Yazıya Ulaşmak İçin Tıklayınız

Transkript

Yazıya Ulaşmak İçin Tıklayınız
M‹LLÎ FOLKLOR
Üç Ayl›k Uluslar Aras› Halkbilimi Dergisi
International and Quarterly Journal of Folklore
Revue Internationale et Trimestrielle du Folklore
Türkiye’de
ilk halkbilimi
enstitüsü 1966
y›l›nda bu adla
kuruldu.
Cilt/Volume/Tome: 6 • Y›l/Year/Année: 12 • Say›/Number/Nombre: 47 •
Güz/Autumn/Automne: 2000 • ISSN 1300-3984
‹Ç‹NDEK‹LER/TABLE DES MAT‹ERES
Dört Önemli Konuda / Par l'éditeur ............................................................................4
M. Öcal O⁄UZ
Tunus'un Folklor Dergisi: "Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Defteri"/La Revue
du folklore de la Tunisie: "Cahiers des arts traditions populaires" ...............5
Doç. Dr. M. Öcal O⁄UZ
"Köne Epos" (Arkaik Destan) Kavram› ve Türk Halk Hikâyelerindeki "Âfl›klara
Mahsus Evlilik" Konusunun Kaynaklar›ndan "Alplara Mahsus Evlilik"/
"Arcaic Epic" (Kone Epos) Concept And Heroic Marriage From Sources
Of Ashiks' Marriage Theme In Turkish Folk Tales ......................................11
Yrd. Doç. Dr. Mehmet AÇA
Türk A¤aç Kültü ‹nanc›n›n Dede Korkut Hikâyelerindeki Yans›malar›/ Les
réflexion de la croyance de la Culte de l'arbe turque dans les récits de
"Dede Korkut" ..................................................................................................22
Doç. Dr. Metin ERGUN
1927 Y›l›nda Türk Yurdu'nda Neflredilen "[Özbek] Halk Edebiyat› Nas›l
Toplanmal›" ‹simli Yaz› Münasebetiyle/ En raison de l'article appelé
"Comment on peut recueillir la litterature populaire "Uzbek" dans la
revue de "Türk Yurdu" pupliée en 1927 ........................................................31
Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM
Adana'da Asker U¤urlama–Karfl›lama Törenleri Asker A¤›tlar›, Türküleri, fiiirleri,
Manileri/ In Adana Ceremonies for seeing the soldiers off and weileoming
them when they return home; lament (a¤›t) folk songs (türkü) poemps and
rhymes (mani) for soldiers .............................................................................41
Doç. Dr. Erman ARTUN
Millî Folklor
1
Cezayir Halkbiliminden Örnekler/Les examples du folklere d'Algerie ..................49
Doç. Dr. Hayrettin RAYMAN
Afl›k Tarz› fiiir Gelene¤i ve Erzurumlu Emrah/La tradition de la poésie
Ach›k et "Erzurumlu Emrah" .........................................................................52
Yrd. Doç. Dr. Dilaver DÜZGÜN
Settar Han Hikâyesinin ‹ncelenmesi–1 /L'etude du récit "Setter Han–1"..............56
Yrd. Doç. Dr. Enver ARAS
Hayvanc›l›k Terimleri ‹le ‹lgili Bir Makale ve Baz› Küçükbafl Hayvanc›l›k
Terimlerimiz–2/Un article sur les termes d'élevage et certains de nos
termes d'élevage menu bétail–2 ......................................................................63
Yrd. Doç. Dr. Nergis B‹RAY
Afl›k Demli ve O¤lu Ali Said Coflkun/Ach›k "Demli" et son
fils "Ali Said Coflkun" .....................................................................................80
Adem KOÇ
Millî Folklor/Uluslar Aras› Halkbilimi Dergisi Yay›n ‹lkeleri .................................85
Millî Folklor/Revue Internationale du Folklore Principes de Publication...............87
2
Millî Folklor
HAKEM KURULU
Editorial Board/Comité d'Experts
Prof. Dr. Ziyad AKKOYUNLU
Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Ensar ARSLAN
Dicle Üniversitesi
Prof. Dr. Muhan BAL‹
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. ‹lhan BAfiGÖZ
Bilkent Üniversitesi
Prof. Dr. fiükrü ELÇ‹N
Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Umay GÜNAY
Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Abdurrahman GÜZEL
Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Metin KARADA⁄
Dokuz Eylül Üniversitesi
Prof. Dr. Hasan ÖZDEM‹R
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Saim SAKAO⁄LU
Selçuk Üniversitesi
Prof. Dr. Bilge SEY‹DO⁄LU
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN
Ege Üniversitesi
Prof. Dr. Dursun YILDIRIM
Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Kemal YÜCE
Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi
Doç. Dr. Ali Berat ALPTEK‹N
Selçuk Üniversitesi
Doç. Dr. Erman ARTUN
Çukurova Üniversitesi
Doç. Dr. Pakize AYTAÇ
Gazi Üniversitesi
Doç. Dr. Mustafa CEM‹LO⁄LU
Uluda¤ Üniversitesi
Doç. Dr. Ali ÇEL‹K
Karadeniz Teknik Üniversitesi
Doç. Dr. Ahmet DO⁄AN
Karadeniz Teknik Üniversitesi
Doç. Dr. Ali DUYMAZ
Bal›kesir Üniversitesi
Doç. Dr. Metin EK‹C‹
Ege Üniversitesi
Doç. Dr. Metin ERGUN
Selçuk Üniversitesi
Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM
Erciyes Üniversitesi
Doç. Dr. fieyma GÜNGÖR
‹stanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Nerin KÖSE
Ege Üniversitesi
Doç. Dr. Hayrettin RAYMAN
Atatürk Üniversitesi
Doç. Dr. Esma fi‹MfiEK
F›rat Üniversitesi
Doç. Dr. Ali TORUN
Afyon Kocatepe Üniversitesi
Millî Folklor
3
DÖRT ÖNEML‹ KONUDA...
Merhaba sayg›de¤er okuyucu,
Bu say›da dört önemli haber ve geliflme
ile karfl›n›zday›z.
ÖNCEL‹KLE fiÜKRÜ HOCA...
O, Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve
Edebiyat› Bölümü’nü kurduktan sonra, bu bölümde yetifltirdi¤i ö¤rencileri ve onlar›n ö¤rencileri ile Türk dünyas›n›n Türk Dili ve Edebiyat›, özellikle halk edebiyat› çal›flmalar›nda
kurucu, yönetici ve hoca olarak, engin gönüllü
kiflili¤i ile yap›c›, yarat›c›, kucaklay›c› ve ço¤alt›c› olmakta hiç zorlanmadan bir bölümden bir
bilim dünyas› yaratt›.
Bu engin gönüllü kiflili¤inin yan›nda
fiükrü Hoca, sadece Türkiye’nin de¤il, dünyan›n k›y›da köflede kalm›fl kütüphanelerinin
tozlu raflar›ndaki Türkçe yazmalara ulaflarak
ve i¤ne ile kuyu kazarak, öyle bir ç›rp›da say›l›p bitirilemeyecek oranda eser ortaya koydu.
Emekli olduktan sonra da, eme¤ini ve
sevgisini alandan ve ö¤rencilerinden esirgemedi. Cönklerin ve mecmualar›n nas›l okunmas›
gerekti¤ini, ö¤rencilerine seksenli yafllar›nda
anlatmaya devam etti. fiu anda yafl› 65 olanla
25 olan›n “ben fiükrü Elçin’in ö¤rencisiyim” demelerinin sebebi budur.
Hoca, Türk Kültürünü Araflt›rma Enstitüsü Baflkan› olarak, AKM’nin Türk Dünyas›
Edebiyat Tarihi Projesi’nin Yöneticisi olarak
(bu projeye hocan›n verdi¤i eme¤in derecesini
bilenler bilir) çal›flmalar›na devam etmektedir.
Bu arada devam eden veya proje halinde olan
di¤er yay›n çal›flmalar›n› unutmamak gerekir.
Milli Folklor dergisi olarak, önümüzdeki
say›lardan birini, örnek hoca, örnek insan, örnek yönetici “fiükrü Elçin Özel Say›s›” yapmay› kararlaflt›rm›fl bulunuyoruz. Haz›rl›klar›m›z sürmektedir. Meslektafllar›m›z›n her türlü katk›s›na a盤›z ve katk› bekliyoruz.
YAYIN ‹LKELER‹M‹Z
Bildi¤iniz üzere, Milli Folklor dergisi,
Uluslar aras› ve hakemli bir dergi olarak,
flu anda iki indeks kuruluflu taraf›ndan taranmaktad›r: Avusturya’daki TA ve ABD’deki
MLA. Sosyal Bilimler alan›ndaki dergileri tarayan ve Türk üniversitelerinin akademik
yükseltme yönetmeliklerinde s›kça ad›n› duydu¤umuz di¤er baz› indeksler, baflta on y›l düzenli olarak yay›nlanm›fl olma flart› olmak üzere, baz› ek kriterler ortaya koymufllard›r. Yaz›flmalar›m›z›n devam etti¤i bu indekslerce, on
y›ld›r düzenli olarak yay›nland›¤› için, dergimizin taranabilir olma niteliklerinden birincisine sahip oldu¤u kabul edilmektedir. De¤er
4
flartlar ise, elinizdeki say›n›n arka sayfalar›nda yer alan ve bundan sonra her say›da yay›nlayaca¤›m›z, Türkçe ve Frans›zca olarak haz›rlad›¤›m›z (gelecek say›larda ‹ngilizce’sine de
yer verilecektir.) “Yay›n ‹lkeleri”nde belirlendi¤i biçimdedir.
Dergimizin daha önce belirlemifl oldu¤u
“Prensipler”e göre gönderilen ve hakem raporlar›yla yay›n karar› al›nan yaz›lar›n 2001
y›l› sonuna kadar yay›n›n›n tamamlanaca¤›
planlanmaktad›r. Bu sebeple, 2002 y›l›n›n ilk
say›s›ndan itibaren Yay›n ‹lkelerimize uymayan hiçbir yaz›n›n incelenmeye al›nmas› veya
yay›nlanmas› söz konusu olamayaca¤›ndan,
meslektafllar›n›z›n bundan böyle, gönderecekleri yaz›larda, bu say›da yay›nlad›¤›m›z Öcal
O¤uz ve Mehmet Aça’ya ait yaz›larda oldu¤u
gibi Yay›n ‹lkelerimizi dikkate almalar›n› bekliyoruz.
Milli Folklor’un bu çerçevede yapt›¤› fley,
Türk sosyal bilim dünyas›n›n geliflmesine katk› sa¤lamaya, bu dünyay› uluslar aras›na açmaya ve bu alandaki uluslar aras› bilimsel çal›flmalarda Türk bilim adamlar›n›n da “var oldu¤unu” göstermeye yöneliktir.
HAKEM KURULU
Daha önceki say›lar›m›zda Yay›n Dan›flman›, Yaz› Kurulu Üyesi olarak veya gönderdi¤imiz yaz›lar› inceleyerek dergimizin hakemli¤ini kabul eden bilim adamlar›m›z›n d›fl›nda
kalan bilim adam› ve uzmanlarla görüflerek,
daimi “Hakem Kurulu” ve bunun yan›nda da
her say› için “uzmanl›klar›na baflvurulanlar
listesi” ile ilgili haz›rl›klar›m›z sürmektedir. ‹lgililerden ald›¤›m›z cevaplar do¤rultusunda,
önümüzdeki günlerde bu konuyu da sonuçland›raca¤›m›z› umuyoruz.
‹NTERNETTEY‹Z
“Sosyal Bilimlerde Bilgisayar Kullan›m›”
alan›nda uzman de¤erli bilim adam› Dr. Ramazan Acun, dergimizin ‹nternet Yönetimi’ni üstlenmifl ve ilk web sayfam›z› haz›rlam›flt›r. Önümüzdeki dönemde say›n Acun’un yönetiminde,
daha da gelifltirmeyi planlad›¤›m›z web sayfam›z›n adresi: http://yunus.hacettepe.edu.tr/~Ocal/millifolklor ’dur. E-Mail adresimiz, eskiden
oldu¤u gibi [email protected] fleklindedir.
Sayg›lar›m›zla...
M. Öcal O⁄UZ
Yay›n Yönetmeni
Milli Folklor
TUNUS'UN FOLKLOR DERG‹S‹:
"HALK GELENEKLER‹ VE SANATLARI DEFTER‹"
La Revue du folklore de la Tunisie:
"Cahiers des arts et traditions populaires"
Doç. Dr. M. Öcal O⁄UZ*
ÖZET
"Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Defteri" Tunus'ta halkbilimi alan›nda yay›nlanan tek dergidir.
1968–1998 y›llar› aras›nda 12 say› yay›nlanm›flt›r. Dergide Frans›zca ve Arapça yaz›lar bulunmaktad›r. Dergi, düzensiz aral›klarla yay›nlanmakta olup daha çok gelenekler, inançlar giyim ve el sanatlar› konusunda
haz›rlanan yaz›lara yer vermektedir. Dergi, Kültür Bakanl›¤›'na ba¤l› Millî Kültürel Miras Enstitüsü taraf›ndan yay›nlanmaktad›r. Yaz›da Tunus Folkloru hakk›nda bilgi edinilebilecek en iyi kaynak durumunda olan
derginin yay›n süreçleri ve içeri¤i de¤erlendirilmeye çal›fl›lmaktad›r.
Anahtar Kelimeler
Tunus, Halkbilimi, Dergi
RÉSUMÉ
Les "Cahiers des arts et traditions populaires" publiée en Tunisie à propos du folklore. Elle a été publiée les douzes numéro entre les années 1968 et 1998. Dans la revue, on trouve des articles en français et en
arabe. La revue de périodicitée est irréguliére. Elle s'intéresse aux coutumes, traditions, croyances, costumes
traditionels et produits artisanals, etc. La propriétaire de la revue est l'Institut National du Patrimoine atteché au ministére de la Culture. La revue est la meilleure source pour avoir une idée en matiére du folklore
tunisien. Dans l'article, nous cherchons à examiner les processus de la publication et le contenu de la revue.
Les mots clés
Tunisie, Folklore, Revue
Tunus'taki halkbilimi çal›flmalar›n›n e¤ilimleri ve sorunlar› üzerinde daha önce yay›nlad›¤›m›z bir yaz›da k›saca
durmufltuk (O¤uz 2000). Bu yaz›da ise, o
yaz›da yer alan görüfl ve yorumlar›m›z›
bir dergi çerçevesinde biraz daha açarak,
Tunus'taki folklor çal›flmalar›n› de¤erlendirmeye çal›flaca¤›z.
Bilindi¤i üzere, Frans›z halkbilim
okulu, ‹ngilizce kökenli "folklore" terimini son derece s›n›rl› ve dar bir alanda tutarak, halkbilim çal›flmalar›n› "antropoloji", "etnoloji", "tarih" ve "lenguistik"
Milli Folklor
aras›nda adeta paylaflt›rm›fl, folklor terimini ise afla¤› s›n›flar›n ve bölgesel gruplar›n dans ve flark›lar› için kullanm›flt›r.
Fransa'da az say›da halkbilimcinin geçmiflte ve günümüzde "folklor" terimini
kullanma gayreti ise bu genel e¤ilimi de¤ifltirmemifltir (Van Gennep 1998, Dontenville 1998). Fransa'da halkbiliminin
inceleme alan›na giren konular "halk gelenekleri (tradition populaire)" veya
"sözlü gelenek (tradition orale)" bafll›klar› alt›nda toplanm›fl ve daha çok tarih,
lenguistik veya antropoloji okullar›n›n
5
Y›l: 12 Say›: 47
kuramsal e¤ilimlerine göre incelenmifltir. Bu nedenlerle Fransa'da ciddî, düzenli ve uzun soluklu hiçbir akademik
halk bilim dergisi veya yay›n› "folklor"
ad›n› tafl›mamaktad›r. Bu konuda en
kayda de¤er örnek olarak, Fransa'n›n
halkbilim alan›nda son dönemlerde yetifltirdi¤i son derece önemli bilim adamlar›ndan birisi olan Claude Lévi–Strauss'un Fransa'n›n önde gelen antropoloji
dergisi olan "L'homme"un kurucular›ndan olmas› ve genellikle yaz›lar›n› bu
dergide yay›nlamas› verilebilir.
XIX. yüzy›lda, Bat› dünyas›nda adlar›, kapsam ve s›n›rlar› belirlenen sosyal bilimlerin (Gülbenkyan Komisyonu
1998) Do¤u dünyas›na adaptasyonlar›n›n do¤urdu¤u sorunlar bir yana, Tunus
gibi ülkelerde topyekün e¤itim sistemleri "kolonize" edenlere benzetilmeye çal›fl›lm›flt›r. Dolay›s›yla Tunus'taki halkbilim çal›flmalar›, Frans›z birikimi üzerine
infla edilmifltir. Kolonizasyon döneminde, Tunus halkbilimi üzerine çal›flmalar›n yok denecek kadar az oldu¤u söylenebilir. Sosyal hayat ile ilgili çal›flmalar
genellikle tarih ile ba¤lant›l› yap›lm›fl,
bunlarda ise "Türkler'den önceki Tunus'un tarihi" ve "Frans›z dönemi"ne
a¤›rl›k verilmifltir. Özellikle XX. yüzy›l›n
bafllar›nda Atatürk'ün ba¤›ms›zl›k hareketinin Tunus'ta etki b›rakmamas› için,
kolonizasyon idaresi, ciddî tedbirler alm›fl ve "ba¤›ms›zl›k taleplerini körükleyecek" çal›flmalar engellenmifltir. Tunus'un ba¤›ms›zl›¤›na kavuflmas›ndan
önce, düzenli ve sistemli halkbilimi çal›flmalar›n›n bulunmamas›n› birinci yaklafl›m denemesi olarak bu flekilde aç›klayabiliriz.
Tunus'ta halkbilimi çal›flmalar›n›n
önündeki ikinci engel ise, "klasik Arapça"n›n yaratt›¤› dil muhafazakarl›¤›n›n
6
mahallî lehçeleri küçümseyip, bu lehçelerde yarat›lan halkbilim ürünlerini de¤ersiz görmesidir. Klasik ve standart
Arap dil ve hayat›n›n "klasik Arapça"da
bulundu¤u Arap millî kimli¤inin ancak
bu sayede korunabilece¤i görüflü di¤er
Arap ülkelerinin ayd›nlar›n› oldu¤u gibi
Tunuslu ayd›nlar› da etkilemektedir. Bu
nedenlerle lehçeler üzerine yap›lan çal›flmalar kendili¤inden s›n›rl› kalmaya
mahkum olmaktad›r. Tunus'ta halk ana
dili olarak iki dili ö¤renmektedir: Ana
dili olarak mahallî Arapça okul ça¤›na
kadar ö¤renilmekte ve hayat boyu sokakta kullan›lmaktad›r. Okul ça¤›nda
ise klasik Arapça ö¤renilmekte, bu da bilim ve uluslar aras› iletiflim dili olarak
–Frans›zca ile birlikte– resmî olarak
kullan›lmaktad›r. Mahalli Arapça yaz›
dili olarak geçerli olmad›¤›ndan klasik
Arapça'y› bilmeyenlerin adlar›n› yazmalar› veya yaz›lanlar› anlamalar› imkans›zlaflmaktad›r. Bu problemati¤e flöyle
bir örnek verilebilir: Örne¤in Kazakistan'da Kazakça ana dili olarak sokakta
konufluluyor, ancak okulda e¤itim Türkiye Türkçesi (bunun yerini belki Ça¤atayca veya baflka bir klasik devir Türkçesi
de ikame edilebilir) ile yap›l›yor. Arap
dünyas›n›n dil birli¤ini bozar düflüncesiyle, Lehçeler üzerine çal›fl›lmas›n›n
hofl görülmemesi, Tunus'taki halkbilimi
çal›flmalar›n› yavafllatan ikinci unsur
olarak de¤erlendirilebilir.
Bize göre temel bu iki neden ve bunlara ilave edilebilecek di¤er ikincil nedenlerle, Tunus'ta halkbilimi çal›flmalar›
akademikleflememifltir. Tunus üniversitelerinin hiç birisinde halkbilimi ile ilgili bölüm veya anabilim dal› olmad›¤› gibi bu alanda uzmanlaflm›fl bir akademisyen de bulunmamaktad›r. Halkbilimi çal›flmalar›n›n Afrika ba¤lam›ndaki en iyi
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
aç›l›m noktalar›ndan biri olan "el sanatlar›" ise (Melville 1993: 3–9) sosyal bilimciler taraf›ndan adeta "interdisipliner" bir çal›flma alan› olarak ele al›nmaktad›r.
Çizdi¤imiz bu genel çerçeve içinde
Tunus'un yegâne halkbilim dergisi olan
(Louis 1977:XIX) "Cahiers des arts et
traditions populaires" (Halk gelenekleri
ve sanatlar› defteri)'e gelince, bu derginin önemi bu çerçeve içinde kendili¤inden ortaya ç›kmaktad›r. Öncelikle belirtmeliyiz ki dergi ad› ve içeri¤i ile Frans›z
halkbilim yaklafl›mlar›n›n etkisi alt›ndad›r ve "folklore" teriminin kullan›m›ndan sayd›¤›m›z gerekçelere ba¤l› olarak
özellikle kaç›n›lmaktad›r. Dergi, Tunus'un Fransa'dan ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas›ndan yaklafl›k sekiz y›l sonra 1964
y›l›nda kurulan Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Merkezi taraf›ndan dört y›ll›k bir
haz›rl›ktan sonra 1968 y›l›nda yay›nlanmaya bafllam›flt›r. Türkiye'de ilk resmî
folklor kurumunun 1966 y›l›nda Milli
E¤itim Bakanl›¤›'na ba¤l› olarak kurulan "Milli Folklor Enstitüsü" (Karagülle
1998) oldu¤u dikkate al›n›rsa, bu kuruluflun Tunus'un ba¤›ms›zl›¤›ndan sonra
at›lan önemli ad›mlar aras›nda yer ald›¤› söylenebilir. Derginin ilk say›s›nda
M(ohamed) M(asmoudi) taraf›ndan kaleme al›nan "Le Centre des arts et traditions populaires" bafll›kl› yaz›da, Tunus
Resmî Gazetesi'nin 2 Nisan 1966 tarihli
nüshas›nda "Millî Arkeoloji ve Sanat
Enstitüsü"nün Haberleflme ve Kültürel
‹fller Devlet Sekreterli¤i"ne ba¤l› olarak
kuruldu¤u, bu kurumun bünyesinde ise,
"Tarihî ve Arkeolojik Araflt›rma Merkezi", "Tarihî An›tlar ve Kentler Yönetimi"
ve "Milli Müzeler Yönetimi"nin yan› s›ra
"Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Merkezi"nin de yer ald›¤› aç›klanarak, dergi-
Milli Folklor
nin yay›n tarihine kadar geçen sürede
yap›lanlar özetlenmektedir. Özetlenen
çal›flmalardan k›saca bahsedecek olursak, arfliv ve kütüphane çal›flmalar›n›n
sürdürüldü¤ü, alan derleme çal›flmalar›na baflland›¤› ve Tunus, Sfax ve Kef flehirlerinde kurulan halkbilim müzelerinin gelifltirilmesine çal›fl›ld›¤› temalar›
üzerinde durulabilir. Yaz›da dönemin
devlet baflkan›n›n Sfax müzesinin aç›l›fl›na geldi¤i belirtilmektedir ki, ba¤›ms›zl›k sonras›, Tunus'ta halkbilim çal›flmalar›n›n h›z kazanmas›nda Habib Burgiba'n›n politikalar›n›n önemine iflaret
etmek gerekir.
Derginin ilk say›s›nda Mohamed
Masmoudi taraf›ndan kaleme al›nan
"Sunufl" yaz›s›nda, Halk Gelenekleri ve
Sanatlar› Merkezi'nin neden kuruldu¤u
ve derginin neden yay›nland›¤› sorular›na cevap aranarak, modernleflme karfl›s›nda kültürel de¤erlerin kaybolmamas›,
geleneklerin derlenmesi, geliflme ve yenileflmenin köklerden kaynaklanmas›,
modern sanat ve kültür çal›flmalar›n›n
gelene¤e s›rt›n› dönmemesi gerekti¤i gibi konular s›ralanarak, merkezin kaybolmakta olan› derleyip de¤erlendirerek,
modernleflen ve kültürel bak›mdan çeflitlenen Tunus'un geliflimine katk› sa¤layaca¤› temalar›na yer verilmektedir.
Dergi ilk say›s›n› yay›nlad›¤› 1968
y›l›ndan 1998 y›l›na kadar 12 say› yay›nlanm›flt›r. Yay›n aral›¤› düzensizdir. Örne¤in 1968 y›l›nda iki say› yay›nlam›flken, son say›n›n yay›nland›¤› 1998 y›l›ndan 2000 y›l›n›n ilk yar›s›n›n sona erdi¤i
haziran sonunda hala ç›kacak say› için
haz›rl›klar›n› sürdürüyordu. Dergi, 1971
y›l›nda yay›nlanan 4. say›s›na kadar
Frans›zca yay›nlanm›flken bu say›da iki
Arapça makale yay›nlam›fl, bu say›dan
sonra Arapça makalelerin say›s› göreceli
7
Y›l: 12 Say›: 47
olarak artarak son say› olan 12. say›da
Arapça yaz›lar 127 sayfaya yükselirken
Frans›zca yaz›lar 98 sayfada kalm›flt›r.
Arapça yaz›lardaki bu art›fl, ülkenin ba¤›ms›zl›k sonras›nda kendi diline yönelimi ile aç›klanabilece¤i gibi ikinci devlet
baflkan› Zeynel Abidin Ben Ali dönemindeki "Arap Birli¤i", "Ma¤rip Birli¤i" gibi
organizasyonlarda yer alma ve Fransa
ile iliflkileri so¤utma süreçleriyle de iliflkilendirilebilir.
Dergi birinci hamur ka¤›da bas›lmakta, renkli flekiller ve foto¤raflara yer
verilmektedir. Sayfa say›s› düzensiz olmakla birlikte son y›llara do¤ru art›fl
göstermektedir. Derginin ilk on say›da
ebad› 21x27 iken son iki say›da 21x30 olmufltur. Derginin görünümü ile ilgili ilk
de¤iflik sinyalleri 9. say›da yer almaktad›r. Daha önce sar›, turuncu pembe ve
kahverengi renklerde bas›lan dergi 9.
say›da yeflil bas›lm›fl ve bu say›dan sonra yeflil renkte karar k›l›nm›flt›r. 9. say›n›n devlet baflkan›n›n de¤iflti¤i 1987 y›l›nda yay›nlanm›fl olmas›, dergi yönetimini de bir de¤ifliklik aray›fl›na itmifl olmal›d›r. Derginin kapa¤›nda nazara karfl› u¤ur getirdi¤ine inan›lan "Hz. Fatma
Eli" 11. say›ya kadar bir geleneksel motif olarak tutulmufl, 11. say›da kapakta
yap›lan köklü de¤ifliklikle birlikte bu da
kald›r›lm›flt›r.
Derginin ba¤l› bulundu¤u kurumlarda meydana gelen de¤iflmelere bakacak olursak, 1969 y›l›nda ilk de¤ifliklikle
karfl›lafl›r›z. Bu tarihte "Haberleflme ve
Kültürel ‹fller Devlet Sekreterli¤i", "Kültürel ‹fller Bakanl›¤›"na dönüfltürülmüfltür. Bu ad de¤iflikli¤inden dolay› Merkezin ve Derginin statüsünde herhangi bir
de¤iflme olmam›flt›r. 1990 y›l›nda yay›nlanan 10. say›da da bu statünün korundu¤u arada yay›nlanan say›larda da gö-
8
rülmektedir. 1996 y›l›na kadar dergi yay›na ara vermifl, bu arada ülkenin içinden geçti¤i bütün "yenileflme" süreçlerinin izlerini tafl›yarak 1996 y›l›nda 11.
say›s›n› yay›nlam›flt›r. Bu say›dan dergi,
Merkez, Enstitü ve Bakanl›k seviyesinde ülkenin köklü bir de¤iflim süreci yaflad›¤› anlafl›lmaktad›r. Öncelikle bakanl›¤›n ad› "Tunus Cumhuriyeti Kültür Bakanl›¤›"na dönüfltürülmüfl, Enstitünün
ad› ise, "Millî Kültürel Miras Enstitüsü"
olarak de¤ifltirilmifltir. Enstitünün yay›nlar› tek merkezde toplanm›fl, dergilere "dizi" bafll›¤› eklenerek, Merkez'in
özerkli¤inden ziyade Enstitü'nün kontrolü öne ç›kar›lm›flt›r. Bu çerçevede, derginin ad›ndan "defter" kelimesi ç›kar›larak "dizi" kelimesi eklenmifltir. Böylece
1998 y›l›nda yay›nlanan 12. say›ya kadar k›sa ad› CATP olarak bilinen "Cahier des arts et traditions populaires", ATP
"Arts et traditions populaires" fleklini alm›flt›r.
Derginin yönetim kadrosuna gelince, ilk say›da Mohamed Masmoudi'nin
ad› öne ç›kmakta, merkezde çal›flan di¤er araflt›r›c›lar olaraksa André Louis,
Samira Sethom, Jacques Revault, Clémence Sugier ve Tahar Ayaflî yer almaktad›r. Derginin ara dönemlerdeki yönetim kadrosunu vermeye luzum görmeyerek son dönemdeki yönetiminde ise Yay›n Sorumlusu olarak Beubaker Ben
Fraj, Yaz› ‹flleri Müdürü olaraksa Selva
Khaddar Zangar yer almaktad›r. ‹lk say›da yer alan Frans›z araflt›r›c›lar›n son
say›da yer almay›fllar›n› ülkeden dergiye
yans›yan de¤iflim çizgisinin rastlant›sal
bir sonucu olmal›d›r.
Derginin içeri¤ine gelince, bafllang›çta sözünü etti¤imiz gerekçeler, derginin içeri¤ini de belirlemektedir. De¤erlendirdi¤imiz Frans›zca yaz›lar (Dergi
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
genelinin yüzde 25 veya yüzde 30'luk bölümünü oluflturan Arapça yaz›lar› genel
de¤erlendirmelerimizde kullanmakta
birlikte verece¤imiz istatistikî bilgilerin
içine çeviri güçlüklerinden dolay› alamad›k.) genel olarak dört ana bafll›k alt›nda
toplanabilir: Halk Edebiyat›, Gelenekler
ve ‹nançlar, Maddî Kültür, Teorik ve Genel. On ‹ki say›l›k koleksiyonda Frans›zca yaz›lar içinde, Halk Edebiyat› ile ilgili 8 yaz› yer al›rken Maddî Kültür üzerine 51, Gelenekler ve ‹nançlar üzerine
45, Teorik ve Genel konular üzerine 18
yaz› bulunmaktad›r. Halk Edebiyat› üzerine yaz›lan yaz›lar "Douz'da Halk fiiiri",
"‹ki Halk Masal›n›n Analiz Denemesi",
"Bir Halk Masal›nda Dev", "Sözlü Gelenek: Teori ve Olgu", "Arobo–Afrikan Sirat Beni Hilal Destan›'n›n Baz› Versiyonlar›n›n Analizi", "Tunus'ta Ça¤dafl
Gösterimler ve Sözlü Gelenek: Çöküfl ve
De¤iflim", "Binbir Gece Masal›" (iki yaz›)
gibi bafll›klar tafl›maktad›r. Gelenek ve
inançlar üzerine yaz›lanlar›n ço¤unlu¤unu "evlilik", Maddî Kültür konusundaki
yaz›lar›n ço¤unlu¤unu ise "el sanatlar›
ve giyim" oluflturmaktad›r. Teorik ve Genel yaz›lar içinde "müzecilik" ve "Folklor araflt›rmalar›n›n problemleri" fleklinde s›n›fland›rabilece¤imiz yaz›lar belli
bir yekûn oluflturmaktad›r.
Dergide yer alan baz› yaz›larda
Türkler, Türk dönemi ve Türk kültürü
hakk›nda bahisler bulunmaktad›r. Bu
tür yaz›lar aras›nda özellikle "Tunus'taki Hanefiler"den bahseden yaz›lar, –Tunus'ta Hanefi cemaatini Türk kökenliler
oluflturdu¤u için– tamamiyle Tunus'taki
Türk folkloru ile ilgilidir. "Tunus'ta Hanefî Din ve Adalet Adamlar›n›n Giyimi"
gibi yaz›lar baflta olmak üzere Türk dönemi folklorundan bahseden yaz›larda
Türklerle ilgili bölümler bulunmaktad›r.
Milli Folklor
Derlemeye dayal› tespitlerin yer ald›¤› bu tür yaz›lar›n yan›nda folklor
araflt›rmalar›n›n önemi ve gere¤i üzerinde duran veya folklor teorileri üzerine
tart›flma açan az say›da yaz› ile de karfl›laflmaktay›z. Bu tür yaz›lar aras›nda birinci say›da Mohammed Masmoud› taraf›ndan kalema al›nan "ön söz", S. Ferchio taraf›ndan yaz›lan "Tunus'ta Etnolojik Araflt›rman›n Durumu ve Problemleri", Samira Gargouri–Sethom'un 9. say›daki "Halk Gelenekleri ve Sanatlar› ‹çin
Niçin Bir Merkez" gibi yaz›lar›n› kaydedebiliriz.
Derginin Frans›zca ve Arapça bölümlerinde 60 yazar›n –baz› yaz›lar iki
yazarl› olmak üzere– 165 civar›nda makalesi yaklafl›k 2700 sayfal›k bir koleksiyon oluflturmaktad›r. Dergi yazarlar›
aras›nda Türkçe soyad› tafl›yan Tahar
Ayaflî, Alya Bayram, Adil Hazneci ve Zouheir Koca isimleri dikkat çekiyor. Dergide befl veya daha yukar› say›da makalesi olan yazarlar ise flunlard›r: Mohamed Masmoudi, André Louis, Samira
Sethom, Clémence Sugier, Alya Bayram,
Aziza Ben Tanfous, Neceur Baklouti,
Lahbib Chebbi, Monsef Mohalla ve Abdurrahman Ayoub.
Yaz›larda kullan›lan dipnotlar ço¤unlukla Tunus ve Kuzey Afrika üzerine
yap›lan Frans›z araflt›rmalar›na dayanmaktad›r. Dipnotlar›n vazgeçilmez kaynaklar›n› Fransa'da ilgili alanda yap›lan
çal›flmalar oluflturmakta, ikinci s›rada
yerli kaynaklar s›ralanmakta, çok az ise
üçüncü ülkelerdeki çal›flmalar –ço¤u
Frans›zca'ya yap›lan çevirilere dayanan– kaynaklar yer almaktad›r. Kaynakçalardan s›k rastlad›¤›m›z sosyal bilimler alan›nda tan›nm›fl isimler aras›nda Georges Marçais, François Boucher,
Michéle Beaulie, P. Bourdieu, C. Lé-
9
Y›l: 12 Say›: 47
vi–Strauss, M. Ediade, M. Mauss, V.
Propp, T. Trodov, A. Dundes, H. Jason, A.
Lord, A. Raymond, J. David ve ‹. H. Ayverdi'yi sayabiliriz.
Dergi üzerine yapt›¤›m›z bu de¤erlendirmeden hareketle flu sonucu ulaflabiliriz. Tunus'ta halkbilimi çal›flmalar›
yeterli ekip, donan›m ve dikkatle yürütülmemektedir. Halkbiliminin akademilerde yer almamas›, bu alanda dünyada
meydana gelen geliflmelerin akademik
bir sistem ve perspektifle takibini zorlaflt›rd›¤›ndan, yap›lagelen araflt›rmalar›n ço¤u "el yordam›" ile ortaya konulan
"iyi niyetli" dikkatler noktas›nda kalmaktad›r. Halkbiliminin en üretken ve
dinamik unsurlar›n› oluflturan "sözlü gelenek ve verimler" üzerinde yeterince
durulmamakta, dergide bu alanda yer
alan bir kaç yaz›n›n ise devam› bulunmamaktad›r. Yaz›m›z›n bafl›nda sayageldi¤imiz nedenler de dahil olmak üzere,
çeflitli yetersizlikler yüzünden halkbiliminin dinamik yüzünden çok "k›rsal"da
donuklaflm›fl yüzüne e¤ilinmekte ve buralarda "kaybolmakta olan kültür de¤erleri" olarak görülen geleneksel mimari,
geleneksel el sanatlar› ve geleneksel evlilik tören ve uygulamalar› üzerine dikkatler odaklaflt›r›lmaktad›r. Folklor'un
ne oldu¤u üzerine dünyada son çeyrek
as›rda meydana gelen yo¤un tart›flmalar›n derginin sayfalar› aras›nda çok az
yans›d›¤›n› da belirtmeliyiz. Bununla
birlikte, yukar›dan beri saya geldi¤imiz
olumsuzluklara ra¤men, halkbilim çal›flmalar›n› dar bir kadro ve s›n›rl› imkanlarla 1968'lerden 2000'lere tafl›yan Cahi-
10
ers des arts et traditionels populaires
(Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Defteri)
dergisinin Tunus halkbilim çal›flmalar›n›n belle¤i olarak gelecekte bu alanda
çal›flacaklar için önemli bir arfliv oluflturdu¤u kesindir.
KAYNAKÇA
CAH‹ERS Des Arts Et Traditions Populaires,
Revue du centre des arts et traditions populaires,
1968,1998, 1–12 Say›, Republique Tunisienne Ministere de la Culture ‹nsitut National Du Patrimoine
Yay›n›. (Derginin tam koleksiyonu ilgili enstitünün
ba¤›fl› olarak koleksiyonumuzda bulunmaktad›r.)
DONTENV‹LLE (Henri) 1998, Mithologie
Française, Paris, Edition Payot.
GÜLBENKYAN Komisyonu 1998, Sosyal Bilimler Aç›n, ‹stanbul, Metis Yay›nc›l›k.
MELV‹LLE, (J. Sherskovits) 1993, (Çev.
Umay GÜNAY) "Afrika Sözlü Sanat›n›n ‹ncelenmesi", Millî Folklor Say›: 19.
L'HOMME, Revue Française d'anthropologie,
1961–1996, Paris, L'Ecole Pratique des Hautes Yay›n›. (1961 y›l›nda üç ayl›k olarak yay›na bafllayan
derginin 1996 sonras› taranamam›flt›r.)
LOU‹S (André), 1977, Bibliographie Ethno–Socialogique de la Tunisie, Tunis, ‹nstitut des
Belles Lettres Arabes (‹BLA) yay›n›.
KARAGÜLLE (Zerrin) 1999, Millî Folklor
Enstitüsü, H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Bas›lmam›fl Yüksek Lisans Tezi.
O⁄UZ (M. Öcal), 2000, "Belguedj'in Makalesine Göre Cezayir Konuflma Dilindeki Türkçe Kelimeler ve Tunus'taki Durum", Millî Folklor Say›: 46, s.
VAN GENNEP (Anold) 1998, Le Folklore
Français, Paris, Robert Laffont yay›n›.
Milli Folklor
“KÖNE EPOS” (ARKA‹K DESTAN) KAVRAMI VE
TÜRK HALK H‹KÂYELER‹NDEK‹ “ÂfiIKLARA
MAHSUS EVL‹L‹K” KONUSUNUN KAYNAKLARINDAN
“ALPLARA MAHSUS EVL‹L‹K”*
"Arcaic Epic" (Kone Epos) Concept
And Heroic Marriage From Sources Of Ashiks'
Marriage Theme In Turkish Folk Tales
Yrd. Doç. Dr. Mehmet AÇA**
ÖZET
Yaz›da, “arkaik destan” (köne epos) kavram› ve bu adla adland›r›lan metinlerin genel özellikleri üzerinde durularak baz› Rus ve Türk kökenli araflt›r›c›lar›n Altay, Hakas, Tuva gibi Kuzey ve Güney Sibirya
Türk topluluklar›na ait kahramanl›k ve alplara mahsus evlilik konulu metinleri adland›rma konusundaki
farkl› görüflleri aktar›lm›flt›r. Arkaik ve kahramanl›k konulu destanlarda ifllenen “alplara mahsus evlilik” konusundan yola ç›k›larak günümüz Anadolu sahas› aflk konulu halk hikâyelerinin konu kaynaklar› meselesi
üzerinde baz› yeni yaklafl›mlarda bulunulmufltur.
Anahtar Kelimeler:
Destan, Arkaik destan, Alplara mahsus evlilik, Afl›klara mahsus evlilik, Bayan Toolay
ABSTRACT
In this article, I have firstly examined “arcaik epic” concept and the texts that are named with this concept. Then, I have transfered the opinions (naming those texts, etc.) of some Russian and Turkish researcher
on texts with heroism and heroic marriage theme of Altay, Hakas, Tuva Turks etc. Through heroic marriage
that was narrated in arcaik epics, I have newly approached question of theme sources of present Anatolian
folk tales with love theme. At the and I have claimed that there were love and heroic marriage themes in arcaik epic before Iranian influence too.
Key words
Epic, Arcaik epic, Heroic marriage, Ashiks’ marriage, Bayan Toolay
Türk dünyas› folklor araflt›rmalar›
tarihi boyunca, araflt›r›c›lar›n pek çok
konuda görüfl ayr›l›klar›na düfltükleri
bilinen bir husustur. Sözlü gelenekteki
tür ve flekillerin adland›r›lmas› ile bu
tür ve flekillerin genel özelliklerinin ortaya konmas›nda ortaya ç›kan görüfl ayr›l›klar›yla çeflitli problemler, afla¤›da
haklar›nda bilgi verece¤imiz ve do¤rudan konumuzu oluflturan sözlü anlatma-
lar için de geçerlidir. Afla¤›da, kimi araflt›r›c›lar taraf›ndan destan kimileri taraf›ndan da masal ad› alt›nda incelenen
baz› kahramanl›k ve alplara mahsus evlilik konulu arkaik metinlerin genel
özellikleri ile bu metinler üzerinde ileri
sürülen görüfller hakk›nda bilgi verilerek bu tür arkaik anlatmalar içinde
önemli bir yere sahip olan alplara mahsus evlilik (kahramanî evlilik) temas›n›n
** Bal›kesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü.
Milli Folklor
11
Y›l: 12 Say›: 47
günümüz aflk konulu halk hikâyeleriyle
olan iliflkisi üzerinde durulmaya çal›fl›lacakt›r. Terim karmaflas›ndan söz etmekteki amac›m›z›n bu tür arkaik destan ya
da masal metinleriyle ilgili terim problemine kesin bir çözüm getirmeye çal›flmak olmad›¤›n›, aksine, Türkiye kökenli
folklorcular›n dikkatini, kendilerini zorlayabilecek olan böylesi bir probleme
çekmek ve onlar› bu problemi tart›flmaya davet etmek oldu¤unu burada ifade
etmek isteriz1.
Anadolu sâhas› folklor araflt›rmalar›nda daha çok kozmogonik destan, mitolojik destan, eski destan, fiamanizm kökenli destan, metafizik destan, mitik efsane, efsane ve masal, di¤er baz› Türk
bölgelerinde ise köne epos, arkaik epos,
arhaikal›k epos, miftik baat›rd›k kööne
epos, baat›rd›k arhaikal›k epos, ertegilik
epos, kaharmand›k köne epos, ecelgi c›r,
añ›z, bogat›rskaya skazka, bat›rl›k ertegi
gibi çeflitli adlar alt›nda ele al›nan kahramanl›k içerikli ola¤anüstü-fantastik
anlatmalar, arkaik Türk toplulu¤unun
dünya görüflü ile çoklukla mitolojik bir
karaktere sahip olan alplar›n ola¤anüstü göksel güçlere, vahflî hayvanlara, ülkelerini iflgâl edip halklar›n› esir eden
d›fl düflmanlara ve kendi halklar›na zulmeden hanlara karfl› yürüttükleri mücadeleleri hikâye etmektedirler. Avc›-mergenlerin maceralar› da bu arkaik metinler içinde önemli bir yer iflgâl etmektedir. Bu tür metinler içerisinde terennüm
edilen bir baflka önemli tema ise, afla¤›da üzerinde genifl bir flekilde duraca¤›m›z alplara mahsus evliliktir2.
Eski Türk toplumunun dünya görüflünü, sosyal hayat›n› ve onun fantastik
yönünü yans›tan bu metinlere, Rus ve
Türk kökenli pek çok araflt›r›c› taraf›ndan çeflitli isimler verilmifltir. Bu tür metinler, baz› araflt›r›c›larca epos (destan),
12
di¤er baz›lar›nca da skazka-ertegi (masal) adlar›yla ele al›nm›fllard›r. Mitoloji
ve masal dünyas›na has motif ve unsurlar› içlerinde çok yo¤un bir flekilde bar›nd›rmalar› sebebiyle, bu tür metinlerin
epos (destan) mu yoksa skazka (masal)
olarak m› adland›r›lmas› gerekti¤i sorusu, baflta V. M. Jirmunskiy olmak üzere,
pek çok folkloristi meflgul etmifltir. Bu
tür metinlere, kahramanl›k masal›-bogat›rskaya skazka (V. M. Jirmunskiy),
mitolojik destan (E. M. Meletinskiy), masals›-mitik destan (B. N. Putilov) gibi adlar verilmifltir. Araflt›r›c›lar, sadece kahramanl›k ve alplara mahsus evlilik konulu arkaik metinleri vas›fland›r›rken
de¤il, Altay, Hakas, Tuva gibi Güney Sibirya Türk topluluklar›ndan derlenip
neflredilen arkaik olsun olmas›n bütün
kahramanl›k konulu metinleri adland›r›rken de ihtilafa düflmüfllerdir. Masal
m›, efsane mi, destan m›? tart›flmas›n›n
kayna¤›nda da Altay, Hakas, Tuva gibi
Türk topluluklar›n›n destan metinlerinde, masal ve mitoloji dünyas›na has pek
çok unsurla fantezinin a¤›rl›kl› olarak
yer almas› yatmaktad›r. Baz› destan metinlerinin bozularak masal formunda anlat›lmaya bafllanmas› da bu tart›flmada
önemli bir etken olmufltur. V. ‹. Verbistkiy, G. N. Potanin ve V. M. Jirmunskiy
gibi araflt›r›c›lar, eserlerinde Altay kahramanl›k destanlar› ya da arkaik destanlar›n› skazka (masal) ve bogat›rskaya
skazka (kahramanl›k masal›) olarak vas›fland›r›rlarken A. Kalaçev, A. S. Orlov
ve A. L. Koptelov b›lina (destan, kahramanlar hakk›ndaki destanlar), N. A.
Baskakov ve L. P. Potapov ise geroiçeskiy
poema (kahramanl›k fliiri) olarak adland›rm›fllard›r4.
S. E. Malov, Altay destanlar›n›, zamanla bozulmufl, küçülmüfl, k›salm›fl,
parçalanm›fl ve s›radan masallara dö-
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
nüflmüfl metinler olarak görmektedir.
