Gübreye para ödemeye son
Transkript
Gübreye para ödemeye son
Gübrede organik devrim: Kendi gübrenizi kendinizi üretin Gübreye para ödemeye son almanızı sağlayacak. Daha erken hasat sayesinde piyasanın önüne geçebilmenizi ve ürettiğiniz mamule daha fazla raf ömrü de sağlayacak. Hem de hiçbir zirai ilaç kullanmanız gerekmeyecek. Deyim yerindeyse; üreteceğiniz solucan gübresi doğanın bir mucizesi. Sadece çevrenizdeki atıkları kullanarak solucan gübresi üretmeniz çok basit ve masrafsız. Gübremi kendim üretiyorum. Üstelik %100 organik, %100 doğal. Çiftçilikle mi uğraşıyorsunuz? Bağ ve bahçenizde kullanacağınız gübreyi kendiniz üretebilirsiniz; az bir sermaye ile bu işi başarabilir ve gübreye para ödemekten kurtulabilirsiniz. Üreteceğiniz bu gübre hem mamullerinizi organiğe dönüştürecek hem de kimyasal gübreye kıyasla daha fazla ürün köy kahvesi İZPİM PP 108 www.koykahvesi.com.tr “Köylere giden tek gazete” Nisan 2015 Yıl: 3 Sayı: 31 Fiyatı: 3 TL Yıllık Abonelik: 30 TL TKDK destekli 281 tesis Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) tarafından IPARD fonlarıyla desteklenen Ankara’daki 281 tesisin açılışı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır ve AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Bela Szombatı’nın katıldığı törenle yapıldı. Sayfa 4’de Denizli’ye dev yatırım Boşalan köylerden biri ‘Organik ürünler pazarı da büyüdü’ Gıdadan giyime, kozmetikten temizlik ürünlerine geniş bir ürün yelpazesi bulunan organik ürünlerin üretimi de talebi de her geçen gün artıyor. 20’de Zeytinde verimin yolu doğru gübereleme 14’de Topraksız tarımın yıldızı: ‘Perlit’ Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, bölgenin ihtiyaç duyduğu Et ve Süt Kurumu Denizli Et Kombinası’nı törenle açtı. 26’da Makaleler Bağlarda don zararı ve önlemler Dr. Cemal ILGIN’nın yazısı 38’de Sayfa 6’da Düşük faizli kredi uygulaması devam edecek 10’da 30’da ADÜ Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü ‘Morova Zeytin Küspesi’nin etkileri üzerine araştırma sonuçları 34’te köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr 2 3 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi 4 HABER www.koykahvesi.com.tr TKDK destekli 281 tesisin açılışı gerçekleşti Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) tarafından IPARD fonlarıyla desteklenen Ankara’daki 281 tesisin açılışı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır ve AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Bela Szombatı’nın katıldığı törenle yapıldı. T oplu Açılış Töreni’nde konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi adı altında başlattıkları proje kapsamında bugüne kadar 5 bin 450 yatırımın tamamlandığını söyledi. Eker, IPARD ile sağlanan desteklerin 42 ildeki projeler için kullanıldığını, IPARD desteğinden faydalanamayan 39 ille ilgili yeni bir tedbir getirdiklerini bildirdi. Bitkisel ve hayvansal ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi ve ambalajlanması yatırımları, soğuk hava deposu ve silo yapımı, küçükbaş hayvancılık yatırımları, alternatif enerji kaynaklarının tarımda kullanımına yönelik yatırımlarda desteğe esas üst limiti konularına göre 1 milyon lira ile 3 milyon lira arasına çıkardıklarını belirten Eker, 39 ilden büyükbaş hayvancılık, kanatlı, kültür balıkçılığı ve kültür mantarına yönelik sabit tesis yapımını da %50 hibe kapsamına aldıklarını anlattı. Eker, “Bu yatırımlardan IPARD illeri faydalanamıyor. Çünkü IPARD’ın konuları arasında bu yok. Bu yatırımlarda desteğe esas üst limit 1 milyon lira ile 1,5 milyon lira arasında olacak” ifadelerini kullandı. 7 bin proje tamamlandı IPARD ile ilgili bugüne kadar 3 milyon avroya kadar olan yatırımlara %50-65 arasında destek sağladıklarını vurgulayan Eker, şöyle devam etti: Sözleşme imzalanan destek sayısı 7 bin 900. Bunun 7 bin 98’i tamamlandı, üretime geçti. Sözleşme imzalanan projelerin toplam yatırım tutarı 3,8 milyar lira. 7 bin projenin tamamlanması çok önemli bir gelişme. Bakanlığımızın 2006’dan beri 81 ilde uyguladığı ve biten proje sayısı da 5 bin 500. Böylece 12 bin 500 tarıma dayalı ekonomik yatırım ve sanayi tesisi tamamlanmış ve Türkiye’ye hizmet veriyor.” 2015 yılında IPARD kapsamında yatırım yapmak isteyen, yatırıma teşebbüs edenlere 1,2 milyar lira hibe ödemeyi planladıklarını, bu desteğin %50’den hesaplanması halinde yaklaşık 2,5 milyar lira yatırım yapılmasına imkan sağladıklarını bildiren Eker, IPARD desteklerinden en yüksek düzeyde faydalanan il olan Ankara’da bugüne kadar yatırım tutarı 335 milyon lira olan 391 proje ile sözleşme imzaladık- larını, bu projelere 209 milyon lira hibe ödemesi gerçekleştirdiklerini kaydetti. Süt ve et işletmelerinde hibe oranı yüzde 70 2020 yılına kadar uygulanacak IPARD-2’nin AB Komisyonu tarafından onaylandığını hatırlatan Bakan Eker, IPARD-2 hibelerinin kullanımına bu yıl başlamayı planladıklarını, bunun 801 milyon avrosunun AB katkısı 244 milyon avrosunun da ulusal katkı olmak üzere toplam 1 milyar 45 milyon avroluk, yaklaşık 3 milyar liralık hibenin kullanılacağını söyledi. Süt ve et üreten işletmelerde hibe oranını %70’e çıkardıklarını anlatan Eker, şöyle konuştu: Manda eti ve sütüne yönelik yatırımlar, kaz yetiştiriciliği yatırımları destek kapsamına alınıyor. Beyaz etin yanında, yumurta üretiminde mevcut kümeslerin modernizasyonu da destek kapsamına alınıyor. Bu tedbirde yüzde 50-65 arasında olan hibe oranı, yüzde 60-70 arasına çıkıyor. İşleme ve pazarlamaya yönelik yatırımlarda hibe oranı yüzde 50’den 60’a çıkıyor. Süt, et, meyve-sebze ve su ürünleri işleme ve pazarlama yatırımlarında, atık yönetimine yönelik yatırımlara yüzde 10 ilave hibe veriliyor. Yenilenebilir enerji de destek kapsamında Yenilenebilir enerji yatırımları da destek kapsamına alınarak, HES’ler hariç tesisler ve mikro elektrik enerjisi ve ısı üreten sistemler desteklenecek. Nüfusu 10 bin ve altında olan yerleşim yerlerinde verilecek olan bu destekten belediyeler, İl Özel İdareleri, Organize Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri, 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu ile kurulan Birlikler faydalanabilecek. Hibe oranı yüzde 100, desteğe esas limit 1,2 milyon avro olacak.” Kırsal Ekonomik Faaliyetlerin Çeşitlendirilmesi tedbirinde %50 olan hibe oranının %65’e çıktığını kaydeden Eker, kapsam ve üst limitin de arttığını ifade etti. Eker, mantar yetiştiriciliği, makine parkları ve yenilenebilir enerji yatırımlarının destek kapsamına alındığını, desteğe esas üst limitin 500 bin avroya çıkarıldığını kaydetti. AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır da Türkiye’yi adaylık sürecinde üyeliğe hazırlamak amacıyla AB tarafından 2007-2013 yıllarını kapsayan dönemde IPA çerçevesinde hibe niteliğinde toplam 4,79 milyar avro tahsisat yapıldığını, Katılım Öncesi Yardım Aracı - Kırsal Kalkınma Bileşeni (IPARD) desteklerinin, 20072013 dönemi için tahsis edilen yaklaşık 854 milyon avro ile mali işbirliğinin toplam tutarı içinde en önemli yeri oluşturduğunu söyledi. Bozkır, eş finansman ilkesi gereği Türkiye’nin katkısı da hesaba katıldığında, faydalananlara yaklaşık 1,1 milyar avro hibe imkanı sağlandığını aktardı. 281 tesise açılış Bugüne kadar IPARD Programı kapsamında değerlendirmesi tamamlanan 12 başvuru çağrı ilanıyla yatırım tutarı 3,8 milyar TL olan 7909 projeyle hibe sözleşmesi imzalandığını, bu projelere 2,2 milyar TL hibe desteği sağlanmasının öngörüldüğünü kaydeden Bozkır, 2016 sonuna kadar IPARD fonlarından kullanılabilecek yaklaşık 143,5 milyon avro AB fonu bulunduğunu bildirdi. 2014-2020 yıllarını kapsayan IPA’nın ikinci döneminde de Türkiye’ye ayrılan toplam 4,45 milyar avro kaynağın, yaklaşık 912 milyon avroluk bölümünün tarım ve kırsal kalkınma sektörüne tahsis edildiğini belirten Bozkır, tarım ve kırsal kalkınma alanında AB’ye uyum çalışmalarının yürütüldüğü 11. Tarım ve Kırsal Kalkınma faslının, siyasi olarak engellenen fasıllardan biri olduğunun altını çizdi. “IPARD, AB ve Türkiye arasında mali yardımlar konusundaki işbirliğinin gerçek bir örneği” diyen AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Maslahatgüzar Bela Szombati de, Türkiye’nin 42 ilinde verilen IPARD desteklerinin bugüne kadar sektörde 4,4 milyar TL’den fazla kamu ve özel yatırımı oluşturduğunu söyledi. Szombati, öngörülen desteğin yaklaşık 4 bin 500 Türk firması, gıda fabrikası ve kırsal topluma ulaşması ve onların kalkınarak toplamda en az 1,7 milyar avro tutarında yatırım yapması anlamına geldiğini dile getirerek, bunun iş alanları yaratacağını ve standartları geliştireceğini söyledi. Konuşmaların ardından Ankara’da IPARD kapsamında hibe ödemesi gerçekleştirilen 281 tesisin açılışı yapıldı. 5 HABER köy kahvesi Çiftçi Haber Paketi’nde bereket var www.koykahvesi.com.tr Meteoroloji, hal fiyatları ve tarım haberlerini herkesten önce öğrenmek Vodafone’la işte bu kadar kolay! ABONE yaz, 2434’e gönder. Aylık 2 TL Vodafone Vodafone 2434 Çiftçi Haber Paketi’nden tüm Vodafone aboneleri yararlanabilir. Çiftçi Haber Paketi, aylık 2 TL olarak ücretlendirilmektedir. Çiftçi Haber Paketi kapsamında gönderilen her türlü bilgi ve uyarı, ilgili resmi kurum ve kuruluşlardan gelen tahminleri ve önerileri yansıtmakta olup, her türlü içerik ilgili kurum ve kuruluşların sorumluluğundadır. Abonelerimizin bu bilgileri değerlendirirken diğer bilgi kaynaklarından da faydalanmaları önerilir. köy kahvesi 6 HABER www.koykahvesi.com.tr Projeye 18 milyon lira destek Denizli’ye dev yatırım Bakanlar Eker ve Zeybekçi, 10 ile hizmet verecek Denizli Et Kombinası'nı hizmete açtı. G ıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Et ve Süt Kurumu Denizli Et Kombinası'nı törenle açtı. Bölgede bu tarz bir kombinaya ihtiyaç olduğunu belirten Bakan Zeybekci, "Mehdi Eker Bakanımıza destek olmasını istedik. Çevremizde buna ihtiyaç olduğunu söyledik. Bakanımız da bunun çalışmasını başlattı. Sıkıntılı günlerde bunun önemi daha da iyi anlaşılacak" dedi. Daha fazla verim sağlanacak En büyük 7. ülke Türkiye'nin her alanda olduğu gibi tarımda da şaha kalktığını kaydeden Zeybekci, Türkiye'nin bu alanda en büyük 7. ülke olduğunu söyledi. 2014 yılı sonunda tarım ihracatında 18 milyar doları aştıklarını kaydeden Zeybekci, "Dünyaya bakıldığı zaman Hollanda'nın pazar payı bizden üç misli büyük. Daha çok çalışmalıyız. Hedef, teknolojik tarımda, ekolojik tarımda daha iyi yerlere gelmek. Tarımla, gıdayla ilgili desteğimizin sonu yok. Olabildiğince destekleriz. Yeter ki vatandaş istesin" dedi. Et ve süt kombinasının Denizli'de kurulmasının bölge için önemli olduğunu ifade eden Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ise Denizli Et Kombinası'nın Denizli'yle birlikte 10 ile hizmet vereceğini açıkladı. Tesisin 23 milyon liraya mal olduğunu dile getiren Eker, "Biz burayı özelleştirme kapsamından çıkardık. En son özelleştirilmesi gereken yerler buralar. 90'larda buralar özelleştirildi. Türkiye bundan kaybetti. Et ve Hayvancılık işletmesi ve sığır varlığı bakımından Türkiye’de ilk sıralarda yer alan Konya’da, Türkiye nüfusunun et ve süt ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak yüksek verimli sığır ırkı yetiştirilmesi için esmer ırk embriyo üretimi ve test edilmeye aday damızlık boğa üretimi yapılacak. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne bağlı Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsünün hazırladığı “Sığırlarda Embriyo Transferi İle Test Edilmeye Aday Boğa Elde Edilmesi Altyapı Projesi”, Kalkınma Bakanlığı tarafından kabul edilerek yaklaşık 18 milyon lira destek aldı. Projenin sonucunda elde edilecek yüksek verim özelliklerine sahip ve test edilmiş damızlık erkek hayvanlardan sağılan spermler, yetkili satıcılar aracılığıyla hayvancılık sektörünün hizmetine sunularak, Türkiye’nin yurt dışından sperma ithalatının azaltılması hedefleniyor. süt kombinalarına 140 milyon lira yatırım yaptık. Yeter ki pazar endişesi olmadan üretim yapılabilsin diye" dedi. Destek yüzde 30 arttı Hükümet olarak eskiye göre verilen destekleri 30 kat artırdıklarını ifade eden Eker, "Türkiye eskiden hayvancılığa bir yılda 83 milyon lira veriyordu. 83 milyon lirayı biz 3 milyara çıkardık. Hayvancılığa büyük desteğimiz var. Türkiye'de hayvancılıkla ilgili verimliliği artırdık. 420 bin ton kırmızı eti 1 milyon tona çıkardık. AB'ye süt ve süt üretimi ihracatını da biz başlattık. Türkiye artık net ihracatçı haline geldi. Sağladığımız tarım destekleri 10 milyara çıktı. Hayvan varlığı da yüzde 50 arttı" dedi. Konuşmaların ardından üreticilerle ürünlerin alınması sözleşmesi imzalandı. Daha sonra Denizli Et ve Süt Kombinası hizmete açıldı. Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (KOP) Eylem Planı kapsamında hazırlanan ve kabul gören projenin uygulanması için alt yapı çalışmalarına başlandı. Enstitü müdür vekili Dr. Mustafa Kan, yaptığı açıklamada, hazırladıkları projeyle biyoteknolojik yöntemlerle esmer ırk embriyo üretimi ve test edilmeye aday damızlık boğa üreterek sığırların ıslahını ve birim hayvandan daha çok verim elde edebilecek damızlık dişi materyal sayısını artırmayı hedeflediklerini belirtti. Hayvancılık alanında dünyada yoğun olarak kullanılan, ancak Türkiye’de yeni uygulanmaya başlanan embriyo transferi, embriyoda cinsiyet tayini ve embriyo dondurma gibi ileri teknolojilerin yaygınlaşmasının alt yapısını oluşturmayı da istediklerini vurgulayan Kan, şöyle konuştu: “Projenin sonucunda elde edilecek yüksek verim özelliklerine sahip ve test edilmiş damızlık erkek hayvanlardan sa- ğılan sperma yetkili satıcılar aracılığıyla hayvancılık sektörünün hizmetine sunulacaktır. Böylelikle sperma ithalatının önüne geçilmeye ya da azaltılmaya çalışılacak, ülke ekonomisine katkıda bulunulacaktır. Ayrıca, elde edilecek yüksek verim özelliklerine sahip ihtiyaç fazlası dişi damızlıklar bölge yetiştiricilerine verilecektir. Bölgede ve ülkemizde yüksek genetik kapasiteye sahip kombine verimli, yani et, süt verim yönü olan hayvanların sayı ve kapasite olarak artması sağlanacaktır.” İşletmelerin karlılık oranı artacak Kan, bölge ve ülke hayvancılık işletmelerinin karlılık oranlarının projeyle artacağını dile getirerek, “Enstitüde kurulacak olan embriyo transfer laboratuvarı tamamlanıp embriyo transferinin rutin olarak uygulanmaya başlanması ile diğer araştırma enstitülerine, üniversitelere ve konuyla ilgili çalışan özel sektöre eğitim alabilecekleri ve çalışma yapabilecekleri bir araştırma alt yapısı oluşturulmuş olacaktır. Enstitüde verilecek olan eğitim programları ile embriyo transferi teknolojisi her bölgede 5-10 başlık işletme büyüklüğüne sahip yetiştiricilere kadar ulaştırılmış olacaktır” ifadelerini kullandı. Kalkınma Bakanlığından yaklaşık 18 milyon lira destek alan Sığırlarda Embriyo Transferi İle Test Edilmeye Aday Boğa Elde Edilmesi Altyapı Projesi kapsamında, altyapı olarak toplam 800 başlık anaç hayvan ahırları, genç hayvan ahırları, süt sağım kompleksleri, yem ünitesi, hayvan besleme laboratuvarı, embriyo transfer ve IVF (In vitro Fertilizasyon) laboratuvarı ile ekipmanları enstitüye kazandırılacak. 7 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi 8 TARIM www.koykahvesi.com.tr Yağlı tohumlarda yanlış politika ithalatı arttırıyor Ali Ekber Yıldırım Dünya Gazetesi Yazarı Y ağlı tohum üretimindeki sorunlar nedeniyle üretim azalırken ithalat artıyor. Geçtiğimiz hafta Ankara’da yapılan Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği’nin 37. Olağan Genel Kurul Toplantısında başkanlık görevini Tahir Büyükhelvacıgil’e devreden Edip Uğur yağlı tohumlar sektörüne ilişkin önemli saptamalar yaptı. Edip Uğur’un yaptığı sunuma göre sektörün görünümü, sorunları ve yapılması istenen öneriler özetle şöyle: 1-Türkiye yağlı tohum üretimi 2014 yılında 2 milyon 741 bin ton olarak gerçekleşti. Bunun 1 milyon 200 bin tonu ayçiçeği bir o kadarı da pamuk tohumu. Bu üretime karşılık 2014 yılında yağlı tohum ve türevleri ithalatı ise 6 milyon 241 bin ton oldu. 2001 yılında 503 milyon dolar olan yağlı tohum ve türevleri ithalatı 2014’te 4 milyar 286 milyon dolara ulaştı. 2-Yağlı tohumlu bitkiler, devlet alım garantisi olan, müdahale alım fiyatının uygulaması yanında primle de desteklenen hububatla rekabet edemiyor.Bu konuda önerilen çözüm, desteklemenin iki aşamada yapılması ve alternatif ürünlere karşı avantajlı duruma getirilmesi.İlk destekleme ekim zamanında üreticinin karar verme aşamasında yapılarak, primler alternatif ürünlere göre parite dikkate alınarak belirlenmesi isteniyor. İkinci aşamadaki destekleme hasat sırasında düzenleyici fark öde- mesi primi olarak belirlenmesi, yağlı tohum üreticisinin mağduriyetini önleyecek düzeyde olması talep ediliyor. 3- Son yıllarda Gümrük Vergileri gözetim fiyatı uygulaması ile çok sık değiştirildiği için sektör uzun vadeli plan yapamıyor.Ayrıca, sektör dışa bağımlı olmasına rağmen 1995 yılında belirlenen ve Dünya Ticaret Örgütü(DTÖ)’ne bildirilen yağlı tohumlu bitkilerin ve hamyağların gümrük vergileri üst limitlerinin hububat ve diğer tarım ürünlerine göre düşük. Yağlı tohumlar ve hamyağların üst limit gümrük vergileri DTÖ nezdinde yeniden ele alınarak, kendi aralarında yağ oranları indeksi de dikkate alınarak hububatlarda olduğu gibi geniş tutulması, diğer bir ifadeyle koruma amaçlı karar verme alanı, gözetim fiyatı değişikliğine gerek duyulmayacak şekilde belirlenmesi isteniyor. 4- Biyoyakıt üretiminde kullanılan mısırın atığı olarak adlandırılan düşük vergili DDGS ithalatı devamlı artıyor. Bu ithalat, sektörün üretiminde bulunduğu ayçiçek, pamuk, kanola, aspir, soya, keten tohumu küspelerinin tüketimini yem rasyonlarında azalttığı gibi, DDGS, bünyesinde bulundurduğu yüksek protein ve enerji ile, yem sektöründe kullanılan yağ tüketimlerini ve çiftçilerin uzun uğraşlar sonrası ürettikleri mısır tüketimlerini de yem rasyonlarında azaltıyor. 5- Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yapılan ihracatlar karşılığında sıfır (“0”) gümrükle ham yağ ithalatı son yıllarda yaşanan en önemli sorunların başında gelir.İhracat artışının tamamına yakınının Irak ve Suriye’ye olması ve iç piyasada düşük fiyatla teklif edilen ham yağ ile gümrüklerde belirlenen suiistimaller sektörde haksız rekabete neden oluyor. 6-Daha önceki yıllarda boya sanayinde soya yağı veya keten yağı kullanılırken gözetim fiyatından dolayı gümrük vergisinin aşırı artırıldığı son yıllarda, ayçiçek yağı kullanılması sıfır( “0” ) gümrükle ayçiçeği yağı ithal edilmesi sektör açısından düşündürücü bir gelişme olarak nitelendiriliyor. Teknik ve sınai amaçlı yağlara ayçiçeği hamyağına uygulanan gümrük vergisi uygulanması isteniyor. İkili anlaşma gereği Bosna Hersek’ten ithal edilen “0” gümrüklü rafine ayçiçeği yağının miktarı çok fazla olmasa da, piyasada fiyat dengesizliği yarattığı ve sektörde haksız rekabete neden olduğu ifade ediliyor. 7- Son zamanlarda hem iç piyasa, hem de ihracatta tağşişin yaygınlaşması dikkat çekiyor. Tağşişi-sahtekarlığı önlemek için hem içeride, hem de gümrük kapılarında denetimlerin sıkılaştırılması gerekiyor. 8-Ülke nüfusunun sağlıklı beslenmesi için daha fazla ve kaliteli bitkisel yağ tüketmesi, yağlı tohum ihtiyacının ülke içinden karşılanması, güven ve istikrar ortamında serbest rekabet şartlarında sektörün büyümesi ve ülke ihtiyaçlarının karşılayacak hale gelmesi hedefleniyor. Özetle, yağlı tohumlarda dolayısıyla bitkisel üretimde uzun yıllardan bu yana dışa bağımlı olan Türkiye, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle ithalat kıskacından kurtulamıyor. Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle üretim değil ama ithalat daha cazip hale getiriliyor. Bu yanlış ithalat politikasından vazgeçilmezse dışa bağımlılık daha da artacaktır. “Tarımsal üretim olmadan 2023 hedefi tutturulamaz” Çukurova Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (ÇUKUROVA SİFED) ve Adana Sanayici ve İşadamları Derneği (ADSİAD) Başkanı Süleyman Sönmez, Cumhuriyet’in 100. yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşılabilmesi için ihracata yönelik katma değeri yüksek ürünlere yönelinmesi gerektiğini bildirdi.Çukurova’nın sahip olduğu tarımsal üretim potansiyelinin 2023 hedefine ulaşılmasında Türkiye’nin en önemli argümanlarından biri olabileceğine işaret eden Sönmez, Çukurova için özel bölgesel tarım teşviklerinin uygulanması ve ‘Tarım İhtisas Bölgesi’nin kurulması gerektiğini kaydetti. Süleyman Sönmez yaptığı açıklamada, Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşunun 100. yılı olması nedeniyle büyük önem taşıyan 2023 hedeflerine ulaşma noktasında ekonomide planlı bir büyümeye ihtiyaç olduğunu vurguladı. 2023’te ihracat hedefinin 500 milyar dolar olarak belirlendiğini anımsatan Sönmez, bu hedefe ulaşılabilmesi için Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin açıkladığı verilere göre her yıl ihracatta yüzde 12’lik bir büyümeye ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin hedefe ulaşmasının imkansız olmadığının altını çizen Sönmez, toplumun tüm kesimlerini kapsayan planlı bir büyüme modelinin belirlenip vakit kaybetmeden yaşama geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Türkiye’nin 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşabilmesi için tarımın lokomotif sektör olması gerektiğini vurgulayan Sönmez, her bölge için acil olarak tarım mastır planı hazırlanması ve bölgesel tarım teşvikleriyle ihracata yönelik katma değeri yüksek ürünlerin planlı bir şekilde üretiminin sağlanması gerektiğini kaydetti.Çukurova’nın tarımsal üretim potansiyelinin harekete geçirilebilmesi durumunda ihracatın en önemli argümanlarından biri haline getirilebileceğini aktaran Sönmez, dünyanın en verimli ovaları arasında yer alan Çukurova topraklarının ölçülemeyecek kadar değerli bir hazine olduğunu söyledi. Çukurova’nın bazı alanlarında yılda üç ürün alınabildiğini vurgulayan Sönmez, “Geçmişte tarım sektörüyle ülke ekonomisinin lokomotifi olan Çukurova, yeniden bu misyonu üstlenebilir.” dedi.Çukurova’nın toprak ve iklim yapısı göz önünde bulundurularak, bu bölgede üretim yapan çiftçiler için özel teşvikler uygulanması gerektiğini kaydeden Sönmez, bölgenin tarım potansiyelinin hareke geçirilmesi ve tarıma dayalı sanayinin gelişmesiyle Çukurova’nın Cumhuriyetin 100. yılında ülkenin en fazla katma değer yaratan bölgeleri arasına girebileceğini vurguladı. Geçmişte ‘Tarımın başkenti’ olarak gösterilen ancak yıllar içerisinde bu unvanını kaybeden Çukurova’nın özüne dönmesi gerektiğini dile getiren Sönmez, Tarım İhtisas Bölgesi’nin kurulmasının da yine 2023 hedefleri için önemine vurgu yaptı. 