halk bülten pdf 46 için tıklayınız

Transkript

halk bülten pdf 46 için tıklayınız
HALK
insanca bir yaþam yolunda
NÝ
LTE
BÜ
Birleþen halk yenilmez!
2007 Bütçesi Yine Bir
Soygun Planý Olarak Hazýrlanýyor
Onlarýn adý
“KADIN” Sf: 6
Tam anlamýyla birer ev emekçisi olan bu kesimin adý: “eve gelen KADIN”dýr.
Onlarýn adý kadýn...
IMF ve Ýþbirlikçilerine Hayýr
Herþeyi
Devletten
Beklememek
Lazým
Peki Ama
Neden?
Sf: 4
Biz, siz, onlar, hepimiz, bu
topraklarda yaþayan herkes en az
bir kere bu sözü duymuþuzdur...
SÝSTEMÝN
KARANLIK
YÜZÜ
YETÝÞTÝRME
YURTLARI
Sf: 10
Geçen sayýmýzda alt bir yapýlanma
olarak yazdýðýmýz çetelerden sonra
bu kez de konumuz mafya...
Bugünlerde yine büyük havalarla tartýþmalar yapýlýyor, meclis komisyonlarý harýl harýl çalýþýyor, þatafatlý toplantýlarla 2007 bütçesi hazýrlanýyor! “Seçim
bütçesi” mi olacakmýþ yoksa IMF kriterleri korunacak mýymýþ, çok bilmiþ medya maymunu ekonomistler uzun uzun yorumlar yapýyorlar…
Neyi tartýþýyorlar peki? Halkýn sorunlarýný ve bu sorunlarýn nasýl çözüleceðini mi?
Hayýr! Bütün tartýþma hep ayný kavramlar üzerinde dönüyor, anlamadýðýmýz, bizim somut hayatýmýzla ilgisi olmayan bir dilden konuþuyorlar: Ýstikrar, ödeme dengeleri, vs. vs…
“Ekonominin dengelerinin bozulmamalý” diyor birileri örneðin. “Ýstikrar korunmalý”, diyor bir baþkasý…
Nedir bu dengeler? Bilen var mý? Örneðin genç nüfusun yüzde yirmisinin
düpedüz iþsiz olmasý bir denge midir? Her an kapýnýn önüne konulma endiþesi, kahvehanelerin dumanlý ortamý, eðitim düzeninin çökmüþ olmasý, fýndýk ya
da tütün üreticisinin perperiþan olmasý, sokaklarýn sahipsiz çocuklarla dolu olmasý, fuhuþ dünyasýnýn alýp baþýný gitmesi, vs. vs. bir istikrar mýdýr?
Kimin istikrarý bu? Kimin dengesi?
Rakamlarýn birbirini tutmasý mýdýr denge?
Bizim, emekçi insanlarýn hayatýnýn bir saniyesinde bile bir denge, bir istikrar var mý? Bizden, bizim hayatýmýzdan söz etmiyorlarsa eðer, bizim hayatýmýzýn düzene girmesini dert etmiyorlarsa, kimden ve neden söz ediyorlar? Ve en
önemlisi de þu: Sözünü ettikleri “istikrar” ve “denge” bizim hayatýmýzla ilgili deðilse, niye ellerini cebimize sokup hiç durmadan paramýzý alýyorlar?
Bütçe Hazýrlamak: Çok Zor Bir Ýþ mi?
Peki nedir
Ya da
Kaðýthane Halk Kültür Merkezi
Tel: 0212 321 02 58
e-mail: [email protected]
sa
1
“istikrar” dedikleri?
daha önce þöyle soralým; bütün bunlar gerçek
mi?
Yani bu adamlar aðýr uzman havalarýyla
masalara oturup gerçekten de bir bütçe mi
4
yý 1
sosyalist barikat 25
Elinizi Cebimizden Çekin!
hazýrlýyorlar? Daha açýkça soralým: Bu adamlar, bir masanýn etrafýna oturup “arkadaþlar halkýmýzýn þöyle þöyle ihtiyaçlarý var, bizim de elimizde þu kaynaklar ve þu potansiyeller var, ne yapabiliriz” diye bir
tartýþma ve planlama mý yapýyorlar?
Hayýr, hiç ilgisi yok!
Peki, bir soru daha soralým: Bu uzmanlar ve hükümet üyeleri, bir Ocak ayýnda þeytana uyup masaya otursalar ve “arkadaþlar, halkýn sorunlarýný ve iþsizliði, vs. ortadan kaldýrmak için IMF borçlarýný ödemeyelim, savaþ harcamalarýný ve polise giden kaynaklarý en aza indirelim, halka daha iyi hizmet vermek için temel sektörleri kamulaþtýralým” deseler, kaç gün iktidarda kalýrlar?
Bu sorunun da yanýtý belli olduðuna göre, masaya oturup ne yapýyorlar?
Gayet açýk; kendilerine býrakýlmýþ olan ayrýntýlar alanýnda küçük küçük oyunlar oynuyorlar… Yani bu
devletin içteki ve dýþtaki soygunculara borç ve borç faizi adý altýnda ödeyeceði miktarlar belli. Tarým ürünlerine verilecek fiyatlarýn sýnýrlarý IMF ve Dünya Bankasý tarafýndan çizilmiþ. Emekli aylýklarýndan, o
yýlýn toplu sözleþme ölçütlerine, asgari ücrete kadar her þey tamamen IMF tarafýndan belirlenmiþ halde. Hastaneler, okullar zaten kaderine terk edilmiþ ve oraya fazladan bir kuruþ bile aktarmalarý yasak!
Savunma Bakanlýðý’nýn, MÝT’in, Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn harcamalarýný kýsmak ise zaten akýllarýnýn ucundan bile geçemez, bu bütçeler üzerine bir tartýþma bile yapýlamaz.
Peki ne kalýyor geriye?
Geriye kalan þey belli: Önceden sýký sýkýya belirlenmiþ olan bütün bu temel politikalarý yazýlý hale
getirip adýný da bütçe koyarak imzalamak… Okul çocuklarýna tarih dersinde öðretilen þu kapitülasyonlar ve düyun-u umumiye döneminden bunun hiçbir farký yoktur.
Yani aslýnda bu iþbirlikçiler bize bir bütçe hazýrlamýyorlar. Hatta öyle ki, bazý yerleri boþ býrakýlmýþ
bir form kaðýdý olsa ve her yýl sadece birkaç rakam deðiþtirip altýný imzalasalar da olur.
sosyalist barikat 26
Bizim Kime
Borcumuz Var?
Peki ama borç dedikleri þey nedir?
Biz, yani iþçiler, memurlar, küçük üreticiler, kimseden borç mu almýþýz da borç ödüyoruz?
Hayýr. Ama hiç durmadan ayný þeyden, iç ve dýþ borç ödemelerinden söz ediliyor.
Dýþ borç dedikleri belli. Emperyalist
ülkeler ve þirketler borç ve kredi adý altýnda yüksek faizli bir soygun yapýyorlar.
2006 yýlý baþýnda bu miktar 170 milyar
YTL’yi aþmýþ durumda. Öde öde bitmiyor, zaten bitmesi de istenmiyor; çünkü
bu bir soygun aracý. Öyle ki sadece faizleri ödemek için yeni borç alýnýyor ve
borçlar biriktikçe emperyalistlerin tahsildarý olan IMF durmadan yeni politikalar
dayatýyor, bunlar aksatýldýðýnda da musluklarý kapatmakla tehdit ediyor. Bu borçlarýn çoðu bilinen anlamda devlet borcu
da deðil. Aslýnda borçlarýn-kredilerin çoðunu özel þirketler ve özel bankalar alýyor. Ama sonra bu bankalar, þirketler, kiþiler dýþarýya borç ödeyemez hale geldiklerinde, alacaklý bankalarýn, firmalarýn ülkeleri doðrudan veya IMF aracýlýðý ile
Türkiye’ye kredi açýyor. Devleti borçlandýrýyor. Türkiye’ye devlet borcu olarak giren dövizler sayesinde þirketler dýþarýya
olan borçlarýný ödüyor. Para gene dýþarý
çýkýyor... Bankalarýn, þirketlerin, kiþilerin
borcu, devlet borcuna dönüþüyor.
Ýç borç ise aslýnda tam olarak
“iç borç” deðil. Çünkü devlete
borç vererek kâr saðlayan iþbirlikçi þirketlerin çoðunun en
sa
Savaþ ve Rant Bütçesini Onaylamýyoruz!...
Yerli ve yabancý sermayedarlara, savaþ tüccarlarýna rant
saðlamak için hazýrlanan 2007 bütçesine karþý, Halk Ýçin
Bütçe Platformu tarafýndan bir basýn açýklmasý yapýldý.
22 Kasým 2006 Çarþamba günü saat 11:30'da TMMOB'da
toplanan Halk Ýçin Bütçe Platformu bileþenleri, bütçeye
niçin karþý olduklarýný ve nasýl eylemlilikler gerçekleþtireceklerini basýna deklare ettiler.
Açýklamada okunan basýn metninde; "Halk bu bütçeye
hayýr diyor. Çünkü bu bütçe bizim canýmýzý yakýyor.
Hastane kapýlarýnda sürünmek istemiyoruz. Çocuklarýmýzý
çetelere, uyuþturucu bataklarýna deðil doðru dürüst eðitim
alacaklarý okullara göndermek istiyoruz; öðretmenler doktorlar hemþireler insanca yaþam ücreti alarak çalýþabilsin;
iþsizlere ya iþ yada gelir güvencesi verilsin istiyoruz. Üretici çifçi uluslar arasý tarým tekellerinin insafsýzlýðýna terk
edilmesin istiyoruz. Bizlerin emeðiyle, ürettiðiyle oluþturulan bütçenin olanaklarý faizciye, rantçýya ve savaþa deðil
halkýn temel haklarýnýn saðlanmasýna ayrýlsýn. Bu gerçekleþmesi son derece mümkün olan ve derhal yerine getirilmesi gereken bir hakkýn talebidir” denildi.
Açýklamada, platformun 3 Aralýk 2006 günü Petrol-Ýþ
Genel Merkez binasýnda bütün gün yapacaðý bütçe sempozyumunun ve bir
referandum çalýþmasý yapýlacaðý bilgisi verilirken, basýn
açýklamasý, gazetecilerin de bütçeye
hayýr referandumuna
katýlmasýyla son
buldu.
