif Eren ve ekibi
bu yıl da fuardaki ziyaretçilere
ürünlerini sunup satış yaptılar.
Arif Eren yıllardır düzenli olarak
katıldığı fuarda bizleri en iyi şekilde temsil ediyor. Biker’s Point
müşterileri onun sattığı ürünlere
oldukça yoğun ilgi gösteriyorlar.
arkadaşları yaptı. Çelik bir kürenin içine aynı anda 7 kişinin motorlarıyla girip durmadan döndükleri şov seyircinin yüreğini
ağzına getirdi. 30 dakika boyunca birbirlerine hiç dokunmadan
7 ayrı motorsikletle kürenin içinde dönen Freddy Nock ve ekibi
inanılmaz ilgi gördüler.
Fuar yönetimi memnun
Fuar Müdürü Yves Vollenweider
sezona başarılı bir başlangıç
yapıldığı için oldukça memnun
olduğunu söyledi. Yıldan yıla katılımcı sayısının arttığını dile getiren Vollenweider, bu yılki fuara
uluslarası medya temsilcilerinin
de oldukça yoğun ilgi gösterdiğini, Swiss-Moto Fuarı’nın Avrupa’da oldukça başarılı bir kariyere ulaştığını söyledi.
Çelik kürede Motor Şov
Bu yılki fuarın şüphesiz en çok
ilgi gören şovunu Freddy Nock ve
Çelik bir kürenin içine aynı anda
7 kişinin motorlarıyla girip
durmadan döndükleri şov seyircinin
yüreğini ağzına getirdi.
29
Grubun içinde yer alan karakterlerin hepsi
inanılmaz gerçekçi ve aynı zamanda rollerinin üstesinden
gelen kişilerden seçilmiş.
Güldür Güldür gelip,
kahkahaya boğdular
Zürih’in ünlü gösteri mekânlarından Volkshaus’taki ‘Güldür Güldür’ tiyatro gösterisi büyük ilgi gördü. 27 Şubat Perşembe
akşamı sahneye çıkan tiyatro ekibini
yaklaşık 800 dolayında izleyici takip etti.
Bu oyunu izlemeye doyamayan
veya izleme imkanı bulmayan
okurlarımıza birde müjdemiz
var. Kadroda yer alan oyuncuların bir kısmı, Mayıs ayı başında
tekrar İsviçre’de olacak. Bu kez
‘Tiyatro Kılçık’ adı altında’ ‘Sakin Olamıyoruz’ oyununu seyircilere sunulacaklar.
Günlük yaşamdaki olaylara farklı bakış açısıyla yaklaşan ‘Güldür
Güldür’, seyirciden tam puan
aldı. Avrupa turnesi kapsamında Zürih’e gelen tiyatro ekibinin bundan sonraki gösterileri
Avrupa’nın değişik kentlerinde
izleyiciyle buluşmaya devam
edecek.
Her oyundan evvel seyircinin
düşüncesini alan Ali Sunal, kısa
sürede seyircinin sevgisini kazanıp
onları oyunun içine çekmeyi
başardı.
Güldür Güldür ekibi aslında geçtiğimiz yıllarda bir çok kanalda
izleyici karşısına çıkan keyifli
gösterileriyle biliniyordu. Onları, İnsanlar alemi, Beşer beşer
isimli oyunlarından hatırlayabilirsiniz. Sonrasında bir anda
ortadan kaybolan ekip, yepyeni
oyuncuları ve birbirinden komik
skeçleri ile tekrardan hayatımıza girdi. Güldür Güldür ekibinin
gösterisi muhteşem geçti. Grubun içinde yer alan karakterlerin hepsi inanılmaz gerçekçi ve
aynı zamanda rollerinin üstesinden gelen kişilerden seçilmiş.
Ali Sunal ve ekibi seyirci ile
kaynaşmayı çok iyi biliyor doğ-
Zürih oyununda seyirciler arasından seçilerek sahneye davet edilen
kişilerde Güldür Güldür ekibiyle birlikte aynı sahneyi paylaşma şansı
yakaladılar.
rusu. Günlük yaşamdan farklı
konuların işlendiği oyunlarda
her sahneden evvel seyircinin
düşüncesini alan Ali Sunal, kısa
sürede seyircinin sevgisini kazanıp onları oyunun içine çekmeyi
başarıyor. Zürih oyununda seyirciler arasından seçilerek sahneye davet edilen kişilerde Güldür
Güldür ekibiyle birlikte aynı
sahneyi paylaşma şansı yakaladılar. Hem kendileri eğlendiler
hem de seyirciyi kahkahalara
boğdular. Uzun zamandır ciddi
anlamda bir tiyatro gösterisinin
yapılmadığı İsviçre’de böylesine
değerli oyuncuları izlemek doğrusu herkes için büyük şansdı.
Emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.
30
Uluslararası İlahiyat Programı ile
gençlere burs imkanı
DÜNYANIN farklı ülkelerinde sayıları 5 milyonu
aşan Türk toplumunun, din
hizmetleri ve eğitimi konusundaki ihtiyaçlarına cevap
vermek üzere, Diyanet İşleri Başkanlığı uzun yıllardan
beri çalışmalar yürütüyor.
ULUSLARARASI İLAHİYAT
PROGRAMI UİP-2014 tam
da bu amaca hizmet etmek
üzere oluşturulmuş bir burs
imkanını halkımıza sunuyor.
Avrupa ülkelerinde yaşayan insanımızın dini, kültürel, toplumsal ve psikolojik ihtiyaçlarını
yakından bilen, her türlü çevre
şartlarını ve faktörlerini tanıyan
nesiller yetiştirmek programın
temel amaçlarından biri. Ayrıca
İslam ilahiyatı alanındaki bilimsel donanımlarıyla beklentilere
cevap verebilecek bir din hizmeti sağlayacak düzeyde eğitim
sağlamakta amaçlar arasında yer
alıyor.
Verilen yüksek eğitim bursundan
yararlanmak isteyenler için UİP
ülkelere göre bir kontenjan belirlenmiş durumda. Ayrıca başvuru durumu ve sınavlarda başarı
gösteren öğrenci sayısına göre
planlama yapıldığını belirtmemiz
gerekir.
Programa başvurmak isteyen kişilerden istenilen belgeler
• Lise diploması örneği
• Lise diploması denkliği
• Lise son sınıfta okuyan öğrenciler son sınıfta okuduğuna
dair belge veya not çizelgesi
• Kimlik fotokopisi
• Kendi el yazısı ile yazılmış öz
geçmiş
• İki adet fotoğraf
İlgilenen ve gerekli şartları taşıdığını düşünen adaylar belge-
lerini din hizmetleri müşavirliği veya ataşeliklerine 25 Nisan
2014 Cuma günü mesai bitimine
kadar ulaştırmış olmalılar (Din
Hizmetleri Müşavirliği, Lombachweg 33, 3000 Bern).
Detaylı bilgi edinmek ve ilgili
şartnameyi incelemek isteyenler
http://uip.diyanetvakfi.org.tr
adresini ziyaret edebilirler.
31
Kel kafalı, kepçe kulaklı, dişlek olan ve üstünde
sürekli olarak bir gecelikle dolaşan “Mickey Dugan”
adlı çocuğu tanır mısınız? Bu soruya herkes “hayır”
yanıtını verir. Oysa Dugan, Mickey Mouse’dan Süperman’e, Red Kit’ten Ten Ten’e kadar tüm çizgi romanların atasıdır. Dünya’da çizgi roman kültürünün
ilk kahramanı Mickey Dugan adlı çocuk karakterdir.
Her şey, modern gazeteciliğin
kurucusu olarak gösterilen Joseph Pulitzer’in 1883’de, “New
York World” gazetesini satın
almasıyla başlar. Pulitzer’in,
ilerleyen yıllarda rakibi Willi Randolph Hearst’in çıkardığı
“New York Journal” gazetesiyle
girişeceği amansız rekabet, basın dünyasında bir çok yeniliğin
doğuşuna neden olacaktır.
Pulitzer’in, gazetecilik dünyasında en çok ses getiren haberleri hazırlayan yazarı Elisabeth
Cochrane’dır. World’da çalışmaya başladığında 23 yaşında olan
Cochrane, her biri olay yaratan
yazı dizilerinde “Nellie Bly” imzasını kullanır. Nellie, doktorları
inandırarak hasta olarak yattığı
Blackwell Akıl Hastanesi’nde
tanık olduğu korkunç olayları
9 Ekim 1887 tarihli sayısından
itibaren, World gazetesindeki
yazı dizisinde anlatınca Amerika’da yer yerinden oynar. Nellie
Bly’nin tüm okurlar tarafından
ilgiyle okunan ve beklenen, her
biri ayrı bir serüven tadındaki
yazı dizileri, çizgi roman anlayışının doğmasında önemli bir
etken olmuştur.
Karikatürist Richard Fenton
Outcalt, sevimli çocuk Mickey
Dugan’ı ilk önce, 1894 yılında
çizdiği “Hogan’s Alley” adlı siyah-beyaz karikatürde bir yan
karakter olarak sunar. Hemen
söyleyelim ki, Hogan’s Alley,
New York’un bir kenar mahallesinin adıdır. Yoksul insanların
geçim kavgasını ve kötü yaşam
koşullarını bir çocuğun diliyle
New York World okurlarına yansıtan Mickey Dugan, gazetenin
Pazar ekinde 5 Mayıs 1895 tarihinden itibaren çizgi romana
dönüşür. Outcalt, çizgi romanın
bu ilk örneğinde, yarattığı karakter Mickey Dugan’ı başrole
taşır ama, adını değiştirerek!
Pulitzer, o yıllarda gazetelerde
görülmeyen sarı rengi New York
World’da kullanmaya kararlıdır.
Kimyagerlerin gizli tutulan çalışmalarıyla baskıda kullanılma-
sarı
basın
SUNAY AKIN
[email protected]
la kullanımını Pulitzer’e verir.
Böylelikle, New York’un iki ünlü
gazetesi arasında her Pazar, sarı
gecelikli bir çocuğun başrolü oynadığı çizgi roman savaşı başlamış olur. Bu rekabet, Outcalt’in
1898’de, Journal gazetesinden
ayrılmasına kadar sürecektir.
Pulitzer ve Hearst arasında yaşanan bu olay yüzünden, gazetelerine “Sarı Basın” (Yellow
Press) adı takılır. Sarı gecelikli
ilk çizgi roman kahramanından
doğan bu ad, bundan böyle gazetecilik alanında dünyanın pek
çok ülkesinde kullanılacaktır!
