CIA-NATO-AB

Transkript

CIA-NATO-AB
EROL BİLBİLİK
Asyaşafak Yayınları
Araştırma-İnceleme
:9
:7
İşgal Örgütleri
CIA-NATO-AB
ISBN 978 - 975 - 9159 - 08 - 5
Erol Bilbilik
Yayın Yönetmeni
Kapak
Kapak, Film Çıkışı
Baskı - Cilt
İşgal Örgütleri
İsmet Arslan
Mehmet Özalp
Seval Grafik
Kayhan Matbaası (Davutpaşa Cad.
Güven Sanayi Sitesi, Kat: 2/155
Topkapı -İstanbul) Mart 2007
Birinci Baskı
© Yayın Hakkı, Berfin Basın Yayın ve Tic. Ltd. Şti. / Erol Bilbilik
(AsyaŞafak Yayınları, Berfin Basın Yayın ve Tic. Ltd. Şti.nindir.)
Cağaloğlu Yokuşu, Evren Han, No: 29 / 56
Cağaloğlu 34112 / İstanbul Tel: (0.212) 513
79 00 - Fax: (0.212) 512 37 20 www.berfin.net
e-posta: [email protected]
İÇİNDEKİLER
EROL BİLBİLİK
GİRİŞ / 7
Erol Bilbilik 1956 yılında Deniz Harp Okulu'ndan mezun oldu. ABD'de "Savunma Yönetimi" ve "Lojistik" konularında
eğitim gördü. 9 Mart 1971 hareketinde yer alması nedeniyle,
1971 Mayıs'ında, Deniz Binbaşı'sı rütbesindeyken Türk Silahlı
Kuvvetleri ile ilişkisi kesildi.
1961 yılında, Georgia'nın Athens şehrindeki eğitimi sonunda
kendisine verilen Athens şehri fahri hemşerilik belgesini iade
etti. Aralıklı olarak Cumhuriyet gazetesinde, sonraları Aydınlık,
Teori, Yeni Hayat, Türkeli ve Jeopolitik dergilerinde yazıları
yayımlandı.
Bilbilik'in elinizdeki kitabından başka, Küresel Dünya Politikaları ve Ulusal Seçenekler, Dünyayı Yöneten Gizli Örgütler,
Amerikan Kuşatması, NATO ve Geniş Ortadoğu Stratejisi,
CFR, ve Türk Bilderbergleri adlı altı kitabı daha vardır.
I. BÖLÜM
CIA ve FORD VAKFI / 9
II. BÖLÜM
CIA VE TAVISTOCK İNSAN İLİŞKİLERİ ENSTİTÜSÜ /17
III. BÖLÜM
CIA VE OSS / 30
IV. BÖLÜM
CIA VE MARSHALL PLANI / 37
V. BÖLÜM
CIA VE AB / 45
VI. BÖLÜM
CIA VE NATO/57
VII. BÖLÜM
TEK DÜNYACI CIA'CILAR / 71
VIII. BÖLÜM
YENİ TEK DÜNYACI CIA'CI NEO CON'LAR / 85
EKLER
Ek-1: George F. Kennan, Sovyet Yönetiminin Temeli
(1947; Foreign Affairs, "X" İmzalı Makale) /125
Ek-2: Gazeteci John Barry'nin NATO Genel Sekreteri Lord
Carrington'la Yaptığı Röportaj (21 Nisan 1986,
Newsweek, New York) /162
4
GİRİŞ
1920'li yıllarda ticaretin serbestleştirilerek hegemonik bir
dünya devleti kurulması konusu Amerikalı ve Avrupalı tek dünyacı CIA'cı elitler tarafından gündeme getirilmiştir.
Bu konudaki çalışmalar I. ve II. Dünya Savaşları nedeniyle
bir süre kesintiye uğramışsa da II. Dünya Savaşı'nm bitimiyle
Tek Dünyacı CIA'cı elitler, önce Marshall Planı ile konuyu yeniden ele alarak yoğun çalışmalara başlamışlardır. Bunu gerçekleştirmek için Henry Ford II ve adamları komünizmle savaşmak
amacıyla Ford Vakfı'm (Ford Foundation) kurmuşlardır.
Vakfın çekirdek ekibi CIA, Marshall Planı, Avrupa Kömür
ve Çelik Birliği, Avrupa Hareketi ve NATO başta olmak üzere
küreselleşmenin temel örgüt ve platformlarının tepe yönetimlerinde yer almışlardır. Ford Vakfı, bu örgütler adına CIA üzerinden Amerika ve Avrupa'daki öteki örgütlerine para aktarmaya
başlamıştır. Buralarda yetiştirdikleri kişileri CIA Başkanı yapmışlardır. Buradan ayrılanları bakan yaparak diğer ülkelere
göndermişlerdir. Öteki ülke ve dünya elitlerini yetiştirmişler ve
kritik kadrolara yerleştirmişlerdir. Aradan geçen 50 yıla yakın
bir süre sonra bu defa Soğuk Savaş sonrasının tek süper gücü
olduğuna karar veren Yeni Muhafazakâr (NeoCon) merkezli
Bush yönetimleri daha önceki örgütleri güçlendirerek ve ilgi
alanlarını genişleterek Küresel Emperyalist İmparatorluğun inşasını sonuçlandırmaya soyunmuşlardır.
Bu çalışmanın amacı, iç içe geçmiş Tek Dünyacı CIA'cı
ekiplerin kurduğu emperyalist gizli örgütlerin bağlantılarını ve
lider kadrolarının faaliyetlerini ortaya koymaya çalışmaktır.
Erol Bilbilik Aralık, 2006
BİRİNCİ BOLUM
CIA VE FORD VAKFI
CIA, ürettiği projeleri uygulamaya sokmak amacıyla insan
hakları ve yardım kuruluşlarına gizli fonlar aktarır.
CIA, 1950'ler öncesinden günümüze kadar sayısız vakfın içine büyük ölçüde sızmıştır. ABD Kongresi'nin 1976'daki araştırma sonuçlarına göre uluslararası alanda faaliyette bulunan vakıflara yapılan bağışların yüzde ellisinin arkasında CIA vardır.(1)
CIA, Ford ve benzeri vakıfları, en iyi, uygun ve önemli vakıflar olarak kabul etmektedir.
Eski bir CIA yetkilisi, etkin ve prestijli vakıfların CIA'ya fon
aktararak gençlik grupları, işçi sendikaları, üniversiteler, yayınevleri vb. kuruluşlara sayısız gizli operasyonlar düzenlettiğini, bunlara 1950'lerden itibaren "İnsan hakları grupları"nın ilave
edildiğini açıklamıştır.
CIA; Soğuk Savaş döneminin en önemli kültürel projelerinde Ford Vakfı ile yakın işbirliğinde bulunmuştur. Ford Vakfı ve
CIA'nın yakın işbirliği sonucu Birleşik Devletler'in emperyal
kültürel hegemonyası güçlendirilerek sol kanat politik faaliyetler sabote edilmiştir.
II. Dünya Savaşı sırasındaki Ford Vakfı ve CIA ilişkilerini
anlayabilmek için Ford Vakfı Başkanları'nı kültürel alandaki
müşterek projeleri ve amaçlarını incelemek gerekmektedir.
1. Frances Stonor Saunders, Who Paid The Piper? The CIA and the cultural war,
Granta Books 1999, s. 134-135-143-408-409, aktaran Prof. (Emeritus) James Petras.
The Ford Foundation and the CIA: A documented Case of Philanthropic Collaboration
With secret Poliçe, 15.12.2001
http://www.rebellion.org/petras/english/ford010102.htm
9
Ford Vakfı, 1950'lerin sonlarında 3 milyar dolarlık bir varlığa
sahip bulunmaktaydı. Vakfın lider kadrosu Washington'un II.
Dünya Savaşı sonrası dünya hâkimiyetini amaçlayan projelerinin
tamamında hemfikirdi. Dönemin tanınmış bir bilim adamı bu konuda şunları yazmıştır: "O zamanlar uluslararası kültürel propaganda alanında Ford Vakfı sanki hükümetin bir uzantısıydı."
Vakıf: Avrupa'daki gizli operasyonların Marshall Planı'nın
ve CIA'nın çok özel projeleri'nin hemen hepsinde vardı.
Vakfın 1952'deki Başkanı Richard Bissell daha sonra bunların tümünü örneklerle kanıtlamıştır.
2 yıllık, Vakıf Başkanlığı döneminde Bissell, CIA başkanı
Ailen Dulles ve diğer CIA yetkilileriyle yeni projeler üretmek
için, ortak araştırmalar yapmıştır.
Bissell; 1954'te Ford Vakfı'ndan ayrılmış, Ocak 1954'te Ailen Dulles'ın özel danışmanı olmuştur.
Bissell'in Başkanlığı döneminde Ford Vakfı; soğuk savaş
projeleri üretiminde en ön safta yer almıştır.
Ford Vakfı'nın ilk soğuk savaş projesi, Kültürlerarası Yayınlar
ve Perspektifler adlı derginin dört Avrupa dilinde yayınlanması
olmuştur.
Bissell'e göre, Ford Vakfı'nın temel amacı; diyalektik savaşta, solcu entelektüelleri savunmasız bırakarak bulundukları pozisyonlardan uzaklaştırılmalarıydı. (2)
Vakfın, Yayınevi Direktörler Kurulu Üyeleri'nin tümü emperyal kültürel hegemonya yandaşı, "Bağışçılar"dı.
Savaş sonrası dönemde Avrupa'da yoğun sol kültür yayınları
yapan Perspektifler dergisi okuyucu cezb etmekte giderek
zorlandı ve battı.
Birleşik Devletler'in gizli askeri fonlarından desteklenen
Malvin Lasky yönetimindeki Der Monat dergisi de bağımsız bir
kimliğe bürünmek için Ford Vakfı bünyesine alındı. John Mc
Cloy, Ford Vakfı Başkanı olmadan önce Birleşik Devletler Savaş
Bakan Yardımcılığı, Dünya Bankası Başkanlığı, işgal altındaki
Almanya Yüksek Komiserliği, Rockefeller'in Chase Manhattan
Bankası Başkanlığı ve 7 dev petrol şirketinin Wall Street
2. Agy.
avukatlığını ve çok sayıda şirketin direktörlüğünü yapıyordu.
Almanya'daki Yüksek Komiser'liği döneminde sayısız CIA
ajanına korumacılık yapıyordu.
Mc Cloy, Ford Vakfı'nı adeta CIA operasyonları ile bütünleştirmiş CIA ile Ford Vakfı arasındaki finansal ilişkiyi gizlemek için üç kişiden oluşan Konsültasyon Komitesi adlı bir idari
bölüm oluşturmuş ve bölümün başına geçmişti.
Vakıf bu yapılanma ile CIA'nın antiemperyalist ve komünist
politik sola karşı savaşını daha da güçlendiriyordu.
Ford Vakfı, CIA yanlısı sayısız örgüte büyük miktarlarda bağışlarda bulunmuştur. Bağımsız görünümündeki CIA Kültürel
Organizasyonları, insan hakları grupları, sanatçılar ve entelektüelleri desteklemiştir. Bunlar, CIA-Ford Vakfınca cömertçe ödüllendirilmiştir. Vakfın en büyük başarısı CIA'nın Birleşik Devletler Kongresi'nden 1960 öncesi Kültürel Özgürlükler projesi için
yedi milyar dolarlık bağış almasını sağlamak olmuştur.(3)
Daha başlangıç döneminde Ford Vakfı ile CIA arasında çok
sıkı yapısal ilişkiler ve çok yüksek oranda personel mübadelesi
vardı. Bu yapısal bağ, paylaştıkları emperyal çıkarlara dayalıydı. Onların işbirliği ile sayısız gazete ve medya içindeki Birleşik Devletler yanlısı entelektüeller, Marksist ve antiemperyalist
entelektüellere karşı amansız saldırılarda bulunuyorlardı. Vakıf,
anti Marksist organizasyon ve entelektüellere karşı CIA'nın parasal desteğine paravanlık yapıyordu. Kültürel alanda CIA'yı finanse ediyordu. Bu çok önemliydi, çünkü bu fonlar aracılığıyla
komünist olmayan entelektüellerin Marksizm ve komünist sola
saldırmalarına olanak sağlanıyordu.
Komünist soldaki liderlerden birçoğu daha sonraları VakıfCIA bağlantılarına rağmen adlarının deşifre edilmeyeceğinden
çok emin olduklarından prestijlerini korumak adına zaman zaman aldatıldıklarını iddia etmek zorunda kalabiliyorlardı. Vakıf-CIA işbirliği basma yansıdığı durumlarda; lüks villalarda,
Como Gölü kıyısı, Paris ve Roma'daki beş yıldızlı otellerde yapılan toplantılara, pahalı, şaşaalı sanat sergilerine katılan renkli
basında yer alan hayırsever demokrat ve komünist aydınlar
3. Agy.
10
11
bunlar mıydı? diye sorulmaya sorgulanmaya başlanmıştı. Tüm
konferans, toplantı ve gazetelerde, "Sovyet Emperyalizmi",
"Komünist tiranlık" ve "Diktatörlüğe karşı sol düşünce savunuculuğu" yapanlar gerçekte bunlardı.
Guatemala'da demokrat Arbenz ve İran'da Musaddık Hükümeti'ni deviren, Küba, Dominik Cumhuriyeti ve Nikaragua'da açık
insan hakkı ihlalleri gerçekleştiren Birleşik Devletler; bu eylemleri,
"Açık gizlilik" kuramı kapsamında gerçekleştiriyordu.
Masum ve aldatılmış oldukları iddiasındaki CIA kültür emperyalizmi cephesi vuruşanı, çok sayıda antikomünist sol entelektüel deşifre edildiklerinde alay konusu oluyorlardı. Tanınmış
gazeteci Andrew Kopkind CIA'ca fonlanan kültürel cephe vuruşanlarının derin moral çöküntülerini şöyle dile getiriyordu:
"Açık toplum ve gerçekçilik kavramları arasındaki fark gerçekte düşünülenin çok üstündeydi. Herhangi bir Birleşik Devletler
organizasyonunda yer alan kimse, Birleşik Devletler dışına gittiğinde şöyle veya böyle dünyanın komünizm ve demokrasi arasında
bir mücadele içinde olmadığını bu söylemin ihanet ve düşten ibaret
olduğunu görebiliyordu. Bu düşünceler ancak CIA'nın sosyalist,
faşist ve siyah-beyaz soğuk savaşçılarla destekleniyordu.
Her ne kadar CIA operasyonlarındaki esneklik bu görüşlere
avantajlar sağlıyor olsa da bu görüş ve düşünceler gerçekte komik
aldatmacalardı.(4)
Ford Vakfı ve CIA'ca fonlanan etkin kültür gazetesi Encounter'ın Amerikalı eski Editörü gazeteci Dwight Mac Donald'ın
Amerikan Kültür ve Politikaları adlı eleştirel makalesi CIA ile
yakın çalışma içinde olan yeni editörünce reddedilebiliyordu.
CIA, resim sanatı ve tiyatro alanında Ford Vakfı ile iç içe çalışıyor, soyut ekspresyonizm akımını sosyal içerikli artistik
ekspresyonizme karşı finanse ediyordu.
Avrupa'da yüksek katılımlı sergileri destekliyor ve tanınmış
gazetecilere sponsorluk yapıyordu.
CIA, Ford Vakfı ve New York Güzel Sanatlar Müzesi ile birlikte halktan kopuk, bireyci sanat akımlarını destekliyordu. Soyut
ekspresyonizm yandaşlarını Avrupalı artistik ekspresyonizm
yandaşlarına saldırtıyordu.
4. Agy.
12
Oyun açığa çıktığında Ford Vakfı, insan hakları gruplarını
fonlama konusunda aldatıcı bir strateji geliştirdi. Washington'da, insan haklarına yönelik politikalarını sözde değiştirmek
zorunluluğunu duydu.
İzlenen bu politika ile Birleşik Devletler'i kitlesel terörü teşvik etmekle suçlayan ve eleştiren antiemperyalistlere de destek
verilmeye, küreselleşme ve neo-liberal "Hükümet Dışı Organizasyonlar" çok cömertçe ödüllendirmeye başlanıyordu. Tarihi
gerçekler ve yaşanılan tecrübeler Birleşik Devletler politikalarının hiç de hikâye edildiği gibi olmadığını bizlere göstermektedir.
Hikâyeye konu olan kültürel faaliyetler Birleşik Devletler hükümetince aşırı biçimde fonlanmaktadır. Ford Vakfı, Birleşik Devletler'i yeni kültürel politikalara ihtiyaç duymaları halinde yeni
politika ve projeler üretecek insan hakları ve hayırsever organizasyonları hemen devreye sokmakta, üst düzeydeki yöneticileriyle Birleşik Devletler hükümet organları arasındaki bağlantıları
daha da güçlendirmektedir. Finanse ettiği büyük projeler konusunda Birleşik Devletler politikalarına hiçbir zaman ters düşmemeye çalışmaktadır. Birleşik Devletler temel askeri politikası
olan "Terörizm mi? Demokrasi mi?" politikasının soğuk savaş
dönemindeki "Komünizm mi? Demokrasi mi?" politikasına dönüştüğü yeni süreçte Ford Vakfı, öncü rol oynama görevi verdiği
organizasyonları, entelektüelleri ve gazetecileri antiemperyalist
ve demokrasi karşıtlarına karşı finanse etmektedir. Yeni küresel
savaşçılık rolüne daha gelişmiş stratejiler ile soyunmaktadır.
Ford Vakfı'nın tarihi; CIA ile Birleşik Devletler'in dünya
hegemonyasına yönelik eylemlerinin tarihidir.
Şimdiki tarihi sorun ise, 1960 Domuzlar Körfezi fiyaskosundan sonra Ford Vakfı'nın CIA ile ilişkilerini yeni yüzyılda da devam ettirip ettiremeyeceği sorunudur. Ford Vakfı, bu amaçla sözde bazı strateji değişikliği zorunluluğu duyarak Birleşik Devletler
politikalarına muhalif akademisyen araştırmacılara da küçük bağışlar sağlama konusunda daha esnek davranmaya başlamıştır.
CIA operasyonlarına destek vermeye her zaman özen göstermiştir. Daha da önemlisi kültür ve eğitim projelerinde Birleşik Devletler hükümetleri ve Uluslararası Kalkınma Ajansı (AID) ile çok
daha sıkı bir işbirliğinde bulunmaya başlamıştır.
13
Ford Vakfı: Washington'un dünya kültür hâkimiyetine yönelik olarak ürettiği projelere bu defa çok daha ince ayarlı işbirliği
içinde bulunmaya başlamıştır.
Bu politikalara destek de hiçbir zaman geri kalmamıştır.
Özellikle Eğitim Enstitüleri'nin desteklenmesinde çok seçici
olmuştur.(5)
Demokrasi projeleri Birleşik Devletler örtülü politik faaliyetlerinin bu gün de geçerli olan temel çerçevesini oluşturmaktadır. Demokrasi Vakfı'nın (National Democracy EndowmentNDE-) ilk kurucularından Ailen Weinstein; "Bugün yaptıklarımızın çoğu 25 yıl önce CIA tarafından örtülü olarak yapılıyordu" demiştir.(6)
Harvard Üniversitesi Kalkınma Danışma Hizmetleri Bölümü
(Development Advisory Service-DAS-) 1954 yılından bu yana
Ford Vakfı'nca CIA üzerinden fonlanmaktadır.(7)
1950'lerde Yuvarlak Maşacılarla (Round Tables) Harvard Üniversitesi'nde Vandell Eliot'un öncülüğünde kurulan yaz okulunda
Henry Kissinger "Uluslararası Yaz Seminerleri" ve "Uluslararası
Yaz Seminerleri Mezunları Derneği'nde" göreve başlamıştı. Kissinger demokrasi projelerini CIA örtüsü altında yürütüyordu.(8)
Bu bölümdeki elitler grubunda; Pakistan, Yunanistan, Arjantin, Liberya, Kolombiya, Malezya ve Gana'ya, "Uluslararası
Modernleştiriciler" yetiştiriliyordu.(9)
Ford Vakfı, IMF'ye özellikle akademisyen kökenli personelin atanmasında ısrar ederek IMF'nin profesyonelleşmesini desteklemiş, bu yolla standartların yükseltilmesine yardımcı olacağını düşünmüştür. Bunun açık anlamı ise, sosyal bilimsel çalışmalarda ABD emperyal değerinin daha iyi yerleşmesine sınıf
çatışmalarının bastırılmasına, neo-liberal modelin daha kolay
benimsenmesi ve yayılmasına yardım edilmesidir.
5. Agy.
6. Akt. Dr. Sait Yılmaz, 21 yy. Güvenlik ve İstihbarat. Alfa yay, 1. baskı.
Haz. 2006. s. 160
7. David Ransom, Ford Country: Building Elite for Indonesia, s.3
http://www.cia-on-campus.org/internat/indo.html
8. William Blase, Yarın Dergisi, Kasım 2003
9. David Ransom, FordCountry: Building Elite For Indonesia. s.3
14
Ford Vakfı, 1950'ler ve 1960'lar da olduğu gibi ABD'nin insan hakları karşıtlarına karşı günümüzde de sol karşıtı insan hakları grup ve liderlerine destek vermeye devam etmektedir.(10)
Ford Vakfı büyük bağışlarla destekleyerek 1947 yılında Washington'da Çağdaş Sanatlar Enstitüsü'nü kurdu ve bağışlarına
devam ederek 1958'de uluslararası programını son derece genişletti. Çağdaş Sanatlar Enstitüsü'nün mütevelli heyeti üyesi William Bundy idi. William Bundy aynı zamanda CIA'nın Yıllık Ulusal Tahminler Yönetim Kurulu üyeliğini de sürdürmekteydi.
Bundy, eski Dışişleri Bakanı Dean Acheson'un damadıydı.
William Bundy'nin erkek kardeşi Mc George Bundy'de
1966'da Ford Vakfı Başkanı olmuştu.(11)
Ford Ailesi 1950'de psikolojik savaşçı Paul Hoffman'ı,
1952'de CIA ajanı Richard Bissel ve 1953'te CIA ajanı John Mc
Cloy'u Ford Vakfı Başkanlığına getirmiştir.(12)
Ford Vakfı, George F. Kennan'ın önemli rol oynadığı bir
CIA paravan kuruluşu olan Doğu Avrupa Vakfı'nın parasının
büyük bir bölümünü karşılıyordu.(13)
Ford Vakfı, Marshall Planı Merkezi İstihbarat Teşkilatı
(CİG) ve CIA üzerinden sağladığı gizli fonlarla CIA ajanı siyasi militan Malvin Lasky, süpermarket satın alma görevlisi Michael Josselson, besteci Nicholas Nabokov aylık Der Monat dergisi, CIA ajanı Irving Kristol ve CIA ajanı Stephen Spencer ile
Encounter dergisi desteklendi.
Bunlar, soğuk savaşın en büyük gizli harekâtlarından biri haline gelecek olan, batılı aydınları Amerikan davasına kazanma
savaşının ön safında yer aldılar.(14)
Michael Josselson 1948'de Amerikan Askeri Yönetimi'nin
Kültür İşleri Sorumlusu olarak CIA'ya girdi.(15)
10.
James Petras, The Ford Foundation and The CIA
http://www.rebelion.org/petras/english/ford010102.htm
11. Frances Stonor Saunders, Doğan Kitap. 2. baskı, Eylül 2004, s. 156
12. Aynı yerde. s. 153-155
13. Aynı yerde, s. 156
14. Aynı yerde, s.44
15. Aynı yerde, s.297
15
Encounter'ın arkasında yer alan Irving Kristol son derece
orijinal ve önemli bir kişilikti. Kristol yaklaşık elli yıl sonra
Başkan Bush'u iktidara taşıyan necon (Yeni Muhafazakârlık)
hareketinin önde gelen kuramcılarından olmuştur.
Irving Kristol bir CIA görevlisi ve Brooklyn'li bir Troçkist'ti. 1951 Ocak ayında Ford Vakfı fonlarıyla New-York'ta
kurulan Amerikan Kültürel Özgürlük Komisyonu'nun ilk başkanı CIA'nın sözleşmeler danışmanı Sidney Hook'un yanında
yönetici olarak çalıştı. Kristol 1953'te Paris'e taşındı. Aynı yıl
Encounter Dergisi kuruldu. Kristol ve CIA görevlisi Stephen
Spender derginin 1953–1958 yılları arasında eş editörlüğünü
üstlendi. Spender aynı zamanda MI6 ajanıydı.(l6)
Irving Kristol, CIA görevlisi Daniel Bell'le ile birlikte The
Public Interest dergisinin editörlüğünü yapıyordu.(17)
Ford Vakfı'nın Kurulmasında Kilit Rol Oynayan Tek
Dünyacı CIA'cılar:
Henry Ford II: Ford Motor Şirketi Başkanı
Richard Bissell: Ford Vakfı Başkanı (1952) CIA Başkanı
Ailen Dulles'ın Danışmanı (1954)
Ailen Dulles: CIA Başkanı, John Foster Dulles'ın kardeşi
David Rockefeller'ın akrabası
John Foster Dulles: ABD Dışişleri Bakanı, CIA Başkanı
Ailen Dules'ın kardeşi
John Mc Cloy: Ford Vakfı Başkanı, David Rockefeller'ın
avukatı ve sağ kolu
Dwight Mac Donald: CIA destekli Encounter Dergisi'nin
Editörü, CIA ajanı
George F. Kennan: CIA ve OSS (CIA öncesi ABD Casusluk Örgütü Görevlisi
Paul Hoffman: Psikolojik Savaş Uzmanı, Ford Vakfı Başkanı (1950)
Irving Kristol: CIA Kültür Sözleşmeler Bölümü Yöneticisi,
CIA Görevlisi, Brooklyn'li Troçkist, Başkan Bush'u iktidara taşıyan Neocon'ların (New Conservatives) önde gelen kuramcısı.
16. Aynı yerde, s. 171 -198
17. Aynı yerde, s.435
16
İKİNCİ BOLUM
CIA VE TAVISTOCK İNSAN İLİŞKİLERİ ENSTİTÜSÜ
(Tavistock Institute of Humarı Rclations)
Enstitü, Bedford Dükü Tavistock'un Londra'daki binalarından birinde 1. Dünya Savaşı'ndan kurtulan İngiliz askerlerinin
savaş şoklarını araştırmak amacıyla 1921'de Londra'da kurulmuştur. Enstitünün başkanlığını İngiliz Ordusu Psikolojik Savaş
Bürosu Başkanı Sir John Rawlings-Reese üstlenmiştir.
Enstitü ve gerçek çalışmaları; ABD'nin en iyi korunan sun
olmaya devam etmektedir.
I. ve II. Dünya Savaşı yıllarında Psikolojik Savaş Örgüt'ü
olarak çalışan Tavistock Grubu Rockefeller Vakfı'nın yaptığı
büyük bağışlarla 1946 yılında görev alanı genişletilerek yeniden
yapılandırılmıştır. Rockefeller, Tavistock'a daha geniş çaplı
psikolojik savaş araştırmaları yapma ve uygulama görevleri
vermiştir.
Enstitü çalışmalarının ilham kaynağı o dönemde Londra'ya
gelerek Prenses Bonapart'ın verdiği bir malikâneye yerleşen
Sigmond Freud'un davranış bilimi doğrultusunda insan davranışlarının kontrolü konusundaki çalışmaları olmuştur. Enstitü
bu ideolojinin dünyadaki merkezi olması amacıyla kurulmuştur.
Enstitü bugün, Sussex Üniversitesi'nden, Stanford Araştırma
Enstitüsü, Esalen, Massachusetts Institute of Technology
(MİT), Hudson Enstitüsü, Herigate Vakfı, Georgetown Stratejik
ve Uluslararası İlişkiler Araştırma Merkezi (CSIS), ABD Dışişleri kadrolarının eğitildiği Hava Kuvvetleri İstihbaratı, Rand ve
Mitre Corparation Şirketler kadrolarının doktrinasyonu, The
17
Mont Pelerin Society, Trilateral Komisyon, Ditchley Vakfı, Roma
Kulübü gibi gizli gruplara kadar uzanan bir ilişkiler ağı geliştirmiştir.
Tavistock, Kore Savaşı'nda ilk defa denenen kitlesel beyin
yıkama tekniklerini geliştirmiştir.
Geliştirilen kalabalıkların kontrol metotları gizli ve halkın
tepkisini çekmeyecek şekilde Amerikan halkı üzerinde denenmiş
ve onların psikolojik tavırları tespit edilmiştir.
1933'te Tavistock Direktörlüğüne getirilen Alman mülteci
Kurt Lewin, mülteci ajanlarını düşmanlar arasına sızdırarak
Harvard Üniversitesi'nde geliştirilen propaganda kampanyaları
ile Amerikan halkını ABD'nin Almanya'ya karşı savaşa girmesi
için hazırlamaya çalışmıştır.
1938'de Roosevelt ABD egemenliğini İngiltere'ye devreden
bir gizli anlaşma karşılığı Özel Operasyon Yetkilileri'nin ABD
politikalarını uygulamalarını sağladı. Bu anlaşmanın uygulanması için ABD General William Donovan'ı SOE-SIS* örgütlerini OSS'ye (şimdiki CIA'ya) dönüştürmesi için Londra'ya
gönderdi.
Tüm OSS ve CIA programları Tavistock'un rehberliğinde
oluşturuldu.
Roosevelt ve Churchill'in hava saldırılarının tümü Tavistock
laboratuar şartlarında kitlesel terörden elde edilen deneyimlere
göre gerçekleştirildi.
Tavistock ve ABD Vakıflarının tüm teknikleri bir tek hedefe
kilitlendirildi. Halkın psikolojik gücünü kırmak ve Dünya Düzeni diktatörlerine çaresiz kalarak muhalefet etmemesi, aile bağını zayıflatan, aile, din, onur, milliyetçilik, seksüel davranışları
çökerten tüm teknikler Tavistock bilim adamlarınca kalabalıkların
kontrolü için kullanılan silahlar oldu.
Freud'un psikoterapi metotları uygulananların karakterleri
istikrarsızlaştırıldı ve daimi akıl hastalığına dönüştürüldü.
* SOE: Special Operation Executives; Özel Operasyon Örgütü, SIS: Strategic
Intelligence Services; Stratejik İstihbarat Bürosu, OSS: Office of Strategic Services; Stratejik Hizmetler Bürosu.
18
Bu duruma getirilenlerden yeni bir ibadet seks biçimi ve ailevi ilişkiler benimsemesi önerildi. Hâlbuki bunlar gördükleri
psikoterapi nedeniyle bu yeteneklerinden koparılmışlardır. Artık onlar geriye dönüş yapamazlardı.
Tavistock ve bağlantılılarında davranış bilimleri konusundaki programlar Tavistock'u ABD'de en etkili kuruluş yapmıştır.
Gücü meteorik olarak parlayan genç Alman mülteci Henry
Kissinger, Sir John Rawlings-Reese'ın SHAEF'de öğrencisi olmuştur. Jimmy Carter Tavistock psikolojisti Dr. Petr Bourn'un
yoğun beyin-yıkama programını Annapolis'te Amiral Hyman
Rickover'ın uygulaması sonucu ABD Başkanı seçilmiştir.
ABD'deki zorunlu ırksal entegrasyon programı OSS, Amerikan
Yahudi Kongresi ve Toplumlararası İlişkiler Komitesi Çocuk
Eğitimi Direktörü arasında Ronald Lippert'ın organizasyonunda
gerçekleştirilmiştir.
Program, kişilerin kimlik ve ırksal mensubiyetinin çökertilmesine göre dizayn edilmiştir.
Tavistock, Stanford Araştırma Enstitüsü aracılığıyla Ulusal
Eğitim Örgütü'nü kontrol etmektedir.
Tavistock NASA'nın Uzay Programı'nı çok gizli hale getirerek çöpe attığını Dr. Anatol Rapport'a yazdırarak ve bu makalenin Sovyet yöneticilerince benimsenmesini sağlatarak Sovyet
Uzay Programı'nın 9 yıl gecikmesini sağlamıştır.
Tavistock'un ünlü operasyonlarından biri de Penisilvanya Üniversitesi Wharton Finans ve Ticaret Okulu üzerinden yapılanıdır.
Tavistock stratejicilerinden birinin uyuşturucu haplar kullanılması olduğu ve CIA'nın MK Ultra Programı kapsamında
şüphelenilen CIA ajanlarının deşifre edilmesi için LSD verildiği, kobay olarak kullanılan ajanların reaksiyonlarının incelendiği
yazılmıştır.
ABD hükümeti mağdur ajanların mağdur ailelerine milyonlarca dolar ödediği ve bunların cezalandırılmadıkları yayılmıştır.
Hâlbuki bunun amacı uyuşturucu hap kullanımını tetiklemekti.
Bunun sonucu olarak 1960'ların LSD "Aykırı Kültürü" ve
"Öğrenci Devrimi" idi. Bunun için CIA 25 milyon dolar para
harcamıştı.
19
Program yaratıcısı lijerjik asidin dietilamidi (LSD) geliştiren,
Roosevelt'e danışmanlık yapan ABD Merkez Bankası Kanunu'nu
kaleme alan Paul Warburg'un oğlu James Paul Warburg'tu. James
P. Warburg'un yeğeni Max Warburg'da Hitler'i finanse etmiş ve
Politik
Araştırmalar
Enstitüsü'nü
uyuşturucu
hapların
kullanılmasını teşvik projesine yönlendirmişti.
MK Ultra'nın* bir parçası olan İnsani Ekoloji Fonu'na Harvard Üniversitesi'nden zihin kontrolü konusunda ileri çalışmalar
yürüten Dr. Herbert Kelman'a CIA ödeme yapmıştır. CIA,
1950'lerde Kanada'daki LSD araştırmalarını finanse etmiştir.
Kanada Psikoloji Derneği ve Montreal'deki Kraliyet Viktoryan
Hastanesi Başkanı Dr. D. Eweret Cameron'a ödeme yapılmıştır.
Cameron, 53 hastaya 15 gün süreyle yüksek dozda LSD hapı
vererek uyutmuş ve ardından şok tedavisi uygulayarak reaksiyonlarını kayda almıştır.
CIA ve Warburg'lann temel örgütü olan Politik Araştırmalar
Enstitüsü James Paul Warburg tarafından finanse edilmiştir.
Enstitünün kurucu üyelerinden Marcus Raskin Ford Vakfı Başkanlığı'nı Mc George Bundy'den devralmıştır.
Bundy, Raskin'i daha sonra, Ulusal Güvenlik Konseyi'nin
Başkan Kennedy'nin de şahsi temsilciliğine atanmasını sağlamış,
1963 yılında CIA'nın uyuşturucu kullanma kültür programını
yürüten Demokratik Toplum için Öğrenciler Derneği'ni finanse
etmiştir.
Günümüzde Tavistock ABD'deki vakıflar ağını 6 milyar dolarlık bir bütçe ile faaliyette bulundurmaktadır. Vakıfların tümü de
Amerikan mükelleflerinin ödediği paralarla fonlanmaktadır.
ABD'nin Dünya Düzeni üzerindeki kontrolü artırmaya yönelik programlar üreten 10 büyük vakıf ve bu vakıflara bağlı olan
400 kuruluş 3000 araştırma grup ve düşünce kuruluşu Tavistock'un doğrudan kontrolü altındadır.
Stanford Araştırma Enstitüsü, Hoover Enstitüsü ile birlikte
3300 çalışanına yılda 150 milyon dolar ödemektedir. Bechtel ve
* MK-Ultra (Manchu Giunea Pig): İnsanların kafalarını etkileme araştırmalarına
yönelik CIA programı.
20
Kaiser dev şirketleri başta olmak üzere 400 büyük şirket için
gözetim raporları ve CIA için geniş çaplı operasyonlar bu enstitülerce hazırlanmaktadır.
Tavistock'tan gizli direktifler alan en kilit vakıf da 1957'de
kurulmuş olan Dichley Vakfı'dır. Vakfın ABD bölümünün başında ABD eski Dışişleri Bakanı, Rockefeller Vakfı Başkanı
Cyrus Vance ve Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Winston Lord
bulunmaktadır.
Rockefeller Vakfı, çok önemli fakat çok az bilinen bir operasyonu aracılığıyla dünya tarımını kontrol etmektedir. Vakfın
Direktörü Kenneth Wernimont bu programı Meksika ve Latin
Amerika'da uygulamaktadır. Programın hedefinde bağımsız
çiftçiler vardır. Kendileri adına üretim yapan, üretimlerini paraya çeviren ve bu nedenle bağımsızlaşan çiftçiler Dünya Düzeni
için en büyük tehdidi oluşturmaktadır.
Sovyet Rusya'da Bolşevikler halk üzerinde tam kontrol kurmak için bağımsız çiftçilik yapmakta direnen kulakları en büyük engel olarak görmüşlerdi.
Bu engeli ortadan kaldırmak için Stalin, Kulakların tüm
mahsul ve hayvanlarına el konulması emrini vermiş ve onları
açlığa mahkûm ettirmişti.
25 Eylül 1935 tarihli The Chicago American'da bu haber, "6
milyon Sovyet çiftçisi açlığa mahkûm edildi" şeklinde yer almıştı.
Yalnız Sovyetler Birliği Komünist Parti programlarında bağımsız çiftçilik yapan köylülerin imhası ve işçilerinin köleleştirilmesi yer almaz, bütün kapitalist ve totaliter rejimler de bu
grupları hedef alır.
Bunu hem kendi bağımsız çiftçisine hem de dünya bağımsız
çiftçiliğine en büyük tehdit olarak gören ülke Dünya Düzeni'ne
sahiplik yapan ABD'dir.
ABD'deki vakıflar, bu nedenle Amerikan ve dünya çiftçilerinin yok edilmesi için bir savaş başlatmışlardır.
The Brookings Enstitüsü başta olmak üzere diğer vakıflar,
Amerikan Merkez Bankası ve IMF mali programları aracılığıyla bağımsız çiftçileri dev tröstlerin köle işçileri haline getirilmesi
işine soyunmuşlardı.
21
ABD halkı, vakıfların gerçek rolünden haber olduğunda yüksek faiz, yüksek vergi, aile yapısının dejeneresi, kilisenin etkisinin
azaltılması, CIA'nın üniversiteleri uyuşturucu bataklığına çevirmesi
ve hükümet salonlarının uluslararası casus ve entrikacılarca
işgalinin nedenlerini anlayacaktır. Amerikan halkı, Alfa, Beta,
Gama Kulüpleri FBI, İRS, CIA, BATF ve tüm hükümet
yetkililerinin vakıfların hazırladığı programları hayata geçirmek
için kendisine savaş açmak zorunda kaldıklarını anlayacaktır.
Kendilerini hayır kuruluşları olarak tanımlayan hiçbir yerden
bağış ve yardım almadıklarını ve politik amaç taşımadıklarını
savunan vakıfların tüm faaliyetleri kendi kuruluş belgelerine göre
de doğrudan yasalara aykırıdır. Haritage Vakfı ve Amerikan
Girişim Enstitüsü ağı içinde en az 2 KGB köstebeğinin yer
aldığının kanıtlanmış olmasına karşın bunun hâlâ reddedilmemiş
olması bu ihlallerden biridir.
Vakıfların hazırlayacakları Dünya Düzeni'ne yönelik planları
için Rusya'dan temini gerekli gördükleri politik, ekonomik ve
sosyal verilerin elde edilmesi için 1917 yılında bir hayır kuruluşu
olarak Kızılhaç kadroları içinde Rusya'ya ajanlar sızdırıldığını,
bunun da vakıflarca planlandığını bilmelerine rağmen bu iddiaları
sürdürmektedirler.
Vakıfların faaliyetleri ve aralarındaki birleşmelerinde ABD
Anayasası'na göre de suç olduğu kanıtlanmıştır.
Tavistock, stratejik misyonu'nu, "Endüstriyel ulus-devletlerden post-endüstriyel küresel Dünya Devleti 'ne dönüş ve yönetimin
az sayıda oligark'a devredilmesi" olarak belirlenmiştir.
Tavistock Enstitüsü, psikiyatrlarının tanımlamasıyla sürekli
ve kitlesel, "Beyin Yıkama" insanların gerilim, korku ve endişe seli
karşısında bırakılarak beynin sinirsel durumunun değiştirilmesi
olarak tanımlanmaktadır. Beyin yıkama operasyonlarına tabi
tutulmuş insanların da istenen amaca yönelik olarak programlanabilmektedir.
Nitekim Tavistock, Küba füze krizi, birbiri peşi sıra dünyanın
birçok yerinde politik liderlerin öldürülmeleri ve televizyonlarda
her gün defalarca yinelenen kanlı ve vahşi Vietnam Savaşı
görüntüleri ile sarsılan ve bunalan 1960'lar Amerikan ve
22
dünya gençliğini zihinlerini sürekli meşgul eden milliyetçilik,
kamu yararı ve etik değerler dünyasından alıp, "Kendi bedeni"
"kendi duygularını" öne çıkaran rock müzik, çeşitli uyuşturucular ve seksin hedonizm dünyasında teselli bulur hale getirmeyi
ABD'ye önermiştir.
1960'lar öncesinde, Melburn Üniversitesi'nden Dr. Fred
'Emery ve Tavistock Enstitüsü Yönetim Konseyi Başkanı Dr.
Eric Trist, elit bir dinleyici grubuna toplumların beyinlerinin yıkanması konusunda Tavistock'un geliştirdiği metotları açıklarken şunları vurguluyorlardı.
"Yüzyılımızda, dünyadaki çarpıcı olayların kitle iletişim
araçları ile ve şok etkisi yaratacak tarzda yayınlanması bir
mermi soku gibi kitlesel nevrozlara sebep olmaktadır. Eğer şoklar yıllarca sürdürülecek olursa son derece çocuksu fikirlerin
gelişmesine neden olmaktadır."
"Dünyanın herhangi bir yerindeki terörist saldırı, dünyanın
her yerinde şok etkisi yaratır. Bu, bir küresel olgudur."
Dr. Emery, bu gelişmenin üç safhada oluştuğunu safhalar itibarıyla şöyle ortaya koymaktadır:
1. Safha: "Moral değerlerini yitirme" (Demoralisation)
2. Safha: "Zihni bölünme" (Segmentation)
Bu safhada kişi zihinde yerleşik ulus-devlet görüşünden kopar ve cemaat, ailesel biçim yaşama biçimine geçer.
3. Safha:'"Zihni ayrışma" (Disassocation)
Bu safhada kişi fantezilerle, realiteyi (gerçekleri) birbirine
karıştırır ve birey "toplumsal ünite" haline, bir anlamda robotlaşmış birey haline gelir.
Dr. Emery bu konsepti, 1967'de Tavistock Magazine (Human Relations) adlı dergide, '"Gelecek 30 Yıl' Konsept, Metot ve
Antipati" ve 1975'te "Gelecekte Biz" adlı makalelerinde
açıklamıştır.
Tavistock'un ABD İçindeki Faaliyetteri
• Flow Laboratuarları, National Institute of Health'ten (Ulusal Sağlık Enstitüleri) ihaleler almaktadır.
• Merle Thomas Şirketi, uydu verileri analizleriyle ilgili olarak ABD Deniz Kuvvetlerinden ihaleler almaktadır.
23
• Walden Research (Walden Araştırma) Şirketi kirlilik ala
nında çalışmalar yapmaktadır.
• Brookings Enstitüsü, "Uluslararası Sorunlar" konusunda
çalışmalara yoğunlaşmıştır. Başkan Hoover'in 14. Nokta programını, Başkan Roosevelt'ın "New Deal"ni (Yeni Ekonomi
Programı), Başkan Kennedy Yönetimi'nin "New Frontiers"ı
(Yeni Hedefler) ve Başkan Johnson'un "Great Society" (Büyük
Toplum) programlarını yazmıştır, Enstitü 70 yıldır ABD hükümetlerinin olaylara nasıl bakacağı ve yürüteceği konusunda görüşlerini bildirmeye devam etmektedir.
• Hudson Enstitüsü, politik ve sosyal olaylara karşı reaksiyon
verme, düşünce ortaya koyma ve oy vermeye yönelik araştırmalar
yapıp kamuoyunu şekillendirme özellikle savunma politika
araştırmaları ve Sovyetler Birliği ile ilişkiler konusunda uzmanlaşmıştır. Askeri çalışmalarının çoğu, "gizlilik" derecesi taşımaktadır. Enstitü, 300'e yakın beyin-yıkama araştırması yapan organa
sahiptir. En büyük müşterisi ABD Savunma Bakanlığıdır. Bu
bakanlığa, sivil savunma, ulusal güvenlik, askeri politikalar ve silahlanma ve kontrolü konularında çalışmalar yapmaktadır.
• National Training Laboratories (NTL) (Ulusal Eğitim La
boratuarları) Tavistock'un en kilit enstitülerinden biridir. Behtel
ve Maine'deki laboratuarlarda hükümet, eğitim enstitüleri ve
şirket üst düzey yöneticilerine Tavistock metotlarına göre, beyin yıkama eğitimleri verilmektedir.
• Penisilvanya Üniversitesi bünyesindeki Wharton Finans ve
Ticaret Okulu insan davranışları konusunda araştırmalar yapan
en önemli bir Tavistock kuruluşudur. Tavistock'un beyin takı
mından Eric Trist tarafından kurulmuştur. Wharton'un müşteri
leri arasında başta ABD Çalışma Bakanlığı, ABD Avrupa, IMF,
BM, Dünya Bankası, olmak üzere 300 şirket bulunmaktadır.
Sosyal araştırmalar konusunda Wharton'un müşterileri arasında
Ford Vakfı, ABD Savunma Bakanlığı, ABD Posta Servisi ve Adalet
Bakanlığı başı çekmektedir.
• Institute For The Future; (Gelecek İçin Araştırmalar Enstitüsü)
Ford Vakfı tarafından 50 yıllık gelecekte neyin, nasıl ve neden
24
değişeceğini ve değişmeyeceğini araştırmak üzere kurulmuştur.
Enstitü, diğer dünya enstitülerine bu yönüyle rehberlik edecektir.