ESENLER Halk Kültür Merkezi
2
4
yý 1
Tel: 0212 508 94 53
e-mail: [email protected]
büyük hissedarý yine emperyalist þirketler. Bu þirketlerin devlete attýðý faiz kazýðýyla kazandýklarý imalat sanayi yatýrýmlarýndan çok daha fazla. Yani tam anlamýyla paradan para kazanýyorlar ve hepimizi soyuyorlar. 2006’nýn ilk sekiz ayýnda
devlet 108 milyar YTL iç borç ödemesi yaptýðý halde, yýl baþýnda 244 milyar YTL olan iç borç 251 milyar YTL’ye çýkýyor.
Yani sekiz ayda borcun yüzde 43’ü kadar para ödendiðe halde borç azalmýyor, artýyor. Neden? Çünkü ödenen aslýnda
çok yüksek olan faizlerin tutarýdýr.
Peki ama bütün bunlardan bize ne? Elini cebimize sokup neyimiz var neyimiz yok hortumlayan devlet, bize, yani emekçilere ait olmayan bir borcu neden bizim paramýzla ödüyor? Devlete borç vererek semiren patronlarýn kasalarýný doldurmak için neden bizim maaþýmýzdan kesilen vergiler kullanýlýyor?
Böyle yapýlýyor, çünkü devlet onlarýn, yani emperyalistlerin ve iþbirlikçi patronlarýn devletidir. Görevi de bizim sýrtýmýzdan aldýklarýný bütün bu asalaklar, soyguncular tayfasýna aktarmaktýr.
Kimin Ýçin, Kime Karþý?
Yani düpedüz bizi kandýrýyorlar! Bu bir bütçe deðildir; bu bir ucu bizim cebimizde olan bir hortumdan alýnterimizin
hortumlanýp patronlarýn kasalarýna aktarýlmasý iþlemidir.
Yoksa örneðin sosyalist bir planlamada bütçe hazýrlamanýn bir anlamý vardýr. Ýnsanlar oturup o ülkenin ihtiyaçlarýný ve kaynaklarýný, potansiyellerini karþý karþýya koyarlar ve bu tablo ile halkýn refahýnýn nasýl yükseltilebileceðini tartýþýrlar. Çünkü o ülke her þeyden önce baðýmsýzdýr, kendi kaynaklarýna hakimdir ve en önemlisi insaný her þeyin merkezine koyan bir sisteme sahiptir.
Ama durum böyle deðilse, olan þey bellidir. Borçlar sabittir, IMF emirleri doðrultusunda tarým ürünleri fiyatlarýna kadar bütün ayrýntýlar baþtan belirlenmiþtir.
Devletin baský aygýtlarýnýn güçlendirilmesi için ayrýlan kaynaklardan da bir kuruþ kesinti yapýlamaz; çünkü bu kadar haksýzlýk ve adaletsizliðin olduðu yerde mutlaka ayaklanma ihtimalleri vardýr ve hapishanelerin, polisin, ordunun
güçlü olmasý gerekir. Ayrýca Kürtlere karþý yürütülen savaþ da zaten baþlý baþýna bir hortum haline dönüþmüþtür. Sonuç olarak çoðu Ýsrail ve ABD ile yapýlan uçak, tank, helikopter ihaleleri birbirini izler ve halkýn cebinden alýnan paranýn önemli bölümü bu alana aktarýlýr.
Bütün bunlar böyleyse o zaman yapýlabilecekler artýk ortadadýr: Halkýn boðazýna sarýlmak!
Ýþte “istikrar” lafýnýn gerçek anlamý da burada açýða çýkar. Bütün bu yukarýda saydýðýmýz alanlarda bir kýsýntý yapýlamýyorsa, geriye saðlýktan, eðitimden kesinti yapmak ve vergileri artýrmak kalýr.
1980’lerden beri sözü edilen “sýký para politikasý”nýn özü, halktan daha fazla vergi almak ve halk için bütçeden az
para harcamaktan ibarettir. Ýþte bunun için son zamanlarda Maliye Bakaný Unakýtan’ýn cin fikirli “uzman”larý oturup halký nasýl daha fazla soyarýz diye yeni vergi biçimleri yumurtlamaya çalýþýyorlar. Hayvan kesiminden doðalgaz ve tüpgaza, kaynak sularýndan pansiyonlara, eðlenceden konutlara dek yeni yeni vergiler planladýklarý gibi eskilerini de artýrmaya çalýþýyorlar. Sonuç ise her zaman bellidir: Yoksullarýn daha yoksul, zenginlerin daha zengin olmasý, gelir daðýlýmý uçurumunun artmasý, iþsizliðin bir canavar gibi büyüyüp durmasý ve hayatýmýzýn, geleceðimizin karartýlmasý…
Halk Ýçin Bütçe Mümkün müdür?
Kalan Halk Kültür Merkezi
Tel: 0428 212 26 85
e-mail: [email protected]
sa
3
4
yý 1
Sokaða çýkýp bu ilk adýmý atmalýyýz.
Soygunu ve zulmü durdurmak için!
Cebimizdeki hortumu söküp atmak için!
sosyalist barikat 27
Peki bütün bunlara karþýn, halk için gerçek bir bütçe yapmak mümkün müdür?
Yani, hükümetin ve patronlarýn söyledikleri gibi bundan baþka bir alternatif gerçekten yok mudur?
Elbette vardýr ve uygulanmasý da son derece basit ve mümkündür. Bu topraklardan emperyalistler ve iþbirlikçilerini defedersek ve bütün bu asalaklarýn elinde tuttuðu muazzam kaynaklara el koyarsak, bugün yoksulluk içinde kývranan bu ülkeden bir refah toplumu yaratmak mümkündür. Borç adý altýnda gerçekleþtirilen soygun bir kader deðildir ve
tek bir darbede, “kimseye borcum yok ve ödemiyorum” demek de mümkündür. Esasen onca yýldýr topraklarýmýzýn bütün kaynaklarýný sömüren bu haydutlarýn bize borcu vardýr!
Hýrsýzlarý, soyguncularý, emperyalizmin uþaklarýný musluðun baþýndan uzaklaþtýrdýðýnýzda ortaya çýkacak olan potansiyel ise olaðanüstü büyüklüktedir ve dürüst, demokratik bir halk yönetimi bu potansiyelle daðlarý yerinden oynatabilir. Ýþte o zaman, ancak o zaman, emekçi kitlelerin de katýldýðý, bizzat devleti yönettiði bir halk iktidarýnda demokratik bir biçimde halkýn ihtiyaçlarý ve kaynaklarýn nasýl kullanýlacaðý özgürce tartýþýlabilir ve bir planlama yapýlabilir.
Bugün týp alanýna yapýlan harcama kâr getirmeyen verimsiz bir iþ gibi görülebilir ama biz böyle bir “verimlilik” anlayýþýný hiç umursamayýz.
Bugün eðitimde herkes baþýnýn çaresine baksýn denebilir ama biz doðumdan itibaren her çocuðun eðitim ve saðlýk hakkýnýn tartýþmasýz olduðunu düþünürüz.
Bugün çakýltaþý edebiyatýyla savaþ harcamalarý durmadan artýrýlabilir, ama biz halklarýn özgür ve kardeþçe iliþkisini ve uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýný hayata geçiririz ve daðlardan gelen cenazelerin de, bu savaþtan saðlanan
rantlarýn da bir günde önünü keseriz. Demokratik bir halk iktidarý bütün bunlarý yapabilir, bütün bunlar hayal deðildir.
Önümüze kader gibi dayatýlan bugünkü soygun ve baský düzenini reddetmek, ona karþý mücadeleye giriþmek, böyle
bir yeni düzen için atýlacak ilk adýmdýr.
Herþeyi Devletten Beklememek Lazým
sosyalist barikat 28
Peki ama Neden?
Biz, siz, onlar, hepimiz, bu topraklarda yaþayan herkes, uzun yýllardýr hep ayný
þeyi duyarýz: Her þeyi devletten beklememek lazým!
Bir yerde eðitimden söz edilse, laf döner dolaþýr ayný yere getirilir: Her þeyi devletten beklememek lazým!
Saðlýktan söz açýlsa ayný þey, trafik dense ayný; ortalýðý çöp götürse, kolera vursa, radyasyon kasýp kavursa, deprem çarpsa, sel yýksa, yine o laf: Her þeyi devletten
beklememek lazým!
Peki ama neden?
Neden her þeyi devletten beklememeliyiz? Kimse bu soruyu sormuyor!
Devlet niye var peki?
Biz her ay istesek de istemesek de o kadar vergiyi neden otomatik olarak ödüyoruz? Yediðimizden içtiðimizden, bakkaldan aldýðýmýz her nesneden kesilen þu KDV
vergileri nereye gidiyor? Emlak vergisinden çöpe, deprem vergisinden özel tüketim
vergisine dek bir yýðýn parayý kim kullanýyor? En önemlisi de þu: Biz ondan bir þey
istemeyeceksek, o niye bizim cebimize elini sokup haracýný alýyor?
Peki, ne zaman çýktý bu laf, hatýrlayan var mý? Niye birdenbire her þeyin “devletten beklenmemesi” fikrine saplandýk kaldýk hep birlikte?
Devlet diye bir kurum var ve bize ýsrarla bu kurumun hepimizin çýkarlarý için çalýþtýðý söyleniyor. “Allah devlete zeval vermesin” diyoruz ikide birde; devleti ayakta tutmaktan söz ediyoruz. Otogarlarda tantana yaratarak gidip asker oluyoruz, “bölücülere” çakýl taþý bile vermemek için 20 yaþýnda tabutlarýn içine giriyoruz. Bütün hayatýmýz boyunca þu kadarcýk bir faydasýný görmesek de olsun diyoruz, yine de devletimiz sað olsun var olsun…
Yani o, hepimizin devleti! Öyle diyorlar ya! Hem Rahmi Koç’un ve Güler Sabancý’nýn, hem de konfeksiyon iþçisi Ahmet ve boyacý Mustafa’nýn! Onun karþýsýnda hepimiz eþitiz, hepimizden aldýðýný hepimize veriyor!
