2009 Kasım Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2009 Kasım Sayı - xn--sevgiyaynlar
KASIM 2009 Sayý: 491 Fiyat: 3.5 TL
Tanýklarýn Aðzýndan
Ruhsal Olaylar
Tekrar Dünyaya Gelme
Kuran’a Aykýrý mýdýr?
Bedensiz Seyahatten Evrensel Gerçeklere
ÝÇÝNDEKÝLER
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 41 Sayý:491 Kasým 2009
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Tekrar Dünyaya Gelme
Kuran’a Aykýrý mýdýr? ........................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
Tanýklarýn Aðzýndan
Ruhsal Olaylar ..................................... 6
Ahmet Kayserilioðlu
Astral Seyahat Ortamlarý .................. 14
(Bedensiz Seyahatten Evrensel Gerçeklere)
Zuhal Voigt
Yazý Ýþleri Müdürü:
Özenç Kayserilioðlu
Viket Civre ile Söyleþi ........................ 20
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil
Tonguç’un Eðitim
Hakkýndaki Düþünceleri ..................... 30
Sevgi Dünyasý
Yalçýn Kaya
Haberleþme Sorumlusu ve
Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu
0212 252 85 85
0542 676 83 47
Faks: 0212 249 18 28
P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul
Yönetim Yeri:
Oba Sok. Silla Ap. No: 7/1
Cihangir/Ýstanbul
Baský:
Inkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ.
Çobançeþme Mah. Sanayi Cad.
Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul
Fiyatý: 3.5 TL
Yýllýk Abone: 40 TL
Yurt Dýþý: 50 TL
Kültürümüzün Temeli
(Eski Günýþýðýnýn Son Saatleri) ................ 44
Thom Hartman/Arýn Ýnan
SEVGÝ DÜNYASI
1
Sevgili Dostlar
Ülkemize olan sevgimiz ve hayranlýðýmýz gün geçtikçe biraz daha
artmalý aslýnda. Deðiþen dünyaya uyum saðlamak için, çevresindeki
þartlara, kendisini bugüne kadar yöneten ve deðiþmekten kaçan siyasi
ve bürokratik egemen çevreye raðmen, örtüsünü yýrtmak, tekrar
kendine güvenini kazanmak için direniyor. Deðiþecek elbette, çünkü
her þey deðiþir. O günler geldiðinde dünya insanlýk arenasýnda
ülkemizin yetiþtirdiði, diðerleriyle iyide ve doðruda yarýþabilecek
parlaklýkta insanlarýmýz çok olacak. Gençlerimizin çoðunluðu kendi
geçmiþleriyle övünmek için sadece savaþlarý, vaktiyle fethedilmiþ
yerleri, baþkalarýna nasýl diz çöktürüldüðünü dile getirmeyecek.
Atalarýnýn uygarlýðýný objektif olarak öðrenme imkânýna kavuþacaklar
ve þimdiki dünyada yerlerinin ne denli önemli olduðuna daha da kani
olacaklar. Kendine güvenemeyen, kendinden þüpheli, bu yüzden öfkeli,
bu yüzden kendi kendini tüketen insanlarýmýz çok azalacak. Kendisini
yönetsin diye seçtiði, maaþýný cebinden vermiþ olduðu vergilerle alan
insanlarýn karþýsýnda kendini ezik ve kul gibi hisseden kimse kalmayacak. Hakkýný aramak eskisi kadar zor olmayacak bu ülkede.
Bunun için bedeller ödedik, birçok deðerli insan bu yolda kurban
oldu ve çok zengin tecrübe birikimimiz var elimizde. Ama bir þeyler
dikkatimizi baþka taraflara çekerek, korkutma yolunu seçerek
yapýlmasý gerekenleri geciktirmeye çalýþýyor. Ne zamana kadar...
Bu zamanlarý en sarsýntýsýz geçirmenin yolu, sevgimizin boyutunu
deðiþtirmeden, sevgi gömleði giymiþcesine bir iyilik haresi içinde,
nurlu bir ýþýkla çevrildiðimizi hissederek yaþamaya çalýþmaktan,
ilkelerimizden ayrýlmaksýzýn ve hiçbir yanýn tarafýný tutmaksýzýn,
anlayýþlý ve sabýrlý ve herkese karþý merhametli olmaya çalýþmaktan
geçiyor.
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
SEVGÝ DÜNYASI
2
ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR
Bir ispat olarak
deðil de, sadece
Müslüman dostlarýmýzý
ikna etmek için þunu
söyleyelim ki,
tekrar dünyaya gelme
Kuran'da birçok yerde
söylenilmiþtir.
Ama Kuran'ý tefsir
edenler bunu kendi
anlayýþlarýna göre
deðiþik manâlarda
yorumlamýþlardýr.
Dr. Refet Kayserilioðlu
Tekrar Dünyaya Gelme
Kuran’a Aykýrý mýdýr?
SEVGÝ DÜNYASI
Erdem - Tekrar
dünyaya gelindiðinden
bahsediyorsunuz.
Bunun mantýki ve ilmi
nedenlerini söylüyorsunuz. Sonra geçmiþ
hayatýný hatýrlayan
çocuklardan ve harika
çocuklardan bahsediyorsunuz. Bütün bunlar
oldukça tatminkâr
olmakla beraber
Müslüman dostlarýmýn
daimi itirazlarýyla
karþýlaþýyorum.
Diyorlar ki: "Eðer
tekrar tekrar dünyaya
gelinseydi Kuran-ý
Kerim'de bundan açýkça
bahsedilirdi.
Bahsedilmediðine göre
bu doðru deðildir ve
Hintlilerin tenasüh
nazariyelerinden kalma
batýl bir inançtýr."
Özden- Dostum, bir
ilim ortaya koyduðu
gerçekleri olaylarla
ispatlar. Din kitaplarýný
þahit göstererek gerçeklerini ispata kalkan bir
ilim, henüz metodik bir
ilim vasfýný kazanamamýþ demektir. Neo
spiritüalizma ilmi de
"reenkarnasyon" denen
tekrar dünyaya gelme
3
gerçeðini çeþitli olaylarla, müþahedelerle ve
delillerle ispatlamaktadýr. Bunu mecmuamýzda adým adým
göstermekte devam
ediyoruz.
Fakat bir ispat olarak
deðil de sadece Müslüman dostlarýmýzý ikna
etmek için þunu söyleyelim ki tekrar dünyaya
gelme Kuran'da birçok
yerde söylenilmiþtir.
Ama Kuran'ý tefsir
edenler bunu kendi
anlayýþlarýna göre
deðiþik manâlarda
yorumlamýþlardýr.
Erdem - Madem
Kuran'da tekrar
dünyaya gelme söylenmiþtir de neden bugüne
kadar gelip geçen bunca
din alimi bunu açýkça
ifade etmemiþlerdir. Ve
neden Müslümanlýkta
bu esas açýkça kabul
edilmemektedir.
Özden - Kuran çeþitli
seviyede insana ve
çeþitli devirlere hitap
eden bir kitap olduðu
için bazý gerçekleri
apaçýk, bazýlarýný da az
veya çok kapalý olarak
söylemiþtir. Her hakikat
herkese apaçýk söylenemez. Meselâ çocuklara
doðumun nasýl
olduðunu apaçýk anlatmakta fayda deðil, zarar
vardýr. Çünkü o henüz
bu gerçeði hazmedebilecek çaðda deðildir.
Kuran'da da bazý
gerçekler ancak idrak
ve bilgileri ilerleyenlerin anlayabileceði
þekilde gizli söylenmiþtir. Meselâ Mevlâna
tekrar dünyaya gelinmenin gerçek olduðunu
sezen ve açýkça ifade
eden Türk Ýslâm mütefekkirlerinden (fikir
üretenlerinden) birisi
olmuþtur.
Erdem - Evet ama bu
anlaþýlmasý zor bir þey
deðil ki neden apaçýk
söylenmemiþtir?
Özden - Kuran'ýn
insanlarý düzeltme ve
terbiye tekniði âhiretteki ceza ve mükâfat
müeyyidelerine dayanýr.
Cehennemde olanlar
"Ebediyen yanacaklar",
cennette olanlar için de
"Ebediyen cennette
zevk ve sefa içinde
SEVGÝ DÜNYASI
4
bulunacaklar" der.
Ýnsanlar ebedi cezadan
kurtulup ebedi saadete
ulaþmak için doðru
olmak zorunda kalýrlar.
Esasýnda öbür dünyada
ýstýrap çekilen ve
hazlarýn en coþkunlarýna
ulaþýlan âlemler vardýr
ama, bunlar aynen
söylenildiði gibi bedenli
olarak yapýlan veya
hurilerle sefa sürülen
âlemler deðildir. Çünkü
orada beden yoktur.
Ýleri merhalelerdeki
saadet de tamamen
gayri maddi, manevi bir
mahiyet almýþtýr. Kuran
cennet, cehennem
lâflarýyla sembolik
olarak ýstýrap ve saadet
âlemlerini ifade etmek
istemiþtir.
Erdem- Yani bir cennet ve cehennem yok
mudur?
Özden - Dostum,
ýstýrap ve saadet çekilen
devreler ve yerler
vardýr. Fakat zamansýzlýðý ve mekânsýzlýðý
kavrayamayan, maddeden baþka bir gerçek
tanýmayan biz insanlara
oradaki vicdani ve ruhi
saadet ve ýstýraplar nasýl
anlatýlabilirdi baþka?!..
Cennet ve cehennem
vardýr. Fakat aynen
söylenildiði gibi
deðildir. Belki de söylenildiðinden çok daha
güzel veya çok daha
dehþetlidir.
Hatasýný anlayan
ve onu düzeltmeye
niyet eden bir kimsenin tekrar
dünyaya gelerek
hatalardan kurtulduðunu ilâhi nizama
karþý ispat etmesi
Erdem - Peki cennet
lâzýmdýr. Keza yapve cehennemi
söylediðiniz gibi temsili týðý iyi hareketlerden
dolayý öbür dünyada
(sembolik) anlamýnda
mesut neticelerle
alýrsak tekrar tekrar
gelip gitmeleri bunlar
karþýlaþan kimse
karþýsýnda nasýl izah
dünyada ulaþmasý
edeceðiz? Yani cehengereken olgunluða
nem azaplarý çeken bir
insan tekrar dünyaya mý henüz ulaþmamýþsa
gelecektir? Veya cennet noksanlarýnýn neler
olduðunu iyice göresaadetine ulaþan tekrar
dünyaya mý inecektir?
rek daha büyük bir
düzelme azmi ve
Özden - Spatyomda
heyecaný ile
(öbür dünya) dünyadaki
gibi bir zaman olmadýðý dünyaya gelir.
Dünya bir olgunlaþiçin bazen bir sene, bir
ma ve ruhen yükasýr kadar, bazen de
ebediyetler kadar uzun
selme okulu olduðugelir. Orada çekilen
na göre, orada
ýstýraplar intikam olsun
ulaþýlmasý icap eden
diye ve sýrf ceza çekseviyeye gelinceye
mek için deðildir.
kadar dünyaya
Hatalarý görmek ve
tekrar tekrar gidip
onlarý düzeltmek, hiç
deðilse düzeltmeye
geleceðiz.
yönelmek içindir.
SEVGÝ DÜNYASI
Erdem - Bütün bu
söylediklerinizden sonra
da ben yine neden
Kuran'ýn bunu açýkça
söylememiþ olduðunu
pek kavrayamadým.
Özden - Kardeþim,
ruhi tekâmül, manen
yükselmek nedir kavramayan, kendisinin bir
ruh olduðundan dahi
haberi olmayan bir kimseye: "Sen tekrar tekrar
dünyaya geliyorsun"
dersen, yapacaðý nedir
bilir misiniz? "Boþ ver
yahu, canýmý niye sýkýntýya sokuyorum?! Bu
sefer iyice bir eðleneyim de bir dahaki sefere
05
namaz kýlýnacaksa kýlar,
iyilik yapýlacaksa yapar,
yükselinecekse yükselirim!.." diyecek ve yan
gelip yatacaktýr. Çünkü
adam sadece bedenini
düþünebilmekte,
bedenin ötesindeki
âlemi düþünememekte,
idrak edememekte, o
âlemdeki durumlarla
dünyadaki
davranýþlarýmýzýn baðýntýlý olduðunu ancak
maddi misallerle
anlayabilmektedir. Bu
seviyedeki insana tekrar
dünyaya gelindiðini
açýkça söylememekle
Kuran tamamen haklýdýr.
Ama biraz dikkatle
inceleyince tekrar
dünyaya gelindiðini
gösteren bir sürü ayet
vardýr. Onlarý ne kadar
yanlýþ yorumlara zorlamýþlardýr? Hayret
etmemek elde deðil.
Erdem - Hangileridir
bu ayetler, söyler
misiniz?
Özden - Müsaade
ederseniz, onlarý size
gelecek konuþmamýzda
söyleyeyim.
(Devamý
Gelecek Sayýda)
SEVGÝ DÜNYASI
6
Medyum Orhan Ergen katalepsi haline gelmiþ,baþý bir sandalyeye,
ayaklarý diðerine gelmek üzere gerilmiþ ve üzerine bir þahýs oturmuþ halde görülüyor.
Ayakta eli yüzünde inceleyen Ahmet Kayserilioðlu, eðilmiþ süjeyi kontrol eden Dr. Refet Kayserilioðlu
Tanýklarýn Aðzýndan
Ruhsal Olaylar
Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog
SEVGÝ DÜNYASI
KATILDIÐIMIZ
PARAPSÝKOLOJÝK DENEYLER
ÝNANCIMIZI PEKÝÞTÝRDÝ
Gözlem ve deneylerle yani bilimsel
yöntemlerle 19. yy ýn ikinci yarýsýndan
itibaren yapýlan parapsikoloji denemelerinden elde edilen sonuçlar; fizik,
kimya gibi doðrudan madde ile ilgili
alanlarda uzmanlaþmýþ, Nobel Ödülü
kazanmýþ bilginleri bile maneviyata,
Tanrý'nýn varlýðýna inandýrmýþtý.
Zamanýmýza kadar süren 160 yýllýk bu
bilimsel ruhsal araþtýrmalarýn önemli
aþamalarýný gelecek sayýlarýmýzda
sizlerle paylaþacaðým. Ama önce
ülkemizdeki, bazýlarýnda bizzat bulunduðum deneylerden söz etmem sanýrým
daha yararlý olacak.
Tanýklýk ettiðimiz parapsikolojik
olaylar hepimizin manevi inançlarýnýn
pekiþmesinde çok yararlar saðladý.
Yaþadýklarýmýzý tanýklarýn aðzýndan ilk
defa duyanlarýn hayat görüþlerinde,
üzerinde derin düþünceler ürettikleri
takdirde, olumlu geliþmeler olacaðý
kuþkusuzdur.
1950’lerde, yani batýlýlardan 100 yýl
sonra Dr. Bedri Ruhselman'ýn çalýþmalarý ve yayýnladýðý kitaplarla Türkiyemizde parapsikolojik araþtýrmalar
saðlam bir temel üzerinde yükselme
þansýna kavuþmuþtu. Faaliyetlerinde
ona destek olan sekiz spiritüalistle 40
yýl önce söyleþiler yapmýþ, ilginç
gözlem ve deneylerini dergimizde
yayýnlamýþtým. Geçen sayýda, ilk
söyleþimi yaptýðým KBB uzmaný
Prof.Dr. Sevil Akay'ýn anlattýklarýndan
7
bir bölümünü sizlere aktarmýþtým.
Bedri Ruhselman'ýn 1950’de
arkadaþlarýyla kurduðu ve birkaç yýl
baþkanlýk yaptýktan sonra görevini
aðabeyim Dr. Refet Kayserilioðlu'na
(1922 - 2004) devrettiði Metapsiþik
Derneði; 1960 Þubatýnda yayýmýna
baþladýðý Ruh ve Madde Dergisi ile
kapalý bir kutu olmaktan çýkmýþ, deyim
yerindeyse halka inmeyi baþarmýþtý.
Dr. Kayserilioðlu büyük gayret ve
özveriyle derginin yayýnýný üç yýl
sürdürüp saðlam temellere oturttuktan
sonra dernekten ayrýlmýþ ve hemen
Ruh Dünyasý ve sonra da okumakta
olduðunuz Sevgi Dünyasý Dergilerini
aralýksýz yayýnlayarak; Ruhselman'dan
sonra bu konunun önderi olmuþtur. 3
ay sonra Þubat 2010’da onun 1960
þubatýnda baþlatýp hiç ara vermeden üç
ayrý isim altýnda sürdürdüðü dergicilik
yaþamýnýn 50. yýlýný, ruhunu þâd ederek
coþkuyla hep beraber kutlayacaðýz.
Üç yýlýn sonunda Dr. Refet
Kayserilioðlundan nöbeti devralan
Metapsiþik Derneðindeki
arkadaþlarýmýz; Ruh ve Maddeyi
aralýksýz bugünlere kadar
getirmelerinin yanýsýra, ruhsal konularda çeviri ve özgün pek çok kitap yayýnlayarak, bir çok þehirde þubeler açarak
konunun ülkemizde yayýlýp benimsenmesinde çok yararlý çalýþmalar yaptýlar.
Hizmetlerini günümüzde de ayný hýzla
sürdürüyorlar. Bu baðlamda en büyük
katkýyý yapan kuþkusuz 30 yýl boyunca
dernek baþkanlýðýný özveriyle sürdüren
rahmetli arkadaþýmýz Ergün Arýkdal
(1936 - 1997) olmuþtur.
8
Bu yazýmda 40 yýl önceki söyleþimizde Ergün Arýkdal'ýn anlattýðý ruhsal
denemelerin bir kýsmýný sizlerle paylaþtýktan sonra; 1960 -1961 yýllarýnda
dernek arkadaþlýðý yaparken birlikte
tanýðý olduðumuz ruhsal çalýþmalardan
söz edeceðim. En sonunda da yine doðrudan tanýðý olduðum hipnoz ve ekminezi deneylerini sizlere aktaracaðým.
HÝÇ BÝLMEDÝÐÝ ARAPÇA'YI
ARAP HARFLERÝYLE YAZMIÞTI
Ergün Arýkdal daha 7 yaþýnda iken
ruh celsesinde bulunduðunu, bu nedenle gazete ve dergilerde ruhsal konulardaki hiçbir yazýyý kaçýrmadan okumaya
çalýþtýðýný, nihayet 1956 yýlýnda Dr.
Bedri Ruhselman'ýn Ruh ve Kâinat
kitabýný okuyarak öðrenme isteðinin
tam karþýlðýný aldýðýný, vakit geçirmeden de onun kurduðu Metapsiþik
Derneði'ne katýldýðýný anlattýktan sonra;
kendi operatörlüðü ile yürüttüðü ilginç
bir ruhsal denemeyi þöyle anlatmýþtý:
"Beni çok etkileyen ve inancýmý tas-
SEVGÝ DÜNYASI
dik eden bir
ruhî celseye
þahit oldum.
Operatör
bendim.
Orhan Ergen
isimli bir
çocukluk
arkadaþýmý
transa geçirmiþtim.
Arkadaþým
yazýcý bir
medyumdu.
Gözleri kapalý, elinde kalem bekliyorduk... Derken bir ruhla irtibat baþladý.
Fakat ne tuhaftýr ve ne hayret vericidir
ki, medyumumuz süratle saðdan sola
doðru ve eski harflerle yazýyordu. Ne
o, ne de ben bu yazýyý okumasýný hiç
bilmediðimizden yazýlanlardan bir þey
anlamamýþtýk. Bilenlere okutturduk.
Meðer Adana'da yaþamýþ ve o günlerde
vefat etmiþ bir yaþlý fellâhýn ruhuymuþ
bizimle temasa geçen. O yazýlarda kendini ve yaþadýðý yeri anlatýyordu; üstelik de Arap lisaný ile.."
"Medyum arkadaþýmdý. Onu çok
yakýndan tanýyordum. Ne Arap harflerini ne de Arap lisanýný hiç bilmezdi...
Bir kaç sene sonra 1960 da onu
Metapsiþik Cemiyetine getirdim. Siz de
biliyorsunuz çok müspet ve istifadeli
deneyler yapýlmýþtý bu arkadaþ
üzerinde..."
Orhan Ergen'le Dr. Refet
Kayserilioðlu'nun yönetiminde Taksim
Sýraselvilerdeki Metapsiþik Derneði
merkezinde, üyelerin dýþýnda dileyen
kiþilerin katýldýðý aylar süren muhteþem
SEVGÝ DÜNYASI
hipnoz deneyleri yapýlmýþtý 1960-1961
yýllarýnda. Hepsinde hazýr bulunduðum
bu deneyleri sizlere aktarmaya çalýþacaðým. Ama önce 1957 yýlýnda ünlü
Amerikalý medyum K. Milton Rhinehard'ýn Ýstanbul'da yaptýðý üç ayrý ruhsal deneyin sonuncusunu Ergün Arýkdal'dan dinleyelim. Ýlk ikisini de Dr.
Refet Kayserilioðlu'ndan aktaracaðým.
AMERÝKALI MEDYUMLA
ÝSTANBUL'DA YAPILAN
ÜÇ RUHSAL DENEY
Ergün Arýkdal anlatýyor:
"Maalesef komple bir medyum olan
Rhinehard'ýn Cemiyet binasýnda, Dr.
Sevil Akay'ýn evinde ve Eminönü
Halkevinde yaptýðý üç ruhsal gösteriden sadece sonuncusunda bulunabildim. Ýlk ikisini de katýlan arkadaþlardan bütün detaylarýyla öðrendim.
Cemiyet binasýnda çok kati telepati ve
klervoyans tecrübeleri yapýlmýþ. Dr.
Sevil Akay'ýn evinde yapýlan voie
directe (vasýtasýz ses) deneyi ise daha
ilginç.
Medyum aðzýna su alýyor ve dudaklarý flasterle yapýþtýrýlýp imzalanýyor.
Transa geçtikten sonra megafona benzeyen bir boru kimsenin eli dokunmadan havaya yükseliyor. Biraz sonra
deðiþik seslerle kadýn-erkek birçok
bedensiz varlýk bu borudan dinleyicilere hitap edip sorulara cevap veriyorlar. Deney sonunda yapýlan kontrolde
yapýþtýrýlan flasterin ve imzalarýn ilk
durumunu muhafaza ettiði görülüyor."