Araştırma konuları arasında daha şimdiden ele alınmış ve
çözülmüş olanlar bulunsa daha da çözüm aranacak ve araştırılacak sayısız sorunlar vardır. Bu sorunlar şunlardır:
• Sorun çıkaran sivil gruplar
• Vergi indirimi
• Silah yasakları anlaşmalarının kaldırılmasını isteyen milliyetçi gruplar
• Kürtajın serbest bırakılması
• Uyuşturucu kullanımının serbestleştirilmesi
• Devlet okullarında doğum kontrolü yapılması
• Şehir içinde belirlenecek alanlarda park ücreti ödenmesi
• Homoseksüelliğin serbestleştirilmesi
●
Öğrencilerin akademik başarılarının parasal olarak ödüllendirilmesi
• Aile planlamasını uygulayan aileler için parasal ödüllendirme
• Kamboçya'daki Pol-Pot modeline uygun olarak kırsal
alanlarda yeni topluluklar kurulması,
Enstitü, "Delphi Panelleri" kapsamında, "neyin normal,
neyin normal olmadığı" konusunda geliştirilecek önerileri
hükümet ve grup liderlerine rehberlik yapmak üzere
iletmektedir.
• Politik Araştırmalar Enstitüsü (IPS)
Enstitü James P. Warburg ve AB D'deki Rothschild Şirketleri'nin katkılarıyla kurulmuştur. ABD'nin "5 Büyüğü"nden* biridir. Enstitü ABD iç ve dış politikalarının şekillendirilmesi amacıyla kurulmuştur. Enstitünün temel hedefleri arasında Endüstriyel Demokrasi'nin inşası yer almaktadır. BM eski Büyükelçisi
Jeane Kirkpatrick, ADL'den** silah kontrol müzakerecisi Euge* ABD'nin 5 Büyük Think-Tank'i (Big Five) Tavistock Institute, Institute of
Public Studies (IPS) Rand Corporation, Hudson Institute ve Stanford Research
Institute (SRTVdir.
** Antidefamation League (ADL) ABD'deki İsrail lobisinin en önemli kuruluşu.
25
ne Rostow, İş ve İşçi Politikaları Uzmanı Lane Kirkland ve Albert Shanker projeyi yürütmektedir.
İPS, 1963 yılında Tavistock mezunlarından Marcus Raskin
ve Richard Barnett'i kadrosuna almıştır. Bunun nedeni Tavistock'un IPS'de "New Left" (Yeni Sol) adlı bir politik çalışmanın
gerçekleştirilmesidir.
Stanford Araştırma Enstitüsü (SRİ)
SRI'nin ilk Başkanı Jesse Hobson 1952'de yaptığı bir konuşmada Enstitü'nün takip edeceği politikayı şöyle açıklamıştır.
"Stanford, Tavistock 'Tacı'nın, 'Elmas'larından biridir ve ABD
onun kurallarına göre yönetilecektir."
II. Dünya Savaşı bitiminden hemen sonra 1946'da Charles
A. Anderson'un Başkanlığında kurulduğunda amacın, "Zihin
kontrolü" ve "Gelecek Bilimleri" olduğunu açıklamıştır. Charles
F. Ketterina Vakfı, Stanford şemsiyesi altına alınınca "insanların
hayal gücünde değişmeler" konusunda yoğunlaşmıştır.
Stanford'un en büyük müşterisi ABD Savunma Bakanlığı
idi. Stanford büyüdükçe hizmet verdiği kuruluşlarda çeşitlenerek
artmıştır. Bunlar:
• Davranış bilimlerinin, Bilim ve Teknoloji Araştırma yöneticilerine uygun olması programı
• SRI Ticari İstihbarat programı
• ABD Savunma Bakanlığı Araştırma ve Mühendislik Direktörlüğü
• ABD Savunma Bakanlığı Havacılık Araştırma Ofisi
Stanford en az 200 küçük düşünce kuruluşu ile Amerikan
yaşamının tüm yönlerini araştırmaktadır.
CIA, Bell Telephone Laboratories, ABD Ordu İstihbaratı,
Deniz İstihbarat Bürosu, Rand, MİT, Harvard ve UÇLA gibi
birbirleriyle bağlantılı çalışan araştırma kuruluşlarıyla bu
araştırmaları gerçekleştirmektedir.
Stanford; Savunma Bakanlığı'nın, "Komuta ve Kontrol", sorunların çözümleri konusunda çalışmaktadır.
Massachussets Institute of Technology (MİT) Alfred P. Sloan
İş İdaresi Okulu
Alfred P. Sloan iki grup olarak çalışmalarını sürdürmektedir:
• Teknoloji ve Endüstri İlişkileri, NASA-ERC Bilgisayar
araştırması
• Deniz Araştırma Grup Laboratuarları, Psikolojik Sistem
Dinamikleri araştırması
MİT'in bazı müşterileri şunlardır:
Amerikan İş İdaresi Derneği
Ekonomik Gelişme Komitesi
Savunma Analiz Enstitüsü (İDA) NASA
Ulusal Bilimler Akademisi
Kiliseler Ulusal Konseyi
Sylvania
ABD Kara Kuvvetleri
ABD Dışişleri Bakanlığı
ABD Deniz Kuvvetleri
ABD Hazine Bakanlığı
Volkswagen Şirketi
Rand Araştırma ve Geliştirme Şirketi
Rand, Tavistock ve Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsüne gerçekten çok şey borçlu olan bir şirkettir. Rand, ABD politikalarını her seviyede kontrol etme ve yönlendirme imkânına
sahiptir. Bu, aşağıda sıralanan bazı programlardan rahatlıkla anlaşılabilir.
ICBM (Kıtalararası Balistik Füzeler) Programı, ABD Dış
Politika Yapıcıları için hazırlanan mükemmel analizler, müthiş
Uzay Programları, Şirket Analizleri, Askeriye için yüzlerce
proje, Peyote* ve LSD gibi hapların kullanılmasıyla gerçekleştirilen "Zihin Değişimleri"nin incelenmesi ve bu metotların "Beyin Yıkama" faaliyetlerinde kullanılmasına yönelik olarak CIA
için hazırlanan ve 20 yıl süreyle uygulanan MK-Ultra kod adlı
gizli operasyon planı vb.
Rand binlerce çok önemli şirket ve hükümete bağlı enstitü
ve organizasyonlara hizmet vermektedir.
•
Peyote; Meksika'da yetişen ve uyuşturucu etkileri bulunan bir mantar
türü.
26
27
Bunlardan bazıları şunlardır:
ATAT (Amerikan Telefon ve Telgraf Şirketi)
Chase Manhattan Bank
IBM
Ulusal İlim Vakfı
Cumhuriyetçi Parti
ABD Hava Kuvvetleri
ABD Sağlık Bakanlığı
ABD Enerji Bakanlığı
Rand Corparation'un kurucusu Herman Kahn aynı zamanda
Hudson Enstitüsü'nün de (1961) kurucusudur.
B.K. Eakman 7 ciltlik "Yeni Dünya Düzeni Eğitimi" kitabında,
Rand "ABD hükümetlerini değiştirmiştir, geliştirmiştir" diye
yazmıştır.
Kitapta, Rand'in 1973-1974 arası "Donmuş" ve "Donmamış"
değerler, "Değişim ve Gerçekleştirilmesi", "Potansiyel
Düşmanların Uysallaştırılmaları" vb. çok Önemli programları
gerçekleştirdiği yazılıdır.
Tavistock İnsani İlişkiler Enstitüsü'nün Kurulmasında
Kritik Rol Oynayan Tek Dünya'cı CIA'cılar Şunlardır:
Başkan Roosevelt ve Churchill: Churchill ile Tavistock'un
özel operasyonlar yapması karşılığı gizli anlaşma imzalamıştır.
David Rockefeller: Tavistock'un yeniden kurucusu
Sir John Rawlings-Reese: Tavistock'un kurucusu, İngiliz
Ordusu Psikolojik Savaş Bürosu Başkanı
Kurt Levin: 1933'te Tavistock Başkanlığına getirildi, Alman
mültecisi Harvard Üniversitesi ile birlikte Almanya'ya Savaş
Propaganda kampanyalarının mimarı
William Donovan: Başkan Roosevelt'in Danışmanı, Roosevelt'in emriyle SOE, SIS, OSS ve sonradan CIA ile Tavistock'la
(Kurt Kelvin) Almanya'ya savaş için birlikte çalıştı.
Henry Kissinger: Psikolojik Savaş konusunda Tavistock'ta Sir
John Rawlings-Reese'nin öğrencisi
Dr. Herbert Kelman: Harvard Üniversitesi Zihin Kontrol
konusu uzmanı, CIA mensubu
James Paul Warburg: CIA'nın temel örgütlerinden biri
olan Politik Araştırmalar Enstitüsü'nün (PRI), Ford Vakfı'm ve
CIA'nın uyuşturucu kullanma Kültür Programını yürüten Demokratik Toplum İçin Öğrenci Derneği'nin baş finansörü
Cyrus Vance: Tavistock'a bağlı Dichley Vakfı'nın ABD
Bölüm Başkanı ve Rockefeller Vakfı Direktörü
Kenneth Wernimont: Rockefeller Vakfı Direktörü, Meksika ve Latin Amerika'da tarımın çökertilmesi operasyonlarının
yöneticisi
İkinci Bölüm (Kaynaklar)
• http://www.unsaccodicanapa.com/
• http://watch.pair.com/jbs-cnp.html
• http://watch.pair.com/FreedomHouse.html
• http://watch.pair.com/Hudson.html
• http://watch.pair.com/dolphin.html
• "The shaping of Psychiatry by war," (New York: W. W Norton, 1945) William W. Sargant
• "Tavistock's Imperial Brain Washing Project," 24 Mayıs 1996
• The Media Cartel That Controls What You Think", 17 Şubat 1997
28
29
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
CIA VE OSS
II. Dünya Savaşı sonrası Birleşik Devletler ve Sovyetler
Birliği'nin oluşturduğu dünya hegemonyasının paylaşımında
belirleyici bir şekilde araya girmek için Avrupalı güçler
ekonomilerini tekrar ayağa kaldırma çabasında idiler. Birleşik
Devletler'in korunması altında ve çökmüş ekonomileri ile bunu
nasıl gerçekleştireceklerdi?
3. Dünya ülkelerinin iki hegemonik güçle ilişki kurmalarını
engellediği bu dönemde bu daha da zordu. Zaten 3, dünya ülkelerindeki iktidarlar da iki büyük kampın emir kullan idiler.
Böylesine harikulade bir konjonktüre rağmen Birleşik Devletler emperyalizmi gelecekte gereksinim duyacağı silahları ve
diğer mekanizmaları şimdiden hazırlamaya başlamıştı.
Zaten Beyaz Saray'daki soğuk savaşçıların kafalarında savaş
bitmemişti ve biteceği de yoktu. Savaş sadece gizli ve sessiz bir
form'a bürünmüştü. Gizli servisler devlet yönetiminin biricik
aracı haline gelmişti.
II. Dünya Savaşı başladığında William Donovan dönemin
ABD Başkanı Roosevelt'e merkezi bir istihbarat örgütü kurulması projesini götürdü. Başkan projeyi 1941 yılında onayladı.
ABD; 1942'de yani, Stratejik Hizmetler Bürosu (Office Strate-gic
Services-OSS-) kuruluşundan hemen sonra Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etti.
OSS İstihbarat Örtülü ve Operasyon Örgütü, ABD Genelkurmay Başkanının direktifi altında yoğun faaliyete geçirildi.
30
OSS elemanları Fransa ve Norveç'te direniş hareketleri içinde yer aldı. İtalya'da Partizanlarla savaştı.
OSS, savaş boyunca yapılanmasını örnek aldığı İngiliz Gizli
Servisi ile birlikte çalıştı. Bununla beraber OSS daha sonra kurulan Ulusal İstihbarat Ajansı (National Intelligence
Agency-NIA), Stratejik Hizmetler Birimi (Strategic Services
Unit-SSU ve Merkezi İstihbarat Grubu (Central Intelligence Group-CIG) gibi gizli servisler zaman zaman OSS'un yerini alarak
Avrupa Hareketini, Birleşik Avrupa Amerikan Komitesi'ni, Avrupa Gençlik Komitesi'ni ve daha birçok Avrupa-Amerikan Komitesi'ni daha da faal hale getirdiler. OSS, savaş boyunca yapılanmasını örnek aldığı İngiliz Gizli Servisi ile birlikte çalıştı.
Savaştan kahramanlaşarak çıkan OSS, bu defa ABD devlet
örgütlenmesi için sorun oldu. Çünkü Pentagon, OSS'nin ABD
Başkanının doğrudan kullandığı bir araç olmasını değil, kendi
denetimi altına girmesini istiyordu.
Çatışma kimi zaman General Douglas Mc Arthur'un Pasifik
bölgesinde yaptığı gibi OSS kadrolarını bölge dışına atmak
noktasına bile vardı. Gizli Servis'in artan gücü, FBI ve Dışişleri
Bakanlığı'yla da çatışmalara neden oluyordu.
Yeni Başkan Harry S. Truman, 1 Ekim 1945'te OSS'yi kapattı. Gizli Servis'in birimleri çeşitli hükümet organlarına dağıtıldı. Ancak II. Dünya Savaşı'nın ardından merkezi bir istihbarat örgütü ihtiyacı Başkan Truman'a yeniden dayatıldı.
Bu defa Donovan Başkan Truman'ı yeni bir istihbarat örgütü
kurmaya ikna etti. Truman'da, 1946 yılı Ocak ayında talimat vererek Birleşik Devletler'in yeni barış zamanı gizli servisi, Merkezi İstihbarat Grubunu (Central Intelligence Group-CIG) kurdu ve
Amiral Sidney Souers'ın 'CIG' Direktörü olduğunu ilan etti.
Merkezi İstihbarat Grubu geçici ve zayıf bir teşkilat oldu. Kısa süre sonra Başkan Truman Beyaz Saray'ın elinin güçlendirilmesinin gerekliliğini hissetti ve bir Merkezi İstihbarat Örgütü'nün kurulmasına yönelik kapsamlı bir çalışma başlattı. Bunlardan çok etkili bir banker olan Ferdinand Eberstadt'ın hazırlattığı
raporu benimsedi. Rapor doğrudan ABD Başkanına bağlı, uluslararası alanda etkili bir Merkezi İstihbarat Örgütü (National Inteli31
gence Agency-NIA- oluşturulmasını öngörüyordu. Truman, CIG'yi
kapattı ve CIG Direktörü Amiral Sidney Souers'i NIA'ya ilk başkan
olarak atadı, NIA başlangıçta ABD'nin mevcut istihbarat kuruluşları
olan Askeri İstihbarat, Dışişleri Bakanlığı İstihbaratı, FBI vb.
arasında koordinasyonu sağlamakla görevlendirilmişti. OSS, 1945'te
kapatılınca onun Örtülü Operasyonlardan Sorumlu Yakındoğu ve
Kuzey Afrika'daki 7 istasyon Stratejik Servisler Birimi (Strategic
Services Unit-SSU-) Ağustos 1946'da Savaş Bakanlığından alınıp
CIG'e bağlanmıştı.
Böylece CIG, koordinasyon görevini aşıp bir icra organı haline
dönüştürülmüştü. Bu konuma gelir gelmez SSU'u Özel
Operasyonlar Dairesi (Offical of Special Operations-OSO-) haline
dönüştürülmüştü.
Temmuz 1947'de devlet bürokrasisini ABD'nin yeni yönetimine uyarlamak için hem Merkezi İstihbarat Ajansı'nın (CIA) hem
de Ulusal Güvenlik Konseyi'nin (NSC) oluşumunu sağlayan,
"Ulusal Güvenlik Yasası" (National Security Act) çıkarıldı.
ABD'nin örtülü operasyonları konusunda en önemli belgesi
olan 1947 tarihli Ulusal Güvenlik yasasıyla ABD'nin dünya
jandarmalığı misyonu için devlet güçleri merkezileştirilerek Beyaz
Saray'ın komutası altında toplandı.(1)
Ulusal Güvenlik Yasası, CIA'ya "Ulusal Güvenlik Konseyi'nin (NSC) zaman zaman yönetebileceği ve ulusal güvenliğe etki
eden istihbarat ile ilgili faaliyet ve görevleri yerine getirme"
görevini vererek, dış ülkelere yönelik örtülü faaliyetlere ve gizli
savaşlara zemin oluşturdu.(2)
Beyaz Saray'ın yeniden yarattığı CIA örtülü faaliyet enstrümanıyla hedef aldığı ilk ülke İtalya oldu. İtalya'daki operasyonlar,
komünistleri zayıflatarak bir başarıya imza attı.
Başkan Truman, örtülü faaliyetlerin devlet idaresinin bir aracı
olarak kullanılmasına kendini kaptırdı ve bu alandaki gücünün
İtalya'nın ötesine taşınması üzerinde durmaya başladı. Bu nedenle,
18 Haziran 1948'de NSC'ye dünyanın tüm ülkelerinde örtülü
1. A. Akfırat, Özel Savaş, Kaynak yay. 1. baskı. Ocak 1997, s. 124-125
2. Daniele Ganser, NATO'nun Gizli Orduları, Güncel yay. 2005, s.l 12
32
operasyonları yürütme yetkisi veren ve CIA içinde Özel Projeler
Bürosu adı altında bir özel faaliyetler dalı oluşturan, dillere destan NSC 10/2 yönergesini kabul etti. Bu yeni oluşumun adı sonraki günlerde daha az dikkat çeken "Politik Koordinasyon Bürosu (Office of Politic Coordination-OPC) ile değiştirilecekti.
NSC 10/2, OPC'ye "Örtülü Operasyonlar Planlama ve Yürütme" yetkisi veriyordu. NSC 10/2'deki "Örtülü Faaliyetler" ibaresiyle "Bu hükümet tarafından, düşman yabancı ülkeler ya da
gruplara karşı veya dost yabancı ülkeler ya da gruplara destek
amacıyla idare veya finanse edilen, ancak yetkisi olmayan insanlar için, ABD Hükümeti'nin bununla ilgili bir sorumluluğunu rahatlıkla inkâr edebileceği "faaliyetleri" tanımlanıyordu.(3)
Truman Yönetimi'nin Dışişleri Bakanlığı Politika Planlamasının başındaki azgın antikomünist George F. Kennan'da NSC
10/2'nin Kongre'den geçmesini ve CIA'nın İtalya ve ötesinde
örtülü faaliyetlerde bulunması düşüncesinin en büyük destekçilerinden biriydi.(4)
Kennan tabii ki yalnız değildi. Aynı ekipte OSS'nın başı
William Donovan, OSS Casusluk Servisi Uluslararası İlişkiler
Müdürü Thomas W. Braden, CIA'dan Genaral Walter Bedel
Smith, Hollanda Prensi Bernhard'ın işbirlikçisi Maxililan
Kohnstamm, Amerikan İstihbarat Servisi'nin Organizatörü Ailen Dulles, kardeşi John Foster Dulles, CIA için mafyayı çok
uluslu bir devlet şirketine çeviren Meyer Lansky ve mafya lideri
Luciano'nun avukatı, Hitler'in gizli istihbarat örgütünün eski
başkanı General Gehlen'ın daimi koruyucusu Nazi Casusluk
Örgütü Eski Şefi, "Yeni Alman Karşı Casusluk Örgütü'nün kurucusu, mafyanın avukatı ve adamı, New-York eski valisi ve
Temsilciler Meclisi eski milletvekili.
Ailen Dulles ile birlikte Başkan Ersenhower'ın Başkan Yardımcısı olacak Richard Nixon'ın yaratıcısı Thomas Dewen yer
almaktaydı.
Aynı ekibin Avrupa kanadında Belçika Başbakanı PaulHenry Spaak ve daha niceleri bulunuyordu.
3. Aynı yerde, s.l 14
4. Aynı yerde, s.l 15
33
Spaak, İngiliz Dış İstihbarat M 16 Şefi Menzies'e gönderdiği
bir yanıtta CIA ajanının ne derece güçlü olduğunu ikrar ediyordu.
Spaak, İngilizlerden yardım almaktan mutluluk duyduğunu, ancak
CIA'nın da konuyla ilgili olarak kendisiyle irtibata geçmiş olması
nedeniyle İngiliz ve Amerikalılarla birlikte gerçekleştirilen
çalışmaların önemli olduğunu düşündüğünü böylelikle Belçika'nın
da iki istihbarat servisi arasında seçim yapma gibi nahoş bir
duruma düşmeyeceğini söylüyordu, "size katılıyorum" diye
yazıyordu.
Spaak Menzies'e "Üç istihbarat Servisi'nin (Belçika, Amerika
ve ingiltere) ile yakın işbirliği içinde hareket etmesi son derece
arzulanan bir durumdu" diyordu.(5)
Her üç servisi de yöneten CIA olduğuna göre, Spaak CIA'nın
koordinatörlüğünü mekanizmanın hatasız işlemesi için zaruri
görüyordu.
Spaak Birleşik Devletler'e bu olağanüstü sadakati nedeniyle
aynı CIA'cı ekibin kurduğu askeri nifak örgütü NATO'nun en
yüksek sivil makamı olan Genel Sekreterlik görevini yerine getiriyor ve bu görevde 1961 yılına kadar kalıyordu.(6)
Casusluk ve OSS ve CIA darbelerinin vahşi adamı "Vahşi
(Bili) William Donovan" Birleşik Devletler Başkanı Roosevelt ve
Truman'ın bu alandaki beyniydi.
II. Dünya Savaşı sırasında 1944'te daha OSS'yi kurmadan önce
casusluk çabalarına başlayacaktı.
OSS kurulup ilk başkanlığına atanan William Donovan, Balkanlar, Türkiye ve Ortadoğu gezilerinde, Almanların gizli operasyon ve propagandasının temel rol oynadığı bir tür savaş yürüttüğünü görmüştü. Balkanların, Almanların yumuşak karnı
olabileceğini de öğrenmişti. Donovan, tam anlamıyla sıfırdan
başlayarak amatör de olsa, casusları değerlendirme uzmanları ve
gerilla savaşçılarından oluşan etkileyici bir grup kurdu. Türkiye'deki OSS operasyonlarının temelinin oluşturulmasında ilk
adım Betty Corp adındaki ufak toparlak kadının 9 Ocak
5. Aynı yerde, s.234
6. Aynı yerde, s. 115
1942'de eski dostu ve sevgilisi Ailen Dules tarafından OSS'ya
çalışması için Washington'a çağrılmasıydı.
Ailen Dules, İstanbul'da Dışişleri Bakanlığı memuru olarak
görev yapmıştı ve Corp'ın hayranlarındandı. OSS'in kurucularından biri olarak Balkanlar ve Türkiye'de operasyon başlatılması için Corp'ın görevlendirilmesini önerdi.
Corp'ın yeteneklerinden çok etkilenen Dulles, savaş sonunda
Corp'ın İsviçre'de kendisine katılmasını istedi. Corp'ın
Amerikan vatandaşlığına geçme isteğini belirten belgeyi OSS
Başkanı William Donovan imzaladı.(7)
1950'li yıllarının başlarında Birleşik Devletler'in büyük gücü
ve koruyuculuğu, Avrupa'daki kin duygularının ortaya çıkmasına neden oldu. Bunun üzerine Birleşik Devletler taktik değiştirme zorunda olduğunu anladı. Birleşik Devletler'in doğrudan varlığının yerine, daha başka, daha ölçülü ama gene de egemen bir etki yaratılması gerekiyordu. Bu "Varlık" Birleşik Devletler'in ve Avrupalı müttefiklerinin olacaktı. Politika adamları,
finansörler ve gizli servisler.
Avrupa Birliği Hareketi Genel Sekreteri Joseph Retinger
Birleşik Devletler'e yaptığı bir seyahatten Avrupa'ya dönüşünde
1952'de "Avrupalı ve Amerikalıların iki kıta arasındaki ilişkileri
güçlendirmek amaçlı uluslararası bir organizasyonun gerekliliğini" bildirdi.
Paris'te bu amaçla yapılan toplantı, gelecekteki Bilderberg
organizasyonunun temellerini attı.(8)
OSS'un Oluşturulmasında Kilit Rol Oynayan Tek Dünya'cı CIA'cılar Şunlardır:
Harry S. Truman: ABD Başkanı
William Donovan: Stratejik Hizmetler Bürosu ilk başkanı
Amiral Sidney Souers: Merkezi İstihbarat Grubu (Central Intelligence Group CIG), Merkezi İstihbarat Ajansı-NIA Başkanı.
7. Barry Rubin, İstanbul Entrikaları, Milliyet yay. 2. baskı, Aralık 1997, s. 122125
8. Luis M. Gonzales-Matta, Les Vrais Maitres Du Monde, Bernard Grasset yay.
Paris 1979, s.256
34
35
George F. Kennan: Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama
Bölümü Başkanı, CIA'nın örtülü faaliyetlerde bulunmasının en
büyük destekçisi, bu konudaki NSC 10/2 yönergesinin hazırlayıcılarından
Thomas W. Braden: Stratejik Hizmetler Bürosu Uluslararası
İlişkiler Müdürü
General Walter Bedel Smith: CIA çalışmaları katılımcısı,
sonrasının CIA Başkanı
John Foster Dulles: ABD Dışişleri Bakanı, CIA Başkanı
Ailen Dulles'ın kardeşi, David Rockefeller'm akrabası
Ailen Dulles: CIA'Başkanı, CIA kurucusu, Lansky, Luciano
ve mafyanın avukatı, General Gehlen'm koruyucusu, ABD
Temsilciler Üyesi, New-York eski Valisi, mafyanın avukatı ve
adamı, Thomas Dewen'in koruyucusu, David Rockefeller'in
akrabası
Paul Henry-Spaak: Belçika Başbakanı, İngiliz Dış İstihbaratı MI6 Şefi, Stevvart Menzies ve CIA işbirlikçisi
36
DÖRDÜNCÜ BOLUM
CIA VE MARSHALL PLANI
İngiltere Başbakanı Winston Churchill ve ABD Başkanı
Theodore Roosevelt tarafından ortaya konulan ve "Halklar kendilerini yönetecek hükümetleri seçme hakkına sahiptir," şeklinde ifade edilen ulvi prensip: Atlantik Antlaşması metnine de
konulmuştur. Aynı prensip, Marshall Planı, Avrupa Kalkınma
Planı, Avrupa Hareketi vb. II. Dünya Savaşı sonrası ABD dış
politikasının temel doğrultusunu oluşturmuştur. Bu planlarına
ve uygulamalarına yönelik bütün çalışmalar Ford Vakfı tepe yönetimindeki Tek Dünyacı-CIA'cı ekip tarafından yürütülmüştür.
Marshall Planı adıyla anılan planda bunların en önemlilerinden biridir. Planın mimarı ABD Dışişleri Bakanı George C.
Marshall'dır. Marshall, I. Dünya Savaşı sonrasında Fort Benning, Georgia'daki Piyade Eğitim Okulu'nun Komutan Yardımcısı olmuştur. Okulun eğitim yöntemlerinde değişiklikler yapan
Marshall, II. Dünya Savaşı'nda öne çıkan bir çok generali derinden etkilemiştir. Başkan Franklin Delona Roosevelt Marshall'ı Genelkurmay Başkanlığı'na aday göstermiş ve Marshall'ın Nazilerin Polonya'yı işgal ettikleri Eylül 1939 tarihinde
Genelkurmay Başkanlığını onaylamıştır. Marshall, Kasım
1945'te Başkan Harry S. Truman tarafından Dışişleri Bakanlığı'na getirilmiştir.
1950 yılında Kore Savaşı patlak verince Truman, Marshall'ı
Savunma Bakanı yapmıştır. Marshall, Dışişleri Bakanlığı'na
atanınca dışişleri ekibini Avrupa'nın ekonomik iyileşmesi konusunda bir program oluşturmakla görevlendirmiştir. Bir taraf-
37
tan da Dışişleri Bakan Yardımcısı Dean Acheson, Avrupa Ekonomik Programı Direktörü ve aynı teşkilatın Avrupa temsilcisi
Avarell Harriman ve Senatör Arthur Vandenberg'le birlikte planı
bizzat gözden geçirmiştir.
Marshall ekibince hazırlanan ve Avrupa'nın (Türkiye ve Yunanistan dahil) ekonomik kalkınması için yardımın gerekliliğini
savunan, tarihe Marshall Planı olarak geçecek olan Planın ana
hatları 5 Haziran 1947 tarihinde Harvard Üniversitesi mezunlarına
yaptığı bir konuşma ile Marshall tarafından şöyle ortaya
konulmuştur:
"ABD'nin, ekonomik ilişkilerin dünya çapında yeniden normalleşmesi için elinden gelen her türlü yardımı göstermesi zorunluluğu, mantığın gereğidir; aksi takdirde hiçbir şekilde barış ve
istikrarı temin edemeyiz. Politikamız belirli bir ülke veya doktrini
değil, açlık, yoksulluk, umutsuzluk ve kaosu hedef almıştır. Amacı,
içinde özgür ekonomilerin var olabileceği siyasi ve sosyal şartların
oluşmasına izin verecek bir iş ekonomisini diriltebilmektir."
Truman doktrini "Birleşik Devletler'in silahlı azınlıklar veya
dış baskılarla boyun eğdirilmeye çalışan özgür halklarının direnişlerinin desteklenmesi politikası" şeklinde ilan edilmiştir. 5
Haziran 1947'de Truman bu doktrini açıkladıktan üç aydan daha az
bir süre sonra, Dışişleri Bakanı Marshall, Harvard Üniversitesi'nin
açılış töreninde yaptığı bir konuşmada, saldırıya cesaret verecek
sosyal ve ekonomik şartları kökünden söküp atmak görevini
Amerika adına üstlenirken bunu yapmıştır.
Amerika'nın "Politik karışıklıklardan ve umutsuzluktan kaçınmak", dünya ekonomisini restore etmek ve özgür kurumları
desteklemek için Avrupa kalkınmasına yardım edeceğini açıklamıştır. Bu nedenle, 'kalkınma görevinde' yardım almak isteyen
herhangi bir hükümetin, Birleşik Devletler Hükümetini tam bir
işbirliği içinde bulacağından kuşkusu olmamalıdır. "Başka bir
deyişle, Marshall Planına katılmak Sovyet yörüngesindeki hükümetlere bile açıktı.
Sosyal ve ekonomik refah platformuna dayanmış olan Birleşik
Devletler, Avrupa'nın kalkınma sürecine engel olmak iste-
yen herhangi bir hükümete veya kuruluşa karşı olacağını açıklamıştı. Marshall, bunları Komünist Partisi ve onun paravan kuruluşları olarak tanımlamıştır. Politik veya başka amaçlarla insanların sefalet içinde yaşamalarının devamını isteyen hükümetler,
politik partiler veya gruplar karşılarında Birleşik Devletler'i bulacaklardır" demiştir.
Ancak Birleşik Devletler gibi idealist, ilerici ve göreceli olarak deneyimsiz bir devlet, küresel bir ekonomi kalkınma planını
yalnızca kendi kaynağına dayandırabilirdi.
Ancak yine bu görüş, Soğuk Savaş kuşağının nihai zaferine
kadar tutumunu devam ettirdi. Marshall Ekonomik Kalkınma
Planı'nın "Herhangi bir ülke veya doktrine karşı değil, açlık,
sefalet, ümitsizlik ve kaosa karşı" olacağını söylemiştir. Atlantik Beyannamesi ilan edildiği zaman olduğu gibi, Amerikalılar
için yakın özel çıkar veya güç dengesinden çok, açlık ve ümitsizliğe karşı bir savaşın etkili olacağı düşünülmüştür.(1)
Gerçek ise, başkaydı ve olaylar şöyle gelişmişti:
21 Şubat 1947 tarihinde İngiliz Hükümeti ekonomik güçler
nedeniyle Türkiye ve Yunanistan'a geleneksel taahhütlerini yerine getiremeyeceğini ve Mart 1947'de Yunanistan Krallığı'nı
artık desteklemeyeceğini ülkeyi komünistlere bırakmak zorunda olduğunu ABD Dışişleri Bakanlığı'na bildiriyordu. Bunun
üzerine bir yıl kadar önce Marshall liderliğinde hazırlanan ve
Başkan Truman'a sunulan Türkiye ve Yunanistan'a yardım kararı 12 Mart 1947'de onaylanıyordu.
ABD'de Yeni Dünya dışındaki ilk politik müdahalesi olan
Truman Doktrini kapsamında büyük bölümü Askeri Yardım
olan üç yüz milyon dolan Yunanistan'a veriyordu.
Askeri yardımlarla birlikte Yunanistan ordusuna gerilla taktikleri öğretmek için askeri danışmanlar da geliyordu. ABD
müdahalesi ile komünistler yenilgiye uğratılıyor, 1950 yılında
Komünist Partisi yasadışı ilan ediliyordu. Ekonomik olanda
ABD'ce çok sıkı bir kontrol ve güdüm uygulanıyordu.(2)
1. Henry Kissinger, Diplomasi, İş Bankası yay. 2. baskj, 2000, s.422
2. Andreas Papandreou, Namlunun Ucundaki Demokrasi 3. Dünya yay. 1997, s.
18-23
38
39
Yunanistan Silahlı Kuvvetleri ve Yunan İstihbarat Örgütü
Kurmayları'nm Yunanistan'daki Amerikan Askeri Misyonu ve
CIA'nın doğrudan uzantısı olmaları şaşırtıcı değildi.
24 Mart 1947 tarihinde ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Dean
Acheson, Dışişleri komisyonunda Truman Doktrini'nin daha geniş
bir açıklamasını yaparken Türkiye ve Yunanistan'a Dış Yardım
Programı 'nı ve bu yardım kapsamında yer alan Askeri Yardım
Programı'nı aşağıdaki gerekçelere dayandırmıştır.
Acheson, II. Dünya Savaşı süresince Türkiye'nin silahlı
kuvvetlerini seferber halde tuttuğunu, ekonomi ve milli savunmanın bütün yükünü taşıyacak bir durumda bulunmadığını, karşı
karşıya bulunduğu tehdit ve tehlikelerin geniş boyutlu olduğunu
vurgulamıştır.
1947'de Truman Doktrini ile başlayan Marshall Planı ile her iki
alanda da daha da genişlemiştir. NATO Anlaşması ile Kuzey
Amerika Devletleri ile Batı Avrupa ülkeleri bir savunma paktı
içinde birleşince Sovyetler Birliği'nin yayılmacılığına karşı çıkan
müttefik ülkeler için kalıcı ve geniş kapsamlı bir karşılıklı yardım
ve askeri yardım programı doğmuştu. Askeri Yardım Programının
temel ilkeleri de ABD Başkanı Truman tarafından şöyle tespit
edilmişti.
• Doğrudan askeri malzeme yardımı
• Askeri malzemenin üretimi ve kullanabilmesi için teknik
yardım
• Bedeli karşılığında askeri malzeme satın alma gücüne sahip
ülkelere savunma maddeleri sipariş edilmesi için yardım
Nitekim bir yıl sonra, 1948 yılı dış yardım kanun tasarısının
Temsilciler Meclisi'nin o zamanki adıyla Dışişleri Komisyonu'nda
görüşülmesi sırasında Türkiye hakkında komisyona bilgi veren
Türkiye Askeri Yardım Kurulu Başkanı Tümgeneral H. L. Mc
Bribe'ın konuşması Türkiye'nin Truman Doktrini açısından hangi
anlamda devreye sokulduğunu ortaya koymaktadır.
"...Türkiye bugün Avrasya'da istisnai bir durum gösterir. Stratejik
olarak Ortadoğu ve Arap dünyasının kilit noktasında ve Sovyet
baskılarına karşı gösterdiği kararlılık ve Batı demokrasilerinin
Türkiye'nin bu azami destekleme kabiliyeti bütün Ortadoğu'ya
40
egemen olması sonucunu doğuracaktır. Türkiye'ye yardımın amacı şudur. Birincisi, Türklerin Sovyet baskılarına sağlam bir cephe
halinde mukavemet ve azami kabiliyetlerini pekiştirmek, ikincisi
doğrudan doğruya Türkiye'ye tecavüz veya müşavir bölgelerde
hasmane hareketlerin gelişmesi gibi herhangi bir savaş halinde
Türklerin Sovyet tecavüzüne karşı kuvvetle karşı koymasını sağlayacak şekilde Türk Askerî potansiyelini ıslah etmektir."(3)
Bütün bu açıklamalar Ocak 1949'da Başkan Truman tarafından kongrede dört unsurlu bir dış politika üzerine oturtulan Truman Doktrini ile dünya üzerinde egemenlik kurmak için ekonomik yardımın temel bir politika olarak belirlenmiş olduğunu
göstermektedir.
Truman Doktrini'nin uygulamaya sokulmasının en önemli
adım Ekim 1949'da ABD Kongresi'nin karşılıklı Savunma Yardımları Antlaşmasını onaylamasıyla atılmıştır. (4)
Truman Doktrini'nin diğer üç unsuru ise, BM'nin daha fazla
ABD çıkarları doğrultusunda çalışması, dünyanın çeşitli bölgelerindeki, "Boşluklar"ın bütün araçlar kullanılarak doldurulması komünizm ve sosyalizme karşı kuvvet üstünlüğünün sağlanması, askeri alanda sıkı işbirliğinin ve askerî-siyasal blokların kurulmasıdır.
Nitekim bu unsurlar, 4 Nisan 1949'da NATO'nun kurulmasında etkin olmuştur. Nitekim Doktrin'e katkıda bulunmuş olan
ABD Savaş Bakanı James Forrestall; 1951'de yayınlanan hatıratında Marshall yardımıyla ilgili gelişmeleri, "Türkiye ve Yunanistan'a yaptığımız yardım ve destekleme, dünyanın çeşitli kara
parçaları ve ülkeleriyle ilgili çok daha önemli ekonomik ve politik hedef ve planlarımızın ilk denemesiydi" diyerek yardımın
ABD hegemonyasının bir aracı olduğunu adeta ikrar etmiştir.
Birleşik Devletler Marshall Yardımı'nı seçilmiş hükümetlerin
taleplerine dayalı olarak vermeye bağlamışsa da halklar kendilerine tanınan bu ulvi imkânla, Birleşik Devletler'e dost gözüyle
bakmayan bir hükümeti işbaşına getirecek olursa o hükümet ile
3. Sezai Orkunt, Türkiye-ABD İlişkileri, Karacan yay. 1. baskı, Temmuz
1978, s. 143
4. A. Akfırat, Özel Savaş, Kaynak yay. 1. baskı, 1997, s. 127
41
idealistik prensipleri ile pratiksel çıkarları arasında oluşacak çatışmayı nasıl önleyecek ve dengeleri nasıl kuracaktır?(5)
Birleşik Devletler bunu CIA'yı güçlendirerek ve O'na gizli
operasyonlar yaptırarak çözmeyi öngören bir politikayı benimseyerek aşmayı öngörmüştür. Nitekim CIA aracılığı ile ilk gizli
operasyonlar Avrupa'da başlatılmıştır. Gerçekte, II. Dünya Savaşı
önerisinde CIA üst düzey yetkilileri askeri olmayan Gizli Askerî
Operasyonlar Politikası (Military Covert Intervention PolicyNMCİP) ve operasyonları gerçekleştirmek için tümü CIA
mensubu olan bir ekip tarafından CIA'da, Politik Koordinasyon
Ofisi (Office Policy Coordination-OPC) oluşturmuştur.
Ekipte, şu isimler yer almıştır:
• Richard Hissel: CIA, Planlama Direktör Yardımcısı
• John Bross: Stratejik Hizmetler Bürosu (Office Strategic
Services- OSS) sonraları CIA mensubu
• Lawrence Houston: CIA Genel Danışmanı
• Kermit Roosevelt: CIA Ajanı, CIA Alan Operasyon Sorumlusu Başkan Roosevelt'in oğlu
• Frank Lindsay: Politika Koordinasyon Bürosu (OPC) Paramilitler Operasyonlar Başkanı.
New Deal, Yeni Ekonomi Programı II. Dünya Savaşı ve
Marshall gizli operasyonlar yapılmasına yönelik çalışmalar CIA
içinde Birleşik Devletler dış politikasının amaçlarının bu operasyonlarla daha kolay gerçekleştirileceğini hararetle savunan ekibin
güçlenmesini sağlamıştır. Başlangıcından itibaren Ford Vakfı'nda
Örgütlenen bu ekibin güçlenmesi ile Birleşik Devletler hükümetleri
içinde de tartışılan bu konu çok daha fazla taraftar bulmuştur. Ford
Vakfı'ndaki bu ekip daha soma CIA üst düzey yönetiminde yer
alarak, CIA bünyesinde sözünü ettiğimiz gizli operasyonları
yönetecek "Politika Koordinasyon Bürosu"nu kurmuştur.
5. Lock-K. Johnson, Americas Secret Power: The CIA a Democratic Society
and A session of Inquiry: The Senate Intelligence Investigation (Amerika'nın Gizli
Gücü. Demokratik Toplum ve CIA bir araştırma celsesi, Senato İstihbarat
Soruşturması) adlı kitaptan aktaran Prof. Sallie Pisani (CIA and Marshall Plan
'CIA ve Marshall Planı');
http://www.kansaspress.ku.edu/piscia.html, (05.08.2006)
42
Ekip: Avrupa Kalkınma Programı (European Recovery
Program-ERP) ve Marshall Planı (Marshall Plan-MP) içinde
gizli operasyonları devreye sokmuştur.
Projenin gerçek mimarı olan Ford Vakfı, Avrupa'daki gizli
kanalları (bağlantıları) aracılığı ile ERT, MP ve İşçi Sendikalarını fonlamıştır.
Dışişleri Bakanı Marehall tarafından fevkalade diplomatik bir
dille açıklanmış olan Marshall Pİanı'nm gerçek yüzü 1950 yılında
Ankara'da yayınlanan ve planı tanıtmayı amaçlayan, "Marshall
Planı ve Siz" adlı propaganda broşüründe şöyle açıklanmıştır.
"Birleşik Devletler'in Avrupa'daki menfaati iktisadi olduğu
kadar siyasidir. Avrupa memleketleri en iyi ananevi müşterileri
olup dünya ticaretinin gelişmesinde mühim bir rol oynamaktadırlar. Şayet Avrupa'daki durum bozulmakta devam etseydi, bütün
Amerikan ticareti bundan mutazarrır olurdu (zarar görürdü).(6)
İhracatımız milli ekonomimizin bel kemiğini teşkil etmektedir. Bu sebeptendir ki, Amerikan mallan için daha büyük pazarlar olabilecek kuvvetli ve sağlam bir Avrupa meydana getirmenin menfaatimiz icabı olduğu pek aşikârdır."
Politik Bilimci Dr. Holly Sklar; Marshall Planı'nın bu yönünü şöyle ortaya koymuştur.
ABD, Demokrasi cephaneliğinden Sovyetler Birliği dahil olmak üzere Avrupalı müttefiklerine uzun vadeli ödeme koşuluyla
savaş malzemesi vermeye başlamıştır.
Bu politikayla bu ülkeleri büyük bir borç bataklığına sokmuştur.(7)
Gerçekten de BM SSCB Delegesi Vişinski'nin tespitine göre, "Marshall Planı" başka bir silahtır.
BM Genel Kurul toplantısında, 18 Eylül 1947'de SSCB adına söz alan Vişinski'nin daha sonra yapılacak bu antlaşmanın
hükümlerine bakınca doğrusu önemli bir gerçeği dile getirdiğini
kabul etmek gerekir.
6. Prof Dr. Çetin Yetkin, Türkiye'de Askeri Darbeler ve Amerika, Yeniden
Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk yay. s.56
7. Holly Sklar, Trilateralizm, South Pres Boston 1980, s. 159
43
Marshall Planı ve Truman Doktrini, ABD'nin milletlerarası
işbirliği ve BM'nin müşterek hareketler prensibini terk etmekte
olduğunu ifade eder.
Marshall Planı başka bir siyasi silahtır. Bu Truman Doktrini'nin Avrupa'ya tatbik edilmiş şeklidir. Marshall Planı'nın hakiki
manası, Avrupa'nın iktisaden ABD'nin tahakküm altına girmesi ve
Avrupa memleketlerine siyaseten müdahalesidir.
Marshall Planı veya Marshall Yardımı her ne kadar bir yardım
planı olarak uygulamaya sokulmuşsa da Plan bir borçlandırmaBorç verme Planı'dır. Ülkeleri borçlandırma bataklığına sürerek
teslim alma planıdır.(8)
Marshall Planı'nın Oluşturulmasında Kilit Rol Oynayan
Tek Dünya'cı CIA'cılar Şunlardır:
Harry S. Truman: ABD Başkanı
George Marshall: ABD Dışişleri Bakanı
Paul Hoffman: Avrupa Ekonomik Program Direktörü
Averel Harriman: Avrupa Ekonomik Programı Temsilcisi
Richard Bissell: CIA Planlama Direktör Yardımcısı, Ford
Vakfı Başkanı, CIA Başkanı, Ailen Dulles'm Danışmanı
John Bross: Stratejik Hizmetler Bürosu mensubu, sonraları
CIA mensubu
William Donovan: Stratejik Hizmetler Bürosu Başkanı
Lawrence Hauston: CIA Genel Danışmanı
Kermit Roosevelt: CIA Alan Operasyon Sorumlusu, CIA
Ajanı, Başkan Roosevelt'in oğlu
Frank Lindsay: Politika Koordinasyon Ofisi Paramiliter
Operasyonlar Başkanı
George Frost Kennan: Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama
Bölümü Başkanı, 1950'de yerini Paul Nitze'ye bıraktı. Başında
bulunduğu bölüm 1949'da ABD'nin Doğu Avrupa'daki Casusluk
Örgütü Doğu Cephesinde Nazi Askeri İstihbaratının başında
bulunmuş olan General Reinhard Gehlen'm yönettiği şebekeden
de sorumluydu.
Paul H. Nitze: Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama Bölümü
Başkanı.
8. Çetin Yetkin, Karşı Devrim, Otopsi yay. s.370
44
BEŞİNCİ BOLUM
CIA VE AB
Avrupa Ekonomik Topluluğu/Avrupa Birliği'nin kuruluşunda kilit rol oynayan en önemli elit David Rockefeller'dir.
Rockefeller, II. Dünya Savaşı sona erdiğinde henüz 30 yaşındaydı. 1936 yılında Harvard Üniversitesi'ni bitiren Rockefeller, Fabian Sosyalistleri Cemiyeti'nin sahibi olduğu Londra
Ekonomi Okulunu (Landon School of Economics) ve Chicago
Üniversitesi'ni bitirdi.
II. Dünya Savaşı'nın ardından Dış İlişkiler Konseyi (Council
On Foreign Relations-CFR-) Genel Sekreterliği Araştırma Grubunda görev aldı. Buradaki çalışmalarla oluşturulan Marshall
Planı'na önemli katkılarda bulundu. Rockefeller daha sonraları
dünyanın değişimin de kilit rol üstlenecek olan CFR Başkanlığını üstlendi. Bilderberg Grubu, Trilateral Komisyonu, Amerikan Konseyi, Amerikan Forumu ve Amerikan Toplumu gibi etkin örgütlerin kurucusu oldu.