Ama ne hikmetse hiç durmadan, þu ya da bu yolla bizden yüklü miktarda paralarý
topladýðý halde bu azametli devletin hiçbir þeye gücü yetmiyor! O kadar ki, kendisine
emanet edilmiþ üç tane yetim çocuða bile bakamýyor ve haftada bir bayat yemeklerle
onlarý zehirleyip duruyor. Okullarda hizmetli ve hatta sözleþmeli öðretmen için ailelerden para toplanýyor. Üniversiteler harç adý altýnda topladýklarý haracý her yýl artýrýyorlar. Maliye Bakanlýðý ikide birde þu ya da bu ilacý “tasarruf” için sosyal güvence kapsamýndan çýkarýyor. Demiryollarý batmýþ halde, kamu fabrikalarý çöplüðe döndürülmüþ, kentlerin kenarlarý ve hatta orta yeri altyapýsýzlýktan kýrýlýyor, bu topraklarýn tarihsel mirasý olan eski eserler bakkaldan reçel çalar gibi çalýnýyor… Ve ön önemlisi,
en vahim olaný da, göz göre göre koca bir deprem üstümüze üstümüze geliyor ve
bütün bilim insanlarýnýn söylediði þey ayný: Devlet þatafatlý basýn toplantýlarý dýþýnda
kýlýný kýpýrdatmýþ deðil!
Bütün bunlar için ise bize hep ayný þey söyleniyor: “Devletin imkânlarý kýsýtlý.”
Gerçekten öyle mi? Yani birileri gerçekten “halk için ne yapabiliriz arkadaþlar” diye masa baþýna oturuyor da ellerindeki para mý yetmiyor? Birileri gerçekten “þu deprem için ciddi bir þey yapalým” diyor da parasýzlýk mý bellerini büküyor? Ya da þöyle
soralým: Örneðin Küba devletinin imkânlarý çok mu geniþ de bütün vatandaþlarýnýn
mahalle hekimliðinden
baþlayarak insanca bir saðlýk sisteminin içine
almýþ ya da bütün çocuklarý
tamamen ücretsiz oMALTEPE Halk Kültür Merkezi
larak okutmakta?
Tel: 0216 441 75 44
e-mail: [email protected]
“Devletimizin
sa
4
4
yý 1
***
Geçtiðimiz aylarda deprem konusunda yapýlan bir açýk oturumda sunucu þöyle diyordu: “Bizim vatandaþýmýz biraz tembel ve hazýrcýdýr. Bekliyor ki bir depremde evi yýkýlsýn ve devletten para sýzdýrsýn.”
Hiç utanmýyorlar! Hiç yüzleri kýzarmýyor!
Son beþ yýlda Miami’de kaç villa satýn alýnmýþ, kimmiþ bu caný tatlý yurttaþlarýmýz, hiç merak etmiyorlar; ama bizi devleti soymakla suçluyorlar.
Artýk yeter! Artýk bütün bu yalanlara, hakaretlere karnýmýz tok! Býktýk hepsinden!
Bütün bunlar kaderimiz deðil. Böyle yaþamaya mecbur ve mahkum deðiliz. Bütün bu hýrsýzlar, üçkaðýtçýlar,
zorbalar sürüsü tarafýndan yönetilmek zorunda deðiliz.
Bize ait, bizden baþka bir þey düþünmeyen, bizim tarafýmýzdan yönetilen ve denetlenen bir halk iktidarý
hayal deðildir.
Yeter ki, ayaða kalkalým ve kendi kaderimize
el koyalým!
Yeter ki, yalanlarýn sahtekârlýklarýn kapÇUKUROVA Halk Kültür Merkezi
kara perdesini yýrtýp gözlerimizi aydýnlýða
Tel: 0322 363 18 37
açalým!
e-mail: [email protected]
sa
5
4
yý 1
sosyalist barikat 29
imkânlarý kýsýtlý.”
Neden kýsýtlý?
Peki nereye gidiyor bu para?
2006 yýlýnýn ilk sekiz ayýnda devlet, iç ve dýþ borçlara tam 108 milyar YTL anapara ve faiz ödemesi yaptý.
Bu ödemeye raðmen, yýl baþýnda 244 milyar YTL olan iç borç miktarý 251 milyar YTL’ye çýktý. Yani ödenen
para aslýnda faizleri bile karþýlamýþ deðil.
Dýþ borç miktarý ise 2006 yýlý baþýnda 170 milyar YTL olarak görünüyor…
Peki kim bu iç ve dýþ borçlarýn muhataplarý? Bunlar meçhul þahýslar mý?
Tabii ki deðil; örneðin resmi verilere göre 1999’da Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluþunun devlete borç vererek saðladýðý kârýn oraný bu þirketlerin toplam gelirlerinin yüzde 88’ini oluþturuyor. Bunlar, banka deðil, “sanayi” kuruluþlarý… Yani adam elindeki parayý sanayi yatýrýmýna yatýrmaktansa devlete faizle borç vermeyi daha kârlý buluyor!
Ne güzel deðil mi?
Dýþ borçlarýn muhatabý kim peki? Uluslararasý þirketler ve onlarýn jandarma baþçavuþu IMF… Bir türlü bitmiyor borçlar, biteceði de yok.
Peki bunlar kimin borcu? Konfeksiyon iþçisi Ahmet’le boyacý Mustafa IMF’den borç mu almýþ? Biz niye ödüyoruz patronlarýn borcunu?
Peki borsaya giren yabancý sermaye üzerindeki vergi tamamen kaldýrýlýyor da, bize her gün niye yeni yeni
vergiler bindiriliyor?
Devletin imkânlarý kýsýtlý da Ýsrail’den alýnan savaþ uçaklarýna nereden para bulunuyor?
Son yirmi yýlda buharlaþýp giden 200 milyar dolarý kimler yalayýp yuttu?
Devletin en çok gelir getiren petro-kimya tesislerini medya patronlarýna yok pahasýna neden sattýlar? Bütün bunlarý bir yana koyalým, sadece kan emici ilaç þirketlerine devlet her yýl kaç milyar dolar ödüyor?
Bu muazzam tarým ülkesi þimdi neden buðday ve diðer ürünleri ithal ediyor? Kim istiyor bunun böyle olmasýný?
Her þeyi devletten beklememek lazým!
Ýyi, beklemeyelim o zaman. Ama sokaða çýkýp hakkýmýzý aradýðýmýzda kafamýza inen polis copu ne oluyor? Hiçbir þeye gücü yetmeyen, sahtekâr tüccarlar gibi hiç durmadan parasýzlýktan sýzlanan devlet yalnýzca
bizi dövmek ve öldürmek için mi var?
Her þeyi devletten beklememek lazým!
Ýyi, boþaltýn sokaklarý o zaman. Üç tane memur sokaða çýkýp zam istediðinde niye bin tane polisle kuþatýyorsunuz ortalýðý?
Peki bu ülkenin kaynaklarý mý sýnýrlý?
Açalým önümüze bölge haritasýný ve bir bakalým; bu topraklar kadar avantajlý bir yer var mý koca Ortadoðu’da? Bu topraklardan emperyalistler ve yerli asalaklar defedilse ve gerçekten demokratik bir halk iktidarý kurulsa, insanlar aç mý kalýr?
Bu soruyu yanýtlamak için ekonomi bilmek gerekmez, bu topraklarda trenle üç günlük yolculuk yapsanýz
anlarsýnýz!
sosyalist barikat 30
onlarýn adý
“kadýn”...
“kadýn”...
“kadýn”...
Kadýn sorunu ile ilgili sol yazýna baktýðýmýzda “ücretsiz ev emekçisi” tanýmýna çok sýk
rastlarýz ki çok doðru bir tanýmlamadýr bu. Mevcut düzenin, kadýna biçtiði rolü örtbas etmek
ve iþsiz sayýsýný düþük göstermek adýna kullandýklarý ‘ev hanýmý’ tanýmlamasýnýn yerine
kullandýðýmýzda ne kadar anlamlý bir hal aldýðýný görürüz. Ki zaten günümüzün düzen erkeði de eþini-kýzýný çalýþtýrmamasýnýn nedeni sorulduðunda “o evinin hanýmý” diyerek kadýný “onore” eder görünür. Evde yapýlan temizlik, çocuk bakýmý, yemek vs… gibi iþler ise hiç
iþten sayýlmaz.
Ancak þu anda konumuz bu deðil. Konumuz “evinin hanýmý” denilen kesimlerin sýnýfsal
farklýlýðýný ortaya koyan farklý bir sektörle ilgili. Bu sektör özellikle kendi evinde “evinin hanýmý”(!) olup kendi ev iþlerini yapan, ardýndan da “evinin hanýmý” olup da evinin iþini yapmayan evlere ev iþine giden “KADINLAR”la ilgili…
Sýnýf farklýlýðýnýn bu kadar net görülebilecek baþka yeri yoktur belki… Sözü edilen iki kesim de ‘ev hanýmý’ tanýmlamasýndadýr. Ancak bir kesim, iþveren statüsünde olan burjuvaorta burjuva kadýndýr; diðer kesim ise burjuva kadýna emek gücünü satan emekçi kadýndýr.
Bu öyle bir sistem ki týpký köleci sistemdeki veya biraz daha ileri geldiðimizde feodal sistemdeki farklý kadýn yapýlarýný hatýrlatýyor. Köleci sistemde köle sahibinin eþi olan kadýn evin iþlerini organize etmekten sorumludur. Bunun anlamý ev iþlerinde çalýþtýrdýklarý kölelerin çalýþtýrýlmasýnýn, sömürülmesinin organize edilmesidir. Feodal sisteme doðru geldiðimizde feodal beylerin hanýmlarýnýn benzeri özellikleri karþýmýza çýkýyor. Kale içlerinin gýdasýndan, erzakýndan ve kale içi diðer ayrýntýlardan feodal beyi kurtarmak iþi kadýnýndýr. Feodal kadýn, bu iþi yaparken serflerin eþlerini-kýzlarýný çalýþtýrmaktadýr. Orada sömürülmesi
gerekenler onlardýr.
Günümüze geldiðimizde durumun çok da deðiþmediðini görürüz. Burada burjuvalarýniþverenlerin evdeki rahatýný saðlamak, evdeki gereksiz ayrýntýlardan kurtarmak kadýnýn görevidir. Ancak bunu kendisi deðil ücret karþýlýðý emek gücünü satýn aldýðý ücretli ev emekçisine yaptýrýr. Nasýl ki köle beyinin karýsý köleleri çalýþtýrmaktan, feodal kadýn serfleri çalýþtýrmaktan sorumludur, burjuva kadýn da evinde ev emekçilerinden sorumludur. Ve mademki ücretini ödüyor her türlü iþi onlara yaptýrmak hakkýný kendinde bulabilmektedir.
Günümüzde bu sektör o kadar geliþmiþtir ki, her emekçi mahallesinde ev iþine giden kadýnlara rastlayabiliriz. Ancak bu kadar geliþkin bir sektör olmasýna karþýlýk bu sektörün iþ
yasalarýnda yeri yok.
