Köy-Koop Haber Gazetesi 47. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 47. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
EKİM 2015
Yıl:4 Sayı:47
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
2. Türkiye Demokrasi
Forumu Düzenlendi
Bakanlıktan ‘Ambalajsız
Peynir’ Açıklaması
»» Ana temanın ‘Doğrudan Demokrasi ve Yerel Kalkınma Çabaları’ konusu olan ve farklı
konularda 25 bildirinin sunulduğu, çok sayıda katılımcı tarafından izlenen programda ‘Yeşil
Yol’dan HES’lere Doğu Karadeniz’de Çevresel Sorunlar’, ‘Demokrasi ve Basın Özgürlüğü’ gibi
güncel ve önemli başlıklarda tartışıldı.
Ordu Mesudiye ilçesinde ikincisi gerçekleşen "Türkiye Demokrasi Forumu"na;
Vali İrfan Balkanlıoğlu, İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, Ordu Milletvekili Seyit Torun, Büyükşehir Belediye Başkanı
Enver Yılmaz, Baro Başkanı İlhan Kurt,
Mesudiye Kaymakamı Mehmet Uslu,
daire müdürleri, Türkiye Demokrasi
Forumu Yürütme Kurulu Başkanı Prof.
Dr. Aziz Ekşi, Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, Köy-Koop
Genel Başkanı Yakup Yıldız, akademisyenler ve çok sayıda davetli katıldı.
Açılış konuşmasını gerçekleştiren, TDF
Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aziz
Ekşi, “Mesudiye olarak, Türkiye Demokrasi Forumu sürecini başlatmaktan
ve ikincisini gerçekleştiriyor olmaktan
büyük bir mutluluk duyuyoruz. Mut-
luluğumuz yalnız yöremiz adına değil;
bölgemiz, ülkemiz ve insanlık adınadır.
Çünkü demokrasi; insanın özgür olabildiği, yaratıcılığını geliştirebildiği, kendi
geleceğini belirleyebildiği, çoğulculuğun
“Sahte Gübre” Uyarısı
»» 29 Eylül 2015 Ankara’da bir araya gelen
sanayicilerle üretici temsilcileri anlaşamadıkları
için çiğ süt fiyatı yine belirlenemedi.
çalıştıklarını belirterek, “Bu
sahtekârlar çiftçilerimizin bir
yıllık emeğinin heba olmasına
sebebiyet veriyor. Ayrıca sahte gübre kullanımı tarım topraklarımızda onarılması güç
ve pahalı zararlara yol açıyor”
diye konuştu. » Syf 10’da
“Türkiye’de ve Özelinde
Kırsalda Dezavantajlı Olmak”
Çağdaşlığın bir göstergesi olarak bireyler arası eşitlik,
devletlerin vatandaşlarına sağlamak istediği en önemli
amaçtır. Devletlerin sağlayabilecekleri bu eşitlik hukuksal
anlamda düşünülmelidir. Hukuksal
anlamdaki eşitlik ise yasalar
çerçevesinde bireylere sağlanan
hakların herkes için olmasını,
eşit olmasını ve bunun yanında
bireylerin bu haklardan da
aynı ölçüde yararlanabilmelerini
gerektirmektedir.
» Syf 2’de
korunduğu sistemin adıdır. İnsanlığın
belki de en önemli değeridir, insanca yaşamanın koşuludur.” dedi. Türkiye Demokrasi Forumu’nun Sonuç Bildirgesi
ve haberin tüm detayları » Syf 8’de
Çiğ Süt Fiyatı Açıklandı!
»» Tarım Kredi Kooperatifi Merkez Birliği
Genel Müdürü İrfan Güvendi'den sahte
gübre uyarısı geldi.
İrfan Güvendi, tarımsal üretimin önemli girdilerinden
kimyevi gübrenin dengeli
ve zamanında kullanılması
halinde verime yüzde 50'ye
yakın katkısı olduğunu ifade
ederek, üreticilerin bekledikleri verimi alabilmeleri için
mutlaka kaliteli gübre kullanmaları gerektiğini bildirdi.
İrfan Güvendi, sahte gübreciler piyasanın az da olsa
altında fiyatı vererek, gübre
markası gözetmeksizin her
çeşit ürünü çiftçilere satmaya
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
yürürlüğe giren Türk Gıda Kodeksi
Peynir Tebliği ile ilgili olarak, söz konusu
tebliğdeki peynir satışı konusunda
yapılan düzenlemenin kamuoyuna doğru
aktarılması ve yanlış yorumlanmasının
önlenmesi için yeni bir açıklama yaptı.
Böylece, 1 Temmuz 2014 tarihinde Ulusal Süt Konseyi’nde
belirlenen çiğ süt tavsiye fiyatı, 31 Aralık 2015’e kadar
sabit kalmış olacak.
Yaşananlara tepki gösteren
çiğ süt üreticileri, fiyatların
sanayicilerin uzlaşmaz tutumu sebebiyle yerinde saydığını belirtirken; yem başta
olmak üzere bir çok girdi fiyatının arttığını, dövizdeki yükselişle birlikte üreticinin zarar ettiğini, Aralık ayı sonuna
kadar çiğ süt fiyatının sabit
kalmasıyla bir çok üreticinin
sektörden çekilmesine neden
olacağını dile getiriyorlar. Çiğ
süt fiyatı artmazken, marketteki süt ürünleri ve kutu
sütün fiyatının artması nedeniyle üretici zarar ederken,
tüketici de daha pahallıya süt
tüketmiş olacak.
.
Bakanlık tarafından yapılan
yazılı açıklamada, peynirlerin tebliğin öngördüğü sıcaklık, muhafaza ve nakliye gibi
teknik ve hijyenik şartların
sağlanması durumunda, her
yerde satışa sunulabileceği
belirtildi. » Syf 6’da
Çin Kooperatif
Delegasyonu TÜRKİYE
KOOP’un Davetlisi Olarak
Ülkemizi Ziyaret Etti
Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri
Federasyonu
heyeti 10-13 Eylül tarıhleri
arasındaile dış alım-satım
kapasitesi yüksek olan Türk
kooperatifçi yöneticileri ile
Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği’nde gerçekleştirilen
toplantıda bir araya geldi.
tiflerarası karşılıklı ticaretin
hem Türk-Çin dostluğuna,
hem de Türk-Çin ticaretine
önemli katkılarda bulunacağını ifade ettiler. » Syf 18’de
Toplantının açılış ve kapanış
konuşmalarında Türkiye Koop
Genel Başkanı Muammer
Niksarlı ve China Coop Başkanı Bayan Wang Xia işbirliğinin
önemine değinerek koopera-
Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Erol AKAR
Muğla Tarımı, Muğla’da Yerel
Kaynakların Korunması ve
Geliştirilmesi » Syf 20’de
Gıda Üreten Kooperatifler
İle Tüketiciler Arasındaki
Bağ Seçenekleri » Syf 4’te
Kooperatifçiliğimizde
Temel İlkeleri Kazanabilir
Miyiz? » Syf 10’da
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Mehmet SEVER
Tevfik Fikret CENGİZ
Çiftçi Maliyeti Nasıl
Düşürecek
Biz Çiftçiler Kime Oy
Verelim
» Syf 5’te
» Syf 7’de
Verimlilik Stratejisi
Üzerine
» Syf 20’de
Ünal ÖRNEK
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
Keçiboynuzunu Ne Kadar
Tanıyoruz ve Değerini
Biliyoruz? » Syf 14’te
Örgüt İle Çete
Arasındaki Fark
Hayvancılıkta Hassas
Tarım Uygulamaları
» Syf 15’te
» Syf 16’da
01.10.2015
Eylül 2015 Dönemine Ait Özel İletişim Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
15.10.2015
01.10.2015
Eyül 2015 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
20.10.2015
01.10.2015 Eyül 2015 Dönemine Ait Müşterek Bahislere İlişkin Eğlence Vergisinin
Beyanı ve Ödenmesi ile Diğer Eğlence Vergilerine İlişkin Eğlence
20.10.2015
Vergisinin Ödenmesi
01.10.2015
Eyül 2015 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
20.10.2015
01.10.2015
Eyül 2015 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi
23.10.2015
01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait Aylık ve Temmuz-Ağustos-Eylül/2015 Dönemine
23.10.2015 Ait Üç aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı
01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
23.10.2015
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait Aylık ve Temmuz-Ağustos-Eylül/2015 Dönemine
26.10.2015 Ait Üç aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Ödenmesi
01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait Aylık ve Temmuz-Ağustos-Eylül/2015 Dönemine
26.10.2015 Ait Üç aylık Katma Değer Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Öden26.10.2015
mesi Gereken Damga Vergisinin Ödemesi
01.10.2015 1-15 Ekim 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
26.10.2015 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
01.10.2015 Ekim 2015 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin
02.11.2015 Primlerin Ödenmesi
01.10.2015
Eyül 2015 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
02.11.2015
01.10.2015
Eylül 2015 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi
02.11.2015
01.10.2015
Sanayi ve Ticaret Odası Yıllık Munzam ve Nispi Aidat II. Taksit Ödemesi
02.11.2015
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Yener ATASEVEN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Yrd.Doç.Dr. Caner KOÇ
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Ünal ÖRNEK
• Erol AKAR
• Tevfik Fikret CENGİZ
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
RI
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
ER
V E D İ Ğ E R TA
MA
IN
K
RK
Ğİ • KÖY
KA
L
Hangi insan gruplarının nerede, hangi nedenlerle “dezavantajlı” konumuna
düşeceğini belirleyen pek çok faktörden
söz edebiliriz. Bireylerin sahip olduğu
kimi özellikler onları bazı toplumlarda
avantajlı konuma getirirken başka bir
toplumda bu özellikler dezavantaj getirebilir. Bazı özellikler ise dünyanın her
yerinde bir dezavantajdır. Burada, dezavantajlı konumu doğuran faktörler şöyle
sınıflandırılabilir: (MARKA, 2011)
a) Doğuştan gelen ve değiştirilemeyen
faktörler
b) Toplum ve kültür içerisinde inşa edilen faktörler
Doğuştan gelen ve değiştirilemeyen faktörlere örnek olarak deri rengi, bedensel
engel ve biyolojik cinsiyeti gösterebiliriz.
01.10.2015 Ağustos 2015 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim
15.10.2015 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi
LİKLERİ M
E
1. Dezavantajın Doğası
01.10.2015 Eyül 2015 Dönemine Ait Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Kesintisi
15.10.2015 Bildirimi ve Ödemesi
BİR
Cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kaldıkları için kadınlar, işgücü piyasalarında
ki tecrübesiz gençler, işgücü piyasasında
zorluk çeken engelli bireyler, haklarını
korumada yetersiz konumdaki çocuklar,
yaşlılar ve eski mahkûmlar dezavantajlı
gruplar içerisinde yer almaktadır.
2006 yılında Devlet Planlama Teşkilatı
(MÜLGA) tarafından hazırlanan “Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi” nde de
değinildiği üzere, Türkiye de kırsal kalkınmada amaç; temelde yerel potansiyel
ve kaynakların değerlendirilmesini, doğal ve kültürel varlıkların korunmasını
esas alarak, kırsal toplumun iş ve yaşam
koşullarının kentsel alanlarla uyumlu
olarak yöresinde geliştirilmesi ve sürdürülebilir kılınmasıdır. Kamu hizmet ve
destekleri, temel amaca yönelik öncelikler çerçevesinde bütüncül, tutarlı, uygun
ve öngörülebilir bir şekilde planlanarak
kırsal toplumun yararına sunulacaktır.
Bu çerçevede kırsal alanda kadın, genç,
engelli ve diğer dezavantajlı gruplara insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu,
işgücünün niteliğinin yükseltilip etkin
kullanıldığı, toplumsal cinsiyet eşitliği
ile iş sağlığı ve güvenliği şartlarının iyileştirildiği bir işgücü piyasasının oluşturulması hedeflenmektedir. Fakat, bu
hedefin ne kadar gerçekleştiği, çalışma
hayatında ne kadar karşılık bulduğu
tartışmalıdır. Bu nedenlerle Türkiye’de
farklı dezavantajlı gruplara yönelik olarak kırsaldaki uygulamaların ayrı ayrı ele
alınması önem taşımaktadır.