Retinger, hatıralarında şunları yazmıştır. "Kasım 1946'da
Amerika'nın Londra Büyükelçisi Averell Harriman’la uzun bir
görüşmemiz oldu.Amerika ziyaretimi düzenleyen ve finanse
eden kişi Harriman'di.
Buradaki görüşmelerimde Amerikalı finansörler, ticaret
adamları ve politikacıların Avrupa hakkındaki düşüncelerime
olağan üstü ilgi duyduklarına şahit oldum. J. P. Morgans'ın kıdemli hissedarı Leffingwell, Nelson ve David Rockefeller, Dodge Motor Şirketinin Başkanı Alfred Sloan ve benim yaşlı arkadaşım Adolf Berle Jr, görüştüğüm kişiler arasındaydı. Berle,
45
Amerikan Grubunun liderliğini kabul etti. John Foster Dulles'ta
her türlü yardımda bulunacağına dair söz verdi. Çalışmalar
ilerlediğinde "Avrupa Hareketi" ne yardımda bulunma taleplerimizin tümünü karşıladı.
O dönemde Avrupa Hareketine yönelik, gizli görüşmeler,
gizli mali Yardımlar ve amaçlarımıza yönelik gizli belge ve bilgiler
Avrupa basınında geniş yer almaya ve büyük bir muhalefetle
karşılanmaya başlayınca Amerikan basınında bunların tümünün
görmezden gelinmesi için olağan üstü çaba harcadı".
ABD Dışişleri Bakanlığındaki Tek Dünyacı CIA'cı ekip
Avrupa'daki kilit kadro ve gizli bağlantılarını devreye sokarak bu
muhalefeti önlemeye çalışmıştır. Gizli bağlantılardan biri de
sonradan Papa olan
Joseph Ratzinger'di. Ratzinger, Avrupa adlı son kitabında bu
konuda şunları yazmıştır.(1)
"Marshall Planı ile Amerikalılar biz Almanlara yaptıkları büyük yardımlarla, özgürlük ve refahı sağlayarak ülkemizi yeniden
kurabilme fırsatı verdiler. Sömürgecilik döneminin sona ermesiyle
kurulan Yeni Dünya Düzeninde ve Batı ile Doğu arasında şiddetli
anlaşmazlıkların yaşandığı bu dönemde, hemen yalnızca birleşmiş
bir Avrupa'nın gelecek dünya tarihinde söz hakkı olabileceği
bilinci olgunlaşmıştı. Kıtamızı paramparça eden ulusalcı
ideolojilerin yerini yepyeni bir dayanışmaya bırakmasının gerekliliği anlaşılmıştı. Fransa ile Almanya arkalarında yalnızca kanlı
izler bırakmış olan ve yüzyıllarca süren anlaşmazlıklardan sonra,
bu gerçeğin uygulanma gerekliliğini anlamıştı tanrıya şükürler
olsun ki, Fransa ile Almanya arasında gitgide daha da pekişen
bir dostluk 20. yüzyılın ikinci yanışından sonra, özellikle 50'li
yılların başlarında, birleşmenin ilk çekirdeğini oluşturdu ve bu
çekirdeği çevreleyen daireler gittikçe dışarıya doğru büyümeye
başladı. Bugün, bize o bir zamanların ölüme yazgılı anlaşmazlıklarını anımsatan bu mezarların başında dost olarak ve birbirlerini
bağışlamış insanlar olarak duruyoruz." Adenauer, Schuman, De
Gasperi, De Gaulle onlar zeki ve tarafsız insanlardı ve sağlıklı bir
siyaset gerekliliğine sahiptiler.
1. Joseph Ratzinger, Avrupa, Gendaş yay. s.l 18
46
Retinger, aslında Avrupa ve Amerika'da tanınan bir kişi değildi. Fakat Avrupa Birlikçilerce, Avrupa Hareketi'nin kurucu
babalarından biri olarak kabul ediliyor, yakından tanınıyor ve
takdir ediliyordu. Bir politik bürosu sosyal ve ekonomik statüsü
olmadığı halde, sahne gerisinde olağanüstü etkili olabilen esrarengiz ve karizmatik bir kişilikti.
O bir Polonyalı sosyalistti ve görünürde hiçbir desteğe sahip
olmayan devletsiz bir siyasi mülteciydi.
1920'ler ve 1930'larda Avrupa, Meksika ve Birleşik Devletler'ini sürekli olarak ziyaret etmişti. Avrupa'nın geleceği hakkında görüşmelerde bulunmuştu. İngiltere, Rusya Ortadoğu ve
Orta Avrupa arasında mekik dokumuştu. Meksika Devlet Başkanı Calles'in sırlarını paylaştı, danışmanlığını yaptı. İngiltere'de sürgündeki Polonya Hükümet Başkanı General Skorski’nin temsilciliğini üstlenmişti.
Artık dünyanın en yetkili şahsiyetleri Retinger'in yakın arkadaşları ve destekçileri olmuştu.
Bunlar arasında Birleşik Devletler Anayasa Mahkemesi Başkanı Yargıç Felix Frankfurter, Büyükelçi ve Uluslararası ticaret
devi Averell Harriman, İngiliz gazetecilik devi Lord Astor Ailesinin varisi David Astor, İngiltere Başbakanı Winston Churchill
ve New Deal (Yeni Ekonomi Programı) Başkan Roosevelt'in
Başdanışmanı Adolf Berle Jr. vardı.
O, Hollanda Prensi Bernhard üzerinde de olağanüstü bir nüfuza sahipti. Retinger, Bernhard'ı süper elitlerden oluşan Bilderberg Grubuna girmeye ikna eden adamdı.
John Pomian'ın "Joseph Retinger: Memoirs of an Eminense
Grise (Joseph Retinger'in Anıları) otobiyografisine yazdığı önsözde,Bernhard; “Bilderberg Grubunda gerçek öncü O'ydu” diye yazmıştır.(2)
Mayıs 1946'da Chatham House'daki İngiliz Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde verdiği bir konferansla Avrupa Ha-
2. Hugh Wilford, CIA Plot, Socialist Conspiracy New World Order. The Origins of
The Bilderberg Group 1952-1955, s.171
47
reketini başlatan Retinger, Avrupa Hareketinin 1. Genel Sekreterliğine seçildi. 1948 Mayıs 'ındaki tarihi Öneme sahip Avrupa
Kongresi'nin organizatörlüğünü üstlendi. 18 eski Başbakan ve 28
eski Dışişleri Bakanının da aralarında bulunduğu 800 önemli
şahsiyetin davet listesini titizlikle hazırladı. Davet listesi ile ilgili
olarak hatıratına "Herkes ulusal bağımsızlık ve egemenliğin
modasının geçtiğini anlamıştı" diye yazdı.
La Hey'deki bu konferansa katılmakta tereddüt eden İtalya
Başbakanı Alcide De Gasperi'yi konferansa katılmaya ikna etti.
Avrupa'nın Birleşme Hareketi'nin her aşamasında etkili oldu. Avrupa Konseyi'ni doğuran La Hey Kongresi'ni düzenledi. Avrupa
Konseyi Ağustos 1949'da ilk kongresini La Hey'de gerçekleştirdi.
Retinger'in biyograficisi Pomain "Avrupa Konseyi bir tür
Avrupa Supra Nasyonal hükümetlerinin kuruluşunun ilk adımı
olmuştur" diye yazmıştır. Buna rağmen Retinger ve Tek Dünyacılar kumpanyası bu amaçlarını her zaman gizlemişlerdir. Ama
Avrupa Halkları egemenliğin, Avrupa Birleşik Devletleri'nde
merkezileşmesini daima artan kuşkuyla karşılamışlardır.
İngiltere Başbakan'ı Winston Churchill de savaş sonrası Avrupa'sının en etkili politik şahsiyeti olmuştur. Muhafazakâr Parti
Milletvekili olarak 1900 yılında Parlamento'ya 1904 yılında Liberal Parti'ye girmiş 1925'te yeniden Muhafazakâr partiye dönünceye kadar Liberal Parti hükümetlerinde çeşitli bakanlıklarda
bulunmuştur. Muhafazakâr Partiye mensup olmasına karşın anarşistler ve Fabian sosyalistleri ile açıkça flört etmekten kaçınmamıştır. Benito Mussolini ve Adolf Hitler'in ilk dönem faşist rejimlerine hayranlık duyduğunu açıklamaktan çekinmemiştir.
O, her şeyden önce hırslı bir enternasyonalistti. 1930 yılında
"Avrupa Birleşik Devletleri" (The United States of Europe) adlı
makalesi Saturday Evening Post'ta yayınlandı. Burada Avrupa
Supra-Nasyonalizmi'ni savundu. 1943 yılı 22 Martında bir Dünya
Enstitüsü veya BM'de temsil edilecek ve Avrupa'yı yönetecek Avrupa
Konseyi oluşturulmasına yönelik bir radyo konuşması yaptı.
Daha sonra damadı Duncan Sandys ve İngiltere Kraliyet Dış
İlişkiler Enstitüsü (RIIA) lider kadrosundan Lord Layton ile
birlikte İngiltere merkezli bir "Hareket" olarak Birleşik Avrupa
48
Hareketi'nin (United Europe Movement-UEM) oluşturulmasını
sağladı. Hareketin başkanlığını üstlendi ve Sandys'i de Başkan
Yardımcılığına getirdi.
Churchill, 1948 yılında La Hey'de toplanan tarihi Avrupa
Kongresi'nde, Hollanda Prensesi (sonradan kraliçe olacak Juliana) ve Hollanda Prensi Bernhard'in huzurunda Onursal Başkan
olarak açılış konuşması yaptı. Ekim 1948'de Birleşik Avrupa
hareketi'ni oluşturmak üzere Avrupa'daki kuruluşlarla yoğun
temaslarda bulundu. Bu sıralarda Churchill, Fransız Leon
Blum, Belçikalı Paul-Henry Spaak ve İtalyan Alcide De Gasperi'ye Onursal Başkanlık unvanı verildi.
Bu konferanslarda hızla ünlenen Churchill burada yaptığı
konuşmalarda bir "Avrupa Ordusu" kurulmasını öneren tarihin
ilk şahsiyeti oldu.
Onun çok ünlü bir şahsiyet olarak Muhafazakâr Partide bulunuşu İngiliz egemenliğinin elden gittiğine dair İşçi Partisi'nin
seslendirdiği güçlü muhalefetin tesirsiz kalmasına neden olduğu
gibi Sosyalistlere de mütevazı bir Avrupa hareketi oluşturuyor
imajını veriyordu.
Avrupa Birliği kurulmasına yönelik faaliyetler içinde yer
alan çok önemli bir şahsiyette Bilderberg Grubunun kurucusu
ve kraliyet ailesi mensubu olan Prens Bernhard'tı. Almanya doğumlu olan Bernhard; Prens Bernhard Vön Lippe Baronez Armgard Vön Seierstoıpff-Cramm'ın en büyük oğludur.
1930'larda Hitler güçlenirken Bernhard'ın küçük kardeşi
Nazileri destekliyordu. Savaş pilotluğu eğitimi alan Bernhard
ilkin İngiltere'ye giderek savaş pilotluğu yaptı. Daha sonra Almanya'ya geçerek Alman Reiter SS grubunda görev aldı. Sonraları Hitler'in en büyük destekçisi olan Alman Sanayi devi I.
G. Farben'de pilotluk yaptı.
Bernhard, 7 Ocak 1937 tarihinde Hollanda Kraliyet tacını
giyecek olan Juliana ile evlenince, Hollanda-Almanya ilişkileri
gerginleşmeye başladı. Bu tarihten kısa bir süre önce de Berlin'e giderek Hitler ile gizlice buluşması ve bir SS subayı olması Hollanda Kraliyet Ailesi ve Hollanda halkının tepkisine neden oldu. İngiltere Kraliyet Hava Kuvvetlerinde görev alması
49
bile Hollanda Halkının ve Müttefik Kuvvetler Komutanlığı'nın
kendisine kuşkuyla bakmalarını önleyemedi.
Savaştan sonra onun gizli destekçileri kamuoyunda itibarının
yeniden iadesine yönelik yoğun çaba harcadılar.
Onu yüzlerce uluslararası dev şirket ve vakıf yönetim kurullarında görevlendirdiler. Böylece ticaret, finans şirketleri, hayırsever
kuruluşlar, hükümetler ve akademik kuruluşların başkanları onun
tanınması ve itibarının iadesini sağladılar. Bernhard, 1961 yılında
dünyanın en etkili ve büyük çevreciler grubu olan "Dünya Vahşi
Hayat Fonu"nu kurdu. Bu Fon ona Hükümet Dışı Organizasyon ve
BM nezdinde olağanüstü bir güç ve itibar kazandırdı.
Retinger, 1952'de Prens Bernhard'a "Avrupa ve Atlantik"
İlişkilerinin geleceğini görüşecek "Bir Seçkinler Grubu" oluşturulmasını önerdi. Böylece Avrupa'yı şekillendirecek ve yönetecek
Bilderberg Grubu'nun temelini atılmış oldu. Bernhard, Grup
üyelerini 1954 yılında Hollanda'da sahibi olduğu Bilderberg
Otelinde bir araya getirdi.
Dünyanın en güçlü 100'e yakın şahsiyetini Bilderberg Grubu'nun yıllık toplantılarına davet etmeye başladı.
"1954 yılında Avrupa Savunma Topluluğu'nun (European
Defence Community) başarısızlığa uğraması karşısında onun
yerine Avrupa'nın Birleşmesi Hareketi Bilderberg Hareketi ile
devreye sokuldu." Bilderberg CIA'ca gizli finanse edildi.
Bilderberg Grubu toplantıları çok sıkı güvenlik tedbirleri altında ve çok gizli olarak yapılmaya başlandı.
Marshall Planı çerçevesinde Avrupa'nın yeniden inşasına
çalışan Bilderberg Grubunda Dış İlişkiler Konseyi ve İngiltere
Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nün ağır topları da yer
alıyordu. Bilderberg Grubu'nun kuruluşunda global banker ve
CFR eski Başkanı David Rockefeller, Rockefeller Vakfı Başkanı
ve Dışişleri eski Bakanı Dean Rusk, Carnegie Vakfı Başkanı C.
D. Johnson, Time Şirketler Grubu Başkanı ve Başkan Eisenhower'in Psikolojik Savaş Başdanışmanı C. D. Jackson, Stratejik
Hizmetler Bürosu eski Başkanı CIA'nın mimarlarından General
Walter Bedel Smith ve İngiliz İşçi Partisi eski Başkanı ve Maliye
Bakanı Dennis Healey yer aldı.
50
Avrupa Hareketi, Bilderberg Grubu toplantılarıyla oluşturulmaya başlandı. Grup, Avrupa Kömür ve Çelik Birliği Ortak Pazar ve Avrupa Birliği gibi supranasyonalist örgütlerin nüvelerini
attı ve tüm aşamalarında yer aldı.
Bilderberg Grubu Onursal Genel Sekreteri ve Bilderberg
Hollanda Grubu Başkan Yardımcısı Ernst H. Vander Beugel
"Marshall Yardımı'ndan, Atlantik İttifakı"na adlı 1966 basımı
kitabında, Bilderberg-CFR kardeşliğinin, Birleşik Devletler hükümetlerindeki kadroları, büroları ve fonlarıyla Avrupa Hareketi
muhaliflerine karşı nasıl savaştıklarını ayrıntılarıyla açıklamaktadır.
Avrupa Ekonomik Topluluğu / Avrupa Birliği'nin kurucu
mimarlarından biri de Jean Monnet'tir.
Jean Omar Gabriel Monnet, Cognac şehrinden bir Brandi içkisi tüccarının oğludur.
Retinger, Avrupa Hareketi'nin mimarı olarak Versay Barış
Konferansı'na katılımı ile politik çıkışa geçmiştir. Fransızlar Versay'da İngiltere Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü üyeleri
ve onların Amerika'ya dönüşlerinde CFR'yi kuracak olan takım
arkadaşları ile irtibat kurdular. Monnet, 1919'da henüz 31 yaşındayken yeni oluşturulan Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri yapıldı. Ömür boyu sosyalist Monnet, 1948'de La Hey'de toplanan
"Avrupa Kongresi"nin Retinger ile birlikte arka plandaki en üst
düzey mimarlarından biriydi. O, aynı zamanda 1947-1948 yıllan
arası ABD Dışişleri Bakanı George Marshall ile birlikte ileride
"Marshall Planı" adını alacak Plan'la sıkı bir işbirliği içindeydi.
Marshall Planı hazırlanırken Marshall Planı üzerinden Monnet ve
yakın çalışma arkadaşları Avrupalı Tek Dünyacı sosyalistler hesabına 10 milyar dolara yakın para pompalanıyordu.
1950 yılında "Schuman Planı" olarak anılacak olan ve Avrupa Kömür ve Çelik Birliği ve ötesinde Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu yaratmış olan Plan'ın gerçek mimarı Fransa Genel
Planlama Komisyonu'nun başındaki Monnet'tir.
Monnet'ın biyografisini yazmış olan Serge Bromberger "Avrupa Kömür ve Çelik Birliği, süper devleti tedricen yaratmaya
yönelik devrim niteliğinde cüretkârane bir fikirdir. Monnet ve
51
aynı düşüncenin takipçileri, ulusal hükümetlerin egemenliklerini
yok etmeye yönelik bir hara-kiri planının hazırlayıcısıdırlar" diye
yazmıştır.
Avrupa Kömür ve çelik Birliği kurulduğunda Monnet Avrupa
kıtasının enerji ve çelik üretimini sağlayan bu güçlü kartelin
(Avrupa Kömür ve Çelik Birliği Karteli) ilk başkanı oldu. Monnet,
1955 yılında da "Avrupa Birleşik Devletleri Aksiyon Komitesi'ni (Action Committee for a United States of Europe)
kurdu. Bu komitenin beyin takımındakiler Avrupa Ortak Pazarını
yaratan 1957 Roma Antlaşması'nın yaratıcıları oldu.
Monnet, Avrupa Birliğine muhalif Avrupalı politikacıların karşı
çıkışlarını önlemek amacıyla Birleşik Devletler hükümetinin
diplomatik tüm mekanizmalarını harekete geçirmesini sağladı.
Avrupa Ortak Pazarı ve Avrupa Birliği hareketinin kurucu
babalarından biri de Robert Schuman'dır. Schuman Lüksemburg'da doğdu, Fransa'da büyüdü. Fransız Parlamentosuna
1919'da girdi ve aralıksız görev yaptı. II. Dünya Savaşını takiben
Başbakanlık, Dışişleri ve Maliye Bakanlıklarında bulundu. 19551961 yıllarında Avrupa Hareketi ve 1958-1960 yıllarında
Strasburg'daki Avrupa Parlamentosu Başkanlığında bulundu.
Monnet'ın Avrupa Birleşik Devletleri Aksiyon Komitesinin Avrupa Kömür ve çelik Birliği ile ilgili olarak hazırladığı Plan'a
Schuman sponsorluk sağladı.
Plan, Avrupa için "Schuman Plan'ı" olarak devreye sokuldu.
Schuman, Avrupa Hareketini ve Marshall Planını yürüten güçler
olan Ford, Rockefeller ve Carnegie Vakfı'nın CIA'ya sağladığı
fonlarla CIA tarafından finanse edildi.
Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Birliği öncülerinden
olan Paul-Henry Spaak "Bay sosyalist" olarak tanınmaktaydı.
Belçika Sosyalist İşçi Partisi Milletvekili olarak 1932'de parlamentoya giren Spaak 4 kez başbakanlık ve çoğu kez de Dışişleri
Bakanlığı yaptı. İlk dönemlerinde Avrupa Konseyi Danışma
Asamblesi ve Avrupa Kömür ve çelik Birliği Başkanlıklarında
bulundu. 1945 yılında BM Genel Asamblesi Başkanlığına seçildi.
Bu seçim O'na uluslararası alanda büyük itibar kazandırdı. 1948
yılında Winston Churchill Duncan Sandys ve Joseph Re-
tinger ile birlikte Avrupa Hareketi için finansman sağlamak
üzere Birleşik Devletler'e gitti. Burada CFR Lider kadrosundan
Stratejik Hizmetler Bürosu Eski Direktörü William Donovan ve
müstakbel CIA direktörü Ailen Dulles vb. ile görüşmelerde bulundu. Bu görüşmeler, Avrupa Birleşik Devletleri için Amerikan
Komitesi kurulması sonucunu getirdi. Spaak, 1955 yılında.
Mesina'daki Avrupalı Liderler Hazırlık Komitesi'ne Başkanlık
yaptı ve burada "Spaak Raporu" adıyla anılan raporu yazdı.
Monnet'te Schuman Planı ve Avrupa Ekonomik Topluluğu
için krediler temin etti.
Paul-Henry Spaak 1956 yılında aynı ekibin çalışmalarıyla
yaratılan NATO'ya Genel Sekreter oldu.
Retinger, Bernhard, Monnet, Churchill, Schuman Tek Dünyacı CIA'cılar Nelson ve David Rockefeller, Adolf Berle Jr,
John Foster, Dulles, George Mc Ghee, George F. Kennan, General Walter Bedel Smith, Averel Harriman, C.DJackson,
C.D.Johnson ve Dean Rusk'ın ekip arkadaşlarıydı.
Makro düzeyde tüm çalışma ve planlamalar esas itibarıyla
Kennan'ın, komünist tehditin kaynağının Sovyetler Birliği'nin
çevreleme (Containment) politikasına dayalıydı.
Ekibin kilit isimleri arasında yer alan Mc Ghee; Avrupa'nın
birleşmesine yönelik çalışmalar sürdürürken NATO ile Avrupa
birleşmesi arasındaki bağlantıların kuvvetlendirilmesinin
ABD'nin Türkiye'ye Marshall Planı çerçevesinde yapılacak
ekonomik ve askeri yardımın en iyi yolunun bu ülkenin AT'ye
girmesine yardımcı olacağı görüşündeydi ve görüşleri ekipçe
kuvvetle benimsenmekteydi.
Mc Ghee, görüşlerini şöyle yansıtmaktaydı:(3)
"Şimdi ABD'nin Türkiye'ye yardım etmesinin en iyi yolu, kanımca bu ülkenin Avrupa Topluluğu'na girmesine yardımcı olmaktır. Ve bunun Türkiye'nin ABD ile olan ticaretinin azalması
pahasına olsa bile, yine de yapmaktır.
Batıyla bağlantıları, Türkiye'ye gelecek için en iyi umutları
sunmaktır. Türkiye'nin savaş bitiminden (II. Dünya Savaşı
3. George Mc Ghee, ABD-Türkiye-NATO-Ortadoğu, Bilgi yay. 1992 s.298
52
53
E.B.jbu yana Batı tarafından kabul edilme yönünde gösterdiği
çabalar gerçekten karşı konulmaz düzeydedir. Durum artık geri
dönülmez noktaya varmıştır. Türkiye'nin sürekli Ortadoğu'ya
yönelik ticaretinde aracı rol oynayabilir. Ama bu rolde, Türkiye
ekonomisinin bundan sonraki gelişmesi de Batıyla olan bağlantılarının yaygınlığına bağlıdır."
Mc Ghee, Türkiye'nin Avrupa'ya giriş mücadelesi Türkiye'nin diğer NATO üyeleriyle ilişkileri açısından en büyük potansiyel tehlikeyi oluşturacaktır. Türkiye eğer başarı şansının çok
zayıf ya da hiç denecek kadar yok olduğu kararma varırsa
Doğu'ya yönelebilir. Geleceğini Ortadoğu'da, Güney Asya'da ve
gelişmekte olan dünyada arayabilir demektedir.
Mc Ghee sorunu NATO üyeleri açısından ortaya koyarken
gerçekte NATO üyeleri olarak ortaya koyduğu sorun ABD için
geçerlidir ve o nedenle Mc Ghee ve çalıştığı ekip açısından
önemlidir.
Mc Ghee'nin Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na girmeyişinin
Türkiye ile NATO üyeleri ilişkilerini tehdit edeceğini ileri sürmesi
Noam Chomsky'e göre "NATO'yu ön cepheye koymasıdır. ABD'yi
ön cepheye koymanın yoludur. Çünkü, ABD Avrupa'ya hakim
değildir, ama NATO'ya hakimdir.(4)
Avrupa, Fransa ve Almanya'da bazılarının Önerdiği şekilde,
diyelim ki, Atlantik'ten Ural'lara kadar bir güvenlik sistemine
doğru ilerlerse, bu ABD'yi Avrupa işlerinde marjinalize edecektir.
Avrupa NATO'nun kontrolü altında kalırsa ABD Avrupa'yı
yönetecektir. Dolayısıyla söz konusu olan kredibilitesinin bir
bölümünün ABD gücünün Avrupa kapısındaki kredibilitesi olduğunu düşünüyorum."
1957 AET Roma Antlaşması İmzacıları Şunlardır:
Belçika: Paul Henry-Spaak, Belçika Dışişleri Bakanı
• Baron J. Ch. Snoyet'd Oppuers, Belçika Ekonomik Bakanlığı Genel Sekreteri, Konferansta Belçika Heyeti Başkanı
4. Noam Chomsky, Amerikan Müdahaleciliği, Aram yay. Eylül 2001, s. 107-108
54
Almanya: Dr. Konrad Adenauer, Almanya Başbakanı,
• Prof. Dr. Walter Halstein, Dışişleri ile görevli Devlet Sekreteri
Fransa: Christian Pineau, Dışişleri Bakanı
• Maurice Faure, Dışişleri jle görevli Devlet Sekreteri
İtalya: Antonio Segni, Bakanlar Kurulu nı
• Prof: Geatano Martino, Dışişleri Bakanı
Lüksemburg Büyük Düşesi: Joseph Bech, Hükümet Başkanı ve Dışişleri Bakanı
• Lambert Schaus, Büyükelçi Hükümetler arası
• Konferans'ta Lüksemburg Heyeti Başkanı
Majeste Hollanda Kraliçesi: Joseph Luns Dışişleri Bakanı,
• J. Lint Horst Homan Hükümetler arası konferans'ta Hol
landa Heyeti Başkanı
AB'nin Oluşturulmasındaki Kilit Rol Oynayan Tek
Dünyacı CIA'cılar şunlardır:
David Rockefeller: CFR Başkanı, Avrupa Hareketi'nin büyük finansörü
Nelson Rockefeller: CFR Üyesi, Avrupa Hareketi'nin finansörü
Averell Harriman: ABD'nin Londra Büyükelçisi, ABD'nin
Marshall Planı Özel Temsilcisi
Russell C. Leffingwell: J. P. Morgans'ın büyük hissedarı,
CFR Başkanı
Alfred Sloan: Dodge Motor Şirketinin Hissedarı ve Başkanı
John Foster Dulles: ABD Dışişleri Bakanı; CIA Başkan
Ailen Dulles'in kardeşi, David Rockefeller'in akrabası
Adolf Berle Jr.: Başkan Roosevelt'ın Başdanışmanı
William Donovan: Stratejik Hizmetler Bürosu (Casusluk
bürosu) Başkanı, CIA Kurucu takımından
General Walter Bedel Smith: Stratejik Hizmetler Bürosu
eski Başkanı ve CIA Kurucu takımından
Joseph Retinger: Avrupa Hareketi'nin beyin takımlarından
İngiltere'de sürgündeki General Sikorsky Başkanlığındaki Hükümetin Temsilcisi, İngiliz Gizli Servisinde Özel Operasyonlar
Bölümünde çalıştı.
55
Jean Monnet: Avrupa Hareketi'nin beyin takımından, Avrupa Kömür ve Çelik Birliği'nin Kurucu beyni, Avrupa Kömür
Çelik ve Karteli Başkam, Fransa Genel Planlama Komisyonu
Başkanı
Winston Churchill: Birleşik Avrupa Devletleri fikrinin beyni, İngiltere Başbakanı
Prens Bernhard: Avrupa Hareketi Destekçisi, Bilderberg
Grubu Kurucusu, Alman Reiter SS Grubu subayı
Robert Schuman: Fransa Başbakanı, Maliye ve Dışişleri
Bakanı, Avrupa Kömür ve Çelik Birliği'nin "Schuman Planı"
adıyla anılan planın mimarlarından
Paul Henry-Spaak: Avrupa Birliği öncülerinden Belçika
Başbakanı, BM Genel Asamblesi Başkanı (1945), NATO Genel
Sekreteri
ALTINCI BOLUM
CIA VE NATO
NATO, Avrupa Ortak Pazarı-Avrupa Birliği, Marshall Planı,
CFR'nin güçlendirilmesi, Bilderberg Grubu ve Trilateral Komisyonu'nun kuruluşlarında kilit rol oynayan en önemli şahsiyetlerden birincisi David Rockefeller'dir.
30'lu yaşlarda, Harvard, Chicago Üniversitesi'ni ve Londra
Ekonomi Okulunu bitiren Rockefeller; uluslararası sahnede de
ihtiraslı idi. Rockefeller; 1940'ların sonunda; Morgan'ların
çıkarlarının ve hükmü'nün azaldığı dönemde sahip olduğu Chase
Bankası ve dev petrol şirketleri'nin gücü ile New York'taki CFR
ile gittikçe daha sıkı bağlar kuruyordu. Rockefeller'in babası
CFR'ye büyük paralar vermişti ve onun kurucularındandır.(1)
Rockefeller; II. Dünya Savaşı'nın ardından CFR Sekreterliği
Araştırma Grubu'nda görev aldı. Buradaki çalışmalarla oluşturulan Marshail Planı'na önemli katkılarda bulundu. Bu grup
içinde Ford Vakfı'ndaki CIA'cı ekipten Averell Harriman, Nelson Rockefeller, J.P. Morgans'ın büyük hissedarı Leffingwell
ve Adolf Berle Jr. Rockefeller'm akrabası John Foster Dulles,
Mc Cloy, William Donovan, Walter Bedeli Smith, George F.
Kennan, Dean Acheson, Charles Bohlen, Robert Lovett, Loy
Henderson, Will Clayton, Paul Nitze, ekibinden George Mc
Ghee vb. isimler vardı. Rockefeller 1953'te John Mc Cloy'u
sahibi olduğu Chase Bankası'nın yönetimine almıştı. Bu
1. Anthony Sampson, Gazeteci. Para Tacirleri., Ekin yay. 1983, s.89
56
57
sırada Rockefeller güçlü bir CFR Başkanlığı sürdürmekteydi.
Kendisinden sonra da Cloy'u CFR Başkanlığına getirmişti.
Başkan Roosevelt döneminde CFR Amerikan siyasetini yönlendiren aktörleri ele geçirdi. Hazine Bakanı Morgenthau, Dışişleri
Bakanı Edward Stettinius ve Savaş Bakanı Henry Stimson CFR
üyeleri arasında yer aldı. 1945 yılından sonraki ABD Politikasına
ise CFR tam olarak egemen oldu. Rockefeller'in CFR'ye akıttığı
fonlar, örgüte adamlarını tayin etme olanağını sağladı.
Rockefeller Vakfı'nın Başkanı ve Rockefeller Ailesi'nin avukatı
John Mc. Cloy, CFR Başkanlığı'na getirildi. Daha sonraki yıllarda
Henry Kissinger ve Cyrus Vance'ın Dışişleri Bakanlıklarına
getirilmeleri Rockefeller Ailesi'nin ABD dış politikası üzerindeki
olağanüstü gücüyle oldu.
Bu aile; II. Dünya Savaşı'nın sonuna doğru CFR'ye ABD'nin
dünya süper gücü olmasını planlayacak bir "Savaş ve Barış
Araştırmaları" örgütü kurdurdu.
Çalışmalar sonunda ABD'nin küresel egemenliği'nin sürekli
kılınması için egemenliğin deniz aşın ülkelere yayılması gerektiğine karar verildi.(2)
Dışişleri Bakanı ve CFR üyesi Edward Stettinius tarafından
kaleme alınmış olan 2349 sayılı Dışişleri Bakanlığı belgesine göre,
CFR'nin önerisiyle Savaş sonrası sorunların çözümü için 1939 yılı
sonunda oluşturulan bu özel komite; Japonların Pearl Harbour'u
bombalamasından (1941) 2 yıl önce 1939'da savaş bittikten sonra
CFR'nin dünyanın yönetilmesi'nin planlamasıydı. Rockefeller
Vakfı 1946 yılında ABD'nin II. Dünya Savaşı'na giriş tarihini
yazmak için 140 bin dolar harcadı. Amaç ise Roosevelt
yönetimi'nin savaşı bizzat çıkardığını iddia edecek revizyonist
tarihçilerin savlarını çürütmek üzere bir tarih yazılmasıydı.(3)
CFR'nin önde gelen reel politikçisi George F.Kennan'ın da
aralarında yer aldığı inceleme grubu ABD ulusal güvenliği'nin
büyük tehdit altında bulunduğunu yinelemelerine rağmen bu
konu'nun önemsenmediğini açıklamakta sakınca görmemişler-
2. Erol Bilbilik, CFR, Umay yay. 1. baskı, Aralık 2005, s.14
3. Charles Overbeck, CFR ve Yeni Dünya Düzeni, (PSC Pirhana) Matrix
Editör; http//www.foreignaffairs.org/
58
dir. Nitekim 1947 yılında Kennan "Bizi tehdit eden Sovyetler
Birliği'nin askeri gücü değil, siyasi gücüdür" demiştir. Başkan
Eisenhovver, Sovyetler Birliği'nin Batı Avrupa'yı askeri yolla
ele geçirmek gibi bir niyeti olmadığını NATO ana görevinin
"Komünizm tehlikesiyle karşı karşıya bulunan halklara, komünizm'in ilerleyişi' ne karşı koyarken kendilerini siyasal açıdan
daha güçlü kılabilecek bir güven duygusu aşılamaktı."
George Kennan'la Başkan Eisenhower'ın bu görüşlerine itirazda bulunan sadece birkaç kişiydi.(4)
Dışişleri Bakanı John Foster Dulles'ta "Komünizm terimi" ne
yazık ki bizim yoksun olduğumuz bir yeteneğe, "kitle hareketleri'nin kontrolü ele geçirme yeteneğine sahip herkesi kapsar. Komünistler yoksullara sesleniyorlar, zaten yoksulların aklı
fikri hep zenginleri soymak olmuştur. Öyleyse, zenginlerin yoksulları soymasını öngören kendi doktrinimizi korumak için komünistlerin işini bitirmeliyiz''' diyordu. O da Kennan ve Eisenhovver'la aynı görüşü paylaşıyordu.(5)
Kennan'ın komünist tehlikeyi (Kızıl tehlike) sürekli körükleyen ve Sovyetler Birliği'nin ne denli tehlikeli ve güçlü olduğu
imgesini sürekli yayan ve bunu önlemenin yolunun Sovyetler
Birliği'ne karşı Çevreleme Planı (Containment Plan) öngören
doktrini Soğuk Savaş boyunca ABD dış politikası'nın temelini
oluşturmuştur. Kennan; bu politikaya temel görüşlerini CFR'nin
Yayın Organı Foreign Affairs dergisi'nin 1947 Temmuz
sayısı'nda, "Sovyet Davranışı'nın Kaynakları" ve "X" imzası ile
yayınlamıştır. Makale'de Sovyetler Birliği'ne karşı "Çevreleme
Planı" uygulamasını öngörmüştür.
Amerikan yayılmacılığı "Sovyetler Birliği" (Komünizm)
tehdidi olmadan gerçekleşemezdi. O nedenle soğuk savaş süresince bu tehdit tüm olanaklarla pompalanmalıydı.
II. Dünya Savaşı sırasında ABD Dışişleri Bakanlığı ile Dış
İlişkiler Konseyi'nin (CFR) oluşturduğu inceleme grupları savaş
sonrası dünyası için "Büyük Alan" adını verdikleri kavram çerçevesinde planlar hazırladılar. Büyük alan, Batı Yarım Küresi'ni,
4. Noam Chomsky, Sam Amca Ne İstiyor?, Minerva yay. 1. baskı, 2000, s.93
5. Aynı eser, s.94
59
Batı Avrupa'yı, Uzak Doğu'yu (o sıralarda çözülmekte olan) eski
İngiliz İmparatorluğu'nu, Ortadoğu'nun eşsiz enerji kaynaklarını (o
sıralarda Amerika, rakiplerimiz olan Fransa ve İngiltere'yi Ortadoğu'dan çıkarıyor ve buraları eline geçiriyordu), Üçüncü Dünya'mn geriye kalan bölümlerini ve mümkünse bütün yeryüzünü
içine alacaktı. Yeni Dünya Düzeni'nde her bölgeye özel bir işlev
yükleniyordu. Savaş sırasında başarılarını kanıtlayan (ve artık
ABD'nin denetiminde çalışacak olan) "iki büyük fabrika", yani
Almanya ile Japon sanayi ülkelerine kılavuzluk edeceklerdi.
Dışişleri Bakanlığı'nın 1949 tarihli muhtırasında belirtildiği
gibi, Üçüncü Dünya Ülkeleri'nin "Temel İşlevi" sanayileşmiş
kapitalist ülkeler için "Bir hammadde kaynağı ve bir Pazar olarak
hizmet etmek" olacaktı. Avrupa ve Japonya'nın yeniden iman için
Üçüncü Dünya sömürülecekti.
Kennan bu inceleme grupları içinde yer alan ve başı çeken bir
antikomünistti. Kennan kısa sürede Dışişleri Bakanlığı Politika
Planlama Bölümü'nü kuracak ve başına geçecekti. Kennan 1948
yılında "Dünya Serveti'nin yüzde 50'sine ama nüfusu'nun yüzde
6,3’üne sahibiz. Bu durumda kıskançlık ve kızgınlık odağı olmamız
gayet normal. Önümüzdeki dönemde asıl görevimiz bu ayrıcalıklı
pozisyonun devamını sağlayacak bir ilişki modeli kurmamızdır"
diyordu.(6)
1950 yılında yerini Paul Nitze'ye bırakan Kennan Dışişleri
Politika Planlama Bölümü'nün başında bulunuyordu. Kennan'ın
başında bulunduğu bölüm 1949'da ABD'nin Doğu Avrupa'daki
Casusluk Örgütü; Doğu Cephesi'nde Nazi Askeri İstihbaratı'nın
başında bulunmuş olan General Reinhard Gehlen'in yarattığı
Şebeke'den de sorumluydu.(7)
Kennan bir casustu.
Moskova'daki Amerikan Büyükelçiliği'nde (1940 başları)
Rusya uzmanı olan göreceli olarak küçük bir diplomat sayılan
George Kennan'dan Washington'a bir doküman geldi. Bu doküman, Washington'un dünya görüşüne yeniden şekil veren az bu-
6. Noam Chomsky. Turning The Tide: U.S Intervention in Central America
And Struggle For Piece 6. baskı, Boston South End Pres. 1985, s.48
7. Noam Chomsky, Sam Amca Ne İstiyor? Minerva yay. 1. baskı, 2000, s.93
lunan elçilik raporlarından biriydi. Kennan raporunda ABD'nin,
Sovyetlerin uyuşmaz tutumundan dolayı kendini suçlamaktan
vazgeçmesi gerektiği'ni, Sovyet Dış Politikası'nın kaynakları'nın, Sovyet Sistemi'nin derinlikleri'nde yattığını ileri sürüyordu. Özünde Kennan, Sovyet Dış Politikası'nın komünist ideolojik gayretkeşliği ile eski moda Çarist yayılmacılığın bir karışımı olduğunu ileri sürüyordu.
Kennan'a göre, Stalin'in dünyaya yaklaşımı'nın tam kalbinde
komünist ideoloji yatıyordu. Stalin, Batılı kapitalist devletleri
değişmez bir şekilde düşman olarak görüyordu. Sovyetler Birliği
ile Amerika arasında bir sürtüşme, bu nedenle bazı yanlış
anlamaların veya Washington ile Moskova arasındaki hatalı
iletişimin sonucu değildi. Sovyetler Birliği'nin dış dünyayı algılama tarzından kaynaklanıyordu.
Kennan'a göre, Amerikalıların Sovyetleri kandırarak tutumlarını değiştirmelerini sağlaması olası değildi.
Amerika'nın uzun bir mücadeleye hazır olması gerekiyordu.
ABD ve Sovyetler Birliğinin hedefleri ve felsefeleri hiçbir şekilde uzlaştırılamazdı.
Amerika'nın savaş sonrası değişen düşüncelerinin tümünü bir
araya getiren ve bu politikaya adını veren ve bir kuşaktan daha
uzun bir süre sınırlandırma politikasının İncil'i olarak yararlanılan
bir belge ortaya çıktı. Bu yazı, Foreign Affairs dergisi'nin 1947
Temmuz sayısında yayınlandı. Her ne kadar yazı anonim
olarak"X" imzasını taşıyorsa da, yazar sonradan Dışişleri Bakanlığı
Planlama Bölümü'nün başı George F. Kennan olarak belirlendi. II.
Dünya Savaşı'ndan sonra yayınlanan binlerce yazı arasında
Kennan'ın "Sovyet Tarzı'nın Kaynaklan" (The Sources of Soviet
Conduct) yazısı kendi başına bir kategori oluşturur. "Long
Telegram"ı makale şekline getiren, açık, berrak bir üslupla yazılan, heyecanlı ifadeler içeren bu yazıda, Kennan Sovyet meydan
okumasını tarih felsefesi düzeyine çıkarıyordu.
Kennan'ın yazısı yayınlandığı zaman Sovyet çatışmacılığı
tüm politik belgelerde yer alıyordu. Kennan'ın katkısı, Sovyetlerin demokrasilere karşı duyduğu düşmanlığın içyapısından ileri
geldiğini ve bu yapının Batı politikaları ile neden uyuşamayacağını açıklaması olmuştur.
60
61
Sovyet stratejisini yenmenin yolu, "ciddi bir sınırlandırma
politikası ile Rusların barışsever ve istikrarlı bir dünyanın çıkarlarına saldırı işareti gösterdiği her yerde, değişmez bir karşı
kuvvetle karşılarına dikilmektir."
Diğer çağdaş dış politika dokümanı gibi Kennan'ın "X" imzalı
yazısı da kesin bir diplomatik amacı gerçekleştirmek için etraflı
bir çalışma yapmayı gereksiz görüyordu. Kennan'ın diğer
uzmanlardan ayrıldığı nokta, er veya geç bir mücadelesi ile
Sovyet Sistemi'nin kökten dönüştürüleceği bir mekanizma tanımlamasıydı. Bu sistem hiçbir zaman "hukuka uygun" bir iktidar
devri sağlamadığına göre, birden fazla iktidar talepleri bir noktada
bu politik bakımdan olgunlaşmamış, deneyimsiz kitlelere,
düşüncelerine destek bulmak için yanaşabileceklerdi. Eğer böyle
bir şey olursa, Komünist Partisi için garip sonuçlar oluşacaktır.
Şimdiye kadar üyelik, demir gibi bir disiplin ve itaat içinde
yapılmıştı, yoksa ödün verme sanatıyla uyumlu değil. Politik bir
araç olarak Parti'nin birliğini ve etkisini önleyecek bir şey olursa,
Sovyetler Birliği bir gece de en güçlü devletlerden birisi
konumundan en zayıf devletlerden birisi konumuna, ve ulusal
toplumlar içinde en acınacak hale düşecektir.
Sovyetler Birliği ile diplomasi konusunda pasif olan sınırlandırma politikası, iş askeri ve ekonomik alanlarda "Kuvvet
pozisyonu" sağlamaya gelince, azimli bir yaratıcılık sağladı.
Bunun nedeni, bir evvelki kuşağın iki çok önemli iki Amerikan
deneyiminden alınan ders ve inançların sınırlandırma politikası
içinde birleştirilmesidir. New Deal'den, politik istikrara yönelik
tehditleri, Önceleri ekonomik ve sosyal beklentiler ile gerçekler
arasındaki farktan ileri geldi ve Marshall Planı ortaya çıktı.II.
Dünya Savaşından Amerika saldırıya karşı en iyi korumanın ezici
kuvvete sahip olmak ve onu kullanmaya istekli olduğunu öğrendi
ve buradan da Atlantik Antlaşması ortaya çıktı. Marshall Planı
Avrupa'yı ekonomik olarak ayakları üzerinde durabilir hale
getirmek için düşünülmüştü. Kuzey Atlantik Örgütü (NATO)
güvenliğini sağlamak için kurulmuştu.(8)
8. Henry Kissinger, Diplomasi, İş Bankası yay. 1. baskı, 2000, s.423-425
II. Dünya Savaşı'ndan sonra Kennan, John Mc Cloy, Dean Acheson ve Averell Harriman yeni bir ABD dış politikası oluşturmuşlardır. Bu ekip böylece NATO'yu oluşturmaya başlamışlardır.
Buna paralel olarak sürdürülen çalışmalar: İngiltere ve Fransa ile, Benelux grubu denilen Belçika, Hollanda ve Lüksemburg
arasında 4 Mart 1948'de Batı Avrupa Birliği'ni kuran antlaşmanın imzasıyla sona ermiştir. Bu antlaşmaya göre, 5 devlet aralarındaki her türlü işbirliğinden başka taraflardan biri Avrupa'da
bir silahlı saldırıya uğradığı takdirde diğeri her türlü vasıtalarla
onun yardımına gelecekti. Batı Avrupa Birliği Avrupa'daki
Sovyet tehdidi ve yayılmasına karşı alınmış ilk askeri tedbir
oluyordu. Fakat Amerika'nın bu ittifak içinde olmayışı Batı Avrupa Birliği'ni Sovyetler karşısında bir denge unsuru olmaktan
yoksun bırakıyordu. Muhtemeldir ki, İskandinav ülkeleri de bunun için ittifaka katılmamışlardı. Lakin 1948 yılının gelişmeleri
Batı'lılan ve Amerika'yı daha geniş bir ittifak sistemi kurmaya
sevk edecek ve NATO ortaya çıkacaktı.(9)
17 Mart 1948 tarihinde İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika
ve Lüksemburg gibi 5 Batı Avrupa ülkesinden oluşan Batı Avrupa Birliği'ni (Western European Union) kuran Tek Dünyacı
CIA'cı ekipten ABD Senatörü Arthur Vandenberg, Ford Vakfı'ndan Prof. Northrop ve 1947'de Avrupa Ekonomik İşbirliği
Konferansı'na başkanlık eden ve NATO seminerini yönetmiş
olan Chathamhoüse'tan Oxford Üniversitesi Worcester Koleji
Müdürü (Provostu) olan Prof. Sir Oliver Franks'ta vardı.