Malov’un görüfllerini destekleyen N. K.
Dmitriev de Altay efsanelerinin kahramanl›k destanlar›n›n parçalar› ve destandan masala geçiflin en güzel örnekleri oldu¤unu söylemektedir5. Dmitriev’in
tarihî ekol mensuplar›n›n görüfllerine
uygun düflen bu düflüncesi, L. P. Potapov
taraf›ndan sert bir flekilde elefltirilmifltir. Potapov, t›pk› A. L. Koptelov6 gibi,
Altay efsanelerinin kahramanl›k destan›
oldu¤unu düflünmektedir7. V. M. Jirmunskiy’e göre ise, Altay efsaneleri,
kahramanl›k destan› de¤il, kahramanl›k
masal›d›r (Bogat›rskaya skazka). Bunda
da Altay kahramanl›k efsanelerinin konu özelliklerini (Canavarlarla savafl,
alplara mahsus dünürlük, mitik fantezi,
vs.) delil olarak ileri sürmektedir8. ‹. V.
Puhov, Jirmunskiy’in kahramanl›k destan›n›n çeflitli özelliklerini göz önünde
tutmad›¤›n›, içeri¤in kahramanl›k karakterde olmas›n›n bu tür metinlerin
kahramanl›k destan› olarak de¤erlendirilmesinde en önemli delil oldu¤unu söylemektedir9. Kanaatimizce, en az içerik
kadar, bu tür baz› metinlerin derlendikleri y›llarda anlat›c›lar taraf›ndan masal
formunda anlat›lm›fl olmas› ve araflt›r›c›lar›n incelemeler s›ras›nda daha çok
bu masal formuna sahip metinleri esas
almalar› da masal m›, efsane mi yoksa
destan m› tart›flmas›n›n ortaya ç›kmas›nda etkili olmufltur. Baflta G. N. Potanin, V. ‹. Verbitskiy ve V. V. Radlov olmak üzere pek çok derleyicinin Altay,
Tuva, Hakas, vb. Türk gruplar›na mensup destanc›lar›n anlatt›klar› pek çok
metni k›saltarak ve masal formuna dönüfltürerek yay›mlad›klar›n› da bu çerçevede unutmamak gerekmektedir.
‹lerleyen y›llarda yap›lan çal›flmalarda da araflt›r›c›lar›n bu tür metinleri
tan›mlamak için hem destan (epos) hem
Milli Folklor
efsane (añ›z) hem de masal (ertegi) terimlerini kulland›klar›n› görmekteyiz.
Baflta Kazak kökenliler olmak üzere, baz› folklorcular taraf›ndan köne epos ile
bat›rl›k ertegi kavramlar›n›n büyük
oranda ayn› fleyleri ifade ettikleri söylenmifl, yine baz›lar› taraf›ndan yukar›da s›ralanan vas›flara sahip herhangi
bir metin köne epos kavram› içine dahil
edilerek incelenirken di¤er baz›lar› taraf›ndan ayn› metin bat›rl›k ertegi kavram› çerçevesinde ele al›nm›flt›r10. Bütün
bu görüfller, Altay, Hakas, Tuva gibi
Türk topluluklar›n›n kahramanl›klar›yla aile, kabile ve yurt ad›na verdikleri iç
ve d›fl mücadelelerini ve alplara mahsus
evlili¤i terennüm eden metinlerin, içlerinde arkaik dünyan›n mitik, efsanevî ve
masals› unsurlar›yla ad› geçen topluluklar›n mitik fantezilerini de bar›nd›ran
destan/masals› destan (ertegilik epos)
ve kahramanl›k masal› (bat›rl›k ertegi)
olarak ele al›n›p incelenmekte oldu¤unu
ortaya koymaktad›r.
Bu tür metinler, daha sonraki dönemlerde ortaya ç›km›fl olan kahramanl›k destanlar› ve aflk konulu destan/halk
hikâyeleriyle konu, tip ve gelenek bak›m›ndan s›k› münasebette bulunmalar›
ve özellikle de köne epos kavram›n›n
Türkistan kökenli pek çok araflt›r›c›11 taraf›ndan bu tür metinleri tan›mlamak
amac›yla günümüzde de s›kça kullan›l›yor olmas› nedeniyle, taraf›m›zca kahramanl›k masal›ndan (bat›rl›k ertegi/comok) ziyade arkaik destan (köne epos)
olarak adland›r›lacaklard›r12. Arkaik
destanlar (köne eposlar), mitten klasik
destana geçifl aflamas›n› oluflturmaktad›rlar. Arkaik destan metinleri, mit, masal, efsane gibi türlerin pek çok unsurunu bünyelerinde toplam›fllard›r. Bu tür
metinler, zamanla içlerinde bar›nd›rd›klar› mit ve masal unsurlar›n›n pek ço¤u-
13
Y›l: 12 Say›: 47
nu atm›fllar ve böylece bugünkü anlam›yla tarihî-realist destanlara dönüflmüfllerdir13. Arkaik destanlar (Köne
epos), baz› Türk gruplar›n›n geçirdikleri
tarihî, siyasî, sosyal ve kültürel aflamalar› yans›tan O¤uz Ka¤an ve Manas14 gibi tarihî-menkabevî destanlar›n teflekkülü ve gelifliminde önemli bir basamak
teflkil etmifllerdir15. Özellikle de arkaik
destanlar›n kahramanl›¤› anlatan örnekleri (kaharmand›k köne eposlar), klasik kahramanl›k destanlar›n›n esas›n›
oluflturmalar› bak›m›ndan son derece
dikkat çekicidirler16. Arkaik destanlar
içinde önemli bir yer iflgâl eden alplara
mahsus evlilik konusu da, daha sonra teflekkül etmifl olan kahramanl›k destanlar›nda önemli bir epizot (evlilik epizodu) olarak varl›¤›n› sürdürmüfltür.
Kahramanl›k destanlar›n›n ilk etab›n› teflkil eden arkaik destanlarda terennüm edilen konular17 hakk›nda yukar›da k›sa bilgiler verildi¤i için burada
her bir konu üzerinde durulmayacak ve
do¤rudan esas konumuz olan alplara
mahsus evlilik (kahramanî evlilik) temas› ile bu teman›n günümüz halk hikâyelerindeki âfl›klara mahsus evlilikle olan
münasebetlerinin incelenmesine geçilecektir.
‹ster kahramanl›k masal› (bogat›rskaya skazka) isterse arkaik destan (köne
epos) ad› verilsin, konumuzu oluflturan
arkaik metinlerin önemli bir k›sm›, çoklukla yafll› ana ve babadan dünyaya gelen, babalar› düflman taraf›ndan öldürülen (Baba, baz› metinlerde bir kaza ya da
hastal›k neticesinde de ölebilmektedir.)
ola¤anüstü vas›flara sahip bahad›rlar›n
efl aramalar› (Aranan efl, bazen baba taraf›ndan kaç›r›lan sözlüdür.) ile alplara
mahsus evliliklerini terennüm etmektedir. Arkaik destanlar›n baz›lar›nda, bahad›rlar›n t›pk› Anadolu sahas› aflk ko-
14
nulu halk hikâyelerinde oldu¤u gibi, yer
ile gö¤ün birleflti¤i bir yerde yaflayan bir
han›n k›z›ndan rüya ya da kutsal bilge
kitap vas›tas›yla haberdar olduklar› ve
onu almak için çoklukla ana ve baban›n
r›zas› olmaks›z›n sefere ç›kt›klar› da görülmektedir18. Sözlü k›z›n, babas› taraf›ndan verilen söz bir kenara at›larak
bahad›r›n kendisinden kaç›r›lmas›nda
da bahad›r›n babas›n›n ya düflman elinde ya da bir kaza sonucu ölmesi ve bahad›r›n sosyal ve ekonomik statüsünün de¤iflmesi etkili olmaktad›r. Baz› metinlerde, bahad›rlar›n ayn› anda hem yabanc›
hanlara karfl› mücadele ettikleri hem de
efl arama iflini gerçeklefltirdikleri görülmektedir. Arkaik destanlardaki bu alplara mahsus evlili¤in daha sonraki kahramanl›k destanlar›nda önemli bir epizot olarak varl›¤›n› sürdü¤ünü yukar›da
da söylemifltik. Fakat, arkaik destanlarda görülen mitolojik âlem ve mitik kahramanlar›n (Mitik güçlere sahip hanlar,
bu hanlar›n göksel k›zlar›, ola¤anüstü
mitik yarat›k rakipler, vs.) yerini, burada, daha gerçekçi ve insanî bir yap› alm›flt›r. Arkaik destanlar içinde önemli
bir yere sahip olan alplara mahsus evlilik, Türk toplumunun önemli bir k›sm›nda görülen sosyal, kültürel, tarihî, iktisadî de¤iflimler sebebiyle ilerleyen dönemlerde yerleflik hayat›n ürünü olarak
ortaya ç›kan halk hikâyelerinde âfl›klara
mahsus evlilik fleklinde varl›¤›n› sürdürmüfltür. Fakat, bu süreçte gerek kahramanlarda ve gerekse aflk-evlilik telakkilerinde bir hayli de¤iflmeler meydana
gelmifltir. Alp ya da bahad›r, her türlü
zorlu¤a ra¤men (Ola¤anüstü engeller,
mitik rakipler, zâlim hanlar, zorlu yar›fllar, vs.) âfl›k oldu¤u k›z› ya da daha do¤du¤unda kendisiyle sözlenen; fakat, kendisinden k›z›n babas› taraf›ndan kaç›r›lan sözlüsünü bile¤inin hakk›yla al›p
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
obas›na getirirken âfl›klara mahsus evlilik ya da aflk temas›n› iflleyen halk hikâyelerinde âfl›klar›n alplara nazaran daha pasif kald›¤› görülmektedir.
Yukar›daki paragraf›n son sat›rlar›nda belirtilen husus üzerinde hemen
afla¤›da daha ayr›nt›l› bir flekilde durulaca¤› için biz burada, öncelikle Anadolu
sahas› halk hikâyelerindeki aflk temas›n›n kaynaklar› hakk›nda ileri sürülen
baz› görüflleri gözden geçirmeye çal›flaca¤›z.
Gerek Anadolu sahas›nda ve gerekse
di¤er Türk bölgelerinde aflk konulu destan ya da halk hikâyelerinin teflekkülü ve
konu kaynaklar› ele al›n›rken araflt›r›c›lar taraf›ndan, aflk konulu destanlar›n
kahramanl›k destanlar›ndan sonra teflekkül etti¤i söylenmektedir. Aflk konulu
destan ya da hikâyeler (Ki bu tür metinler, Anadolu sahas›nda halk hikâyesi olarak adland›r›lmaktad›rlar.), destandan
romana geçifl sürecini temsil eden ürünler olarak de¤erlendirilmektedir.
M. Fuad Köprülü, Meddahlar adl›
hacimli yaz›s›nda, Türkler aras›nda ‹slamiyet öncesinde daha ziyade kahramanl›k konulu ve mitolojik unsurlar bar›nd›ran destanlar›n var oldu¤unu, ancak ‹slamiyet benimsendikten ve ‹ran
tesiri yafland›ktan sonra, XV-XVI. as›rlarda, aflk konulu halk hikâyelerinin teflekkül etti¤ini söylemektedir19. Köprülü’nün aflk konulu halk hikâyelerinin teflekkülü ve konu kaynaklar›n› XV-XVI.
as›rlara ve ‹slam ve özellikle de ‹ran tesirine ba¤lad›¤› bu görüflü, kendisinden
sonra da benimsenip s›k s›k yinelenmifltir. Köprülü’nün ileri sürdü¤ü bu görüfl,
sadece Anadolu sahas›nda de¤il, baz›
Türkistan kökenli araflt›r›c›lar taraf›ndan da aflk konulu destanlar›n konu
kaynaklar› ve teflekkülleri için benzer
bir flekilde dile getirilmifltir.
Milli Folklor
Anadolu sahas› halk hikâyeleri üzerinde en kapsaml› çal›flmalar› yapm›fl
olan Pertev Naili Boratav ise Anadolu
sahas›ndaki halk hikâyelerinin XVII.
as›rdan itibaren teflekkül etti¤ini ve
halk hikâyelerinin destandan ayr› bir
tür oldu¤unu söylemektedir. Hikâyeler,
feodal ve aristokratik cemiyetlere has
olan epik türün (destan›n) yerini alm›flt›r. Boratav, destanla halk hikâyelerinin
farkl›l›klar›n› flu flekilde s›ralamaktad›r:
a) Bunlarda (hikâyelerde) masal unsuru
çoktur, b) Destan ananelerini kaybetmifllerdir20. Boratav, ayn› eserde, halk hikâyeleri hakk›nda flu de¤erlendirmeyi yapar: Bu mütalaalar› serdettikten sonra
diyebiliriz ki halk hikâyeleri, destanîleflmifl masallard›r; veyahut da destanîliklerini kaybetmifl, masallarla çok kar›flm›fl destanlard›r. Bu hikâyelerin ekserisinin on yedinci as›rdan sonra teflekkül
etti¤i tahmin edilebilir. Zira bunlar›n
kahramanlar› olan flairler, bu as›rda veya bu as›rdan sonra yaflam›fl olduklar›
gibi, içlerindeki aruzlu fliirler, tasavvuf
tesirleri, dinî koku hep Divan edebiyat›n›n ve tasavvufî zevkin halk fliirine nüfuzundan sonraki devri hat›rlat›yor. Mevzular› eski bile olsa, bu hikâyelerin on yedinci as›rdan sonraki flairler taraf›ndan
ifllendi¤i tahmin olunabilir21. Boratav,
halk hikâyelerinde bir masallaflma ya da
masallarla iç içe olma durumu görmektedir. Araflt›r›c›, Halk Hikâyeleri ve
Halk Hikâyecili¤i adl› eserinde, halk
hikâyelerini destan gelene¤inin bir devam› olarak de¤erlendirmenin yanl›fl
olaca¤›n›, halk hikâyesinin yeni flartlara
uygun yeni bir edebi nev’i mahsulü oldu¤unu söylemektedir22.
Türk halk hikâyeleri üzerinde
önemli araflt›rmalarda bulunmufl olan
Fikret Türkmen de destanlardaki kahramanl›¤›n halk hikâyelerinde aflka dö-
15
Y›l: 12 Say›: 47
nüfltü¤ünü ve bunun da kuvvetli ‹ran tesiriyle meydana geldi¤ini söylemektedir:
Biz de destanî bir an’anesi olan Türklerin, islamiyeti kabul ettikten sonra bu
an’anenin bir çok hususiyetlerini muhafaza etmekle birlikte (temsilî özellik, saz
eflli¤inde söyleme...) konunun kahramanl›ktan, bilhassa ‹ran fiehname ve
klasik edebiyattan geçen Ferhat ile fiirin,
Leyla ile Mecnun gibi hikâyelerin tesiri
ile aflka dönüfltü¤ü kanaatindeyiz. Bu
gün yafl›yan birçok Anadolu aflk hikâyesinin menfleinin Azerbaycan olmas› ve
halen en canl› flekilde bu bölgede yaflamas› bölgenin kuvvetli ‹ran tesirinde
kalmas› ile izah edilebilir23. Al›nt›dan da
anlafl›laca¤› üzere, Türkmen’in görüflü,
Köprülü ile Boaratav’›n görüflleri ile paralellik arz etmektedir.
Araflt›r›c›lar›n genel kanaatlerine
göre, halk hikâyeleri kahramanl›k temas›na sahip olan destanlardan sonra teflekkül etmifl ve özellikle de ‹ran mesnevî/hikâyelerinin tesiriyle konu, kahramanl›ktan aflka kaymaya bafllam›flt›r.
Bugünkü anlamda halk hikâyeleri 1617. yüzy›llarda teflekkül etmeye bafllam›flt›r ve Anadolu sahas› halk hikâyelerindeki aflk temas›n›n kayna¤›, bugünkü
Kuzey ve Güney Azerbaycan ile Türkmenistan’d›r24. Bu bölgeler de ‹ran tesiri alt›nda en çok kalan bölgelerdir. Halk hikâyesi, Türk toplumunun yerleflik hayata geçip destan devrinin son bulmas›yla
ortaya ç›km›fl olan ve destandan büyük
oranda ba¤›ms›z bir türdür. Destanlar
bütünüyle manzum iken halk hikâyeleri
naz›m nesir halde anlat›lmaktad›r25.
Araflt›r›c›lar, halk hikâyelerinin Türk
kayna¤›n› ele al›rken çok fazla ayr›nt›ya
girmemifllerdir. Bunda da aflk konulu hikâyelerin oluflumunda büyük oranda
‹ran mesnevîcilik/hikâyecilik gelene¤i-
16
nin tesirinin oldu¤unun düflünülmesi etkili olsa gerektir.
Burada, halk hikâyelerinde yer
alan aflk ve evlenme temas›n›n Türkler
aras›nda ‹slam medeniyetine dahil olufltan ve ‹ran tesirinde kal›fltan önce de
kahramanî aflk ve evlilik (Alplara mahsus evlilik) fleklinde arkaik ve klasik
kahramanl›k destanlar›nda (Al›p-Manafl, Bayan Toolay, Er Töfltük, vs.) da yer
ald›¤› ortaya konulacak ve bu teman›n
O¤uz gruplar›n›n ‹slam medeniyetine
dahil olmalar› ve Ön Asya’ya gelip ‹ran
tesirinde kalmalar› sonucu günümüz
halk hikâyelerindeki yap›s›n› kazand›¤›
belirtilecektir.
Yukar›da arkaik destanlar hakk›nda bilgi verilirken en yayg›n konulardan
birisinin ola¤anüstü bir flekilde do¤an ve
ola¤anüstü özelliklere sahip olan kahraman›n daha do¤madan ya da do¤ar do¤maz sözlendi¤i ve kendisinden kaç›r›lan
sözlüsünü ya da bir vesileyle (Kutsal bilge kitap, vs.) haberdar olup âfl›k oldu¤u
k›z› bulmak için sefere ç›kmas›, bu yolculuk s›ras›nda pek çok ola¤anüstü engel
ya da varl›klarla mücadele etmesi, sözlüsünün/sevgilisinin obas›na/toyuna varan
kahraman›n rakiplerle mücadele etmesi
ve k›z›n ya da k›z›n babas›n›n ortaya
koydu¤u flartlar› yerine getirdikten ve
rakiplerini alt ettikten sonra sözlüsü ya
da sevdi¤i k›zla obas›na geri dönmesi oldu¤u belirtilmiflti. Altay Türkleri aras›nda yayg›n olan Al›p-Manafl, Kan Püdey,
Ay-Man›s, Koz›n-Erkefl’te kahramanî evlilik ya da alplara mahsus evlilik temas›
ifllenmektedir. Tuva kahramanl›k destanlar›ndan Bayan Toolay’da da t›pk› Altay destanlar›nda oldu¤u gibi, sözlüsünün varl›¤›ndan bir flekilde haberdar
olan Bayan Toolay’›n sözlüsünü aramak
için yola ç›k›fl›yla çeflitli mücadelelerden
sonra sözlüsünü al›p obas›na dönmesi ve
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
babas›n› öldürenlerden intikam almas›
anlat›lmaktad›r: Tuman K›sk›l Att›g Möge Bayan-Toolay, kar›s› ile yapayaln›z yaflamaktad›r ve bir gün Ak-Tayga’da avlan›rken yabanc› bir bahad›rla karfl›lafl›r.
‹ki bahad›r henüz do¤mam›fl olan çocuklar›n› kendi aralar›nda sözleyip dünür
olurlar. Eve dönen Möge Bayan-Toolay,
kar›s›n›n bir o¤lan çocu¤u do¤urdu¤unu
görür ve bunun üzerine bir toy düzenler.
Toya, Karat›-Han da gelir ve Karat›-Han,
Möge Bayan Toolay’›n zenginli¤ini görünce Möge Bayan-Toolay ile kar›s›n›
kendi obas›na davet edip öldürür ve o¤lan› da kendisine çoban yapar. Zavall› çoban, bir gün bir tayla karfl›lafl›r. Tay, ona
babas› taraf›ndan ma¤araya saklanan
savafl silahlar› ve k›yafetlerini nas›l bulaca¤›n› anlat›r. Savafl elbisesini giyen ve
silahlar› kuflanan çocuk, ola¤anüstü bir
flekilde bir bahad›ra dönüflür. Tay da çocukla birlikte ola¤anüstü bir flekilde geliflir ve alp ata dönüflür. Tay, delikanl›ya
Tuman K›sk›l Att›g Möge Sagaan-Toolay
ad›n› verir ve do¤madan önce sözlendi¤i
niflanl›s›ndan haber verip onu nerede ve
nas›l bulaca¤›n› söyler. Möge Sagaan-Toolay, niflanl›s› güzeller güzeli Alt›n Dang›n’› bulur ve bütün rakiplerini yenerek
k›z› almaya hak kazan›r. Bahad›r, efli ile
birlikte evine döner. Eve dönerlerken bir
ormanda dinlenmeye karar verirler. Möge, kar›s›n› dinlendikleri yerde b›rak›r ve
avlanmaya ç›kar. Avdan dönünce kar›s›
ve eflyalar›n›n Am›rga-Kara Moos taraf›ndan kaç›r›ld›¤›n›, kar›s›n›n geride b›rakt›¤› mektup vas›tas›yla ö¤renir. Möge,
pefllerine düfler ve Am›rga-Kara Moos’u
öldürüp kar›s›yla birlikte Ak-Hem ›rma¤›n›n k›y›s›nda bulunan evlerine döner.
Daha sonra Möge Sagaan-Toolay, Karat›Han’dan intikam al›r ve kar›s›yla birlikte bar›fl ve huzur içinde yaflamaya bafllar26.
Milli Folklor
Al›p-Manafl ve Bayan Toolay destanlar› ele al›nd›¤›nda, konunun Anadolu sâhas› ve di¤er Türk bölgeleri aflk konulu destan ya da halk hikâyelerinin konular›yla büyük benzerlikler arz etti¤i
görülmektedir. Altay, Tuva ve Hakas
kahramanl›k destanlar›n›n bir ço¤u, çeflitli aç›lardan arkaik destan olma özelli¤i sergilemektedir. Yukar›da da söylendi¤i gibi, arkaik destanlardan sonra ortaya ç›kan kahramanl›k destanlar›nda
da kahramanî evlilik ya da alplara mahsus evlilik temas›, genellikle destan›
oluflturan bir epizot (evlilik epizodu) fleklinde varl›¤›n› devam ettirmifltir. Kahramanl›k destanlar›n›n konu ve epizot yap›lar›, fiâkir Ib›raev taraf›ndan çok iyi
bir flekilde ortaya konuldu¤u için burada, kahramanl›k destanlar›ndaki evlilik
epizodu üzerinde durulmayacak, araflt›r›c›lara Ib›raev’in tespitlerine bakmalar›
tavsiye edilecektir27.
Kahramanî evlilik temas› üzerine
kurulmufl olan ve Dede Korkut Kitab›
içinde yer alan Kañl› Koca O¤l› Kan Tural› boyu, arkaik destan özelli¤i tafl›maktad›r28. O¤uz Türkleri aras›nda destandan halk hikâyesine geçifl devresinin
mahsulü olarak de¤erlendirilen Dede
Korkut hikayeleri içinde yer alan Kan
Tural› boyu, O¤uz gruplar› aras›nda teflekkül eden aflk konulu halk hikâyelerinin en eskilerinden biri olarak de¤erlendirilmelidir. Ayn› fley, Al›p-Manafl destan›n›n Dede Korkut hikâyeleri içindeki
benzeri olan Kam Püreniñ O¤l› Bams›
Beyrek29 boyu için de geçerlidir.
Yukar›daki bahislerden de anlafl›laca¤› üzere, Anadolu sahas› aflk/evlilik
konulu halk hikâyeleri konu kaynaklar›
bak›m›ndan incelenirken arkaik destanlar (köne epos) ya da kahramanl›k masallar› (bogat›rskaya skazka) mutlaka
dikkate al›nmal›d›r. Yukar›da da üzerin-
17
Y›l: 12 Say›: 47
de duruldu¤u gibi, evlilik konulu arkaik
destanlarda (Al›p-Manafl, Bayan Toolay,
Koz›n-Erkefl, Er Töfltük, vb.), ola¤anüstü
flekilde do¤an, ola¤anüstü özelliklere ve
yard›mc›lara sahip olan kahraman›n
kendisine efl aramak için gurbete ç›kmas› ve almak istedi¤i kad›n için karfl›s›na
ç›kan engelleri afl›p k›z›n babas› ya da
bizzat k›z taraf›ndan konulan flartlar›
yerine getirdikten sonra müstakbel eflini
al›p obas›na geri dönmesi söz konusudur. Bu destanlar, bünyelerinde mit ve
masal unsurlar›n› yo¤un bir flekilde bar›nd›rd›klar› için kahramanlar, tanr›sal
k›zlara dahi talip olarak müstakbel efllerini alabilmek için göksel varl›klarla da
mücadele edebilmektedirler. ‹lerleyen
dönemlerde, mit ve masal unsurlar›, yerini daha gerçekçi unsurlara b›rakm›flt›r; fakat, destanlar› oluflturan konu çizgisi de¤iflmemifltir. Ön Asya kültürleri
ve edebiyatlar›yla münasebet kurulduktan ve yerleflik hayata geçildikten sonra
da sevdi¤i k›z ya da sözlüsünün ard›ndan gurbete ç›kan kahraman›n kahramanl›k özellikleri, yavafl yavafl ortadan
kalkmaya bafllam›fl, bat›r-âfl›k ya da alpâfl›k tipi, pasifize olarak yerini âfl›k tipine b›rakm›flt›r. Kahramanî ya da alplara
mahsus evlili¤in yerini, daha sonraki dönemlerde aflkî ya da âfl›klara mahsus evlilik almaya bafllam›flt›r. Bu de¤iflimde,
yerleflik hayat›n flartlar› kadar Ön Asya
kültürleriyle edebiyatlar›n›n da etkisi olmufltur elbette. D›fla dönük ve mücadeleci alp-âfl›k tipinin melankoliye ve aflk
ac›s›na müptela âfl›k tipine dönüflmesinde, Fars mesnevîlerinin büyük etkisi olmufl olsa gerektir. Arkaik destanlardaki
efl arayan kahraman›n bilek ve yürek
gücünü kullanmas› ve ola¤anüstü yard›mc›lar›n›n devreye girmesi sonucunda
eflini almaya hak kazan›p obas›na dönmesi, yerini, büyük oranda, Türk toplu-
18
luklar›n›n büyük bir k›sm›n›n yerleflik
hayata geçmesi ve Ön Asya kültürleriyle
edebiyatlar›n›n tesirinde kalmas› sonucu, evlenmek istedi¤i k›z için mücadele
eden kahramanla sevilen k›z›n trajik bir
sona ulaflmalar›na, yani, kavuflamadan
helâk olup gitmelerine b›rakm›flt›r. ‹slam dininin bu de¤iflimdeki büyük etkisi
de göz ard› edilmemelidir. ‹slam, birbirlerini seven genç k›z ve erkeklerin anlaflarak ve seviflerek hayatlar›n› birlefltirmelerine pek s›cak bakmam›fl, ‹slam’la
tan›flan Türk topluluklar› da bu yaklafl›m› zaman zaman daha da dar ve s›n›rlay›c› bir çerçeveye tafl›yabilmifllerdir. Birbirlerini seven kahramanlar, yeni dinin
ve o dine mensup olan toplumun bu tür
yapt›r›mlar›yla da mücadele etmek durumunda kalm›fllar ve çoklukla da trajik
sonla karfl›laflm›fllard›r. Di¤er taraftan
da farkl› dinlere sahip yabanc› topluluklarla olan münasebetler sonucu yaflanan
yasak aflklar da hikâyelere konu olmufltur. Kerem ile Asl› hikayesi, bu yeni konuya en güzel örnektir30. Türk toplumunun sosyal hayat› ve dünya görüflü üzerinde büyük etkisi olan ‹slam ideolojisi
ve di¤er dinlere mensup yabanc› topluluklarla yaflanan çat›flmalar, hayat›n bir
gerçe¤i olarak yans›mas›n› destan ya da
halk hikâyelerinde de bulmufltur. Bu de¤iflimlerin yan› s›ra, Ön Asya topluluklar›n›n edebiyatlar›yla tan›flan Türk topluluklar›, münasebete geçtikleri topluluklar›n edebiyat ürünlerini de kendi dillerine çevirmifller, bu tür eserleri taklit
ederek yeni hikâye ve destanlar teflekkül
ettirmifllerdir.
Sözün k›sas›, Türk destanc›l›k gelene¤inde çok eskiden beri bir kahramanî
(alplara mahsus) aflk ya da evlilik temas› var olagelmifl, yaflanan de¤iflimler ve
maruz kal›nan etkiler sonucunda bu tema, Türk co¤rafyas›n›n genifl bir bölü-
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
münde alplara mahsusluktan afl›klara
mahsuslu¤a dönüflmüfltür. Çok eski dönemlerden beri sözlü anlatmalar içinde
ifllene gelen aflk ya da evlilik temas›,
ilerleyen dönemlerde çok genifl bir co¤rafyaya da¤›lm›fl olan Türk gruplar› aras›nda hem arkaik flekli korunarak hem
de yeni kültürel ve sosyal flartlar ortamlar›nda yeniden yorumlanarak anlat›la
gelmifltir. Tarihî, co¤rafî, dinî faktörler
nedeniyle Ön Asya topluluklar› ile çok
daha s›k› iliflkiler kuran Türk gruplar›nda tema, âfl›klara mahsus bir yap›ya büründürülürken Bat› sahas› Türk gruplar›na nazaran d›fl etkilere daha kapal› bir
hayat tarz›n› sürdüre gelen geleneksel
Türk gruplar› aras›nda eskiye sad›k kal›narak alplara mahsus yap›da anlat›la
gelmifltir.
NOTLAR
*
Yaz›, 31 May›s-02 Haziran 2000 tarihlerinde
Bal›kesir Üniversitesi ile Bal›kesir Belediyesi taraf›ndan düzenlenen II. Bal›kesir Kültür Araflt›rmalar› Sempozyumu’nda bildiri olarak sunulmufltur.
1
Üzerinde duraca¤›m›z kahramanl›k ve alplara mahsus evlilik konulu arkaik metinler, daha önce
Emine Gürsoy-Naskali taraf›ndan Destan›n Tarifi
(Türk Dili Araflt›rmalar› Y›ll›¤›-Belleten-1992,
Ankara 1995, 1-8) adl› yaz›s›nda ele al›nm›fl ve bu
tür metinlerin destan kavram› içindeki yeri üzerinde durulmufltur. Naskali, bu tür metinlerin fiamanizm’in düflünce ve inanç sistemini yans›tt›¤›n›, bahad›rlar›n yolculuklar›n›n ruhlar› kovalayan fiamanlar›n yolculu¤unu and›rd›¤›n› söylemifltir. Araflt›r›c›, bu tür destan metinlerini adland›rmak için
fiamanizm kökenli destan, metafizik destan, eski
destan (Bizim kullanmakta oldu¤umuz arkaik destan kavram›yla ayn› fleyi ifade etmektedir.) tabirlerini teklif etmifltir. Naskali, kahramanl›k konulu ve
hacimli klasik destanlar› kahramanl›k destan› olarak vas›fland›r›rken, ele almakta oldu¤umuz metinleri metafizik destanlar olarak adland›rmay› ye¤lemifltir. Kanaatimizce, Naskali’nin ileri sürdü¤ü terimlerden eski destan, bu tür metinleri vas›fland›rmak için kullan›labilecek en do¤ru ve kapsaml› tabirdir. Çünkü, bu tür metinlerin hepsinde fiamanizm tesirini ve fizik ötesini aramak ya da bulmak
Milli Folklor
mümkün de¤ildir. fiamanizm tesiri ile fizik ötesini
ayn› zamanda Naskali’nin tam anlam›yla destan
olarak kabul etti¤i Manas gibi büyük metinlerde de
görmek mümkündür. Araflt›r›c›n›n üzerinde durdu¤u bir di¤er önemli husus da baz›, destanlar›n hem
kahramanl›k destanlar›n›n hem de eski destanlar›n
(arkaik destan) özelliklerini bünyesinde toplad›¤›d›r. Araflt›r›c› bazen kategoriler aras›ndaki çizgiyi
çekmek zorlu¤u vard›r, örnekleri patron ç›kar›r gibi
bir makasla kesemiyoruz (7. s.) diyerek tür, flekil ve
terim sorunlar›n›n ne kadar karmafl›k bir yap› arz
etti¤ine dikkat çekmektedir.
2
Bu tür sözlü anlatmalar üzerinde yap›lm›fl
de¤erlendirmeler için bk: V. M. Jirmunskiy, Tyurkskiy Geroiçeskiy Epos, Leningrad 1974, 222-348;
M. ⁄abdullin-T. S›d›kov, Kazak Halk›n›ñ Bat›rl›k
C›r›, Almat› 1972, 33-34; R. Berdibaev, Kazak Epos›, Almat› 1982, 51-91; Âlkey Mar¤ulan, Ecelgi C›r,
Añ›zdar, Almat› 1985, 62-81; Âvelbek Koñ›ratbaev,
Kazak Epos› câne Türkologiya, Almat› 1987,
121-128; Kazak Hal›k Âdebiyeti-Ertegiler, 4.
tom, Almat› 1989; fiâkir ‹braev, Epos Canr›n›ñ Kal›ptasuv Tariyh›, Folklor fi›nd›¤›, Almat› 1990, 4474; fiâkir Ibraev, Epos Âlemi, Almat› 1993, 25-27;
Emine Gürsoy Naskali, Destan›n Tarifi, Türk Dili
Araflt›rmalar› Y›ll›¤›-Belleten-1992, Ankara
1995, 1-8; S. Kay›pov, Köönö Epos, Manas Entsiklopediya, 1. c., Biflkek 1995, 346-347 ve konuyla ilgili di¤er eserler.
3
S. S. Surazakov, Altayskiy Geroiçeskiy
Epos, Moskva 1985, 12.
4
S. E. Malov, Predislovie, S. V. Yastremskiy,
Obrazts› Narodnoy Literatur› Yakutov, Leningrad 1929, 1.
5
N. K. Dmitriev, Vvedenie-Altayskiy Epos
Kogudey, M.-L. 1935, 23-24.
6
A. L. Koptelov, N. U. Ulagaflev i Oyrotskiy
Narodn›y Epos, Altay-Buuçay, Novosibirsk 1941,
41-42.
7
L. P. Potapov, Altayskiy Geroiçeskiy Epos,
Sovetskaya Etnografiya, 1, 1949, 112-114.
8
V. M. Jirmunskiy, Skazanie ob Alpam›fle i
Bogat›rskaya Skazka, Moskva 1960. Ayn› inceleme, daha sonra, Jirmunskiy’in Tyurkskiy Geroiçeskiy Epos (Moskva 1974) adl› eserinin 117-348.
sayfalar› aras›nda da yer alm›flt›r.
9
‹. V. Puhov, Altayskiy Narodn›y Geroiçeskiy
Epos, Maaday Kara, Altayskiy Geroiçeskiy
Epos, Moskva 1973, 27.
10
Muñl›k-Zarl›k, Er Töstik, Kulamergen gibi
metinler Âvelbek Koñ›ratbaev taraf›ndan ertegilik
epos kavram› alt›nda ele al›n›rken (Kazak Epos›
câne Türkologiya, Almat› 1987, 121-122.) Seyit
Kaskabasov ayn› metinleri bat›rl›k ertegi bafll›¤› alt›nda incelemifltir (Seyit Kaskabasov, Kazakt›ñ Hal›k Prozas›, Almat› 1984, 204-219. ).
19
Y›l: 12 Say›: 47
11
Nitekim, baflta fiâkir Ibraev olmak üzere
pek çok Kazak ve K›rg›z folklorcu da bu tür metinleri ele al›rken köne (kööne) epos, ergegilik epos ya da
baat›rd›k comok kavramlar›n› kullanmay› tercih etmifllerdir. Bu hususta bk: 1. dip nottaki kaynaklar.
V. M. Jirmunskiy’in Güney Sibirya’daki Türk ve Mo¤ol halklar›n›n arkaik destanlar›n› tan›mlamak
amac›yla kulland›¤› bogat›rskaya skazka terimi de
yine Kazak ve K›rg›z araflt›r›c›lar aras›nda ra¤bet
görmüfl ve bat›rl›k ertegi ve baat›rd›k comok flekillerinde Kazak ve K›rg›z Türkçelerine tercüme edilerek kullan›lm›flt›r. Burada, ayn› metinleri tan›mlamak amac›yla baat›rd›k epos ile bat›rl›k ertegi kavramlar›n›n kullan›lmas›n›n çözülmesi zor problemlerin ortaya ç›kmas›na neden oldu¤unu tekrar belirtmekte yarar vard›r, diye düflünüyoruz. Bat›rl›k
ertegi kavram› ve bu kavram›n neyi ifade etti¤i konusunda yap›lan ayr›nt›l› bir inceleme için bk: Seyit
Kaskabasov, Kazakt›ñ Hal›k Prozas›, 204-219.
Yukar›da da belirtildi¤i gibi, Türk gruplar›n›n sözlü
anlatmalar›n›n tür ve flekil aç›s›ndan adland›r›lmas›nda, Anadolu sahas› araflt›r›c›lar›n› bir hayli zorlayacak olan kar›fl›kl›klar görülmektedir. Araflt›r›c›lar, kimi zaman bir terimle birden fazla türü isimlendirebilmifllerdir. Jirmunskiy’in kulland›¤› bogat›rskaya skazka terimi, sadece Kazak ve K›rg›z Türkü bilim adamlar› taraf›ndan de¤il, ayn› zamanda
Tuva, Hakas gibi di¤er baz› Türk gruplar›na mensup bilim adamlar›nca da kahramanl›k destanlar›
ya da kahramanl›k masallar›n› tan›mlamak için
kullan›lm›flt›r. Tuva Türklerinde masal, hikâye ve
destan türlerini karfl›lamak için toocu kelimesinin
yan› s›ra tool (Kahramanl›k destanlar›, maad›rl›g
tool kavram› ile karfl›lanm›fl ve bu terim ayn› zamanda kahramanl›k masal› anlam›na da gelmektedir.) kavram› ön plana ç›karken Hakas Türklerinde
de masal anlam›na gelen n›mah terimi ayn› zamanda al›pt›g (h) n›mah fleklinde kahramanl›k destanlar›n› da karfl›lamak amac›yla kullan›lm›flt›r. Bu terim de t›pk› Jirmunskiy’in bogat›rskaya skazkas› gibi, kahramanl›k masal› anlam›na da gelebilmektedir. Yine Kazan ve Sibirya bölgesi Türk araflt›r›c›lar› taraf›ndan kahramanl›k destanlar›n› karfl›lamak
amac›yla dastan teriminin yan› s›ra daha arkaik
olanlar› için al›plar tur›nda¤› hikeyetler terimi kullan›lm›flt›r. Al›plar tur›nda¤› hikeyetler, ayn› zamanda bahad›rlar hakk›ndaki masallar (bogat›rskaya skazka) anlam›na da gelmektedir. Bütün bu verilen örneklerden de anlafl›laca¤› üzere, baz› kavramlar ya tek bafllar›na ya da önlerine baflka kelimeler
alarak hem masal hem de destan türünü karfl›lamaktad›rlar. Araflt›r›c›lar›n baz› metinleri bu flekilde hem destan hem de masal anlam›na gelebilecek
terimlerle adland›rmalar› da yine yukar›da zikredi-
20
len tart›flmalar (Özellikle de Jirmunskiy’in bogat›rskaya skazkas›) çerçevesinde de¤erlendirilmelidir.
12
Naskali, 1. dip notta da de¤indi¤imiz Destan›n Tarifi adl› yaz›s›nda destan teriminin eposa (K›rg›z Türklerinin comoku, Saha Türklerinin olonghosu) karfl›l›k olarak büyük eserler (Manas, vs.) için
kullan›lmas›n› teklif etmektedir. Araflt›r›c›, daha önceki sat›rlar›nda bizim arkaik destanlar olarak adland›rd›¤›m›z metinleri, destan kavram› içinde de¤erlendirirken yaz›s›n›n sonunda destan (epos) teriminin büyük eserler için kullan›lmas› gerekti¤ini
ifade etmifltir. Biz, yukar›da da söyledi¤imiz nedenlerden ötürü, ad› geçen metinleri de destan kavram›
içine dahil etmeyi uygun görmekteyiz. Hiçbir büyük
destan ilk ortaya ç›kt›¤› andan bafllayarak bugünkü
yap›s›na sahip olmam›flt›r. Her büyük destan, teflekkülünden itibaren destan› meydana getiren çevrenin yaflad›¤› de¤iflim ve geliflimle do¤ru orant›l› bir
flekilde de¤iflip geliflerek bugün tespit edilen yap›s›na kavuflmufltur. Manas, O¤uz Ka¤an gibi destan
metinlerinin teflekkül ve geliflim süreçleri iyi bir flekilde incelendi¤inde arkaiklik, soyutluk, ola¤anüstülük ve mitik fanteziden gerçekçili¤e, somutlu¤a
geçifl süreci çok iyi bir flekilde izlenebilecektir. Sadece O¤uz Ka¤an destan›n›n Uygurca nüshas› ile Reflideddin nüshas›n›n karfl›laflt›r›lmas› bile bu süreci
izlemeye yetecektir, kanaatindeyiz. Ayr›ca, pek çok
ola¤anüstülük ve soyutun/sembolün arkas›nda son
derece zengin bir düflünce ve inanç kal›b›n›n yatabilece¤i ihtimali de bu tür de¤erlendirmeler s›ras›nda
ak›ldan ç›kar›lmamal›d›r.
13
Â. Koñ›ratbaev, Epos câne On›ñ Aytuvfl›lar›, Almat› 1975, 12. Koñ›ratbaev’in köne epos ad›n› verdi¤i metinleri, bogat›rskaya skazka (kahramanl›k masal›) olarak adland›ran Jirmunskiy de bu
tür bir dönüflümden söz etmektedir. O, eski mit ve
efsanelerden destana geçifl sürecindeki sanatsal
aflamay› bogat›rskaya skazkalar›n oluflturdu¤unu
söylemektedir (Jirmunskiy, Skazanie ob Alpam›fle
i Bogat›rskaya Skazka, Moskva 1960.).
14
Nitekim Manas destan›n›n arkaik flekli oldu¤u söylenen ve Altay Türkleri aras›nda Ay Man›s
ad›yla bilinen metin de araflt›r›c›lar taraf›ndan arkaik destan kavram› çerçevesinde ele al›n›p incelenmektedir. Bu hususta bk: Manas Entsiklopediya,
1. c., 117. Ayr›ca, Ay Man›s için bk: V. ‹. Verbitskiy,
Altayskie ‹norodots›, Moskva 1893, 146-165.
15
Meflhur türkolog V. M. Jirmunskiy, Alpam›fl
destan›n›n varyantlar›n› incelerken destan›n Altay
Türkleri aras›ndaki varyant› olan Al›p-Manafl’› en
eski varyant ve kahramanl›k masal› olarak vas›fland›rm›fl ve bu metnin Koñratlar aras›nda klasik destana dönüfltü¤ünü söylemifltir (Jirmunskiy, Tyurkskiy Geroiçeskiy Epos, 217-221.). Jirmunskiy’in bu
sözleri, bizim yukar›da yapm›fl oldu¤umuz tespiti
do¤rular mahiyettedir.
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
16
‹braev, agm, 54.
Arkaik destanlar›n bafll›ca özellikleri (Konu,
vs.) hakk›nda bk: Berdibaev, age, 65. (Berdibaev, buradaki de¤erlendirmelerini, sadece Kazak Türklerini de¤il, Tuva Türkleri gibi di¤er Sibirya Türk topluluklar›n› da dikkate alarak yapm›flt›r.). Ayr›ca bk:
‹braev, agm, 48-54.
18
Altay Türkleri aras›nda Al›p-Manafl ad›yla
bilinen destan metninde, Al›p-Manafl, kutsal bilge
kitap (Oygor biçig) vas›tas›yla gökle yerin bulufltu¤u
yerde Kara Han’›n güzel bir k›z›n›n oldu¤unu ve
kendisinin ölümsüz bir bahad›r olaca¤›n› ö¤renir
(Altay Baat›rlar, 2. c., Gorno-Altaysk 1959, 118.).
Arkaik destan ya da masal metinlerinde, bahad›rlar,
gurbete ya da sefere sadece efl aramak için ç›kmamaktad›rlar. Baz› metinlerde (Er Töstik, Al›p-Manafl, Kan fientey, vs.) bahad›rlar, tesadüfen ya da bir
vesileyle düflman elinde esir olan kardeflleri ya da
babalar›n›n varl›¤›ndan haberdar olurlar ve onlar›
kurtarmak amac›yla sefere ç›karlar. Dede Korkut Kitab› içinde de baz› boylar, bahad›rlar›n tesadüfen ya
da bafla kakma sonucunda düflman elinde tutsak
olan baba ya da a¤abeylerinin varl›¤›ndan haberdar
olarak sefere ç›kt›klar› anlat›lmaktad›r. Bu hususta
bk: Mehmet Aça, Koz› Körpefl-Bayan Sulu Destan› Üzerinde Mukayeseli Bir Araflt›rma, Konya
1998 (Bas›lmam›fl doktora tezi), 1. c., 349-350.
19
M. Fuad Köprülü, Meddahlar, Edebiyat
Araflt›rmalar›-I, ‹stanbul 1989, 366.
20
Pertev Naili Boratav, Köro¤lu Destan›, ‹stanbul 1984, 18.
21
age, 19.
22
Pertev Naili Boratav, Halk Hikâyeleri ve
Halk Hikâyecili¤i, ‹stanbul 1988, 63.
23
Fikret Türkmen, Afl›k Garip Hikâyesi
Üzerinde Mukayeseli Bir Araflt›rma, Ankara
1974, XIII.
24
Anadolu sahas› Türk halk hikâyelerinin konu kaynaklar›n›, ‹ran ile Azerbaycan’a, Türkmenlerin yaflad›¤› bölgelere ve Arap co¤rafyas›na götüren
Kunofl, Meszaros gibi yabanc› türkologlar›n görüflleri için bk: Boratav, age, 37.
25
Destan ve halk hikâyesi mukayesesi için bk:
Boratav, age, 57-63; Türkmen, age, XI.
26
S. M. Baysklan, Poetika Tuvinskogo Geroiçeskogo Eposa, K›z›l 1987, 9-10. Destan›n tam
metni için bk: T›va Maad›rl›g Tooldar, 1. t., K›z›l
1990, 239-265.
27
Ib›raev, Epos Âlemi, 247-248.