9 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi yayınlandı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın koordinasyonunda, Kalkınma Bakanlığı’nın teknik desteği ve ilgili kurum ve kuruluşların işbirliğiyle hazırlanan Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi (2014-2020), 21 Şubat’ta Resmi Gazete’de yayımlandı. K ırsal kalkınma politika ve uygulamalarına yön verecek stratejiye göre, kırsal yerleşimlerdeki hane halkı fertlerinin gelir düzeylerinin ve yaşam kalitesinin artırılması temel amacıyla çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik tüm faaliyetler, kırsal politikalar kapsamında değerlendirilecek. Kırsal Kalkınma Eylem Planı aracılığıyla hayata geçirilecek kırsal kalkınma faaliyetlerinin, kırsal ekonomi, kırsal çevre, kırsal yerleşimler, kırsal toplum ve kurumsal kapasite şeklinde özetlenebilecek ana eksenlerden biri veya birkaçıyla ilişkili olması sağlanacak. Türkiye’nin kırsal kalkınma politikası, kırsal alanları bağımlı ve gerileyen alanlar olarak gören ve buralardaki çözülme problemini yavaşlatmayı amaçlayan geleneksel savunmacı yaklaşımı değil, kırsal alanlardaki ekonomik ve beşeri kaynak potansiyelini ülke kalkınması yolunda azami ölçüde değerlendirmeyi amaçlayan ilerlemeci yaklaşımı esas alacak. Bu yaklaşım gereğince, Türkiye için 2 boyutlu bir kırsal kalkınma politikası benimsenecek. Birinci boyut, kırsal alana götürülen kamusal hizmet ve yatırım faaliyetlerini, ikinci boyut ise tarım ve kırsal kalkınma amaçlı yürütülen destekleme faaliyetlerini kapsayacak. Kırsal kalkınma politikasının temel amacı, kırsal kesimdeki asgari yaşam kalitesinin ülke ortalamasına yaklaştırılması hedefiyle kırsal toplumun iş ve yaşam koşullarının kentsel alanlarla uyumlu olarak kendi yöresinde geliştirilmesi ve sürdürülebilir kılınması olacak. Kırsal kalkınma politikası, bu amaca yönelik olarak; - Kırsal ekonominin üretim ve istihdam temelinde büyümesi için tarım ve tarım dışı ekonomik faaliyetlerin birlikte değerlendirilmesi, - İklim değişikliğine adaptasyon ve yeşil büyüme ilkeleri çerçevesinde kırsal çevrenin ve doğal kaynakların korunması, - Altyapı yatırımlarının üretim 10 HABER www.koykahvesi.com.tr Düşük faizli kredi uygulaması devam edecek Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nca üreticilerin finansman ihtiyaçlarının uygun koşullarda karşılanması amacıyla düşük faizli kredi uygulamasına 2015 yılında da devam edileceği bildirildi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince, Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin Uygulama Esasları Tebliği’nin 14 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlandığı hatırlatıldı.Toplam 29 kalemde birçok tarımsal faaliyet alanını kapsayan bu uygulama ile tarımsal maliyetlerin azaltılacağı ifade edilen açıklamada, damızlık süt sığırı yetiştiriciliği, damızlık etçi ve kombine sığır yetiştiriciliği, damızlık düve yetiştiriciliği, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, büyükbaş hayvan besiciliği, kanatlı sektörü damızlık yetiştiriciliği, su ürünleri yetiştiriciliği, çok yıllık yem bitkisi üretimi, modern basınçlı sulama ve yurtiçi sertifikalı tohum, fide, fidan üretimi konularında yüzde 100, diğer konularda yüzde 25 ile yüzde 75 arasında faiz indiriminden faydalanma imkanı sağlandığı kaydedildi. Destek miktarları faaliyetlerini destekleyecek, kırsal yerleşimlerin peyzaj değerini iyileştirecek ve bireylerin yaşam kalitelerini artıracak şekilde gerçekleştirilmesi, - Beşeri sermayenin geliştirilmesi ve yoksullukla mücadele kapsamında sosyal politika uygulamalarının etkinleştirilmesi, - Kamusal hizmetlerin sunumunda kırsal alanların yerleşme deseni ve demografik yapısı ile mahalli idare yapısını gözeten yenilikçi uygulamaların geliştirilmesi, - Arazi toplulaştırmasının yaygınlaştırılması alt amaçlarını kapsıyor. Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi çerçeve 5 ana stratejik amaç üzerine oluşturuldu. “Kırsal Ekonominin Geliştirilmesi ve İstihdam İmkanlarının Artırılması” başlığı altında üretici örgütlerinin kurumsal kapasiteleri geliştirilecek, tarım ve gıda işletmeleri modernize edilecek, gıda güvenilirliği artırılacak, kırsal turizm geliştirilecek, tarım ve tarım dışı yerel ürünlerde katma değer artışı sağlanacak, tarım dışı sektörlerdeki ticari işletmeler modernize edilecek, mikro işletmecilik temelinde girişimcilik desteklenecek. “Kırsal Çevrenin İyileştirilmesi ve Doğal Kaynakların Sürdürülebilirliğinin Sağlanması” başlığı altında çevre dostu tarım uygulamaları yaygınlaştırılacak, organik tarım geliştirilecek, tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan çevre kirliliği önlenecek, meralar ıs- lah edilecek, sulama altyapısı geliştirilecek, arazi toplulaştırması yaygınlaştırılacak, orman ürünlerine yönelik gelir getirici faaliyetler geliştirilecek. “Kırsal Yerleşimlerin Sosyal ve Fiziki Altyapısının Geliştirilmesi” başlığı altında ulaşım ağı ve içme suyu altyapısı iyileştirilecek, atık yönetimi geliştirilecek, bilişim teknolojileri kullanımı ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı yaygınlaştırılacak, yapılaşmada yöresel mimari teşvik edilecek, doğal afetlerle mücadele için güvenli yerleşim koşulları sağlanacak, atıl kamu binaları kalkınma faaliyetleri için yeniden düzenlenecek. “Kırsal Toplumun Beşeri Sermayesinin Geliştirilmesi ve Yoksulluğun Azaltılması” başlığında, örgün ve yaygın eğitim ile koruyucu sağlık hizmetlerine erişim kolaylaştırılacak, mevsimlik gezici tarım işçilerine yönelik hizmetler etkinleştirilecek, dezavantajlı bireyler için sosyal içerme güçlendirilecek, sosyal hizmet ve yardımlar etkinleştirilecek. “Yerel Kalkınmaya İlişkin Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi” başlığı altında beldelerin ve köy muhtarlıklarının, ilçe belediyelerinin hizmet sunum kapasiteleri geliştirilecek, kamusal hizmetlerin sunumunda yenilikçi modeller uygulanacak, yerel kalkınma stratejileri geliştirilecek, yerel kalkınmaya yönelik sivil inisiyatiflerin teknik kapasiteleri artırılacak, ulusal kırsal kalkınma işbirliği ağı oluşturulacak. Düşük faizli kredi uygulamasında limitler ve verilecek destek miktarları şöyle:“Damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinde 12,5 milyon lira, yurtiçi sertifikalı tohum, fide, fidan üretimi ve kontrollü örtü altı tarımında 10 milyon lira, damızlık etçi ve kombine sığır, damızlık düve yetiştiriciliği ve kanatlı sektörü damızlık yetiştiriciliğinde üst limit 7,5 milyon lira, küçükbaş hayvan besiciliği ve yetiştiriciliği, su ürünleri yetiştiriciliği, yurtiçi sertifikalı fidan kullanımı, iyi tarım uygulamaları ve organik tarım uygulamaları ve lisanslı depoculuk yatırımları 5 milyon lira, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ve kanatlı sektöründe 3 milyon lira, çok yıllık yem bitkisi üretimi, süs bitkisi üretimi konularında 2,5 milyon lira, su ürünleri avcılığı, stratejik bitkisel üretim konularında 2 milyon lira, tarımsal mekanizasyon, modern basınçlı sulama, küçükbaş hayvan besiciliği ve arıcılık konularında 1,5 milyon lira, hindi besiciliği, yurtiçi sertifikalı tohum fide kullanımı konularında 1 milyon lira, yaygın bitkisel ve hayvansal üretim, arazi alımı 500 bin lira olarak belirlendi.” Meralara gübre atılıyor Edirne'nin İpsala ilçesinde mera ıslah çalışması kapsamında meralara gübre atılıyor. İpsala ilçesinin Aliçopehlivan köyünde yaklaşık 3 bin 500 dekar mera alanına gübre atıldı. Murat Koru mevkisindeki meraya temsili gübre atan Kaymakam Eyyup Özdemir, yaptığı açıklamada, mera ıslah çalışması kapsamında meralara gübre atıldığını söyledi. Aliçopehlivan köyünün hayvan bakımında zengin olduğunu belirten Özdemir, şöyle konuştu:“Yaklaşık 5 bin 500 civarında küçükbaş, 3 bin civarında da büyük baş hayvan varlığımız var. Sütlerin toplanması ile ilgili ciddi çalışmalar yapılıyor. Hayvancılığı teşvik etme yönünde bir gayret bu mera ıslah çalışmaları. O hayvan varlığı arttıkça Aliçopehlivan köyümüzdeki ve diğer köylerimizdeki vatandaşımızın refah seviyesi daha da artacaktır. Biz de bu konudaki çalışmaları destekliyoruz.” Köy muhtarı Sezai Aytop ise Edirne Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünden 40 ton gübre alındığını, köydeki hayvan sahiplerinin maddi katkısıyla 15 ton daha gübre alınarak toplam 55 ton gübrenin meraya atıldığını kaydetti. Açıklamaların ardından vatandaşlar traktörlerle gübreleri meralara bıraktı. 11 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi 12 HABER www.koykahvesi.com.tr İnsanlık tarihinin en eski yağı Zeytinyağı en sağlıklı yağ ünvanını elinde bulundurmaya devam ediyor. Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalama Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, zeytinyağının insanlık tarihinin en eski yağı olduğunu, zeytin yetiştiriciliğinin ilk insanlarla birlikte başladığının kabul edildiğini söyledi ve "Zeytin bütün ağaçların ilkidir" dedi. Zeytin ağacına vurgu yapan pek çok referans olduğuna işaret eden Büyüközer, şunları söyledi: “Zeytinin, insanlık tarihindeki önemine tüm kutsal kitaplarda, yaradılış ve kuruluş efsanelerinde yer verilmektedir. Arkeolojik ve jeolojik buluntular da zeytinin Milat’tan önce 6000 yılından beri kullanıldığını göstermektedir. Zeytin- den yağ elde edilmesinde kullanılan ilk yöntem, zeytinlerin önce ayakla ezilmesi ve sıcak su ile yağının alınması şeklinde olmuştur. Bugün için dünya üstünde bulunmuş en eski zeytinyağı tesisi, Milat’tan önce 6. yüzyıla aittir ve İzmir' in Urla ilçesi yakınlarındaki antik Klazomenai kentinde bulunmaktadır. Daha sonraları Romalılar zeytinin iki taş arasında ezilmesine dayanan yöntemi bulmuşlardır. Mengene tabir edilen bu usul günümüzde de halen kullanılmaktadır. 19. yüzyılda buharın kullanılmaya başlaması ile zeytinyağı sanayinde yeni bir döneme girişilmiş ve daha yüksek basınçla daha fazla zeytin işleme olanağı doğmuştur. Bu iş için kullanılan hidrolik presler teknolojik gelişmelere paralel olarak dizel mo- toru ve elektrikle çalışabilecek biçimde geliştirilmiş ve zamanla günümüzde kullanılan en modern sistem olan “kontinü tesisler”e ge- linmiştir. Zeytinyağı bu süreç boyunca Akdeniz insanının önemli bir gıdası olması yanı sıra, Akdeniz ticaretinin de temelini oluştur- muş ve sadece bir besin maddesi olarak değil aynı zamanda ışık kaynağı, sağlık ve güzellik iksiri olarak da kullanılmıştır." Zeytinyağı sektöründe tanıtım için güçbirliği atağı ‘Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’nin kamu spotu çalışmalarına RTÜK’ten onay Z eytin ve zeytinyağı sektörü; 2023 yılında 650 bin ton zeytinyağı ve 1 milyon 200 bin ton sofralık zeytin üretimine ulaşmayı hedefliyor. Söz konusu üretimin katma değere dönüşmesi için güçlü ihracat kadar, güçlü bir iç piyasa da gerekiyor. Bu hedef doğrultusunda sektör, ‘Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’ öncülüğünde güç birliği yaptı ve hazırlanan kamu spotu çalışmalarına RTÜK’ten onay aldı. Türkiye, zeytinyağı üretici ülkeleri arasında kişi başına en az zeytinyağı tüketen ülke konumunda. Türkiye'de 1,8 kg. seviyesindeki zeytinyağı tüketimini 5 kg. seviyesine çıkarmak isteyen zeytincilik sektörü, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi'nin öncülüğünde kamu spotu hazırlamak üzere çalışmalarına başladı. Söz konusu kamu spotunun çekimleri sivil toplum örgütlerinin, odaların, borsaların ve sektörümüzde faaliyet gösteren firmaların destek ve katkıları ile ocak ayında tamamlanmıştı. Kamu spotu ile Türkiye'de zeytinyağı tüketimini arttırmayı amaçladıklarını belirten Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Renklidağ; "2023 yılında 650 bin ton zeytinyağı ve 1 milyon 200 bin ton sofralık zeytin üretimine ulaşacağız. Bu üretimin katma değere dönüşmesi için güçlü ihracat kadar, güçlü bir iç piyasaya ihtiyaç var. Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi'nin koordinasyonuyla hazırlatılan kamu spotu ile ülke içi tüketimi arttırmayı hedefliyoruz. Aldığımız onayla sektörümüzün gücüne güç katmayı amaçlamaktayız" dedi. Kamu spotunun 230 TV, 93 radyo kanalında yayınlanması için RTÜK onayı alındı… 2009 yılında iç tüketimi arttırmak için ZZTK'nın tanıtım filmleri hazırlat- tığını, kamu spotu için de 2014 yılı Haziran ayından beri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Eğitim Yayım ve Yayınlar Dairesi Başkanlığı ve RTÜK ile çalışma yürüttüklerini, RTÜK tarafından çıkarılan tavsiye kararı ile spotun ulusal kanallarda ücretsiz olarak yayınlandığını hatırlatan ZZTK Başkanı M. Kadri Gündeş, "Aldığımız RTÜK onayıyla yayınlanacak olan ZZTK kamu spotu, Türk zeytininin ve zeytinyağının bilinirliğine ve tüketiminin artmasına büyük katkı sağlayacak" şeklinde konuştu. Gündeş, yayınlanacak kamu spotu sayesinde Türksat uydularından yayın yapmakta olan Türk kanalları aracılığı ile Avrupa, Kuzey Afrika, Arap Yarımadası, Ortadoğu ve Çin'in batısında yer alan ülkelerde de gösterileceğini, bu sayede, Türk zeytin ve zeytinyağının dış tanıtımına da önemli katkılar sağlayacağını belirtti. matli-avrasya-ilan-25x30.pdf 13 1 3/24/15 11:28 AM HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi 14 HABER www.koykahvesi.com.tr Dünya zeytin üretiminde ikincilik hedefi, zeytinleri koruyarak mümkün Türkiye, dünyanın en büyük dördüncü zeytin üreticisi konumunda. Hedefi zeytin üretiminde ikinci sıraya yükselmek. Greenpeace'den Tarık Nejat Dinç: “Türkiye, bu hedefine ancak zeytinlik alanları korumaya devam ederek ulaşabilir" Zeytinde verimin yolu doğru gübrelemeden geçiyor Zeytinliklerden bol mahsul almanın formülü, uygun gübreleme yollarını denemekle mümkün. V T ürkiye’de bugün her bir kişiye 2 zeytin ağacı düşüyor. Türkiye, dünyanın en büyük dördüncü zeytin üreticisi konumunda. 1995 yılında Zeytin Yasası’nda yapılan değişiklikle, zeytinler koruma altına alındı. Zeytinliklerin 3 kilometre yakınına çevreyi kirleten tesislerin yapımı yasaklandı. Greenpeace’in Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve FAO (Dünya Tarım Örgütü) verilerinden derlediği bilgilere göre, 1995 yılında Türkiye’deki zeytin ağacı sayısı 87 milyon 581 bin iken; koruma sayesinde rekor bir artışla 168 milyon 997 bine yükseldi. Yedişer yıllık dilimler dikkate alındığında, 1988-1995 yılları arasında Türkiye’deki zeytin ağacı sayısında sadece yüzde 2’lik bir artış sağlanırken, zeytinliklere getirilen koruma sayesinde bu oran 1995-2000 yılları arasında yüzde 16; 2002- 2009 yılları arasında ise yüzde 51 oranında bir artış kaydetti. 1995 yılında Türkiye’nin dünya zeytin üretimindeki payı yüzde 5 iken, 2012 yılında bu rakam yüzde 11 olarak kaydedildi. Dolayısıyla ülkedeki zeytinlikler koruma altına alındıktan sonra, Türkiye’nin dünya zeytin pazarındaki payı 2 katın üzerinde artış gerçekleştirmiş oldu. Greenpeace Türkiye, geçtiğimiz günlerde zeytinlik bölgelerin imara açılması konusunda kamuoyunun görüşlerini öğrenmek amacıyla bir anket gerçekleştirdi. Anketin gerçekleştirilmesinin nedeni halen TBMM’de görüşülmekte olan ve zeytinlik alanları sanayi tesislerine açması planlanan yasa. Yüzde 83 zeytinliklere sanayi tesisi kurulmasına karşı Araştırmaya yedi bölge, 41 ilden 18 yaş üzeri bin 86 kişi katıldı. Araştırma sonucuna göre, zeytinliklerin bulunduğu bölgelerde sanayi tesislerinin yapılmaması gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 83 oldu. Katılımcıların yüzde 79’u zeytinlik alanlarda kömürlü termik santral kurulmasına karşı olduğunu dile getirdi. Yeni zeytin yasasını destekleyenlerin oranı ise yüzde 18 olarak gerçekleşti. Greenpeace Akdeniz Gıda ve Tarım Kampanyaları Sorumlusu Tarık Nejat Dinç, “Anket sonuçlarını incelediğimizde, hangi partiyi destekliyor olursa olsun, insanların zeytinliklerin korunması konusunda aynı ölçüde hassasiyet ve kararlılık gösterdiğini gördük. Dünya zeytin üretiminde dördüncü sırada yer alan ve ikinci sıraya yerleşme hedefi bulunan Türkiye, bu hedefine ancak zeytinlik alanları korumaya devam ederek ulaşabilir” yorumunu yapıyor. ejetatif gelişme yapan zeytin ağacı, mahsul verme evresinde topraktan bolca beslenir. Zeytinin harcadığı besin maddelerini toprağa geri vermenin yolu da uygun gübrelemeyi zorunlu kılıyor. Verimin yolunun da uygun gübrelemeden geçtiği bildirildi. Zeytinliklerden bol mahsul almanın formülünün uygun gübreleme yollarını denemekle mümkün olduğunun altını çizen uzmanlar, üreticileri zeytinde verimliliği sağlamada gübrelemenin önemi konusunda uyararak, gübrelemenin ağacın ilk dikimiyle başladığını ve bunu izleyen yıllarda devam ettiğini belirtiyorlar. Uzmanlar, toprağa verilecek gübrelerin uygulanması için en uygun zamanın kış ayları sonları, ilkbahar yağmurları başlamadan hemen önceki dönem olduğunu ifade ediyorlar. Gübre çeşidine üretici karar veriyor Uzmanlar, ülkemizde zeytinliklerde üreticilerin kimyevi gübre, hayvan gübresi ve yeşil gübre kullandığına işaret ederek, gübrenin çeşidinin üreticinin tercihine göre değişebildiğini söylüyorlar. Uzmanlarda, zeytincilikte kimyasal gübre kullanımınının oldukça yaygın olduğunu be- lirterek, bunun yanı sıra karabuğday, yulaf, çayır üçgülü, sarı yonca, ak hardal ve çavdar gibi yeşil gübreler de kullanıldığını dile getiriyorlar. Bitkinin uyanma zamanı gübreleme için uygun tarih Zeytin ağacının yaşı, toprağın yapısı, ağacın topraktan yediği besin miktarı gibi faktörlere göre gübrelemenin miktarının değiştiğine işaret eden uzmanlar, zeytin ağacından en yüksek verimi almak ve ürün kaybını önlemek için ilk gübrelemenin bitkinin dinlenme döneminde yani hasat yapılıp budama yapıldıktan sonra yapılmasını öneriyorlar. Dinlenme döneminde yapılan gübrelemenin amacının toprak içinde 1,5 ila 3 ay arasında çözünen fosfor ve potasyumu bitkinin köklerine yedirmek olduğunu dile getiren uzmanlar, şu önerilerde bulundular: “Ocak-Şubat ayında verilen gübre bu sayede bitkinin uyanma zamanı olan Mart ayı sonuna yetişiyor. İkinci gübreleme ise Mart ayının sonunda yapılmalı. Bu tarihte uyanma döneminde olan bitki, verilen azot ağırlıklı gübreyi hemen kullanır. Özellikle de yağmurlardan önce verilen gübre, verimliliği maksimuma çıkarır.” 15 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi 16 HABER www.koykahvesi.com.tr Zeytinde “halkalı leke” ilaçlama uyarısı A ydın Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Mustafa Bircan, ‘Zeytinde Halkalı Leke’ oluşumunun önlenmesi için üreticileri zeytinliklerinde hastalık gelmeden tedbirlerini almaları için koruyucu ilaçlama yapması gerektiği söyledi. Yapılacak ilaçlamalar konusunda zeytin üreticilerinin İl ve İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlükleri tarafından tavsiye edilen ilaçların kullanılması gerektiğini vurgulayan Bircan,şunları kaydetti: “Zeytinde Halkalı Leke etmeninin optimum gelişme sıcaklığı 18-20 derecedir. Fungus, kışı yere dökülen kurumuş veya ağaç üzerinde kalan hastalıklı yapraklarda geçirir. Hava şartlarının uygun gitmesiyle enfeksiyon başlar. Bu nedenle hava koşulları ve uyanmanın başlamasıyla birlikte koruyucu ilaçlamanın yapılması gerekmektedir. Zeytinlerde yaprak dökümünün olmaması ve gelecek yılın meyve gözlerini koruması bakımından mücadelenin zamanın- da yapılması önemlidir. Sulanan, nemli ve ağır topraklarda ve denize yakın zeytinliklerde hastalığa her yıl rastlanılmaktadır. İlaçlama İlkbahar sürgünleri görülmeye başladığı zaman ve ilaçlama da çiçek somakları belirginleştikten sonra, çiçekler açmadan önce yapılır.” Öte yandan İzmir'in Aliağa İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, zeytin üreticilerini halkalı leke mücadelesi konusunda bilgilendirerek ,gerekli tedbirlerin alınması konusunda uyardı. Zeytin halkalı leke hastalığının geçen yıl yaygın olarak görüldüğünü belirten Aliağa İlçe Tarım Müdürü Levent Yönten,“ Zeytin halkalı hastalığı 2014 yılında yaygın olarak görüldü. 2015 yılında yağışlı bir kış mevsimi görüldüğünden dolayı epidemi (salgın) riskinin artacağı düşünülmektedir. Hava koşullarının uygun olduğu zaman zeytin, halkalı leke hastalığına karşı teknik talimata uygun mücadele edilmeli” dedi. Yönten, üreticilerin ayrıntılı bilgiyi Gıda Tarım ve Hayvancılık İl ve İlçe Müdürlüklerinden edinebileceklerini söyledi. Mücadele nasıl olmalı? ● Ağır, su tutan topraklarda, havasız ve nemli yerlerde zeytinlik tesis edilmemelidir. Su tutan arazilerde tesis edilen zeytinliklerde drenaj kanalları açılarak fazla su akıtılmalıdır. ● Gübreleme ve sulama, tekniğine uygun yapılmalıdır. Fazla azotlu gübre kullanılmamalıdır. Kireç bakımından zayıf topraklar kireçlenmeli veya kireçli gübre kullanılmalıdır. ● Ağaçlar havalanacak ve ışık alacak şekilde budanmalı, kuru dal ve dalcıklar budanarak temizlenmelidir. Yere dökülen lekeli yapraklar toplanıp yakılmalı veya derince sürülerek toprağa gömülmelidir. Zeytin Halkalı Leke Hastalığı Zeytin halkalı leke hastalığının ilk belirtileri, yaprakların üst yüzeylerinde görülen, siyahımsı gri renkte yuvarlak noktalar şeklindeki lekelerdir. Yapraklar fonksiyonlarını tam yapamadıklarından, az meyve tutumuna ve meyvelerin erken dökülmesine neden olurlar. Özellikle sulanan, nemli ve ağır topraklarda ve denize yakın zeytinliklerde hastalığa her yıl rastlanmaktadır. İlkbaharı yağışlı ve serin geçen yıllarda, hastalığın epidemi (salgın) yaptığı görülür. Tanımı, yaşayışı ve hastalık belirtileri Hastalığa sebep olan fungus (mantar), yıl boyunca ağaç üzerinde canlı olarak bulunmaktadır. Etmenin çoğalması spor ve miseller ile olmaktadır. Spor uçuşu, en çok Mart ve Nisan aylarında meydana gelmektedir. Kkuluçka dönemi, 30-61 gün arasında değişmektedir. Bulaşma sporlar ile gerçekleşir. Etmenin optimum gelişme sıcaklıkları 1820 derecedir. Hastalık, 9 C'nin altında ve 30 C'nin üzerinde gelişemez. Ege bölgesi kıyıları, ilk ve sonbahar aylarında genellikle yağışlı geçtiğinden, hastalığın gelişmesine uygundur. İç kısımlarda ise kuytu, su tutan yerler, hava ve güneş almayan sık dikilmiş, budanmamış zeytinlikler, hastalığın gelişmesi için daha uygundur. Fazla azotlu ve çiftlik gübresi kullanılması, hastalığın artmasına neden olur. Hastalığın ilk belirtileri, yaprakların üst yüzeylerinde görülen, siyahımsı gri renkte yuvarlak noktalar şeklindeki lekelerdir. Bu noktaların bulunduğu yerde renk açılır, daha sonra bunun çevresinde normal yaprak renginde bir halka oluşur. Bu dıştan ikinci bir açık renkli halka çevirir. Sonra tekrar koyu renkli bir halka oluşur. Bu görünüm nedeniyle hastalığa, halkalı leke hastalığı adı verilir. Bir yap- rakta, çapları 2-10 mm olan 2-30 adet leke bulunabilir. Ege Bölgesi’nde hastalığın epidemi (salgın) yaptığı yıllarda, lekeli yaprakların dökülmesi Mayıs ayında başlar; Haziran ve Temmuz ayında tamamı dökülür. Yapraklar fonksiyonlarını tam yapamadıklarından, az meyve tutumuna ve meyvelerin erken dökülmesine neden olurlar. Epidemi yıllarında, yaprakların tamamının dökülmesiyle ağaçlar çıplak kalabilirler. Bu durumda zayıf düşen ağaçlarda, sürgün ve ince dallar kuruyabilir. Verim %20-25 oranında azalır ve meyve dallarının %15-20’si kuruyabilir. 