ÖZET: Afyonkarahisarlı Yontu Ustası Yalçın Şanal

Transkript

ÖZET: Afyonkarahisarlı Yontu Ustası Yalçın Şanal
ÖZET: Afyonkarahisarlı Yontu Ustası Yalçın Şanaldı: “Arkadan gelen bir çırak veya buna heves eden birileri
yok. Aslında ahşapla uğraşmak çok güzel bir şeydir. Ben
yontu mesleğinin son temsilcisiyim diyebilirim. Ben isterim
ki bu mesleği herkese öğreteyim. Mesela kahvehanelerde
konken oynamaktansa bana gelsinler, ben ücret de istemem gelenlere bu mesleği öğretirim. Böylelikle bu meslek
eski dönemlerde olduğu gibi gelişir. Yontuculuk yapmak,
ahşaba şekil vermek inanın insanın tüm stresini alıyor. Bu
açıdan çok güzel bir meslek olduğunu söyleyebilirim.
Gençlere boş şeylerle vakit geçirmektense, insanın
iç güzelliklerini, şahsiyetini meydana çıkaran bu tür işlere
yönelmelerini, her yönden insana etki yapan bu el sanatlarıyla uğraşmalarını tavsiye ederim. Gençlerin gelişmesinde, huylarının güzelleşmesinde ve yetişmelerinde, streslerini yok etmelerinde yontu gibi el işleriyle uğraşmalarını
isterim. Aynı durum emekliler için de geçerli.” dedi.
ANAHTAR KELİMELER: Yontu, ahşap, su kabağı, oymacılık,
Yalçın Şanaldı. Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 16
ABSTRACT: Yalçın Şanaldı, the wood sculptor from
Afyonkarahisar, reports ‘There are not any apprentices or
the ones eager to learn it. Actually getting busy with wood
is so charming. I may state that I am the last representative of wood engraving. I would like to teach it to everyone.
They may come to me instead of playing conquian at the
cafes, I would teach them the profession and not ask for
any payment. Thus the profession may develop as it was
once. Engraving, shaping the wood reduces stress. Therefore I can state that it is a pleasant profession.
I advise to the youth to occupy themselves with handicrafts, which affect humans, reveal the inner beauty and
character, instead of wasting their time. I wish the youth
spend their time on handicrafts like engraving to gain improvement, acquirement and good manners. It is the same
for the retired people.’
KEYWORDS: sculpture, wooden, calabash, wood engraving, Yalçın Şanaldı. Y
apılan kazılarda İslamiyet öncesinde Türklerin kabartma heykel
sanatını ustalıkla yaptıkları anlaşılmaktadır. İslamiyet’in kabulünden
sonra da Türkistan Bölgesinde oyma
sanatında gelişmeler gözlenmiştir.
Anadolu Selçuklu Devletinde
ise mimari alanda yaşanan büyük atılım saray,
cami, mescit, hamam,
kervansaray
inşasında kullanılan taş,
çini ve kalem işi
uygulamalarının
yanında ahşap
oyma sanatı
mekan tasarımlarındaki
yerini
almıştır.
Oyma,
kakma,
kafes, kündekâri gibi bir çok
yöntemin uygulandığı ahşap
sanatının Osmanlı dönemi
eserleri
de
dikkate değerdir.
Medeniyetlerin oluşmasında
en önemli etkenin kültür olmasından
dolayı, bilim alanında değerlenen kültürün uygarlık olacağı unutmamak
gerekir. Kültür, beşeri alanda değerlendirildiğinde eğitim sürecinin ürünü, estetik alanda güzel sanatlar, teknolojik ve biyolojik alanda ise üretme,
tarım, ekin, çoğalma ve yetiştirmedir.
Büyük bir medeniyetin oluşumunu sağlayan Türk milletinin kültürü
binlerce yıllık serüveniyle dünya medeniyetleri arasında müstesna bir yer
edinmiştir. Türk kültürünün dünyadaki
yerini belirleyen en önemli örnekler
güzel sanatlar alanında olmuştur. Mimari ile hayata geçirilen bu örneklerin
içerisinde ağırlıklı olarak taş, ahşap ve
metal uygulamalar bulunmaktadır. İşlenmesi kolay ve hayatta kullanılır olan
ahşap, Anadolu Selçukluları Beylikler
Dönemi ve Osmanlı Döneminde de ziyadesiyle kullanım alanı bulmuştur.
Ahşap sanatçısı Anadolu’da
neccar olarak tanınmıştır. Gerek el yazması eserlerde ve gerekse mimari öğeler üzerinde yer alan bilgilerde isminin
yanında mutlaka bir neccar ifadesi kullanılmıştır. Günümüzde ise neccar, ah-
şap oymacısı, marangoz, dülger, doğramacı anlamlarını karşılamaktadır.