28
Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab› I
(Girifl-Metin-Faksimile), 2. b., Ankara 1989, 184199. Kañl› Koca O¤l› Kan Tural› Boyu, alplara mahsus evlilik konulu bir di¤er boy olan Kam Püreniñ
O¤l› Bams› Beyrek Boyu’na nazaran daha arkaik oldu¤unu düflündürebilecek baz› motiflere yer ver17
Milli Folklor
mektedir. Kan Tural›’n›n Trabzon Tekürü’nün k›z›yla evlenebilmek için vahfli hayvanlarla mücadele etmesi ve ancak bu mücadeleyi kazand›ktan sonra istedi¤i k›zla evlenebilmesi Altay, Tuva, Hakas gibi
Türk topluluklar›n›n mitik, masals›, alplara mahsus
evlilik konulu arkaik destanlar›n› hat›rlatmaktad›r.
Kan Tural›’n›n kavim/kabile d›fl› evlili¤i de ekzogamik evlilik gelene¤i çerçevesinde düflünüldü¤ünde
ad› geçen boyun O¤uz grubu içinden evlenen Beyrek’in maceras›n› anlatan boya nazaran daha arkaik olabilece¤i ihtimali daha da güçlenmektedir. Nitekim, Bams› Beyrek’te arkaik destanlarda oldu¤u gibi, vahfli hayvanlarla mücadele yoktur ve bahad›r
evlilik flart› olarak hem evlenece¤i k›zla birebir mücadele etmekte hem de k›z›n a¤abeyinin istedi¤i tuhaf fleyleri temin etmek durumunda kalmaktad›r.
Kan Tural›’y› arkaik destanlardaki bahad›rlardan
ay›ran önemli özelliklerden birisi, babas›n›n kendisi
için diyar diyar k›z aramas›d›r. Kanaatimizce, baban›n o¤lu için k›z aramas› motifi, do¤umdan önce ya
da hemen sonra gerçeklefltirilen söz kesme motifinin
yerini alm›fl olsa gerektir. Bilindi¤i üzere, Bams›
Beyrek Boyu Bat› ve Do¤u Türkleri aras›nda sözlü
varyantlar halinde günümüzde de yayg›n bir flekilde
anlat›l›rken Kan Tural› boyu, özellikle de Anadolu
sahas›nda sözlü gelenek dahilinde bilinmemektedir.
Bunda da herhalde onun arkaik karakteri etkili olmufl olsa gerek. Kan Tural›, bizi Bat› Türkleri ya da
Anadolu co¤rafyas›ndan çok, daha uzak bölgelere,
Sibirya’ya götürmektedir. Elbette ki bütün bunlar›
söylerken Bams› Beyrek’te yer alan ilk kahramanl›k
gösterme ve ad alma gibi onu gelene¤in en eski dönemlerine ba¤layan unsurlar› göz ard› etmek gibi
bir düflüncemiz söz konusu de¤ildir. Asl›nda, zihnimizi yormakta olan ana soru, yukar›daki sat›rlardan da anlafl›laca¤› üzere fludur: Bams› Beyrek Boyu’nun günümüzde de sözlü gelenek dahilinde Anadolu co¤rafyas›nda hâlâ anlat›lmakta olufluyla Kan
Tural› Boyu’nun bilinmeyifli, acaba mitoloji ve destan devrini kapatan Anadolu ya da bat› Türklü¤ünün Bams› Beyrek’i kendisine daha yak›n, Kan Tural›’y› ise daha uzak bulmufl olabilece¤i ihtimaliyle
aç›klanamaz m›?
29
age, 116-153.
30
Nitekim, ad› geçen hikâye üzerinde mukayeseli bir çal›flma haz›rlam›fl olan Ali Duymaz da, çal›flmas›n›n baz› yerlerinde bu husus üzerinde durmufltur. Duymaz’›n de¤erlendirmeleri için bk: Ali
Duymaz, Kerem ile Asl› Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araflt›rma, Elaz›¤ 1992 (Yay›mlanmam›fl doktora tezi), 318-321; 368-392.
21
TÜRK A⁄AÇ KÜLTÜ ‹NANCININ DEDE KORKUT
H‹KAYELER‹NDEK‹ YANSIMALARI*
Doç. Dr. Metin ERGUN**
Mitoloji, semboller ilmidir. Mitolojinin sembolleri kelimelerdir.(1) Di¤er
ilim dallar›nda her sembol, bir mânây›
ça¤r›flt›r›rken mitolojinin sembolleri mânâ içinde mânây› ça¤r›flt›r›r.
Mitolojiye “üç boyutlu resim” mant›¤›yla yaklaflmak gerekir. Resmin d›fl
yüzeyindeki mânâs›z flekiller, mitolojinin kelimeleri gibidir. Bu tür resimlere
bakma tekni¤ini bilir ve bu teknikle resme bakarsan›z, o mânâs›z d›fl (ilk) flekiller, sizin için mânâl› flekiller haline gelir.
Ayn› flekilde mitolojiyi araflt›r›rken de
her kelimeyi üç boyutlu resim olarak
görmek ve ayn› mant›kla yaklaflmak ve
araflt›rmak gerekir.
Mitoloji, fiili hayat›n ürünü de¤ildir; ruhî hayat›n, düflünce hayat›n›n
ürünüdür.(2) Belki de bu yüzden tamamen kelimelerin dünyas›nda yaflamaktad›r. Milletler, bugün hangi düflünce
sisteminde veya hangi inanç sisteminde
olurlarsa olsunlar; ilk inanç sistemleri
s›ras›nda ortaya ç›kan kelimeler, dillerinden at›lmad›¤› müddetçe mitoloji
dünyalar›n› ne bugün, ne de gelecekte
terk edebilirler. O kelimeler yaflad›kça toplumsal iliflkiler aç›s›ndan etkili olmasa bile -mitolojileri de kelimelerin dünyas›nda yaflamaya devam edecektir.(3)
Bu de¤erlendirme, Türk mitolojisi
için de geçerlidir. Türk boylar›n›n tamam›na yak›n›n›n tarihin erken devirlerinde mitoloji kültürü dönemi aflmas›na,
hatta baz› Türk boylar›n›n bilinen tarihin ilk devirlerinde düzenli, teflkilâtl›
devletler kurma anlay›fl›na ulaflmas›na,
dolay›s›yla mitolojik destan kültürü dönemi aflamalar›n› geçmifl olmalar›na
ra¤men mitolojik inançlar›, baz› pratiklerde ve özellikle kelimelerin dünyas›nda yaflamaya devam etmifltir.
Dede Korkut Kitab›, bu kabil eserlerimizdendir. Genel olarak XIV. yüzy›l›n sonuyla XV. yüzy›l›n bafllar›nda yaz›ya geçirildi¤i kabul edilen Dede Korkut
hikâyeleri, Türklerin tarihin erken devirlerinde mitoloji ve mitolojik destan
devrini geçti¤i, teflkilâtl› devlet kurma
anlay›fl›n› gelenek haline getirdi¤i kabul
edilen O¤uz boyunun destan›d›r. Yani
O¤uz Türkleri, Dede Korkut hikâyelerinin yaz›ya geçirildi¤i dönemde ileri kültür seviyesinde bir topluluktu. Onlar›n
hayatlar›na yön veren fley, art›k d›fl dünyay› duygularla kapl› alg›lama flekli yani mitoloji de¤il; tarihî tecrübe ve kültürler aras› iliflkilerdir.
Böyle olmakla birlikte Dede Korkut
hikâyeleri tamamen mitolojinin dünyas›ndad›r. Bunun sebebi, hikâyeleri oluflturan kelimeler ve hikâyelerdeki davran›fl flekilleridir. “Hikâyeler” belki tarihî
maceran›n bakiyeleridirler; fakat, hikâyeleri oluflturan sözler, mitolojik düflüncenin bakiyeleridir.
Dede Korkut Hikâyelerinde kelimelerin dünyas›nda yaflayan mitolojik ba-
** Mu¤la Milletvekili, S.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi.
22
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
kiyelerden biri Gök Tanr› inanç sisteminde büyük bir önemi haiz a¤aç kültüdür. A¤aç kültü, hikâyeleri oluflturan kelimelerin ön mânâlar›nda de¤il; arka
mânâlar›nda görülmektedir.
Burada a¤aç kültünün di¤er kültürlerde nas›l görüldü¤ü; bu kültün prensiplerinin ne oldu¤u üzerinde uzun uzad›ya durulmayacakt›r.(4) Sadece Dede
Korkut Hikâyelerinin arka mânâs›nda
yaflayan Türk mitolojik düflünce sisteminin a¤açla ilgili tasavvurlar›n› daha iyi
anlamak ve çözebilmek için bu kültün
mitolojik dönem Türk düflüncesindeki
mânâs› ve yeri hakk›nda k›saca bilgi verilecektir.
A¤aç kültü, dünyadaki birçok kültürlerde oldu¤u gibi, Türk kültürünün
mitolojik dönemi için de oldukça önemlidir. Türk düflüncesi, yarat›lm›fll›¤› izah
ederken a¤ac›, bu hadisenin ana motifi
olarak gösterir. Türk düflüncesine göre
ilk insan yarat›ld›¤›nda dokuz dall› bir
a¤ac›n alt›nda yarat›lm›flt›r. Tanr›n›n insanla ilk muhatap oldu¤u yer dokuz dall› a¤ac›n alt›d›r.(5)
Mitolojik dönem Türk düflüncesinde
kutsal (mübarek) a¤aç, Tanr›’ya ulaflman›n yoludur. Yani Tanr›yla insan aras›nda bir vas›tad›r. ‹nanca göre kutsal da¤lar gibi kutsal a¤açlar›n da bafllar› insan
gözüyle görülmeyecek flekilde gö¤e do¤ru uzanmakta ve Türk düflüncesine göre
gökte oldu¤u farz edilen ve bir ›fl›k aleminden ibaret olan Cennet’e ulaflmaktad›r.(6) Cennet de Türk düflüncesinde
esas itibar›yla “mekândan münezzeh”
olarak kabûl edilen Tanr›’n›n dünyay› ve
insanlar› idare etti¤i mekând›r. Kutsal
a¤açlar, zamanla bu konumdan uzaklaflarak Türkün düflüncesinde Tanr›’n›n
somut bir görüntüsü olarak alg›lanmaya
bafllam›fl ve “tanr›sal”l›k kazanm›flt›r.
Da¤ ve Hakanla birlikte bir nevi Tan-
Milli Folklor
r›’n›n yeryüzündeki izdüflümü olarak görülür hale gelmifltir. Tanr› de¤il, fakat
tanr›sal olarak kabûl edilen kutsal a¤aç,
Türk düflüncesinde ileriki dönemlerde
Tanr›’y› sembolize etmeye bafllam›flt›r.
Kutsal a¤aç art›k mitolojinin sözcüklerinde Tanr›’n›n ve dünyadaki tanr›sall›¤›n sembolü haline gelmifltir. Dede Korkut hikâyelerinin kelimelerindeki mahiyeti de böyledir. Dede Korkut’ta “tanr›sall›k”›n tam karfl›l›¤›d›r.
Türk mitolojisinde kutsal olarak
kabûl edilen a¤açlar›n belli vas›flar› vard›r. Bir a¤ac›n kutsal olarak görülebilmesi için mutlaka bu vas›flardan en az
birine sahip olmas› gerekir. Bu vas›flar
esas itibar›yla Gök Tanr›’n›n s›fatlar›d›r.
Bu vas›flar flunlard›r:
a) Yaln›z a¤aç olmal›d›r: Bir a¤ac›n
kutsal olarak kabûl edilebilmesi için
mutlaka bulundu¤u mekânda yaln›z bafl›na bulunmas› gerekir.
Türk düflüncesine göre Tanr› tektir
ve efli ve benzeri yoktur. Tanr›y› sembolize eden varl›¤›n da onun bu s›fat›na uygun olmas› gerekir.
b) Yapraklar›n› ya yaz-k›fl dökmeyen ya da çok az döken bir a¤aç olmal›d›r.
Türk düflüncesine göre, ebedî olan
tek fley Tanr›’d›r; Tanr› ölmez. Ayn› flekilde Tanr›’y› sembolize eden varl›k da
ebedî olmal›d›r. Yaz-k›fl yapraklar›n›
dökmeyen a¤aç, bu haliyle sonsuzlu¤u
sembolize eder.
c) Kutsal a¤aç, etraf›ndaki a¤açlardan ya daha uzun, ya da daha heybetli,
daha gösteriflli olmal›d›r.
Türk inanc›na göre Tanr›, el-kebîr,
el-melîk, el-âzîmdir. Yani Tanr›, bütün
mevcûdattan daha büyük, daha sahip,
daha hakim ve daha azametli, daha gösterifllidir. Tanr›’n›n bu dünyadaki sembolü de ayn› s›fatlara sahip olmal›d›r.
23
Y›l: 12 Say›: 47
ç) Kutsal a¤aç, meyvesiz olmal›d›r.
Türk düflüncesinde Tanr› do¤maz ve do¤urmaz.
Türk inan›fl›nda her fleyi var eden,
fakat kendisi var edilmeyen; do¤mam›fl
ve do¤urmam›fl olmakla birlikte sonu da
olmayan fley Tanr›d›r.
d) Kutsal a¤aç, etraf›ndaki a¤açlardan daha yafll› olmal›d›r.
Türk düflüncesinde Tanr›, sonsuzlu¤un, ebedîli¤in sembolüdür. Yafll›l›k Tanr›sall›¤›n yani sonsuzlu¤un sembolüdür.
e) Kutsal a¤aç, genifl ve koyu gölgeli olmal›d›r. Türk düflüncesinde Tanr› s›¤›n›lan fleydir.
Tanr› zorda kalanlara yard›mc›
olur.(7)
Kutsal a¤açla ilgili bu vas›flar› daha da ço¤altmak mümkündür. Bu vas›flar› ne kadar ço¤alt›rsak ço¤altal›m, bilmemiz gereken, kutsal a¤açla ilgili bütün bu niteliklerin ayn› zamanda Tanr›’n›n s›fatlar› oldu¤udur. Yeryüzünde
Tanr›y› de¤il ama “tanr›sall›¤›” temsil
eden kutsal a¤aç, en az bir özelli¤iyle
Tanr›y› insanlar›n düflünce dünyas›nda
sembolize etmektedir.
Türk’ün erken dönem düflünce ve
inanc›nda bu flekilde yer alan kutsal
a¤aç, mitolojik dönem kültür anlay›fl›n›
çok erken devirlerde aflm›fl olsa bile binlerce y›ld›r O’nun kelime dünyas›nda yaflamaktad›r.
Türkler’in mitolojik düflünce sistemini geçip yüksek medeniyet anlay›fl›na
ulaflt›klar› bir devirde yaz›ya geçirilen
Dede Korkut Kitab›’n›n söz dünyas›nda
yukar›da da belirtti¤imiz gibi bir çok mitolojik unsur gibi a¤aç kültü de görülür.(8) Dede Korkut’taki bu sözlerin arka
mânâlar›n› flöyle izah edebiliriz.
Dede Korkut Kitab›’nda a¤aç kültü
en mânâl› flekliyle “Salur Kazanuñ ‹vi
Ya¤maland›¤› Boy”da karfl›m›za ç›kar.
24
Bu hikâyede kâfirler, Salur Kazan’›n o¤lu Uruz’u asmak için götürürlerken
Uruz onlara flöyle der: “Mere kâfir aman,
Tañr›nuñ birli¤ine yokdur güman, koñ
meni bu a¤aç ile söylefleyim” der. Sonra
da a¤aca dönüp:
“A¤aç a¤aç dir isem saña erilenme a¤aç ,
Mekke ile Medinenüñ kapus› a¤aç,
Mùsa Kelìmüñ asas› a¤aç
Böyük böyük sularuñ köprüsi a¤aç
Kara kara deñizlerüñ gimisi a¤aç
fiâh-› Merdan Alinüñ Düldülinüñ eyeri a¤aç
Zülfikaruñ k›n›yile kabzas› a¤aç
fiah Hasan ile Hüseynüñ bifligi a¤aç” der.(9)
Bu soylaman›n buraya kadar olan
k›sm›, Gök Tanr› inanc›yla ‹slamî inanc›n çat›flmas›ndan ibarettir. O¤uzlar bu
dönemde inanç olarak tamamen Müslüman olmufllard›. Fakat kültürel olarak
hâlâ daha flamanizmle kar›flm›fl Gök
Tanr› inanc›ndayd›lar. Uruz, daha a¤ac›n yan›na gelir gelmez “Mere kâfir
aman, Tañr›n›ñ birli¤ine yokdur güman”
diyerek inanç ve kültüründeki bu çat›flmay› ortaya koyar. Uruz’un kültürünün
kodlar›nda a¤ac›n yeryüzünde Tanr›’n›n
sembolü oldu¤u kay›tl›d›r. Kültürel haf›zas› O’nu bu sembole götürmüfltür. Fakat o, art›k “Lâ ilâhe illallah” inanc›ndad›r. Bu yüzden “Tañr›n›ñ birli¤ine yokdur güman” ile söze bafllamaktad›r.(10)
Sonra kültürel kodlar› O’nu Gök Tanr›’n›n yeryüzündeki sembolüyle ‹slâmî
mübareklerini birlefltirmeye zorlam›flt›r.
Hemen daha bu “zorlama”n›n bafl›ndaki
“ a¤aç a¤aç dir isem saña erilenme a¤aç”
sözleriyle tarihî arka plândaki inanc›yla
hesaplaflmaktad›r: Ben seni Tanr›’ya
ulaflma vas›tas› olarak görmekteydim.
Sen benim için Cennet’e gidilen yoldun.
Üstelik inanc›ma göre senin ad›n› bile
söyleyemezdim. Çünkü sen benim için
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
alelâde bir fley de¤il, mübarek, kutlu bir
fleydin. Bu yüzden sana “a¤aç dersem
erilenme” düflüncesine gelmektedir. Sonra da belirtti¤imiz gibi haf›zas›ndaki bu
“kutsal” ile haldeki inanc›n›n mübareklerinin ba¤lant›s›n› kurmaktad›r. Yani
kültürel haf›zas› yüzünden onu tam olarak terk edemiyor. Ve bunu Mekke ile
Medine’nin kapus›n›n Musa kelîmin
asas›n›n, fiah-› Merdan Alinün düldülinün eyerinin, zülfikaruñ k›n›n›n, fiah
Hasan ile Hüseynün bifli¤inin a¤aç olmas›yla delillendirmektedir.
“Soylama”n›n devam›ndaki “Eger
erdür eger avratdur korhus› a¤aç” (11)
sözleriyle kültürel haf›za tekrar ortaya
ç›kmakta ve Uruz’u Gök Tanr›’n›n elkahhar, el-kudret, el-hakîm, el-cebbar s›fatlar›na götürmektedir.(12) Her fleye
gücü yeten, hakim-i mutlak olan, her fleyi kahretme gücüne sahip olan O’dur;
yani Tanr›’d›r. Yani yeryüzünde onu
sembolize eden a¤açt›r.
“Soylama”n›n devam›nda bu kültürel haf›za iyice ortaya ç›kmaktad›r: “Bafluñ ala bakar olsam baflsuz a¤aç; dibüñ
ala bakar olsam dipsüz a¤aç”.(13)
Uruz’un kültürel kodlar›ndaki kutsal
a¤ac›n bafl› ve dibi görünmez. ‹nanca göre onun dallar› gökyüzüne Gök Tanr›’n›n
da mekân› olan Cennet’e ulaflmaktad›r.
Kökleri de yerin dibine fleytan›n da mekân› olan Cehennem’e kadar inmektedir.(14) Kutsal a¤aç, istedi¤ini Cennet’e,
yani Tanr›’n›n kat›na; istedi¤ini Cehennem’e yani fleytan›n yan›na götürebilir.
Her kim Gök Tanr›’n›n emir ve nehiyleri
do¤rultusunda hareket etmiflse onu Tanr› kat›na; her kim ki Gök Tanr›’n›n yolundan ç›km›flsa onu fleytan›n yan›na götürür. Bu yüzden Uruz’un atalar› biri öldü¤ü zaman cesedi önce Tanr› kat›na ç›karmas› için a¤aca asarlarm›fl.(15) “Temir terek”, “Temir kavak” veya “hayat
Milli Folklor
a¤ac›” da denilen bu inan›fl, sadece Türk
mitolojisinin de de¤il; bütün dünya mitolojilerinde görülür.
“Soylama”n›n devam›nda “Götürecek olur isen, yi¤itli¤im seni tutsun a¤aç;
Bizim ilde gerek idin, a¤aç”(16) ifadeleri
görülmektedir. Bu ifadelerin ön mânâlar›n› anlamak bile oldukça zordur. Arka
mânâlar›n›n izah› ise imkâns›z gibidir.
A¤aç Uruz’u nereye götürecektir;
Uruz’un yi¤itli¤i onu nas›l tutacakt›r;
a¤aç niçin Uruz’un ilinde gereklidir?
Bunlar derin ama güzel ifadelerdir. Biz
bu ifadelerde de kültürel haf›zan›n devreye girdi¤i düflüncesindeyiz. ‹nanca göre Türk hakanlar› ve Türk beyleri “Ben
güzel ahlâk› tamamlamak için geldim”
fluuruyla bu dünyaya gelmektedirler.
Onlar›, kendi emir ve yasaklar›n› insanl›¤a ö¤retmeleri için bizzat Tanr› dünyaya göndermifltir.(17) Vazifeleri bitince de
“Gök Tanr›’ya borcumu ödedim” anlay›fl›yla Tanr› kat›na çekilmektedirler.(18)
Yukar›da belirtti¤imiz gibi çekilme yollar›ndan biri cesetlerinin a¤aca as›lmas›d›r. Bu çekilme ancak ve ancak vazife
bitince ve vadeyle olmaktad›r. Kâfirlerin
elinde esir olarak as›lmak, bu yolla ölmek bir Türk beyi için utanç verici bir
fleydir. Uruz, henüz Gök Tanr›’ya borcunu ödememifltir, fakat Tanr›’n›n yolundan da ayr›lmam›flt›r. O ana kadar Tanr› yolunda yapt›¤› hizmetler, a¤ac›n onu
bu flekilde götürmesine engeldir. Tanr›
hizmetindeki yi¤itli¤i buna engel olacakt›r. “Bizim ilde gerek idin, a¤aç” ifadesini ise flöyle açabiliriz: Türk düflüncesinde her evin, her ailenin, her boyun bir
a¤ac› vard›r.(19) Bu a¤aç orada hem
Han’› hem de Tanr›’y› sembolize ederdi.
Han ve bey soyunun birer a¤ac› vard›.
Bu kifliler ölünce a¤açlar da kururdu veya kesilirdi. A¤aç, Han’› dolay›s›yla devleti de sembolize etti¤i için ayn› zaman-
25
Y›l: 12 Say›: 47
da orada Gök Tanr›’n›n hükümlerinin
geçerli oldu¤unun göstergesiydi. A¤aç
ayn› zamanda neslin devam›n›n iflaretidir. Uruz as›l›rsa a¤aç yok olacakt›r.
Uruz’un elinde art›k Tanr› hükmü geçmeyecektir; nesil ve devlet yok olacakt›r.
Bu ev a¤ac› motifini “Kam Pürenüñ
o¤l› Bams› Beyrek Boy›”nda da görürüz.
Beyrek tutsakl›ktan dönüp baba yurduna gelirken flöyle bir ifade geçer: “… Andan babas›nuñ ordus›na geldi. Meger ivleri öñinde bir böyük a¤aç var idi, dibinde bir yahfl› b›ñar var idi.”(20)
Bu ifade ile Uruz’un “Bizim ilde gerek idin a¤aç” sözü birbiriyle ilgilidir.
Belirtti¤imiz gibi, Türk düflüncesinde
her evin kutsal bir a¤ac› vard›r. Bu, o evde Tanr› “kut”unun, k›sacas› Tanr›’n›n
oldu¤unun göstergesidir. ‹nanca göre, bu
a¤aç, dolay›s›yla Tanr› orada oldu¤u için
o evde bolluk ve bereket, iyilik ve güzellik var demektir. Ayn› zamanda o ev,
emin yerdir; s›¤›n›lacak, misafir olunacak yerdir. Çünkü orada Tanr› vard›r;
Tanr›’n›n oldu¤u yerde de kötülük olmaz.
Soylama “Kara hindî kullar›ma buyurayidim; Seni parça parça do¤rayalar
idi, a¤aç”(21) ifadeleriyle bitmektedir.
Bu ifadelerin ön mânâs› aç›kt›r. Uruz,
“e¤er seni do¤ratsayd›m, beni asamayacakt›n” demek istiyor. Arka mânâs›n› ise
flöyle açabiliriz: Dede Korkut hikâyeleri,
Türklerin ‹slâmiyeti kabûl ettikleri dönemin eseridir. ‹slâmla birlikte bütün
eski inançlar terkedilmifl; onlar›n göstergeleri de yok edilmifltir. Buradaki “Kara
hindi” ifadesiyle Müslümanlar kasdedilmektedir. E¤er Uruz, a¤ac›n kendisi için
ifade etti¤i mânây› söylemifl olsayd›; o
a¤aç yok edilirdi. Uruz, burada a¤aca,
yani onun sembolize etti¤i Tanr›s›na
küsmüfltür. Esas›nda Türk düflüncesinde Tanr›’ya isyan da zaten yoktur. Çün-
26
kü Türk’ün yarat›l›fl›n›n gayesi Tanr›’ya
hizmettir: Tanr› yolunda olmakt›r. Türk
olsa olsa Tanr›s›na küser.
Dede Korkut’un “Basat’›n Tepegözi
Öldürdügi Boy”da da kutsal a¤aç motifiyle karfl›lafl›r›z. Basat’›n Tepegöz’e karfl› söyledi¤i afla¤›daki sözler bu motifi
yans›t›r:
“Kalarda koparda yerim gün ortaç!
Karan¤u dün içre yol azsam, umum Allah!
Kaba alem götüren Han›m›z Bay›nd›r Han!…
Atam ad›n sorar olsan, kaba a¤aç!
Anam ad›n der isen ka¤an arslan!
Benim ad›m sorar isen, Uruz o¤lu Basat’t›r!”(22)
Basat’›n bu sözleri ilk dönem Türk
düflüncesi aç›s›ndan oldukça önemlidir.
Basat, atas› olarak kaba a¤ac› göstermektedir. Neden “kaba a¤aç” Basat’›n
atas›d›r? Türk inanc›na göre yukar›da
da belirtti¤imiz gibi Hakan ve beyler, bu
dünyaya Tanr› taraf›ndan gönderilmifllerdir. Mitolojide Tanr›, hakanlar› genellikle a¤aç yoluyla gönderir.(23) Buradaki
“kaba” ifadesinin izah›n› daha sonra
yapmaya çal›flaca¤›z. Belirtti¤imiz gibi
a¤aç, yeryüzünde Tanr›’n›n gölgesi; sembolüdür. Ayn› flekilde hakan da O’nun
temsilcisidir.(24) Bu sözlerle Basat, kendisinin kutsal a¤aç yoluyla Cennet’ten
dolay›s›yla Tanr›’dan geldi¤ini; bu yolla
da Tepegöz’ün k›rdaki bir p›nardan, Cehennem’den dolay›s›yla fieytan’dan geldi¤ini belirtmeye çal›fl›r. Bir örne¤ini
O¤uz Ka¤an destan›nda da gördü¤ümüz
bu Türk’ü yok etmeye çal›flan canavar,
tepegöz tipi; kötülü¤ün temsilcisidir. Mitolojide kötülü¤ün merkezi fleytand›r.
O¤uz Ka¤an’da ve Dede Korkut’ta
Türk’ü bu canavardan kurtaran kahramanlar ise iyili¤in temsilcisidirler. Mitolojide mutlak iyi, Tanr›’d›r. Dolay›s›yla
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
Tepegözle Basat’›n mücadelesinde biz,
ayn› zamanda Tanr›yla fleytan›n mücadelesini görmekteyiz.
Tekrar “Atam ad›n sorar olsan, kaba a¤aç” ifadesine dönecek olursak; bu
ifadenin henüz flamanizm ve budizm
dinlerinin tesirinin görülmedi¤i Gök
Tanr› inanc› dönemine ait bir motif oldu¤unu söyleyebiliriz. Türk mitolojisinde
a¤açtan do¤ma motifi yoktur. Kahramanlar, a¤aç yoluyla Cennet’ten gelmektedir.(25) A¤açtan do¤ma daha sonraki
dönemlerde ortaya ç›kar.(26) Türk’ün
Tanr›s› insan formunda de¤ildir; dolay›s›yla do¤ma-do¤urma gibi yarat›lm›fll›k
özelliklerine sahip de¤ildir. Yani O, “lem
yelid ve lem yûled” ve “teñri teg teñgri’de
bolm›s”t›r.(27)
Dede Korkut Hikâyelerinde en çok
görülen ifadelerden biri “Kölgelüçe kaba
a¤acuñ kesilmesün” ifadesidir. Dede
Korkut, hikâyelerin sonunda ortaya ç›kar ve O¤uz’a “yöm” (nasihat, ö¤üt) verir. “Dirse Han ogl› Bu¤aç Han Boy›, Salur Kazanuñ ‹vi Ya¤malandug› Boy”,
“Kam Pürenüñ O¤l› Bams› Beyrek Boy›”,
“Kazan Big O¤l› Uruz Bigüñ Tutsak Oldu¤› Boy”, “Duha Koca O¤l› Delü Dumrul Boy›”, “Kaz›l›k Koca O¤l› Yigenek Boy›”, “Begil Ogl› Emrenüñ Boy›” gibi birçok “boy”da bu ifade geçmektedir.(28)
“Karlu kara taglaruñ y›k›lmasun,
Kölgelüçe kaba a¤acuñ kesilmesün,
Kam›n akan görklü suyuñ kur›masun”(29)
“Salur Kazanuñ ‹vi Ya¤maland›¤›
Boy”da geçen bu duada da görüldü¤ü gibi, bu tip “yöm” lerde da¤, a¤aç ve su üçlemesi vard›r. Bu üçlemedeki üç unsur
da Cennet’le dolay›s›yla Tanr›’yla ilgilidir. Türk düflüncesinde kutsal da¤›n zirvesiyle kutsal a¤ac›n dallar› Cennet’e
ulaflmaktad›r. Kutsal su da Cennet’ten
Milli Folklor
ç›k›p tekrar Cennet’e dönmektedir.(30)
Bu dualardaki ana düflünce fludur: Senin ilinin kutsallar›n›n, tanr›sallar›n›n
Cennet’le Tanr›yla iliflkisi kesilmesin.
Yani Tanr›’dan kut alm›fl olan bu kutsallar sürekli senin ilinde olsun. ‹nanca göre, Tanr› kutunun oldu¤u yerde Tanr›
var demektir. Tanr›’n›n oldu¤u yerde de
iyilik, güzellik, bolluk, bereket, huzur
vard›r.
Türk düflüncesine göre, kutsal›n yani Tanr›sal›n olmad›¤› yerde fleytan görülür. O zamanda orada kötülük, çirkinlik, yokluk hakim olur. Bu anlay›flla bak›nca Dede Korkut, bu dualar›nda O¤uz
ülkesindeki Tanr› kutunun yok olmamas›n›, dolay›s›yla orada fleytan›n hakim
olmamas›n› dilemektedir.
“Kaba a¤aç” ifadesi, Dede Korkut
hikâyelerinin baz› kahramanlar›n›n sözleri aras›nda da görülür. “Kam Pürenüñ
O¤l› Bams› Beyrek Boy›” ve “Kazan Big
O¤l› Uruz Bigüñ Tutsak Oldu¤› Boy” ile
“Uflun Koca O¤l› Segrek Boy”›nda görülen bu ifadeler, temel felsefe itibar›yla
yukar›da belirtti¤imiz Dede Korkut’un
duas›yla ilgilidir. Bununla birlikte temel
felsefede benzerlik görülse de aralar›nda
az da olsa fark vard›r. Bu hikâyelerde
“kutsal”›n dünyas›na beyler ve beylerin
o¤ullar› da girmektedir. Yukar›da belirtti¤imiz gibi, Türk düflüncesine göre,
Hanlar, beyler ve onlar›n o¤ullar› O¤uz
ülkesinde “kutsal”›n emrinde vazifeli
kimselerdir. Yani bir nevi bu dünyada
“kutsal”› temsil etmektedirler. Bu anlay›fl›, Dede Korkut hikâyelerinde en güzel
flekilde “Kam Pürenüñ Ogl› Bams› Beyrek Boyu” ile “Uflun Koca O¤l› Segrek
Boyu”nda ve “Kazan Big O¤l› Uruz Bigüñ Tutsak Oldu¤› Boy”da görürüz.
Beyrek, yedi y›l kald›¤› esaretten
kurtulup eline dönerken “ozan” k›l›¤›na
27
Y›l: 12 Say›: 47
bürünür ve yolda k›z kardefliyle karfl›lafl›r. K›z kardefli O’na:
“ Karflu yatan kara ta¤um y›k›lupdur,
Ozan senüñ haberüñ yok.
Kölgelüçe kaba a¤acum kesilüpdür,
Ozan senüñ haberüñ yok.” der.
Bu söyleyiflte Bey soyundan gelen
Beyrek, O¤uz elinde “kutsal”›n sembolü
olarak gösterilmifltir. Beyrek, burada
“kutsal”›n di¤er bir sembolü olan “kölgelüçe kaba a¤aç”› da sembolize etmektedir. Adeta O¤uz elinin Tanr›yla iliflkisini
sa¤layan tek varl›kt›r. Beyrek’in tutsakl›¤›, kölgelüçe kaba a¤ac›n kesilmesi, yani Tanr› kutunun O¤uz elinde yok olmas›, dolay›s›yla O¤uz elinden Tanr›’n›n çekilmesi olarak verilmektedir. Beyrek’in
dolay›s›yla Tanr›’n›n olmad›¤› O¤uz elinde art›k kötülük, kargafla vard›r; yani
fleytan vard›r. Kazan Big O¤l› Uruz Bigüñ Tutsak Oldu¤u hikâyedeki Uruz’un
anas› Burla Hatun’un sözlerini de ayn›
flekilde yorumlamak gerekir. Burla Hatun, o¤lu Uruz’un tutsak olmas›n›n suçunu Kazan’da görmektedir ve ona “Kölgelüçe kaba a¤acum kesen Kazan” demektedir.(32) Bu ifadenin mânâs›, Beyrek’in k›z kardeflinin sözlerinin mânâs›ndan farkl› de¤ildir.
Tutsakl›ktan kurtulan Beylere karfl› söylenen sözlerin mânâ dünyas›n› da
ayn› flekilde düflünmek gerekir. K›zkardefli, Beyrek’i tan›d›ktan sonra:
“Argap argap kara ta¤uñ y›h›lm›flidi yüceldi
ah›r;
Kanlu kanlu sularuñ so¤›lm›fl idi ça¤lad›
ah›r,
Kaba a¤acuñ kur›m›fl idi, yeflerdi ah›r” der.
“Uflun Koca O¤l› Segrek Boy›”nda
da Segrek, tutsak olan kardefli Egrek’i
kurtarmaya gitmek için anas›n›n yan›na
gelince anas›:
28
“ A¤zuñ içün öleyim o¤ul,
Dilüñ içün öleyim o¤ul,
Karflu yatan kara ta¤uñ
Y›k›lm›fl idi, yüceldi ah›r
Ak›nd›lu görklü suyuñ
So¤›lm›fl idi, ça¤lad› ah›r
Kaba a¤açda tal buda¤un
Kur›m›fl idi, yeflerüp gö¤erdi ah›r” der.
Bu ifadelerde beylerin tutsakl›¤›,
kaba a¤ac›n kurumas› olarak verilmektedir. Kaba a¤aç kurumufltur; yani O¤uz
elinde Tanr›yla iliflki kesilmifl; Tanr›sal
yok olmufl, “kutsal” O¤uz elinden çekilmifltir. Onlar›n tutsakl›ktan kurtulmas›,
O¤uz eline tekrar Tanr› kutunun gelmesi; kutsal›n tekrar O¤uz elinde hakim olmas›; kargaflan›n karanl›¤›n yok olmas›;
fleytan›n hakimiyetinin bitmesi olarak
alg›lanmaktad›r. Kaba a¤ac›n yeflermesiyle birlikte O¤uz eline tekrar huzur,
bolluk-bereket, güzellik, iyilik yani “kutsal” gelecektir.
Bütün bu izahlardan sonra “kölgelüçe kaba a¤aç” ifadesinde geçen “kaba”
sözüne dönebiliriz: Dede Korkut hikâyelerinde “kaba” sözcü¤ü hem kutsal a¤ac›n nitelemesinde geçmekte; hem kutsal
da¤›n nitelemesinde, hem de kutsal›n
yeryüzündeki sembollerinden biri olan
beylerle birlikte geçmektedir.(35) Beyler,
“kaba” dizlerini, ökçelerini yere vurmaktad›rlar.
Bu sözcük, Tarama Sözlü¤ü’nde
“Büyük, iri, kocaman” olarak verilmifltir.
Halbuki sözcük, Tarama Sözlü¤ü’ndeki
örneklerde farkl› mânâlardad›r.(36)
“Kaba” hemen hemen bütün sözlüklerde büyük, iri, yüksek, kal›n ve kocaman olarak izah edilmifltir. Bu izah, kelimenin ön mânâs› bak›m›ndan do¤rudur. Fakat, mitolojik mânâ itibariyle yetersizdir. Tarama Sözlü¤ü’ndeki örneklerin tamam›n›n mânâs›, Dede Korkut Kitab›’ndaki “kaba” sözcü¤ünün mânâs›na
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
uygundur. Yine tamam› a¤açla ilgilidir.
Bu da Dede Korkut’ta geçen “kölgelüçe
kaba a¤aç” nitelemesinin Türk kültürü
bak›m›ndan ne kadar önemli oldu¤unu
göstermesi bak›m›ndan önemlidir.
“Kaba” sözcü¤ü Dede Korkut Kitab›’nda otuz dokuz defa geçmektedir.
Bunlar›n tamam›na yak›n› “kutsal”›n
yeryüzündeki sembolleri olan da¤, a¤aç
ve beyle ilgilidir. Çok az› ise bunun d›fl›ndad›r ki onlar da kutsal›n “ekber” ve
“azîm” s›fatlar›yla ilgilidir. Görüldü¤ü
üzere Dede Korkut’ta “kaba” sözcü¤ü
“kutsal”›n s›fatlar›ndan biri olarak kullan›lm›flt›r. Dede Korkut’taki ve Tarama
Sözlü¤ü’ndeki bu örneklerden hareketle
Türkçe’deki “kaba” sözcü¤ünün mitolojik
arka mânâs›n›n Tanr› ve Tanr›’n›n s›fatlar› olan ulu, büyük, kocaman, yüksek
oldu¤unu söyleyebiliriz. Nitekim bu mânâ kültür de¤iflikli¤inden sonra da yaflamaya devam etmifl ve Türk tarikat çevrelerinde Tanr›, hal ehli olanlara “Kaba
Türk” suretinde görünmüfltür.(37) Anadolu’daki kaba a¤aç, kaba da¤, gibi yer
isimlerine de ayn› mant›kla yaklaflmak
gerekir.
Dede Korkut’ta kutsal a¤aç nitelenirken “kaba” s›fat›yla birlikte kullan›lan “kölgelüçe” sözcü¤ü de mânidard›r.
Gölgeli demek olan bu sözcü¤ün mitolojik mânâs› oldukça derindir. Gölge s›¤›n›lan, dem al›nan yerdir. Belirtti¤imiz
gibi, Türk mitolojisinde bir a¤ac›n kutsal
olarak kabûl edilmesi için aran›lan özelliklerinden biri gölgesinin genifl ve koyu
olmas›d›r. “Kutsal”› sembolize eden kutsal a¤ac›n gölgesi, genifl ve koyu olmal›d›r. Çünkü kutsal s›¤›n›lan, korunulan
fleydir. Türk mitolojisinde zorda kalanlar
“kaba a¤aç”›n “kölgesi”ne s›¤›nmaktad›rlar. Dolay›s›yla Tanr›’ya; Tanr›’n›n elMü’min, es-selâm ve el-müheymin” (38)
s›fatlar›yla “Besmele”nin mânâs›na s›-
Milli Folklor
¤›nmaktad›rlar. Kölgelüçe kaba a¤aca s›¤›nanlar, sadece Tanr›’n›n el-mü’min, esselâm ve es-müheymin s›fatlar›na s›¤›nmakla kalmazlar, ayn› zamanda O’nun
el-fettah, el-bâs›t, el-latîf ve el-mucîb
(39) s›fatlar›na mazhar olurlar. Türk düflüncesinde biri zorda kald›¤› zaman,
kutsal kaba a¤ac›n gölgesine s›¤›n›r ve
müflkülünü açmas› için Tanr›’ya yalvar›r. Tanr› da yukar›daki s›fatlar›na uygun olarak onun müflkülünü çözer.
Sonuç olarak flunu diyebiliriz: Mitoloji araflt›rmalar›nda sadece kelimelerin
lügat mânâs›na bakmak yeterli de¤ildir.
Bu kelimelerin ayn› zamanda arka mânâlar›na, kültürel mânâlar›na bak›lmal›d›r. Dede Korkut hikâyelerini de ayn›
mant›kla ele al›p incelemek gerekir.
NOTLAR:
*
Yaz›, 21-26 Aral›k 1998’de Bak›’da düzenlenen
‹kinci Milletler Aras› Dede Korkut Kollokyumu’nda bildiri olarak sunulmufltur.
1.
Mythos, eski Yunan dilinde “söz” demektir.
Ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere mitoloji, sözle ilgilidir. Bu konuda daha genifl bilgi için bkz: Azra Erhat, Mitoloji Sözlü¤ü, ‹stanbul 1978, 5;
Kemal Abdullah, Gizli Dede Korkut, ‹stanbul 1997, 44-82, 84-105.
2.
Baz› araflt›r›c›lar, mitolojik düflünceyi Bat› dillerindeki “legenda” teriminin dünyas›nda, yani
tarihî flahsiyetlerin hayatlar›nda, onlar›n tecrübelerinde aramaktad›rlar. Halbuki mitoloji,
kelime mânâs›ndan da anlafl›laca¤› üzere düflüncenin, inanc›n serüvenidir.
3.
Dilimizdeki cenaze kald›rmak, gö¤ermek gibi
fiillerle; Tanr› Da¤›, Miñgi Tav, Nur Ata, Babada¤, vb. yer adlar›yla ilgili bir çok sözcük buna
örnek gösterilebilir.
4.
A¤aç kültü hakk›nda daha genifl bilgi için bkz:
James S. Frazer (çev. Mehmet H. Do¤an), Alt›n
Dal-Dinin ve Folklorun Kökleri-I, ‹stanbul
1991, 1-110.
5.
Bkz. Abdülkadir ‹nan, Tarihte ve Bugün fiamanizm-Materyaller ve Araflt›rmalar, Ankara 1972, 13-21; Bahaeddin Ögel, Türk Mito-
29
Y›l: 12 Say›: 47
lojisi-Kaynaklar› ve Aç›klamalar› ile Des-
16.
M.Ergin, age, 109.
tanlar, 1, c., Ankara 1971, 419-493; Emel Esin,
17.
Daha genifl bilgi için bkz. Bahaeddin Ögel,
“Ötüken Y›fl” Türk Sanat›nda A¤açl› Da¤ Hak-
Türk Kültürünün Geliflme Ça¤lar›, ‹stan-
k›nda Notlar”, Ats›z Arma¤an›, ‹stanbul
bul 1988, 571-610.
1976, 147-186.
6.
18.
dan flu sözler verilir:
Türk Mitolojisi-Kaynaklar› ve Aç›klama-
“Nice dostlar güldürdüm!
lar› ile Destanlar, 2. c., Ankara 1995, 478-
Ben ödedim çok flükür!
479; ‹nan, Tarihte ve Bugün fiamanizm, 64;
Borcumu Gök Tanr›’ya!
Ögel, Türk Mitolojisi, 1, 90-92; Radlof, Sibir-
Veriyorum art›k ben, sizin olsun bu yurdum!”
yadan, 2. c., Ankara 1964, 7; G. V. Ksenofon-
7.
B. Ögel, Türk Mitolojisi – I, 127.
tov, fiamanizm-‹zbrann›e Trud›, Yakutsk
19.
Bkz. B.Ögel, Türk Mitolojisi – II, 468.
1992, 41; L. P. Potapov, Altayskiy fiamanizm,
20.
M.Ergin, age, 138.
Leningrad 1991, 26-27.
21.
M.Ergin, age, 109.
Türk dünyas›n›n her yerinde kutsal olarak ka-
22.
M.Ergin, age, 214.
bul edilen a¤açlar›n tamam› bu vas›flardan en
23.
Uygurlar›n Türeyifl efsanesinde bu inanc› aç›k-
az birine sahip olmak zorundad›r. Bunu bütün
ça görürüz. Daha genifl bilgi için bkz. H.N. At-
örnekler teyit etmektedir.
8.
s›z, Türk Edebiyat› Tarihi, ‹stanbul 1992,
78.
Dede Korkut’ta a¤aç kültünün yan›nda Gök
Tanr› inanc›n›, su, da¤, atefl kültlerini vs. gör-
24.
mek mümkündür.
9.
10.
O¤uz Ka¤an destan›nda O¤uz Ka¤an’›n a¤z›n-
Daha genifl bilgi için bkz: Bahaeddin Ögel,
B.Ögel, Türk Kültürünün Geliflme Ça¤lar›,
ay.
Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab› – I,
25.
B.Ögel, Türk Mitolojisi – I, 101; II. cilt, 483.
Ankara 1958, 108-109.
26.
Bkz. 25 numaral› dipnot.
Dede Korkut hikâyelerindeki ‹slâmiyet ile fia-
27.
‹hlas suresi, 3. ayet.
manizm inançlar›n›n çat›flmas› hakk›nda daha
28.
M.Ergin, age, 184, 206, 225.
genifl bilgi için bkz. M.Bilgin Saydam, Deli
29.
M.Ergin, age, 115.
Dumrulun Bilinci – Türk ‹slâm Ruhu Üze-
30.
rine Bir Kültür Psikolojisi Denemesi, ‹s-
B.Ögel, Türk Mitolojisi – II, 315-421; 423464.
tanbul 1997; Kemâl Abdullah, Gizli Dede
31.
M.Ergin, age,140.
Korkut, ‹stanbul 1997; Ä. Margulan, “Korkut
32.
M.Ergin, age,173.
Ata Ömiri Men Epsanalar›”, Culd›z, 3, 1983,
33.
M.Ergin, age, 150.
139-166.
34.
M.Ergin, age, 227.
11.
M. Ergin, age, 109.
35.
M. Ergin, age, 11, 13, 20, 21, 24, 35, 36, 46, 50,
12.