"Amerikalý medyumla eski Eminönü
Halkevinde halkýn huzurunda yapýlan
9
deneyde bizzat bulundum. Gerçekten
çok muhteþem olmuþtu. Salonda bulunan 4-5 kiþinin ölmüþ akrabalarýnýn
ruhlarý konuþmuþ, ancak kendilerinin
bilebileceði ailevî sýrlardan, isimlerden
bahsederek kesin deliller vermiþlerdi.
Deliller o kadar netti ki, konuþan ruhlarýn yakýnlarýndan bazýlarý heyecandan
aðlamýþlardý."
Amerikalý medyumla yapýlan ilk iki
ruhsal gösteriyi de Dr. Refet
Kayserilioðlu'nun Ruh ve Madde
Dergisinin 11. sayýsýndaki yazýsýndan
sadeleþtirerek özetliyorum.
“1957 yýlýnýn Kasým ayý ortalarýnda ünlü Amerikalý medyum Rhinehard Türkiye’ye geldi. Ýkinci gün akþamý Metapsiþik Cemiyetinde bir tecrübe
yapýldý. Gayet kuvvetli klervoyan medyumluk özellikleri gösterdi. Ertesi akþam bir arkadaþýn evinde yapýlan celsede
odanýn köþelerinden birine bir
perde gerilip içine bir sandalye
yerleþtirilerek fizik celselerde
kullanýlan kabin haline getirildi.
Sonra medyum aðzýný su ile
doldurdu ve aðzýnýn üzerine
geniþ bir flaster yapýþtýrýldý. Bir
arkadaþ tarafýndan yarýsý medyumun yanaðýna yarýsý da flasterin uçlarýna gelmek üzere
imzalar atýldý. Bu durumda
medyumun deðil konuþmasýna,
aðzýný oynatmasýna bile imkân
yok. Hem aðzýnda su var hem
de aðzý oynarsa imzalarda
bozulmalar olur. Celse
baþladýktan 5 dakika sonra
medyumun kabine yerleþtirdiði
megafona benzeyen
10
alüminyum bir borudan kalýn
bir erkek sesi iþitildi. Büyükçe
olan odada 25 - 30 kiþi vardý.
Oda ufak bir ýþýkla aydýnlatýlmýþtý. Bütün hareketler açýkca
görülebiliyordu. Gür erkek sesi
ingilizce olarak kendisinin
medyumun rehberi Dr.
Kensington olduðunu söyledi
ve hazýr bulunanlarý selâmladý.
Celse hakkýnda izahat verdi.
Bu arada bazý arkadaþlara
hitaplarda bulundu. Biraz sonra
bir kadýn sesi duyuldu.
Seslerin borudan çýktýðý
anlaþýlýyor, borunun hareketleri
duyuluyor fakat perdeden
dolayý görülemiyordu. Hazýr
bulunanlar tarafýndan, borunun
perdenin üstüne çýkmasý istendi. Boru perdenin üstünde yükseldi, orada biraz sallandý.
Borunun altýnda hiç bir destek
görülmüyordu. Sonra aþaðýya
indi. Farklý seslerle birçok ruh
geldi ve konuþtu. Bu arada
Allan Kardec de gelerek bana
hitap etti ve ülkeye bu gerçekleri duyurmam için arkadaþlarýmla beraber çok çalýþmamýz gerektiðini söyledi. Bu çok
canlý celseden sonra medyum
perdenin arkasýndaki iskemleden sendeleyerek kalktý. Bitkin
bir hali vardý, rengi solgundu.
Aðzýnda flaster yapýþýk olarak
duruyordu. El iþareti ile
imzalarýn kontrolünü istedi.
Ýncelendi, imzalarda en ufak
bir bozulma yoktu. Flaster
açýldý, medyum aðzýnda tuttuðu suyu tasa boþalttý. Bu,
uzun zaman aðýzda durmaktan
dolayý kirlenmiþ sararmýþ bir
suydu."
SEVGÝ DÜNYASI
"Bu hadiseye ruhlarýn vasýtasýz
konuþmasý voie directe denmektedir.
Genelde celselerde ruhlar medyumlarýn
aðzýndan konuþur. Fakat burada ruh
medyumun aðzýndan ve hançeresinden
doðrudan faydalanmamakta, bir borudan, bir ses kutusundan veya bir mikrofondan faydalanmaktadýr..."
HERKESÝN KATILABÝLDÝÐÝ
MUHTEÞEM HÝPNOZ
DENEYLERÝ
Ergün Arýkdal'ýn o Arapça yazan
medyum arkadaþý Orhan Ergen'le 1960
- 1961 yýllarýnda Metapsiþik Derneðinde Baþkan Dr. Refet Kayserilioðlu'nun
operatörlüðünde salý akþamlarý herkesin serbestçe katýlabildiði aylar süren
muhteþem hipnoz ve ekminezi deneylerinden hepimiz çok etkilenmiþtik.
Doðaldýr ki, elimizin altýnda dergi
olduðundan bu deneyleri sýcaðý sýcaðýna okuyucularýmýzla da paylaþýyorduk.
Deneylerin ilk aylarýnda dernek üyesi
arkadaþýmýz Suat Tahsuð derginin 7.
sayýsýnda izlenimlerini þöyle anlatmýþtý.
Özetleyip sadeleþtirerek aktarýyorum.
"Süjemiz Orhan Ergen 24 yaþýnda
Konya Ereðlisinde doðmuþ bir hukuk
fakültesi öðrencisidir. Dürüst, az konuþan, mahcup tabiatlýdýr. Konuþurken
bazen yüzü kýzarmaktadýr.
"Kendisi Dr. Refet Kayserilioðlu'nun
operatörlüðünde ve hipnotik bir metot
kullanýlarak uyutulmuþ ve daha ilk deneyde kolayca hipnoz haline geçmiþtir.
Deneylerin devamýnda bu defa manyetik metoda geçilmiþ süje 2-3 dakika
içinde baþarýyla uyutulmuþtur.
SEVGÝ DÜNYASI
Dr. Refet Kayserilioðlu hipnoz seansýnda
süjenin eline iðne batýrýrken...
Manyetik paslardan sonra süje bütün
telkinleri kolayca kabul etmektedir.
Bunlardan birkaç örnek:
Kendisine sol kolu uyuþtuðu telkin
edilmiþ ve bu kola iðne batýrýlmýþ
hiçbir tepki görülmemiþtir.
"Birçok deneyde sol kolunun
katýlaþtýðý telkini yapýlmýþ kol hakikaten gerilmiþ, katýlaþmýþ ve bir hayli
zorlandýðý halde indirilememiþtir. 40-50
kiþinin bulunduðu bir deneyde bütün
vücudun katýlaþmasý demek olan
katalepsi haline konulmuþtur. Tamamen
katýlaþan vücut, ayaklarý ve omuzlarý
iki ayrý iskemleye dayandýrýlarak
býrakýlmýþ ve üstüne 60 kg aðýrlýðýnda
bir kiþi oturtulduðu halde çökmemiþtir.
11
"Kendisine yapýlan deðiþik kiþiliklere
bürünme telkinlerini kuvvetle benimsemiþtir. Mesela 20 Nisan 1960 günkü
denemede önce kendisine mahkemede
bir hâkim olduðu telkin edildi, süje
kendisini derhal bir hâkim sandalyesinde zannedip Ahmet ismini verdiði
hayali bir suçluyu sorgulamaya baþladý.
Halinden ve tavýrlarýndan büyük bir
otorite, ayný zamanda yanlýþ hüküm
vermekten korktuðunu belli eden bir
vicdan titizliði sezilmektedir... Sonra
kendisine bir kumaþ maðazasýnda
tezgâhtar olduðu söylendi ve derhal
önceki kiþiliðini terkeden süjemiz silik,
iþin çokluðundan ve deðiþik müþterilere hizmet etmenin zorluðundan yakýnan bir tezgâhtar oluverdi.
Bu türlü telkinlerde þu hususlar
dikkati çekmektedir:
"Süje kendi ahlâkî inançlarýný aksine
telkinlere raðmen devam ettirmektedir.
Mesela genç bir kýzla flört edip, onunla
gönül eðlendirmesi istenildiði halde o
daha çok evlenmeyi düþünmektedir.
"Bu telkinlerden en enteresaný süjeye
"Hamlet" rolünü oynayan bir aktör
olduðu telkin edildiðinde görülmüþtür.
Süje aktörlüðü de unutarak doðrudan
doðruya Hamletin kiþiliðine bürünmüþtür. Misafirlerimizden deneyimize
katýlan profesyonel bir aktör takýnýlan
bu rolü fevkalâde diye nitelendirmiþtir.
Þurasýný unutmamak lâzýmdýr ki, süje
normal vaziyetinde fazlasýyla mahcuptur. Bir topluluk karþýsýnda rol yapmak
deðil, konuþmaya bile sýkýlmaktadýr.
"Operatör bir kâðýt parçasýný süjeye
bir gül olarak koklatmýþ, bu kâðýt
parçasýný derin nefesler alarak zevkle
12
kokladýðý gözlenmiþtir. Ayný kâðýt kendisine bir dakika sonra bir amonyak
þiþesi olarak takdim edilmiþ ve süje
derhal burnunu týkayarak yüzünü
buruþturmuþtur.
"Her seansýn sonunda süjeye post
hipnotik telkin yapýlmýþtýr. Bu telkinlerde kendisine mesela uyandýktan10
dakika sonra bir arkadaþýndan isteyeceði mendili, bir baþka arkadaþýna vermesi söylenmekteydi. Gerçekten de
uyandýktan sonra tam kendisine söylenilen dakikada, saate bakmadan istenileni yapmakta arzusuna karþý durulursa mendili istediði kiþi tanýmadýðý
biri dahi olsa, zorla almaya kalkmaktadýr. Yalnýz bir defasýnda uyandýrýlmadan evvel bir kadýn arkadaþýmýzdan,
razý olmadýðý takdirde zorla mendilini
almasý telkin edilmiþse de süjemiz
bunu kabul etmemiþ bir kadýna karþý
zor kullanamayacaðýný ancak rica edebileceðini belirtmiþtir.
"Bir defa süjeye, ertesi gün saat 4’de
operatörlüðü yapan Dr. Refet
Kayserilioðlu'na telefon etmesi telkin
edilmiþti. Ertesi gün tesadüfen kendisini saat 3.30’da Florya plajýnda gördüm
ve birkaç dakika konuþtuk. Birgün
önceki post hipnotik telkini unuttuðumdan, arada bir sorduðum sorularý dalgýnlýkla cevaplandýrmasý hayretimi
çekti. Saat 4’ten evvel kendisinden
ayrýldým. Sonradan haber aldýðýma göre
Orhan tam saat 4’te plajda telefon
aramýþ ve Refet beye telefon etmiþtir.
Tesbit ettiðime göre saat 4’ten önce
böyle bir þeyi düþünmüyor ancak dalgýn bir halde bulunuyordu."
SEVGÝ DÜNYASI
BABÝNSKÝ REFLEKSÝ DENEYÝ
Derin hipnoz içindeyken yapýlan ekminezi deneyinde; yani telkinle süjenin
geçmiþ günlerine döndürülmesinde,
basit bir hatýrlama ile deðil, aynen
geçmiþi tekrar yaþama ile karþýlaþtýðýmýzýn bilimsel bir kanýtý olan Babinski
refleksi deneyi Orhan Ergen'e de uygulanmýþtý. Derginin 15. sayýsýnda o
dönemde týp öðrencisi olan Dr. Abidin
Kayserilioðlu deney sonuçlarýný hemen
okuyucularýmýzla paylaþmýþtý. Oradan
sadeleþtirerek anlatýyorum.
"Ekminezi geçmiþ hayatý tekrar yaþamak demektir. Derin hipnoz içindeki
þahsa hangi yaþ telkini yapýlmýþsa o
yaþýn ruh haline bürünmekte ve o aný
yaþamaktadýr. Acaba bu hal yalnýz bir
hatýrlamadan mý ibarettir? Bunun
üzerinde çalýþan araþtýrýcýlar çok ilginç
sonuçlarla karþýlaþmýþlardýr.
"Biliyorsunuz refleks irade dýþý
yapýlan vücudun bir uyarana karþý
verdiði tepkidir. Örneðin ayak ayak
üstüne atmýþ bir þahsýn diz kapaðýnýn
altýna vurulduðu zaman ayaðýnýn
ileriye doðru hareketi gibi..
"Babinski refleksinde ise ayak tabanýný bir iðne ile çizdiðimizde normal
insanda ayak parmaklarý öne ve içe
doðru kývrýlýr buna babinski menfi
denir. Ancak felç vakalarýnda olduðu
gibi hasta kiþinin hareketini saðlayan
ekstra-piramidal sinir yollarýnda bir
hasar söz konusu ise veya bir yaþýndan
küçük çocuklarda olduðu gibi sinir yollarý tam geliþmemiþse Babinski refleksi
müspet olur. Böyle birinde yapýlan
Babinski deneyinde ayak parmaklarý
SEVGÝ DÜNYASI
açýlarak baþ parmak geriye doðru kalkmaktadýr.
"Ýngiliz araþtýrýcýlarý bu konuyu
aydýnlatmak için profesörlerin de
bulunduðu bir hipnoz deneyinde
Babinski refleksi kontrolü yapmýþlardýr.
Derin hipnozdaki süje ekminezi ile 14 15 yaþýna getirildiðinde bu refleks
Babinski menfi bulunuyor. Ekmineziye
devam edilerek süje 6 aylýk dönemine
döndürülüyor. Bu durumda iken
yapýlan kontrolde ise Babinski müspet
olarak bulunmuþtur. Deneye katýlanlarýn hepsi hayret içinde ekminezinin
hatýrlama deðil, tam anlamýyla o aný
yaþama olduðunu söylemekten kendilerini alamamýþlardýr.
"Derneðimizde 1960 Temmuzunda Dr. Refet Kayserilioðlu'nun yaptýðý ekminezi deneyinde Ýngilteredeki araþtýrma tekrarlandý. Sonuç ayný idi. Yani
ayný þahsýn Babinski refleksi 6
yaþýnda iken menfi, 6 aylýkken
ise müspet bulunmuþtur. Bu
13
deney yapýlýrken süje müthiþ gýdýklanýyor, deney kahkahalar arasýnda yapýlýyordu. Deneye burada son verilmemiþti.
Geri götürülmeye
devam edildi. Acaba
doðmadan önceki
zamanda yani henüz
dünyaya gelmemiþken refleks ne olacaktý? Bunu þimdiye
kadar kimse düþünmemiþ ve yapmamýþtý. Sonuç merakla bekleniyordu. Süje
doðumundan önceki
zamana getirildiðinde Babinski
deneyi uygulandý ve hayretle
hiçbir reaksiyon vermediði
görüldü. Halbuki bu esnada
süje öte âlem hayatýný detaylarý ile anlatýyordu. Deney
birkaç defa tekrarlandý. Ayakta
hiçbir hareket yoktu... Biraz önce 6 aylýkken kahkahalar atan
ve ayaðýna dokundurtmak istemeyen süjede þimdi tam bir
hissizlik vardý.
"Deney niçin böyle sonuçlanmýþtýr.
Doðumundan önceki öte âlem yaþamýnda süjenin bedeni yoktur. Bundan
dolayý hiçbir tepki vermemiþtir. Bütün
bu deneylerden sonra ekminezinin bir
hatýrlama olmayýp, telkinle götürüldüðü
zamaný aynen yaþamak olduðu sonucuna varýlmýþtýr."
Gelecek sayýda: Türk spiritüalistlerinden yaþadýklarý ve tanýk olduklarý
ilginç ruhsal olaylarý aktarmayý
sürdüreceðiz.
A s t r a l
S e y a h a t l er
Yaþarken Bedeni Terkedip Dönmek
Bedensiz Seyahatten
Evrensel Gerçeklere
Çeviren ve Derleyen: Zuhal Voigt
SEVGÝ DÜNYASI
Geçen sayýlarýmýzda, Amerikalý
Robert A. Monroe'nun, yaþamýnýn
ortasýnda birdenbire, bizzat karþý
karþýya kaldýðý "Beden Dýþý
Deneyimler" fenomeni ile yaptýðý
tecrübeleri ve ulaþtýðý sonuçlarý
incelemeye çalýþmýþtýk.
Monroe'nun, önceleri dünya
ortamýnda ve dünya dýþý ortamlarda yaptýðý astral seyahatlerin,
yýlllar ilerledikçe onu ve birlikte
çalýþtýði insanlarý, bilge yüksek
varlýklarla temas etmeye ve onlardan dünya, insan ve yaradýlýþ
üzerine çok önemli bilgiler almaya götürdüðünü de görmüþtük.
Monroe yýllar süren kendi deneyimleri
ve Virginia'daki araþtýrma merkezinde,
binlerce denekle gerçekleþtirilen araþtýrmalar sonucunda, 1984 senesi ortalarýnda, "Far Journeys"(Uzak Seyahatler) adlý
ikinci kitabýnda açýkladýðý þu esaslara
varýr:
Uykumuzdaki Seyahatlerimiz ve
Tüm Yaþamýn Kaynaðý
1. "Her insan uyku esnasýnda, astral
seyahatler yapar. Uykuya dalmak,
"zaman ve mekan" fiziki ortamýný terketmekten baþka bir þey deðildir. Çeþitli
uyku süreçleri, olaya bu açýdan
bakýldýðýnda daha kolay anlaþýlabilir.
"Delta" uykusu da denilen " Derin Uyku"
aþamasý, bilincin bedensel gerçekten
15
tamamen
ayrýldýðý ve
bedenin, önceden programlanmýþ alarm
sistemleriyle,
gereðinde bilinci uyarmak
üzere, tamamen
kendi inisiyatifiyle çalýþmaya
devam ettiði bir süreçtir. Ýnsanlarýn
çoðunluðunun, gece yaptýklarý seyahatleri
ertesi günü hatýrlayamýyor olmalarý
gerçeði, bu seyahatlerin olmadýðýný kanýtlamaya yetecek bir delil deðildir. Çok
alkol alýnmasý halinde de böyle bir hafýza
kaybý yaþanabilir."
Monroe'nun vardýðý neticeleri kýsaca
gözden geçirirsek, yýllar hatta yüzyýllar
boyu çesiti kaynaklar tarafýndan ifade
edilmiþ ve ifade edilmekte olan ana
gerçeklerin, yeniden söze dökülmesinden
baþka birþey olmadýklarýný anlayabiliriz:
Bu bilgiye göre uykumuzda, daha sonra
hatýrlamadýðýmýz halde, beden dýþý
deneyimler yaþarýz. Yaþadýklarýmýz bazen
rüyalarýmýza akseder, çogunlukla da
uyanýk bilincimizin olup bitenlerden hiç
haberi olmaz. Halk dilinde uyku haline
"küçük ölüm" denmesi, büyük bir
gerçeðin kýsa ve vurucu bir anlatýmýdýr.
2. "Bugünkü ilim tarafýndan ortaya
çýkarýlmasý ve ölçülmesi gereken dinamik
bir enerji türü, karbon üzerine kurulu tüm
organik yaþamda mevcuttur. Bu unsur,
önceden belirlenmiþ biçimde doðumdan
16
önce bedene yerleþir ve tahminen daha
aydýnlanmýþ halde ve sadece minimum
aþýnma belirtileri ile, ölüm esnasýnda yine
bedeni terkeder. Bunun insan versiyonu
ve bir inek ya da bir solucan versiyonu
arasýndaki fark, sadece bu düzenlemenin
karmaþýklýðý derecesinden ibarettir."
Burada söylenen gayet açýk, dünya varlýklarýnýn hepsinin yerküre üzerinde bir
beden içinde- veya baðlantýsýnda- tezahür
edebilmeleri, "ruh" veya baþka isimlerle
tanýmladýðýmýz bir enerji türü sayesinde
mümkündür. Bu enerji esasta, hayvan ya
da insan, tüm varlýklarda aynýdýr. Ancak
dünya ortamýnda tezahürün karmaþýklýk
derecesi ile bir fark meydana gelebilir.
Bugünkü bilim bütün bunlarý henüz
anlayýp incelemiþ deðildir.
Uyanýk Bilincimiz ve Diðerleri
3. "Ýnsanýn varoluþunda çok önemli
saydýðý ve herþeye hakim olan uyanýklýk
bilinci, kendisinin kullandýðý veya kullanýmýna hazýr olan çesitli bilinç durumlarýnýn sadece bir tanesi ve hatta diðerlerinden daha önemsiz olanýdýr. Bu
þimdiye kadar egemen olan bilinç
bölümüne, sistematik þekilde, bir tehlike
olmaksýzýn ve uyanýk bilinci yoketmeden
baþka bilinç parçalarý eklenebilir. Tabii
bu iþlem dikkatle yapýlmalýdýr. Bunun
neticesi, þu anda egemen olan bilincin
anlayýþýnýn ötesinde bir muhteþemliðe
ulaþabilir ve bu yüzden en azýndan bazý
korkularý uyandýrabilir. Hatta en aþýrý
durumlarda, her þeyi reddetmeye götürebilir. "
SEVGÝ DÜNYASI
Demek oluyor ki, uyanýk halde iken
sahip olduðumuz bilincimiz, aslýnda kullanýmýmýza verilmiþ olan çesitli bilinç
türlerinden yalnýzca birisidir ve de en
önemli olaný da deðildir. Çesitli yöntemlerle bilincimizi geniþletmek ve baþka
bilinç sahalarýný açmak mümkündür, yalnýz bu dikkatli yapýlmasý gerekli bir þeydir. Açýlan bilinç sahalarý, uyanýk bilincin
çok üzerinde olacaðýndan, uyanýk bilincin
reaksiyonlarý korku üretmek veya reddetmek þeklinde olabilir.
Ayni Frekansta Titreþmek,
Baþarý ve Mutluluðun Sýrrý
4. "Ýnsan bilinci, 2. Maddede belirtilen
sistemin kendini ortaya koymasýdýr. Bu
bilinç, bir titreþim örnegi olarak, dýþarýdan gelen titreþimlere algý gösterir veya
onlara etki eder. Bu yüzden belki, dýþ
titreþimlerin daha iyi kullanýlmasý için
gerekli olan anahtar, istenen veya elzem
olan belli birþeyi teþvik edebilmek için,
onlara uygun titreþimler üretmek ve onlarla ayný rezonansta bulunabilmektedir."