01.09.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait Dayanıklı Tüketim ve Diğer Mallara İlişkin Özel
15.10.2015 Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
F
Dezavantajlı gruplar;
“içerisinde bulundukları
toplumun temel, ekonomik,
kültürel ve sosyal
kaynaklarından mahrum
kalan veya mahrum bırakılan
insan grupları” olarak
tanımlanabilir.
01.10.2015
Eylül 2015 Dönemine Ait BSMV Beyanı ve Ödemesi
15.10.2015
İ
AT
Dezavantajlı grup ve dışlanmış grup kavramlarının arasında fark olduğunu söyleyebiliriz. Bir grubun dışlanan bir grup
olabilmesi için, sahip olduğu dezavantaj
nedeniyle toplumdan, sosyal yapıdan ya
da kurumlardan karşı bir tavır görmesi
gerekmektedir. Bu durumda; yaşlılar,
kadınlar, çocuklar, terör mağdurları,
özürlüler, eski hükümlüler gibi grupların
dezavantajlı gruplar içerisinde yer alırken, bu grupların hepsinin dışlanmış
gruplar arasında yer alamayacağını ifade edebiliriz. Dezavantajlı grup tanımını
daha genel ve kısa bir forma sokarsak,
dezavantajlı grup denildiğinde akla iktisadi, sosyal ve biyolojik açılardan diğerlerine göre daha negatif durumda bulunan gruplardır. Dezavantajlı grupları
“içerisinde bulundukları toplumun temel
ekonomik, kültürel ve sosyal kaynaklarından mahrum kalan veya mahrum
bırakılan insan grupları” olarak tanımlanabilir. Dezavantajlı gruplar ekonomik
durumları, cinsiyetleri, dinleri, etnik ve
dil kökenleri, politik pozisyonları nedeniyle topluma sosyal ve ekonomik olarak
eklemlenme durumları diğerlerin göre
daha kısıtlı olan gruplar olarak ifade edilebilir (Göçoğlu, 2015).
İnsan Kaynakları Uzmanı
Bu faktörler, genellikle maddî temelli
ve bedenseldir. Yapısal kökenlere sahip
oldukları için değiştirilmeleri imkânsız
veya çok zordur. Örneğin görme yeteneğini geri dönmeyecek biçimde yitiren
veya tedavisi mümkün olmayan bir göz
hastalığı ile dünyaya gelen birey, dünyanın her yerinde dezavantajlıdır. Çünkü
görme duyusu, ekonomik, kültürel ve
sosyal sistemlerde yer almak için önemli bir faktördür. Olağan dünya, görme
duyusuna çok önemli bir rol verecek biçimde inşa edilir. Bu nedenle hem üretim
aşamasında, hem de bölüşüm ve tüketim
aşamasında aktörlerin “gören insan” olduğu varsayımı gizli biçimde hüküm sürer. Görme engelli insanın hesaba katılması ise özel bir çaba gerektirir. Görme
engelli insanın okula gidebilmesi için bedensel destek gerekir. Aynı şekilde, okuma yazma öğrenebilmesi için özel tasarımlar ve özel ekipmanlara ihtiyaç vardır.
Bu tasarımlar yaya yolları, trafik ışıkları,
bina giriş ve çıkışları gibi pek çok alanı
kapsar. Toplum ve kültür içerisinde inşa
edilen faktörler ise, adından da anlaşılacağı gibi, toplumdan topluma, kültürden
kültüre değişebilen dezavantajlı grupları
doğurabilir. Dinî özellikler, etnik ve mezhepsel kökenler, anadili ve coğrafî köken
gibi faktörler ilk akla gelen örneklerdir.
Bu tür dezavantajlar toplumdan topluma, kültürden kültüre değişebildiği gibi
aynı toplum ve kültür içerisinde zamanla
dönüşüm de geçirebilir. Bu tür dezavantajlı gruplara en çarpıcı örnek göçmenlerdir. Örneğin İngiltere’deki Müslüman
göçmenlerin etnik kökenleri ve dini mensubiyetleri çoğu zaman onları bir dezavantajlı grup haline getirir. Göçmenlerin yeni toplumda ekonomik ve kültürel
alana dâhil olmaları başlı başına bir sorundur. Aşmaları gereken çok fazla sosyolojik mesafe ve aşmaları gereken ciddi
kültürel engeller vardır. İşte bu engeller
ve mesafeler, bu göçmen gruplarının “dezavantajlı grup” adını verdiğimiz sosyolojik varlıklara dönüşmesine neden olur.
Buradaki dezavantajın yapısal bir nitelik
arz etmediğini, ya da bunun “mutlak” bir
dezavantaj olmadığını söylemeye gerek
yok. Zira bu tür bir dezavantaja sahip
olan bir birey kendi ülkesinde dezavantajlı olmaktan uzaktır. Örneğimize geri
dönecek olursak, İngiltere’ye göç etmiş
bir Pakistan’lı Müslüman birey ülkesine
geri döndüğünde, İngiltere’de içerisinde
bulunduğu dezavantajlı konumu geride
bırakacaktır. Burada vurgulanması gereken bir nokta, ister yapısal nedenlerden
kaynaklanan ve bu nedenle “mutlak” olarak nitelendirebileceğimiz dezavantajlar
olsun, ister kültür ve toplum tarafından
inşa edilen “göreli” dezavantajlar olsun,
her ikisini de gidermeye yönelik politikaların her zaman geliştirilebileceğidir. Her
toplum ve ülke, dezavantajlı grupların lehine olacak düzenlemeleri kendi yasama
sistemlerine göre üretir. Bu nedenle, nasıl ki dezavantajlı grupları ortaya çıkaran
sosyolojik zeminlerde bir değişkenlik varsa, bu zeminlere müdahale etme biçimleri de belirli bir değişkenlik gösterir. Bir
genelleme yaparsak şunu söyleyebiliriz:
Modern toplumlarda dezavantajlı gruplar lehine düzenleme yapılırken en ön
planda duran ilke “eşitlik” ilkesidir. İnsan
olmaktan kaynaklanan ve doğuştan getirdiğimiz yaşam hakkı ile birlikte eşitlik
ilkesi, dezavantajlı grupların lehine olan
yasal düzenlemelerin temelini meydana
getirir (MARKA, 2011). - sürecek-
01.10.2015 16-30 Ağustos 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
09.10.2015 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
RLİ
Dezavantajlı grupların tanımı
ve belirlenmesi konusundaki
tartışmalar genellikle geniş
bir yelpazeye sahip olan
sosyal hayattaki dışlanma
kavramı ilişkilendirilmektedir.
İngiltere’de 1997 yılında
kurulan Sosyal Dışlanmışlık
Birimi sosyal dışlanmayı;
işsizlik, yoksulluk, düşük
gelir, sağlıksız barınma,
yüksek suç oranı, sağlık
problemler ve aile problemleri
yaşayan birey ya da bölgelerin
maruz kaldığı durum olarak
tanımlamaktadır.
Zinnet Özlem ATAKAN
TOKMAKÇIOĞLU
Eklim-2015 Dönemi muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. her zaman
belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok
dikkat etmemiz gerekiyor.
Bİ
Eşitlik her zaman için bireyler arasında da
arzulanan bir durum olmuşsa da bunun
tam manasıyla gerçekleşmesi de oldukça
zordur. Aynı haklara sahip olan bireyler,
bu haklardan aynı ölçüde yararlanamayabilirler. Bireylerin, sahip oldukları
haklara erişimlerinin önünde bir takım
engeller bulunabilmektedir. Bu yüzden
eşitliğin tam olarak anlaşılabilmesi için
mevcut iki durumun karşılaştırmasının
yapılabilmesi gereklidir. Bu karşılaştırmaların temelinde ise bireyin sahip olduğu imkânlar ve imkânları doğrultusunda yapabileceklerinin eşitliği gelebilir.
Birey, sahip olduğu haklara erişmesini
veya kullanımını engelleyici unsurların
varlığından ötürü dezavantajlı bir konum içerisinde olabilmektedir. Birey,
ancak başkalarıyla kıyaslandığı takdirde
içinde bulunduğu durumun diğerlerine
göre ne derece dezavantajlı olduğunun
farkına varabilir. Bu noktada bireyin
kendisinden veya dış çevreden kaynaklanan olumsuzluklar, bu dezavantajlılığın
doğasını oluşturabilmektedir. Dezavantajlı olmak, dezavantajlı bir konumda
bulunmak elbette bireyler tarafından istenilen bir durum değildir. Ancak toplum
içerisinde bazı gruplar için bu durum kaçınılmaz olabilmektedir (Yıldırım, 2011).
Değerli Kooperatif Ortakları,
Z
»» Çağdaşlığın bir göstergesi olarak bireyler arası eşitlik, devletlerin vatandaşlarına sağlamak
istediği en önemli amaçtır. Devletlerin sağlayabilecekleri bu eşitlik hukuksal anlamda
düşünülmelidir. Hukuksal anlamdaki eşitlik ise yasalar çerçevesinde bireylere sağlanan
hakların herkes için olmasını, eşit olmasını ve bunun yanında bireylerin bu haklardan da aynı
ölçüde yararlanabilmelerini gerektirmektedir.
MUHASEBEDE BU AY
E
2 KOOPERATİFÇİLİK
"Türkiye'de ve Özelinde Kırsalda
Dezavantajlı Olmak"-I-
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Ekim 2015 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Gıda Üreten Kooperatifler
İle Tüketiciler Arasındaki
Bağ Seçenekleri
»» “Gıda Sektöründe Kooperatifler Neden Öne Çıkmalı
ve Nasıl Desteklenmeli?” adlı yazılarımda özetle
kooperatif sektöründe elde edilen artı değerin üreticide
kaldığını, ortaklık payı ne olursa olsun her kişinin
bir oyu olduğunu, koop’ların birey ya da toplulukları
tekelleşme ve yabancılaşmaya karşı koruduğunu, buna
karşılık şirket yönetiminde bireylerin sahip oldukları
sermaye payına göre egemenlik kurduklarını ve de
Köy-Koop’ların desteklenmeleri için yapılması gereken
konuları işlemiştim.
Diğer yandan yazılarımda, tüketicinin
gıdaya ödediği paranın çok az bir
kısmı üreticiye giderken gıda fiyatlarının belirlenmesi gıda tekellerinin
denetimine girdiğini, örneğin tarlada 2.62 lira olan pirinç markette 7.73
liraya, 2.26 lira olan nohut 6.51 liraya pazarlanıyor.
Bu yazımda ise “Gıda Üreten Kooperatifler İle Tüketiciler Arasındaki Bağ
Seçenekleri” üzerinde duracağım.
Gıda Üreten Kooperatifler
İle Tüketiciler Arasındaki
Bağ Seçenekleri
Kooperatif Birim Satış Yerleri
Tarımsal amaçlı kooperatiflerin
ürettikleri ürünler, kendi birim satış yerlerinde pazarlanabilir. Bu
bağlamda, Türkiye’nin birçok il ve
ilçesinde kooperatifler birim satış
yerleri kurmuş bulunmaktadır. Ancak bunlar henüz emekleme aşamasındadır.
Tüketici bağlantılı Kooperatif
üretimi
Kooperatifler doğrudan tüketici
gruplarıyla kurmuş oldukları ağlarla,
bu bağ internet bağlantılı da olabilirpazarlayabilirler. Türkiye’de bunun
küçük de olsa örnekleri vardır.
Tüketim kooperatifleri bağlantılı kooperatif üretimi
Kentlerde örgütlenmiş tüketim kooperatifleri, gıda üreten kooperatiflerle bağlantı kurarak aracısız gıdaları pazarlayabilirler.
Belediye bağlantılı kooperatif
üretimi
Belediyeler sosyal amaçlı çalışmaları
kapsamında yoksul katmanlara erzak dağıtarak yiyecek desteğinde bulunmak amacıyla kooperatif ürünlerini talep edebilirler. İzmir ilinde
bunun güzel örnekleri vardır.
Belediyeler, geçmişte
olduğu üzere, örneğin
tanzim satış yerleri gibi,
belediyeler doğrudan
ağırlıklı olarak gıda
ürünlerini pazarlayan
satış birimleri kurabilir
ve ürünleri gıda üreten
kooperatiflerden alabilir.