Tam anlamýyla birer ev emekçisi olan bu kesimin adý: “eve gelen KADIN”dýr. Onlarýn adý kadýn. Onlar, üzyýllardýr süregelen ilkel iþbölümünün en somut örnekleridir; kadýn çalýþacaksa bile ev iþinde çalýþmalýdýr… Bu anlamýyla onlarý kýnayan erkek yoktur. Hatta tam tersine ev ekonomisine katkýda (!) bulunduklarý için de alkýþlanýrlar.
Toplumun azýmsanmayacak kesimini oluþturan bu “KADIN”larýn iþi sabah erken baþlar
ve gittikleri evin iþi bitene kadar devam eder. Bu “KADIN”lar durmaksýzýn yer siler, yemek
yapar, bulaþýk yýkar, yükseklik farký gözetmeksizin cam siler. Evin büyüklüðüne göre iþlerinin bitiþ zamaný deðiþse de genellikle akþamýn geç saatini bulur. Çünkü onlara artýk gündelikleri verilmiþtir ve ne kadar iþ varsa yapmalarý istenmektedir. Buna saatlerce ütü yapmak da dahildir, tuvalet temizlemek de. Veya ‘abla’ dedikleri iþverenlerinin köpeðini özel araçlarla veterinerlere götürmek de onlarýn iþidir.
Tüm bu iþlerin karþýlýðýnda aldýklarý ücret günümüz Ýstanbul koþullarýnda sürekli ayný
evde çalýþan açýsýndan aylýk 450-500 YTL civarýndadýr. Bunun dýþýnda ise günübirlik ve iþ
bulduðunda iþe giden ücretli ev emekçileri bunun karþýlýðýnda yaklaþýk günlük 50-60 YTL
almaktadýr. Ancak bu kesim daha zor koþullarda yaþamaktadýr. Çünkü çoðu gün iþ bulamamakta, iþ bulduklarýnda ise günlerin birikmiþ iþini yapmak zorunda býrakýlmaktadýrlar. Alýnan ücret evin büyüklüðüne göre deðiþse de genellikle ev küçükse de büyükse de harcanan zaman aynýdýr. Ancak bu “KADIN”larýn sigortalarý yoktur. Hiçbir sosyal güvenceleri
yoktur. Örneðin cam silerken 7. kattan düþerse bunun sorumlusu sadece
kendisidir ve tedavi
masraflarýný kendisi
AVCILAR HALK KÜLTÜR MERKEZÝ
karþýlamak zorundaTel: 0212 590 75 31
dýr. Sigortasýz çalýþe-mail: [email protected]
sa
6
4
yý 1
týklarý için de doðal olarak emeklilik haklarý da yoktur.
Yukarýda belirttiðimiz gibi sektörleþen bu emek sömürüsüne yasalarda yer yok. Bu kesimin haklarýný koruyacak hiçbir iþ yasasý mevcut deðil. Var olan iþ yasalarýnýn iþçi haklarýný ne kadar koruduklarý ayrý tartýþma konusudur. Ancak burada söz konusu hiçbir kanunun olmamasýdýr.
Ücretli ancak sosyal haklardan yoksun bu ev emekçilerinin bir de mesleki hastalýklarý gündemdedir. Özellikle
40’lý yaþlardan sonra bel-boyun fýtýðý, menüsküs, deri döküntüleri vs. birçok hastalýkla karþý karþýya kalmaktadýrlar.
Ücretli ev emekçilerinin var olan düzende iþ ve yaþam koþullarýný kolaylaþtýracak talepler geliþtirmek ve gündemleþtirmek zorundayýz. Bu taleplerin baþýnda bu sektöre bir isim konmasý gelmektedir. “KADIN” tanýmlamasý
onlarýn durumlarýný somutlamaktan uzaktýr. Bu sektörde çalýþan kesime “ücretli ev emekçisi” veya “temizlik emekçisi” tanýmý uygundur. En acil ikinci talep ise, var olan iþ yasalarýna bu sektörün iþlenilmesidir. Diðer önemli ve hayati talep ise ev emekçilerinin sosyal haklarýna yöneliktir. Bütün ücretli ev emekçileri için sigorta hakký talep edilmelidir. Ýþ saatleri, iþ bitene kadar deðil, yaptýklarý iþin aðýrlýðý dikkate alýnarak 6 saat olarak belirlenmelidir. En önemli taleplerden biri de örgütlenme haklarýnýn olmasý gerektiðidir. Bu sektörde çalýþanlarýn örgütlenerek bir sendika kurmalarý ve iþverene karþý birlikte mücadele etme haklarý talebini yükseltmek gerekir. Ulaþým ve yemek masraflarý karþýlanmalý, aldýklarý ücret geçimlerini karþýlayabilecek durumda olmalýdýr. Ücretli ev emekçilerinin özellikle günübirlik iþe gidenlerin iþ garantisinin saðlanmasý gerekmektedir. Ýkinci sýnýf insan muamelesi görmemeleri
noktasýnda da mücadele edilmesi gerekmektedir.
Ancak soruna baktýðýmýzda tüm sýnýflý toplumlarda farklý þekillerde bu sistemin iþlediðini görüyoruz. Evrim geçirerek bu durum günümüze kadar geldi. Ancak artýk evrilmeyi beklemenin zamaný geçti. Artýk bu ve bunun gibi
emek-sermaye, emekçi-iþveren arasýndaki tüm sorunlarýn kaynaðý olan sýnýflý toplumun tamamen ortadan kalkmasýna yönelik mücadele etmenin zamaný geldi.
Bu sorunun tek çözümü elbette ki sorunun kaynaðý olan sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasýdýr. Sýnýflarýn ortadan
kaldýrýlmasýyla bu sektör de tamamen ortadan kalkacaktýr. Yaþanan deneyimlere baktýðýmýzda örneðin Küba’da
bu sektörün sadece yabancýlara açýk olan otellerde ‘temizlik emekçisi’ ve ya ‘otel çalýþaný’ adý altýnda devam ettiðini, burada sadece kadýnlarýn deðil ayný zamanda erkeklerin de çalýþtýðýný ve bunun da aslýnda bir zorunluluk
olduðunu görebiliriz. Zorunluluk þuradan kaynaklanmaktadýr, turizm sektörü Küba açýsýndan önemli bir gelir kaynaðý ve gelen turistlerin ihtiyaçlarýnýn giderilmesi gerekmektedir. Bu anlamýyla otel çalýþaný zorunluluktur. Ancak
oradaki uygulama elbetteki kapitalist sistemdeki gibi deðildir. Oradaki temizlik emekçilerinin her türlü sosyal hakký, sendika hakký bulunmaktadýr. Ýþ saatleri bellidir ve yapacaklarý iþler de diðer emekçi kesimin yaptýðý iþlerden
daha aðýr deðildir. En önemlisi kendini ikinci sýnýf olarak görmemektedirler, yani bir fabrikada çalýþan bir iþçiden
ya da bir hastanedeki doktordan daha hakir deðildirler.
Sonuç olarak, bir kez daha vurgularsak, kelimenin tam anlamýyla ücretli iþçi olduklarý halde hiçbir yasayla tanýmlanmamýþ olan bu kesim, devrimci hareketin ve genel olarak sýnýf hareketinin dikkatini yöneltmesi gereken bir
kesimdir. Yasalarýn görmezden geldiðini bizim de görmezden gelmemiz doðru deðildir, sayýlarý tahmin edilemeyecek kadar kalabalýk olan bu emekçi katmanýný örgütlemek, görevlerimizden biri olmalýdýr.
8 Kasým günü Siyonist Ýsrail’in yaptýðý Beyt Hanun katliamý FHDD tarafýndan yapýlan bir eylemle lanetlendi. Eylem 11 Kasým günü saat 12.00’de Galatasaray Lisesi önünde toplanan kitlenin yürüyüþe geçmesi ile baþladý. Taksim Tramvay Duraðýna doðru yürüyen kitle sürekli haykýrdýðý
sloganlar ile halký Filistin ile dayanýþmaya çaðýrdý. Tramvay duraðýna
gelindiðinde yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan Siyonist Ýsrail bayraðý yakýldý. Yapýlan açýklamada, ABD-AB emperyalizminin Ýsrail Siyonizminin ve iþbirlikçilerinin bu saldýrgan, katliamcý ve imhacý siyasetlerine karþý Ortadoðu
halklarýnýn direniþini desteklenmesi gerektiði
vurgulandý. Filistin Halkýyla Dayanýþma Derneði’nin düzenlediði eyleme HKM emekçilerinin de
içinde bulunduðu birçok devrimci-demokrat
kurum destek verdi. Eylemde sýk sýk “Katil Ýsrail Filistin’den Defol”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” sloganlarý
haykýrýldý.
HALK KÜLTÜR MERKEZÝ DERNEÐÝ
Tel:Tel: 0212 244 01 91
e-mail: [email protected]
sa
7
4
yý 1
sosyalist barikat 31
Filistin Siyonizme Mezar Olacak
Emperyalist Savaþa Deðil, Halka Bütçe!
Bileþenleri arasýnda Halk Kültür Merkezleri'nin de yer
aldýðý HALK ÝÇÝN BÜTÇE PLATFORMU mecliste
görüþülmekte olan 2007 bütçesine karþý "Halk
Bütçesini Tartýþýyor" sempozyumu düzenledi. 3 Aralýk
2006 günü saat 13:00'da Petrol-Ýþ Genel Merkezi
konferans salonunda baþlayan sempozyuma
akademisyenler, dkö temsilcileri ve emekçi halktan
katýlým oldu. Ýki oturumdan oluþan sempozyumun
birinci bölümünde akademisyenler söz aldý.
Sempozyuma konuþmacý olarak katýlan ve ilk söz
alan Prof. Dr. Ýzzettin Önder varolan IMF politikalarýna deðindi. Konuþmasýnýn bir kýsmýný da
özelleþtirmelere ayýran Ýzzettin Önder halkýn birlikte
hareket etmesi gerektiðini belirtti.
Ýkinci oturumda ilk olarak yazar Metin Yeðin söz aldý.
Yeðin özellikle neoliberal politikalardan ve Latin
Amerika ülkelerinde halklarýn yürüttüðü mücadelelerden söz etti.
Daha sonra çeþitli iþ kollarýndan emekçiler söz aldý.