Bilincimiz aslýnda bir titreþim, bir
dalga örneðidir. Aslýnda her þey bir
titreþim olduðundan, "benzer þeylerin
benzerlerini çekeceði" evrensel kanununa
uygun olarak, kendine benzeyen titreþimleri kendine çekecektir. Bu durum, bilerek kullanýlýrsa, istediðimiz veya ihtiyacýmýz olan durumlarý meydana getirme
konusunda büyük bir imkan haline
gelebilir. Bunun en basit þekildeki ifadesi, iyi düþüncelerin iyi olaylarý, korkunun
korkulacak durumlarý, sevginin sevgiyi
çekmesi örnekleri gibi durumlardýr
SEVGÝ DÜNYASI
5. "Ýnsani ve diðer bilinç örnekleri
doðal olarak bedensizdir. Bu yüzden de
zaman ve mekandan baðýmsýzdýrlar.
Bedenin kýsýtlamalarýndan kurtulduklarýnda, tamamen enerji esasý olarak daha
sonraki ortamlara geçerler. Bu gerçeði,
ne inanç sistemleri, ne kendini aldatmalar, ne de zaman ve mekan içindeyken
yapýlanlar veya düþünülenler deðiþtirebilir. Kýsacasý, bedenden ayrýldýktan
sonra, hoþumuza gitsin veya gitmesin,
var olmaya ve faaliyette bulunmaya
devam edilecektir. Kimse için durmak
yoktur, en kötüler için bile. "
Burada anlatýlan da, yine en açýk ifadesiyle, yaþarken neye inanmýþ ve ne þekilde düþünmüþ olursak olalým, bedenimizi terkettikten sonra, baþka bir boyutta
var olmaya ve faaliyette bulunmaya
devam edeceðimiz gerçeðidir.
Üçüncü Beden ve
"Dost" la karþýlaþma
Robert A. Monroe, ilerleyen denemeleri sýrasýnda, dünya frekansýna yakýn
bölgelerden uzaklaþarak, daha ileri varlýklarýn bulunduðu bölgelere gittikçe, bu
yerlere gidebilmek için astral bedenini de
terkederek, daha da subtil olan baþka bir
bedene geçtiðini farkeder. Hatta bu
bedenin belli bir þekli bile mevcut
deðildir. Edindiði bilgiler geniþledikçe
de, heyecanlý bir astral seyahat olarak
baþlayan serüveninin, aslýnda çok önceden planlanmýþ bir hayat planý olup
olmadýðýný, kendi kendine yaptýðýný zannettiði þeylerin aslýnda yüksek seviyeli
varlýklar tarafýndan yönetilip
17
yönetilmediðini sormaya baþlar kendisine. Nihayet bu sorulara bir cevap
almaya karar verir ve araþtýrma laboratuvarýnda kendileriyle temasa geçen yüksek
varlýklarý, astral halde ziyaret etmeyi
düþünür. Kendilerine "Inspes"
(Intelligente Spezies/zeki tür) adýný
verdiði bu varlýklardan biriyle astral
olarak ilk karþýlaþmasýný þöyle anlatýyor:
"Inspes'in yaydýðý þualarý yeterince
tanýdýðýmý düþünüyor ve buna konstrantre
olarak onlarý bulacaðýma inanýyordum.
Gece iyi bir uyku uyuduktan sonra,
alýþtýrmalarýmý yaparak gevþedim, ikinci
bedenle vücudumdan ayrýldýktan sonra
onu da býraktým ve gerçekten Inspes'in
sinyalini almaya baþladým. "
Bundan sonra Monroe, dünya çevresindeki bölgeleri aþarak daha ilerilere gider
ama sonuçta baþýyla, görmediði bir
engele çarpar ve korkarak durmak zorunda kalýr. Tam önünde, çok parlak bir ýþýk
belirmiþtir. Önce yumurta biçiminde olan
ýþýk daha sonra devasa bir insan görüntüsünü alýr. Ama o kadar parlaktýr ki, Monroe büyük bir sýcaklýk hisseder, ona bakamaz ve geriye kaçar. Bunlarý düþündüðü
anda varlýk, ýþýðý ve sýcaklýðý azaltýr.
"Böyle daha mý iyi?"
"Ýyi demek az olur..Biraz daha devam
etseydi, erimiþ olacaktým."
"Baþýnýzý çarptýnýz?"
"Zannederim öyle, baþým öndeydi ve
ben…"
"Önemli bir þey deðil, zaten sert bir
baþýnýz var Mr. Monroe."
"Bu beni þaþýrttý ama. Tanrý'nýn bu
18
kadar þakacý olduðunu da bilmiyordum.
Hele bana Mr. Monroe demesi?
Neredeyse elimi uzatacaðým tokalaþmak
için ama.."
(Monroe görüldüðü gibi bütün bunlarý
sadece düþünmekte ama düþüncelerine
derhal karþýlýk almakta. Konuþma
telepatik yoldan gerçekleþmekte/Yazarýn
notu)
"Daha uygun yollar var bunun için."
"Þimdi gitgide bocalýyorum. Ne
olduðunu anlamaya çalýþýyorum.."
"Þu andaki haliniz, sizin ilim adamlarýnýzýn "duran bir dalga" dediklerine
benziyor. Ýki yüksek enerjinin birbirini
karþilýklý etkileyerek sýfýr noktasýna
eriþmeleri gibi. Ama bu yine de sýfýr
deðildir, çünkü enerji sýfýrlanamaz, ancak
baþka dinamik bir þekle dönüþür."
"Galiba anlýyorum. Ama bu yine de
benim nerede bulunduðumu açýklamýyor.
Acaba þöyle sorsaydým .."
"Nerede" kavramý nisbi bir kavramdýr.
Sizin için yapýlabilecek en mantýklý açýklama, þu anda, çok uzaklarda, bizim
gerçeðimize açýlan kapýnýn önünde
bulunuyor olmanýz. Bir dönüm noktasý
yani. Konsantre olduðunuz þifre sizi
buralara getirdi."
"Þimdi anlýyorum. Siz bütün bu meselenin bir parçasýydýnýz. Benim yaþadýklarýmý, dýþarýdan gelen bir enerjinin
yönettiði ve bana hep yardým edildiði
hakkýndaki algýlarým doðru demek ki?"
"Þu andaki, bireyselliðe karþý duyduðunuz gereksinme yüzünden, bunun
cevabý “evet”tir."
"Peki bu ne zamandan beri böyleydi?
SEVGÝ DÜNYASI
Ben ancak yakýnda farkýna vardým. Astral
seyahatlerimin baþlangýcýna kadar takibettim her þeyi. Siz her zaman mý…"
"Zamaný geldiðinde bu gerçeði
öðreneceksiniz."
"Herhalde diðerleriyle de temastaydýnýz?"
"Pek çoklarýyla, çesitli þekillerde. Pek
azýyla, þimdi sizinle olduðu gibi."
"Daha fazlasýný ögrenemeyeceðimi biliyorum ama yine de sormam gerek, siz…"
"Biz çok sayýdayýz, birçoklarýmýzý
tanýyorsunuz."
"Umarým sizin için yaptýðým tanýmlama
"Inspes" sizin için uygundur, þu anda
bana pek doðru gelmiyor.."
"Þu an için iþlevini yerine getiriyor."
"Acaba siz araþtýrma merkezinde
karþýlaþtýklarýmýzdan mýsýnýz diye
düþünüyorum.."
"Birkaç defa oradaydýk, ama hepimiz
deðil."
"O kadar çok sorum var ki.. Hangisini
sorsam?.. Siz yoksa Tanrý mýsýnýz?"
"Biz yaratýldýk ve biz de yaratýrýz,
aynen sizin gibi. Yaratan ve yaratýlan bir
(ayný) ise, siz de kendi yarattýðýnýz
þeyler için Tanrý'sýnýz."
Monroe bu karþýlaþmada çok heyecanlý
olduðu halde baþka sorular da sorar ve
cevaplarýný almaya çalýþýr. Yaratýlýþýn
baþlangýcý hakkýndaki bir sorusunu, parlak varlýk þöyle cevaplar:
"Sizi ve þu anda insanlýk macerasý içindekileri biz yaratmadýk. Onlar ve biz,
zaman ve mekan içindeki insanlýðýn
dünya planýndan önce de vardýk. Ýnsanlýk
tecrübesi, onlarýn mevcut seviyelerine
SEVGÝ DÜNYASI
sadece bir tamamlama olmaktadýr. Ama
önemli bir tamamlamadýr."
"Ýnsan olmakta bu kadar önemli olan
nedir ki?"
"Siz bunu nasýl tesbit edebilirsiniz?
Denizdeki bir damla, onu sahile taþýyan
dalgayý anlayamaz."
"Bir dakika! Bu çok insani bir benzetme. Belki siz aslýnda yükselmiþ insanlarsýnýz sadece.."
"Bazýlarýmýz insanlýk süresini bitirdiler.
Ben bu az sayýdakilerden biri olarak
seçildim."
Monroe bu üstün varlýklarýn sayýsýný
öðrenmek istediðinde þu cevabý alýr:
"Biz bütünün parçalarýný saymýyoruz.
Bu gerekli deðil."
"Eðer bütünün çok parçalarý varsa, öðrenmek için baþka imkânlar da bulunmalý. Ýnsani sistemin, yerkürenin dýþýnda.."
"Hiçbiri, tam olarak, sizlerin insan þeklinde maddi yerkürede bulduklarýnýz gibi
deðildir. Sizin maddi evren olarak
tanýdýðýnýz yerde, bilinç geliþtirmek için
baþka birçok merkezler ve sizin tabirinizle okullar vardýr."
"Ve bahse girerim, siz bütün bunlarda
da yer alýyorsunuz?"
"Bahsi kazandýnýz Mr. Monroe."
"Ýþ beklediðimden daha baþka bir yüz
kazanýyor. Korku ve tereddütlerim silindi. Onun yerine müthiþ bir güven, anlama, büyük bir saygýyla dolu eski ve derin
bir dostluk hissi duyuyorum. Aslýnda insanýn melekler hakkýndaki tasavvurlarýna
uygun deðil bunlar, þayet onlardan biri
iseniz."
"Eðer isterseniz, hemen bir çift kanat
19
çýkartabiliriz sýrtýmýzda."
"Yok yok, kanat istemez. Baþýnýzda
hale de. Aslýnda baktýðýmda bunu görür
gibiyim ama... Belki de… sadece "dost"
desek?"
"Evet, en azýndan þu anda, bu kavram
yeterli."
Robert A. Monroe, uzun yýllar süren,
yer yer çok zahmetli yolculuðunun
nedenlerini, sonunda nihayet anlamýþ
gibidir. Birden ortaya çýkan beden dýþýna
çýkabilme yeteneði ve bunun sonucu yapmýþ olduðu tecrübeleri günümüzün anlayýþýna uygun biçimde ve bilimsel olarak
araþtýrarak, kitaplar halinde herkesin
anlayýþýna ve kullanýmýna sunmuþ olmasý,
aslýnda önceden zannettiði gibi kendi
eseri veya tesadüfi olmayýp, dünyamýz ve
insanlarýn gidiþatýyla yakýndan ilgili yüksek varlýklarýn plan ve denetimi altýnda
gerçekleþmiþtir. Üstlendiði ve titizlikle
yaptýðý bu görevi ile neticede milyonlarca
insanýn dikkatini, madde dýþýndaki
gerçeklere çekmiþ, dünyanýn belki de bu
zamanlarda geçirecek olduðu yepyeni bir
dönemde önemli bir rol oynamýþtýr.
Monroe daha sonra da, bu varlýklarla
temasýný sürdürür ve daha geniþ bir bakýþ
açýsý altýnda topladýðý bilgileri üçüncü
kitabý olan "Ultimate Journey" adlý
eserinde bir araya toplar.
Gelecek sayýmýzda, Robert A.
Monroe'nun "Beden Dýþý Seyahatler"
konusunda kendisine en sýk sorulan sorulara verdiði aydýnlatýcý cevaplar ve yine
kendisinin önerdiði, astral seyahatleri
hazýrlayan alýþtýrmalar ile ilgileneceðiz.
Alýntýlar: Far Journeys
(Der Zweite Körper) Robert A. Monroe
SEVGÝ DÜNYASI
20
Yoga Eðitmeni
Viket Civre ile Söyleþi
Saðlýklý ve Dinç Bir Beden,
Huzur ve Gerçek Mutluluðun Yolu: YOGA
Sevgi Dünyasý - Sevgili Viket, Yoga
eðitmeni olduðunu öðrendik, bize biraz
Yoga'dan bahsedebilir misiniz? Yoga
nedir?
Viket Civre - Öncelikle Sevgi Dünyasý
dergisine, dergiyi yayýna hazýrlayanlara
ve tüm okurlara yogaya gösterdikleri ilgi
için ve bu paylaþýma vesile olduklarý için
teþekkür ediyorum.
Yoga sprituel bir ilim, bilgi kaynaðýdýr.
Yoga doðru yaþama ilmidir ve insanoðluna günlük hayatýnda uygulamasý için verilmiþtir. Yoga, insanýn bütün yönlerini;
bedensel, zihinsel, duygusal , sinirsel,
psikolojik, enerjetik ve sprituel yönlerini
olumlu bir þekilde etkileyen tekniklerden
oluþan bir evrensel geliþim sistemidir.
Yoga kelime anlamý olarak “birleþmek”
demektir. Spritüel anlamda bu bireysel
bilinç ile Evrensel Bilincin birleþmesi
demektir. Fiziki boyutta Yoga bedeni,
zihni ve duyularý dengelemek ve uyuma
sokmak için bir vasýtadýr. Bu denge ve
uyum nefes, biyoenerji, vücut ve zihin
çalýþmalarý sýrasýnda, Yüce Gerçek'le birleþmeden önce elde edilmelidir.
Yoga hayatýn bütün yönlerini kapsar.
Yoga teknikleri beden, zihin ve enerji
sistemini temizleyerek meditasyonun
daha geliþmiþ aþamalarý ve kozmik bilincin algýlanmasý için temel hazýrlar.
Orijinal Yoga Sistemi bedenin, zihnin
ve duyularýn insanoðlunun geliþmesi,
aydýnlanmasý ve yükselmesi için nasýl
SEVGÝ DÜNYASI
kullanýlabileceðini öðretir. Evrensel
geliþim sistemi olan Yoga insanýn en dýþ
boyutunu, fiziki bedeni etkilemekten
baþlar. Fiziksel düzeyde dengesizlik
yaþandýðýnda organlar, adaleler ve sinirler artýk uyumlu çalýþmaz, aksine birbirine karþý çýkarlar. Yoga sisteminin
amaçlarýndan biri bedenin farklý fonksiyonlarýný öylesine mükemmel bir þekilde
ayarlamaktýr ki, tamamý tüm bedenin
yararýna çalýþsýn. Daha sonra Yoga fiziki
düzeyden zihinsel ve duygusal düzeye
ilerlemektedir.
Yoga teknikleri o kadar kapsamlýdýr ki
birey istek, amaç, ve gereksinimlerine
göre belli Yoga tekniklerini uygulayarak
hedefine ulaþabilir. Yoga sayesinde birey
maddi dünyadaki mutlu yaþamýný sürdürerek de maddi enerji köleliðinden kurtulabilir. Ýlk aþamada birey beden ve zihnin
sýnýr ve potansiyellerini öðrenir. Sonra
bilinç geniþler ve enerji serbest býrakýlýr.
Daha sonra birey kiþisel sýnýrlarýný aþarak
Yüce Gerçeði yaþamaya baþlar. Yoga
insanlara kendi yolunu bulup Gerçek
Öz'le baðlantý kurmasý için araç olmaktadýr. Gerçek Öz'le bu baðlantý sayesinde
insanlar çaðýmýzda zor bulunan uyum,
þefkat ve huzura ulaþabilirler.
Sevgi Dünyasý - Bize biraz da
Yoga'nýn tarihçesinden ve felsefesinden
bahsedebilir misiniz?
Viket Civre - Maddi enerji ruhi enerjinin somutlaþmýþ formudur. Ruhi enerji
maddi enerjinin temelidir. Maddi evren
ruhi evrenin yansýmasýdýr. Ruhi evren
ebedidir, maddi evrenin ise yenilenmeye
ihtiyacý vardýr. Bu nedenle maddi evren
doðum ve ölüm devirlerinden geçmek
zorundadýr. Bu devirler ebediyen tekrarlanmaktadýr. Evrenin her doðuþ devrinde
gezegenler ve galaksiler yeniden tezahür
etmekte ve gereken hayati dengeler
21
Viket Civre:
1968 yýlýnda Ýstanbul’da doðdu.
Saint Benoit Fransýz Lisesi’nden sonra
Ý.T.Ü Ýþletme Mühendisliði bölümü
tamamladý. Belçika’da finans konusunda yüksek lisansýný tamamladýktan
sonra 4 yýl Oyak - Renault A.Þ ve 9 yýl
Philip Morris SA A.Þ.’de görev aldý.
2002 yýlýnda Paramahamsa
Yogaçarya Maha Yogi Akif Manaf ile
yoga çalýþmalarýna baþladý ve 2002 –
2006 yýllarý arasýnda çalýþmalara
düzenli olarak katýldý. Meditasyon
Derneði’nin meditasyon çalýþmalarýna,
Yüksek Bilinç Derneði’nin derslerine
ve Vipassana meditasyonu çalýþmalarýna katýldý, temel EFT (Duygusal
Arýnma Tekniði) eðitimi, Reiki masterlýðý ve Milton Erickson College’in
(Kanada) yaþam koçluðu eðitimini aldý.
Hindistan’da çeþitli meditasyon ve
seminerlere katýldý.
2006’da Bodrum’a taþýndý. 2007
yýlýnda VYASA sertifikasýný aldý.
Bodrum’da Dedeman, Fuga, The
Marmara otellerinde katýlýmcýlarýn
ihtiyacýna göre deðiþen dillerde
(Türkçe, Ýngilizce ve Fransýzca) dersler
verdi ve vermektedir. Bodrum’da yaþamakta ve orijinal yoga sistemi ile
deneyimlediði faydalarý paylaþmak
niyeti ile derslerine devam etmektedir.
Viket Civre Cep : 0533 643 96 86
www.yogaacademybodrum.com
www.yogaakademi.com
[email protected]
22
kurulduktan sonra zeki canlý varlýklar
gezegenlere indirilmektedir. En yüksek
gezegen sisteminden diðerlerine evrensel
bilgiler aktarýlmaktadýr. Bu bilgiler
evrensel bilgi kaynaðýndan gelmekte
olup, kusursuzdur. Bu bilgilerin baþýnda
Yoga Ýlmi gelmektedir. Bu ilim zeki canlý
varlýklarýn ruhsal huzur, zihinsel kontrol
ve fiziksel saðlýk kazanýp mükemmelliðin zirvesine ulaþmasýna yardým etmektedir. Yoga Sistemi derin felsefe ve
detaylý uygulama tekniklerine dayanmaktadýr. Bu teknikler sayesinde birey
maddeyi inceleyip kontrol altýna alarak
ruhu tecrübeden geçirmektedir. Haz ve
acý, iyi ve kötü, zafer ve yenilgi, sevgi ve
nefret, ebedi ve geçici gibi ikilikler insaný artýk rahatsýz etmemektedir. Ýnsan kendisiyle, baþkalarýyla ve doðayla uyum,
barýþ ve huzur içinde yaþamaktadýr.
Evrenin baþlangýcýnda verilen bilgiler
dilden dile tüm gezegen sistemlerine
yayýlmýþtýr. Gezegenlerde bulunan zeki
canlý varlýklarýn idrak etme kapasitesine
göre Yoga bilgilerinin hacim ve içeriði
farklýdýr. Dünya gezegeninin ilk uygarlýðýnda kitaplara ihtiyaç duyulmamýþtýr,
çünkü o dönemlerde insanlarýn hafýzasý o
kadar güçlü olmuþtur ki, bir kere duyduklarýný hiçbir zaman unutmamýþlardýr.
Yoga bilimi aðýzdan nakil yoluyla üstattan öðrencilere geçmiþtir. Gezegenimizin
farklý kýtalarýnda elde edilen bazý kalýntýlarýn üzerinde kazýnmýþ Yoga duruþlarý
tespit edilmiþtir. Yoga yöntemleri eski
Babil, Çin, Mýsýr, Roma, Sufizm, Ýskandinav, Hinduizm ve Kýzýlderililer gibi
birçok kadim kültürlerde bulunmaktadýr.
Ýnsanoðlunun hafýzasý zayýfladýkça, bilgilerin yazýlý þekilde bulundurulmasý
gerekliliði ortaya çýkmýþtýr. Günümüzden
tahminen 5-6 bin yýl kadar önce ilk kitaplar kaleme alýnmýþtýr. Bu kitaplar
Sanskrit dilinde yazýlmýþtýr. Veda adý ile
SEVGÝ DÜNYASI
bilinen dört temel kitap yazýlmýþtýr.Veda
ebedi, sonsuz ve mükemmel bilgidir.
Patancali Veda edebiyatýnda bulunan
Yoga biliminin bir özetini hazýrlamýþtýr.
Yoga Sutra kitabýnda Patancali detaylara
inmeksizin Yoga Sistemi’ni anlatmýþtýr.
Yoga Sistemi bu kitapta Aþtanga, yani
sekiz basamaklý yol olarak aktarýlmaktadýr. Aþtanga kelimesi iki sözcükten
ibarettir. Aþta 'sekiz' Anga ise 'hisse'
anlamýna gelir. Yoga insaný geliþtirerek
yükseliþe ulaþtýrdýðý için Anga sözcüðü
“basamak” gibi de yorumlanabilir.
Böylece Yoga Sistemi sekiz basamaklý
yol olarak adlandýrýlmaktadýr.
Sevgi Dünyasý - Yoga Sistemi'nin
sekiz basamaðý nelerdir?
Viket Civre - Orijinal Yoga Sisteminin
sekiz basamaðý þunlardýr:
1. Yama - Evrensel eylem kontrolü
(geniþ felsefi anlamýyla negatiflerden
arýnma) 2. Niyama - Kiþisel eylem kontrolü (geniþ felsefi anlamýyla pozitifleri
güçlendirme) 3. Asana - (Duruþ) Vücut
çalýþtýrma teknikleri 4. Pranayama (Enerji kontrolü) Nefes ve biyoenerji
teknikleri 5. Pratyahara - (Geri çekmek)
Astral, Çakra ve Kundalini teknikleri 6.