Devlet bağlantılı kooperatif
üretimi
Dünyada Her
8 saniyede
1 çocuk
Kirli Su Tekimi
Nedeniyle Hayatını
Kaybediyor
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
Devlet ve bu bağlamda Mili Eğitim
Bakanlığı, okullarda uyguladıkları
süt desteğini kooperatiflerden alabilir. Diğer yandan gıda ürünlerinde fiyatları tüketici ve üretici lehine
denetlemek için kooperatif ürünlerinin alıcısı olabilir ve kendi kurduğu
satış birimlerinde bunları doğrudan
tüketicilere ulaştırabilir. Örneğin Et
ve Süt Kurumu aracılığıyla bu işlevi
yerine getirebilir.
Öğrenci bağlantılı kooperatif
üretimi
Kooperatifler, gıda ürünlerini hızla
tüketiciler ulaştırabilmek amacıyla
öğrencilerden oluşan bir ağ oluşturabilir. Örneğin pastörize süt dağıtımı bu şekilde gerçekleştirilebilir. Bu
ağ, aynı zamanda öğrencilere maddi
bir destekte sağlar.
Semt pazarları bağlantılı
kooperatif üretimi
Semt pazarlarında gıda üreten kooperatiflere belediyeler tarafından yer
sağlanabilir. Bu şekilde de kooperatifler doğrudan tüketiciler ulaşabilirler.
Özetle tarımda üretici ile tüketici
çıkarları açısında en doğru bağ kooperatifler ile kurulabilir. Küçük çiftçiyi olduğu kadar orta ölçekli çiftçiyi
mağdur etmeyecek, kendine yeterli,
sürdürülebilir bir tarımsal büyümeyi sağlayacak tek yol kooperatifçiliği
geliştirmekten geçiyor.
Avrupa Birliği ve dünya genelinden
de bilgi verelim. Avrupa Birliği tarım
politika ve stratejilerinde kooperatiflerin başat ağırlığı var. Tarımsal
üretimin yaklaşık yüzde 70’ini kooperatifler yönlendiriyor. Dünyanın
en büyük 300 kooperatifi 1,6 trilyon
dolar gelir sağlıyor. Kooperatifler
dünya genelinde 100 milyon kişinin
de ekmek kapısı.
Denizlerdeki Atıkların
%90’ı
Plastikler
Tire Süt Anıtkabir’de: ‘Türk Köylüsü
Tasfiye Edilerek Tarım El Değiştiriyor’
»» Tire Süt Kooperatifi’nin 2 bine yakın ortağı, 12 Eylül 2015 tarihinde Anıtkabir’i
ziyaret etti. Otobüslerle Anıtkabir’e gelen üreticiler mozoleye çelenk koydu
Üreticileri Ankara’da İzmir Milletvekili Mustafa Balbay karşıladı.
İzmir Tarım Grubu ve Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük
üreticiler adına bir basın açıklaması yaptı.
Eskiyörük yaptığı açıklamada; “Biz
İzmir’in Tire İlçesinden 2.000 süt
üreticisinin birlikteliğiyle oluşmuş
ve Dünyanın En İyi Kırsal Kalkınma Modeli seçilmiş bir kooperatifiz.
Bugün buraya Atamızı ziyaret edip,
halimizi arz etmeye geldik. Başka
gidecek yerimiz yok ki. Çünkü ülkemizin kalkınmasında en önemli
gücün tarım olmasına rağmen biz
çiftçiler yeterince önem görmüyoruz. En büyük nüfusa sahip olmamıza rağmen maalesef T.B.M.M’de
temsilcimiz yok” dedi. “Tarım, kooperatifleşme
yerine şirketleşerek
tekelleşiyor.”
Türk tarımının tekelleşerek küçük
aile işletmelerinin tasfiye edildiğinin altını çizen Başkan Eskiyörük
şunları söyledi: “Tarım, kooperatifleşme yerine şirketleşerek tekelleşiyor. Türk köylüsü tasfiye edilerek
tarım el değiştiriyor. Biz yok olma
süreci yaşıyoruz. Vahşi kapitalizme karşı kendimizi koruyamıyoruz. Toplumsal barış zedeleniyor.
Üreticiyi sadece seçim dönemleri
hatırlayanlar, köylümüzü oy deposu olarak görenler, makam mevki
hırsıyla bizleri duymuyor bile. Biz
de derdimizi Ulu Önderimize arz
ederek kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışıyoruz”
Türk köylüsünün altın çağını Atatürk döneminde yaşadığını hatırlatan Eskiyörük, “Ülkemizin bugün içinde bulunduğu durumdan
kurtulmak için Atatürk ilke ve
devrimlerine daha sıkı sarılmalıyız. Yolumuzu Atatürk’ün ilkeleri
doğrultusunda belirlemeliyiz. Ulu
Önderimiz; küçük aile işletmelerinin kooperatifler çatısı altında
yaşatılarak Toplumsal Barışın sağlanacağını yıllar önce ‘Köylü Milletin Efendisidir. Muhakkak surette
birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif yapmak, maddi ve manevi kuvvetleri, zekâ ve maharetleri birleştirmektir’ diyerek işaret etmişti.
Atamız Türk Köylüsüne yaşamı boyunca değer verdi, sahip çıktı. Fakat Atamızdan sonraki dönemlerde
hep horlandık, ezildik, sömürüldük
ve fakirleştik” diye konuştu.
rını 3’ncü dünya ülkelerine aktarıp
kirliliği orada bırakıyor kendi topraklarını temiz tutup tarımsal üretim yapıyor. Biz dünya’nın en bereketli ovalarına sahibiz ama yeterince
değerlendiremiyoruz. Bu konuda ki
yüz aklarımızdan biri Tire Üretici
Kooperatifidir. Örgütlü gücün her
şey olduğunu kanıtlayan Tire’li köylüler burada günde yüzlerce ton süt
üretip bölgeye ve Türkiye’ye hitap
ediyorlar. İktidarımızda Tire örneğini tüm Türkiye’ye yayacağız. İzmir
Büyükşehir Belediyemizin Kırsal
Kalkınma projesini daha büyük ölçekli hale getireceğiz” dedi.
“Tire örneğini tüm
Türkiye’ye yayacağız.”
Tireli üreticilerle Anıtkabir’in müze
bölümünü gezen CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, üreticilerle
sohbet etti. Balbay, “Batı dünyası
sanayileşme çağını aştı. Tarımın en
gerçek üretim olduğunu gördü. Pek
çok Avrupa ülkesi sanayi yatırımla-
Zehirli Gıdaları Bize Yediriyorlar
»» Türkiye’den ihraç edilen tonlarca meyve-sebze ilaç kalıntısı veya haşerat
bulundurduğu için iade edilirken; ZMO’ya göre bu ürünler imha edilmiyor.
Bu yılın başından itibaren Türkiye’den
ihraç edilen yaş meyve ve sebzelerde tarım ilacı kalıntısı veya tehlikeli
haşeratlardan sayılan Batı Çiçek
Tripsi tespit edildiği gerekçesiyle
çok büyük miktarlarda gıda ürünü
Türkiye’ye iade edildi. Tonlarca zararlı ve yasak madde içerdiği tespit
edilen “asma yaprağı” ve Batı Çiçek
Tripsi içerdiği belirlenen domates,
başta Rusya olmak üzere Almanya,
İsviçre ve bazı AB ülkelerinden geri
gönderilirken; kayısı, biber, kiraz
ve armut da en fazla iade edilen
ürünler oldu.
Cumhuriyet’in haberine göre, Türkiye geçen yıl 28.7 milyon ton sebze ve 17.1 milyon ton meyve üretti.
Üretimin ortalama yüzde 5’i ihraç
edildi. İhracatta ilk sırada Rusya,
ikinci sırada AB bulunurken özellikle ilaç kalıntısı ve haşerat nedeniyle her iki pazarda ciddi sıkıntılar
yaşanıyor. AB’ye yapılan ihracatta
yaşanılan problemler RASFF “hızlı alarm sistemi” raporlarında görülebiliyor. 2015’in ilk altı ayında
Türkiye’den gelen ürünlerle alakalı
169 raporlama olurken 2015 için ise
toplam 1967 raporlama gerçekleşti.
600 milyon Avro’luk pazar
Dünya pestisit tüketimi yıllık 3.5
disleri Odası Genel Başkanı Özden
Güngör, aynı zamanda narenciye,
kiraz ve armutun kalıntı nedeniyle
geri gönderildiğini belirtti.
milyon ton iken satış tutarı da 50
milyar dolar. Türkiye’de ise tüketilen pestisitlerin yıllık satış
tutarı 2014 sonu itibarıyla 600
milyon Avro. Tarım ilaçları kullanımına bakıldığında insektisitlerin;
Türkiye’de yüzde 42, dünyada yüzde
30, herbisitlerin; Türkiye’de yüzde
29, dünyada yüzde 45 ve fungisitlerin de Türkiye’de yüzde 18, dünyada yüzde 20 oranlarında kullanıldığı görülüyor. Akdeniz Bölgesi’nde
yüzde 36, Marmara Bölgesi’nde
yüzde 15, Ege Bölgesi’nde yüzde 18
pestisit kullanılıyor.
İmha edildiğini görmedim
Yaş meyve ve sebzelerin bu yıl çiçek
tripsi, domates güvesi gibi zararlılar nedeniyle geri gönderildiğini
söyleyen TMMOB Ziraat Mühen-
Türkiye’deki pestitit (zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da
maddelerden oluşan karışımlar)
kullanımına dikkat çeken Güngör, Türkiye’de toplam tarım alanı temel alındığında birim alanda
ortalama Bitkisel Koruma Ürünü
(BKÜ) kullanımının son üç yılda
1.3 kg/ha’dan, 1.7 kg/ha’a çıktığını
kaydederek 2014 itibarıyla da Akdeniz Bölgesi’nde birim alanda ortalama BKÜ kullanımı ise 3.1 kg/ha
olarak tespit edildiğini ifade etti.
Her bir pestisit için tarım ürünlerindeki maksimum kalıntı limitlerinin
tespit edildiğini söyleyen Güngör,
“Pestisit içeren gıdaların devamlı
tüketilmesi durumunda bir risk söz
konusu olabilir. Burada en büyük
problem ilacın kullanılması değil
ilacın yanlış kullanımıdır” dedi.
Özden, yönetmeliğe göre geri gönderilen gıda ürünlerinin imha edilmesi gerektiğini ancak bu ürünlerin
imha edildiğini hiç görmediğini ve
eğer imha edilmemişse de iç piyasada kullanıldığını vurguladı.
.
Köy-Koop Haber Ekim 2015
5
TARIM
Gıdanın Ne Kadarı Yerli?
»» Yazar Adnan Öksüz, Türkiye'de gıda şirketlerinin yerli ve yabancı oranları ile ilgili
çarpıcı rakamlar açıkladı. 'Bu Gerçekleri de Bilin' diyen Öksüz, bebek mamasının
yüzde 90'ı, bira pazarının yarıya yakını, ayçiçeği yağı pazarının yüzde 80'i, hazır
kahve ve şekerleme sektörünün yabancıların kontrolünde olduğunu vurguladı.
Adnan Öksüz'ün köşesinden paylaştığı çarpıcı rakamlar şöyle:
Bu Gerçekleri de Bilin!..
• Bebek mamasının yüzde 90'ı yabancıların… GroupDanone ve Ülker
HeroBaby, bu piyasanın en büyükleri…
• Bira pazarının yarıya yakını yabancıların. 2 milyar dolarlık hacmi
olan bu pazarı, Efes Pilsen, bir İsrail
firması ile paylaşıyor.
• Sıvı yağlarda Suudi Arabistan'ın
SavolaGroup adlı firması başı çekiyor. Ayçiçek Yağı pazarının %40'ına
bu Suudi firması egemen. Yağ
Sanayii'nde kurulu kapasitenin %65'i,
pazarın da %80'i yabancıların elinde.
• Hazır kahvede belirleyici ve egemen olan Nescafe. Pazarın 2/3'ü
ondan soruluyor.
• Şekerleme sektörünün devlerinden
biri olan Kent Gıda ise Schwepps'e
satıldı.
• Türkiye'nin fındık devi Oltan Gıda,
Nutella ve Kinder'in üreticisi İtalyan çikolata devi Ferrero Grubu'na
satıldı. 2002 yılından bu yana fındıkta ihracat şampiyonu olan, son
500 büyük sanayi kuruluşu araştırmasında 55. sırada yer alan Oltan
Gıda'nın Türkiye'nin en büyük fındık alıcısı olan Ferrero'ya satılması
dünya fındık ve çikolata piyasasında
dengeleri değiştirdi.
