Nisan - Keskinoğlu

Transkript

Nisan - Keskinoğlu
NİSAN 2015 Sayı:210
İnovasyon Haftası’nda Şirketler Grubumuzun
Mangal Severler Ateş Başına
Kültürümüzde sofraların her zaman
ayrı bir yeri olmuştur. Aileye dair güzel
olan her gelişme kalabalık aile yemeklerinde kutlanır. Ülkemizde baharın da
gelmesiyle birlikte sofralar da dışarı
taşınır. Güneşli havalarda dışarda yemek yemek deyince toplum olarak en
çok sevdiğimiz buluşma türlerinden
biri de, hiç şüphesiz ki doğayla iç içe
mangal keyfi yapmaktır. Adeta milli
gelenek halini alan ‘mangal keyfinde
sofraların baş tacı ise piliç etidir.
Piliç eti, gerek kolay pişmesi gerek
sindirim kolaylığı gerekse farklı baharat harmanlarıyla bütünleştiğinde
her damak tadına uygun bir lezzet yaratabilme özelliği sayesinde, mangal
severlerin en çok sevdiği et türlerinin
başında gelir. İçerdiği besin değeri ve
hafifliğiyle sağlıklı bir protein kaynağı
olan piliç etinde, mangal sezonu Mayıs ayından başlayıp Ekim sonuna kadar uzamaktadır.
Mangal sezonunun gelmesiyle birlikte, bahar ve yaz aylarında mangallık
ürünlerin satışında %80 ile %90 arasında bir artış görülmektedir. Sektör
firmaları olarak, birkaç ay öncesinden
hazırlanmaya başladığımız bu sezonda, mangallık ürün gamımızı tüketici
istek ve taleplerine göre her yıl yenileriz. Keskinoğlu olarak biz de soslu
ve sossuz ürünlerle zenginleştirdiğimiz 35 çeşitten oluşan geniş bir ürün
gamıyla tüketicilerimize alternatif
ürünler sunuyoruz. Sezonda en çok
tercih edilen pirzola, kanat, kalça şiş
ve çöp şiş ürünlerimizin yer aldığı ızgara mangal paketi ile soslu ürünler
grubumuzdaki ürünleri zahmetsiz bir
mangal keyfi için tüketici isteklerine
göre şekillendiriyoruz.
Tüketicilerimize sağlıklı ürünler ulaştırmak adına soğuk zincirin kırılmaması ve %100 gıda güvenliği için her
türlü önlemi alıyor ve tüketicilerimizi
de bu zinciri korumaları için küçük
bir hatırlatmada bulunmak istiyoruz.
Diğer tüm et ürünlerinde olduğu gibi
piliç etini de sıcak havalarda çok fazla
dışarda bekletmemeli ve hemen pişirmeliler. En sağlıklı, en ucuz, en lezzetli ve en ideal protein kaynağı olan
piliç etini tercih eden tüm mangal severlere şimdiden afiyet olsun diyoruz.
Markalaşma Sürecini Anlattık
Yenilikçi fikir ve girişimlere açık
bir Türkiye için düzenlenen “İnovasyon Haftası Anadolu Buluşmaları 2015” etkinliği geçtiğimiz
günlerde İzmir’de gerçekleşti.
Ekonomi Bakanlığı koordinatörlüğünde, Türkiye İhracatçılar
Meclisi ve Ege İhracatçı Birlikleri
işbirliğinde düzenlenen ve İzmir
Swissotel’de gerçekleşen etkinliğe şirketler grubumuzu temsilen
yönetim kurulu üyemiz ve pazarlama grup başkanımız Keskin Keskinoğlu konuşmacı olarak katıldı.
Şirketler grubumuz adına markalaşma paneline katılan ve markalaşmanın inovasyondan geçen
yolunu anlatan Keskin Keskinoğlu
“1963 yılında başladığımız tavukçuluğa inancımızla yatırımlarımızı
her geçen gün arttırdık. Piyasaya
sunduğumuz ürünlerle ilklerin
öncüsü olduk. Çünkü dünya
değişiyor ve teknoloji ilerliyordu.
Bizlerde değişmeliydik. Biz markamıza inandık, sürekli anlattık.
Reklam verdik, satış noktaları-
mızda ve internet kanallarında
tüketicilerimiz ile buluşarak onları
dinledik. Çünkü biliyoruz ki marka
konuşuldukça bilinir, bilindikçe
değerlenir. Bizler de şirket olarak bilinirliğimizi arttırmak için
çalıştık. Biliyoruz ki bir markanın
bilinirliği, ticaretteki en yüksek başarı noktasıdır, markanın ömrünü
ise inovasyon belirler. Sağlıklı bir
inovasyon sistemi sürdürülebilir
büyüme ve artan iş olanaklarını
getirir. Çünkü inovasyon, yaratıcı
fikirlerin ticarileştirilmesini sağlar”
dedi.