İstanbul Oyuncak Müzesi’ne
gelenler, Pulitzer’in
yayınlanışından beş yıl önce kör
olmaya başlaması nedeniyle
göremediği Yellow Kid’in, son
derece ender bulunan oyuncağını
görebilirler.
ya hazır duruma gelen sarı renk
ilk kez, Outcalt’ın çizgi karakteri Mickey Duncan’da denenir.
Sonuç, son derece başarılıdır!
Böylelikle, sarıya boyanan geceliğinden dolayı hem çizgi roman karakteri Duncan’ın, hem
de köşesinin adı “Yellow Kid”
olarak değiştirilir. Amerika’da
ezilen insanların saldırgan ve
argo dillini kullanan Yellow Kid,
yarım yamalak konuştuğu İngilizceyle de kısa sürede göçmenlerin kahramanı oluverir. İlk çizgi roman kahramanı Yellow Kid,
gazetenin trajını kısa sürede rekor seviyelere taşır.
Bu durum, Pulitzer’in rakibi
Hearst’ın hiç hoşuna gitmez.
Outcalt’a yüklü miktarda para
teklif eden Hearst, Yellow Kid’i
gazetesi New York Journal’in
Pazar ekine transfer eder. Pulitzer, hiç beklemediği bu kaçırılma olayı karşısında, George
Luck adlı karikatüristle anlaşarak, gazetesinde Yellow Kid’i
yayınlamaya devam ederken,
çizgi romanın telif haklarının
kendinde olduğu iddiasıyla da
rakibi Hearst’i mahkemeye verir. Hakim, Outcalt’in yarattığı
karakterin Journal’e geçmesini
onaylar ama Yellow Kid adıy-
Jules Verne’nin “Aya Seyahat”
adlı romanının gerçek olduğu 20
Temmuz 1969’dan yıllar önce,
Pulitzer’in yazı dizileriyle olay
yaratan yazarı Nellie Bly, ünlü
Fransız serüven yazarının “80
Günde Devrialem” romanındaki dünya turunu gerçekleştirir.
1889 yılının Kasım ayında siyah
bavulu ve karolu uzun mantosuyla yola çıkan Bly, seyahat
esnasında hayranı olduğu Jules
Verne ile Fransa’da tanışacak
ve birlikte yemek yiyecektir.
Nellie Bly, 80 Günde Devrialem’i
tamamlayıp, dünya turunda yaşadıklarını World gazetesinde
yazı dizisi olarak yayınlamaya
başlarken Pulitzer, eşinin ve
arkadaşlarının sözünü dinler ve
sorunlardan uzaklaşmak amacıyla bir seyahate çıkar. 1890
yılının Ocak ayında başlayan bu
yolculuk esnasında karısı Kate’i
Paris’te bırakan ünlü gazeteci, özel sekreteri Ponsonby ile
Yunanistan’a, oradan da İstanbul’a gelir…
İstanbul limanında, bir gün,
geminin güvertesinden kente
bakarken şunu söyler Pulitzer:
“Hayret! Hava neden aniden karardı böyle?”…
Ponsoby şaşkındır, çünkü vakit
akşam olmadığı gibi gökyüzünde
kara bulutlar da yoktur. Yanıt
verir: “Hiç karanlık değil ki!..
Pulitzer’in bu sözlere karşılığı son derece hüzünlüdür: ”Şu
anda benim için her şey karanlık…”
Gazetecilik tarihinin ünlü ismi
Joseph Pulitzer, uzun yıllardır
çektiği retina yırtılması hastalığının son durağı olan körlüğe ilk
adımı İstanbul’da atacaktır!
Yellow Kid’den, sarı gecelikli çocuktan söz ettik, ilk çizgi
roman kahramanının öyküsünü
anlattık ama, Pulitzer onun ne
kel kafasını, ne kepçe kulağını,
ne dişlek gülüşünü, ne de sarı
geceliğini göremediğini sona bıraktık…
Karikatüris Outcault, Pulitzer’in
yanından ayrılıp, rakip gazeteye
geçince, Yellow Kid’de bir değişiklik yapar. Pulitzer’in World gazetesindeyken, konuşma
metinleri Yellow Kid’in sarı geceliğinin üstüne yazılıdır. Yeni
gazetesi Journal’de ise, çizgi
romanda bir ilke daha imza atar
ve konuşma balonlarını kullanmaya başlar.
İstanbul Oyuncak Müzesi’ne
gelenler, Pulitzer’in yayınlanışından beş yıl önce kör olmaya
başlaması nedeniyle göremediği
Yellow Kid’in, son derece ender
bulunan oyuncağını görebilirler. Oyuncağın üstünde yazılar
olduğu dikkatli gözlerden kaçmayacaktır. Çünkü Yellow Kid’in
sergilenen oyuncağı 1895, yani
Pulitzer’in World gazetesinde
yayınlandığı yıla aittir!
Joseph Pulitzer’in kör olduğunu öğrendiği İstanbul’da, onun
hayatımıza kattığı yeniliklerden
birinin ilk örneğini herkes
görebiliyor!
Sahi, İstanbul
Oyuncak Müzesi’nin insanlara, kente ve ülkeye
kattığı zenginliği hala
anlayamayan
var mı?..
32
İsviçre’nin coşkusu erken bitti
Rusya’nın Soçi kentinde
düzenlenen 2014 Kış Olimpiyatlarının ilk günlerinde
altı altın madalya kazanan
İsviçre Ulusal Takımı’nın
ülkede yarattığı coşku ve
sevinç kısa sürdü. İsviçreli
sporcuların başka altın
madalya alamaması üzüntü
yarattı. Ancak 163 atletle
yarışmalara katılan İsviçre,
madalya sıralamasında yedinci olarak önceki başarılarını devam ettirdi.
2010 yılında Kanada’da yapılan
Kış Olimpiyatlarında altı altın
ve üç bronz madalya alan İsviçre, madalya sıralamasında altıncı sırada yer almıştı. Soçi’ye en
kalabalık ulusal takım olarak katılan İsviçre, aynı zamanda 200
kişi ile en büyük basın delegasyonunu da oluşturdu.
Olimpiyat Oyunları’na 80 ülkeden yaklaşık 6 bin sporcu katıldı.
7 spor dalında 98 madalya seti
dağıtıldı. Soçi Olimpiyatları, katılan sporcu ve düzenlenen yarış
sayısı açısından rekor oyunlar
oldu.
Ev sahibi Rusya 22. Kış Olimpiyat
Oyunları’nı zirvede tamamladı.
Soçi kentinde 7 Şubat’ta resmi
açılışı yapılan ve 17 gün süren
oyunlarda 13 altın, 11 gümüş ve
9 bronz olmak üzere toplam 33
madalya Rusya’ya gitti. Olimpiyatları 11 altın, 5 gümüş ve 10
Kış Olimpiyat Oyunları
Kış Olimpiyatları, Uluslararası
Olimpiyat Komitesi (UOK) tarafından organize edilen ve 4
yılda bir önceden seçilen bir şehirde yapılan spor oyunları organizasyonudur. Yaz oyunlarının
aksine kayak ve buz hokeyi gibi
kar ve buz üzerinde yapılmaya
müsait sporları içerir.
Oyunlar 2002 yılında Salt Lake
City’de (ABD) yapıldı. 2006 Torino (İtalya) Oyunları ise 10 Şubat 2006 tarihinde yapılan açılış
töreni ile başlamış ve 17 gün
boyunca süren müsabakalar sonunda sonuçlanmıştır.
2010 yılında oyunları yapma
hakkı, IOC tarafından Kanada’nın Vancouver şehrine verilmişti. 2014 yılında ise Kış Olimpiyatları Rusya’nın sayfiye şehri
olan Soçi’de düzenlendi.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi
Uluslararası Olimpiyat Komitesi
(UOK, Fransızca: CIO, İng. IOC),
23 Haziran 1894 günü Pierre
de Coubertin’in önderliğinde
kurulmuş olan ve Olimpiyat
Oyunları’nı düzenleyen organizasyondur. Komitenin merkezi
İsviçre’nin Lozan kentinde.
ABD’nin sürat patencileri için özel olarak geliştirdiği Mach 39’u giyen
sporcular Soçi’de tek bir madalya bile alamadı.
bronz olmak üzere 26 madalya
ile noktalayan Norveç 2. sıraya,
Kanada 10’ar altın, gümüş ve 5
bronz olmak üzere 25 madalya
ile 3. sıraya yerleşti. 98 yarış
M.Ö. 776 ile M.Ö. 396 yılları arasında düzenlenen antik
olimpiyat oyunlarının tekrar
düzenlenmesi amacıyla kurulan
komitenin kuruluşu 1894 yılının
Haziran ayı ortasında, Sorbonne
Üniversitesi’nde düzenlenen bir
kongrede gerçekleşti. 37 spor
kuruluşunu temsilen 78 kişi ve 9
ülkeden 20 delegenin yer aldığı
2000’i aşkın bir davetli topluluğunu “International Athletic
Congress” adlı toplantının gündeminde amatörlük kavramının
anlamı, uygulaması ve Olimpiyatlar konuları vardı.
“Olympism” diye adlandırılan
ikinci komitenin başında, Yu-
sonucunda dağıtılan 295 madalyayı 26 ülkenin paylaştığı 22. Kış
Olimpiyat Oyunları’nın madalya
tablosu şöyle oluştu:
nan Demitrios Vikelas ve üyeler
arasında da Amerikalı Dr. William M. Sloane vardı. Coubertin,
Kongre’den bir hafta önce Revue de Paris dergisinde yayınladığı bir makalede canlandırmasını istediği olimpiyatların
temel ilkelerini sıraladı. Oyunların kongreden iki yıl sonra Atina’da başlaması ve Olimpizmin
temel ilkeleri kongrede karara
bağlandı.
IOC, 1896 yılında başlayan Modern Yaz Olimpiyat Oyunlarının
yanı sıra ilki 1924 yılında Fransa’da gerçekleştirilen Kış Olimpiyatları’nı da organize etmektedir.