17 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi 18 HABER www.koykahvesi.com.tr Orkide ve Ekiz sofraların baştacı Ü TİN DOĞ ZE AL EZ I L Ülkemizin önde gelen yağ markaları Orkide ve Ekiz yurt içinde olduğu kadar dünya mutfaklarında da beğeniyle tüketiliyor. rünlerinde sağlığı ve lezzeti birarada sunmayı ilke edinen Küçükbay Yağ San. A.Ş., Orkide ve Ekiz Yağ markalı ürünleriyle gönülleri fethediyor. Kalitesi ve güvenilir marka imajıyla yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada adından söz ettiren Orkide ve Ekiz’in başarısında, ham madde tedariğinden, ambalaj malzemesi tedariğine kadar üretimin tüm aşamasında gösterilen duyarlılığın büyük payı var. Ayçiçekyağından, mısıra, zeytinyağından margarine ve ev dışı tüketim özel ürünlerine kadar geniş bir yelpazede üretim yapan Orkide, ürün çeşitliliğiyle de tüm dünyadan takdir topluyor. Ege ve Körfez Bölgesi’nden elde edilen yüksek kalitedeki Ekiz ve Orkide zeytinyağları iç ve dış pazarda büyük beğeni kazanıyor, Uzakdoğu’dan Güney Amerika’ya uzanan pazarda dünya tüketicisiyle buluşuyor. Orkide, Türkiye’nin yıllık 700 bin tona varan margarin pazarının da en büyük aktörlerinden biri. Kahvaltılık ve mutfak margarinleri olmak üzere ev tipi tüketime yönelik ürünlerinin yanında pastacılık ve ev dışı tüketim alanında müşterilerinin ihtiyaçlarına göre dizayn edilen 100’den fazla özel ürünü bulunuyor. Küçükbay Grup şirketlerin- den Reka Bitkisel Yağlar San ve Ticaret A.Ş. tarafından 150 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulan Orkide Tekirdağ tesisi ise günlük 1500 ton çekirdek kırma ve 850 ton ham yağ işleme kapasitesine sahip. Bölgedeki üreticiden ayçiçeğinin yanında buğday, kanola ve çeltik alımı da yapan yeni tesis, yöredeki çiftçiler için de önemli seçenek oluşturuyor. Türkiye’de malı üreticiden alıp, işleyerek rafine eden ilk entegre tesis olma özelliği taşıyan tesiste üreticiden alınan ürün, son teknolojiye sahip sistemlerle kırıp yağ elde ediliyor. Dünyanın yağ devi olarak görülen Ukrayna ve Rusya’daki fabrikalarla yarışır düzeyde olan Orkide Tekirdağ tesisi, kuruluşun yağ üretiminde ve ihracatında önemli artış kaydetmesini sağlarken, ülkemizin dünya yağ sektöründeki prestijine de katkı sağlıyor. Bitkisel yağlarımızı 27 yıldır Çavuşoğlu Nakliyat taşıyor Ç avuşoğlu Nakliyat 27 yıldır sadece dökme bitkisel yağ taşımacılığı yapan bir aile şirketi. Şirket şu anda ikinci nesil yönetiminde ve şirketi geleceğe sağlam bir biçimde taşıyacak olan üçüncü nesil de yetişiyor. Çavuşoğlu Nakliyat 100 araçlık filosuyla, Türkiye’nin önde gelen bitkisel yağ markalarına hizmet veriyor ve müşterileri arasında Küçükbay Yağ ve Deterjan San. Tic. A.Ş., Ana Gıda ve İht. Mad. San. Tic. A.Ş. (Kırlangıç Yağları), Cargill Tarım ve Gıda San. A.Ş., Felda Iffco Gıda San. Ve Tic.A.Ş., Bolacalar un Yem Yağ Gıda San.Tic.A.Ş., Bunge Gıda Mustafa Karakuyu Tic. A.Ş., Helvacızade Gıda İlaç Kim. San. Tic. A.Ş., Yonca Gıda San. Tic. A.Ş., Yudum Gıda A.Ş., Ünilever San. ve Tic. A.Ş., Tariş gibi köklü ve büyük firmalar bulunuyor. Köy Kahvesi olarak Çavuşoğlu Nakliyat Genel Müdürü Mustafa Karakuyu'dan Çavuşoğlu Nakliyat'ın işlem hacmini, araçlarının türünü, faaliyette bulundukları bölgeler hakkında bilgi aldık. Geçtiğimiz yıl Çavuşoğlu Nakliyat için nasıl geçti? Geçen yılın verilerine baktığımızda günde ortalama yaklaşık 1.500-2.000 ton arası değişen taşıma yapan şirketimizin yıl sonunda toplam taşımasının 700.000 ton olduğunu gördük. Filomuzda bulunan araçlar, taşınan her ürün farklı bir tip tank ihtiyacı doğurduğu için, farklı gruplara ayrılmış ve ürüne uygun olarak tasarlanmıştır. Bazı araçlarımız karıştırıcılı, bir kısmı ise bitkisel atık yağ taşımak üzere Çevre Bakanlığı lisanslıdır. Tankerlerimizin tamamı izoleli krom tanklardan oluşmaktadır. Bu da sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde taşıma yapmamızı sağladığı için bu ra- kamlara ulaşabiliyoruz. Ağırlıklı olarak hangi bölgelerde faaliyet gösteriyorsunuz? Tüm Türkiye’de faaliyet gösteren şirketimiz ağırlıklı olarak Ege Bölgesi, Marmara Bölgesi ve İç Anadolu bölgelerine taşıma yapmaktadır. Sadece yurtiçi taşıma yapıyoruz. Şu anda değişik sıklıklarla çalıştığımız büyük küçük yaklaşık 330 firmalık bir müşteri portföyümüz var. Türkiye’nin büyük yağ sanayicileri ile zaten düzenli bir şekilde sürekli çalışmaktayız. Çavuşoğlu Nakliyat'ın size göre en önemli farkı nedir? Bizim en büyük gücümüz kalitemizdir. Bu kalite algısını oluşturabilmemiz ise 27 yıldır tek bir alana yoğunlaşmamız sayesinde olmuştur. Başından beri “En iyi yaptığımız işi nasıl daha da iyi yaparız” sorusunun cevabını aradık ve hala da bu sorunun peşinden gidiyoruz. Bu sektörün olmazsa olmazı tabiki “hijyen”dir. Hijyen faktörün- den sonra ise zamanında taşımacılık en önemli husustur. Bu nedenle filomuzu bitkisel yağ taşımaya uygun araçlarla oluşturmalıyız ve kimyevi maddelerin tankerle temasını engellemek zorundayız. Zamanında taşımacılık ise diğer bir önemli husus. Profesyonellik bizi, ürünü çarçabuk yerine yetiştirip bir sonraki seferi daha erken yapma çabasından sıyırıyor. Bizim amacımız risk faktörlerini göz önünde bulundurarak taşıma süresini hesaplayıp, söz verdiğimiz zamanda ürünü sorunsuz bir şekilde ulaştırmaktır. Bitkisel yağ sektörü hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bitkisel yağ taşımacılığı ayrı bir uzmanlık gerektiren ve üzerinde titiz bir şekilde çalışılması gereken bir konudur. Birkaç firma kendi yağlarının bir kısmını kendileri taşıma girişiminde bulunduysa da ilerleme sağlanamadı. Çünkü dediğimiz gibi bu iş emek ve zaman harcanması gereken maliyetli bir iş. Bu anlamda bu işi uzmanıyla çalışmak çok daha uygun maliyet ve istenilen kalite sonucunu sağlıyor. 19 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Küçükbay ciroda 1 milyar dolar’a ulaştı Türkiye’nin dünya pazarlarındaki en başarılı yağ markalarından Orkide ve Ekiz’in bağlı olduğu Küçükbay Grup, artan ihracat ve ciro oranlarıyla 2014 yılında bir önceki yıla göre yüzde 30’luk büyüme sağladı. Y ağ ve plastik sanayiinden, eğitime, medyadan inşaat sektörüne kadar birçok alanda gösterdiği faaliyetlerle ülke ekonomisine yaptığı katkıyı her geçen gün artıran Küçükbay Grup, 2014 yılında bir önceki yıla göre yüzde 30 büyüdü. Küçükbay Grup, yeni yatırmlarına paralel yükselen üretim ve ihracat hacmiyle konsolide bazda yaklaşık 1 milyar Dolar ciro sağladı. Sürdürülebilir büyüme hedeflerinde her geçen gün çıtasını yükselten kuruluş, yıl sonu için öngördüğü rakamları yakaladı. 2015 için yüzde 35’i aşan büyüme hedeflerine ulaşmayı planladıklarını belirten Küçükbay Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Küçükbay, “Hem ülke hem de kuruluş olarak önümüz açık, hedeflerimiz büyük” şeklinde konuştu. Küçükbay, sabit sermaye yatırımlarına ağırlık verdikleri 2014 yılını üretim ve ihracat açısından da oldukça verimli geçirdiklerini sözlerine ekleyerek “Pazarın ve rekabetin gerektirdiği yeni yatırımlar ve yeni pazarlara açılma politikamızla sürdürülebilir büyüme stratejilerimizde önemli başarı elde ediyoruz. Türkiye’nin en büyük ilk 500 sanayi kuruluşu arasında 19 basamak birden yükselerek 91. sırada yer aldık. Özverili yönetim kadrolarımız ve tüm çalışanlarımızla geleceğe sağlam adımlarla ilerliyoruz” açıklamasında bulundu. İstanbullu bir firmayla ortak inşaat projesi gündemde Geçen yıl faliyete geçen Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın da sayılı entegre yağ tesisleri arasında gösterilen Orkide Tekirdağ fabrikasının yağ sektöründe hem iç hem dış pazarda kendilerine büyük prestij ve güç kazandırdığına dikkat çeken Küçükbay, “Bu yıl içinde üretime geçmesini planladığımız İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki zeytinyağı işleme ve dolum tesislerimiz yanında yurt içinde İstanbul, Tekirdağ, Adana, İzmir Bornova ve Kemalpaşa Akalan’da, yurt dışında ise Amerika, Japonya ve Etiyopya’da bir biri ardına gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla bu yıl da üretim, istihdam ve ihracatta önemli başarılara imza atmayı hedefliyoruz” diyerek bu yıl içerisinde İzmir’de önemli bir inşaat projesinin de startını vereceklerini duyurdu. Ayrıca Grubumuz bünyesinde 2015 yılı içerisinde başlayacağımız projeyi gerek inşaat kalitesi gerekse konseptiyle emsallerinden farklı bir noktada konumlandırdık. 52 katlı “By Tower” adını taşıyacak olan projenin brüt kullanım alanı 90 bin metrekare. Şu anda İstanbul’dan sektörün önde gelen üç firmasıyla görüşme halindeyiz. Bu projeyi çok önemsiyoruz” dedi. köy kahvesi 20 HABER www.koykahvesi.com.tr ‘Organik ürünler pazarı da büyüdü’ Gıdadan giyime, kozmetikten temizlik ürünlerine geniş bir ürün yelpazesi bulunan organik ürünlerin üretimi de talebi de her geçen gün artıyor. O rganik ürün üretimi de talebi de hızlı artıyor. Yumurtadan büyük ve küçükbaş hayvancılığa, sebze meyveden tekstile kadar çok geniş bir üretim yelpazesine ulaşan organik pazarı yılda ortalama yüzde 10-12 oranında büyüyor. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) Başkanı Atila Ertem, Türkiye'de 1980'li yıllarda sözleşmeli üretim ile başlayan organik tarımın hızla yaygınlaştığını söyledi. Organik üretimin Türkiye’de başladığı ilk yıllarda sadece ihracatı için üretilen organik ürünler olduğuna işaret eden Ertem, son yıllarda semt pazarlarının da kurulmasıyla, İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere birçok şehirde her hafta kurulan pazarlarda taze sebze ve meyvenin yanı sıra paketlenmiş ürünler, tekstil, kozmetik ve temizlik ürünlerinin satıldığını kaydetti. Türkiye pazarı yüzde 10 büyüyor Ertem, "Türkiye'de 1980'li yıllarda sözleşmeli üretim ile başlayan organik tarımın hızla yaygınlaştı. 2002 yılında Ekolojik ürün pazarı 65,4 milyar doları geçti Dünyada ekolojik ürün pazarının 2013 yılında 65,4 milyar doları geçtiğini dile getiren Atila Ertem, bunun 8 milyar dolarını tekstil ürünlerinin oluşturduğuna işaret etti. Türkiye'nin dünya organik tarım pazarından 500 milyon dolar civarında pay aldığını söyleyen Ertem, tahmini ihracat miktarının 400 milyon dolar civarında olduğunu belirtti. Geçmişte sadece ihraç edilen organik ürünlerin son yıllarda iç pazarda da satılmaya başlandığına dikkati çeken Ertem, iç pazar büyüklüğünün yıllık 100 milyon dolara ulaştığını anlattı. Pazarlar kuruluyor 310 bin 125 ton olan Türkiye'nin organik ürün üretimi, 2012 yılında 1 milyon 750 bin 126 tona çıktı. Türkiye pazarı yıllık ortalama yüzde 10 civarında büyüyor. Son yıllarda hayvancılık sektörü hızlı büyüdü. Yıllık ortalama yüzde 25 büyüyor" dedi. Organik ürünlerin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş Türkiye genelindeki 30 kontrol ve sertifikasyon kuruluşu tarafından belgelendirildiğini anlatan Ertem, bu firmaların üretimden işleme ve depolama aşamasına kadar her aşamada denetim yaptığını, ürüne izlenebilir bir kod numarası verildiğini ifade etti. Ertem, iç pazarda tüketilen organik ürünlerin büyük bölümünün büyükşehirlerde haftada bir kurulan pazarlar, hipermarket reyonları ve "butik" marketlerde satıldığını belirterek, İzmir'de her hafta Balçova, Bornova ve Karşıyaka'da kurulan pazarlarda giyimden gıdaya, kozmetikten temizlik ürünlerine kadar her türlü ürünün bulunduğunu söyledi. Pazarların sektörde faaliyet gösteren derneklerin desteğiyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilen kuruluşlarca denetlendiğini anlatan Ertem, "Pazarlarda ağırlıklı olarak sebze meyve ürünleri satılıyor. Bunun yanı sıra et ürünleri, süt, peynir, yumurta, tavuk gibi hay- vansal ürünler, kişisel bakım ürünleri, hazır giyime kadar geniş bir çeşit bulunuyor. Bu tür ürünlerin tamamının izlenebilirlik bir kodu var. Pazara gelen ürünler Pazar girişinde organik sertifika incelemesine tabi tutuluyor ve satış esnasında da gerekli görüldüğünde laboratuvar analizleri yapılarak ürün güvenirliği sağlanıyor " diye konuştu. Katlanarak artıyor Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği’nin GTHB’dan aldığı verilerine göre, Türkiye'nin organik ürün çeşidi ve üretimi katlanarak artıyor. 2002 yılında 150 olan bitkisel ürün sayısı 2012'de 204'de çıktı. Çiftçi sayısı ise 12 bin 428'den 54 bin 635'e çıktı. Üretim yapılan toplam alan da 89 bin 827 hektar alandan 702 bin 909 hektar alana yükseldi. Organik tarımda desteklemeler Ülkemizde organik üretimin geliştirilmesi ve ticaretinin arttırılmasına yönelik doğrudan veya dolaylı destekler bulunmaktadır. Söz konusu destekler yıllara göre farklılıklar göstermektedir. Organik tarımla ilgilenen farklı kesimlerce zaman zaman bu desteklerin arttırılması talep edilmektedir. Türkiye’de organik tarım yapan çiftçilere verilen devlet destekleri; düşük faizli krediler, doğrudan gelir desteği, çevre amaçlı tarımsal arazilerin korunmasına yönelik destekler olarak sıralanabilir. Organik Tarım Nedir? Organik (Ekolojik, Biyolojik) tarım kontrolsüz yüksek girdi kullanımına dayalı endüstriyel tarımın insan sağlığı, ekonomi ve çevre açısından ortaya çıkardığı olumsuz sonuçların karşısında ortaya çıkmış bir tarım sistemidir. Kaynakların en iyi şekilde kullanımına dayanarak yanlış uygulamalar sonucu bozulan doğal dengeyi korumayı amaçlayan ekolojik tarım sisteminde, sentetik kimyasal gübrelerin, ilaçların ve hormonların kullanımı yasaklanmıştır. Toprak verimliliği, hastalık ve zararlılardan korunmada uygun çeşit seçimi, ürün rotasyonu, bitki atıklarının değerlendirilmesi, yeşil gübreleme, organik atıkların kullanılması, hayvan gübresi, kompost kültürel ve biyolojik kontrol gibi yöntemler esas olarak belirlenmiştir. Organik tarım yüksek kaliteyi hedefleyen bir tarım sistemidir. Başlıca amacı toprak-bitki-hayvan ve insan arasındaki yaşam zincirinde üretim optimizasyonunu sağlıklı bir şekilde sağlayabilmektedir. Organik tarımla ilgili tüm ulusal ve uluslararası standartlar araziden rafa kadar ürünün izlediği tüm aşamaların kontrolünü ve sertifikasyonu zorunlu tutmaktadır. Sertifikasyonla, organik ürün tüketerek hem sağlıklı yaşamayı hem de doğayı korumayı hedefleyen tüketicilere bir güvence verilmektedir. Ayrıca organik üretim yapan üreticinin standartlara uygun üretimini belgelendirerek ispatlamasına ve ürününü hak ettiği değerde pazarlamasına imkan sağlamaktadır. Organik Tarım destekleme başvuruları başladı Organik tarım yöntemi ile üretim yapan üreticiler için destekleme başvuruları başladı. Aliağa Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü, organik tarım destekleme ödeme başvurularının başladığını belirterek, son başvuru süresinin ise 27 Mart 2015 Cuma günü olduğunu duyurdu. İlçe tarımdan yapılan açıklamaya göre,” Organik tarım desteklemelerinden, bitkisel üretimde yalnızca ’Geçiş 2’, ’Geçiş 3’ ve ‘Organik’ statülerinde yer alan üretim alanları yararlanabilecek. Desteklemeden yararlanmak üzere başvurulan arazilerin, 2014 ve 2015 yıllarında Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) üye olmuş olmaları ve arazinin 15 Mayıs 2015 Cuma gününe kadar Organik Tarım Bilgi Sistemine( OTBİS ) kayıtlı olması gerekiyor. Organik tarım yapılan arazinin, 1 yıldan uzun süre nadasa bırakılmamış olması ve üzerinde tarımsal faaliyet sürdürülüyor olması da gerekiyor. Desteklemeden yararlanmak isteyen üreticiler, 27 Mart Cuma gününe kadar başvurularını Aliağa Gıda Tarım Ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’ne yapabilecekler. Destekleme ödeme miktarları, meyve ve sebze üretimi yapan üreticiler için dekar başına 70 TL, tarla bitkileri, orman bitkisi niteliğindeki kültür bitkilerini üreten üreticiler ise dekar başın 10 TL olarak belirlendi. 21 KÖY www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi 22 HABER www.koykahvesi.com.tr Solucanlar, organik tarıma hayat veriyor Son yıllarda önemi giderek artan organik tarımda kullanılan ve dünyanın en verimli organik gübresi, toprakta arı gibi çalışıp evsel ve hayvansal atıkları hızla gübreye dönüştüren solucanlar sayesinde elde ediliyor. O rganik tarımın yeni gözdesi olan ve bitkilerde %7080´e kadar ürün artışı ve ürün kalitesi sağlayan, ürünlerin raf ömrünü uzatan solucan gübresi üretimi giderek yaygınlaşırken, düzenlenen eğitim çalışmaları ile çiftçilerin kendi gübresini üretmeleri sağlanıyor. Toprağın verimliliği ve bitki üretimi üzerinde önemli etkiye sahip olan solucanlar, ekolojik tarımın da en önemli unsurlarından biri. Son yıllarda önemi giderek artan ve talebe bağlı olarak pazarı da genişleyen organik tarımda kullanılan ve solucanların atıklardan dönüştürdüğü solucan gübresi, verimi düşen topraklara yeniden hayat veriyor. Solucan gübresinin kullanıldığı topraklarda kimyasal kullanımı yarı yarıya azalırken, toprak tamamen organik hale dönüşüyor. Kendi gübresini üreten çiftçiler, maliyeti azaltıp daha verimli ürün alınmasını sağladıkları gibi ekonomiye ve çevre değerlerinin yanı sıra organik ürünler yenilmesini sağlayarak, sağlıklı nesillerin yetişmesine de katkıda bulunuyorlar. Ülkemizde son yıllarda gerek solucan gübresi üretilmesi gerekse kullanılmasına olan talebin her geçen gün artmasıyla birlikte var olan tesisler üretim kapasitelerini arttırırken yeni tesislerin devreye girdiği, çiftçilerin kendi gübresini üretmeye başladığı gibi üretim fazlasını satarak ek gelir sağladığı gözleniyor. Tarım topraklarını kurtuluşu solucanda Çiftçileri, solucan gübresi ile tanıştırarak, kendi gübrelerini üretmeleri yönünde destek olmayı hedefleyen Karaelmas Solucan Gübresi Tesisleri sahibi Mehmet Emin Pursa, solucan gübresinin, kırmızı kaliforniya solucanlarının bitkisel ve hayvansal organik atıkları işlemesi sonucu meydana geldiğini anlattı. Pursa, solucan gübresinin, kimyasallarla sürekli yok edilen tarım topraklarını kurtarmak için gerçek organik tarıma dönüş yolunda dünyanın organik madde miktarı en rimi düşen topraklara yeniden hayat veriyor.” Geleceğe yatırım Gübrenin, solucanın "Kırmızı Kaliforniya" çeşidinden elde edildiğini belirten Pursa, çiftçilerin gerçek safkan kırmızı kaliforniya solucanları ile solucan gübresi üreterek geleceğe yatırım yapabileceklerini ifade ederek, “Çiftçilerimiz böylece üretim maliyetleri arasında en yüksek kalemi oluşturan gübre giderinden kurtulabilecekleri gibi giderek pazarı büyüyen organik ürünler elde ederek daha fazla gelir sağlayabilecekler ve üretim fazlasını da satarak ek gelir elde edebilecekler. Diğer taraftan daha verimli ürün alınmasını sağlayan üreticiler, ekonomiye ve çevre değerlerine de katkıda bulunmuş olacaklar” diye konuştu. yüksek gübresi olduğunun altını çizdi. Solucan gübresinin diğer hayvansal gübrelerden daha sağlıklı, verimli, temiz ve çevreci olduğuna işaret eden Pursa,”Organik tarım uygulamalarında, organik gübre olarak tercih edilmesi dolayısıyla ürüne olan talep her geçen gün artıyor” dedi. Gerçek organik ürünlerin bu gübreyle yetiştiğini vurgulayan Mehmet Emin Pursa, şunları kaydetti: ”Ülke genelinde organik tarım alanlarının artması dolayısıyla ürüne ilgi giderek artıyor. Amacımız çiftçilerimizi solucan gübresi ile tanıştırarak, gelecekte çocuklarımıza daha güzel yaşam oluşturmak. Solucan gübresi su tutma, toprağı temizleme, zararlı mikroorganizmaları öldürme ve tamamen doğal olması özelliğiyle önemli bir ürün. Solucanlar organik tarıma hayat veriyor. Tarım topraklarımızın kurtuluşu bu gübrede. 60-70 yıl önce atalarımızca kullanılan bu gübreyi çiftçilerimize yeniden tanıtarak, yaygınlaşmasını sağlamayı hedefliyoruz. Firmamızı arayan çiftçilerimize, girişimcilere her türlü desteği veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Zira en verimli gübre olarak bilinen solucan gübresi, tarım arazilerini canlandırdığı gibi ve- Gübre fabrikası solucanlar Solucanların, çağın en büyük dertleri arasına giren atıkların değerlendirmesinde bir arıtma tesisi gibi çalıştığına da işaret eden Pursa, bunu gören birçok belediye ve kamu kuruluşunun da solucan gübresi üretimine başladığını söyledi. Pursa, dışkısının içinde 40 çeşit enzim bulunan kırmızı kaliforniya solucanlarının hızla üreme ve gübre üretme özelliği bulunduğunu anlattı. Avrupa hatta bazı Ortadoğu ülkelerinin yıllardır kullandığı bu gübrenin Türkiye'de tarımı daha ileri götüreceğini ve sağlıklı nesillerin yetişmesine araç olacağının altını çizen Pursa, şöyle devam etti: "Yediğimiz yiyecekler kimyasal gübreler, ilaçlar nedeniyle organik değil. Kanserin artmasındaki en büyük etkenlerden biri de bu gıdalardaki kimyasal bileşenler. Sağlıklı ve verimli tarım için daha fazla solucan gübresi üretilerek kullanılmalı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da üretimi teşvik için bir milyon TL hibe desteği veriyor. Atıklarımızın organik gübre olarak tekrar değerlendirilmesi, fakirleşen topraklarımızın tekrar kazanımını sağlayacaktır. Ayrıca gübre üretiminde dışa bağlı olduğumuz göz önüne alınırsa ekonomimiz için de bir değer olacaktır.” Yoğun kimyasal gübre kullanımı neticesinde toprakların yapısının bozulduğuna dikkati çeken Pursa, “Solucan gübresinin kullanıldığı topraklarda kimyasal kullanımı yarı yarıya azalırken, toprak tamamen organik hale dönüşüyor. Doğal Organik ürünler üretmek için, toprağa doğal organik gübreler uygulayarak topraktaki organik madde miktarını artırmak, toprağın doğal yapısına, doğal canlılığına kavuşmasını sağlamak gerekiyor. Toprakların süratle kimyasal gübrelerle verimsizleştiği bu günlerde yeniden yaşar hale getirilmesi şart.