• Gıda perakendeciliğinin dört büyük tekeli de yabancı. Carefoursa,
Migros, Metro ve Tesco; Fransız,
Alman ve İngiliz kökenli firmaların
elindedir…
Bu AVM'lerde çalışanların çoğu Üniversite bitirip iş bulamayan gençler.
Çoğunun sosyal güvencesi yok.
• Uluslararası firmalar Mintax, Tursil, Persil, Alo, Hacı Şâkir ve Omo'yu
satın alarak deterjan piyasasını el
geçirdiler.
Bu son on yılda, Türkiye'nin kalkınmasında sürükleyici sektör olan ve
milli sanayimiz diye övündüğümüz
imalat sanayi de maalesef yabancı
kontrolüne girdi.
• Süt Ürünleri piyasasını 6 büyük
şirket denetliyor. Pınar, Ülker, Danone ilk üçteler, onları SEK, Yörsan
ve Dimes izliyor.
• Makarna piyasasının %70'i üç büyük şirketin eline geçmiş, bunlar Ankara Makarnası, Piyale, Pastavilla.
Perakende piyasası… Bakkal sayısı
hızla düşüyor... “Üretme sat" politikası ve teşvikleri sonunda, şehirler
ve şehir varoşları artık fabrika yerine
AVM (alışveriş merkezi) işgalinde.
Sat, ne satarsan sat, kimin malını
satarsan sat…
Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu (TÜİK)'in bu konudaki açıklaması aynen şöyle:
• Yabancı kontrolündeki üretimin
yaklaşık %60'ının yoğunlaştığı imalat sanayinde;
• Tütün ürünleri sanayinin 2007 yılında yüzde 69,0'ı;
• Otomotiv sanayinin 2007 yılında
%50,3'ü;
• Elektronik sanayinin 2007 yılında
%48,5'i yabancı kontrolündedir.
Çiftçi Maliyeti Nasıl
Düşürecek?
»» Hakim gangastere “bankayı niye soydun?” diye
sormuş. Cevap “para bankadaydı” olmuş.
Çiftçiler güya modern denilen girdilere dünyanın parasını ödüyor.
Bunların da sonu olmuyor. Birini
aldığında bir süre sonra başkası da
gerekiyor. Maliyeti düşürmek için
çözüm fıkradaki kadar basit olmalı. Bu güya modern girdileri kullanmayarak maliyet düşebilir. Kısacası ekolojik üretim yapmak lazım.
Söylemesi kadar kolay değil elbet.
Bunun için de araştırmak, sormak,
denemek gerekiyor. Ancak unutmayalım ki bir kuşak öncesi sentetik tarım ilacı nedir bilmiyordu.
Bir örnek verelim. Böceklere karşı
sentetik tarım ilaçları kullanılıyor.
Hem maliyet artıyor, hem de çiftçinin sağlığı tehdit altında oluyor.
Eğer sistemin istediği
şekilde organik üretime
giderseniz biyo-pestisit
denilen daha da pahalı
ilaçları kullanmak
zorundasınız.
Bunların birinin hammaddesi
Hindistan’da neem ağacı denilen
bir ağaçtan elde ediliyor. Hâlbuki
bu ağacın yakın türleri Türkiye’de
de var. Adı tesbih ağacı. Bunun
meyvelerini toplayıp ilaç yaparsanız maliyeti sıfıra yakın olur. Böylelikle maliyeti düşürdüğünüz gibi,
sağlığınızı da korursunuz.
Füsun Tezcan’ın “Börtü Böcek İçin
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
Doğa Dostu Öneriler ve Ev Yapımı
İlaçlar” kitabının genişletilmiş baskısında bu ağacın meyvelerinden
yapılan iki tarif var. Birini buraya
yazayım.
300 gram tespih ağacı tohumu yeşil dönemde toplanarak eziliyor.
Şu anda hâlâ yeşil. Bir litre suya
konuyor. 48 saat bekletiliyor ve
süzülüyor. Bu karışıma 9 litre su
eklenerek 10 litreye tamamlanıyor.
Bu karışım beyaz sinekler, yaprak
galerisinekleri,
tohumböcekleri,
yaprak bitleri, koşniller, karıncalar, çekirgeler, hamamböcekleri,
kırmızıörümcekler ve kelebek larvalarında kaçırıcı ve öldürücü olarak uygulanıyor. Bu uygulamalar
sadece küçük alanlarda değil, daha
büyük tarlalarda, bahçelerde de iyi
sonuçlar veriyor. Yapacağınız şey
bu miktarları onla, yüzle çarpmak.
Sürekli şikâyet eden çiftçilere önerimiz. Buradan başlayabiliriz. Haydi, biraz çalışalım.
.
6
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Bakanlıktan ‘Ambalajsız Peynir’
Açıklaması
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yürürlüğe giren Türk Gıda Kodeksi Peynir
Tebliği ile ilgili olarak, söz konusu tebliğdeki peynir satışı konusunda yapılan
düzenlemenin kamuoyuna doğru aktarılması ve yanlış yorumlanmasının önlenmesi
için yeni bir açıklama yaptı.
Bakanlık tarafından yapılan
yazılı açıklamada, peynirlerin tebliğin öngördüğü sıcaklık, muhafaza ve nakliye
gibi teknik ve hijyenik şartların sağlanması durumunda, her yerde satışa sunulabileceği belirtildi.
Gıda Tarım ve
Hayvancılık
Bakanlığı'nın konuya
ilişkin yaptığı basın
açıklaması, şöyle:
"Buna göre; Türk Gıda Kodeksi Peynir Tebliği'nin yürürlüğe girmesiyle,
peynirlerin, muhafaza, taşınması
ve piyasaya arz edilme sürecinde
10oC'nin altında tutulması zorunlu
hale getirilmiştir. Türk Gıda Kodeksi
Peynir Tebliği'nin 'Bu Tebliğ kapsamında doğrudan satış için, hazır ambalajlı hale getirilmiş olan peynirler;
sadece bu Tebliğin hijyen ile ilgili
kriterlerini karşılayan yerlerde
piyasaya arz edilir.' hükmü pazar vb yerlerde peynir satılma-
sına engel oluşturmamaktadır.
Tebliğin öngördüğü sıcaklık,
muhafaza ve nakliye gibi teknik
ve hijyenik şartların sağlanması durumunda peynir her yerde
satışa sunulabilecektir. Peynir
satışı yapmak isteyen perakendeciler, hazır ambalajdaki (büyük teneke
ambalaj gibi) peyniri ambalajından
çıkarıp gıda ile temasa uygun olarak
üretilmiş başka bir ambalaj malzemesine koyarak daha küçük miktarlarda markette veya başka satış
yerinde satışa sunabilirler.
Bu durumda Etiketleme Yönetmeliğin belirlediği bazı
zorunlu bilgilerin (gıdanın
adı, bileşenler listesi, alerjen bileşenler, son tüketim
tarihi, üreticinin veya ambalajlayıcının veya ithalatçının
veya dağıtıcının adı veya ticari unvanı ve adresi, menşe
ülke,) tüketicinin görebileceği yerde bulundurulması
gerekmektedir.
Ayrıca müşterinin talebi
halinde tüm zorunlu etiket
bilgileri tüketiciye sunulacaktır. Diğer yandan peynirler coğrafi işaret
olarak tescil edilmiş adlarına göre
piyasaya arz edilebileceği gibi coğrafi işaretten doğan haklara aykırı olmamak kaydıyla yöresel veya ülkesel
adlarına uygun olarak da piyasaya
arz edilebilecektir. Ancak tüketicilerin yanıltılmaması adına peynirler 'köy peyniri', 'geleneksel
peynir', 'doğal peynir', 'çiftlik
peyniri' gibi ifadelerle satışa sunulamayacaktır."
Anız Yakanlara 5 Yıl Destek Primi Verilmeyecek!
»» Adana Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Söğüt, anız yakıldığı tespit
edilen tarla sahipleri veya kiraya veren üreticilere destekleme ödemelerinden 5 yıl
men edilmesine ilişkin çalışmaların devam ettiğini açıkladı.
İl Müdürlüğü olarak ilçelerde çiftçi toplantıları, eğitimler düzenlenerek,
anız yakmanın insana, çevreye ve
toprağa verdiği zararların anlatıldığına dikkat çeken Adana Gıda Tarım
ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Söğüt, "Bununla beraber anız yakıldığı
tespit edilen tarla sahipleri veya kiraya veren üreticilerin 5 yıl destekleme ödemelerinden men edilmesine
ilişkin çalışmalar devam etmektedir.
Anız yaktığı tespit edildiği taktirde,
2872 sayılı çevre kanununun 20.
maddesinin (1) bendine göre her dekara anız için 38.71 TL idari para cezası kesilmektedir. Anız yakılan alan
orman ve sulak alanlara bitişik yerler ve meskun mahallelerde olması
durumunda ise ceza 5 kat arttırılarak uygulanmaktadır." dedi.
Yazılı bir açıklama yapan Söğüt,
şunları kaydetti: “Bilindiği gibi toprak, hava ve su dünyadaki canlılığın
devam etmesini sağlayan ana unsurlardır. Hava canlıların nefes almasını sağlar. Su canlıların yaşamalarını
devam ettirmeleri için gerekli bir
kaynaktır. Toprak yaşamamızı devam ettirecek besin ve gıdaların üretilmesi için çok önemlidir. Toprak
nedir? diye sorduğumuzda eminim
ki toprağın önemini ve değerini belirten birçok cevap alırız. Evet toprak; canlılar için vazgeçilmez hayat
kaynağıdır, bitki örtüsü için ana beslenme kaynağıdır. Bütün canlıların
temel beslenme kaynağıdır. Canlı
ekosistemini devam ettiren örtüdür.
Toprak yer altı sularının süzülerek
canlıların kullanabileceği hale getiren bir doğal arıtmadır.
1 Gram Toprakta
Milyonlarca Canlı Var
Toprak inorganik besin ve su kaynağıdır. Kısacası toprak hayattır. Top-
man diğer komşu tarla ve bahçeleri
de yanmaktadır. Anız yakmalarla
zaman zaman yerleşim alanları da
yanmaktadır. Anız yakmanın başka
tehlikeleri arasında ise telefon direklerini yanması ve daha da kötüsü,
yoldan geçen arabaların görüş mesafesini azaltarak ölümcül kazalara
sebep olmasıdır.
rağın önemini daha iyi anlayabilmek
için bir gram toprağın içerisinde
milyonlarca canlının bulunduğunu
bilmek yeterlidir. İnsanların ve diğer
bütün canlıların beslenmesinde en
temel kaynak toprağın en üst tabakasıdır. Ekosistemin devamı için bu
tabakada bulunan canlıların her biri
ayrı bir öneme haizdir. Çukurova'nın
kalbinde yer alan ilimiz, verimli toprakları, uygun hava şartları ve ürün
çeşitliliği ile ülkemiz tarımsal üretiminde çok önemli bir yere sahiptir.
İnsanların temel ihtiyacı olan gıda
üretiminin devamı için, hayati öneme
sahip topraklarımızı korumak boynumuzun borcudur. Bu toprakların
verimliliğinin devamını sürdürmek
hepimizin sorumluluğundadır.
Toprak Verimi Azalıyor
Bunları sıralayacak olursak; toprak
verimliliği azalır. Toprak canlılarının beslenme ortamı yok edilir.
Toprak canlılarının bıraktığı birçok
maddelerle oluşturulan yaşam ortamı yakılarak yok edilir. Toprak
yel ile üfürülerek sel ile süpürülerek
erozyona (taşınarak) uğrar. Toprak
yorgunluğu artar. Toprak yağmur
suları ile taşınır ve toprak içerisinde
toprağın açtığı kanallar çöktüğü için
su depolanmaz. Doğal denge bozulur. Orman yangınlarının çıkmasına
sebep olurlar. Anızla birlikte çok za-
Anız Yakan Çiftçiye Ceza
Yolda
Toprak canlıdır, üretkendir, besleyicidir, toprak candır. Anız yangınları
ile bizler sadece toprağa değil çevremize de, insanlarımızın, çocuklarımızın sağlığına da zarar vermekteyiz. Takdir edersiniz ki bunun vebali
çok büyüktür değerli çiftçilerimiz.
Tarım alanlarında hasattan sonra
yaşanan yangınları önlemek için aaliliğimiz koordinatörlüğünde Adana
İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Orman Bölge Müdürlüğü,
polis ve jandarma teşkilatıyla ortak
çalışmalar yapmaktayız.