2 gün süren ve yaklaşık 9 bini aşkın ziyaretçinin katıldığı etkinliğe
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi,
Ekonomi Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım, İzmir Valisi Mustafa
Toprak, İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, EİB Koordinatör Başkanı Sabri Ünlütürk’ün
yanı sıra birçok birlik, borsa ve
oda başkanları ile üniversitelerin
yöneticileri ve öğrenciler katıldı.
Kuzey Kıbrıs’tan Gelen Klasik Otomobil Tutkunları Keskinoğlu’nda Buluştu
“Şirketler grubumuz,
Kuzey Kıbrıs Klasik ve
Spor Otomobil Kulübü’nden gelen klasik otomobil
tutkunlarını şirketler
grubumuzun 200 araçtan oluşan Klasik Araba
Müzesi’nde ağırladı.”
Şirketler grubumuz, Kuzey
Kıbrıs Klasik ve Spor Otomobil Kulübü’nden gelen klasik
otomobil tutkunlarını şirketler
grubumuzun 200 araçtan oluşan Klasik Araba Müzesi’nde
ağırladı.
Başta Amerikan otomobil devi
Chevrolet’in 1943 yılından
başlayıp, 1970 yılına kadar
olan tüm modelleri ile birlikte, kamyon, otobüs, traktör,
motor, bisiklet, itfaiye aracı
gibi pek çok farklı türde aracın
bulunduğu müze, gelen misafirler tarafından yoğun ilgi
gördü. Gezi sırasında müzede
bulunan araçların tedarik,
yapım ve temin aşamalarını
dikkatle inceleyen misafirler,
merak ettikleri konularla
ilgili şirket yetkililerinden bilgi
aldılar. Kendilerine özel olarak
hazırlanan bu geziden oldukça
memnun kaldıklarını dile
getiren Kuzey Kıbrıs Klasik ve
Spor Otomobil Kulüp Başkanı
Semavi Aşık “Klasik araç sev-
gisi bir tutkudur. Keskinoğlu Araç
Müzesi’nde birbirinden farklı marka
ve modellerdeki araçları bir arada
görmek biz klasik araç severler için
müthiş bir duyguydu. Bize burada
geçmişi yeniden yaşattığınız için çok
mutluyuz. Ayrıca göstermiş olduğunuz mükemmel misafirperverliğinizden dolayı teşekkür ederiz” dedi.
Gezi sırasında müze hakkında
açıklama yapan yönetim kurulu
başkanımız Fevzi Keskinoğlu, “Müzemizde 1929 modelden başlayan
200 adet aracımız mevcuttur. Eski
Cumhurbaşkanlarımızdan merhum İsmet İnönü’nün 1936 model
makam aracından, Türkan Şoray’ın
1966 model aracı gibi birçok tanınmış Türk siyaset ve sanat çevresindeki isimlerin araçları müzeyi süslüyor. Ayrıca 1943 model ile 1970 yılı
arasındaki Chevrolet’in tüm serisi
de müzede bulunuyor. Müzenin bir
diğer özelliği ise, müzede yer alan
araçların tümünün fabrika çıkış
rengine sahip olması ve hepsinin
plakalı, orijinal parçalarla toplanmış
olmasıdır” dedi.
Yumurta İhracatında İki Yeni Pazarın Kapıları Açıldı
“Dünyanın en büyük 10
yumurta üreticisinden biri
olan Türkiye, ihracat için
yeni pazarlar yaratmaya
devam ediyor. Yumurta
ihracatında lider ülkeler
arasında yer alan Türkiye,
2015 yılında Birleşik Arap
Emirlikleri ve Katar’a yumurta ihracatına başladı.”
Dünyanın en büyük 10
yumurta üreticisinden biri
olan Türkiye, ihracat için yeni
pazarlar yaratmaya devam
ediyor. Yumurta ihracatında
lider ülkeler arasında yer
alan Türkiye, 2015 yılında
Birleşik Arap Emirlikleri ve
Katar’a yumurta ihracatına
başladı.
Yılın ilk 4 ayında bu 2 yeni
pazara yaklaşık 3,5 milyon
2
dolarlık yumurta ihracatı
yapıldığının altını çizen
Keskin Keskinoğlu, “Yumurta üretiminde dünyadaki birçok ülkeye örnek
olacak kalitede üretim
yapan ülkemizin ihracat
yaptığı ülkeler sürekli
artıyor. Katar ve Birleşik
Arap Emirlikleri’nde ithal
yumurta pazarı, Brezilyalı
üreticilerin tekelinde iler-
liyordu ancak sektör olarak
son birkaç yıldır yürüttüğümüz yoğun çalışmaların
neticesini 2015’te görmeye
başladık. 2015 sonuna kadar
bu iki pazara yapacağımız
yumurta ihracatının 15 milyon dolar seviyesine ulaşmasını bekliyoruz. Biz Egeli
üreticiler olarak bu ihracatın
yüzde 40’ını gerçekleştirmeyi
hedefliyoruz” dedi.