Sempozyumda tüm emekçilerin yaný sýra Güzeltepe
direniþçilerinden Turan Yavuz ve Gültepe de yaþayan
romanlarýn adýna temsilci Cemil Atmaca söz aldý. Ýlk
olarak söz alan Cemil Atmaca Gültepe'deki yýkýma ve
romanlarýn aþaðýlanma politikalarýna deðindi. Teneke
evlerde yaþadýklarýný ve hayatlarýný kaðýt toplama vb.
iþlerle kazandýklarýný belirten Akmaca devletin kendilerini yozlaþma ve çürümenin kaynaðý olarak göstermeye çalýþtýðýný belirtti. Ayrýca bir gün önce soðuktan
ölen
Zeynep bebeðe de deðinen
Atmaca çok þey deðil 70 metre kare ev istediklerini
belirtti. Daha sonra söz alan Güzeltepe direniþçisi
Turan Yavuz ise direniþ süreçlerini anlattý. Yavuz,
direniþin daha da geliþtirilmesi ve halkýn birlik içinde
mücadele etmesi gerektiðini vurguladý. HKM emekçilerinin de katýlým sergilediði sempozyumda ayrýca
barýþ anneleri, eðitim sisteminin maðdurlarý öðrenci
ve öðretmenler, engelli olduðu için devletin ikinci sýnýf
insan muamelesi yaptýðý emekçiler ve birçok sektörden emekçiler konuþmacý olarak katýldýlar. Saat 18.00
civarýnda son bulan sempozyumun sonunda konuþma yapan platform temsilcisi, emekçileri "Halk Ýçin
Bütçe" þiarýný haykýrmak üzere 10 Aralýk'ta yapýlacak
miting için alanlara çaðýrdý.
Karþý Omuz Omuza",
"Sadaka Deðil Toplu
Sözleþme", "IMF Uþaðý
Hükümet Ýstifa", "IMF'ye Deðil Halka Bütçe", "Savaþa
Deðil, Emekçiye Bütçe", "Genel Grev Genel Direniþ"
"IMF'nin Ýmamý Kaça Sattýn Vataný", "Gün Gelecek,
Devran Dönecek, AKP Halka Hesap Verecek" sloganlarý atýldý. Okunan basýn açýklamasýnýn ardýndan
referandum sonuçlarý açýklandý ve sandýklar açýlarak
verilen kýrmýzý oylar yere dökülerek sergilendi.
sosyalist barikat 32
Adana’da Bütçe Protestosu
Adana KESK, TTB ve TMMOB'un çaðrýsý ile 2007
bütçesine yönelik referandum sonuçlarýnýn açýklandýðý bir eylem gerçekleþtirildi. 2 Aralýk 2006
Cumartesi günü saat 12.30'da Ýnönü Botanik
Parký'nda biraraya gelen kitlenin arasýnda Adana'da
bulunan "Halk Ýçin Bütçe Platformu" bileþenleri de
vardý. Ýnönü Parký'nda yürüyüþe geçen kitle, Ýnönü
Caddesi'nden yürüyerek Adana AKP Ýl
Binasýnýn önüne geldi. Gerek yürüyüþ
boyunca, gerekse de AKP önünde gerçekleþtirilen basýn açýklamasý sýrasýnda
"Parasýz Eðitim Parasýz Saðlýk", "Faþizme
sa
HALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ
8
4
yý 1
IMF ÝÇÝN DEÐÝL HALK ÝÇÝN
BÜTÇE
HALK KÜLTÜR MERKEZÝ DERNEÐÝ’NE “HIRSIZ” GÝRDÝ!
Son aylarda devrimci yayýnlarýn bürolarýna ve devrimci kurumlara yönelik kuþkulu “gece ziyaretleri”ne bir yenisi
eklendi.
Taksim’de bulunan Halk Kültür Merkezi Derneði’ne bu sabah (22 Kasým 2006) gelen dernek
çalýþanlarý kapýnýn kýrýlarak açýlmýþ olduðunu gördüler. Muhtemelen gece derneðe girenler
çekmecelerdeki kaðýtlarý karýþtýrýp dernek binasýnda bulunan bilgisayarýn sadece kasasýný almýþlardý. Kamuoyunun bildiði gibi bu
tür durumlar artýk son derece sýk olmaktadýr. Son aylarda Filistin
Halkýyla Dayanýþma Derneði’ne defalarca girildiði ve üye defterlerinin alýndýðý, ayrýca diðer devrimci kurum ve dergilere de sýk
sýk “hýrsýz”(!) girdiði bilinmektedir. Son derece açýkça bu
iþler devlet tarafýndan organize edilmektedir.
Halk Kültür Merkezleri, emekçi halkýn çýkarlarý ve talepleri
doðrultusunda faaliyet gösteren, meþru ve açýk kurumlardýr. Halk Kültür Merkezleri, halkýn dayanýþma ve mücadele
örgütleri olarak hiçbir baský karþýsýnda geri adým atmak,
durduðu meþru mevziyi terk etmek durumunda deðildir. Eðer birileri bu tür yöntemlerle kararlýlýðýmýzý kýrmak, bizi yýldýrmak istiyorsa, bütün bu çaba boþunadýr. Halk Kültür
Merkezleri dün olduðu gibi bundan sonra da mücadelesine
tavizsiz biçimde mücadele edecek, emekçilerin çýkarlarýný
savunmaktan bir an bile geri durmayacaktýr.
22 Kasým 2006
Halk Kültür Merkezi Derneði
Çukurova Halk Kültür Merkezi, 25 Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Uluslararasý Mücadele ve Dayanýþma
Günü kapsamýnda bir etkinlik gerçekleþtirdi. 26 Kasým Pazar günü saat 14.00’te baþlayan etkinlikte ilk olarak
“Karanlýkta Diyaloglar” adlý belgesel filmin gösterimi yapýldý. Ardýndan 25 Kasým ile ilgili bir sunum gerçekleþtirildi.
Sunumda bu günün de týpký 8 Mart gibi gerçek içeriðinden uzaklaþtýrýlmaya çalýþýldýðýna, ortaya çýkýþ gerekçelerinin unutturulmaya çalýþýldýðýna vurgu yapýldý. 25 Kasýmýn, Dominik Cumhuriyeti’ndeki faþist cuntaya karþý mücadele veren üç kýz kardeþin polisçe kaçýrýlarak tecavüz edildikten sonra katledilmesine tepki olarak
ortaya çýkan bir gün olduðu böylelikle anýmsatýldýktan sonra, günümüzde bu günün,sadece töre cinayetleri ya da aile içi þiddetle sýnýrlandýrýlmasýna yönelik yaklaþýmlar eleþtirildi ve devlet kaynaklý þiddete vurgu yapýldý.
Ardýndan kadýnlara yönelik þiddet çeþitleri ve bunlarla mücadele araç ve yöntemleri üzerine bir sohbet baþladý. Katýlýmcýlarýn düþünceleri ve deneyimleri ile zenginleþtirilmeye çalýþýlan sohbette katýlýmcýlar, duygularýný, düþüncelerini ve umutlarýný paylaþtýlar. Örgütlü davranma hedefinin vurgulandýðý
sohbette, çözümün sýnýf mücadelesinde olduðuna
da deðinildi.
Daha sonra müzik grubu sahne aldý ve seslendirdiði þarkýlara dinleyiciler de eþlik etti. Arada þiirlerin
de okunduðu müzik dinletisi, halaylarla sona erdi.
Çukurova Halk Kültür Merkezi, yeni dönemindeki bu ilk etkinliði ile yürüyüþüne yeni bir boyut
eklemiþ oldu.
HALK KÜLTÜR MERKEZlerÝ
YAÞASIN DEVRÝMCÝ KURTULUÞ
sa
9
4
yý 1
sosyalist barikat 33
Adana’da 25 Kasým Etkinliði
sistemin
karanlýk
yüzü
ÝNSANI DEÐERSÝZLEÞTÝREN DÜZENÝN EN KÖR NOKTASI:
sosyalist barikat 34
YETÝÞTÝRME YURTLARI
“Aðrý Erkek Yurdu’nda tecavüz skandalý”, “Yetiþtirme Yurdu çocuklarý firar etti”, “Yurtlar cezaevinden kötü”, “Kýz Yetiþtirme Yurdu’nun müdürü, geceleri denetim bahanesiyle kýzlarýn yatakhanesine giriyor, onlara cinsel tacizde bulunuyor, korkutmak için dövüyor…”
Okuduklarýnýz yalnýzca son aylarýn gazete baþlýklarýdýr. Kimimizin içini burkan, kimimizi derin düþüncelere salan, kimimizin ise nefretini bileyen bu olaylar bize çok uzak diyarlarda deðil, devletin yetiþtirme yurtlarýnda yaþanýyor. Hemen yaný baþýmýzda genç bedenler tecavüze uðruyor, iþkence görüyor. Bunun hesabýný hiç kimse vermiyor. Göstermelik tutuklamalar da toplumun vicdanýný rahatlatmaya hizmet ediyor.
Yetiþtirme Yurtlarý Ne Ýþe Yarar?
Ülkemizde yetiþtirme yurtlarý Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na baðlýdýr. Yetiþtirme
yurtlarýna geçmeden önce SHÇEK hakkýnda kýsa bir bilgi ile baþlayalým. SHÇEK; 24 Mayýs 1983 tarih ve 2828 sayýlý Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile Saðlýk ve Sosyal Yardým
Bakanlýðýna baðlý olarak kurulan ve 02.04.1989 tarih ve 356 sayýlý KHK ile Baþbakanlýða baðlanan bir
kamu kurumudur. Görevleri, kurumsal bazda sosyal hizmet faaliyetlerini hayata geçirmektir. Yani, yardýma ve(ya) bakýma muhtaç, bir diðer ifadeyle korunmaya muhtaç aile, çocuk, genç, özürlü, yaþlý, kadýn ve diðer muhtaç insanlara sosyal hizmetler götürmektir. Ülkemizde 1959’da çýkarýlan 7355 sayýlý
Sosyal Hizmetler Enstitüsü Kurulmasýna Dair Kanun’un ilgili maddeleri uyarýnca, ilk kez sosyal eðitim
veren Sosyal Hizmetler Akademisi, Saðlýk ve Sosyal Yardým Bakanlýðýna baðlý olarak, lise öðrenimi üzerine 4 yýllýk öðretim ve eðitim yapan yüksek bir öðrenim ve araþtýrma kurumu olarak 1961 yýlýnda
hizmete açýlmýþtýr.