İl Müdürlüğü olarak ilçelerimizde
çiftçi toplantıları, eğitimler düzenlenmekte ve anız yakmanın insana,
çevreye ve toprağa verdiği zararlar
anlatılmaktadır. Bununla beraber
anız yakıldığı tespit edilen tarla sahipleri veya kiraya veren üreticilerin
5 yıl destekleme ödemelerinden men
edilmesine ilişkin çalışmalar devam
etmektedir.
Çiftçilik bir gönül mesleğidir. Eminim ki anız yakmanın faydadan çok
zarar verdiğini anladıklarında hiçbir
güç çiftçiye anız yaktıramaz. Değerli çiftçilerimiz, anız yakarak geçim
kaynağınız olan toprağı fakirleştirip
öldürmektesiniz. Bunu görmeli ve
anız yakmayı bırakmalısınız."
Tarımdaki Yolsuzluk Hükümeti
İstifa Ettirdi!
»» Mısır'da tarım alanlarını bazı işadamlarına rüşvet
karşılığında imara açtığı iddiasıyla; Tarım Bakanı
Salah Hilal'in tutuklanmasıyla başlayan süreç
hükümetin istifasıyla sonuçlandı.
Mısır Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre istifayı kabul
eden Sisi, yeni hükümet kurulana kadar eski kabinenin göreve
devam etmesini istedi. Başbakan
Mehleb istifa için herhangi bir gerekçe sunmadı.
Tarım Bakanı Hakkındaki
İddialar
Savcılığın iddiasına göre, Tarım
Bakanı Hilal'in, işadamlarından
başkent Kahire'nin lüks semtlerinden 6 Ekim'de 1 milyon 50 bin
dolar değerinde bir villa, 40 bin
dolarlık takım elbise, 2 bin dolarlık cep telefonu, 20 bin dolar elden
nakit para aldığı kayda geçildi. Bakan Hilal'in ayrıca bir işadamına
verdiği 'kupon arazinin' karşılığında ise rüşvet olarak Hacca gönderildiği belirtildi. Bakanın ailesi ve
çevresinde 16 kişiyi yanında hacca götürdüğü ve bunun işadamına
olan maliyetinin de 300 bin dolar
değerinde olduğu aktarıldı.
Yolsuzluk operasyonunda, devlete
ait arazileri ihaleye açmadan kendi çevresine verdiği ve karşılığında
7 milyon dolar aldığı ileri sürülen
eski milletvekili Hamdi Fahrani de
tutuklanarak hapse atıldı. Yolsuzluk
operasyonunda, Tarım Bakanı Salah
Hilal'in yakın arkadaşı olan Su Kaynakları Bakanı Hüsem Megazi'nin
de adının geçtiği basına yansıdı. Ayrıca Diyanet İşleri'nin bağlı bulunduğu Vakıflar Bakanı Muhammed
Muhtar Cuma'nın Başbakan İbrahim Mehleb tarafından yurtdışına
çıkışı yasaklandığı açıklandı.
Çıkış yasağıyla ilgili bir gerekçe
açıklanmazken, çıkış yasağının
300 bin dolar değerindeki rüşvet
haccı yapan Tarım Bakanı Hilal ile
ilgili olduğu iddia edildi. Operasyon kapsamında, Bakan Hilal'in
Özel Kalem Müdürü Muhammed
Said Kudh'le birlikte bir işadamı
ve iki bakanlık görevlisinin daha
tutuklandığı belirtildi.
.
800 Yıllık Sedir Ağaçlarını
Köylüler Kurtardı
»» Antalya’da doğaya büyük zarar veren Ekizce
Yaylası’ndaki mermer ocağına karşı açılan davada
‘yürütmeyi durdurma’ kararı çıktı.
Antalya’nın eşsiz doğal güzelliklere sahip Hisançandır’da açılan bir
mermer ocağı nedeniyle 800 yıllık
sedir ağaçlarının kesildiği geçen yıl
aralık ayında çevreciler tarafından
tespit edilmiş ve görüntülenmişti. Sedir ağaçlarına yönelik kıyımı
gösteren fotoğrafların sosyal paylaşım siteleri üzerinden paylaşması
sonrasında büyük tepki gösterilen
mermer ocağının kapatılması ve
doğa kıyımının durdurulması için
eylem yapan çevreciler ve köylüler,
mermer ocağına verilen ruhsatın
iptali ve bölgedeki kıyımın durdurulması için doğaseverlerin maddi
katkılarıyla hukuki süreç başlattı.
Telafisi imkansız
EXPO 2016 Antalya’nın sembol
bitkisi şakayık çiçeğinin doğal yaşam alanı olan Ekizce Yaylası’nda
’Alınlı Dağ’ olarak adlandırılan
alanda mermer ocağı için verilen
tahsis kararının iptali için, 4 mahalleden oluşan Hisarçandır köylüleri, Antalya İdare Mahkemesi’ne
yürütmenin durdurulması için
dava açtı. Her mahalleden temsilcinin bulunduğu 7 köylünün açtığı
davada, Antalya 2’nci İdare Mahkemesi, mermer ocağının çevreye
telafisi imkansız zarar vereceğine
hükmederek yürütmeyi durdurma
kararı verdi.
Karar sevinçle karşılandı
Mahkemenin kararına sevinçle karşılayan davanın müdahillerinden
Yaşar Çintay, “Böyle bir kararı umutla bekliyorduk, bizim için ikinci bir
bayram oldu” dedi. A Platformu Sözcüsü Hediye Gündüz “Mahkemeden
mermer ocağının çalışmasının devamı yönünde bir karar çıkmış olsaydı,
bu emsal teşkil edecekti.
Sedir ormanında onlarca mermer
ocağının açılmasına kapı aralanacaktı. Bölgede yaşayan kartal, şahin, ağaçkakan, yabani güvercin,
keklik, tilki, tavşan, kurt, sincap ve
vaşak gibi hayvanlar için de hayati
önemde bir karardır” diye konuştu.
8 ayda 2 bin 339 hektar
ormanlık alan kül oldu
Orman Genel Müdürü İsmail Üzmez, Ormanlık alanın yüzde 60’ının
yangınlara karşı riskli bölgede yer
aldığını söyledi. Geçen yıl ülke genelinde meydana gelen 2 bin 149
orman yangınında 3 bin 117 hektarlık alanın zarar gördüğünü söyleyen
Üzmez, “Geçen yıl en büyük yangın
Muğla Milas’ta meydana geldi ve bu
yangında 543 hektarlık alan zarar
gördü. Bu yıl ise 8 ayda meydana
gelen bin 660 orman yangınında 2
bin 339 hektar alanımız yandı” diye
konuştu. Üzmez, alanların imara
açılması, tarla yapılması ya da başka
bir amaçla kullanılmasının kanunen
mümkün olmadığının altını çizdi.
Mermer ocağı yapılması düşünülen
yayla çok nadir bulunan bitki örtüsüne sahip ve aynı zamanda nesli
tükenen hayvanların yaşam alanı.
Köy-Koop Haber Ekim 2015
TARIM
Toprak Tahlili
Destekleme Başvuru
Süresi 30 Ekim’e Uzatıldı
»» Çiftçiler için mazot, gübre ve toprak tahlili
desteklemeleri başvuru sürelerinin 30 Ekim 2015'e
kadar uzatıldı.
Çiftçilere üretim yılı içerisinde, tarımsal üretimde bulunulan Çiftçi Kayıt
Sistemi (ÇKS)’nde kayıtlı tarım arazisi büyüklüğü dikkate alınarak mazot, gübre ve toprak analizi destekleme ödemesi yapılmakta, müracaat
ettikleri toplam arazi miktarı 1 dekarın altında olan çiftçilere ise mazot,
gübre ve toprak analizi destekleme
ödemesi yapılamamakta.
11 Eylül 2015 tarihli Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe giren Bitkisel Üretime Destekleme Ödemesi
Yapılmasına Dair Tebliğ değişikliğine göre; toprak analizi desteği
ödemesinden faydalanmak isteyen
çiftçilerin, Bakanlıkça yetkilendirilmiş laboratuvarlarda 1/11/2014 tarihi ile 30/10/2015 tarihi arasında
toprak analizi yaptırması zorunlu
bulunmakta. Tebliğe göre; her toprak analizine en fazla 50 dekar için
ödeme yapılacak olup, her analiz, en
fazla 50 dekarlık bir tarım arazisini
temsil edecek. Yetkilendirilmiş laboratuvarca onaylanmış Toprak Anali-
Biz Çiftçiler, Kime Oy Verelim?
»» Ülkemiz yeniden seçime gidiyor. 7 Haziran seçimlerinde Milletin iradesi
beğenilmedi. Yeni dönem aday listelerinde de fazla bir değişiklik yok.
Genel politikalarda da fazla bir değişiklik yok.
Başta şehit anaları 0lmak üzere emeğiyle geçinen büyük çoğunluğun
anasının ağlatılması devam ediyor.
O zaman Millete siz iradenizi değiştirin demek mi isteniyor?
Biz Çiftçiler Ne Yapalım?
Bizim sorunlarımız bu üç ay içinde
değişmedi. Bizi yönetenlerden ve
yönetmeye aday olanlardan beklentimiz aynı. Bir kere daha hatırlatmış olalım.
• Ülkemizde üretimi uygun olan
ürünlerin ithalatını engelleyici uygulamaları yapabilecek olan,
Kime Oy Verelim?
• Borçlarımızı dondurup belli bir
süre erteleyen,
zi Formu ve analiz raporunun il/ilçe
müdürlüğüne teslim edilmesi gerekmekte. Ayrıca ÇKS’ye kayıtlı olup
üretim alanı 50 dekar ve üzerinde
olan her bir tarım arazisinin gübre
destekleme ödemesinden yararlanabilmesi için de yetkilendirilmiş
laboratuvarlarda 30 Ekim’e kadar
toprak analizinin yapılmış olması
gerekmektedir.
Çiftçilerimizin, 30 Ekim mesai bitimine kadar mazot gübre ve toprak
analizi destekleme başvuru dilekçesiyle ilçe müdürlüklerine müracaatta bulunmaları gerekmektedir.
• Kooperatifleşmemizin önündeki
engelleri kaldıran,
• Ülkemizin tarımsal üretime uygun her tarafında üretim yapılmasını sağlayacak planlamaları yapan,
• Her türlü üretim malzemesi ve
aracını kooperatiflerimiz aracılığı
ile çiftçilerimize sağlayan,
• Sağlıklı ve verimli ürünler üretilmesi için gerekli rehberliği yapan
ve denetleyen,
• Sağlıklı ürünlerin aracısız-tefecisiz tüketiciye ulaşmasını sağlayacak
her türlü çalışmayı ve uygulamayı
destekleyin,
• Tarımsal üretimden uzaklaşan
genç çiftçilerimizin tekrar kazanılması için gerekli destekleri veren.
Onları sosyal güvenlik kapsamına
alan ve ilk üç yılın primini karşılamayı vaat eden,
• Tam bağımsız bir vatan. Barış ve
kardeşlik içinde bir yaşam hedefi
olan bir partiye oy vermeliyiz.
Biz çiftçileri Ülkemizin ve Milletimizin diğer sorunları da ilgilendiriyor. Ancak, yukarıda belirttiğimiz
bizi doğrudan ilgilendiren çözüm
önerilerimiz dikkate alınmazsa diğer sorunlarında çözülmesi olanaklı değildir.
Unutmayalım. Biz çiftçiler kooperatiflerimize sahip çıkarsak, Ülkemize
ve geleceğimize de sahip çıkarız.
Kastamonu Köy-Koop Birliği
Çeşitli Konularda Kooperatifleri
Bilgilendirme Toplantıları Yaptı
»» Bilgilendirme Toplantılarının gündeminde Tarımsal
desteklemelerden Anaç Sığır ve Buzağı Desteklemeleri,
Orköy Desteklemeleri, Ormancılık konularında
yaşanan sorunlar, yeni çıkan mevzuatlar ve Kastamonu
Birliğinin yapmış olduğu faaliyetleri yer aldı.
Bilgilendirme toplantıları 05 Eylül
2015 tarihinde Kastamonu Merkez
Kooperatiflerinin katılımıyla başlarken; diğer ilçelerde ve Çankırı
ilinde de bilgilendirme toplantıları
devam etti.
Kooperatif ortaklarının Anaç Sığır ve
Buzağı Desteklemelerinden eksiksiz
bir şekilde yararlanabilmeleri, birim
kooperatif başkanlarının bu konuda
yapması gerekenler hakkında hazırlanan bilgilendirme dosyaları dağıtıldı.