Daha genifl bilgi için bkz. Sait Bafler, Gök Tan-
53, 66, 67, 91, 97, 104, 117, 122, 129, 131, 136,
r›’n›n S›fatlar›na Esmâ-ü’l – Hüsna Aç›s›n-
149, 154, 169, 188, 202, 212, 231, 232, 253, 258,
268, 269, 277, 278.
dan Bak›fl, ‹stanbul 1991.
13.
M. Ergin, ay.
36.
Tarama Sözlü¤ü – IV, Ankara 1969, 2143.
14.
Dünya a¤ac› için bkz. B.Ögel, Türk Mitoloji-
37.
A. Yaflar Ocak, Bektafli Menak›pnamelerin-
15.
30
si–II, 480-481; Manas Entsiklopediya–I,
de ‹slâm Öncesi ‹nanç Motifleri, ‹stanbul
Biflkek 1995, 127; Jean – Paul Roux (çev. Prof.
1983, 111-112.
Dr. Aykut Kazanc›gil), Türklerin ve Mo¤olla-
38.
S. Bafler, age, 37-39.
r›n Eski Dini, Ankara 1994, 123.
39.
S. Bafler, age, 46, 51, 57.
A.‹nan, age, 187.
Milli Folklor
1927 YILINDA TÜRK YURDU’NDA NEfiRED‹LEN
“[ÖZBEK] HALK EDEB‹YATI NASIL TOPLANMALI”
‹S‹ML‹ YAZI MÜNASEBET‹YLE
Doç.Dr. ‹smail GÖRKEM*
Bu makalemizde önce l927 y›l›nda
Türk Halk Bilgisi Derne¤i taraf›ndan
neflredilen Halk Bilgisi Toplay›c›lar›na
Rehber (Ankara 1927) isimli eserin haz›rlan›fl mâceras›ndan ve daha sonra da
ayn› y›l Türk Yurdu’nda neflredilen bir
k›sa yaz›n›n muhtevas›ndan ve bu yaz›n›n Türk folklor tarihi içerisindeki yeri
ile etkilerinden söz edece¤iz. Konu bu flekilde s›n›rland›rd›r›ld›¤› için, bu yaz›da,
bafllang›c›ndan l920 y›l›na kadarki dönemde Türk folklor hareketlerinin geliflim tarihi üzerinde durulmayacakt›r.(Bu
hususta bk. Y›ld›r›m l998a:43-60; Öztürkmen l998:19-39; Tan l997: 21-24).
Türkiye Cumhuriyeti Devleti l920
y›l›nda Maarif Vekâleti içerisinde bir birim olarak kurulan “Hars Dairesi” vas›tas›yla ülkenin dört bir yan›ndan Türk
folklor ürünlerinin tesbiti, toplanmas› ve
kayda geçirilmesi için bir tak›m faaliyetlere giriflir (Y›ld›r›m l998b:61). Bu dairenin faaliyetleri esnas›nda, bir derleme
program› haz›rlan›p haz›rlanmad›¤› konusunda bilgi sahibi de¤iliz. Bu hususun
Millî E¤itim Bakanl›¤› arflivlerinden
araflt›r›l›p gün ›fl›¤›na ç›kar›lmas› gerekmektedir.
Sadece Mûsa Süreyya Bey’in 1922
y›l›nda Anadolu halk türkülerini derlemek maksad›yla haz›rlad›¤› 14 soruyu
içeren ve 2000 küsûr tane bas›larak Maarif Vekâleti arac›l›¤›yla Anadolu’nun
*
her taraf›na gönderilen bir çal›flmadan
söz edilebilir (Bk. Kösemihal 1928:157158; Sakao¤lu l985:86-90). ‹stanbul Belediye Konservatuvar›/Dârü’l-elhân’›n
1926, 1927, 1928 ve 1929 y›llar›nda düzenledi¤i dört derleme gezisi ve bunlar›n
sonuçlar› da Türk folklor araflt›rmalar›
tarihi için önemli çal›flmalar olarak zikredilebilir(Ülkütafl›r 1973:32-33). 1929
y›l›ndaki derleme gezisinin “ilk” oldu¤u
kaynaklarda ileri sürülmektedir(Ülkütafl›r l973:30-36; Sakao¤lu l988:83). Halbuki l9l7 y›l›nda Millî Talim ve Terbiye
Cemiyeti’nin düzenledi¤i gezi, ondan dokuz y›l önceye tekabül etmektedir ve dolay›s›yla “ilk” s›fat›n›n bu derleme gezisine verilmesi daha uygun olacakt›r(Bu
hususta bk. Görkem l993:82-87).
Türkiye’de folklor ürünlerinin derlenmesiyle ilgili ilk yaz› Ziya Gökalp’e
aittir (Ziya Gökalp l922). O, “Usûllere
Dâir: Halk›yyât I. Masallar” isimli yaz›s›n› Diyarbak›r’da, Küçük Mecmua’da
neflretmifltir. Ziya Gökalp yaz›s›nda masallar›n derlenmesiyle ilgili -devrine göre- önemli tesbitlerde bulunmufltur denebilir (Bk. Sakao¤lu l985:82; Sakao¤lu
l988:57). Fakat bu makaledeki tesbitlerin sistematik oldu¤unu söylemek zordur.
Türkiye Cumhuriyeti’nde do¤rudan
do¤ruya Halk Edebiyat› ürünlerinin derlenmesiyle ilgili fikirler beyan eden kifli-
Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü- KAYSER‹.
Milli Folklor
31
Y›l: 12 Say›: 47
lerin bafl›nda Hâmit Zübeyir [Koflay] gelmektedir. Yay›nlad›¤› üç makalesi, Macar etno¤rafya uzman› Szendrei Zsigmond’un bir eserinden “serbest” olarak
tercüme edilmifltir(Koflay 1925a, 1925b,
1926. ‹lk iki makale için ayr›ca bk.Koflay
l974:41-50). Bu yaz›lar›n ilkinde(Koflay
1925a; l974:40-41) derleme meselesi “etno¤rafya” ve “folklor” olarak iki ana bafll›k alt›nda, ilki 11, ikincisi 13 madde halinde ele al›nm›flt›r. ‹kinci yaz›da ise (Koflay 1925b; l974:46-50), folklor çal›flmalar› befl bölüme ayr›larak incelenmifltir.
Koflay son yaz›s›nda ise (Koflay 1926),
“Halk edebiyat›n›n a¤›zdan a¤›za dolaflan, bedi’î k›ymeti hâiz bilgileri toplarken, âvâm›n/adam›n a¤z›ndan iflitti¤imiz gibi kay›t hususuna dikkat eder ve
usûle riâyet için zîrde tafsil edilen programa göre/afla¤›daki sual cetveline göre”
hareket edersek baflar›l› olaca¤›m›z›
kaydetmektedir(Sakao¤lu 1985:85; Koflay 1974:21). “Toplay›c›lara Mahsus
Su’al Cetveli” isimli rehber, “Halk edebiyat›, halk dili, halk mûs›kîsi” ile “Halk
itikadât› ve hurâfât ile kar›fl›k âdât” ana
bafll›klar› alt›nda 15’er alt bafll›¤a ayr›lm›flt›r. (Koflay’›n makalelerinin bir de¤erlendirmesi için bk.Sakao¤lu l985:8386; l988:57-58).Türk Halk Bilgisi Derne¤i’nin “ilmî encümen” üyesi olan Hâmit
Zübeyir Bey’in yaz›lar›ndan dergide hiç
söz edilmemesi ilgi çekicidir (Bk. Düzgün 1997b:115).Koflay’›n folklor ve etno¤rafya ürünlerinin derlenmesi hususlar›n›, Türkiye’nin flartlar› ve özelliklerine uygun bir tarzda sistematik olarak
ele ald›¤› söylenebilir. (Bu çal›flmalar›n›
Koflay sonradan kitaplaflt›rm›flt›r. Bk.
Koflay 1932).
Fakat Ziya Gökalp’›n söz konusu
makalesi önemine binâen Halk Bilgisi
Mecmuas›’nda 1928 y›l›nda tekrar neflredilmifltir(Bk.HBM 1928: 22-26). Dergi
32
yönetimi, bu yaz›y› neflrederken bafl›na
koyduklar› k›sa aç›klamada Ziya Gökalp’› “millî ve harsî uyanmam›zda büyük tesiri olan üstad›n ad›n› hürmet ve
flükran duygular›yla anmam›za vesile
veren[olan]” ifadeleriyle de¤erlendirmekte ve “dernekçiler[in] bu yaz›da kendileri için büyük faydalar› ve irfladlar›
olacakt›r” demektedirler (HBM 1928:
22).
Halk Bilgisi Toplay›c›lar›na Rehber
ismiyle daha sonra neflredilecek eserin
haz›rlanmas›, bir “ilim heyeti”ne tevdi
edilir. Bu husustaki bilgiler, “Derne¤in
Birinci Kongresi” isimli haberde yer almaktad›r (HBM 1928:184-185). Derne¤in ilk kongresi kuruluflundan dört ay
sonra, -18 Mart 1928’de- yap›lm›flt›r. Haz›rlanacak bu eser, “müessesenin[derne¤in] ilmî ve mânevî cephesini te’sis ve
takviye edecek bir mesâî rehberi” niteli¤inde olmal›d›r. Yönetim kurulu karar›yla bu eserin -1 Kas›m l927’de dernek faaliyete geçtikten hemen sonra- haz›rlanmas› için, “Millî Talim ve Terbiye Reisi
Mehmed Emin, Millî Talim ve Terbiye
Heyeti âzâs›ndan ‹hsan, R›dvan Nafiz,
Avni, K›z Lisesi Müdürü ‹smail Hikmet,
Orta Muallim Mektebi Müdürü Ali R›za,
Kütüphaneler Müdürü Hasan Fehmi
[Turgal], Etno¤rafya Müzesi Mütehass›s› [Dr. Jul] Mesarofl, Müdür Hâmid Zübeyir [Koflay] Beyefendilerden müteflekkil ilmî bir heyet” görevlendirilir. Söz konusu heyet üyeleri, “dernek mesâîsine
esas olacak rehberin, içtimâda[toplant›da] haz›r bulunmayan mütehass›s Mesarofl Bey’den tanzimini ricaya karar” verir. Millî E¤itim Bakanl›¤›’n›n “harsî ve
etnografik mesâisini tenvire memur ve
bu iflte mütehass›s olan mûmâ-ileyhün
[yukar›da ad› geçen kifliler]”, ilk kongrede dernek üyelerine söz konusu rehberin
haz›rlanmak üzere oldu¤unu bildirirler.
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
Dergide, “bu umûmî içtimâ’›n sâiklerinden bafll›cas›n›n bu meseleyi [rehber kitap haz›rlanmas› meselesini] düflünmek
oldu¤u” da özellikle belirtilmektedir. Fakat ifl uzad›¤› için dernek yönetim kurulu, kongreden sonra ifli üzerine al›r ve
rehber ayn› y›l -1927 y›l›nda- yay›nlan›r(HBM 1928:184. Bk. Rehber 1927).
Halk Bilgisi Mecmuas›’nda yer alan
bu ifadelerden, rehber kitap haz›rlamakla görevlendirilen heyetin ifli a¤›rdan ald›¤› anlafl›lmaktad›r. Halbuki ayn› heyet
üyesi Hâmit Zübeyir Bey’in bu hususta
daha önceden neflredilmifl -Macar folklorcular›ndan mülhem- üç makalesi bulunmaktayd› (Bk. Koflay 1925a; 1925b;
1926).
Söz konusu rehberin dernek “yönetim kurulu” taraf›ndan haz›rland›¤› belirtilmesine ra¤men, bir araflt›rmac›, “kitapta yer alan izahnâmeler d›fl›ndaki k›s›mlar”›n ve eserin “haz›rlanmas›ndaki
eme¤in F›nd›ko¤lu’na ait oldu¤u”nu
(Düzgün 1977a:68); ayr›ca eseri “Ziyaeddin Fahri’nin tercüme yoluyla ortaya
koydu¤u”nu belirtmektedir (Düzgün
1997b:113-114). Rehberde yer alan “Halk
Bilgisi’nin Kadrolar›” bafll›kl› ikinci k›sm›n haz›rlanmas›nda Alman folklorcular› Hoffmann Krayer ve Arnold van Gennep, edebiyatla ilgili k›s›mlar da Frans›z
folklorcu Millien’den “iktibas ve tevsi’”
edilmifltir [geniflletilmifltir] (Rehber
1928: 41-42). Kitapta, söz konusu Avrupal› folklorcular›n “folklor yöntemine dair çizdikleri çerçeveden esinlenerek folklorun kapsad›¤› alanlar”, “kulland›¤›
yöntemler”, ‘amac›’ ile folklor türlerine
ait ayr›nt›l› bilgiler yer almaktad›r (Öztürkmen 1998:59).
Derne¤in esas gayesi, folklor derlemelerini, yurt çap›nda açaca¤› flûbeler
yard›m›yla “örgütlemek”tir (Öztürkmen
1998:56). Söz konusu derne¤in yay›n fa-
Milli Folklor
aliyetlerinden ilki Halk Bilgisi Toplay›c›lar›na Rehber isimli eserin neflredilmesidir. Bu eserin niçin kaleme al›nd›¤›
dergide flöyle anlat›lmaktad›r:
“Dernek Rehberi- Anadolu’nun her
taraf›ndan dernek gayesine karfl› gösterilen alâkalar ve vukubulan her icatlar
aras›nda bir Halk Bilgisi Rehberi ihtiyac›n› yak›ndan gören ve düflünen dernek,
hemen bu ifli baflarmay› düflündü ve rehberi haz›rlay›p neflretti. Rehberin 1500
nüshas› Maarif Vekâleti’ne al›narak vilâyetlerde teflkil edilen söz derleme yuvalar›na gönderilmifltir. Mütebâkî bir
rehber de dernekçe, Halk Bilgisi alâkadar›na ve âzâlar›na verilmifltir. Rehberin nüshas› kalmad›¤›ndan yak›nda
ikinci tab’›n›n neflredilmesi muhtemeldir.”(HBM 1928:188).
Eserin haz›rlanmas›nda, Koflay’›n
yukar›da söz konusu edilen çal›flmalar›ndan yararlan›lmad›¤› gibi, afla¤›da
de¤erlendirece¤imiz ve büyük bir ihtimâlle Abdülkadir ‹nan taraf›ndan haz›rlanan yaz›dan da yararlan›lmad›¤› kanaatindeyiz. Çünkü HBM’n›n “M.R.”
[Mahmud Râg›b Kösemihal] taraf›ndan
kaleme al›nan yaz›s›nda (HBM 1928:
174) ve “Türk Yurdu”nun halkbilimi aç›s›ndan de¤erlendirildi¤i bir di¤er yaz›da
(HBM 1928:181-182) “Halk Edebiyat›
Nas›l Toplanmal›” isimli makaleden söz
edilmemektedir. Zaten Koflay’›n çal›flmalar›ndan yararlan›lm›fl olsayd›, bu çal›flmas›n› Hâmid Zübeyir Bey daha sonra
müstakil bir kitapç›k halinde yay›nlama
gere¤ini de duymayacakt›(Bk. Koflay
1932).
*
*
*
Özbekistan Cumhuriyeti Halk Maarif Komiserli¤i taraf›ndan ç›kar›lan
“Maarif ve Okutguç›” dergisinin 6. say›s›nda yer alan “elle”[ninni]ler, Türk Yurdu’nda(1927) “A.B” imzas›yla ve “Özbek
33
Y›l: 12 Say›: 47
Halk Edebiyat› Örnekleri” ismiyle yay›nlan›r(Türk Yurdu l927a: 524-526). Yaz›n›n sonunda “A.B.” fleklinde k›salt›lan
imzan›n “Abdullah Battal Taymas”(l883l969)’a ait oldu¤unu san›yoruz.
Abdülkadir ‹nan, önceleri Baflkurt,
daha sonralar› ise Altay, Kazak, K›rg›z,
Özbek ve bütün Türk kavimlerinin folklor ve etno¤rafyas› üzerinde çal›flmaya
bafllam›flt›r. 1926 y›l›nda Türk Yurdu’nda “Türk fiamanizmine Dair”(c.IV,
nr19, Temmuz 1926, s.25-34) ve “Türk
Mitolojisinde ve Halk Edebiyat›nda Kad›n” (c.IV, nr.22, Teflrin-i evvel/ Ekim
1926, s.305-313) isimli makaleleri “Baflk›rdistanl› Abdulkadir” ismiyle yay›nlanm›flt›r. ‹mzas›z olan “Halk Edebiyat›
Nas›l Toplanmal›” adl› yaz›n›n Abdullah
Battal Taymas’a ait olmas› bizce zay›f
bir ihtimâldir. Bu yaz›n›n da Abdülkadir
‹nan taraf›ndan Türkiye Türkçesi’ne aktar›lm›fl olmas› kuvvetle muhtemeldir
(Bk. Ek). Türk Ocaklar›n›n yay›n organ›
olan Türk Yurdu’nda bu tür yaz›lar›n yer
almas›, oca¤›n 1926 y›l›nda merkez ve
taflra flûbeleri aras›nda koordinasyonu
sa¤lamak maksad›na yönelik olarak neflredilen “Türk Ocaklar› Mesai Program›”nda yer alan “Türk kültürünü ‘unutulmaktan’ ve ‘yok olmaktan’ korumaya
yönelik” folklora ait tespitlerle ilgilidir(Bk. Öztürkmen 1998:51).
Türk Halk Bilgisi Derne¤i’nde 1928
y›l›ndan itibaren “ilmî komisyon üyeli¤i”
yapan ‹nan’›n bu “aktarma”s›ndan derne¤in yay›n organ› Halk Bilgisi Mecmuas›’nda söz edilmemektedir. Halbuki
dergide yay›nlanan “Yürüyece¤imiz Yol”
bafll›kl› yaz›da flu ifadeler yer almaktad›r: “Biz bir taraftan malzemenin toplan›fl ve tedkik edilifl tarzlar›n›, usûllerini
gösterirken, di¤er taraftan müdekkiklerimize halk bilgisi meselelerine karfl› ilmin esas fli’âr› olan âzamî müsâmaha ve
34
tahmin düflüncesinin kullan›lmas›n›,
kat’î hükümlerden sak›n›lmas›n› tavsiye
edece¤iz. Bugünkü ilim erbab›m›z›n vazifesi folklor sahas›nda halk bilgisinin
mahiyetini izahtan, onun hakk›nda nazariyeler yorunmaktan [ortaya koymaktan] ziyade, halk bilgisi malzemesini
toplamak, sâd›k bir tarzda onlara
ma’kes olabilmektir.”(HBM 1928:2). Bu
ifadelere ra¤men, Türk Yurdu’nda yay›nlanan yaz›dan Halk Bilgisi Mecmuas›’nda söz edilmemesi bize oldukça düflündürücü gelmektedir.
*
*
*
Özbek Orkatifl Komitesi/Özbekistan ‹lmî Merkezi’nin Halk Edebiyat› ile
u¤raflanlara yararl› olmak maksad›yla 1927 y›l›ndan evvel, tahminen 1925 veya
1926 y›llar›nda- bir “talimat/düstûrü’lamel” haz›rlay›p neflretmifl olmas› oldukça önemlidir.
Söz konusu “talimat”› incelemeden
önce, Özbekistan’daki 1927 y›l›na kadar
olan folklor faaliyetlerine bir göz atmak
yararl› olacakt›r:
Özbekistan’daki folklor faaliyetleri,
Avrupa’da bafllayan folklor hareketinin
“Rusya’ya yans›mas› ve Rus folklorcular›n bu alanda yapm›fl oldu¤u çal›flmalarla” bafllayarak geliflmifltir. Böylece daha
XIX. yy.›n sonlar›nda, folklor ürünlerini
bilimsel bir tarzda toplay›p yay›nlamak
maksad›yla “yeni çal›flmalar bafllar ve
bunun sonucu olarak da yeni düflünceler
ve ekoller” ortaya ç›kar.(Ç›nar 1996:19).
1917 Ekim ‹htilâli sonras›nda “Rusya
dahil, Sovyetler Birli¤i’ni oluflturan bütün cumhuriyetlerde folklor konusundaki araflt›rma, inceleme ve derlemelere
ayr› bir önem verilir. Bu; Komünist Partisi’nin halk içinde yer edinme, derlenen
malzemeleri propoganda amaçl› olarak
kullanma, folklordan yararlanarak kitleleri yönlendirme ve denetleme siyasetine
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
uygun düfler. Parti kararlar› çerçevesinde oluflturulan komiteler, bu alanda pek
çok çal›flma gerçeklefltirir” (Ç›nar
1996:20).
1918 y›l›nda, folklor ürünlerini derleme ve onlardan yararlanma ifli Türkistan Halk E¤itim Komisyonu’nun uhdesindedir. Meselâ ayn› y›l-1918 y›l›nda“Maarif “ dergisinin ilk say›s›nda, “folklorun yap›s›, özelli¤i, konular›” ele al›narak, “derleme teknikleri” hakk›nda ayr›nt›l› bilgiler verilir (Ç›nar 1996:20).
1922 y›l›nda Özbek bilim gruplar› merkezîlefltirilir ve ayn› y›l bu gruplar ve
grup baflkanlar›, “folklorun de¤iflik alan
ve türlerinde” derlemeler yaparak “pek
çok masal, halk fliiri, bilmece ve bulmaca, atasözü ve destan metni” derler. Bunlardan atasözü ve deyim derlemeleri
1923, “Aflulalar” isimli kitap ise 1925 y›l›nda yay›nlan›r. 1917-1925 döneminde
“esas hedef”, Özbek folklorunun “toplanmas›” ve “ö¤renilmesi”dir. (Ç›nar 1996:
21).
18 Haziran 1925 tarihinde Rusya
Komünist Partisi ald›¤› bir kararla,
“partinin sanat ve edebiyat alan›ndaki
siyaseti” do¤rultusunda, parti siyasetinin hâkim k›l›nmas› için “sanat ve edebiyattan yararlanma” yoluna gider. Bu
araflt›rmalara Özbekistan Halk E¤itim
Komisyonu Bilim Merkezi Özbekleri Ö¤renme Komitesi, daha sonra da Özbek
Devlet Enstitüsü’nün etnoloji, folklor ve
arkeoloji bilim dallar› baflkanl›k edecektir.1926 y›l›ndan sonra Özbekistan’›n hemen hemen her bölgesine folklor derleme gruplar› gönderilir.
Komünist Parti’nin 23 Nisan 1932
tarihinde alm›fl oldu¤u “Edebî ve Sanat
Teflkilâtlar›n›n Yeniden Yap›land›r›lmas›
Hakk›ndaki Karar›” gere¤ince yeni komiteler oluflturulacak ve bu komiteler
Sovyet devri eserlerini ön plâna alarak
Milli Folklor
“feodal devrin ürünü olarak nitelendirilen destanlar›n öncelikli eserler aras›nda olmamas›n›, araflt›rma ve yorumlar›n
ideolojik yap›ya uygun olmas›n›” esas
alacakt›r.(Ç›nar 1996:21-22. Bu hususta
ayr›ca bk. Benzing 1991:86-87; Kocao¤lu
1990:200-205; Kocao¤lu 1992).
*
*
*
fiimdi de yaz›m›z ekinde(bk. Ek)
verdi¤imiz “talimat”› de¤erlendirmek istiyoruz:
Folklor ürünlerinin halk›n “arzu ve
emelini, kayg› ve sevincini -ve- tarihini”
hat›rlatt›¤› kaydedilen yaz›n›n mukaddemesinde, folklor ürünlerinin halk›n
durumlar›n› etkileyen faktörleri de gösterdi¤i belirtilmektedir. Bu sebeple
“Halk edebiyat›ndan haberdar” olmayan, halk›n manevî hayat›n› tan›mayan
siyaset adamlar› ve toplumbilimciler
halka yararl› olamazlar. Siyasetçiler,
toplumbilimciler ve “halk dili ve edebiyat›na âflina olmayan”lar ile Halk Edebiyat› tarihiyle u¤raflanlar için halk kültürünü tan›mak zaruridir. Günümüzde bu
ihtiyaçlar; siyasetçiler, toplumbilimciler
ve e¤itimciler taraf›ndan “his ve takdir”
olunmaktad›r. Yaz›n›n mukaddemesinde
yer alan bu tespitler do¤rudur. Çünkü
Özbekistan’da kurulan “yeni rejim” yönetece¤i halk› tan›yabilmek için halk
kültürü ürünlerinin derlenmesini gerekli görmektedir.
Bu sebeple söz konusu “tâlimatnâme” haz›rlanarak, hem bu yolda çal›flmak isteyen “amatör”, hem de “uzman”
derleyicilere yol gösterilmek istenmifltir.
Yaz›n›n “Halk edebiyat› ürünlerinin
toplama/derleme yöntemleri”nin belirlendi¤i ilk k›s›mda, zaman›na göre oldukça önemli ve farkl› hususlar ortaya
konmufltur. Bunlar flöyle özetlenebilir:
Derlemelerde kaynak flah›slar›n
a¤›z/flive özelliklerine riâyet edilmeli,
35
Y›l: 12 Say›: 47
onlardan derlenen malzemeler oldu¤u
gibi/de¤ifltirilmeden ve anlam› bilinmeyen kavram ve deyimlerin anlamlar›
aç›klanarak kaydedilmelidir. Derleme,
“dinleyiciler”in de haz›r bulundu¤u “tabiî bir ortam”da yap›lmal›, kaynak flahs›n sözü kesilmemeli ve derlenen metne
“dinleyiciler”in katk›lar› da yaz›lmal›d›r.
Derlenecek metinler “icrâ” ân›nda derlenmemeli, bittikten sonra yaz›lmal›d›r.
E¤er derleyici, baz› fleyleri hatal› yazd›¤›ndan flüphe ediyorsa, tekrar söylettirmeli ve bu derlemeyi de aynen zaptetmelidir. Halk müzi¤i parçalar›n›n makamlar› ö¤renilmeli ve notaya çekilmelidir.
Derlemecinin malzemeyi kaynak
kifliden tabiî bir ortamda derlemesi,
farkl› derlemelerin tek tek kaydedilme
gere¤i, müzik parçalar›n›n makam ve
notalar›yla tespit edilmesi, zaman›na/dönemine göre oldukça önemli tespitlerdir. Bu tarz bir derlemenin -o zaman›n flartlar›na göre mümkünse - “istenograf [çok az ve çok k›sa iflaret ve çizgilerle çok çabuk yaz›lan bir tür yaz›]” ile
yap›lmas› da zarurî görülmektedir. Çünkü 1920’li y›llarda henüz ses kay›t arac›(teyp) ve video-kamera yoktu. Bu yüzden, folklor ürünlerinin “nas›l derlenmesi” hususundaki tespitler, zaman›na göre
oldukça ileri tespitlerdir.
Yaz›n›n “Kimlerin Dilinden Yaz›lmal›” bafll›kl› ikinci k›sm›nda da flu hususlar üzerinde durulmaktad›r:
Halk Edebiyat› metinleri, “edebiyat› iyi bilen”[gelene¤in yöredeki en baflar›l› temsilcileri], okuma-yazma bilmeyen
ve müellif/musannif niteliklerini hâiz kiflilerden derlenmelidir. Metinlerin sözlü/yaz›l› kaynaklar› [nereden ve kimden
ö¤rendikleri] mutlaka belirtilmelidir.
Kaynak kiflinin cinsiyeti ile “mufassal
tercüme-i hâli”[yafl›, ifli, sülâlesi -yani
ba¤l› bulundu¤u boy veya aflireti-, do-
36
¤um yeri vb. hususlar] de mutlaka kaydedilmelidir. E¤er kaynak flah›s anlatt›¤›/icrâ etti¤i eseri tamamlayamam›flsa, o
kifliden, bu eseri en iyi bilen kaynak flah›slarla ilgili bilgi toplanmal›d›r. Kaynak flah›slarla ilgili olarak yap›lan bu
tespitler oldukça do¤ru ve yerindedir.
Derleme yap›lan yer, oran›n medeniyet ve ulafl›m imkânlar›yla iliflkisi/uzakl›¤› ve yak›nl›¤› ile, orada meskûn durumdaki boy veya afliret[dinleyici
çevresi] ile bunlar›n dinî inançlar›-mezhepleri, ne kadar süredir orada oturduklar›, hangi sanatlarla ifltigal ettikleri vb
hususlar›n da derlemeci taraf›ndan kaydedilmesi zorunlu görülmektedir. Ayr›ca
yöre insanlar›n›n “yaz›l› kültür”den ne
oranda etkilendikleri ve bu kaynaklardan hangi eserleri ö¤renerek anlatt›klar›/okuduklar› da tespit edilmelidir.Dinleyicilere, kaynak flah›slar›n icrâ ettikleri
eserlerin nas›l tesirler yapt›¤› da gözlenerek yaz›lmal›d›r.
Derleme yap›lan yerler, orada yaflayan ahâlinin durumu ve “yaz›l› kültür”den etkilenme dereceleri ile ilgili yukar›da belirtilen hususlar, bir derlemecinin mutlaka kaydetmesi gereken fleylerdir. Ayr›ca tabiî bir ortamda icrâ edilen
bir eserin dinleyiciler üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi de oldukça önemlidir.
Derlenen metinlerle ilgi olarak da,
flu hususlar›n kaydedilmesi gerekli görülmektedir:
Bir yere gidildi¤inde, Halk Edebiyat›na ait bütün malzemeler “aynen ve tamamen” yaz›lmal›; çok bilinen baz› hikâye vb. eserler, bir kaç kaynak flahs›n dilinden bir kaç nüsha olarak derlenmelidir. Anlat›lan “hikâye vesâirenin” orada
yaz›ya aktar›l›p aktar›lmad›¤›, bu eserlerin ne zamandan beri bilindi¤i, bu
eserlerin halk aras›ndaki isimleri ve bu
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
eserelere halk›n bak›fl aç›s›n›n tespiti
hususlar›n› derlemecinin kaydetmesi gerekli görülmektedir. Söylenen Halk Edebiyat› ürünleri e¤er [dü¤ün, ölüm gibi]
bir törene ba¤l› olarak icrâ deliyorsa, bu
törenler de ayr›nt›l› olarak yaz›lmal›, ayr›ca foto¤raflar› da çekilmelidir. Törenlere dair bilgilerin derlemeci taraf›ndan
“müflahade [kat›l›ml› gözlem tekni¤i]
üzerine mi” yoksa “birisinin nakli üzerine mi” kaydedildi¤i belirtilmelidir. Bir
gelene¤e ba¤l› olarak söylenen “hikâye,
flark›” gibi türlerin hangi bendinde bu
hususun zikredildi¤i, e¤er metin bir oyuna ba¤l› olarak söyleniyorsa, bu oyunun
nas›l oynand›¤› da -zaman› ve yeri belirtilerek- ayr›nt›l› olarak kaydedilmelidir.
Derlemecinin tabiî bir ortamda derledi¤i metinleri ait olduklar› törenlerle
irtibatland›rmas›, oldukça önemlidir. Bir
Halk edebiyat› ürününün “canl› gösterim” niteli¤inin derlemeci taraf›ndan
mutlaka hesaba kat›lacak olmas› da
önemli bir tespittir.
Söz konusu yaz›n›n son paragraf›nda, bu hususlara riâyet edilerek yap›lacak bir derlemenin, “etnografik k›ymet
ve ehemmiyete” de sahip olaca¤› belirtilmektedir.Yaz›n›n sonunda, genel mahiyette Halk Edebiyat› malzemesinin derlenmesine ait söz konusu 38 maddeden
baflka, edebî “tür”ler ile çeflitli “gelenek”lere ait hususlar›n da nas›l derlenmesi gerekti¤inin ayr› ayr› aç›klanaca¤›
söylenmektedir.
*
*
*
Halk Edebiyat› metinlerinin derlenme usûlleri ile ilgili bu “rehber” 1920’li
y›llarda haz›rlanm›fl olmas›na ra¤men,
modern derleme usûllerinin “gelenek”,
“metin”, “dinleyici çevresi” gibi hususlar›n› ön plâna alan bir niteli¤e sahiptir.
Ayr›ca “komünist idare”nin derlenecek
metinleri “rejimin istedi¤i do¤rultuda”
Milli Folklor
de¤ifltirmesi/yönlendirmesi de o y›llarda
söz konusu de¤ildir. Bunun sebebi,
1920’li y›llardaki rejimin/yöneticilerin
idare etti¤i halk›, bu metinleri de¤erlendirecek olan toplumbilimciler yard›m›yla
ö¤renme/tan›ma ihtiyac› fleklinde aç›klanabilir.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’ndeki
halkbilimcilerin1920’li y›llarda, -Hâmit
Zübeyir Koflay’›n makaleleri vas›tas›ylaMacar ve Türk Halk Bilgisi Derne¤i’nin
haz›rlad›¤› Halk Bilgisi Toplay›c›lar›na
Rehber isimli eserde Alman ve Frans›z
etkilerine aç›k oldu¤u bilinmektedir. O
dönem halkbilimcileri, Özbekistan’da
l9l8’den itibaren yap›lan derleme faaliyetleri neticesinde oluflan bu “rehber”den yararlanm›fl olsalard›, Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda yap›lan derlemeler
daha sa¤l›kl› olabilirdi.
B‹BL‹YOGRAFYA VE KISALTMALAR
BENZ‹NG (l99l), Johannes. “Özbek ve Yeni
Uygur Edebiyat›” (Çev. Mehmet Akal›n), Türk Dünyas› Edebiyat› (Hz. Halil Aç›kgöz), Türk Dünyas›
Araflt›rmalar› Vakf› Yay›nlar›, ‹stanbul l99l, s.85l08.
ÇINAR (l996), Ali Abbas. “Özbekistan’da
Folklor Faaliyetleri”, Türk Dünyas› Halk Kültürü
Üzerine Araflt›rma ve ‹ncelemeler, Mu¤la l996.
DÜZGÜN (1997a), Dilâver. Ziyaeddin Fahri
F›nd›ko¤lu’nun Folklor ve Halk Edebiyat› ‹le ‹lgili
Çal›flmalar›, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara
1997.
DÜZGÜN (l997b), Dilâver. “Halk Bilgisi Derne¤i’nin Türk Folklor Tarihindeki Yeri”, V. Milletleraras› Türk Halk Kültürü Kongresi/ Genel Konular
Seksiyon Bildirileri, Ankara l997, s.111-122.
GÖRKEM(l993), ‹smail. “Türk Folklor Araflt›rmalar› Tarihinde Millî Talim ve Terbiye Cemiyeti
ve Bahâ Said Bey’in Yeri”, Do¤umunun 50. ve Hizmetinin 10. Y›l›nda Prof. Dr. Bayram Kodaman’a Arma¤an, Samsun l993, s.73-88.
HBM (1928). Halk Bilgisi Mecmuas›, I. cilt,
‹stanbul ‹ktisat Matbaas›, Ankara l928.
KOCAO⁄LU (l990), Timur. “Özbek Edebiyat›”, Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi, c.VII, Der-
37
Y›l: 12 Say›: 47
gâh Yay›nlar›, ‹stanbul l990, s.200-205.
KOCAO⁄LU (l992), Timur. “Özbek Edebiyat›”, Türk Dünyas› El Kitab›, 3. c., Türk Kültürünü
Araflt›rma Enstitüsü Yay›nlar›, Ankara l992, s.756768.
[KOfiAY] (1925a), Hâmit Zübeyir. “Halk Edebiyat› ve An‘anelerini Toplaman›n Usûlü”, Muallimler Birli¤i, c.I, nr.1(Temmuz 1341/1925).[Bk. Koflay
1974:41-45].
[KOfiAY] (l925b), Hâmit Zübeyir. “Folklor
Nedir?”, Muallimler Birli¤i Mecmuas›, c.I, nr.3 (Eylül 1341/1925), s.110-115.[Bk. Koflay 1974:46-50].
[KOfiAY] (1926), Hâmit Zübeyir. “Halk
An‘anelerini Tedkik ‹çin Rehber”, Muallimler Birli¤i Mecmuas›, c.II, nr. 18(Kânûn-› evvel 1342/Ocak
1926), s.804-816.
KOfiAY (l932), Hâmit Zübeyir. Halk Bilgisi
K›lavuzu, Kitap Yazarlar Kooperatifi Neflriyat›ndan,
‹stanbul 1932 [Bk. Koflay 1974:15-39.]
KOfiAY (l974), Hâmit Zübeyir. Etno¤rafya,
Folklor, Dil, Tarih v.d. Konularda Makaleler ve ‹ncelemeler, Ayy›ld›z Matbaas›, Ankara l974.
[KÖSEM‹HAL], (l928), Mahmut Rag›p. Anadolu Türküleri ve Mûs›kî ‹stikbâbilimz, [‹stanbul]
1928.
NASKAL‹(1996), Emine Gürsoy. “Özbek Edebiyat›nda Türler”, Türk Dünyas›/Dil ve Edebiyat
Dergisi, nr.2 (Güz 1996), s.348-352.
ÖZTÜRKMEN (l998), Arzu. Türkiye’de Folklor ve Milliyetçilik, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul l998.
REHBER (l928). Halk Bilgisi Toplay›c›lar›na
Rehber, Hâkimiyet-i Milliye Matbaas›, Ankara 1928.
[2. bask›, ‹stanbul 1928; geniflletilmifl 3. bask›s›
Folklor ve Etno¤rafya K›lavuzu ad›yla, ‹stanbul
1949]
SAKAO⁄LU (l985), Saim. “Derleme ‹le ‹lgili
‹lk Anketler, ‹lk Geziler ve Derleme Bibliyografyas›”, Türk Folklor Araflt›rmalar› l985/1, Ankara l985,
s.81-l07.
SAKAO⁄LU (l988), Saim. Sahada Derleme
Metodlar›, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›, Erzurum l988.
TAN (l997), Nail. Folklor(Halkbilimi) /Genel
Bilgiler, Gelifltirilmifl 4.bask›, ‹stanbul l997.
TANYU (1987), Hikmet. “Abdülkadir ‹nan’›n
Hayat›”, [Abdülkadir ‹nan], Makaleler ve ‹ncelemeler, [c.I], (2. bask›), Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›,
Ankara l987, s.XV,XVIII.
TÜRK YURDU (1927a). A.B. “Özbek Halk
Edebiyat› Örnekleri”, Türk Yurdu, c.X, nr.29 (May›s
1927), s.524-526.
TÜRK YURDU (l927b). “Halk Edebiyat› Na-
38
s›l Toplanmal›”,Türk Yurdu, c.VI, nr.32(Eylül l927),
s.286-288.
YILDIRIM (l998a), Dursun.”Türkiye’de
Folklor Araflt›rmalar›n›n Geliflme Devreleri”,Türk
Biti¤i/ Araflt›rma-‹nceleme Yaz›lar›, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara 1998, s.43-60.
YILDIRIM (l998), Dursun. “Türkiye’de Folklor Hareketlerine K›sa Bir Bak›fl”, Türk Biti¤i/Araflt›rma -‹nceleme Yaz›lar›, Akça¤ Yay›nlar›, s.61-64.
Z‹YA GÖKALP (l922). “Usûllere Dair: Halk›yyat I-Masallar”, Küçük Mecmua, nr.l8(2 Teflrîn-i
evvel 1338/ 20 Ekim l922), s.9-12.
EK:
HALK EDEB‹YATI NASIL TOPLANMALI?
“Özbekistan ‹lmî Merkezi Halk Edebiyat› ile ifltigal edenler için ta’limât ve düsturü’l’amel haz›rlayarak neflretmifltir. Ehemmiyetine mebnî küçük mukaddimesiyle beraber aynen naklediyoruz.”
Özbek ili [halk›] manevî mahsûllerinden
olup da halk a¤z›nda cereyan eden :(Dâstân1,
leper2, kofluk3, aflula4, combak5, darbü’l-mesel,
irtek (hikâye, mûs›kî, makamlar)6 halk›n arzu ve emelini, kayg› ve sevincini ve tarihini
hat›rlat›yor. Ayn› zamanda halk›n ahvâl ü evzâ’›n›n [vaziyetlerinin] sevâ›k ü avâmilini [etkileyen faktörlerini] de gösteriyor. Binaenaleyh il[halk] edebiyat›ndan haberdar olmak,
gerek siyasîlere ve içtimâiyatç›lara ve gerek
il[halk] edebiyat› tarihi ile ifltigal eden zevâta
zaruridir.Halk›n ma’nevî hayat› ile âflina olmayan siyasî ve içtimâiyatç›, müfid bir rehber
olamaz. As›rlardan beri ifllenerek gelen halk
dili ve edebiyat› ile âflina olmayan, dil ve edebiyat hakk›nda esasl› bir fikir ve nazariye ortaya atamaz.
Bugün bu ihtiyaçlar, gerek siyasîler ve
içtimâiyatç›lar, gerek maarif hâdimleri [e¤itimciler] taraflar›ndan his ve takdir edilmektedir. Ve bu yolda çal›flmak isteyen bir çok heveskârlar da bulunuyor. Lâkin onlar›n mesâisi ilmî bir esasa ve ta’limâta istinad etmedi¤inden, maalesef bofl bofluna gitmektedir; ve
toplad›klar› ma’lûmattan da ilmî neticeler ç›-
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
karmak kabil olmamaktad›r.
Bu hâli nazar-› dikkate alan “Özbek Orkatifl Komitesi” buna mahsus “Kullanma”
(Ta‘limâtnâme)ler haz›rlad› ki ber-vech-i âtidir [afla¤›daki gibidir]:
I. ‹L[HALK] EDEB‹YATI NASIL TOPLANMALI
‹l [Halk] edebiyat›n› yazarken mevâdd-›
âtiyeyi [afla¤›daki hususlar›] göz önünde tutmal›d›r:
1. Yaz›lacak aflula, leper, destan, makal7
vesâire, Özbeklerin hangi flivelerinde (Semerkant, Buhara, Fergana, Hive, Taflkent) okunuyor ve yaz›l›yorsa, ayn› fliveyi muhafaza etmek. Cümlelerin terkibini, flivelere has olan
tâbir ve lûgatleri bozmadan almak.
2. Söz aras›nda gayr-i me’nus [al›fl›lmam›fl] lûgat ve ›st›lahlar geçerse onlar›n ma’nãlar›n› istîzâh ederek [aç›klayarak] ayr›ca kaydetmek.
3. fiark› veya hikâye vesâire söyleyen
kimsenin sözü aras›na söz katmamal›; sözünü
kesmeden dikkatle dinledikten sonra, sözlerinin ne oldu¤u tahlil edilerek kaydedilmeli.
E¤er söz aras›nda sâmi’lerden [dinleyicilerden] bahfliyi ve hânendeyi alk›fllayarak söyleyenler bulunursa, onlar› men’ etmemeli. Bilâkis onlar›n sözlerini de kendi yerinde kaydetmeli.
4. Hikâye veya flark› vesâire söylenirken
yazmamal›, nihâyete kadar dinledikten sonra
yazmal›. Çünkü bahfl› vesâire sözlerinin yaz›laca¤›n› anlarlarsa k›sa keserler.
5. Sözlerin hata[l›] yaz›ld›¤›ndan flüphe
edilirse tekrar söylettirerek dinlemeli. ‹kinci
defada iflittti¤i fazla sözleri veyahut evvelki
yazd›¤› söze muhâlif söz varsa onlar› hâfliye
ederek kaydetmeli. Evvelki yaz›lan her ne ise
silmeden saklamal›.
6. Bir defa dinlenen hikâye vesâireyi di¤er bir a¤›zdan mükerreren dinlemek daha
muvâf›kt›r. Onu da aynen ve ayr›ca yazmal›.
7. Halk aras›nda kitap sözlerine dikkat
etmeli.
8. Halk flark›lar›n›n âhenklerini ö¤ren-
Milli Folklor
mek ve nota ile yazmak.
9. Mümkün ise sözler “istenografya” ile
yaz›lmal›.
II. K‹MLER‹N D‹L‹NDEN YAZILMALI
10. Destan, flark› vesâireyi il [halk] edebiyat›na vâk›f büyükler ve küçükler dilinden
yazmal›.
11. Okuma yazma bilmeyen dilinden
kimse yazmak daha muvâf›k olur.
12. Bir yere gidildi¤i zaman edebiyat› iyi
bilen kimseleri bulmal›. Mümkün oldu¤u kadar onlar›n sözlerinden nümûneler almal›.
13. Efl’âr, dâstan vesâireleri icad edici
kimseler varsa onlar›n sözlerinden nümûneler almal›.
14. ‹l[Halk] edebiyat›nda ne varsa aynen ve tamamen yazmal›, bu ma’lûm ve
ehemmiyetsiz bir fley diyerek terk etmemeli.
Nâkil söyledi¤i hikâye vesâireyi tamâmen bilmezse veyâhut bir hikâyeyi tamamlay›p da
nakledemezse ondan o hususta ma’lûmât verebilecek kimselerin adreslerini almal›.
15. Çok ta’ammüm eden, flöhret kazanan hikâye vesâireyi bir kaç kimse dilinden
bir kaç nüsha yazmal›.
16. Söyleyenin erkek, kad›n, k›z çocuk,
erkek çocuk oldu¤u yaz›lmal›.
17. Söyleyenin mufassal tercüme-i hâli
(yafl›, ifli, nesli, cismânî hâleti, do¤du¤u ve
tahsil etti¤i yer, ilmî derecesi, yâhut okur-yazar oldu¤u).
18. Nakledilen sözler nâkilden dinlendikten sonra istîzâh edilmeli [ aç›klanmal›],
birisinden iflitmifl yâhut kitaptan okumufl
mu?
19. Dinlenen sözün mevki’i (köy, kasaba,
kaza, vilâyet) oldu¤u ve o yerin büyük yol ve
demiryoldan, flehirden veyâhut büyükçe nehir
ve çaydan ne kadar mesafede oldu¤u.
20. Dinlenen yerin sekenesi kimlerdir:
Özbekler mi? Özbeklerden baflka hangi kabile veya milletlerin bulunduklar›. Di¤er kabile
veya milletlerden bir fley yaz›l›rsa onlar› kendi flive ve dillerinden yazmal›.
39
Y›l: 12 Say›: 47
21. Halk›n ne gibi din ve mezheplere
mâlik olduklar›.
22. O noktada bulunan halk eskiden
orada bulunuyor mu, yahut sonradan gelmifl
mi? Sonradan gelmifl ise nereden gelmifltir.
Oran›n eski halk› kimlerdi ve nereye gittiler.
23. O yerin halk› nerelerde ve ne için ve
hangi zamanlarda gidip geliyorlar.
24. Halk›n hangi sanatlar ile ifltigali
vard›r?
25. Mektep var m›? (Eski, yeni). Mekteplerin ne vakit aç›ld›klar›, halk aras›nda okuyanlar oluyor mu? Kimler okuyor? (Mu’allim,
ahund, mu’allime, bahfli, imam) ve neler okutuyor: ‹l dâstanlar›, dinî kitaplar, cenknâmeler, gazete ve mecmu’alar.