Afyonkarahisarlı Yontu Ustası Şanaldı, kaybolmaya yüz tutan bir
mesleğin son temsilcilerinden. 60 yaşının verdiği olgunlukla eserlerini vücuda getiren Şanaldı, her bir objenin
bitiminde yeni bir evladın doğum sevincini yaşadığını vurguluyor. Neccarlığın Allah vergisi olduğunu savunan,
bunun yanında da ustasının babası
olduğunu söyleyen Şanaldı’yla köhne
atölyesinde sohbet ediyoruz. Yontu
mesleğinin son temsilcilerinden olan
Yalçın Şanaldı, bu atölyesinde bir ağaç
parçasını bile değerlendirip sanat eserine çeviriyor. Afyonkarahisar’daki bu
küçük atölyesinde su kabağından ve
ahşaplardan biblo, baston, pipo, masa
üstü süs eşyaları ve kimyasal boya gibi
çeşitli nedenlerle insan sağlığına zarar
vermeyen oyuncaklar üreten Şanaldı,
herkesi bu mesleğe davet ediyor.
Su kabağına ve ahşap malzemelere şekil verip, sanat eseri ve süs
eşyası yapabilmenin doğuştan gelen
bir el becerisi gerektirdiğini söyleyen
Şanaldı, ahşap oymacılığının gençleri
zararlı alışkanlıklardan uzaklaştırdığını
da vurguluyor.
Şanaldı, tüm bunlara rağmen yontu işine merak salan herkese ücretsiz olarak bu mesleği öğretebileceğini
söylüyor. Yalçın Ustayı eserlerini
yaparken ahşabın onun avuçlarında yumuşadığını gözlemleyip, küçük atölyesinde sanat
ve kültür eserleri ürettiği için
kutluyoruz.
Sohbetimizde Yalçın Ustanın Afyonkarahisar’da sergi açtığını,
bu mesleği öğretmeye hevesli
olduğunu, ancak yeterli desteği göremediğini öğreniyoruz.
Neccar Yalçın Usta, hayvan figürlü eserleri, masa üstü saatleri, müzik aletleri ve diğer imitasyonlarla
gözlerimizi ahşap dünyasında
büyülüyor. Herkesin satın alabileceği boyutlarda ve fiyatlarda eserler ürettiğini dile getiren Yalçın Usta,
adeta kabakla ahşabı dans ettiriyor.
Böylesi bir usta kültürler arası diyaloglar için Afyonkarahisar’ın çok
önemli bir değeri. Sanatçıların
yaşadığı kentler o sanatçıyla
özdeş hale geliyor. Sanatın hemen her kolunda eser veren
nice değerler ise yaşadıkları
kente yaşamları sonrasında
da büyük katkıda bulunuyor. Yalçın ustaya da yaşadığı bugünlerde
sahip çıkılması ahşap sanatının devamlılığı için Afyonkarahisar adına
önemli bir yatırım olacak. Sanatsal
görüşü engin bir derinliğe sahip olan
Yalçın ustanın Afyonkarahisar ile ilgili şehri sembolize eden özel hediyelik eşya tasarımı ve uygulama
yapmasının sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu manada el emeğini harika sanatsal
eserlere yansıtan Yalçın Ustaya sahip çıkılması gerektiğini
düşünüyor ve bizleri büyüleyen o eserlerini sırasıyla ele
alıp inceliyoruz.
İncelememiz esnasında bize
pek çok konuda eser verdiğini
anlatırken heyecanlanan Neccar
Yalçın, yaptığı objeleri birer birer masanın üzerine dizerek tanıtmaya başlıyor. Eserleri gördükçe ustanın daha
çok masaüstü ve biblo özellikli eserlere yöneldiğini görüyoruz. Kendisi, herkesin alabileceği ve
taşınabilecek boyutlarda olmasına özen gösterdiğini anlatıyor. Ustanın kullanım eşyası olarak
da üretimi var. Bildiğimiz su kabağına şekiller
vererek çeşitli eserlere dönüştüren Yalçın Usta,
elektrikli gece lambası ve semazen, Nasrettin
Hoca gibi objeleri de gösteriyor. Ustanın elinde
şekil bulmuş pipo ve bastonlar ile baston başlıklarını dikkatlice inceliyoruz. Eserlerde hayvan
figürleri, tarihsel anlamı olan heykelcikler ve imitasyon araç çalışmaları dikkatimizi çekiyor. Bütün
bunların dışında özellikle küçük yaşta organik
oyuncaklarla buluşması gerek dediği çocuklar
için de oyuncaklar üretiyor Yalçın Usta. Zararlı
maddelerle boyanan ve kimyasal içeriğinde bu
tür zararlı kimyasalların bulunduğu oyuncakların alternatifi olarak bu tarz organik oyuncaklar
da ürettiğini söylüyor. Özellikle bilinçli anaokulu
yönetici ve öğretmenlerinin bu tarz oyuncaklara
ilgi gösterdiğini dile getiren Yalçın Usta, zamanla
bu düşüncesinin ve yaptıklarının daha iyi anlaşılacağına vurgu yapıyor.