Şirketler Grubumuz Organik Tarımı Destekleyecek
Manisa Valisi Erdoğan
Bektaş ve Manisa Tarım İl
Müdürü Hasan Çebi’nin ev
sahipliğinde Manisa Polis
Evi’nde gerçekleştirilen Manisa Organik Tarım Projesi
toplantısına; Keskinoğlu
Şirketler Grubu, Kağanlar
Zeytincilik, Ertürk Üzüm,
D.F.S. Gıda, Tuğrul Tarım,
Baktat, Cena Tarım, ORKA,
Zer Gıda, Rıza Akça, Güres
Tavukçuluk, Çamlı Besicilik,
Pınar Et, Kor Yumurta, Alhatoğlu gibi Manisa’nın önde
gelen firmaları ile çok sayıda
yerel yönetici katıldı. Toplantının gündeminde organik
tarım projesi kapsamında
yapılan çalışmalar, atılması
gereken adımlar, çözüm
bekleyen konular ve organik
tarımın geliştirilmesi için
yapılması gereken çalışmalar
yer aldı.
Şirketler grubumuzu temsilen toplantıya katılan şirket
yetkililerimizin görüşmeler
sonrasında paylaştığı değerlendirmede, Manisa’nın bereketli
ve verimli topraklarından güç
aldığını, ekonomisinin de yüzyıllardır tarıma ve hayvancılığa
dayalı olduğunun altı çizildi.
Yetkililerimiz, “Manisa’nın
organik ürünler konusuna
odaklanması, şehrin geleceği
açısından çok önemli bir adım.
Yerel yöneticilerimiz, üreticilere bu konuda oldukça çözümcü
yaklaşıyorlar. Organik alanlar
üzerinde çalışmalar yapıldığı
takdirde bizler de organik yumurta ve organik tavuk üretimi
konusunda katkı sağlamak için
hazırız. Böyle bir adım atıldığı takdirde, Manisa’nın ülke
ekonomisine katkısı da artacağı
gibi, bölgede de alternatif iş
sahaları oluşacaktır” dedi.
“Şirketler grubumuzu
temsilen toplantıya katılan şirket yetkililerimizin
görüşmeler sonrasında
paylaştığı değerlendirmede, Manisa’nın bereketli
ve verimli topraklarından
güç aldığını, ekonomisinin
de yüzyıllardır tarıma ve
hayvancılığa dayalı olduğunun altı çizildi.”
Ruanda’dan Gelen Misafirlerimizi Tesislerimizde Ağırladık
“İhracat yaptığı ülke sayısını her geçen gün arttıran şirketler grubumuz,
yeni pazarları portföyüne
eklemeye devam ediyor.”
İhracat yaptığı ülke sayısını her
geçen gün arttıran şirketler
grubumuz, yeni pazarları
portföyüne eklemeye devam
ediyor. Bu kapsamda geçtiğimiz günlerde Orta Afrika’da
yer alan Ruanda’dan gelen
yetkilileri Akhisar’da bulunan
tesislerinde ağırladı. Şirket
yetkililerimiz tarafından
aralarında Ruanda büyükelçisi,
ticari ataşesi ve ülkenin önemli
iş adamlarının olduğu misafirlere şirketler grubumuzun
tarihçesi, ürün gamı, ihracat
pazarları hakkında bilgilendirme yapıldı.
Şirket bünyesinde bulunan
pişmiş ürün tesisini ziyaret
eden misafirler, ürünlerin
hangi aşamalardan ve hangi
kontrollerden geçerek tüketicilerin sofralarına ulaştıklarını yerinde görme fırsatı
buldular.
Gezi sırasında açıklama yapan yönetim kurulu üyemiz
Esin Keskinoğlu Onaran “Ru-
anda’dan gelen heyeti burada
tesislerimizde ağırlamak bizi son
derece mutlu etti. Afrika pazarı,
bizler için yeni ve son derece
iyi bir pazar. Umarız bu ziyaret
sonrasında da ikili ilişkilerimiz
daha da kuvvetlenir. 2015 yılında bu ülkeye yaptığımız piliç eti
ihracatını 20 milyon dolar olarak
gerçekleştirmeyi hedefliyoruz”
dedi.
Gezinin sonunda ise ziyaret
edilen Klasik Araba Müzesi de
ziyaretçilerin beğenisini kazandı.
3
KÜMES HAVALANDIRMA SİSTEMLERİ
MİNİMUM HAVALANDIRMA
Havalandırma ihtiyacını belirleyen üç ana
faktör vardır; sıcaklık, nem ve diğer gazlar.
Minimum havalandırma aşağıdakilere
bakmaksızın yeterli hava verecek şekilde
çalışır;
*Kümes havasının ısıtılması
*Kümes sıcaklığında ani düşüşlere neden
olması
*Daha fazla enerji kullanımı
Soğuk hava sıcak kümese girdiğinde ne
olur? Soğuk hava sıcak havadan daha yoğun olduğundan, kümes tabanına doğru
düşer ve sıcak havayı yukarıya doğru çıkmaya zorlar ve tavukları üşütür (muhtemelen çok fazla). Sonuçta ısıtıcılarınızdan
dolayı enerji maliyetleriniz yukarılara
taşınacaktır ve aslında soğuk havayı içeriye almakla kümesteki gazlardan kurtulamazsınız. Bu böyle olduğu için, kümese
alınacak havanın sadece gerekli miktarda ve doğru yönde içeriye alınması çok
önemlidir. Negatif (Statik) hava basıncı
bu faktörlerin üzerinde kontrolü sağlar.