26. Nakledilen hikâye vesâirenin oralarda yaz›ld›klar›.
27. Oralarda destan ve hikâye vesâirenin ne vakitlerden beri ma’lûm oldu¤u.
28. Yaz›lan fleylerde halk aras›ndaki
isimleri nedir?
29. Söylenen flark› ve hikâye vesâireye
oran›n ihtiyarlar› ve gençleri nas›l bak›yorlar,
iyi mi görüyorlar yâhut nefret mi ediyorlar?
30. Söylenen flark› vesâire halk›n birer
âdetine (dü¤ün, mâtem vesâire) merbut ise o
âdetler de yaz›lmal› ve toplanan halk›n foto¤raflar› al›nmal›.
31. Halk›n birer âdeti yaz›l›rken müflâhede üzerine mi yâhut birisinin nakli üzerine
mi yaz›ld›¤› kaydedilmeli. E¤er birisinin nakli üzerine ise nâkilin tercüme-i hâli ilâve edilmeli. O hakta birkaç zât nakletmifl ise, her bir
nakil ayr› yaz›lmal›.
32. Birer âdete merbut olan hikâye, flark› vesâirenin âdetin hangi k›t’as›nda söylendi¤i.
33. Oyun aras›nda söylenen flark› vesâireleri oyunun flekli ile beraber yazmal›.
34. Oyunlarda gösterilen muhtelif vaziyetlerde giyilen elbise cinsleri, nev’ileri yaz›lmal›. Mümkün ise foto¤raf yâhut sinema ile
tesbit edilmeli.
35. Oyunun zaman› ve yeri de gösterilmeli.
40
36. Yaz›lacak fleyleri bahfliler ve flark›
söyleyenler hangi vakit (sabah, ö¤len, akflam,
gece) söylüyorlar.
37. Söylenen fleyler ifliticilere nas›l te’sir
yap›yor?
38. ‹htifâl birer husûsî kimse evinde ölmüfl ise sahib-i hâne nas›l yemekler ikram
eder ve nas›l hediyeler verir (elbise, para, at
vesâire).
Bu mevâdda [hususlara] riâyet ile yaz›lan il [halk] edebiyat›, etnografik k›ymet ve
ehemmiyete mâlik olur. Bu umûmî ta’limattan sonra il [halk] edebiyat›n›n nev’ileri hakk›nda ayr› ayr› ta’limât olacakt›r. Yani kofluk,
efl’âr, irtek, urefl8, combak, darbü’l-mesel, halk
tiyatro oyunlar›, dinî âdetler, efsaneler, tercüme-i haller, lûgat ve ›st›lahlar›n nas›l yaz›lmalar›n› izah edece¤iz.
(Türk Yurdu, c.VI, nr.32, Eylül l927,
s.286-288).
Notlar
1
Dâstân: Naz›m fleklinde söylenen/yaz›lan epik eserler. (Hz.).
2
Leper: ‹ki lâtifeci [f›krac›] ve haz›rcevap flahs›n yek di¤erine mukabil lâtife söylemesi.
3
Kofluk: Herkesin a¤z›nda söylenen flark›lar. Müzik için yaz›lm›fl k›sa parçalar.(Hz.).
4
Aflula: Mahsus hânendeler taraf›ndan
okunan flark›lar.
5
Combak: Bilmece.
6
Ertek: Masal (Hz.).
7
Makal/masal: Naz›m fleklinde söylenen/yaz›lan k›sa anlaml› hikâye türü. (Hz.).
8
Avrefl, y›lan, akrep, karakuru vesâire
gibi zehirli hayvanât›n ›s›rd›¤› zaman “urakç›”lar taraf›ndan bir fleyler okunuyor. ‹flte buna “urefl” derler. Urakç›lar aralar›nda eski zamandan kalm›fl usûl ile baz› mühmel kelimeler ve müstehcen cümleler tekrar edildi¤i gibi
Sûre-i Fâtiha ve Sûre-i ‹hlâs vesâir dualar›
tersine okuyanlar da vard›r.
Milli Folklor
ADANA’DA ASKER U⁄URLAMA VE
KARfiILAMA TÖRENLER‹
ASKER A⁄ITLARI, TÜRKÜLER‹, fi‹‹RLER‹ , MAN‹LER‹
Doç. Dr. Erman ARTUN*
Askere U¤urlama ve Karfl›lama
Törenleri :( K.1, K.2, K.3, K.4, K.7, K.9,
K.11, K12, K.13
Türk halk› askerli¤i kutsal bir görev sayar. Askerlik ça¤›na gelmifl delikanl›n›n askere yolcu edilmesi, askerlik
dönüflü karfl›lanmas› bir gelenektir. Askerlik, delikanl›n›n askere gidece¤inin
belli olmas›ndan , askere u¤urlanmas›ndan, fliirlere konu olmas›ndan, ard›ndan
a¤›t yak›lmas›ndan, gönderdi¤i mektuplara , karfl›lanmas›na kadar gelene¤i
olan bir geçifl dönemidir. Her törende oldu¤u gibi askerli¤in etraf›nda da bir
adetler, inanmalar, pratikler zinciri oluflmufltur.
Türkiye’de askerli¤ini yapmam›fl
insan yar›m insan say›l›r. Askerlik bir
e¤itim yuvas› olarak görülür, insan hayat›n›n bir dönüm noktas› olarak kabul
edilir. Bu nedenle askere gönderme, karfl›lama asker mektuplar› köylerde önemlidir; gururlan›l›r, a¤lan›r, duygulan›l›r.
Köyde gençleri askere u¤urlamak
önemli bir olayd›r. Askere gidecek olan
delikanl› askere gitmeden on, on befl gün
önce bütün ifllerden el çektirilir. Delikanl› bu süre dinlenir gezer, e¤lenir.
Tüm tertipler son günlerinde birbirlerini
evlerine davet ederek birbirlerine ziyafet
çekerler. Davetlilere çerez ikram edilir,
çal›p oynan›r. Ailesinin maddi durumu
iyi olanlar ise davar kesip mevlit okuturlar. Askere gidecek olan delikanl› askere
gitmeden önce bütün akrabalar›n› ve yak›n dostlar›n› ziyarete gider. Ziyarete
ç›kmasa bile akraba ve yak›n dostlar ,
genci yeme¤e davet ederler. Bu yeme¤i
veda yeme¤i fleklinde düzenlerler. Ziyaret etti¤i akrabalar askere u¤urlama s›ras›nda belli bir miktar para verirler. Bu
paran›n miktar› önemli de¤ildir, önemli
olan verilmesidir. Bu bir gelenektir. Delikanl›n›n askere gidece¤i yerin belli olaca¤› gün köydeki bütün gençler toplanarak giderler. Askere gidecek genci yaln›z
b›rakmazlar.
Asker aday› yola ç›kmadan bir veya
iki gün önce davetlilerle birlikte türbe ziyaretine gidilir. Bu ziyaretlere asker
aday›n›n götürülüfl amac› , askerden sa¤
salim gelmesi için yard›m dilemektir.
Delikanl› kurban adar. Baz› aileler k›na
törenini yönetecek k›na bayraktar›n› ça¤›r›r, bayraktar k›na yak›l›rken k›na ve
asker duas› okur.1 Askere gidecek gencin
ailesinin durumu uygunsa mevlit okutur. Mevlit gencin askerli¤ini kazas›z belas›z bitirmesi için okutulur. Mevlit s›ras›nda da bu niyetle dualar edilir. Adete
göre bir kurban kesilir. Kesilen kurbandan yemekler yap›l›r ve gelen misafirlere ikram edilir. Misafirlerle askere gidecek genç ilgilenir. Askere gidecek gencin
* Ç.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü.
Milli Folklor
41
Y›l: 12 Say›: 47
askere gitmesine bir kaç gün kala sa¤
serçe parma¤›na k›na yak›l›r. Halk kültüründe k›na yak›lmas› yayg›nd›r. ‹nan›fla göre koçlara yak›lan k›na;Allah’a kurban etmek için; k›zlar›n saçlar›na gelinin ellerine yak›lan k›na ;kocas›na kurban etmek için; askere gidecek gencin
eline yak›lan k›na vatana kurban etmek
içindir. K›nada davul zurnayla akraba,
yak›n dostlar ve köyün gençleri e¤lenirler. K›naya gelenler askere gidecek gence hediyeler getirirler. K›nadan sonra askere gidecek genç ve arkadafllar› köyde
erkeklerin toplu halde bulundu¤u yerlere giderek herkesle tek tek vedalafl›p ,
helallik ister.
Askere gidece¤i gün davul zurna
getirtilir, Askere gidecek delikanl›n›n arkadafllar› evin önünde oynarlar. Evden
ayr›l›rken üç el atefl edilir. Genci flehre
götürecek araba gelin arabas› gibi süslenir. O¤lan›n koluna k›rm›z› kurdele ba¤lan›r. Genci genellikle akflam gönderirler, otogarda herkes toplan›r. Genç ailesi, yak›n akrabalar›, dostlar› ve köyün
gençleri taraf›ndan davul zurna eflli¤inde u¤urlan›r. Gençler toplu halde halay
çekerek genci oynat›rlar. Vedalafl›l›rken
gencin cebine para veya mendil konur.
Delikanl›n›n uzun süre ailesinden uzak
kalaca¤› için her iste¤i yerine getirilir.
Otobüse binmeden önce herkesle vedalafl›r . Annesiyle vedalafl›rken annesi o¤luna simitten bir parça ›s›rtt›r›r, simidi
saklar. Simit evde bir odaya as›larak delikanl› askerden gelene kadar saklan›r.
K›smetinin onu geri getirece¤ine inan›l›r. Genç askerden döndü¤ünde simit suda ›slat›larak kufllar yesin diye at›l›r.
Delikanl› e¤er sözlüyse , sözlüsü ona bir
mendil hediye eder. Bu dantelli mendili
genç k›z eliyle ifller. Delikanl› bu mendili askerde kesinlikle kullanmaz, askerden geldikten sonra da saklar; bu gele-
42
nektir. Askere gidecek gencin durumu
iyi de¤ilse köyde para toplanarak gence
asker harçl›¤› verilir.
Askere giden genç adakl›ysa iki koç
al›n›r; koçlardan biri mahallede di¤eriyse askere gidece¤i k›fllan›n önünde kesilir. Etler fakirlere ve askerlere verilir.
Baz› köylerde asker annesi saçlar›na beyaz güller bezeyerek davul zurna ve z›lg›tlarla yal›nayak k›flla önüne kadar gelerek o¤luyla helalleflir. Köylerde eskiden köyün muhtar› askerlik flubesine giderek köyden askere gideceklerin listesini al›r, köyde ilan ederdi. Delikanl›lar da
toplu halde bütün köyü gezerek vedalafl›p helallik al›rlard›; herkes asker adaylar›na hediye verirdi.
Asker dönüflü için kurban adanm›flsa kurban kesilir. Kurban eti ya eve
sokulmadan fakirlere da¤›t›l›r ya da akraba ve komflular ça¤›r›larak yemek verilir. Son y›llarda askere gönderme ve
asker karfl›lama törenleri daha da canl›
bir biçimde yap›lmaya bafllanm›flt›r.
Adana’da Askerler Üzerine Söylenen A¤›tlar *
( Tevhide Kaya , Bozdo¤an A¤›tlar›,
Ç.Ü.Fen- Ed. Fak. Yay›nlanmam›fl Lisans Tezi, 1996,Adana)
1) Askere Giden Gençlerin Arkas›ndan Söylenen A¤›tlar
Askere A¤›t
Hikayesi: Bekir ad›nda bir genç ,
vedalaflmay› sevmedi¤i için , hiç kimseye
veda etmeden askere gitmifl. Bekir’in habersiz askere gitti¤ini duyan iki çocuklu
hamile efli arkas›ndan flu a¤›d› yakm›fl:
Üstümdeki s›rt 2 büzüldü
Dizimin ba¤› çözüldü
Sana asker olmufl derler
Söyleycem söz haz›rd›
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
Ankara’n›n yolu haz›r
‹çerime çöktü hüzün
Arkandan da a¤lafl›yor
Bir o¤lunla bir de g›z›n
Medine’nin dili uzun
Evimize geldik güzün
Babas›na mektup yaz›n
Kara kafll› do¤du g›z›n
Tirenin yolu çok uzun
Evimize çöktü hüzün
Sen üzülme güzel o¤lum
Baban gelecek bu güzün
Askere A¤›t
Hikayesi : Dört tane o¤lu olan bir
kad›n , o¤ullar›ndan birini asker etmifl.
O¤lunu askere yolcu ederken flu a¤›d›
söylemifl.
Havada bulut ezgin
Ben söylerim üzgün üzgün
K›namay›n komflular›m
A¤z›m›z›n tad› bozgun
Elimi belime verdim
Birini askere sald›m
Tez gelesen babamo¤lu
Yenice 3 yal›n›z gald›m
Mustafa’ya A¤›t
Hikayesi : Sekiz tane çocu¤u olan
bir kad›n›n , en küçük o¤lu askere gitmifl. O¤lunun askere gidifline dayanamayan kad›n flu a¤›d› söylemifl.
Tiren geliyor öte öte
Duman›n› tüte tüte
Mustafa’y› asker ettik
‹stanbul’dan daha öte
Tiren gelir güldür güldür
Tirenin tekerlekleri demir.
O¤lum seni vermez idim
Hükümetten geldi emir.
Milli Folklor
Askere A¤›t
Hikayesi :Askerdeki o¤lunu çok özleyen yafll› bir anne, o¤lunu görmek için
o¤lunun askerlik yapt›¤› yere gitmifl. Bu
s›rada o¤lu e¤itimdeymifl ,komutana
yaklaflarak halini arz etmifl. Bunun üzerine komutan e¤itim yapan askerleri
göstererek, seç bakal›m bunlardan hangisi demifl , uzaktan o¤lunu seçemeyen
ana flu a¤›d› söylemifl,
Makas›m yok ki biçeyim
Makinem yok ki dikeyim
Askerler talime ç›km›fl
O¤lumu nas›l seçeyim.
Atlar› var at içinde
Nal› parl›yor k›ç›nda 4
Askerler türkü söylüyor
Benim o¤lum yok içinde
2) Askerden Dönen Gençlere
Söylenen A¤›tlar
Askerden Dönen Gence A¤›t :
Hikayesi : Günün birinde o¤lan askere gidince, o¤lan›n babas› gelini kendine alm›fl. Askerden eve dönen genç durumu ö¤rendikten sonra flu a¤›d› söylemifl.
O¤lan:
Keten gömlek giymifl, yan› dizinde
Bedel 5 bedel benleri var yüzünde
Böyle güzel mi olur köylü g›z›nda
Baba nerden ald›n sen bu gelini
Baba:
P›nar›n bafl›nda destin mi kald› ?
Sald›¤›m mektubu eller mi ald› ?
O¤lum el almas›n diye ben ald›m
Burçak burçak kokar teri gelinin
O¤lan:
Keten gömlek giymifl yakas› nazik
Kollar›n› s›km›fl alt›n bilezik
Öpmeye k›yamaz, sevmeye yaz›k
Baba nerden ald›n sen bu gelini
43
Y›l: 12 Say›: 47
Baba:
Kaleden kaleye at›lamad›m
Terazim k›r›ld› tart›lamad›m
Ne de kahirli kahirli söylüyon
Baban›n elinden kurtulamad›n
Askerden Dönen Gencin A¤›d›
Hikayesi : Günün birinde bir genç
askere gitmifl, savaflta esir düflmüfl. Askere giderken kar›s› hamileymifl. Y›llar
sonra esaretten kurtulup köye, evine
gelmifl kar›s›n›n koynunda yatan bir
genç görmüfl. Bunun üzerine afla¤›daki
a¤›d› söylemifl ama daha sonra bu delikanl›n›n o¤lu oldu¤unu ö¤renmifl.
Asker:
Afla¤›dan gelen tatar 6
Kamç›s›n› atar tutar
Garip olan nerde yatar
Aç kap›y› telli gelin
Gelin:
Hastas›n ata binersin
Binsen de yere inersin
Ay karanl›k yol gidersin
Yolcu isen git yoluna
Asker:
Derede arpa biçersin
Suyu p›nardan içersin
Etraf›n› sel al›nca
Nereden geçersin gelin
Asker:
‹stanbul’dan gelir ferman
Dizlerimde yoktur derman
Mehmet Çavufl sana gurban
Aç kap›y› telli gelin
Gelin:
Derede arpa biçerim
Suyu p›nardan içerim
Etraf›m› sel al›nca
Köprü kurar da geçerim
Gelin:
‹stanbul’dan gelse ferman
Dizlerimde vard›r derman
Kolum yast›k, saç›m yorgan
Gel içeri Mehmet Çavufl
Asker:
Akflam›n› tand›r gelin
Kandilini yand›r gelin
Koynunda yatan yi¤idi
fiimdi bana bildir gelin
Gelin:
Akflam›m› tand›rm›fl›m
Kandilimi yand›rm›fl›m
Koynumda yatan yi¤idi
Öz sütümle emdirmiflim
Asker:
Hastay›m ata binemem
Binsem de yere inemem
Ay karanl›k yol gidemem
Aç kap›y› telli gelin
44
Gelin:
Afla¤›dan gelen tatar
Kamç›s›n› atar tutar
Garip olan handa yatar
Yolcu isen git yoluna
3 -Askerde Ölen Gençler Üzerine
Söylenen A¤›tlar
Askere A¤›t
Hikayesi: Adana’n›n Kadirli ilçesinin Mehmetli Köyünde , iki jandarma eri
eflkiya takip ederken , jandarmalardan
biri eflkiya taraf›ndan vurulmufl . Arkadafl› ölen di¤er jandarma arkadafl›n›n
bafl›nda flu a¤›d› söylemifl.
Tepe olmufl delik delik
Sebebimsin fi›rfl›roluk 7
Ne yat›yon arkadafl›m
Yolumuza gitmeyek mi ?
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
fiurada var iki kiraz
Biri senin mezar›n m› ?
Mehmetli’ye varamazsak
Tafl Köprü’de 8 yatmayak m› ?
Garip anam garip garip a¤lama
A¤lay›p da karalar› ba¤lama
Kara tiren beni burda e¤leme
S›lamdan ayr›ld›m çek kara tiren
Ergen arkadafl›m ergen
Vurulmufl da olmufl sergen
Üstüne örtmemifl yorgan
Sabah oldu kalkmayak m›
fiubeye vard›m sülüsümü ald›m
Asker oldu¤umu yeni anlad›m
Sevine sevine tirene bindim
Ben de asker oldum çek kara tiren
9
Turgut Hilmi’ye A¤›t
Hikayesi : Adana’n›n Kadirli ‹lçesinden Turgut Hilmi ,zabit olarak Galiçya cephesine gitmifl. Bu cephede çok
genç yaflta flehit olmufl. Ölmeden yan›ndaki arkadafl›na flunlar› söylemifl. Nasip
olur memlekete var›rsan›z Turgut Hilmi
flehit deyin .Yafla vatan , yafla millet.
Her tarafta yürüyüfl var
Durmaz Osmanl› askeri
fiehit düflen yaral› var
Ancak o varmaz ileri
Kurflun gülle ya¤ar durur
Kimi atar kimi tutar
Bir yaral› zabit bitap
Neferine hitap eder
Beni bitirdi arkadafl
Kolumdaki bu yareler
Benim iflim bitti kardefl
Yüre¤imi bu pareler
Asker Mektuplar›nda fiiirler
S›la ( K.14 )
Adana’ya gittim bafl›m dönüyor
Bir yudum su verin içim yan›yor
Her gören askeri deli san›yor
S›la delisiyim çek kara tiren
Kara tiren ac› ac› ba¤›rma
Anamdan babamdan beni ay›rma
Tez ulaflt›r beni köye duyurma
S›lamdan ayr›ld›m çek kara tiren
Milli Folklor
Bayram ( K.14 )
Yaz gelince çay›r çimen sulan›r
Bir senede iki bayram dolan›r
Böyle yerde ana baba aran›r
Ana bayram›n›z mübarek olsun
Baba bensiz kurban kesmeyin
O¤lum da gelmedi diye küsmeyin
Yalvar›r›m mektubumu kesmeyin
Baba bayram›n›z mübarek olsun
Bayram gelir herkes eve çekilir
Benim boynum gurbet elde bükülür
Ah çektikçe göz yafllar›m dökülür
Bac› bayram›n›z mübarek olsun
Bayram gelir akrabalar gezilir
Annem babam benim için üzülür
Bayram için böyle yaz› yaz›l›r
Kardefl bayram›n›z mübarek olsun
Gül idim bahçenize ekildim
Bu¤day oldum tarlan›zdan biçildim
Asker oldum aran›zdan seçildim
Dostlar bayram›n›z mübarek olsun
Hac›’m ( K.14 )
Hikayesi: Genç gelin eflini askere
yollad›ktan sonra ard›ndan flu fliiri söyler.
Yarimin gitti¤i yollar
Söylüyor yenilmez diller
Yaz gününde açan güller
Yarin kokusuna benzer
Sütü de piflirdim ›l›k
Ci¤erim delik delik
Her gün gülüp oynuyordum
Yar gidince bana n’oluk
45
Y›l: 12 Say›: 47
Gene dumanland› da¤lar
Hac›’m bana deyin da¤lar
Haftada isterim mektup
Yar bakarsam gönlüm eyler
Kafas›nda var akl›
Aln›na düflmüfl kekili
Hasan’› askere yolluyom
Kim olsun evin vekili
Suna Gelin 10
Asker oldum gidiyorum
Eyle beni Suna Gelin
Üç günde ay›rd› felek
Eyle beni Suna Gelin
Suna Gelin , Suna Gelin
Bir mektup yaz gönder gelin
‹zin alam sana gelem
Eyle beni Suna Gelin
Verin benim martinimi
‹flte giydim potinimi
Koyun çantama tütünüm
Eyle beni Suna Gelin
fianl› Askerim
11
Bana derler, Çileli Yörük Emine
Ellere dü¤ün bayram benim neyime
Askerim gelirse flenlik evime
Askerim askerim , flanl› askerim
Gurbette k›rk y›l kalsan beklerim
Beline ba¤lam›fl palaska kemer
Silah› omuzunda nöbet tutar
Elbet benim yi¤idim s›laya döner
Askerim askerim , flanl› askerim
Gurbette k›rk y›l kalsan beklerim
Askerim Emine’n bekler yolunu
Mektubun gelmeyince büktüm boynumu
Nideyim 12
Yine yeflillendi Adana ba¤›
Koydular tirene yats›lar ça¤›
Emroldu topland› bat› ile do¤u
Giderim gurbete anne nideyim
Adana’yla ‹stanbul’un aras›
46
Çok flehirler geçtim yoktur say›s›
Daha bitmemifltir hasret yaras›
Geçmez gurbet elde günüm nideyim
Geldik ‹stanbul’a gördük tramvay
Kol kol olmufl gezer bayan ile bay
Dediler askerlik oldu otuz ay
Geçmez gurbet ilde günüm nideyim
Geldik Trakya’ya kurduk mekan›
Arad›m bulmad›m derdim bakan›
Görmedim bir p›nar kumsuz akan›
‹çilmez sular› s›cak nideyim
Yeme¤i sorarsan kereviz ç›kt›
Hiç yiyen bulunmaz askerler b›kt›
Bölüklerin ço¤u hep yere döktü
Budur Trakya’n›n afl› nideyim
Asker Türküleri
Türkü ( K.5 )
Mudurnu’dan ald›k el kadar astar
Nerde gelin görsem kocas› asker
Beflikte yavrular yavrusun ister
Onun için arz ederim s›lay›
Askere var›nca soyun dediler
Asker elbisesi giyin dediler
Karavana tay›n nedir bilmezdim
Getirdiler bize yeyin dediler
Nizamiyede gece nöbet beklerim
Sa¤›mdan soluma silah beklerim
Mektup bekler diye posta beklerim
Onun için arz ederim s›lay›
Erzurum da¤›nda kargalar öter
Bir çarfl›s› var ölümden beter
Bir kepçe yo¤urdu altm›fla satar
Onun için ac› ac› söylerim
Türkü (K.6 )
Alt› sene askerlik yapt›¤›
Nöbette hastal›k kapt›¤›m
Y›k›las› Halep flehrinde
Derde derman bulamam
Bahar geldi yaz geldi
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
Koyun meler kuzu meler
Feryad›m ba¤r›m› deler
Sultan Navr›zl› aziz da¤lar
Herkesin gözü Ali arar
Babam kalkar posta arar
Anam evde ci¤er kavrar
Alim evde yok diye
Asker Mektuplar›nda Maniler
Oy demirci demirci (K.7 )
Nerden ald›n pirinci
Askerlerin içinde
Benim abim birinci
Dama koydum yakacak (K.9 )
fiimdi tiren kalkacak
Yar askere gidiyor
Bize kim bakacak
Karpuz kestim yiyen yok (K.9 )
Afiyet olsun diyen yok
Yarim askerden dönmüfl
Gözün ayd›n diyen yok
Al çemberi pullad›m (K.10 )
Saç›m uzun sallad›m
Orta boylu yarimi
Van’a asker yollad›m
Ata binesim geldi ( K.11 )
Çayda inesim gelir
Yarim gitmifl askere
Yine göresim geldi
Sar› yorgan yüzlerim (K.12 )
Üzerini düzlerim
K›namay›n komflular
Asker yolu gözlerim
Mendilimin dört ucu (K.13 )
Dört ucu da turuncu
Kurban olay›m yarime
Askerlik vatan borcu
Denize suya vard›m (K.13 )
Gelirken kuma dald›m
Kara gözlü o¤lumdan
‹ki mektup birden ald›m
Sonuç :Asker u¤urlama, karfl›lama
Türk halk kültüründe günümüzde de
Milli Folklor
sürdürülen bir gelenektir. Askerlik insan hayat›nda bir geçifl dönemi olmas›
yönüyle çeflitli aflamalar› yüzy›llard›r tören olarak kutlanmaktad›r. Askerli¤e
gönderme, karfl›lama törenleri dinsel,
toplumsal ve kifliseldir. Bu törenlerde
yemek yeme, ziyafet verme, adak, kurban vb. iç içedir. Bu önemli aflaman›n
çevresinde bir çok inanç, adet, töre, tören, ayin, dinsel ve büyüsel ifllem kümelenerek söz konusu geçifli ba¤l› bulundu¤u kültürün beklentilerine ve kal›plar›na uygun biçimde yönetmektedir. Bunlar›n hepsinin amac› da askere gidecek kiflinin yeni durumunu belirlemek, kutsamak, ayn› zamanda askere gidecek kifliyi askerlikte yo¤unlaflt›¤›na inan›lan
tehlikelerden ve zararl› etkilerden korumakt›r. Askere yolcu etme ve karfl›lama
çevresinde kümelenen adetler, gelenekler, törenler ve bunlar›n içinde yer alan
ifllemler ve uygulamalar o yörenin geleneksel kültürünü de yans›tt›¤› için
önemlidir.
Halk kültüründe geçifl dönemleriyle
ilgili inanç adet ve pratiklerin eski Türk
kültürü ve inanç sistemleriyle ba¤lant›s›
vard›r. Türk kültürü yeni yurt Anadolu’da yeniden flekillenmifltir. Adet ve
inanmalar›n hayat›n her döneminde insan üzerinde büyük bir yapt›r›m gücü
vard›r. Toplumsal ve kültürel de¤ifliklikler adet ve inanmalar›n de¤iflmesine neden olurlar. Adetler eski kuflaklarla yeni
kuflaklar aras›nda bir ba¤lant› zinciridir.
Günümüzde ritüel kökenli bir çok inanç
‹slamiyet’in gere¤indenmifl gibi kabul
edilip yaflat›lmaktad›r.
Adana yöresi geçmiflten getirdi¤i
kültür ve inanç izlerini bar›nd›rd›¤› gibi
, günümüzde farkl› kültür ve inançlar›n
birlikte yafland›¤› yerdir. Yeni kültüre
yeni dine geçildi¤inde eski inançlara ait
bir çok inanç flekil de¤ifltirerek yaflamaya devam eder. ‹nsanlar atalar›n›n binlerce y›ll›k deneyimleri sonucunda olu-
47
Y›l: 12 Say›: 47
flan inançlar› bazen fark›nda olarak, bazen de fark›nda olmadan korur, saklar
ve gelecek kuflaklara aktar›r.
Adana askere gönderme törenlerini
inceledi¤imizde ; tören yap›lmas›, toplu
yeme içmenin olmas›, kurban adanmas›,
askere gidecek delikanl›ya k›na bayraktar› eflli¤inde k›na yak›lmas›, mevlit
okutulmas›, askerlik duas›n›n okutulmas›, kurban kesme, u¤urlama s›ras›nda davul zurna eflli¤inde toplu halde yörenin halk oyunlar›n›n oynanmas›, askere giden delikanl›ya u¤ur simgesi olarak
koluna k›rm›z› kurdele ba¤lanmas›, k›smetinin askerden delikanl›y› sa¤ salim
getirmesi için ›s›rtt›r›lan simidin askerlik boyunca saklanmas› vd. inanç ve pratiklerini görüyoruz. Askere giden delikanl›n›n üzerindeki kötülükleri giderece¤i inanc› eski inançlar›n kal›nt›lar›n›n
günümüzde de sürdü¤ünü göstermektedir. ‹slami inanca dayal› pratiklerle eski
inanç kal›nt›lar› iç içedir.
‹nsan hayat›nda askerlik , askere
gideni ve geride kalan› etkiler. Askere
gitme , gidip de geri gelememe olgusu
a¤›tlara, türkülere, maniler vd. türlere
konu olmufltur. Asker mektuplar› , asker
manileri ,askerlik hayat›n› yans›t›r. Bu
fliirlerde ; özlem, haberleflme iste¤i, ana
baba özlemi, sitem, asker dönüflü baflkas›na varan sevgili, asker yolu gözleme,
s›la özlemi vd. konular asker için yak›lan türkülere konu olur. Adana’da her
konuda a¤›t yak›labilir. A¤›t yakma gelene¤inde asker a¤›tlar› önemli yer tutar.
A¤›tlar› yakanlar genellikle geride kalan
efl, ana, kardefl ve askere giden delikanl›d›r.
Her yörede yap›lacak bu tür çal›flmalar , Anadolu’da bir çok inanç ve bunlar›n etraf›nda oluflmufl uygulamalar›n
belirlenip ortaya konmas› bu ritüel diye
adland›raca¤›m›z olgular›n Anadolu’da
ald›¤› flekli belirlememizi sa¤layacakt›r.
Ayr›ca bu ritüellerin iç dinami¤i , çal›fl-
48
ma prensipleri ortaya ç›kacakt›r. Askere
gitme, gidip gelememe olgusu a¤›tlara ,
türkülere , manilere vd. konu olmufltur.
Asker mektuplar› , askerlik sürecinde
önemli bir yer tutar. ‹nsan hayat›nda askerlik; askere gideni ve geride kalanlar›
etkiler.Asker mektuplar›na yaz›lan maniler;ayr›l›k , özlem ve dilekleri dile getirmesi yönüyle ifllevseldir.
Bu bildirimizle Türk halk kültüründe ve halk edebiyat›nda askerlik konulu
yap›lacak bir çal›flmaya katk› sa¤lamay›
amaçlad›k.
Kaynak Kifliler :
K.1 Mehmet ARNABAT. ,48, üniversite, Adana.
K.2 Duran KOÇAK, 47, üniversite, Adana.
K.3 fiadiye MEHMETO⁄LU,61, ev han›m›, ö¤renimi yok, Adana.
K.4 Fatma AVCI, 65, ö¤renimi yok.Adana
K.5 Mehmet DURMAZ, 58, ilkokul,Adana.
K.6 Ayfle ARLAN ; 95, ö¤renimi yok, Adana.
K.7 Ramazan AKKAYA, 24, ö¤renimi yok, Adana
K.8 Zeynep TEKEL‹, 50, ö¤renimi yok, Adana
K.9 Ayten DEM‹R , 19, lise, Adana
K.10 Mümine ATEfi, 50, ilkokul, Adana.
K.11 Binnaz ‹NCE, 45, ev han›m›, Adana.
K.12 Meral GÖKTÜRK, 37, ilkokul, Adana
K.13 Havva ALTU⁄ , 49, ilkokul, Ceyhan , Adana
K.14 Ahmet YILMAZ, 43, üniversite , Adana
K.15 Mutlu AVCI, 24, Adana K›z›lkafl Köyü Mono¤rafisi, bas›lmam›fl lisans tezi, 1998 Ç.Ü Fen-Ed.
Fak. Adana
NOTLAR:
1
Melek KETRE, Adana Halk Kültüründe Askeri
U¤urlama ve Askeri Karfl›lama Gelene¤i, 3. Uluslararas› Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu, Adana, 1999, s.456-465
2
elbise
3
yeni, flimdi
4
ayak
5
tane
6
Posta hizmeti gören atl›
7
Kadirli ilçesine ba¤l› bir köy
8
Kadirli ilçesinde bir köy ad›
9
sergen olmak : yere serilmek , yere yaymak
10
Songül ÖZATAfi ,Adana Türküleri, Ç. Ü. Fen- Ed.
Fak. Yay›nlanmam›fl Lisans Tezi, Adana, 1994 s.89
11
ÖZATAfi, age. S. 90
12
ÖZATAfi, age. S. 143
Milli Folklor
CEZAY‹R HALKB‹L‹M‹NDEN ÖRNEKLER
Doç. Dr. Hayrettin RAYMAN*
A. Do¤um: Do¤um genellikle ailede sevinç ve heyecanla karfl›lanan
bir olayd›r. K›rsal kesimde çocu¤un
cinsiyetinin önceden kestirilememesi
heyecan›n biraz daha artmas›na neden olur. Akraba ve komflular, do¤um
yapacak kad›n›n evinde toplan›r. Do¤um beklenirken söylenen flark›larda
ailenin sevincine herkesin kat›l›m›
sa¤lan›r. fiairlik yetene¤i olan kad›nlardan biri toplulu¤un duygular›n› dile getirir. Öteki kad›nlar da ona efllik
eder. Do¤an çocuk, hay›r dualarla karfl›lan›r. Çocu¤a Allah’tan uzun ömür
istenir. Anneyi mutlu etmek için de
onun iyi nitelikleri say›l›p dökülür.
Kad›nlar›n sevenlerinin flu flark›da
birleflti¤i gözden kaçmaz.
Çok tatl› bir erkek çocuk do¤du
Onu yarat›c› verdi
Ünlü tanr› verdi
Bu çocuk sinirli olmayacak
Sonra çocu¤un övülmesine bafllan›r, bunu annesinin övülmesi izler. Anne de¤iflik benzetme ve s›fatlarla tasvir edilir. Anne olan kad›n en çok difli
aslan ve kekli¤e benzetilir. Toplulu¤u
yönlendiren kad›n her do¤umda yeni
flark›lar bulmaya çal›fl›r. Bu da çocu¤un befli¤i çevresinde gerçekleflir. Çocu¤un büyütülmesinde ninnilerden
faydalan›l›r. Yataktan dua ile al›nan
çocuk befli¤e konur. Kunda¤›n yan›na
*
oturan annenin çocu¤una söyleyece¤i
ölçülü sözleri vard›r. Bunlar› ninni
olarak de¤erlendirmek mümkündür.
Ninniyi yaln›z annenin çocu¤unu
uyutmak için kundakta sallarken söylenen fliirler olarak de¤erlendirmemek
gerekir. Ninnilerde çocu¤a uyku istemenin yan›nda onu hastal›k, kaza ve
nazar gibi kötülüklerden korumas›
için Tanr›’dan istekte bulunur. Ninni
sayesinde anne ile çocuk aras›nda bir
ba¤ kurulur. Ninnilerin annenin psikolojisinde büyük yeri vard›r. Ninnilerde peygamber ve kutsal kiflilerden
yard›m istenir.
Benim sevinç ve mutlulu¤um
Beni kutlamaya kimler geldi
Seni sall›yor, ninni söylüyorum
Tanr› ve azizler koruyuculu¤unu eksik etmesin
Birkaç gün sonra göbe¤i ba¤lanan
çocu¤un göbe¤indeki ipi al›nd›ktan
sonra ona banyo yapt›r›l›r. Banyo esnas›nda söylenen ninnilerin ilgiyi iflaret etti¤i görülür.
Ben seni sall›yor ve yeniden keflfediyorum
Senin sevincini gönlümde hissediyorum
Çiftçilerin sevinci gibi
E¤er bu¤day güzelse
Ben seni daha h›zl› sall›yorum
Sen gönlümün meyvesisin
Senin için ya¤murdan korkuyorum
Bugün rüzgar bat›dan esiyor
Atatürk Üniversitesi, Erzincan E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyesi
Milli Folklor
49
Y›l: 12 Say›: 47
Ninninin sonunda korkusunu ortaya koyan anne ruhlardan yard›m ister.
Çocu¤unun iyi yetiflmesini, genç olmas›n›, evlenmesini hayal eder.
Törenin sonunda evin girifl kap›s›nda kad›nlar toplan›p birlikte flu flark›y›
dile getirir:
Herkese iyi akflamlar
Ey bu evin sahibi
Senin baban hain olmamak için yemin etti
Siz mutlu insanlar
Çocu¤uma hizmet için bir köle isteyece¤im
Hoflça kal›n
Sen güzel desenli hal› üzerinde yürüyeceksin
B. Sünnet Töreni: Ninni sadece
bir dinleyici için söylenen fliir niteli¤i tafl›rken, sünnetlerdeki fliir ve uygulamalar kollektif bir görünüm havas› tafl›r.
Törende koroyu becerikli bir kad›n yönetir. Bu ço¤unlukla ünlü bir flark›c›d›r.
Söyledi¤i flark›lar›n bestecisi de kendisidir. Öteki kad›nlar anonim nitelikli flark›lar› ye¤lerken kendisi sanat flark›lar›
söylemeyi sürdürür. fiark›lar, sünnet
olacak çocu¤a gönderilir. fiu dört dizeli
fliiri sünnet törenlerinde her zaman görmek mümkündür:
Elini aç k›nan süzülsün
K›nan cam tabakta
Biz senin k›nan için topland›k
Biz evlilikte seni bir daha görece¤iz
fiiirinin ilk dizelerinin yinelenmesinden sonra Allah ve peygamber törene
ça¤›r›l›r. Sünnet operasyonu flark›larla
gerçeklefltirilir. Sünnet törenlerinden
kaç göç yoktur. Hep bir a¤›zdan flu sözler
söylenir:
C. Evlilik: Evlilik törenlerinde
söylenen flark›lar›n say›s› do¤um ve
sünnetlerde söylenenlerden daha fazlad›r. Bu törenlerde sevinçle üzüntü
birliktedir. Çünkü evlilik sonras›, mutlu olamamak, ayr›lmak, olas›l›k olarak evlenen k›z›n kafas›nda yaflar. Ayr›ca Cezayir’de çok efllili¤in olmas› bu
korkuyu biraz daha art›r›r. Söylenen
flark›lar›n temas›n›, eflin namus anlay›fl›, utanma duygusu, ev ve efline ba¤l›l›k, fiziksel görünümü oluflturur. Eflten beklentiler anlat›ld›ktan sonra s›ra genç k›z›n betimlenmesine gelir.
Genç k›z› öven fliirler, büyük bir özenle seçilir. Özelliklerin s›ralanmas›nda
hayvan motiflerinden yararlan›l›r.
Benzetme ö¤esi olarak kullan›lan hayvanlar›n bafl›nda keklik gelir. S›ra k›na yakmaya gelince, bütün kad›nlar
genç k›z›n bafl›na toplan›r. Baba evini
terketmeden önce genç k›z›n üzüntüsünü azaltacak sözler söylenir:
A¤lamay› b›rak
Biz sana k›ymetli çeyiz getirdik
A¤lama ey keklik
Yalvar›r›z peygambere, flark›lar Allah’› övsün
Kay›n biraderlerinin kap›n›n önünde
Mutlu gecede sevineceksin can›m
Baba evi ebedi de¤ildir
Sokaklar senin kokunla flenlenecek
Testi Oyunu: Dü¤ün evlerinde
kad›n topluluklar› aras›nda bu oyuna
rastlan›r. Oyunun amac› k›z›n gelece¤iyle ilgilidir. Gelecekle ilgili tahminler yap›ld›ktan sonra kad›nlar testinin
çevresinde toplan›r. Kad›nlard›n biri
Mutlu gecede sevineceksin can›m
Mutlu gecede annen, kardefllerin sevinecek
Ey usta, onu korkutmadan sünnet et
Sünnet et onu bayra¤›n alt›nda
50
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
töreni yönetmekle görevlendirilir. Yönetici kad›n peygamber ve azizlere
ça¤r›da bulunduktan sonra testi elden
ele dolafl›r. Sonra geç k›zlardan birinin
fular›n› dü¤ümlemesi istenir. Bunu
do¤açlama bir k›sa fliir izler. fiiirlerden
sonra hikaye anlat›l›r. Bu arada bütün
gözler testi üzerinde toplan›r. Hikayenin sona ermesinden sonra kad›nlar
hep bir a¤›zdan flu üçlü¤ü okur:
Benim sözlerim do¤rudur
Ve fal›m iyi bir fal
Rüzgar›n h›z› ile çevrilir
Evlenen genç k›z, baz› k›skanç kifli
ve görümcelerle ba¤lant› kurmaktan çekinir. Kad›nlar k›bleye dönerek evlenecek k›z›n kötülüklerle karfl›laflmamas›n›
ister. Söylenen fliir büyüyle ilgilidir. Töreni yöneten kad›n, çiftlerin aras›nda
ahengin oluflmas› için iste¤ini flöyle özetler:
Engelleri kald›r›yorum
Seninle kocan aras›ndaki engeller kalks›n
Törenin uygulanmas› s›ras›nda
mutfak eflyalar›ndan, de¤iflik bitkilerden, koyun derilerinden faydalan›l›r.
K›z baba evinden ayr›lmadan önce elden ele dolaflan testi k›r›l›r. Testinin
k›r›lmas›yla genç k›z›n çevresinde dolaflan kötülüklerin yok olaca¤›na, kem
gözlerin etkisiz hale gelece¤ine inan›l›r.
D. Bayram Törenleri: Dinsel
bayramlarda kutsal kifliler ziyaret
edilmeden önce belirli evlerde toplan›-
Milli Folklor
l›r. Hasta kifliler için dua edilir. Bu tür
toplant›larda istekleri anlatan fliirlerden faydalan›l›r. Kutsal kifliler, sayg›yla yard›ma ça¤r›l›r:
Ey aziz, e¤er flans›m uyuyorsa uyart
Bayram günleri kad›nlar genellikle
alacal› bulacal› elbiseler giyer. Sonra
dervifl ve aziz kifliler ziyaret edilir. Dervifl veya aziz kifli gücü sembolize eder,
âdildir. Böyle törenler flark›s›z gerçeklefltirilir. Herkes dervifl ve azizle ba¤lant›
kurarsa günahlardan kurtulaca¤›na inan›r. Topluluk flu fliirle kutsal kiflilerin yan›ndan ayr›l›r:
Biz fleyhi görmeye ç›kt›k
Ve geceyi El Hamel’de geçirdik.
Kad›n topluluklar›nda flark› olarak söylenen fliirler hiç de¤iflmez. Bu
fliirlerde yap› ve ritm çok önemlidir.
Bayram flark›lar›, dansla birlikte söylenir. Dizeler, büyüleyici bir hava tafl›r.
S›ras›nda Verlaine’nin fliirlerinden
ödünç dizeler al›n›r. ‹bn-i Haldun’un
sözlerine baflvurulur. Bayramlarda
söylenen fliirler, kad›nlara miras olarak kalm›flt›r. fiiirler ço¤unlukla din
d›fl›d›r. Böyle toplant›lara kat›lan kad›nlar›n her birinin elli altm›fl fliir bildi¤i söylenir. Belle¤inde çok fliir saklayan kad›nlar›n zeki ve kültürlü oldu¤una inan›l›r. Bu kad›nlar fliirle birlikte bilmeceler, atasözleri ve kafiyeli
sözlerden de zaman› geldi¤inde yararlan›r.
51
AfiIK TARZI fi‹‹R GELENE⁄‹ VE ERZURUMLU EMRAH*
Yrd.Doç.Dr. Dilaver DÜZGÜN**
Afl›k tarz› fliir gelene¤inin kayna¤›n› kuflkusuz Orta Asya Türk medeniyeti
içinde aramak gerekir. Halk flairlerine
ait ilk bilgiler, Attila dönemine, yani V.
yüzy›l›n ilk yar›s›na aittir. Attila’n›n ordusunda flairler ve muz›kac›lar vard›.
Bu flairler ziyafetlerde Attila’n›n kahramanl›klar›na, zaferlerine dair ortaya
koyduklar› birtak›m fliirleri okurlard›.
Attila’n›n ölüm merasimlerinde de flairlerin mühim yerleri oldu¤unu görüyoruz. Türklerin ‹slamiyeti kabulünden
sonra da halk aras›nda, orduda ve sarayda flairler önemli bir yere sahipti. Gazneli ordular›ndaki Türk kabileleri aras›nda
halk flairleri bulundu¤u gibi Karahanl›lar devrinde de Türk halk flairlerinin bulundu¤unu ve o zaman Türkler aras›nda
kullan›lan çeflitli musiki aletlerini Divanü Lügati’t-Türk bize göstermektedir. ‹slamiyetten önceki Türk devletlerinde oldu¤u gibi ‹slamiyetten sonraki Türk
devletlerinde, Gaznelilerde, Selçuklularda, Harezmflahlarda ve en nihayet Osmanl› ‹mparatorlu¤unda da askeri muz›kan›n bulunmas›, o devirlerde halk flair-musikiflinaslar›n›n bulundu¤una en
kuvvetli bir delildir.1
Anadolu’nun Türkleflmesi ve ‹slamlaflmas› yolunda önemli bir misyon üstlenen tasavvuf ve buna ba¤l› olarak ortaya ç›kan tasavvufi halk fliiri XIII. yüzy›lda yetifltirdi¤i büyük ismi Yunus Emre
ile önemli bir boyut kazanm›fl, takip
**
eden dönemlerde de etkisini art›rarak
geliflimini sürdürmüfltür. Fuat Köprülü,
özellikle Y›ld›r›m Bayez›t devrinde bu
tasavvufi halk fliirinden ayr› bir klasik
edebiyat›n belirginleflmesiyle birlikte
halk aras›nda “eski tekke edebiyat›ndan
farkl›, ancak zahiren yine ayn› renk ve
kisve alt›nda baflka bir edebiyat ihtiyac›
ile afl›k edebiyat›n›n do¤du¤unu” belirtir.2 Böylece “Ozan-Baks› gelene¤inin ‹slamiyetten sonra tasavvufi düflünce ve
yaflay›fl tarz› ile birleflmesinden do¤an
belirli bir tip, afl›k-flair tipi olarak benimsenmifltir”.3
Anadolu sahas›nda afl›k tarz› fliir
gelene¤inin ilk dönemlerine ait bilgilerimiz oldukça s›n›rl›d›r. Bu gelene¤in temsilcilerini ancak XVI. yüzy›ldan itibaren
tan›ma imkân› bulabiliyoruz. XVI. yüzy›lda Karacao¤lan gibi büyük bir temsilcisini yetifltiren gelenek o ilk flekliyle
halk›n gündelik hayat›n›, aflk, gurbet,
tabiat ve sosyal hayatla ilgili düflüncelerini yine halk›n kulland›¤› sade Türkçe
ile ifade ediyordu. Ancak XVII. yüzy›lda
bafllayan klasik edebiyata özenme e¤ilimi, saz flairlerinin ortaya koydu¤u ürünlerin diline oldu¤u kadar muhtevas›na
da farkl›l›k getirdi. Böylece baz› afl›klar
aruz veznini ve divan flairlerinin kulland›klar› naz›m türlerini ve flekillerini denemeye çal›flt›lar. Bu yüzy›lda özellikle
Afl›k Ömer ve Gevheri, bu özellikleriyle
karfl›m›za ç›karlar. XVIII. yüzy›lda da
Atatürk Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü Türk Halkbilimi Anabilim Dal›.
