Küresel ekonomik kriz ve kapitalizm

Transkript

Küresel ekonomik kriz ve kapitalizm
Küresel ekonomik kriz ve kapitalizm
04.07.2009 - 09:09
Doç.Dr. Erdal GÜMÜŞ / Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye
Bölümü Öğretim Üyesi
Kapitalizm, sermayenin kazancını maksimize etmek üzere her yol ve çareyi kullanmaya azimli bir
ekonomik sistem olarak görülebilir. Bu sistemde, diğer üretim faktörlerinin yanında sermayenin
tartışmasız bir üstünlüğü söz konusudur. Sermaye sahipleri kazancını ya da sermayesinin getirisini
artırmak üzere sürekli yol ve yöntem arayışı içerisinde olurlar. Bu yol ve yöntemler bir zamanlar
kölelik müessesesi yoluyla, bir zamanlar diğer ülkeleri istila ve yağmalama yoluyla, bazen de askeri
güç kullanarak cebir yolu ile günümüzde ise küreselleşme ile birlikte gerçekleşmektedir.
Ulusal sınırlar içerisinde sağlanan getiriyi yeterli görmeyen kapitalistler diğer ülkelerde daha yüksek
getiri elde etmek üzere yeni yollar üretebilmektedirler. Bunu başarmak üzere yöneldikleri ülkelerin
vergi sistemlerini doğrudan veya uluslararası mali kuruluşlar, örneğin Dünya Bankası, IMF, Dünya
Ticaret Örgütü, ILO, ya da uluslarüstü örgütler, örneğin, Avrupa Birliği, vasıtasıyla etkilemekte, kendi
çıkarlarının gerektirdiği düzenlemeleri yaptırabilmektedirler.
Bu baskıları reddedemeyen, veya bazen önerilen düzenlemelerin kendi lehlerine olduğunu
değerlendiren ülkeler uluslararası sermaye dolaşımının önündeki engelleri kaldırmak üzere çoğu
zaman vergi sistemlerini değiştirmekte, dolaylı vergilere ağırlık vermektedirler. Şüphesiz böyle bir
vergi yapısı vergilemede genellik ve adalet ilkesini yıpratmaktadır. Sabit gelirlilerin refah seviyeleri bu
tür düzenlemelerden oldukça olumsuz etkilenmektedir. Dolayısıyla toplumda ortaya çıkan gelir
dağılımı yoksulluğa davetiye çıkarmaktadır. Yoksulluk çemberinde olanlar yeterince sağlık ve eğitim
hizmetlerinden yararlanamamaktadır. Bu durum toplumların sosyal barışını olumsuz etkilemektedir.
Bugün etkileri gün geçtikçe daha fazla hissedilmeye başlanan küresel ekonomik kriz herkesi aynı
ölçüde etkilememektedir. Bazılarını az bazılarını da çok şiddetli etkileyebilir. Bazıları krizden sadece
doğrudan etkilenirken, diğer bazıları hem doğrudan ve hem de dolaylı yollardan etkilenebilirler.
Yüksek kazanç sahipleri sadece doğrudan etkilenirlerken, orta ve düşük kazaç sahipleri hem doğrudan
ve hem de dolaylı yollarla krizden etkilenebilirler.
Bu küresel krizin artık gün geçtikçe etkisini hissettirmesi ile birlikte bazıları piyasa ekonomisinin artık
işlevsizleştiğini ve sistemin yıkılmakta olduğunu, sosyalizme dönüşün düşünülmeye başlandığını ileri
sürmektedirler. Konunun teorik veya fikir planı ile uygulamada ortaya çıkan neticeler farklı
değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Teorik planda, özel mülkiyet haklarına dayalı, serbest teşebbüs
fikrine yer ve önem veren bir ekonomik sistemi öngören fiyat mekanizmasının yetersizliği fikri kabul
görmemektedir. Çünkü halihazırda bu sistemin açık, anlaşılır ve sistemi bir bütün olarak ikame edecek
alternatif yapı ya da sistem ileri sürülmemektedir. Belki insanın yaradılış fıtratına uygun bir sistem
kendi koşulları içinde ileri sürülebilir, ancak bunun kabul görmesi, üzerinde bütün toplum
kesimlerinin veya dünya milletlerinin ona sahip çıkması halinde değerlendirilmeye tabi tutulabilmesi
mümkün olabilir ki bunun da fıtri olarak gelişimi gerekir. Kanaatimiz odur ki böyle bir sistemin
oluşumu için zamana ihtiyaç vardır.
Her sistemin olumlu ya da olumsuz yönleri hiç kuşkusuz vardır. Ancak beğenilsin ya da beğenilmesin
bugün dünya ülkelerinin yüzde doksanı adına karma ekonomi denen ve özel mülkiyetin tanındığı,
piyasaya dayalı bir ekonomik sistem uygulamaktadır. Bu sistem insanoğlunun akli melekeleri ile
geliştirebildiği ve ortaya çıkan aksaklıkları inceleyip analiz ederek yeni tedbirlerle yoluna devam
etmektedir. Bu sistemin olumlu ve olumsuzluklarını değerlendirirken sistemin kendi yapısını dikkate
almak gerekmektedir.
Sosyalizm ya da merkezi planlama ile ekonomik sistemin bir bütün olarak yönetimi veya işlerliğine
dayanan sistem dünya için artık bir alternatif oluşturmadan çok uzaktadır. Bu sisteme dönüşün
maliyetine dünya ekonomik gücü katlanamaz.
Kapitalist ekonomik sistemin günahının sevabından çok olduğunu söylemek ya da tersini iddia etmek
başka bir konudur. Ancak, bu sistemin iflas ettiğinden bahisle gelin değişelim dendiğinde ikamesi, en
azından şu anda, olmayan ve dolayısıyla da tekel konumunda olan bir sistemi konuştuğumuz gerçeği
göz ardı edilmemelidir.
Piyasa mekanizmasının işlerliği, serbest piyasa temelinde, devletin sınırlı rolünün varlığında, fiyat
sisteminin krallığına dayalıdır. Ancak, adına karma ekonomi de denen ve Keynesyen anlayışla bilinen
müdahaleci devlet anlayışına daha fazla dönüş belki söz konusu olmalıdır. Aslında görünen de budur.
Devletin ekonomide düzenleyici, koruyucu ve denetleyici olma fonksiyonlarını etkin bir şekilde yerine
getirmesi halinde pek çok ekonomik sorun çözülebilir. Anılan kamu hizmetlerini yerine getiren
yetkililer ile onların piyasa koşullarında muhatabı olan insanların sorunu çözmede anahtar rolünde
oldukları unutulmamalıdır.
Yirminci yüzlılın başından günümüze değin geçmişe bakıldığında hep fiyat sisteminin terbiye ediciliğini
görmekteyiz. Yani fiyat sistemi piyasa aktörlerini zaman zaman terbiye eder. Dolayısıyla, bugüne
kadar olduğu gibi, günümüz ekonomik krizi de yine piyasa ekonomisinin işlerliği ile atlatılabilecektir.
Bu süreçte ne yazık ki kazananlar ile kaybedenler, yani refah seviyeleri olumlu etkilenerek daha iyi
konuma gelenler ve refah seviyeleri oldukça olumsuz etkilenenler olacaktır, ve bunlar aynı sosyal
kesimler olmayacaklardır.
İnsanoğluna bu süreçte düşen görev piyasa mekanizmasının olumsuzluklarını tamir edici çareler
bularak sistemin tamamlayıcı unsurları olarak devreye koymak ve sistemin işlerliğini sağlamaktır.
Alternatifler aramak şu aşamada beyhudedir.