Toplantılara, Gıda Tarım
Hayvancılık İl ve İlçe
Müdürlüklerinden, Orköy
Şube Müdürlüğünden,
Orman Bölge Müdürlüğü
ve Orman İşletme
Müdürlüklerinden de
konuyla ilgili yetkili
kişiler katıldı. Kooperatif
ortaklarının ormancılık ve
hayvancılık konularında
yaşadıkları sıkıntılar ortaya
konularak çözüm önerileri,
soru-cevap şeklinde tartışıldı.
Yapılan toplantılarda, Köy-Koop
Kastamonu Birliğinin uzun emekler
verilerek hazırladı veri tabanı sisteminin, kooperatif ortaklarının bu
sistemi kullanımında çok önemli bir
başarı sağlandığı da ifade edildi. Bu
yıl, veri tabanı sistemi ile Köy-Koop
Kastamonu Birliği’ne bağlı kooperatiflerin tamamına yakını sistemde kayıtlı örnek belgeleri kullanarak, genel
kurullarını gerçekleştirmişlerdi.
Kooperatiflerin tüzel kişilik bilgileri ve ortaklık güncellemelerinin çok
büyük çoğunlu tamamlanırken; veri
Tabanı Sisteminin günün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde sürekli geliştirileceği ve önümüzdeki günlerde
Orman Bordrolarının da bu sistem
üzerinden yapılabileceği duyruldu.
Toplantılarda ayrıca
Kastamonu
Köy-Koop Birliğinin kendi çalışması olan Delegasyon
Sistemi’nin kooperatiflere ve ortaklarına yapacağı katkılar hakkında detaylı
bilgi aktarıldı.
7
İstediğiniz her şey SAME’de var.
Kalite...
Düşük Yakıt...
4 Tekerde Fren...
Üstün Performans...
Gerçek 4x4 Performans...
Türkiye çapına yayılmış 300’den fazla yetkin servis ve yedek parça ağı...
13 - 17 Ekim 2015 tarihlerinde Bursa Tarım Fuarı’na bekliyoruz!
8
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
2. Türkiye Demokrasi Forumu Düzenlendi
»» Ana temanın ‘Doğrudan Demokrasi ve Yerel Kalkınma Çabaları’ konusu olan ve farklı konularda 25 bildirinin sunulduğu, çok sayıda katılımcı
tarafından izlenen programda ‘Yeşil Yol’dan HES’lere Doğu Karadeniz’de Çevresel Sorunlar’, ‘Demokrasi ve Basın Özgürlüğü’ gibi güncel ve
önemli başlıklarda tartışıldı.
Ordu Mesudiye ilçesinde ikincisi
gerçekleşen "Türkiye Demokrasi
Forumu"na; Vali İrfan Balkanlıoğlu, İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi,
Ordu Milletvekili Seyit Torun, Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, Baro Başkanı İlhan Kurt, Mesudiye Kaymakamı Mehmet Uslu,
daire müdürleri, Türkiye Demokrasi
Forumu Yürütme Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Aziz Ekşi, Prof. Dr. Ersin
Kalaycıoğlu, Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, akademisyenler ve çok sayıda
davetli katıldı.
Açılış konuşmasını gerçekleştiren,
Türkiye Demokrasi Forumu
Yürütme Kurulu Başkanı Prof.
Dr. Aziz Ekşi, “Mesudiye olarak,
Türkiye Demokrasi Forumu sürecini
başlatmaktan ve ikincisini gerçekleştiriyor olmaktan büyük bir mutluluk
duyuyoruz. Mutluluğumuz yalnız
yöremiz adına değil; bölgemiz, ülkemiz ve insanlık adınadır. Çünkü
demokrasi; insanın özgür olabildiği,
yaratıcılığını geliştirebildiği, kendi
geleceğini belirleyebildiği, çoğulculuğun korunduğu sistemin adıdır. İnsanlığın belki de en önemli değeridir,
insanca yaşamanın koşuludur.” dedi.
Demokrasinin birilerinin izin vermesi ile gerçekleşemeyeceğini belirten Ekşi, “Zaman zaman soruluyor;”
Size mi düştü veya bize mi düştü?”
diye. Demokrasiyi savunmak birilerinin görev vermesi gerekmez. Demokrasi herkesin hakkıdır ve ancak
bu hakkı savunanların çoğalması ile
gerçekleşebilir. Dolayısı ile yöneltilen soruya yanıtımız açıktır; “Evet,
demokrasiyi savunmak herkese düşer, bize de düşer!” diye konuştu.
"Türkiye Demokrasi Forumu"nun açılış programında bir konuşma yapan
Vali İrfan Balkanlıoğlu, ”Demokrasi
soyut, önemli bir kavram. İnsanlarımız Mesudiye’den İstanbul'a göç
ederek, eğitimlerini tamamlamış, sivil
toplum kuruluşlarında örgütlenmişler
ve ‘Biz bu memleket için bir şey yapalım’ noktasında bir araya gelerek, Davos benzeri yerel kalkınma modelini
oluşturmuşlar, tebrik ediyorum” dedi.
Ordu Milletvekili Seyit Torun ise
yaptığı konuşmada, “Demokrasi
her ne kadar soyut bir kavram olsa
da belki de en fazla hava ve su kadar ihtiyacımız olan bir durumdur.
Karadeniz’in bir ilçesinde Mesudiye’sinde dünyaya bir mesaj vererek,
buradan bir nefes vererek içinde bulunduğumuz durumu çok iyi anlatarak tespit yapıyorlar. Bu gerçekten
takdire şayan bir olay. Bu kurultaylar başta iyi anlaşılmaz ama süreç
geçince çok daha iyi anlaşılacağına eminim” diyerek, demokrasinin
önemine vurgu yaptı.
Büyükşehir Belediye Başkanı Enver
Yılmaz, konuşmasında ”Türkiye’ye
kurultay kültürünü getirip, istikrarlı bir şekilde 25 yıldır aralıksız
devam ettirebilen kurultayda form
geleneğini oluşturan bu güzel çalışmadan dolayı teşekkür ediyorum.
Dr. Ekşi, dile getirilen başlıca görüşlerin ve önerilerin kamuoyu ile paylaşılmasına karar verildiğini söyledi.
Forumda tartışılan, öne
çıkan görüş ve önerilerden
bazıları şu şekilde sıralandı:
Mesudiye’nin Ordu ilçeleri arasında
farklı bir özelliği var. Birlik ve beraberliğin kurumsal anlamda en güçlü
şekilde sağlandığı, en fazla göç veren
ve en fazla sivil toplum örgütlerinin
de İstanbul’da kurulmasına vesile
olan bir ilçemiz. Kurultay geleneğinin Ordu’ya, Mesudiye’ye getirmiş
olduğu faydalardan bir tanesi de bu”
diye konuştu.
Üreticinin örgütlenmesi ve
özellikle pazarda etkin bir
konuma gelebilmesinde en
önemli araç ise tüm gelişmiş
ekonomilerde olduğu gibi
kooperatiflerdir.
teknolojileri sağlamak, Elde edilen
ürünleri gerçek değeri üzerinden daha
rahat pazarlayabilmek, Kaynakları
etkin kullanmak, Tarımdaki yenilikleri ve gelişmeleri takip edebilmek ve
kullanabilmek, Kamuoyu yaratmak ve
ortak çıkarlar doğrultusunda politik
baskı grubu oluşturmak, Demokratik
karar alma sürecini hızlandırmak, Dezavantajlı grupların temel gereksinimlere ulaşmasını sağlamak, Örgütlenme
gereksiniminin tabandan gelmesine
özen göstermek, Kırsal alanın ekonomi içindeki etkinliğini arttırmak, Tarım ürünleri üreticisinin/kırsal alanda
yaşayanların gelir ve yaşam düzeyini
yükseltmek, ve Kalkınma sürecine
katkıda bulunmak.
Türkiye Demokrasi Forumu’na
katılan Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız konuşmasında;
“Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde özellikle kooperatif biçiminde
örgütlenmenin zayıf olmasının ve
etkin olamamasının temel nedeni;
örgütlenmenin sosyo-ekonomik ve
kültürel koşullarının oluşmadan
ve tabana dayalı olmadan oluşturulmaya çalışılmasıdır. Bu nedenle
örgüt kavramının iyice algılanması
ve örgütlenmenin gerekliliğinin de
tartışılması gerekmektedir. Bunlar
belirlenmeden kalkınma stratejileri
açısından tabana dayalı ve tabanda
sahiplenilen örgütlenmenin sağlanması da zor olmaktadır.
Üreticinin örgütlenmesi ve özellikle pazarda etkin bir konuma gelebilmesinde en önemli araç ise tüm
gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi
İşte, bu gereklilikler kalkınma stratejilerinde örgütlenmenin önemini ve gereğini ortaya koymaktadır.
Aksi durumdaki yapılanmalar daha
çok yardım almaya, hazır kaynak
kullanmaya dayalı olmakta ve sürdürülebilirliği söz konusu olmamaktadır.” dedi.
kooperatiflerdir.
Türkiye gibi tarım işletmeleri küçük
olan ülkelerde üreticiler ancak, kooperatifler aracılığıyla modern ve ekonomik ölçekli tarım yapabilirler.
Şunu özellikle vurgulamak gerekir ki,
kırsal ve tarımsal kalkınma bireysel
faaliyetlerden çok dayanışma ve örgütlenme sonucunda sağlanabilir. Bu
nedenle tarımda/kırsal alanda örgütlenme önemlidir. Bu ise, tabandan
gelen istek ve gereksinimlerle olabilecektir. Bu açıklamalardan hareketle, “tarımda ve kırsal alanda neden
örgütlenme” ve de “neden kooperatif
biçiminde örgütlenme” sorusunun
yanıtı özetle şu biçimde verilebilir;
Özellikle küçük işletmelerin çıkarlarını korumak, Verimliliğin ve kalitenin
arttırılması için gereken girdileri ve
ve toplumun saygınlığını on plana
çıkarma, yerel teknoloji ve bilgilere
önem verme, yoksullara en azından
geçimlik iş olanakları sağlama, yerel
örgütlenmelere-kooperatifleşmeye
katkıda bulunma, bütüncül yaklaşımları dikkate alma ve cinsiyet dengeli
kalkınmayı benimseme kırsal kalkınmayı kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı faktörler olacaktır.
Yıldız, “Sonsöz olarak; kırsal kalkınma sadece ekonomik veya tarımsal
büyümeyi hedefleyen bir anlayışta
olmamalıdır. Tarım dışı ekonomiyi
canlandıracak, tüm toplum kesimlerini kapsayacak, kurumsal gelişmeleri hızlandıracak, sosyal farklılıkları en aza indirecek kırsal kalkınma
politikaları ve uygulamaları tüm
uluslararası kuruluşların benimsediği yaklaşımlar haline gelmiştir. Bu
süreçte sosyo-ekonomik dışlanmışlığı ortadan kaldırma, karar alma
süreçlerine katılımı sağlama, bireyin
2. Türkiye Demokrasi
Forumu sonuç bildirgesi
açıklandı.
2. Türkiye Demokrasi Forumu’nda,
Demokrasinin ”Dünyayı ileri götürme” çabası olarak tanımlandığını ve
demokrasinin derinleşmesi ve kalkınmanın yaygınlaşması farklı açılardan tartışıldığını ifade eden Prof.
“ • Demokrasinin güçlenmesi kalkınma düzeyi ile de ilişkilidir. Kalkınmanın yerelden başlaması ve yerel
kaynaklara dayanması gereklidir.
İnsanların kararlara katıldığı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, mağduriyetlere duyarlığın arttığı
bir anlayışın ve ekolojik yaşamı korumayı önceleyen bir vatandaşlık
kültürünün de bu yaklaşıma eşlik
etmesi zorunlu görülmektedir.
• Türkiye’de, olumsuz koşullara
karşın çok başarılı kırsal kalkınma
projelerinin uygulandığı, kadınların
katıldığı veya öncülük ettiği projelerin daha başarılı ve kalıcı olduğu
anlaşılmaktadır. Kars’ın Boğatepe
köyünden Solmaz Koçulu ile Emine
Ömür’ün, Kilis’in Ravanda yöresinden Hatice Fellahoğlu ve Hayriye
Öztürk’ün, Çanakkale’nin Nusratlı
köyünden Süheyla Doğan Ünal’ın
ve foruma katılamayan Bitlis’in Kavar vadisinden Hatice Kutlu ve Leyla Akbaş’ın anlattığı başarı öyküleri
forumun duygusal ve en etkileyici
bölümünü oluşturmuştur. Kadınlarımız diyor ki; ”Biz artık erkeğimizin
arkasında değiliz, önüne de geçmeyeceğiz ama yanında olacağız!..”