52
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
ayn› e¤ilimini sürdüren afl›k tarz›, bu dönemde ünü günümüze kadar ulaflabilecek güçlü temsilciler yetifltiremedi. XIX.
yüz›lda ise yeniden bir yükselifl trendi
kaydederek nicelik ve nitelik bak›m›ndan heceyle va sade Türkçe ile fliirler
söyleyen afl›klar›n yan›nda aruzlu türleri deneyen güçlü temsilcilerin yetiflmesine zemin haz›rlad›. Bu yüzy›lda özellikle
flehirlerde yetiflen sazflairleri klasik fliirle daha yak›n temas imkân› bulduklar›
için büyük ölçüde bu flairleri taklide
özendiler. fiairler tekke muhitinde klasik musikiye ve klasik fliire az çok aflina
oluyorlard›. Fuat Köprülü bu hususu
“edebiyat ve musikide cemiyetin güzideler tabakas›ndan halk tabakas›na ve
halk tabakas›ndan da güzideler tabakas›na do¤ru karfl›l›kl› bir hulul ve nüfuz
vak›as›na flahit oluyruz ki XVII. as›rdan
beri kuvvetle bafllam›fl olan bu hadise,
XIX. as›rda art›k büsbütün kuvvetlenmifltir” biçiminde izah eder ve fakat bunun sonucunda “sazflairlerinin eserlerinde as›l halk zevkinin bozuldu¤unu, zay›flad›¤›n›, tereddiye u¤rad›¤›n›”4 iddia
eder. Bu yüzy›lda afl›klar ço¤alm›fllar,
büyük flehirlerde, özellkle ‹stanbul’da
düzenli bir teflkilat kurmufllar, kahvehanelerde fas›llar yapm›fllard›r. ‹stanbul’da saray›n, di¤er illerde de ileri gelenlerin deste¤ini görmüfllerdir. Bu as›r
flairlerinden Emrah, Dertli ve Seyrani’nin flöhreti az çok ‹stanbul’un edebi
muhitlerinde de yay›lm›flt›r. Genellikle
bir tarikate mensupturlar. Tam anlam›yla bir tekke flairi olmasalar da zaman zaman eserlerinde bir dervifllik çeflnisi görülür. Güneydeki Türkmen afliretleri
aras›nda yetiflmifl Dadalo¤lu, Deli Boran, Gündefllio¤lu gibi flairler, Karacao¤lan gelene¤ini sürdürmüfllerdir. As›l
halk zevkine halk edebiyat›na daha yak›nd›rlar. Klasik edebiyat tesirinden
uzakt›rlar.
Milli Folklor
XIX. yüzy›lda bat›l›laflma e¤ilimi de
bafllam›fl, Türkiye’de birtak›m ›slahatlar
yap›lm›fl, yeniçeri teflkilat› kald›r›lm›fl,
tanzimat ilan edilmifltir. Bu dönemde
saz flairleri aras›nda okur yazar say›s›
fazlad›r. Dadalo¤lu gibi bir iki flairin d›fl›nda hepsi aruzlu türlere yönelmifltir.
Dertli ve Bayburtlu Zihni gibi devlet hizmetinde bulunan flairler vard›r. fiairlerin bir ço¤u gezip dolaflm›flt›r. Zihni,
fiem’i, Emrah gibi baz›lar›n›n fliirleri
klasik kal›plara pek uymasa bile divan
fleklinde tertip edilip bas›lm›flt›r.Türk
saz fliirinin Anadolu sahas›nda meydana
getirdi¤i üç önemli afl›k kolunun temeli
bu yüzy›lda at›lm›flt›r : Emrah, Ruhsati
ve fienlik kollar›.
Ziyaeddin Fahri F›nd›ko¤lu, Erzurum fiairleri adl› eserinde XIX. yüzy›l
Erzurum’unun edebi panoramas›n› çizerken o dönemde yetiflen flairleri befl
bafll›k alt›nda inceler. Klasik flairleri ele
ald›¤› birinci grupta Nat›ki ve Siraci adl› flairleri örnek gösterir. F›nd›ko¤lu,
ikinci gruptaki flairlere “klasik-halk flairi” ad›n› verir. Bu grupta yer alan Zihni,
Emrah, Erbabi ve fiehvari’yi sünai (düalist) birer flahsiyet olarak takdim eder
ve bu flairlerin hem klasik flair, hem halk
flairi olduklar›n› vurgular.5 Celali ve ‹rfladi’nin örnek gösterildi¤i “mutasavv›fhalk flairleri”nden sonraki dördüncü
grupta “Tanzimat flairleri” yer al›r. Bu
tarz›n yetifltirdi¤i flairler Pertev Pafla ve
Ziya Pafla’d›r. F›nd›ko¤lu, son gruptaki
flairleri ise “tabii-halki flairler” olarak
adland›r›r ve Sümmani’nin de yer ald›¤›
bu grupla ilgili aç›klama yapmaz.6
Do¤um ve ölüm tarihleri kesin biçimiyle tesbit edilememifl olan Erzurumlu
Emrah’›n XVIII. yüzy›l›n son çeyre¤i ile
XIX. yüzy›l›n ilk yar›s›nda yaflad›¤› kesin olarak biliniyor. Böyle bir maceran›n
içinden gelen afl›k tarz› fliir gelene¤inin
53
Y›l: 12 Say›: 47
Emrah’taki tezahürü de yine dikkate de¤er bir görünüm arz etmektedir.
Kesin çizgilerle belirlenmifl bir halk
edebiyat› - divan edebiyat› ay›r›m›n›n
sa¤l›kl› ve gerçekçi olup olmad›¤› yolundaki tart›flmalar›n yo¤unluk kazand›¤›
ve otoritelerce bu yaklafl›m›n ›srarl› bir
biçimde sorguland›¤› günümüzde Emrah’a bu anlamda bir yer araman›n sak›ncalar›n› biliyorum. Ancak flairin tarz›n› ve tavr›n› belirleyebilmek aç›s›ndan
mevcut tasniflerden yararlanmay› da
kaç›n›lmaz buluyorum.
Erzurumlu Emrah, bir saz flairidir.
Gerek nüfuz edebildi¤imiz kadar›yla hayat hikâyesinde, gerekse ulaflabildi¤imiz
son flekliyle fliirlerinde afl›k tarz› fliir gelene¤inin bariz özelliklerini buluruz. Ancak bu tesbit, onun, Türk saz fliirinin
Anadolu sahas›nda yetifltirdi¤i en büyük
flair olan Karacao¤lan gibi sade bir
Türkçe ile söyleyen, çeflitli d›fl etkilerden
ar›nm›fl bir flair kimli¤i ile kabul edilmesini gerektirmez. Emrah’ta hem klasik
fliir etkisinin, hem tasavvufi endiflelerin,
hem de halk düflüncesinin yan yana,
hatta iç içe oldu¤u görülür. Onun belirli
bir medrese ö¤reniminden geçti¤i bilinmekle beraber bu ö¤renimin niteli¤i ve
süresi hakk›nda kesin bilgilere sahip de¤iliz. fiiirlerinden hareketle medrese ö¤reniminin uzun sürmedi¤i ve bu ö¤renimin flair üzerinde fazla etkili olmad›¤›
söylenebilir. Ayn› flekilde tasavvufla olan
ba¤lant›s› da aç›kl›k kazanmam›flt›r.
Her ne kadar Nakflibendi tarikat›n›n
Halidiye koluna intisab›ndan bahsediliyorsa da yine hayat hikâyesi ve fliirleri
onun tasavvufu yegâne düflünüfl biçimi
olarak alg›lamad›¤› ve hayat›n› bütünüyle saracak bir biçimde tasavvufla iç
içe olmad›¤› anlafl›l›yor. Bütün bu unsurlar›n flairimizde bir çeflni olarak bulundu¤unu, as›l cevherin halk dili ve halk
54
düflüncesi oldu¤unu belirtmek gerekir.
Aruzu ve klasik fliirin mazmunlar›n› baflar›yla kullanamay›fl› ve tasavvufi düflünceyi bütün derinli¤i ile yans›tamay›fl›, onun saz flairli¤i konusundaki büyüklü¤üne halel getirmez, hatta bu çok yönlülük ona ayr› bir de¤er kazand›r›r. Bütün bunlar›n kar›fl›m›ndan do¤an sanat›yla Emrah, kendine has bir frekans yakalam›flt›r. Prof.Dr.Bilge Seyido¤lu, buna “ses” diyor. Bir fliirin Emrah’a ait olup
olmad›¤›n›n tesbitinde objektif ölçüler
yeterli olmad›¤› zaman “Emrah’›n sesi”ni aramam›z gerekti¤ini söylüyor.7 Bu
yönüyle Emrah’›n “nev’i flahs›na münhas›r” kabilinden bir özellik arz etti¤ini
söyleyebiliriz.
Erzurumlu Emrah flöhretini neye
borçludur? Öncelikle flairimiz, afl›k tarz›
fliir gelene¤inin önemli temsilcilerinin
yetifltidi¤i Do¤u Anadolu bölgesinde, Erzurum’da do¤mufl, gelene¤i çok iyi ö¤renmifltir. Medrese ö¤renimi s›ras›nda
ufkunu geniflletmifl, bununla da yetinmeyerek gençlik ça¤lar›nda iken memleketinden ayr›l›p hayat›n›n büyük bir bölümünü sürekli yer de¤ifltirmeler halinde geçirmifltir. Gitti¤i yerde o bölgenin
ileri gelen kiflileriyle görüflmüfl, çeflitli
sanatsal etkinliklere kat›larak hatta bu
etkinlikleri yönlendirerek icra faaliyetlerinde bulunmufltur. Emrah’›n Kastamonu, Sivas ve Tokat bölgelerinde yaflad›¤›n› biliyoruz. Baz› araflt›rmac›lar, onun
Trabzon, Sinop, Ni¤de, Çank›r› ve Konya’ya da gitti¤ini belirtirler. Hatta afl›klar aras›ndaki bir rivayet, Emrah’›n ‹stanbul’a giderek Tavukpazar›’ndaki
Afl›klar Cemiyetinin baflkanl›¤›n› alt› ay
süreyle yürüttü¤ünü iddia eder.
Tasavvuf çevreleriyle olan diyalo¤u
afl›¤›m›z›n hem tan›nmas›na, hem de
sayg›n bir kifli olarak flöhret bulmas›na
katk›da bulunmufltur.
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
Aruzla söyledi¤i fliirler, onun dönemindeki klasik fliire aflinal›¤›n› göstermesi ve böylece kültürlü bir kifli olarak
tan›nmas› bak›m›ndan önemlidir. Hatta
Emrah’›n Fuzuli, Baki ve Nedim gibi ünlü divan flairlerine nazireler yazd›¤›n› biliyoruz. Ancak bu flairlere nazire yazmak, aruzu kullanmak hususunda onlar
kadar baflar›l› olmak anlam›na gelmez
ve öyle olmas› da gerekmez. Onu Nedim’le Fuzuli ile karfl›laflt›rmaya hakk›m›z yoktur. Emrah, saz fliiri vadisinde
kendisini isbatlam›fl, bununla yetinmeyerek divan tarzlar›na vukuf sa¤lamaya
çal›flm›flt›r.
Yetifltirdi¤i ç›raklar› ile kendine has
üslubun günümüze kadar uluflmas›na
zemin haz›rlam›fl, kendi ad›yla an›lan
bir ekolün, “Emrah Kolu”nun kurucusu
olmufltur. Emrah’›n iki büyük ç›ra¤› Tokatl› Nuri ve Tokatl› Gedai, onun tarz›n›
sürdürerek yeni ç›raklar yetifltirmifller,
böylece günümüze kadar uzanan bu gelenek, “Erzurumlu Emrah kolu” olarak
an›lm›flt›r. Tokatl› Nuri, Zileli Ceyhuni’yi, Ceyhuni de Cemali’yi yetifltirmifltir.8
Emrah’›n büyük bir flair oldu¤u muhakkakt›r. Ancak onun büyüklü¤ünü isbat etmek için hayalimizde bir baflka
Emrah yaratmaya gerek yoktur. O,
memleketinden uzakta bulunan bir insan psikolojisinin gere¤i olarak gurbet
elin kahr›n› dile getirdi¤i gibi, sevdi¤i
bir kad›n karfl›s›nda yaflad›¤› duygular›
samimi bir biçimde m›sralaflt›rm›fl, dünyan›n fanili¤ini anlayarak bin bir türlü
oyunlarla dolu hayat›n vefas›zl›klar›n›
da ortaya koymufltur. Yarat›c›ya yakar›flta bulunmufl, sevmedikleri için karg›fllar etmifl, k›saca yaflad›¤› toplumun
içinden gelen bir insan olarak gayet sade
Milli Folklor
bir görüntü ile karfl›m›za ç›km›flt›r. Yani
insani duygular›n› ifade etmifltir. Türk
halk›n›n inançlar› ve de¤er yarg›lar›
do¤rultusunda insana, tabiata, hayata
yönelmifl, hayat›m›z› anlamland›ran de¤erlere tercüman olmufltur. Her insan
gibi do¤rular›yla, yanl›fllar›yla bir hayat
yaflay›p bu dünyadan göçmüfl, ama b›rakt›¤› eserleriyle gönlümüzde taht kurmufltur. Milli kültürümüzün ve güzel
Türkçemizin bugünkü kuflaklara aktar›lmas›nda elbette mühim bir rolü vard›r. Onu rahmetle an›yoruz.
NOTLAR:
*
7 Mart 1997 tarihinde Eruzurum’da düzenlenen “Erzurumlu Emrah”
konulu panelde sunulan bildiri.
1
M. Fuad Köprülü, Edebiyat Araflt›rmalar›-I, ‹stanbul 1989, s.157
2
Umay Günay, Türkiye’de Afl›k Tarz› fiiir Gelene¤i ve Rüya Motifi, Ankara
1992, s. 10
3
Günay, a.g.e., s. 178
4
M.Fuad Köprülü, Türk Sazflairleri, c.4, Ankara 1964 s.526
5
Bu eserin yay›mlanmas›ndan iki
y›l sonra bir inceleme neflreden Fuat
Köprülü, Ziyaeddin Fahri’nin bu görüflüne itiraz ederek Emrah’›n klasik flairler
kapsam›na al›namayaca¤›n› savunur.
(Köprülüzade Mehmet Fuat, XIX. As›r
Sazflairlerinden Erzurumlu Emrah, ‹stanbul 1929. s. 7)
6
Ziyaeddin Fahri, Erzurum fiairleri, ‹stanbul 1927, s.122
7
Bilge Seyido¤lu, “Emrah’›n Sesi”,
Erciyes, say› 101, May›s 1986, s.9
8
Saim Sakao¤lu, “Emrah’›n Hayat›
ve Hakk›nda Yap›lan Yay›nlar”, Erciyes,
say›: 101, May›s 1986, s.5
55
SETTAR HAN H‹KÂYES‹N‹N ‹NCELENMES‹-I*
Yard. Doç. Dr. Enver ARAS**
Kuzey Azerbaycan’da çeflitli zamanlarda “dastan”larla ilgili birçok derleme
çal›flmalar›n›n yap›ld›¤› ve derlenen bu
metinlerin çeflitli adlarla yay›mland›¤›
bilinmektedir1. Güney Azerbaycan’da
ise, de¤iflik zamanlarda ufak tefek çal›flmalar d›fl›nda özellikle son y›llara kadar
folklor derleme ve yay›mlama çal›flmalar› yap›lamam›flt›r.
Bu yaz›m›zda, vatan›n› istiklâline
kavuflturmak için düflmana karfl› isyan
eden Settar Han’›n hayat› ve onun bafllatm›fl oldu¤u “azatl›k harekât›” etraf›nda oluflan, Kuzey Azerbaycan Türkleri
aras›nda “Settarhan Dastan›”, Güney
Azerbaycan Türkleri aras›nda ise, “Goçag Settar” ad›yla anlat›lan hikâyenin
epizotlar› üzerinde duraca¤›z. Ayr›ca,
daha önceki bir tebli¤imizde Settar Han
hikâyesine konu olan tarihî vak’an›n
meydana geldi¤i tarih ve co¤rafyadaki
hâdiselerle Settar Han’›n hayat› hakk›nda bilgi verdi¤imiz için burada tekrar etmeyece¤iz2.
“Settarhan Dastan›”n›n elimizdeki
metni, musannif Âfl›k Hüseyin Cavan’a
aittir. Bu varyant, Cenubi Azerbaycan
Edebiyyat› Antologiyas›3 adl› eserde
yay›nlanm›flt›r. Eser Kiril harfleriyle bas›lm›fl olup, dili Azerî Türkçesidir. Hikâyenin Güney Azerbaycan varyant› olan
“Goçag Settar”›n metni ise, Güney Azerbaycan’da yay›nlanm›fl olan Azerbaycan Folklorundan Numuneler4 adl›
**
eserde bulunmaktad›r. Bu eser de Arap
harfleriyle bas›lm›fl olup, dili Azerî
Türkçesidir.
A. SETTAR HAN H‹KÂYES‹N‹N
ANLATIM PLÂNI:
Kuzey Azerbaycan âfl›klar›n›n anlatt›¤› Türk halk hikâyeleri, hikâyenin
konusuna uygun olarak söylenen “ustadname”lerin yer ald›¤› “Girifl / Haz›rl›k
Bölümü”; as›l hikâyenin anlat›ld›¤›
“Kahraman›n Maceras›”; genellikle sevgililerin dü¤ününün yap›ld›¤› ve “duvaggapma”lar›n yer ald›¤› “Sonuç K›sm›” olmak üzere üç bölümden oluflmaktad›r5.
Burada inceledi¤imiz Settar Han hikâyesinin her iki varyant›nda da “ustadname” bulunmamaktad›r. “Settarhan
Dastan›”ndaki metnin naz›m-nesir kar›fl›m› olmas›na karfl›l›k, “Goçag Settar”daki metin tamamiyle nesir tarz›ndad›r.
“Settarhan Dastan›” varyant›, “Memmedeli flah›n Keyan taht›nda oturdu¤u, ‹ran
torpa¤›na padflahl›g élediyi zamanlar
idi...” cümlesiyle bafllamaktad›r.
“Goçag Settar” varyant› ise, bir k›fl
gününde çeflitli meyvelerle donat›lan
sofran›n, kaynayan semaverin ve çay
servisi yapan han›mlar›n bulundu¤u büyük bir odan›n canl› tasvirinden sonra
“Yüz il bundan evvel Azerbaycan’›n Garada¤ vélayetinde Hac› Hesen adl› düz,
insafl›, zehmetkéfl bir kifli yaflard›....
Onun dört o¤l› var idi: ‹smail, Settar,
Geffar ve Ezim...” diye bafllar.
F›rat Üniversitesi Fen-Ed. Fak. Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü Ö¤retim Üyesi ELAZI⁄.
56
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
“Goçag Settar” varyant›nda, Kaçak
Nebi ve Kaçak Kerem gibi gerçek hayatta cereyan etti¤i flekilde çarl›k Rusyas›na karfl› mücadele eden Ferhad, Rusya’da yakalanaca¤›n› anlay›nca Güney
Azerbaycan’a kaç›p Settar Han’›n a¤abeyi olan ‹smaillere s›¤›n›r. Fakat ‹ran askerleri k›sa bir zaman sonra evi sar›p,
Ferhad’› ve ‹smail’i öldürürler. Bu hâdise üzerine ‹smail’in babas› Hac› Hasan,
o¤lu Settar’a, a¤abeyinin öcünü almas›n›
söyler. “Settarhan Dastan›”nda bu konular›n hiçbirinden bahsedilmez.
Tarihî bir flahsiyet olan hikâye kahraman› Settar Han’›n liderli¤ini yapt›¤›
“azatl›k harekât›” çerçevesinde geliflen
tarihî vak’an›n anlat›ld›¤› as›l hikâyenin
sonunda ise, di¤er halk hikâyelerinde
görüldü¤ü gibi sevgililer buluflturulup
yedi gün yedi gece veya k›rk gün k›rk gece dü¤ün yap›lmaz.
“Settarhan Dastan›”, musannif
Âfl›k Hüseyin Cavan taraf›ndan hikâye
kahraman›na ithaf edilen “Settarhan’a
‹thaf” bafll›¤› alt›nda duvaggapma” yerine söylenen “oldun” redifli bir fliirle son
bulmaktad›r.
“Goçag Settar” varyant› ise, “Bir behane getirib yaflad›g› ba¤a (Park-› Atabeg) hücüm étdiler. Settar Han yaraland›, dört il yor¤an döflekde yatd› ve bu kesalet neticesinde 1332 inci ilde [1914]
Téhran’da merhum old›. Gebri fiah Abdülezim’de Tutu Gebristan›’nda. O¤lanlar›m bu da Settar Han’›n o vah›tda sal›nm›fl ekslerinden biri, yadigâr olarag
sahlay›n, ümid édirem ki siz de Settar
Han kimi azadl›g yolunda çal›flas›z.” ifadeleriyle sona ermektedir.
Settar Han, “Settarhan Dastan›”
varyant›nda ölmez veya öldürülmez;
Tebriz’de yaflamaya devam eder. “Goçag
Settar” varyant›nda ise, gerçek hayatta
oldu¤u gibi Tahran’a davet edilen kahra-
Milli Folklor
man, “azatl›k harekât›” mensuplar›n›n
k›yafetini giyen bir grubun silâhl› sald›r›s› sonucunda a¤›r yaralan›r ve bu yaran›n tesiriyle dört y›l sonra ölür.
B. H‹KÂYEDEK‹ EP‹ZOTLAR:
Settar Han hikâyesi, özellikle epizot ve motif bak›m›ndan daha önceleri
halk hikâyeleri üzerinde teferruatl› olarak incelemeler yapan Fikret Türkmen6
ve Ensar Aslan’›n7 çal›flmalar›ndaki metot ›fl›¤›nda de¤erlendirilmifltir.
fiimdi, Âfl›k Hüseyin Cavan taraf›ndan tasnif edilen “Settarhan Dastan›”
varyant›yla, -hikâyeye göre- Meflhedi
Meherrem taraf›ndan tasnif edildi¤i anlafl›lan “Goçag Settar” varyant›n› afla¤›da verilen epizotlar›n s›ras›na ba¤l› kalarak incelemeye çal›flaca¤›z8.
1. Kahramanlar›n Aileleri ve
Sosyal Durumlar›:
Türk halk hikâyelerinde kahraman›n ailesi genellikle yüksek zümreye
mensup bir ailedir. Settar Han hikâyesinin kahraman› ise yüksek zümreye mensup bir aile çocu¤u de¤ildir. Settar Han
hikâyesinin “SHD” varyant›nda kahraman›n gerek anas› ve gerekse babas›
hakk›nda herhangi bir bilgi verilmedi¤i
gibi ailesinin sosyal durumuyla ilgili bilgi de verilmemifltir.
“GS” varyant›nda ise, kahraman›n
ailesinin tan›t›lmas› konusunda, kendi
hâlinde bir insan olarak takdim edilen
baba Hasan’a yer verilmifltir. Kahraman›n babas› Hasan’›n, ‹smail, Settar, Gaffar ve Ezim (Azim) ad›nda dört çocu¤u
vard›r.
Settar Han hikâyesi bir aflk hikâyesi de¤il, yaflayan bir kahraman olan Settar Han’›n bafllatt›¤› “azatl›k harekât›”
etraf›nda teflekkül eden bir kahramanl›k
hikâyesidir. Hikâyenin her iki varyant›nda da ana ve kad›n kahraman yer almam›flt›r. Hikâyede anaya ve kad›n kah-
57
Y›l: 12 Say›: 47
ramana yer verilmemesinin sebebi, hikâyenin yap›s›yla ilgili olabilece¤i gibi
özellikle “GS” varyant› aç›s›ndan baz› ailevî geleneklerle de ilgili olabilir.
Hikâyenin temeli, “kahraman Settar Han”la “zalim ‹ran fiah›”› epizotu
üzerine kurulmufltur. Settar Han hikâyesinin en önemli epizotlar›ndan birini
bu epizot oluflturmaktad›r. Settar Han,
hikâyenin iki varyant›nda da Mehmet
Ali fiah taraf›ndan ‹ran Azerbaycan›’nda
yaflayan Azerî Türklerinin bask› alt›nda
tutulmas›na, ezilmesine, temel hak ve
hürriyetlerinin gasp edilmesine çok
üzülmektedir.
2. Kahramanlar›n Do¤umu:
Settar Han hikâyesinin hem “SHD”
varyant›n›n hem de “GS” varyant›n›n bu
epizotunda, di¤er halk hikâyelerimizden
farkl› olarak kahramanlar›n do¤umu verilmemifltir. Fakat, “GS” varyant›nda
kahraman›n babas› Hasan’›n ad› zikredilmifltir.
3. Kahramanlar›n Âfl›k Olmas›:
Gerek “SHD” varyant›nda gerekse
de “GS” varyant›nda genellikle Türk
halk hikâyelerinin ikinci ana bölümünü
oluflturan “âfl›k olma” epizotu bulunmamaktad›r. Ancak Settar Han, Azerbaycan’a ve Azerbaycan’›n hürriyetine âfl›kt›r. Settar Han’›n, gerçek hayatta oldu¤u
gibi hikâyenin her iki varyant›nda da
saz çalma kabiliyeti yoktur. Fakat kahraman, “SHD” varyant›nda hikâyenin
ak›fl› içerisinde özellikle askerlerini coflturmak ve savafla haz›rlamak için her
zaman fliir okumaktad›r.
4. Settar Han’›n Memmedeli
fiah’la Görüflmek ‹çin Gurbete Ç›kmas›9:
Bu epizot, hikâyenin önemli epizotlar›ndan biridir. Settar Han, “SHD” varyant›nda kendisini mektupla Tahran’a
davet eden Memmedeli fiah’la Azerbaycan’da ortaya ç›kan isyanlarla ilgili ola-
58
rak görüflme yapmak üzere, dostlar›ndan ve dava arkadafllar›ndan helall›k ald›ktan sonra memleketi olan Tebriz’den
ayr›l›r.
Bu epizot, “SHD” varyant›nda Settar Han’›n fiah’la buluflmas›n› ve “azatl›k harekât›”n› devam ettirmesini sa¤lar.
Bu epizot, “GS” varyant›nda ise “azatl›k
harekât›” zaferle neticelendikten sonra
Tahran’a davet edilen Settar Han’›n,
fiah’la buluflmas›na ve Tahran’da öldürülmesine sebep olur.
5. Settar Han’la Memmedeli
fiah’›n Görüflmesi:
“SHD” varyant›nda at›n› sürüp
Tahran’a ulaflan Settar Han, Memmedeli fiah’›n saray›nda güllerle, çiçeklerle
karfl›lan›r. Burada büyük bir salonda yemek yendikten sonra padiflahla Azerbaycan’daki “azatl›k harekât›”› üzerinde konuflulur. Memmedeli fiah, kahramana
bir torba alt›n verip, büyük mevki ve
makamlar teklif eder.
Settar Han, vatan›n› ve milletini
mevki, makam, alt›n ve gümüfl gibi dünya nimetleri karfl›l›¤›nda satamayaca¤›n› bildirir ve Azerbaycan’› hürriyetine
kavuflturduktan sonra da ‹ran fiah› olarak kendisinin rahats›z edilmeyece¤ini
söyler. Bunun üzerine Memmedeli fiah,
Settar Han’› dara¤ac›na götürmeleri için
cellatlar›na emir verir. Settar Han, düflmana f›rsat vermeden tabancas›n› çekip
saraydan d›flar›ya ç›kar.
“GS” varyant›nda ise, “azatl›k harekât›” baflar›ld›ktan ve Memmedeli fiah
tahttan indirildikten sonra kurulan
“meflrutiyet hükûmeti” taraf›ndan Tahran’a davet edilen kahraman, orada halk
taraf›ndan büyük bir coflkuyla karfl›lan›r.
6. Settar Han’la Azerbaycan’›n
Azatl›¤› Aras›na Engellerin Girmesi:
Halk hikâyelerimizin birço¤unda
birbirine kavuflmak arzusunu tafl›yan
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
kahramanlar›n görüflmelerini ve evlenmelerini geciktiren ya da tamamen ortadan kald›ran birtak›m olaylar›n bulundu¤u bilinmektedir. Bunlara “engeller
epizotu” denilmektedir. Settar Han hikâyesinin gerek “SHD” ve gerekse “GS”
varyant›nda Azerbaycan’daki “azatl›k
harekât›”n› engelleyen Memmedeli fiah
ve onun ordu komutanlar›d›r.
a. Engellemenin sebebi: Memmedeli fiah, “SHD” varyant›nda Tebriz ve
havalisinde yönetime el koyan Settar
Han’› ikna edip sat›n alamad›¤› için
“azatl›k harekât›”n› bast›rmaya karar
verir.
b. Engellemenin flekli: “SHD”
varyant›nda Settar Han’›n Tebriz ve havalisinde yönetime el koydu¤unu haber
alan Memmedeli fiah, onu sat›n al›p
“azatl›k harekât›”na engel olmak için
Tahran’a davet eder. Settar Han, Memmedeli fiah’›n kendisine teklif etti¤i
mevki ve makamlarla bir torba alt›n›
reddeder.
“GS” varyant›nda ise Settar Han’›n
Tahran’a davet edilmesi söz konusu de¤ildir. Bu varyantta fiah, Tebrizli Türkleri bölüp parçalamak gayesiyle para
karfl›l›¤›nda Mir Haflim’e, “Deveçi Mehlesi ‹slâmiyye Cemiyyeti”ni kurdurup,
Tebriz’deki “azatl›k harekât›”n›n baflar›ya ulaflmas›na engel olmak ister.
c. Settar Han’›n Öldürülmek ‹stenmesi: “SHD” varyant›nda, Settar
Han’› sat›n al›p davas›ndan döndüremeyen Memmedeli fiah, onu öldürmek için
cellatlar›na emir verir. Settar Han, tabancas›n› çekerek saraydan ç›kmay› baflar›r.
“GS” varyant›nda kahraman, Memmedeli fiah’›n Tebriz’e gönderdi¤i Ekremü’l-sultan taraf›ndan öldürülmek istenir. Ancak Settar Han, Ekremü’l-sultan’›n arkadafl›n› öldürür. Ekremü’l-sultan da kaç›p kurtulur.
Milli Folklor
Ayr›ca, “azatl›k harekât›” baflar›ld›ktan ve Memmedeli fiah tahttan indirildikten sonra kurulan “meflrutiyet hükûmeti” taraf›ndan Tahran’a davet edilen kahraman, “azatl›k harekât›” mensuplar›n›n k›yafetini giyen bir grubun silâhl› sald›r›s› sonucunda a¤›r yaralan›r.
ç. Settar Han’›n Hapsedilmesi:
“SHD” varyant›nda Settar Han’›n hapsedilmesi konusuna de¤inilmemifltir. “GS”
varyant›nda ise, “Gat›rç›lar”dan birini
öldüren Semed Han’›n o¤lu Mirza Mustafa, kardefli Ehmed’le birlikte “Goçag
Settar”›n babas› Hac› Hasan’a emanet
edilir. “Gat›rç›lar” ânî bir bask›n düzenleyip, ba¤ evinde saklanan Settar’› yaralar ve Mirza Mustafa’yla Ehmed’i öldürürler. Settar Han da bir süre sonra Erdebil’deki Narin Galas›’na hapsedilir.
Settar Han, Haflim’in yard›m›yla hapisten kaçar.
7. Settar Han’›n Memleketi Tebriz’e Geri Dönmesi:
Halk hikâyelerimizin birço¤unda
görülen kahraman›n memleketine geri
dönmesi konusu, “SHD” varyant›nda da
ifllenmifltir. Tahran’da Memmedeli
fiah’la Azerbaycan’›n istiklâli meselesinde anlaflamayan Settar Han, “Gemer”
adl› at›na binerek yola koyulur ve ana
vatan› olan Tebriz’e gelip tekrar mücahitlerin bafl›na geçer.
“GS” varyant›nda ise, “azatl›k harekât›” baflar›ld›ktan ve Memmedeli fiah
tahttan indirildikten sonra kurulan
“meflrutiyet hükûmeti” taraf›ndan Tahran’a davet edilen kahraman, “azatl›k
harekât›” mensuplar›n›n k›yafetini giyen bir grubun silâhl› sald›r›s› sonucunda a¤›r yaralan›r ve Tebriz’e geri dönmez.
8. Settar Han’›n Arkadafl› Ba¤›r
Han’› Durumdan Haberdar Etmesi:
“SHD” varyant›nda Tahran’dan
59
Y›l: 12 Say›: 47
Tebriz’e dönen Settar Han “bafl›ndan geçenleri” bir fliirle anlatan mektubunu
“gasid”le dava arkadafl› Ba¤›r Han’a
gönderir ve onu haberdar eder. Ba¤›r
Han, dostu ve dava arkadafl› Settar
Han’›n mektubunu al›r almaz at›na binerek tek bafl›na onun yan›na gider.
Settar Han’la can dostu Ba¤›r Han
bafl bafla verip müflavere ettikten sonra
Azerbaycan’›n istiklâl mücadelesini, mücahitleriyle birlikte bütün Azerbaycanl›lara anlatma ve onlar› ayd›nlatma çal›flmalar›n› devam ettirirler. Bu epizot,
“GS” varyant›nda verilmemifltir.
9. Mücahitlerin, Memmedeli
fiah’a Azerbaycan’daki ‹stiklâl Harekât›n›n Durmayaca¤›n› Haber
Vermesi:
“SHD” varyant›nda Settar Han’›n
mücahitleri, Memmedeli fiah’a, Azerbaycan’› mutlaka istiklâline kavuflturacaklar› arzular›n› fliirle dile getiren bir mektup yaz›p gönderirler. “GS” varyant›nda
bu epizot verilmemifltir.
“SHD” varyant›nda, Settar Han’›n
mücahitlerinin gönderdi¤i mektubu alan
Memmedeli fiah, Azerbaycan’daki “azatl›k harekât›”n› bast›rmak için “Behtiyar
Éli”ne, “Garahanl› Éli”ne, “Lorustan
Beyleri”ne, “fiahseven Beyleri”ne, Makû
Serdar›’na, Emir Eflair’e, Rehim Han’a,
Eprim Han’a, fiüca-i Nizam’a, Eynü’ldövle’ye emir verir.
“GS” varyant›nda fiah, Azerbaycan’daki “azatl›k harekât›”n› bast›rmak
üzere Garada¤’dan Rehim Han’›, Merend’den fiüca Nizam’›, Mera¤a’dan fiücaü’d-dövle’yi, Tahran’dan ise, Eynü’ldövle’yi Tebriz’e gönderir.
10. Settar Han ve Ba¤›r Han Komutas›ndaki Mücahitlerin Tebriz’e
Hücûm Eden fiah’›n Ordusunu Ma¤lup Etmesi:
“SHD” varyant›nda, Settar Han,
Tebriz’de savafl bafllay›nca mücahitlerini
60
coflturmak için fliir okur. Birkaç gün devam eden savafl neticesinde Settar Han /
Serdar ve Ba¤›r Han / Salar komutas›ndaki mücahitler, fiah’›n ordusunu ma¤lup ederler. fiah’›n ordusunun döküntülerini Vesminc’e kadar kovan Settar Han
ve Ba¤›r Han komutas›ndaki mücahitler
Tebriz’e geri döner.
“GS” varyant›nda fiah taraf›ndan
Azerbaycan’daki “azatl›k harekât›”n›
bast›rmak üzere gönderilen Rehim Han,
fiüca Nizam, fiücaü’d-dövle, Eynü’l-dövle
komutas›ndaki ordular Tebriz’e sokulmaz.
11. Settar Han ve Mücahitlerin
Makû Serdar› Teymur A¤an›n Ordusunu Ma¤lup Etmesi:
fiah ordular›n›n hücûmundan birkaç gün geçer. Bu sefer de Makû Serdar›
Teymur A¤a ordusuyla birlikte Ac›çay’›n
kenar›na gelir. Settar Han ve mücahitleri, Teymur A¤an›n ordusunu da yenip,
Alvar’a kadar kovarlar. “GS” varyant›nda ise, Makû Serdar› Teymur A¤a’n›n ismi geçmez.
12. Mücahitlerin Eynü’l-dövle’nin Ordusunu Ma¤lup Etmesi:
“SHD” varyant›nda mücahitler, Settar Han’›n emriyle büyük zayiat veren
Eynü’l-dövle’nin ordusunu “G›z›lca Meydan›”na kadar kovduktan sonra Tebriz’e
dönerler. “GS” varyant›nda ise, Eynü’ldövle’nin askerleri Tebriz’e sokulmaz.
13. Mücahitlerin Rehim Han’n›n
Ordusunu Ma¤lup Etmesi:
Settar Han’›n emri üzerine mücahitler, Tebriz’in etraf›n› saran Rehim
Han ve askerlerini yener. Her iki taraftan yedifler kiflinin kat›ld›¤› heyet, ma¤lup edilen Rehim Han’›n geri kalan askerlerinin beyaz bayrak çekmek flart›yla
Tebriz’in “Ba¤-i fiimal” semtine yerleflmesine karar verir. “Ba¤-i fiimal”a yerleflen Rehim Han’›n askerleri aradan dört
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
- befl gün geçtikten sonra Tebriz’de adam
soyup dükkân ya¤malamaya bafllar.
Bu epizot, “GS” varyant›nda burada
oldu¤u gibi genifl olarak verilmemifl, sadece Rehim Han’›n Tebriz’e sokulmad›¤›
belirtilmifltir.
14. Mücahitlerin Rehim Han’n›n
Ordusunu Tebriz’den Ç›karmas›:
“SHD” varyant›nda, Rehim Han’›n
askerlerinin Tebriz’de adam soyup dükkân ya¤malamaya bafllad›¤›n› haber
alan Settar Han, yan›na ald›¤› yüz atl›yla birlikte Rehim Han’›n beyaz bayraklar›n› afla¤› indirerek Salar / Ba¤›r Han’›n
evine gelir. Settar Han, Ba¤›r Han’la
müflavere ettikten sonra Rehim Han’›n
askerleri Tebriz’den ç›kar›l›r ve Rehim
Han, Meflkin’e gider. GS” varyant›nda da
Rehim Han’›n askerleri Tebriz’e sokulmaz.
15. Memmedeli fiah’›n Eprim
Han Komutas›ndaki Orduyu Tebriz’e Göndermesi:
“SHD” varyant›nda bütün ordular›n›n yenildi¤ini haber alan Memmedeli
fiah, atl› ve topçu kuvvetlerden meydana
gelen Eprim Han komutas›ndaki dört
bin kiflilik orduyu Tebriz üzerine gönderir.
Tebriz’e ulaflan Eprim Han, Ba¤›r
Han’a görüflmek üzere haber gönderir ve
iste¤i kabul edilir. Eprim Han, Settar
Han / Serdar’la da görüflme arzusunda
oldu¤unu bildirir.
Ba¤›r Han, Settar Han’a mektup
gönderip durumu bildirir ve izin ister;
izin verilir. Ba¤›r Han’la Eprim Han birkaç “a¤saggal”la birlikte Settar Han’›n
yan›na gelir. Bu epizot, “GS” varyant›nda bulunmamaktad›r.
16. Settar Han’›n Eprim Han’la
Antlaflmas›:
“SHD” varyant›nda Settar Han, Eprim Han’la çeflitli görüflmeler yapar, ne-
Milli Folklor
ticede anlaflmaya var›l›r ve hep birlikte
fiahseven Beyleri’yle Rehim Han’›n üzerine yürünmesine karar verilir. Bu epizot, “GS” varyant›nda verilmemifltir.
17. fiahseven Beyleri’nin Teslim
Olmas›, Rehim Han’›n Yakalanmas›:
“SHD” varyant›nda, Settar Han,
fiahseven Beyleri’ne teslim olmalar› gerekti¤ini fliirle belirten bir mektup gönderir. Bunun üzerine fiahseven Beyleri
teslim olup, Settar Han’›n emrine girerler.
Settar Han bir fliirle, Meflkin da¤lar›n›n al›nmas› için mücahitlere emir verir. Bu arada Emir-i Erfled ve ordusu teslim olur. Settar Han, savafltan kaçan Rehim Han’› yakalar. Hep birlikte Tebriz’e
dönerler. Bu epizot da “GS” varyant›nda
genifl olarak ele al›nmam›flt›r.
18. Settar Han, Ba¤›r Han ve Eprim Han’›n Tebriz’e Dönmesi:
“SHD” varyant›nda Settar Han, Ba¤›r Han ve Eprim Han, zaferden sonra
Tebriz’e dönerken, Settar Han’›n muzaffer oldu¤unu duyan yetmifl yafllar›nda
bir “goca”, ordunun önüne ç›k›p, “kimdir?” redifli bir fliirle Settar Han’la Ba¤›r
Han’›n kim oldu¤unu sorar.
Durumdan haberdar edilen Settar
Han’la Ba¤›r Han, “goca”n›n yan›na gelip onunla sohbet ederler. Settar Han,
kendisini “menem” redifli bir fliirle tan›t›r. “Goca” da Settar Han’› “Serdar’›m”
redifli fliirle metheder.
“SHD” varyant›n›n son bölümününde Settar Han, Ba¤›r Han ve Eprim
Han’la birlikte Tebriz’e gelince çok duygulan›p, “Tebriz” redifli bir fliir söyler ve
Allah’a flükreder. “SHD” varyant›nda,
“azatl›k savafl›n›” kazanan kahraman,
Tebriz’de yaflamaya devam eder. Bu varyant, hikâyenin musannifi Âfl›k Hüseyin
Cavan taraf›ndan söylenen ve “duvaggapma” yerine geçen “Settarhan’a ‹thaf”
61
Y›l: 12 Say›: 47
bafll›¤›n› tafl›yan “oldun” redifli bir fliirle
son bulur.
Bu epizot, “GS” varyant›nda burada
oldu¤u gibi verilmemifltir. “GS”da, “azatl›k zaferi”nden sonra Tahran’a davet edilen kahraman orada “azatl›k harekât›”
mensuplar›n›n k›yafetini giyen bir grubun silâhl› sald›r›s› sonucunda a¤›r yaralan›r ve dört y›l sonra vefat eder. “GS”
varyant› da hikâye anlat›c›s›n›n; “...O¤lanlar›m... ümid édirem ki siz de Settar
Han kimi azadl›g yolunda çal›flas›z.”
fleklindeki ifadesiyle son bulur.
NOTLAR:
*
Bu hikâyenin motif ve formel unsurlar›n› “Settar Han Hikâyesindeki Motifler ve Formel Unsurlar-II” adl› yaz›m›zda ele alaca¤›z.
1
Hemid Arasl›, Kitab› Dede Gorgud, Bak›
1939; Ehliman Ahundov, M. Hüseyn Tehmasib,
Azerbaycan Dastanlar›, Bak› 1965, I; 1966 II; Ehliman Ahundov, Azerbaycan Dastanlar›, Bak›
1967, III; 1968 IV; 1972, V; Azad Nebiyev, Azerbaycan Dastanlar›, Bak› 1977; Memmedhüseyn Tehmasib, Tehmasib Ferzeliyev, ‹srafil Abbasov, Nureddin Seyidov, Azerbaycan Mehebbet Dastanlar›,
Bak› 1979; Hümmet Elizade, Dastanlar ve Na¤›llar, Bak› 1937; M. H. Tehmasib, Azerbaycan Halg
Dastanlar›, Bak› 1972; Ehliman Ahundov, Azerbaycan Halg Dastanlar›, Bak› 1980; Vagif Veliyev,
Azerbaycan Gehremanl›g Dastanlar›, Bak› 1980;
Ehliman Ahundov, Halg Dastanlar›, Bak› 1961, III; Ehliman Ahundov, Ayd›n Ahundov, Dastanlar,
Bak› 1993; Azerbaycan Edebiyyat› Antologiyas›,
Bak› 1988, C. III. (Tertip edenler: Zahid Ekberov,
Teymur Ehmedov, Behlul Abdullayev, Mireli Menafi,
Refige Gas›mova, Tamilla Memmedova, Huraman
Guliyeva, Nazim Rizvan); Behlul Abdullayev, Azerbaycan Edebiyyat› ‹ncileri-Dastanlar, Bak›
1987; Veli Huluflu, Koro¤lu, Bak› 1927; M. H. Tehmasib, Koro¤lu, Bak› 1982; Hümmed Elizade, Azerbaycan El Edebiyyat›, Bak› 1929; Tehmasib Ferzeliyev, Meherrem Gas›ml›, Azerbaycan Folkloru
Antologiyas›-Nahç›van Folkloru, Bak› 1994.
2
Enver Aras, “Kuzey ve Güney Azerbaycan’da
Anlat›lan Settar Han Hikâyesinin Tarihle Münasebeti”, VII. Milletler Aras› Türkoloji Kongresi, ‹stanbul 8-12 Kas›m 1999, Türk Yurdu, 20 (152), Nisan
2000, s. 50-56.
62
3
Azerbaycan Edebiyyat› Antologiyas›, Bak›
1988, C. III. (Tertip edenler: Zahid Ekberov, Teymur
Ehmedov, Behlul Abdullayev, Mireli Menafi, Refige
Gas›mova, Tamilla Memmedova, Huraman Guliyeva, Nazim Rizvan)
4
Doktor S. Cavid, Azerbaycan Folklorundan
Numuneler, ‹ntiflarat› Ferzane, Tahran 1356.
(1977), s. 208-222.