11 Haziran 1948 tarihinde toplanan ABD Senatosu Senatör
Arthur Vanderberg'in önerisini karara bağladı. Bu kararla ABD
Başkanına BM Yasası uyarınca karşılıklı ortak ya da bölgesel
nitelikte savunma politikaları yapabilme ve ABD'nin BM Yasası'nın 51. maddesine uygun biçimde ülkenin ulusal güvenliğine
karşı bir silahlı saldın durumunda, tek başına ya da başka devletlerle birlikte, yasal savunma hakkını kullanma isteğini açıklama yetkisi tanınmıştır.
9. Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, 20. yy Siyasi Tarihi 1914-1980, İş Bankası yay.
1988, s.446
62
63
Bu karar üzerine ABD, Kanada ve Batı Avrupa Birliği'nin beş
üyesi ile İtalya, Danimarka, Norveç, Portekiz, İrlanda toplam 12
devlet 4 Nisan 1949 tarihinde Washington'da North Atlantic Treaty
Organization (NATO) savunma paktını imzalamışlardır. Antlaşma:
gereken işler tamamlanınca, 24 Ağustos 1949 tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
Antlaşma; Belçika adına Paul Henry Spaak, Kanada adına
Lester B:Pearson, Danimarka adına Gustav Rasmussen, Fransa
adına Robert Schuman, İzlanda adına BJorn Benediktsson, İtalya
adına Sforza, Lüksemburg adına Los. Bech, Norveç adına Halward
M.Lange, Portekiz adına Jose Caerio de Matta, BBritanya ve
İzlanda adına Ernest Bevin ve ABD adına Dean Acheson tarafından
imzalanmıştır.(10)
Marshall Planı, AET ve NATO ile ilgili çalışmalarda kilit rol
oynayanlardan William Clayton Dış İşleri Bakanlığı Ekonomik
İşler Müsteşarıydı. Clayton'un yardımcılığına ise, ABD'nin Türkiye
Büyükelçisi George Mc Ghee getirilmişti. Clayton Cenevre'de
Avrupa Ekonomik Komisyonu 'nun bir toplantısında gözlemlediği
gibi Batı Avrupa'nın çiftlik ekonomisiyle kentsel ekonomisi
arasındaki ilişkiler kopmuş, alınması için para bulunamayan birçok
zorunlu hammaddelerin kıtlığı ile yüzyüze gelmişti. Clayton
Avrupa'nın yüzyüze geldiği bu zor durum hakkındaki analizini ve
ABD'nin bu konuda neler yapması gerektiğini uçakta ABD'ye
dönerken kaleme almış, yardımcısı Mc Ghee ile gözden geçirmiş ve
Dışişleri Bakanı Dean Acheson'a raporunu vermişti. Bakanlıkta
George Kennan, John Mc Cloy ABD'nin Avrupa Marshall Planı
özel temsilcisi Averell Harriman, (1949 başı), hem Sovyetler Birliği
hem de Ortadoğu deneyimine sahip, uzun yıllarını Dışişlerine
vermiş ve 24 Şubat 1947 tarihli İngiliz girişiminden sonra NATO
ile ilgili kararın ayrıntılarını düzenleyen Çalışma Grubu Başkanı ve
Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu, Güney Asya ve Afrika İşleri Bölüm
Başkanı Loy Henderson, önemli bir Wall Street yatırımcısı olan
Dışişleri Bakınlığı Müs10. İsmail Sosyal, Türkiye’nin Uluslararası Siyasi Bağıtları 1945-1990, cilt-2,
SBF yay. s. 391.
64
teşarı Robert Lovett, George Kennan'in yardımcısı Paul Nitze
ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı James Webb NATO konusunda
çalışıyorlardı. Bu çekirdek kadro ABD Kuvvet Komutanları Kurulu Başkanı General Omar Bradley, Doğu Atlantik ve Akdeniz
Bölgesi Deniz Kuvvetleri Başkomutanı Amiral Conolly ile temastaydılar. NATO hazırlık çalışmalarına kilit isimlerinden biri
olarak katılan ABD'nin Türkiye Büyükelçisi George Mc Ghee
NATO'nun Türkiye politikasının nasıl hazırlandığını şöyle açıklamaktadır. "5 Mayıs 1949 tarihinde ABD; NATO ile ilgili ülkelerle görüşme yaparken ABD Dışişleri Bakanlığı da ABD güvenliğine ve stratejik yaklaşımlarına gerekçesinde geniş yer veren
bir Türkiye politikası hazırlanmaktaydı. Gerekçe, ABD'nin Ortadoğu'daki çıkarlarının daha geniş bir kapsamlı tablosunu çizerek başlıyordu. Doğu Akdeniz ve Ortadoğu' da bizim temel
amacımız barışın ve istikrarın sağlanmasını temin etmekti. Bunu
yapabilmek için, bölgedeki çekişmelerin ve çıkar çatışmalarının
sonunda 3. dünya savaşına yol açabilecek açık düşmanlıklara
dönüşmesini önlemek gerekmekteydi" Rapor devam ederek Türkiye'ye değiniyor, yönetimin güçlü bir askeri ve ekonomik yardımıyla bu ülkenin bağımsızlığını koruyabileceği ve bugünkü
gibi bölgede Sovyet yayılmasını önleyen bir duvar rolü oynayabileceğini umduğunu" belirtiyordu.
Türkiye'nin Silahlı Kuvvetleri ABD yardımı sonucu ne kadar güçlenirse ABD ve müttefikleri herhangi bir savaşta Türkiye'ye operasyonların bir üssü olarak ve Sovyetleri "hayati stratejik önem taşıdığı bu bölgeden" uzakta tutmakta o kadar güvenilebilirdi.(11)
George Mc Ghee'ın sözünü ettiği ABD için Türkiye politikası'nı hazırlayan ekip George F.Kennan'ın başında bulunduğu
Dışişleri Bakanlığı Politik Planlama Bölümü ile birlikte idi. George Mc Ghee'de bu ekip ile birlikte çalışan ve Türkiye, Ortadoğu ve Afrika ile ilgili politikaların hazırlanmasında yer alan
kilit bir şahsiyetti. Ekibin tümü de Ford Vakfı'ndan di. Ekibin
hazırlıklarını sürdürdüğü çalışma "Büyük Alan"; ABD temel
11. George Mc Ghee ABD-Türkiye-NATO-Ortadoğu, Bilgi yay. 1992, s.l16–117
65
stratejisi kapsamında Türkiye'nin rolünün belirlenmesi ve o rolün
hayata geçirilmesi idi.
Plan George F.Kennan'ın Sovyetler Birliği çevreleme politikasına dayalı plandı. "Büyük Alan" Batı Yarım Küresi'ni, Batı
Avrupa'yı, Uzak Doğu'yu, Ortadoğu'nun eşsiz enerji kaynaklarını, Üçüncü Dünya'nın geriye kalan bölümlerini ve mümkünse
bütün yeryüzünü içine alacaktı. Yeni Dünya Düzeni'nde bölgede
özel bir işlev yükleniyordu. ABD; Ortadoğu Bölgesi için Türkiye
politikasını tespit ederken kendisinin dünya güvenliği açısından
değerlendirmekteydi.
Tarihçi John Lukacs Dışişleri Bakanı Dean Acheson'un Yunanistan ve Türkiye'yi NATO'ya alma fikrini neden ileri sürdüğünü şöyle değerlendirmektedir. "Türkiye'yi NATO'ya alma fikri,
son anda nereden çıkmıştı. Bu Doğu Ülkeleri'nin Kuzey Atlantik'le ne ilgisi vardı. Washington'un amacı, Rus ve Komünist
gücünü Batı Avrupa'dan uzak tutmaktı. Bunun amacı da NATO'nun Avrupa'nın bölünmesine katkıda bulunmasıydı." (12)
Mc Ghee, hazırlamakta oldukları planla, Üçüncü Dünya Savaşı'nı önlemeyi, Türkiye'ye askeri ve ekonomik yardım yapılması, Türkiye'de bir Sovyet yayılmasını önleyen bir duvar rolü
üstlenmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ABD yardımı sonu güçlendirilmesi ve Türkiye'nin operasyonlar üssü olması ve Sovyetlerin bölgeden uzak tutulması amaçlanmaktaydı.
Ford Vakfı ekibi başta ekipte yer alan George Mc Ghee NATO'yla AET bağlantısının zorunluluğundan bahsediyor ve bunun
analizini şöyle yapıyordu: "Avrupa Topluluğu'na giriş sorunları
üstesinden gelinmeyecek şeyler olmamakla birlikte, kanımca bu
giriş mücadelesi, Türkiye'nin diğer NATO üyeleri ile ilişkileri
açısından en büyük potansiyel tehlikeyi oluşturacaktır. Bununla
birlikte, AET'ye girme konusunda kararlı bir çaba gösterdikten
sonra Türkiye eğer başarı şansının çok zayıf ya da hiç denecek
kadar yok olduğu kararına varırsa, kendine alternatif yollar
aramak zorunda hissedebilir. Böyle bir karar, Türkiye'yi mutlaka
AB'den ayıracak değildir, ama, Batı Avrupa ile ilişkilerini çok
büyük ölçüde etkileyecektir.
12. John Lukacs, 20. yy. ve Modernliğin Sonu, Tarih yay. 1993, s.223
66
Türkiye hissettiği çaresizlik içinde Doğu'ya yönelebilir, geleceğini Ortadoğu'da, Güney Asya'da ve gelişmekte olan dünyada
arayabilir."
George Mc Ghee; bakanlıktaki başarılı çalışmaları sonucunda
8 Haziran 1949'da Başkan Truman tarafından Yakın Doğu,
Güney Asya ve Afrika'dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcılığına atanmıştır.
26-29 Kasım 1949'da İstanbul'da bir Ortadoğu Misyon Başkanları Konferansı düzenlenmiş ve Mc Ghee de bakan yardımcısı olarak bu konferansa başkanlık etmiştir. George Mc Ghee,
1951 yılının Aralık ayında Başkan Truman tarafından Türkiye
Büyükelçi ve Türkiye Misyonu Başkanlığı'na atanmıştır. Bu
atanma Türkiye Yunanistan'ın NATO'ya girişiyle ilgili 15 Şubat
1952 tarihli Protokol'ün yürürlüğe girmesinden 3 ay kadar önce
gerçekleşmiştir.
George Mc Ghee'nin her iki tayinini de Başkan Truman
yapmıştır. Truman bu tayinleri Rockefeller'in ve CFR'nin başdanışmanı ve akıl hocası Adolf Berle'nin (Jr) önerisiyle yapıyordu. ABD'nin Almanya Eski Büyükelçiliği'ni de yapan George Mc Ghee Dışişleri Bakan yardımcılığına getirilmeden önce
Dışişleri bakanlığı Ekonomik işler müsteşarı William Clayton'un yardımcısı idi. George Mc Ghee çalışma arkadaşları George F. Kennan, John Mc Cloy, Dean Acheson, Charles Bohlen,
Averel Harriman ve Dışişleri Bakanı Müsteşarı Robert Lovett
için "Bilge kişilerdi" değerlendirmesini yapmıştır.
Mc Ghee Dışişleri Bakanlığında Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı (sonradan bu mevkide Bakan Yardımcısı denmeye başlanmıştır.) James Webb, Rusya ve Ortadoğu deneyimine sahip,
uzun yıllarını Dışişlerine vermiş Dışişleri Bakanlığı, Yakındoğu, Güney Asya ve Afrika İşleri Bölüm Başkanı Loy Henderson, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Robert Lovett, Will Clayton'un müsteşarlıktan ayrılması üzerine onun yardımcılığından
müsteşarlığa ve ardından 8 Haziran 1949'da Başkan Truman tarafından Yakındoğu, Güney Asya ve Afrika'dan sorumlu bakan
Yardımcılığına atanan George Mc Ghee, General Patrick Le
May komutasında Japonya'ya karşı BO 29 hava savaşına katıl-
67
mış bir istihbarat subayı (ajanı) idi. 1946'da Dışişleri Bakanlığına girmiş, ABD'nin Avrupa Marshall Planı Özel Temsilcisi ve
ABD'nin Londra Büyükelçisi Averell Harriman ile birlikte
çalışmıştı ve 1946-1953 yılları arasında burada çalışmış, Teksas'ta bir şirketi patronuydu. (13)
1950 yılında yerini Paul Nitze'ye bırakan George Kennan'ın
başında bulunduğu Dışişleri Bakanlığı Planlama Bölümü 1949
yılında ABD'nin ABD'nin Doğu Avrupa'daki casusluk örgütü,
Doğu cephesinde Nazi askeri istihbaratının başında bulunmuş
olan General Reinhard Gehlen'in yönettiği şebekeden de sorumluydu. Tabiatıyla aynı sorumluluk Nitze tarafından da devralınmıştı.(14)
NATO'nun Gizli Maddesi:
NATO'nun 1948 tarihli ilk antlaşma metninde gizli bir madde
yer almaktaydı. Bu maddenin varlığından dünya, NATO Genel
Sekreteri Lord Carrington'un 21 Nisan 1986 tarihli Newsweek
dergisine verdiği röportajdan haberdar oluyordu. Ancak
Newsweek'in bu sayısı hiçbir yerde bulunamıyordu. Yaklaşık 8
yıllık bir araştırmadan sonra Lord Carrington'un yazısını bulduk
ve ekte yayınlıyoruz.
Söz konusu maddeye göre, NATO üyesi olmak isteyen devlet,
"Komünizme karşı mücadele edecek devlete bağlı bir kuruluş
oluşturmak zorundaydı". Bu örgütte yer alacak personel ve kadro
çalışmaları ölene kadar gizli tutulacaktı.
Ancak, bu koşul eksiksiz olarak yerine getirildikten sonra
NATO'ya üyelik başvurusu kabul edilecekti. "Vagram" gizlilik
dereceli madde ile, "Hür dünyanın simgesi" Atlantik Paktında
NATO denetiminde gizli bir "Komite" kuruldu. Her NATO üyesi
devlet 6 ayda bir toplanan bu "Komite^'ye delege göndermek
zorundaydı.
"ABD denetimindeki bu gizli, 'Komite'nin ne gibi işlerle ilgilendiğini anlamak için Amerikan Ulusal Güvenlik Konse-
13. George Mc Ghee, ABD-Türkiye-NATO-Ortadoğu, Bilgi yay. 1992, s.295
14. Agy, s. 165 ve sonrası
68
yi'nin 1950 yılında yayınlanan 67/2 numaralı direktifine bakmak gerekli. Bu gizli karara göre, ABD komünistlerin yasal
yollarla "hükümette temsili" veya "kontrolü ele geçirme çabalarına" karşı uygun askeri güçle karşı koymalıydı. Hükümetlerin
askeri güçleri devreye sokması için, devrimci direnişin belirtilerini saptaması, yeterli bulunuyordu."
NATO'daki en yüksek gizlilik derecesi "Cosmic Top Secret"
olarak bilinen derecenin de üstündeki "Vagram" (ölüm) gizlilik
derecesindeki hâlâ gizliliğini koruyan bu maddenin varlığı NATO Genel Sekreteri ve Bilderberg Grubu Başkanı Lord Carrington'un New York'ta Newsweek'ten John Barry'e verdiği röportajın 21 Nisan 1986 tarihli Newsweek'te yayınlanması ile ortaya
çıktı. Röportaj; terörizm konusundaydı ve Avrupa terörizmi
konusunda ABD'ye yeteri kadar destek veriyor muydu?
Carrington; röportajın bir bölümünde Barry'nin sorusuna cevaben şu açıklamaları yapıyordu:
Terörizmin iki veçhesi arasında bir ayrım yapmanız lazım.
Bazı Avrupa ülkelerinin aldığı, bazılarının almadığı güvenlik istihbarat ve polis işlemleri ve politik eylemler. Birinci konularda
işbirliği çok daha iyi bir hale gelmiştir. NATO'nun terörizm
(komünist faaliyetler olarak anlamalıyız. E.B.) ile ilgilenen,
'özel bir komitesi' var.* Bu "komite"de ülkelerin istihbarat üst
yetkilileri var ve onlar bilgi alış verişi konusunda çok yakın bir
işbirliği içindeler.
Bunun sonucu olarak kısmen bazı başarılar elde edilmiştir.
Politik eylemlere gelince, biz şimdi terörizmin değişik bir
şekliyle uğraşmaktayız. Son 17-20 yıldır Avrupa'da devam eden
terörizm-Almanya, Fransa, Belçika, İspanya, İtalya'da-ülke
içinde gelişmiş bir terörizm, yani bu terörizmin politik yönleri
çıktığı ülke dışında diğer ülkelere uygun düşmez.
Ama burada şunu söyleyebiliriz ki, Kuzey İrlanda'daki daha
başkadır. Fakat şimdi durum şudur, görünüşe göre Ortadoğu
kaynaklı kişilerin çoklukla Avrupa toprakları üzerinde gerçek-
* Özel komite; ACC: Allied Coordination Committee; Müttefik Koordinasyon
Komitesi (Süper NATO olarak anlayınız. E.B)
69
leştirdikleri terörizm olaylarını görüyoruz ve bu, bana göre daha
zor bir problem sergiliyor.
Hiç şüphe yok ki, Ortadoğu ülkelerinin bir kısmı bir tür terörizm gerçekleştiriyorlar. Sadece Kaddafi'ye has bir şey değil.
Sonuç olarak da Ortadoğu ve Libya'da değişik çıkarları olan
Avrupa ülkelerinden özel bir aksiyonda bulunmaları istendiğinde,
bu ülkeler sorumlu tuttukları belirli gruplar hakkında delil
istediklerinde, bu konu hemen ortaya çıkacaktır. Bu tabiatıyla
istihbarat kaynakları hakkında bazı güçlükler ortaya koyacaktır.
ABD hükümeti bu istihbaratı açıklamanın avantaj ve dezavantajları konusunda karar vermek zorundadır.(15)
NATO'nun Gizli Amacı:
NATO'nun, 1949 yılındaki kuruluşundan beri beyan edilmemiş önemli amaçlarından biri, 20. yüzyılda birbiriyle iki kez savaşa tutuşmuş olan Avrupalı güçleri tek ittifak içinde birleştirmekti. Her birinin kendi ulusal ekonomik çıkarlarını savunmasındansa muhtemelen herkesin ortak bir çıkarı paylaşacağı ticari
anlaşmalar, ulus ötesi şirketler ve mali kurumların yararına
olacak bir siyasi ve ekonomik düzenin genişlemesini sağlayabilirlerdi. ABD önderliğinde tek bir askeri örgüt altında birleşecek
olan sanayi güçleri 20. yüzyılın ilk yarısında yaptıkları gibi
birbirleriyle yıkıcı sonuçlara yol açacak şekilde didişmektense
beraberce azgın sularda avlanabilirlerdi.
"Uluslararası Topluluk" diye adlandırılan şey genellikle, bu
yeni Emperyal Kondiminyum'un maskesi oluyordu.(16)
15. Noam Chomsky, Sam Amca Ne İstiyor? Minerva yay. 1. baskı, 2000, s. 13
16. Diana Johnston, Ahmakların Seferi, Bağlam yay. 1. baskı, 2004., s.350
70
YEDİNCİ BOLUM
TEK DÜNYACI CIA'CILAR
Beyaz Saray'daki Soğuk Savaşçıların kafasında II. Dünya Savaşı bitmemişti. Biteceği de yoktu. Savaş sadece gizli ve sessiz
bir forma bürünmüştü. Bunlar Amerikan tekelci sermaye iktidarlarının Tek Dünya hükümetleri aracılığıyla sürdürülmesini ancak
CIA'nın gizli operasyonlarıyla ve çok daha kolay gerçekleştirilebileceğini hararetle savunan bir çekirdek ekipti. Ekip: Ford Vakfı'nda oluşturulmuştu. Bu ekip kısa bir sürede ABD Yönetimi'nin kilit noktaları'nı ele geçirmişti. Tek Dünyacı CIA'cılar
olarak öne çıkan bu ekip NATO, Marshall Planı, Avrupa Ekonomik Topluluğu, CIA, vb. emperyalist örgütleri kurmuşlardı. Ekip
hakkındaki önemli bilgiler takip eden sayfalarda verilmiştir.
NATO, Marshall Planı, AET ve CIA'nın Kurulmasında
Kilit Rol Üstlenen Tek Dünyacı CIA'cılar:
• Harry S. Truman: ABD Başkanı, Truman Doktrini'nin
mimarı, Örtülü faaliyetlerin devlet yönetiminde bir aracı olarak
kullanılmasının hararetli savunucusu
• David Rockefeller: Marshall Planı, CIA, AET, NATO,
Londra merkezli Tavistock Psikolojik savaş stratejileri Enstitüsü'nün kurulması çalışmalarının yürütücüsü, finansörü, CFR
Başkanı,
• Nelson Rockefeller: Rockefeller Vakfı Başkanı, CFR
Üyesi, Avrupa Hareketi'nin finansörü Truman Doktrini'nin uygulama sorumlusu.
71
• Henry Ford II: Ford Vakfı Başkanı
• George Marshall: ABD Dışişleri Bakanı, Marshall Pla
nı'nın mimarı
• John Foster Dulles: ABD Dışişleri Bakanı, CIA Başkanı,
Ailen Dulles'ın kardeşi, David Rockefeller'in yakın akrabası,
Hitler'i iktidara taşıyan dev Alman tekelci sermayesinin AB
D'deki temsilcisi, ABD-Hitler gizli görüşmecisi
• Ailen Dulles: CIA kurucusu ve ilk başkanı, John Foster
Dulles'ın kardeşi, David Rockefeller'in yakın akrabası, CFR
Başkanı
• George F. Kennan: ABD Dışişleri Bakanlığı Politika
Planlama Bölümü Başkanı, "SSCB çevreleme" politikasının
mimarı büyük antikomünist, Truman, Marshall ve Forrestal'ın
sağ kolu, OSS casusu, OSS Avrupa Bölüm Başkanı, ABD Moskova Misyonu Başkan Yardımcısı, SSCB uzmanı
• John Mc Cloy: ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, Ford
Vakfı Başkanı, CFR Başkanı, Ford Vakfı-CIA İlişkileri Koordinatör ve Finansörü, David Rockefeller'in avukatı ve sağ kolu
• William Clayton: ABD Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşler Müsteşarı, Dışişleri Bakan Yardımcısı
• William Donoyan: OSS Casusluk Örgütü Başkanı, bu ko
nularda Roosevelt ve Truman'in danışmanı
• Edward Stettinius: ABD Dışişleri Bakanı, II. Dünya Savaşı sonrası sorunlarını inceleyecek Özel komisyon kurulmasına
dair Dışişleri Bakanlığı ve CFR'nin 2349 sayılı belgesinin hazırlayıcısı, Rockefeller'in adamı
• Adolf Berle Jr.: ABD Başkanı Roosevelt ve Truman'ın
Baş Danışmanı, Adolf Berle'nin oğlu, Avrupa Hareketi için ABD
Grubu Başkanı Rockefeller'in mutemet adamı
• Averell Harriman: ABD Londra Büyükelçisi, ABD'nin
Marshall Planı Özel Temsilcisi
• George Mc Ghee: ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanlığı Yakmdoğu-Güney Asya-Afrika İşleri Müsteşarı, ABD Ankara Büyükelçisi
• Paul Nitze: ABD Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama
Bölümü Başkanı, OSS Casusluk Örgütü'nün Doğu Avrupa Bölüm Başkanı
72
• Walter Bedel Smith: OSS Başkanı, OSS Doğu Avrupa
Bölümü Başkanı, CIA Kurucu ekibinden
• Robert Paterson: II. Dünya Savaşı sürecinde ABD Savaş
Bakanı
• James Webb: ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı
• Robert Lovett: ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, Dışişleri
Bakanlığı Müsteşarı
• Loy Henderson: ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı,
Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu-Güney Asya-Afrika İşleri Bölüm Baş
kanı, Moskova Büyükelçisi
• Paul Hoffman: Marshall Planı Avrupa Ekonomik Temsilcisi
• Russell C. Leffingwell: J. R Morgans'ın büyük hissedarı,
CFR Başkanı
• Richard Bissel: Ford Vakfı Başkanı, CIA Başkanı, CIA
Başkanı Ailen Dulles'ın Baş Danışmanı
• Lawrence Houston: CIA Genel Danışmanı
• Amiral Sidney Souers: Merkezi İstihbarat Grubu (CIG)
Başkanı
• Kermıt Roosevelt: CIA Alan Sorumlusu, CIA Ajanı Roosevelt'm oğlu
• Frank Lindsay: Politika Koordinasyon Ofisi Paramiliter
Operasyonlar Başkanı
• John Bross: OSS Casusu, CIA ajanı
• Dwight Mc Donald: CIA ajanı
• İrving Kristol: CIA Görevlisi, Brooklyn'li Troçkist,
1951'de Ford Vakfı fonlarıyla New York'ta kurulan Amerikan
Kültürel Komisyonu CIA'nın Sözleşmeler Yöneticisi NeoCon
Hareketinin önde gelen kuramcısı
• Joseph Retinger: Bilderberg Grubu Kurucusu-Genel Sekreteri, David Rockefeller, John Foster Dulles, Ailen Dulles'ın
adamı, Prens Bernhard'ı Bilderberg Grubu Başkanlığına taşıyan
adam, Avrupa Birleşme Hareketi'nin mimarı, CIA'nnın adamı,
İngiliz Gizli Servisi Özel Operasyonlar Bölümü çalışanı
• Jean Monnet: Avrupa Birleşme Hareketinin mimarlarından, George Marshall'la Marshall Planı konusunda yakın çalışma
içinde bulunan adam, Avrupa Birleşme Hareketi'ne CIA'dan fon
aktarıcısı, CIA ile yakın bağlantılı
73
• Robert Schuman: Schuman Planı'nın mimarı, bu plana
CIA'dan fon aktancısı, CIA ile yakın bağlantılı
• Prens Bernhard: Bilderberg Grubu Kurucusu ve ilk başkanı, İG Farben Alman dev tröstü ve ABD Lockheed tröstünün
ajanı, CIA ile bağlantılı, Reiter SS Subayı, Alman ve İngiliz ajanı
• Paul Henry Spaak: Avrupa Birleşik Devletleri için ABD
komitesi Başkanı, OSS, CIA ve MI6 bağlantılı, NATO Genel
Sekreteri
• David Rockefeller- Nelson Rockefeller
Rockefeller; II. Dünya Savaşı sona erdiğinde henüz 30 yaşındaydı. 1936 yılında Harvard Üniversitesi'ni bitirdi. Ardından
Fabian Sosyalistleri Cemiyeti'nin Londra Ekonomi Okulunu
(London School of Economics) ve Chicago Üniversitesi'ni bitirdi. Savaşm ardından Dış İlişkiler Konseyi (CFR) Sekreterliği
Araştırma Grubunda yer aldı. Buradaki çalışmalarla Marshall
Planı'nın çatısı oluşturuldu.
Rockefeller daha sonraları CFR Başkanı oldu ve 1970–1985
yılları arası 15 yıl süreyle başkanlığı sürdürdü. 1954'te Bilderberg Grubu'nun 1973'te Trileteral Komisyonu'nun Amerikan
Konseyi, Amerikan Forumu ve Amerikan Toplumu vb. örgütlerin
kurucusu oldu. (1)
Rockefeller Vakfı, ABD'nin Soğuk Savaş düzeneğinin en az
Ford Vakfı kadar ayrılmaz bir parçasıydı. 1913 yılında kurulan
Vakfa en büyük bağışta bulunan kişi babası efsanevi III John D.
Rockefeller'di, Rockefeller'in Başkanlığı döneminde CFR'nin
gücü giderek arttı.
1927 yılında Rockefeller Ailesi'nin CFR'yi finanse eden
sermayedarların arasına katılmasıyla CFR'nin denetimi Önemli
ölçüde Rockefeller'in eline geçti.
1929 yılında Rockefeller Ailesinin verdiği para ile New
York'taki bugünkü binasına taşındı. CFR, 1929 yılında Dışişleri
1. William F. Jasper, Rogues Gallery of EU Founders, http://www.stoptheftaa.org/artman/Publisher/printer-135 .html
Bakanlığına araştırmalar yapması ve önerilerde bulunması için
anlaşma yaptı.
Rockefeller Vakfı, bu çalışmaların tüm giderlerini karşılamayı üstlendi. O tarihten sonra Rockefeller Ailesi, CFR'nin büyük destekçisi oldu. Bu destek halen devam etmektedir.
CFR'yi kurduran bankerlerden biri olan Paul Warburg, Otto
H.Kahn, Henry Morgenhau,* Herbert Lehman ve Başkan Wilson ile Başkan Franklin Delano Roosevelt'in yayılmacı politikalarının mimarı ve Başdanışmanı Edward Mendel House
CFR'yi ABD'yi yöneten bir Örgüt haline zaten getirmişlerdi.
CFR'ye Rockefeller Ailesi'nin katılmasıyla CFR demek Rockefeller demek olmuştur.
CFR; Roosevelt'i iktidara getirmiş ve yayma CFR'nin güçlü
bankerleri Henry Morgenthau'nun oğlu Henry Morgenthau Jr
Hazine bakanı ve Albay Edward Mendel Hause'u Başdanışmanı
olarak göndermiştir.
Roosevelt, 1929 ekonomik çöküntünün ardından başlattığı
"Yeni Ekonomi Programı" (New Deal) beyni olarak Mendel
House'un rotasına girmiştir.(2)
1940'ta Rockefeller Vakfı'nda çok önemli bir beyin takımı
Rockefeller Özel Çalışma Projesi için de bir araya gelmişti.
Üyeleri arasında Henry ve Clare Bouth Luce, Lawrence
Rockefeller, Towsend Hoops, Nelson Rockefeller, Henry Kissinger, Frank Lindsay ve CIA'da William Bundy bulunuyordu.
Başkan Roosevelt üzerinde çok büyük gücü olan CFR;
ABD'yi II. Dünya Savaşı'na sokmak için büyük çaba harcamıştır. William Stephenson'un yönettiği Özel İstihbarat Servisi
(Special Intelligence service-SIS ve William Donovan'ın yönetimindeki OSS Alman gemilerine sabotajlar düzenlemiş ve böylece Hitler'i ABD'ye savaşa zorlamıştır. Stephenson ve Donovan Rockefeller'e çok yakındı.(3)
* Henry Morgentau, 1912-1916 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nda ABD Büyükelçiliği yapmıştır. Morgentau daha sonraları sözde Ermeni soykınmını konu edinen ve Osmanlı İmparatorluğunu soykırım uygulamakla suçlayan kitabın yazarıdır.
2. Eustace Mulüns, The World Order: Our Secret Rulers, s.90
3. Aynı yerde, s. 139
74
75
SIS'in çalıştığı Rockefeller Center'daki merkez bu istihbarat
uzmanına özel olarak Rockefeller'in isteği üzerine tahsis edilmişti. Daha sonra CIA'ya dönecek olan OSS'yi yöneten Donovan ise, Rothschield'lerin pek çok özel işine bakmış, hatta onları
temsilen Hitler'le görüşmeye gitmiştir. Rockefeller Ailesi ile
olan ilişkileri ise, daha da gerilere gitmektedir. 1915'te Rockefeller Vakfı'mn Savaş Yönetim Komisyonu'na seçilmiştir ve her
zaman sadık Rockefeller hizmetlisi olarak kalmıştır. (4)
OSS; Rockefeller'in has adamı olan William Donovan'm
yönetimindeki casusluk servisiydi. Rockefeller CFR'nin uzantısı
olduğundan OSS, CFR'nin bir uzantısıydı. OSS; II. Dünya
Savaşı yıllarında Sovyet Gizli Servisi NKVD ile gizli ittifak
kurmuştu.
Donovan bu iş için 1943'te Moskova'ya gitmiş, Fitin ve A. R
Assikov adlı NKVD yöneticisiyle bir anlaşma imzalamıştır.
Anlaşmaya göre iki gizli servis de birbirinin ülkesinde ofisler
açabilecek ve istihbarat konularında işbirliği yapacaklardı.
Amerikalı Mullins OSS-NKVD işbirliğini sürdüren ve sonrası
da hiç kesilmeden devam ettiren CIA-KGB çatışmasının da göz
boyama olduğunu yazmıştır.(5)
CFR'yi son derece güçlü bir örgüt yapan David Rockefeller;
her işinde CIA'yi kullandı.
William Donovan II. Dünya Savaşı sonrasında OSS'nın başından ayrılıp, CIA Başkanı olacak olan Ailen Dulles'in danışmanlığına, Ailen Dulles'in yardımcısı olacak Thomas Braden ve
Başkan Eisenhower'ın son döneminde CIA Başkanlığına General
Walter Bedel Smith'i Rockefeller getirmiştir. Bunlar Rockefeller
tarafından Bilderberg Üyesi yapılmışlardı.
Rothschield Ailesi tarafından finanse edilen İngiltere Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Chatham House) ilerleyen yıllarda
Rockefeller tarafından da finanse edilmiştir.(6)
4. Aynı yerde, s. 133-150
5. Aynı yerde, s. 147
6. Luis Gonzales-Mata, Les Vrais Maitres du Monde, Bernard Gassel yay.
Paris 1979 Türkçe özeti.
76
I. ve II. Dünya Savaşı sürecinde Psikolojik Savaş Örgütü
olarak çalışan Londra Merkezli Tavistock Grubu, Rockefeller
Vakfı'nın yaptığı büyük bağışlarla 1946 yılında Tavistock İnsani İlişkiler Enstitüsü olarak yeniden yapılandırılmıştı. David
Rockefeller bu enstitüye Psikolojik Savaş Araştırmaları yapma
ve uygulama görevi vermiştir. (7)
• Nelson Rockefeller
Nelson Rockefeller; Truman Doktrini'nin uygulanmasından
sorumluydu. 1950 yılında Truman Doktrini'ni hayata geçirmek
için kurulan uzmanlar komitesinin Başkanlığına Nelson Rockefeller getirilmişti.(8)
• John Foster Dulles-Allen Dulles
David Rockefeller; akrabası John Foster Dulles'ı CFR üyeliğine, Rockefeller Vakfı Başkanlığı'na, Carnegie Vakfı Başkanlığına ve Dışişleri Bakanlığına getirmiştir.
John Foster Dulles'in kardeşi Ailen Dulles'ı önce CFR Başkanlığına, daha sonra CIA'nın kuruculuğu ve ilk başkanlığına
getirmiştir.
John Foster Dulles, Hitler'i destekleyip onu Führerliğe taşıyan Alman tekelci dev sermayesinin ABD'deki temsilcisiydi.
IG Farben, Vereinite Stahlvverke vb. sanayi devlerinin ve Hitler'in gizli sermaye ajanlığını üstlenen Shröder Trust'ın iki savaş
arasında ve II. Dünya Savaşı sonrasında ABD'deki Temsilci John
Foster Dulles'in hisse sahibi olduğu Sullivan Cromwell şirketiydi.
CIA Başkanı Ailen Dulles'in yardımcısı Thomas W. Braden;
Avrupa Hareketi içinde en yüksek mevkileri işgal eden Avrupalı
devlet adamlarının tümünün Avrupa Hareketi'nin CIA tarafından finanse edildiğini bildiklerini ve bunu onayladıklarını açıklamıştır.(9)
7.
http://www.unsaccodicanapa.com/
8. Holly Sklar, Trilateralizm, South End Pres. Boston, 1980, s.53-55
9. James Petras, The Ford Foundation and CIA, http://www.rebelion.org/petras/english/fordO 10102.htm; William Blase'den aktaran Yarın Dergisi, Kasım 2003;
Holly Sklar, Trilateralizm, South End Pres, Boston, 1980, s. 184-185
77
• George Frost Kennan
George F. Kennan; Dışişleri Bakanlığı Politik Planlama Bölümünün başında bulunmuştur. Bu bölüm 1949 yılında ABD'nin
Doğu Avrupa'daki Casusluk Örgütü'nün (OSS Avrupa Bölümü)
Doğu Cephesinde Nazi Askerî İstihbaratı'nın başında bulunmuş
olan General Reinhard Gehlen'in yarattığı örgütün de
sorumlusuydu. (10)
George F. Kennan; Moskova'daki ABD Büyükelçiliğinde
Rusya uzmanı (OSS Casusluk Örgütü'ne bağlı olarak-E.B.-) olan
bir diplomattı. Kennan, Moskova'dan Washington'a "Long Telegram" olarak tanınan bir doküman göndermişti. Bu doküman
Washington'un dünya görüşünü yeniden şekillendiren az bulunan
elçilik raporlarından birisiydi. Kennan, bu dokümanda, Sovyet
Dış Politikası'nın komünist ideolojik gayretkeşliği ile eski moda
Çarist yayılmacılığının bir karışımı olduğunu ileri sürüyorduk.(11)
Kennan; Temmuz 1944'ten Nisan 1946'ya kadar ABD Moskova Misyon Yardımcılığında bulundu.
Kennan; 1947-1949 yılları arasında ABD Dışişleri Bakanlığı
Politika Planlama Bölümü Başkanlığı yapmıştır.
Kennan bu göreve Başkan Truman'ın iç halkasındaki Dışişleri
Bakanı George Marshall ve Bahriye Bakanı James Forrestarin ısrarıyla getirilmiştir. Forrestal daha sonra Savaş Bakanı olmuştur.
1943 sonundan 1944 sonuna kadar Avrupalı müttefiklerin
Avrupa Politikalarını hazırlayacak olan Avrupa Danışma Komisyonu'nun ABD heyetinin Başkanlığı'nı yapmıştır.
Kennan; Başkan Franklin D. Roosevelt'in seçimini takiben
1933'te ABD'nin Moskova Büyükelçisi William C. Bullitt'in
yanında başladı. Charles E. Bohlen ve Loy W. Henderson Moskova Büyükelçilikleri döneminde elçilik personelini Rusya konusunda eğitmiştir.
1925'te Princeton Üniversitesi'ni bitirince Dışişlerine girmiş
ve İsviçre, Almanya, Estonya, Lituanya ve Letonya'da görev
yapmıştır.(12)
10. Noam Chomsky, Sam Amca Ne İstiyor? Minerva yay. 1. baskı, 2000, s. 13
11. Henry Kissinger, Diplomasi, İş Ban. yay. 2, baskı, 2000 ,s.423-425
12. http://en.Wikipedia.org/wiki/Gerge-F-Kennan
78
• John MC Cloy
John MC Cloy; 1954 yılında Ford Vakfı Başkanı olmuştur.
Onun döneminde Vakıf emperyal gücünün zirvesine ulaşmıştır.
Vakıf; CIA ile adeta iç içe olmuştur. MC Cloy; Ford Vakfı Başkanı olmadan önce ABD Savaş Bakan Yardımcılığı, Dünya
Bankası Başkanlığı ve işgal altındaki Almanya Yüksek Komiserliği yapmıştır. Bu dönemde sayısız CIA ajanına korumacılık
yapmıştır. Ford Vakfı ile CIA arasında gizli bağlantı ve finansal
işbirliği ilişkileri kurmuştur.
MC Cloy; Rockefeller Vakfı Başkanlığı, CFR Başkanlığı,
Rockefeller'in Chase Manhattan Bankası Başkanlığı, 7 büyük
petrol şirketinin Wallstreet ve Rockefeller'ların avukatlığını
yapmıştır. Sayısız büyük şirketin yönetim kurulu başkanlığında
bulunmuştur.(13)
• Richard Bissel
Ford Vakfı Başkanı (1952), CIA Başkanı Ailen Dulles'ın danışmanıdır (1954).(14)
• Dwight Mac Donald
CIA'ca fonlanan Encounter Dergisi'nin Editörü, CIA ajanıdır. (15)
• John Bross
Stratejik Hizmetler Bürosu (Office Strategic Services / OSS)
mensubu, sonraları CIA mensubudur. (16)
• Lawrence Houston
CIA Genel Danışmanı'dır.(17)
• Frank Lindsay
Politika Koordinasyon Ofisi (Office Political Coordination /
OPC) ve Paramiliter Operasyonlar Başkanı'dır.(18)
13-19 Sallie Pisani, The CIA and the Marshall Plan.
14. Agy.
15. Agy.
16. Agy.
17. Agy.
18. Agy.
79
• Amiral Sidney Souers
Merkezi İstihbarat Grubu (Central Intelligence Group / CIG)
Başkanı'dır.(19)
• Averell Harriman
Retinger; ABD'nin Londra Büyükelçisi Averell Harriman'la
Londra'da görüşmüş ve Avrupa'nın birleşmesi hakkındaki görüşlerini iletmiştir. Harriman Retinger'in ABD ziyaretini düzenlemiş ve finanse etmiştir. Harriman, Retinger'i J.R Morgans'ın
büyük hissedarı Leffingwell, David Rockefeller; Nelson Rockefeller, Dodge Motor Şirketi'nin Başkanı Alfred Sloan, John
Foster Dulles ve Adolf Berle Jr ile görüşmesini sağlamıştır. Retinger'in teklifi ile Berle Jr, Avrupa Birleşmesi için Amerikan
Grubu 'nun liderliğini kabul etmiştir.(20)
• Adolf Berle Jr.
Adolf Berle Jr; CFR'nin, Başkan Roosevelt ve Başkan Truman'a Başdanışman yaptığı Tek Dünyacı'ların adamıydı. Berle
Jr, David Rockefeller'in mutemet adamıydı. Retinger'le, Berle
Jr'u buluşturan ve ona Avrupa Hareketi için Amerikan Grubu'nun liderliğini kabul ettiren irade Rockefeller'in iradesiydi.(21)
• Paul Nitze
ABD Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama Bölümü Başkanı
George Kennan, görevini 1950'de Paul Nitze'ye bırakmıştır.
Politika Planlama Bölümü, 1949'da ABD'nin Doğu Avrupa'da-ki
Casusluk Örgütü Doğu Cephesi'nde Nazi Askerî İstihbaratının
başında bulunmuş olan General Reinhard Gehlen'in yönettiği
"şebeke"den sorumluydu.(22)
George F. Kennan, Başkan Roosevelt ve Başkan Truman dönemleri Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama Bölümü Başkanıydı.
• Kermit Roosevelt
Kermit Roosevelt CIA ajanıdır. CIA Alan Operasyon sorumlusudur. Başkan Roosevelt'in oğludur.(23)
19. Agy.
20. WiIIiam F. Jacper, Roques'Gallery of EU Founders.
21. Agy.
22. Agy.
23. Agy.
80
• Joseph Retinger
Joseph Retinger; Albay Edward Mendell House ile yakın
ilişki içindeydi. House, Paul Warburg, Otto H.Kahn, Herbert
Lehman ve Jacop Shiff gibi finansörlerin Beyaz Saray'daki mutemet adamıydı. Başkan Wilson ve Başkan Roosevelt'in başdanışmanıydı. Onları ABD'nin yayılmacı ve hegemonyacı politikalar uygulamaya ikna ediyordu, yönlendiriyordu.
Retinger; David ve Nelson Rockefeller, Kuhn Loeb Şirketi'nin ortağı William Wiseman, Rockefeller'in adamı George
Franklin, Rockefeller Vakfı ve Chase Manhattan Bankası Başkanlığını yapmış John Mc Cloy ve John Foster Dulles'in kendisine büyük destek verdiğini hatıralarında anlatmıştır.
Retinger'e ABD'de yaptığı görüşmeler sonucu Bilderberg
Grubunu kurma yolunda büyük destek veren güç hepsinin de
üyesi olduğu CFR idi. CFR, Bilderberg Grubu'na destek vermek için CFR'nin en etkili aygıtı olan CIA'yi kullanmıştır. CIA
üzerinden fon aktarmış muhaliflerini etkisizleştirmiştir. Onun
için Luis Gonzales Mata, Avrupa Hareketi CIA yardımıyla yaratılmıştır. Katkının arkasındaki en önemli isim CIA Başkanı
Ailen Dulles olmuştur, demektedir.
Luis-Mata Avrupa Hareketi'nin Bilderberg Grubu'nu nasıl
doğurduğunu da açıklamaktadır.
ABD, 1950'li yılların başında bu CIA destekli hareketin varlığının Avrupa'da rahatsızlık yarattığını fark edince, daha güzel
bir yolla Avrupa'ya hükmetmeye karar vermiştir.
Prens Bernhard, General Eisenhower'ın Almanya'daki kuvvetlerinin başına getirilince Avrupa Hareketi ile çok yakından
ilgilenmeye başlamıştır. Bernhard'ın danışmanı Paul Rykens,
Joseph Retinger ve büyük bir olasılıkla Jean Monnet'in yardımları ile 1948'de La Hey'de ilk büyük Avrupa Hareketi konferansını toplamıştır.
CIA Başkanı Ailen Dulles'in Yardımcısı Thomas W. Braden,
Evening Post'a 1967'de yazdığı "Ahlaksız CIA'dan memnunum"
adlı makalesinde, Akdeniz limanlarında silahlı koruma gücü olarak görev yapan komünist liman işçilerine verilmek üzere Walter
Reuter'e 50 bin dolar verdiğini yazmıştır. Braden, Avrupa Mer-
81
kez Organizasyonlarında görevli entelektüeller için Kongre'den
Özgürlükler Fonu'nu geçirebilmek için bir CIA ajanını Encounter dergisine yerleştirdiklerini ve entelektüellerin CIA'nın finanse
ettiği vakıflardan fonlandıklarını bildiklerini yazmıştır.
CIA Başkanı Ailen Dulles'ın Yardımcısı Thomas W. Braden,
Avrupa içindeki en yüksek mevkileri işgal eden devlet adamlarının
tümü'nün Avrupa Hareketi'nin CIA tarafından finanse edildiğini
bildiklerini ve bunu onayladıklarını açıklamıştır.
Avrupa Hareketi Genel Sekreteri Retinger 1952 yılında
ABD'den Avrupa'ya döndüğünde uluslararası bir örgüt kurmanın
gerekli olduğunu açıklamıştır. Bilderberg Grubu böyle doğmuştur.
Retinger CFR'den aldığı büyük destekle "Ekibi"ni kurmaya
başlamıştır. Retinger'in ilk ilişki kurduğu kişiler, eski, Belçika
Başbakan'ı Paul Van Zeeland ve dev Ünilever Şirketi Başkanı Paul
Rykens'ti. Rykens; Avrupa'yı birleştirip ABD'ye bağlayacak bir
örgütten Prens Bernhard'a bahsedeceğini söylemiştir. Gerçekten de
böyle olmuş ve Hollanda Prensi Bernhard; Retinger'e katılmış ve
sonradan da Bilderberg Grubu Başkanı olmuştur.