33
Sıra
Ülkeler
Altın
Gümüş
Bronz
Toplam
1
Rusya
13
11
9
33
2
Norveç
11
5
10
26
3
Kanada
10
10
5
25
4
ABD
9
7
12
28
5
Hollanda
8
7
9
24
6
Almanya
8
6
5
19
7
İsviçre
6
3
2
11
8
Belarus
5
—
1
6
9
Avusturya
4
8
5
17
10
Fransa
4
4
7
15
11
Polonya
4
1
1
6
12
Çin
3
4
2
9
13
Güney Kore
3
3
2
8
14
İsveç
2
7
6
15
15
Çek Cumhuriyeti
2
4
2
8
16
Slovenya
2
2
4
8
17
Japonya
1
4
3
8
18
Finlandiya
1
3
1
5
19
Büyük Britanya
1
1
2
4
20
Ukrayna
1
—
1
2
21
Slovakya
1
—
—
1
22
İtalya
—
2
6
8
23
Letonya
—
2
2
4
24
Avustralya
—
2
1
3
25
Hırvatistan
—
1
—
1
26
Kazakistan
—
—
1
1
Toplam
99
97
99
295
163 sporcu ile yarışmalara katılan İsviçre madalya
sıralamasında yedinci sırada yer alarak daha önceki
başarılarını devam ettirdi.
HI-TECH* laneti
ABD’nin sürat patencileri için
özel olarak geliştirdiği Mach
39’u giyen sporcular Soçi’de
tek bir madalya bile alamadı.
Sponsorlar isyan etti, ABD paten takımı eski kıyafetleri giymeye başladı.
Rusya’nın Soçi kentinde düzenlenen 2014 Kış Olimpiyatları’na
230 sporcu ordusuyla katılan
ABD’nin madalya sayısını artırmak için yaptığı teknoloji yatırımları tam bir hayal kırıklığına
neden oldu. Olimpiyatlardan
bir ay önce Soçi olimpiyatlarındaki Speed Skating (sürat pateni) yarışları için özel olarak
üretilen “Mach 39” isimli vücuda yapışan yüksek teknoloji
ürünü kıyafet tanıtıldı.
Spor kıyafetleri üreticisi Under
Armour’un teknoloji ve havacılık devi Locheed Martin ile geliştirdiği paten kıyafeti, “dün-
yanın en hızlı kayak kıyafeti”
olarak lanse edildi. Under Armour’un hisseleri bu tanıtımla
birlikte yüzde 35 arttı. Ancak
Soçi’de bu kıyafeti giyen ABD’li
sporcular çıktıkları 7 yarışta madalya dahi kazanamadı.
Soçi olimpiyatlarına 100 milyon dolardan fazla para yatıran
sponsorlar, Under Armour’un
tasarladığı Mach 39 kıyafetlerinin başarısızlığını sorgulamaya
başladı.
ABD paten takımı, marka tarafından üretilen yeni nesil giysileri bırakıp, firmanın eski ürünlerine döndü. Under Armour,
başarısızlığa Mach 39 kıyafetlerin sebep olduğu iddialarının
gerçeği yansıtmadığını belirterek, “Sporcuların performansı
düşük” açıklamasında bulundu.
Başarısızlıkta yeni nesil giysilerin de payı olduğu düşünülüyor.
Schweizer Euphorie
verpufft zu früh
Am Ende war die Euphorie
plötzlich weg. Ein halbes
Dutzend Schweizer Medaillenkandidaten stand an den
letzten drei Tagen der Spiele
im Einsatz, doch keiner reüssierte. Damit bleibt ein schaler Nachgeschmack: Es wäre
mehr möglich gewesen für die
grösste Delegation, die Swiss
Olympic je an Winterspiele
entsandt hat.
34
Özgün
ve içten
tasarımlar…
Gülce Dereli imzası taşıyan takı
tasarımlarını incelediğinizde,
‘hatırlıyorum’ duygusuna kapılabilirsiniz. Gerçekten de bir
yerlerde görmüş olabilirsiniz.
Çünkü, e-alışveriş sitelerinde
hatta İsviçre’de de tasarımları oldukça popüler. Ama bence
onun tasarımlarındaki ‘görmüştüm’ duygusunu veren en önemli
unsur, içtenliği. Adı gibi, yaşam
biçimi gibi tasarımları da samimi… Yaptığımız söyleşiyle daha
yakından tanıyacağınız takı tasarımcısı Gülce Dereli’yle söyleşi
yapmak biz Aktüell 7 ekibini de
çok memnun etti. Hayatının detaylarını dinlerken, bir kez daha
başarının tesadüfi bir şey olmadığını konuştuk. Çok yaratıcı bir
zekanız olsa bile, başarmak için
içtenlik ve gayret şart... Aktüell
7 okurlarına özel, içten bir Gülce Dereli söyleşisi…
Gülce Dereli, gencecik yaşına rağmen başta ünlüler olmak üzere
pek çok insanın dikkatini çeken
takı tasarımlarıyla duyurdu adını.
Dahası tasarımları sınırlar aştı
ve İsviçre’de bile O’nun tasarımlarına ulaşmak mümkün. Pusula
okurları için genç yaşta gelen bu
başarının sırrını konuştuk.
e
c
l
ü
G reli
De
Tasarım konusunda her gün
yeni ve başarılı isimlerle tanışıyoruz. Sizin ve tasarımlarınızın
ise yaşınızdan beklenmeyecek
derecede çarpıcı özellikleri
kısa sürede dikkat çekti. Nasıl
başladınız bu serüvene?
Öncelikle bu güzel düşünceleriniz için teşekkür ederim.
Doğuş Üniversitesi’nde endüstriyel tasarım okuduktan sonra
eğitimime İngiltere’de devam
ettim. Bugün 24 yaşındayım ancak küçüklüğümden beri hep
takılarla ilgiliydim. Dolayısıyla
mezun olduktan sonra takılara
olan bu ilgime profesyonel olarak devam etmeye karar verdim.
Önce Matrix isimli mücevher
tasarım programının eğitimini
aldım. Aynı dönemde mücevher
tasarım kurslarının da kapılarını
aşındırdım ancak bana kalırsa bu
işi doğru yapmak istiyorsam Ka-
palıçarşı ilk adresim olmalıydı.
Ben de, Kapalıçarşı’da tek kuruş
para kazanmadan mesleğin her
aşamasında görev aldım. Ardından kendi şirketimi kurdum ve
şimdi çok daha özgür ve rahat
bir şekilde zihnimdekileri tasarımlarıma yansıtabiliyorum.
Kapalıçarşı’da neler öğrendiniz? Size nasıl katkıları oldu?
Kapalıçarşı, Tahtakale, Nuriosmaniye, Cağaloğlu... Her birinin
her santimetre karesinde adım
adım gezip, bol bol koşuşturmuşluğum vardır. Bir mücevherin, tasarımından sunum aşamasına kadar geçirdiği her aşamayı
Kapalıçarşı’da bizzat tecrübe ettim. Takı ve mücevherle ilgili aklımdaki her tür sorunun cevabını
bana Kapalıçarşı verdi. Orada,
mesleğin inceliklerini, esnaflığı,
insanlığı, ticareti ve çalışmayı
öğrendim. Kendini geliştirmeye
çalışan, genç bir kızdan desteğini esirgemeyen Kapalıçarşı es-
35
ortaya çıkardım. Sonrasında basit bir gece elbisesini tamamen
değiştirecek "gerdan" adını verdiğim tasarımları takı severlerle buluşturdum. Beymen Club’a
özel yaptığım minimalist tasarımlar da oldukça ilgi görüyor.
Yeni koleksiyonum ise şimdilik
sürpriz olsun.
nafını unutmam mümkün değil.
Zaman zaman gider çaylarını
içerim. Orada çay, kahve çok
önemlidir :)
Ailenizde bu konuda çalışan ya
da yatkınlığı olan başkaları da
var mı?
Sanayici bir aileden geliyorum.
Eğer genetik faktörlerden bahsedecek olursak, girişimci ruhumu kesinlikle ailemden aldığımı
söyleyebilirim. Bizim ailede herkes üretici, herkes girişimcidir.
Ancak sanatsal becerilerini kullanıp tasarım alanından söz edeceksek, bu konuda ailede ilkim.
Sizce yaptığınız tasarımlarınızın
en belirgin özellikleri nelerdir?
Tasarımlarımın ortaya çıkış sürecinde göz önüne aldığım çözüm
bulma, ihtiyacı görme ve zamanı takip etme gibi faktörler.
Bunlar endüstriyet tasarım okumanın bana kattığı artı değerler.
Tasarımlarımın özellikleri her
koleksiyonda farklılık gösteriyor
çünkü özgün olmak benim için
çok önemli.
Odaklandınız ve bir yola çıktınız. Bu zaman diliminde tasarımlarınızın bu kadar duyulacağını düşünmüş müydünüz?
Elbette hayal etmişsinizdir
ama öngörünüz neydi?
İngiltere’den döndükten sonra
kişiye özel mücevher tasarlamaya başladım. Siparişi alıp,
çizip, sunup, bunları müşterinin
onay verdiği şekilde yaptırıyordum. Sonra takı ilgimi çekmeye
başladı ve bir araştırma sürecine girdim. Yazdım, çizdim, denedim... Olmadı arkadaşlarıma
denettim... Derken ilk koleksiyonumu çıkardım. Önce lidyana.
com, ardından morhipo.com,
ardından gurunzi.com derken
ürünlerim, bir anda Türkiye’nin
en prestijli e-ticaret sitelerinde
yer almaya başladı. Türkiye’nin
en önemli isimlerinin kollarında
Gülce Dereli bileklikleri görmeye başladım. Sibel Can, Arda
Turan, Çağla Şikel ve daha niceleri... Derken İstanbul, Ankara,
İzmir, Adana, Bursa, Zurih ve
memleketim Çanakkale’de bulunan özel tasarım butiklerinin
neredeyse hepsine birer stand
koydum. Ardından Beymen
Club’a özel tasarımlar hazırlayıp, fason üretim yapmaya başladım. Şimdilerde yeni bir koleksiyon hazırlığı içerisindeyım.
Yeni tasarımlarımı çok yakın
zamanda sürpriz mağazalarda
görebileceksiniz. Ben kendime
yıllık hedefler koyuyorum ve hedeflerime ulaşmak için çok çaba
harcıyor, çok çalışıyorum. Ulaşmak istediğim daha nice büyük
hayallerim var. Umarım hep beraber görürüz o günleri...
Tasarımlarınızı kişiye özel olarak da gerçekleştiriyorsunuz.
Kişiye özel çalışma yaparken
nasıl bir süreç izliyorsunuz?
Önce müşteri kafasındakileri
bana anlatıyor. Ben de müşterinin tarzına ve zevkine uygun olduğunu düşündüğüm tasarımlar
hazırlayıp, bunları üç boyutlu
bir şekilde farklı renk ve model-
olursa lovelythings.ch adresine
göz atabilirler.