Dharana - (Odaklanma) Konsantrasyon
teknikleri 7. Dhyana - (Derin odaklanma) Meditasyon teknikleri 8. Samadhi (Üstün odaklanma) Süperkonsantrasyon
teknikleri.
Ýlk dört basamak dýþ veya kaba basamak, dört son basamak ise iç veya ince
basamak olarak adlandýrýlmaktadýr. Sekiz
basamaklý Orijinal Yoga Sisteminin
amaçlarýndan biri bedeni, zihni ve ruhu
birbiriyle uyumlu hale getirmek ve
kiþisel geliþimin zirvesine ulaþmaktýr.
Sevgi Dünyasý - Yoganýn faydalarý nelerdir?
SEVGÝ DÜNYASI
Viket Civre - Yoga teknikleri kiþinin
bedenini, zihnini ve duygularýný daha iyi
kontrol edebilmesini saðlar. Kiþiyi fiziksel, zihinsel, duygusal ve spritüel boyutlarda bütünleþtirir. Yoga teknikleri bireyi
fiziksel ve zihinsel doðal yolla olumsuz
düþüncelerden arýndýrýr. Birey Orijinal
yoga teknikleri sayesinde bedenin, zihnin
ve duygularýn sýnýrlarýný aþarak bilincin
en yüksek düzeylerine ulaþýr ve mutluluðu deneyimler. Yoga fiziki boyutta vücudu forma sokup omurgayý güçlendirir,
kaslarý gevþetip kuvvetlendirir, eklemleri
esnetir, iç organlarýn fonksiyonlarýný
düzene sokar, sindirim, solunum,
boþaltým, idrar ve üreme sistemlerini
canlandýrýr, baðýþýklýk sistemini
güçlendirir, lenfatik sistem ve metabolizmayý canlandýrýr, dolaþým ve kan
basýncýný dengeler, dokularý canlandýrýr.
Tüm beden canlanýr, güçlenir ve organlarýn uyumlu çalýþmasýný saðlar. Yoga
stresi giderek artan çaðýmýzda saðlýk ve
huzuru korumak için bir vasýtadýr. Nefes
ve gevþeme teknikleri fiziksel ve zihinsel
gerginliklerin atýlmasýna yardýmcý olur.
Sevgi Dünyasý - Yoga'dan kimler faydalanabilir? Neler gerekir?
Viket Civre - Yoga hiçbir yaþ, cinsiyet
ayrýmý olmaksýzýn tüm insanlýða açýk bir
bilgi kaynaðýdýr. Yoga yapmak için belli
bir yaþta olmak gerekmez. Yoga çalýþmalarýna katýlmak için baþlangýçta
saðlýklý ve esnek olmaya da gerek yoktur.
Bu özellikler yoga yaptýkça zaman içinde
kendiliðinden oluþur. Yoga çalýþmalarýna
baþlamak için belki de gereken tek nitelik insan bilincinin gizli potansiyellerinin
varlýðýný kabul etmek ve Yoga tekniklerini uygulayarak bilincin zirvesine ulaþmak isteðidir. Normal yoga sýnýflarýmýz
dýþýnda, hamileler, çocuklar, 60 yaþ üzeri
için yoga çalýþmalarýmýz olduðu gibi
23
çeþitli rahatsýzlýklar için özel yoga terapi
sýnýflarýmýz da bulunmaktadýr.
Sevgi Dünyasý - Yoga ile terapilerden
biraz bahseder misiniz? Yoga terapi
hangi rahatsýzlýklar için faydalýdýr?
Viket Civre - Bedensel ve zihinsel terapi Yoga sisteminin en önemli baþarýlarýndan biridir. Astým, diyabet, tansiyon
dengesizliði, kireçlenme, fýtýk, siyatik,
depresyon, panik atak, uykusuzluk, konsantrasyon güçlüðü, migren, apne
tedavisinde Yoga destekleyici tedavi
olarak baþarýya ulaþmýþtýr. Kanser
tedavisinde Yoga çalýþmalarýnýn etkisi
araþtýrýlmakta ve olumlu sonuçlar alýnmaktadýr. Týp bilim adamlarýna göre
Yoga terapisi bedenin bütün baþka sistemlerini ve organlarýný direkt olarak etkileyen sinir ve endokrin sistemlerinde
denge saðladýðý için baþarýlýdýr.
Sevgi Dünyasý - Viket Haným, biraz da
kendinizden ve yoga çalýþmalarýnýzdan
bahseder misiniz?
Viket Civre - Uzun yýllar önce bir
Amerikan firmasýnda çalýþmakta
olduðum dönemde Sayýn Hocam
Paramahamsa Yoga Grand Master Akif
Manaf'ýn derslerine katýlarak yoga ile
tanýþtým. Yoðun iþ temposunun stresini
atmak ve baðýþýklýk sistemimi
geliþtirmek için baþlamýþ olduðum yolculuk halen devam etmekte. Baþladýðým
dönemden itibaren kendimde ve diðer
katýlýmcýlarda gerek fiziksel ( kronik
sinüzitimin ameliyatsýz iyileþmesi,
doðuþtan yamuk olan diz kapaklarýmýn
neden olduðu aðrýlarýn geçmesi, baðýþýklýk sistemimin güçlenmesi, katýlanlarýn
tansiyonlarýnýn dengelenmesi v.bg)
gerekse zihinsel geliþimleri izleme fýrsatým oldu. Sekiz yýldýr düzenli yoga ve
Orjinal Yoga Sistemi'nin faydalarýný pay-
24
laþmak amacýyla 3 yýldýr da eðitmenlik
yapmaktayým. 2008 yýlý Haziran'ýnda
Sayýn Hocam Paramahamsa Yoga Grand
Master Akif Manaf'ýn kurucusu olduðu
Ýstanbul, Ýzmir, Ankara, Bursa'da birçok
þubesi, ayrýca Yalova, Ayvalýk ve yurtdýþýnda þubeleri bulunan Yoga
Akademi'nin Bodrum þubesini açtýk.
Normal yoga sýnýflarýmýzýn haricinde bel
fýtýðý ve siyatik için, diyabet için yoga
terapi programlarýmýz da sürmekte, çok
yakýnda bunlara depresyon için yoga terapi programýmýz da eklenecek.
Günümüzde her 10 erkekten birinin ve 4
kadýndan birinin antidepresan kullandýðý
týp otoritelerince açýklanmakta ve bunlar
sadece kayýtlarda geçen rakkamlarý yansýtmaktadýr. Yoga bu rahatsýzlýklarýn
üstesinden gelmek için evrensel metod
sunmakta, duruþlar, nefes ve gevþeme
teknikleri ile kiþi yeniden yaþama
sevincine kavuþmakta, kendini zinde,
hafiflemiþ ve neþeli hissetmektedir.
Sevgi Dünyasý - Orijinal Yoga Sistemi
dediniz. Açýklar mýsýnýz? Yoga
Akademi'de uygulanan Orijinal Yoga
Sistemi'ni diðer yoga türlerinden ayýran
özellikler nelerdir?
Viket Civre - Yoga Akademi'de
Orijinal Yoga Sistemi uygulanmaktadýr.
Orjinal Yoga Sistemi sekiz basamaklý
kiþisel geliþim ve yükseliþ yoludur.
Orijinal Yoga Sistemi Maha Yoga olarak
adlandýrýlmaktadýr. Maha kelimesi
'büyük' veya 'en yüksek' demektir.
Orijinal Yoga Sistemi Veda edebiyatýnda açýklanmaktadýr. Ýnsanlar tarafýndan
bin yýllar boyu, sonradan geliþtirilmiþ bir
teknik deðildir. Bu öðreti insanlara evrenin baþlangýcýnda verilmiþtir. Orijinal
Yoga Sistemi zaten kendiliðinden
mükemmeldir. Orijinal þekliyle uygulandýðýnda insan organizmasýnýn tüm
SEVGÝ DÜNYASI
yönlerini olumlu yönde etkiler. Orijinal
Yoga Sistemi'nde hiyerarþi, herhangi bir
lidere veya Tanrý'ya tapýnma, ayinsel
törenler, ritüeller yoktur. Orijinal Yoga
Sistemi hiçbir sýnýf, inanç, renk, ýrk, cinsiyet ve yaþ ayrýmý olmayan tüm insanlýða açýk olan kültürel ve spritüel bilgi
kaynaðýdýr.
Sevgi Dünyasý - Viket Haným, az önce
yoga yapmak, beden, zihin ve enerji sistemleri üzerinde temizleyici bir etki
yapar dediniz. Bedenin, zihni ve duyularý
dengelemek için bir vasýta olduðunu
söylediniz. Bu baðlamda yogada nefesin
öneminden, doðru nefes tekniklerinden
de söz edebilir misiniz?
Viket Civre - Nefes ve biyoenerji
teknikleri Yoga'nýn Pranayama
basamaðýnda yer alýr ve bu teknikler
insan hayatýnýn biyoenerji yönünü
geliþtirir. Pranayama basamaðýyla ilgili
sorunuzu yanýtlarken þunu da belirtmeliyiz ki Yoga sisteminin sekiz
basamaðý birbiriyle sýký baðlantýdadýr.
Nasýl ki bir aðacýn kökü, gövdesi, dallarý,
yapraklarý, kabuðu, besisuyu, çiçekleri ve
meyveleri varsa ve tüm bu parçalar bir
araya geldiðinde aðacý oluþturuyorsa
sekiz basamak biraraya geldiðinde de
Yoga sistemi oluþur. Her basamak belli
özelliklere sahiptir ancak tek baþýna Yoga
olarak adlandýrýlamaz. Pranayama tüm
aðacý havalandýran yapraklara benzer.
Prana tüm uzaya yayýlmýþ ve evrenin
bütün boyutlarýna nüfuz eden temel enerjidir. Fiziksel, zihinsel, zekasal ve cinsel
enerjilerin temelinde Prana bulunmaktadýr. Tüm enerji titreþimleri Prana'dan
kaynaklanmaktadýr. Prana her þeyi
hareket ettiren güçtür.
Pranayama üç iþlemin gerçekleþmesine yardým etmektedir:
1. Kendini araþtýrma: Solunum iþlemini
SEVGÝ DÜNYASI
araþtýrarak kendimizin kim olduðunu
araþtýrmaya baþlarýz.
2. Kendini geliþtirme: Solunum iþlevlerini geliþtirmeye baþladýðýmýzda
kendimizi de geliþtirmeye baþlarýz.
3. Kendini anlama: Bireysel solunumuz
ile Evrensel Solunum birleþtiðinde
kendimizin ölümsüz olduðunu anlarýz.
Doðru solunum insanýn tüm fiziksel ve
zihinsel saðlýðýný geliþtirmektedir. Yanlýþ
solunum bedeni ve zihni olumsuz etkiler.
Pranayama çalýþmalarýnýn baþ amacý
enerjiyi uyandýrmak, bedeni ve zihni
saðlýklý kýlmak ve varoluþun daha ince
boyutlarýný algýlamaktýr. Pranayama
teknikleri sayesinde bedendeki enerji
aktifleþmekte, enerjinin miktarý artmakta
ve frekansý yükselmektedir.
Eðer yeni doðmuþ bebeði izlerseniz
onun karnýný þiþirerek nefes aldýðýný
göreceksiniz. Bu en doðru ve doðal solunumdur. Zamanla bu doðru solunum
bozulmakta, insan akciðerlerini tam
olarak kullanmamata ve nefesin doðal
biyoritmini bozmaktadýr. Bu tür yetersiz
solunum sýrasýnda akciðerlerin yalnýz
orta kýsmý çalýþmakta, kan damarlarý
daralmakta, dolaþým yavaþlamakta, kana
daha az oksijen geçmekte, beden vebeyin
yeterince oksijen alamamaktadýr. Oksijen
açlýðý sempatik sinir sistemini germektedir. Kalp atýþlarý hýzlanmakta ve düzensiz
olmaktadýr. Böylece beden yorgun, cansýz ve bitkin olmakta ve hastalýklara karþý
direnci azalmaktadýr.
Yeni doðmuþ bebek doðal bir refleks
olarak doðru solumayý bilir. Bebek büyüyüp geliþtikçe yaþam ortamý deðiþmekte
ve bu doðal nefesi unutmaktadýr ve solunum baþta olmak üzere birçok rahatsýzlýklar ortaya çýkmaktadýr. Organizmanýn
hastalýklara karþý direncini arttýrmak için
yeniden doðru solumayý öðrenmek
gereklidir. Yanlýþ ve yetersiz solunum
25
sinir sistemini ve kalbi olumsuz etkiler.
Yüzeysel solunum beden hücrelerinin
oksijenden mahrum olduðu ve akciðerlerin toksinlerden kurtulmadýðý anlamýna
gelir. Böyle bir solunumda diyafram
hareketsiz kaldýðýndan böbrekler, baðýrsaklar ve tüm vücut pasifleþir, kalp gerilir ve yýpranýr.
Ýnsanýn sinirsel durumu zihin ile nefes
arasýndaki iliþkiyi göstermektedir.
Sinirlendiði zaman insanýn nefesi hýzlý ve
düzensizdir, rahat olduðunda ise nefesi
sakindir. Ýnsanýn sinirsel/zihinsel durumu
nefese yansýmaktadýr. Ýnsan doðru ve
derin nefes alýrsa sinir sistemini ve zihnini iyice kontrol edebilir. Önce doðal
nefes, karýn, göðüs omuz nefesleri ve
tam nefes teknikleri, daha sonra ritmik
nefes öðrenilmelidýr. Daha sonra deðiþik
burun deliklerinden sýrayla nefes alma
teknikleruygulanýr. Bu uygulama vücuttaki sað ve sol enerji akýmlarýný dengete
sokar. Bunlarýn dýþýnda Yoga sisteminde
yüz binlerce deðiþik nefes teknikleri
mevcuttur.
Pranayama tekniklerinin düzenli ve
eksiksiz uygulanmasý aþaðýdaki yararlarý
saðlar:
Fiziksel Yararlar
1. Organizmanýn saðlýðýný koruma
2. Dolaþým sistemini geliþtirme
3. Kaný temizleme
4. Oksijen emme iþlevini geliþtirme
5. Akciðerleri ve kalbi güçlendirme
6. Alveolleri canlandýrma
7. Kan basýncýný düzenleme
8. Sinir sistemini düzenleme
9. Sindirim ve boþaltým sistemini saðlýklý kýlma
10. Beyin hücrelerini canlandýrma
11. Tedavi iþlemlerini destekleme
12. Solunum rahatsýzlýklarýný giderme
13. Enfeksiyona direnci arttýrma
14. Organizmada birikmiþ toksinleri atma
15. Metabolizmayý geliþtirme
26
16. Baðýþýklýk sistemini güçlendirme
Zihinsel Yararlar
17. Gerginliði, asabiliði ve depresyonu giderme
18. Duygu ve düþünceleri sakinleþtirme
19. Ýçsel denge geliþtirme
20. Konsantrasyonu arttýrma
21. Zihinsel güç kazandýrma
22. Ýçsel huzur kazandýrma
23. Farkýndalýðý geliþtirme
24. Zekayý ve irade gücünü geliþtirme
25. Meditasyona hazýrlama
Enerjetik yararlar
26. Enerji kanallarýný temizleme
27. Enerji akýmlarýný güçlendirme
28. Enerji sistemini düzenleme
29. Enerji merkezlerini arýndýrma ve aktifleþtirme
30. Evrim enerjisini uyandýrma
31. Bilinci geniþletme
Sevgi Dünyasý - Beslenmenin beden
ve zihin temizliði açýsýndan önemi
olduðunu düþünüyorum. Yoga için özel
bir beslenme öneriniz veya dikkat
edilmesi gereken bazý önemli hususlar
var mýdýr?
Viket Civre - Yoga çalýþmalarýnýn etkisini arttýrmak için yiyeceklerinize dikkat
etmelisiniz. Eski Yoga metinlerine göre:
“Bir kiþinin yiyeceði diðeri için
zehirdir”. Bir gýdanýn herkes için iyi
veya kötü olduðu savý doðru deðildir.
Üç tür gýda mevcuttur: 1.Tamasik
2.Racasik 3.Sattvik
Tamasik gýda uyuþukluk, donukluk ve
hastalýða neden olmaktadýr. Racasik gýda
hýrs, ihtiras ve öfkeye yol açmaktadýr.
Sattvik gýda neþe, hafiflik, denge, aydýnlýk, uzun ömür ve saðlýk vermektedir.
Meyve, sebze, fasulye, fýndýk, ceviz,
mercimek, nohut, soya, pirinç, ekmek,
süt, peynir, ayran, yoðurt ve bu türlerden
olan besinler Sattvik gýdadýr, insana sað-
SEVGÝ DÜNYASI
lýk ve uzun ömür saðlamaktadýr. Sattvik
gýda tüketirseniz Pranayama çalýþmalarýnýn etkisi artacaktýr. Beslenme konusunda detaylý bilgileri “Yoga: Doðal ve Saðlýklý Beslenme” kitabýnda açýklayacaðýz.
Sattvik besin daha fazla Prana içermektedir. Ancak, bu enerjiyi almak için her
lokma iyice çiðnenmelidir. Gýdadaki
enerji, lokmalar iyi çiðnendiðinde, dilde
bulunan enerji merkezi aracýlýðýyla organizmaya aktarýlmaktadýr. Ýnsan uzun süre
aç kaldýðýnda midesi kazýnýr ve halsizleþir. Ancak bir kap yemek yiyince hemen
kendine gelir ve enerjiyle dolar. Oysa
mideye inen besinin enerjiye dönüþmesi
için birkaç saat gerekir. Bundan da
anlaþýlabileceði üzere, enerji lokmalarýn
çiðnenmesi sýrasýnda alýnmaktadýr.
Besinlerden daha fazla enerji almak için
gýda Sattvik olmalý ve iyi çiðnenmelidir.
Pranamaya çalýþmalarýnýn etkisini artýrmak için yiyecekleriniz insan organizmasýnýn doðasýna uygun olmalýdýr. Ýnsan
organizmasý etobur deðil otoburdur. Bu
yüzden vejetaryen yiyecekleri insan için
daha doðaldýr. En azýndan kýrmýzý et tüketimini azaltýn ya da diyetinizden tamamen çýkarýn. Sabahlarý portakal, meyve,
muz yiyin ve sýcak süt için. Yaðlý, etli,
aðýr yemekleri öðlen saatlerinde tüketin.
Karbonhidratlarý ve proteini karýþtýrmayýn, yani eti makarna ve patatesle
deðil salatayla yiyin. Akþam sebze ve
salatalarý tüketin. Yoga yaptýðýnýz günlerde yalnýzca vejetaryen yemekleri kullanýrsanýz, çalýþmanýzýn etkisi artar.
Yemek yedikten sonra hemen
Pranayama yapmayýn. Yemek sonrasýnda
en az 2-3 saat geçmelidir. Pranayama
çalýþmasýndan yarým saat sonra yemek
yiyebilirsiniz. Eðer çok aç iseniz bir bardak sýcak süt veya meyve suyu içip
Pranayama uygulayabilirsiniz. Beslenme
ýlýmlý olmalýdýr. Yoga ilmine göre mide-
SEVGÝ DÜNYASI
nin yarýsý gýdayla, dörtte biri suyla doldurulmalý ve dörtte biri boþ kalmalýdýr.
Bu halde sindirim çabuk ve kolaylýkla
gerçekleþir. Midenizi týka basa doldurmayýn. Bu sindirimi zorlaþtýracak, asitlik,
gastrit, ülser ve diðer sindirim hastalýklarýna neden olacaktýr. Týka basa doldurulmuþ mide diyafram ve akciðerlere
baský yaparak solunumu zorlaþtýrmaktadýr. Pranayama sýrasýnda mide boþ olursa, üretilen enerji sindirim için deðil
beynin, zihnin ve özel yeteneklerin
geliþmesi için kullanýlmaktadýr
Pranayama çalýþmalarýnýn sayýsýz fiziksel, sinirsel, zihinsel, enerjetik, duygusal,
psikolojik ve sprituel yararlarý vardýr.
Pranayama tekniklerini doðru uygulanmasý astým, öksürük, tansiyon düzensizliði, sinir ve kalp rahatsýzlýklarýný, hazýmsýzlýk, boðaz aðrýlarýný, faranjit, sinüzit,
bronþit ve birçok baþka solunum rahatsýzlýklarýný giderir ve önler.
Ýnsan hayatýnýn süresi günlerle deðil,
nefes alýþ veriþleriyle ölçülmektedir.
Pranayama teknikleri nefes alma ve
verme iþlemlerini uzatmaktadýr. Ayný
süre içinde insan daha az sayýda nefes
alýp vermektedir. Böylece Pranayama
uygulandýðýnda solunum sürei uzadýðý
için yaþlanma iþlemi yavaþlamaktadýr.
Ýnsan daha uzun ömürlü olmaktadýr.
Pranayama gerçek anti-aging tekniðidir.
Beslenmenin beden ve zihin temizliði
açýsýndan önemi olduðunu düþünüyorum.
Yoga için özel bir beslenme öneriniz
veya dikkat edilmesi gereken bazý önemli
hususlar var mýdýr?
Yoga tekniklerinin etkisini artýrmak
için doðru beslenmek önemlidir, çünkü
besin bedeni, zihni ve duygularý etkilemektedir. Ýnsanoðlu için doðal ve saðlýklý
beslenme vejetaryen beslenme tarzýdýr.
Çünkü insan organizmasý otobur beslenme prensibine sahiptir. Ýnsan mide/baðýr-
27
sak yapýsý,sindirim ve boþaltým sistemi,
tükürük ve mide salgýlarý, baðýrsaklarýn
uzunluðu ve hazým borusundaki mukozanýn dayanýklýðý et sindirecek þekilde
tasarlanmamýþtýr.
Etobur hayvanlarýn,yedikleri etin
çürüyüp toksinler üretmeden ve fermentasyon gerçekleþmeden önce hemen
atýlabilmesi için kýsa baðýrsaklarý vardýr.
Oysa insan organizmasýnýn baðýrsaklarý
çok uzundur; yaklaþýk on iki metredir.