“ Gübrenin özellikleri neler? Solucanlar, üzerlerinde ve sindirim sistemlerinde bulunan, onları koruyan vücut sıvılarını gübreye geçirir. Bu gübre de bitkilerde patojenlere karşı direnç sağlar. Solucanların sindirim sisteminde, çok sayıda bitkiye yararlı mikro organizmalar, azot fikse eden bakteriler, mikorizal mantarlar, antibiyotik etkisi yaratacak doğal büyüme hormonları ve enzimler bulunur. Gübreye geçen bu enzimler ve yoğun bitki besin elementleri bitkilerde sağlıklı ve hızlı gelişim sağlar. İki yıl içerisinde karlı bir tesis aşamasına gelebilecek ciddi bir başlangıç için; ⦁ Elektriği ve suyu olan 4X10 ebadında 40m2 kapalı bir alan ⦁ 7 m2’lik 1 adet reaktör (basit bir kasa) ⦁ Üretime başlaya bilmek için 1 seferliğine satın alınacak 150.000 civarında Eisenia Foetida solucanı ⦁ Yaklaşık 25.000-30.000 TL sermaye ⦁ Ve Bismillah deyip beş ay sabır, sebat ve ciddi bir emeğin sonunda ayda 1 ton solucan humusu (solucan gübresi) 23 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Gediz Ovası organik üretim sahasına dönüştürülecek Manisa Valisi Erdoğan Bektaş, Gediz Ovası’nın organik üretim sahasına dönüştürülmesinin çalışmaları içerisinde olduklarını söyledi. Vali Bektaş ve beraberindeki heyet, İzmir’de faaliyet gösteren organik tarım işletmelerini gezerek incelemelerde bulundu. Vali Erdoğan Bektaş, Manisa Vali Yardımcısı Mehmet Yüce, Manisa Gıda Tarım ve Hay- vancılık İl Müdürü Hasan Çebi, Şehzadeler İlçe Müdürü Ferhat Bozkaya, Manisa Valiliği Avrupa Birliği ve Proje Koordinasyon Merkezi Koordinatörü Ural Sevener ve Ziraat Yüksek Mühendisi Aylin Kılınç’ın katıldığı teknik incelemelerde, işletme sorumluları tesisler hakkında bilgi verdi. İlk olarak Ecocert Denetim ve Belgelendirme Şirketi’ne ziyarette bulunan heyet, Ecocert Organik tarım merkezi hedefi Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hasan Çebi ise Manisa’nın organik tarım merkezi olma yolunda hızla ilerlediğine değinerek, “Manisa çok ciddi üretim olanaklarına sahip bir il. Manisa Valiliği ile ‘Manisa’da Organik Tarım’ adı altında başlattığımız proje, şehrin tarım ve hayvancılık potansiyeli açısından çok önemlidir. Bu kapsamda sektör temsilcilerinin de desteğini alarak büyük adımlar atma yolundayız. Manisa’nın bu konuya odaklanması şehrin geleceği açısından çok önem arz ediyor” dedi. Yapılan teknik incelemelerin çok verimli geçtiğini söyleyen Çebi, “Organik tarımda sonuç odaklı çalışmak zorundayız. Ürettiğimiz ürünü pazarlama sıkıntısı yaşadığımız zaman orada bir eksiklik var demektir. Ziyarette bulunduğumuz işletmelerden aldığımız bilgiler ışığında da organik gıdaya olan talebin her geçen gün artığını görüyoruz. Manisa, ürettiği ürünlerle hem ülkemizde hem de dünyada marka olacak potansiyele sahiptir. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor” diye konuştu. Mazot, gübre ve toprak destekleme başvuruları uzatıldı 2014 yılı mazot, gübre ve toprak analizi destekleme başvuruları 30 Nisan tarihine kadar uzatıldı.Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca uygulanmakta olan Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) dahil olan çiftçilere Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ’de yapılan değişiklikle 2014 yılı Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Desteklemeleri başvuru süresi 30 Nisan 2015 tarihine kadar uzatıldı. Bu kapsamda 31 Aralık tarihine kadar 2014 yılı ÇKS kaydını yaptıran ancak Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Destekleme Ödemesi için müracaatta bulunmayan üreticilerin 30 Nisan tarihine kadar, ÇKS müracaatı yapmış oldukları ilçe müdürlüklerine başvurmaları gerekiyor. Denetim ve Belgelendirme Şirketi Türkiye Müdürü Mustafa Avcı’dan organik tarım ve iyi tarım uygulamaları alanlarında sertifikasyon faaliyetlerinin ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde nasıl yapıldığı hakkında bilgi aldı. Sonrasında Rapunzel Organik Tarım Ürünleri İşletmesine ziyarette bulunan Vali Bektaş ve beraberindekiler, daha sonra Rapunsel Orgnaik Tarım Ürünleri ve Işık Organik Gıda’yı ziyaret etti. İşletme ziyaretleri sonrasında açıklamada bulunan Vali Bektaş, yurtiçi ve yurtdışı piyasasında organik gıdaya olan talebin her geçen gün arttığına işaret ederek, şunları kaydetti: “Ülke olarak organik gıdada ihracat potansiyelimiz de gittikçe artıyor. Sağlıklı ürün üretmek kadar, bu ürünleri pazarlayabilmek çok önemli. Manisa tarım potansiyeli çok yüksek olan bir il. Gediz Ovası’nda yetişen ürün çeşitliği başka hiçbir yerde yok. Bizim öncelikli amacımız Gediz Ovası’nın bu potansiyelini lehimize kullanarak, verim kalitesi yüksek ürünler yetiştirmek. Burada da ön plana çıkan en önemli sorun ilaç kalıntısı. Amacımız üreticimizi bilinçlendirerek Gediz Ovasını organik üretim sahasına dönüştürmek. Bu konuda da çalışmalarımız devam ediyor.” köy kahvesi 24 HABER www.koykahvesi.com.tr Perlit üretiminin yüzde 5-10’u tarım sektöründe tüketiliyor Tarım perliti, seralarda toprak düzenleyici, fide harçlarında katkı maddesi ve topraksız tarımda yetiştirme ortamı olarak başarı ile kullanılıyor. D oğada serbest halde bulunan volkanik bir taş olan perlit, dünyada 1935 yılında bulunmuş olup ülkemizde de 1970 yılından bu yana kullanılıyor. Günümüzde perlit üretiminin yüzde 5-10'unun tarım sektöründe tüketiliyor. Dünyanın en büyük perlit yatakları ülkemizde olup dünya rezervlerinin %50'sinden fazlasına sahip olmanın avantajını kullanmak gerekiyor. Topraksız tarıma da elverişli olan made, aynı zamanda içine karıştığı ot yetişmeyen toprağı da ekilebilir toprak haline dönüştürüyor ve su sıkıntısı olan bölgelerde sulama giderini yüzde 50 azaltmasıyla da dikkat çekiyor. Tarımda perlit kullanımı, hafif yapısının yanı sıra bol gözenekli olması, drenaj ve havalanmasının kalitesi, bitkiye uygulanan besin maddelerini bünyesinde tutarak bitki için kullanıma hazır halde bekletmesi nedeniyle tercih ediliyor. Perlit tarımsal üretimde; çelik köklendirilmesinde, topraksız tarımda, üretim sonrasında ve meyvecilikte ağırlıklı olarak kullanılıyor. Tarım perlitine olan talep, bakteri barındırmaması ve kemiriciler tarafından yenmemesi dolayısyla gün geçtikçe artıyor. Tarım perlitin özelliklerini kısaca özetlersek; ● Perlit % 90'ın üzerindeki toplam gözenekliliği ve %60 dolayındaki havalanma gözenekliliği ile toprağın havalanmasını sağlar, drenajını düzenler. ● Perlit infiltrasyonu(1) arttırır, buharlaşmayı azaltır. Ekonomik sulama sağlar.Perlit karıştırılarak hazırlanan toprakta bitkileri fazla sulama riski en aza iner.Kökler çürümez, bitki sağlıklı olur. ● Çözünebilir iyonların yok denecek kadar az olması nede- niyle tuzluluk ve alkalilik normaldir. ● Nötr (pH=6,5-7,5) oluşu ve düşük kimyasal tanponluğu ile ortam PH'ını kolayca düzenler. ● Isı İletkenliği düşük olduğundan, bitkinin günlük sıcaklık değişimlerinden zarar görmesini en aza indirger. Böylece yaz-kış bitkinin köklerini korur, kökler çok soğuklarda donmaz, çok sıcaklarda yanmaz ve kurumaz. ● Topraksız tarımda; sterilizasyondan sonra yapısının bozulmaması, üst üste 6 yıl kullanım şansı getirir. Erken ürün almayı sağlar. ● İnorganik yapısı nedeni ile perlit,yabancı ot tohumu, hastalık gibi tarımsal üretimde sorun oluşturacak konuların dışındadır. ● Fide köklerinde zedelenme ve kayıpları önler. Sağlıklı bitki en güzel meyveyi verir. Perlit sıralanan bu özellikleri ile seralarda toprak düzenleyici, fide harçlarında katkı maddesi ve topraksız tarımda yetiştirme ortamı olarak günümüzde başarı ile kullanılıyor. Kullanılma alanları Köklendirme ortamı olarak; Perlit gerek tek başına, gerekse diğer harç materyalleri ile karıştırılarak çiçek, sebze ve meyve çeliklerinin köklendirilmesinde başarıyla kullanılıyor. Katlamanın yapıldığı kasalar yalnızca perlit ile doldurulmuş ise öncelikle perlitin nemlendirilmesi ve sürgünlerin nemli perlite sokulmaları, sürekli olarak da perlitin nemli tutulması gerekiyor. Ortamda toprağın da bulunması isteniyor ise 5 ölçek perlit, 1 ölçek organik materyal ve bir ölçek de sterilize edilmiş orta bünyeli toprak karışımı öneriliyor. Katlama ortamının sürekli ve düzenli sulanması, ortamın sıcak ve nemli olması büyük önem taşıyor. Köklendirme ortamı olarak kullanılacak perlitin iri taneli olması ile daha sağlıklı kök elde ediliyor. Topraklı kültürde perlit;Perlit toprağın gereksinimine göre toprak düzenleyici olarak veya su kayıplarını azaltıcı olarak kullanılıyor. Perlit, ağır ve yapışkan topraklara karıştırıldığında drenaj ve havalanma özelliklerinden dolayı kaymak tabakası oluşmasını, çatlama, göllenme, şişme ve büzülmeyi engelliyor. Toprak düzenleyici olarak seralarda kullanılan perlit, toprağa kaba bir yapı kazandırdığı gibi toprağın su tutma gücünü ve besin maddelerinin yarayışlılığını da arttırıyor. Perlit ile sera toprakları için kimyasal özelliklerinden daha önemli olan fiziksel özelliklerinin istendiği yönde değişimi mümkün olup alttan sulama ve damla sulama yapılan seralarda yastıkların üzerine 4-5cm. kalınlıkta iri taneli perlit serildiğinde su kullanımı yarı yarıya azaltılabiliyor. Üretim sonrasında perlit;Yalıtım özelliğinden dolayı depolama ve saklama binalarının izolasyonunda; hafifliğinden ve yine yalıtım özelliğinden dolayı taşımada, soğanların paketlenmesinde ve çok yıllık süs bitkilerinin saklanmasında başarı ile kullanılıyor. Örneğin mantar yetiştirme tesislerinin ısı izolasyonunu sağlamak amacıyla dış ve ara bölme duvarlarının yalıtımında; ısıtma ve soğutma borularının izolasyonunda tercihen kullanılıyorr. Çimlendirme ve fide yetiştirme ortamı olarak;Perlit sebze ve çiçek tohumlarının çimlendirilmesi için çok elverişli bir ortam sağlıyor. Bu amaçla hazırlanan saksı veya kasalara nemlendirilmiş perlit dolduruluyor. Daha sonra iyice ıslatılıyor. Bu ortama tohumlar alışıla gelenden biraz daha derince ekiliyor. Perlitin çimlendirme ortamı olarak en büyük üstünlüğünü, fidelerin şaşırtma sırasında hiç zedelenmeden çıkartılması ile kök kaybının en aza indirilmesi oluşturuyor. Çimlendirme ortamı olarak kullanılan perlitin süper iri olması gerekiyor. Topraksız kültürde perlit; Giderek yorulan sera topraklarında karşılaşılan sorunları gidermek için son yıllarda topraksız tarım uygulamaları giderek yaygınlaşıyor. Yurtdışında birçok ülkede %95'lere varan oranlarda topraksız tarım uygulanıyor. Bu uygulamalarda perlit tek başına kullanılabildiği gibi torf, kum, ağaç, kabuğu gibi diğer harçlar ile de karıştırılarak kullanılıyor. Topraksız kültürün üstünlüklerini şöyle sıralayabiliriz: ● Besin maddelerinin ve suyun dozu daha iyi ayarlanabilşyor. ● Topraklı tarımda önemli olan ekim nöbeti, önemsiz hale geliyor. ● Toprak kökenli hastalık ve zararlılar ile yabancı otlardan kaynaklanan sorunlar büyük ölçüde azaltılabiliyor. ● Sızma ve buharlaşma kayıpları azaltılabildiği için sudan büyük ölçüde ekonomi sağlanıyor. ● Toprak devre dışı kaldığı için, seralarda büyük işgücü ve harcama gerektiren toprak işleme, yıkama, dezenfekte etme ve gübreleme işlemlerine gerek kalmıyor. ● Tarım alanları, toprağa gerek kalmadığı için daha yaygınlaştırılabiliyor. Perlit nedir? Volkanik orijinli, içinde gözle görülemeyecek kadar ince yüzlerce hava kesesi taşıyan, süngerimsi yapıya sahip olan bir maddedir. Hafiftir. Bitki yetiştirme topraklarında karışım ile birlikte kullanıldığı zaman, bitkiye uygulanan besin maddelerini bünyesinde tutarak bitki için kullanıma hazır halde bekletir. Perlit saf halde hiçbir be- sin maddesi barındırmaz. Perlit kimyasal olarak nötrdür ve steril bir malzemedir. Özellikle iri perlitin drenaj ve havalanması çok iyidir. Uzun yıllar tekrar tekrar kullanılabilir. Saf olarak veya torf ve diğer harç karışım malzemeleri ile birlikte çimlendirmede ve özellikle çelik köklendirmede başarıyla kullanılır. 25 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi 26 HABER www.koykahvesi.com.tr TOPRAKSIZ TARIMIN YILDIZI ‘PERLİT’ D oğal olarak silis esaslı volkanik kayaçlardan oluşan Perlit, inşaat sektöründe çatı ve duvarlarda olduğu kadar tarımda da kullanılıyor. Hafif yapısı, bol gözenekli olması, drenaj ve havalanmasının kalitesi, bitkiye gereken besin maddelerini ve suyu bünyesinde tutarak bitki için kullanıma hazır halde bekletmesi nedeniyle tarımsal üretimde, topraksız tarımda, üretim sonrasında ve meyvecilikte tercih ediliyor. Perlit’in yalıtım özelliğinden dolayı depolama ve saklama binalarının izolasyonunda; hafifliğinden ve yine yalıtım özelliğinden dolayı taşımada, çok yıllık süs bitkilerinin saklanmasında başarı ile kullanıldığını belirten Bergama Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı Levent Çullas “Perlit, yağmur ve sulama sularının yerçekiminin etkisi ile aşağıya doğru inmesini sağlayarak buharlaşmayı azaltır ve ekonomik sulama sağlar. Isı iletkenliği düşük olduğundan, bitkinin günlük sıcaklık değişimlerinden zarar görmesinide engeller. Ayrıca topraksız tarımda yapısının bozulmaması nedeniyle uzun süre kullanılabilir ve erken ürün almayı sağlar. Perlit bu özellikleri ile seralarda Çullas Group Yönetim Kurulu Başkanı Levent Çullas toprak düzenleyici, fide harçlarında katkı maddesi ve topraksız tarımda yetiştirme ortamı olarak başarı ile kullanılır” dedi. Perlit’in tek başına veya diğer materyaller ile karıştırılarak çiçek, sebze ve meyve çeliklerinin köklendirilmesinde de başarıyla kullanılabildiğini ifade eden Çullas, “Köklendirme ortamı olarak kul- lanılacak perlitin iri taneli olması ile daha sağlıklı kök elde edilir. Perlit ile olağanüstü bir köklendirme ortamı elde edilmesinin yanısıra, sürgünlerden elde edilen fideler ile üretim yapılarak, pahalı olan sebze tohumlarını almaktan kaçınmak bir dönem için de olsa büyük karlılık sağlanabilir. Perlit toprağın gereksinimine göre toprak düzenleyici olarak veya su kayıplarını azaltıcı olarak da kullanılır. Perlit, topraksız tarımda suyu tutan yapısı, tuz miktarının ve ısı geçirgenliğinin düşük olması özellikleri ile dikkat çekiyor. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yapılan bir araştırmanında gösterdiği gibi, iri perlit ile karıştırılan sera toprağında yetiştirilen domatesler 6 defa sulama yapıldığı halde, normal sera toprağındakiler 21 defa sulanmıştır. Perlit kullanımı ile toprak kökenli hastalık ve zararlılar ile yabancı otlardan kaynaklanan sorunlarla birlikte sızma ve buharlaşma kayıpları azaltılabildiği için sudan büyük ölçüde ekonomi sağlanır. Toprak devre dışı kaldığı için, seralarda büyük işgücü ve harcama gerektiren toprak işleme, ve gübreleme işlemlerine gerek kalmaz. Perlit su kaybı ve iş gücü olarak büyük bir tasarruf sağlamaktadır” şeklinde konuştu. 27 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi 28 HABER www.koykahvesi.com.tr “Patateste planlı üretim şart” TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üreticilerin, patates piyasa koşullarını gözden geçirerek ekim alanlarını belirlemeleri gerektiğine dikkati çekti. T ürkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, patateste planlı ve sürdürülebilir bir üretimin şart olduğunu belirterek, üretim miktarı ve fiyatlardaki istikrarsızlığın hem üreticiyi hem de tüketiciyi olumsuz etkilediğini bildirdi. Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, üreticilerin, patates piyasa koşullarını gözden geçirerek ekim alanlarını belirlemeleri gerektiğine dikkati çekerek, patateste üretim miktarının fiyatı doğrudan etkilediğini, üretimin talebin üzerine çıkması durumunda fiyatların maliyetleri bile karşılayamayacak seviyelere indiğini, patatesin tarlada kaldığını ifade etti. Patates üretiminin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında ilk unsurun üretim planlaması olduğunun altını çizen Bayraktar, şunları kaydetti: "Ülkemizde patates üretiminde meydana gelen dalgalanma ve pazarlama sorunları, üreticiden tüketiciye tüm tarafları derinden etkiliyor. Patateste planlı ve sürdürülebilir bir üretim şart. Üretim miktarı ve fiyatlardaki istikrarsızlık hem üreticiyi hem de tüketiciyi olumsuz etkiliyor. Patates üretiminde üretici kararını, diğer faktörler yanında en çok bir önceki dönem hasılatı belirliyor. Üretim bir önceki dönem fiyatına göre şekilleniyor. Üretimdeki dalgalanmaları dolayısıyla pazarlama problemlerini de beraberinde getiriyor. Üreticinin düzenli gelir elde etmesine neden olan patates üretiminin sürdürülebilirliğinin sağlanması için pazarlama sorunları çözülmelidir." Bayraktar, patateste başta ithal tohumluk olmak üzere elektrik, sulama, mazot ve gübre, girdi maliyetleri, depolama, işleme ve tasnif etme, ihracatta laboratuvar hizmetleri gibi önemli sorunların üreticiyi zorladığını belirterek, patates üretiminin yoğun olarak yapıldığı illerde sulamanın yeraltından yapılması, üreticilerin elektrik kullanımını artırdığını bildirdi. Üreticinin rekabet gücünün artırılması gerektiğinin altını çizen Bayraktar, üreticilerin örgütlenmesi için gerekli eğitim ve yayım faaliyetlerine ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti. "İhracatta analiz ücretleri düşürülmeli" Patatesin, tahıllardan sonra insan beslenmesinde önemli bir paya sahip olduğuna dikkati çeken Bayraktar, dünyada yaklaşık 368 milyon tonluk üretimle buğday, mısır ve çeltikten sonra en fazla üretimi yapılan dördüncü bitki olduğunu kaydetti. Bayraktar, Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) tara- fından da patatesin "gizli hazine" olarak tanımlandığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: "Patates tohumluğu konusunda tescilli yerli çeşitler artırılmalı, ithalatın önüne geçilmelidir. Patates üretiminde maliyeti etkileyen en önemli unsur elektriktir. Patates çok sulanan bir ürün olması nedeniyle birim fiyatın düşürülmesi bakımından tarımda kullanılan elektrikte uygulanmakta olan KDV oranı yüzde 18'den yüzde 1'e düşürülmelidir. Üreticilerimizin özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerine olan elektrik borçları da yapılandırılmalıdır. Taze patates için ihracat iadesi verilmeli. Patates üretiminin ihracata yöneltilmesinde gerekli tedbirler alınmalı. Patates ihracatında istenen laboratuvar analizleri üreticilerimizi zorlamaktadır. Önemli üretim bölgelerimiz, Nevşehir ve Niğde'de laboratuvar kurulmalı, analiz ücretleri düşürülmeli. Patateste üretim ve işleme çeşitliliği sağlanmalı, bu sayede meydana gelebilecek arz dalgalanmalarının önüne geçilmeli. Üreticilerimizin patatesten hak ettiği geliri elde edebilmesi bakımından, tasnif ve paketleme tesisleri kurulmalı, ihraç edilecek ürünler başta olmak üzere pazara arz edilecek ürünlerde standardizasyon sağlanarak, yemeklik, tohumluk ve sanayi tipi olmak üzere bir sınıflandırma yapılmalı." “Türkiye, büyük buğday ihracatçılarından biri haline gelebilir” Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 1 Ekim-28 Şubat döneminde yağışların, geçen dönemin yüzde 77,4, normalin yüzde 11,9 üzerinde gerçekleştiğine işaret ederek, şartların olumlu devam etmesi halinde buğday üretiminin 22 milyon tonu aşacağını belirtti.Bayraktar, yaptığı açıklamada, beslenmedeki temel ürünler içinde başta gelen buğdayın stratejik bir ürün olduğunu vurguladı. Son yıllarda mısır gibi ürünlere kayış nedeniyle, buğday ekim alanlarındaki azalmaya rağmen, verimdeki artış nedeniyle üretim miktarının değişmediğine dikkati çeken Bayraktar, 2013’te 7 milyon 772 bin hektar alanda dekar başına 283 kilogram verimle 22 milyon 50 bin ton buğday üretildiğini kaydetti. Bayraktar, 2014’te üretim alanları 7 milyon 912 bin hektara çıksa da kuraklık nedeniyle verimin dekarda 240 kilograma düşmesi sonucu üretimin 19 milyon tona indiğini hatırlattı.2014-2015 üretim döneminin başladığı ekim ayından itibaren kar ve yağmur şeklinde düşen yağışların ülke genelinde hububat üretimi açışından oldukça önemli ve sevindirici olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:“Sonbahar ve kış yağışlarıyla çimlenen hububat, yağan ka- rın yorgan vazifesi görmesiyle etkili soğuktan ve dondan korundu, bahar dönemine iyi bir şekilde hazırladı. Buğday gelişmesinin ikinci devresi olan sapa kalkmada buğdayın 10-15 santigrat derece sıcaklık ve yüzde 65 oranında nispi nem isteği oluyor. Buğdayın en fazla suya ihtiyaç duyduğu dönemleri çimlenme, kardeşlenme, sapa kalkma, başaklanma ve süt olum dönemleridir. Bu nedenle buğdayın çimlenmesini sağlayan yağışların yanında en çok yağışa ihtiyaç duyulan dönemler mart sonu, nisan ve mayıs aylarının başlarıdır. Yağışlar halen iyi bir şekilde sürüyor. 1 Ekim-28 Şubat döneminde yağışlar, geçen dönemin yüzde 77,4, normalin yüzde 11,9 üzerinde gerçekleşti. Önümüzdeki günlerde don, dolu, sel ve aşırı yağış gibi doğal afetler olmaz ve yağışlar mevsim normallerinde gerçekleşirse rekolte çok iyi olur. 2013’ler seviyesinde bir rekolte bekleyebiliriz. Şartlar bundan sonra da olumlu devam ederse buğday üretimi rahatlıkla 22 milyon tonu aşar.”Türkiye’nin, bir önce sulama yatırımlarını tamamlaması ve birim alanda aldığı verimi artırması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, buğdayda üretim artışı için suyun yanında kaliteli tohum, ye- terli ve zamanında girdi kullanımının da önemli olduğunu, bu alandaki maliyetlerin azaltılmasına ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.Bayraktar, Türkiye’nin mevcut potansiyelini kullanarak kısa zamanda rahatlıkla 25-26 milyon ton buğday üretimi rakamına ulaşabileceğine işaret etti. Verimi artırarak bu rakamın çok daha yukarılara taşınabileceğine dikkati çeken Bayraktar, “Halen ülkemiz dünya buğday üretiminin yüzde 2,5’ini üretiyor. Türkiye, verimliliğini artırarak potansiyelini harekete geçirirse, büyük buğday ihracatçılarından biri haline gelebilir” değerlendirmesinde bulundu. 