Bernhard; Rockefeller Ailesi ile ortaktır. Prens Rockefeller
Ailesi'nin petrol tröstü Standart Oil of NewJersey (Exxon) şirketinde 12 milyon dolarlık hisseye sahiptir. Bernhard; Royal
Deutch Petroleum isimli bir diğer dev petrol şirketinde de önemli
hissesi mevcuttur. Royal Deutch'un sahibi ise Rothschild ve
Samuel Ailesi'dir.
Retinger; İngiliz gizli servisinde özel operasyonlar bölümünde çalışmıştır. Retinger, dikkatini Avrupa Birliği düşüncesinden
Atlantik düşüncesine çevirmiştir. Avrupa'da yükselen ABD karşıtlığının ve ABD'nin içe kapanma eğiliminin Batı dünyasında
yıkıcı bir etki yaratacağını ve komünizmin yıkılmasına yol açacağını düşünmekteydi.
• Jean Monnet
Jean Monnet, 1955'te Avrupa Birleşik Devletleri Aksiyon
Komitesi'ni kurmuştur. Komitenin beyin takımında bulunan
Avrupalı ve Amerikalı en üst düzeydeki devlet adamlarıyla birlikte çalışmıştır. (24)
24. Agy.
82
CIA Başkanı Ailen Dulles'ın Yardımcısı Thomas W. Braden
1967'de Avrupa Hareketi içindeki en yüksek mevkileri işgal
eden Avrupalı devlet adamlarının tümünün hareketinin CIA tarafından desteklendiğini bildiklerini ve bunu onayladıklarını
açıklamıştır.
Monnet'in kurduğu Birleşik Avrupa için Amerikan Komitesi; Avrupa Hareketi'ne sağlanan yardımın yüzde 5'ini kendisi
sağlıyordu. Bu fonların büyük kısmı John Mc Cloy'un ABD'nin
Almanya Komiserliği döneminde kurduğu Avrupa Gençlik
Hareketi'ne gidiyordu.
Mc Cloy'dan sonra Avrupa Hareketi kadrolarında yer alacak
ve sonrasında CIA'nın başına geçecek olan Ailen Dulles, ondan
sonra, CIA Başkam olacak General Walter Bedel Smith fonları
aynı şekilde dağıtıyordu.
Prens Bernhard General Eisenhower'ın Almanya'daki kuvvetleri komiserliğine getirilince Avrupa Hareketi ile çok daha
yakından ilgilenmeye başlamıştır.
Bernhard; Danışmanı Paul Rykens, Joseph Retinger ve büyük bir olasılıkla Jean Monnet'in yardımları ile 1948'de ilk büyük Avrupa Konferansı'nı toplamıştır. Tabii ki bunların hepsi
CIA'dan nasıl fonlandıklarmı gayet iyi biliyorlardı.
Jean Monnet; 1947-1948 yılları arasında ABD Dışişleri Bakanı George Marshall ve ekibi ile Marshall Planı ile ilgili sıkı
bir çalışma içindeydi. Bu plana ömür boyu sosyalist olarak isim
yapmış Monnet ve Avrupalı Tek Dünyacı sosyalistler hesabına
10 milyar dolar pompalanmaktaydı. Monnet, mimarı olduğu ve
Schuman Planı adını alacak Planla ilgili çalışmaları Schuman Ta
birlikte yürütüyordu. Schuman da kendi planına CIA üzerinden
sponsorluk yapıyordu. Plan, Monnet'in Avrupa Birleşik Devletleri Aksiyon Komitesi'nin Avrupa Kömür ve Çelik Birliği ile ilgili olarak hazırladığı plandı.
• Prens Bernhard
Prens Bernhard; 1930’lu yıllarda IG Farben adlı dev Alman
Şirketi'nde çalışmaya başladı. Hitler'in temerküz Kamplarındaki
tutsakların emeğini kullanan IG Farben, II. Dünya Savaşı’ndan
sonra üçe ayrılmıştır. Bayer, Hoechst ve Basf, Prens Bern-
83
hard, 1930'lu yıllarda IG Farben'in istihbarat bölümünde çalıştı.
Bölümün başkanı Frank Fahle idi. Fahle savaş sonrası Almanya'sında Lockheed Şirketi'nin ajanı olacaktı. Bernhard'ın
Lockheed ile ilişkisi Fahle aracılığıyla kurulmuştu. (25)
• Paul Henry-Spaak
Paul Henry-Spaak; 1948'de İngiltere Başbakanı Winston
Churchill, Duncan Sandys ve Joseph Retinger ile birlikte Avrupa
Hareketine ABD'den fon temin etmek üzere ABD'ye gitmiştir.
Burada CFR lider ekibinden OSS eski Başkanı William Donovan ve müstakbel CIA Başkanı, Ailen Dules ile görüşmelerde
bulunmuştur. Bu görüşmeler Avrupa Birleşik Devletleri için
Amerikan Komitesi kurulması sonucunu getirmişti.
Belçika Başbakanı Paul Henry-Spaak, İngiliz Dış İstihbarat
Şefi Stewart Menzies'e gönderdiği bir yanıtta İngilizlerden yardım almaktan mutluluk duyduğunu, ancak CIA'nın da bu konuyla
ilgili kendisiyle irtibata geçmiş olması nedeniyle İngiliz ve
Amerikalılarla birlikte çalışmaların önemli olduğunu düşündüğünü böylelikle nahoş bir duruma düşmeyeceğini söylüyordu.
"Size katılıyorum" diye yazıyordu Spaak, Stewart Menzies'le "üç servisin (Belçika, Amerika ve İngiliz) yakın işbirliği
içinde hareket etmiş son derece arzulanan bir durumdur" diyordu.
Tek Dünyacı CIA'cıların sözünden çıkmayan Spaak, NATO
Genel Sekreteri yapılarak ödüllendiriliyordu.(26)
25. Agy.
26. Agy.
SEKİZİNCİ BOLUM
YENİ TEK DÜNYACI CIA'CI NEO CON'LAR
Tek Dünyacı CIA'cı Yönetimlerden
Yeni Tek Dünyacı CIA'cı Neo Con Yönetimlere Geçiş
Soğuk savaş öncesi ve sırasında iki süper güçten en güçlüsü
olduğuna karar veren ABD Yönetimleri Dünya İmparatorluğu
projesini gerçekleştirmek amacıyla CIA Örtülü Operasyon ve
Özel Savaş Operasyonlarını zorunlu görmüşlerdir. Aradan geçen 50 yıla yakın bir süre sonra da, yeni Tek Dünyacı CIA'cı
Neo Con güdümündeki ABD Yönetimleri de tıpkı öncekiler gibi Küresel Emperyalist İmparatorluk projesini hızla uygulattırmaya soyunmuşlardır. (1)
Bu amaçla oluşturulan temel strateji belgeleri şunlardır:
ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld 31 Aralık 2001'de
"Nükleer Stratejinin Gözden Geçirilmesi" başlıklı gizli raporu
Kongre'ye sunmuştur. Yeni konseptte ABD hegemonyasının
sürekliliği amaçlanmış ve bunun gereği olarak da yeni nükleer
stratejiyi üç unsurlu olarak hazırlamıştır.
1. Nükleer olsun veya olmasın ABD'ye yönelik bir tehdide tek
basma nükleer silahla vurma (Önleyici Vuruş) imkânı tanıması
Önleyici nükleer saldırının; nükleer, biyolojik, kimyasal,
nükleer olmayan ve sürpriz saldırılar karşısında olmak üzere
beş koşulda gerçekleştirilmesi
2. 11 Eylül 2001 saldırılarının daha etkin bir savunma siste
minin hayati derecede önemli olduğunu kanıtlamış olması ne-
1. Erol Bilbilik, Aydınlık, 21.4.2002
84
85
deniyle aktif tehditlere karşı son derece etkin bir savunma sisteminin inşa edilmesi
3. Ortaya çıkan ve ileride çıkacak olan tehditlere karşı saldırı
sisteminin hızlı ve etkinliğini artıracak biçimde değiştirilmesi
Bu üç unsurlu Yeni Konsept'in işlevini etkin bir şekilde yerine getirebilmesi için Merkezi Komuta Sistemi ile istihbarat
sistemlerinin birbirlerini birebir destekleyecek bir yapıya kavuşturulması
Başkan Bush, 2002 yılında önde gelen Yeni Muhafazakârların
(NeoCon's) iştirakiyle, "ABD'nin 21. Yüzyıl Grubu"nu
oluşturmuştur. Grup, "ABD'nin 21. Yüzyılı Projesi"ni hazırlamış.
Proje, Bush tarafından uygulamaya sokulmuştur.
Bush, proje ile Irak'ı kitle imha silahlarından arındırmayı, bu
bölgeye demokrasi getirmeyi, Irak'tan başlayarak İran, Suriye,
Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Mısır, Libya ve Sudan gibi
ülkelerde rejim değişikliği ve İsrail'i bölgede her istediğini yapabilecek konuma getirmeyi amaçlamıştır.
ABD; 2004 Mart'ında "Uzun Vadeli Kuvvet Yapısı 2005
Planı"nı yayınlamıştır. Plana göre, Ortadoğu, Afrika, Orta Asya,
Güneydoğu Asya, Orta ve Güneydoğu Amerika'da düzensiz
tehditler kapsamında, aşırı ideolojiler, terörizm, gerilla faaliyetleri, örtülü suçlar ve iç savaş olmak üzere 5 tür tehdit öngörülmüştür. Konvansiyonel tehditlerin azalmasına karşı, bioteknoloji,
sibersavaş veya uzayın kullanımı, felaket getirici tehditler olarak
kabul edilmiştir.(2)
Küreselleşmenin Gelecek Haritası 2005 Raporu, 2005 yılında
Başkan Bush'a sunulmuştur. (3)
CIA'nın düşünce kuruluşu olan Ulusal İstihbarat Konseyi'nin
2020 yılında dünyanın nasıl olacağına dair geliştirdiği senaryoları
içeren raporda:
"Büyük devletlerin savaşa gitme olasılığının 1900'lerin başından bu yana en düşük düzeye indiği, 19. yüzyılın Almanya, 20.
yüzyılın ABD yüzyılı olduğu 21. yüzyılda, Çin ve Hindistan in ön
2. Hürriyet, 15.1.2005
3. Erol Bilbilik, Aydınlık, 18.1.2004
86
plana çıktığı, AB içinde Müslüman nüfusun toplumla bütünleşmesinin sorun yaratacağı, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin topluluk için sorun olacağı, AB ekonomileri küçük büyümelerle yoluna
devam ederse AB'nin uluslararası gücü ve genişleme kabiliyetinin sınırlı kalacağı, Türkiye'nin AB üyeliğinin nüfusu, dini ve
kültürel farklılıkları nedeniyle sorun yaratacağı ancak karşılıklı
anlayış fırsatlarını da beraberinde getireceği öngörülmüştür".
Rapor, gelecek 15 yıl için 3 temel öngörüde bulunmuştur.
1. El Kaide'nin yerini alacak küçük örgütler terör tehdidini
sürdürecektir.
2. Çin ve Hindistan uluslararası platformda başrol oyuncusu
olacaktır.
3. AB toparlanmazsa Türkiye'nin tam üyeliği tehlikeye gire
cektir.
ABD, 11 Eylül 2001 saldırısının ardından 2001'de yayınladığı Savunma Strateji Belgesi'ni yenilemiş ve "ABD'nin Savunma Strateji Belgesi" olarak 18 Mart 2005'te Savunma Bakanı
Rumsfeld imzasıyla yayınlamıştır. (4)
Strateji Belgesi Şu Temel Esasları İçermektedir:
1. ABD hâlihazırda bir savaş içerisindedir. Her ulustan önce
kendisini korumak zorundadır. ABD Anayasası'nın gereği de
budur.
2. ABD'nin egemenliği dünyadaki tüm ulusların egemenliğinin üzerindedir. ABD dünyanın en üst egemenlikli gücüdür.
Bu nedenlerle;
• Avrupa, Ortadoğu, Doğu, Orta ve Kuzey Asya'da kendisine
rakip eşdeğer bir gücün olmasına kesinlikle izin vermeyecektir.
• Dünyada hiçbir güç ABD'nin küresel hareket yeteneğini
karada, denizde, havada, uzayda ve sanal uzayda (internette)
engellemeyecektir.
• Tehlikeler oluşmadan daha gelişme aşamasında iken saptanacak ve ABD; NATO, BM Güvenlik Konseyi gibi kuruluşlara
bağlı olmaksızın, tek başına alacağı kararla, "Önleyici Vuruşla"
bu tehlikeleri önleyecektir.
4. Cumhuriyet, 30.3.2005
87
3. ABD ulusal güvenlik sorunlarını çözmek için uluslararası
işbirliğinde bulunacaktır. Ancak bu ülkeler, aşağıdaki 7 temel
kritere kesinlikle uyacaktır.
• ABD üst egemenliğine tabi olma koşuluyla ulus devletle
rin güçlendirilmesi
• Demokrasinin yerleştirilmesi
• Serbest piyasa ve rekabetçi pazarların korunması
• ABD'nin hareket kabiliyetinin hiçbir mekânda engellenmemesi
• Dünyanın önemli bölgelerinde hegemonya kurmaya kalkışılmaması
• ABD'nin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirilmesinin
maliyetini yükseltici girişimlerde bulunulmaması
Güçsüz rakiplerin konvansiyonel olmayan yöntemleri kullanmalarını önleyecek bir askerî yapılanma ve savaş tarzı ilkesini
benimsemek koşuluyla:
• Yerel çatışmalarda doğrudan taraf olunması
• İsyancı güçleri bastırmak için hükümetlere yardım edilmesi
• Terörizme karşın, radikal İslam'la ılımlı İslam arasında bir
iç savaş olduğunun tüm Müslümanlara kabul ettirilmesi
Bu gerekçeleri karşılayabilecek yeni bir ABD ordusu şu
özelliklere sahip olacaktır:
• 2 cephede savaş doktrininden vazgeçilecek yapıda olması
• Asıl caydırıcı gücün kara biriikteri olması
• Yüksek riskli bölgelerde ordunun asker kapasitesi yüksek
ülkelerde güvenlik ilişkilerine daha fazla önem verilmesi
• Ordunun üzerinden stratejik ortaklıklar kurmaya yoğunlaşması
Başkan Bush; 1 Mayıs 2003 tarihinde Irak'ta görevin tamamlandığını ilan etmesinden 30 ay sonra 3 Kasım 2005 tarihinde Irak ile ilgili olarak hazırlanan ilk kapsamlı stratejiyi,
"Irak'ta Zafer İçin Ulusal Strateji Belgesi" ile açıklayabilmiştir.
Irak'ta mutlaka zafere ulaşılacağını İran ve Suriye'den rahatsız
olunduğunu açıklamıştı.(5)
5. Cumhuriyet, 17.3.2006
88
Bush Yönetimi, üç unsurlu Önleyici Vuruş Konsepti'nin işlevini yerine getirebilmesi amacıyla Merkezi Komuta Sistemi
ile İstihbarat Sistemi'nin birbirlerini birebir destekleyecek bir
yapıya kavuşturulması kapsamında şu önemli uygulamaları gerçekleştirmiştir.
• Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (National Intelligence Director / NID) kurulmuştur. CIA, FBI ve Pentagon İstihbaratı
(Defence Intelligence Agency / DIA) dahil olmak üzere 15 ayrı
istihbarat kuruluşu NID'ye bağlanmış bu suretle NID'in bu is
tihbarat kuruluşlarını bir merkezden aralarında eşgüdüm sağla
yarak yönetmesine olanak sağlanmıştır. NID'ye 40 milyar do
larlık dev bir ödenek de tahsis edilmiştir.
Başkan Bush'un Neo Con çekirdek ekibinden John Dimitri
Negroponte Direktörlüğüne ve Hava Orgeneral Michael Hayden Direktör Yardımcılığına getirilmiştir.
• Başkan Bush Yönetimi'nce, "Terörle Savaş" şüphelilerinin
sorgulanması ve yargılanması ile ilgili olarak hazırlanan yasa
tasarısı Eylül 2006 sonunda ABD Senatosu'nda onaylanmıştır.
Özel askeri mahkemelerin kurulmasını öngören tasarı, sorgulanılacak şüpheliler için bazı standartlar getirmekte ancak,
"Terör şüphelileri"ni diğer askeri ve sivil mahkemelerde tanınan
bazı haklardan mahrum etmektedir. Bu kişilerin tutukluluk
hallerini sorgulama ya da kendilerine yönelik muameleyi federal mahkemeye taşıma haklan ellerinden alınmaktadır.
CIA'nın gizli gözaltı merkezlerine de onay veren tasarı da,
işkenceli sorgulama yöntemleri sözde yasaklanmakla beraber,
muğlâk biçimde Başkana başka yöntemlerin kullanılıp kullanılmayacağını belirleme hakkı verilmektedir. Bush Yönetimi'nin
bu tasarıyla CIA ajanlarının savaş suçlularından yargılanmasının önü kesilmektedir.
Tasarıyla ABD'nin Guantanamo üssünde alıkonulan tutsakların yargılanmasının önü açılmaktadır.
Tasarının, İnsan Hakları Örgütleri başta olmak üzere pek çok
kesim ve Demokrat Partiler tarafından ülke hukukunun ortalıktan kaldırıldığı açıklansa da Başkan Bush, "CIA'nın terör zanlılarını kaçırıp gizli işkence üstlerinde sorgulanmalarını, gizli
89
gözaltı programının paha biçilmez olduğunu ve ABD'ye yönelik
sayısız terör saldırısının böyle önlendiğini" açıklamıştır.
ABD Temsilciler Meclisi de Eylül 2006 sonunda Bush'un
telefonların dinlenmesi programına yeni kısıtlamalarla yasal
statü verecek bir yasa tasarısı onaylanmıştır.(6-7)
11 Eylül'ün ardından Başkan Bush, CIA'ya yeniden adam
öldürme ve suikast yetkisi veren kanunu Kongre'den geçirerek
onaylamıştır. Yeni kanunla, CIA örgütüne; yabancı ülke liderlerini ve istenmeyen kişileri öldürme yetkisi verildi. Bu kanun sadece yabancıları değil, hükümete muhalif olan Amerikalıları da
kapsamaktadır. ABD Başkanı Gerald Ford zamanında CIA'nın
adam öldürme yetkisi sözde geri alınmıştı. Başkan Bush, FBI ve
polise yeni yetkiler veren bir antiterör yasasını "Yurtseverlik
Yasası" adı altında Kongre'den geçirerek yürürlüğe sokmuştur.
Yasa ile terörist olduğundan kuşku duyulan kişilerin telefonlarının dinlenmesi, hareketlerinin internetten izlenmesi, saldırılardan önce bilgi sağlanması, yardım, yataklık edenlere karşı yasal
önlemler alınması, kara para aklama mekânlarında güvenlik
güçlerine olağanüstü imkânlar sağlanması, finansal kaynakların
kurutulması, uyuşturucu, biyolojik ve kimyasal silahlarla ilgili
cezaların artırılması sağlanmaktadır.
Başkan Bush, 11 Eylül saldırısından üç hafta gibi kısa bir
süre sonra ülke güvenliğini sağlamak ve terörle mücadele için,
"İç Güvenlik Konseyi Danışma Bakanlığı" adlı bakanlık düzeyinde yetkiye sahip bir örgüt kurarak iç güvenlik bakanlığını
kurmakla görevlendirilmiştir.
Başkan Bush'a doğrudan bağlı olarak görev yapacak bakanlığın başına Penisilvanya Valisi Tom Ridge Terörle Mücadele
Başkan Yardımcılığına Orgeneral Wayne Downing ve Siber
Güvenlik Başkan Yardımcılığı'na Richard Clarke atanmıştır.
Downing daha sonra Irak'a müdahale konusunda Başkan Bush'la
fikir ayrılığına düşerek görevinden ayrılmıştır.
İç Güvenlik Danışma Konseyi Başkanlığı 'na 20 milyar dolar
tahsisat ayrılmıştır. Savunma, Adalet, Tarım, Sağlık Bakanlıkla6-7. Cumhuriyet, 30.9.2006, Vatan, 10.9.2006
90
rı ile CIA FBI Federal Acil Yönetim Bürosu Başkanlığı ve yüzlerce Düşünce Kuruluşu dahil olmak üzere elliye yakın istihbarat
bölümü ile birlikte çalışması öngörülmüştür.
Konseyde göreve alman kişilerin geçmiş yıllarda gerçekleştirdikleri faaliyetler dikkate alındığında kurmakla görevlendirildikleri bakanlığı dünyaya faşist terörü ihraç edecek bir bakanlık
olarak oluşturacakları çok açıktır. Çünkü bu kişiler bu konularda
dünyanın en şaibeli kişileri arasında bulunmaktadır.
Tom Ridge, Vietnam Savaşı'nda kitlesel katliamlar, tutuklamalar, işkenceli sorgulamalar ile köy, kasaba ve pirinç tarlalarına napalm bombaları atılmasından sorumlu, "ordu pasifıkasyon merkezinde görev almıştır. Ridge, uzun süren Vietnam Savaşı'nda otuz
bine yakın masum sivilin katledilmesinde aktif rol almıştır.
Wayne Downing; istihbarat ağı ile Pentagon arası koordinasyondan sorumlu olmuştur. Downing'de Vietnam Savaşı'ndaki
kitlesel katliamlarda ve Güney Amerika'da kontrterörizm adı
altında yürütülen kirli savaşta etkin rol almıştır.
Richard Clarke, ABD'nin telekomünikasyon ve enformasyon
alt yapısını terörist saldırılardan korumaktan sorumlu olmuştur.
Clarke, Başkan Clinton'ın ABD karşıtı teröristlere yataklık eden
ülkelerin hayati önemdeki tesislerinin bombalanmasına ikna etmiş ve Clinton'ın 1995 tarih ve 39 sayılı başkanlık direktifinin
mimarı olmuştur. Bu direktifle terör bahanesiyle tüm dünya ülkelerine doğrudan saldırı olasılıkları yaratılmıştır. Teröristlere yataklık edecek ülkelere eylemlerine son vermelerine yönelik işbirliğine davet edilmekte, basan sağlanmadığı takdirde bu ülkelere
karşı kuvvet kullanmakta serbest bırakılmaktadır.
Tom Ridge ve ekibi, daha atanmaları onaylanmadan Önce,
"CIA'ya Suikastları Yasaklayan" yasanın iptalini öngören yasa
taslağı "Antiteror Yasa Taslağı"nı hazırlayıp Başkan Bush'un
onayına sunmakta gecikmemiştir.
ABD'nin on altıncı bakanlığı kurmakla görevlendirilen bu
ekip on dört aya yakın bir sürede çalışmalarını tamamlayarak
Başkan Bush'a sunmuşlardır. Başkan da Beyaz Saray'da 25 Kasım 2002 tarihinde düzenlediği törende, "İç Güvenlik Yasası"nı
imzalayarak yürürlüğe sokmuştur.
91
2004 yılında işlerlik kazandırılan yasaya göre başkanlık, CIA,
FBI ulusal güvenlik ajansı ve diğer istihbarat bölümleri tarafından
toplanan terörist tehditlere yönelik istihbarat bilgilerini analiz
edecektir. Tüm kamu, yerel ve özel sektör birimleri ile de birlikte
çalışacaktır. Başkanlık; siber-terörizm, nükleer, kimyasal ve
biyolojik teröre karşı çalışmalarını yoğunlaştıracak ve terörist
tehditleri önceden önleyecek teknolojik araştırmaları teşvik
edecektir.
Yasaya göre; devasa bir istihbarat ağı oluşturulmaktadır. Her
ilden telefon konuşmaları, mektuplar, kredi kartları, alım-satımlar, banka hesapları, sağlık dosyalan bir süper bilgisayarda toplayacak olan istihbarat sistemi kitapçıların listelerinde polislere
verilmesini zorunlu kılmaktadır.
Yaklaşık 40 milyar dolarlık bir bütçeyle 22 kuruluşu bir araya
getiren ve 170 bin kişiyi istihdam edecek olan bakanlık; Pentagon'un kuruluşunu sağlayan Başkan Truman'ın imzalamış olduğu ulusal güvenlik yasasından bu yana gerçekleştirilen en büyük
yeniden yapılanma olduğu bizzat Başkan Bush tarafından
açıklanmıştır.
Bush; 14 ay kadar önce iç güvenlik danışma konseyi başkanlığına getirdiği Tom Ridge'yi bakanlığa; Bahriye Bakanı
Gordan Enkland'ı müsteşarlığa ve uyuşturucuyla mücadele idaresi başkanı Asa Hudcehinson'u Sınır ve Ulaşımdan Sorumlu
Bakan Yardımcılığına getirmiştir.
Yeni yasaya paralel olarak Pentagon'a bağlı bir istihbarat bakan
yardımcılığı kadrosu ihdas edilmiştir. Çok gizli kodlu, "Tüm
Bilgilerden Bilgi Sahibi Olma" (Total Information Avarenes) görevini üstlenecek organın tüm ABD'nin izlenmesi ve gözetimden
sorumlu 22'ye yakın örgütle sıkı bir şekilde çalışacaktır.
Dünyadaki her dili birkaç saniye içinde İngilizceye çevirecek
süper bilgisayarlarla donatılacak olan Ronald Reagan Dönemi'nin
İran-Irak Kontra Olayı sabıkalısı emekli Oramiral John
Poindexter'i atamıştır.
ClA'nın İç Güvenlik Çalışması Yasağı'nın geçtiğimiz Ekim
ayında kaldırıldığından, CIA, FBI ve diğer tüm polis örgütleriyle
iç istihbarat alanında ortak çalışma alanı sağlanmaktadır.
7 Ağustos 1998'de Kenya ve Tanzanya'daki ABD Büyükelçiliklerinin Usame Bin Ladin tarafından bombalanması iddiasının ardından, terörist tehditlerin önlenmesi amacıyla 1998 tarihinde Savunma Bakanlığı bünyesinde, bütçesi milyarlarca doları
bulan ve binlerce uzmanın görev aldığı, "Tehditleri Azaltma
Başkanlığı" kurulmuş başına da ABD'nin en önemli uzmanı
olan Sally K. Horn getirilmiştir. Aynı yıl, Pentagon'da Tehditlere
Karşı Yeni Stratejik Konseptler (RMA, Revulation in Mili-tary
Affairs) üretmek amacıyla 1973 tarihinde kurulmuş olan ve
başına Andrew W. Marshall ve Anthony D. Marshall'ın bulunduğu "Net Assesment" kadroları Başkan Bush tarafından büyük
ölçüde takviye edilmiştir.
11 Eylül 2001'in ardından ABD, kendi hayati çıkarlarını korumak adına ve terörden arınmış bir ülke kimliği ile ürettiği terörizme karşı savaş politikalarını dünya ülkelerinin de kendi çıkarlarının gereğiymişçesine kabulünü dayatmaktadır. Bunu küresel olarak sürdürebilinir kılmak için, Bush Yönetimi ABD'de
bu güne kadar hiçbir hükümetin başaramadığı ölçüde geniş ve
derinlikte faşist bir federal örgütlenmeyi başarmış görünmektedir. Bush yönetimi bunu 'İç Güvenlik Yasası" ile ve öncelikle
de, "İç Güvenlik Bakanlığı" gibi dev kadrolu bir bakanlığı kurarak yapmıştır. Bunun için yaklaşık on dört aylık uzun bir zaman harcanmıştır.(8)
• New York Times'in Şubat 2002'deki haberlerine göre Pen
tagon'a bağlı, "Stratejik Nüfuz Dairesi" hem iç hem de dış
medyaya yönelik özellikle yalan haberler ortaya atmak için özel
olarak kurulmuştu. Pentagon'un amacı böylece hem dost hem
de düşman ülkelerde kamuoyunu ve de liderleri psikolojik ola
rak etkilemekti. Ancak tüm dünyaya yayılmasından sonra söz
konusu Daire kapatılmıştı. Ne var ki, Savunma Bakanı Rumsfeld; bu Daire'nin kapatılması üzerine bu görevi yerine getire
cek başka kurumların var olduğunu açıklamıştır.(9)
• ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'ın istihbarat toplamada
CIA'ya olan bağımlılığına son vermek için gizlice kendisine
8. Erol Bilbilik, Yeni Hayat, Ocak-Şubat 2003
9. Aslı Gökçura, Cumhuriyet-Strateji, 27.12.2004, s. 13
92
93
bağlı bir casusluk örgütü oluşturduğu ve bu yeni birimin 2 yıldır
Irak, Afganistan ve diğer ülkelerde gizli faaliyet yürüttüğü
ortaya çıkmıştır.
Washington Post'un haberine göre, şimdiye kadar varlığı
gizli tutulan bu örgüt, Rumsfeld'in yazılı emriyle 25 Nisan 2002
tarihinde kurulmuştur.
"Stratejik Destek Dairesi" (Strategic Support Branch / SSB)
adı verilen birimdeki Savunma Bakanlığı (Pentagon) personeli
ABD dışında "Resmi olmayan" sıfatlarla ve sahte kimlikle faaliyet göstermekte, bazı "kötü şöhretli" kişiler de casus olarak kullanılmaktadır. SSB ajanları 2002'den bu yana Irak, Afganistan ve
isimleri gizli tutulan bazı ülkelerde faaliyette bulunmaktadır.
Örgütün faaliyetleri son zamanlarda Somali, Yemen, Endonezya, Filipinler ve Gürcistan'da yoğunlaşmıştır.
Bu örgüte yılda 25 milyon dolar harcama yetkisi verilmiştir.
(10-11)
• İlk defa Temmuz 1998'de yayın yapan Ordu Kanalı 2005
yılı başından itibaren yeniden yayına girecektir. Kanal ABD Silahlı Kuvvetlerinin her yönüyle tanıtımını, eğitimci programlar
düzenlemeyi ve halka yönelik duyurularda bulunmayı amaçlamaktadır. İnandırıcı, gerçek hayattan alınma kahramanlık hikâyelerinin aktarılmasının yanı sıra, teknolojik gelişmelerin Ordu'ya yansıması ve ordu tarihinde önemli dönüm noktalarını taşımayı hedeflemektedir.(12)
Yeni Tekdünyacı CIA'cı Neo Con'lar
Daha 1950'lerde dünya sermayesi egemeni David Rockefeller'in oğlu ABD Eski Başkan Yardımcısı, New York valisi CFR
üyesi Cumhuriyetçi Parti'li Nelson Rockefeller; ABD Başkanı
Eisenhower'a Ocak 1956'da yazdığı mektupta(13) "Bizim politikalarımız, hem global (yani dünyanın bütün kara parçalarını
kapsayan) hem de total olmalıdır. Yani politik, askeri, ekonomik,
10. Milliyet, 24.1.2005
11. Cumhuriyet, 30.9.2006
12. Aslı Gökçura, Cumhuriyet-Strateji, 27.12.2004 s. 12
13. Doğan Avcıoğlu, Türkiyenin Düzeni s.654-657
94
psikolojik tedbirleri ve özel metotları bir bütün içinde bir araya
getirmelidir." "Biz askeri paktları kurmayı ve sağlamlaştırmayı
hedef alan tedbirlere devam etmeliyiz. Çünkü bu paktlar herhangi bir komünist saldırısını ve ulusal hareketlen önlemede faydalı
olacaktır.'''' "Askeri paktları sağlamlaştırmak ve genişletmek için
MarshaU Planı'mn Avrupa'da bize sağladığı kadar ya da ondan
büyük ölçüde politik ve askeri nüfuz sağlayacak genişlikte bir
ekonomik yayılma plânını Asya, Afrika ve azgelişmiş bölgelere
uygulamak zorundayız. Şu önemli gerçeği gözden uzak tutmamalıyız. Magnezyum, krom, kalay, çinko ve tabiî kauçuğun tamamı
bakır ve petrolümüzün önemli bir kısmı, kurşun ve alüminyumun
üçte biri denizaşırı ülkelerden gelmektedir,"diyordu.
Rockefeller, ABD Küresel Sermaye Diktatörlüğü'nün total,
politik, askeri, ekonomik, psikolojik ve özel metotlarını Eisenhower'a öneriyordu. Aslında önermekle kalmıyor, fiilen uygulatıyordu. Uygulamanın daha ileri boyutlara taşınmasını ve büyük nüfuz sağlayacak şekilde yayılmasını talep ediyordu.
1961'de Eisenhower'a bile, "Askeri, Endüstriyel ittifakın, özgürlük ve demokratik özelliklerimiz üzerindeki olumsuz baskılarına izin vermeyelim, çünkü yıllık askeri harcamalarımız bütün
Amerikan şirketlerinin net gelirlerini aşacak noktaya ulaştı".
Dedirtmişti.
Aradan kırk yıl geçtikten sonra 1994'te bu defa CFR Onursal
Başkanı David Rockefeller; 1994 yılında gerçekleştirilen
Birleşmiş Milletler İş Konseyi toplantısında bir savaş beklentisini şöyle dile getiriyordu:
"Küresel bir değişimin eşiğindeyiz. Beklediğimiz şey, tam zamanında gelecek bir bunalımdır. Uluslar, Yeni Dünya Düzeni'ni o
zaman kabul edecekler." Rockefeller'den iki yıl kadar Önce aynı
ekipten CFR üyesi Henry Kissinger, 21 Mayıs 1992'de Fransa'nın Evian kentinde gerçekleştirilen Bilderberg toplantısında
"Bir sabah erken saatte uyandığınızda Los Angeles sokaklarında
askeri, federal ve yerel güvenlik güçlerinin, CFR ve FBI'ı karada
ve havada operasyon halinde gördüğünüzde ve şehirde olağanüstü hal ilan edildiğini duyduğunuzda bu durumu nefretle karşılar
ve şiddetle protesto etmek için sokaklara dökülürsünüz. Ama; kü-
95
resel dünya şartlarının bu gerçekliği zorunlu kıldığına insanları
Öyle inandırabilirsiniz ki, bir başka sabahın erken saatinde uyandığınızda Los Angeles sokaklarında askeri, sivil güvenlik güçlerin
CIA ve FBI'ı karada, havada ve denizde operasyon yaparken
gördüğünüzde bu gerçekliği rahatlıkla kabullenir ve bundan büyük memnuniyet duyabilirsiniz" diyordu.
Gerek Rockefeller ve gerekse Kissinger aslında; I. Dünya
Savaşı sonrasında 1920 yılında, "Reel politikaların nihai amacı;
insanların tümünü hayal mahsulü şeytanî yalanlarla sürekli olarak tehdit etmektir." diyen CFR üyesi H.L. Menchen ve Kore
Savaşı sonrası 1957'de ABD yönetimleri insanları hiç gerçekleşmeyecek şeytanî bunalım senaryoları ve sınırsız bir korku seli
karşısında bırakmalı, böylece milliyetçi duyguları her an patlamaya hazır hale getirmelidir," diyen (14) CFR üyesi General
Douglas Mac Arthur'un söylediklerini yineleyerek savaş tellallığına soyunuyorlardı.
David Rockefeller'in konuşması Avrupa'da tek sosyalist devlet
olarak kalmış Yugoslav ulusal devletinin sanal nedenli büyük bir
savaşla ortadan kaldırılmasını ve ABD'nin 1990'da ilan ettiği
Yeni Dünya Düzeni'nin kabul ettirilmesini amaçlıyordu.
Kissinger konuşmasıyla, SSCB'nin çökertildiği, komünizm
tehdidinin ortadan kalktığı, Yeni Dünya Düzeni'ni tehdit ettiği
ileri sürülen Haydut Devletler Doktrinin ilan edildiği bir süreçte
Doğu Avrupa, Rusya ve arka bahçesi ülkelere yönelik bir büyük
bunalım yaratılmasını fırsat bilerek Yeni Dünya Düzeni'nin
perçinlenmesini amaçlıyordu. Her iki konuşmanın yapıldığı süreçte Bili Clinton ABD Başkanıydı. Her ne kadar Yeni Dünya
Düzenciler Clinton'u mensup oldukları CFR adına iktidara taşırmşlarsa da, onu başarılı bulmuyor şiddetle saldırıyorlardı.
Clinton'a, Haydut Devlet olarak ilan ettikleri Irak'a karşı savaş
açması için olağanüstü baskı uyguluyorlardı. Amerikan Şahinleri'nin toplandığı, "Amerikan Girişim Enstitüsü", 1997'de, "The
Project Of The New American Century" adlı bir çalışma grubu
oluşturuyordu.
14. William Blum, Rogue State, s.20
96
Grup, ilk toplantısından sonra bir ayaklanma stratejisiyle
Irak'ta rejim değişikliğini öneren 26 Ocak 1998 tarihli bir mektubu Richard Perle ve eski bir senatör eliyle Clinton'a sunmuştur.
Başkan Bush'u Amerikan küresel faşist imparatorluğunu
kurmaya taşıyan "Yeni Muhafazakâr" hareketinin mimarları
Clinton'a "kati ve kararlı bir şekilde harekete geçmeyi şiddetle
tavsiye ederiz. ABD ve müttefiklerine yönelik kitle imha silahı
tehdidini bertaraf etmek için harekete geçtiğiniz takdirde ülkemizin en hayati ulusal güvenlik çıkarları doğrultusunda hareket
etmiş olacaksınız. Zayıflık ve rehavete dayanan bir davranışa
sürüklendiğimiz takdirde çıkarlarımızı ve geleceğimizi riske sokacağız" diyordu. Yeni Muhafazakâr şahinler, programlarını
hayata geçirmek için de Bush'u başkanlığa taşıyacak yolların
kaldırımlarını döşüyorlardı. Çünkü CFR kontrolündeki "AskerîEndüstriyel Kompleksin" maksimize olmadığı bir sermaye imparatorluğunu olası görmüyorlardı.
Başkan Clinton iki yıllık dönemi boyunca askeri harcamaların artmasına yönelik CFR'nin şahin kanadının baskılarına direniyordu. Aksine harcamaların büyük bir bölümünü sosyal güvenlik projelerine aktarıyordu.
Petrolde Rockefeller, çelik'te Carnegie, bakır'da Gugenheim, şeker'de Hevemeyer, tütün'de Duke tekel'lerinin yerini bugün başta silah ve onunla bağlantılı tekeller; Lockheed-Martin,
Boeing, Northrop Grumman, Raytheon, TRW ve Cariyle gibi
yüksek teknolojiye dayalı endüstriyel gruplar almıştı. Ve bu
gruplar finansa bağlı hale gelmişlerdi. Nitekim Lockheed-Martin hisselerinin yüzde 75 ve Boeing hisselerinin yüzde 60'ı finansla bağlantılıdır. Çünkü sanayi sermayesi banka sermayesiyle iç içe geçmiş ve finans kapital küreselleşmenin motoru haline
gelmiştir. Küresel kapitalist imparatorluğun egemeni CFR'ye
mensup elitler hem sanayi ve hem de finans kapitalini ellerinde
bulundurduklarından "Askerî-Endüstriyel Kompleks" "AskerîEndüstriy el-Finans Kompleksi"ne dönüşmüştür. Bu durumda
küresel kapitalizm kompleksin tıkanmasını savaşla aşacaktır.
Küresel kapitalizmin bu açmazını Lenin daha 1910'larda tespit
etmiştir.
97
Lenin, "Kapitalist rejimde, çeşitli ekonomilerin ve türlü devletlerin eşit şekilde gelişmesi imkânsızdır. Kapitalist rejimde,
durmadan bozulan dengeyi zaman zaman yeniden kurmanın yolu, sanayide krizler, politikada savaşlardır" demiştir.(15-16)
Marx ise daha evvel; "Kapitalizmin küresel bir örgüt olduğu şu
iki anlamdadır; sistemdeki zayıflık ve çelişkiler onun kendi içindedir. Ulusal bir kökeni de yoktur, ikinci olarak, onunla savaşımda
en etkili araç ulusal devletler, ulusal ekonomilerdir" demiştir.
Başkan Clinton'a Irak'a savaş açtıramayan CFR şahinleri bir
taraftan olası Irak savaşı için Pentagon ve Dışişlerine ekibini yığarken, diğer taraftan her ne pahasına olursa olsun Bush'u Başkanlığa taşıma kararı almıştır. 2000 yılındaki başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti'nin Şahinler kanadı, Demokratik Parti
Başkan adayı Albert Gore'un seçimi 500 bin oy farkı ile kazanmasına rağmen eski bir kokainman olan Bush'u başkanlığa taşımıştır. Bush'un Başkanlığının daha birinci yılı dolmadan Rockefeller ve Kissinger'in büyük bunalım senaryoları New York'ta
aynen gerçekleşmiştir.
11 Eylül'de istihbarat ve savunma örgütleri New York'ta alarma geçirilmiştir. Özgürlük Anıtı'nın çevresinde nükleer savaş gemileri, semalarında nükleer başlıklı uçaklar, karada tanklar gezmeye başlamıştır. Sermaye imparatorluğunun ayak sesleri New
York'u titretmiştir. Buna karşın gerçekte hiçbir protesto olmamış,
tersine savaş çığlıkları New York semalarında çınlamıştır.
11 Eylül, Bush'u Başkanlığa taşıyan, "Yeni Muhafazakârların
(NeoCon) ABD küresel faşizm projesinin hayata geçirilmesi için
altın bir fırsat doğurmuştur. Paul Wolfowitz, "11 Eylül bize
kesin bilgi'nin lüks olduğunu, bize gereken adil bir davadan çok
savaşa yakın olmayı göstermiştir. Çünkü karşımızdakilerin
eğilim ve kapasiteleri savaşmak için yeterlidir" demiştir. Bush'u
küresel faşist imparatorluk kurmaya taşıyan ekibin teorisyenlerinden Tim Donnely, "11 Eylül bize tasavvur edemeyeceğimiz bir olanak sağladı. Görüşlerimizin doğruluğunu gösterdi" Yoshua Muravchik, "11 Eylül olayı yaşanmasaydı biz bu
15-16 Lenin, Sosyal Demokrasi Dergisi, 16 Ağustos 1995; sayı 40
98
kadar etkili olamazdık". Bush'un aynı zamanda Ortadoğu danışmanı olan Michael Ledeen, "Roosevelt Amerikan halkını savaşa sokmayı başaramadı. Pearl Harbour baskını bir mucize
yarattı. 11 Eylülde İslamcı terör harekete geçince Amerika yeniden şans yakaladı" demiştir. CFR şahinlerinin küresel faşist
imparatorluk projesi Reagan döneminden bu yana gündemde
tutuluyor, hazırlıkları sürdürülüyor ve icra planları yapılıyordu.
9 Mart 2002 tarihli Los Angeles Times'te yaymlanıncaya kadar
gizli tutulan bir Pentagon raporu proje'nin ne kadar ayrıntılı bir
tarzda ele alındığını gösteriyor. Rapor'a göre, Bush yönetimi
Çin, Rusya, Kuzey Kore, İran, Libya ve Suriye'ye de savaş açma koşullarını belirlemiştir.
Arap-İsrail, Çin-Tayvan, Kuzey-Güney Kore krizlerinde bu
yola başvurulması öngörülmüştür. 17 Şubat 2002 tarihli Florida
Times Union gazetesinde bu listeye Somali, Sudan, Endonezya
ve Yemen'in de ekleneceği haberi yer almıştır.
Eski SSCB, Doğu Avrupa ülkelerini, Hint Yarımadasını ve
Çin'i yeniden sömürgeleştirmeyi amaçlayan Yeni Muhafazakârlar, nükleer silahlardan arındırma yalanlarıyla Irak'a saldırdılar,
topraklarını işgal ettiler, zengin enerji kaynaklarına el koydular,
masum insanları katlettiler, binlerce yıllık kültürel mirası yok
ettiler ve hızla kukla bir yönetim oluşturdular.
Küresel faşist Amerikan imparatorluğu projesi adına dünyayı, bomba, para ve kâra dayalı ölüm ittifakına sürmekte tereddüt
etmeyen ve Bush'u koçbaşı olarak kullanan yönetimin şahinler
kanadı "Askerî-Endüstriyel-Finans Kompleksi"nin mensuplarından oluşuyor. CFR'de inisiyatifi ele geçiren şahinler,
Bush iktidarını ve kongreyi endüstri, ticaret ve bankacılık yatırımlarının araçları halinde çalıştırıyor.
Mektupçu yeni muhafazakâr (Neo Conservative / NeoCon) şahinler
Küresel faşist imparatorluk peşindeki Yeni Muhafazakârların çelik çekirdek kadrosu Richard Perle eliyle Başkan Clinton'a
26 Ocak 1998 tarihinde Irak'a savaş ilanı için aşağıdaki imzaları
içeren bir mektup vermişlerdir.
99
• Dick Cheney:
Başkan Yardımcısı, CFR ve Triateral üyesi, Amerikan Girişim Enstitüsü'nün (American Enterprise Institute / AEI) Onursal
Başkanı, Halliburton Petrol Şirketi'nin eski Yönetim Kurulu
Başkanı.
• Donald Rumsfeld;
Savunma Bakanı, CFR üyesi, Yeni NATO Girişimi (New
Atlantic Inisiative / NAI) üyesi.
• Paul Wolfowits;
Savunma Bakan Yardımcısı, CFR Trilateral, Bilderberg
üyesi.
• Richard Perle;
Savunma Politikaları Danışma Konseyi Direktörü CFR üyesi, Eski Savunma Bakan Yardımcısı Amerikan Girişim Enstitüsü
(AEI) Başkanı.
• Bruce P. Jackson
Amerikan Girişim Enstitüsü (AEI) Eski Başkanı, Yeni .NATO Girişimi (NAI) üyesi, CFR üyesi, Başkan Bush'un 2000 yılı
seçim kampanyası Dış Politika Kampanyası Başkanı, ABD
NATO Komisyonu eski Başkanı, değişim sürecindeki demokrasiler projesi başkanı, silah üretici devi Lockheed-Martin eski
Başkan Yardımcısı.
• Robert Zoellick
ABD Ticaret Bakanlığı Temsilcisi, CFR Trilateral, Bilderberg üyesi, Yeni NATO Girişimi (NAI) üyesi.
• John Bolton
Dışişleri Bakan Yardımcısı, CFR üyesi, Amerikan Girişim
Enstitüsü (AEI) ve Yeni NATO Girişimi (NAI) üyesi.
• Richard Armitage
Dışişleri Müsteşarı, CFR üyesi.
• George Tenet
GIA Başkanı CFR üyesi.
• Jeanne J. Kirkpatrick
CFR Trilateral Komisyon üyesi, Amerikan Girişim Enstitüsü
(AEİ) üyesi.
• Paula Dobriansky
CFR Trilateral üyesi, Amerikan Girişim Enstitüsü (AEİ)
üyesi.