Besinin insan bedeninden geçmesi
onsekiz saat almaktadýr. Vejetaryen besin
baðýrsaklarda 18 saat kalsa bile toksinler
üretmez ve insan sindirim sistemi için en
iyisidir. Ýnsan et yediðinde bu besin
baðýrsaklarda uzun süre kaldýðý için
çürür, toksinler üretir ve bedeni zehirler.
Ayrýca etli besinler insan organizmasýna
aykýrý olduðu için boþaltým sistemini
bozar ve birey kabýz olur. Bu yüzden etli
besinler baðýrsaklarda daha uzun süre
kalýr, bedende toksinlerin birikmesine ve
kansere neden olur. Oysa vejetaryen
besinler baðýrsaklarýn çalýþmasýný hýzlandýrýr ve besinin beden içinde on sekiz
saatten daha az süre kalýr. Tüm bilimsel
araþtýrmalar vejetaryen besinlerin insan
organizmasý için en doðal ve saðlýklý
olduðunu kanýtlamaktadýr.
Kýrmýzý et, tavuk ve yumurta gibi aðýr
besinlerin sindirilmesi için ýsýya ihtiyaç
vardýr. Bu tür besinler kendileri fazla ýsý
üretmez ve sindirim sistemini zorlar.
Ürettiklerinden daha fazla enerji tüketir
ve bedenin iç ýsýsýný düþürür. Oysa pirinç, arpa, buðday, mýsýr, patates vb. gibi
karbonhidratlar sindirilmeleri için fazla
ýsý gerektirmez ve bedenin iç ýsýsýný
destekler. Bu tür gýda sindirilmesi için
tüketilen enerjiden daha fazla enerji üretir ve bedeni canlandýrýr.
Beslenme sýrasýnda alýnan gýda sadece
vitamin ve mineraller edinmek ve tat
28
alma duygusunu tatmin için deðildir. Her
besin maddesinin içinde prana, yani
yaþam enerjisi vardýr. Yaþam enerjisi
,daha ince bir besin þeklidir. Bu enerji
zihni ve sinir sistemini besler. Vejetaryen
besinler daha çok prana içerir.
Sattvik gýda neþe, hafiflik, denge,
aydýnlýk, uzun ömür ve saðlýk vermektedir. Meyve, sebze, fasulye, fýndýk, ceviz,
mercimek, nohut, soya, pirinç, ekmek,
süt, peynir, ayran, yoðurt ve bu türlerden
olan besinler Sattvik gýdadýr, insana
saðlýk ve uzun ömür saðlamaktadýr.
Sattvik gýda tüketirseniz Yoga çalýþmalarýnýn etkisi artacaktýr.
Aþýrý beslenme sindirim sistemine yük
yaratýr ve onu zorlayýp yýpratýr. Sindirim
sistemi aþýrý yüklendiðinde alýnan yaþam
enerjisi sindirim iþlemi için kullanýlýr ve
beyin fonksiyonlarý beslenemez. Bu yüzden birey yorgun hisseder ve uyur.
Dengeli ve hafif beslenme sayesinde
beden yaþam enerjisiyle dolar canlanýr.
Beslenmenin temel kuralý : Yemek için
yaþamayýn, yaþamak için yiyin...
Sevgi Dünyasý - Zihin temizliði
yönünden doðru ve pozitif düþünmeye
dair görüþlerinizden yararlanabilir miyiz?
Viket Civre - Yoganýn Niyama basamaðýndaki birinci ilke Sauça: Temizliktir.
Temizlik dýþsal ve içsel olmak üzere 2
seviyede gerçekleþmektedir. Bedensel
temizlik önemlidir ancak bedenin fiziksel olarak temizliðinden çok zihnin nefret, ihtiras, öfke, þehvet, açgözlülük, aldanma, gurur gibi rahatsýz edici duygulardan arýndýrýlmasý önem taþýmaktadýr.
Sevgi ve saygý sularý zihinsel kirliliði
temizlemektedir. Ýç temizlik aydýnlýk ve
sevinç vermektedir. Bunlar hayýrseverliðe neden olarak zihinsel acýlarý, hüznü,
SEVGÝ DÜNYASI
üzüntü ve umutsuzluðu yok etmektedir.
Sauça ilkesine göre: Birey sadece
vücudunu deðil zihnini, duygularýný ve
bilincini de temiz tutmalýdýr. Ýnsan pozitif yönde düþünerek zihnini ve duygularýný olumsuzluklardan arýndýrmalýdýr.
Birey negatif olaylarýn bile pozitif yönlerini görmeli ve her zaman olumlu
düþünmeyi öðrenmelidir. Eski, gerçekçi
olmayan olumsuz düþünce ve algýlayýþ
biçimlerine tutunmak duru düþünmeyi
zorlaþtýrýr ve zihni daðýnýk hale getirir.
Doðru bilgiler, olumlu düþünceler zihinsel arýnmayý saðlar.
Sevgi Dünyasý - Yoga ile þakra merkezlerinin de dengelendiðini biliyoruz. Bu
dengenin öneminden söz eder misiniz?
Viket Civre - Orijinal Yoga
Sistemi’nde verilen bilgiler arasýnda
Çakra bilimi de bulunmaktadýr. Kaynaðý
Yoga olan bu bilim evren kadar eskidir.
Bedende bulunan “enerji merkezleri”
Çakra olarak adlandýrýlmaktadýr. Bu
merkezleri geliþtirmek, dengelemek ve
kontrol etmek için Yoga Sistemi’nde verilen teknikler kullanýlmalýdýr.
Yoga teknikleri sayesinde birey enerji
merkezlerini aktifleþtirmekte, dengelemekte ve kontrol etmektedir. Böylece
insan isteklerini, duygularýný ve bilincini
kontrol etmektedir. Ne var ki, Çakra
çalýþtýrma teknikleri doðru þekilde uygulanmalýdýr. Yanlýþ uygulama Çakra sistemini çökertmekte, duygusal, sinirsel ve
zihinsel rahatsýzlýklara yol açmaktadýr.
Çakra merkezleri aktifleþtirilmeden önce
Yoga teknikleri aracýlýðýyla onarýlmalý ve
içsel enerji sistemine tekrar baðlanmalýdýr. Yoga teknikleri sayesinde bu süreç
rahatsýzlýk vermeden kendiliðinden yavaþ
yavaþ gerçekleþmektedir.
SEVGÝ DÜNYASI
Temel düzeyde zihinsel, duygusal ve
psikolojik iþlevler birbirleri ile iliþkidedir
ve Çakra merkezleri aracýlýðýyla fiziksel
bedene baðlanýrlar. Her enerji merkezinin
belirli bir rengi, enerji tipi, özellikleri,
fiziksel ve duygusal iþlevleri vardýr.
Duygular fiziksel saðlýðý etkilemektedir.
Duygusal anlamda bir týkanma, yani bir
korku, kýzgýnlýk, endiþe, piþmanlýk,
suçluluk, eleþtiri ya da kýrgýnlýk enerji
merkezlerinin týkanmasýna neden olmaktadýr. Bu da fiziksel düzeyde rahatsýzlýklar doðurmaktadýr.
Diðer taraftan, fiziksel bedendeki
deðiþiklikler enerji sistemini etkilemekte
ve duygulara yansýmaktadýr. Yoga
teknikleri sayesinde Çakra merkezleri
arýndýðý, dengelendiði ve aktifleþtiði
durumda fiziksel dayanýklýlýk ve duygusal rahatlama kazanýlmaktadýr. Gün
içinde meydana gelen olumsuz olaylar
yüzünden bedende negatif enerji birikmektedir. Onun için Çakra çalýþtýrma ve
dengeleme teknikleri gündelik olarak
uygulanmalýdýr.
Ayrýca olumsuz düþünce ve kompleksler enerjiyi bloke etmekte ve geliþmeyi
engellemektedir. Gündelik olarak uygulanan Çakra çalýþtýrma tek-nikleri bu
týkanmalarý engellemektedir.
Çakra merkezleri belirli duygularla
baðlantýlýdýr. Hangi duygu güçlüyse, bilinç de ilgili Çakra düzeyinde bulunmaktadýr. Ýstekler duygularý yönlendirmektedir. Böylece enerji merkezleri isteklerin
oyun alanýdýr. Çakra merkezleri istekleri
enerjiyle beslemektedir. Belirli istekler
belirli enerji merkezlerinden enerji
almaktadýr. Sýradan bir insaný istekler
yönlendirmektedir. Hangi istek daha
güçlüyse o Çakra daha aktiftir. Bilinç
aktif olan Çakra düzeyinde bulunmak-
29
tadýr. Ýnsanýn düþünce, kavrama ve eylem
iþlemleri bilincin bulunduðu Çakra düzeyine göre gerçekleþmektedir. Bu yüzden
çakra merkezlerini denetim altýna almak,
dengelemek, aktifleþtirmek önemlidir.
Sevgi Dünyasý - Viket Haným, sohbetimizden þu neticeyi çýkarabilir miyiz?
Ýnsan önce kendisini, dünyaya geliþ maksadýna uygun olarak yaþamak için ele
almalý ve yoga gibi hýzlandýrýcý bir takým
metodlarý da kullanarak bu yolu kýsaltmalý.
Viket Civre - Dilerseniz bu sorunuzun
yanýtý için evrenin tarihine bir göz
atalým. Ruhi evrenden maddi evrene
gelen ruhlar burada isteklerini gerçekleþtirmek için maddi beden alýrlar.
Bedenlenmiþ ruh burada birçok beden
deðiþtirir, serüvenler yaþar. Nihayetinde ,
geçici maddi mutluluk ve ýstýraplarý
defalarca tattýktan sonra maddi evrendeki
yaþamdan usanýr. Böylece bir gün uyanýp
gerçek ruhi doðasýný özlemeye baþlar,
yine ruhi evrene dönmek ister ve bunu
gerçekleþtirmek için çaba harcar. Burada
Yoga bilimi ve çalýþmalarý ruhun maddi
evrenden ruhi evrene geçmesini saðlayan
dönüþ biletidir. Bu yüzden maddi evren
yaratýldýðýnda orada bulunan ruhlara
Yoga bilimi verilmektedir.
Yoga bilimi ve uygulamalarý hem
dönüþ biletimizi elimize almamýzý saðlar
hem de süreci keyifli, neþeli hale getirir.
Þunu da unutmayalým ki Sayýn Hocam
Paramahamsa Yogaçarya Maha Yogi
Akif Manaf'ýn belirttiði üzere: Birey
Yoga tekniklerini uygularken hedefe
deðil sürece odaklanmalýdýr.
Sevgili Sevgi Dünyasý Dergisi okuyucularý ve yayýncýlarýna teþekkür ediyorum. Sevgiyle Kalýn.
SEVGÝ DÜNYASI
30
CUMHURÝYETÝN ÝLK YILLARINDA EÐÝTÝM - X
Tonguç’un Eðitim
Konusundaki Düþünceleri
Yalçýn Kaya
Ýlköðretim üstüne yazýlmýþ ciltlerle
kitaplarý, dergilerde yazýlarý ve de büyük
bir uygulamasý olan Tonguç'un eðitbilimsel görüþlerini kýsa bir metin içine sýðdýrmak kolay deðildir. Tonguç'un eðitbilimsel düþünceleri; Ýþ ve Meslek Terbiyesi
(1933), Köyde Eðitim (1938),
Canlandýrýlacak Köy (1939), Ýlköðretim
Kavramý (1946), Öðretim Ansiklopedisi
(1952) adlý yapýtlarýnda belirgin olarak
okuyucunun önüne serilir. O, bir eðitbilimsel modelin bir kalýp gibi, hiç deðiþtir-
SEVGÝ DÜNYASI
ilmeksizin alýnmasýnýn doðru olmadýðýný
savunur. Tonguç'un yönünü saptadýðý
erekte okul, merkezi bir rol oynar. Okul
halkýn yaþamý için gerekli bellibaþlý
deðiþiklikleri göstermeli ve her þeyden
önce bir yarar getirmelidir. Eðer bunu
yapamýyorsa boþ bir bina olmaktan öteye
gidemiyor demektir. Onun, Widmann
tarafýndan Türkiyenin Pestalozzi'si diye
adlandýrýlmasý boþuna deðildir. Tonguç,
Pestalozzi'nin yapýtlarýný yoðun bir
biçimde incelemiþti. Pestalozzi onun
sadece eðitbilimsel düþüncelerini deðil,
politik düþüncelerini de etkilemiþti.
Tonguç'un eðitbilimsel konulardaki
düþüncelerini incelemeye geçmeden önce
onun iþ, emek, el ve bilgi konusundaki
genel felsefi yapýsýna göz atmak gereklidir. Ýsmail Hakký Tonguç'a göre insaný
öteki varlýklardan ayýran ayakta durabilmesi ve elini kullanabilmesidir. El,
doðanýn insana verdiði en kullanýþlý
araçtýr. Alman filozofu Immanuel Kant
da ayný savý ileri sürerdi: El, insan
beyninin dýþarýya bir uzantýsýdýr.
Uygarlýk, insan eliyle insan beyninin birlikte yaratttýðý bir sonuçtur. Ýnsan, eliyle
beynini birlikte kullanmaya baþladýðý
gün, uygarlýðýn tarihini de baþlatmýþ
olmaktadýr. Tonguç, insan kavramýna;
bilinç üreten, ürettiði bu bilinçle maddeyi
de deðiþtirerek, onu hem üreten, hem de
yararlý kýlan bir gözle bakmaktadýr. Bu
felsefi görüþlerle; sorumluluðunu ve
yönetimini üstlendiði eðitim kurumlarýnýn iþleyiþine, insan öðesinin iþ
ilkesinden ayrý düþünülemeyeceðini bilerek yön vermeye çalýþmýþtýr. O, insan
eliyle insan beyni arasýndaki eytiþimin
(diyalektiðin) eðitime temel saðladýðýný
düþünür.
31
Tonguç'a göre: "Bilgilerimizin kaynaðý
doðadýr. Ýnsan elini ve beynini kullanarak
doðadan edindiði ve ürettiði bilgileri bilimsel bilgiye dönüþtürür. Bilimsel bilgi,
insan eliyle beyni arasýndaki sürekli,
ölçülü iliþkilerden oluþan eytiþimin
ürünüdür. Ýnsan ile doða arasýndaki
iliþkinin sürekliliði, eytiþimi ancak
düzenli iþedönük (pratik) ve bilinçli bir
eðitim algýsýyla gerçekleþtirilebilir."
Bu felsefi görüþlerin ýþýðý altýnda Köy
Enstitüleri Sistemi düþünüldü ve uygulamaya konuldu. Tüm bu yaklaþýmlarla
Tonguç, kitabi bilgi veren, üretime katkýda bulunmayan klasik bilgi okullarý yerine iþ okulu ilkesinin uygulayýcýsý olacaktýr.
Tonguç bir yazýsýnda þöyle diyordu:
"Köy Enstitülerinde yetiþtirilen
çocuklar, skolastiðe köle olmaktan
kurtarýlmaya çalýþýlmýþtýr. Onlarýn
kültürleri cila þeklinde ezberlenerek
benimsenmiþ bilgi deðil, iþ içinde iþ
vasýtasýyla öðrenilen gerçek ve öz
bilgidir."
Onun eðitbilimsel anlayýþýndaki iþ
içinde, iþ aracýlýðýyla, iþ amaçlý eðitim
yöntemi Enstitülerdeki eðitimi biçimlendirmiþtir. Baþka eðitimciler için araç
ya da yalnýzca amaç olan iþ; onun uygulamasýnda eðitimin yöntemi konumuna
geçmiþtir. Köy Enstitülerindeki eðitim
sisteminin en önemli özelliðinin iç
iþinde, iþ aracýlýðýyla, iþ amaçlý bir öðretim olduðunu sýkça vurgulamaktayýz.
Tonguç, "eðitimin baþlýbaþýna bir amaç"
olduðunu benimseyen gelenekçi eðitimcilerden çok, "eðitimin toplumsal bir
amaç için araç" olduðunu savunan
32
toplumcu eðitimciler arasýnda sayýlýr.
Eðitim, toplumsal deðiþimi, devrimsel
süreçleri hýzlandýrmalý, yeteneklerine
göre kiþilerin geliþebildikleri ve meslekiþ olanaklarý bulabildikleri, bilinçli, haklarýný bilen bireylerin bulunduðu bir
toplumu yaratmaya çalýþmalýdýr.
Buna karþýn o, eðitimin bir üst yapý
kurumu olarak toplumu kökten deðiþtirebilecek bir gücü olabileceðini hiçbir
zaman öne sürmemiþtir. Bunu en açýk
vurgulayan eðitimci Rauf Ýnan olmuþtur.
Viyana'da eðitbilim (pedagoji) öðrenimi
görmüþ olan Ýnan, 1934 yýlýnda
Tonguç'la yaptýðý bir görüþmeyi þöyle
anlatýr:
"O güne kadar benim için de bazý bilgiler veren okul bir amaçtý. O gün görüþlerimde bir berraklýk oldu. Okulun
verdikleri bir amaç olmaktan çýktý, bir
araç oldu."
Tonguç, yalnýzca eðitim gibi bir üst
yapý kurumuyla köklü altyapý deðiþimlerinin yapýlamayacaðýný ama devrimleri
hýzlandýrýcý bilinçli yurttaþlar yetiþtirilebileceðini bilmektedir. Bunu da en
açýk biçimde köy eðitimi ile ilgili sözlerinde vurgular:
"Köy meselesi bazýlarýnýn zannettikleri
gibi mihaniki bir surette köy kalkýnmasý
deðil, anlamlý ve bilinçli bir biçimde,
köyün içten canlandýrýlmasýdýr. Köylü
insaný öyle canlandýrýlmalý ve bilinçlendirilmeli ki onu, hiçbir kuvvet;
yalnýz kendi hesabýna ve insafsýzca
istismar edemesin. Köy sakinlerine köle
ve uþak muamelesi yapamasýn. Köylüler,
bilinçsiz ve bedava çalýþan birer iþ hayvaný haline gelmesinler, onlar da her
vatandaþ gibi her zaman haklarýna
kavuþabilsinler. Köy meselesi, köyde
SEVGÝ DÜNYASI
eðitim problemleri de içinde olmak üzere
bu demektir. Köyün canlanmasý; belki de
köyün ýssýzlaþmasýna sebep olanlarýn
iþlerine gelmeyecek ve hoþlarýna gitmeyecektir. Bilgisiz köylülerin; düþünen,
düþündüðünü söyleyen ve yazabilen
insanlar haline gelmelerinden hoþlanmayanlar, bunlarýn ayaklarýna köstek
vurmak isteyenler çýkacaktýr. Onun için
köyü canlandýrma uðruna emeðini katacaklarýn bu hakikati bilerek ve aldanmayarak çalýþmalarý lâzýmdýr."
Tonguç, toprak reformu gerçekleþmeksizin yapýlacak eðitim çalýþmalarýnýn
yetersizliðini de vurgular: "Cumhuriyetin
halletmeye mecbur olduðu en büyük iþ,
toprak meselesidir...Köylünün caný kadar
önemli olan su mülkiyeti de mutlaka
devletin el koyarak halletmesi gereken
milli davalarýmýzdan biridir.
Köylülerimizin genel hayatlarý ile birlikte memleketin hayatýna þekil veren bu
problemleri olduklarý gibi kabul ederek
köylüyü sadece okutmaya çalýþmaktan
ne kazanýlabilir?"
Ýçinde her türlü siyasi eðilimi, sýnýf
gerçeðini yadsýyan aþýrý saðcý politikacýlarý barýndýran karmaþýk yapýdaki
bir tek parti iktidarýnýn memuru olarak
sýnýfsal alt-yapý sorunlarý bundan daha
açýk yazýlabilir miydi?
Tonguç, eðitbilim konusundaki
düþüncelerini Kemalizm ilkelerine baðlamaya özellikle dikkat etmiþtir. Devrim
yasalarýna, CHP ilkelerine uymayan bir
eðitim programýnýn o günün koþullarýnda
uygulama olanaðý yoktur ve o, bunun
bilincindedir. Tonguç'un hem ayaklarý
yere saðlam basan, gerçekçi oluþunun
hem de Kemalist devrim ilkelerine
yürekten baðlý bir kiþi olmasý bu
SEVGÝ DÜNYASI
davranýþýna neden olmuþtur denilebilir.
CHP'nin o günler için yürürlüðe koyduðu
ilkeler çerçevesinde eðitim sorununa
çözüm bulmasý gerektiðinin bilincindedir.
"Ýlköðretimle ilgili köy ve sandýk iþleri
kabul edilen kanunlara ve CHP programýna göre yürütülmelidir. Buna aykýrý
iþ görmek hem memleket için zararlý,
hem de mümkün deðildir…Türk
köylüsünü efendi yerine getirmedikçe
memleket ve millet yükselemez. Bu öyle
lâfla olmaz. "Böyle olmasý arzuya
þayandýr" demekle de olmaz. Ýlmin, fennin ve asrýn emrettiði vasýta ve yollarla
fiilen giriþmek lâzýmdýr."
Tonguç'un eðitim konusundaki ana
düþünceleri þöyle özetlenebilir:
* Eðitim programlarý yapýlýrken
ülkenin gerçeklerinden, gereksinmelerinden yola çýkýlmasý gerekir.
* Çaðdaþ eðitbilim ilkelerini uygularken ülkenin olanaklarýný da hesaba
katmak gerekir.
* Uygar bir ortamda eðitim yaparak,
demokratlaþmaya yol açacak bir
örgütlenme yaratmak gerekir.
* Modern ilköðretimi yaratacak yeni
öðretmenler yetiþtirmek gerekir
* Çaðdaþ bir denetim örgütü kurmak
gerekir.
TONGUÇ'A GÖRE
ÝÞ EÐÝTÝMÝ NEDÝR?
Tonguç'un sözlüðünde "Ýþ; deðer elde
etmek ya da deðer yaratmak için gösterilen etkinliklerin tümüdür." Ona göre:
"Eðitimle ilgili iþ denilince oyun, spor,
meþguliyet, yer, gözlem, inceleme ve
araþtýrma ile ilgili zihni çalýþma ve etkin-
33
likler de anlaþýlmalýdýr. Ýþ okulu; öðrencilerini etkin durumda eðitsel deðer taþýyan
çeþitli iþler vasýtasýyla onlarýn hem
bedeni, hem zihni yetilerini geliþtirmek
amacýný güden okuldur. Bu ad, iþ okulunun anlamýný iyice, açýkça anlatmadýðý
için, bazý kimseler bu okulu sadece elle
yapýlan iþlere önem ve deðer veren bir
kurum zanneder, onun hakkýnda pek yanlýþ hükümler verirler."