Yetiþtirme Yurtlarý ise SHÇEK’e baðlý olarak çalýþýrlar. Görevleri, sözde 13-18 yaþ arasý çocuklarý
korumak, bakmak ve bir iþ veya meslek sahibi yapmak ve topluma yararlý kiþiler olarak yetiþtirilmelerini saðlamakla görevli sosyal hizmet kuruluþlardýr. Ülkemizde 107 tane yetiþtirme yurdunda 9838 çocuða bakýlmaktadýr. Yani buzdaðýnýn býrakýn altýný, üstünün bir parçacýðý bile deðil. Tabii bu rakamlar artabilir veya azalabilir, ama bu kadarýný ele aldýðýmýzda bile safça düþünürsek eðer,
9838 insanýn en iyi þekilde yetiþtirildiðine, en iyi eðitimden geçirilerek psikolojilerini bozacak, hayatlarýný etkileyecek en ufak olumsuzluktan uzak olduklarýna inanabiliriz. Oysa bunun için altyapýnýn iyi olmasý, psikologundan ahçýsýna kadar, bütün kadrolarýn özenle seçilmeleri gerekir. Yetiþtirilme yurtlarýndan ayrýlan gencin hayata umutla bakmasý, yarýnýný kurmak için adýmlar atacaðý seviyeye gelmesi gerekir.
Yine mevzuattan devam edersek, yukarýda sayýlan iþleri yapan kiþilere sosyal hizmet uzmanlarý
denir. Sosyal Hizmet Uzmanlarý, sosyal hizmet hedeflerini gerçekleþtirmek maksadýyla sosyal hizmet
kurumlarýnda istihdam edilirler.
Görevleri, sosyal hayatta kendi baþýna ayakta kalamayan sosyal sorunlu kiþilerin, toplum hayatýna
kazandýrýlmasýnda yardýmcý olmaktýr.
Sosyal hizmet uzmanlarý, toplumda sosyal açýlardan özel olarak korunmasý, baHALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ
kýlmasý veya eðitilmesi gereken
TEMÝZ VE GÜVENLÝ BÝR GELECEK
fertlerin sorunlarý ile yakýndan ilÝÇÝN TEK YOL SOSYALÝZM
10
sa
4
yý 1
gilenirler, onlara, sosyal uyum noktasýnda yardýmcý olurlar.
Süslemeler ve Gerçek
Buraya kadar her þey çok güzel. Allanýp pullanmýþ cümlelerle önümüze çýkan
tablo toz pembe. Ülkeye hayýrlý evlat yetiþtirme derdi ile yanýp tutuþan “sosyal” bir
devlet var gibi görünüyor. Oysa perdenin hepsini açmaya gerek yok, birazýný kaldýrsak bile altýnda olup bitenler mide bulandýracak düzeyde. Yazýnýn giriþindeki gazete manþetleri uzay boþluðunda yaþananlarý anlatmýyor. Bütün bunlar bu topraklarda yaþanýyor. Anne babalarýmýzýn izlediði, beddualar ettiði olaylar artýk tek tek skandallar olmanýn ötesine geçmiþ, sürekli bir gerçeklik olarak kanýksanmýþ durumda.
Toplumun herhangi bir bireyinin kafasýnda, yetiþtirme yurdu kavramý artýk belli bir
anlama geliyor. Önce suratlar ekþiyor, sonra veryansýn baþlýyor. Çoðunlukla yurtlarda çalýþanlar hedefe oturtuluyor ve sorun böyle hallediliyor. Hatta bazý durumlarda
çocuklar bile suçlu bulunuyor. 2000 yýlýndan itibaren SHÇEK’e baðlý yetiþtirme yurtlarý ile yuvalarda barýnan çocuklardan 478’inin “taciz” kurbaný olduðu bizzat devlet
tarafýndan piþkin bir þekilde açýklanýyor. Açýklamaya þöyle devam ediliyor, “Çocuklarýn maruz kaldýðý suçlarýn ‘rýzaen alýkoyma, tecavüze teþebbüs, cinsel taciz, fiili lavata, fiziksel istismar, fuhuþa teþvik, ýrza geçme”…
Yani devlet, kendisini emanet edilmiþ olan binlerce çocuðu bakabilecek durumda olmadýðýný itiraf ediyor. Bütün bu rezaletleri açýklamak için baþvurulan bahane ise þu bilinen “devletimizin imkânlarý kýsýtlý” sözüdür. Hortumculara, soygunculara, uluslar arasý tekelleri milyarlarca dolarý akýtanlar, yoksullarýn sahipsiz çocuklarýný görmezden geliyorlar, üç kuruþluk ödenekleri bile kýsarak veriyorlar. Öyle ki, bu yurtlar
barýndýrdýklarý çocuklarý zehirlemeden besleme yeteneðine bile sahip deðil. Üç günde bir gazetelere yansýyan “zehirlenme” vakalarý, bu son derece kýsýtlý ödeneklerin
bile yerel yöneticiler tarafýndan nasýl ahlaksýzca “iç edildiðini” gösteriyor. Ayrýca bu
yurtlarda normalde bir çalýþma uzmanýnýn 20 çocuðu takip etmesi gerekirken bu sayý 80-120’ye kadar çýkmaktadýr ki, sadece bu bile skandaldýr. Devlet bütçesini
IMF’ye ayarlamaktan baþka bir marifetleri olmayanlar binlerce çocuðun geleceðini
böyle karatmaktadýrlar.
Örneðin Malatya’da yapýlan bir araþtýrmaya göre, yurtlarda kalan çocuklar yurt
yerine cezaevini tercih etmektedir. Bu araþtýrmaya göre cezaevine giren çocuklarýn
yüzde 80’inini yurtta kalan çocuklar oluþturuyor; çünkü çocuklar cezaevini daha sýcak buluyorlar!
Ýzmir Urla Barboros Köyü dayak olayý, Mersin’de yetiþtirme yurdundan 9 erkek
çocuðun kaçmasý, Aðrý’daki yetiþtirme yurdunda yaþanan tecavüz ve Malatya’daki
dayak… Bu gibi olaylar uzatýlabilir. Fakat sonuç nettir. Emanet edildikleri yer, çocuklar için güvenli deðildir. Yetiþtirme yurtlarý çocuklar için batakhaneye dönüþmüþtür. Aile içi anlaþmazlýklar, bunun getirdiði psikoloji ve sokaklar… Hemen ertesinde
ise güvenli olmayan çocuk yurtlarý… Böyle bir psikoloji yetiþen çocuklar… Tüm bunlarýn merkezinde asosyal bir devlet mekanizmasý. Paranýn insana tercih edildiði kapitalist sistem… Tüm bunlarýn ortak paydasý ise koskocaman bir bataklýktýr. Dönem
dönem Avrupa özentisi çözümler (koruyucu aile) üretilse de, deðiþen pek fazla bir
þey olmayacaktýr. Bu çirkef düzen sürdükçe, skandallar birbirini izleyecektir. Çünkü
sorunun kökü derinlerdedir. Ancak sorunu yaratan asýl bataklýk, yani paradan baþka bir þeyi tanýmayan bu düzen deðiþtirildiðinde çocuklardan yaþlýlara dek toplumun
bütün üyelerinin onurlu ve saðlýklý bir yaþam sürdürmeleri mümkün hale gelecektir.
Üstelik bunun için olaðanüstü fikirlere de ihtiyaç yoktur. Hýrsýzlara akan kaynaklarýnýn çok azýnýn bile insaný merkeze alan bir mantýkla düzenlenmesi bunun için yeterlidir.
Bu adýmlarý yavaþ attýðýmýz her dakika, yarýnlarýmýz tehlike altýndadýr
HALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ
GENÇLÝK GELECEK,
GELECEK SOSYALÝZM
11
sa
4
yý 1
sosyalist barikat 35
Çözümsüzlükten Nasýl Çýkýlabilir?
A
H A L KL
Oaxaca Direnmeye Devam Ediyor!
D A N. . .
IN
R
YA
N
Ü
Polis kuvvetlerinin geçen ay þehri iþgal edip barikat direniþiný kýrmasýndan
bu yana Oaxaca’da çatýþmalar devam ediyor. 29 Kasým günü Oaxaca Halk
Meclisi'nin (APPO) binlerce destekçisi hükümet konaðýndan 15 kilometre uzaklýktaki Oaxaca þehrine yürüdü. Yürüyüþçüler þehrin merkezine geldikten
sonra, polisin 29 Ekim'den beri iþgal atýnda tutuðu merkezdeki alanýn etrafýnda
çember oluþturdu. APPO, göstericilerden federal polisin kurduðu barikata bir
blok mesafeden, 48 saat süreyle "barýþçýl" bir þekilde polis kampýný "kuþatmalarýný"
istemiþti. Ama daha aradan bir saat bile geçmeden polisler bir göstericinin
maden suyu dolu soðutucusuna cebren el koydu. Bu hareket göstericilerle polisleri karþý karþýya getirdi ve beþ saat sürecek ve sonunda silahlarýn kullanýldýðý, yüzlerce göserici ve yoldan
geçenlerin yaralandýðý, en aþaðý 150 kiþinin tutuklandýðý çatýþmayý baþlattý.
Polisin kendilerinden birini göz göre göre soymasýna öfkelenen göstericiler, polise taþ ve plastik borular kullanak molotof kokteylleri fýrlattý ve yavaþ yavaþ polis barikatýna doðru ilerlemeye baþladý.
APPO'cular yaklaþýnca polis çok miktarda göz yaþartýcý bomba kullanarak onlarý geri çekilmeye zorladý.
Çatýþma sokak boyunca iki saat kadar devam etti ve sonunda polis, gözyaþý bombasý ve sapanla cam
bilye atarak ilerlemeye baþladý. Saat 8'e doðru federal polis göstericileri þehir merkezinden uzaklaþtýrabildi. Resmi ve sivil giysili federal polis bir çoðunu yan yollarda yakaladý ve coplarla dövdü ve kýsa mesafeden göz yaþartýcý bomba attý. Polis ayný zamanda ateþli silah da kullandý ve onlarca kiþiyi yaraladý.
Doðrulanmayan raporlara göre üç kiþi hayatýný kaybetti ve cesetleri polis tarafýndan götürüldü.
Bütün gece boyunca sivil polisler -günlerdir Oaxaca'da dokunulmazlýkla dolaþan paramiliterler gibiþehirdeki bütün hastaneleri dolaþýp yaralý gösterici
aradý. Görgü tanýklarýna göre tabancalý adamlar hastane görevlilerini tehdit etti ve birkaç yaralýyý alýp
beraberinde götürdü. Hospital General Hastanesi
müdürü Dr. Felipe Gama adamlarýn hastaneye girip,
silah elde koridorlarda dolaþtýðýný doðruladý ama
adam kaçýrdýklarýný kabul etmedi.