• William Kristol
CFR üyesi, Yeni Muhafazakârlığın önde gelen kuramcılarından.
• Irwing Kristol
CFR üyesi Yeni Muhafazakârlığın önde gelen kuramcılarından. Brooklyn'li Troçkist, CIA görevlisi, New York'ta kurulan
Amerikan Kültürel Komisyonu CIA Sözleşmeler Yöneticisi,
1953'te Paris'e taşındı ve Tek Dünyacı CIA'cılann dergisi Encounter'in eş editörlüğünü üstlendi.
• Robert Kagan
CFR üyesi, Yeni Muhafazakârlığın önde gelen kuramcılarından.
• James Woolsey
CIA eski Başkanı, CFR üyesi, Emekli Kara Albay.
• Lewis Libby
Cheney'in Baş danışmanı (sağ kolu), CFR üyesi.
• Newt Gingrieh
Temsilciler Meclisi Eski Üyesi, Kıdemli Cumhuriyetçi Partili,
CFR üyesi, Yeni NATO girişimi (NAİ) üyesi.
• Douglas Feith
Savunma Bakan Yardımcısı, CFR üyesi.
• Stephen Hadley
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, CFR üyesi, Eski Savunma Bakan Yardımcısı Amerikan Girişim Enstitüsü
(AEI) üyesi.
• Eric S. Edelman
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, CFR üyesi,
ABD-Finlandiya eski Büyükelçisi, Türkiye Yeni Büyükelçisi.
• Eliot Abrams
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, CFR üyesi.
• Zalmay Halilzad
Eski Savunma Bakan Yardımcısı, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, CFR üyesi.
100
101
• Kenneth Adelman
Eski Savunma Bakan Yardımcısı, CFR üyesi.
• James Schlesinger
Eski Enerji Bakanı, CIA Eski Başkanı, CFR üyesi.
• E. Orgeneral Wayne Downing
Merkez Kuvvetler Eski Komutanı, İç Güvenlik Eski Bakarı
Yardımcısı.
• Prof. Eliot Cohen; Johns Hopkins Üniversitesi Öğretim
üyesi, CFR üyesi.
• Vin Weber
Minnesota eski Senatörü, CFR üyesi.
• Peter W.Rudman
Savunma Bakan Yardımcısı, CFR üyesi.
• Yoshua Muravchik
Bush'un danışmanı, CFR üyesi.
• Prof. Michael Ledeen
Cheney'in Danışmanı.
• Tim Donnely
Cheney'in Danışmanı.
• David Jeremialı
CFR üyesi.
• David Wurmser
Eski senatör.
• Stephen Cambone
Dışişleri Bakan Yardımcısı (İstihbarat)
• Jeffrey Bergner.
• William Bennet.
Küresel Faşist Şahinler Troykası
Cheney-Rumsvelt-Wolfowitz'den oluşan küresel faşist şahinler troykası, Başkan Clinton'u26 Ocak 1998 tarihli mektupla
Irak'a savaşa zorlamış, fakat bunda başarılı olamamıştır. "Yeni
Amerikan Yüzyılı Projesi" (Project For New American Century) adlı düşünce kuruluşu raporu ile, "Amerikan Savunmasının Yeniden Yapılandırılması" adlı 20 Eylül 2000 tarihli ra-
102
porun altındaki imzalar Clinton'a verilen mektubun altındaki
imzalardı.
NeoCon Troyka; Başkan Bush'u imparatorluk projesinin
gerçekleştirilmesinde koçbaşı olarak kullanıyor. Bush, Arbusto
Energy ve Harken petrol şirketinin eski başkanı, CFR üyesi.
Troyka, Bush'u Beyaz Sarayı, Başkan Yardımcılığını, Ulusal
Güvenlik Konseyini, Savunma Bakanlığını ve kabineyi çelik
çekirdek üyeleriyle kuşatmış bulunuyor.
Bush'u Kuşatan Troyka Ekibi
• Karl Rove; Siyasi Danışman.
• Albert Gonzales
Baş Hukuk Danışmanı, Faşist terör yasalarının
mimarı.
• Lawrence Lindsay
Ulusal Ekonomik Konsey Direktörü.
• Prof. Michael Ledeen
İran ve Ortadoğu Danışmanı.
• Lewis Libby
Baş Danışman.
• Andrew Card
Beyaz Saray Genel Sekreteri.
• Edivard Djwerdjian
Beyaz Sarav Sözcüsü. Eski Dışişleri
Bakan Yardımcısı, İsrail ve Sovyet Eski Büyükelçisi.
• John Dululio
Beyaz Saray Merkez Sorumlusu, Köktendinci
eylemci
• Michael Gerson
Beyaz Saray Baş Metin Yazarı, "Şer Ekseni"nin
mucidi.
• Deborah Leower
Beyaz Saray Kriz Odası, Ulusal Güvenlik
Konseyi Direktörü.
• Dan Barlett
Beyaz Saray İletişim Direktörü.
103
• Karen Hughes
Beyaz Saray Basın Danışmanı.
• Marry Ellen Coııntrymen
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü.
Dick Cheney ve Çekirdek Ekibi Troyka'nın 1 Numaralı
Üyesi
ABD Başkan Yardımcısı, CFR Trilateral üyesi, wyoming
Senatörü, Beyaz Saray Eski Genel Sekreteri, Baba Bush dönemi
Savunma Bakanı, Halliburton Petrol Şirketi Eski Başkanı İleri
teknoloji devi Dresser Rand şirketinin ve Halliburton'un
Başkanı.
Halliburton'un bağlı şirketi TRW'nin Eski Yönetim Kurulu
üyesi. Halliburton'un 60 yıldan bu yana ABD Ordusu'nun ihtiyaçlarını karşılayan Kellogs Brown & Root Service (KBR) şirketinin de ortağı, bu durumda Halliburton şirketinin TRW üzerinden Lockheed-Martin, silah devi Northrop Grumman ile ortaklığının yanı sıra Dresser Rand. Kellogs Brown & Root Service
ve Temizlik Maddeleri devi Procter & Gable ile ortaklıkları var.
Dick Cheney'm eşi Lynne V. Cheney Lockheed-Martin'in eski
yönetim kurulu üyesi Lockheed-Martin ve bağlısı TRW, Afrika
ve Avrupa'da CIA, NSA ve DEA gibi İstihbarat örgütleriyle
birlikte hareket ediyor.
Cheney, 2002'de Kaliforniya'daki ağır enerji krizinden sonra
geliştirilen Ulusal Enerji Planı'nın başkanı olarak küresel
emperyalist enerji politikalarını oluşturdu. Başkan yardımcılığını
devralır almaz, enerji devi Enron'un Başkan Yardımcısı Thomas
White'ı Kara Kuvvetleri Bakanlığına diğer dev petrol arama
şirketi Tom Brown'ın Başkanı Donald Evans'ı Ticaret Bakanlığına getirdi.
• Bruce P. Jackson
Cheney-Rumsfeld-Wolfowitz Troykası'nın en güçlü üyesi
kendisini geri planda tutan Bruce P. Jackson'dur. 2000 yılı başkanlık seçimlerinden önce Jackson'un ABD Başkan adaylığı
gündeme gelmişti. CFR üyesi, Londra merkezli Uluslararası
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü üyesi 1979-1990 yılları arasında
104
askeri istihbarat subayı 1986-1990 yılları arasında Savunma Bakanlığında görevli. Bush'un 2000 yılı seçim kampanyası Dış Politika Kampanyası Başkanı Kıdemli Cumhuriyet Partili. Yeni
Muhafazakârların egemenliğindeki Amerikan Girişim Enstitüsü'nün (AEI) Eski Başkanı. Yeni Muhafazakârların hakimiyetindeki Yeni NATO Girişimi (NAI) Başkanı. Ağustos 2002'den bu
yana ABD Merkezli, Değişim Sürecindeki Demokrasiler Projesi'nın Başkanı Lockheed-Martin dev silah üretici firmasının Eski Araştırma Geliştirme Stratejilerinden sorumlu Başkan Yardımcısı. ABD'de, Askerî-Endüstriyel-Kompleks"in bir numaralı
aksiyoneri o kadar ki, "Bay Askerî-Endüstriyel Kompleksi"
adıyla anılıyor. Uzay, Güç ve Strateji (Space, Power and Strategy) adlı kitabın yazarı. Bush iktidarı devralır almaz Cheney,
"Amerikan Ulusal Füze Kalkanı Projesi"nden en büyük Pentagon ihalesini Lockheed-Martin şirketine verdi. Lockheed-Martin
bu ihaleyi dev TRW şirketi işbirliği ile üstlen di. 12 Aralık
2002'de dünyanın 5. büyük silah üretici şirketi Northrop Grumman TRW ile birleşti. TRV/'nin, Lockheed-Martin ile işbirliği
içinde olması nedeniyle Northrop-Grumman'la ortak durumda.
Her üç şirketin, yönetim kadroları Troyka ekibinin kuşatmasında. Jackson, Lockheed-Martin'in Başkan yardımcısı iken
Stephen Hadley, Jackson'un en büyük yardımcısıydı.
Troyka "Amerikan Ulusal Füze Kalkanı Projesi"ni hazırlamış ve ihale yi Lockheed-Martin'e vermiştir. İhalenin gerçekleştirilmesinde TRW üzerinden Lockheed-Martin'le işbirliğini
sağlayan silah devi Northrop & Grumman'in Yönetim Kurulu
Başkanı James Roche'tir. Roche, Troyka tarafından Hava Kuvvetleri Bakanlığına getirilmiştir.
• Stephen Hadley
Stephen J. Hadley, Bruce P. Jackson'un tüm çalışmalarında
en yakın yardımcısıydı. CFR üyesi olan Hadley, Baba Bush'un
Savunma Bakan lığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi üyeliğini yapmıştır. Cumhuriyetçi Parti'nin en kıdemli üyelerinden biri olan
Hadley, Troyka tarafından Ulusal Güvenlik Konseyi üyeliğine
getirilmiştir. Hadley, Shea-Gardner adlı uluslararası hukuk firmasının ortağıdır. Lockheed-Martin sadece Pentagon'dan ihale-
105
ler almıyor. NATO'nun dev ihalelerini de alıyor. Zaten NATO,
"Askeri Endüstriyel Finans Kompleks"in en büyük müşterisidir.
Hadley, Jackson ve Rumsfeld gibi NATO'nun genişleme kararlarını alan Amerikan Girişim Enstitüsü (AEI) üyesidir. Jackson
bu enstitünün Başkanı iken Hadley Genel Sekreteriydi. Cheney
de Başkan Yardımcılığından önce Enstitü'nün Onursal Başkanıydı.
Pentagon Eski Savunma politikaları direktörü Richard Perle,
Hazine Bakanı Paul O'Neil, Dışişleri Bakan Yardımcısı John R.
Bolton, Lynne V Cheney, Prof Samuel Huntington ve ABD eski
Başkanı Gerald Ford da Amerikan Girişim Enstitüsü (AEI)
üyeleri arasında bulunuyor.
• Lewis Libby
Cheney'ın Müsteşarı (sağ kolu) CFR üyesi. Eric S. Edelman'la birlikte çalışıyordu.
• Eric Edelman
Cheney-Rumsfeld-Wolfowitz'in güvenlik, savunma ve uzay
konularında eski Başdanışmanı, CFR üyesi, 1981-1982 yılları
arasında Dışişleri Bakanlığı Operasyon Dairesinde görev yaptı.
1982-1984 yılları arasında Dışişleri Bakanı Aleksandr Haig ve
George Shultz'un özel danışmanlığını yaptı. Cheney'in Savunma
Bakanı olduğu 1992-1993 yılları arasında Dışişleri Bakanlığından Savunma Bakanlığına geçti. Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği İşleri Yardımcılığında bulundu. 1994-1996 yıllan arasında Çek
Cumhuriyeti Büyükelçiliği Müsteşarlığında 1998'de Finlandiya
Büyükelçiliğinde bulundu. Troyka iktidara gelince Edelman'ı
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Üyeliğine getirdi. Ağustos
2003'te ABD'nin Türkiye Büyükelçisi olarak göreve başladı.
• Condoleeza Rice
Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı, CFR üyesi, Stanford
Üniversitesi Eski Rektörü, Rusya uzmanı, Baba Bush dönemi
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, Başkan George
W. Bush'un Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı,
Petrol devi Chevron'un Eski Yönetim Kurulu üyesi, ABD'nin
Orta Asya, Kafkasya politikaları ile ilgili çalışmalar yürüten
Doğu-Batı Enstitüsü (EWI) üyesi.
106
• Zallmay Halilzad
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, Eski Savunma
Bakan Yardımcısı, CFR üyesi
• Stepnen Hadley
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, CFR üyesi,
Baba Bush dönemi Savunma Bakan Yardımcısı, Amerikan Girişim Enstitüsü (AEI) üyesi
• Eliot Abrams
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi,, CFR üyesi,
Başkan Bush'un özel Danışmanı, Baba Bush'ça affedilen İran
Kontra skandali suçlusu
• Grahnm Fuller
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, CIA Eski Başkan Yardımcısı, Ortadoğu-İran-Türkiye uzmanı
• Paula Dobıiansky
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, CFR Trilateral
üyesi, Amerikan Girişim Enstitüsü (AEI) kıdemli üyesi
• Mathew Bryza
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi
• John Gordon
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, CFR üyesi
• Dan Fried
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, CFR üyesi,
Brooking Institute kıdemli üyesi
• Donald Rumsfeld
Troyka'nın 2 nolu üyesi. Savunma Bakanı, CFR üyesi, Yeni
NATO Girişimi (NAI) üyesi, Başkan Reagan dönemi Savunma
Bakanı, Reagan dönemi Başkanlık Ortadoğu Özel Temsilcisi,
ABD'nin NATO nezdindeki Büyükelçisi, Zürih merkezli dev
mühendislik şirketi ABB'nin yöneticisi.
Troyka'nın elebaşısı her ne kadar Cheney olarak görünüyorsa
da aksiyoner elebaşısı Rumsfeld'dir. Reagan ve Baba Bush ile çalışmış olan Rumsfeld, Savunma Bakanlığının basma kendisi gibi
aksiyoner bir şahinin geçmesi halinde ABD'nin 1 nolu Bakanlığı
olan Dışişleri Bakanlığının etkisinin azalacağı ve ABD'nin yönetiminde Savunma Bakanlığının ağırlığının artacağı deneyim ve
107
birikimine sahip olduğu için Bush kabinesinde Savunma Bakanlığı
koltuğuna oturmayı tercih etmiştir. Kendisine bağlı general ve
sivilleri Pentagon'un kilit noktalarına hızla yerleştirmiştir.
Rumsfeld, 1962'de Illinois'ten Senatör seçilmiştir. Nixon
yönetimi başa geçtiğinde, Ekonomik Fırsatlar Ofisi Direktörüydü. Cheney daha o sıralarda Rumsfeld'in dikkatini çekmişti. Ford
Başkan olunca Rumsfeld'i Beyaz Saray ekibinin başına geçirmiş
o da Cheney'i Beyaz Saray'a taşımıştır. Sınırsız tutkuları olan
Rumsfeld 34 yaşındayken Savunma Bakanlığı koltuğuna
oturmayı başarmıştır. Rumsfeld bakan olur olmaz sırdaşı ve sağ
kolu yaptığı Cheney'i Beyaz Saray ekibinin başına geçirmiştir.
Rumsfeld, "Yıldız Savaşları Projesi"ni yaratan kişidir. 1973-1974
arası ABD'nin NATO Büyükelçiliğinde, Reagan döneminin füze
sistemleri, Ortadoğu temsilciliği ve Stratejik Silah teknolojisiyle
ilgili görevlerde bulunmuştur.
Rumsfeld, Ford-Bush kanadından çok Reagan kanadına yakındı. Rumsfeld, Savunma Bakanlığı'na tayin edildiğinde Condoleeza Rice, Brent Scwroft'un koruması altındaydı ve Rumsfeld'le yakın temastaydı. Rumsfeld daha o zaman şahinlerin reisiydi. Rumsfeld, Baba Bush'u, zekâsının sınırlı olması ve yetersizliği nedeniyle açıkça eleştiriyor ve küçümsüyordu. CFR'de
birlikte olduğu Bush'un 1980 seçim kampanyası öncesinde CFR
ve Trilateral Komisyondan istifa etmesi ve istifanın kamuoyuna
açıklanmasını istemesiyle.(17) ortaya koyduğu oportünist tavrı
açıkça aşağılıyordu.
Baba Bush'u zekâ sınırlısı gören Rumsfeld, savunma bakanlığı koltuğuna oturduğunda, Cheney, Beyaz Saray, Rice ise,
Ulusal Güvenlik Konseyi ayağını oluşturuyordu. Cheney Savunma Bakanı olduğunda Wolfowitz Savunma Bakan Yardımcısıydı. Richard Perle'de Reagan'ın Savunma Bakan Yardımcısıydı. Wolfowitz, Perle, Paul Kozemchak, Andrew Marshall ve
Ahmet Çelebi de amansız şahin Prof Albert VVohlstetter'in öğrencileridir. Rumsfeld'in Reagan döneminden bu yana bu ekiple
ilişkisi devam etmiştir.
17. David Halberstam, wwbarış Zamanı Savaş, s. 68-72
108
• Prof Paul Wolfowitz
Troyka'nın 3 nolu üyesi. Savunma Bakan Yardımcısı, CFR,
Trilateral, Bilderberg üyesi Wolfowitz, Chicago Üniversitesinde
Siyasal Bilimler Doktorası yapmıştır. İş hayatına Washington'da
ki Silah Kontrol ve Silahsızlanma Temsilciliği ile başlamıştır.
ABD'nin Moskova Büyükelçiliğinde bulunmuştur. Perle'nin liderliğinde, SSCB'ni izlemekle görevli "B Takımı" içinde yer almıştır. 1990'lı yılların başından itibaren SSCB'nin dağılmasından
sonra, "Yeni Dünya Düzeni"yle ilgili çalışmalar yapmıştır.
Cheney'in liderliğinde ilk kez Irak'a karşı "Önleyici Saldırı
Doktrini"ni o hazırlamıştır. Rumsfeld ve Cheney'de Wolfowitz
ile aynı görüş ve düşünceyi paylaşmaktadır. Rumsfeld aynı projeyi uygulayan aksiyonerdir.
• Prof Albert Wohlstetter
ABD'nin modern savaş doktrini ve dış politika teorisyeni
Wohlstetter. Kennedy'den bu yana tüm Başkanlara savunma ve
dış politika konularında akıl hocalığı yapmıştır. Wohlstetter geleceğin savaşlarında nükleer silah yerine ordunun küçültülerek hedefini şaşmayan bomba ve füzelerle donatılmış çevik kuvvet birliklerine dönüştürülmesini savunmuştur. Chicago ve Uçla üniversitelerince hocalık yapan VVohlstetter 1980'li yıllarda Perle ve
Wolfowitz'in ABD yönetiminde görev almasını sağlamıştır. Perle
ve Wolfowitz'in yanı sıra öğrencilerinden Pentagon Stratejisi,
"Net Assesment" direktörü Andrew Marshall, Eski Savunma Bakan Yardımcısı ve Irak-Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad ve Paul Kozemchak'ın Baba Bush yönetiminde görev almalarını sağlamıştır. VVohlstetter, Ahmet Çelebi'yi Wolfowitz ve
Perle ile tanıştırmıştır. Daha sonra onun ABD desteğiyle Irak
Ulusal Konseyi Liderliğine geçmesini sağlamıştır.
Rumsfeld-Wolfowitz ve Çekirdek Ekibi
• Douglas Feith, Savunma Bakanlığı Müsteşarı, CFR üyesi,
Reagan dönemi Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi, Reagan dönemi
Savunma Bakan Yardımcısı Feith & Zell Uluslararası Hukuk
Firması patronu.
109
Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle'nin dört yıl süreyle
yardımcısı. Richard Perle'nin, International Advisor Incorporated adlı Türkiye için lobi faaliyeti yürüten şirketinin ortağı.
• Harold Rhodes
Savunma Bakan Yardımcısı CFR üyesi
• Peter W.Rodman
Savunma Bakan Yardımcısı, CFR üyesi
• Jack R. Crouch
Savunma Bakan Yardımcısı
• John Stenbit
Savunma Bakan Yardımcısı
• E. Oramiral John Pointdexter
İstihbarattan Sorumlu Bakan Yardımcısı
• Paul Bremer
Irak Geçici Yönetimi Başkanı, Eski Büyükelçi, Baba Bush'un
İçişleri Bakanı'nın danışmanı, Kissinger, William Ro-gers dahil
altı Dışişleri Bakanı'nın danışmanı Kissinger & As-sociate
uluslararası firmasının eski Direktörü, Dış Politika Derneği eski
Başkanı, International Commision On Terrorism üyesi, ulusal
Terörizm Komisyonu Eski Başkanı.
• Trent Lort
Senato Azınlık Grubu Başkanı, CFR üyesi
• Sally K. Horn
Savunma Bakanlığı "Tehditleri Azaltma Politikaları" Direktörü, CFR üyesi
• Andrew W. Marshall
Savunma Bakanlığı, "Net Assesment" Direktörü, CFR üyesi
• Anthony D. Marshall
Savunma Bakanlığı "Net Assesment" Direktörü, CFR üyesi
• Newt Gingrich
Eski Temsilciler Meclisi Başkanı, Rumsfeld'in gayri resmi
özel danışmanı
• Fred Celec
Rumsfeld'in Özel asistanı
• Lawrence Di Rita,
Rumsfeld'in özel Danışmanı
110
• William Luti
Pentagon Özel Planlar Bürosu Direktörü
• E. Amiral Art hur Cebrowski
Savunma Bakanlığı Kuvvetler Dönüşümü Direktörü, Savunma Bakanlığı Eski Kontrol İletişim ve Bilgisayara Sistemleri
Komutanı, CFR üyesi
• Prof Thonıas P. M. Barnett
"The New Rules Set" (Küreselleşme ve Güvenlik Etkileri))
Projesi Direktörü, ABD Deniz Harp Akademisi Profesörü.
• Hava Orgeneral Richard Mayers
Genelkurmay Başkanı
• Kara Orgeneral John Abizaid
Merkez Kuvvetler Komutanı
• Orgeneral Peter J. Schoomaker
Eski Özel Kuvvetler Komutanı (Rumsfeld'in Genelkurmay
Başkanlığına önerdiği isim)
Savunma Politikaları Danışma Kurulu
Richard Perle, Savunma Politikaları Danışma Kurulu Başkanı, Reagan dönemi Savunma Bakan Yardımcısı, CFR üyesi, Kıdemli Cumhuriyetçi Partililerin egemenliğindeki Amerikan Girişim Enstitüsü'nün (AEI) Başkanı, JINSA (Jewish Instutite Of
National Security Affairs) Yönetim Kurulu üyesi, Foundation
On For Defence Of Democrasy (İsrail yanlısı) adlı kuruluşun
Danışma Kurulu üyesi, sağcı Jerusalem Post gazetesi eski Yöneticisi, Kissinger'in Danışman olduğu Trireme Partnes LP adlı
borsa şirketinin Danışmanı, Global Crossing adlı Telekom Şirketi'nin Danışmanı.
Başkan olduğu Amerikan Girişim Enstitüsü'nde (AEI) Cheney, Ford Eski Onursal Başkan, O'Neil, Bolton, Huntington ve
Lynne V. Cheney üyesi.
•Newt Gingrich
Temsilciler Meclisi Eski Başkam, Cumhuriyetçi Parti'nın kıdemli üyesi, CFR üyesi, Yeni NATO Girişimi (NAI) üyesi, JINSA üyesi.
111
• Fred Ukle;
Savunma Bakanlığı Savunma Politikaları Danışma Komisyonu
eski üyesi.
• Henry Kissinger;
Eski Dışişleri Bakanı, Eski Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı, CFR, Trilateral, Bilderberg üyesi, Amerikan Girişim Enstitüsü (AEI) üyesi.
• James WooIsey;
CIA Eski Başkanı, CFR üyesi.
• Eliot-Cohen;
Cohns Hopkins Profesörü, CFR üyesi
• Thomas Foley;
Temsilciler Meclisi Eski Sözcüsü, ABD Japonya Eski Büyükelçisi, CFR, Trilateral üyesi.
• Harold Brown
Eski Savunma Bakanı, CFR üyesi.
• Kenneth Adelman
Eski Savunma Bakan Yardımcısı, CFR üyesi.
• James Schlesinger
Eski Enerji Bakanı ve CIA Başkanı, CFR üyesi.
• Dan Quayle;
ABD Eski Bakan Yardımcısı
• William Kristol
Bilderberg Uluslararası Üyesi, NeoCon'un önde gelen kuramcılarından.
• Irwing Kristol
CFR üyesi, AEI üyesi. NeoCon'un önde gelen kuramcılarından
William Kristol'un babası.
• Robert Kagan
CFR üyesi, NeoCon'un önde gelen kuramcılarından.
• Prof. Samuel P. Huntington
Harvard Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Direktörü, Ulusal Güvenlik Konseyi Strateji Direktörü, Medeniyetler
Çatışması kitabının yazarı.
• David Jeremiah
Küresel Faşist Amerikan İmparatorluğu Yönetimi
• George W. Bush, (R*)
ABD Başkam, CFR üyesi, Petrol Sondaj Şirketi Arbusto ve
Harken Petrol Şirketi'nin patronu.
• Dick Cheney, (R)
ABD Başkan Yardımcısı, CFR Trilateral üyesi, petrol devi
Halliburton'un eski Yönetim Kurulu Başkanı.
• Condaleezia Rice, (R)
Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı, CFR üyesi, Doğu-Batı
Enstitüsü (EWİ) üyesi, petrol devî Chevron'un eski Yönetim
Kurulu üyesi.
• Donald Rumsfeld; (R)
Savunma Bakam, eski dev petrol, arama şirketi Town Brown
Inc. Başkam, Sharp Dirilling Petrol Şirketi patronu, Bush'un
2000 yılı seçim kampanyası Başkanı.
• Gale Norton, (R)
Savunma Bakanı, uluslararası dev enerji şirketlerinin ünlü
avukatlık firmasının patronu.
• Thomas While
Ordu Bakanı, eski enerji devi Enron'un Başkan Yardımcısı.
• James Roche;
Hava Kuvvetleri Bakanı, Silah devi
Northrop-Grummen'in eski Başkanı.
• John Snow; (R)
Hazine Bakanı.
• Elaine Chao
Çalışma Bakanı, CFR üyesi.
• Spenser Abraham, (R) Enerji Bakanı, Otomobil Endüstrisinin desteğiyle bakanlığa getirildi.
• Prof John Ashcroft, (R)
Adalet Bakanı, Köktendinci Hıristiyan, Yahudi düşmanlığına
varan düşüncelere sahip, Güney Carolina Bob Jones Üniversitesi Profesörü.
* Republican; Cumhuriyetçi Partili
112
113
• Ann Venemen, (R) Tarım Bakanı.
• Norm an Mineta, (R) Ulaştırma
Bakanı.
• Roderick Piage, (R) Eğitim Bakanı.
• Mel Marlinez, (R)
Konut Bakanı
• Chiristine VVhitman, (R)
Çevre Koruma Bakanı, CFR Bilderberg üyesi.
• Tom Ridge, (R)
Güvenlik Bakanı ABD Devlet Başkanı Eski adayı, Pensilvanya Eski Valisi, Kıdemli Cumhuriyetçi Parti üyesi.
• Robert Zoellick, (R)
CFR Trilateral Bilderberg üyesi.
• Org Richard Myerş ABD
Genelkurmay Başkanı.
NoeCon Troyka ve Çekirdek Ekibinin Özellikleri
• Troyka çekirdek ekibinin hemen tümü ABD'nin önderliğinde bir dünya hükümeti kurulmasını amaçlayan CFR-Trilateral-Bilderberg üyesidir.
• Troyka çekirdek ekibinin tümü; ABD'nin dünya imparatorluğunu projelendiren Yeni Muhafazakâr kıdemli Cumhuriyetçi Parti'nin hakimiyetindeki Amerikan Girişim Enstitüsü'nün
(AEI / American Enterprice Institute For Public Polcy
Research) üyesidir.
• Troyka ve çekirdek ekibinin beyin takımı, NATO'yu dünya
imparatorluğunun saldırgan gücü olarak kuran ve "Yeni NATO
Konsepti" ile görev alanını küreselleştiren Yeni Muhafazakârların hakimiyetindeki kıdemli Cumhuriyetçilerin NGO'su, "Yeni
NATO Girişimi"nin (NAI / New Atlantic Inisiative) üyesidir.
• Troyka ve çekirdek ekibinin çelik çekirdeği, Avrupa, Kuzey Amerika ve Avrasya'da oluşacak dünya imparatorluğunu
amaçlayan, Yeni Muhafazakâr kadronun egemenliğindeki Doğu-Batı Enstitüsü'nün (EWI / East-West Institute) üyesidir.
114
Şöyle ki:
AEI Üyeleri
Dick Cheney
AEI, CFR Trilateral üyesi.
Richard Perle
AEI Başkanı, CFR üyesi.
Lawrence Lindsay
AEI, CFR üyesi.
Paul O'Neil
AEI, CFR üyesi.
John Snow
AEI, CFR üyesi.
John Bolton
AEI üyesi
Douglas Feith
AEI, CFR üyesi.
Jeane Kirtpatrick
AEI, CFR üyesi.
Prof. Samuel Huntinglon
AEI, CFR Trilateral-Bilderberg üyesi.
Lynne V.Cheney
AEI, CFR üyesi.
Irwing Kristol
AEI, CFR üyesi. Neo Con'un önde gelen kuramcılarından
William Kristol'ün babası.
Prof. Joshua Muravchik
AEI, CFR üyesi.
Prof. Michael Ledeen
AEI, CFR üyesi.
Gerald Ford
AEI Onursal Üyesi, CFR-Bilderberg üyesi.
Henry Kissinger
AEI, Onursal Başkanı.
NAI Üyeleri
Donald Rumsfeld,
NAI, CFR üyesi.
115
Richard Perle,
NAI, CFR üyesi.
John Bolton,
NAI, CFR üyesi.
Prof. Joshua Muravchik
NAI, CFR üyesi.
Paula Dobrianski
NAI, CFR üyesi.
William Kristol
NAI, CFR üyesi.
Jeane Kirkpetrick
NAI, CFR üyesi.
Prof. Samuel Huntington
NAI, CFR-Trilateral-Bilderberg üyesi.
Charles Krauthammer
NAI CFR üyesi.
Peter Romdan
NAI, CFR üyesi.
Newt Gingrich
NAI, CFR üyesi.
Henry Kissinger
NAI Onursal Başkanı, CFR-Trilateral-Bilderberg üyesi.
Prof. Zbigniev Brezezinski
NAI Onursal Başkanı, CFR-Trilaterel-Bilderberg üyesi.
Bruce P. Jackson
NAI Başkanı, CFR üyesi.
EWI Üyeleri
Condoleezza Rice
EWI CFR üyesi
Prof. Joseph S. Nye
EWİ CFR üyesi
John Evdin Mroz
EWI CFR üyesi
Gerge Bush
EWI Onursal Başkanı, CFR üyesi
116
• Troyka ve çekirdek ekibinin tümü, aşırı sağcı, militarist,
saldırgan, yayılmacı ve fanatiktir.
• Troyka ve çekirdek ekibinin tümü, "Askeri-Endüstriyel-Finans
Kompleks"in petrol-enerji-silah kanadının yönetiminden
gelmiştir.
(Lockheed-Martin, Boeing, Raytheon, Northrop-Grumman,
TRW, Halliburton, Enron, Chevron, Unacol, Tom Brown, Sharp
Dsillign, Dresser-Rand, Kellog Brown-Root Service, Motorola)
• Troyka ve çekirdek ekibinin tümü savunma ve güvenlik
politikaları konusunda uzmandır. Pentagon kadrolarında yetişmişler ve bu kadrolara odaklanmışlardır. Troyka ekibi, Reagan'm ilk başkanlık döneminde (1981-1985) hükümetteydiler.
Washington'da ağlarını bu süreçte örmüşlerdir.
• Troyka ve çekirdek ekibinden Perle, Wolfowitz, Abrams
ve Feith hükümette kim olursa olsun İsrail devletini koşulsuz
desteklenmesinden yanadırlar.
• Küresel Faşist Amerikan İmparatorluğu Yönetiminde; Yeni
Muhafazakârlar ve köktendinci Hıristiyanlar bir araya getirilmiştir.
NeoCon Troyka, Irak ve Bölgeyi Kaosa Sürüklemiştir
Irak'ın elinde bulunan kitle imha silahlarının yok edilmesi,
Irak'a ve bölgeye demokrasi getirilmesi amacıyla Irak savaşını
başlatan ABD'nin gerçekte Irak'tan sonra Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali ve Sudan gibi 6 Müslüman ülkesini 5 yılda
vurmayı Irak'ta ve bölgede rejim değişikliğine gitmeyi, petrole
el koymayı plânladığı ve İsrail'i bölgenin hakim durumuna getirmeyi amaçladığı apaçık ortaya çıkmıştır. Üstün teknolojik ve
askeri güçle savaşın bir ay gibi çok kısa sürede kazanılması,
Irak'ta ve bölgede barış ve istikrarında kısa sürede sağlanacağına
olan güveni artırmıştır.
Ne var ki, direnişçilerin her gün Amerikan askerlerine saldırıda bulunması, terör eylemlerinin dozunun her geçen gün daha
da artması, Amerikan askerlerinin savaşta uğradığından daha
fazla kayba uğraması, Şiiler arasındaki iktidar mücadelesinin
117
engellenmemesi, Irak'taki Amerikan sivil ve askeri yönetimin alt
yapı sorunlarına seyirci kalması sonuçta bölgenin kaos ortamına
sürüklenmesi ve bir süper güç olarak Bush'un bunlarla baş edemez
duruma düşmesi, 11 Eylül'den sonra Ortadoğu, Orta Asya ve
Balkanlara kadar yayıldığı çok büyük coğrafyada üstlendiği
rollerdeki başarısızlığı içte ve dışta ABD gücüne olan güvenin
sarsılmasına, sebeplerin sorgulanmasına yol açmıştır.
ABD'nin dünyaca ünlü ekonomistlerinden Prof. Paul Krugman Eylül 2003'te yayınlanan kitabında "Bush'un ABD'yi Arjantin'e çevirdiğini ve seçimi tekrar kazanması halinde büyük
bir ekonomik kriz yaşanacağını" yazmıştır.
Bu gerçeklere rağmen Şahinler Troykası pervasızca gerçekleştirdikleri askeri harcamalarla, ABD ekonomisini tahribe devam etmektedirler.
NeoCon Troyka'nın Olağandışı Askerî Harcamaları
ABD Ekonomisini Tahrip Etmektedir
Dünyanın dört bir tarafına asker göndermiş olan Bush yönetimi sadece Irak'ta ayda 4 milyar dolar harcamaktadır. Irak savaşının bu güne kadar ki maliyeti 65 milyar dolardır. Irak'ın yeniden yapılandırılması için 600 milyar dolara daha ihtiyaç vardır.
500 milyar dolar bütçe açığı vardır. 2003 yılı ABD savunma
bütçesi 396 milyar dolardır. 87 milyar dolarlık bir ek bütçe talep
edilmiştir. Bütçenin büyük bölümü de savunma harcamalarına
gidecektir. Saddam'ın devrilmesinin ABD'ne maliyeti 166 milyar
doları buluyor. Buna karşın Wolfowitz, Mart ayında Temsilciler
Meclisi'nde yaptığı açıklamada 2-3 yıl içinde 50-100 milyar dolar
petrol geliri elde edebileceğini, ancak 2005-2006 tarihlerinde
yıllık ortalama 20 milyar dolara çıkmasını beklediklerini
açıklamıştır.
Hal böyle iken Bush yönetimi, 2002 2020 yıllarında gerçekleştirilecek "Vision 2020 Güney Batı Missisipi Projesi" için
Troyka ile bağlantılı Aerojet, Boening, Lockheed-Martin, Rand
Corporation, Raytheon, Sparta Corporation, TRW ve Vista
Technologies'e ilk aşamada 20 milyarlık ihaleyi bağlamıştır. 3000
adetlik 200 milyar dolarlık-x-35 tipi Joint Strike Fighter uçak
ihalesi Lockheed-Martin'e verilmiştir.
2001 yılında dünya askeri harcamaları '839 milyar dolardır
(20) Bu meblağ, dünyada gayri safi milli hasıla'nın yüzde 2.6'sını
oluşturmaktadır. 2003 mali yılına ait ABD askeri harcamaları ise
yaklaşık 470 milyar dolar. Bu meblağın yüzde 50'si tek başına
ABD'ye aittir.
Troyka Çekirdek Ekibi İçinde Konsensüste Çatlama
Yeni Muhafazakârlığın önde gelen teorisyenlerinden ve çekirdek ekibinden Irwing Kristol Rumsfeld'in büyük hatalar
yaptığından ve gerçeklere uyum sağlayamadığından söz ederek
yoğun eleştirilerde bulunuyor. Kristol'ün Rumsfeld'e yönelttiği
eleştirilere çekirdek ekipten William Lati de katılıyor.
Rumsfeld'in gayri resmi danışmanı ve çelik çekirdekten Temsilciler Meclisi Eski Başkanı, Newt Gingrich, "Savaş kazanıldığında Rumsfeld'in yıldızı parıl parıl parlıyordu. Ancak şu anda
yıldız parlaklığını yitirmeye başlamıştır.*''demiştir. Gingrich,
Irak'taki kaosun sorumlusu olarak Rumsfeld'i göstermiştir.
Yeni Muhafazakâr hareket konsensüsünde ilk çatlama, Savunma Politikaları Kurulu Direktörü Richard Perle'nin bu görevden istifasıyla ortaya çıkmıştır. Perle'nin istifasının nedenleri
üzerine gidilmemiştir. Çatlağın yansımalarının önlenmesi için
Perle kurul üyeliğini hâlâ sürdürmektedir. Irak'ta savaş sonrası
kaos ortamının denetim altına alınmaması aşikâr hale geldiğinde Perle açıklamalarda bulunmaya başlamıştır. Perle, Ağustos
2003'te "ABD'nin Irak'ta hata yaptığını ve iktidarı olabildiğince
hızla Iraklılara devretmesi gerektiğini söylemiştir. Perle ülkesel
hatalarının savaş öncesi Iraklılarla yakın işbirliği yapmamaları
olduğunu söylemiştir.
Konsensüste bir diğer çatlama, çekirdek ekipten Senato Azınlık Lideri Trent Lott gelmiştir. Lott, Troyka politikalarının
ABD'yi yalnızlığa ittiğini ifade etmiştir. Lott, Aralık 2002'de istifa
etmiştir. Konsensüste bir diğer önemli çatlak da Bush'un Ulusal
Ekonomik Konsey Direktörü Lawrence Lindsay'ın istifasıyla
gerçekleşmiştir. Bush'un, Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Rand
Beers, Mart 2003'te CIA postlarında önemli görevler ifa etmiş
Büyükelçi John Brady Kiesling ise Şubat 2003'te istifa etmiştir.
118
119
Başkanlık Seçimleri Yaklaşırken NeoCon Troykası Hedef
Tahtasında
ABD Başkanlık seçimlerinin yaklaşması Bush politikalarının
Amerika'yı bir süper güç olarak acze düşüşünün teşhirinde
muhalefet için platform oluşturmuştur. Vietnam kahramanı NATO
Kuvvetleri Eski Komutanı Orgeneral Wesley Clark Demokrat
Parti'den başkan adaylığına soyunmuştur. Clark yeni kitabında;
Bush ve kurmaylarının yanlış ülkeleri hedef alarak, terörizme
destek veren gerçek kaynaklan göz ardı ettiklerini vurgulamıştır.
Son yapılan kamuoyu yoklamaları Bush'u onaylayan oranının
Clark'ın gerisine düştüğünü göstermiştir.
ABD Eski Başkanı Bili Clinton, Eylül 2003 'te Iowa eyaletinde "Dünyayı birleştirmek yerine kendimizden uzaklaştırdık.
ABD'yi birleştirmek yerine aşırı sağa kayarak böldük"demiştir.
Harvard Üniversitesi Dekanı, Joseph Nye; Amerikan patentli
küresel sistemin baş aktörlerinin çok uluslu finans hareketi ve bilgi
teknolojilerine dayalı egemenliğinin ABD için kalıcı olmayacağını
ileri sürmüş, ABD'nin tek başına iktidarlık döneminin kapandığını
anlaması, küstah ve zorba dış politikasını değiştirmesi gerektiğini
belirtmiştir.
Harvard Üniversitesi'nden Dr. Robert Jay Lif ton, Spigel'de
geçtiğimiz ay şunları yazmıştır. "Bu hükümet eninde sonunda
gidecektir. Gidinceye kadar da dünyaya ve ülkemize zarar verecektir. Fanatikler amaçlarından döndürülecek gibi değiller ama
onları yalnız bırakabiliriz. Bu arada uluslararası baskı yaratmak
da faydalı olacaktır. BM'de Almanya, Fransa, Rusya ve Çin'in
karşı cephe oluşturmaları son derece önemliydi. Amerika şimdi
tarihte hiç olmadığı kadar yalnız kaldı. Irak'ta bataklıkla karşı
karşıya bulunuyoruz. ABD Yeni Muhafazakârlardan ibaret
değildir."
Newsweek'teki makalesinde Fareed Zakaria, "ABD gücünü
dünyayı rahatlatacak şekilde evrensel bir konsensüs ile kullanmazsa kayıpları, kazançlarını aşacak ve Amerikan Yüzyılı kısa
sürecektir" demiştir.
120
Troyka, BM'ye Geri Dönmek Zorunda Kalıyor
Bush, önce BM kontrolünde yabancı askerlerin Irak'a gelmesine karşı çıkmış, Irak'ta bataklığa saplanması üzerine ağız
değiştirmeye başlamıştır. Bu süre zarfında da Amerikan askerleri savaşta uğradığından daha fazla kayba uğramıştır.
Ağustos 2003 sonunda ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı
Richard Armitage, "Amerikalı komutanın idaresi altında olmak
koşuluyla Irak'ta BM gücü kurulmasının düşünüleceğini" söylemiştir. Bu öneri Troyka tarafından reddedilmiştir. Bush ve
Rumsfeld Irak'ta hiçbir geri adım atılmayacağını ve Amerika'nın müttefik askerlerine gerek kalmaksızın Irak'ta istikrarı
sağlayacağını açıklamıştır.
Ama bu gelişmenin ardından Bush BM'ye gitmeye mecbur
kalmıştır. Bush BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada müttefiklerin Irak'a asker göndermelerini ve masraflara iştirak etmelerini talep etmiş ve Irak'a haklı nedenlerle savaş açıldığını ve
Irak'ın elinde nükleer silahlar bulunduğunu yinelemiştir. Bununla
beraber Bush, Saddam'la 11 Eylül arasında bir ilişki bulamadıklarını da itiraf etmiştir. Irak savaşınm dolar ve insan yaşamı olarak maliyetinin hızla artması, kamuoyu yoklamalarında Bush'un
gerilemesi, tek yanlı Yeni Muhafazakâr (NeoCon) politikaların
Irak'ta ve bölgede kaos yaratması ve Bush'un denetimi elden kaçırması, Kongredeki Yeni Muhafazakârlar arasında savaşın seyri
konusunda bir şüphe ve güvensizlik meydana getirmesi gibi sebeplerle Bush yönetimi, kendi ülkesinde baskılara karşı karşıya
kalmış ve BM'yi devreye sokmak zorunda kalmıştır.
BM Genel Kurulunda Kofi Annan, "ABD'nin 11 Eylül’den
sonra uygulamaya koyduğu, 'önleyici vuruş doktrini'nin BM'ye
karşı önemli bir meydan okuma gibi göründüğünü ve bunun
'Orman Kanunu'na dönüşebileceğini, bu doktrinin sebepleri
geçerli olsun ya da olmasın, kontrolsüz ve tek taraflı güç
kullanımının yaygınlaşmasıyla sonuçlanabilecek örnekler
oluşturulmasından endişe duyduğunu söylemiştir. BM Genel
Kurulunda Fransa Cumhurbaşkanı Jack Chirac ve Almanya
Başbakanı Gerhard Shröder, ABD'nin Irak'ta tek başına harekete geçmesini eleştirmiş ve BM komutası altında Irak'ta sorunların çözülmesini talep etmiştir.
121
NeoCon Troykası
"Şer Ekseni" ateşlemesiyle Irak savaşını başlatan tabii ki Şahinler Troyka'sı değildir. CFR karar mekanizmalarında Troyka'nm da dahil olduğu Şahinler ekibidir. Şahinler ekibi, Roosevelt, Nixon ve Reagan'da büyük bir savaşı başlatmak için ateşlemişler fakat başaramamışlardır. Her zaman savaşa kurgulu
bulunan Şahinler ekibi 11 Eylül saldırısını olağanüstü bir fırsat
olarak görmüş ve savaşı başlatmıştır.
Powell ve bazı Pentagon generallerinin muhalefetini aşmak
için çok büyük kuvvetler gerektiren savaşı başlatmak için Troy-ka
elini o kadar çabuk tutmuştur ki, Baba Bush, Kissinger,
Brzezinski, Scowroft ve Eagleburger bile bunları önleyememiştir.
Savaşın az bir kuvvet ve umulanın ötesinde örtülü operasyonlarla
kısa sürede kazanılması rejim değişikliğinin gerçekleştirilmeye
çalışılması Irak'ta ve bölgede kaosu ateşlemiştir.
Bu nedenle Troyka iktidarına halkın desteği hızla azalmaya
başlamıştır. Troyka'nın ABD ve koalisyon güçlerini kuyruklu
yalanlarla savaşa sürdükleri apaçık ortaya çıkmıştır.
Halbuki Troyka'nın ateş hattına sürdüğü süper gücün dünyayı
eninde sonunda bir kaosa sürükleyeceği belliydi. Nitekim kaos,
Amerika için ve küresel boyutta zincirleme siyasi istikrarsızlığa
yol açmaya başlamıştır.
Bu nedenle Troyka, tavır değiştirmiş böylece hem iç hem de
küresel boyutta uzlaşma zemini oluşturma arayışına gitmiştir.
BM'ye geri dönüşle Troyka, Avrupa ile ortak noktalan yakalamaya da başlamıştır. Troyka'nın hiçbir geri adım atılmayacağı
yolundaki açıklaması BM'nin son toplantısıyla havada kalmıştır.
Bu süreç devam edecek ve Troyka daha da esnekleşecektir.