Tonguç iþ eðitimi konusunda þunu
söyler:
"Geniþ anlamda iþ eðitimi çaðdaþ
eðitimdir; Ortaçað'ý kapatan güçtür."
Ýþ eðitimi bireye, iþ görme olanaklarý
yaratarak onu, "iþ içinde, iþ
aracýlýðýyla eðitme" eylemidir. Dar
anlamda iþ eðitiminde iþ bir araçtýr;
amaç üretmek deðil bilgi edinmektir.
Geniþ anlamda iþ ilkesinde ise iþ
gene araçtýr, ama, amaç öðrenmenin
de ötesinde üretmektir, yapýlan iþten
ürün almak, meslek edinmektir.”
Tonguç'un tüm Enstitülerde uygulamaya, uygulatmaya çalýþtýðý eðitim ilkesi
iþ eðitimi olacaktýr. Ona göre iþ eðitimi
temrin niteliðinde olmamalý, eðitim
sýrasýnda ekonomik deðeri olan gerçek
bir ürün ortaya konulmalýdýr. Ýþ eðitimine
tümden karþý olanlar bir yana, sözde
yenilikçi Köy Enstitüleri karþýtý eðitimcilerin anladýðý iþ eðitimi ilkesi ise temrin
niteliðinde olan eðitimlerdir. Enstitüler
klasik bilgi okullarýndan farklý bambaþka
birer eðitim kurumudurlar. Tonguç, bu
okullarýn hem klasik okuldan hem de dar
anlamdaki iþ eðitimi uygulayan okullardan, teknikumlardan çok farklý olduðunu
34
anlatýr. Ona göre, Enstitüler yeni bir
Hayat ve Ýþ Okulu olduðu için kitabi
okulla, dar anlamdaki iþ okulu taraftarlarý
arasýndaki düþünce ayrýlýðýnýn ince
çizgilerle meydana çýkmasýný saðlamýþtýr.
Köy Enstitülerinde öðrencilere ne
öðretilecekse -matematik gibi karatahta
dersleri bile- doðal ortamý içinde, bizzat
yaþantý yoluyla öðretilirdi. Tarih ve
coðrafya dersleri bile inceleme gezileri
yapýlarak öðretildi. Baþaran'ýn deyimiyle
Kuva-yý Milliye Ruhu, Köy Enstitüsü
Ruhuna dönüþmüþtü bu kurumlarda:
"Bozkýrý vatanlaþtýrma azim ve iradesi;
kýrk bin köyü en kýsa sürede bayýndýrlaþtýrma kararý, gerçek iþe dayanan vatan
aþký; geriliði, kötülüðü, bilgisizliði
yenme inancý..."
Araþtýrmalarýmda aðýrlýklý olarak þu
konunun altýný çizmeye çalýþtým: Köy
Enstitülerinin tek amacý bildiðimiz
anlamda öðretim deðildi. Asýl amaç
köylüyü bilinçlendirerek feodal yapýyý
tümüyle tarihe gömmek, ekonomik
kalkýnma için gerekli eðitimi vermek ve
toprak reformuna geçiþi hýzlandýrmaktý.
Enstitülerin eðitim dizgesini inceleyenirdeliyen çoðu eðitimcilerin içine düþtükleri þu yanýlgýdan da kurtulmak gerekli:
"Eðitim bir toplumun üst yapý kurumudur ve eðitim toplumlarýn amacýdýr.
Üst yapý kurumu olan eðitimde yapýlan
atýlýmlarla devrim gerçekleþtirilemez."
Oysa Köy Enstitüleri olgusuyla birebir
iliþkili olan deðerli eðitimci Tonguç bu
düþüncede deðildir. Ona göre:
"Gerek ekonomistler gerekse eðitimciler kendi alanlarýnýn sorunlarý içinde
biribirlerinden kopuk olarak bocalamakta
olduklarýndan baþarýlý olamamýþlardýr.
Nerde bir ilköðretim hareketi olmuþsa
SEVGÝ DÜNYASI
orada bireyci deðil toplumcu düþünen
eðitimcilerin ortaya çýktýklarýný görürüz...
Cumhuriyet, Ýmparatorluk döneminde
olduðu gibi sömüren-sömürülen, ezenezilen sýnýflarýn bulunmadýðý bir yönetim
biçimidir. Bu nedenle devrim, en uygun
koþullarý bularak yeni insan tipleri yaratmaya mecburdur."
Köy Enstitülerinden söz edilirken, tüm
sistemi göz önüne almak gerekir. Köye
yarayacak her türlü elemaný yetiþtirmek
için kurulmuþ, kendisinin de içinde
bulunduðu köy ilkokulundan yukarýya
doðru uzanan tüm basamaklarý, örgütlenme modelini, ilköðretim atýlýmýný, köy
okullarý yapýmýný kapsayan tüm bir
eðitim sistemini göz önüne almak
gerekir. Bu sistemin baþlangýç tarihi
olarak da 1940 yýlýný, eþdeyiþle
Enstitüleri yaþama geçiren yasasýnýn
onay tarihini deðil, 1936'da baþlýyan
Eðitmen Kurslarýný almak gerekir.
TONGUÇ'UN KÝTAPLARI
Tonguç eðitim, eðitbilim alanýnda
yapýtlar vermiþ bir eðitimcidir. Çoðunluðunu görevde bulunduðu sýralarda
yazmýþ olduðu kitaplarýnýn sayfa tutarý
5000'e yakýndýr. Fuat Gündüzalp'e göre
eðitim üzerine en fazla yazý yazan, kitap
býrakan eðitimci Tonguç'tur.
Tonguç'un yayýn tarihine göre kitaplarý
þunlardýr:
1 - “Eliþleri Rehberi” Ýstanbul Devlet
Matbaasý 1927, 241 sahife
2 - “Muallim Almanaðý” 1928
3 - “Muallim Yýllýðý” (Faik Reþit ile
birlikte) Ýstanbul Devlet Matbaasý, 1929
4 - “Mürebbinin Ruhu”
(Kerschensteiner'den çeviri)
SEVGÝ DÜNYASI
5 - “Ýlk-Orta ve Muallim
Mekteplerinde Resim, Eliþleri ve Sanat
Terbiyesi” Ahmet Halit Kitabevi 1932
6 - “Ýþ ve Meslek Terbiyesi” Ankara
1933, 2. Baský Töb-Der 1974
7 - “Kerschensteiner” Ahmet Halit
Kitabevi 1933
8 - “Almanya Maarifi” (R.Þemsettin
Sirer ile birlikte) Ýstanbul Devlet
Matbaasý 1934
9 - “Köyde Eðitim” Kültür Bakanlýðý
Yayýný 1938, 2. Baský Köy Enstitüleri ve
Çaðdaþ Eðitim Vakfý 1997
10 - “Canlandýrýlacak Köy” Remzi
Kitabevi 1939
11 - “Ýlköðretim Kavramý” Remzi
Kitabevi 1946
12 - “Eðitim Yolu ile Canlandýrýlacak
Köy” Remzi Kitabevi 1947 Ýkinci Baský
1998 K.E.ve Ç.E.Vakfý
13 - “Resim Ýþ Dersleri” Bir Yayýnevi
1951 (O tarihte kitabýn üstüne adý yazýlmamýþ, bir komisyonca hazýrlandýðý
yazýlmýþtýr)
14 - “Öðretmen Ansiklopedisi ve
Pedagoji Sözlüðü” Bir Yayýnevi 1953
(Adý yazýlmamýþtýr)
15 - “Pestalozzi ve Devrim” (Alfred
Rufer'den Rauf Ýnan ve Fuat Gündüzalp
ile birlikte çeviri) 1955
16 - “Pestalozzi Çocuklar Köyü”
Doðuþ Matbaasý 1960
17 - “Mektuplarla Köy Enstitüsü
Yýllarý” Çaðdaþ Yayýnlarý 1976 Derleyen
Engin Tonguç
18 - “Kitaplaþmamýþ Yazýlarý” Cilt I
K. E ve Ç. E.Vakfý Yayýný 1997
19 - “Kitaplaþmamýþ Yazýlarý” Cilt II
K. E ve Ç. E.Vakfý Yayýný 1997
Türk eðitim tarihinde, eðitim konusunda bu denli sayýda yazýlý eser býrakmýþ
35
eðitimci sayýsý yok denecek kadar azdýr.
Ama onun en büyük eseri Köy
Enstitüleri uygulamasýdýr.
KÖY ENSTÝTÜLERÝ HAKKINDA
Dünya eðitim sistemleri içinde, Köy
Enstitüleri kadar üzerinde çalýþma ve
tartýþma yapýlan bir baþka eðitim kurumu
her halde yoktur. Ulusal ya da uluslararasý araþtýrmalara konu oldular;
dünya eðitbilim ansiklopedilerine girdiler, dünyanýn birçok ülkesinde örnek
alýndýlar. Kapatýlmalarýnýn üzerinden
neredeyse yarým yüzyýl bir süre geçti
ama Köy Enstitüleri hâlâ tartýþýlýyor, acý
ve hüzün veren bir özlem, direnme
yaratan bir umutla anýlýyor. Bunun
nedeni nedir? Nasýl ve ne amaçla kuruldular? Neden kapatýldýlar? Günümüz
eðitiminde yerleri olabilir mi?
Köy Enstitüleri olgusunun Türkiye'de
yeterince, hattâ gereðinden fazla
tartýþýldýðýný söyleyen kimseler hayli
fazladýr. Ben bu sava hiç katýlmýyorum.
Bence, Köy Enstitüleri bugün her
zamankinden daha çok tartýþýlmalýdýr.
Türkiye'nin buna gereksinimi vardýr.
Enstitü çýkýþlýlar bizlere yeterince araþtýrma, yazýlý belge, aný ve inceleme býrakmýþ durumdalar. Bunlarý inceleyip tartýþmak bizlere, eðitim konusunda içine
düþtüðümüz sýkýntýlý durumdan kurtulmanýn yollarýný gösterecektir. Köy
Enstitüleri uygulamasý, Türkiye'nin
gerçek zenginliðidir; bu zenginlikten
yararlanmak zorundayýz.
Köy Enstitü oluþumunda yer alan
müdüründen aþçýsýna, öðrencisinden
genel müdürüne dek herkes; Anadolu
insanýna has o benzersiz vericiliðe, sýra
dýþý paylaþýmcýlýða, güçlü dayanýþma
36
duygusuna ve zorluklara karþý akýl almaz
bir direnme gücüne sahipti. Türklere has
bu özellikler Anadolu'da yoðrulan uygarlýk birikimiyle birleþince, yeniliðe,
öðrenmeye ve geliþmeye olaðanüstü
istekli bir halk çýkýyordu, Köy
Enstitülüler bu halkýn çocuklarýydý.
Çoðu araþtýrýcýnýn üzerinde düþün birliði yaptýklarý bir sava göre Enstitülerle,
Atatürk Devrimi-Aydýnlanmasý köylere
kadar gidiyordu... Enstitüler kadar hiçbir
kurum bu kadar ulusal, bu kadar yerli, bu
kadar devrimci olamazdý. Mustafa
Kemal'in devrim düþünceleri ve uygarlýk
ilkeleri, ilk kez oralarda bu kadar geniþ
ve bu kadar anlamlý yeþeriyordu...
Devrim kendi okullarýný, kendi kurumlarýný bulmuþtu, devrimin halka ulaþmasýna kýl payý kadar bir þey kalmýþtý.
Ýlk bakýþta bir okulculuk eylemi gibi
görülen bu sistem, köylünün bilinçlendirilerek devlet yönetiminde sesini
duyurabilme, kendini Mecliste temsil
edebilme ve de ekonomik olarak canlanabilmesini amaçlayan bir eylemdi. Köy
Enstitülerinin tek amacý bildiðimiz
anlamda öðretim deðildi. Asýl amaç
köylüyü bilinçlendirerek feodal yapýyý
tümüyle tarihe gömmek, ekonomik
kalkýnma için gerekli eðitimi vermek ve
toprak reformuna geçiþi hýzlandýrmaktý.
Köy Enstitüleri bir baþka baþkaldýrýnýn
habercisiydi. Ortaçað karanlýðýnýn, gericiliðin, ilkel çýkarcýlýðýn, kiþiye baðýmlýlýðýn bataðýnda boðulan, ezilen, horlanan ve sömürülen köylümüzün ilk kez
ileriye atabildiði adýmdý. Anadolu halký,
üreterek özgürleþmenin þafaðý'ný kendi
elleriyle söküyor, aydýnlýðýn yollarýný
açýyordu. Köylerin yakýnýnda "karargâh"
kuran eðitim, Türkiye'nin cahilliðe, geriliðe karþý baþlattýðý bir "kurtuluþ"
SEVGÝ DÜNYASI
savaþýmý veriyordu. Kendi gücünü,
olanaklarýný, kendi insan kaynaðýný kullanarak, verimsiz topraklarýný bayýndýrlaþtýrýyor, oralara uygarlýðýn bayraðýný
dikiyordu.
Kuva-yý Milliye, Enstitülerde yeniden
canlanmýþ, kazmadan küreðe, motora,
makineye, kitaba, kaleme sarýlarak,
Anadolu topraðýnýn bereketini emen
"cahillik" adlý düþmaný dört bir yandan
kuþatmýþtý.
Köy Enstitülerinin amacý, okur
yazarlýðý yaygýnlaþtýrmak, tüm köyleri
okula kavuþturmak, yeni tip öðretmen
yetiþtirmek gibi kýsýr ve kýsýtlý sözcüklerle açýklanamaz. Enstitülerin amaçlarý
kimilerinin sandýðý gibi kapalý köy
ekonomisini sürdürmek hiç deðildi.
Tarihsel koþullarýn saðladýðý olanaklardan yararlanarak; eðitimi, emekçi-üretici
halký bilinçlendirerek sömürü düzeninin
zorlayýcý, deðiþmeyi hýzlandýrýcý bir
özgürleþme eylemi'ne dönüþtürmekti.
"Ýnsan olmak, millet olmak davasý"ný
çözmek isteyen egemen erk ile, 20.
yüzyýlýn en büyük eðitim uygulayýcýsý
kabul edilen Ý.Hakký Tonguç'un
yaratýcýlýðýnýn buluþmasý Türk
köylüsünün yazgýsýnda önemli bir düðüm
noktasý olmuþtur. 1935'li yýllarda ülke
nüfusunun % 80'ini oluþturan Türk
köylüsünü Ortaçað karanlýðýndan çýkaracak ve Atatürk Devrimini Anadolu'nun
en uç köþesine kadar götürecek olan
aydýnlanma ve özgürlük kurumlarýydý
Köy Enstitüleri.
21 Köy Enstitüsü kýrk bin köyün
çekirdeðiydi. Elektriksiz köy, susuz kýr,
iþlenmemiþ kafa kalmayacak ve Atatürk'ün özlediði çaðdaþ uygarlýk düzeyine
ulaþmýþ olacaktýk. Marþlarýnda "Biz
ulusal varlýðýn temeliyiz köküyüz/ Biz
SEVGÝ DÜNYASI
yurdun öz sahibi efendisi köylüyüz" diye
haykýran bu Anadolu çocuklarýna; kendilerini bu yurdun öz sahibi sanan egemenlerin diþ bilemesini doðal karþýlamak
gerek.
Köy Enstitülerinden günümüzde de
yararlanabiliriz. Onlar; Türkiye'nin
geçmiþindeki, bugünü de aydýnlatan,
sönmeyecek ýþýklar. Iþýktan, yüzümüzü
ýþýða çevirerek deðil, aydýnlattýðý yöne
bakarak yararlanabiliriz
Niye Köy Enstitüleri? Yýllar sonra
niçin yazýlarla, konuþmalarla, toplantýlarla o günler anýlýyor. Deðiþen dünyada,
modern dünyanýn koþullarýnda Köy
Enstitüleri gibi bir atýlýmý anmak neden?
Bu sorunun yanýtýný en özlü biçimde
Uður Mumcu vermiþti: "Kuva-yý Milliye
ile birlikte iki büyük halk hareketinden
biri haline gelen Köy Enstitülerini savunmak, özgür ve demokrat bir yaþam
arayýþýnda olanlarýn namus borcudur..."
Köy Enstitülerini kuranlar;
köylümüzü karanlýktan, yoksulluktan
kurtarmayý amaçlamýþ ve bunun için
de uyandýrýcý bir eðitim uygulamasýna giriþmiþlerdi. Devlete en ucuza
mal olacak bir eðitim sistemi planlanmýþtý. Yalnýzca öðretmen deðil
köye yararlý her tür meslekten eleman
yetiþtirilmesi planlanmýþtý. Köy
Enstitüleri, öðrencilerini okul yönetimine katarak, insan geliþimine
özgürlük tanýyarak, tartýþma ve
eleþtirme geleneði kurarak, tabana
dayalý bir demokrasinin gerçek
örneklerini vermiþlerdir.
Köy Enstitüleri, ulusal baðýmsýzlýk
37
ilkesinin ayrýlmaz bir parçasý olan
eðitimde ve kültürde baðýmsýzlýðýn
gerçek örnekleri oldular.
Kimi araþtýrýcýlar Köy Enstitüleri ile
ilgili olarak yazýlmýþ aný biçimindeki
yapýtlarý "bilimsel" bulmadýklarýný
söyleyerek bir bakýma hor görürler.
Oysa, Köy Enstitülerini yaþarken ve
öðretim yaptýrýrken görmeyen kiþilerin,
onlardaki demokratik eðitim havasýný
yakalayabilmeleri için anýlarýn yer aldýðý
kitaplarýn büyük yararý olduðu kanýsýndayým. Anýlarýn yazýldýðý kitaplar bu
havayý, enstitü ruhunu yakayabilmek
açýsýndan önemlidir.
KÖY ENSTÝTÜLERÝ ÖNCESÝ
EÐÝTÝM KONUSUNDA
YAKLAÞIMLAR
Köy Enstitüleri sisteminin yaþama
geçirilmesinden çok daha önceleri, özellikle II. Meþrutiyet döneminde, ciddi
denilebilecek ilk düþünce akýmlarý ortaya
çýkar, eðitim konusunda çeþitli öneriler
ortaya konulur. Batýcýlýk, Türkçülük,
Ýslâmcýlýk adý verilen akýmlar da bu
dönemin ürünleridir. Üstelik Cumhuriyet
eðitimine ilerde yön verecek olan aydýn
kadronun da bu dönemde yetiþtiði
söylenebilir. Siyaset bilimcimiz Prof. Dr.
Tarýk Zafer Tunaya, "II. Meþrutiyet
dönemi, Cumhuriyetin laboratuvarý
görevini yapmýþtýr" derdi. Bu saptama
eðitim için de geçerlidir.
Meþrutiyet döneminde, düþün ve
siyaset alanýna olduðu kadar eðitim
alanýna da en önemli etki, Türkçülük
hareketinin sisteminin ortaya koyan Ziya
Gökalp (1876-1924)'ten gelir. Gökalp'e
göre eðitimin amacý bireyi iki çevreye
uydurmaktýr. Bunlardan birisi toplumsal
38
çevre diðeri ise doðal çevredir. Birey,
içinde yaþadýðý toplumsal çevreden dil,
ahlâk, din, hukuk, güzel sanatlar ve
ekonomi konusundaki deðer yargýlarýný
alýr. Bu deðer yargýlarýnýn tümüne
Gökalp, ekin (hars-kültür) adýný vermektedir. Ona göre bu deðer yargýlarý bilinçli
olarak üretilmemiþlerdir, aðaçlarýn
kendiliðinden büyümesi gibi bu deðerler
toplum içinde kendiliðinden
geliþmiþlerdir. Toplum bunlarý okul
dýþýnda, babadan oðula geçirerek yaþatýr,
korur ve geliþtirir. Gökalp bu eðitime
münteþir terbiye (yaygýn eðitim) adýný
vermektedir. Her ulusun kendine özgü
bir ekini ve ona dayanan bir ulusal
eðitim düzeni vardýr.
Bu ekin hiçbir ulustan aynen kopya
edilemez, ulusaldýr, uluslararasý bir
karakteri yoktur. Çocuklarýmýz için
düþüneceðimiz eðitim ulusal olmalýdýr.
Kiþinin doðal çevreye uymasýný ise
gerçekliðin yargýlarý saðlar. Bunlar bilimlerin verdikleri deðiþmez sonuçlardýr,
bundan ötürü de uluslararasýdýr ve
kiþinin bilinçli çalýþmasýyla ortaya çýkmýþlardýr. Tekniðin ve uygarlýðýn
temelinde bu gerçek yargýlar yatar.
Eðitimin bir amacý da uluslararasý
yargýlarý gençlere öðretmektir.
Eðitimimizi düzenlerken bu ayrýlýða
dikkat etmeli, Batý'nýn ekinini deðil
tekniðini ve ona dayanan uygarlýðýný
almalýyýz.
Görüldüðü gibi Gökalp, toplumda
deðerleri koruyup yaþatan, ya da eskitip
yerine yenilerini hazýrlayan temel etmenleri görmediði için, onun bu temel
yargýlar üzerindeki üstelemesi tutucu, en
azýndan koruyucu bir nitelik almaktadýr.
Bundan baþka Gökalp; Batý teknolo-
SEVGÝ DÜNYASI
jisinin gökten bir esinle inmediðinin,
onun da akýlcý bir düþünme sonucu
ortaya çýktýðýnýn, o teknolojinin alýnmasýyla, kendisi ile birlikte yeni deðerler
getireceðinin üzerinde durmamaktadýr.
Gene de onun bu görüþleri, eðitimin
ulusal bir eksene oturtulmasý gerektiði,
eðitimin toplumsal yönünü vurgulamasý
açýsýndan önemli görüþlerdir.
Gökalp'e karþý çýkanlardan bir kýsmý
asri terbiye eþdeyiþle, modern eðitim
yanlýlarý olacaktýr. Bu tür bir eðitimi
savunanlarýn baþýnda Sadrettin Celâl
(Antel) gelmektedir:
"Eðitimin amacý, Gökalp'in dediði gibi
bireye deðer yargýlarýný aþýlamaksa, bunu
çevre ve aile kendiliðinden yapmaktadýr.