Yeni hedefleriniz ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Biraz önce de bahsettiğim gibi
yeni koleksiyonumun hazırlığı devam ediyor. Bunun dışında
oevbuev.com’a özel havlu ve
kırlentler tasarlıyorum. Ayrıca
farklı markalar ile de çalışmalarım oluyor. Bugünlerde ‘Girişim
Savaşçısı’ isimli bir kursun savaşçısıyım! Eğitimim henüz devam ediyor. Geleceğin en başarılı girişimcilerinden olacağıma
eminim. İlgilenenler girisimsavascisi.org’dan neler yaptığımızı
inceleyebilirler.
Tasarım sürecinde sizin hayat
algınızın ve zevklerinizin çoğunluğun zevkleriyle bütünleşmesi beklenir mi? Nasıl hem
çarpıcı hem de özgün tasarımlar yapılabilir?
Tasarım ve zevk... Her ikisi de
oldukça göreceli kavramlar. Bir
tasarımı herkese satamazsınız.
Zaten para odaklı çalışıyorsanız
baştan kaybetmişsinizdir demektir. Tabii ki tasarım yaparken birçok şey göz önüne alınabilir ancak ben içimden geleni
var ediyorum ve takı severlere
sunuyorum.
Hazırladığınız koleksiyonlardan biraz bahseder misiniz?
İlk koleksiyonum "çarşıdan aldım bir tane, koluma taktım kaç
tane?" fikriyle ortaya çıktı. Benim her zaman kollarım bir sürü
bileklikle dolu olmuştur. Ancak
bunları teker teker takıp, çıkarmak o kadar zordur ki... Dolayısıyla ilk koleksiyonumda kendimden yola çıkmak en doğrusu
olacaktı. Ben de hem bu derde
bir çözüm buldum, hem de dönemin modası deri ve zincirlerden Gülce Dereli bilekliklerini
lerde sunuyorum. Son aşamada
ise müşteri tüm bu seçenekler
arasından en beğendiği tasarıma
sahip oluyor. Her kadın mücevherinin kendine özel olmasını
ister. Bunu gerçek kılıp karşımdaki kişinin tasarımlarımı zevkle
taktığını görmek benim içinse
paha biçilemez.
Görüp incelemek, almak isteyenler için tasarımlarınız nerelerde satılıyor?
gülcedereli.com, lidyana.com
ve Beymen Club’larda ürünlerime ulaşabilirsiniz. Ayrıca İsviçre’den de ulaşmak isteyenler
Tasarımcı olmak isteyenler için
önerileriniz nelerdir?
Özgün olmak, hızlı olmak, yenilikleri takip etmek ve her şeyden önce insana değer vermek
en dikkat ettiğim unsurlar. Dolayısıyla yeni başlayanlara bu
faktörlere önem göstermelerini
şiddetle tavsiye edebilirim.
Kapılarınızı Aktüell 7 okurlarına içtenlikle açtığınız, vakit
ayırdığınız için çok teşekkür
ederiz.
Bu güzel söyleşi için ben de çok
teşekkür ediyorum.
37
Yeni Nissan
Qashqai yollarda
Nissan, yeni Qashqai modelini resmi olarak tanıttı.
Yeni modelde 1.6 litre dizel
ve CVT otomatik vites seçenekleri bulunuyor.
Yeni Qashqai modeli, markanın
Rogue ve X-Trail modellerinden
esinlenerek geliştirilmiş. Ancak
selefinden 49 mm daha uzun
olarak tasarlanmış. Sürüş pozisyonu açısından da daha yüksek
yapılmış. Model, iki ve dört çeker seçenekleriyle geliyor. Vites
seçeneği olarak ise manuel ve
Xtronic şanzımanlar yer alıyor.
Motor gamı olarak ise iki benzinli ve iki dizel seçenek sunulmuş.
1.2 litre DIG-T motor 115 PS güç
ve 190 Nm tork değerine sahip.
Ortalama yakıt tüketim değeri ise 5.6 litre olarak verilmiş.
Diğer benzinli seçenek olan 1.6
DIG-T motor ise 150 Ps gücünde
ve 240 Nm tokr değerine sahip.
Fabrika verilerine göre CO2 salınımı 132 g iken, ortalama tüketim değeri 5.6 litre. Dizel cephesinde ise 1.6 litre ve 1.5 litre
dCi motorlara yer verilmiş. 1.5
litre dizel motor 110 Ps güce sahip. Fabrika verilerine göre 99 g
CO2 salınımı yapan motorun ortalama yakıt tüketim değeri ise
3.8 litre olarak belirlenmiş. 1.6
litrelik dizel motorun verilerine
bakarsak, 130 Ps gücündeki motorun 115 g CO2 salınım değeri
görünüyor.
Dört çeker versiyonun yakıt ortalaması 4.9 Xtronic ve iki çeker
versiyonun ortalama tüketim
değeri ise 4.6 litre olarak belirtilmiş. Yeni Nissan Qashqai’de
akıllı park yardım sistemi, ön
çarpışmadan kaçınma, trafik
işaretleri tanıma sistemi gibi
birçok özellik yer alıyor. Aracın
İsviçre’de satışına başlandı. Yeni
Nissan Qashqai’nin fiyatı 22.990
Franktan başlıyor. Ayrıntılar için
www.nissan.ch adresini ziyaret
edebilirsiniz.
Honda Civic ailesi genişliyor, 1.6 lt
dizel motorlu Tourer çıktı...
Japon üreatici Honda,
kompakt sınıfta yer alan en
önemli modeli Civic ailesi
için Avrupalı tüketicilerin
beğenilerine uygun station
wagon versiyon geliştirdi.
Honda, bütün dünyada en çok
sattığı kompakt sınıftaki temsilcisi Civic ailesine yeni bir üye
daha ekliyor. Japon markanın Avrupa Ar-Ge merkezinde Avrupalı
tüketicilerin beklentileri gözetilerek geliştilirildiği açıklanan
yeni Civic Tourer Mart ayından
itibaren İsviçre’de satışa sunulacak.
de de gösterdiği Tourer hatlarını
taşıyor. Genelde avrupalı araçların alışkın olmadığı hatlarla arkaya doğru yay gibi kıvrılan gövde, araç içinde yüksek oturma
pozusyonuna izin verecek gibi
görünürken, arkada bagaj yükleme eşiğini alçaltarak, kolaylık
ve pratiklik sağlayacağı izlenimi
veriyor.
İlk kez 10 Eylül 2013 tarihinde
Frankfurt Motor Show’da gözler
önüne çıkan yeni Civic station
wagon, markanın Accord serisin-
İçeride artık premiuma dönen
Honda malzemeleri ve teknolojileri içeren araç, Civic ailesinde
1.6 litrelik dizel motorun uygulanacağı ikinci üye olacak.
Honda’nın İngiltere’de bulunan
fabrikasında üretilen yeni Civic
Tourer’in farklılıklarından biri
de araçta yol koşullarına uygun
sürüş sistemi teknolojisinin gelmesi. ADS adı verilen Adaptiwe
Damper System adı verilen sistem ile aracı normal, dinamik ve
comfort modlarında kullanmak
mümkün olabiliyor. Dinamik seçeneğinde aracın sportif kullanımına uygun süspansiyon ve şasi
özellikleri uygulanarak, araç alçalıp, yol tutuş gibi özelliklerini
sertleştirip, sportifleştirirken,
diğer modlarda daha sarsıntısız
sürüş ve şehir içi sürüş için en
ideal sistemler devreye alınıyor.
Yeni Civic Tourer’i test etmek
isteyen okurlarımız Baden’de
bulunan Honda yetkili satıcısı
Baumann Autogarage ile kontağa geçebilirler. Sorularınızı Ali
Kaya ve ekibine sorabilir gerekli
yerlerde danışmanlık hizmeti de
alabilirsiniz. Adres: Brisgistrasse
2 - 5400 Baden / Telefon: 056
200 24 24
39
Floransa
Buram buram sanat kokan Floransa
Rönesans’ın doğum yeri
Floransa, İtalyanların söylemiyle Firenze, Toskana
bölgesinin başkenti ve İtalya’nın en ünlü şehirlerinden bir tanesidir. Müzeleri,
heykelleri ve tarihi yapısıyla sanatseverlerin uğrak
yeri olmasının yanı sıra,
alışveriş tutkunları içinde
bir numaralı adrestir.
Arno Nehri'nin etrafına kurulmuş, gerçek İtalyan dokunuşlarını sonuna kadar hissedebileceğiniz büyüleyici Floransa! Eğer bir
gün yolunuz Floransa’ya düşerse
aklınızda bulunması gereken bir
kaç not.
“Firenze la Bella” yani “Güzel
Floransa”yı keşfetmek için şunları aklınızın bir kenarına yazın.
Floransa, Dante, Medici Ailesi,
Michelangelo ve Brunelleschi’ye
ev sahipliği yapmış çok sayıda
Rönesans sarayını barındırır. Ayrıca dünyaca ünlü galeriler ve
müzeleriyle tipik bir Ortaçağ
şehri olan Floransa için İtalya’nın sanat merkezi diyebiliriz.
Yapılması gerekenlere gelince...
Nereyi Gezsek?
Tavsiyeler:
• Gün batımında Ponte Vecchio’da Floransa’nın harika manzarasına tanıklık
etmeden dönmeyin.
• Haftanın belli günlerinde
kurulan yiyecek ve eşya
pazarlarını keşfetmeden
dönmeyin.
• Floransa’ya özgü şaraplardan almadan dönmeyin.
• Floransa kathedralinin bir
parçası olan Çan Kulesininde 360 derece panaromik olarak şehri izleyin.
• Tabii ki dondurmalarından
tatmadan dönmek olmaz!
• Şehrin içinde yer alan
pazarlardan alışveriş yaparken pazarlık yapmayı
unutmayın.
Santa Maria del Fiore
Santa Maria del Fiore (Floransa
Kathedrali): Piazza della Duomo meydanın da yer alan Rönesans’ın en meşhur kiliselerinden
Floransa Kathedrali şehrin en
yüksek binası olma özelliğini taşıyor. İtalya’nın en görkemli kathedrallerinden biri. Girişin ücretsiz olması da büyük bir fırsat.
Ponte Vecchio: Şehrin en güzel
manzarasını seyredebileceğiniz
bu köprü şimdilerde kuyumcularla çevrelenmiş olsa da, yapılış amacı Medici ailesinin halka
Ponte Vecchio
görünmeden saraylarına gidebilmeleri için bir koridor görevi
görmesidir. Arno nehrinin üzerine kurulmuş, nehrin en dar kısmında yer alan 'Ponter Vecchio'
Eski köprü olarakta bilinir.