• Yerel yönetimler yalnız politik katılım açısından değil yerel kalkınma
açısından da önemlidir. Türkiye’de
yerel yönetimlerin öncülük ettiği
ve katılımcı bir yaklaşımla hayata geçirdiği başarılı yerel kalkınma
örnekleri de vardır. Erzurum’dan
Uzundere Belediye Başkanı M. Halis
Özsoy’un kırsal turizme, Isparta’dan
Güneykent Belediye Başkanı Fahrettin Gözgün’ün ise güle dayalı kalkınma modeli herkese örnek olacak
niteliktedir.
• Kırsal ve yerel kalkınmanın gerçekleşmesi kamu kaynaklarına ve
bunlara erişim kolaylığına da bağlıdır. Foruma, Toprak Reformu Genel
Müdürlüğü’nün çok sayıda elemanının katılarak kalkınma fonları hakkında bilgi vermeleri ve deneyimlerini paylaşmaları oldukça olumlu bir
gelişmedir. Buna karşılık çiftçilerin
gerek merkezi gerek bölgesel kalkınma fonlarına ulaşması o kadar kolay
değildir. Bunun başlıca nedeni, gerçekçi olmayan mevzuat ve bürokratik sınırlamalardır. Kamu yönetiminin yerel toplumla olan bağlarını
güçlendirmesi gereklidir.
• Kamu kaynaklarından yerel hayata
yapılan katkıların oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Mevzuatın zorlukları yanında fonların cılızlığı da
kaynaklara erişimi zorlaştırmakta ve
hevesi düşürmektedir. Yerel girişimciler ve kuruluşlar kaynaklara erişim
mevzuatının kolaylaştırılmasını ve
fonların cazip hale getirilmesini talep etmektedir.
• Türkiye’de kırsalın ve tarımın kalkınması üreticilerin demokratik örgütlenmesinden geçmektedir. Bu
amaca en uygun örgütün kooperatif
olduğu bir dünya gerçeğidir. Üretimin planlanması ve artırılması,
katma değer oluşturulması, katma
değerin dengeli paylaşılması ve yatırıma dönüştürülmesi ile insanca
yaşamanın asgari koşulu ancak kooperatifleşme ile sağlanabilir. Kırsal
halkın baskı grubu oluşturabilmesi,
itirazda bulunabilmesi ve sesini duyurabilmesi, karar süreçlerinde etkili olabilmesi de buna bağlıdır.
Türkiye’de, Burdur gibi her köyünde kooperatif olana iller olduğu gibi
çok başarılı kooperatifler de vardır.
Ancak genel olarak örgütlenme düzeyi düşüktür. Kooperatif sayısı fazla
fakat ortak sayısı azdır. Kooperatiflerin giderek bürokratik kuruluşlara
dönüştüğü izlenmektedir. Farklı yapılardaki üretici örgütlerinin varlığı
da karmaşaya yol açmakta ve üreticiyi zayıf düşürmektedir.
Kooperatifleşme yalnız kırsal
kalkınma için değil kırsalın
demokrasiye katılması ve demokrasinin güçlenmesi için de
gereklidir.
• Forumun ortaya koyduğu gerçeklerden biri de yerel kalkınma uygulamaları arasında yeterli bir iletişim
bulunmadığıdır. Etkili bir iletişim
ağı ile oluşan bilgi akışı ve dayanışma, bu çabaların katlanarak artmasını sağlayacaktır.
• Doğal kaynakların hızlı ve geri dönüşsüz tüketilmesi, buna bağlı iklim
değişikliği ile ekolojik çöküntülerin
yaşanması ve ekonomik kararsızlık; “geçiş kasabaları” ve “ekoköy”
gibi dünya çapında yenilikçi modeller geliştirilmesine yol açtı. F.
Schumacher’in 1973 yılında yazdığı
“küçük güzeldir” kitabı ilham kaynağı oldu. Bu modeller esas olarak;
kadın, erkek, genç, yaşlı herkesin
katılımı ve yerel üretim ile kasabalarda yeniden diriliş sağlama arayışıdır. Fazla miktarda üretim yerine,
yerelde çok sayıda insana iş yaratan
nitelikli üretimle gidilmekte, yerel
ürünlere katma değer yaratacak tasarımlar yapılmakta ve bunun için
uzmanlar eğitim vermektedir. Göç
nedeni ile köyleri boşalan ve tarım
arazileri üretim dışı kalan Türkiye’de
de bu yaklaşımların ve uygulamaların tartışılması gereklidir.
• Kent konseyleri yerel
katılımı artırmanın en
etkili araçlarından biridir.
Çünkü kentteki paydaşların
tümünü biraraya getirerek
yerel yönetim kararlarına
katılmayı sağlayan bir
oluşumdur. Bu oluşumun
belediye başkanı
nezaretinde gerçekleşmesi
öngörülmektedir. Seçime
girerken “birlikte yönetme”
vaadinde bulunmayan
belediye başkanı yoktur.
Ancak, Türkiye’deki 1397
belediyenin pek azında kent
konseyi vardır. Dolayısı ile
seçim öncesi bu vaadler
havada kalmaktadır.
• Sivil toplum kuruluşları(STK), demokrasinin başlıca bileşenlerinden
biridir. Başlıca işlevleri; kendi alanlarındaki sorunları keşfetmek, ortaya koymak, topluma yansıtmak ve
karar süreçlerini etkilemektir. Ancak
Türkiye’de STK’lar yurttaşların kanaatlerini ve yönetimin kararlarını
beklenen düzeyde etkileyememektedir. STK’ların ilgili oldukları alanda aranan, merak edilen ve sözüne
güvenilen kuruluşlara dönüşmesi
Türkiye’de demokrasinin gelişmesi
için kritik bir önem taşımaktadır”.
.
Köy-Koop Haber Ekim 2015
GÜNDEM
Türkiye’de Nüfusun Yüzde 63’ü
Aşırı Kilolu ya da Obez
»» Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) son raporuna göre Türkiye’de
yaşayan nüfusun yüzde 63,8’i aşırı kilolu ya da obez.
Rapora göre Avrupa ve Orta Asya’da
yetişkin nüfusun yüzde 55’ten fazlası
aşırı kilolu ya da obez. Milyonlarca
kişi anemik ya da iyot, demir ve A
vitamini yetersizliğine sahip. Çocuklarda dengesiz beslenme, büyüme durmasıyla birlikte daha birçok
soruna yol açarak pek çok ülkede
endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. Türkiye’de bu sorunlardan
nasibini alıyor.
Yetişkin erkeklerin %43’ü
aşırı kilolu
Türkiye nüfusunun yüzde 63,8’i
aşırı kilolu ya da obez. Bu istatistik
Türkiye’yi Avrupa ve Orta Asya ülkeleri arasında en kötü durumdaki beşinci ülke yapıyor. 20 yaş üstü
yetişkinlerde aşırı kilo ve obezite
yaygınlığı sırasıyla Malta, İzlanda,
Yunanistan, Litvanya, Türkiye, Birleşik Krallık (İngiltere), Macaristan,
Portekiz, Slovenya, Hırvatistan, Çek
Cumhuriyeti, Letonya, Almanya ve
Gürcistan’da görülüyor. Türkiye’de
yetişkin erkeklerin yüzde 43’ü, kadınlarınsa yüzde 31’i aşırı kilolu.
Obezite verilerinde ise kadınların
oranı erkeklerden fazla. Türkiye’deki yetişkin kadınların yüzde 33’ü, erkeklerin ise yüzde 20’ye yakını obez.
Kansızlık da sorun
Türkiye’nin bir başka sorunu da kansızlık. Beş yaşın altındaki çocuklarda
nı, “Tarımsal üretimin birkaç temel
gıda ürününde odaklanması tek çeşit
beslenme düzenlerinin oluşmasına
ve yaygın mikrobesin yetersizliklerine yol açıyor” sözleriyle yorumluyor.
Rapordan bazı başlıklar
• Tüm yaş gruplarında A vitamini, D
vitamini, folik asit, iyot ve kalsiyum
yetersizlikleri bulunuyor.
anemi görülme oranında (prevalans)
Türkiye 53 ülke arasında dokuzuncu
sırada yer alıyor. Özbekistan, Kırgızistan ve Azerbeycan’ın ilk üç sırada
yer aldığı bu sorunun beş yaş altı
çocuklarda görülme oranı ise yüzde
30. Hamile kadınlarda bu oran yüzde 28,1’e gerilese de Türkiye’yi 53
Avrupa ve Orta Asya ülkesi arasında
en kötü sekizinci ülke yapıyor.
Türkiye’de hem çocuklarda hem de
yetişkinlerde iyot eksikliği sorunu
görülürken, yetişkinlerde A vitamini eksikliği görülme oranı da yüzde
15’leri buluyor. İyot eksikliği görülme oranı yetişkinlerde yüzde 75’lere
kadar çıkıyor ve Türkiye’yi en yüksek
orana sahip ilk beş ülkeden biri yapıyor. Çinko yetersizliğinde de Türkiye
53 ülke arasında 11. sırada yer alıyor.
FAO Avrupa ve Orta Asya Bölgesel
Ofisi gıda güvenilirliği uzmanı Eleonora Dupouy, raporun sonuçları-
• 5 yaş altındaki çocuklarda aşırı kilo ve obezite yaygınlığı en çok
Arnavutluk, Gürcistan, Bosna Hersek, Slovenya, Ermenistan, Malta,
Azerbaycan, Portekiz, Bulgaristan,
İsrail, İtalya, Rusya Federasyonu ve
Karadağ’da görülüyor.
•
Çocuklarda
iyot
yetersizliği
Orta Asya’da yüzde 39’dan Kuzey
Avrupa’da yaklaşık yüzde 60’a çıkıyor.
• Kansızlık, hem çocuklarda hem
de yetişkinlerde görülen bir sağlık
problemi. Kansızlığın en yüksek düzeyde görüldüğü yer ise Orta Asya
ülkeleri.
Şekerlemede Domuz Jelatini
»» Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) tarafından hazırlanan ‘Hileli Gıdalar’
araştırması açıklandı. Raporda, şekerlemelerin içine domuz jelatini, tekstil boyası ve
hayvan yemi katıldığı, kuru üzümleri haşerelerden korumak için kurutulmadan önce
mazota batırıldığı ifade edildi.
Bu yılın başından itibaren yaptıkları
çalışmalar sonucunda ‘Hileli Gıda
Raporu’nu hazırladıklarını aktaran
TZD Başkanı İbrahim Yetkin, gıda
terörünün, ‘terör’den daha çok can
aldığını ifade etti. Gıda terörünün
hem ekonomiyi hem de halk sağlığını kemirdiğini söyleyen Yetkin,
hileli gıdaların sektöre maliyetini
25-30 milyar lira olarak tahmin ettiklerini dile getirdi. Türkiye’de gıda
sektöründe kayıt dışılığın getirdiği
ekonomik kaybın da 7-8 milyar lira
civarında olduğunu düşündüklerini belirten Yetkin, gıda sektöründe
toplam 400 bin civarında işletme
bulunduğunu, kayıtlı işletme sayısının ise bunun yaklaşık 10’da 1’i düzeyinde olduğunu kaydetti.
Hileli gıdaların halk sağlığı açısından
oluşturduğu tehdidin ise
toplum tarafından
yeterince bilinmediğine işaret eden
Yetkin, “Genellikle
‘ucuz gıda’ olarak
bilinen ve normal
satış fiyatının oldukça altında
fiyattan satıldığı için
özellikle
dar gelirli
kesim tarafından
tercih
edilen gıdalar genellikle daha kalitesiz olmakla birlikte yine de bir gıda
ürünü olarak değerlendiriliyor. Oysa
bu gıdaların içinde insan sağlığına
çok zararlı maddeler var” şeklinde
konuştu. Türkiye’de gıda denetimlerinin Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı ve yerel yönetimler tarafından yapıldığına dikkat çeken Yetkin, bu denetimlerin kısıtlı sayıda
denetçi ile kayıtlı işletmelere yönelik
yapıldığının altını çizdi.