Çevrenin ve ailenin eðitim üzerindeki
etkisi ileri ülkelerde kurtarýcý, geri kalmýþ
ülkelerde ise yýkýcý oluyor... Geri kalmýþ
ülkelerde eðitimcilerin ilk iþi, okullarý
alabildiðince çevrenin ve aile ocaðýnýn
etkilerinden uzak tutmak, onlarla iliþkilerini azaltmaktýr.
Deðer yargýlarýna temel olan gelenekler
ve kurumlar her zaman ussal ve kutsal
esaslar deðildirler, vaktiyle bir gereksinim için kurulmuþ, sonradan baský öðesi
olmuþ kurumlardýr. Zaman deðiþir ama
onlar deðiþmezler. Eðitimin görevi fena
gelenekleri yaþatmak deðil onlarý yok
etmektir."
Eðitimde bireyci görüþü ise Mustafa
Satý Bey, Abdullah Cevdet, Prens
Sabahattin savunurlar. Abdullah Cevdet
ve Prens Sabahattin, eðitimin toplumla
olan iliþkilerini göz ardý ederek AngloSakson eðitim sisteminin aynen kopya
edilmesini savunurlar.
Satý Bey de bireyci eðitim yandaþýdýr
ama herhangi bir ülkenin eðitim dizgesi-
SEVGÝ DÜNYASI
ni tümüyle kopya etmemize karþý çýkmaktadýr.
Mustafa Satý Bey (1884-1968),
Müdürlüðünü yaptýðý Ýstanbul Öðretmen
Okulunu (Ýstanbul Dârülmuallimi) kendi
anlayýþýna göre düzenlediði için diðer
bireycilerden çok daha kalýcý etkiler
býrakmýþtýr. Onun Ýstanbul Erkek Öðretmen Okulu reformu, Cumhuriyet dönemine býraktýðý miras bakýmýndan çok
önemlidir. Bu okul çevresinde toplanan
kadro, eðitbilimin kökleþmesi, öðretmen
ve öðrencilerin eðitimin yönetimine
katýlmasý, eðitimde insan kiþiliðinin
temel alýnmasý, deneme okulu kurulmasý,
iþbaþýnda eðitim, beden ve resim-eliþi
eðitimi gibi konularda son derece önemli
bir birikim býrakmýþtýr. Cumhuriyet eðitimini kuranlar, ya bu öðretmen okulu
çevresinde geliþmiþ, ya da bu okulun
öðrencisi olarak yetiþmiþ kiþilerdir. Satý
Bey'in eðitim konusundaki görüþleri
þöyle özetlenebilir:
"Toplumlarda asýl olan bireylerdir,
eðitimin amacý bireyin kiþisel
yeteneklerini ve ruhsal yetilerini
(melekelerini) geliþtirmektir...
Okullarýmýz bireyin keþif ve yaratma
yeteneklerini geliþtirecek biçimde
düzenlenmelidirler."
1910-1912 yýllarý arasýnda Maarif
Nazýrlýðý yapan Emrullah Efendi (18581914) döneminde, ülkenin 70 bin
öðretmene gereksinimi olduðu, bunun
ancak % 1'inin var olduðu saptanýr.
Emrullah Efendi, Osmanlý eðitim dizgesi
için Tuba Aðacý Nazariyesi dediði bir
kuram önerir. Ona göre eðitim Tuba
aðacý gibi olmalýdýr. Eþdeyiþle eðitim,
39
kökleri yukarda dallarý aþaðýda bir aðaç
gibi düþünülmeli ve öyle düzenlenmelidir. Bunun için ilk-orta-lise gibi
okullarý þimdilik bir yana býrakmalý, iþe
Dârülfûnundan baþlamalýyýz. Eðer
Dârülfûnunun eðitimi düzenlenirse diðer
alt okullarýn eðitimi kendiliðinden
düzelir. O sýralarda Ýstanbul
Dârülmuallim Mektebi Müdürü olan Satý
Bey bu görüþe karþý çýkmaktadýr. Satý
Bey'e göre; ilkokulu, ortaokulu, lisesi
yeterli olmayan bir ülkede Dârülfûnun
zaten var olamaz.
Bu düþünce yapýsýna karþýn Emrullah
Efendi ilköðretimin yaygýnlaþtýrýlmasý ve
bedelsiz olmasý konusuna da deðinmektedir:
"Mükellefiyeti tahsiliyeden maksat
memlekete mektep açmak deðil, açýlan
mekteplere çocuklarýn devamýný temin
eylemektir. Tahsili iptidaiyede
mecburiyet kabul edilince, mekâtibi
umumiyede bu nevi tahsilin meccaniyeti
bir emri tabiidir." Günümüz Türkçesine
çevirsek: (Öðretim zorunluluðundan
amaç okul açmak deðil açýlmýþ okullara
öðrencinin devamýný saðlamaktýr.
Ýlköðretim zorunluluðu kabul edilince de
tüm okullarda ilköðretimin ücretsiz
olmasý doðal bir emirdir.)
Emrullah Efendi'nin Osmanlý eðitim
dizgesinde çok önemli yer tuttuðunu
eðitbilimci Ýsmail Hakký Baltacýoðlu
(1886-1978) vurgular ve þöyle der:
"Ortaöðretime Avrupai ve insani karakteri veren, çaðdaþ üniversite düþüncesini
savunan, Türklük bilincini uyandýran
odur. Ziya Gökalp de kiþiliðini yarý
yarýya ona borçludur."
Ý.Hakký Baltacýoðlu 15 Aralýk 1913 tarihli Sabah gazetesinde yayýnlanan
40
makalesinde ve de 1916 yýlýnda yayýnladýðý Maarifte Bir Siyaset adlý kitabýnýn
"Ýptidailer Nasýl Islah Edilmeli" baþlýklý
bölümünde eðitim konusunda þöyle
demektedir:
"Ananelerimizden gelen mahalle mekteplerini iptidai yaptýk, amacýmýz, en çok
ve en kolay yoldan mekteplerimizi
Avrupalýlaþtýrmak idi. Bu garip yol sonuç
vermedi. Biz maarifçiler; köyleri
yaþatan, köy mektepleridir fikrindeydik.
Ve her þeyden evvel "köyü yaratan mektepler" mefkûresine hizmet ettik. Bu
kanaatin ne kadar yanlýþ olduðunu
anlayamamýþtýk. Ýnkilâpçýlar bilmiyorlardý ki; köyü yaratan mektep deðil, mektebi yaratan köydür... Mektepsiz köyler
pekâla bir toplum hayatý yaþýyorlar. Biz
nasýl bir mektep yaratalým diye deðil,
köylü bizden nasýl bir mektep istiyor
diye düþünmeliyiz. Ancak böylece realist
ve istikrari bir felsefe ile iptidai maarifini
millete mal edebiliriz. Maarifi millete
mal etmek için þu kurallara uymalýyýz:
1. Ýhtiyaç uyandýrmak, köy mektebini
yörenin nüfusuna, geçim koþullarýna,
anlayýþýna göre düþünmek.
2. Her köye þehirdekilerden farklý
seviyede ilk mektep açmak. Bir þehir
mektebi köyde nasýl baþarýlý olur?
3. Seciye (özyapý): Köy mektepleri
hayati ihtiyaçlara cevap verecek programlarý iþlemelidir.
4. Amaç: Realist mektep görüþüyle
pratik bilgiler kazandýran mektep
5. Program: Noksanlýk, maarifimizin
kanunu, talimatý vs. olmamasý deðil;
basit, yararlý, elastiki programlarýnýn
yokluðudur.
6. Sonuç: Altý yýllýk iptidailer yerine
göre beþ yýllýk üç derslikli üç öðretmenli
olabilmelidir.
SEVGÝ DÜNYASI
Eðitbilimciler arasýnda Ýslâmcý bir
eðitimden yana olanlar da vardýr. Onlarýn
eðitim görüþleri ise þöyledir: "Eðitim,
dini kurtuluþu, dünyada mutluluk ve
ahlâki güzellik kazanmak için çocuklara
ilerdeki mesleklerini seçtirmeyi ve öðretmeyi amaçlar... Dini kurtuluþ ancak þeriatýn buyurduðu þeyleri yapmak, yasak
ettiði þeyleri yapmamakla elde edilir.
Bunun yaptýrýmý öbür dünyadaki ceza ve
ödüldür. Dünyadaki mutluluðu elde
etmek için ilk þart senden yüksek olanlarýn emirlerine boyun eðmektir."
Kaynaklarýný Batý ekininden ya da dinden alan bu eðitim sistemlerinden baþka
tam anlamýyla yerli diyebileceðimiz bir
eðitim sistemi de çiftçi öðretmenleröðretmen çiftçiler deyimiyle dilegetirilir.
Bu sistemi ortaya atan Meclis-i
Mebusan'ýn Kastamonu'lu üyesi Ýsmail
Mahir Efendi'dir. Eski bir öðretmen ve
Dârüleytam denilen öksüz yurtlarýnýn
kurucusu olan Ýsmail Mahir Efendi'nin
ortaya koyduðu düþünceler, 26 yýl sonra
kurulacak olan Köy Enstitülerinin temel
düþünceleri gibidir.
Eðitim tarihimizde Kastamonu'nun
önemli bir yeri olduðunu belirtmek
gerekiyor. Gerçekten de 1872-1873 ders
yýlýnda tüm Osmanlý ülkesinde yer alan
Usul-ü Cedide Mektepleri denilen,
toplam sayýsý 3057 olan okullarýn 555'i
Kastamonu'da açýlmýþtýr. Vali
Abdurrahman Paþa döneminde, her yýl
500 ilkokul yapýmý gerçekleþtirilmiþ ve
bu okullar halkýn isteðiyle, halk tarafýndan, halkýn parasýyla yaptýrýlmýþtýr. Köy
Enstitüleri Sistemi gibi eðitim tarihimizde önemli yer tutan bir sistemin
kuramcýsý ve uygulamacýsý olan Ý.Hakký
Tonguç'un da Kastamonu Öðretmen
Okulunda öðrencilik yapmasý bu ken-
SEVGÝ DÜNYASI
timizin eðitim tarihimizdeki yerini daha
da önemli kýlmaktadýr. Kastamonu kentinin bir önemli özelliði de öðretime bu
denli önem veren kent insanýnýn büyük
bir çoðunluðunun ayný zamanda dinine,
geleneklerine baðlý oluþudur. Bunun bilincinde olduðu içindir ki Mustafa Kemal,
devrimlerin bir ayaðý olan Þapka
Devrimini bu kentte baþlatmýþtýr.
Köy eðitimi sorununa ilk kez tüm
geniþliðiyle deðinen Ýsmail Mahir Efendi
(1869-1916), öðretmen çiftçiler-çiftçi
öðretmenler formülü ile ortaya attýðý
buluþunu 14 Temmuz 1914 günkü Meclis
oturumunda dile getirmiþtir. Eðitimci
Rauf Ýnan, Atatürk'ün Evrenselliði, Eðitimci Kiþiliði adlý yapýtýnda Mahir Efendi'nin bu konudaki Meclis-i Mebusan
konuþmalarýný ayrýntýlý olarak yazmýþtýr.
Benzer biçimde Türkiye Cumhuriyetinde
Eðitim ve Atatürk adlý yapýtlarýnda Dr.
Ýlhan Baþgöz ve Howard. E. Wilson da
bu konuþmayý tümüyle vermekteler.
Ýsmail Mahir Efendi'nin ana düþüncesi
þudur:
"...Bu gidiþle ancak 150 yýlda eðitimi kurabiliriz. Ben baþka uluslarýn
yaptýðýna yakýn bir þey öneriyorum.
Aþaðý yukarý 70 tane sancaðýmýz var.
Bu sancak bölgelerine, þehirlerden
uzak yerlere 70 tane yatýlý okul açýp
buralara her köyden biri kýz diðeri
erkek iki öðrenci alýrýz ve bunlarý köy
koþullarýyla yetiþtiririz. Bunlarý
ilkokuldan sonra 3 yýl daha okuturken bir yandan da köylere okul ve
öðretmen evi yaptýrýrýz, ayrýca kendilerine tarla da verir ve onlarý
evlendirir, ayda 2 lira gibi bir aylýkla
41
kendi köylerine öðretmen olarak
atarýz... Böyle yapmaz da kýz ve erkek
öðretmen okullarýndan öðretmen çýksýn da ondan sonra derseniz o vakit
ancak 300 senede öðretmen
yetiþtirirsiniz..."
Mahir Efendi'nin bu akýlcý önerileri o
günün koþullarý içerisinde uygulamaya
konulmadý, konulamadý. Savaþlar,
ekonomik-toplumsal nedenler yüzünden
bu öneriler ele alýnamadý.
Köy Enstitülerinin kuruluþunda, çalýþmasýnda emeði çokça geçen deðerli
eðitimci Rauf Ýnan þöyle der: "Köy
Enstitülerinin kuramsal temeli sayýlan,
Ýsmail Mahir Efendi'nin o günkü önerileri, o günkü düþünürlerin, toplumun
gereksinimlerini ne ölçüde ve ne denli
derinliðine sezebildiklerinin kanýtýdýr.
Dahasý, onun o önerileri yalnýz bizde
deðil, bugün tüm azgeliþmiþ ülkeler için
eðitimde çýkar yolu göstermektedir."
Ülkenin gerçeklerine uygun çözüm
yollarý önerdiði için Ýsmail Mahir
Efendi'nin görüþleri hayli taraftar toplayacaktýr. I. Dünya Savaþý yýllarýnda
Ýzmir'de Ethem Nejat'ýn eðitim çalýþmalarý, yönettiði okullar bu ilkelerden
bazýlarýný uygulayacaktýr. Ýzmir Ýktisat
Kongresi, benzer görüþleri kabul edecek,
sonunda 1935 yýlýndaki Eðitmen Kurslarý
ve Köy Enstitüleri, sanki Ýsmail Mahir
Efendi'nin bu deðerli görüþlerinin bir
uygulamasý gibi olacaktýr. Ýsmail Hakký
Tonguç hazýrladýðý Öðretmen Ansiklopedisinin 216. sayfasýnda yer alan Ý. Mahir
Efendi maddesinde þöyle yazacaktýr.
"Kimsesiz çocuklar için açtýðý ve olanca karþý çýkmalara raðmen kýzlara sanat
öðretimi, bir tür iþ eðitimi uyguladýðý
42
Dârüleytam'ýn kapatýlmasýný önlemek
için çalýþýrken ölen ve o okulun bahçesine gömülen Ý. Mahir Efendi'nin nâþý
Istanbul'un iþgal yýllarýnda oradan
çýkarýlarak bir umumi mezarlýða taþýnmýþtýr. Mütareke döneminde iktidara
gelen Ýttihatçý karþýtý Hürriyet ve Ýtilaf
Partisi yöneticileri, koyu Ýttihatçý olarak
bildikleri Mahir Efendi'den öçlerini
böyle almýþlardýr."
Köy eðitimi ile ilgilenen Mahir
Efendi'den baþka bir de Kaymakam
Osman Zeki Bey vardýr. Osman Zeki
Bey uygulamacýdýr. Her gittiði yerde köy
okullarý açtýrmýþ, bölge yatýlý okullarý
açýlmasý için harekete geçmiþ ve köy
okullarýna birer maarif tarlasý verilmesini
saðlamýþtýr.
1913-1917 döneminin Maarif Nazýrý
Þükrü Bey -Tonguç'u Kastamonu Öðretmen Okuluna yerleþtiren eðitim bakanýdýr- 1917'de Meclis-i Mebusan'daki bütçe
görüþmeleri sýrasýnda ilköðretimin amacýný þöyle açýklar: "Dinine baðlý, vatanýný
seven, milliyetini tanýyan, görevini
layýkýyla yapan adamlar yetiþtirmek."
Þükrü Bey bu konuþmasýyla eðitim
konusunda süregelen tartýþmalarýn ortak
bir noktasýný, bir anlamda devletin o günlerdeki eðitim felsefesinin ana çizgilerini
çizmektedir.
Osmanlýnýn son dönemlerinde bir yandan medreseler ve yabancý okullar etkinliklerini sürdürürken, Meþrutiyetin yapabileceði tek þey, okuma-yazmayý biraz
olsun devlet eliyle halka ulaþtýrmaktý.
Bunun için 1913-1914 yýllarýnda çoðu
taþrada olmak üzere 21 yatýlý öðretmen
okulu açýlmýþ ve bunlara 1500 öðrenci
alýnmýþtý.
Osmanlý Ýmparatorluðu II. Mahmut
döneminde baþlayan batýlýlaþma atýlým-
SEVGÝ DÜNYASI
larý sýrasýnda Avrupa'ya çeþitli konularda
eðitim görmeleri için öðrenci yollamaktadýr. Meþrutiyet döneminde de ayný yolu
izlemiþtir. I. Dünya Savaþýný kaybetmesine karþýn 1918 Eylül'ünde Almanya'ya
eðitim amacýyla 25 kadar öðrenci yollanacaktýr. Bu 25 kiþilik grubun içerisinde
Silistireli Ýsmail Hakký (Tonguç) da vardýr. Öðrenci yollama iþiyle ilgili dönemin
Muallim Dergisi'nde þu bilgiler vardýr:
"Bu yýl da Ýstanbul Darülmuallimini
bitiren 25 kiþi tahsil için Almanya'ya
gönderiliyor. Bu efendiler orada iki yýl
Fenn-i Terbiye (eðitbilim) tahsili görecekler. Dil yönünden güçlük çekmemeleri için onlara Ýstanbul'da
Almanca öðretiliyor."
Gönderilen 25 kiþilik grubun içinde
Ýsmail Hakký'dan baþka Fuat Gündüzalp,
Ömer Tarman (Prof.) gibi kiþiler de
vardýr. II. Meþrutiyet döneminin bu
çeþitli eðitbilimsel düþünce sistemlerinden hiçbirisi o günün koþullarý altýnda uygulamaya konulamaz. Zaten
Osmanlý Ýmparatorluðu çöküþ sürecine
girmiþtir, Batýlý emperyalist devletler
"hasta" dedikleri Osmanlýyý ortadan
kaldýrma planlarýný çoktan uygulamaya
koymaya baþlamýþlardýr.
Ne var ki bu düþünce akýmlarý biçim
deðiþtirerek de olsa yeni kurulan Türkiye
Cumhuriyeti kadrolarýnca deðerlendirilecek ve Atatürk'ün çizdiði eðitim çerçevesi içinde uygulamaya konulacaktýr.
Ancak Türk köylüsünün eðitimi
konusunda, devrim yasalarýnýn yürürlüðe
girmesini ve yorgun Anadolu insanýnýn
savaþ sonrasý biraz daha dinlenmesini
beklemek zorundaydýk.
Köy Enstitülerinin kuruluþ ve çalýþma
öykülerine yazý dizimizin sonraki bölümlerinde ayrýntýlý olarak deðineceðiz.
Ýþte Böyle Bir Dünya...
Bir gün, belki de
Yakýn bir gelecekte
Tüfek dal olduðunda
Beyaz bir güvercine
Barýþtan bir bayrak
Dalgalanýrken rüzgârda
Ya da tüm aðaçlar çiçek
Açarmýþ gibi baharda
Yaratan'a ve sonra kullarýna kul
Ýnsanlar dolaþacak yer yuvarlaðýnda
Sefalet çoktan unutulmuþ, uzak bir hatýra
Cehalet bütünüyle yokolmuþ adeta
Ne aç bir insan var ortada
Sadece gözleri canlý ve diri
Öyle bir kemik bir deri
Ne evi toprak altýnda
Hayvanýyla ýsýnan yoksul ve sefil
Ne abecesiz milyonlarca cahil
Ne bir çocuk kimsesiz
Sokakta ve ayazda
Oyuncaksýz, kucaksýz
Býrakýlmayacak bir kenarda
Tâ uzakta, dað baþýnda, bozkýrda
Bir tek dargýn bakýþ kalmayacak hattâ
Sevgi tütecek burcu burcu her yuvada
Ve bir esenlik diyarý olacak dünya
Herkes birbirinden emin
Huzur ve rahatta...
Güngör Özyiðit
Eski Gün Iþýðýnýn Son Saatleri
Yazar: Thom Hartman Çeviren: Arýn Ýnan
Kültürümüzün Temeli
Öyle bir kültürde yaþýyoruz ki,bu kültürün ilkelerinden biri de þu ;
eðer baþka birisinde ihtiyaç duyduðumuz bir þey var da onu bize
vermiyorsa ve bizim de elindekini almak için onu öldürebilecek
gücümüz varsa, gerekli her türlü zorlamayý yaparak elindekini
almak akla uygun bir davranýþtýr ve kötü karþýlanmaz.Hatta ,bazý
durumlarda bunu yapmak görev addedilir.
"Görev" ifadesi biraz fazlaya kaçmýþ gibi
görünebilir ama bu kavram, bu ülke tarihinin
ilk yýllarýnda , Amerikan Yerlilerini
öldürmeleri için askerleri ve öncüleri (kolonicileri) teþvik unsuru olarak, Amerikan
Hükumetleri tarafýndan çok kullanýlmýþtýr.
Ayný kavram Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda
Hitler tarafýndan askerlerini motive etmek
için de kullanýldý, özellikle de baþka uluslarýn
topraklarýný, Alman Halký için "yaþama
alaný"olarak kullanmak üzere zaptederken...
Jül Sezar da askerlerinin, aralarýnda
Keltlerin,Druidlerin ve Pictlerin bulunduðu
pek çok insaný katletmelerinin nedenini
"görev" olarak nitelendirmiþti. Kýzýl Khmer
askerleri, kendi vatandaþlarýnýn iki milyondan
fazlasýný katlederken Pol Pot da bunun bir
görev olduðunu belirtmiþti.George
Washington devrinde ABD bütçesinin % 80'i
"Kýzýlderili savaþý"na tahsis edilmiþti. Liste
SEVGÝ DÜNYASI
sürüp gidiyor... Tanrý adýna,ülkemiz
için,ailemiz için, annemizin elmalý kekini
onlarýn elmalarý ile yapabilmesi için vs, vs...
ABD'de ilk Kýzýlderili savaþý New
England'da yapýlan " 1636 Pequot Savaþý" idi.