5
Sednik Paflayev, Azerbaycan Halg Yarad›c›l›¤›n›n ‹nkiflaf›, Bak› 1981, s. 14-21.
6
Fikret Türkmen, Âfl›k Garip Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araflt›rma, Atatürk Üniv.
Ed. Fak. Yay., Ankara 1974; Tahir ile Zühre, Kült.
Turz. Bak. Yay., Ankara 1983.
7
Ensar Aslan, Halk Hikâyelerini ‹nceleme
Yöntemleri Yaral› Mahmut Hikâyesi Üzerinde
Bir ‹nceleme, Dicle Üniv. E¤t. Fak. Yay., Diyarbak›r 1990.
8
Bu yaz›da tekrara meydan vermemek için “Settarhan Dastan›” varyant› “SHD”; “Goçag Settar” varyant› ise “GS” fleklinde k›salt›larak kullan›lm›flt›r.
9
Mehmet Ali fiah, “SHD” varyant›nda Memmedeli fiah; “GS” varyant›nda ise Mehemmed Eli fiah
fleklinde kaydedilmifltir. Biz, herhangi bir kar›fl›kl›¤a meydana vermemek için “SHD” varyant›nda kaydedildi¤i flekli tercih ettik.
KAYNAKLAR:
Azerbaycan (maddesi), ‹slâm Ansiklopedisi,
‹stanbul 1979, C. II.
Azerbaycan Millî Hökümeti (maddesi), Azerbaycan Sovet Ensiklopediyas›, Bak› 1976, C. I.
Azerbaycan Millî Meclisi (maddesi), Azerbaycan Sovet Ensiklopediyas›, Bak› 1976, C. I.
Cenubi Azerbaycan Edebiyyat› Antologiyas›, Bak› 1983, C. II. (Tertib edenler: Mireli Menafi, Zahid Ekberov, Refige Gas›mova, Tamilla Memmedova, Huraman Guliyeva, Ferman Helilov).
Cenubi Azerbaycan Edebiyyat› Antologiyas›, Bak› 1988, C. III. (Tertib edenler: Zahid Ekberov, Teymur Ehmedov, Behlul Abdullayev, Mireli
Menafi, Refige Gas›mova, Tamilla Memmedova, Huraman Guliyeva, Nazim Rizvan).
Doktor S. Cavid, Azerbaycan Folklorundan Numuneler,‹ntiflarat› Ferzane, Tahran
1356[1977]
S. Cavid, Azerbaycan Folklorundan Numuneler, ‹ntiflarat› Ferzane, Tahran 1356 (1977).
Settar Han (maddesi), Azerbaycan Sovet
Ensiklopediyas›, Bak› 1984, C.VIII.
Tadeusz Sw›etochowski, (Tercüme eden: Nuray Mert), Müslüman Cemaatten Ulusal Kimli¤e
Rus Azerbaycan› 1905-1920, ‹stanbul 1988.
Milli Folklor
HAYVANCILIK TER‹MLER‹ ‹LE ‹LG‹L‹ B‹R MAKALE VE
BAZI KÜÇÜKBAfi HAYVANCILIK TER‹MLER‹M‹Z–2
Yrd. Doç. Dr. Nergis B‹RAY*
(Yaz›n›n bafl taraf› 46. say›da)
qoyfl› - qolan: Çoban ve yard›mc›s›.
(169)
qozdav: 1. Koyunun kuzulamas›.
(169)
qoz›: Kuzu. (169)
quyr›q: 1. Kuyruk, hayvanlar›n arka
taraf›ndaki uzun kuyru¤u. (178)
laq: O¤lak. (189)
laqtav: Keçinin o¤lak do¤urmas›,
yavrulamas›. (189)
mal: 1. Koyun, keçi, deve, s›¤›r, y›lk›
gibi hayvanlar. (194)
mañ›rav: Melemek. (Qoy mañ›rad›:
Koyun meledi.) (194)
mañ›rav›q: Çok meleyen, melemeden
duramayan. (194)
marqa: Biraz büyüyen, bir kaç ayl›k
olmufl kuzu. (195)
mälis: Uzun kuyruklu koyun çeflidi.
(197)
meriynos: Merinos, yumuflak tüylü
koyun. (199)
müyiz: Boynuz. (202)
otar: 1. Ayr› olarak güdülen koyunlar. 2. Uzaklardaki hayvan güdülen yer.
(213)
otarlav: Hayvanlar› otla¤a, bir az
uzaklara yollamak. (213)
ottav: Otlamak. (213)
ott›¤uv: 1. Hayvan yavrular›n›n sütten kesilip otla beslenmeye bafllamas›. 2.
Hayvan›n otlayarak semirmesi. (213)
ott›q: Otluk, hayvana yem-çöp verilen özel yer. (213)
öris: 1. Hayvan otla¤›. (220)
öristev: 1. Yay›lmak, otla¤a ç›kmak,
otlamak. (220)
sav›m: Sa¤ma zaman›. (237)
sav›n: Sa¤›lacak, süt veren hayvan.
(237)
sav›nfl›: Sa¤›c›, süt sa¤an kimse.
(237)
savl›: Sa¤›lan, sa¤›lmakta olan hayvan. (236)
savl›q: Üç yafl›ndan büyük, kuzulayacak koyun. (236)
savuv: Sa¤mak. (237)
semirtüv: Semirtmek. (239)
semirüv: Semirmek. (239)
semiz: Semiz, fliflman. (239)
su¤aruv: bk. suvaruv. (246)
suvaruv: 1. Sulatmak; 2. Su içirmek.
(246)
suvat: Su alacak, hayvana su içirilecek yer. (246)
süzegen: Boynuzlar› ile süsen hayvan. (249)
süzüv: Boynuzlamak. (248)
fl›b›fl: Bir yafl›na gelmifl erkek keçi.
(317)
flunaq: Kula¤›n›n bir taraf› eksik olmak, kesik kulakl›. (316)
flüyüv: Boynuzuyla süsmek. (317)
tañba: Damga. (263)
teke: Teke. (269)
tekeflik: Bir yafl›ndaki teke, tekecik.
(269)
toqal: (II) Boynuzsuz. (272)
toqt›: Toklu, alt› aydan bir yafl›na kadar olan kuzu. (273)
töbel: Hayvan›n aln›nda bulunan
* Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi.
Milli Folklor
63
Y›l: 12 Say›: 47
ufak, beyaz nokta. (275)
tumsa: ‹lk defa do¤uracak olan hayvan. (278)
tusaq: ‹ki yafl›na gelen koyun. (279)
tuvfla: ‹ki yafl›ndaki do¤um yapmam›fl difli keçi. (277)
ur¤afl›: Han›m, difli. (292)
Afganistan Kazaklar› A¤z›ndaki
küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler:
›lak: Keçi yavrusu. (428)
bir casar ›lak (428)
yeki casar ›lak (428).
istek: ‹ki yafl›ndaki koyun. (427)
koy: Koyun. (426)
törtti koy: Dört yafl›ndaki koyun.
(427)
yerkek koy: Erkek koyun. (427)
koz, kozu: Kuzu. (426, 427)
yerkek kozu/ koflkar: Erkek kuzu.
(427)
serke: Sürünün bafl›nda giden; keçinin büyü¤ü; dört yafl›ndaki keçi. (428,
429)
altem serke: Alt› yafl›ndaki keçi.
(429)
beflem serke: Befl yafl›ndaki keçi.
(429)
yerkek serke: Erkek keçi. (429)
flibifl: (428)
bir casar flibifl (428)
yeki casar flibifl (428)
teke: ‹ki, üç yafl›ndaki keçi. (429)
tokt›: Bir y›ll›k kuzu. (427)
tusak: Üç yafl›ndaki koyun. (427)
yeflki: Üç yafl›ndaki keçi. (429)
ur¤aflt› yeflki: Difli keçi. (429)
K›rg›z Sözlü¤ü’ndeki küçükbafl
hayvanlarla ilgili kelimeler:
ak›r: II. Yemlik, yem teknesi. (13)
as›ldand›ruu: Cinsini iyilefltirme.
(51)
as›ra-: Hayvan beslemek, yetifltirmek. (52)
64
as›rav: Terbiye etmek, beslemek.(52)
baguu: 1. Nezaret, bak›m; mal baguu: davarc›l›k. (79)
baq-: Bakmak, terbiye etmek (Kolgo
baga turgan mal: Evcil hayvan.) (79)
bordo-: II. Hayvan› kesmek maksad›yla besiye koymak. (131)
bordoqu: Kesmek için besiye konmufl
yahut bu maksatla semirtilmifl olan.
(131)
booz: Gebe. (130)
eçki: Keçi. (320)
en: (Hayvanlar›n) kulaklar›na yap›lan damga, im. Solok en: Kula¤›n ucunda uzunca yar›k fleklinde yap›lan damga, im. Oyuk en: ‹m çeflitlerinden birinin
ad›d›r. (331)
erkeç / erkefl: (enenmifl) teke, ergeç.
(338)
erkek: 1. Erkek (hayvan). (338)
qoçqor: 1. Dam›zl›k koç. (477)
qoçqoroq: genç, enenmifl koç. (477)
qon¤ur: Kumral, esmer. (483)
qofloq: Biribirinin boyunlar›na ba¤lanm›fl olan koyunlar, keçiler dizisi.
(491)
qoy: I. 1. Koyun. (493)
qoyçu / qoyçuman: Koyun çoban›.
(494)
qoy-poy: Koçlar koyunlar. (493)
qozu: I. Kuzu. (495)
qozu bala: Koyun çoban›. (495)
qozula-: Kuzulamak. (495)
qozulat-: Kuzulatmak. (496)
quuduruu: Çiftlefltirme. Qoy quuduruu: Koyunlar› koça çekme. (529)
quyruq: Kuyruk. (531)
mal: Hayvan. mal as›rooçuluk: Davarc›l›k. (550)
marqa: Kuzu. (554)
merinos: Merinos. Merinos qoyu: Merinos koyunu, ‹spanya koyunu. (563)
müyüz: Boynuz, boynuzlar; qoçqor
müyüz: 1. Koç boynuzu. (580)
otqoz-: Otlatmak; otla beslemek; otla¤a b›rakmak. (602)
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
otor: Köyden uzakta bulunan mera,
otlak. (603)
otorlo-: Uzaktaki meraya göç etmek.
(603)
otto-: Otlatmak. (603)
örüfl: Avul yan›ndaki otlak, mer’a.
(615)
örüfltüü: 3. Hayvan otlatmak için elveriflli (yer). (615)
saam: 1. Sa¤ma, sa¤›m. (67)
saan: 1. Sa¤mal (hayvan). (627)
saanç›: Sa¤›c› kad›n. (627)
saand›k: Sa¤mal. (627)
semir-: Semirmek, tavlanmak. (644)
semiz: Ya¤l›, tavl›. (645)
semizde-: Ya¤ ba¤laman›n a¤›rl›¤›n›
hissetmek. (645)
so¤ono: so¤ono bolgon teke: (i¤difl
edildikten sonra) husya torbas› fliflmifl
olan teke. (657)
sooluq: Befl yafl›na basan koyun.
(661)
su¤ar›luu: bk. su¤aruu. (667)
su¤aruu: Sulama. (667)
su¤at: Hayvanlara su içirilen yer.
(667)
süsönök: Tos vurmay› seven (hayvan). (673)
süz-: 1. Süsmek, tos vurmak. (675)
süzöögön: bk. süsönök. (675)
fliflek / iflek: ‹kinci yafl›na basan i¤difl
edilmifl koç. (690, 372)
tam¤a: 1. At›n sa¤r›s›na yakmak suretiyle vurulan damga; tam¤a ur- yahut
tam¤a bas-: damga vurmak yahut damga basmak. (704)
teke: 1. (Enenmemifl) Teke. 2. K›rg›z
halk takviminde bir ay›n ad›d›r. (721)
tekeçe: Bir yafl›nda olan erkek o¤lak.
(722)
tekeçer: 1. Üçüncü yafl›na basm›fl
olan teke; 2. Tek husyal› taka. (722)
toqol: 1. Boynuzsuz. (743)
toqtu: Henüz do¤urmayan genç koyun, toklu. (744)
Milli Folklor
töböl: 1. (Hayvan›n aln›ndaki) y›ld›z,
ak›tma. (753)
tubar: II. Do¤urabilecek ça¤›na gelmifl hayvan diflisi. (758)
tuut: 1. Do¤um (hayvan hakk›nda).
Tuut qoy: Kuzulamak üzere olan koyun.
(766)
ulaq: 1. O¤lak. (781)
ur¤aac›: 1. Difli. (785)
uflaq: I. Ufak (iri olmayan; uflaq qoy:
ufak koyun(lar)). (787)
uuz: A¤›z (yeni do¤uran hayvan›n ilk
sütü). (789)
Yeni Uygur Türkçesi Sözlü¤ü’ndeki küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler:
agnimaq: A¤namak. (4)
axta: Enemek, i¤difl etmek. (6)
axtilamaq: Enemek, i¤difl etmek. (6)
baqquçi: Çoban. (28)
bakmaq: Beslemek. (28)
bodaq: Besili, semiz. bodaq koy: beslenmifl koyun. (46)
boyluq: Gebe. (50)
cüpleflmek: Çiftleflmek. (66)
çiviç: Bir yafl›ndaki keçi. (84)
çopan: Çoban (bk. padiçi: F.U. Çoban,
s›¤›rtmaç). (312)
dönen: Dört yafl, dört yafll› (hayvanlar için). Dönen qoy: dört yafll› koyun.
(106)
eçki: bk. eçkü. (109)
eçkü: Keçi. (109)
en:I. En (hayvan›n kula¤›n› keserek
yap›lan damga, belge). (113)
erkek: Erkek. erkek qoy: erkek koyun. (115)
etlik qoy: Semiz koyun. (118)
iflflek: fiiflek. (180)
qoçqar: Koç. (241)
qoñur: Yan›k renk, kahve rengi. (243)
qotan: A¤›l. Qoy qotini: Koyun a¤›l›.
(245)
qoy: II. Koyun (246)
65
Y›l: 12 Say›: 47
qoyçi: Koyun çoban›. (246)
qoza: Kuzu. (246)
qozi: bk. koza. (247)
qozilafl: Kuzu do¤urma. (247)
qozilimak: Koyunun yavrulamas›,
kuzu do¤urmak. (247)
quyruq: Kuyruk. (251)
mal: Mal, hayvan(lar). (260)
müñgüz: Boynuz. (282)
müñüz: bk. müñgüz. (282)
oglak: I. O¤lak, keçi yavrusu. (293)
otlak: Otlak, yayla. (299)
otlatmaq: (otlimaq’tan) Otlatmak.
(299)
otlimaq: 1. Otlamak. (299)
otluq: II. Çay›r, çay›rl›k. (299)
öflki: Keçi. Qoy-öflki: Koyun ve keçi.
(307)
sagdurmaq: Sa¤d›rmak. (337)
saglik: Yavrusu olan difli koyun, kuzulu koyun, difli koyun. (337)
segilmaq: Sa¤›lmak. (349)
segifl: Sa¤ma, sa¤›fl. (349)
serke: Enenmifl teke. (347)
semirmek: Semirme, fliflmanlama.
(345)
semiz: Semiz, fliflman. (350)
sugarmaq: Su içirmek, sulamak.
(365)
sugurmaq: bk. sugarmaq. (365)
teke: Teke. (408)
toqal: Boynuzsuz. (417)
tohla: Toklu. (416)
üyür: Sürü, hayvan sürüsü. (447)
yaylaq: Yayla. (462)
yaylimaq: Yaylamak. (462)
yaymaq: mal yay-: Hayvan otlatmak.
(462)
yeyilmaq: bk. yaylimaq. (467)
Karaçay Lehçesi Sözlü¤ü’ndeki
küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler:
as›ra-: Beslemek, büyütmek, e¤itmek. (6)
bau: Ah›r. (11)
66
biçk’en: ‹¤difl etmek. (12)
bu’az: Gebe. (bu’az bol-: Gebe olmak).
(15)
cayl›k: Hayvan otla¤› (yay›m›). (21)
ç’op’an: Bir erkek ad›. (29)
eçk’i / yeçk’i: Keçi. (32)
eçk’i orun: Keçi ah›r› (a¤›l›) (68)
erkek / yerk’ek: Erkek. (95)
k’aflha: Hayvanlar›n al›nlar›ndaki
beyaz benek; ak›tma; y›ld›z; sar›l›k.
K’aflha- eçk’i: Yabanî teke, o¤lak. (49)
k’oçhar: Koç. (55)
k’oy: Koyun. (56)
k’oy orun: Koyun ah›r› (a¤›l›). (68)
k’oyçu: Çoban. (56)
k’ozla-: Do¤urmak, kuzulamak. (57)
k’uyruk: Kuyruk. (61)
k’üt-: Gütmek, otlatmak.
Mal k’ütk’en-cer: Otlak, mera. (62)
mal: Mal, hayvan, davar. (64)
mügüz / müyüz: Boynuz. (65)
müyüz b›la ur-: Boynuzlar›yla vurmak. (65)
otla-: Otlamak. (68)
sau-: Sa¤mak, süt sa¤mak. (75)
sau’û: Sa¤ma. (75)
semir-: Semirmek, ya¤ ba¤lamak.
(76)
semiz: Ya¤, ya¤l›. (76)
t’am¤a: Damga. (83)
t’ek’e: Teke. (85)
t’oklu: Biraz büyümüfl kuzu, toklu.
(88)
ulak / ulakç›k: O¤lak. (91)
urûçu: Süsgen, vuran, süsmeyi adet
edinen. (92)
Kumuk ve Balkar Lehçeleri Sözlü¤ü’ndeki küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler:
ahur: Ah›r. (2)
eçki: Keçi. (19)
erkek: Erkek. (20)
guren: a¤›l, mand›ra. (23)
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
koy: Koyun. (34)
koyçu: Çoban. (34)
kozu: Kuzu. (35)
muyuz: Boynuz. (37)
otar: Otlak, çay›r, çimen. (41)
sau-: Sa¤mak (süt). (44)
yay-: Yaymak. (57)
yay›l-: Yay›lmak. (57)
Derleme Sözlü¤ü’ndeki küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler:
a¤al /a¤›la, a¤ul/: Gece, k›rda yat›r›lan koyun sürüsünü korumak için yap›lan çitle çevrili yer, aç›k a¤›l. (81)
a¤›l tut-: Hayvanlar için aç›k havada
bar›nacak yer haz›rlamak. (90)
a¤›lla-: Koyun, keçi gibi hayvanlar›
sa¤mak üzere a¤›la koymak. (90)
a¤›zlamak /a¤›zlatmak/: Sürüyü otla¤a, yaylaya sürmek, göndermek. (97)
a¤›z sütü: bk. a¤uz. (100)
a¤lek: Hayvanlar›n topland›¤› yer,
a¤›l. (102)
a¤na-: Hayvanlar toprakta yat›p yuvarlanmak. (106)
a¤ur: Hayvanlar›n yem kab›. (115)
a¤uz: I. /ag›z, a¤an, a¤az, a¤›n, a¤›zl›k, a¤›z sütü, a¤oz, av›z, avur, avuz/ Yeni do¤mufl bir hayvandan ilk günlerde
sa¤›lan, koyu yap›flkan süt, a¤›z. (115)
ahar /ah›r, ah›rl›h, ahor, ahur, ahura,
ahurluh/: 1. Hayvanlar›n su içti¤i tafl veya a¤aç yalak, çeflme yala¤›; 2. Hayvanlar›n bar›nd›¤› yer, ah›r; 3. Hayvan yemli¤i. (125)
ahda: ‹¤difl edilmifl erkek hayvan.
(127)
ak geçi: Tiftik keçisi. (149)
akger /akker/: Tüyleri alacal› k›l keçisi. (149)
ak›tma /ak›tmaç/: Hayvanlar›n aln›ndan burnuna do¤ru uzanan beyaz leke.
(153)
alabafl: 1. Bafl› benekli hayvan; 2. Sü-
Milli Folklor
rüyü idare eden erkek k›l keçisi; 3. Vücudunun yar›s› beyaz yar›s› siyah olan k›l
keçisi. (173)
alager: K›r renkli keçi. (187)
ala¤eçi: Siyahl› beyazl› k›l keçisi.
(188)
alafla: Her kuzuyu emziren koyun.
(199)
al›k: 1. Besili koyunlar›n s›rt›nda biraz yün b›rakarak vurulan iflaret, 2. Koyunlar›n s›rt›ndan al›nan ilk yün, 3. Niflan, iflaret için kula¤›n ufak bir parças›n›n al›nmas›. (217)
al›klamak: Kuzular›n kar›n tüylerini
k›rkmak. (217)
arkaç /argaç/: 1. A¤›l; 2. A¤›l›n ön taraf›nda, davarlar›n iyi havalarda yatt›¤›
üstü aç›k, etraf› çitle çevrili yer. (325)
asl›k: K›s›r difli hayvan. (345)
asl›m: Otlak. (345)
afl›m: Hayvanda cinsel ilgi. (354)
afl›nmak: Hayvanlar çiftleflme iste¤inde bulunmak. (354)
aflmak: Hayvanlar çiftleflmek. (361)
azman /azmant›/: 1. Befl yafl›n› geçmifl davar; 2. ‹¤difl edildi¤i, enendi¤i halde erkekli¤ini kaybetmeyen keçi, koç,
bo¤a; 3. Do¤ufltan tek hüsyeli hayvan; 4.
Enenmifl, i¤difl edilmifl koç, keçi; 5. Dam›zl›k olarak ayr›lm›fl erkek keçi, davar;
6. Mevsiminden önce do¤an kuzu, o¤lak;
7. 3-4 yafl›nda difli davar. (442)
ba¤ru (ba¤ana): 2. Dört, befl günlük
keçi yavrusu. (474)
balçebiç /balçepiç/: Bir yafl›ndaki k›s›r keçi. (501)
balta /balta öveç/: 1. Dört yafl›ndan
yukar› koyun; 2. Dört yafl›ndan yukar›
difli koyun; 3. Dört yafl›ndan yukar› erkek koyun. (511)
barat: Hayvanlara vurulan niflan.
(526)
barh›k: Kuzu. (531)
befl /beflik/: Keçi, koyun ve s›¤›r gibi
67
Y›l: 12 Say›: 47
hayvanlar›n al›nlar›ndaki beyazl›k veya
böyle bir lekeye sahip olan hayvan. (642)
beflli: Befl yafl›nda erkek davar. (645)
b›ç›k: Kuzu. (656)
bicik: Kuyru¤u dü¤ümlü koç. (683)
biçenek: Otlak. (683)
boymul: Boynu siyah koyun. (746)
bozal /bozerkeç/: Boz keçi. (748)
bozant›:Otlak, sulak yer. (749)
bozk›ra¤›: Koç kat›m› zaman›. (751)
bulama /bulamaç/: Koyunun, ine¤in
ilk koyu sütü, a¤›z. (785)
burgaç /burguç, bur¤aç, burkuç, burkuk, burma, burmuk, buruh/: Yumurtas›
burularak erkekli¤i giderilmifl koç, teke
v.b. hayvan. (796)
burmak /burmah/: Hayvanlar›n üreme organlar›n› burarak erkekli¤ini gidermek. (801)
buynuz: Boynuz. (808)
ça¤lamak: Koyun koça, keçi tekeye
gelmek. (1037)
çalak: Davar için k›fll›k a¤›l. (1049)
çalmar /camar, carmar, çalman,çelke,
çelki/: Üstü aç›k çal›larla ve tafllarla çevrilmifl a¤›l. (1060)
çebiç: / cebiç, cebis, cebifl; cemifl, cibifl,
cibiflce, çebil; çeliç, çemic, çemifl, çepiç;
çepifl; çibifl, çi¤leme, çileme / 1. Bir yafl›ndaki keçi yavrusu, 2. Bir yafl›ndaki difli
keçi yavrusu, 3. Bir yafl›ndaki erkek keçi, 4. ‹ki yafl›nda olan keçi, 5. ‹ki yafl›ndaki difli keçi, 6. K›s›r keçi, 7. Tiftik keçisi. (1099-1100-1101)
çekme: Burulmufl hayvan. (1115)
çelek /çelik/: 1. Bir boynuzu k›r›k
hayvan; 2. E¤ri boynuzlu hayvan. (1119)
çeli: Keçi yavrusu. (1122)
çelmek: Koyunlar çiftleflmek. (1125)
çepni: Kuyru¤u uzun bir cins koyun.
(1144)
çibli: Semiz, besli. (1203)
çi¤: O¤lak a¤›l›. (1206)
çilelenmek: Semizlenmek, fliflmanlamak. (1215)
68
çileli: Besili (hayvan hk.) (1215)
çiten: Kuzu veya buza¤› için yap›lm›fl
özel a¤›l. (1242)
çiyleme: ‹ki yafl›ndaki o¤lak. (1251)
çokal: Kuzu ve davar a¤›l›. (1259)
çomu /comu, çomah, çomak, çomman,
çomuk, çomul/: Küçük kulakl› koyun veya keçi. (1267)
çomuk /çomar, çomu/: Boynuzsuz koyun. (1267)
çömmen: Küçük kulakl› keçi. (1287)
çöpleme / çütleme, çütleflmek/: Çiftleflme. (1289)
çöplemek: Otlamak. (1290)
çörez: Bir yafl›nda erkek koyun.
(1293)
çöten: A¤›l. (1297)
çümbül: Kulaklar› yuvarlak keçi.
(1308)
da¤ar /dagar, dâger, da¤arc›k, dahar/:
Yalak. (1323)
da¤la¤: 1.Damgalanm›fl koyun, keçi;
2. Damga. (1325)
dal: Boynuz. (1333)
dam: Ah›r. (1347)
dam›zl›k: Süt veren hayvan (koyun,
keçi v.b.) (1352)
davarl›h: ‹çinde koyun ve keçilerin
yatt›¤› ah›r. (1378)
deke: Erkek keçi, teke. (1407)
dekeye gelmek: Difli keçi erkek keçi
ile çiftleflmek istemek. (1407)
dekiflmen: Bir yafl›nda erkek o¤lak,
k›l keçi. (1407)
delme: Yaz›n davar› aç›k havada yat›rmak için birbirine çat›lm›fl a¤açlardan
yap›lm›fl a¤›l. (1415)
d›zman: Kart teke. (1477)
didan: Keçi yavrusu. (1481)
dikme: bk. delme. (1489)
difli: Difli. (1523)
dobak keçi: Boynuzsuz keçi. (1533)
do¤: /do¤u/ Keçilerin kulaklar›ndaki
k›vr›mlar. (1538)
do¤ar /dovar/: Koyun ve keçi, davar.
(1536)
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
do¤u: / do, do¤ koyun, do¤ k›lak, dovu
/-doga /.1. Kulaks›z koyun ya da keçi, 2.
Siyah koyun ve keçilere verilen ad, 3. Oldukça uzun ve k›vr›k kulak, 4. Küçük
kulakl› davar. (1538)
do¤u keçi: bk. dobak keçi. (1539)
dom: A¤›l. (1548)
döl dökmek / döl düflmek: ‹lkbaharda
hayvanlar yavrulamak. (1576)
döflmen: Kulaklar› k›vr›k olan koyun
ve keçi. (1591)
dumbul: Erkekli¤i iyi giderilmemifl
erkek koyun. (1602)
düber: Üç yafl›nda erkek keçi. (1650)
düdül: Kulaklar› küçük ve k›vr›k keçi. (1650)
ebe: Difli koyun. (1650)
elkoyun: 1. Çobanlar›n gece yatarken
ba¤lad›klar› erkek koyun; 2. Önden giden erkek koyun. (1719)
emlek: 1. Anas› ölen kuzular› baflkas›na emzirme; 2. Süt kuzusu. (1738)
emlik / emnik/: 1. Süt emmekte olan
insan ya da hayvan yavrusu; 2. Zaman›ndan daha geç do¤an kuzu ya da o¤lak;
3. Körpe kuzu ve o¤lak; 4. Yeni do¤mufl
koyun yavrusu; 5. Anas› ölmüfl kuzu; 6.
Keçilerin do¤urduklar› ilk yavru; 7.
Mevsimsiz do¤an kuzu; 8. ‹yi yetiflmesi
için analar›ndan süt al›nmayan koyun
ve keçi yavrular›; 9. Zaman›ndan sonra
kuzulayan koyun; 10. Yaz›n do¤mufl koyun yavrusu; 11.Özel bir flekilde beslenen koyun ya da keçi. (1739)
emlik kuzu: Henüz ot yememifl, yaln›z anas›n› emen kuzu. (1739)
emlik o¤lak: ‹ki üç ayl›k olan keçi
yavrusuna verilen isim. (1740)
emnik /emmik, emlik/: Koça gelen
kuzu. (1741)
en / enek: Hayvanlara ya da eflyaya
vurulan damga, iflaret. (1742)
enek: ‹¤difl edilmifl, burulmufl koyun,
keçi, at gibi hayvanlar. (1748)
enelmek: ‹¤difl olmak. (1750)
Milli Folklor
eneme /enenik/: Erkek keçi. (1750)
enemek: /enefltür-, enle-, enne-, en
vur- / Hayvanlara iflaret koymak amac›yla kulaklar›n› kesmek ya da boynuzunu kertmek. (1750)
eneme koyun: Do¤ar do¤maz burulan
koyun. (1750)
enenik: / eneme, enenük, enet / ‹¤difl
edilmifl hayvan. (1750-1751)
ense: Koyunlarda kuyruk. (1760)
erbik: Besili koyun. (1764)
erek: 1. Otlakta hayvanlar›n topland›¤› yer, dinlenme yeri; 2. A¤›l. (1765)
erkeç: /ergeç, erkefl/ 1. Üç ya da dört
yafllar›nda olan enenmifl erkek keçi, 2.
Keçi sürüsünün bafl›ndan giden iri ve
güzel yap›l›, erkek keçi. (1773-1774)
erkek: Bir yafl›ndan büyük erkek koyun. (1774)
esmek: Davar ve koç kat›m zaman›,
kas›m ay›. (1785)
eflki: Keçi. (1794)
evinme: Henüz iki kez kuzulam›fl koyun. (1808)
eyrek /egrek, e¤rek, e¤rik/: Üstü kapal› a¤›l. (1825-1826)
filik /f›lik, fillik, finik /: 1. Tiftik keçisi; 2. Tiftik keçisinin yavrusu; 3. Difli keçi; 4. Keçi yavrusu; 5.Beyaz tiftik keçisi.
(1865)
ganc›k /ganc›h/: Difli (insan veya hayvan için). (1909)
geçi: Keçi. (1962)
ged: Hayvanlar›n kulaklar›n› yararak yap›lan iflaret. (1964)
gedek /gadak, gadek, gedeyh/: K›fl›n
do¤an kuzu. (1965)
gerdezan /gerdazan, gerderan/: 1. ‹ki
yafl›nda koyun; 2. ‹ki yavrulu üç yafl›nda
koyun. (1996)
gez /gerzem, gezem, gezen, gezezan,
gezezen, gezyazma/: Bir yafl›nda keçi, o¤lak. (2019)
gezdan /geze¤en, gezem, gezgezme,
gezleme/: 1. ‹ki yafl›ndan sonra do¤ur-
69
Y›l: 12 Say›: 47
mayan k›s›r keçi ya da koyun; 2. ‹ki üç
yafl›nda erkek keçi. (2019)
gezem /geyem, gezdan, gezen, gezezan, gezgecik, gezgeçik, gezin, gezine,
gezlam, gezyazma, gezyazm›fl/: 1. ‹ki yafl›ndaki difli keçi; 2. Üç yafl›nda difli keçi;
3. Bir o¤lakl› keçi. (2021-2022)
gezin: ‹ki yafl›nda koyun. (2023)
gezyard›: Bir yavrulu keçi, koyun v.b.
hayvanlar. (2023)
gezyarma /gezyaz/: ‹ki üç yafl›na kadar k›s›r kalan keçi, koyun. (2023)
gezyazd›: 1. Do¤urma zaman› geldi¤i
halde o sene do¤urmayan keçi; 2. ‹ki yafl›ndaki k›l keçi. (2024)
gezyazl›: ‹ki kuzulu koyun. (2024)
gezyazma: Üç yafl›ndaki k›s›r koyun.
(2024)
gezyazm›fl: ‹lk kez do¤urma ça¤›na
giren koyun ya da keçi. (2024)
g›c›h: Küçük kuyruklu, çok etli bir çeflit koyun. (2026)
g›d›k /garik, g›c›k, g›da, g›d›, g›d›h,
g›dik, g›dili, g›diyh, g›lik, g›luv, gicik, gidek, gidi, gidik, godik, gudi, gudik, guduk, guduyh, güdük/: 1. Keçi yavrusu,
o¤lak; 2. Kuzu. (2032)
giçi: Keçi. (2073)
golak: Boynuz. (2097)
gom: Küçükbafl hayvanlar›n bar›nd›klar› yer, a¤›l. (2099)
goñur: Boynuz dipleri, yüzü, bel çizgisi, gerdan› sar›ya yak›n di¤er yerleri
siyah s›¤›r. (2102)
goran: A¤›l. (2104)
gölemez /gölmez/: Yeni do¤urmufl
hayvan›n sa¤›lan ilk sütü, a¤›z. (2143)
görpe /gorpe/: 1. Yeni do¤mufl o¤lak,
kuzu ve benzeri hayvan yavrusu; 2. Hayvan sürüsü. (2162)
guzu: Kuzu. (2202)
guzuluk /guzluk/: Küçük kuzular›n
kapat›ld›¤› yer. (2205)
güden /güdekçi, güdücü, gütlekçi,
güttekçi, gütteyci/: Çoban. (2212)
70
güdü yeri: Otlak. (2215)
gümrük: Küçük kulakl› koyun, keçi.
(2223)
güsüm: Sürünün önünde giden koç,
teke. (2238)
gütmek /güdermek, güdmek/: Hayvan otlatmak. (2239)
hat›l: Hayvan yemli¤i. (2305)
hevir: 1. Burulmufl erkek keçi; 2. ‹ki
yafl›ndaki erkek keçi. (2351)
heybeli: Yar›s› siyah yar›s› beyaz keçi. (2352)
›lk› /›lg›, ›rh›/: 1. Koyun sürüsü; 2.
Keçi; 3. Koyun. (2472)
i¤diç: Burulmufl hayvan. (2509)
i¤difl: bk. i¤diç. (2509)
iflek: 1. Bir yafl›nda koyun, 2. Yeni
kuzulayacak koyun. (2562)
›n›ramaz: Hiç bir fleye kar›flmayan,
sessiz. (2479)
kabak: K›sa boynuzlu hayvan. (2578)
kabakoyun: Karagül cinsi bir çeflit
koyun. (2578)
kaç›nt›: Zaman›ndan çok önce do¤an
kuzu. (2587)
kar›k: Keçi yavrusu. (2661)
kaflat: Dam›zl›k keçi, teke. (2678)
kaflka: Hayvanlar›n aln›ndaki beyazl›k, ak leke ve aln› beyaz lekeli olan hayvan. (2680)
kavut keçi: K›z›l keçi. (2695)
keher: ‹ki yafl›nda kuzulamam›fl keçi.
(2721)
kellemek: Tos vurmak. (2734)
kelyazan: 1. ‹ki yafl›nda k›s›r keçi; 2.
‹ki yafl›nda tiftik keçisi. (2736)
kezin /kezleme/: 1. Bir yafl›na girmifl
difli keçi; 2. Üç yafl›nda ilk kuzusunu veren koyun. (2780)
kezyarma /kezleme/: K›s›r, do¤urmam›fl koyun. (2780)
k›d›k /kidik/: 1. Keçi yavrusu; 2. Kuzu; 3. Keçi, koyun. (2786)
k›l›kesik: Bir yafl›nda erkek keçi.
(2798)
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
k›rdo¤u: Baca¤›nda ve bafl›nda beyaz
olan davar. (2820)
k›rk›k: 1. Bir yafl›ndaki keçi; 2. Keçi;
3. Yünü k›rk›lm›fl koyun, keçi. (2829)
k›rk›m: Bir yafl›ndan iki yafl›na kadar olan erkek o¤lak. (2829)
kirik: 1. Kulaklar› k›sa, beyaz benekli o¤lak, keçi; 2. K›ls›z keçi, yapa¤›s›z koyun. (2877)
koca koyun /kocalama/: Alt› yafl›n›
geçmifl koyun. (2892)
koç: Boynuz. (2893)
koça gelmek: bk. koç kat›m›. (2893)
koçasak: Çiftleflmek isteyen difli koyun. (2894)
koçhar /koçgar /: 1. Yaban koyunu, 2.
Bir yafl›ndaki erkek koyun, toklu, 3. Koç.
(2894)
koç kaç›m›: 1. Koç kat›m›ndan önce
koçla çiftleflen koyunun vakitsiz do¤urdu¤u kuzu, 2. Koç kat›m›ndan önce koyunun koçla birleflmesi. (2894)
Koç kat›m›: Koyunlar›n döllenme
mevsimi. (2894)
koç koyuverimi: 1. Koyunlar›n döllenme mevsimi. (4562)
koçsak: Koç isteyen difli koyun.
(2895)
koçsa-: (koçs›rak ol-) Difli koyun erkek koyun istemek. (2895)
koç savumu: Erkek koyunu difli koyundan ay›rma zaman›. (4562)
kokoç: Koç. (2905)
kom /kem, konur, köm, kön, küm/:
A¤›l, davar ah›r›. (2913)
korit / kor›t/: 1. Bir yafl›na kadar olan
erkek keçi;2. Bir yafl›ndan iki yafl›na kadar olan erkek keçi. (2925)
koflat: Erkek keçi. (2933)
kofl say-: Erkek koyunu difli koyunla
çiftleflmesinden sonra ay›rmak. (2895)
koto: Yeni do¤mufl erkek keçi, o¤lak.
(2937)
koyultmaç /koyun koyultmac›, koyurtmaç, koyutmaç/: Yeni yavrulam›fl
hayvan›n ilk sütü, a¤›z. (2943)
Milli Folklor
koyun: (IV) Koyun sürüsü. (2943)
koz /kozuk/: 1. Evlerin alt›nda bulunan davar a¤›l›; 2. Ah›rda yavrular›n
konmas›na yarayan bölme. (2944)
kozu: Kuzu. (2946)
kozu yak-: Kuzu emzirmek. (2946)
kölemen: Deniz k›y›s›nda yaflayan k›l
keçisi. (2954)
kölük /kol, kolik, kollik, kolo, koluk,
kolük, kul›ya, kulik, kuliye, külük/: 1.
Boynuzlu olmas› gerekti¤i halde boynuzsuz ya da k›sa ve k›r›k boynuzlu olan
hayvan; 2. Kuyruklu koyun. (2954-2955)
kölük koyun: Boynuzsuz, iri kuyruklu koyun, karaman koyunu. (2955)
köm: Çoban. (2955)
köremez: Keçinin erke¤i, teke. (2965)
körit: ‹ki yafl›nda erkek keçi. (2965)
körüt: Bir yafl›ndan üç yafl›na kadar
olan erkek keçi. (2969)
körüz /korut/: Vaktinden evvel tekeye
gelerek yavrulam›fl keçi. (2969)
köseç: Tüyü k›sa bir cins koyun.
(2971)
kösem /kösemen, kösem koyun, kös
koyunu /: Çobana al›flk›n ve sürünün
önünde giden dört yafl›nda keçi ya da koyun. (2972)
kulluk: A¤›l. (2996)
kuyruk: Kuyruk. (3020)
kuzlac› /kozlaç, kuzlak, kuznac›, kuzulac›/: Gebe, do¤uracak hayvan. (3022)
kuzlamak: Hayvanlar yavrulamak.
(3022)
kuzluk: Kuzu ve o¤lak bar›nd›r›lan
küçük a¤›l. (3022)
külük: Boynuzlu keçi. (3032)
kürük /kürü, kürüs, kürüfl, kürüz, k›r›/: 1. K›sa kulakl› koyun, keçi; 2. K›vr›k
kulakl› koyun, keçi. (3048)
kürüz: 1. Küçük kulakl› (insan ya da
hayvan);2. Bir yafl›nda do¤uran keçi.
(3049)
manramaz: fiiflek, toklu gibi belirli
bir yafltaki koyun. (3125)
71
Y›l: 12 Say›: 47
mant›ka: Davarlar›n kula¤›n› keserek yap›lan niflan. (3125)
marman: Dört, befl yafl›ndaki yafll›
koyun. (3129)
maflal: fiafl›. (3133)
maye: Yeni do¤mufl kuzu, o¤lak.
(3140)
mazman /maz/: 1. ‹ki yafl›ndaki kuzu;
2. Üç yafl›na girmifl koyun; 3. 4-5 yafl›ndaki erkek koyun; 4. Erkekli¤i giderilmifl befl yafl›ndaki koyun ya da keçi.
(3146)
mecik: O¤lak. (3147)
melemez: (I) 1. Beceriksiz, tembel, 2.
Utangaç, 3. Tafl yürekli, ac›mas›z. (II)
Yapa¤›. (1355)
meli: Koyun. (3157)
mengillemek: Koyun, keçi v.b. hayvanlar›n kulaklar›n› kesmek. (3163)
neri: ‹ki yafl›ndan büyük erkek keçi,
teke. (3247)
o¤la¤: Keçi yavrusu, o¤lak. (3267)
o¤lakman: Bir yafl›ndaki o¤lak.
(3267)
o¤lak yak-: Yavrusu olmayan keçilere
baflka bir o¤la¤› kendi yavrusu gibi al›flt›rmak. (3267)
o¤lama: ‹ki yafl›ndayken yavrulayan
keçi. (3267)
o¤laman: /o¤flaman/ Bir yafl›ndayken
yavrulayan koyun ya da keçi. (3267)
o¤oç: Bir ile iki yafl aras›ndaki erkek
koyun. (3268)
o¤sak: Yavrusu ölü do¤mufl ya da
do¤duktan sonra ölmüfl koyun, keçi.
(3269)
o¤ursak /o¤ulsak, o¤ulsuz, o¤ursuz/:
1. Süt veren koyun;2. K›s›r hayvan.
(3271)
orum: 1.Hayvanlar›n otlamas›na elveriflli genifl ormanlar, çal›l›klar; 2. Hayvanlar›n geceledi¤i üstü aç›k yer, a¤›l.
(3291)
otarmak /otarmah/: Hayvanlar› otlatmak. (3293)
otukmak /otuhmah/: Yavru hayvanla-
72
r›n otlamaya bafllamas›, yay›lmas›.
(3295)
oveç: Enenmifl koç. (3299)
ovlamak: Keçi yavrusu. (3299)
ö¤eç: /o¤eç, öveç; ö¤efl; ö¤üç, ökeç;
öneç, öñneç, öveyfl/ 1. Bir yafl›ndan dört
yafl›na kadar erkek koyun, koç; 2. ‹ki yafl›na kadar erkek keçi, 3. Enenmifl erkek
koyun ya da keçi, 4. Sürünün önünde giden ve sürüyü yöneten koyun ya da keçi.
(3314)
ö¤ür: Keçilerin gece yatt›klar› yer.
(3321)
ölümer: Yeni do¤uran hayvan›n ilk
sütü, a¤›z. (3333)
örü: /örek, ören, örene, örö, örüm,
örüfl /: 1. Otlak. (3513)
örüme çekmek: bk. örümek 1.(3354);
örüme kalkmak (3354); örüm gütmek
(3354); örüye kald›rmak (3354)
örümek: 1. Hayvanlar gece yay›lmak,
otlamak; 2. Hayvanlar› gece otlatt›ktan
sonra a¤›la sokmak. (3354)
öymek: Yay›lmak, otlamak. (3366)
patike: Kuyruksuz koyun. (3411)
patlak: 1. Yafll› k›s›r koyun; 2. Do¤urmas› yaklaflm›fl hayvan. (3411)
p›rç: Enenmemifl erkek keçi. (3441)
p›r›k: ‹nce, uzun kuyruklu koyun.
(3442)
p›rlak: Küçük kuyruklu koyun.
(3442)
postili: Baharda do¤mufl alt› ayl›k o¤lak. (3472)
sa¤anc›: 2. ‹nek ve koyunlar› sa¤an
kimse. (3512)
sa¤›l› /sa¤an, sa¤›n, sa¤›n›r, sa¤›nl›,
sa¤l›r /: Sa¤mal hayvan. (3513)
sa¤›m: Süt sa¤ma zaman›. (3518)
sakar: A¤z›, gözü, burnu kara kuzu.
(3518)
sal›m: Tekelerin difli keçilerle birlefltirilme zaman›. (3525)
salma: Üstü ve üç yan› kapal› a¤›l.
(3528)
salmal›k: Otlak. (3529)
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
saya: 1. A¤›l; 2. Ah›r. (3557)
se¤is: ‹ki yafl›nda enenmifl keçi.
(3566)
semirek: fiiflmanlama, semirme.
(3580)
semremek /semmek, semrimek, semürmek/: Büyümek, beslenmek, geliflmek. (3580)
semüz: Besili, semiz, fliflman. (3580)
seyil keçisi: Deniz k›y›lar›nda yaflayan k›l keçisi. (3595)
seyis /seyiz/: ‹ki üç yafl›nda enenmifl
erkek keçi. (3597)
s›vat: Sulak ve otu bol otlak. (3622)
siyis: 1. Erkekli¤i al›nm›fl keçi; 2. ‹ki
yafl›nda erkek keçi. (3652)
so¤ulmak /sovulmak/: Sütü kesilmek,
suyu çekilmek. (3656-3668)
suvarmak: Sulamak, su içirmek.
(3702)
sürmek: Tos vurmak. (3721)
sürüv: Sürü. (3725)
süsgen /süse¤en, süsek, süsgün, süsken, süsügen/: Süsmeye, boynuzlamaya
al›flt›r›lm›fl hayvan. (3725)
süsmek: bk. sürmek. (3725)
fliflek: /fliflak, fliflay, fliflik, fliflflek, flüflek/ 1. 1-2 yafl›nda koyun. 2. Kuzulama
dönemine girmifl ya da do¤urmufl sütlü
koyun. 3. 1-2 yafl›nda erkek koyun.
(3787)
tam: Ah›r. (3816)
tam¤a: Benek, nokta. (3817)
tekelen-: Keçi çiftleflmek. (3863)
tekesek: Difli keçinin çiftleflme zaman›. (3864)
tekesemek: /tekesimek, tekesirmek,
teksek olmak / Difli keçi çiftleflmek istemek. (3864)
tekifl: Boynuzsuz keçi. (3865)
terem: K›l keçisi ile tiftik keçisinin
çiftleflmesinden do¤an o¤lak. (3890)
togu: Küçük kulakl› keçi. (3943)
to¤l› /to¤li, to¤lu/: Bir yafl›nda erkek
kuzu. (3943)
tohluman /tokluman/: Bir yafl›nda
Milli Folklor
do¤uran koyun. (3944-3949)
tohumkörüdü: Enenmemifl bir yafl›ndaki teke. (3946)
tokat: 1.Sürü; 2. Hayvan a¤›l›. (3947)
toklu: /tohlu, tokluk /: 1. Alt› ayl›kla
bir yafl aras›ndaki kuzu, 2. ‹ki yafl›nda
kuzu. (3948)
toluk: Koyun ve keçi yavrusu. (3953)
tozlu: K›s›r koyun. (3977)
tücer: Tüyü uzamayan bir çeflit koyun. (4003)
tülen: Bir yafl›nda kuzulayan keçi.