29 köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr Patates fiyatları artışına alternatif: Dondurulmuş Patates Ürünleri D oğa Tohumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Karahan, daralan patates piyasasında son haftalarda patates fiyatlarındaki artışa karşı dondurulmuş parmak patates ürünlerinin kalite ve fiyat açısından tüketiciler tarafından değerlendirilmesi gereken çok iyi ve sağlıklı bir alternatif olduğunu belirtti. Kayahan, patates fiyatları artışına karşı, evlerde parmak patates tüketiminin artıırlması önerisinde bulundu. Kayahan, Köy kahvesi gazetesi'ne yaptığı açıklamada, Türkiye'de sanayi patatesi işleyen yeterli üretim tesislerinin bulunduğunu ifade ederek, ha- zırlanması ev hanımları için çok daha kolay olan dondurulmuş parmak patates ürünlerinin buzluklara daha fazla girmesi gerektiğini dile getirdi. Karahan, ürünün sadece 3-4 dakika gibi kısa sürede bir kızartma işlemi ile hazır hale geldiğini, dolayısıyla evdeki kızartmayla karşılaştırıldığında işçilikten, zamandan, enerjiden ve yağdan büyük bir tasarrufun söz konusu olduğuna dikkai çekerek, “Ayrıca hiçbir katkı maddesi içermiyor. Evde hazırlanan kızartmalara nazaran en az 2 misli daha az yağ içermesi nedeniyle daha sağlıklı ve daha az kalori ihtiva eden güvenli bir ürün” diye konuştu. Hangisi daha pratik ve ekonomik ? Donuk patates ürünlerinin fire vermeden tüketildiğinin altını çizen Yakup Karahan, ürünlerle ilgili şu bilgileri verdi:”Ürettiğimiz donuk patates ürünlerinin 1 kg’ı yaklaşık 2,0 kg soyulmamış patatese eşittir. Tarladan eve gelinceye kadar nakliye, komisyoncu, depolama, hal, manav ve pazar süreçlerinden geçen patateslerde ağırlık kaybı, çürüme gelişimi, yeşillenme, kabuk kaybı, filizlenme gibi kayıplarla ev şartlarında yaklaşık 1 kg patatesden ancak 350-400 gr net patates kızartılmakta, yani yarısından fazlası çöpe gitmektedir. Oysa donuk patates ürünlerinde böyle bir kayıp yoktur. Ambalajın tamamı fire vermeden tüketilir. Hazırlanması ve saklanması kolay ve pratiktir. Isıl işlemler Reklam Grup Müdürü Evlerde kullanım yaygınlaşmalı Hollanda'nın 1,4 milyon ton, Belçika'nın ise 1,6 milyon ton üzerinde dondurulmuş patates ihraç ettiğini belirten Karahan Türkiye'de kişi başına 2 kg olan tüketimin Avrupa'da 10 kg üzerinde olduğuna işaret ederek,”Özellikle ülkemizde yay- Antalya Temsilcisi Reklam Müdürü Hasan Kozak 0.532 230 85 42 Reklam Servisi Bursa Temsilcisi CDL Group Esin Şimşek Nisan 2015 Yıl:3 Sayı: 31 Aylık Gazete Gülen Türker Çiriş STL Medya Ltd. Şti. adına İmtiyaz Sahibi Mehmet Özmen Duygu Erecek Oğuzhan Diler Genel Yayın Yönetmeni Ersin Bozkurt Sorumlu Yazıişleri Müdürü Ayhan Şener nedeni ile kızartmalarınız daha az yağ içermektedir. Evdeki kızartmalar %20 oranında yağ çekerken, işlenmiş dondurulmuş patateslerde yağ oranı % 7-12 ile sınırlıdır. Evde kızartma süresi 15-20 dakika iken bizim ürünümüz sadece 3-4 dakikada hazır hale gelmektedir.” Karahan, ürünlerinin yağdan, enerjiden ve zamandan tasarruf sağladığını vurgulayarak, kızartmaya uygun çeşit kullanımı nedeni ile daha kaliteli bir ürün sunduklarını söyledi. Görsel Yönetmen Selami Özcan Haber Koordinatörleri İnanç Avadit Şehriban Çimen Gülşah Şanlı 0.533 277 87 87 Konya Temsilcisi MSS Life Ajans Mehmet Saatçioğlu 0.542 339 36 75 0. 541 339 36 75 gınlaşan hızlı gıda servisi yapan zincir restoran menülerinin vazgeçilmez ürünü olan dondurulmuş parmak patateslerin, evlerde kullanımının daha fazla yaygınlaşması gerekiyor” dedi. Ülkemizde hali hazırda 7 Dondurulmuş Parmak Patates işleyen tesis olduğunu ifade eden Karahan, üretimin 140 bin ton seviyelerine ulaştığını ve beş yıl içinde üretimin katlanarak artacağını söyledi.Karahan, tesislerin işleme ve depolama kapasitelerinin artırılması yönünde yatırımlara girdiklerini de kaydettti. Artan kapasite ile birlikte Hollanda, Belçika veFransa gibi Kuzey Avrupa ülkelerinin hakim olduğu Rusya, Asya ve Ortadoğu pazarına girmeyi hedeflediklerini belirten Karahan, 1,5 milyar Euroluk bu pazardan pay alma yönündeki fırsatları değerlendirmek istediklerini sözlerine ekledi. Yayına Hazırlık ve Yönetim Adresi Kazım Dirik Mah. 375 Sk. Piramit İş Merkezi No: 18 D: 203 Bornova - İZMİR Tel: 0.232 486 88 86 - Faks: 0.232 486 51 18 e-mail: [email protected] web: koykahvesi.com.tr Baskı: Turkuvaz Matbaacılık Yayıncılık A.Ş. Çınarlı Mh. Ankara Asfaltı Cad. No: 5 Konak-İZMİR Baskı Tarihi: 1 Nisan 2015 Bölgesel süreli yayın. Gazetede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. Yazı ve fotoğraflardan kaynak belirtilmesi koşuluyla alıntı yapılabilir. Gazetemiz Basın Ahlak ve Yasası ilkelerdine uymayı taahhüt eder. köy kahvesi 30 Boşalan köylerden biri KÖYLERİMİZ www.koykahvesi.com.tr ‘Lübbey’ L übbey, Türkiye’nin boşalan köylerinden yalnızca biri. Ama köylerin cazibesi artırılmazsa son olmayacağı da ortada. Lübbey evlerinin her birinin birer kültür varlığı olduğu ve korunması gerektiği belirtilirken, hayata geçirilecek doğru projelerle köyün, ekoturizm için önemli bir çekim alanı olabileceğine dikkat çekliliyor. 30 yıl önce... Lübbey, 30 yıl önce göçle boşalan bir Ege köyü. Devamlı kalanların sayısı 15’i geçmiyor. Kaderine terk edilmiş evler, onları terk etmemekte direnen son sakinleriyle ayakta kalmaya çalışıyor. İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Lübbey, Küçük Menderes havzasında, Bozdağ’ın eteğinde, 500 metre yükseklikte bir köy. Köyün nüfusu kışın 15’i geçmiyor, yazınsa 10’dan fazla insan kalmıyor. Köyde halen 6 aile yaşıyor. Bu ayki sayımızda Kuşadası Ekodosd-Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği üyeleri ile Lübbey'e konuk olduk. Gezilerimizde her köyün kendine has doğal ve kültürel zenginliklerinin olduğunu, ancak bunları koruyanların kazanabildiğini gördük. Doğasına, tarihine, kültürüne sahip çıkarak onları koruma-kullanma dengesi çerçevesinde doğru ve yaratıcı projelerle insanlığa sunanlar ayakta kalmayı başararak, geçmişini geleceğe taşıyabiliyor. Terk edilmek yalnızca Lübbey’in kaderi değil. Türkiye’de köy nüfusu her geçen gün biraz daha azalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 70’inden fazlası kentlerde yaşıyor. Köy nüfusunun özellikle 1950’lerden başlayarak azalmasındaki en büyük etken, kentin sunduğu ekonomik ve sosyal imkânlar. Lübbeylilerin gerekçeleri de benzer. Bu nedenle köylüyü yerinde tutmak için yerel yönetim ve merkezi yönetimin beldenin yapısına uygun projeleri hayata geçirmesi gerekiyor. Köyde göç, 1980’li yılların ilk yarısında başlamış. Köylüler eskiden yalnız Nisan ile Ekim ayları arasını geçirdikleri, köyden 5 kilometre yukardaki yaylaya temelli yerleşmiş. “Lübbey neden gözden düştü?” diye sorduğumuzda, kalanlar ağız birliği yapmışçasına aynı şeyi anlatıyor: “Yaylaya elektrik önce geldi, hem orası düzayak, evler de daha konforlu. Tarlalar da orada. Suyu bol. İnsan karnı nerede doyarsa orada yaşar.” Yaylaya 1983’te Manisa’dan elektrik gelmiş. Yol, tuğladan evler yapılmış. Bir zaman sonra burası Lübbey’i de içine alarak “Çamyayla Köyü” adını almış. Ama kimse Lübbey adından vazgeçmemiş. Lübbey’in bekçileri Fatma Yavuz, Lübbey'in sayıları 15'u geçmeyen daimi sakinlerinden biri. "İnsanın tek başına canı sıkılıyor" diye dert yanan Yavuz, yaşını tam bilmiyor, “50’yi geçmişimdir” diyor. Burada doğmuş, burada büyümüş, burada gelin olmuş Yavuz. Can sıkıntısından şikâyetçi olsa da Lübbey’den vazgeçemiyor. “Diğerleri sevmiyor burayı, biz seviyoruz. Sevmesek durmayız. İnsanın tek başına canı sıkılıyor” diye konuşuyor. Köyün en yaşlısı Ahmet Dede 94 yaşında... O da yaz kış Lübbey'den vazgeçmiyor. Ahmet Dede Lübbey’in bir tek yollarından şikâyetçi. Ne kadar dinç de olsa dar ve engebeli arazi onu yoruyor. Kahve, erkeklerin buluşma noktası. Günlük işlerin arasında bir nevi mola yeri. Bahçesinde çalışan da hayvanlarını gü- den de günde birkaç kez soluğu burada alıyor. Gelen en az iki çay içmeden kalkmıyor. Dünya gündemi de buradaki 37 ekran televizyondan takip ediliyor. Kahveci Mehmet Güler 45 yaşında. Halen köyün en genci. Kahvehanesini 2007 yılında satın almış. Aslında o da burada değil, Ödemiş’te yaşıyor artık. Oğlu okul çağına gelince mecburen taşınmışlar. Ama yaz- kış demeden, her sabah gelip kahveyi açıyor, köylülerin şehirle bağlantısını sağlıyor. “Herkes burayı terk ederken, siz neden buradan yer satın aldınız?” sorusuna, “Burası insana huzur veriyor. Buraya geldiğim zaman rahatlıyorum, şehir bunaltıyor” diyor. Sayıları az da olsa “Lübbey’i hiçbir yere değişmem” diyen de var. Yüksel Bozkurt onlardan biri. 54 yaşındaki Bozkurt 40 yıl önce Lübbey’e gelin gelmiş. 16-17 sene yaylaya hiç çıkmadan, yaz kış Lübbey’de kalmış. Şimdilerde o da yazın yaylaya çıkıyor. Lübbey’in eski halini hasretle anıyor Bozkurt: “Kadınlar hep birlikte toplanıp otururduk, muhabbet eksik olmazdı. Şimdi bütün gün yatıyoruz televizyon karşısında. Yapacak başka bir şey yok ki” diye dertleniyor. Lübbey evleri doktora tezi oldu Derin inen vadinin üzerindeki sarp kayalıklar üzerine kurulan 31 Lübbey evlerin temelinin olmadığını, hepsinin ana kayalar üzerine inşa edildiğini öğrendik. Kartal yuvası gibi kayaların üzerine kondurulan evlerin sıra sıra vadiye doğru dizildiğini ve neredeyse komşuların birbirlerine pencereden bir şeyler verebilecek yakınlıkta olduğunu gördük. İnsan evlerin arasında gezerken kendini Osmanlı döneminde hissediyor. Lübbey evlerinin tarihi konusunda kesin bir bilgi yok. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Lübbey’in restorasyonu ve korunması üzerine doktora tezi çalışması yapan yüksek mimar Koray Güler’in araştırmasına göre, köyde bazısından geriye yalnızca temel duvarların kaldığı, toplam 131 adet yapı var. Bunlardan sadece 20’si yapısal olarak iyi durumda. 41’i orta, 16’sı kötü durumda, kalanlarsa yıkıntı. Çoğu yan yana sıralı, iki katlı bu evlerin hiçbiri birbirinin manzarasını kapatmıyor. Taş malzemeden yapılmış alt katlar genellikle ahır olarak kullanılıyor. Ahşaptan yapılmış üst kısımlarsa yaşam alanı. Bitişik nizam olan evlerin arasında tek bir duvar var. Tuvalet, banyo, çamaşırhane ortak alan. Birkaç evin kendi bahçesinde sonradan yaptığı alanlar da var. Ancak Lübbey’de cami dışında hiçbir yapı kültür varlığı sayılmıyor. Güler, Lübbey evlerinin her birinin birer kültür varlığı olduğunu ve korunması gerektiğini söylüyor. ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma) Vakfı Batı Anadolu Koordinatörü arkeolog Emin Başaranbilek de Lübbey’in Türkmen yerleşimine benzediğini söylüyor. Köyün, Türkmen yerleşiminin özgün karakterini taşıdığına işaret eden Başaranbilek, KÖYLERİMİZ www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi ”Sokak dokularıyla; moloz taş duvarları ve ahşap öğelerle tamamlanmış geleneksel evleriyle, köy yerleşiminden öte incelikler gösteriyor. Yapıların dönem teknikleri, topografyaya uydurulmuş planları mimarlık tarihi açısından yeni açıklamalar getirecek özelliklere sahip” diye anlatıyor. Yeni cazibe merkezi olabilir Lübbey’in korunmasının havzadaki diğer tarihi yerleşimler için de örnek teşkil edeceğini söyleyen Başaranbilek, “Bursa Cumalıkızık’ta, Safranbolu Yörük Köyü’nde ve Selçuk Şirince’de olduğu gibi üniversitelerin ve Mimarlar Odası’nın katkılarıyla koruma ve yaşatma projeleri geliştirilmesi gerek. Tarihi dokusunu koruyan bir Lübbey, Şirince ve benzerleri gibi bir ekoturizm köyü de olabilir. Ancak, koruma mutlaka içinde yaşayanlarla birlikte yapılmalı” diye görüşlerini aktarıyor. Köylü evini satmıyor Köylüler, evlerin değerinin çok altında fiyatlar teklif edildiğini söylüyorlar. Ama “Ne kadar para veririlerse versinler satmam” diyen de çok. 43 yaşındaki Hüseyin Toktaş onlardan biri. Lübbey’de doğmuş, çocukluğu ve gençliği burada geçmiş. 2003’te evlendikten sonra temelli yaylaya taşınmış. “Karnımız orada doyuyor” diyor. Anne ve babası kışın yine Lübbey’e dönüyor. Köydeki 3 evlerinden bugün sadece biri ayakta diğerleri yıkılmış. “Evlerimiz harabelik ama 100 milyar verseler yine de satmayız. Yoksa kendi köyümüze giremeyiz. İnsan memleketini satar mı?” diye konuşuyor. Nostaljik köy kahvesi Köy kahvesi, köyü ziyaret edenler ile erkeklerin günlük işleri arasındaki uğrak yeri. Gelen en az iki çay içmeden kalkmıyor. Kahve bu sayede kendini döndürüyor. Bir zamanlar sayıları 3 olan köydeki kahvelerden günümüze yalnızca biri taşınabilmiş. Köyün tek kahvesine girildiğinde insan kendini eski Türk filmlerinde hissediyor. Tahta sandalyeler, duvarda asılı elekler, demir havanlar en ilginci de basit bir ocakta odun ateşinde çay. Kahveci de köyü terk edenlerden. Çocukları okuyor diye Ödemiş’e göçmüş. Lübbey’e yarım saat uzaklıktaki Ödemiş’ten her gün motoruyla köye gelip, burada yaşayan 5 aileye ekmek getiriyor. Kapısına bir koli kartonuna yazdığı telefonunu bırakarak, istendiği takdirde gruplara çay-kahve de yapıyor. Kahve de plastik, naylon barındırmıyor. 40 yıl önce neyse günümüzde de aynısını yaşatmaya çalışıyor. köy kahvesi 32 GÜNCEL www.koykahvesi.com.tr Orta ve Güney Afrika’dan yaklaşık 10 bin km’lik zorlu bir yolculuktan sonra ülkemize gelen yaz konuklarından ilk ikisi, Aydın'ın Söke ilçesine bağlı Gölbent ve Yenipazar’ın Direcik köylerine geldi. E kodosd Derneği'nin 10 yıldır leylek köylerinde yaptığı izlemeler ve bilinçlendirme çalışmalarının yanı sıra Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Ege Üniversitesi Tabiat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü işbirliğiyle gerçekleştirilen halkalama çalışmaları, leylek köylerinde ilgiyle karşılanırken leylekler konusunda yöre halkının duyarlılığının artması da sağlanıyor. Önemli duyarlıklardan biri Söke’ye bağlı leylek dostu köylerden Avşar’da yaşandı. Leyleklerin henüz gelmediği ,ancak bugün-yarın beklendiği Avşar köyünde, elektrik tellerinin kopması sonucu dağılan leylek yuvası, 80 yaşındaki Bekir Dalma'yı derinden üzdü. 1947 yılından beri evinin yanındaki yuvaya gelen leylekleri takip eden Dalma, yaz konuklarının gelmesine az bir süre kala yuvanın bozulması üzerine telaşlanarak, muhtardan yardım talebinde bulundu. Muhtarın Ekodosd Derneğini arayarak durumu aktarması üzerine, Söke AYDEM işbirliği ile dağılan yuvanın yerine yapay platform takılarak, sorun giderildi. Leyleklere karşı gösterdiği duyarlılık nedeniyle Bekir Dalma'ya teşekkür eden dernek yetkilileri, olayın anısı olarak kendisine bir kasket ve yağlık denilen bir poşu hediye etti. Leylek yuva platformları 10 yıldır bölgede yapılan çalışmalar sonunda yöre insanlarında duyarlık artarken AYDEM'in desteğiyle Avşar’da başlayan leylek yuva platformları Aydın’ın hemen her leylek köyünde uygulanmaya başlandı. Bu yıl yağmurların yoğun bir şekilde yağması sulak alanların hem dolmasına, hem de birçok küçük göletin oluşmasına yol açtı. Besinlerini büyük ölçüde sulak alanlardan sağlayan leyleklerin, şimdilerde en önemli besin grubunu kurbağalar oluşturuyor. Leyleklerle birlikte her yıl Aşağı Büyük Menderes Havzası’na akın eden kurbağa toplayıcıları, yaklaşık 1 aydır sulak alanlarda leyleklerin temel besinlerinden biri olan kurbağaları topluyor. Havaların yağışlı geçmesi kurbağa toplayıcılarının uzun süre bölgede kalacaklarını da gösteriyor. Ancak Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ’in Kurbağa, Salyangoz ve Sülük avcılığı başlıklı 3. Maddesinde, Mart-Mayıs ayları arasında çiftleşecek ve yumurta bırakacak ergin hayvanların yok olmasını engellemek amacıyla 1 Mart – 30 Nisan tarihleri arasında kurbağa istihsalinin yapılmasını yasakladığına dikkat çeken yetkililer, Aşağı Büyük Menderes Havzası’ndaki doğal dengeyi bozacak bu tür konuların takip edildiği uyarısında bulundular. Leylek sayımı Orman ve Su İşleri Bakanlığı, EGE Üniversitesi, EKODOSD işbirliğiyle leyleklerin sayımına bu yıl da devam edileceği ve AYDEM’in de desteğiyle yaz aylarında halkalama çalışmalarının süreceği bildirildi. Ekodosd Eko sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği Başkanı Bahattin Sürücü, önceki yıllarda halkalanan leyleklerden Afrika’dan hangilerinin döndüğü, aynı alana mı yoksa farklı alanlara mı gittiği, kaç yıl yaşadıkları, beslenme alanlarındaki değişimlerin nedenlerinin tespitleri için halkalı leyleklerin kayıtlarının tutulduğunu söyledi. 33 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Güzelhisar markalaşarak cazibe merkezi olacak A liağa Belediyesi 10 yıl önce mahalle statüsüne geçerek belediyenin sorumluluk alanına giren köyleri cazibe merkezi haline getirmek için kolları sıvadı. Daha güzel ve yaşanabilir bir kent için çalışmalarını aralıksız sürdüren Aliağa Belediyesi, kent yenileme ve güzelleştirme projesi kapsamında Çıtak Mahallesinden sonra tarihi Güzelhisar Mahallesinde ki çalışmalarını da büyük ölçüde tamamladı. Başkan Acar: “Organik tarımı ve hayvancılığı da destekleyeceğiz” Cazibe merkezi olacak Bundan sonraki süreçte Güzelhisar da tarihi mekânların restorasyonuna yoğunlaşacaklarını anlatan Başkan Acar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Güzelhisar’ın çevre düzenlemesini şimdilik bitirdik. Şimdilik diyorum çünkü Güzelhisar’ı cazibe merkezi haline getirme hedefimiz çerçevesinde orada sürpriz bir projemizi daha gerçekleştireceğiz. Güzelhisar’ı daha da güzel kılacak olan sürpriz projemizin insanların tatil günlerinde Güzelhisar’a gitmesine vesile olacağına inanıyoruz. Ancak şimdilik ihalelerini gerçekleştirdiğimiz tarihi camilerin restorasyon çalışmalarına yoğunluk vermeyi planlıyoruz.” Birikmiş sorunlar çözülüyor Aliağa Belediyesi Fen İşleri ve Park Bahçeler Müdürlüklerine bağlı ekipler tarafından yürütülen yenileme ve düzenleme çalışmalarının ardından Aliağa Belediyesi’nin Güzelhisar’a yönelik hedeflerini paylaşan Başkan Serkan Acar, “Toplam çözüm ekiplerimizle birlikte tüm mahallelerimiz de on yılların birikmiş sorunlarını tek tek çözüme kavuşturuyoruz. Sorunların çözüme kavuşturulmasının yanı sıra çevre düzenleme ve güzelleştirme çalışmalarımızı da sürdürüyoruz” dedi. Başkan Acar, Güzelhisar’ın daha da güzel olacağını dile getirerek, Güzelhisar’ı marka yapmak istediklerini belirtti İzmir'in 2.Şirince'si olabilir Aliağa İlçesinde köy statüsünden çıkıp, mahalleye dönüşen yerleşim alanlarını önemsediklerini belirten Başkan Acar, klimalı modern durak inşa edildi” diyerek, Güzelhisar’ın yapılan bu çalışmalarla adeta baştan yaratıldığını söyledi. şöyle konuştu: “Örneğin Güzelhisarımız, eşsiz doğası ve temiz havasıyla yorucu kent atmosferinden uzaklaşmak isteyenler için adeta bir cennet konumunda. Güzelhisar’ın yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği Foça’nın Kozbeylisi yada Selçuk'un Şirince’sinden aslında hiçbir farkı yok. Güzelhisar, tarih kültür ve doğanın buluştuğu, eşsiz bir coğrafyada kurulmuş. Geçmişi Aliağa’dan bile eski olan Güzelhisarımız gerçekten çok derin bir tarihe sahip. Örneklemek gerekirse Güzelhisar’da asırlara meydan okuyarak günümüze ulaşmayı başarabilmiş tarihi Balaban Paşa Cami adını; 1320 yıllarında Güzelhisar’ı feth eden Saru- Organik tarım ve hayvancılık hanlı Beyliği komutanlarından Balaban Paşa tarafından almış. Balaban Paşa Cami’nin bahçesinde birbirinden eşsiz nitelikte taşları tarihi olan mezarlar yer alıyor. Yine Güzelhisarımızda tarihi değeri en az Balaban Paşa Cami kadar olan Ali Ağa Camisi’de bulunuyor. İşte biz bu iki tarihi Camiyi de Aliağa Belediyesi olarak aslına sadık kalmak suretiyle restore ediyoruz.” Güzelhisar baştan yaratıldı Şirince ve Kozbeyli örneğinden yola çıkarak Güzelhisar’ın da marka olabileceğini vurgulayan Başkan Acar, “Diğer mahallelerimizde olduğu gibi Gü- zelhisar’ın da yolları yenilendi, görüntü kirliliği yaratan hafriyat, moloz ve çöp yığınları temizlendi, can ve mal kaybına neden olabilecek binalar sağlamlaştırıldı. Muhtarlığın talebi doğrultusunda belirlenen metruk binaların enkazları temizlendi, bozulan kaldırımlar onarıldı, yeşil alanlar mevsim çiçekleriyle donatıldı, uygun bulunan hemen her boş alan ağaçlandırıldı, mevcut ağaçlar budandı, toprak kaymasından dolayı dolan dereler temizlendi, çocuk oyun parkları sil baştan yenilendi, mahalle girişi başta olmak üzere kamuya ait tüm alanlar aydınlatıldı ve Aliağa kent merkezinde başlattığımız Güzelhisar da hedeflenen tüm projelerin hayata geçirilmesinin ardından yörede ki tarihi, kültürel ve sosyal alandaki birçok güzellikleri tanıtım noktasında işleyeceklerini ifade edem Başkan Acar, sözlerini şöyle tamamladı: “Kaleme aldığı kitabıyla Güzelhisar’ın tarihine ışık tutan Cevat Yıldırım’ın da desteğini alarak, Güzelhisar’ı başta Izmir olmak üzere ülkemize tanıtmak istiyoruz. Güzelhisar’ın tarihine yönelik yazılı ve görsel alanda çok ciddi tanıtım çalışmaları yapacağız. Ayrıca bugün dibek kahvesiyle tanınan Kozbeyli ya da şarabı ile tanınan Şirince örneği gibi biz de Güzelhisar’a ve bölgemize özgü yöresel lezzetleri ön plana çıkaracağız. Ayrıca yine Güzelhisar’da bulunan S.S. Güzelhisar Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ni daha işlevsel hale getireceğiz. Buna paralel olarak zeytin ve zeytinyağı başta olmak üzere organik tarımı ve hayvancılığı da destekleyeceğiz.” köy kahvesi 34 HABER www.koykahvesi.com.tr Aydın’ın yerli ürünü “Morova Zeytin Küspesi”nin önemi her geçen gün artıyor! M.Taylan ŞENOL – Zir. Müh. Yön. Krl. Bşk. Şenol Gıda San A.Ş. T ürkiye’nin önemli tarımsal zenginliklerinden birisi olan zeytin ve zeytinyağı, Aydın’ın en önemli geçim kaynağı ve gıda maddelerindendir. 2014 yılı verilerine göre Türkiye’de son on yılda ekili zeytin ağacı sayısı iki yıllık dönemler halinde incelendiğinde yaklaşık olarak % 58 artarken, yağlık olarak kullanılan zeytin miktarı ise %54 artmıştır. Zeytin üretimi sadece Ülkemizde değil aynı zamanda Dünya gelinde de önemli miktarlarda artmaktadır. Zeytinyağının insan sağlığına olan çok olumlu etkilerinden dolayı artan tüketici talepleri bu artışın en önemli sebebini oluşturmaktadır. Zeytinden yağ üretilmesi sonucunda hasıl olan “sulu zeytin posası” nın işlenerek değerlendirilmesi ile elde edilen “Morova Zeytin Küspesi”, yüksek yağ içeriği ve yağın kalitesinden dolayı yem maliyetlerinin düşürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Aynı zamanda üretilen hayvansal ürünlerin (Et , Süt, Yumurta vb. ) kalitelerini de olumlu yönde etkilemektedir. Bu nedenle kaba yem ihtiyacının ancak % 67’sinin sağlandığı ülkemizde, yıllık 100,000.- tonun üzerinde üretilen ”Morova Zeytin Küspesi” nin hayvancılık sektöründe kullanılması,ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacaktır. Diğer yandan, doğal ve insan sağlığına dost bir üretimden elde edilen zeytin ve bundan üretilen ürünlerin, oldukça değerli olduğu unutulmamalıdır. Zira bu ürünler doğal, hayvan sağlığına dost ve sürdürülebilir hayvancılıkta kullanılabilecek değerli bir yem niteliğindedir. Aydın’da zeytin yan ürünlerini işleyerek “Morova Zeytin Küspesi” üretimini gerçekleştiren Şenol Gıda San. A.Ş. sadece yurt içine değil, yurtdışına da Ambalajlı ürünlerini pazarlamaktadır. Üretimine devam edilen “Morova Zeytin Küspesi” nin bilimsel olarak etkilerini ortaya koymak için, Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümünde görevli Prof. Dr. Mürsel Özdoğan ve Yrd. Doç. Dr. Gürhan Keleş ile Şenol Gıda San A.Ş. arasında bir Protokol yapılmıştır. “Morova Zeytin Küspesi” nin hayvanların verimine ve et/ süt kalitesine olan etkileri araştırılarak sonuçları araştırmacılar tarafından sizlerle paylaşılmıştır. ADU. Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nde 3 farklı araştırma yürütülmüştür. Bu çalışmaların ilkinde, %12.5 ve %25 düzeyinde zeytin küspesi içeren karma yemler, kasaplık kuzulara tü- kettirilmiştir. Besi performansı sonuçları, özellikle %12.5 düzeyinde zeytin küspesi içeren yemleri tüketen kuzularda artma eğilimi göstermiştir. Yemi en iyi değerlendiren kuzuların, %12.5 “ Zeytin Küspeli” yemi tüketen kuzular olduğu tespit edilmiştir. Ette yapılan yağ asitleri sonuçları; artan zeytin küspesi düzeyine bağlı olarak doymamış yağ asitleri düzeyinin yükseldiğini göstermiş ve et kalitesinin artmış olduğunu belirlemiştir. İkinci çalışma; Saanen keçileri üzerinde yapılmıştır. Keçilerin rasyonlarına kuru maddede %10 ve %20 “zeytin posası silajı”katılmıştır. Zeytin posası silajı içeren rasyonlar, hayvanlar tarafından seçilmeden tüketilmiş, süt verimlerinde olumsuz bir etki olmamıştır. Buna karşın,süt yağı düzeyi; % 0 , % 10 ve % 20 zeytin posası silajı katılmış gruplarda sırasıyla, % 3.7 , 3.9 ve 4.5 olarak belirlenmiştir. Çalışmaların süt kalitesine yönelik kısmı halen sürdürülmektedir. Üçüncü çalışma; yüksek verimli süt sığırlarında yürütülmüştür.Bu çalışmada Morova Zeytin Küspesi % 13 düzeyinde kullanılmış, pamuk çiğidi içeren diğer grupla karşılaştırılmıştır. Bu araştırmada, “Morova Zeytin Küspesi” nin ineklerde yem tüketimini arttırdığı görülmüştür. “Zeytin Küspe- si” ve “Pamuk Çiğiti” katılmış rasyonlarla beslenen ineklerin süt verimleri sırasıyla, 50.9kg/gün ve 47.5kg/gün olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada zeytin küspesinin süt sığırlarının beslenmesinde başarıyla kullanılabileceği değerlendirilmiştir. Sonuç: Araştırma sonuçlarına göre hazırlanmış “Morova Zeytin Küspesi”nin hayvan beslemede güvenle kullanılabileceğini ayrıca, yeni projeler ile mevcut küspenin yem değerinin artırılmasına ve silaj olarak da değerlendirilmesine yönelik Üniversitemizle araştırmalar halen yürütülmektedir. “Çiftçiye bütçe yapmayı öğretmeliyiz” Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü ve Gübre Fabrikaları Türk Anonim Şirketi (GÜBRETAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Güvendi, çiftçilere sadece tarımsal bilgi değil, bütçe yapma ve finansal okuryazarlık konusunda da destek olmak gerektiğini vurgulayarak, “Yüksek finans maliyeti çiftçi ve üreticiyi ekonomik sarmala sokabilir, onlara bütçe yapmayı öğretirsek büyük hizmet yapmış oluruz” dedi. Güvendi, iyi tarım uygulamalarının yaygınlaşması amacıyla gerçekleştirilen eğitim toplantısında yaptığı konuşmada, son yıllarda tarımın ticarileşmiş bir sektör haline geldiğini söyledi. Tarımda katma değerli ürünün önemine dikkati çeken Güven- personeline çağrıda bulunarak, “Çiftçilere sadece tarımsal bilgi değil, bütçe yapma ve finansal okuryazarlık konusunda da destek olmalıyız. Yüksek finans maliyeti çiftçi ve üreticiyi ekonomik sarmala sokabilir, onlara bütçe yapmayı öğretirsek büyük hizmet yapmış oluruz” ifadelerini kullandı.Çiftçilerin bugün bazı zorluklarla üretim yaptığını anlatan Güvendi, çiftçilerin kredi ihtiyacı noktasında Tarım Kredi Kooperatiflerine başvurmaları gerektiğini dile getirdi.di, “Tarımda da katma değerli ürünler üretilebiliyor. Bunun olabilmesi için bilgi ile üreticinin bir araya gelmesi gerekiyor” diye konuştu.Tarımla ilgili kuruluşlar içinde kendileri kadar büyük bir teşkilat olmadığını belirten Güvendi, kendilerinin büyümesinin çiftçinin de yararına olduğunu kaydetti.Güvendi, çiftçilerin finansal okuryazarlık kazanabilmesi için Türkiye'nin en hızlı büyüyen şirketi;GÜBRETAŞ GÜBRETAŞ Genel Müdürü Şükrü Kutlu da tarım ko- nusundaki eğitimlere devam ettiklerini belirterek, eğitimler kapsamında 8-9 bin ziraat mühendisini buluşturduklarını ifade etti.GÜBRETAŞ’ın Türkiye’nin ilk ve öncü gübre şirketi olduğunu kaydeden Kutlu, “GÜBRETAŞ, 2008 yılında yaptığı atılımla Türkiye’nin yurt dışındaki en büyük sanayi yatırımına imza attı. Yayınlanan bazı araştırmalarda Türkiye’nin en hızlı büyüyen şirketi olarak açıklanan GÜBRETAŞ’ın başarısının bu sırrı, bu topraklara değer katmak için çalışmasında yatıyor” diye konuştu.Kutlu, tarım konusundaki bilinçlenmenin Türkiye için en büyük kazanım olacağını vurgulayarak, el ele vererek ülke tarımındaki büyümenin başarılabileceğini söyledi. 35 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi “Destekler Marmara Bölgesi’ndeki yetiştiricilere de verilmeli” B ursa Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Oran, doğu ve Karadeniz bölgelerindeki besicilere verilen hibe desteklerinin Marmara Bölgesi’ndeki hayvan yetiştiricilerine de verilmesini istedi.Bursalı koyun ve Yıldırım Oran keçi yetiştiricileri, devletin diğer bölgelerdeki hayvan besicilerine verdiği desteğin kendilerinden esirgendiğini ileri sürdü. Yıldırım Oran, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Konya ve Doğu Karadeniz bölgelerinde yetiştiricilerin aldığı 10 koçun yüzde 80 maliyetinin devlet tarafından karşılandığını belirterek, “Bir koç bin 500 lira. Bizim üreticimiz 10 baş koç aldığı zaman 15 bin lira ödüyor. Fakat diğer bölgelerdeki besiciler 10 tane koç için sadece 3 bin lira ödüyor. Bu adaletsizlik” dedi. “Üretici perişan” Konah Mh. Ceng z Topel Cd. No:21 Merkez/BURDUR Lodos ve karın Bursalı besicileri perişan ettiğini anlatan Oran, şöyle konuştu:“Bu yıl yoğun kar ve şiddetli lodos sebebiyle 100 üreticimizin ahırı zarar gördü. Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Konya ve Doğu Karadeniz bölgelerinde yıllardır hayvancılık projeleri uygulanıyor. Bu bölgelerde yetiştiricilerin yaptığı ahırın yüzde 50 masrafı devlet tarafından karşılanıyor. Bursa’ya ise böyle bir yardım söz konusu değil. Yeni çıkan bir projeyle söz konusu bölgelerde yetiştiricilerin aldığı 10 adet koçun yüzde 80 maliyeti devlet tarafından karşılanıyor. Bir koç bin 500 lira. Bizim üreticimiz 10 tane koç aldığı zaman 15 bin lira ödüyor. Fakat o bölgelerdeki yetiştiriciler ise 10 koç için sadece 3 bin lira ödüyor. Geri kalan parayı devlet karşılıyor. Burada bir adaletsizlik var. Biz demiyoruz ki o bölgelere yardım yapılmasın, yapılsın; ama bize de yapılsın. Bizim üreticilerimizin durumu yardım yapılan bölgelerdeki üreticilerden iyi değil. Bursa’da ahırlar artık bitmiş durumda. Biz Bursalı bakan ve milletvekillerinden bu meseleyle ilgilenmelerini istiyoruz. Bu çıkan projelerin altında bizim bakanlarımızın imzaları var. Artık sadece bakan olmayın, gören olun. Bu yapılanlar hakkaniyete uygun değil. Biz hakkımızı çiğnetmeyiz. Bizim hakkımızı teslim edin. Benzer projeleri de Bursa’ya uygulayın ve üreticilerimizin mağduriyetini giderin.” köy kahvesi 36 HABER www.koykahvesi.com.tr Matlı’nın kalitesi bir kez daha tescillendi! M atlı A.Ş, Avrasya Tüketicileri Koruma Derneği (ATÜKDER) tarafından düzenlenen ‘Avrasya Kalite Ödül Töreni’ kapsamında Hayvan Yemi Üreticileri kategorisinde kalite ödülüne lâyık görüldü. ATÜKDER Tarafından tüketicilerin güven değerlerinden yola çıkılarak gerçekleştirilen ödül törenine birçok ünlü firma ve sanatçı katıldı. Dernek tarafından, her yıl tüketici memnuniyeti araştırılarak akılda kalan marka, tüketiciye sağladığı güven ve kalite ile sektöründe öne çıkan firmaları değerlendirdiği törende, proyem ‘yılın yem üreticisi’ unvanıyla ‘2015 tüketici kalite ödülü’ne layık görüldü. Ödülü, Matlı A.Ş adına pazarlama direktörü Yasemin Eren aldı. İstanbul Armonipark’ta düzenlenen törende Matlı Yem’in ödülünü Avrasya Tüketicileri Koruma Derneği Başkanı Osman Doğan verirken Matlı A.Ş’in başarılarının devamını diledi. Proyem’in Avrasya Tüketicileri Koruma Derneği tarafından ödüllendirilmesinden mutlu olduklarını belirten Matlı Aş Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, “Türkiye’nin 207’inci büyük firması ve en büyük yem üreticilerinden birisi olarak, bu yıl ilk kez hayvan yemi üreticileri kategorisinin ilave edildiği törende ödüle layık görülmüş olmak bizim için memnuniyet veren bir durum. ‘Yılın Yem Üreticisi’ ödülünü Proyem’e layık gördükleri için Avrasya Tüketicileri Koruma Derneği’ne ve bu başarıda emeği olan çalışanlarımız ile birlikte tüm yetiştiricilerimize teşekkür ederiz” dedi. “Hayvancılık sektöründeki kadınlarımızın eğitimi için köy köy dolaşıyoruz” “T ürkiye’nin yemcisi” olarak ülke genelindeki 6 fabrikasında yılda 2 milyon ton hayvan yemi üretim kapasitesine sahip Matlı AŞ, hayvan besleyen kadınların eğitimine ve aile ekonomisi içerisinde gelir düzeylerinin artmasına da yardımcı oluyor. Türkiye’nin en büyük 207. şirketi olarak kadın üreticilere özel önem verdiklerini belirten ve bütün bunları dört aşamalı planlama ile gerçekleştirdiklerini ifade eden Eren, “Türkiye’deki hayvancılıkla uğraşan kadınları eğitmek üzere ülkemizin dört bir tarafında köy köy dolaşıyoruz. 2014 yılında 43 köy ziyaret edilerek 1552 kadınımıza birebir ulaştık. İkinci olarak kadın yetiştiricilerimizi Karacabey’de kurulu Ömer Matlı Akademi Ar-Ge Çiftliğimizde uygulamalı eğitime alıyoruz. Üçüncü olarak tarım ve hayvancılık üzerine uzmanlaşmış tematik tv kanallarında eğitim programları düzenliyoruz. Son olarak Hayvancılık Akade- misi isimli bilgi paylaşım portalı ile de sosyal medya sayesinde kadınlarımıza ulaşıyoruz” dedi. Yasemin Eren, Matlı Grubu’nun kurucusunun adını taşıyan Ömer Matlı Akademi’de ve ona bağlı Hayvansal Üre- tim Eğitim ve Araştırma Merkezi’nde sürdürdükleri eğitim çalışmaları hakkında bilgi verirken de, Matlı Grubu bünyesindeki pazarlama departmanında tamamı kadın yönetici ile birlikte çalıştığını da sözlerine ekledi. Eren, Türkiye’deki hayvan bakım ve beslemenin yüzde 80’inin kadınlar üzerinde olduğu için biz de pazarlama departmanı olarak ziraat mühendisi ve veteriner hekim olarak kadın marka yöneticilerimizle birlikte sahada aktiviteler yapıyoruz. Bu kapsamda, geçen sene 1552 kadın üreticimize buzağı bakım beslemesinden başlayarak, dişilerde doğum yapıncaya kadar, erkek hayvanlarda ise kesime gidene kadar bütün süreçlerle ilgili eğitimler düzenledik. Halen devam eden bu eğitimlerimiz ile kadın yetiştiricilerimizin her yıl bir buzağı alarak verimli bir üretim yapmaları ve süt sığırcılığında hayvan başına elde edilen süt miktarını artırmaya yönelik bilgi paylaşımları ile verimli ve karlı hayvan yetiştiriciliği sayesinde aile ekonomilerine katkı sağlıyoruz” şeklinde konuştu. Açıklamasının sonunda, Matlı AŞ’nin bu projesinin hayvancılık sektöründe sadece kadınlara yönelik bir ilk olduğunu dile getiren Yasemin Eren, “Kurucumuz Ömer Matlı ve bugünkü Yönetim Kurulu Başkanımız Özer Matlı’nın vizyonerliği sonucu, kadınlarımız daha bilinçli ve karlı bir şekilde yetiştiriciliklerine devam ediyorlar. İnanıyorum ki bu da emektar Türk kadın yetiştiricilerine önemli bir hizmettir” dedi. 37 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr 38 Bağlarda ilkbahar geç don zararı ve alınacak önlemler MÜHENDİS GÖZÜYLE Dr. Cemal ILGIN K ışın soğuğa dayanıklı olan asmalar havalar ısınmaya başlayınca hassas hale gelir, kışın -15 °C’ye kadar dayanabilen asmalar tomurcukların patlama döneminde -1 °C’den itibaren zarar görmeye başlar. Asma tomurcuklarının uyanma zamanı yıldan yıla bir-bir buçuk ay farklılık gösterebilir. Ege bölgesinde, Şubat sonundan itibaren olan ilkbahar donları, üzüm veriminde azalmalara neden olmaktadır. Gerçekte üzüm az olunca fiyat yükselmesi, fazla olunca da düşmesinden dolayı bağcılar rekolte az olunca neredeyse sevinir hal- dedir. Bu durum bazen üreticiyi bazen de ihracatçıyı rahatlatmaktadır. Kuru üzüm sektöründe herkesin kazanması için ortak akla ihtiyaç bulunmaktadır. Sultani Çekirdeksiz üzüm gibi dip gözleri ve yan tomurcukları verimsiz, Pembe Gemre ve Süperyor gibi çeşitlerde don zararı daha yıkıcı olabilmektedir. Zararın azaltılması için önleyici veya zararı azaltıcı tedbirler alınmalıdır. Alınması gereken önlemler; Don olayı ile karşılaşmamak için bağ kurulacak yerin seçiminin başta iyi düşünülmesi gereklidir. Ovalar ya da vadilerin taban kısımları don yönüyle risklidir. Yamaçlar daha güvenlidir. Aynen suda olduğu gibi soğuk hava da taban kısımlarda birikir ve soğuk zararını artırır. Taban topraklar verimli olduğundan, Sultani Çekirdeksizde verimli topraklarda iyi netice verdiğinden tabanlardan vazgeçilememektedir, bu nedenle gerekli önlemler alınmalıdır. Bir önceki yıl asmaların sağlıklı beslenmesi, sürgünlerin iyi odunlaşması, aşırı üzüm yükünden kaçınma, asmaları erken budamama, eğer budamak gerekliyse verim çubuklarının ucunu uyanma öncesi kesme, riskli alanlarda yük- sek telli terbiye. Gövdeyi yerden yükseltme: Gövde yükseldikçe don zararı azalır, yeni bağ sahalarında uzun yıllar ortalama ve ekstrem değerlerle birlikte deneyimler dikkate alınmalıdır, ayrıca don uyarıları etraflıca zamanından önce ilgililere ulaştırılmalıdır. Genel anlamda donun oluşumuna engel olamadığımıza göre, etkisini ve zararını azaltıcı uygulamalar geliştirilmelidir. Bunlar sigorta, sisleme ve hava karıştırıcılarlardır. Sigorta: Bağlar dolu zararlanmasına ek olarak ilkbaharın geç donlarına yö- nelik olarak da sigorta edilmektedir. Asmalarda uyanma zamanının doğru belirlenmesi gerekir. Bazen ilkbaharın ilk donları ile kış donları karıştırılabilmektedir. Sisleme: Su donarken ortama ısı verir, sislemede bu ısıdan yararlanılır. Kendine ait yer altı suyu olan üreticiler, damlama sulama sisteminin yanında sisleme sistemini de kurarak bağların donmasını engellemeye çalışırlar. Tesis iki sırada bir ve her direk başında bir sisleme başlığı olacak şekilde kurulur. Sisleme sıfır derece ve altına düşünce başlanıp, yeniden hava sıcaklığı sıfır dereceye yükselene kadar devam edilir. -4°C’ye kadar olan donların zararını önlemede etkilidir. Hava karıştılar: Donun olması için rüzgârsız ve açık havaya ihtiyaç vardır. Hava kapalı ve hareketli ise don pek olmaz. Donda toprak ısısı havaya geçer ve toprak yüzeyi soğur, yerden yükseldikçe sıcaklık artar. Hava karıştırıcılar, üsteki az soğumuş havayla alttaki soğuk havayı karıştırarak bitkilerin donmasını önlerler. Bunlar 5, 10 ve 50 dekarlık alana uygun elektrikli veya traktör kuyruk milinden hareket alan aletlerdir. “Kaba yem açığını kapatmanın yolu yem bitkileri tarımından geçiyor” M eralarda gelişigüzel otlatmanın, erozyona neden olabileceğine dikkat çekilerek, kaba yem açığını kapatmanın yolunun yem bitkileri tarı- mından geçtiği bildirildi. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tan, meralarda otlatma konusunda belirlenen tarihler ve belli usuller çerçevesinde hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Aşırı otlatma ile meralara ciddi zararlar verildiğini belirten Tan, meraların sürdürülebilir kullanım içerisinde zarar verilmeden kullanılması gereken doğal yem kaynakları olduğunu vurguladı. Türkiye’de en büyük sorunun gelişi güzel otlatma olduğuna dikkat çeken Tan, şöyle konuştu: “Meralara en büyük zarar veren uygulama, erken otlatmadır. Mera bitkileri, yem bitkileri erken dönemde zayıftır. Gelişmelerini henüz tamamlamamış bu bitkiler, otlatmadan kendilerini koruyamamaktadır. Bu yüzden bitkilerin otlatma uygunluğuna gelmesini bekleyip ondan sonra otlatma gerçekleştirilmelidir. Bunun içinde her bölgede her ilde her ekolojide özel bir tarih vardır. Trakya Bölgesi’nde bu dönem Nisan ayının sonu ve Mayıs ayının başına denk gelmektedir. Bu döneme kadar bekleyip ondan sonra otlatmak gerekir.” “Yem çeşitliliğinin artması gerekir” Prof. Dr. Mustafa Tan, Türkiye’de yem çeşitliliğinin artması gerektiği- ni belirterek, ülkede kaba yem açığı olduğunu söyledi. Tarım alanlarının daha etkin bir şekilde kullanılmasının önemine değinen Tan, şöyle devam etti: “Bölgemizde yem bitkileri çeşitlendirilmelidir. Her ne kadar çeşitliliğin yüksek olduğunu söylesek de bunların ekim alanı olarak da arttırılmasında fayda vardır. Bu açıdan konuyla ilgili yem bitkilerinin daha geniş alanlara yaygınlaştırılması gerekir. Bütün bunlar hem hayvancılığımıza büyük faydalar sağlayacak, kış aylarında kaba yem ihtiyacımızın kapanmasını hem de tarım arazilerinde uygun ekim nöbeti sistemlerinin kullanılmasının gerçekleştirilmesini sağlayacaktır.” Tan, Türkiye’nin bütün illerinde, bütün bölgelerinde kaba yem açığı söz konusu olduğunu aktardı. Bu açığı kapatmanın yolunun yem bitkileri tarımından geçtiğini dile getiren Tan, “Hem yem bitkilerini çeşitlendireceğiz, hem alanlarını biraz daha arttıracağız. Ayrıca, verimin daha fazla olması için bazı tedbirler alacağız” diye konuştu. 39 HABER www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Yem bitkisi olmadan hayvan yetiştirmek zor... Kazançlı ve ucuz hayvan beslemenin yegane yolu; yem bitkisi ekerek hayvanları kaba yemle beslemektir.Ülkemizde yem bitkisi ekiliş oranı yüzde 10'un da altında. Y em bitkisi olmadan ot obur küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapmak imkansızdır. Kazançlı ve ucuz hayvan beslemenin yegane yolu tarlaya yem bitkisi ekerek hayvanları kaba yemle beslemektir. Hayvancılıkta gelişmişliğin ölçüsü yem bitkisi ekiliş oranlarıyla doğrudan ilişkilidir. Avusturalya da ekilen arazilerin %50'sini yem bitkisi oluştururken bu oran Avrupada %25 - %35'ler arasındadır. Ülkemizde ise %10'un altında kalmaktadır. Çayır ve meralar kaliteli kaba yemin bol ve en ucuz üretildiği alanlardır. Biliçli hayvancılığın yapıldığı bir çok ülkede çayır meralar hayvan beslenmenin ana omurgasını oluşturmaktadır. Avrupa'da süt sığırlarının enerji ihtiyaçlarının %50'si çayır ve meralardan %25'i kuru ot ve silajdan %25'ni de kasif-konsantre yemlerden karşılanmaktadır. Ülkemizde çayır ve meralar, aşırı otlatma ve bakımsızlık nedeniyle verimsizleşmiştir. Hayvan besleme ekseriyette anız sap samanla yapılmaktadır son yıllarda silajı ya- pımı ve yonca ekimi yaygınlaşsada tek başlarina sorunu çözmekten uzaktır. Bölücü terör nedeniyle Doğu ve Güneydogu Anadolu'daki doğal çayır meralar kullanılmamakta ve ekonomiye kazandırılamadığından ucuz hayvan besleme kartlarımız elimizden alınmaktadır. Yem bitkisi ekiliş alanları artırılmalı Ülkemizin ve çiftçilerimizin hayvancılıkta başarılı olabilmeleri için mevcut arazilerimizin %30'unu mutlaka yem Aksaray’da çiftçilerin en önemli geçim kaynaklarından biri; YONCA Türkiye’nin en önemli yonca üretim merkezlerinden biri olan Aksaray’da, geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 30 artışla 260 bin ton yonca üretildi.Aksaray merkeze bağlı Yenikent ve Sultanhanı beldelerinde daha çok olmak üzere üretilen yonca, çiftçilerin en önemli geçim kaynaklarından birini oluşturuyor.Yılda 5 kez biçilen zengin protein yapısına sahip yonca, daha çok şampiyon atların yetiştirildiği haralara gönderiliyor. Ortadoğu ülkelerinden de talep görmeye başlayan Aksaray yoncası, geçen yıl yüzde 32 artışla 260 bin ton üretildi.Aksaray Ziraat Odası Başkanı Emin Koçak, ilin en önemli geçim kaynaklarından birinin tarım olduğunu söyledi.Yoncanın özellikle Yenikent ve Sultanhanı beldelerinde yetiştirildiğini ifade eden Koçak, “Belde ve köylerimizde 123 bin dekarlık alanda ekili olan yoncadan geçen yıl 260 bin ton elde edildi. Her geçen yıl yoncaya olan ilgi artıyor. Bu tamamen yoncanın kalitesinden kaynaklanıyor. Bu durumdan hayli memnunuz. Geçen sene Türkiye genelinde ciddi bir şekilde kuraklık yaşandı. Yağmurun az yağmasına rağmen üretimde artış oldu. Olumsuz hava şartlarına rağmen üretimin artması sevindirici” diye konuştu.Koçak, çiftçilerin yoncalarını büyük zahmetlerle yılda 5 kez biçtiğini belirterek, bu hayli olumsuz şartlarda yetiştirilen yoncanın İstanbul’daki jokey kulüplerine gönderildiğini ifade etti.Yurt dışından da yoncaya olan talebin arttığını dile getiren Koçak, “Yoncamızı, Ortadoğu ülkelerine de ihraç etmeye başladık. Şu anda zaten Sultanhanı ve Yenikent beldelerimizdeki depolarımızda stok yapıyoruz. Gerektiğinde yoncamızı İstanbul’a, diğer illerimize, Ortadoğu’ya gönderiyoruz. Çiftçilerimiz, yoncayı milyon dolarlık makinelerle biçiyor. Artık bu işi profesyonel olarak yapmaya başladılar. Bir üreticimizin 2 milyon dolara yakın makine ve ekipmanı var” dedi. Aksaray’daki Sütaş Entegre Tesisi’nin en önemli kuruluş nedenlerinden birinin buradaki yonca olduğunu vurgulayan Koçak, sözlerini söyle tamamladı:“Bir firma, bir yere yatırım yaparken önce oranın ham maddesini araştırır. Oraya 10 bin damızlık hayvan getiren firma, bu hayvanlarının ne yiyeceğini araştırıyor. Bu hayvanların yiyeceği; yonca, arpa ve mısırdır. Bu firma bunları araştırdı. Yoncanın kalitesini gören bu firma, Aksaray’da büyük bir yatırım yaptı. Zamanla bu kaliteyi gören çiftçiler, hayvancılık alanında fabrika kurmaya başladı. Ayrıca gittiğimiz büyük şehirlerde özellikle Aksaray etini soruyorlar. Etin bu kalitesi de yoncamızdan dolayı diyebiliriz.” bitkisi ekmeye mecburuz. Kuraklık nedeniyle Ülkemizde ve Ortadoğu'da baş gösteren yem bitkisi, kaba yem açığını kapatmak için yem bitkileri ekiliş alanları hızla artırılmalıdır. Son yıllarda ticari olarak tarlasına yem bitkisi ekip satan çiftçiler yüksek kazançlar elde etmektedirler. Dünya hayvancılık pazarında rakiplerimizle rekabet edebilmemiz için kaba yem açığımızı hızla kapatmalıyız. Türk hayvan yetiştiricisinin müreffeh bir hayat standartına ulaşması için mutkala yem bitkisi ekiliş alanları artırılmalıdır. Yem bezelyesi “Töre” Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi bünyesinde yürütülen yem bezelyesi ıslah çalışmalarıyla hem topraklar hem de hayvanlar besleniyor. Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Servet Tekeli, toprağa hem organik madde sağlamak hem de toprağı azot açısından zenginleştirmek için yem bezelyesi ıslah çalışmaları başlattıklarını belirtti. Bölgenin soğuklarına dayanıklı bir çeşit geliştirebilmek için Trakya'nın farklı yerlerinde denemeler yaptıklarını dile getiren Tekeli, tescil edilen yem bezelyesinin adına da 'Töre' dediklerinin altını çizdi. köy kahvesi 40 HABER www.koykahvesi.com.tr Milas Süt Üreticileri Birliği Başkanı Gezgin: “Süt üretimimiz 150 tona yaklaştı” M ilas Süt Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali İhsan Gezgin, Milas Süt Üreticileri Birliği’nin Türkiye’deki 285 birlik arasında en büyüğü olmayı başardığını belirterek, “Süt üretimimiz 150 tona yaklaştı” dedi. Birliğin kurulduğu 2007 yılında 3 personele karşın bugün, 41’i alanda olmak üzere 60 personelle 2 bin 572 aktif üyeye hizmet ulaştırılmaya çalıştığını anlatan Gezgin, “Bugün geldiğimiz noktada 8 hizmet aracımız ve Sağlık Bakanlığı’ndan tüm onaylarını aldığımız 45 süt toplama merkezimiz var. Milas Organize Sanayi Bölgesi’nde de aldığımız 15 dönüm arsamızda daha önceden oluşturduğu- muz markaların üretimine geçmeyi planlıyoruz. Ocak ayından itibaren bu konudaki proje üretimlerimizi sürdürüyoruz” diye konuştu. Hedef kaliteli süt üretmek Gezgin, soğuk zincirinin son halkası olan süt taşıma tankeri yatırımlarına başladıklarını belirterek, üreticilerin imalat aşamasına kadar tüm kontrol ve denetimlerinin birlik tarafından sağlandığını kaydetti. Süt satın alan firmalarla yaşadıkları sorunların aşılması için dijital süt ölçüm kantarları ile süt alındığını anlatan Gezgin, alınan numunelerden sütün kimyasal ve mikrobiyolojik analizlerin yapıldığı laboratuvarın yoğun bir şekilde çalışmasını sürdürdü- ğünü , bu tesislerde kaliteli süt üretiminin birinci hedef olduğunu ifade etti. Gezgin, şu bilgileri verdi: “Hijyen kurallarına uygun ve tüketicilerin içinin rahat edeceği biçimde üretimi ana ilke edindik. Her noktada antibiyotik ve aflotoksin testleri yapılarak süt firmalarına kaliteli süt sağlıyoruz. Kalitenin en önemli aşaması olarak, üreticilerimiz konusunda uzman üniversite hocaları tarafından sürekli eğitimden geçirilerek, bilinçli üretim sağlanıyor. Süt toplama merkezlerimizin kalitesiyle adeta köy çiftlikleri oluşturduk. 2007 yılında günlük 38 ton olan üretimimiz bugüne geldiğinde 150 tonlara ulaştı.” re süt için üreticilere 3 milyon 311 bin 833 lira prim ödenmesine aracılık ettik. Anaç sığır ve buzağı desteklemelerinde üreticilerin hakedişleri hesaplarına aktarılıyor. 5 baş altında ineği olan üreticilere anaç sığır ve buzağı ikmalleri yapılarak bakanlığın sağladığı desteklerin ulaşımı sağlanıyor.” Üreticilere destek ödemeleri Yüzde 20 büyüme Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca sağlanan destekler konusunda üreticilerle ortak çalışma yürütüldüğünü ve evrak hazırlama işlemlerinde yardımcı olunduğunu anlatan Ali İhsan Gezgin, şöyle devam etti:”2014’ün 10 ayında Milas’ta üretilen 64 milyon 15 bin 140 lit- Geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 20’lik bir iç büyüme sağlandığını dile getiren Gezgin, “Bu başarımızda en büyük katkı bize inanan üreticilerimizdir. Önümüzdeki yıllarda yatırımlarımızı çeşitlendirerek, ülke ve ilçe ekonomimize girdilerimizi daha da arttırmayı hedefliyoruz”dedi. HİSARLAR’dan 13 milyon Euro’luk yatırım Bu yıl 13’üncüsü düzenlenen Konya Tarım ve Hayvancılık Fuarı’nda konuşan Hisarlar Grup CEO’su Zafer Türker, 2014 yılında tarım makineleri sektöründe 13 milyon Euro tutarında yatırım yaptıklarını ve yeni ürünler ile birlikte Türkiye’ nin tarım modernizasyonuna önemli katkı yaptıklarını söyledi. T arım makineleri sektöründe Türkiye’de pek çok ilke imza atan Hisarlar Grup, bu yıl 13’ üncüsü düzenlenen Konya Tarım ve Hayvancılık Fuarı’na katıldı. Avrupa’da en hızlı büyüyen 26’ıncı trak- tör ve tarım makinesi üreticisi konumunda bulunan Hisarlar, fuarda rulo ve kare balya makinelerinden dal ve sap parçalama makinelerine, alabora mikser dik toprak frezesinden kobra rototillere kadar geniş bir yelpazeye yayılan ürünleri- ni tanıttı. Fuarda yer alan Hisarlar standını ziyaret eden basın mensuplarına konuşan Hisarlar CEO’su Zafer Türker, Avrupa’nın en büyük 26’ıncı traktör ve tarım makinesi üreticisi konumunda bulunduklarını ha- Avrupa’ da Traktör ve Tarım Makinaları üreticileri arasında en hızlı büyüyen 26. firma olan HİSARLAR Konya Tarım Fuarı’ nda tırlatarak şu bilgileri verdi: “Tarım makineleri alanında Türkiye’nin ilk Ar-Ge merkezini kuran Hisarlar olarak, ülkemizin dışa bağımlılığını azaltacak tarımsal faaliyetlerini gelişmiş teknolojilerimizle desteklemekten büyük onur duyuyoruz. Çiftçilerimizin talep ve ihtiyaçlarına uygun tarım makineleri geliştirebilmenin ancak etkin Ar-Ge çalışmaları ile mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu kapsamda, yeni yatırımlarımızla hem farklı sektörlerde de büyüye- ceğiz hem de ihracat oranımızı yüzde 50’nin üzerine çıkaracağız.” Ürün yelpazesine yeni ürünlerin eklendiğinin altını çizen Türker, “Ürün çeşitliliğini arttırmaya devam ediyoruz. Bu bağlamda Silaj Balya Paketleme makinasını bu fuarda çiftcilerimizin beğenisine sunduk. Türkiye’ nin tarım modernizasyonuna önemli katkılar sağlayacak komplike bir makina, farklı ürünlerin de ARGE çalışmalarına devam ediyoruz.” diye konuştu. 41 GÜNCEL www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Metropollerden gelip ekolojik tarıma katkı sağlıyorlar E kolojik yaşam uygulamasına geçilen Bilecik Gölpazarı ilçesi Kurşunlu köyüne büyükşehirlerden gelmeye başlayan aileler, arazilerde ekim ve hasat işlerine katılarak yerel tarım turizmine katkıda bulunuyor.Köy yaşantısını merak eden şehir insanı, Kurşunlu'da kerpiç evlerde yaşayarak, köylülerle yer sofrasında yemek yiyip yaş mayayla ekmek ve tereyağı yapma, hasır dokuma, ceviz kırma, kuruyemiş pişirme ve karda kızakla kayma gibi aktivitelere katılıyor.Uzun yıllar sürmesi planlanan proje kapsamında kimyasal madde içermeyen ilaç ve yerel tohumlar kullanılarak üretim de hedefleniyor. Uluslararası gönüllülerin de köye gelerek faaliyet göstereceği alanlar hazırlanıyor. İlk aşamada büyükşehirlerden gelen 40 ailenin katılımıyla gerçekleştirilen projede, konuklar kerpiç evlerde köylülerle aynı ortamda 2 gece konaklıyor ve gönüllü uzman katılımcıların hazırladığı etkinliklerle zaman geçiriyor. Köy çocuklarının misafirlere katılarak kaynaşması ve oyunlarla vakit geçirmesi de sağlanıyor. Ekolojik turizme açılan Bilecik Gölpazarı ilçesi Kurşunlu köyüne büyükşehirlerden gelen 40 aile, kerpiç evlerin sobalı odalarında konaklayıp köylülerle ekmek ve tereyağı yapıyor, hasır dokuyor "İlaçsız tarımı başlattık” Kurşunlu Köyü Güzelleştirme ve Yardımlaşma Derneği Proje Sözcüsü Alpay Oğuş, ekolojik ve yerel ürünlerin daha çok üretilmesi, yerel tohumların kaybedilmemesi için mücadele başlattıklarını söyledi.Köylülerin de göçü tersine çevirmek, ekolojik yaşam sayesinde 40-50 yıl önceki düzenlerine dönebilmek için yoğun çaba harcadığını belirten Oğuş, şöyle konuştu: "Ekim yapılmamış bazı arazilerimiz var. O arazilerde ilaçsız tarımı başlattık. Ürünleri şehirlilerle hasat edip son şeklini vererek yerel tarım turizmini desteklemeye çalışıyoruz. İlk aşamada, köyde kullanılmayan kerpiç evlere bakım yapıldı. Metropollerden gelen aileler buralarda konaklıyor. Köylülerimizle yaptıkları yerel yemekleri yer sofrasında yiyorlar. Eski kullanılmayan okulu toplanma alanı olarak oluşturduk. Burada gece geç saatlere kadar muhabbet ediyoruz. Projenin ilk ayağından sonraki süreçte amacımız, endüstriyel üretimin köye girmesini engellemek, yerel tohumla ürünlerin mümkün olan en iyi koşullarda üretilmesi ve ürünlerin tüketiciye birinci elden ulaşmasını sağlamak. Köylüler de belki bölgesinde bu yönde örnek olacak, kerpiç evlerini korumaya alacak, yerel tohumlar korunacak. Böylelikle köyde dayanışma artacak ve çevre köyleri etkileyecek proje olacak." Balıkesir'in Bandırma ilçesinden Kurşunla'ya gelen Bülent Helvacıkara ise amaçlarının, çocuklarını doğal yaşama yakınlaştırabilmek olduğunu dile getirerek, sobalı odalarında konakladıkları ailenin bireyleriyle ekmek ve tereyağı yaptıklarını bildirdi. İzmir 'den gelen Filiz Türeç, köylü kadınlarla hasır ördüklerini, çocuklarının karda kızakla kaydığını anlatarak, böylece kısa süreliğine de olsa kent yaşamının stresi ve trafiğinden kurtulduklarını ifade etti. Stoller eğitimleri üreticileri bilgilendirmeye devam ediyor 2014 Temmuz ayında satın alınan Izotar yeni ismi ile STOLLER firması bilgi ve teknolojisini üretici ve bayileri ile paylaşmak için bitki besleme konusunda eğitimlerine devam ediyor. Sayın Jerry Stoller’in “Stoller firması, üreticilere bitkilerin doğal olarak sahip olduğu genetik potansiyeli anlatmaya ve bu potansiyeli arttırmaya adamıştır” vizyonundan yola çıkarak firma eğitimlerine devam edeceğinin sinyallerini veriyor. Mart ayı içinde iki farklı eğitimle faaliyet gösteren Stoller firması, Balıkesir eğitiminde sanayi doma- tesi üreten çiftçilere kaliteyi etkileyecek faktörlerden bahsetti. Ayrıca toprak–yaprak analizlerinin önemi, ürün seçiminde dikkat edilmesi gerekenler gibi çeşitli temel konularda da bilgilendirmeler yapıldı. Stoller Pazarlama Direktörü Dr. Canan Yılmaz (Ziraat Mühendisi) bu eğitimde esas hedeflerinin çiftçiyi bilgilendirmek, uygulamalarını daha bilinçli yapar hale getirmek olduğunu belirtti. Yılmaz, “Bilgi seviyesinin yükselmesi tarımsal verimliliği arttıracak önemli faktörlerdendir” dedi. Balıkesir eğitimi ardından İznik-Bursa’da verilen ikinci eğitimde katılım 80’ni aşan üretici sayısı ile oldukça fazla oldu. İznik toplantısında öncelikle bitkilerde köklerin önemi, sağlıklı kök yapısının bitki gelişimine olan etkilerinden bahseden Dr Canan Yılmaz, “kökler bitkinin beynidir” ifadesi ile köklenmenin önemine dikkat çekti. Yılmaz, “sağlıklı köklenen bitkiler, besin elementlerini rahatlıkla alabilir, canlı ve cansız birçok stres faktöründen daha az etkilenir” dedi. İznik eğitiminde tarla domatesi ve erik, şeftali, kiraz gibi meyve ağaçlarının gelişim dönemleri üzerinde durularak çiçeklenme, meyve tutumu ve meyve olgunlaşma dönemlerine de değinildi. Bu dönemlerdeki besin elementleri ve görevleri açıklandı. Toprak uygulamalarında Nitro Plus 9 + B ve Root Power isimli ürünler daha çok ön plana çıkarken yaprak uygulamalarında ise Flower Power, Fruit Power ve Sugar Mover isimli ürünler ve uygulama dönemleri anlatıldı. köy kahvesi HABER www.koykahvesi.com.tr 42 Koyun eti üretimi azaldı 2 014 yılında küçükbaş hayvan sayısında yüzde 7,7’lik artışa karşın koyun eti üretiminde yüzde 3,9’luk azalış olduğuna dikkat çeken Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hasan Kılınç: “Küçükbaş hayvan eti tüketiminde artış sağlanmadığı takdirde ithalat ülke gündeminde hep var olacak, kırmızı et fiyatlarında yükselişin de önüne geçilemeyecektir” dedi. Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hasan Kılınç, TÜİK verilerine göre 2014 yılında küçükbaş hayvan sayısı yüzde 7,7 artarken koyun eti üretiminin yüzde 3,9 azaldığını belirtti. 2014 yılında keçi eti üretiminin yüzde 13,7, sığır eti üretiminin yüzde 1,5 arttığını, koyun eti üretiminde ise yüzde 3,9 gerilediğini bildiren Başkan Kılınç: “Koyun eti üretimi, 2011 yılında 107 bin 76 tondu. Bu rakam 2012 yılında 97 bin 334 tona indi. 2013 yılında 102 bin 943 tona çıkarken, 2014 yılında 98 bin 978 ton olarak gerçekleşti. Keçi etinde ise, 2011 yılında 23 bin 318 ton olan üretim, 2012 yılında 17 bin 430 tona düştü, 2013 yılında 23 bin 554 tona, 2014 yılında 26 bin 770 tona yükseldi. 2014 yılında Kırmızı et üretiminin yüzde 87,5’i sığır etinden, yüzde 9,8’i koyun etinden, yüzde 2,65’i keçi etinden, yüzde 0,05’i manda etinden oluştu. Küçükbaş hayvan sayısı yüzde 7,7 artarken 2013 yılında toplam kırmızı et tüketimi içindeki payı 10,3 olan koyun etinin 2014 yılındaki payı ise yüzde 10’un altına indi” dedi. “Küçükbaş et tüketiminin artması ithalatı önler” Hayvan ithalatının ülke gündeminden çıkması için küçükbaş hayvan eti tüketiminin mutlaka artması gerektiğini vurgulayan Hasan Kılınç: şunları kaydetti: “Koyun ve keçi tamamen bu coğrafyaya uygun bir hayvan. Küçükbaş hayvan tüketiminin artmasıyla birlikte kırmızı et üretiminde dışa bağımlılığımız azalacaktır. Bü- yükbaş hayvancılıkta yeminden ekipmana yurtdışına bir bağımlılık söz konusuyken küçükbaş hayvancılık ise tamamen ülkenin kaynaklarını kullanmakta. Küçükbaş hayvan eti tüketiminde artış hem büyükbaş hayvan yetiştiricileri, hem de tüketici için tek çözüm. Artış ile birlikte küçükbaş hayvan sahipleri kendisine pazar bulurken, büyükbaş hayvan yetiştiricisinin korkulu rüyası olan ithalat gündemden düşecek, tüketici de daha ucuza kırmızı et tüketecektir.” Sektör ümitli 2015 yılından sektör olarak ümitli olduklarının altını çizen Kılınç şöyle devam etti: “Ülkemizde ilk defa küçükbaş havancılık Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Mehdi Eker döneminde destek kapsamına alındı. Bugün artık küçükbaş hayvancılığın desteklenmesi bir devlet politikası. Bakanlığın destekleriyle küçükbaş hayvan sayısında ciddi bir artış yaşanıyor. Bakanlığın 2015 yılında hedefi ise küçükbaş hayvan eti tüketimini artırmak. Bakanlık yüzde 12,5 olan küçükbaş hayvan eti payını bu yıl yüzde 25’e çıkarmayı hedefliyor. Biz sektör olarak ümitliyiz. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bu politikasını diğer bakanlıklarda en üst düzeyde desteklemeli.” Soyal ve kültürel yönü ihmal edilmemeli Küçükbaş hayvancılığın sadece ucuz kırmızı et kaynağı olarak görülmesinin de yanlış olduğuna değinen Hasan Kılınç: “Küçükbaş hayvancılığın ülkemiz için sosyal ve kültürel yönü, toplum sağlığı açısından da önemi ihmal edilmemeli. Koyun ve keçi yetiştiriciliği demek yüz binlerce insanın kırsalda yaşama tutunması demek, geriye göç demek. Binlerce yıldır oluşturduğumuz kültürün yaşatılması ve yeni kuşaklara aktarılması demektir. Bugün uzmanların da dile getirdiği gibi küçükbaş hayvan eti en sağlıklı protein kaynağıdır. Ülke olarak sağlıklı nesiller yetiştireceksek kuzu ve oğlak eti tüketimimizi artırmalıyız” diye konuştu. “Küçükbaş hayvancılıkta %8 artış var” Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Genel Başkanı Prof.Dr. Veysel Ayhan, küçükbaş hayvancılıkta son iki yılda yüzde 8’e varan bir artış olduğunu belirterek, bunun en önemli etkeninin Doğu ve Güneydoğu’daki barış süreci olduğunu söyledi. Ayhan’ın verdiği bilgiye göre, Türkiye genelindeki hayvancılık açısından küçükbaş hayvancılık 2014 yılında bir önceki yıla göre yüzde 7.7 bir artış gösterdi. Büyükbaşta yüzde 3’e varan düzeyde bir azalış söz konusu oldu. Yani koyun ve keçi sayısında bir önceki yıla göre yüzde 8’e varan bir artış var. Sektör canlandı “Şu an itibari ile gerek üretim, gerek pazarlama, gerek bunların ürünlerini değerlendir- me noktasında küçükbaşta gerçekten sektör canlandı ve dinamik bir şekilde devam ediyor”diyen Ayhan, Cumhuriyet tarihinde ilk kez küçükbaş hayvancılığın 2006’dan itibaren Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nca destekleme kapsamına alındığını hatırlatarak, “Birim hayvan başına vermiş olduğu 5 lira destek var; 10 lira, 15 lira, 20 lira ve 22 lira anaç koyun ve keçi desteği de veriyor. Buna bağlı olarak ıslah çalışmaları ve ıslaha verilen destek var” dedi. Veysel Ayhan, bunun en önemli etkeninin Doğu ve Güneydoğu’daki barış süreci olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Küçükbaş hayvancılıkta özellikle Türkiye’de bulunan küçükbaş hayvanımızın yüzde 60-65’i doğu ve güneydoğuda bulunuyor. Yani yüzde 50’si bu bölgede bulunuyor. Önce yetiştiricilerimizin güvenlik probleminden dolayı bu tür riskli bölgelerde hayvanı otlatamaması hayvancılığı biraz geriye götürmüştü. Ama son 1-2 yıllık zaman dilimindeki bu olumlu gelişmeler gerçekten küçükbaş hayvancılığımızın da o bölgede sayılarının artmasına çok önemli bir katkısı olmuştur.” 43 HABER www.koykahvesi.com.tr 4 Saat süren takas Türkiye’nin dört bir yanından gelen yüzlerce kişi, artık üretimi yasak olan yerel tohumları birbirleriyle takas etti. S eferihisar Belediyesi’nin dördüncü kez düzenlediği Tohum Takas Bayramı’nda, Belediye tarafından dağıtımı yapılan 3 bin paket tohum adeta kapışıldı. Tohum takası için sıraya giren yüzlerce kişinin takas etkinliği yaklaşık 4 saat sürdü. Türkiye’nin Sakin Şehir Başkenti ünvanlı ilçesi Seferihisar’da, 28 Şubat'ta gerçekleşen Tohum Takas Bayramı ve Tohum Çalıştayı büyük ilgi gördü. Etkinliğe İstanbul, Ankara, Aydın, Muğla ve çeşitli illerden katılımcılar gelirken, Muğla Tohum Takas Derneği, İzmir Yerel Tohum Derneği, Bodrum Tohum Derneği, Datça Tohum Derneği, Çankaya Belediyesi Tohum Müdürlüğü de etkinliğe katılan dernek ve belediyeler oldu. Yerli tohumun yok olmaması Türkiye’de 2006 yılında çıkan yerli tohumun satışının yasaklanmasını öngören yasaya karşı 2011 yılından itibaren Tohum Takas Şenlikleri yaparak yerli tohumun yok olmaması için mücadele eden Seferihisar Bele- diyesi, Can Yücel Tohum Merkezi’nde çoğaltılan “fındık domates”, “kiraz domates”, “uzun patlıcan”, “köy biberi”, “tatlı yeşilbiber”, “pembe domates”, “isot biber”, “ayaş domates”, “susuz deşti Adana domates” tohumlarından oluşan 3 bin tohumun dağıtımını gerçekleştirdi. Üç oturumdan oluşan çalıştayın ilk oturumunda, 2015 seçimleri ve Türkiye’nin geleceği konuşuldu. İkinci oturumda Kırsal Bölge Kalkınmasında Köy Enstitüleri, Tarımsal Üretim, Kooperatifçilik ve Halk Kültürü adıyla gerçekleşti. Üçüncü ve son oturumda ise “Köy Enstitülerinin güncel karşılığı neydi”, “2015 Türkiye’sinde Eğitim, Kültür ve Sanatta Neler Oluyor” konuları tartışıldı. "Tarımı bitirmeye çalışıyorlar" Etkinliğin ev sahipliği yapan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptığı konuşmada şunları söyledi: Türkiye’de inanılmaz kaotik bir gündem yaşıyoruz. İşte iç güvenlik yasası için inanılmaz işler yaşanıyor. Umudun çok azaldığı korkunun çok büyüdüğü günlerden geçiyo- ruz. Bütün bu gündem içerisinde gözden kaçırdığımız çok temel bir şey var. 12 Bin yıl boyunca dünyanın tahıl ambarı olmuş bu topraklarda, tarımı bitirmeye çalışıyorlar. İki temel tercihleri var. Tarımı dışa bağımlı hale getirmek ve sadece Endüstriyel boyutta yapılmasını mümkün kılmak. “Biz dışa bağımlı olmak zorundayız tarımda” diyorlar. Onun için gübreyi, samanı ithal eder hale geldik. İkincisi, “bu tarım denilen şey endüstriyel boyutta yapılmalı, öyle köylünün çiftçinin yapacağı iş değil” diyorlar. Bu nedenle bir gecede 16 Bin köyü kapatıverdiler. 16 bin köyün kapatılması demek bu insanların kentte işsiz ordusuna katılması, potansiyel gecekondu nüfusuna dahil olması, köylünün toprağıyla kentlinin sofrasının kopması demek. İstiyorlar ki sadece büyük şirketler tarım yapsın. 12 bin yıl boyunca tarımın insanlığın gündemine oturduğu bu topraklarda tohumun da dışa bağımlı olmasının yollarını arıyorlar. 5553 sayılı yasada tohumun dışa bağımlığının önünü açıyor. Biz köylünün ve yerel tohumun yaşaması için mücadelemizi sürdüreceğiz.” köy kahvesi Su ürünleri avcılığı kooperatifleri güçbirliği yapacak Ege Bölgesi’nde faaliyet gösteren su ürünleri avcılığı kooperatifleri, İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi’nin düzenlediği toplantıda bir araya geldi. Türkiye ekonomisine her yıl 2.5 milyar dolar katkı sağlayan su ürünleri sektöründe önemli yeri olan balıkçılık kooperatifleri, sorunlarının çözümü için yol haritası oluşturdu. İMEAK DTO İzmir Şubesi’nde bir araya gelen su ürünleri avcılığı kooperatiflerinin temsilcileri, sorunlarını ve çözüm önerilerini ele aldı. Kaçak avcılık, balığın KDV’sinin yüzde 8’den yüzde 1’e inmesi, balıkçı barınaklarının yetersizliği sorunu, çekek sorunu, tekne atıklarını verme sorunu, lojistik alanında yaşanan sıkın- tılar, soğuk hava depolarının yetersizliği, kooperatiflerin kiralama sorunu, kontrol altında olmayan avcılık ve arz-talep dengesinde yaşanan sıkıntıları ele alan avcılık kooperatiflerinin temsilcileri, sorunların çözümü için destek istedi. İMEAK DTO Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yalavaç’ın yönettiği toplantıda konuşan İMEAK DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, sorumluluk sahalarında yer alan su ürünleri avcılığı kooperatiflerinin arkasında olduklarını belirterek, sektörün sıkıntılarının çözümünde her türlü desteği vereceklerini söyledi. Öztürk, su ürünleri avcılığı kooperatiflerin başkanlarına birlikte hareket etme çağrısı yaptı. Balıkçılar kredi borçlarının ertelenmesini istiyor Son 51 yılın en sert kışı, Ege Bölgesi’nde faaliyet gösteren balıkçılıkları zor durumda bıraktı. Yaşananların doğal afet olarak değerlendirilmesini isteyen su ürünleri avcılığı kooperatifleri, hükümetten Ziraat Bankası kredi borçlarının ertelenmesini istiyor. İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yalavaç, sert kış koşullarının balıkçılık sektörüne büyük zarar verdiğini söyledi. Yalavaç, “Son 51 yılın en sert kışını geçiren bölge balıkçılarımızın mağduriyetleri büyüyor. Yaşananlar doğal afet sayılmalı. Önlem alınmadığı takdirde, 30 bin kişilik bir aile olan bölgedeki balıkçılık sektörü bitme noktasına gelecek. Balıkçıların Ziraat Bankası’ndan aldığı kredilerin ödemesinin ertelenmesi gerekiyor. Bu şekilde su ürünleri avcılığı kooperatifleri biraz da olsa nefes alma imkanına kavuşacak” dedi. Balıkçılık sektörünün ve kooperatiflerin üvey evlat muamelesi görmemesi gerektiğini dile getiren Yalavaç, İMEAK DTO İzmir Şubesi olarak her platformda üyelerinin seslerini duyurmaya çalışacaklarını ifade etti. Yalavaç,yetkililerden sektörün ve su ürünleri avcılık kooperatiflerinin sesine kulak vermesini istedi. köy kahvesi 44 FUAR www.koykahvesi.com.tr Konya Fuarı açıldı Davutoğlu: “Konya, hayvancılıkta öncü şehirler arasına girdi” B aşbakan Ahmet Davutoğlu, “Hiç merak etmeyiniz, Türkiye bütün sıkıntılarını aşar. Kültürünü, irfanını, siyasi ahlakını Hazreti Mevlana’dan alan bizim kadrolarımız arasına kimse fitne sokamaz” dedi. Davutoğlu, 13. Uluslararası Tarım, Tarımsal Mekanizasyon ve Tarla Teknolojileri Fuarı’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, 2002 yılında 3,4 milyon lira olan hayvancılık desteğini, 2014 yılında 189 milyon liraya çıkardıklarını söyledi. Söz konusu desteklerle Konya’nın hayvancılıkta öncü şehirler arasına girdiğini ifade eden Davutoğlu, 2002 yılında Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri eliyle verilen 22,5 milyon liralık kredi tutarını 2014 yılında 956 milyon liraya çıkardıklarını belirtti.Davutoğlu, ulusal kaynaklar ile 2006 yılında başlattıkları kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi programı kapsamında Konya’ya 103 milyon lira hibe sağladıklarını dile getirerek şunları söyledi:“Bu hibeler ile Konya’da 176 tarımsal sanayi kuruldu, bin 476 istihdam sağlandı. Ayrıca 7 bin 942 yeni makine ve ekipman alımını yüzde 50 hibeyle destekledik. 42 ilimizde uyguladığımız Konya’nın da içinde bulunduğu belediyelerle Konya’ya önemli yatırımlar yapıldı ve bugün tarım bakanı da söyledi, bir müjdeyle geldik. Göksu havzasında Konya ve Karaman ili içinde kalan Bozkır, Ahırlı, Hadim, Güneysınırı, Akören, Taşkent, Sarıveliler, Başyayla ve Ermenek ilçelerimizde, Konya ve Karaman’ın Göksu havzası boylarında 30 milyon dolarlık kırsal kalkınma projesini devreye sokuyoruz.” 