Statik basınç oluştuğunda;
*Fanlar düzgün ve dengeli hava çekerler
*Hava girişleri, havanın yönlendirilmesini
ve dağılımını sağlarlar
Son nokta önemlidir. Hava girişlerinin statik basınca uygun açılması, içeriye doğru
akan hava kuvvetini belirler. (Küçük açıklık, büyük kuvvet sağlar). Bu nedenle, kümese hava girişlerinin montajından önce,
hava girişlerinin açılış miktarı ve yönünü
belirleyecek birimlerin montajının öncelikli olduğu anlaşılmalıdır.
TAVUK ÇİFTLİĞİ TÜNEL HAVALANDIRMA
Tünel havalandırma neden yapılır;
1- Hayvana gereken ısının sağlanması.
2- Serinlik hissi ile havalandırma.
3- Bütün civcivler için aynı büyüme koşullarının sağlanması
Turan Kirli
4
Tünel havalandırmanın amacı :
Tünel havalandırmada amaç, kümesin
içindeki havaya hız kazandırarak civcivin
kendini daha serin bir ortamda hissetmesini sağlamaktır.
Kullanılacak fanların sayısı ve gerekli pet
alanı, yaklaşık saniyede bölgeye göre (1.2
- 2 metre/saniye) hızı yakalamak için hesaplanır.
Çalışan fan sayısı arttıkça pet perdesinin
açıklığı arttırılarak hava hızının gereken
hızda kalması sağlanır.
Tünel havalandırma çalışma şekli :
*Bu yöntemde tünel fanlar, açıklığı kontrol edilebilen tünel hava girişleri ve soğutma petekleri (PED) kullanılır.
*Amaç, kümesin içindeki havaya hız kazandırarak civcivin kendini daha serin bir
ortamda hissetmesini sağlamaktır.
*Sıcaklık arttıkça çalışan tünel fan sayısı da
artmaktadır. Fanlar sırayla devreye girerken tünel girişleri de çalışan fan sayısına
orantılı olarak ayarlanıp, hedeflenen hava
hızı yakalanmaya çalışılır.
*Hedeflenen hava hızı, bölgenin iklim
şartlarına göre seçilir. Örneğin nem oranının ideal olduğu Bolu bölgesinde 1.2 - 1.5
metre/saniye hava hızı serinlik hissi için
yeterli olabiliyorken, nem oranının yüksek
olduğu bu durum olumsuz şartlar ve hayvan ölümlerine sebep olabilir.
*Tünel havalandırmada, çalışan fan sayısı
değişse de hedeflenen hava hızı sağlanabilmelidir.
Bu hız, çalışan tünel fan sayısına göre açıklığı ayarlanabilen tünel hava girişleri ile
sağlanır.
*Piyasadaki kontrol sistemleri ve üniteleri, çalışan fan sayısı ne olursa olsun, tüm
tünel hava girişlerini tamamen açarak
yapabilmektedir. Bu durumda hava hızı
ayarlanamamakta ve pet önlerinde altlık
bozulmaları ile kümes başı-sonu arasında
sıcaklık farklılıklarına sebep olmaktadırlar.
Savaştepe’de bulunan 42 bin kapasiteli çiftliğinde yaptığı üretimle
bu ayın başarılı üreticileri arasında
yer aldı. Kendilerini tebrik eder,
başarılarının devamını dileriz.
*Açıklığı ayarlanabilen tünel hava girişleri veya pet önündeki panel, perde,
Fancom bilgisayarları ve kontrol üniteleri
ile bu durum sorunsuz bir şeklide çözülebilmektedir.
Bu durumda kümes başı-sonu sıcaklık
farklılığı minimuma indirilebilmekte ve
pet önlerinde altlık bozulma sorunu çözülebilmektedir.
*Zaman aralıklarıyla devreye alınan pet
su pompası sayesinde hava, kümese girmeden önce soğutulur ve serinlik hissine
çok büyük katkı sağlar.
*Pet pompası çalıştıkça doğal olarak kümes içi nemini de artırır.
Bu durumdan korunmak için, kümes içi
nemini ölçülebilmeli ve ayarlanan sınırlara ulaşıldığında, petin su pompası durdurulmalıdır. Böyle durumlarda nem sensörü hayati önem taşımaktadır.
*Pet su pompası, zamanı geldiğinde sürekli çalıştırılırsa, kümes içinde ani sıcaklık
düşmelerine sebep olabilir. Bundan kaçınmak için pet sürekli değil, düşürülen
hava sıcaklığına bağlı, zaman aralıklarıyla
çalıştırılır. Bu çalışma “modüler” çalışma
şeklidir. Özellikle tercih edilmelidir.