(4007)
tülüdavar: Koyun. (4009)
u¤ursak: Yavrusu ölen koyun ya da
keçi. (4030)
ulak: O¤lak. (4032)
uvuz: A¤›z, ilk süt. (4042)
ürgeç: Yafl›na girmemifl kuzu. (4069)
ürü: Otlatma. (4070)
ürüm: Sürülerin sabaha karfl› götürüldü¤ü otlak. (4071)
ürümek: Sabaha karfl› davar, otlamaya kalkmak. (4071) (ürü yaymak / ürüye
kald›rmak 4072)
üveç /uveç/: 1. 3-5 yafllar›nda burulmufl, enenmifl koyun ya da keçi; 2. 2-3
yafl›nda burulmam›fl erkek koyun, keçi;
3. 3-4 ayl›k kuzu; 4. 1 yafl›na kadar olan
erkek kuzu. (4081-4082)
yalah /yalak, yalaçan/: 1. Hayvanlar›n içinden yemek yedi¤i, tafl, a¤aç, çanak v.b. kap; 2. Hayvanlar›n su içti¤i
a¤aç kap, tafl oyu¤y.(4157)
yalk›: I. 1. Keçinin do¤urdu¤u tek o¤lak; II. ‹kiz do¤mufl o¤lak. (4147)
yamr›mak: Sürü otla¤a, yayl›ma da¤›lmak. (4157)
yañal /yanal, yan›l/: Kulaklar› kahverengi ya da sar› keçi. (4159)
yaflmakl›: Bafl›, boynu ak koyun.
(4198)
yay›lmak: Otlamak. (4210)
yay›lmak: Otlamak. (4218)
yay›ltmak: Hayvan otlatmak. (4210)
yay›m: Otlatma, yayma. (4816)
73
Y›l: 12 Say›: 47
yaylah, yaylak: Otlak. (4212)
yaylamak: Otlatmak. (4212)
yayl›m: /yaygan, yay›l›m, yay›l›m yeri, yay›lma yeri, yay›m, yayl›m yeri, yayma /:1.Otlak, 2. Otlama, yay›lma. (4212)
yaymak: Otlatmak. (4213)
yazla /yazlama/: Yayla. (4217)
yazlama: 1. ‹ki yafl›nda keçi, 2. Koyun yünü k›rk›lacak duruma gelme.
(4217)
yazm›fl: 1. Do¤urma yafl›na giren do¤urmam›fl keçi, 2. Bir iki yafl›nda olan
difli davar. (4219)
y›p›k: K›s›r koyun. (4273)
yopr›: Büyük kulakl› keçi. (4295)
zanbak: K›s›r keçi. (4347)
zekteke: Dam›zl›k teke. (4357)
Tarama Sözlü¤ü’ndeki küçük bafl
hayvanlarla ilgili kelimeler:
a¤uz (a¤›z): Do¤uran hayvan›n ilk sütü. (59)
a¤namak: Debelenmek, yat›p yuvarlanmak. (53)
bisü: Besi, semirtmek için besleme.
(610)
boymul: Boynu halka gibi vücudunun
renginden baflka renkte olan hayvan veya kufl. (649)
cüftlenmek: Efl edinmek. (780)
çebifl: (çepifl) Bir yaflam›fl erkek keçi.
(845)
davar: Dört ayakl› çiftlik hayvan›.
(1026)
döl dökümü: Hayvanlar›n do¤urma
zaman›, ilkbahar. (1230)
Hayvan
yavrulamak.
dölemek:
(1233)
emlik: Süt emme ça¤›nda olan kuzuya denir yahut tokluya ve ondan küçü¤üne denir. (1465)
enemek / inemek: Hayvan› i¤difl etmek. (1471)
erkeç / irkeç: Üç yafl›n› bitiren erkek
keçi. (1501)
er koyun: Erkek koyun. (1503)
74
koç: Koç. (3253)
koçak: Koç (2593)
koñur: yan›k al, ya¤›z›ms› al. (2648)
koy: Koyun. (2682)
koyun eri / koyun o¤lan›: Çoban.
(2685-2686)
kuyruk: Kuyruk. (2761)
kuzlamak: Do¤urmak. (2764)
otak: Büyük sürü. (3025)
otalamak: Otlamak. (3*25)
otarmak: Hayvan› yaymak, otlatmak, doyurmak. (3025)
ota salmak (ota komak): (Hayvan›)
Otlamaya b›rakmak. (3027)
otlak: Mera, çay›r. (3029)
otlanmak: Yay›lmak. (3030)
ö¤eç: ‹ki, üç yafllar›nda erkek koyun
ve keçi. (3056)
örü / ürü: Otlak, yayl›m, mer’a.
(3120-4083)
sa¤›lurca (sa¤›lu, sa¤ma): Sa¤›l›r durumda, sütlü, süt veren. (3230)
sa¤›m: Sa¤ma. (3230)
sa¤›n: Sa¤›m. (3230)
sa¤› sa¤mak: Süt veren hayvan› sa¤mak. (3233)
sakar: Aln›nda u¤ursuz say›lan niflan
ve kendisinde bu niflan bulunan. (3253)
semizimek: Semizleflmek, tavlanmak, semirmek. (3380)
semrimek: Semirmek, tavlanmak,
fliflmanlamak. (3381)
suvarmak / s›varmak: Sulamak, su
vermek. (3594)
suvat / s›vat: Derelerde su al›nacak
ve hayvan sulanacak yer. (3598)
süse¤en (süsgen, sürse¤en, süsek):
Süsen, boynuzlayan, boynuzla vuran, tos
vuran. (3636)
süsmek: Hayvan boynuzu ile vurmak, boynuzlamak. (3637)
fliflek: ‹ki yafl›nda koyun. (3669-3670)
tamga: damga, niflan, alâmet. (3710)
tavar: bk. davar. (3772)
tekesimek: Keçi teke istemek. (3788)
toklu (tohlu): Bir yafl›ndaki erkek ko-
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
yun. (3814-3815)
yaylak: Yayla. (4445)
yayl›m: Hayvan otlat›lan yer, mera.
(4448)
yaz›: Ova, sahra, k›r. (4453)
yazla: Yayla. (4456)
Baz› a¤›zlarda yer alan küçük
bafl hayvanlarla ilgili kelimeler:
a¤an: Do¤uran hayvan›n ilk sütü.
(Keskin - Süleyman SOLMAZ)
a¤az: Do¤uran hayvan›n ilk sütü.
(Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
a¤›l: 1.A¤›l. (E‹A-18) (koyun, keçi
için) (Domaniç - Saniye B‹RAY); 2. Yerden bir metre yükseklikte, üstü kapal›,
girifli meyilli, yer alt›na do¤ru inilen, havaland›r›lmas› için bacalar› olan, üzeri
düz toprak daml› hayvan bar›na¤›. (Koyun için) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) 3. K›rda veya yaylada sürülerin ö¤len ve akflam yat›r›ld›¤›, yan›nda çoban dam› bulunan yer. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
a¤›llanmak: Koyun ve keçiyi sa¤mak
için a¤›la koymak. (AA-141)
a¤namak (añlamak): Hayvan›n topra¤a yat›p yuvarlanmas›. (AA-142) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
a¤nan-: Debelenmek. (Afflin- Ekrem
KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
a¤uz: Do¤uran hayvan›n ilk sütü.
(EvYA-409)
ah›r: 1. Ah›r. (BvYA-49) (DA-147)
(Domaniç - Saniye B‹RAY); 2. Evlerin alt›nda olan hayvan bar›na¤›. (koyun için)
(Keskin - Süleyman SOLMAZ)
ah›r / ahur: Ah›r. (E‹A-22)
ahur: Ah›r. (EA-113) (EvYA-409)
âl: A¤›l. (OAAD - 221)
azman: Dört yafl›n› bulmufl koyun.
(OAAD- 223)
balta: Üç-dört yafl›ndan büyük koyun. (AA-149)
beran: Koç. (TYAD-169)
bijek: O¤lak. (TYAD-169)
Milli Folklor
buinuz: Boynuz. (GBAA- 106)
burmak: ‹¤difl etmek. (Domaniç - Saniye B‹RAY)
buynus: Boynuz. (KBTAÜA-179)
buynuz: Boynuz. (OAAD- 226) (KYA245) (E‹A-52) (Afflin - Ekrem KIRAÇ)
(Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç
- Saniye B‹RAY)
çatmak: ‹ki sürüyü birbirine birlefltirmek. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
(Domaniç - Saniye B‹RAY)
çebifl: 1. Bir yafl›ndaki keçi. (OAAD228)
2. çebiç: Davarlar›n alt› ayl›k sonras›.
(Alanya- Metin TÜRKTAfi)
çebifl / çepifl: 1.‹ki yafll› difli keçi. (krfl.
Ayr. Çepiç) (E‹A-62) 2. Bir yafl›ndaki keçi. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) 3. Bir
yafl›ndaki erkek keçi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ)
çeltek: Çoban ç›ra¤›. (OAAD- 228)
çepiç: Bir yafll› erkek keçi. (EA-115)
çepiç: Bir yafll› erkek keçi. (krfl. Çebiç) (E‹A-64)
çepifl: 1. Çepiç. (KBTAÜA-180); 2. Bir
yafl›ndaki keçi yavrusu. (Domaniç - Saniye B‹RAY)
çilelenmek: Semiz hale gelmek, besilenmek. (Afflin - Ekrem KIRAÇ)
çileli: Semiz. (Afflin - Ekrem KIRAÇ)
çoban: Çoban. (DTYA-58) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
çobann›k: Çobanl›k. (KBTAÜA-180)
çona: Çoban yama¤›. (AA-158)
çontu: Çoban yama¤›. (AA-158)
dam: Ah›r. (KBAÜA-180) (Domaniç Saniye B‹RAY)
dam¤a: Damga, mühür. (E‹A-70)
davar: Koyun. (AKD-390)
davar: (Tabar): Koyun; koyun sürüsü;
keçi...(E‹A-72)
davar: 1.Davar, koyun ve keçi sürüsü. (DA-153), (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY); 2. Sadece keçi sürüsü. (Afflin - Ekrem KIRAÇ)
75
Y›l: 12 Say›: 47
dejo: Çoban yard›mc›s›. (AKD-390)
deke: Teke. (OAAD- 230)
difli: Difli. (Afflin - Ewkrem KIRAÇ;
Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç
- Saniye B‹RAY)
eglek: (E¤lik): Çobanlar›n yaz›n ö¤le
zaman› hayvanlar›n› dinlendirdi¤i yer.
(AA-162)
emlek: Süt emen (kuzu, o¤lak vs.)
(UA-108)
emlik: Geç do¤an, anas›ndan ayr›lmayan kuzu. (Afflin - Ekrem KIRAÇ)
(Keskin - Süleyman SOLMAZ)
enemek: ‹¤difl etmek. (Denizli - Hasan UÇ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
enek: Do¤um yapmam›fl difli koyun.
(Denizli - Hasan UÇ)
enlemek: Koyun veya keçilerin kula¤›n› biraz keserek veya boynuzunu kerterek özel iflaret koymak. (AA-164)
eñ: Hayvan›n kula¤›n› keserek yap›lan iflaret. (Keskin - Süleyman SOLMAZ; Afflin - Ekrem KIRAÇ); en (Domaniç - Saniye B‹RAY)
erkeç: 1. K›s›rlaflt›r›lm›fl erkek keçi.
(Alanya- Metin TÜRKTAfi)
2.erkeç (erkefl): Üç dört yafllar›nda
enenmifl erkek keçi, teke. (AA-164)
3. Bir bir buçuk yafl›ndaki erkek keçi.
(Afflin - Ekrem KIRAÇ)
4. Erkek keçi. (Keskin - Süleyman
SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
etlik (koyun): Kesmek için haz›rlanan koyun. (Afflin - Ekrem KIRAÇ)
gabak: Boynuzsuz hayvan. (Denizli Hasan UÇ)
galdavar: Koyun sürüsünün bar›nabilece¤i yer; sundurma. (E‹A-118)
garabafl: 1. Koyunun bir cinsi. (OAAD- 238), (Afflin - Ekrem KIRAÇ) 2. Bafl› kara olan koyun cinsine derler. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
gara geçi: Kara keçi. Keçinin bir cinsi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
76
geçi: Keçi. (OAAD-239) (KBAYA- 191)
(Alanya - Metin TÜRKTAfi), (Afflin - Ekrem KIRAÇ), (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
geçi / geçe: (eçkü / keçi) Keçi. (E‹A126)
gedek: 2. Erken do¤an kuzu, k›fl kuzusu. (AA-167)
gerdezan: ‹ki yafl›ndaki koyun. (AA168)
gez goyun: fiiflek iken kuzulamam›fl
k›s›r koyun. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
gezlam: ‹ki yafl›ndaki keçi. (AA-168)
g›dih: Keçi yavrusu, o¤lak. (AKD392) (EA-120)
g›dik: O¤lak. (EYAD-233) (TYAD173) (EvYA-416)
g›diyh (g): G›d›k, o¤lak yavrusu.
(E‹A-135)
g›l geçisi: Tiftik keçisi. (Afflin - Ekrem
KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
g›fllah (¤): Sürülerin k›fl› geçirdi¤i
yer. (E‹A-138)
gidik: O¤lak. (KBAYA-191), (Afflin Ekrem KIRAÇ)
goç: 1. Koç. (OAAD-240) (Domaniç Saniye B‹RAY)
2. Bir yafl›n› aflm›fl erkek koyun. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman
SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
goç /gofl: Koç. (E‹A-143)
goç gat›m›: Koç kat›m›. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
goç goyrulmak (goyur-): Koç kat›m›.
(Afflin - Ekrem KIRAÇ)
goçsamak: Keçinin çiftleflmek istemesi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ; Keskin Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye
B‹RAY)
gofl: Koç. (OAAD- 241) (KBAYA-193)
(EvYA-417)
goyun: 1. Koyun. (OAAD- 241) (NYA191) (KBTAÜA-183) (E‹A-144) (Afflin Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
(GBAA- 112)
guyruk: Kuyruk. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
(Domaniç - Saniye B‹RAY)
guz› / guzu: Kuzu. (NYA-191)
guzu: 1.Kuzu (OAAD- 243) (KBAYA194) (KBTAÜA-183) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ).
2.Bir yafl›na kadar olan koyun yavrusu.
(Alanya- Metin TÜRKTAfi) (Domaniç Saniye B‹RAY) 3. Alt› ayl›¤a kadar olan
koyun yavrusu. (Denizli- fierif KUTLUDA⁄) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin Süleyman SOLMAZ)
guzi: 1. Kuzu; koyun, keçi yavrusu.
(E‹A-149).2. Alt› ayl›¤a kadar olan koyun, keçi yavrusu. (EA-120)
guzlamak: 1. Hayvanlarda do¤urmak. (TYAD-174) 2.(küçük bafl hayvanlar için) do¤urmak. (E‹A-150) (Afflin Ekrem KIRAÇ).3. Yavrulamak, kuzulamak. (EvYA-418)
guzulamak: Küçükbafl hayvanlar için
yavrulamak. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
guzuluh (¤): Kuzuluk; otla¤a giden
kuzu sürüsü. (E‹A-150)
güden: Çoban, s›¤›rtmaç. (AA-171)
gürük: Kula¤› küçük ve yap›fl›k olan
koyun. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
hasi: Bir yafl›nda erkek keçi. (TYAD174)
hat›l: Çeflme yanlar›nda özel olarak
hayvanlar›n su içmesi için yap›lm›fl yer.
(Keskin - Süleyman SOLMAZ)
högefl: Dört yafl›ndaki koç. (E‹A-175)
›flmar: ‹flaret, hayvanlara konulan
iflaret. (Güney/Denizli- fi. KUTLUDA⁄)
i¤difl etmek: Hayvan› k›s›rlaflt›rmak.
(Afflin - Ekrem KIRAÇ)
iflek /fliflek:Difli kuzu.(Alanya-Metin
TÜRKTAfi)
kalak: Boynuz. (AA-177)
keçi: Keçi. (DTYA-70) (KBTAÜA-185)
keviyh (g): Boynuzlu koyun. (E‹A-
Milli Folklor
198)
kölük: (Küçükbafl hayvan için) Boynuzsuz. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
kös / çö¤: Önüne kam›fllardan set çekilen, kuzu konan a¤›l. (Afflin - Ekrem
KIRAÇ)
küm / köm: bk. a¤›l 3. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
qolik: Boynuzsuz koyun veya keçi.
(KBAYA-197)
qom: 1. A¤›l. (KBAYA-197). 2. Koyun
ah›r›. (AKD-394). 3. Özel çiftlik; üstü kapal› a¤›l; k›fllak. (E‹A-203). 4. Aç›k koyun a¤›l›. (EvYA-421).
qorud: Alt› ayl›k keçi yavrusu. (E‹A203)
qorut: 1. Bir yafl›nda erkek keçi.
(TYAD-177). 2. Alt› ayl›k keçi yavrusu.
(EA-123)
qoflqar: Koç. (PKTA-201)
qoy: Koyun. (OTA-145)
qoy›n: Koyun. (UMA- 263)
qoyun: Koyun. (DTYA-72) (DA-163)
(PKTA-201)
qoz: Kuzu bar›na¤›. (EvYA-422)
qozu: Kuzu. (PKTA-201)
qûn: koyun. (KBAYA- 198)
quzi: Kuzu. (DA-164)
quzu: Kuzu. (DTYA-72)
mal: 1. Hayvan. (OAAD- 250).2. S›¤›r
cinsinden büyük bafl hayvanlar. (K‹A380). 3. Mal, hayvan sürüsü. (EA-123)
(Domaniç - Saniye B‹RAY)
mal yata¤›: Günefl ç›kt›¤›nda beslenen koyunun dinlenmeye b›rak›lmas›.
(Güney / Denizli- fi. KUTLUDA⁄)
melemez: Beceriksiz, tembel. (E‹A222)
mera / çay›r: Otlak. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
mi: Koyun. (TYAD-179)
o¤lah: O¤lak. (UA-133) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
o¤lak: Alt› ayl›k keçi yavrusu. (Alanya- M. TÜRKTAfi) (Domaniç - Saniye B‹-
77
Y›l: 12 Say›: 47
RAY)
otlag›ye: Otlak. (PKTA-209)
otlamak: Otlamak. (E‹A-249) (DA167) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
ögeç: Bir yafll› davar. (EA-125)
ö¤eç: ‹ki, üç yafllar›nda erkek koyun
ve keçi. (Denizli- fi.KUTLUDA⁄)
ögefl (ç): Bir yafll› erkek davar. (E‹A251)
örü: Davar ya da koyunlar›n gece otlat›lmas›. (Alanya- Metin TÜRKTAfi)
(Domaniç - Saniye B‹RAY)
örüm: Bahar aylar›nda çoban›n gece
saat 3 civarlar›nda gidip sürüyü otlaktan getirmesi. (örüm yaymak / örüme
gitmek) (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
öveç: 1. Bir yafl›n› geçmifl erkek davar. (Alanya- M. TÜRKTAfi) (Domaniç Saniye B‹RAY); 2. 1-4 yafllar›nda erkek
koyun, enenmifl erkek koyun veya keçi.
(AA-188); 3. ‹ki yafl›ndaki koyun. (Denizli - Hasan UÇ)
övrek: Sürü. (OAAD-254)
parah (¤): Yaz›n koyunlar›n sa¤›lmak
üzere getirildikleri köy kenar›ndaki yer.
(E‹A-255)
pemb: Kuzular›n do¤um zaman›.
(TYAD-181)
sa¤›m: Sa¤ma zaman›. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
sa¤›n: Sa¤mal; sa¤›lmakta olan inek
v.s. koyun. (E‹A-268)
sa¤l›m: Sa¤›lan koyun. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
sa¤mak: (süt) Sa¤mak. (Afflin - Ekrem KIRAÇ), (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
sa¤mal: 1.Sa¤›lan davar. (256); 2. Sa¤›ml›k hayvan. (K‹A-382); sâmal (Domaniç- Saniye B‹RAY)
sahar: Hayvan›n aln›ndaki beyazl›k.
(Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ); sakar (Domaniç - Saniye
B‹RAY)
sahlamak: Hayvanlar hakk›nda bak-
78
mak, beslemek. (E‹A-268)
sa¤›n: Sa¤mal; sa¤›lmakta olan inek
vy. koyun. (E‹A-268)
saya: Koyun a¤›l›. (KBTAÜA-189)
saya: Çoban. (OAAD-256)
semirmek: Semiz hale gelmek. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç Saniye B‹RAY)
semiz: Semiz, etli kanl›. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
seyis: Befl yafl›n› geçmifl teke. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
seyiz: Erkek keçi. (AKD-396)
si¤lim: Az yiyen koyun. (Güney/ Denizli - fi. KUTLUDA⁄)
so¤ulmak: Sa¤mal hayvanlar için
sütten kesilmek. (E‹A-282) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
sulamak: Sulamak. (Afflin - Ekrem
KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
(Domaniç - Saniye B‹RAY)
sürü: Sürü. (Afflin - Ekrem KIRAÇ)
(Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç
- Saniye B‹RAY)
süse¤en: Çok boynuz vuran hayvan.
(Domaniç- Saniye B‹RAY)
süsgen: Çok boynuz atan hayvan.
(E‹A-288)
süsmek: Tos vurmak. (Denizli - Hasan UÇ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
fl›van: Çoban. (TYAD-184)
flifleh: Bir yafl›ndan yukar› koyun.
(EA-126)
fliflek: 1. Bir yafl›n› geçmifl difli koyun.
(OAAD-258) (Domaniç - Saniye B‹RAY).
2. 6 ayla iki yafl aras›ndaki difli koyun.
(UA-134). 3. Keçi. (Kayseri- Saadet KARAKÖSE). 4. Kuzulama dönemine girmifl ya da do¤urmufl sütlü koyun. (Güney/Denizli - fierif KUTLUDA⁄). 5. ‹ki
yafl›nda yavrulamam›fl koyun. (AKD396). 6. Bir yafl›ndan yukar› koyun. (EvYA-426). 7. Kuzulamam›fl koyun. (Afflin Ekrem KIRAÇ). 8. Kuzulayacak koyun.
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
(Keskin - Süleyman SOLMAZ)
flifleyh (g): Bir yafl›ndan yukar› koyun. (E‹A-295)
tapla: Ah›r. (AA-195)
teke: 1. Üç yafll› erkek o¤lak. (E‹A304); 2. Erkek keçi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
(Domaniç - Saniye B‹RAY)
tekesek: Çiftleflmek isteyen difli keçi.
(Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
tifltir: Bir yafl›nda henüz yavrulamam›fl keçi. (KBAYA- 205)
to¤a: Erkek o¤lak. (E‹A-312)
tohli: 1. 6-12 ayl›k koç; bir yafll› koyun. (E‹A-312).2. 6-12 ayl›k kuzu. (EA127)
tohlu: 1. Koç. (EYAD- 238). 2. ‹ki yafl›nda kuzu. (AKD-397). 3. Bir yafl›n› doldurmufl koyun. (EvYA-427). 4. Bir yafl›ndaki kuzu. (Keskin - Süleyman SOLMAZ). 5. Bir yafl›ndaki erkek kuzu. (Afflin - Ekrem KIRAÇ)
tohlumen: 6 ayl›kla 1 yafl aras›ndaki
koyun. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
toql›: ‹ki yafl›nda koyun. (UA-138)
toklu: 1. Erkek kuzu. (Alanya- Metin
TÜRKTAfi / Kayseri- Saadet KARAKÖSE). 2. Alt› aydan sonraki kuzu. (Güney
/ Denizli - fierif KUTLUDA⁄). 3. Bir yafl›n› geçmifl erkek kuzu. (Domaniç - Saniye B‹RAY)
ulak: O¤lak. (KBTAÜA-191)
uskotust: ‹ki yafl›nda keçi. (TYAD185)
vurmak: Süsmek. (Keskin - Süleyman SOLMAZ)
yâleg: Yayla. (KYA-253)
yâli: Yayla. (GBAA- 123)
yay›lmak: 1. Otlamak (Sürü, hayvan)
(UA-142) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç Saniye B‹RAY). 2. Hayvan. Otlanmak.
(AA-201). 3. Yay›lmak. (E‹A-336)
yayla: Hayvan otlat›lan yer. (Afflin Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman
Milli Folklor
SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY)
yaylah: Yayla. (UA-143)
yayl›m: 1. Yayla. (OAAD- 262). 2. Otlanacak yer, otlanacak ot vb. (UA-143).
3. Otlak; sürünün yay›ld›¤› yer. (E‹A336) (Domaniç - Saniye B‹RAY). 4. Otlak. (EA-128) (Afflin - Ekrem KIRAÇ)
(Keskin - Süleyman SOLMAZ). 5. Otlak,
yayla, sürünün dinlendi¤i yer. (EvYA428)
yayli: Yayla. (NYA- 191)
yaymak: 1. Sürüyü otlatmak. (UA142) (Domaniç - Saniye B‹RAY). 2. Yaymak. (DA-173)
yaz›: 1. Yayla, ova. (OAAD-262). 2.
Yayla, k›rl›k. (AA-201). 3. Yaz›, ova, düzlük. (DTYA-86)
yazi: Yayla; k›r; da¤. (E‹A-337)
yazm›fl: Bir yafl›n› geçmifl erkek davar. (Alanya- M. TÜRKTAfi)
yeyla: Yayla. (EvYA-428)
yirek: Hayvanlar›n topland›¤› alan.
(Ed‹A-268)
Küçük bafl hayvan isimleri ve terimlerinin flah›s ad› olarak kullan›l›fl›:
Küçükbafl hayvan isimleri günümüzde daha çok lakaplarda kullan›lmaktad›r. Fakat çeflitli Türk topluluklar›nda
ve eski kaynaklarda flah›s ismi olarak
kullan›ld›¤›n› da görmekteyiz.
Keçi, Kuzu. (A-XVIII)
Koçberdi (Türkmen T.)
Koçmurat (Türkmen T.)
Koyun (A-XXVII)
Kuzubay (Türkmen T.)
Kuzuberdi (Türkmen T.)
A¤›l Be¤ (A-10)
Ak Erkeç (A-13)
Ak Erkefl (A-13)
Çoban Hüsamettin. (A-106)
Çoban Devlet Giray (Ahmed) (A-106)
Çoban Noyan (A-106)
(Devam› 48. say›da)
79
ÂfiIK DEML‹ VE O⁄LU AL‹ SA‹D COfiKUN
Adem KOÇ*
Âfl›k Demli, 1887 y›l›nda Yozgat’›n
Sorgun ilçesine ba¤l› Ahmet Fak›l› köyünde do¤mufltur. As›l ad› Hasan Coflkun’dur. ‹lk dini derslerini köyünde ald›ktan sonra e¤itimini devam ettirmek
üzere Kayseri’ye gitti ve orada medrese
e¤itimini tamamlad›. Askerli¤ini yedek
subay olarak yapt› ve Kurtulufl Savafl›’nda Garp Cephesi’nde görev ald›. Askerin moralini yükseltmek ve onlar› coflturmak için fliirler söyledi. ‹syanlara
karfl› nasihatler verdi. Ateflli bir hatip
oldu¤unu verdi¤i hutbelerle göstermifltir. Bu nedenle kendisine “Deli Molla”
denilmifltir1.
Yozgat, Çorum, Amasya, Tokat, Sivas illerinde nasihat memuru olarak görev yapm›fl ve nasihatleri ve hutbeleri
ço¤alt›larak halka da¤›t›lm›flt›r. Sorgun
Müftülü¤ü’ne atanm›fl ve oradan da
Kars’a müftü olarak tayini ç›km›flt›r.
Baflta r›za göstermese de Diyanet ‹flleri
Baflkan›’n›n görüflmesiyle görevine gitmifl ve halk› irflad etmifltir. Kars’tan sonra Polatl›’ya oradan da Eskiflehir’e tayini
ç›km›flt›r. Eskiflehir müftülü¤ü yaparken
Yozgat’tan milletvekili olmas› istenilmifl
ancak yafl›n›n geçti¤ini belirterek bunu
geri çevirmifltir. Emeklili¤ini hemflehrilerinin ›srar› üzerine Sorgun’da iki y›l
görev yapt›ktan sonra istemifltir. Eskifle-
*
hir’de emeklili¤i s›ras›nda vaaz ve nasihatlerine devam etmifltir. 20 Ocak 1965
y›l›nda da hakk›n rahmetine kavuflmufltur. Son nefesini teslim ederken söyledi¤i flu dörtlük mezar tafl›na ifllenmifltir:
Yafl›m yetmifl dokuz oldu ne Hasan kald› ne Coflkun,
Hayat›n doldu miad› kamu âzâ heman yorgun.
Sar›lm›fl bab-› güfrana geliniz emrini bekler,
Bütün ahbab-› yarâna saadetler... Selâmetler!
Hakiki ve sade müslümanl›¤› benimseyen Demli, muska yazmak gibi iflleri de sevmezdi. ‹lmi, fenni, medeniyeti
desteklerdi. Aslen Nakflibendi tarikat›na
ba¤l› iken döneminde bu tarikatla baz›
görüflleri ters düflünce Mevlevili¤e gönül
vermifltir. Çok iyi derecede Arapça ve
Farsça bildi¤i için talebeler de yetifltirmifltir.
Bafl›ndan iki evlilik geçen Demli’nin ilk eflinin ad› Ayfle’dir. Bu han›m›ndan Ali Said ve Ali ‹hsan ad›nda iki o¤lu
dünyaya gelmifltir. Ali Said, Sorgun Mal
Müdürlü¤ü’nde memurluk yapm›flt›r. Ali
‹hsan (Müftüo¤lu)2 binbafl› emeklisi olup
CHP’den iki dönem Sorgun Belediye
Baflkanl›¤› görevinde bulunmufltur.
Demli’nin di¤er han›m› Hatice Naime’den Mehmet Macid, Veliye, Didar,
Mehmet Vedat isimlerinde dört çocu¤u
olmufltur. Alevi-Sünni kardeflli¤ine ör-
DPÜ, Fen-Edebiyat Fakültesi, TDE Bölümü, Araflt›rma Görevlisi.
80
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
nek olmas› için ilk han›m›ndan olan çocuklar›na Ali, ikinci han›m›ndan olan çocuklar›na Mehmet isimlerini vermifltir.
Bunlardan flu anda Macid ve Vedat hayattad›r. Di¤er çocuklar› vefat etmifltir.
Çok sevdi¤i k›z› Veliye lise tahsilini yaparken veremden ölmüfltür. Ona yazd›¤›
fliiri Verem Haftas›’nda okunmufltur.
Demli’nin fliirlerini Arap harfleriyle yazd›¤› defteri, torunu Nevzat Coflgun vefat
ettikten sonra evinin çat› kat›nda kaybolmufltur.
Bu yaz›m›zda Demli’nin ilk han›m›ndan olan Ali Said’i tan›taca¤›z, Demli ve Ali Said aras›nda geçen mektup
biçimindeki fliirleri sunaca¤›z. Demli’nin
flair ruhu o¤lu Ali Said’e geçmifl ve halk
taraf›ndan Ali Said’in flairli¤i Demli’den
daha güçlü bulunmufltur.
Ali Said, 1911 y›l›nda Sorgun’da
do¤mufl ve yine burada 1962 y›l›nda babas›ndan evvel dünyaya veda etmifltir.
‹lkokul mezunu olan Ali Said, Sorgun
Mal Müdürlügü’nde vazife yapm›flt›r.
Küçük yaflta ölen befl çocu¤uyla beraber
toplam onbir çocu¤u vard›r. Bunlardan
Halet, Yurdagül, Nevzat, Türkan, Süheyla, ‹brahim Selman hayatlar›n› idame ettirmifllerdir.
Ali Said yarat›l›fl olarak müzi¤e, saza, kavala, ava ve içki alemine düflkündür. Bu durum babas›n› her zaman rahats›z etmifltir. Ancak Ali Said, bu al›flkanl›klar›n› b›rakmam›flt›r. Çok heyecanl› bir f›trata sahip olan Ali Said, sinirlenince her an patlamaya haz›r bir
barut f›ç›s› gibidir. Çok güzel kaval çalan
Ali Said, demir kaval›yla bir k›zg›nl›k
an›nda arkadafl›n› bile dövmüfltür.
Memur olan Ali Said, maddi zorluklar içinde ç›rp›n›rken kardefli Ali ‹h-
Milli Folklor
san’dan yard›m ister. Ancak, Ali ‹hsan
onun içki aleminden korktu¤u için yard›m talebini geri çevirir. Yerköy’de bulunan Ali Said, kardefline olan sitemini
flöyle dile getirir:
‹hsan Coflgun'a
Bin türlü mihnet çekerek emek vermifltim sana
Yaz›k k›ymetim yokmufl talih körlenir gider
Otuzüç y›ldan beri ne ihsan›n var bana
Geçen gün unutulur, y›llar f›rlan›r gider.
Bir gönül ki k›r›lsa kolay kolay yap›lmaz
Al›n yaz›s› çekilir, takdirden de kaç›lmaz
Para lüzumlu fleydir, mabut diye tap›lmaz
Da¤›l›r, toplan›r, harcan›r gider.
Hayat öyle bir yol ki, düfle kalka al›n›r
Kimi içten kan a¤lar, kimi zevkle sal›n›r
Bir gülüstan içinde yüzbin çiçek bulunur
Benin al sand›¤›m güller, gayr› morlan›r gider.
Düflenin dostu olmazm›fl, çünkü geldi bafl›ma
Billahi güvenim yok, bugün öz kardeflime
O da alayla bakt› ça¤layan gözyafl›ma
Yüzbafl› oldum diye keyfle pürlenir gider.
Hey Allah’›m muhtaç etme beni namert ellere
Hayatta ifl düflürme kirli berbat ellere
Ne babaya, ne kardefle, ne de bir yâd ellere
Kolumdan tutan›m yok, yolum zorlan›r gider.
Bir kardeflse aramazsa dar günlerde kardefli
Yaras›na merhem vurup, olmaz ise dert efli
Sahte sözlerle söner mi tutuflan iç atefli
Sessiz zerreler halinde yanar, korlan›r gider.
Diyorlar ki ana ba¤r› yanar, tutuflur imifl,
Bafla bir ifl gelince, kardefl yetiflir imifl
Uzan›nca flefkat eli, dertler yat›fl›r imifl
Ben bunlardan mahrumum, yaram korlan›r gider.
Said sözün beyhude kime söylen, kim duyar
81
Y›l: 12 Say›: 47
Kardefl diye güvendi¤in, döner gözünü oyar
Hasan Coflgun'a Sitem
Dünyada hasis olan›n sanma ki gözü doyar
‹hsan bundan ibret almaz hala torlan›r gider.
Ferhad’›n mezar›na b›rak›lm›fl kunda¤›m,
Soyumuz Coflkun imifl, bense bir yanarda¤›m.
Ali Said Coflgun 31/1/1955-Yerköy
Miras›m bir k›r›k saz, çalmadan geçti ça¤›m,
Onun için yanar›m, Neron’un da¤› gibi,
Asi yap›s› ve içkiye olan düflkünlü¤ü nedeniyle Çekerek ilçesine sürgün gider. Ailesini Sorgun’da b›rakm›flt›r ve
onlara hasret kalm›flt›r. Yaln›zl›¤›n› flöyle dile getirir:
Sürünerek yaflar›m, ka¤n› daya¤›3gibi.
Cehaletin befli¤i, hicran›n anas›y›m,
Sefalet mevhumunun, bütün yüz karas›y›m.
Do¤du¤uma piflman›m, Yaradan’a asiyim,
Onun için yanar›m, keremin ba¤› gibi,
Sürünerek yaflar›m, ka¤n› daya¤› gibi.
Benden selam olsun gülyüzlü yare
Beyhude yanmas›n ah çekerekten
Sak› gamlan›pta düflmesin zare
S›kmas›n can›n› vah çekerekten.
Üç damla gözyafl› döktü veda da,
Kalbimi deliyor geldikçe yâda
Ömrümün yar›s›n›, geçirdim yal›n ayak,
Elde bir kambur asa, aln›m aç›k yüzüm ak.
Garip bir yolcu gibi, y›llarca dolaflarak,
Bir gülistan arar›m, ‹rem’in ba¤› gibi,
Sürünerek yaflar›m, ka¤n› daya¤› gibi.
Ben mi gurbetteyim, o mu s›lada,
Gönül diyor ayr›l kalk çekerekten.
Baboflun hayali gözüm de tüter
Ayr›l›k kor bana, ölümden beter
Günleri saymakla gurbet mi biter
Düflenler kurtulmaz cah çekerekten.
Ey Said sabreyle fütara düflme
Demli, o¤luna güvenmedi¤i için iste¤ini reddeder. ‹çkinin, saz›n kendilerine hiçbir dedesinden miras olmad›¤›n›,
insan›n kendisini yine kendisinin yakaca¤›n› söyler ve mektuba flöyle cevap verir:
Fazlaca coflup ta kendini aflma
Maziyi düflünüp derdini deflme
Elbet birgün aflar râh çekerekten.
Ali Said Coflgun 20/4/1956-Çekerek
‹çki alemine, ava ve saza merakl›
olan Ali Said iflyerine alkollü gidince iflten uzaklaflt›r›l›r ve a盤a al›n›r. Demli,
bu s›ralarda Eskiflehir Müftüsü’dür. Görevine hararetli bir flekilde devam etmektedir. Demli, Sorgun’da sözü geçen
bir zatt›r. Ali Said iyice zor durumda kal›nca babas›na yard›m etmesi ve ifle geri
döndürülmesi için mektup yazar. ‹steklerini flöyle dile getirir:
Baba Hasan Coflgun'dan
O¤ul Said Coflgun'a Cevap
Kafa bir üzüm küpü, Çorum’un ba¤› gibi
Fitillenmifl yan›yor, ‹talyan da¤› gibi.
Nefsin koka dursun, haflhafl b›ça¤› gibi,
Gençlik çöküp erirken, Urfa’n›n ya¤› gibi,
Sürünmez de ne yapars›n, ka¤n› daya¤› gibi.
Zerre düflerse zekay›, yorar de¤il mi o¤lum,
Huysuzlu¤un notunu, k›rar de¤il mi o¤lum.
Keskin sirke küpüne zarar, de¤il mi o¤lum,
‹nsan olan tepiflmez, kat›r aya¤› gibi,
Sürünerek yaflamaz ka¤n› daya¤› gibi.
O¤ul Said Coflgun'dan Baba
82
Milli Folklor
Y›l: 12 Say›: 47
Girdi¤i her mesle¤i, ifsat eden bir adam,
Vazife hak tan›maz, çekifltirir demadem.
Çilingir sofras›nda her yerde, ayn› alem,
R›zk›n› kendi keser, ekmek b›ça¤› gibi,
Sürünmede hakl›d›r, ka¤n› daya¤› gibi.
Hangi dedenden kald›, içki, ba¤lama çalma,
Kaç defa ihtar ald›n, düflün kendini anla.
Masada ifl beklerken, sen da¤larda kufl avla,
O¤lum Nevzat lisede,
Metelik yok kesede,
Saidi af buyurun,
Velev suçlu ise de.
Ba¤›flla pür kusurum,
Kalmam›flt›r huzurum.
Ma¤dur oldu¤um için
Bozuluyor fluurum.
Terlerin morfin saçar, Afyon’un ya¤› gibi,
Elbette sürünürsün, ka¤n› daya¤› gibi.
Bütün vücut alkolik, vazife aflk› ölmüfl,
Efrad› ayalinin, benzi sarar›p solmufl,
Afl› çana¤› gibi, damarlar›n zift dolmufl,
‹çini yakan odur, keremin ba¤› gibi,
Tak›lacak yer arar, çal› buda¤› gibi.
Benim sana son sözüm, yalan söyleme o¤lum,
Yuttu¤un zehir, haram› yeme o¤lum.
Senin olmayan fleyi, koynuna koyma o¤lum,
Bulursun gülistan›, ‹rem’in ba¤› gibi,
Ufuklarda gezersin, keflif uça¤› gibi.
Kaçar talihim gülmez,
Elimden bir fley gelmez,
Yüksek malumlar›n›z
Güller dikensiz olmaz.
Yokluk herfley do¤urur,
Beni kasar, kavurur,
Sekiz nüfus ailem
Allah diye ba¤›r›r.
‹flte böyle halimiz,
Söner istikbalimiz,
Maruzat›m bu kadar
Ey k›ymetli Valimiz.
Ali Said Coflgun 17/11/1958
Babas›ndan ve kardeflinden hiçbir
yard›m göremeyen Ali Said, durumu son
olarak Yozgat valisine bir dilekçeyle bildirir ve aman diler:
Yozgat Valisine
Ey Muhterem Valimiz,
Ne olacak halimiz;
Çekerek’te kan a¤lar,
Evlad› âyâlimiz.
Soyad›m›z Coflgun’dur
Zeka biraz taflk›nd›r.
Bu hal bafla geleli
Bir fley bilmez, flaflk›nd›r.
Yirmi iki y›l hizmetim,
Pek az kald› müddetim.
Lütfen flefkat buyurun,
‹ntihar ak›betim.
Milli Folklor
Vali, böyle sanatç› ruha sahip bir
insan›n devlet dairesinden uzaklaflt›r›lmas›n›n zarar verece¤ini düflünerek
Ali Said’i geri ifle ça¤›r›r.
Ali Said, Demokrat Parti’ye gönül
vermifltir. Ancak 1950’li y›llarda Demokrat Parti’nin yanl›fl siyasetinden
rahats›z olmufltur. 1959 y›l›nda Sorgun’da yap›lan CHP Halk Kongresi’ne
ziyarete gider. Onu gören arkadafllar›
çok flafl›r›r ve kendisini böyle bir toplant›da beklemediklerini söylerler. Ali
Said, müsaade ederlerse bir fliir okumak istedi¤ini söyler ve Demokrat
Parti’ye olan sitemini flöyle dile getirir:
83
Y›l: 12 Say›: 47
Demir K›rat›m
Ben senin sahibindim severdim can›m diye
Bakar, biner, beslerdim, kendi hayvan›m diye
Hergün t›mar ederdim artacak flan›m diye
Bir eflek yar›fl›n› kurtaramad›n k›rat›m
Kofluda geri kald›n, kara ettin surat›m.
Babam seni al›rken gözü para görmedi
Demir k›rat cins diye, asl›n› hiç sormad›
Babam›n umduklar› hiç yerini bulmad›
Bir eflek yar›fl›n› kurtaramad›n k›rat›m
Kofluda geri kald›n, kara ettin surat›m.
Seni sat›n al›nca sanki düldül gibiydin
Boyun uzun, bel k›sa, kusursuz gül gibiydin.
Yan›k kiflneyiflinle, dertli bülbül gibiydin
Ne yaz›k ki kofluda geri kald›n k›rat›m
Her zaman el içinde kara ettin surat›m
Tam iki y›l tay diye besledim, sana bakt›m
Saf kanlar aç dururken seni çay›ra çakt›m
Huzur yüzü görmedim bafl›nda ç›ra yakt›m
Belki koflu kurtar›r diye demir k›rat›m
Ne yaz›k ki herzaman kara ettin surat›m.
Üçüncü y›l hileyle kaz›ktan içe girdin
Zira peflinden gelen pamuk k›r› bilirdin
Adanal› Gümüfl’ten bütün y›ld›n delirdin
Böyle koflu vurulmaz benim demir k›rat›m
Her yerde, her devrede kara ettin surat›m.
Amerikan, ‹ngiliz, kan›nda dahi olsan
Art›k gözümden düfltün hergün koflu da alsan
Kötü huylar y›kanmaz, bahr-i muhite dalsan
Hiç dar›l›p gücenme sataca¤›m k›rat›m
Yoksa senin yüzünden bataca¤›m k›rat›m.
Kara damak oldu¤un esasen ap aç›kt›
Nal›n yetmifl kurufltan, on befl liraya ç›kt›
Sen bize bir yük oldun, çoluk çocuk hep b›kt›
Art›k seni beslemem sataca¤›m k›rat›m
Zira u¤ursuz ç›kt›n, bataca¤›m k›rat›m.
84
Nal›n on befl olunca, yedi buçuk ayar›n
Son günlerde kalmad› hiç düzenin ayar›n
Ne boyunun isterim, ne de Celal Bayar’›n
Onlar› da jokeylikten ataca¤›m k›rat›m
Seni de satmaz isem bataca¤›m k›rat›m.
Menderes’ten geçemez k›ratlar›n aksisi
Dillere destan oldu Koraltan’›n taksisi
Yalan m› bu sözlerim bre millet kürsüsü
‹flte pazar yerinde sat›yorum k›rat›m
Yoksa senin yüzünden bat›yorum k›rat›m
Atalar›mdan kalan emektar yeter bana
‹fllerimi o görür ihtiyac›m yok sana
Birgün olup flahlan›r yürüdü mü meydana
‹flte o gün al›r›m, ben de iflimden murat
Kalpl›¤›n sonu budur, duydun mu demir
k›rat.
Ali Said Coflgun 12/12/1959
Sorgun Halk Partisi Kongresi
Bu fliiri okuduktan sonra ayakta alk›fllan›r ve CHP’ye kayd›n› yapt›rarak
demokrat partiden ayr›l›r.4
NOTLAR
1
Âfl›k Demli hakk›nda daha genifl bilgi için
bkz. DO⁄AN Durali, “Yozgat fiair ve Yazarlar›”, Ankara, 1988, ss.43-50; O⁄UZ M. Öcal, “Yozgat’ta Halk
fiairli¤inin Dünü ve Bugünü”, Ankara, 1994, ss.5152.
2
Babas› müftü oldu¤u için mahkeme karar›y-
la soyad›n› Coflgun’dan Müftüo¤lu’na çevirtmifltir.
3
Destek çubu¤u. Ka¤n› boflta beklerken öküz-
lerin yorulmamas› için iki öküzün aras›na, boyunluklar› havada kalacak flekilde yerlefltirilir. Ka¤n›
yürüdü¤ü zaman o kendili¤inden düfler. Bir iple boyunlu¤a ba¤l› oldu¤u için yerde sürünerek gider.
4
Kaynak kifli, Ali Said Coflkun’un en küçük o¤-
lu ‹brahim Selman Coflgun; Müzik Ö¤retmeni,
Kütahya, 2000.
Milli Folklor

Benzer belgeler