Piazza della Signoria: Açık hava
müzesini andıran her adımda
başka bir eserle karşılaşabileceğiniz mutlaka görülmesi gereken
yerlerden bir tanesi. Bazılarının
orjinallerinin sergilendiği müzelere girmek ise ücretsizdir. Göz
atmadan dönmeyin.
Piazza della Republica: Şehrin
en meşhur kafe ve restoranlarının yer aldığı ve tüm günün
yorgunluğunu atabileceğiniz
ana meydanlardandır. Meydanda
bulunan şehrin girişini andıran
köprünün devamında yer alan
dünyaca ünlü markaların bulunduğu caddeler ise alışveriş için
birebir.
Peki ya Alışveriş?
Alışveriş tutkunları için cennet
sayılabilecek en önemli yerler-
Piazza della Signoria
den biridir Floransa. Gerek şehir
içinde gerekse şehir dışında bir
çok önemli alışveriş noktaları
bulunmaktadır. Şehir dışında yer
alan alışveriş merkezlerinden
çok uygun fiyatlara alışveriş yapabileceğiniz gibi, Floransa merkezinde bulunan çoğunlukla deri
ürünler satan pazarlarda da alışveriş yapabilirsiniz.
Ne Yesek?
İtalya mutfağının olmazsa olmazları pizza ve makarna seçenekleriyle bezenmiş mönülerin
yanı sıra, bir çok alternatifin bu-
Piazza della Republica
lunduğu restoranlar mevcut. Çoğunlukla Floransa adını taşıyan
çeşitli yemeklerden oluşan mönülerde ana özellik zeytinyağının yoğun kullanımı ve parmesan
peyniri. Ayrıca Floransa’ya kadar
gitmişken dondurma yemeden
de dönmek olmaz. Şehrin her
yerinde bulunan küçük dondurmacılarda lezzetine doyum olmayacak dondurmalar tatmanız
mümkün.
Yazın veya bahar aylarında gezilmesi önerilen, şehrin her köşesinde başka bir tarihle yüzleşebileceğiniz ve doyasıya alışveriş
yapabileceğiniz bir şehirdir Floransa.
Hazır bahar ayları kapımızı çalmaya yakınken, tatil rotasını
Floransa’ya çevirip büyüsünde
kaybolmanın vakti.
40
Mart ayının tadını çıkarın!
Mükemmeli
Bulun
NESLİŞAH ÇETİN | [email protected]
Geçen ay ilkbahar-yaz
sezonu hakkında bir giriş
yapsak da, havalar yeni bir
sayfa açmaya pek müsaade
etmiyor. Öyleyse biz de
ona ayak uydurup, biraz
sonbahar-kış, biraz da yeni
sezondan parçalarla kendi
sezonumuzu yaratabiliriz.
Sizi bilmem ama benim en
sevdiğim tarzdır, sezonları
karıştırıp giyinmek.
Hem parçaların kullanım
sezonunu uzatmış oluyoruz
hem de hava durumuna
göre kolayca seçim yapabiliyoruz. Gardıroplar bizim
sezonumuzun vitrini, yani
bu sezon tamamen bize
ait.
Neler yapılabilir?
Kuşkusuz sezonların en iyileri
bizim ana parçalarımız olacak,
geçen yıl ya da daha önceki yıllardan kalan favori parçalarımız
kendi sezonumuzun olmazsa
olmazları. Favori parçalarınızı
bulup birbirleriyle ya da yeni sezon ürünleriyle kombinleyerek,
tarzınıza kendi imzanızı atmış
olursunuz.
Denemelisiniz
Genellikle kullanmaktan kaçındığınız desenler ya da modeller
ufak tefek düzeltmelerle sizi uygun hale gelebilir. Mesela, bu sezon ağırlıkta olan çizgili desenleri kullanmaktan kaçınıyorsanız,
aksesuarlarla birazcık oynayıp
değiştirebilirsiniz. Özellikle çizgili gömlekler, üstler ve etekler
bu sene marin tarzını yansıtırken
onları kullanmamak olmaz.
Bir diğer öne çıkan parça çok
yüksek bel olan kotlar ve etekler. İlk başlarda benim de kaçındığım 80’lerin modası yüksek bel
kotlar, yarım üstlerle veya ışıltılı
bir gömlekle kombinlendiğinde
karşılaştığım görüntü beni onlara
bağlamaya yetti. Ön yargı moda
da sevilmeyen bir şeydir, denemekten bir zarar çıkmaz değil
mi? En azından aklımızda kalmamış olur.
Sezonu dışında olan parçalardan
şortlar çorapla giyilip bir paltoyla
kombinlendiğinde o kadar da
yazlık olmadığını anlayabilirsiniz.
Bunlar dışında hazır sezonları
karıştırmışken, bir başka deneyebileceğimiz parça şortlar.
Kışlık ya da yazlık fark etmez,
uygun bir çorapla kullanıldığında hem yeni sezona geçmiş olup
hem de rahat bir görünüm elde
41
Bu sezon öne çıkan uzun hırkalar elbise olarak kullanabileceği
gibi, kotların ya da etek kombinlerinin üzerinde de palto olarak
kullanılabilir. Renkler yaz ışıltısını taşırken, onları kullanmamak
olmaz. En önemli özelliği ise
gündüz kalem etek ve topukluyla kombinlediğiniz hırkanızı,
akşam bir yemekte ve ya organizasyonda rahatlıkla kullanabilirsiniz. Yani günde iki kombine
ihtiyacımız olan günler için en
büyük yardımcı!
Şapkalar ve Bereler
Biliyorum ki bir çoğunuz bu aksesuarları kullanmaktan çekiniyorsunuz. Alışması kolay değil ama
alıştıktan sonra bırakmakta bir
o kadar kolay değil. Gündüzleri
her kombinle kullanabileceğiniz
şapka ya da bereler, hem soğuktan korunmanızı sağlar hem de
laf dinlemeyen saçları bir güzel
kamufle eder. Standart görü-
Beyaz kotların çok da kötü
olmadığını söylemiştim, özellikle
spor bir hava yaratmak için çok
rahatlıkla kullanılabilir.
Uzun hırkalar ve bereler bohem tarzını yakalamak ve biraz daha az özenmiş
görünmek için birebir.
nümden kurtarma becerisinden
hiç bahsetmiyorum bile.
edebiliriz. Ben özellikle kazak ya
da gömlekle kullanmayı tercih
ediyorum. Peki ya sizin tercihiniz ne olacak?
Beyaz
Beyaz renk çoğunlukla yaz sezonlarında kullanılsa da, mevsimlerin karıştığı bu günlerde
denemek fena olmaz. Belki beyaz etekler için biraz erken olabilir ama kazaklarla kombinlenebilecek beyaz kotlar için harika
bir zaman olabilir. Bu size hem
doğal bir görünüm kazandırır,
hem de yeni güne tap taze bir
başlangıç yapmanızı sağlar.
Hırka
Hırkalar sanırım her sezon için
kurtarıcı niteliğini taşıyan olmazsa olmaz! İster yazın ince
hırkalarla, isterseniz de kışın kalın hırkalarla yapacağınız kombinler seçtiğiniz kıyafetlere ayrı
bir hava katacaktır.
Yazlık bir çizgili elbiseyi, bahar da
ya da biraz daha güneşli olan
günlerde kullanmak için yarım
üstlerle kombinleyebilirsiniz.
Son bir kaç sezondur yaşanan,
kıyafetlerin sessizliği aslında
aksesuarların yükselişindenmiş.
Kıyafetlerde sadeliğe giden yolda, bakıyoruz ki çantalar ve
ayakkabılar olduğunca çılgın ve
güçlü. Renk yelpazesinin geniş
olması aslında belki de klasik
renklerden kurtulmak için bir
fırsattır. Fıstık yeşilleri, turuncular, morlar ve pembeler yaz
gardıroplarına enerji veriyor. Ara
mevsimlerde de kombin yapmayı kolaylaştırıyor. Genellikle bir
ofis kıyafetini renkli çantalarla
canlandırabilirsiniz. Gerçek anlamda tüm yüklerimizi taşırken,
mecazi anlamda da bizi oldukça
yüklü bir durumdan kurtarma
yeteneğine sahipler. Şans vermek gerek.
Tekrarlamaktan vazgeçmediğim,
kendi tarzınızı yaratmak ve yan-
sıtmak konusu, aslında hayatınıza renk katan ve bir o kadar da
kolaylaştıran bir durum. Bunu
uygulamaya başladığınızda artık
daha az alışveriş yapan ve gardırop önünde saatler geçirmeyen
biri olacaksınız. Tabii ki, hazırlanma süresini kısaltmak istemeyeceğiz ama zor zamanlarda 5
dakika da evden çıkacak durumda olabiliriz.
Bu konu da ve ya başka bir konu
da danışmak isteyeceğiniz durumlar da, n.cetin@pusulaswiss.
ch adresinden bana ulaşabilirsiniz.
Emin olun içinizdeki modacıyı çıkarmak hiç zor değil.
Mart ayının tadını çıkarın!
42
Amerika,
askerlerine
çip takmaya
hazırlanıyor
Amerika Savunma Bakanlığı, askerlerin hafıza kaybını
önleyecek beyin çipi üzerinde araştırma yapıyor. Bu
yöntemle baştan yaralanma
durumunda hayati önem
taşıyan anılar geri yüklenebilecek.
Amerika Savunma Bakanlığı araştırma departmanı, Defense Advanced Research Projects Agency (DARPA), Amerikan askerleri
için beyin sektesi sonrası hafıza
kaybını önlemek adına yapılan
beyin fonksiyonunu taşıyan çipler üzerinde çalışıyor.
İmplant şeklinde düşünülen çipler, baştan yaralanan askerlerin
hayatta kalabilmek için şart olan
işlevsel becerilerinin geri yüklenmesini sağlayacak.
DARPA, özel firmaları ve araştırma laboratuvarlarını böyle bir
implantın geliştirmesine yönelik
konsept önerileri sunmaya çağırdı. General Electric, IBM ve
Medtronic gibi deneyimli şirketlerden ilgi ve destek gelmesini
bekleniyor. Bu Projenin, ABD
Başkanı Barack Obama tarafından Alzheimer ve demans has-
Veriler bulutlara emanet
Bulut teknolojisi sayesinde veriler çok daha kolay
şekilde, bilgisayarın
dışında sanal bir bulutta,
internetin derinliklerinde
korunuyor. Ancak bazı
kullanıcılar güvenlik konusunda endişe duyuyor.