*Kümesteki sıcaklık artışının engellendiği veya dış sıcaklığın düşmesiyle sistem
gerektiğinde kombi havalandırmaya geri
döner. Ani olarak tünel hava girişlerini kapatıp, minimum fanları çalıştırmaz. Tünel
fanları çalışıyorken de minimum fanlar
çalışır ve hem klapeler hem de tünel hava
girişleri orantılı şeklide açıktır. Böylece
hayvanı stresten korumuş olur.
KRİTİK NOKTA
*Tünel havalandırma ağır hayvanların yetiştirildiği veya sıcak havalarda kullanılır.
*Soğutma yüksek hızlı hava akımıyla sağlanır.
*Genç civcivler hassas olduğundan rüzgarın soğutma etkisine dikkat edilmeli.
*Çevre şartlarının uygunluğu hayvanın
durumuna bakarak değerlendirilmeli.
Bergama’da bulunan 35 bin kapasiteli çiftliğinde yaptığı üretimle
bu ayın başarılı üreticileri arasında
yer aldı. Kendilerini kutlar, başarılı
çalışmalarının devamını dileriz.
Mutlu Metin
Közlenmiş Domates Çorbası
Hazırlanışı:
Malzemeler:
1 kg domates
3 diş sarımsak
½ adet kırmızı Meksika
biberi
100 g krema
2 çay kaşığı toz şeker
1 adet soğan
2 dilim tost ekmeği,
küp kesilmiş ve düşük ısılı
fırında kurutulmuş
2 çorba kaşığı Ravika zeytinyağı
2 kutu Keskinoğlu Tavuk Suyu
Domatesleri ocakta közleyin. Tüm yüzeyleri közlendikten sonra kenara alın ve oda sıcaklığına
geldikten sonra soyun. Bir tencereye zeytinyağını koyup, soğan, sarımsak ve Meksika biberlerini soteleyin. Malzemeler pembeleştikten sonra
doğranmış domatesleri ve şekeri ilave edin. Domatesleri yaklaşık 10 - 15
dakika orta ateşte pişirin.
Tavuk suyunu, arzu ettiğiniz kıvam doğrultusunda
koyun. (Çok ilave ederseniz istediğiniz kıvamdan daha akıcı olabilir.) El
blenderi ile çorbayı püre
edin ve süzgeçten geçirin.
Krema, tuz, karabiber ilave edin. Sıcak olarak servis yapın. Afiyet olsun.
Mantarlı ve Üzümlü
Tavuk Yahni
Hazırlanışı:
Malzemeler:
1 paket Keskinoğlu Tavuk
Göğüs Eti
10 adet arpacık soğan
1 diş sarımsak
½ çay bardağı kuş üzümü
½ çay bardağı çam fıstığı
2 dal fesleğen
100 g mantar
½ kahve fincanı
elma sirkesi
½ yemek kaşığı toz şeker
40 g tereyağı
1 çay bardağı un
1 çay kaşığı muskat
1 çay kaşığı karanfil
1 kutu Keskinoğlu Tavuk Suyu
Tavuk göğüs etlerini küp şeklinde doğrayıp una
bulayın. Tavada 5 dakika kadar kavurun. Daha
sonra tencerenin içerisine arpacık soğan ve sarımsakları ekleyin ve kavurma işlemine devam
edin. İçerisine çam fıstıkları, kuş üzümü ve elma
sirkesini ilave edin. Mantarları ekleyin kavurmaya devam edin. Muskat, karanfil, tuz, karabiber,
toz şeker, tavuk suyunu ekleyin ve kısık ateşte
pişmeye bırakın. Tavuklar piştiğinde soğuk tereyağını ekleyip, karıştırarak içinde eritin. Üzerine
ince doğranmış fesleğen serpip servis edin. Afiyet olsun.
5
TUNCAY
ÖZDEMİR
Anemon Ankara Otel’de Executive Chef olarak görev yapan Tuncay Özdemir ile mesleğe geçiş hikayesi, Türk insanın beslenme
şekli, Türk ve Dünya mutfakları hakkında
sizlerin de keyifle okuyabileceği bir sohbet
gerçekleştirdik.
“Birlikte çalıştığım ekibimdeki
arkadaşlara da hep bunu
anlatıyorum yaptığın bir
yemeği gerçekten isteyerek
ve özenerek yaptığın zaman
zaten misafire de bu yansıyor
ama isteksiz çalışma sadece
para kazanmak için yapılıyorsa ve meslekte bir de idealiniz
yoksa başarı işte o zaman çok
zor hatta imkânsız gibi bir şey
oluyor.”
6
Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Bizlere
mesleğe başlama hikayenizi anlatabilir misiniz?
Ben Tuncay Özdemir. Anemon Otel
Ankara mutfak şefiyim. Bolu / Mengen doğumluyum. Dolayısı ile meslek
ile tanışmam çok zor olmadı. Babam,
çoğu akrabalarımız ve yakın dostlarımızın hepsi bu meslek ile geçimini
sağlamaktadırlar. Ve gelenek olarak
ta artık eskisi gibi değil şimdi Mengen
ilçemize aşçılık meslek lisesi ve aşçılık
yüksekokulu kurulmasından dolayı
artık yeni nesil buralardan yetişmektedir. 1990 yılında Ankara’da mesleğe
başladım. Çeşitli restoranlarda ilk
önce komi olarak servis bölümünde başladım. Daha sonra çalıştığım
restoranın aşçı başısı bana “hayırlı
olsun nerelisin” diye sordu. Ben de
“Mengen Bolu” diye söylediğimde “ya
neden serviste çalışıyorsun, senin yerin mutfak seni mutfağa alalım”dedi.