2016 yılı başında uygulamaya geçecek projeyle Konya ile Karaman’a yüzde 70’e kadar katkı sağlayan, hibe imkanı sağlayan bir kalkınma projesinin devreye girdiğini anlatan Davutoğlu, “Özellikle meyvecilik, sebzecilik ve hayvancılık alanında bu bölgeler, tekrar eskisi gibi şen- lenecek. Bu bölgelerden dış göç durmuş, aksine tekrar bu bölgelere dönüş sağlanmış olacak. Çocukluğumuzda şenlenen o Toros’taki bağlar bahçeler, meyve bahçeleri Göksu Vadisi etrafındaki şenlik ve bereket tekrar hareketlenecek” diye konuştu.Konya’nın bu anlamda öncü rolünü oynamaya devam edeceğini işaret eden Davutoğlu, uluslararası tarım fuarın ilk andan itibaren bugüne gelmesinde katkıda bulunanlara teşekkürlerini iletti.Başbakan Davutoğlu, fuarla birçok önemli projenin uluslararası alanda da gündeme geldiğini, tanıtıldığını ve önemli bir platform haline geldiğini bildirdi. Davutoğlu, şöyle devam etti:“Özellikle Konya Ticaret Odası’na teşekkür ediyorum. Bu fuar alanı da Ortadoğu’nun en büyük, Avrupa’nın 3 büyük tarım fuar alanı. Teşekkürlerimle bir örneği vererek bu fuarın önemini sizlerle paylaşmak istiyorum. Tarım Bakanlığımızın geçen ay, Şubat 2015’te patentini aldığı bir proje, bir makine, ilk defa bu fuarda üreticilere takdim ediliyor. Bu da ‘Mobil Güneş Pilli Sulama Makinesi Projesi’, bu projeyle tamamıyla güneş enerjisiyle çalışan ve 14 saat kesintisiz enerji sağlayabilen bir sulama makinesi devreye giriyor. Böylece hem güneş enerjisi ile çevreyle uyumlu bir enerji imkanı oluşturacağız hem de sulama sulama alanında teknolojik bir atılımın da öncüsü olacağız. Bu projeye bu yeni keşfe katkıda bulunan bütün mühendislere, Tarım Bakanlığımıza teşekkürleri bir borç biliyorum.”Türkiye’nin kararlı şekilde tarım alanındaki reformlara devam edeceğini vurgulayan Davutoğlu, sadece Avrupa’nın değil dünyanın da en büyük ilk 3 tarım ülkesi haline geleceğini söyledi.Başbakan Davutoğlu, konuşmasının ardından fuar alanındaki stantları, eşi Sare Davutoğlu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’le gezdi. Fuarda sergilenen tarım aletleriyle ilgili bilgi alan Davutoğlu, burada vatandaşlarla sohbet etti, hatıra fotoğrafı çektirdi. KSO’dan fuara B2B desteği Konya Sanayi Odası (KSO), Konya’da 2015 Tarım Fuarı’nda 435 uluslararası ikili iş görüşmesi (B2B) organize etti.İkili iş görüşmeleri hakkında bilgi veren KSO Başkanı, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Memiş Kütükcü, KSO’nun organizasyonuyla Makedonya, Hindistan, Cezayir, Tunus, Pakistan, Sudan ve Tacikistan’dan Konya’ya gelen 42 firma temsilcisinin, Konyalı firmalarla 435 ikili iş görüşmesi yaptıklarını söyledi. 18 ülkeden 381 firmanın katıldığı 13. Tarım, Tarımsal Mekanizasyon ve Tarla Teknolojileri Fuarı’nın şehir ve bölge ekonomisi için önemine dikkat çeken Başkan Kütükcü, Konya Sanayi Odası’nın geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, bu yıl da fuarda iki gün boyunca ikili iş görüşmeleri organize ettiğini, bu görüşmelere yerli ve yabancı firmaların gösterdiği ilginin memnuniyet verici olduğunu ifade etti. “Dış ticarete pozitif yansıyacak” 44’ü yabancı olmak üzere 90 firmanın 435 ikili iş görüşmesi gerçekleştirdiği organizasyonun Konya’nın dış ticaretine pozitif yansıyacağını anlatan Kütükcü, organizasyonda firmalara İngilizce, Fransızca, Rusça ve Arapça tercüme hizmeti de sağlandığı bilgisini verdi. Kütükcü, “Organizasyonun verimli geçebilmesi ve firmaların ilgili sektörlerde uygun eşleştirme yapabilmesi için bu yıl ilk defa Komisyonu destekli etkinlik resmi web-sitesi kullanılmış, katılımcılar firma profillerini siteye girerek, görüşmek istedikleri firmaları ilgi alanlarına göre www.b2match.eu/b2konya-agri-2015 sitesi üzerinden online olarak seçme imkanı bulmuşlardır. Organizasyona ağırlıklı Kuzey Afrika ve Balkanlardan yoğun katılım sağlanmış, Makedonya ile birlikte Cezayir, Tunus ve Sudan’dan ticari heyetler iştirak etmiştir” diye konuştu. Milas Fuarı'na çiftçilerden büyük ilgi Milas'ta 5-8 Mart tarihlerinde düzenlenen 6. Güney Ege Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı'na 168 firma katıldı. TARİŞ Pamuk Deposu'nda düzenlenen fuarın açılış töreninde konuşan Muğla Valisi Amir Çiçek, Muğla'da sadece turizm sektörüne bağlı ticari faaliyetlerin olmadığına dikkati çekerek, Muğla’da tarım, turizm ve ticaret bileşeninden oluşan 3T formülünün yaşatılması gerektiğini her platformda dile getirdiklerini kaydetti. Geleceği düşünerek yenilik yapılacağını belirten Vali Çiçek, “Geleneksel tarımı bırakarak işletmeye, markalara yöneleceğiz. Bunu da biz yapacağız. Tarlada, amcam, kardeşim, bacım yapacak. Milas'ta bu hareket başlamıştır. Ortak akılla beraber kolektif hareketle Muğla'mız için güzel işler yapılacak” dedi. Türkiye'nin tarımsal gayrisafi milli hasılasının 62 milyar dolara ulaştığını söyleyen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu, Türkiye'nin büyük bir değişim ve dönüşüm yaşadığını ifade etti. Tarımda dünyada 11'inci büyük ekonomiden 7'nci büyük ekonomiye, Avrupa'da en büyük ekonomiye gelindiğini söyleyen Arzu, şöyle konuştu: “Tarımsal gayri safi milli hasılamız 23 milyar dolardan 62 milyar dolara geldi. 75 milyon nüfusumuzu besleyip üzerine 35 milyon turist ağırlıyoruz. 18 milyar dolar da tarımsal gayrisafi milli hasılamız içinde ihracat yapıyoruz. Muğla'nın da bunda çok büyük payı var. Muğla ihracatta da özellikle su ürünleri, örtü altı meyve sebzeyle büyük katkı yapıyor.” Muğla Büyükşehir Beledi- ye Başkanı Osman Gürün de, yeni fuar alanı için Milas Belediyesi ile ortak çalışma başlatacaklarını belirtti. Tarımsal üretimin önemini vurgulayan Gürün, köyden kente göçü değil, kentlilerin köylerde yaşamasını teşvik etmek gerektiğini söyledi. Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, fuarın başladığı günden bu yana halkın ufkunun gelişimi ve tarımsal potansiyelin artmasına katkı verdiğinin altını çizdi. Fuara çiftçilerden büyük ilgi Muğla’nın Milas İlçesi’nde bu yıl altıncısı düzenlenen Gıda Tarım ve Hayvancılık Fuarı’na Didim ilçesinden çok sayıda çiftçi katıldı. Didim’e bağlı Akköy Mahalle muhtarı Ziraat Mühendisi Halit Dülger, komşu Milas ilçesinde düzenlenen Gıda, Tarım ve Hayvancılık fuarına ilçede de faaliyet gösteren çiftçilerin katılma talepleri üzerine Didim Ziraat Odasının katkıları ile otobüsler kaldırıldığını söyledi. Dülger, “Milas ilçesinde bu yıl altıncı kez düzenlenen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı’na Akköy mahallesinden 50 çiftçimiz katılıyor. İlçemizin diğer mahallerinden de katılımlar var. Çiftçilerimiz tarımsal amaçlı bütün yenilikleri bu fuarlarda görme şansını yakalıyor. Üretici çiftçilerimizin ihtiyaç duyduğu zirai alet ve ekipmanları satın aldığı gibi anlaşmalar da yaptığı tarım fuarlarının faydalı olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. 45 FUAR www.koykahvesi.com.tr köy kahvesi Denizli Tarım Fuarı, rekor sayıda ziyaretçiyi ağırladı Bu sene 382 firma ve markanın temsil edildiği Tarım Fuarını, Ege Bölgesi ağırlıklı olmak üzere tüm Türkiye’den yapılan ziyaretçi organizasyonlarıyla beraber toplam 157 bin 416 kişi ziyaret etti. E ge Tarım, Sera ve Hayvancılık Fuarı, Denizli Egs Park, Fuar Alanı’nda 11.kez kapılarını açtı. Fuarı, Ege bölgesi ağırlıklı olmak üzere tüm Türkiye’den yapılan ziyaretçi organizasyonlarıyla beraber toplam 157 bin 416 kişi ziyaret etti. Toplam 26 bin m2 alanda düzenlenen fuara, 382 firma katıldı. Fuara bu yıl, traktör, biçerdöver, tarımsal mekanizasyon ve teknolojileri, sulama sistemleri ve ekipmanları, sera teknolojileri ve bağcılık, tohum, fide, fidan, bahçecilikle ilgili teknoloji, zirai ilaç, gübre, ekolojik tarım, hayvancılık sektörlerinden çok sayıda firmanın katıldığı gözlendi. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Denizli’nin sanayi ili olduğu kadar tarım ve tarıma dayalı sanayinin de ili olduğunun altını çizdi. Osman Zolan,”Fuar öncesi tarımın temsilcisi olan sivil toplum örgütlerinin değerli başkanlarıyla bir araya geldik ve sorunlarını dinledim. Ancak bizim Büyükşehir Yasası sonrası köylerimiz mahalle oldu ve artık onlara da hizmet götürüyo- lıklarla gerçekleşti. Ziyaretçiler arasında yapılan Bilek Güreşi Etkinliğine yoğun ilgi oldu. “Yetenekli Çiftçi Yarışması” Denizli'de ilin tarım ürünleri ve tarımsal ekonominin bütün Türkiye hatta diğer ülkelere tanıtılması amacıyla planlanan "Yetenekli Çiftçi Yarışması"na ilgi büyük oldu. Kazanan ailelere çeşitli hediyeler verildi. ruz, biz üreticimizin her zaman yanında olacağız” dedi. Zolan üreticilerin yeni teknolojilerle buluştuğunu ve fuar sonrası Denizli’deki tüm tarım ile ilgili kişilerle bir toplantı düzenleyerek Büyükşehir Belediyesinin tarım stratejisinin belirleyeceklerini kaydetti.Başkan Zolan daha sonra bir traktöre binerek poz verdi. Açılış törenine, Denizli Valisi Şükrü Kocatepe, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, daire müdürleri, protokol üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Sivaslı Kangallar “Bilek Güreşi Etkinliği’ Denizli Tarım Fuarı kapsamında bu sene üçüncü defa dü- zenlenen ve Ata sporlarımız arasında yer alan Bilek Güreşi Etkinliği her gün belirli ara- Fuar, ayrıca Türkiye’nin ilk ‘Damızlık Kangal Köpek Yarışması’’ na da ev sahipliği yaptı. “Yerli Köpek Irklarını Koruma ve Tanıtma Federasyonu” tarafından görevlendirilen hakemler eşliğinde yapılan seçimlerde, Karabaş ve Karayaka ırklarından çeşitli kategorilerde 30 Damızlık Kangal Köpek arasından yarışmada dereceye girenlere madalyalar verildi. Karacabey Tarım Fuarı’na yoğun ilgi Bursa’nın Karacabey ilçesinde 4. Tarım Fuarı açıldı.12 bin metrekare kapalı alana kurulan Karacabey Tarım Fuarı kapılarını açtı. 200 markanın ürünlerini sergilediği fuar büyük ilgi gördü. Fuarın açılışında konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, ‘bütünşehir’ çerçevesinde her zaman tarım kesiminin yanında oduklarını söyledi. Buna yönelik faaliyetlerinden bahseden Altepe, daha önce çiftçilere 400 arı kovanı dağıtıp, gereksiz zirai ilaç kullanımının önlenmesi maksadıyla 5 ilçeye erken uyarı sistemleri kurduklarını, ürün kurutma alanları ve arazi yolları- nın düzenlenmesi çalışmalarıyla çiftçinin her zaman yanında olduklarını belirtti.Başkan Altepe, köyden şehre göçün ancak kırsal kalkınmayla önlenebileceğini, amaçla sorumluluk alanın- da olmamasına rağmen Keles’e süt fabrikası kurduklarını anlattı. Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı ve Tarım A.Ş. gibi birimleri kurup, faal olarak bu alanda çalışmaya başladıklarını dile getiren Başkan Altepe, “Daha önce de arı kovanı dağıtımı ve erken uyarı sistemlerinin kurulması için çiftçimizin yanında olduğumuzu gösterdik. Ağır geçen kış şartlarında zarar gören çiftçilerimize gereken desteği vereceğimizi söylemiştik. Kısa zamanda tespitlerimizi tamamlayıp, ilk etapta belirlenen 24 çiftçimize koyun ve yem dağıtımını gerçekleştiriyoruz. Desteklerimiz bunlarla sınırlı kalmaya- cak. Ürün kalitesinin artırılması, depolanması, ambalajlanması ve marka ürünler olarak pazarlanması hususunda da çalışmalarımız devam ediyor. Bugün 26 dalda Türkiye’ye örnek olan Bursa’nın kırsal kalkınmada örnek olması için gerekli yatırımlarımızı bir bir hayata geçireceğiz” diye konuştu. Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan da ilçenin sahip olduğu potansiyeli tanıtmak amacıyla ‘Tarım ve Hayvancılık Fuarının’ dördüncüsünü düzenlediklerini söyledi. Konuşmaların ardından 4. Karacabey Tarım Fuarı’nın kurdelesi kesildi köy kahvesi 46 SAĞLIK www.koykahvesi.com.tr Sağlık için ''3 ceviz, 1elma'' önerisi P rof. Dr. Özkan: ''Günde bir elma ve 3 ceviz tüketmesiyle belki de mucize gıdaların ve minerallerin büyük çoğunluğu insan vücudu için yeterli olacaktır.'' Özkan, günlük gıda ihtiyacının karşılanması yanında toplumların daha sağlıklı ve ideal beslenmesinin yollarını araştırdığını söyledi. "Ceviz ve elma, standart beslenmenin dışında sağlıklı vücut için en lüzumlu aminoasit, vitamin, antioksidan, fenol ve yağları içermektedir" diyen Özkan, şunları söyledi: "Özellikle erken yaşlarda (5-20) bu iki meyvenin düzenli tüketilmesi, sağlıklı neslin yetişmesinde ülkemiz için önemli şanstır. Günde 1 elma ve 3 ceviz tüketmesiyle belki de mucize gıdaların ve minerallerin büyük çoğunluğu insan vücudu için yeterli olacaktır. Bu iki meyvenin birlikte tüketilmeleri halinde elmanın karbonhidrat bakımından, cevizin de yağ asitleri bakımından zengin oluşu nedeniy le, iyi bir kombinasyon oluşturulmuş olacak ve sağlık açısından sakınca doğurmayacak. Türkiye'de özellikle okul çağındaki çocuklarda düzenli kahvaltı alışkanlığı gelişmedi. Bu durum hem çocukların sağlıklı büyümelerini zorlaştırmakta hem de okul başarılarını olumsuz etkilemektedir. Kırsal kesim başta olmak üzere ailelerin çoğunluğunun bu duruma duyarsız ve yetersiz kalmaları, çocukların yaşamını ve geleceğini etkilemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, ceviz ve elmanın eğitim-öğretim yılı süresince okullarda düzenli tüketilmesini sağla- yarak, çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerini olumlu etkileyecek, eğitim ve sağlıklı nesil açısından faydalı bir işe imza atmış olacaktır." Elmanın faydaları Elmanın kan şekerini düşürdüğüne, kas deformasyonunu önlediğine, karaciğer, kalın bağırsak ve göğüs kanserine karşı koruyucu etkiye sahip olduğuna dikkati çeken Özkan, içeriğindeki organik asitler, vitaminler, fosforun kas ve sinir sistemini koruduğunu vurguladı. Özkan, elmanın böbrek, mesane hastalıkları ve hemoroide karşı da son derece faydalı olduğunu vurgulayarak, "Antioksidan içermesi sebebiyle cildin yaşlanmasını geciktiriyor. İçerdiği posadan dolayı bağırsakları çalıştırıyor ve kabızlığı önlüyor. Bilim insanları tarafından faydalı özelliği saptanan elma, sağlık açısından her gün kabuğu soyulmadan yenmelidir" ifadesini kullandı. "Ceviz, anlama ve kavramayı geliştiriyor " "Ceviz, anlama ve kavramayı geliştiriyor" diyen Özkan, şu bilgiyi paylaştı: "Cevizdeki omega-3 yağ asitleri kalp hastalıklarını, inmeyi, diyabeti, yüksek kan basıncını ve klinik depresyonu azaltıyor. Cevizdeki fitosteroller kalın bağırsak, göğüs ve prostat kanseri gibi kanser türlerinden korunmayı sağlıyor. Bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Antioksidan özelliği dolayısıyla parkinson ve alzheimer gibi hastalıkların oluşumunu ve gelişimini önlüyor. Ceviz, beyin için gerekli gümüş iyonu içeren ender meyvelerden biri. Düzenli tüketildiğinde insan vücudu için güzelleştirici bir etkisi var, kalp-damar sağlığını koruyor. Vücudumuz için gerekli manganez, bakır, potasyum, kalsiyum, çinko ve demir gibi çok sayıda element bulunduruyor. Sonuçta ceviz, daha sağlıklı yaşam için her yaştaki insanın günlük diyetine eklemesi gereken en önemli gıdalardan biri." Çikolata yerine keçiboynuzu Keçiboynuzu kandaki kolestrolu düşürüyor Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı, keçiboynuzunun sağlık açısından son derece yararlı olduğunu belirterek, çikolata yerine keçiboynuzu tüketilmesi önerisinde bulundu. Kandıralı, yaptığı açıklamada, "Keçiboynuzu lifi 24 polifenolik bileşik içerir, bunlardan yüzde 26'sı flavonoidlerdir. Flavonoidler çok güçlü antioksidan özellik gösteren bitkisel bazlı bileşiklerdir. Keçiboynuzu aynı zamanda belirgin miktarda antioksidan bileşikler olan kuersetin ve mirisetin içerir. 1 adet orta/ büyük boy keçiboynuzu yaklaşık 31 kaloridir. Keçiboynuzu bir kimyasal olan tanenlerden gallik asit içerir, analjezik, anti bakteriyel, anti alerjik, anti viral, antioksidan ve antiseptik özellik gösterir. Gallik asit çocuklarda çocuk felcini önlemede ve tedavide etkilidir. Keçiboynuzu sindirimi düzenler ve kandaki kolesterol seviyesini düşürür. Hem çocuk hem de yetişkinlerde 15-20 grama kadar keçiboynuzu ishal tedavisinde kullanılır. Yapılan bir çalışmaya göre yüksek kolesterol seviyelerine sahip bireylere çözünmez keçiboynuzu lifi verildiğinde total kolesterolleri \%18 ve LDL kolesterolleri \%23 oranında düştüğü gözlenmiştir. Keçiboynuzu kafein içermediği için yüksek tansiyonu olan bireyler tarafından da kullanılabilir. Keçiboynuzunun düzenli kullanımı akciğer kanserini önlemede yardımcıdır. E vitamini içeriği ile öksürük, grip, anemi ve osteoklazi tedavisinde yardımcı olur. Fosfor ve kalsiyum zenginliği sebebiyle osteoporoza (kemik erimesi) karşı savaşır. Kilo vermede de yardımcı Keçiboynuzu çikolataya karşı süt içermeyen bir alternatif olarak laktoz intoleransı veya süt alerjisi olanlara için kullanılır. Çikolataya göre yağ, kalori ve kafeinden düşüktür, bu anlamda kilo kaybına da yardımcı olur. Keçiboynuzu doğal olarak tatlıdır çikolata gibi eklenmiş şeker ilavesi içermez. Keçiboynuzu tohumlarından elde edilen tragasol adlı zamk benzeri madde fırın mamülleri, dondurma, jöleler, reçeller, salata sosları, peynir, konserve etler, salam gibi işlenmiş et ürünleri, hardal ve diğer gıda ürünlerinde bir stabilizatör ya da koyulaştırıcı madde olarak kullanılır. Keçiboynuzu tozu kakao tozu veya çikolata yerine kek, kurabiye ya da şekerlemelerde kullanılabilir. Sıcak içecekler kahve yerine keçiboynuzu tozu kullanılarak yapılabilir. Kurabiye veya kek yapmak için damla çikolatalar yerine keçiboynuzu parçaları kullanılabilir" dedi. 47 köy kahvesi SAĞLIK www.koykahvesi.com.tr Keçi eti ve propolis her derde deva E ge Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı tarafından düzenlenen, “13. Sağlık Halk Kongresi” Bornova Belediyesi Nikah Salonu’nda gerçekleştirildi. İlk oturumda “Sağlıklı beslenme nedir? Keçi eti sağlıklı mıdır? Organik gıda nedir ve satın alınırken nelere dikkat edilmelidir? Propolis nedir? Yararlı mıdır? Arı ürünleri nedir?” konulu sunumlar yapıldı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Diyetisyeni Selda Seçkiner, “Beslenmeden hayatımızı devam ettirmek mümkün değil. Ancak hepimizin ortak hedefi sağlıklı beslenme konusunda olmalı.Sigara içme alışkanlığının önlenmesi, var olan yaşam kalitesini bozan beslenme sorunlarının en aza indirilmesi ve yine beslenmeye bağlı kronik hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve çevre koşullarının düzeltilmesi olarak hepsi bir bütündür. Bu da beslenme ve sağlıklı yaşamdır.” dedi. Keçi etinin kalp krizi riskini azaltıcı etkileri var Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı ise böyle bir kongrenin en önemli konusunun belki de sağlıklı bireyler için dengeli ve yeterli beslenme olduğunu düşünü- yorum diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Bütün hastalıkların birçoğu dengeli ve yeterli beslenilmemeden kaynaklanıyor. Beslenmede tabi ki et çok önemli. Kırmızı ve beyaz et ayrımı yaptığımız alanda keçi eti de kırmızı et grubuna girmekte. 30-40 yıl önce et ihtiyacı koyun keçi etinden karşılanıyordu. Geldiğimiz noktada ise kırmızı et ihtiyacı yüzde 15 oranında koyun ve keçilerden sağlanıyor. Kırsal kesimden kente yoğun bir geçişin ardından koyun ve keçi eti bırakıldı. Keçi eti özelliklerine bakıldığında kas içi, kas arası ve deri altında en az yağa sahip olan hayvandır. Daha az yağ oranına sahip olduğu için düşük kolesterole sahiptir. Keçi eti demir ve potasyum oranları açısından daha yüksek. Keçi etinin kalp krizi riskini azaltıcı etkileri var ve rahatlıkla tüketilebilir. Özellikle kalp hastaları da bu eti rahatlıkla tüketebilir. Aynı zamanda cilt ve deri hastalıklarını engelliyor. Sağlıklı saç, deri ve tırnak oluşumuna yardımcı oluyor.” Propolis hangi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor? Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Banu Yücel son yılların etkin ürünlerinden propolise değinerek, “Çok fazla tanınmayan ama antik çağlardan beri kullanılmakta ve pek çok hastalığın tedavisinde yararlanılmakta olan bir arı ürünü Propolis; işçi arıların bitkilerin filiz ve tomurcuklarından topladığı reçinemsi maddelerini, bitki salgılarını vücutlarında salgıladıkları bal mumu ve çeşitli enzimlerle birleştirerek meydana getirdikleri yapışkan bir madde. Propolisi ne zaman kullanmalıyız diye soracak olursanız; hasta olmadan, sağlıklıyken kullanmak daha uygun ve etkilidir” diye konuştu. Radyasyona karşı sütlü keçiboynuzu Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, sütle birleştirilen keçiboynuzunun çocuklarının gelişimine katkısının yanı sıra radyasyona karşı koruyucu etkisi bulunduğu tespit edildi. AKÜ Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Çağlar, yaptığı açıklamada, cep telefonu, televizyon, kablosuz internet ve diğer elektromanyetik cihazlar vasıtasıyla insanların aşırı derecede nükleer saldırıya maruz kaldığını söyledi.Bu durumun, insanlarda birçok hastalık ve olumsuzluklara yol açtığının bilimsel olarak da saptandığına dikkati çeken Çağlar, radyasyona karşı “kalkan” olabilecek tedbirler alınması gerektiğini kaydetti. “Keçiboynuzu, radyasyona karşı mükemmel bir koruyucu” Sütün, radyasyona karşı en iyi koruyucu olarak bilindiğini dile getiren Çağlar, şöyle konuştu: “Radyasyonun yoğun olduğu yerlerde ve kimyasal işlerde çalışan kişilere süt ve yoğurt verilerek mesleki hastalıklardan korunma yoluna gidildiğini biliyorduk. Şimdiye kadar süt ve süt ürünlerinin radyasyona karşı en büyük koruyucu, ilaç olduğu bilinen bir gerçekti. Keçiboynuzu, radyasyona karşı mükemmel bir koruyucu. Üniversitemiz Gıda Mühendisliği Bölümünde, son olarak hazırlanan bir projede keçiboynuzu sütle birleştirildi. Öğrencimiz Nermin Özge Bilge’nin geliştirdiği ürün, özellikle ailelerin büyük ilgisini çekti. Sütle birleştirilen keçiboynuzu, çocukların gelişimindeki katkısının yanı sıra onları radyasyona karşı da koruyor.” Radyasyondan daha çok çocukların ve ileri yaşlardaki kişilerin etkilendiği bilgisini veren Çağlar, bunun neden olabileceği riskleri bertaraf edebilmek için sütün keçiboynuzuyla tüketilmesini önerdi. Çağlar, süt ve keçiboynuzunun, radyasyona karşı çift etkili bir ilaç olacağını sözlerine ekledi. Kuru incirin faydaları Kış aylarının koruyucu kalkanı olarak bilinen kuru incir, içerdiği yüksek orandaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayarak kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlıyor. Gribal enfeksiyonların önlenmesinde tüketilen kuru incir, sindirimin kolaylaştı- rılmasında etkili olduğu gibi içerdiği 'benzaldehit' maddesiyle kanserli hücrelerin büyümesini önlüyor. Magnezyumun yüzde 30'unu, fosforun yüzde 20'sini, B1 vitamininin yüzde 5'ini ve B2 vitaminin yüzde 4'ünü içeren kuru incir, bağırsakların düzenli çalışmasını da sağlıyor.