Cloud (Bulut) teknolojisi pek
çok şeyi daha kolay hale getiriyor. Firma verileri firmanın
merkezinde herhangi bir bilgisayarda duracağına ve çalışanlar
tarafından korunacağına, dışarıda sanal bir “bulutta” internetin derinliklerinde bulunuyor.
Bu durumda firmanın yapması
gereken tek şey, hizmeti sunan
firmanın bilgisayarlarının iyi
işleyip işlemediğini ya da anti
virüs yazılımlarının güncel olup
olmadığını ve bilgisayarların
hızlı internet bağlantısının olup
olmadığını kontrol etmek.
Ancak bir bulut sunucusuna verilerinizi verdiğiniz zaman karşınıza bir anda çok sayıda soru
çıkıyor. Örneğin “Buluttaki sunucunun firmam için geçerli
olan veri koruma kurallarına uyduğunu nereden bilebilirim?” Ya
da “sunucunun verileri en etkili
ve yeni tekniklerle kayıp ya da
saldırılara karşı koruyacağından
nasıl emin olabilirim?”
Bilişim teknolojileri uzmanı
Tim Pierson da başka bir soruyu
gündeme getiriyor: “Eğer kurallarınızın geçerli olduğu bölgenizdeyse, muhtemelen sorun
çıkmaz. Ancak verilerinizin kaydedildiği yerde ne tür güvenlik
önlemlerinin olduğu önemli?”
Pierson, dışarıdan hackleme
yöntemiyle büyük firmaların
ağlarının güvenliklerini deniyor,
firmaların güvenlikten sorumlu
çalışanlarını eğitiyor.
Ona göre, verileri bulut sisteminde kaydeden müşterileri,
kayıt yerindeki sunucularda düzenli olarak kontrol yaptırma
hakkına sahip: “Yani, demek
istediğim bulut hizmeti sunan
firmanın bunu ödemek zorunda olduğu. İlk olarak denetçi,
sunuculara bakmalı. Ancak benim kafamdaki şey bu görevi bir
programın yerine getirmesi. Bu
program, yükümlülüklere uyulup uyulmadığını bir nevi yasal
olarak kullanılabilir bir biçimde
denetler. Programı her çalıştırdığımda verilerimin orada ya
da burada bulunduğuna dair bir
onay alırım.”
talığını yenmeye yönelik yapılan
araştırmaların finanse edildiği
Beyin Girişimciliğinin bir parçası
olduğu biliniyor.
Medtronic Inc (MDT) firması
Parkinson hastalığının ve diğer
nörolojik bozuklukların semptomlarını hafifletmek için derin
beyin uyarılarında kullanılan
implantlar satıyor. MDT’nin çipi
beyin içine yerleştiriliyor ve belirli beyin bölgelerini ince tellerle elektrikle uyarıyor. Yeni proje
için nasıl bir implant tasarlanacağı ise merak konusu.
Konuyla ilgili olarak bilim insanları da heyecanlı. Toronto
Üniversitesi Nöroşirurji başkanı
Andres Lozano. “Insan hafızasının nasıl çalıştığı, hala çözülememiş büyük bir gizemdir,” diye
açıklıyor. Ayrıca bu uygulamanın
hafıza kaybı yaşayan hastalar,
demans ve Alzheimer hastalarına büyük faydaları olabileceğini
belirtiyor.
ABD’li araştırmacıların son dönemde teknoloji kullanarak düşünceleri aktarmayı başarmaları
bu çalışmayı desteklemiş olabilir. Önümüzdeki yıllarda konuyla
ilgili çalışmaların nasıl gelişeceğiyse büyük merak konusu.
43
Ümit Sayın’dan
Yeni Albüm!
Bir çok ilklerin yaşandığı albüm, sanatçının
kendi firması ÜMİTS'
den çıktı. Ayrıca bu
albümde sanatçı ilk kez
bir albümün yapımcılığını ve prodüktörlüğünü
de üstlendi.
“Kendiliğinden” albümü 4 yıllık
ön hazırlık ve 10 aylık stüdyo
çalışması sonucunda meydana
getirilmiş ve Ümit Sayın’ın ilk
akustik albümü olma özelliğini
taşıyor.
Albümde 10 yeni şarkı bulunuyor ve tüm şarkılar Ümit Sayın’a
ait. Şarkı aralarına yerleştirilen efektlerle eserler birbirine
bağlanmış ve zenginleştirilmiş.
Efektlerin kullanımı açısından
Türkiye’de bir ilke imza atılmış.
Sanatçının 2004 - 2007 yılları
arasında ürettiği şarkılardan oluşan albüm, dinleyiciye ‘3 yıl süren 1 gün’ hissiyatıyla sunulmuş.
Sıla’nın Beklenen
Albümü
Müzikseverlerin sabırsızlıkla beklediği ve Sıla’nın
beşinci stüdyo albümü
olan “Yeni Ay” müzik marketlerdeki yerini aldı.
Sony Music etiketiyle dinleyicilerle buluşan, produktörlüğünü
Sıla ve Efe Bahadır’ın birlikte
üstlendiği “Yeni Ay” albümünde
birbirinden güzel 10 şarkı ve bir
versiyon yer alıyor.
Kayıtları Babajim ve Sierra
Stüdyoları’nda yapılan albümün
mastering’ini ise daha önce
Adele, Marc Anthony, Maroon
5, Pink ve One Direction gibi
dünyaca ünlü isimlerin yanı sıra
Grammy ödüllü albümlerde de
çalışan Tom Coyne üstlendi.
SILA’DAN DİNLEYİCİLERİNE
HEDİYE
“DEMOLAR” Sıla, müzikal kariyerinde kendisini yalnız bırakmayan ve hep yanında olan
dinleyicilerine bir sürpriz yapıyor.
“Yeni Ay” albümünde yer alan
şarkıların demolarını da ikinci bir cd’de biraraya getiren
Sıla, bu albümde dinleyicileri
şarkıların tüm hazırlık sürecine
dahil ediyor. Geçtiğimiz haftalarda dinleyicilerle buluşan,
albümün çıkış şarkısı “Vaziyetler”, dijital platformlarda açılmasından yalnızca birkaç saat
sonra dünyanın en büyük dijital
platformlarından biri olan iTunes’da en çok indirilen single
olurken, müzik marketlerdeki
yerini almadan önce ön siparişe açılan “Yeni Ay” albümü de
en çok satan albüm olarak zirvedeki yerini aldı. “Vaziyetler”
klibininin ekranlarda yayınlanmaya başlamasıyla birlikte
“Sıla – Vaziyetler” en çok konuşulan konu olarak Twitter’da
dünya gündemine girdi. “Vaziyetler” şarkısının video klibi bir
hafta içerisinde 1.500.000’den
fazla izlendi.
Sanatçı bu durumu şu sözleriyle
özetliyor; “Kendiliğinden’’ albümü; acı, delilik ve ölüm girdabından umutla, sabırla, zamanla
ve Allah’a sarılarak kurtuluşun
hikayesidir. “Kendiliğinden” albümü; Türkiye’de üretilen modern Türk müziğine, yeni bir
bakış açısı, sağlam bir nefes ve
uzun vadeli -dinlenilebilir müzik- lezzeti katacaktır.”
Deniz Arcak'tan
Deniz Arcak, 90’lı ve 2000’li
yıllarda “Eyvallah”, “Zehir Ettin”, “Vurur”, “Eller Aldatır”
gibi birçok hit şarkıyla geniş
kitlelere ulaşmayı başarmıştı.
Son dönemlerde tiyatro oyunculuğuna ve Tan Sağtürk Akademi’de verdiği vokal performans
derslerine ağırlık veren sanatçı,
yeni çıkardığı “Büyüyorum Seninle” albümüyle ilgili yaşadığı
heyecanı şu sözlerle dile getirdi: “Müzik yolculuğuma kendi
yazdığım şarkılara ağırlık vererek devam etme zamanının
geldiğini düşündüm ve yeniden
üretmeye başladım. “Büyüyorum Seninle” tam bir aşk şarkısı
oldu. Sevgililere güzel bir armağan hazırladığımızı umuyorum,”
şeklinde konuştu.
Albümün ilk klibi hikayenin de
başlangıcı olan ‘Biz Kopamayız’
isimli şarkıya çekilmiş Yönetmenliğini Koray Kasap’ ın üstlendiği klibin çekimleri, tam da albümün ismi gibi ‘kendiliğinden’
oluşan bir doğa şahaseri Kapadokya’ da çekilmiş. Klip, izleyiciye görsel bir sonbahar şöleni
sunuyor. Sanatçı bu klip için, “ilk
defa bir klibimde kendimi sevdim” diye konuştu.
2014 Brit
Ödülleri
Sahiplerini
Buldu!
İngiliz müzik ödülleri O2 Arena’da
gerçekleşen törenle sahiplerini buldu! Gece çok
eğlenceli ve dolu dolu geçti. Bu sene ödülleri süpüren isim Arctic Monkeys oldu. İşte kazanan listesi:
En İyi İngiliz Erkek Şarkıcı:
David Bowie
Küresel Başarı Ödülü:
One Direction
En İyi İngiliz Kadın Şarkıcı:
Ellie Goulding
Uluslararası En İyi Erkek Şarkıcı:
Bruno Mars
En İyi İngiliz Grup:
Arctic Monkeys
Uluslararası En İyi Kadın Sanatçı:
Lorde
En İyi Çıkış Yapan Sanatçı:
Bastille
Uluslararası En İyi Grup:
Daft Punk
En İyi İngiliz Single:
Rudimental feat Ella Eyre –
Waiting All Night
Yılın En İyi Klibi:
One Direction- Best Song Ever
Yılın En İyi İngiliz Albümü:
Arctic Monkeys – AM
44
Zürih
Etkinlik
Takvimi
09.03.2014 (Pazar)
Zürih Karnavalı – "Carneval Parade"
Bu renkli festival kışı gönderiyor! Renkli kostümler içinde, komik maskeler takıp müzikler çalan çeşitli gruplar şehir merkezinde yürüyüş
yapıyor ve seyircilere harika bir gösteri sunuyorlar. Saat 14:30 ve giriş ücretsiz.