Bende “olur” dedim. Tabi o zaman 15
yaşındaydım. Hemen babama sordum babamda onay verdikten sonra
mutfak hayatımın başlangıcı oldu. Ve
birçok restoran ve otellerde çalışarak
mesleğimi geliştirdim. Şu anda mutfak
şefi olarak halen görevimi yapmaktayım. Geriye dönüp baktığımda ise 25
yıllık bir çalışma geride kalmış.
Şu an Ankara Anemon Otel’de çalışıyorsunuz ve birçok kişiye hizmet ediyorsunuz, mutfakta neler yaşanıyor?
Biraz anlatabilir misiniz?
Aslında bizim mesleğimiz çok zevkli bir
meslek ben gerçekten severek yapıyorum, sanırım başarının sırrı da bu olsa
gerek. İstenmeden yapılan hiçbir şeyin
başarılı olacağını düşünmüyorum.
Birlikte çalıştığım ekibimdeki arkadaşlara da hep bunu anlatıyorum yaptığın
bir yemeği gerçekten isteyerek, özenerek yaptığın zaman bu misafire de
yansıyor. Ama isteksiz çalışma sadece
para kazanmak için yapılıyorsa ve
meslekte bir de idealiniz yoksa işte o
zaman başarı çok zor hatta imkânsız
oluyor. Bana kalırsa gerçekten de zevkli
ve bir o kadar da eğlenceli bir iş. Çoğu
zaman siparişin zamanında çıkması için
zamanla yarışıyorsunuz o arada siparişler gelmeye devam ediyor ve hemen
onların hazırlanması derken gününüz
koşuşturma ile geçebiliyor. Zamanın
nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile.
Bana kalırsa ben hareketli yoğun iş
temposunda çalışmayı seviyorum.
Genelde Türk insanının beslenme
şekli nedir? Daha çok neleri tercih
ediyorlar?
Türk insanının beslenme şekli artık
günümüz şartlarına göre daha sağlıklı
ve seçici oluyor. Daha çok Türk mutfağına özgü yemek kültürümüze dayalı
ürünleri seçmekteler. Dünya mutfağı
toplumuzda çok tercih edilen bir tarz
değil. Türk yemek kültürümüze damak
tadına hitap etmediğini düşünüyorum.
Daha çok sebze yemekleri sulu yemek
tarzı yemekler misafirler tarafından
daha çok tercih edilmekte.
Sizce Türk mutfağı dünyada ne kadar
tanınıyor? Türk mutfağını diğer mutfaklarla kıyasladığınızda hangi yönleri
ile ön planda?
Türk mutfağı aslında dünya mutfaklarına göre daha az bilinmekte yani
bir İtalyan mutfağı ya da bir Meksika
mutfağı gibi bilinirliğe sahip değil. Türk
mutfağının da Türklerin farklı kültürlerle etkileşimi sonucu dünyanın en
zengin ve çeşitli mutfakları arasında
olduğu bilinmektedir. Bu yönüyle Türk
mutfağının turistik ürün olarak destinasyonların daha cazip bir hale gelebilmesinde önemli bir yeri olduğu ve
kullanılması gerektiği düşünülmektedir.
Dünya mutfaklarından yapmasını en
çok sevdiğiniz mutfak hangisi?
Dünya mutfaklarından en çok Meksika mutfağı ve İtalyan mutfağını çok
seviyorum. Meksika mutfağı ağırlıklı
olarak acılı ve acı soslu ürünleri ve
acı baharatlı lezzetlerde seçmeleri de
ayrı bir kültürleri tabi ki.
Zeytinyağlı ve tavuklu yemeklerden
favorileriniz var mı?
Zeytinyağlı enginar, enginar kalbi ve
taze fasulye, tavuk yemeklerinden ise
ıspanaklı mantarlı kaşarlı tavuk sarma
lezzetini yapmasını seviyorum.
Sizin gibi yemek konusunda kariyer
yapmak isteyenlere neler tavsiye
edersiniz?
Mutfakta kariyer yapmak isteyen
arkadaşların öncelikle gerçekten
severek ve isteyerek mutfakta keyif
alarak bu işi yapmaları gerekiyor. Aksi
takdirde sadece yapılacak klasik bir
meslek olarak değerlendirilmemesi
gerekiyor. Ancak bu işi yaparken bu
meslek birazda yaratıcılığı gerektiren
bir meslek olmasından dolayı standartların dışında kişinin kendinden
de bir takım katkılar yapması gerekiyor.
Son olarak Keskinoğlu ürünlerini
nasıl buluyorsunuz?