Troyka'nın tavır değiştirmesi, güç kaybetmeye başlamaları ve
Avrupa ile bir uzlaşma zemini bulmadan küresel faşist imparatorluk projesinin gerçekleşmesinin imkânsızlığını görmüş olmalarındandır.
Troyka'nın temel yanılgısı, tek süper gücün hegemonyasının
sürekliliğini sağlamadan sıçrama yaparak küresel faşist imparatorluk projesini dayatmaya kalkmış olmalarıdır. Başkan Bush,
122
yönetimini oluştururken radikal sağ imparatorlukçular bile liberal imparatorlukçuları birlikte yönetime almıştır.
Yönetimin oluşması bir uzlaşmayla olmamıştır. 11 Eylül
böyle bir iktidarın oluşturulmasının fırsatını yaratmış, radikal
sağcılar bu fırsatı bir oldu-bitti şeklinde kullanmışlardır.
Yönetimin oluşturulmasından itibaren Cheney-RumsfeldWolfowitz'den oluşan radikal sağcı imparatorlukçular (Şahinler
Troykası) ile Powell-Armitage Rice'tan oluşan liberal imparatorlukçular (Güvercinler Troykası) amansız bir mücadeleye girişmişlerdir. Gerçekte Şahinler Troykası'nın imparatorluk stratejisiyle Güvercinler Troykası'nın imparatorluk stratejisi arasında fark yoktur. Fark doğrudan taktiktedir. Şahinler Troykası imparatorluğu savaşçı yoldan gerçekleştirmeyi amaçlarken, Güvercinler troykası imparatorluğu barışçı yoldan gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Bu bağlamda, Şahinler ve Güvercinler tanımlamasıyla ifade edilen kavramlara açıklama getirme gereği vardır.
Çünkü gelişi güzel kullanılan terimler süper güç Amerika'nın
politikalarının kavranmasını zorlaştırmakta ve kafa karışıklıklarına neden olmaktadır. Tek bir dünya devleti kurmayı amaçlayan uluslararası tröstlerin Şahin ve Güvercin görüşlere sahip çelik çekirdek kadroları CFR'de (Council On Foreign Relations /
Dış İlişkiler Konseyi) toplanmışlardır.
Şahinleri; CFR Yönetimindeki, "Şahinler" ve Bush Yönetimindeki Şahinler" olarak Güvercinleri de CFR Yönetimindeki
"Güvercinler" ve Bush Yönetimindeki "Güvercinler" olarak ayrımlamak bu kavramların doğru algılanmasını sağlayacaktır.
Şahinlerle, Güvercinler arasındaki tek dünya devleti kurma
temel stratejisine yönelik mücadele bir taraftan CFR ana örgütünde cereyan ederken bir taraftan da Bush yönetimini ele geçirerek hâkimiyet kurmuş kadrolar arasında da devam etmektedir.
Savaşın kazanılmasına kadar ki süreçte Şahinler atakta iken
savaştan sonraki süreçte doğan kaos ortamı ABD içinde ve dışında Şahinlere yönelik muhalefetin güçlenmesine ve Güvercinlerin ağırlığının artmasına neden olmuştur. Bush'un BM'ye geri
dönmesi ile gerçekleştirdiği tavır değişikliği bunun önemli göstergesidir.
123
Şahinler'le, Güvercinler arasında kapışma Güvercinlerin politikalarının lehine dönmeye başlamıştır.- Gelişmelerin bu yönde
devam edeceği tahmin edilebilir.
Şahinler'in dar bir grup petrol, enerji, silah tröstlerinin kazanımları adına iktidarı gasp etmeleri, bu dar grubun dışında kalan
CFR ve Bush Yönetimindeki Güvercin ve Şahinlerin kazanımlarının azalmasına veya yok olmasına neden olmuştur.
Amerika Müesses Nizamı'nm kadroları da bu olgudan büyük
rahatsızlık duymuş ve diğerleriyle birlikte Şahinler Troykası'na
karşı mücadeleyi sertleştirmişlerdir.
Irak, bölge ve dünyadaki gelişmeler ABD'nin dünyada tek
başına kaldığını, Irak'ta bataklığa saplandığını, ekonomideki
inişe geçişi durduramadığını, süper güç olmasına rağmen hiçbir
sorunu çözemediğini kanıtlamıştır.
EKLER
Ek-1: George F. Kennan, Sovyet Yönetiminin Temeli
(1947; "X" İmzalı Makale)
George Kennan'ın 1946 basımlı ünlü "Long Telegram"ı
Amerikan antikomünizmini ve Sovyet düşüne dair genel şüpheyi en iyi tasvir eden doküman olma özelliğini taşımaktadır.
"Long Telegram", soğuk savaşın ilk yıllarında en çok atıfta bulunulan ve en etkili yayımlardan biridir.
Rusya'da görev yapmış eski bir Amerikalı diplomat olan George F. Kennan kariyerine Rus İç Savaşı'nın sonuçlarını inceleyen bir gözlemci olarak başladı. Kolektivizasyon ve yakın terör
tehdidine tanıklık eden Kennan, Moskova'da operasyon şefi ve
Büyükelçi Avarell Harriman'ın danışmanı olarak geçirdiği iki
yıldan sonra (1944-1946) meşhur telgrafını gönderdi. 1946 itibarıyla Kennan 44 yaşında Rusçayı ve diğer Slav dillerini akıcı konuşma özelliğine sahip kuşku götürmez bir antikomünistti.
Kennan'ın telgrafının içeriği 1947 basımlı "Foreign Affairs"de "Sovyet Yönetiminin Temeli" ismiyle yayımlandı ve hızlı
bir şekilde topluma yayıldı. Makale "X" ismiyle imzalanmış
olmasına rağmen, konuyla ilgili herkes yazarın Kennan olduğundan emindi. Kennan soğuk savaşın Amerika'ya sonradan
"özgür dünya" olarak isimlendirilecek Yeni Dünya düzeninin liderliğini yapmak için tarihi bir fırsat verdiğini düşünmekteydi.
124
125
Sovyet Yönetimi'nin Temeli, X
Bölüm I
Sovyet gücünün politik duruşu bugün itibarıyla ideoloji ve
şartların meydana getirdiği bir duruştur. İdeoloji bu hareketi yöneten Sovyet liderlerin politik köklerinden gelmiş, şartlarsa 30
yıldır uygulanan güç rejiminin sonuçlarından oluşmuştur. Bu iki
örneğin birbiriyle olan etkileşimini ve Sovyet yönetimindeki
yansımalarını incelemek olabilecek en zor analizlerden birini
gerektirir. Yine bu yönetimi anlayıp gerekli önlemleri almak için
bu analizi yapmak zorundayız.
Sovyet liderlerinin güçlenmesine sebep olan ideolojik kavramları özetlemek gerçekten güçtür. Marksist ideolojinin bu RusKomünist versiyonu devamlı bir evrim içindedir. Temelindeki
kavramlar yoğun ve karışıktır. Yine de komünist düşüncenin en
temel özelliklerini 1916 yılındaki başlangıcını esas alarak şu
şekilde sıralayabiliriz; (a) insanların yaşam tarzını belirleyen;
toplumun genel şeklinin ve karakterinin oluşmasını sağlayan en
önemli faktör malların üretim ve el değiştirmesini düzenleyen
sistemdir; (b) kapitalist üretim sistemi çalışan kesimin sermaye
tarafından sömürülmesine sebep olan, herkese yeterli kaynağı
üretemeyen ve üretilenleri eşit şekilde dağıtmayan kötü bir
sistemdir; (c) kapitalizm kendi yıkımını içinde barındırır;
sermaye sahibi kesim kendini değişen şartlara ve bunların meydana getirdiği sonuçlara adapte etmekte zorluk çekecek ve güç
kaçınılmaz şekilde sistemin değişmesine sebep olacak işçi sınıfının eline geçecektir; (d) kapitalizmin son aşaması olan emperyalizm direk olarak savaşa ve devrime sebep olmaktadır.
Lenin'in sözleriyle noktayı koyabiliriz: "Ekonomik ve politik
gelişim sürecindeki arıza kapitalizmin değişmez özelliğidir. Bunun sonucu olarak sosyalizm en azından bir veya birkaç ülkede
galip gelecektir. Bu ülkenin galip işçi sınıfı kapitalist sermayeyi
kamulaştıracak ve sosyalist düzeni hâkim kılacaktır. Kapitalist
ülkeler arasında hızla yükselen bu ülke diğer ülkelerdeki ezilen
sınıfların dikkatini çekecek ve bu ülkelerde kaçınılmaz olan sosyalizm yoluna çekecektir." Şunu belirtmeliyiz ki bütün varsa-
126
yımlar kapitalizmin işçi sınıfının yapacağı devrimlerle yok olacağı üzerine kurulmuştur. Sallanmakta olan düzeni yıkmak için
devrimsel bir işçi hareketi gerekmektedir. Bu hareketin er ya da
geç gerçekleşeceği düşünülmektedir.
Devrimin kırılma noktasına kadar olan 50 yıllık süreç içinde
bu düşünce şekli Rus devriminin taraftarları tarafından hararetle
benimsenmiştir. Sinirlenmiş, memnuniyetsiz, ümitsiz Çarlık rejiminin sınırları içine hapsolmuş ve sosyal gelişime giden tek
yolun kanlı bir devrim olduğuna inanan halk yığınlarını arkasına alan devrimciler Marksist teoriyi arzularına ulaşabilmek için
en uygun sistem olarak gördüler. Bu sistem sabırsızlıklarını güya haklı çıkartırken, güç kazanmaları ve intikam almaları için
Çarlık sisteminin tüm değerlerini inkâr etmelerini sözde bilimsel sebeplere dayandırmalarını sağladı. Bu sebeple kendi duygularına ve isteklerine hitap eden Marksist-Leninist sistemin
gerçekliğine ve sağlamlığına inanmakta güçlük çekmediler. İyi
niyetlerinden şüphe duymaya tabii ki gerek yoktu. Bu insan doğası kadar eski bir kavramdır. Bu kavram hiçbir zaman Edward
Gibbon'un "The Decline and Fail of Roman Empire" adlı eserinde belirttiğinden daha doğru bir şekilde açıklanamamıştır;
"Doğrulukla sahtekârlık arasındaki çizgi çok ince ve kaygandır.
Socrates erdemli bir insanın kendini nasıl kandırabileceğini ve
kendi illüzyonunu yaratıp sahtekârlığa çok güzel bir şekilde ifade etmiştir." İşte bu aldanış Bolşevik Parti üyelerinin güçlenmesine sebep olan olaylar zincirini başlattı.
Şunu belirtmeliyiz ki devrimin hazırlanması sırasında devrimcilerin dikkati sosyalizmin geleceğinden çok şu andaki düşmanların yıkılmasına odaklanmıştı ve bu düşmanla sosyalizmin
doğuşundan önce yıkılmalıydı. Bundan dolayı onların görüşleri
iyimser bakışla önce gücün elde edilmesine dayanan sonrası ise
muğlâk, hayali ve mantıksız bir hareketti. Endüstrinin ve geniş
sermayelerin kamulaştırılmasının dışında başka da plan yok gibiydi. Köylüler Marksist sistemde işçi sınıfından sayılmıyor ve
bu da komünist düşüncede büyük bir boşluğa sebep oluyordu.
Komünist sistemin ilk 10 senesi boyunca bu konu tartışmaların
ve belirsizliklerin odağında oldu.
127
Devrimden hemen sonra Rusya'nın içinde bulunduğu şartlar;
sivil savaş, dış güçlerin müdahalesi ve komünistlerin halkın
sadece küçük bir bölümünü temsil etmesi, diktatöryel bir rejimi
zorunlu kılıyordu. Komünizmin savaşla birlikteliği, özel üretimi
ve ticareti durdurmak için yapılan hızlı girişimler ekonominin
kötüleşmesine sebep olurken halkın yeni rejime olan desteğini
azalttı. Yeni ekonomik politika ve Rusya'yı komünist yapma
çabalarının kısa bir süre hafiflemesi ekonomik sıkıntının biraz
olsun azalmasına sebep olurken bir yandan kapitalist sektörün
hâlâ en ufak bir rahatlamada kâr yapmaya hazır olduğunu ve eğer
izin verilirse her zaman Sovyet rejimine karşı önemli bir rakip
olacağını kanıtladı. Aynı şekilde bu durum kendi çapında özel
üretici olan köylüler için de geçerliydi.
Lenin yaşasaydı Rusya'nın yüksek menfaatleri için anlaşamayan bu grupları bir araya getirebilecek ve ortak bir payda da buluşturabilecek bir lider profilindeydi. Fakat Lenin'in liderlik pozisyonuna imrenen Stalin bu güç savaşında muhalif düşüncelere
tolerans gösterebilecek bir insan değildi. Onların fanatizmi AngloSaxon geleneklerinden gelen uzlaşma özelliklerine sahip değildi
ve gücü paylaşmak konusunu akıllarına bile getirmeyecek kadar
sert ve kompleksliydiler. Kendi "doğruluk" doktrinine inanmış ve
bunun Önüne geçebilecek her türlü karşı görüşün ezilmesine karar
vermişlerdi. Komünist Parti dışında Rusya bir homojenlik içinde
değildi. Partinin ağırlığı olmayan herhangi bir kolektif hareket veya
organizasyon yoktu. Rusya'daki bir başka grup herhangi bir
hareket düzenleme hakkına sahip değildi. Sadece Parti'nin sistemli
bir yapısı vardı. Geri kalan her şey kuru gürültüydü.
Parti içinde de aynı kurallar geçerliydi. Partideki görevlilerin
büyük çoğunluğu seçimler ve müzakereler yoluyla belirleniyor
fakat bu seçimlere katılmaları kendi hür iradeleriyle değil Parti
liderinin ağzından çıkan bir sözle oluyordu.
Şunu tekrar vurgulamalıyız ki; bu insanların çoğu muhtemelen
kendi kaderlerini garanti altına almayı düşünmüyorlardı. Toplum
için en iyi olanın ne olduğunu kendilerinin bildiğine şüphe
etmeden inandırılmışlardı ve ellerindeki gücü güvence altına alıp
rakipsiz kaldıklarında bu "iyi" düzeni getireceklerdi.
128
Fakat kendi sistemlerinin güvenliğini düşündükleri bu dönemde
yöntemleriyle alakalı ister insandan ister Tanrı'dan gelsin bir takım sınırlamalarla karşılamaya hazır değillerdi. Bu dönemde
sistemin güvenliği ve önceliği insanların mutluluğu ve rahatından çok daha önemliydi.
Şimdilerde Sovyet Rejimi ile ilgili altı çizilmesi gereken şey
bu güven altına alma sürecinin hâlâ tamamlanmadığı ve Kremlin sakinlerinin 1917 Kasım'mda elde ettikleri gücü kaybetmemek için gittikçe daha baskıcı bir yöntem şekline doğru ilerledikleridir. İlk hedefleri bu gücü tehlikeye atabilecek kendi vatandaşlarıdır. Fakat tabii ki tüm dünya onların gözünde potansiyel bir tehlikedir. Onlar, ideolojik olarak tüm dünyanın düşman
olduğuna ve kendi sınırları dışındaki politik güçleri durdurmanın onların görevi olduğuna inanmışlardı. İlerleyen zamanda
Rus tarihi ve gelenekleri onların bu düşüncelerini destekledi ve
en sonunda onların agresifliği ve iç çatışmaları kendi reaksiyonunu oluşturmaya başladı. Sonunda başka bir yöntemi kendi
yarattıkları isyana karşı uygulamak zorunda kaldılar "düzene isyanı şiddetle cezalandır". Bir insan bütün dünyanın kendi düşmanı olduğuna dair bir tez ortaya sürebilir ve eğer bunu yeterince tekrarlayıp hareketlerinin temel sebebi olarak tanımlarsa bir
noktadan size de mantıklı gelmeye başlar.
Sovyet liderlerinin düşünce sistemine göre, onlara karşı gelen hiçbir düşünce şekli herhangi bir fayda veya haklılık içermiyordu. Bu tip düşünce şekilleri sadece ölmekte olan kapitalizmin beyhude çabalarıydı. Rusya'daki kapitalizmden kalan kalıntılar, diktatöryel rejimin sürdürülebilmesi için haklı bir neden
oluşturuyordu. Fakat kalıntılar adım adım silinip kapitalizm
tehdidinin sona erdiği resmi olarak açıklandığında bu haklılık
nedeni kaybolacaktı. İşte bu gerçek Sovyet rejiminin bundan
sonraki yol haritasını çizmesinde önemli rol oynadı. Mademki
herhangi bir iç tehdit kalmamış ve Sovyet'lerdeki kapitalizm
çökertilmişti o zaman diktatör düzenin devam ettirebilmesi için
dışarıdaki kapitalizm tehdidi hedef gösterilmeliydi.
Bu yönelim oldukça erken başladı. 1924 senesinde Stalin
"baskı organları"nın (ordu ve gizli servis) önemini şu şekilde
129
savundu; mademki dışarıda kapitalist bir dünya vardı, bu kapitalist düşmanlar var oldukça dışarıdan gelen tehdit sona ermeyecekti. Bu teoriyle birlikte bu tarihten itibaren artık iç muhalefete yönelik bütün hareketler dış düşmanlardan gelen tehditler
olarak tanımlandı.
Aynı mantıkla kapitalist ve sosyalist dünyalar arasında büyük
fark olduğunu söyleyen orijinal komünist anlayışına büyük önem
verildi. Aslında böyle bir dünyalar farkı olmadığını çok rahat
söyleyebiliriz. Maalesef bu konuyla ilgili gerçekler dış dünyada
Sovyetlere karşı olan tepkinin de etkisiyle 1930'ların sonunda
ortaya çıkan büyük askeri güçler Almanya'daki Nazi rejimi ve
Japon İmparatorluğu yüzünden bulanık hale geldi. Bu iki devlette
Sovyetlere karşı ciddi bir cephe oluşturuyordu. İki ülkenin
durumunun dışarıdan gelen tehlikeler olarak tanımlan-maktansa
içerideki diktatöryel rejimi devam ettirmek için bir araç olarak
kullanıldığını gösteren somut kanıtlar var.
Sınırsız otoriteye dayanan Sovyet gücünün devamını sağlayan ve yarı mite dönüşen bu dışarıdaki düşman hikâyeleri bugünkü Sovyet askeri gücünün şekillenmesinde önemli rol oynadı. Bu güce hizmet etmeyen bu dahilî kurumlar bir şekilde ortadan kaldırıldı. Amaca hizmet eden tüm birimlerse aşırı büyüdüler. Sovyet gücünün güvenliği Parti'nin katı disiplinine, gizli
servisin tavizsiz tavırları ve her yere girebilme özelliğine, ekonominin pek de umut vermeyen monopolleşmeye dayanan sistemine dayanıyordu. Sovyet liderlerin karşı güçlerden korunabilmek amacıyla kurdukları "baskı organları" artık rejimin asıl
uygulayıcıları olmak üzere yetiştirilir hale gelmişti. Bugün Sovyet sistemini oluşturan elementlerin çoğu diktatörlüğün mükemmel şekilde devam etmesini hedefliyor ve sınırların ötesinin
tamamen düşmanlarla kaplı olduğuna inanıyor. Ve milyonlarca
insan şu anda kendi kurdukları bu sistemi korumak adına her
şeyi feda etmeye hazır halde beklerken sistem olmadan kendi
hayatlarının tamamen değersiz olacağına inanıyorlar.
Eğer olaylar bugünkü gibi gerçekleşirse kanun koruyucular
baskı organlarıyla elde ettikleri bu gücü daha fazla koruyamayacaklardır. Mutlak güç için 30 yıldır dünyadaki gelişmeye inat
acımasızca süren bu arayış zamanla içerde de dışarıda olduğu
gibi kendi düşmanlarını yaratacaktır. Polis güçlerine olan aşın
destek zamanla rejime olan tepkinin bu destek başlamadan öncekine göre çok daha fazla büyümesine neden oldu.
Kanun koyucuların onsuz yapamayacağı en önemli şey diktatörlük yönetiminin devamını savunan senaryodur. Bu senaryo
Sovyet felsefesinde kutsanmıştır ve artık bu ideolojinin çok Ötesinde Sovyet devlet yapısının vazgeçilmezi haline gelmiştir.
130
131
Bölüm II
Tarihi kökenle ilgili çok fazla konuştuk. Bugün bildiğimiz
kadarıyla Sovyet gücünün politik kimliğini nasıl tanımlayabiliriz?
Asıl ideolojinin temel noktaları muhafaza edilmiştir. İnanışları kapitalizmin kötülüğüne, kaçınılmaz olan yıkılışına, işçi sınıfının bu yıkımı gerçekleştirmek ve gücü kendi eline almak
zorunda olduğuna dayanıyordu. Fakat tepkide ilk önce tüm yozlaşmış iç düzeniyle karanlık ve yanlış Sovyet rejiminin de temelini oluşturan bu konseptlere gelecekti.
Bu konseptlerin ilki kapitalizmle sosyalizmin doğal iki düşman olduğunu savunuyordu. Bu tezin Rus sisteminin temelini
oluşturduğunu çok açık şekilde gördük. Bunun Sovyet dış politikasının belirlenmesinde de önemli rolü oldu. Sovyetler ve yandaşlarının kapitalist ülkelerle hiçbir zaman ortak bir menfaatte
buluşamayacağı düşünülüyordu. Moskova'ya göre, kapitalist ülkelerin istedikleri hiçbir zaman Sovyetlerin ve dolayısıyla Sovyet
vatandaşlarının lehine olmazdı. Eğer Sovyet hükümeti bu düşünce
şekli ile çelişen bir hareket yapar veya bir belgeye imza atarsa bu
tamamen düşmanla mücadele etmek için yapılan taktiksel bir
hamle olarak algılanmalıydı. Temeldeki çekişmenin süreci ileri
sürülüyordu. Bu tavırda Kremlin'in yabancılara karşı olan davranışlannda gizlilik, iki yüzlülük, samimiyetsizlik gibi ciddi rahatsızlıklar meydana getirdi. Aynı tarz yaklaşım bir süre daha devam
edecek. Belki şiddetinde ve yoğunluğunda çeşitli değişiklikler
meydana gelebilir. Rusların bizden bir menfaatleri olduğunda
saplantılı olduklan bu konulardan birkaçını sümenaltı yapacakları
kesin. Böyle bir durumda bizden de mutlu bir şekilde "bakın
Ruslar değişti" diyenler çıkacak, bu sözde bu değişimden kendilerine fayda sağlamaya çalışanlar olacaktır. Bu tip taktiksel davranışlara aldanmamalıyız. Bu tarz hareketler Sovyetlerin iç gücünün oluşmasını sağlayan temel özellikler ve içerdeki sistemleri
değişmeden bu özelliklerle yaşamaya devam edeceğiz.
Kısaca Ruslarla bir süre daha ilişkilerde zorluk çekilecek. Bu
onların bizi dünyadan silmek için bir "ya hep ya hiç" programına
girdikleri manasına gelmemelidir. Kapitalist sistemin çöküşünün
kaçınılmaz olması bu konuda acele etmemelerini sağlıyor. Son
darbeyi vurmak için atılması gereken adımlar biraz daha
sürelerini alacak. Bu süre zarfında içindeki bireylerin artık
Sosyalizm tarafından kazanıldığı "Sosyalist anakara" yurt içi ve
yurt dışındaki tüm sosyalistler tarafından kutsanmalı, gelişmesine
çalışılmalı, düşmanları yok edilmelidir. Dışarıdaki vakitsiz ve
maceracı devrimci hareketler sisteme karşı bile olsa Sovyet
rejiminin dengesini riske sokacaksa son derece tehlikelidir.
Sosyalizm'in sebebi Moskova'daki tanımıyla Sovyet gücünü
desteklemek ve gelişmesini sağlamaktır.
Bu bizi günümüz Sovyet sisteminin yapısını oluşturan ikinci
önemli kavrama getirmektedir; Kremlin asla hata yapmaz. Parti
dışında hiçbir organizasyona izin vermeyen Sovyet gücü, doğruyu sadece Parti'nin temsil ettiğine inanmaktadır. Eğer dışarıda
başka bir doğruluk varsa, organizasyonla açıklanabilmesi meşru
hale gelecektir ki bu da kesinlikle Kremlin'in izin vereceği bir
olay değildir.
Komünist Parti liderleri her zaman haklıdır ve bu haklılık
Stalin'in 1929'da Politbüro kararlarının ittifakla alınacağı kararını
verdiğinden beri devam etmektedir ki; bu karar Stalin'in tüm
gücü kendinde toplanmasına olanak sağlamıştır.
Asla yanlış yapmama özelliğinde Komünist Parti'nin katı disiplini yatar. Gerçekte bu iki kavram birbirini destekleyen kavramlardır. Mükemmel disiplini sağlamak için hatasız olmak gerekir. Hatasız olmak için mükemmel disiplin uygulamak lazımdır.
İşte bu iki özellik Sovyet düzeninin duruşunu belirler. Fakat
bunların etkileri üçüncü bir faktörden bahsedilmeden tam ma-
nasıyla açıklanamaz; lider taktiksel amaçlar için bir takım farklı
uygulamalarda bulunabilir, bu uygulamalar inançla ve şüphe
edilmeden üyeler tarafından oybirliğiyle kabul edilmelidir. Bunun manası aslında gerçek diye bir şeyin olmadığı bu gerçeğin
belirlenen istekler ve hedefler doğrultusunda lider tarafından
yaratıldığıdır. Gerçek haftadan haftaya aydan aya değişebilir.
Gerçek kesin bir şey değildir ve objektiflikten uzaktır. Sadece
tarihin mantığını bünyesinde taşıyan ve bu yüzden kusursuz bilgeliğe sahip otoriteyi temsil edenlerin en son manifestosudur.
Bu üç faktör sistemin alt yapısına sabırsız ve inatçılığı sarsılmaz
bir özellik kazandırmıştır. Bu sistem sadece Kremlin tarafından
değiştirilebilir. Bir kez Parti programı açıklandığında tüm
Sovyet devleti adeta kurulmuş ve bir engelle karşılaşmadan
durmayan oyuncak bir araba gibi tam bir makine düzeniyle o
konuyla çizilen yolda ilerlerler. Bu makinenin parçaları olan bireyler onlara dış kaynaklardan gelen tartışma veya nedenlere
karşı uyumlu değillerdir. Bütün eğilimleri, onlara dış dünyanın
ikna edici sözlerine güvensizlik ve inanmamayı öğretti. Sahibine
itaat eden köpekler gibi, onlar sadece sahiplerinin sesini duyarlar. Ve eğer onlara son olarak dikte edilen hedeflerin iptal
edilmesi gerekirse, bunu yapması gereken sahiptir. Bu yüzden,
yabancı temsilci, kendi sözlerinin onlar üzerinde herhangi bir
etki yapmasını bekleyemez. En fazla ümit edebileceği, partinin
çizgisini değiştirmeye muktedir olan üst kesime aktarılacağıdır.
Fakat o kesimin bile burjuva bir temsilcinin sözlerinden etkilenerek bir şey yapması muhtemel değildir. Ortak amaçlara hizmet
olmadığından, ortak mantık yaklaşımlarına başvurulmaz. Bu
yüzden gerçekler, Kremlin'in kulaklarına, kelimelerden daha
yüksek sesle hitap edecektir ve kelimeler; yansıdığında, değişmek geçerlilik doğruluğu tarafından desteklendiğinde büyük
bir ağırlık taşıyacaktır.
Fakat görüyoruz ki, Kremlin hedeflerini süratle
başarması için hiçbir ideolojik baskı altında değildir. Kilise gibi,
uzun dönem geçerliliği olan ideolojik kavramları uğraşıyor ve
sabırlı olmayı başarıyor. Devrimin süregelen başarılarını
gelecekteki boş hedefler adına riske atma hakkı yoktur. Lenin'in
komünist
132
133
hedefleri takip etme yolundaki kendi öğretileri bile çok dikkatli ve esnek
olmayı gerektiriyor. Yine bu prensipler, Rus tarihinden alınan derslerle
kuvvetlendiriliyor. Burada; dikkat, esnek ve aldatma değerli özellikler
ve bunların değeri, Rus beyinlerinde doğal bir takdir görüyor. Bu
yüzden, Kremlin süper güçlerin karşısında geri çekilmekten hiç
pişmanlık duymaz. Ve hiçbir zaman çizelgesi baskısı olmaması
nedeniyle böyle bir geri çekilme gerekliliğinden panik olmaz. Politikası
verilen bir hedefe doğru her müsait olduğu durumda devamlı olarak akan
bir nehir gibidir. Ana kaygısı, bu nehrin dünya gücünün temelleri içindeki mümkün olan her kuytuya eriştiğinden emin olmaktır. Fakat eğer
yolu üzerinde aşılamaz engellerle karşılaşırsa, bunları filo-zofik olarak
kabul eder ve kendini bunlara adapte eder. Esas konu, istenen hedefe
doğru her zaman bir baskı, durmayan sabit bir baskı olmasıdır. Sovyet
psikolojisinde, hedefi belirli bir zamanda ulaşılacak diye bir işaret
bulunmamaktadır.
Bu değerlendirmeler, Sovyet diplomasisini ilk bakışta daha kolay ve
fakat Napolyon, Hitler gibi saldırgan liderlerin şahsi diplomasisiyle
uğraşmaktan daha zor kılar. Bir taraftan karşı güce karşı daha hassas ve
o güç çok kuvvetli hissedildiğinde ise diplomatik cephenin her bir
kesimde boyun eğmeye daha hazırdır. Ve bu yüzdende mantık ve retorik
güçte daha akılcıdır. Diğer taraftan, karşıtların zaferi tarafından kolayca
bozguna uğratılıp, cesareti kınlamaz. Ve sabırlı bir karşı duruş;
demokratik fikirleri temsil eden birtakım davranışlar tarafından değil,
fakat akıllı ve uzun dönemli olan Rus politikalarının bir sonucudur. Bu
politikalar, amaçlarında Sovyetler Birliği Politikalarında ne daha az
kararlı ne de uygulamada daha az üretkendir.
Bu şartlar altında, Amerikan Sovyetler Birliğine karşı yürüttüğü ana
politikanın; uzun vadeli, sabırlı ama katı ve yaygın Rus eğilimlerine
karşı dikkatli olması gerektiği açıktır. Buna rağmen, belirtmekte fayda
var ki, böyle bir politikanın "dış dinamiklerle" hiçbir alakası yoktur.
Kremlin genel olarak politik gerçeklere karşı reaksiyonlarda esnek olsa
da, prestij gereken durumlarda hiçbir şekilde yumuşak başlı değildir. Rus
liderleri, insan psikolojisi konusunda çok keskin hükümlere sahiptir, Öyle
134
ki kendi kontrolünü kaybedip sinirlenmenin politik ilişkilerde asla bir
güç kaynağı olamayacağının gayet bilincindedirler. Bu gibi zayıflık
durumlarını kullanmayı çok iyi bilirler. Bu sebeplerden dolayı, Rusya
ile ilişkileri yürütmedeki başarı, yabancı ülkenin daima bir bütün
olarak kalmasından ve soğukkanlılığını kaybetmemesinden geçer. Rus
politikasından taleplerini daima öne sürmeli ve Rus prestiji ile uyumlu
olma yolunda hep bir kapı açık bırakmaktadır.
Bölüm III
Yukarıdaki bilgiler ışığında, batı dünyasmın serbest kurumları
üzerindeki Rus baskısının hünerli, devamlı değişen coğrafi ve politik
noktalara karşı dikkatli ve değişken ama cezp edilemez veya yok
edilmesi söz konusu olmayan bir yapıya sahip olduğu açıktır. Akıllarda
olmalıdır ki, Komünist Parti'nin Rus ulusal hayatmda, Sovyet gücünün
bugün dünya toplumlarında temsil ettiğinden, çok daha az grubu temsil
ettiği bir dönem vardır.
Fakat ideoloji Rusların yöneticilerini doğrunun kendi taraflarında
olduğuna ikna ederse ve bu sebepten beklemeyi göze alabilirse, o
ideolojinin üzerimizde hiçbir talebi olmayan bizler objektif olarak bunun
geçerliliğini inceleme serbestine sahibiz. Sovyet tezleri sadece batınm
ekonomik kaderi üzerindeki kontrol eksikliğini vurgulamaz, onunla
beraber sonsuz bir zamanda disiplin ve sabrı benimseyen bir Rus
birliğini öngörür. Bu kıyamet gibi vizyonu hayata geçirip, batı
dünyasının gücünü ve kaynaklarını 10-15 yıldan beri Sovyet gücünü
hesaba katarak bulduğu düşünüldüğünde; bu Rusya'nın kendisi için ne
anlama gelir?
Sovyet liderleri, despotizm sanatının modern tekniklerinin
katkılarından istifadeyle kendi güç sınırlarının içerisinde itaat
problemini çözdü. Bazıları, kendi yetkilerini sorguladı ama bunu
yapanların bile, sorgulamayı geçerli kılmaya gücü yetmedi.
Kremlin aynı zamanda, yaşayan insanların ilgilerinden ve ağır
metal sanayinin endüstriyel kuruluşundan bağımsız olarak Rusya'yı
kurma hedefini başarmadı muktedir oldu. Bahsedilen endüstriyel
kuruluşlar tabii ki tamamlanmamış ama yine de büyüyen ve diğer
büyük endüstriyel ülkelerin seviyesine çıkmaya
135
çalışan kurumlardır. Bütün bunlar, hem iç politik güvenliğin
idamesi ve hem de ağır endüstri kurulması, birçok insanın hayatını,
ümitleri ve enerjisi gibi büyük bir bedellere mal olmuştur. Belirli
bir ölçüde zorunlu işgücü kullanımının, günümüz barış ortamında
faydalı olacağı gerekliliktir. Sovyet ekonomik hayatının diğer
kesimleri; özellikle tarım, ürünleri üretimi, iskân ve taşıma, ihmal
edilmiştir.
Bütün bunlarla beraber, savaş korkunç bir yıkım, ölüm ve insan
neslinin tükenmesini beraber getirmiştir. Sonuç olarak, bugün
Rusya'da fiziksel ve ruhsal olarak yorgun bir nüfus vardır. İnsanların büyük çoğunluğu hayallerden yoksun, şüpheci ve Sovyet
gücünün yurtdışındaki takipçilerine ışık saçtığı büyülü cazibesinden
uzak bir hayat sürmektedirler. Savaş süresince taktik nedenlerle
insanların benimsediği kilise ile kısa süreli bir mutabakat,
insanların inançları ve dindarlıkla ilgili kapasitelerinin rejimin
amaçlarında küçük bir ifade bulduğu gerçeğinin ifadesidir.
Bu şartlarda, insanların kendi fiziksel ve sinirsel güçlerinin limitleri vardır. Bu limitler mutlaktır ve en zalim diktatörlüklerde
bile bağlayıcıdır. Çünkü bunların ötesinde insanlar güdülenemez.
İnsanları uzun saatler çalışmaya zorlamak (kendi istekleri ve ekonomik şartların diktası haricinde) onları yaşasalar bile yaşlandırır ve
diktatörlüğün talepleri doğrultusunda gerçekleşen kayıplar olarak
gerçekleşir. İki durumda da, ya en iyi performanslarından yoksun ya
da devletin hizmetine girmelerine mani kılar.
Burada sadece genç nesil yardım edebilir. Genç nesil, bütün
acılara rağmen sayıca fazla ve dinamiktir. Ruslar kabiliyetli insanlardır. Sovyet diktatörlüğünün yarattığı ve savaşta oldukça
artan, çocukluğun anormal duygusal sınırlarının olgun performansa etkisi hâlâ ileride görülmek üzere saklıdır. Ülke ortamının
normal güvenliği ve sakinliği kapsamındaki buna benzer şeylerin
varlığı Sovyetler Birliği'nin dışındaki çiftlik ve köylerde pratik
olarak son buldu. Ve gözlemciler, olgunlaşan nesil üzerindeki
etkisi konusunda hâlâ emin değiller.
Buna ilave olarak, Sovyet ekonomik gelişiminin, belirgin
başarılara imza atarken hâlâ tutarsız ve dengesiz olduğu gerçeğini
biliyoruz. Kapitalizmin dengesiz gelişimi hakkında konu-
136
şan Rus komünistleri, kendi ulusal ekonomileri düşünüldüğünde utanmalıdırlar. Metalürji ve makine endüstrisi gibi ekonomik
hayatın belli başlı dalları, ekonominin diğer sektörlerinden dışlanmıştır. Burada kısa sürede dünyanın ekonomik devlerinden
biri olmak için can atan ancak daha kayda değer otoban ağı bulunmayan ve ilkel bir demir yolu ağına sahip bir ülkeden bahsediyoruz. İşçiliğin etkinliğini artırmak ve ilkel insanlara makinelerin çalışmasını öğretmek için pek çok şey yapıldı. Fakat idame Sovyet ekonomisinde hâlâ kanayan bir yara. İnşaatlar aceleyle ve kaliteden yoksun yapılıyor. Ve ekonominin geniş sektörlerinde henüz batının yetenekli işçilerini karakterize eden
teknik olarak kendine saygı ve üretime kendi kültürlerinden bir
şey katarak çalışma mümkün değil. Korku ve zorlama altında
çalışan, yorgun ve moralsiz bir nüfus tarafından bu aksaklıkların giderilmesinin nasıl olacağını söylemek zor. Bunların üstesinden gelinmediği sürece Rusya ekonomik olarak savunmasız,
bir bakıma güçsüz kalmaya devam edecektir. İlkel politik canlılığın ilginç çekiciliğini yaymaya ve coşkusunu ihraç etmeye
muktedir ama bunları güç ve refahın gerçek kanıtlarıyla desteklenmeyen bir ulus durumunda kalacaktır.
Bu esnada Sovyetler Birliği politik hayatında büyük bir belirsizlik hakimdir. Bu belirsizlik bir birey yahut bireyler grubunun gücünün diğerlerine geçmesiyle ilgilidir.
Bu tabii ki Stalin'in kişisel tutumundan kaynaklanan bir
problemdir. Hatırlamalıyız ki, (Stalin'in) komünist harekette
Lenin'in üstünlük zirvesine halef olması, Sovyetler Birliği'nin
yaşadığı sadece bireysel otoritenin devridir. Bu devir 12 yılda
sağlamlaşmıştır. Milyonlarca insanın hayatına mal olmuş ve
devleti temellerinden sarsmıştır. Kremlin'in zararına, sarsıntıları
tüm uluslararası devrim hareketinde hissedilmiştir.
Başka bir güç devrinin yankıları hiçbir yerde hissedilmeden,
sessiz ve fark edilmeyecek bir şekilde gerçekleşmesi her zaman
mümkündür. Lenin'in "inanılmaz hızlı geçişlerinden" biri-ki
Rus tarihi yansıtır- "hassas aldatmadan" "vahşi sertliğe" geçişi
bir takım soruları ortaya koyar ve Sovyet gücünün temellerini
sarsabilir.
137
Fakat bu yalnızca S talin'in kendisiyle ilgili bir sorun değildir.
1938'den beri Sovyet gücünün büyük çemberin politik hayatında
tehlikeli bir pıhtılaşma olmuştur. Sovyetler Birliği Kongresi'nin, ki
teoride partinin en üst organıdır, her üç yılda birden az olmamak
kaydıyla toplanması gerekmektedir. Yakında son toplantıdan bu
yana sekiz tam yıl geçmiş olacaktır. Bu donem içerisinde parti
üyelikleri sayısı ikiye katlanmıştır. Savaş sırasında partinin zayiatı
çok yüksek olmuştur ve bugün parti üyelerinin yansından çoğunu
Parti'nin son kongresinden beri girenler oluşturmaktadır. Bu
esnada tepedeki küçük grup bir seri inanılmaz ulusal değişiklikler
gerçekleştirdiler. Batının tüm büyük hükümetlerinin savaş
deneyimleri ile temel nedenleri muhakkak Sovyet siyasal hayatının
karanlık yerlerinde de muhakkak mevcuttur. Ve Rusya'da bu
nedenler halen tanımlanmaktadır.
Bunun Komünist Parti gibi çok yüksek disipline sahip bir
organizasyonda dahi harekete henüz katılmış büyük kitlenin Parti
üyeleri ile hiç tanışmadıkları, hiçbir zaman konuşmadıkları ve
hiçbir siyasal ilişkide bulunmadıkları, tepedeki adamın küçük,
kendini devam ettiren hizbi arasında yaş, dış görünüş ve ilginin
farklılığın giderek artmasından kaynaklandığı zannedilmektedir.
Bu koşullarda, otoritenin yüksek alanlarının nihai gençleşmesinin (sadece zamana bağlı olarak) yumuşak ve barışçı bir
şekilde olacağını veya daha yüksek güç arayışındaki rakiplerin
kendi görüşlerine destek bulmak için bu siyasal açıdan olgun
olmayan ve deneyimsiz kitlelere nispi olarak erişemeyeceklerini
kim söyleyebilir? Eğer bu şekilde gerçekleşirse Komünist Parti'de
ilginç sonuçlar çıkabilir; üyelik büyük oranda uzlaşma ve
kalıcılığa değil, sıkı disiplin ve itaate dayanmaktadır. Eğer
kopukluk partiyi zapt ve felç ederse Rus toplumunun kaos ve
zayıflığı tamamlamanın ötesindeki şekillerde ortaya çıkacaktır.
Sovyet gücünün sadece bağımsız organizasyonlara müsamaha
gösterilmeyen yapıdan meydana gelen ve sınırları belli olmayan
kitledeki insanları gizlediğini gördük. Rusya'da yerel yönetim
diye bir şey yoktur. Rusya'daki mevcut nesil kendiliğinden bir
tepki hareketi bilmemektedir. Sonuç olarak, eğer politik bir araç
138
olarak Parti'nin bütünlüğü ve yeterliliğinin bozulması halinde,
Sovyet Rusya bir gecede en güçlü ulusal toplumlardan birinden
en güçsüz en acınacak bir topluma dönüşebilir.
Böylece Sovyet gücünün geleceği, Kremlin'in adamları için
Rusya'nın kendini aldatma yeteneği kadar güvenli olmayabilir.
Bunu sessizce ve kolaylıkla diğerlerine devredebilecekleri ispat
gerektirir. Bu esnada, kuralların zorluğu ve uluslararası hayatın
zorlukları, güçlerinin dayanağı olan insanların umutları ve güçlerine ağır bir bedel ödetti. Sovyet otoritesinin ideolojik gücünün Rusya sınırları ötesinde, polis gücünün ulaştığının ötesinde
günümüzde en güçlü haline ulaşmış olması ilginç olarak not
edilebilir. Bu fenomen, Thomas Mann'ın Buddenbrooks adlı
muhteşem romanmda kullandığı bir karşılaştırmayı akla getirmektedir. İnsan kurumlarının dışta en güçlü olduğu zaman içerdeki çürümenin gerçekte daha ilerlediğini gözlemleyerek, dünyadan bir yıldızın en parlak olduğu görüldüğünde aslında çok
önce söndüğüyle karşılaştırılmaktadır. Ve batı dünyasındaki tatmin olmamış insanlar üzerinde kuvvetli olarak ışıldayan Kremlin'in aslında sönmüş ve parlaklığı kalmış bir takımyıldız olmadığını kim garanti edebilir? Bu kanıtlanamaz ancak çürütülemez de. Ancak Sovyet gücünün, düşüncelerine göre kapitalist
dünya gibi, kendi çürümüş tohumları üzerinde durduğu ve bu
tohumları iyi bir şekilde saçtığı ihtimali (yazara göre bu kuvvetli
bir ihtimaldir) mevcuttur.
Bölüm IV
Açıktır ki ABD Sovyet rejimi ile yakın gelecekte politik yakınlaşmasından keyif almasını bekleyemez. Politik sahnede
Sovyetler Birliği'nin bir ortak değil, bir rakip olarak değerlendirilmesine devam edilmesi gerekiyordu. Sovyet politikalarının,
soyut barış ve denge taraftarı, sosyalist ve kapitalist dünyaların
birlikte sürekli var. olabilme olasılığı gerçeğine inanan bir görüşü
yansıtmayacağını, fakat daha ziyade rakip etkinin ve gücün
dikkatli ve ısrarlı bir baskıyla zayıflatılması ve bozulmasının
yansıtacağı beklentisine devam edilmesi gerekiyordu.
Bunun karşılığmdaki denge olarak gerçekler şunlardı ki; Rus-
139
ya, genel olarak tüm batı dünyasının aksine, hâlâ en zayıf taraftı,
Sovyet politikası çok esnek bir yapıya sahipti ve Sovyet toplumu
kendi toplam potansiyelini sonunda zayıflatacak eksiklik ve kusurları barındırıyor olabilirdi. Bu gerçekler kendi başına, ABD'nin
mantıklı bir güvenle, Rusya ise, onların barışçı ve istikrarlı bir
dünyayla ilgili çıkarlarına tecavüz ettiğinin işareti olan her
noktada, kolaylıkla alt edilmez bir karşı, güçle yüzleşmesi için
tasarlanmış ve sağlam içerikli bir politikanın garantisidir.
Fakat gerçekte Amerika'nın politikalarının olasılıkları, hatta
kalarak en iyisinin olmasını beklemekle sınırlı değildi. Birleşik
devletler için hem Rusya'nın hem de büyük oranda Rusya tarafından belirlenmiş uluslararası komünist hareketlerinin içerisinde
yaptığı aksiyonlarla içsel gelişmeleri etkilemesi tamamen olasıdır.
Bu mesele, hükümetin Sovyetler Birliği veya herhangi bir ülkede
uygulayabileceği alçakgönüllü bilgi aktivitesi tedbiri meselesi
değildir ki aslında o da önemlidir. Bu daha çok ABD'nin dünyada
yaşayan tüm insanların arasında, ne istediğini bilen bir devlet
olma, Dünya Gücü olmanın getirdiği sorumluluklarla ve dahili
yaşamın getirdiği sorunlarla başarılı bir şekilde baş etmeyi
becerebilen ve ruhani bir canlılıkla zamanın ideolojik akımlarının
arasında kendine ait olanı tutabilen bir ülke izlenimini vermeye
çalışması ile ilgili bir mertebe meselesidir. Bu izlenim şu Ölçüye
kadar yaratılabilir ve muhafaza edilebilir, Rusya komünizminin
amaçlarının kısır ve gerçeklerden uzak olarak görünmesi
zorunluluğu, Moskova destekçilerinin umut ve heyecanlarının
sönmesi zorunluluğu ve artan gerilimin Kremlin'in dış politikasına
yansıtılması zorunluluğu. Komünist felsefenin temel taşı köhne ve
felçli kapitalist dünyadır. Kızıl Meydan'da bulunan kargaların
düşmanlığının durdurulmasından ötürü kendinden emin tavırlarla
beklemiş olduğu Amerika Birleşik Devletleri'nin erken ekonomik
bunalımda gösterdiği başarısızlık dahi komünist dünyada büyük
yankı uyandırırdı.