Bu savaþta koloniciler (yerleþmek üzere
toprak arayýþýndakiler) en büyük Pequot
köyünü kuþattýlar ve gün doðarken ateþe
verdiler. Sonra da "görev" lerini yaptýlar; yani
kaçmaya çalýþan herkesi - kadýn erkek çoluk
çocuk ve yaþlýlar da dahil- vurup öldürdüler.
Püriten kolonici William Bradford o sahneyi
þöyle tarif ediyor " onlarýn ateþte kavrulduklarýný ve akan kanlarýn o ateþi söndürecek
kadar çok olduðunu görmek çok korkunçtu,
çok pis kokular yayýlýyordu ama zafer uðruna
bunlara katlanmak küçük bir fedakarlýktý ve
koloniciler her þeyi harikulade bir zafere
eriþtiren Tanrý'ya þükrettiler"
Bu savaþa kadar kolonicilerin "dost" u olan
Narragansetler, Avrupa Usülü Savaþ'ýn bu
örneði karþýsýnda þok geçirdiler bir daha
"beyaz adam" ile baðlantý kurmayý reddettiler.
Yüzbaþý John Underhill bu soykýrýma katýlmayý reddeden Narragansetleri alaya alarak
onlarýn diðer kabilelerle yaptýklarý savaþlarýn
düþmaný fethetmek ve boyunduruk altýna
almak için deðil de daha çok vakit geçirmek
için yapýldýðýný söylemiþti.
Underhill 'in bu söylemi doðruydu.
Narraganset usulü savaþ, Eski Kültür'e mensup çoðu yerli halklarýn ve istisnasýz bütün
Amerikan Yerli kabilelerinin savaþlarý gibi
yapýlýrdý yani amacý düþmanýný yeryüzünden
silmek deðildi. Unutulmamalýdýr ki, ticaret
yapmak için komþulara sahip olmak gerekir,
keza, komþular arasý evliliklerle, kültürel
çeþitliliði saðlayan güçlü bir gen havuzu meydana gelir. Kabilelerin çoðu diðer kabilelerin
topraklarýna sahip olmak istemezlerdi, çünkü
diðerlerinin kutsal kabul ettiði ve ruhlarla
dolu olduðuna inandýklarý alanlarýna girmek
ve ihlal etmek konusunda derin çekinceleri
vardý. Bu kabileler arasý savaþlarýn amaçlarý
arasýnda çoðu kez "düþmanlarý öldürmek"
yoktu. Önceden belirlenmiþ belli bir "zafer
45
sembolü" için savaþýlýrdý; bir asayý ele
geçirmek, belli bir hattýn ötesine geçmek veya
hasmýný onun kendisini yaralamasýndan önce
yaralamak ya da hasmýn teslim olmasýný
saðlamak gibi...
Avrupanýn soykýrým tipi savaþlarýnýn göreceli olarak oldukça kýsa bir geçmiþi vardýr;
yine de bu geçmiþ Gýlgamýþ zamanýna kadar
uzanýr. Hitler bunu, Avrupanýn Ari olmayan
halklarýna karþý uyguladý, Pol Pot Kamboçya
halkýna karþý. Kristof Kolomb ise artýk
yeryüzünden silinmiþ olan Taino ve Arawak
halklarýna... Ýngiltere, Fransa; Portekiz,
Belçika, Hollanda ve Ýspanyanýn silahlarla
donatýlmýþ iþgalcileri ise Amerikalarýn
yerlilerine uyguladýlar. Ruanda'da Hutu'lar
tarafýndan Tutsilere, Zaire Kongo olduðunda
Tutsi'ler tarafýndan Hutulara uygulandý. (Bu
savaþlar sýrasýnda her iki grup da Zaire ve
Ruanda yaðmur ormanlarýnda yaþayan ve
doðu Afrikadaki ilkel avcý kabilelerinin son
yaþayan örneði olan 3000 kadar Pigminin
hepsini öldürerek kökünü kazýdýlar.) Bu
soykýrýmlardan Ýncil'de bahsedilmektedir
(Bkz.Joshua) Orta Doðuda kurulmuþ olan ilk
þehir devletleri ile bir þekilde temasý olan, bu
devletlerden doðan ya da bunlar tarafýndan
fethedilmiþ olan bütün uygarlýklarýn tarihleri
bu tip savaþlardan söz eder.
Bu tip savaþ dünyanýn her tarafýnda, çiftçiler ve hayvancýlýk yapanlar tarafýndan sürekli
olarak kurtlara, çakallara, böceklere, hayvanlara,yaðmur ormanlarýndaki aðaçlara, ve yaðmur ormanlarý ile diðer ormanlýk yerlerde
yaþýyan yerli halklara uygulanmaktadýr. Bu
bizim yaþam biçimimizdir. Kültürümüzün
temelini teþkil eden fikirlerden kaynaklanmaktadýr. O halde dünya nüfusunun son 37
yýlda ikiye katlanmasý ile bir þiddet ve zulüm
patlamasý yaþanmasý bizi þaþýrtmamalýdýr.
Bizim usulümüz bu...
Bugün bile ABD Hükumeti, düzinelerce
kabilenin elinden topraklarýný alarak, buralarýn maden çýkarma haklarýný politik hareketleri destekleyen büyük þirket gruplarýna vermektedir; Benzer þekilde dünyanýn bütün
46
kýtalarý üzerinde yerli halklar acýmasýz ve
zalim bir biçimde yurtlarýndan edilmektedir.
Peki ama niçin? Aþaðýda iþlerin nasýl bu hale
geldiðini anlatan birkaç öykü bulacaksýnýz.
1 - "Bu iþ kadýnlarýn kusurundan
kaynaklanýyor"
Çaðdaþ kültürümüzün ilk temellerini atan
erkekler tarafýndan bize aktarýlan bir hikâyeye
göre her þey kadýnlar yüzünden oldu.
Bir hikâyeye göre ilk kadýn Havva, yalancý
ve bir yýlana inanacak kadar aptaldý. Bu yüzden ondan sonra gelen bütün kadýnlar Havva'nýn Tanrýsý tarafýndan cezalandýrýlmaktadýr.
Ya da diðer bir ilk kadýn, Pandora, tecessüsünü yenememiþti. Madem bütün dertlerimizin sebebi kadýnlar, o halde kadýnlarý dar
sýnýrlar içine hapsetmek, baský yapmak ve
cezalandýrmak mantýklý bir þey hatta dini
görevimizdir. Çok az istisnasý ile çaðdaþ dinlere ait metinlerden bütün kadýn isimleri silinmiþtir. Þecerelerde de ancak erkeklerin adlarýna kayda girecek kadar deðer verilmektedir.
2 - "Yaratan hepimizi günahkar yarattý"
(Sadece genç kültürlerde rastlanan bir fikir)
Bir diðer hikayeye göre hepimiz ya
günahkar ya da aptal doðarýz .Havva'nýn "ilk
günahý" dolayýsýyla, o günden bu yana bir
kadýndan doðan herkes - kadýn olsun, erkek
olsun- günahla ve yanlýþ deðerlendirme
yeteneði ile lekelenmiþtir.
Hristiyan misonerlerle temas eden bir çok
kültürlere mensup insanlar,bu hikayeyi anlamakta çok zorlanmýþlardýr. Jonathan Edwards,
1822’de bir kitap yazdý. Kitabýn adý "Kýzýlderililere misyoner olarak gönderilen Rahip
David Brainerd'in anýlarý" idi. Bu kitap Jack
Forbes'in "Kolomb ve diðer yamyamlar"
kitabýnda zikredilmektedir. Edwards anýlarýnda rahibin þöyle dediðini kaydeder:
" Kýzýlderilileri, doðalarý icabý günahkar
olduklarýna, gönüllerinin ahlaksýzlýk ve
günahla dolu olduðuna, herkesin kötü yola
saptýrýlabileceðine, herkesin günahkar olduðuna köklü bir biçimde inandýrmak hemen
SEVGÝ DÜNYASI
hemen imkânsýz... onlara durumun böyle olabileceðini ancak kendilerinin, zihinlerinin
körelmiþ olmasýndan dolayý belki de bunun
farkýnda olmadýklarýný ve günahsýz olduklarýna dair hiçbir kanýt bulunmadýðýný anlattým..."
Diðer birçok eski kültürde olduðu gibi
Amerikan Yerlileri de "ilk günah" ve
"insanoðlunun günahkar doðasý" kavramlarýný
þaþkýnlýkla karþýladýlar. Pek çoðu, ayný þaþkýnlýðý ve kafa karýþýklýðýný, Avrupa Gnostiklerinin nefretle dolu, intikamcý, insanlara tuzak
kuran ve tuzaða düþtüklerinde de cezalandýran bir Tanrý kavramý için de gösterdiler.
3-"Tanrý unutkan bir katiptir."
Benzer þekilde Amerikan Yerlilerinin çoðu,
din adamlarýnýn, insanlara, kendi tariflerine
uygun þekilde bazý ritüelleri uyguladýklarý
takdirde, Tanrýnýn, iþledikleri cinayetleri ya da
hýrsýzlýk veya tecavüz eylemlerini unutmaya
ikna edilebileceðini söylemelerini de çok
garip bulmaktaydýlar. "Bu, kötü davranýþlara
izin vermek demek deðil midir?" diye soruyorlardý. Ana fonksiyonu her þeyi kaydetmek
olan ama ayný zamanda da "unutkan" olan
(Tabii doðru ritüeller uygulanýr veya doðru
sözler telaffuz edilirse) bir Tanrý kavramý
onlar için anlaþýlmaz bir þeydi. Ne var ki,
herkesin günahkar olarak doðduðu ve diðer
insanlara yalan söylemenin, onlarý aldatmanýn ve istismar etmenin, hýrsýzlýðýn, insanlarý
incitmenin insan tabiatý icabý olduðu kavramý,
bazýlarýnýn davranýþlarýný dayandýrdýklarý ve
diðer insanlara kendi bakýþ açýlarýný kabul
ettirmek için kullandýðý rasyonelleþtirmedir.
Tabii baþka çýkýþ kapýlarý da var; aþaðý
yukarý ne kadar yaþayacaðýnýz konusunda bir
kumar oynayabilirseniz, günah çýkartýr, hayýr
kurumlarýna yüklü bir baðýþ yapar ya da tam
ölürken belli sözleri belli sýrayla söylersiniz.
Artýk cennette yeriniz sonsuza kadar hazýr
demektir. Acaba bu dünya görüþü iþe yarýyor
mu?
"Ama diðerleri de kötü" hikâyesinin
sonuçlarý: Ýçimizdeki ahlâki ve spiritüel
kumarbazlar için aþaðýdaki hikâye adeta hýrsý-
SEVGÝ DÜNYASI
zlýða, caný ne isterse yapmaya cevaz veren bir
izin belgesidir.
Amerikanýn gýda ikmal zincirini ele alalým.
Bitkiler besinlerini topraktan alýrlar. Toprak
yapýsýnda çinko ya da kalsiyum bulunmuyorsa, bitkide de, bu bitkiyi tüketen insan ve
hayvanlarda da çinko veya kalsiyum bulunmayacaktýr. Benzer þekilde, Çernobil olayýnda
dumanaltý olan Avrupa ülkelerinin öðrendiði
gibi,toprak ani bir þekilde radyoaktif Sezyum
ile yüklenmiþse, sebzeler, meyveler ve tahýllar, hasat edildiklerinden yýllar sonra bile Geiger cihazýnýn ibresini oynatacaklardýr. Kýsaca
toprakta ne varsa besinlerimizde de aynýsýndan olacaktýr.Hal böyle olunca besinlerimizi
oluþturan bitkilere konan gübrelerin saf ve
temiz olacaðýný düþünürsünüz deðil mi?
Yanlýþ! Eskiden, tozu bastýrsýn diye toprak
yollara döktükleri yaðlarýn ya da otoyollarý
kaplamak için kullandýklarý asfaltýn içeriðinin
nasýl olmasý gerektiði konusunda hiçbir kural
yoktu. Ýlk kez CBS televizyonunun "60
Dakika" adlý programýnda ortaya çýktýðýna
göre, New Jersey mafyasý bu durumdan kurnazca yararlanýyordu. Toksik atýklar üreten kurþun, cýva, PCB, dioksin, likit radyoaktif
atýklar, artýk ne varsa - þirketler bir "Atýk
Berteraf Etme"þirketi tarafýndan aranýyordu.
Bu þirket zehir üreticilerini servet sayýlacak
bir harcamadan kurtarmayý teklif ediyordu.
Örneðin toksik atýðýn berteraf edilme birim
fiatý 3000 $ ise kendileri bu iþi 200$ dan
yapmayý öneriyorlardý.
Bu da doðayý kirletenler için inanýlmayacak
kadar uygun bir fiattý. Tabii sorgu sual
etmeden bu teklife adeta atladýlar. Kurallara
uygun olarak kurulmuþ, izin belgeleri mevcut
"Atýk Berteraf Etme" þirketleri bu
malzemeleri alýyor, yað ilavesi ile çok
seyreltik bir kývama getiriyor sonra da New
York ve bazý diðer eyaletlerin kýrsal alanýndaki tali yollara püskürtüyorlardý. Bir taraftan
da yollarýn kaplamasýnda kullanýlan bitüm
maddesine katýyorlardý. Hatta birkaç yerde
benzine karýþtýrarak, benzin istasyonlarýna
sattýklarý bile olmuþtu. "Toz Kontrolu"
47
yapýlan tali yollar üzerinde yaþýyan bazý
ailelerin ciddi þekilde hastalanmasý ile durum
açýða çýktý."60 Dakika"programýnda teþhir
edilmeleri, operasyonun en göze görünür
bölümünü sona erdirmiþ oldu.
Bu olaylar 1970'lerde cereyan etmiþti. Peki
ondan sonra atýklar nereye gitti? 1997 yýlýnda
Washington'a baðlý küçük bir ilçenin Belediye Baþkaný bir soruþturma açtýrdý. Ýlçe sýnýrlarý içinde bulunan ve mahalli olarak yetiþtirilen yemlerle beslenen hayvanlarýn neden
hastalandýklarýný araþtýrdý. Ortaya çýkan
durum Baþkaný dehþete düþürmüþtü.
ABD yasalarýnda gübrelerin toksik atýk
veya radyoaktif madde içeremiyeceðine dair
bir madde bulunmuyor. Bu durumda örneðin
Oklahoma, Gore'da bulunan bir uranyum
iþleme fabrikasý, düþük miktarda radyoaktif
nükleer madde içeren atýklarýnýn "gübre"
olduðunu söyleyip, bu atýklarý meralara
püskürterek onlardan kurtulabilir (gerçekten
de bu atýklarda bitkiler için yararlý bazý besinler de bulunuyor). Washington 'un Moxee
kentinde bir þirket çelik fabrikalarýnýn toksik
atýklarýný alýp mahalli çiftçilere gübre olarak
satýyor. Washington Camas'da ise kurþun
içeren kaðýt fabrikasý atýklarýný çifçiler ürünlerine püskürtüyorlar. Ülkenin her tarafýnda
yasal olan bu durumu bir aysberge benzetirsek anlatýlanlar bu aysbergin ucu bile deðil
sadece ucunun minik bir parçasý.
Adý geçen Belediye Baþkaný'nýn öfkesine
Federal Hükumetin tepkisi iki þekilde oldu.
Birincisi; birkaç yýl önceki "elmalarda kullanýlan pestisidler" paniðinden sonra, pestisid
(zararlý böceklere karþý ilaç) sanayii lobicileri,
bir yasa çýkarmak için bastýrdýlar ve (þimdilik) 13 eyalette bu yasayý çýkardýlar. Yasaya
göre insanlarý besinleri konusunda endiþeye
düþürebilecek bir haber yapýlmasý suç oldu.
(bu gibi yasalara "Vejeteryen Ýftira Yasalarý"
deniyor. Oprah Winfrey sýðýr eti hakkýnda
küçük düþürücü bir ifade kullanmaya cüret
ettiði için suçlandý). Bu yüzden de toksik
gübreler konusu bazý gazetelerde hiç yer
almadý.
48
Ýkincisi; Seattle Times gazetesi, yetkililerin
toksik atýklarýn satýlmasý ve gübre olarak
yeniden kullanýlmasýný teþvik ettiklerini
ortaya çýkardý. Sebep "sanayi kesimine para
kazandýrmak" ve bakýmý ve korunmasý çok
masraflý olan toksik atýk deponi (saklama)
bölgelerinin yýðýlmasýný önlemek imiþ.
Hükumet kimden yana? Seattle Times
muhabiri Duff Wilson hükumetin toksik atýklarýn gübrelerle karýþtýrýlýp ülkenin her yanýnda çiftliklerde ve tarlalarda kullanýlmasýna
niçin izin verdiðini sorduðunda, ABD Tarým
Bakanlýðýndan Rufus Chaney'den þu cevabý
almýþ: "Çok fazla para sarfedilmesini gerektirecek limitler koymak sorumsuzca davranmak olur"
Paralel bir þekilde ABD Enerji Bakanlýðý
(atom bombalarý ve nükleer savaþ baþlýklarýnýn üretimini denetleyen bir kurum için
oldukça anlam kaydýrýcý bir isim),
Washington, Hanford'daki nükleer atýk deposu sözcüsünün aðzýndan ifade edildiðine
göre," müthiþ bir kaynaða" sahipmiþ. 19
Temmuz 1997 tarihli "Bilim Haberleri"dergisinde yayýnlanan bir makalesinde sözcü
þöyle diyor ;"ABD 'deki en büyük stronsiyum
90 stoku bizde bulunuyor."Ýtrium 90'ýmýz ise
en saf Ýtrium. Ýtrium'un Stronsiyum'dan elde
edilmesi ameliyesinin patenti bize ait. Ayný
makalede nükleer bomba üretimi sýrasýnda
çok yaygýn olarak ortaya çýkan bir atýk olan
Ýtrium 90'ýn, nükleer týp alanýnda tümör
tedavisinde kullanýlacak yeni bir madde olabileceði düþüncesi ile halen deneylere tabi
tutulduðu da açýklanýyor.
Tabii, nükleer atýklarýn ilaç olarak kullanýlmasýnda birkaç problem ortaya çýkýyor.
Emory Üniversitesinden bir araþtýrmacýnýn
belirttiðine göre; "Ýridium 192 izotopunun
öylesine derine iþleyen bir radyasyonu var ki
bu madde ile çalýþrken hasta yataðýndan uzaklaþmanýz gerekiyor" Her þeye raðmen Hükümet, bomba üretiminden kaynaklanan radyoaktif atýklarýn geri dönüþtürülebileceði ümidini besliyor. Bu da atýðýn, diðer toksik atýklarýn
bulaþtýðý besinleri yediðinden dolayý kanser
SEVGÝ DÜNYASI
olan hastalara enjekte edilmesi ile yapýlacak!
Ne kadar acýdýr ki bu gibi durumlarla
karþýlaþtýðýmýzda dehþet duyuyoruz ama
þaþýrmýyoruz...
Dünya yüzünde altý milyar insanýn azalmýþ
kaynaklar için mücadele ettiðini düþünürsek
artýk " Herkes yapýyor,herkes günahkar, biz
yapmasak bir baþkasý yapacak, zaten yaptýðýmýz þey yasal" düþüncesinin ne denli
yaygýn olduðuna þaþmayýz. Bu gibi düþünceler hayatta kalabilmek için yapýlan rasyonelliþtermelerdir. Çocuklarýmýzýn ve onlarýn olacak dünyanýn caný cehenneme... Þimdi, þu
anda neyi kapabiliyorsan kap! Zaten bizim
kültürümüzün usulü bu deðil mi? Sezar'ýn
Keltleri yaðmalamasýndan Pizarro'nun Ýnkalarý soymasýna, Kolomb'un Tainolarý köleleþtirmesine, tütün sanayi üst düzey yöneticilerinin üçüncü dünya ülkelerinin çocuklarýný
tütüne baðýmlý yapmasýna kadar hepsi ama
hepsi wetiko kalýbýna göre þartlanmýþ zihinlerin ürünü. Bu da baþka bir insanýn yaþamýný
kendi amaçlarýnýz için ele geçirmek anlamýný
taþýyor.
Doymak bilmeyen bir hýrs ile tezahür eden
ruhsal bozukluðun yarattýðý bu durum þiddetle
bulaþýcý ve içinde yaþadýðýnýz kültür bu
hastalýðýn yayýlma nedeni. Öldürücü bir
hastalýk bu, kendi hakimiyetlerini, kazanýmlarýný ve hýrsýzlýklarýný korumak isteyenlerin
dini ve kültürü (dinin ya da kültürün ismi her
ne olursa olsun) çarpýtarak amaçlarýna alet
etmeleri ile rasyonelleþtirilmiþ ve yerleþtirilmiþ bir düþünce kalýbý. Ýþte dünyayý ve
üzerinde yaþayanlarý bu öldürüyor.
Dünyayý yok etmekte olan insanoðlu deðil.
Ýnsanoðluna þu anda hükmeden bir grubun
uydurduðu hikâyelerin yarattýðý sonuçlar.
Yaþamýmýzýn ilk anýndan itibaren maruz
kaldýðýmýz bu hikâyeler, baþka insanlarý, diðer
canlýlarý ve gerçekten yaradýlýþýn tamamýný ve
içerdiði tüm düþünceleri -ki bunlarýn toplamý
kültürümüzün ta kendisidir- onlarýn gözüyle
görmemize neden oluyor. Eðer yakýn bir gelecekte deðiþmeyi baþaramazsak, bu bizim
sonumuz olacak.
“Lütfen Yeni Yýlda
Aboneliðinizi
Yenilemeyi
Unutmayýnýz!..”
Deðerli
Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz
Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca
abonelerimize ulaþmaktadýr.
Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz,
Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul adresine mektupla
veya Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu’na (0212) 252 85 85 no’lu telefonla, (0212)
249 18 28 no’lu faxla abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz.
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý
Adý, Soyadý:
Adres:
Posta Kodu:
Ýlçe:
Ýl:
Tel:
Abone ücreti:
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
Yurt içi (40 TL)
................
Yurt dýþý (50 TL) ................
Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)

Benzer belgeler

2009 Ağustos Sayı

2009 Ağustos Sayı Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Özenç Kayserilioðlu Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil

Detaylı