Karþýlýk olarak, göstericiler de birkaç hükümet
binasýný ve özel iþ yerini ateþe verdi, þehir merkezindeki binalarýn camlarýný kýrdý. APPO sözcüsü bu
hareketleri kýnadý ama insanlarýn, molotof kokteyli ve
patlayýcý þiþeler ve sapan gibi eðreti silahlarla kendilerini savunmaya hakký olduðunu söyledi. Pazar
sabahý polis þehirde devriye gezdi ve protestocularýn
eski kamp yerlerini gözetledi. Bu arada yüzlerce
protestocu bölgedeki evlerde saklanýyordu.
D
sosyalist barikat 36
Nikaragua’da Sandinistler Yeniden Ýktidara Geldi
Nikaragua'da yapýlan baþkanRonald Reagan yönetiminin
lýk seçimlerini Sandinista Partisi
desteklediði devrim karþýtý
(FSLN) lideri Daniel Ortega
Kontralar, Ortega'nýn devrilmesi
için saldýrýlarýna baþladýlar.
kazandý. Venezuela lideri Hugo
Daniel Ortega, 1985'te yapýlan
Chavez bir açýklama yaparak,
Ortega'nýn baþarýsýndan memseçimle devlet baþkanlýðýna seçilnuniyet duyduðunu bildirdi.
di ve ayný yýl Reagan yönetimi
1979'da, 50 bin kiþinin
Nikaragua'ya ticaret ambargosu
uygulamaya baþladý. 30 bin
öldüðü iç savaþýn ardýndan
kiþinin öldüðü, Kontralarla olan
Sandinista Ulusal Kurtuluþ
Cephesi, Anastasio Somoza
savaþý sona erdirmek için barýþ
yönetimini devi- rerek iktidara
planýný kabul etmelerinden sonra
geldi.
Ortega ve Sandinista hareketi,
1980'de,
1990'da seçimleri kaybetti.
dönemin
HALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ
ABD
baþkaný
YA SOSYALÝZM YA BARBARLIK
12
sa
4
yý 1
DÜN Y A H
A
L A R IN D A
N
LK
Ýsrail Katliamlarýna Karþý Kurtuluþa Kadar Direniþ
Gün geçmiyor ki Filistin topraklarýndan katliam haberi gelmesin...
Dünyanýn efendileri hiçbir þey olmuyormuþ gibi, 5 duyu organýný da iþlemez
hale getirmiþler. ABD emperyalizminin öncülüðünde Ýsrail katliam yaptýkça
onlar daha duyarsýz hale geliyor. Halbuki, kendi çýkarlarýna ters düþen en ufak bir harekette baþlýyorlar
demokrasi, insan haklarý havarisi kesilmeye. Fakat artýk
kimse bu nutuklara inanmýyor. Baþta Filistin halký olmak
üzere, dünya halklarý onlarý tanýyor. Bunun için Filistin
halký onlardan medet ummayarak direniþi sürdürüyor.
Geçtiðimiz günlerde Cebaliye mülteci kamplarýnda
feda eylemi yapan Fatma Ömer en-Neccar da Filistin tarihine adýný yýldýzlý harflerle yazdýrdý. 57 yaþýndaki Fatma
Ömer Neccar, eylemini Ýsrail cezaevlerinde tutuklu bulunan Filistinli mahpuslara ve Filistin Baþbakaný Ýsmail
Haniye'ye adadýðýný açýkladý. Eylemden önce M-16
tüfeðiyle fotoðraf çektiren en-Neccar, 9 çocuk ve 41
torun sahibi.
En-Neccar'ýn 31 yaþýndaki oðlu Fuat, annesiyle gurur
duyduðunu açýklarken, Kýzý Fethiye de, annesinin eylemini anlatýrken, "Onlar (Ýsrail askerleri) evimizi yýktý. Benim
oðlumu, onun torununu öldürdü. Bir diðer torun, bacaðý
kesik tekerlekli sandalyede." sözleri dökülüveriyor
dudaklarýndan...
...
CHAVEZ YENÝDEN VE GERÝCÝ RAKÝPLERÝNÝ EZEREK...
Venezuela Cumhurbaþkaný Hugo Chavez, yapýlan Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde zaferini ilan etti.
Resmî sonuçlar Chavez'in yüzde 61 oy aldýðýný gösteriyor. Devrim için halktan bir süre daha isteyen Chavez, bu
seçim zaferiyle 6 yýl daha Cumhurbaþkanlýðý
görevini sürdürecek.
Seçim sonrasýnda zafer konuþmasý yapan Chavez
halka "Çok yaþa Venezuela! Çok yaþa Venezuela
Çin'de 27 Kasým günü yaþanan maden kazalarýna bir halký! Ve çok yaþa sosyalist devrim!" diye seslendi.
yenisi eklendi. Ülkenin kuzeydoðusundaki Heylongciang Seçime katýlým oraný geçtiðimiz seçimlere göre son
eyaletinde bulunan kömür madeninde dün meydana derece yüksekti. Bu yüzden oy kullanma süresi
gelen grizu patlamasýndan sonra 23 iþçinin cesedi uzatýldý.
bulundu.
Sonuçlarýn açýklanmasýndan sonra binlerce
Ciþi þehrindeki ocakta meydana gelen patlama Venezuelalý sokaklarda sevinç gösterileri yaparken,
sýrasýnda ocakta 40 iþçi bulunuyordu. 9 iþçi kaçmayý Chavez "Seçimler, sosyalist devrimin zaferidir"
baþarýrken, 4 iþçi daha sonra kurtarýldý. Mahsur kalan 4 dedi.
iþçiyi arama çalýþmalarýnýn ise sürdüðü bildirildi.
Yetkililer kazanýn nedenini açýklarken, elektrik kesintisinden dolayý havalandýrma sisteminin bir süre çalýþmadýðýný, elektriðin gelmesinden sonra ocakta biriken
gaz boþaltýlýrken patlama yaþandýðýný belirttiler.
Dünyadaki maden kazalarýnda hayatýný kaybedenlerin yüzde 80'inin öldüðü Çin'de geçen yýl meydana
gelen 3 bin 341 patlamada 5bin 986 madenci öldü.
Halk Kültür MerkezLERÝ
DÜNYA HALKLARININ KURTULUÞU
ÝÇÝN SOSYALÝZM
13
sa
4
yý 1
sosyalist barikat 37
Çin’de Maden Kazalarý Katliam Gibi
Bir Yýlmaz Güney Klasiði:
YOL
en
ör
çizilirken, diðer
yandan her biri
kendi dar
evreninde
sýkýþmýþ olan 5
kiþinin özgün
dramlarý
önümüze
gelir.
G
u
ðl
il
al ano
H b
Þe
n, Ço
a
:
.
k
Karakterler
A tin
ön
k et
ý
evlerine
r
Y
A cm
1982 yýlýnda
dönüþte gelenek: T Ne
.
Cannes Film Festivalinde Costa
yn n,
lerle kiþisel
O gü
Gavras'ýn Kayýp filmiyle beraber
Er
özgürlükler
f
ri
www.lahy.wordpress.com
sosyalist barikat 38
Altýn Palmiye'yi paylaþan Yol, halen
daha Türkiye sinemasýnýn yurtdýþýndaki en büyük
baþarýsý olma özelliðini koruyor. Uzun süre
Türkiye'de yasaklý olan Yol, Yýlmaz Güney Vakfý'nýn
çabalarý sonucunda yaklaþýk beþ yýl önce Türkiye'de
yeniden vizyona girmiþti.
Yýlmaz Güney’in bütün senaryo hazýrlýklarýný cezaevinde yaptýðý ve çekimlerini adeta dýþardaymýþ gibi
yine cezaevinden yönettiði film, politik sinemanýn en
yetkin örneklerindendir.
Yol, yarý açýk cezaevinden bir haftalýðýna izne çýkmýþ beþ mahkumun yol hikayesini anlatýr.
Birbirinden baðýmsýz geliþen bu beþ ayrý hikayede
mahkumlarýn geçtiði yollarýn iç içe anlatýlmasý
sýrasýnda bir yandan devlet güçlerinin baskýsýnýn altý
arasýndaki
amansýz
çeliþkinin arasýnda sýkýþmýþ bulur kendini. Her
karakter kendi çözümünü bulmaya çalýþýr.
Öyle ki, mahkumlar hapishane gibi kurumsal bir
yasaklayýcýnýn dýþýna çýktýklarýnda da yaþadýklarý
toplumun yasaklayýcýlarýyla mücadele etmek zorunda kalmýþlardýr.
Öte yandan, dýþarda olmak, devletin baskýsýndan
kurtulmak anlamýna da gelmemiþtir onlar için. Her
köþede, her sahnede yine ayný baský atmosferi
hakimdir.
Yol, bu anlamýyla yaþadýðýmýz coðrafyanýn tek tek
parçalar üzerinden anlatýlmýþ bütünlüklü bir hikayesidir.
INTERNET DÜNYASINDAN...
Latin Amerika Haber Yorum, son yýllarda dünyanýn bu bölgesinde yükselen toplumsal hareketten ilham alan, o yükseliþin ürünlerini kapsayan bir
site. Kýtadaki anti-emperyalist hareketlerden seçimlere, toplumsal
mücadelelerden kadýn hareketlerine, yerli örgütlenmelerinden ekolojiye
dek bir dizi baþlýk sitede yer alýyor ve haberler/yorumlar az çok hýzlý bir
biçimde güncelleniyor. Makaleler ve uzun yazýlar belki sitede çok yer
almýyor ama haber portalý olarak bölgede olup bitenleri izlemek açýsýndan anlamlý.
Kuþkusuz Latin Amerika bu tür çalýþmalarý ve
daha kapsamlýlarýný hak ediyor...
HALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ
14
sa
4
yý 1
DEVRÝMCÝ SANAT VE KÜLTÜR ÝÇÝN
HKM’LERDE ÖRGÜTLEN!
Avrupa birliði tartýþmalarýna taraflý bir kaynaK olarak
Avrupa birliði ve
çokkültüRcülük yalaný
MÜCADELEDE
15
sa
4
yý 1
sosyalist barikat 39
YAZAR: Sibel Özbudun-Temel Demirer
YAYINEVÝ: Ütopya Yayýnevi
Yýllardýr Avrupa Birliði tartýþmalarý Türkiye'nin gündemine belli dönemlerde oturmaktadýr.
Her zaman güncelliðini koruyan Türkiye'nin AB macerasý, insanlara geniþ bir tartýþma
zemini açmaktadýr. AB'yi olumlayan ve karþý çýkan kesim arasýnda günlerce süren fikir
çatýþmalarý yaþanmaktadýr. Sibel Özbudun ile Temel Demirer'in Ekim 2006'da çýkan
"Avrupa Birliði ve Çokkültürcülük Yalaný" isimli kitabý, bu konuda bize yol gösteren bir
çalýþmadýr.