Keskinoğlu ürünlerini beğenerek
kullanmaktayız. Günümüz şartlarında
bilinmedik, güvenmediğimiz markaları kesinlikle kullanmıyoruz. Hijyen
“Türk mutfağının da Türklerin
farklı kültürlerle etkileşimi sonucu
dünyanın en zengin ve çeşitli
mutfakları arasında olduğu bilinmektedir.”
çok önemli, özellikle tavuk ürünlerinde ürünün sağlıksız ortamlarda hijyenik olmayan koşullarda
tüketiciye satışı yapılabiliyor ve
özellikle bu tür vakalarda ciddi
şekilde üzücü sonuçlar ile bitebiliyor. Onun için her zaman bildikleri
ve güvendikleri markaları tercih
etmelerini tüketicilerimize tavsiye
ediyoruz.
7
Sinir Ucu İltihabı
Annenin Gözleri
Sinir ucu iltihabı, tıpta nöropati olarak adlandırılan durum, sinir
hücrelerinin yani nöronların hasar görmesini açıklar. Bu hasarlar vücutta ciltte döküntü, kızarıklık ve kaşıntı olarak kendini
gösterir. Bunlara vücudun her yerinde rastlanabilir. Bazı hallerde kızarıklık yaşanmadan diğer belirtiler görülebilir. Elde ve
ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma ve kramplar olduğunda sinir hücrelerinde olan hasarlar akla gelmelidir. Vücut temel
olarak iki sinir sisteminden oluşur. Beyin ve omurilikten meydana gelen merkezi sinir sistemi ve onu cilde, kaslara ve organlara
bağlayan sinirlerden oluşan periferik sinir sistemi. Periferik sinir sistemi beyin ile kan damarları, organlar, deri ve kaslar arasındaki ilişkiyi sağlar. Beynin verdiği komutlar motor sinirleriyle
iletilir. Beyne gitmesi gereken bilgiler duyum sinirleriyle geriye
iletilir. Periferik sinir ucu iltihabı, beyin sapı ve omurilikten çıkıp
vücuda yayılan hissiyat, kuvvet ve otonomik sinir hücrelerinin
fonksiyonlarında ya da yapısında olan bozukluk olarak tanımlanır. Bu sinir hücreleri birlikte etkilendiği gibi, seçici olarak etkilenebilir. Sinir ucu iltihaplarının bir çok sebebi olabilir. Buna
neden olan en yaygın etken şeker hastalığıdır. Şeker dozunun
ayarlanamaması buna neden olmaktadır. Bu hastalık cildi ve
sinir sistemini etkilediği gibi, bütün organları olumsuz etkiler.
Şeker hastalığının dışında damar sertliğine sebep olan böbrek
yetmezliği ya da Hiper tansiyon gibi rahatsızlıklarda sinir ucu
iltihabına neden olabilir. Sistematik hastalıkların tedavisinde
kullanılan bazı ilaçlarda nöropatiye neden olabilir. Nöropatiler kazanılmış olduğu kadar, kalıtsal kökenli de olabilir. Kalıtsal
olanlar doğum öncesinde yapılan tarama testleriyle rahatlıkla
belirlenebilir.
Sinir ucu iltihabı tanısı nasıl konur?
Tanı koyabilmek için, önce öyküsü alınır. Daha sonra nörolojik
muayene ve laboratuvar testleri uygulanır. Hastaya ilk aşamada
hematoloji, biyokimya, idrar testleri yapılır. Burada bir tanı koyulamazsa, ikinci aşamaya geçilir. İkinci aşamada nörolojik testler, immünoloji, akciğer filmi çekilmesi gibi uygulamalar yapılır.
Sinirin elektriksel özelliğini belirlemek için, EMG ve sinir iletim
alışmaları yapılır. Bu anormal sinir dağılımını belirler. Sorunun
miyelin kılıftan ya da aksonla ilgisi belirlenir. Hastaya kas ve
sinir biyopsisi yapılması nöropati türünü belirlemede etkilidir.
Omurilikte yapılan testlerde enflamasyon ya da enfeksiyonu
ayırt etmeye yardımcı olur.
Sinir ucu iltihabı tedavisi nasıl yapılır?
Hastaya tanı konulduktan sonra, uzman bir doktorun gözetiminde tedavi programı uygulanır. Tedavide amaç hastalığın
sebebini ortadan kaldırmak, belirtileri iyileştirmektir. Tedavi
nöropatiyi yavaşlatmakta etkili olabilir, durdurabilir. Rahatsızlığın sebebi vitamin eksikliğiyse, ek vitamin verilmesi, enfeksiyon kökenliyse antibiyotik kullanımı, alkol sebebiyle yaşanıyorsa alkol tüketiminin sınırlandırılmasına gidilir. Karpal tünel
sendromu nedeniyle oluştuysa, elin askıya alınması, bileğin
kullanılmamasının sağlanması gerekir. Ağrıların giderilmesi için
ilaçların kullanılması, güçsüzlük bulunuyorsa fizik tedavi uygulamaları yapılır. Rahatsızlığın ilerlemesi durdurulduktan sonra,
sinirler tekrar canlanabilir. Tahribatın oranına göre iyileşme hızı
gerçekleşir. Bu yüzden erken tanı oldukça önemlidir. Başlangıç
aşamasında hafif olan sinir hasarı, ilerleyen dönemde tedavi
edilmediğinde geri dönüşü olmayan durumlara sebep olabilir.