Eserlerinde detaya çok önem veren sanatçının gördüğü her ürünü ahşap yontu tekniğine
uyarlayabildiğini ve herhangi bir desen aşamasına dahi ihtiyaç duymadığını gözlemliyoruz. Sanatçının bu kadar detaycı bakışına rağmen bazı
eserlerinde ise fazla detaya inmediğini sorduğu-
muzda ise dengeden bahsederek “Eserin
uygulamasına geçince nasıl bir sonuç
çıkacağına ahşap karar veriyor aslında,
ben sadece biçime aracılık yapıyorum sanki” diyor. Yapılan bunca eserin arkasında ise mütevazi bir bakış
bizi izliyor.
DERGİ AYRINTI: Sayın Yalçın
Şanaldı, öncelikle bize bu
yontu oymacılığını anlatır
mısınız; kaybolmaya yüz
tutan bir meslek dalı mıdır? ve siz bu mesleğe
ne zaman başladınız?
YALÇIN
ŞANALDI:
Yontu, çeşitli işlenebilir
ağaçlardan el marifetiyle, eğe törpü, zımpara yardımıyla ağaca şekil vermektir. O ağaçlardan bazı objeler
yapmak, güzel ve çok keyifli
bir meslektir.
Bu mesleğe başlamak
el marifeti gerektirdiği
için, bu mesleğe başlama Allah vergisidir. Baba
mesleği, kendim 50 yıl
mobilyacılık yaptım. Çocuk yaşlardayken, ufak
bir ceviz dalı bulsam ondan bir takunya bir ayakkabı yapmaya uğraşırdım. Böyle
şeyleri yapmak çocukluğumdan itibaren içimden gelirdi. El
becerisi olarak zamanla, yarım asır mobilyacılık yaptıktan sonra mesleğimde emekli oldum
ve bu işlere alışkın olduğum için boş duramadım ve
hemen bu uhdemi gerçekleştirerek bu işe başladım.
Kaybolmaya yüz tutmuş bir meslek dalı olduğunu elbette diyebiliriz, çünkü çırak ve çocuk yetişmiyor. Arkadan gelen bir çırak veya buna heves eden
birileri yok. Aslında ahşapla uğraşmak çok güzel bir
şeydir. Ben yontu mesleğinin son temsilcisiyim diyebilirim. Ben isterim ki bu mesleği herkese öğreteyim. Mesela kahvehanelerde konken oynamaktansa
bana gelsinler, ben ücret de istemem gelenlere bu
mesleği öğretirim. Böylelikle bu meslek eski dönemlerde olduğu gibi gelişir. Yontuculuk yapmak, ahşaba şekil vermek inanın insanın tüm stresini alıyor. Bu
açıdan çok güzel bir meslek olduğunu söyleyebilirim.
AYRINTI: Yontu işiyle ne kadar zamandır
uğraşmaktasınız ve Afyonkarahisar ilinde veya
bu bölgede sizden başka yontuculuk yapanlar var
mı? Bunun yanında genellikle hangi objeler yapıyorsunuz ve bir objenin tamamlanması ne kadar
sürüyor?
ŞANALDI: Ben yontuculuğu 7-8 yıldır yapmaktayım. Son 8 yıldır sadece bu işe ağırlık verdim.
Yontu oymacılığını Afyonkarahisar’da benden başka
yapan yok. Bildiğim kadarıyla bölgede de yok.
Genellikle ahşap ayakkabılar, pipolar, enstrüman aletleri, su kabağından lambalar, hayvan figürleri, ahşap bastonlar ve baston başlıkları, kısacası
aklıma ne gelirse yapıyorum. Bu tür objelerin yapılış
süreci işin ve objenin çeşidine göre değişiyor. Mesela bir ahşap heykeli yapmam 10 - 15 gün sürüyor.
Sırf el işçiliği olduğu ve eğeleyerek çıktığı için bu
kadar sürebiliyor. Buraya gelenlere elbette ki büyük bir zevkle ve keyif alarak gelen herkese yardımcı
olurum. Zaten olmaya da çalışıyorum.