Route: Münsterbrücke, Limmatquai – Rudolf-Brun-Brücke – Rennweg – Storchengasse – Münsterhof. Tram bis "Bellevue" oder "Central". www.zuerichcarneval.ch
11.03.2014 (Salı)
Konuşma "İş Göçü ve İnsan Hakları"
Dünya çapında 105 milyonun üstünde insan anavatanlarından uzakta çalışıyorlar. Bunun hem sosyal hem de ekonomik etkileri bu konuşmada anlatılacak. Ayrıca çalışmak için göç edenlerin insan haklarını koruma sorunları da tartışılacak. 18:15-19:30, giriş ücretsiz.
Universität Zürich, Raum KOL F 117. Rämistrasse 71. Tram 6/9/10 bis "ETH/Universitätsspital". www.menschenrechte.uzh.ch
15.03.2014 (Cumartesi)
Dans Yarışması "ewz danceaward 2014"
Zürih şehrinden sayıları 800’ün üzerinde çocuk ve genç Volkshaus’ta takımlar halinde dans edip yarışıyorlar. Müzik, ritm, duygular ve parıldayan gözlerle büyüleyici bir ortam oluşturuyorlar. Kapılar bütün gün açık! 09:45-18:00, giriş ücretsiz.
Volkshaus, Stauffacherstrasse 60. Tram 8 oder Bus 32 bis "Helvetiaplatz". www.ewzdanceaward.ch
18.03.2014 (Salı)
Hayvan Müzesinde gezi
Zooloji Müzesi dünyanın çeşitli yerlerinden sayısı 1500’ün üzerinde hayvan türü sergiliyor. Her pazar 11:30’ da değişken konularla herkese açık tur düzenleniyor. Sürekli serginin dışında, ilgilenen çocuk ve yetişkinler için de konusu "Strandgut" olan özel bir sergi var. Sa-Cu
09:00-17:00, Ct/Pa 10:00-17:00, giriş ücretsiz.
Zoologisches Museum. Karl-Schmid-Strasse 4. Tram 6/9/10 bis "ETH/Universitätsspital". www.zm.uzh.ch
20.03.2014 (Perşembe)
Tiyatro "Haydutlar"
Bir baba iki oğluna değişik şekilde davranır. Birini tercih eder, diğerini ise ihmal eder. İki kardeş arasında güç, tanıma, kendini bulma ve
aşk savaşı başlar. 19:00. MAPS bürosu 2x2 bedava bilet veriyor. Telefon edin: 044 415 65 89 veya e-posta yolalyın: [email protected].
Junges Schauspielhaus. Schiffbaustrasse 4. Tram 4 oder Bus 33/72 bis "Schiffbau". www.junges.schauspielhaus.ch
21.03.2014 (Cuma)
Gençler için Buluşma
Bilek güreşi, bilardo, dans, ateş yakma, parti planlama gibi pek çok renkli aktivite sizi bekliyor. 10-14 yaşları arasındaki erkek çocukların
hoşça vakit geçirebileceği partiye 17:30 - 19:30 saatleri arasında ücretsiz olarak katılabilirsiniz. Bilgi: Avni Jashanica, 044 307 51 54 veya
Raffi Scheffold, 044 307 51 56.
GZ Seebach. Hertensteinstr. 20. Tram 14 bis "Seebach"; Bus 29 bis "Hertensteinstrasse". www.gz-zh.ch
23.03.2014 (Pazar)
Wildnispark’ta İlkbahar Festivali
Sihlwald’daki ziyaretçi merkezi yeni sezonda açılıyor. Yeni özel sergi "Mağara sakinleri – Gizli saklanan hayvanlar" için turlar düzenleniyor, yarasalar üzerine bir bilgi standı kuruluyor ve apero veriliyor. Öğleden sonra çocuklar yarasa yapmaya çalışıyorlar ve hikayeler dinliyorlar. Ebeveynler Wildnispark’a bir sonraki gezileri için tavsiyeler alıyor. 09:00-17:30, giriş ücretsiz.
Wildnispark Zürich, Besucherzentrum. S4 bis „"Bahnhof Sihlwald". www.wildnispark.ch
26.03.2014 (Çarşamba)
Çocuk Kıyafetleri Pazarı
İlkbahar geldi, ve çocukların yaz için yeni kıyafetlere ihtiyaçları var. GZ Affoltern’de uygun fiyata kıyafet, spor malzemesi ve oyuncak
bulmak mümkün. 14:00-18:00.
GZ Affoltern. Bodenacker 25. Bus 37/62 bis "Unteraffoltern" oder S6 bis "Bahnhof Affoltern". www.gz-zh.ch
45
Muhteşem Komedi
Son zamanların en iyi kadın-erkek ilişkilerini anlatan komedi oyunu "Benimle Delirir
misin?", seyircilerine bol kahkaha sunuyor. Kim bilir belki de aşk eski bir yalandı, bütün
suç da Adem ile Havva'daydı. Ya da en baştan aşkı bize çok yanlış anlatmışlardı. Bir
evlilik ve aşk aranjmanı... Evlilik yeminleri, güzel aşk sözcükleri ile başlayan, evlilik
seremonisinden delilik rapsodisine uzanan trajikomik bir süreç. Hepinizin hikayesi.
Tıpkı mecburi hizmet gibi yaşı gelince girmek zorunda oldukları dünya evinde aklın
sınırlarını zorlayan biri kadın biri erkek iki
kişi. Asıl meseleleri, aşkın gözü nasıl kör
ettiği ve sonrasında onları nasıl mat ettiği. Kim bilir belki önce evlilik aşkı öldürüyordu, ardından da aşk intikam için sizi.
Aslında yıllarca hiçbiriniz tam manasıyla
çözememiştiniz bu derin meseleyi. Nikah
masasına gömülen bir aşkın ardından bir
kadın ve erkeğin kendilerini aklama va
yanlışlarını saklama çabaları tiyatro yazarı Mine Artu'nun kaleminden Mehtap Bayri
ve Necmi Yapıcı'nın muhteşem yorumuyla
kaçık bir aşk hikayesine dönüşüyor.
Organizasyon: Lenzburg Türk Kadınları Yardımlaşma Derneği
Tarih: 15 Mart 2014
Yer: Dr. Haus, Alte Winterthurerstrasse 31, 8304 Wallisellen
Info: 079 713 02 02
Bilet fiyatları: 60.- CHF, 50.- CHF, 40.- CHF
İkisi bir arada Zürich’te!
Tarih: 19 Mart 2014
Yer: Tonhalle, grosser Saal
Adres: Claridenstrasse 7, 8002 Zürich
Biletler: www.tonhalle-orchester.ch
Bilet fiyatı : 16.- ile 105.- arası
Saat: 19:30
Güher ve Süher Pekinel kardeşler 29
Mart 1953 tarihinde İstanbul’da doğdular. Konusunda uluslararası üne sahip
piyano ikilisi Paris Konservatuvarı’nda
Yvonne Loriod ile iki yıl çalıştıktan sonra, eğitimlerine August Leopold ile Frankfurter Musikhochschule’de devam ettiler.
Rudolf Serkin’in daveti üzerine eğitimlerini kendisiyle devam ettirmek üzere Philadelphia’daki Curtis Institute of Music’e giden ikizler 1978’de Julliard School of Music
ve Frankfurter Musikhochschule’de paralel
sürdürdükleri eğitimleriyle master derecelerini almanın yanı sıra New York’ta Claudio
Arrau ve Leon Fleisher ile de çalışma fırsatı bulmuşlar. 1984’de Herbert Von Karajan
tarafında keşfedilerek Salzburg Festivali’ne
davet edilen sanatçılar o zamandan beri
kariyerlerine dünya çapında devam etmektedirler. Muhteşem bir piyano resitali dinlemek isteyen okurlarımıza Zürihteki konseri
mutlaka izlemelerini tavsiye ediyoruz.
Taksim Trio Konseri
Roman kültüründe eğitim görmüş
üstün nitelikli üç virtüözden oluşan
benzersiz bir grup olan Taksim Trio
İstanbul'un şaşırtıcı müzikal olgularından biri… Klasik Türk müziği,
popüler müzik ve caz gibi müzik türlerini yeniden şekillendirerek dinleyicisine bir hikaye anlatan topluluk,
dünyanın en büyük festivallerinde
sahneye çıkıyor. Hüsnü Şenlendirici'nin kusursuz ve akıcı klarneti, İsmail Tunçbilek'in berrak ve net bağlaması, Aytaç Doğan'ın daha sert ve
gitara benzeyen kanunu ile adeta
dans ediyor. İstanbul'un dinamik ve
kozmopolit ruhunu müziğe taşıyan
Taksim Trio'ya özel performansıyla
Zürih’te izleyebilirsiniz.
Tarih:
Yer:
Adres:
Bilet fiyatı :
Bilet satışları:
Bilgi için
20 Mart 2014 / Perşembe
Kaufleuten Zürich, Festsaal
Pelikanplatz, 8001 Zürich
60.- CHF
www.ticketcorner.ch, Die Post,
Manor, SBB
: www.allblues.ch
Taksim Trio konserine bilet kazanın!
Gazetemizin bu ayki sayısında 5 okurumuza 2 kişilik konser bileti hediye
ediyoruz. Sevdiklerinizle birlikte bu muhteşem konseri izlemek istiyorsanız
hemen [email protected] adresine adınızı, soyadınızı ve telefon numaranızı yazıp yollayın. Sonuçlar 19 Mart 2014 tarihine kadar kazanan okurlarımıza açıklanacaktır.
46
SİNEMA
Zaman Makinesi
1973
Gulyabani
Güneş, Duygu, Aslı ve Yasemin fantastik
konulu bir filmin senaryosunu yazmak için
ormandaki bir av evine giderler. Mekanın
ruhunu keşfetmeye çalıştıklarında tahmin
etmedikleri olaylar ardarda gelecektir. Falcı
bir kadından duydukları Gulyabani efsanesi
başta onlara boş gelse de yaşadıkları olaylarla o bölgedeki Gulyabani'yi uyandırdıklarını
fark edeceklerdir...
İlk uzun metrajlı işi "Bu Son Olsun" filmiyle adını daha geniş
çevrelere duyuran Orçun Benli, 2013’te bu sefer korku türünde
yeni bir proje ile geri dönüyor. "Korkarsan, gelir..." alt başlığı
ile lanse edilen Gulyabani filmi Türk korku sinemasına yeni bir
bakış getirme amacında. Filmin senaristliğini ise Orçun Benli’nin yanı sıra Şükrü Üçpınar ve Alptekin Öztürk beraber üstlenirken oyuncu kadrosunda başrolleri Deniz Uğur, Melike Öcalan, Ceyda Ateş ve Didem Balçın paylaşıyor.