Küçük kız kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu
sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna
inanmıştı. Ona göre, nur yüzlü ve badem gözlüydü.
Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilkokula
başlayınca işler değişti. Arkadaşları, onun hiç de
güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı.
Çünkü herkes birbirini kıskanıyordu.
Ama bir kaç yıl içinde gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir
cilde sahipti. “Badem” dediği gözleri ise şaşıydı.
Vücudu da bir selviyi andırmıyordu. Demek ki annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan
söylemişti. Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre
sonra nefrete dönüştü.
Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne
bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere
rağmen düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına
dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi.
Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica
etti. Genç kız bir süre sonra görmez oldu.
Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse
bile bir kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar, uygun
bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat
ettiler.
Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En
azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat
sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı.
Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de
harika bir kızdı gördüğü.
Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu.
Çok kemerli olan burnu düzelmiş, kepçe kulakları
normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı
doktora sevinçle sarılarak:
- Sanki yeniden dünyaya geldim dedi. Yüzümde
hiçbir çirkinlik kalmamış.
Estetik ameliyatı siz mi yaptınız?
Yaşlı doktor:
- Böyle bir ameliyat yapmadık kızım! diye gülümsedi.
Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, onun gözünden gördün.
Kaynak: İnternet
8
Kaynak: İnternet
Uzun Sürer
Temel ile Dursun parasızlıktan ne yapacaklarını şaşırmışlardır.
Sonunda Dursun Temel’e: Ula Temel haçan biz neden
panka soymayruz? Kısa yoldan köşeyi döneruz.
Temel: Ula hakkatten de cüzel fikir.
Bunlar planlarını yaparlar. Artık her şey hazırdır.
Bankayı soyarlar eve gelirler.
Dursun: Ula Temel sayalum mi ne kadar para var?
Temel paralara şöyle bir bakar ki çok para var en az 3
günlerini alacak.
Temel: Ula Dursun bu kadar parayı saymak uzun sürer
biz en iyisi yarın bir gazete alalum orda yazar ne kadar
para olduğu.
Vazgeçtim
Yazar:
Kahraman Tazeoğlu
Sayfa Sayısı:
192
Basım Yeri:
İstanbul
Yayım Yılı:
2015
Kocan Kadar Konuş
Yönetmen:
Kıvanç Baruönü
Oyuncular:
Ezgi Mola,
Murat Yıldırım,
Nevra Serezli,
Ebru Cündübeyoğlu,
Cem Kılıç
Tür:
Komedi, Romantik
Süre: 109 Dakika
Yapım: 2015
Şebnem Burcuoğlu’nun çok satan “Kocan Kadar Konuş”
romanından uyarlanan film bu toprağın kadınlarının
daha çocukken nasıl koca bulmaya programlandıklarını
anlatıyor.
Bu kadınların arasında 30 yaşındaki Efsun (Ezgi Mola)
gerçek aşkı, sevgiyi, dürüstlüğü arar ama diğer kızlar
gibi numara yapmayı, trip atmayı, erkeği parmağının
ucunda oynatmayı bilmez. Bu yüzden bu yaşına kadar
düzgün bir ilişkisi olmamıştır.
Efsun’un kadınlığın kitabını yazmış İzmirli ailesi ise ona
kadınlığı öğretmeye kararlıdır.
İnsan Sebepsiz Yere Terk Eder mi Sevdiğini?
Aklı ve mantığı ele geçiren, aynı zamanda akla ve
mantığa sığmayan bir duygunun içindeyim. Geriye
bakarak gitmeye çalışıyorum. Kırık bir umut taşıyorum. Aklım sende kala kala senden gidiyorum. İnsan
yarısında terk ettiği filmin sonunu merak eder mi?
Ediyorum. Tüm yelkenlerim yırtılmış ama ben hâlâ
rüzgârdan medet umuyorum.
9
Keskinoğlu, Sosyal Medyada Kampanyalarına ve Etkinliklerine Devam Ediyor
17
210
10
Yanlış Bilinen Doğrular
11

Benzer belgeler

Mart - Keskinoğlu

Mart - Keskinoğlu Ekibi’ni 200 araçtan oluşan Klasik Araba Müzesi’nde ağırladı. Başta Amerikan otomobil devi Chevrolet’in 1948 yılından başlayıp, 1970 yılına kadar olan tüm modelleri ile birlikte, kamyon, otobüs, tr...

Detaylı

Şubat - Keskinoğlu

Şubat - Keskinoğlu lı, berberi, camiyi, okulu ve müzeyi gezen misafirlerimize şirket yetkililerimiz tarafından Merhum İsmail Keskinoğlu’nun hayatı, köyün tarihçesi ve mimarisi, piliç eti, yumurta ve zeytinyağının Tür...

Detaylı