Aynı sebepten ötürü, kararsızlık gösterileri, parçalanmışlık ve
ülke içinde dahilî dağılmalar, tüm komünist dünyada inanılmaz
heyecanlı bir etki uyandırdı. Bu eğilimlerin her kanıtında komünist
dünyada umut ve heyecan yeşerir; neşeli adımlar kaydedilir.
140
Moskova tehdidinde; uluslararası politikanın gösteri trenine tırmanan yeni yabancı destekçi gruplar görünmeye başlar ve Rus
baskısı tüm hatlarda ve uluslararası ilişkilerde artmaya başlar.
Yardımsız ve yalnız bir Amerikan tavrının komünist hareketine karşı ölüm kalım derecesinde güç uygulanabilirliğini ve
Sovyet güçlerinin Rusya'da erken düşmelerinin sağlanmasını
söylemek abartılı olur. Fakat Birleşik Devletler, Sovyet politikasının geçmiş dönemlerde gözlenmek zorunda olan dereceden
çok daha fazla şekilde ılımlılık ve sakınganlık oluşturacak şekildi Kremlin üzerinde baskı kuracak ve bu yolla ya çöküşüne
giden yolu ya da kademeli şekilde yumuşatılmış Sovyet gücüne
ulaşabilecek eğilimleri destekleyecek biçimde operasyon yapmasını sağlayacak derecede yüksek şiddette gerilimi artırma
gücüne sahiptir. Mistik ve Mesihvari olmayan bir hareket ki,
Kremlin'inki -kesinlikle bu tip bir şey değil- sonunda şu ya da
bu şekilde bu durumda bir ilişki mantığına kendini ayarlamazsa, hüsranla karşılaşır.
Bu yüzden karar büyük ölçüde ülkenin kendisine düşecektir.
Sovyet-Amerikan ilişkisi konusu, Amerika Birleşik Devletleri'nin uluslararasında bir ulus olmanın tüm değerini kazanma
sınavıdır. Yıkımla karşılaşmamak için ABD sadece kendi geleneklerini ölçmek ve büyük bir ulus olarak korunmaya değer olduğunu kendine kanıtlaması gerekecektir.
Tabii ki, bir ulus için bundan daha adil bir sınav yoktur. Bu
olay ışığında, Rusya-Amerika ilişkilerini izleyen düşünceli bir
gözlemci, Kremlin'in Amerikan toplumuna meydan okumalarında şikayet edecek bir şey bulamaz. O daha çok, Amerikan
halkının tarihin onlara açıkça üstlenmelerini amaçladığı ahlaki
ve politik liderlik sorumluluklarını kabul etmesini sağlayan ve
bir araya gelerek bu meydan okumaya karşı ulusal bağlılıkla
kendi güvenliğini sağlamaya olanak veren bu tanrısal kadere
mutlak bir şükran duygusu beslemeyi tercih eder.
141
Ek-1 / Orijinal Metin: "The Sources of Soviet Conduct",
by X (1947, Foreign Affairs, the "X" Article, Ge-orge F.
Kennan)
The single document that best illustrated American anticommunism and general suspicion of Soviet aspirations, was
George Kennan's famous Long Telegram of 1946. the Long Telegram was perhaps the most cited and most influential statement of the early years of the Cold War.
George F. Kennan had been a American diplomat on the Soviet front, beginning his career as an observer of the aftermath
of the Russian Civil War. He witnessed collectivization and the
terror from close range and sent his telegram after another two
years' service in Moscow from 1944 to 1946 as chief of missi-on
and Ambassador Avarell Harriman's consultant. in 1946,
Kennan was 44 years old, fluent in the Russian language and its
affairs, and decidedly anti-Communist.
The essence of Kennan's telegram was published in Foreign
Affairs in 1947 as The Sources of Soviet Conduct and circulated everywhere. The article was signed by "X" although everyone in the know knew that authorship was Kennan's. For Kennan, the Cold War gave the United States its historic opportunity to assume leadership of what would eventually be described as the "free world".
142
THE SOIİRCES OF SOVİET CONDUCT, By X
FART I
The political personality of Soviet power as we know it today is the product of ideology and circumstances: ideology inherited by the present Soviet leaders from the movement in
which they had their political origin, and circumstances of the
power which they now have exercised for nearly three decades
in Russia. There can be few tasks of psychological analysis more difficult than to try to trace the interaction of these two forces
and the relative role of each in the determination of official Soviet conduct. Yet the attempt must be made if that conduct is to
be understood and effectively countered. it is difficult to summarize the set of ideological concepts with which the Soviet leaders came into power. Marxian ideology, in its Russian-Communist projection, has always been in process of subtle evolution. The materials on which it bases itself are extensive and
complex. But the outstanding features of Communist thought as
it existed in 1916 May perhaps be summarized as follows: (a)
that the central factor in the life of man, the factor which determines the character of public life and the "physiognomy of society," is the system by which material goods are produced and
exchanged; (b) that the capitalist system of production is a nefarious one which inevitable leads to the exploitation of the working class by the capital-owning class and is incapable of developing adequately the economic resources of society or of distributing fairly the material good produced by human labor; (c)
that capitalism contains the seeds of its own destruction and
must, in view of the inability of the capital- owning class to adjust itself to economic change, result eventually and inescapably in a revolutionary transfer of power to the working class;
143
and (d) that imperialism, the final phase of capitalism, leads directly to war and revolution.
The rats may be outlined in Lenin's own words: "Unevenness of
economic and political development is the inflexible law of capitalism. it follows from this that the victory of Socialism may
come originally in a few capitalist countries or even in a single
capitalist country. The victorious proletariat of that country, having expropriated the capitalists and having organized Socialist
production at home, would rise against remaining capitalist world,
drawing to it şelf in the process the oppressed classes of other
countries. "it must be noted that there was no assumption that
capitalism would perish without proletarian revolution. A final push
was needed from a revolutionary proletariat movement in order to
tip över the tottering structure. But it was regarded as inevitable
that sooner of later that push be given.
For 50 years prior to the outbreak of the Revolution, this
pattern of thought had exercised great fascination fort he members of the Russian revolutionary movement. Frustrated, discontented, hopeless of finding self-expression or too impatient to
seek it—in the confining limits of the Tsarist political system, yet
lacking wide popular support or their choice of bloody revolution
as a means of social betterment, these revolutionists fo-und in
Marxist theory a highly convenient rationalization for their own
instinctive desires. it afforded pseudo-scientific justi-fication for
their impatience, for their categoric denial of ali va-lue in the
Tsarist system, for their yearning for power and revenge and for
their inclination to cut corners in the pursuit of it. It is therefore no
wonder that they had come to believe impli-citly in the truth and
soundness of the Marxist-Leninist teachings, so congenial to their
own impulses and emotions. Their sincerity need not be
impugned. This is a phenomenon as old as human nature itself. it
is has never been more aptly described than by Edward Gibbon,
who wrote in The Decline and Fail of the Roman Empire: "From
enthusiasm to imposture the step is perilous and slippery; the
demon of Socrates affords a raemorable instance of how a wise
man may deceive himself, how a
144
good man may deceive others, how the conscience may slumber in a mixed and middle state between self-illusion and voluntary fraud." And it was with this set of conceptions that the
members of the Bolshevik Party entered into power.
Now it must be noted that through ali the years of preparation for revolution, the attention of these men, as indeed of Marx
himself, had been centered less on the future which Socialism
would take than on the necessary overthrow of rival power
which, in their view, hat to precede the introduction of Socialism. Their views, therefore, on the positive program to be put
into effect, önce power was attained, were fort he most part nebulous, visionary and impractical. Beyond the nationalization
of industry and the expropriation of large private capital holdings there was no agreed program. The treatment of the peasantry, which, according to the Marxist formulation was not of
the proletariat, had always been a vague spot in the pattern of
Communist thought: and it remained an object of controversy
and vacillation fort he first ten years of Communist power.
The circumstances of the immediate post-revolution peri-od
—the existence in Russia of civil war and foreign interventi-on,
together with the obvious fact that the Communists repre-sented
only a tiny minority of the Russian people—made the establishment of dictatorial power a necessity. The experiment
with war Communism" and the abrupt attempt to eliminate private production and trade had unfortunate economic consequences and caused further bitterness against the new revolutionary regime. While the temporary relaxation of the afford to
communize Russia, represented by the New Economic Policy,
alleviated some of this economic distress and thereby served its
purpose, it also made it evident that the "Capitalistic sector of
society" was stili prepared to profit at önce from any relaxation
of governmental pressure, and would, if permitted to continue
to exist, always constitute a powerful opposing element to the
Soviet regime and a serious rival for influence in the country.
Somewhat the same situation prevailed with respect to the
individual peasant who, in his own small way, was also a private
producer.
145
Lenin, had he lived, might have proved a great enough man to
reconcile these conflicting forces to the ultimate benefit of
Russian society,-thought this is questionable. Bube that as it
may, Stalin, and those whom he led in the struggle for succession to Lenin's position of leadership, were not the men to tolera-te
rival political forces in the sphere of power which they cove-ted.
Their sense of insecurity was too great. Their particular brand of
fanaticism, unmodified by any of the Anglo-Saxon tra-ditions of
compromise, was too fierce and too jealous to envisa-ge any
permanent sharing of power from the Russian-Asiatic world out
of which they had emerged they carried with them a skepticism as
to the possibilities of permanent and peaceful co-existence of
rival forces. Easily persuaded of their own doctri-naire
"rightness," they insisted on the submission or destruction of ali
competing power. Outside the Communist Party, Russian Society
was to have no rigidity. There were to be no forms of collective
human activity or association which would not be do-minated by
the Party. No other force in Russian society was to be permitted
to achieve vitality or integrity. Only the Party was to have
structure. Ali else was to be an amorphous mass.
And within the Party the sarne principle was to apply. The
mass of Party members might go through the motions of election, deliberation, decision and action; but in these motions they
were to be animated not by their own individual wills but by the
awesome breath of the Party leadership and the över brooding
presence of "the word".
Let it be stressed again that subjectively these men probably
did not seek absolutism for its own sake. They doubtless believed—and found it easy to believe—that they alone knew what
was good for society and that they would accomplish that good
önce their power was secure and unchallengeable. But in seeking
that security of their own rulet they were prepared to recognize
no restrictions, eifher of God or man, on the character of their
methods. And until such time as that security might be achieved,
they placed far down on their scale of operational priorities the
comforts and happiness of the peoples entrusted to their çare.
146
Now the outstanding circumstance concerning the Soviet regime is that down to the present day this process of political
consolidation has never been completed and the mer in the
Kremlin have continued to be predominantly absorbed with the
struggle to secure and make absolute the power which they seized in November 1917. they have endeavored to secure it primarily against forces at home, within Soviet society itself. But
they have also endeavored to secure it against the outside world.
For ideology, as we have seen, taught them that the outside
world was hostile and that it was their duty eventually to
overthrow the political forces beyond their borders. Then powerful hands of Russian history and tradition reached up to sustain them in this feeling. Finally, their own aggressive intransigence with respect to the outside world began to find its own
reaction; and they were soon forced, to use another Gibbonesque phrase, "to chastise the contumacy" which they themselves
had provoked. it is an undeniable privilege of every man to prove himself right in the thesis that the world is his enemy; for if
he reiterates it frequently enough and makes it the background
of his conduct he is bound eventually to be right.
Now it lies in the nature of the mental world of the Soviet
leaders, as well as in the character of their ideology, that no opposition to them can be officially recognized as having any meri
for justification whatsoever. Such opposition can flow, in the-ory,
only from the hostile and incorrigible forces of dying capitalism. As iong as remnants of capitalism were officially recognized as existing in Russia, it was possible to place on them, as
an internal element, part of the blame fort he maintenance of a
dictatorial form of society. Bu as these remnants were liquidated, little by little, this justification fell away, and when it was
indicated officially that they had been finally destroyed, it disappeared altogether. And this fact created one of the most ba-sic
of the compulsions which came to act upon the Soviet regi-me:
since capitalism no longer existed in Russia and since it co-uld
not be admitted that there could be serious or widespread
opposition to the Kremlin springing spontaneously from the li-
147
berated masses under its authority, it became necessary to jus-tify
the retention of the dictatorship by stressing the menace of
capitalism abroad.
This began at an early date. in 1924 Stalin specifically defended the retention of the "organs of suppression," meaning,
among others, the army and the secret poliçe, on the ground that
"as long as there is a capitalistic encirclement there will be
danger of intervention with ali the consequences that flow from
that danger." in accordance with that theory, and from that time
on, ali internal opposition forces in Russia have consistently be-en
portrayed as the agents of foreign forces of reaction antago-nistic
to Soviet power.
By the same token, tremendous emphasis has been placed on
the original Communist thesis of a basic antagonism between the
capitalist and Socialist worlds. ît is clear, from many indica-tions,
that this emphasis is not founded in reality. The real facts
concerning it have been confused by the existence abroad of genuine resentment provoked by Soviet philosophy and tactics and
occasionally by the existence of great centers of military power,
notably the Nazi regime in Germany and the Japanese
Government of the late 1930s, which indeed have aggressive
designs against the Soviet Union. But there is ample evidence
that the stress laid in Moscow on the menace confronting Soviet
society from the world outside its borders is founded not in the
realities of foreign antagonism but in the necessity of expla-ining
away the maintenance of dictatorial authority at home.
Now the maintenance of this pattern of Soviet power, namely,
the pursuit of unlimited authority domestically, accompanied by
the cultivation of the semi-myth of implacable foreign hostility,
has göne far to shape the actual machinery of Soviet power as we
know it today. internal organs of administration which did not
served his purpose withered on the vine. Organs which did served his purpose became vastly swollen. The security of Soviet
power came to rest an the iron discipline of the Party, on the severity and ubiquity of the secret poliçe, and on the uncompromising economic monopolism of the state. The "organs of suppres-
sion," in which the Soviet leaders had sought security from rival
forces, became in large measures the masters of those whom they
were designed to serve. Today the major part of the structure of
Soviet power is committed to the perfection of the dictatorship
and to the maintenance of the concept of Russia as in a state of
siege, with the enemy lowering beyond the walls. And the millions of human beings who form that part of the structure of power
must defend at ali costs this concept of Russia's position, for without it they are themselves superfluous.
As things stand today, the rulers can no longer dream of parting with these organs of suppression. The quest for absolute
power, pursued now for nearly there decades with a ruthlessness unparalleled (in scope at least) in modern times, has again
produced internally, as it did externally, its own reaction. The
excesses of the poliçe apparatus have fanned the potential opposition to the regime into something far greater and more dangerous than it could have been before those excesses began.
But least of ali can the rulers dispense with the fiction by
which the maintenance of dictatorial power has been defended.
For this fiction has been canonized in Soviet philosophy by the
excesses already committed in its name; and it is now anchored
in the Soviet soft thought by bonds far greater than those of mere ideology.
PART II
So much fort he historical background. What does it spell in
terms of the political personality of Soviet power as we know it
today?
Of the original ideology, nothing has been officially junked.
Belief is maintained in the basic badness of capitalism, in the
inevitability of its destruction, in the obligation of the proletariat to assist in that destruction and to take power into its own
hands. But stress has come to be laid primarily on those concepts which relate most specifically to the Soviet regime itself:
to its position as the sole truly Socialist regime in a dark and
misguided world, and to the relationships of power within it.
148
149
The first of these concepts is that of the innate antagonism
between capitalism and Socialism. We have seen how deeply
that concept has become imbedded in foundations of power. it
has profound implications for Russia's conduct as a member of
international society. it means that there can never be on Moscow's side an sincere assumption of a Community of aims between the Soviet Union and powers which are regarded as capitalist. it must inevitably be assument in Moscow that the aims of
the capitalist world are antagonistic to the Soviet regime, and
therefore to the interest of the peoples it controls. If the Soviet
government occasionally sets it signature to documents which
would indicate the contrary, this is to regarded as a tactical maneuver permissible in dealing with the enemy (Who is without
honor) and should be taken in the spirit of caveat emptor. Basically, the antagonism remains. it is postulated. And from it flow
many of the phenomena which we find disturbing in the Kremlin's conduct of foreign policy: the secteriveress the lack of
frankness, the duplicity, the wary suspiciousness, and the basic
unfriendliness of purpose. These phenomena are there to stay,
fort he foreseeable future. There can be variations of degree and
of emphasis. When there is something the Russians want from
us, one or the other of these features of their policy may be thrust
temporarily into the back ground; and when that happens there
will always be Americans who will leap forward with gle-eful
announcements that "the Russians have changed," and some who
will even try to take credit for having brought about such
"changes." But we should not be misled by tactical maneuvers.
These characteristics of Soviet policy, like the postulate from
which they flow, are basic to the internal nature of Soviet power,
and will be with us, whether in the foreground or the background, until the internal nature of Soviet power is changed.
This means we are going to continue for long time to find the
Russians difficult to deal with. it does not mean that they should
be considered as embarked upon a do-or die program to overthrow our society by a given date. The theory of the inevitability of
the eventual fail of capitalism has the fournate connotation
150
that there is no hurry about it. The forces of progress can take
their time in preparing the final coup de grâce. Meanwhile, what
is vital is that the "Socialist fatherland"—that oasis of power
which has already been won for Socialism in the person of the
Soviet Union—should be cherished and defended by ali good
Communists at home and abroad, its fortunes promoted, its enemies badgered and confounded. The promotion of prematüre,
"adventuristic" revolutionary projects abroad which might embarrass Soviet power in any way would be an inexcusable, even
a counter-revolutionary act. The cause of Socialism is the support and promotion of Soviet power, as defined in Moscow.
This brings us to the second of the concepts import and to
contemporary Soviet outlook. That is the infallibility of the
Kremlin. The Soviet concept of power, which permits no focal
points of organization outside the Party itself, requires that the
Party leadership remain in the ory the sole repository of truth.
For if trith were to be found elsewhere, there would be justification for its expression in organized activity. Bu it is precisely
that which the Kremlin cannot and will not permit.
The leadership of the Communist Party is therefore always
right, and has been always right ever since in 1929 Stalin formalized his personal power by announcing that decisions of the
Politburo were being taken unanimously.
On the principle of infallibility there rests the iron discipline
of the Communist Party. in fact, the two concepts are mutually
self-supporting. Perfect discipline requires recognition of infallibility. infallibility requires the observance of discipline. And
the two go far to determine the behaviorism of the entire Soviet
apparatus of power. But their effect cannot be understood unless a third factor be taken into account: namely, the fact that
the leadership is at liberty to put forward for tactical purposes
any particular thesis which it finds useful to the cause at any
particular moment and to require the faithful and unquestioning
acceptance of that thesis by the members of the movement as a
whole. This means that truth is not a constant but is actually
created, for ali intents and purposes, by the Soviet leaders them-
151
selves. it may vary from week to week, from month to month. it is
nothing absolute and immutable—nothing which flows from
objective reality. it is only the most recent manifestation of the
wisdom of those in whom the uJtimate wisdom is suppo-sed to
reşide, because they represent the logic of history. the accumulative effect of these factors is tö give to the who!e subordinate apparatus of Soviet power an unshakable stubbornness and
steadfastness in its orientation. This orientation can be changed at
will by the Kremlin but by no other power. Önce a given party Üne
has been laid down on a given issue of current policy, the whole
Soviet governmental machine, including the mechanism of
diplomacy, moves inexorably along the prescri-bed path, like a
persistent toy automobile wound up and headed in a given
direction, stopping only when it meets with some unanswerable
force. The individuals who are the components of this machine are
unamelable to argument or reason, which co-mes to them from
outside sources. Their whole training has ta-ught them to mistrust
and discount the glib persuasiveness of the outside world. Like the
white dog before the phonograph, they hear only the "master's
voice." And if they are to be called of from the purposes last
dictated to them, it is the master who must cali them off. Thus the
foreign representative cannot hope that his words will make any
impression on them. The most that he can hope is that they will be
transmitted to those at the top, who are capable of changing the
party Iine but even those are not likely to be swayed by any normal
logic in the words of the bourgeois representative. Since there can
be no appeal to com-mon purposes, there can be no appeal to
common mental appro-aches. For this reason, facts speak louder
than words to the ears of the Kremlin; and words carry the greatest
weight when they have the ring of reflecting, or being backet up
by, facts of unc-hallengeable validity.
But we have seen that the Kremlin is under no ideological
compulsion to accomplish its purposes in a hurry. Like the church,
it is dealing in ideological concepts which are of long-term validity,
and it can afford to be patient. it has no right to risk
152
the existing achievements of the revolution fort he sake of vain
baubles of the future. The very teachings of Lenin himself require great cautiorı and flexibility in the pursuit of Communist purposes. Again, these precepts are fortified by the lessons of Russian history: of centuries of obscure battles between nomadic forces över the stretches of a vast unfortified plain. Here caution,
circumspection, flexibility and deception are the valuable qualities; and their value finds a natural appreciation in the Russian or
the oriental mind. Thus the Kremlin ha no compunction about
retreating in the face of superior forces. And being under the
compulsion of no timetable, it does not get panicky under the necessity for such retreat. its political action is a fluid stream which
moves constantly, wherever it is permitted to move toward a given goal. its main concem is to make sure that it has filled every
nook and cranny available to it in the basin of word power. But if
it finds unassailable barriers in its path, it accepts philosophically
and accommodates itself to them. The main thing is .that there
should always be pressure, unceasing constant pressure, toward
the desired goal. There is no trace of any feeling in Soviet
psychology that that goal must be reached at any given time.
These considerations make Soviet diplomacy at önce easier
and more difficult to deal with than the diplomacy of individual
aggressive leaders like Napoleon and Hitler. On the one hand it is
more sensitive to contrary force, more ready to yield on individual
sectors of the diplomatic front when that force is feld to be too
strong, and thus more rational in the logic and rhetoric of power.
On the other hand it cannot be easily defeated or discouraged by
a single victory on the part of its opponents. And the patient persistence by which it is animated means that it can be effectively
countered not by sporadic acts which represent the momentary
whims of democratic opinion but only be intelligent long-range
policies on the part of Russia's adversaries—policies no lass steady in their purpose, and no less variegated and resourceful in
their application, than those of the Soviet Union itself.
In these circumstances it is clear that the main element of any
United States policy toward the Soviet Union must be that of
153
long-term, patient but fırm and vigilant containment of Russian
expansive tendencies. it is important to note, however, that such a
policy has nothing to do with outward histrionics: with threats or
blustering or superfluous gestures of outward "toughness.".WhiIe
the Kremlin is basically flexible in its reaction to political realiti-es,
it is by no means unamenable to considerations of prestige. Like
almost any other government, it can be placed by tactless and
threatening gestures in a position where it cannot afford to yield
even though this might be dictated by its sense of realism. The
Russian leaders are keen judges of human psychology, and as
such they are highly conscious that loss of temper and of selfcontrol is never a source of strength in political affairs. They are
quick to exploit such evidences of weakness. For these reasons it is
a sine qua non of successful dealing with Russia that the fore-ign
government in question should remain at ali times cool and
collected and that its demands on Russian policy should be put
forward in such a manner as to leave the way öpen for a compliance not too detrimental to Russian prestige.
PART III
In the light of the above, it will be clearly seen that the Soviet
pressure against the free institutions of the western world is
something that can be contained by the adriot and vagilant application of counter-force at a series of constantly shifting geographical and political points, corresponding to the shifts and
maneuvers of Soviet policy, but which cannot be charmed or
talked out of existence. The Russians look forward to a duel of
infinite duration, and they see that already they have scored
great successes. it must be borne in mind that there was a time
when the Communist Party represented far more of a minority
in the sphere of Russian national life than Soviet power today
represents in the world community.
But if the ideology convinces the rulers of Russia that truth is
on their side and they can therefore afford to wait, those of us on
whom that ideology has no claim are free to examine objectively
the validity of that premise. The Soviet thesis not only implies
154
complete lack of control by the west över its own economic destiny, it likevise assumes Russian unity, discipline and patience
över an infinite period. Let us bring this apocalyptic vision down
to earth, and suppose that the western world finds the strength
and resourcefulness to contain Soviet power över a period of ten
to fifteen years. What does that spell for Russia itself?
The Soviet leaders, taking advantage of the contributions of
modern techniques to the arts of despotism, have solved the question of obedience within the confınes of their power. Few challenge their authority; an even those who do are unable to make that
challenge valid as against the organs of suppression of the state.
The Kremlin has also proved able to accomplish its purpose
of building up Russia, regardless of the interests of the inhabitants, and industrial foundation of heavy metallurgy, which is,
to be sure, not yet complete but which is nevertheless continuing to grow and is approaching those of the other majör industrial countries. Ali of this, however, both the maintenance of internal political security and the building of heavy, has been carried out at a terrible cost in human life and in human hopes and
energies. it has necessitated the use of forced labor on a scale
unprecedented in modern times under conditions of peace. it
has involved the neglect or abuse of other phases of Soviet economic life, particularly agriculture, consumers' goods production, housing and transportation.
To ali that, the war has added its tremendous toll of destruction, death and human exhaustion. in consequence of this, we have
in Russia today a population which is physically and spiritually
tired. The mass of the people are disillusioned, skeptical and no
longer as accessible as they önce were to the magical attraction
which Soviet power stili radiates to its followers abroad. The avidity with which people seized upon the slight respite accorded to
the church for tactical reasons during the war was eloquent testimony to the fact that their capacity for faith and devotion found
litte expression in the purposes of the regime.
in these circumstances, there are limits to the physical and
nervous strength of people themselves.
155
These limits are absolute ones, and a be binding given fort he
cruelest dictatorship, because beyond them people cannot be driven.
The forced labor camps and the other agencies of const-raint
provide temporary means of compelling people to work longer
hours than their own volition or mere economic pressure would
dictate; but if people survive them at ali they become old before their
time and must be considered as human casualties to the demands of
dictatorship. in either case their best powers are no longer available
to society and can longer be enlisted in the service of the state.
Here only the younger generations can help. The younger
generation, despite ali vicissitudes and sufferings, is numerous and
vigorous; and the Russians are a talented people. But it stili remains
to be seen what will be the effects on mature perfor-mance of the
abnormal emotional strains of childhood which Soviet dictatorship
created and which were enormously incre-ased by the war. Such
things as normal security and placidity of home environment have
practically ceased to exist in the Soviet Union outside of the most
remote farms and villages. And ob-servers are not yet sure whether
that is not going to leave its mark on the over-all capacity of the
generation now coming in-to maturity. in addition to this, we have
the fact that Soviet economic development, while it can list certain
formidable achi-evements, has been precariously spotty and uneven.
Russian Communist s who speak of the "uneven development of
capita-lism" should blush at the contemplation of their own national
economy. Here certain branches of economic life, such as the
metallurgical and machine industries, have been pushed out of ali
proportion to other sectors of economy. Here is a nation stri-ving to
become in a short period one of the great industrial nations of the
world while it stili has no highway network worthy of the name and
only a relatively primitive network of railways. Much has been done
to increase efficiency of labor and to teach primitive peasants
something about the operation of machines. But maintenance is stili
a crying deficiency of ali Soviet economy. Construction is hasty and
poor in quality. Depreciation
156
must be enormous. And in vast sectors of economic life it has
not yet been possible to instill into labor anything like that general culture of production and technical self-respect which
characterizes the skilled worker of the west.
It is difficult to see how these deficiencies can be corrected
at an early date by a tred and dispirited population working largely under the shadow of fear and compulsion. And as long as
they are not overcome, Russia will remain economically as vulnerable, and in a certain sense an impotent, nation, capable of
exporting its enthusiasms and of export by the real evidences of
material power and prosperity.
Meanwhile, a great uncertainty hangs över the political life of
the Soviet Union. That is the uncertainty involved in the transfer
of power from one individual or group of individuals to others.
This is, of course, outstandingly the problem of the personal
position of Stalin. We must remember that is succession to Lenin's pinnacle of pre-eminence in the Communist movement
was the only such transfer of individual authority which the Soviet Union has experienced. That transfer took 12 years to consolidate. it cost the lives of millions of people and shook the
state to its foundations. The attendant tremors were felt ali through the internotial revolutionary movement, to the disadvantage
of the Kremlin itself.
It is always possible that another transfer of pre-eminent power may take place quietly and inconspicuously, with no repercussions anywhere. But again, it is possible that the questions
involved may unleash, to use some of Lenin's words, one of
those "incredibly swift transitions" from "delicate deceit" to
"wild violence" which characterize Russian history, and may
shake Soviet power to its foundations.
But this is not only a question of Stalin himself. There has
been, since 1938, a dangerous congealment of political life in
the higher circles of Soviet power. The All-Union Congress of
Soviets, in theory the supreme body of the party, is supposed to
meet not less often than önce in three years. it will soon be
eight full years since its last meeting. During this period mem-
157
bership in the Party has numerically doubled. Party mortality
during the war was enormous; and today well över half of the
Party members are persons who have entered since the last Party
congress was held. Meanwhile, the same small group of men has
carried on at the top through an amazing series of nati-onal
vicissitudes. Surely there is some reason why the experien-ces of
the war brought basic political changes to every one of the great
governments of the west. Surely the causes of that phenomenon
are basic enough to be present somewhere in the obscurity of
Soviet political life, as well. And yet no recogniti-on has been
given to these causes in Russia.
It must be surmised from this that even within so highly disciplined an organization as the Communist Party there must be a
growing divergence in age, outlook and interest between the great
mass of Party members, only so recently recruited into the
movement, and the little self-perpetuating clique of men at the top,
whom most of these Party members have never met, with whom
they have never conversed, and with whom they can have no
political intimacy.
Who can say whether, in these circumstances, the eventual
rejuvenation of the higher spheres of authority (which can only be
a matter of time) can take place smoothly and peacefully, or
whether rivals in the quest for higher power will not eventually
reach down into these politically immature and inexperienced
masses in order to find support for their respective claims? If this
were ever to happen, strange consequences could flow fort he
Communist Party: fort he membership at large has been exercised
only in the practices of iron discipline and obedience and not in the
arts of compromise and accommodation. And if disunity were ever
to seize and paralyze the Party, the chaos and weakness of Russian
society would be revealed in forms beyond description. For we
have seen that Soviet power is only concealing an amorphous mass
of human beings among whom no independent organizational
structure is tolerated. in Russia there is not even such a thing as
local government. The present generation of Russians have never
known spontaneity of collec-
158
tive action. If, consequently, anything were ever to occur to disturb the unity and efficacy of the Party as a political instrument,
Soviet Russia might be changed overnight from one of the
strongest to one of the weakest and most pitiable of national societies.
Thus the future of Soviet power may not be by any means as
secture as Russian capacity for şelf delusion would make it appear to the men of the Kremlin. That they can quietly and easily
turn it över to others remains to be proved. Meanwhile, the
hardships of their rule and the vicissitudes of international life
have taken a heavy toll of the strength and hopes of the great
people on whom their power rests. it is curious to note that the
ıdeological power of Soviet authority is strongest today in areas
beyond the frontiers of Russia, beyond the reach of its poliçe
power. This phenomenon brings to mind a comparison used by
Thomas Mann in his great novel Buddenbrooks. Observing that
human institutions often show the greatest outward brilliance at a
moment when inner decay is in reality farthest advanced, he
compared one of those stars whose light shines most brightly on
this world when in reality it has long since ceased to exist. And
who can say with assurance that the strong light stili cast by the
Kremlin on the dissatisfied peoples of the western world is not
the powerful afterglow of a constellation which is in actuality on
the wane? This cannot be proved. And it cannot be dispro-ved.
But the possibility remains (and in the opinion of this wri-ter it is
a strong one) that Soviet power, like the capitalist world of its
conception, bears within it the seeds of its own decay, and that
the sprouting of these seeds is well advanced.
PART IV
It is clear that the United States cannot expect in the foreseeable future to enjoy political intimacy with the Soviet regime. it
must continue to regard the Soviet Union as a rival, not a partner,
in the political arena, it must continue to expect that Soviet
polices will reflect no abstract love of peace and stabi-lity, no
real faith in the possibility of a permanent happy coexis-
159
tence of the Socialist and capitalist wor!ds, but rather a cauti-ous,
persistent pressure toward the disruption and, weakening of ali rival
influence and rival power.
Balanced against this are the facts that Russia, as opposed to
the western world in general, is stili by far the weaker party, that
Soviet policy is highly flexible, and that Soviet society may well
contain deficiencies which will eventually weaken its own total
potential. This would of itself warrant the United States entering
with reasonable confidence upon a policy of firm con-tainment,
designed to confront the Russians with unalterable counter-force at
every point where they show signs of encroac-hing upon he
interests of a peaceful and stable world.
But in actuality the possibilities for American policy are by no
means limited to holding the üne and hoping for the best. it is
entirely possible fort he United States to influence by its acti-ons
the internal developments, both within Russia and throug-hout the
international Communist movement, by which Russian policy is
largely determined. This is not only a questions of the modest
measure of informational activity which this govern-ment can
conduct in the Soviet Union and elsewhere, although that, too, is
important. it is rather a question of the degree to which the United
States can create among the peoples of the world generally the
impression of a country which the responsi-bilities of a World
Power, and which has a spiritual vitality ca-pable of holding its
own among the majör ideological currents of the time. To the
extent that such an impression can be created and maintained, the
aims of Russian Communism must appear sterile and quixotic, the
hopes and enthusiasm of Moscow's supporters must wane, and
added strain must be imposed on the Kremlin's foreign policies. For
the palsied decrepitude of the capitalist world is the keystone of
Communist philosophy. Even the failure of the United States to
experience the early econo-mic depression which the ravens of the
Red Square have been predicting with such complacent confidence
since hostilities ce-ased would have deep and important
repercussions throughout the Communist world.
160
By the same token, cxhibitions of indecision, disunity and internal disintegration within this country have an exhilarating effect on the whole Communist movement. At each evidence of
these tendencies, a thrill of hope and excitement goes through the
Communist world; a new jauntiness can be noted in the Moscow
tread; new groups of foreign supporters climb on to what they can
only view as the band wagon of international politics; and Russian
pressure increases ali along the line in international affairs.
It would be an exaggeration to say that American behavior
unassisted and alone could exercise a power of life and death
över the Communist movement and bring about the early fail of
Soviet power in Russia. But the United States has it in its pov/er
to increase enormously the strains under which Soviet policy
must operate, to force upon the Kremlin a far greater degree of
moderation and circumspection than it has had to observe in recent years, and in this way to promote tendencies which must
eventually find their outlet in either the breakup or the gradual
mellowing of Soviet power. For no mystical, Messianic movement—and particularly not that of the Kremlin—can face frustration indefinitely without eventually adjusting itself in one way
or another to the logic of that state of affairs.
Thus the decision will really fail in large measure in this country itself. The issue of Soviet-American relations is in essence a test of the overall worth of the United States as a nation
among nations. To avoid destruction the United States need
only measure up to its own best traditions and prove itself worthy of preservation as a great nation.
Surely, there was never a fairer test of national quality than
this. in the light of these circumstances, the thoughtful observer
of Russian-American relations will find no cause for complaint
in the Kremlin's challenge to American society. He will rather
experience a certain gratitude to a Providence which, by providing the American people with this implacable challenge, has
made their entire security as a nation dependent on their pulling
themselves together and accepting the responsibilities of moral
and political leadership that plainly intended them to bear.
161
Ek-2: / Gazeteci John Barry'nin NATO Genel Sekreteri
Lord Carrington’la Yaptığı Röportaj
(21 Nisan 1986,Newsweek, New York),
Barry: Avrupa terörizmi konusunda "yumuşak" mı davranıyor?
Kaddafi'ye karşı Amerika'yı desteklemekte isteksiz mi?
Carrington: Avrupa'da destek ve sempati yönünden bir eksiklik
bulacağınızı düşünmüyorum. Avrupalıların terörizm konusunda
yetersiz kaldıklarını söylemek doğru değil. Her şeyden önce onlar,
herkesten çok daha fazla çektiler. Sorun, sunulan çözümün her
Avrupa ülkesinin kendine göre en iyisi olup olmadığıdır.
Soru: Fakat Reagan Yonetimi'nin yetkili kişileri, Avrupalıların
tereddütleri hakkında konuşuyorlar.
Cevap: Terörizmin iki veçhesi arasında bir ayrım yapmanız
lazım. Bazı Avrupa ülkelerinin aldığı, bazılarının almadığı güvenlik, istihbarat ve polis eylemleri ve politik eylemler gibi konular. Birinci konularda işbirliği çok daha iyi hale gelmiştir.
NATO'nun terörizm ile ilgilenen bir komitesi* var. Bu komitede
ülkelerin istihbarat üst yetkilileri var ve onlar bilgi alış verişi
konusunda çok yakın bir işbirliği içindeler. Bunun sonucu olarak
kısmen bazı başarılar elde edilmiştir.
Politik eylemlere gelince, biz şimdi terörizmin değişik bir
şekliyle uğraşmaktayız. Son 17-20 yıldır Avrupa'da devam eden
terörizm-Almanya, Fransa, Belçika, İspanya, İtalya'da ülke
içinden gelişmiş bir terörizm, yani bu terörizmin politik yönleri
çıktığı ülke dışında diğer ülkelere uygun düşmez. Ama burada
şunu söyleyebiliriz ki, Kuzey İrlanda'daki daha başkadır.
* Allied Coordination Commitee (ACC) (Müttefik Koordinasyon Komitesi)
Süper NATO olarak anlayınız. (E.B)
162
Fakat şimdi durum şudur, görünüşe göre Ortadoğu menşeli
kişilerin çoklukla Avrupa topraklan üzerinde gerçekleştirdikleri
terörizm olaylarını görüyoruz ve bu bana göre daha zor bir
problem sergiliyor. Hiç şüphe yok ki, Ortadoğu ülkelerinin bir
kısmı bir tür terörizm gerçekleştiriyorlar sadece Kaddafi'ye has
bir şey değil. Netice olarak da Ortadoğu ve Libya'da değişik çıkarları olan Avrupa ülkelerinin spesifik bir aksiyonda bulunmaları istendiğinde, bu ülkeler sorumlu tuttukları belirli gruplar
hakkında kanıt istediklerinde, bu konu hemen ortaya çıkacaktır.
Bu tabiatıyla, istihbarat kaynakları hakkında bazı güçlükleri
ortaya koyacaktır. ABD Yönetimi bu istihbaratı açıklamanın
avantaj ve dezavantajları konusunda bir karar vermek zorundadır.
Uzun vadede şunu kabul etmek zorundayız ki, iyi terörist diye bir
şey yoktur. Terör kabul edilemez bir davranış biçimidir.
Soru: Teröriste ev sahipliği yapan ülkeye güçle cevap vermek
makul müdür?
Cevap: Duruma bağlıdır. Eğer bir grubun sorumlu olduğuna
dair kanıtınız varsa, işiniz daha kolaydır. Hiçbir iş yapmamak
olmaz, bu rahat bir davranıştır. Aynı zamanda, yaptığınız iş hakkında çok dikkatli düşünmelisiniz ve ortaya çıkardığı, komşu ve
üçüncü ülkelerin reaksiyonlarının sonuçlarını düşünmelisiniz ve
bir de verilen cevabın, çözümden fazla problem yaratmamasına
da dikkat edilmelidir.
Amerikalıların karar vermeleri gereken -aynı durumda olan
diğer ülkelerin de- avantaj ve dezavantaj arasındaki dengenin
nerede olduğudur. Bu da sadece ABD'nin kararıdır.
Soru: Şayet liderliğine geldiğimizde Gorbaçov'un; Batı ile
yaptığı "Silahların Kontrol Antlaşması"na büyük bir öncelik
verdiğini düşünüyor musunuz?
Cevap: Bunu bilebilmek için çok erken. Hiç kuşku yok ki
(silah) kontrol cephesinde büyük bir Sovyet faaliyeti görüyoruz,
ama ne yazık ki, bunların tümü propaganda.
Bu, tüm Sovyet faaliyetlerinin propaganda olduğu anlamını
taşımaz.
Sovyetlerde, silah kontrol konusunda bir anlaşmaya varmak
için önemli bir faaliyet var, Gorbaçov'da zaten bunu açıkça ifa163
de etti, çünkü kaynaklarını ekonomi ve sanayilerini geliştirme
konusunda kullanmak istiyorlar.
Soru: En fazla ümit vadeden müzakereler hangileri?
Cevap: Sanırım Cenevre görüşmeleri en çok başarılı bir sonuca varmayı vadeden INF (Orta Menzilli Güçler) müzakereleri.
Bu noktada Sovyetlerin, İngiliz ve Fransızların nükleer savaşı
önleme silahlarını tehdit etmek istiyorlar. Eğer Sovyetler Birliği
bu iddiasından vazgeçerse başarı şansı var.
Soru: Avrupalılar "Sıfır Opsiyon" fikirlerinden geçen ay
Başkan Reagan bu konuda bir teklif yapmak istediğinde geriye
dönüş mü yaptılar?
Cevap: Bu doğru değil. Her zaman öngörülen şuydu: Sovyet
SS-20'lerin geriye çekilmesi ve diğer kısa menzilli Sovyet SS20'lerin (SS-22 ve 23'lere) azaltılması konusunda bir anlaşma olmadıkça "Cruise ve Pershing" füzelerini Avrupa'da konuşlandıracaktı. Bir anlaşma olamadı ve bazı Avrupa ülkelerinde dökülen
politik kan pahasına Cruise ve Pershing'ler konuşlandırıldı.
Son zamanlarda, bazı Avrupa ülkelerinin endişe ettikleri,
Amerikan teklifinin (Sıfır Opsiyon) sadece SS-20 Sovyet füzelerinin sıfır orantısını (tamamının kaldırılması) ifade ettiğini,
zannetmerneliydi. Aslında bu teklif de diğer füzeler de bulunmalıydı.
Evet, Avrupalılar bu teklif sonrasmda da kısa menzilli füzelerden kayda değer bir miktar Rus üstünlüğü ile yüz yüze kalacaklarsa, teklif gerçek bir "Sıfır Opsiyon" teklifi değildir.
164
Ek-2 / Orijinal Metin: Inîerview with Lord Carrington,
Secretary General of NATO
Remedies and Retaliation
NATO Secretary General Lord Carrington, 66, was in the
United States last week for his biannual consultations with officials and legislators.
As Britain's foreign secretary in the early, 1980s, he had to cope with the terrorist threat that now perplexes the United States, in
New York he spoke with Newsweek's John Barry about differing
American and European perceptions of the problem Excerpts:
BARRY: Is Europe "soft on terrorism, reluctant to support American actions against Kaddafi?
CARRİNGTON: I don't think you will find a lack of either
sympathy or support in Europe, and I don't think it's right that the
Europeans have been backward about terrorism. After ali, they have suffered from it much longer than anyone else. It's a question
of whether the remedy proposed is exactly the remedy that each
European country feels is the right one so far as it is concerned.
But officials of the Reagan administration do speak of
European hesitations.
You have to differentiate betv/een the two aspects of terrorism. The security, intelligence and poliçe work, and then the
political actions that some European countries do or to not take.
On the frist, collaboration has become very much better. NATO
ha a special committee that handles terrorism, with the heads of
security of the various countries on it, and they do collaborate
very closely in the exchange of information, partly as a result,
there have been some successes.
165
As to political actions we are dealing now with a different
form of terrorism. The terrorism that has been going on in Europe for the last 17 to 20 years-in Germany, France, Belgium,
Spain, Italy-has been home-grown, with the political aspects of
it not relevant except to the country concerned, though you could say that the IRA in Northern Ireland was different. But now
we are getting terrorism committed by people of, it appears,
Middle Eastern origin, committed mostly on Europe and soil,
and that seems to met o create a much more difficult problem.
There's no doubt that a number of Middle Eastern entitles would commit this şort of terrorism-I don't think it's confined to
Kaddafi consequently when it is said that various European countries with differing interest in the Middle East in Libya should take specific action, I think it would be readily understood if
those countries asked for the evidence on which it is asserted
that a particular gang of people was responsible. And, of course, that does raise difficulties about intelligence sources. The
American administration will have to make up its mind about
the advantages and disadvantages of allowing that information
to be released,
(Over the longer term) we have got to accept that there are no
such things as good terrorist. it is simply an unacceptable way
behaving.
Is it a sensible policy to respond wiih force against the
terrorist's hoşt nation?
It depends on the circumstances if you have proof that a certain body was responsible, that obviously is much easier. You
can't afford to do nothing; that is a supine attitude at the same
time you have to think very carefully about what you do and the
consequences it will have in terms of reactions of the neighbors
of the country concerned and of the Third World generally-and
whether your response will, in effect, give rise to more problems than it solves. What the Americans have to decide-what
any country in the same situation has to decide-is where the balance ofadvantage or disadvantage lies. And that can only be the
judgment of the United States.
166
Turning to the new Soviet leadership, do you think MikSıail Gorbachev puts a high priority on an arms control agreement with the West?
It is a litte to soon to know. Certainly we have seen a great
deal of Soviet activity on the arms control front-a lot of it, alas,
propaganda. But that doesn't mean that ali of the present Soviet
activity is necessarily propaganda after ali, there is considerable
in centive for the Soviets to come to an agreement about arms
control, as Gorbachev has made clear because they wish to
spend more of their economy and industry.
Which negotiations look most promising?
I suppose the rriost likely of the Geneva negotiations to come
to a successful conclusion would be the INF (inter-mediaterange nuclear forces) negotiations. There you have the
stumbling block of the Soviet demand to limit British and
French nuclear deterrents. But if that were dropped by the
Soviet Union, there is certainly a chance of successors.
Did the Europeans faack away from the "zero option"
last month when prcsident Reagan wanted to put a new
proposal on those to the Soviet's?
I don't think that's right, it was always envisaged that the
cruise and Pershing missiles would be deployed in Europe unless
there was an agreement about the with rawal of the Soviet SS 20s
and reduction in other shorter range Soviet missiles (SS-22s and
23s. ) there was no agreement and, at the cost of considerable
political blood in some European countries the cruises and Pershings were deployed. What some of the Europeans were worried
about recently was that the initial U.S. proposal called for zero
only of a proportion of the Soviet missiles only of the SS-20s,
though originally it had been envisaged that the shorter range
missiles would be included as well. And it's not a true "zero option" if Europe is stili left facing a considerable Russian superiority in shorter-range missiles. (Newsweek, April 21.1986)
167

Benzer belgeler