Avrupa Birliði hakkýnda birçok araþtýrmanýn yayýnlandýðý kitap, ayný zamanda bize zengin bir veri tabaný da sunmaktadýr. AB hakkýnda çeþitli bilgi dökümanlarýn verildiði
makaleler, çeþitli istatistiklerle güçlendirilmiþ.
Kitabýn ana taslaðýný, "AB Nedir, Kime Hizmet Eder?", "AB'nin Yapýsal Çeliþkileri",
"Avrupa Sosyal Modeli (mi?)", "AB=Özgürlük, Demokrasi, Anti-militarizm, (deðil) mi?",
"Demokratik AB mi?" vb. sorularýna verilen cevaplar okuyucuya geniþ bir zemin sunmaktadýr.
Mesela, kitaptan yapacaðýmýz kýsa bir alýntý bile, þu ana söylediklerimizi daha iyi anlatmaktadýr. "… Savaþçý ya da militarist olmayan AB mi? Siz ne dediðinizin farkýnda
mýsýnýz?
Yanýtý rakamlarýn kesin diline býrakalým…
Ýlki þu; çok demokratik bilinçli Avrupa'da -Eurobarametre verisine göre- 'en güvenilir
kurum' sýralamasýnda birinci % 69'la ordudur, parlamentoya güven oraný ise % 38'i
geçmektedir.
Ýkincisi, AB üyesi ülkeler resmi rakamlara göre 2003 yýlýnda 28.3 milyar Euro'luk
silah sattý. Ýþte AB'nin 2003 yýlý silah satýþýný konu alan raporundan önemli satýrbaþlarý:
- 28.3 milyar Euroluk satýþ
- Bu satýþýn 8.3 milyar Euroluk bölümü AB içinde oldu.
- Ortadoðu ülkelerine 8.4 milyar Euroluk silah satýldý.
- En fazla silahý 13 milyar 613 milyon Euro ile Fransa sattý.
- Fransa'yý 4 milyar 864 milyon Euro ile Almanya, 4 milyar 488 milyon Euro
ile Fransa izledi…"
Kitapta AB konusunun dýþýnda, emperyalistlerin "çokkültürcülük"
kavramýnýn içeriði hakkýnda yazýlar bulunmaktadýr. Mesela Almanya'nýn
bu konudaki yaptýklarýna bakarsak "Göçmenlerin kuþaklar boyu ülkede
kalmýþ olmasý, statülerinde bir deðiþikliði getirmez. Bu bakýmdan göçmenlere dönük politikalar, onlarýn asimile etmeye deðil, bir gün
ülkelerine dönecekleri varsayýmýyla dil ve kültürlerini korumaya
yöneliktir"
Öz olarak, Temel Demirer ve Sibel Özbudun'un
kitabýný, AB konusunda araþtýrma yapmak
isteyenlere, iyi bir kaynak olarak önerebiliHALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ
riz.
HER ZAMAN YANIBAÞINIZDA
sosyalist barikat 40
Kötünün de Daha Kötüsü Var
dünden yarýna mektuplar...
Bugünlerde herkes birbirine
ayný soruyor: “Ne oluyor böyle
bize?”
“Üçüncü sayfa haberi” diye bir þey vardý ya
hani, artýk o sayfa dar geliyor herhalde. Atýk ilk
sayfalarda, kocaman manþetlerle öne çýkarýlan
dehþet verici hikayeler okuyoruz
Sonra bir yandan “asalým asalým” çýðlýklarý
yükseliyor; “bize verin bu þerefsizleri” diye haykýrýyor birileri, diðer yandan da bilmemkaç tarihinde çýkarýlmýþ bir af yasasý her gün piþirilip
piþirilip önümüze getiriliyor. Sanki Türkiye’de af
yasasý olmaksýzýn da yeterince suç iþlenmiyormuþ gibi…
Kötülük, artýyor ve her geçen gün daha da
korkunç görüntülerle hayatýmýzý kaplýyor sanki.
Bir yandan da kötülük, þiddetini artýrdýkça korkunçluðunu yitiriyor, olaðan hayatýn bir parçasý
haline geliyor; ardýndan daha da vahþi bir þey
geldiðinde bir önceki azýcýk kabul edilebilir oluyor, kanýksanýyor. Örneðin son bebek tecavüzünden sonra sokakta þöyle diyor insanlar: “hadi büyük kýz olsa neyse, ama o daha bir bebek!”
Kanýksama, alýþma… Ya da ne dersen de iþte; sonuçta “bundan daha kötüsü olmaz” cümlesi anlamýný yitiriyor, çünkü bu söz gerçek deðil.
“Bu” dediðimiz her neyse, bir süre sonra ondan
daha kötüsü çýkýp geliyor ve biz yeniden “bundan daha kötüsü olmaz” deyip yeni bir çukur
derinliði belirliyoruz. Ve sonra o sýnýr da aþýlýyor ve sonra yeniden yeni bir korkunç tablo eskisini bastýrýp öne çýkýyor.
Bu arada arka planda politik bir oyun da dönüyor. Sýradan insana, kadýnlara, bakkallara,
çaycýlara, atölyedeki konfeksiyonculara korkunç
hikayeler sunmak, onlarý dehþete düþürmek, biraz öfkelendirmek, biraz “nerde bu polis?” diye
telaþa düþürmek, biraz da “iyi ki ben deðilim”
duygusuyla rahatlatmak, her zaman iyi bir numaradýr!
Hikaye ne kadar can yakýcý ise gözyaþý, öfke
ve giderek mýzmýzlanma o kadar çoktur. Bir süre sonra, þu tiksinti verici kadýn programlarýnýn
dramlarýyla bütün bunlar iç içe geçiyor ve her
þey karmakarýþýk oluyor.
Üstelik bütün bunlarý garip bir þaþkýnlýk ifadesiyle yapýyorlar. “Bize ne oluyor böyle” diye
soruyorlar.
Neden? Niye þaþýrýyorlar bu kadar? Nedir örneðin þu bebek tecavüzü olayýndaki tablo, kim bu insanlar? Uçurumun ta
dibinde yaþayan, tümüyle çürümüþ,
bütün insani niteliklerden kopmuþ çukur insanlarý… Daha önce hiç görmediniz mi bunlarý?
Fuhuþla yeni mi karþýlaþýyorsunuz? Söz konusu
bebek fenalaþýp hastaneye götürülmese ya da
hastanede durum fark edilmese, bu izbede yaþananlardan kimin haberi olacaktý? “Asalým asalým” diye havalara zýplayanlar, bin bir tesadüfün bir araya gelmesi sonucunda bu haber
medyada yer almasaydý, o gece yine kendi küçük küçük kovuklarýnda yaþamayý sürdürmeyecekler miydi?
Bu memleketin cami avlularý ibadetten çok
bebek býrakmak için kullanýlmaz mý? Bu memlekette çocuk fahiþelerin sayýsý kaç? Hiçbir hastane kayýtlarýna geçmeyen bebek ölümlerinin kaçý
doðal ölümdür, kaç tanesi açýða çýkmamasý gereken bir sýrrýn kurbanýdýr? Bunlarý yeni mi öðreniyorsunuz? Nerede yaþýyorsunuz siz? Uçurumun dibindekilerle yeni mi karþýlaþýyorsunuz?
Sokaklarda gözünüzü kapatýp geçtiðiniz kaç tane tükenmiþ hayat var, biliyor musunuz? Yetiþtirme yurtlarý diye bir þey var, hiç duymuyor
musunuz? Yalnýzca gövdesi deðil, ruhu da sakatlanmadan oradan “yetiþen” kaç çocuk var?
Ucuz laf yýðýnlarýný bir araya getirerek yeni
linç dalgalarý yaratmak, sonra da bu dalgalarý
“yasa-dýþý” olan herkese doðru, hatta bize kadar
yaymak… Asýl dertleri bu iþte dostum; ne bebekleri düþünürler aslýnda, ne de gerçekten bu
iþlere bir çözüm bulmayý. Yaptýklarý tek þey budur!
Çözüm isteyen varsa dostum, gerçekten isteyen varsa, önce edebiyatý bir yana býrakacak!
Çözüm elbette var! Olmaz olur mu? Paradan
baþka bir þeyi önemsemeyen bugünkü düzeni
yýk; göreceksin ki daha ertesi gün güneþin ýþýklarý bütün karanlýk kovuklara dek ulaþacaktýr.
Iþýk! Sürekli ve bol ýþýk! Bütün karanlýklarý pýrýl pýrýl aydýnlatacak kadar ýþýk! Bu ýþýk devrimden baþka hangi kaynaktan doðabilir dostum,
bizim dýþýmýzda gerçek bir ýþýk kaynaðý var mý
bu topraklarda?
Ne dersin? Bir de bu yanýndan bak bakalým
þu kan-revan gazete sayfalarýna, sen baþka bir
yol görebilecek misin?
Bunu bir dene en azýndan…
Umudunu diri tut, kendine iyi bak.
Gelecek sen nasýl istiyorsan, öyle gelecek
16
sa
4
yý 1
Sosyalist BARÝKAT/Aylýk Sosyalist Dergi Sayý:46 /Aralýk 2006
Anka Yayýncýlýk Adýna Sahibi ve Sorumlu Yazýiþleri Müdürü: Gönül
Sonbahar Yönetim Yeri: Çakýraða Mah. Abdüllatif Paþa Sk. No: 4/5
Aksaray/Ýstanbul Tel/Fax: 0212 632 23 19

Benzer belgeler

halk bülten pdf 45 için tıklayınız

halk bülten pdf 45 için tıklayınız tarihin en büyük soygununu gerçekleþtirdiler! 20yýlda 200 milyar dolarý KAPÝTALÝZM Sf: 10 hortumlayýp, buharlaþtýrýp kaybettiler. Biz ekmeðimizi zor kazanýrken soyguncular kanýmýzý, iliðimizi sofra...

Detaylı

halk bülten pdf 49 için tıklayınız

halk bülten pdf 49 için tıklayınız Yoksa örneðin sosyalist bir planlamada bütçe hazýrlamanýn bir anlamý vardýr. Ýnsanlar oturup o ülkenin ihtiyaçlarýný ve kaynaklarýný, potansiyellerini karþý karþýya koyarlar ve bu tablo ile halkýn ...

Detaylı