Bu işi yapmaya başladığınızda her bir ayrı
işe azim gösteriyorsunuz. Bitirdiğinizde ise ‘Bugüne
kadar yaptığım en güzel obje bu’ diyorsunuz ama
ikinci bir iş yaparken bu defa son yaptığınızı daha
çok beğeniyorsunuz ve bu yontu işi böyle böyle de-
vam ediyor. Hele ilk aşamada duyduğunuz
duygular ayrı güzelliktedir. Her bir eserde,
yaptığınız her bir objede ayrı ayrı heyecan
ve kıvanç duyuyorsunuz. Eserler heyecanla
yapıldığı için, bir müşteri geldiği zaman gönülsüz olarak fiyat veriyorum ve o müşteri
satın alacak diye de korkuyorum. Bir anlamda yaptığınız eser aynı evladınız gibi oluyor
ve ayrılmak istemiyorsunuz. Yaptığınız objeleri sahipleniyorsunuz.
Atölyem genellikle açıktır ve ben de
genellikle burada çalışmaktayım. Bu eserleri satın almak isteyenler atölyeme rahatlıkla
gelebilir ve istedikleri objeleri satın alabilirler. Ancak şuna dikkat çekmek isterim; son
zamanlarda CNC tezgâhlarında üretilen Çin
ve Hindistan objeleri çıktı. El işçiliği olmayan
ve tamamen makinelerde yapılan objeler
var ki vatandaşlarımız bunları satın almaya
başladı. Bir de 10-20 TL gözüyle bu ürünlere bakıyorlar. İşte bu nedenle ben burada el
emeğimle ürettiğim ürünlerimi pek satmak
taraftarı olmuyorum.
AYRINTI: Yontu meslek dalının geliştirilmesi ile ilgili bugüne kadar yaptığınız bir teşebbüs veya bir girişiminiz oldu
mu?
ŞANALDI: Ben kendi başıma çok gayret ettim ancak şehrimizin idarecilerinden
bir netice alamadım, destek göremedim.
Bu konuda diyalog ve irtibat kurdum. Sergiler açtım, kendimi tanıttım. Nitekim hepsi
de beni tanıyor. Afyonkarahisar Belediyesinde sergi açtım. Kültür Merkezimizde ve
de Zeyland’da sergi açtım. Bunların dışında
Adapazarı’na sanatçı olarak davet edildim
ve Adapazarı Büyükşehir Belediyesinde 1 ay
kaldım.
Gençlere de boş şeylerle vakit geçirmektense, insanın iç güzelliklerini, şahsiyetini meydana çıkaran bu tür işlere yönelmelerini, her yönden insana etki yapan bu
el sanatlarıyla uğraşmalarını tavsiye ederim.
Gençlerin gelişmesinde, huylarının güzelleşmesinde ve yetişmelerinde, streslerini yok
etmelerinde yontu gibi el işleriyle uğraşmalarını isterim. Aynı durum emekliler için de
geçerli. Bakınız, bu bir Allah vergisidir ve o
cevher içerden gelir. Sonradan kazanılmaz.
Bazı örnek kişiler var; atölyemden içeri girdiğinde bakmak ile görmek arasındaki fark
gibi buradaki objelere bile bakmıyor, bazı
insanlar var ki geriden saatlerce bakıyor, inGöller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 20
celiyor ve ayrılmak istemiyor.
AYRINTI: Söyleşimizin sonunda
eklemek istediğiniz açıklamalarınız olacak mı?
ŞANALDI: Ben, bütün herkese, boş
vakti olan herkese bu tür hobilerle uğraşmalarını tavsiye ediyorum. Bu konuda her
zaman için yardımcı da olurum. Yeter ki yetişsin ve bu mesleği geleceğe taşıyacak birileri olsun. Az önce de söylediğim gibi kahvelerde boş vakit geçireceklerine gelip bu
tür hobilerle uğraşsınlar. Sokaklarda, caddelerde ve mağazalarda boş boş gezeceklerine bu tür el sanatlarıyla uğraşsınlar. Çünkü
üretmek kadar güzel bir şey yok.
Biz malzeme sıkıntısı çekiyoruz.
Burada daha ziyade armut ağacı, ıhlamur
ağacı, gürgen, kayın ağacı, kiraz ağacı kullanıyoruz. Kısacası elyaflı ve kuru olan ağaçlar gerekiyor. Menevişli ve işlemeye uygun
ağaçlar kullanıyoruz. Benim burada yaptığım eserler makettir ama özellikleri özgün
olanlarla aynıdır. Mesela burada bir bağlama var. Bağlama dut ağacından oyulur, en kıymetlisi odur. Bağlamanın
göğsü sedir ağacından olur
ben de dut, sedir ve çamdan yapıyorum. Lavta,
ud, kemane, hepsini orijinaline uygun olarak
yapıyorum. Bastonlarda da
gürgen
kullanıyorum. Su
kabağından ise gece lambası, semazen
gibi objeler
üretiyorum.