Vizyon Tarihi:
Yapımı
:
Tür:
Yönetmen:
Oyuncular:
28 Şubat 2014
2014 - Türkiye
Komedi, Korku
Orçun Benli
Deniz Uğur, Ceyda Ateş, Melike Öcalan, Didem
Balçın, Mustafa Üstündağ
Senaryo: Orçun Benli, Şükrü Üçpınar, Alptekin öztürk
Yapımcı
: Muhteşem Tözüm
Kenan Ergen’in yazdığı yönetmenliğini
Yeşilçam'ın usta ismi Aram Gülyüz'ün yaptığı
“Zaman Makinesi 1973” 14 Mart’ta gösterime girecek. Başrollerinde başarılı komedi
oyuncusu Gürgen Öz ve güzel oyuncu Seda
Bakan’ın oynadığı film bir anda kendisini
1973’te bulan Tolga’nın başından geçen
olayları ele alıyor. Sinemaseverler filmde
70’li yıllardaki İstanbul ve o dönem yaşayan
insanların keyifli hayat hikayelerine tanıklık
edecek.
Vizyon Tarihi: 14 Mart 2014
Yapımı
: 2014 - Türkiye
Tür: Komedi
Süre: 108 Dak.
Yönetmen: Aram Gülyüz
Oyuncular: Gürgen Öz, Seda Bakan, Mustafa Uzunyılmaz,
Zihni Göktay, Gülhan Tekin
Senaryo: Kemal Kenan Ergen
Yapımcı
: Mustafa Sirmen
Bizum Hoca
Köksüz
Babasının ani ölümüyle dünyası başına
yıkılan Feride, kimsesiz kalan ailesinde baba
rolünü üstlenmek zorundadır. Genç kadın
artık çaresiz annesi ve iki kardeşini kollamak
durumundadır. Zamanla üstlendiği bu rol
üzerine iyice yapışır ve gerçek anlamda bir
ev reisi vazifesi yürütmeye başlar. Ancak
bu durum bir süre sonra aile fertlerinin her
birini tarifi zor bir drama sürükler.
Anne Nurcan, çaresizce kızı Feride'yi kaybettiği kocası yerine
koymaya, kardeşi İlker ise sorumluluğun Feride'ye verilmesinden iyice rahatsız olup ailesinden uzaklaşmaya başlar. Diğer
yandan ise en küçükleri Özge'nin yalnızlıkla mücadelesi tüm
hızıyla devam etmektedir. Feride'nin bu ağır yükten kurtulmak
için bir karar verir ve bu karar herkesin kaderini değiştirir.
Vizyon Tarihi: 14 Mart 2014
Yapımı : 2013 - Türkiye
Tür : Dram
Süre: 81 Dak.
Yönetmen : Deniz Akçay
Oyuncular : Ahu Türkpençe, Lale Başar, Mihriban Er, Sekvan
Serinkaya, Melis Ebeler
Senaryo : Deniz Akçay
Yapımcı : Deniz Akçay, Esi Gülce
Hikayelerden, fıkralardan tanıdığımız esprili
ve halktan bir insan olan Oflu Hoca tiplemesi “Bizum Hoca” filmi ile beyaz perdede
hayat buluyor.
Trabzon’un bir köyüne tayini çıkan resmi
imamın gelmesi gecikince, köylüler camide
namaz kıldırması için başka bir imam arayışını girerler. Yoğun tartışmalar sonucunda,
köy halkının sevdiği ama resmi olarak imam
olmayan “Bizum Hoca” nın köyün imamı olmasına karar verilir. Köyün ortasından geçen dereye bir HES
inşaatı yapılacağı haberi köyün gündemine bomba gibi düşer.
Köylülerin başlattığı eylemin başına ise “Bizum Hoca” geçer.
Kısa bir süre sonra gerçek imam gelince işler iyice karışır ve ne
olursa bundan sonra olur...
Aksiyonu bol, birbirinden neşeli sahnelerin art arda sıralandığı
filmde, gülmeye doyacaksınız. Karadeniz’in şirin bir köşesinde
yaşanan bu doyumsuz eğlence ve aksiyon, Kemal Sahir Gürel’in
müzik ziyafeti eşliğinde izleyicinin karşısına çıkıyor.
Vizyon Tarihi:
Yapımı :
Tür :
Yönetmen :
Oyuncular :
Senaryo 07 Mart 2014
2014 - Türkiye
Komedi
Serkan Acar, Yılmaz Okumuş
Cezmi Baskın, Levent Ülgen,Mehmet Usta,
Serhat Özcan, Volkan Girgin
: Yılmaz Okumuş
32 BULMACA
1-5 ARALIK 2012 ZAMAN
47
Tesir
Ayna
Üstteki klasik
dini müzik
bestekârı
Fas’ın
başkenti
Yanardağ
püskürtüsü
Yasa
Su
İlkel su taşıtı
Takma ad
Sahip
olunan şey
Değerli
tespih taşı
1
İri taneli
bezelye
Hattatların
kâğıt cilası
İnce, nazik
İşitme
organı
Demiryolu
Bir süs
bitkisi
Bir nota
Kurtuluş
Koca
Kâinat
Değiş tokuş
Edebiyat
(kısa)
Koyacak
Dağ selvisi
Orta
resimdeki
mescit
Tenha,
kenarda
kıyıda yer
Bir ilimiz
Tutma
organımız
Bir nehrimiz
İşaret
Ek
Damalı
kumaş
Kazak
başkanı
Kriptonun
simgesi
Ara
Trabzon’da
bir ilçe
Malın elden
ele geçmesi
Asker
yemeği
Çirkin
Tasavvuf
yolculuğu
Erkek
unvanı
Saçma,
boş söz
Büyük kayık
ITRİ
Kötülük
Tasavvufta
yüksek olan
zatlar
Uzaklık
anlatır
Beyaz
Avro
Kent dışı alan
Postacı
Yolcu evi
Bir kümes
hayvanı
Yaşlı
Güney rüzgârı
Açık, ortada
Ozan
Tırpanın sapı
(yöresel)
Nur
Abide
Asker
Uzay
Beden
terbiyesi
Çocuk
öyküsü
Tek tip esnafın bulunduğu
çarşı
Baryumun
simgesi
Zamana
bağlı istek
Özsu
Motor gücü
Mala
Bozukluk
Bayram
Helezoni
Ordu
(kısa)
Kuramsal
Küçük
bir kuş
Hitler yanlısı
Beygir
Kutsal Kâbe
ziyareti
Bir üzüm
türü
Varılan
sonuç
Sıkı
Bir nota
Kumaş tüyü
Yılın son ayı
Okyanus
Kalp
Bir tür
sivrisinek
Hafriyat
Cezayir’de
nehir
2
Bir göz
rengi
Ana musluk
Ulu
Nara
Bayındırlık
İyilik
İlgi
Akıl
hastalıkları
Bilme isteği
Lityumun
simgesi
Kahramanmaraş’ta ilçe
MESCİDİ NEBEVİ
İnce örtü
Namaz
çağrısı
Bir tür
palmiye
Uyanık
Çoban
çalgısı
Ağacın
kolları
Bezginlik
sözü
Kırsal el
boyası
Yaylı at
arabası
Hazır
Yemin
Erler
Oy
Telli balıkçıl
Bir petrol
bölgemiz
Bir nota
Bencillik
Ağtabaka
Beyzi, söbe
Zam
Ülkü, düstur
Egzama
Amaç
Adapazarı
ovası
İki anlamında
yabancı önek
Paylama
İmamlık
En uzun
koşu
Mitos
Dalgalı Akım
(kısa)
Uygar
Bulaşıcı
Bir ırk
Alttaki klasik
Türk müziği
bestekârı
Örnek
Astatın
simgesi
Kural
Kötü
Sağlam
Zayıf, cılız
4
Ağırbaşlılık
Damarda
dolaşan
yaşamsal sıvı
En yüksek
derece
Bir kedi postu
Şaman
Bir yerin ileri
gelenleri
Yılanın
değiştirdiği
deri
Kalite
Nam, ün
Genişlik
Düzey
Azık
Yabani
Ek parçası
Olumsuzluk
öneki
Tümör
5
Tülbent
başörtüsü
Dünya
Soru sözü
Buluş
Voltamperin
simgesi
İl yöneticisi
Avrupa Uzay
Ajansı (kısa)
Bir tahıl
ölçeği
Hane
Randıman
Bir bağlaç
Kur’an-ı
kerim’in
13. suresi
En büyük
gölümüz
Atılgan
ZEKAİ DEDE
Kapıkulu
askerinin
üç aylığı
Doğuda
nehir
Cehennemin
yedinci katı
Utanma
duygusu
Kamufle
etme
Fas plakası
Kırmızı
Ağaçlıklı
yol
Milli Eğitim
(kısa)
En çok
fi‹FRE KEL‹ME
2
Cüzam
hastalığı
Gelenek
1
Fikir
Tutu, ipotek
Kendiliğinden
biten tahıl vb
6
İmkân
Matem
3
Rutubet
6
Pişirilmiş
yemek
Özen
Kur’an-ı
Kerim’in
49. suresi
5
Müzikte
sus işareti
4
Ayak direme
3
Hile, dolap
Tantalın
simgesi

Benzer belgeler

Pusula

Pusula Mehmet Akyol, Hüseyin Türkkan, Neslişah Çetin GRAFIKDESIGN ANL Creative ÜBERSETZUNGSDIENST Turka Lingua EDV / IT Bülent Kabacaoğlu www.activeip.ch VERTRETER Istanbul: M. Ali Tuncer, Derya Edis Anka...

Detaylı

pusula-aralik14

pusula-aralik14 DRUCKEREI Druckzentrum Zürich FREIE JOURNALISTEN Asiye Sınıcı, Mehmet Kuzu AUTOREN Sunay Akın, Mehmet Akyol, Hülya Rüst, Özlem Kalaca PUSULA Gazetesi’nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınla...

Detaylı

Pusula - MigesMedia

Pusula - MigesMedia Onur Akkurt REDAKTION Mehmet Akyol, Hüseyin Türkkan, Neslişah Çetin GRAFIKDESIGN ANL Creative ÜBERSETZUNGSDIENST Turka Lingua EDV / IT Bülent Kabacaoğlu www.activeip.ch VERTRETER Istanbul: M. Ali T...

Detaylı

Dünya nefesini tuttu, İsviçre`yi takip ediyor

Dünya nefesini tuttu, İsviçre`yi takip ediyor PUSULA Gazetesi’nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlardaki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan, haberi hazırlayan kişiler...

Detaylı