Hangi yöntemleri
kullanıyorlar
sarmısak kireç suyunda soyuluyor.
• Tereyağına bitkisel yağ karıştırılıyor. Sucuğun raf ömrünü uzatmak
için nitrat katılıyor. Yoğurda bitkisel
yağ ve jelatin karıştırılıyor.
• Hem UHT sütlere hem de sokak
sütlerine su ekleniyor. Atık yağ olarak anılan kullanılmış kızartmalık
yağ çeşitli gıda maddelerine karıştırılıyor.
• Şekere tekstil boyası, yumuşak şekere domuz jelatini ve tekstil boyası
katılıyor. Bozuk, ezik ve kurtlu incirlerden ‘incir lokumu’ gibi ürünler
yapılıyor.
Yetkin, yaptıkları araştırma sonucu
en sık rastlanan hileli gıda üretme
yöntemlerini şöyle sıraladı:
• Haşerelere karşı önlem için kuru
üzümler kurutulmadan önce mazota
bulanıyor.
• Yüzde 100 dana eti diye satılan sucuklarda at, eşek ve kanatlı eti uzun
soyulmuş sosise kanatlı eti, yabancı
doku ve iç organ katılıyor.
• Şekerpancarı pekmezi üzüm pekmezi diye satılıyor.
• Sucuk, salam imalatında kullanılan
“İzmir Zeytin Sempozyumu”
Düzenlendi
»» İzmir Akdeniz Akademisi ve İzmir Büyükşehir
Belediyesi tarafından düzenlenen ‘İzmir Zeytin
Sempozyumu’ Ahmed Adnan Saygun Kültür
Merkezi’nde 3 Eylül 2015 tarihinde düzenlendi.
“Ölmez Ağacın Peşinde / Zeytinime
Dokunma” temasıyla gerçekleştirilen etkinlikle; zeytin ve zeytinyağı üreticileri, dernek, kooperatif
ve uzmanları buluşturdu. İki gün
süren sempozyumun açılışında
konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sırrı Aydoğan,
zeytinin dünya, Türkiye ve İzmir
için çok önemli olduğunu söyledi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin
tarıma destek verdiğini, Tarım
Daire Başkanlığı kuran tek belediye olduklarını belirten Aydoğan,
“Kooperatifleri destekliyoruz. Köy,
ova yollarını asfaltlıyoruz. Zeytin
sempoyzumu büyür yararlar sağlayacak. Bilen bilmeyene, yanlış
bilene zeytin ve zeytinyağıyla ilgili
doğruları öğretecek. Zeytinyağı ile
neler yapılabileceğini Türkiye’ye
göstermeliyiz” dedi.
Sofralık Zeytin Üreten
Prim Mağduru
• Orta Asya’da yüzde 38’den fazla
insan şiddetli A vitamini eksikliğinden etkileniyor. Aynı sorun Batı
Balkanlar’da ve Doğu Avrupa’da da
görülüyor.
• Sağlıksız beslenme düzenleri, bölgede yüzde 30’un üzerinde hastalığa
ve sakatlığa neden olarak bulaşıcı
olmayan hastalıkların başlıca tetikleyicisi oluyor.
• ‘Takoz’ diye tabir ettikleri eski dönerlerin üzerine yeniden et konularak satılıyor.
9
Son yıllarda zeytin ağaçlarının dikildiğini ancak bir yandanda ağaçların kesilip yok edildiğini belirten
Yıldırım, imara açılan alanların,
madencilik, enerji yatırımları, otoyollar ve diğer altyapı çalışmalarının nedense hep zeytinlik alanlardan geçirilmek istendiğini söyledi.
Yıldırım, “Bursa-İzmir otoyolu için
bugüne kadar 200 binden fazla
zeytin ağacının kesildiği ifade ediliyor. Soma Yırcalı’da ise 6 bini aşkın ağaç kesildi” dedi. Atatürk’ün
isteği ile çıkartılan Zeytincilik Koruma Yasası’nın dünyada tek olma
özelliğini koruduğuna dikkat çeken
Yıldırım, son 10 yılda 6 kez yasanın
değiştirilmek istendiğini, sektörün
de direnmesiyle zeytin alanlarının
ranta açılmasının engellendiğini
söyledi.
Daha çok zeytin ihracatı
yapmalıyız
Tarım yazarı, gazeteci Ali Ekber
Yıldırım, devletin zeytine değil zeytinyağına destek verdiğini, zeytin
ağacının ancak kesilince, zeytin
alanları talan edilince gündeme
geldiğini söyledi. Dünya zeytin
üretiminin yüzde 95’nin Akdeniz
havzasında yapıldığını belirten Yıldırım, Türkiye’de üreticinin 10 yılı
aşkın süreden beri zeytine prim
istediğini ancak verilmediğine dikkat çekti. Yıldırım “Ayçiçeği, mısır,
soya, kanola ve pamukta ana ürüne prim verilerken zeytine değil
zeytinyağına prim verilmesinden
dolayı sofralık zeytin üreticisi mağdur oluyor. Türkiye’de zeytinyağını verilen prim 70 kuruş olmasına
karşın bu rakam Avrupa’da 1.3
euro. Zeytine verilecek prim sadece
üreticiye değil ihracatçı, sanayiciye
de yarar. Son seçimlerden önce
hükümetten bir milletvekili prim
verileceğini söyledi. Ancak sanırım
seçim vaadi olarak kalacak” dedi.
HAL VE GİDİŞ
Gazeteci, gurme Nedim Atilla konuşmasında Akdeniz’in zeytinsiz,
zeytinin Akdenizsiz olamayacağını
söyledi. Türkiye’de zeytin üreten
ülkeler arasında olmasına karşın
zeytinyağı tüketimin az olduğunu belirten Atilla, “Türkiye’de yıllık tüketim 1.8 ile 2 litre arasında
olmasına karşın, Girit’te 30 litre,
İtalya’da 22 litre, Yunanistan’da
18, Fransa’da ise 35 litre tüketiliyor. İzmir’in 5 yıldızlı otellerinde
sabah kahvaltılarında zeytinyağı
çıkmıyor. Turgutlu’dan çıktıktan sonra zeytinyağı bulmak zor.
Oteller ucuz yağ tercih ediyor. Yunanistan adalarında ise en küçük
pansiyonlarde bile önce masaya
zeytinyağı konuluyor. Biz daha iyi
üretici olmamıza karşın tüketime
yönelik eğitim eksikliği var. İnsan
sağlığı, beslenmesine zeytinyağının katkısını anlatmalıyız. Daha
çok zeytinyağı ihracatı yapmalıyız.
Günü kurtarmaya yönelik değil,
uzun vadeli gerçekçi yaklaşımlarla
ihracatı artırmalıyız” dedi.
.
Sait MUNZUR
10
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
Kuru Üzümün Fiyatı İki Katına Çıktı
»» Dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretiminin önemli merkezlerinden Manisa'da, don
olayı nedeniyle rekoltenin azalması fiyatları geçen yıla göre iki katına yükseltti.
Tariş Üzüm Birliği Genel Müdürü
Yurtcan Biryol’un, yaptığı açıklamada kuru üzümde Türkiye’nin en
büyük ihracatçı konumunda bulunduğunu, en önemli üretim merkezinin de Manisa olduğunu belirterek,
kentte bağbozumunun devam ettiğini, sergilerde kurutulan üzümlerin
işleme tesislerine getirilmeye başladığını belirtti. Geçen yıl 328 bin
tonluk rekolteye ulaşılan çekirdeksiz
kuru üzümde bu yıl ilkbahar aylarındaki zirai donun etkisiyle rekolte
kaybı yaşandığını ifade eden Biryol,
rekoltenin 190 bin ton seviyesinde
gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini
dile getirdi.
“Yaptığımız tespitler, rekoltenin bu
rakamın da altında gerçekleşeceğini
gösteriyor” görüşünü savunan Biryol, şunları söyledi: “Geçen yıl ürün
çoktu ama kalite düşüktü. Bu yıl ise
ürün az ancak yüksek kalite var. Üretici hasadı hızlı yaptı. Tahminimiz 15
gün içinde sergilerde üzüm kalmayacağı yönünde. Tariş olarak 9 numara
çekirdeksiz kuru üzümde alım avans
fiyatını net 6 lira olarak açıkladık. Bu
fiyat geçen yıl 3 lira civarında seyrediyordu. Kooperatif olarak piyasanın
üzerinde bir fiyat belirledik. Üreticinin rekolte kaybından kaynaklanan
“Okul üzümü projesi devam
etmeli”
mağduriyetini, fiyatları yüksek tutarak telafi etmek istedik.”
“Üretici panik yapmasın”
Biryol, Tariş’in açıkladığı yüksek fiyatlar nedeniyle bazı alım merkezlerinde yoğunluk yaşandığına dikkati
çekti. Üreticinin fiyatlar düşecek
endişesiyle üzümünü bir an önce elden çıkarmak istediğini anlatan Biryol, “2 yıl önce yine fiyatlar yüksekti
ancak yılbaşından sonra yarı yarıya
düştü. Üretici yine aynısı olabilir
diye hemen satmak istiyor ama panik yapmamalılar, 2 yıl önceki şartlar bu yıl yok. Biz 9 numara üzümü
net 6 liradan alıyoruz, piyasa da bu
rakama yakın seyrediyor. Fiyatlarda
biraz gevşeme var ama bu üreticinin
paniğinden kaynaklanıyor” dedi.
“Sahte Gübre” Uyarısı
Okul Üzümü Projesi ile ilgili Bakanlar
Kurulu kararnamesinin 2014-2015
yılı için geçerli olduğunu hatırlatan
Biryol, 2015-2016 eğitim öğretim yılı
için yeni kararname çıkarılması gerektiğini savundu. Biryol, okul üzümü
projesinin rekolte azlığından ve fiyat
artışından etkilenmeyeceğini dile getirerek, “Üzümün varlığı, yokluğu bu
projeyi etkilemez. Geçen yıl sadece
600 ton kuru üzüm dağıtıldı, yani toplam üretimin çok küçük bir kısmı. Bu
kararnamenin yenilenerek okullarda
üzüm dağıtılmasını üretici temsilcileri
olarak bekliyoruz” diye konuştu.
Kuru üzümün mazotla
yıkandığı iddiası
Biryol, çekirdeksiz kuru üzümün
kurutulmadan önce mazota bulanarak haşerelere karşı önlem alındığı
yönündeki iddialara “Bizim ürettiğimiz kuru üzümün yüzde 90’ı ihraç
ediliyor. Özellikle AB ülkelerine ihracatımız çok büyük. O kadar sıkı denetimler var ki burada üretimden, işlenmesine ve gönderilmesine kadar.
Bununla ilgili tek söyleyeceğim bu bir
safsatadır” ifadelerini kullandı.
.
»» Tarım Kredi Kooperatifi Merkez Birliği Genel Müdürü İrfan Güvendi'den sahte
gübre uyarısı geldi.
Genel Müdür İrfan Güvendi, tarımsal
üretimin önemli girdilerinden kimyevi gübrenin dengeli ve zamanında kullanılması halinde verime yüzde 50'ye
yakın katkısı olduğunu ifade ederek,
üreticilerin bekledikleri verimi alabilmeleri için mutlaka kaliteli gübre kullanmaları gerektiğini bildirdi.
Kimyevi gübrede en önemli kalite
kriterinin, ambalajın üzerinde belirtilen garanti edilen içeriğe uygun
üretim yapılması olduğunun belirten Güvendi, azot, fosfor, potasyum
gibi bitki besin maddeleri garanti
edilen içerikte belirtilen oranlarda
olması gerektiğini vurguladı.
Bunun yanı sıra ambalaj gramajların tam olması gerektiğine işaret
eden Güvendi, "Gübre fiyatında bu
iki unsur önemlidir. Çiftçilerimiz bu
hususları dikkate alarak gübre tercihlerini güvenilir markalardan yana
kullanmalı" diye konuştu.
Güvendi, dolardaki yükselişle birlikte artış gösteren gübre fiyatlarını
fırsata çeviren sahtekârların piyasaya çıktığını ifade ederek, sahte gübre kullanımının zararlarına ilişkin
çiftçileri uyardı. Hububat ekimlerinin yaklaşmasıyla birlikte çiftçilerin
gübre taleplerinin başladığına dikkati çeken Güvendi, bu sahtekarların
bazı bölgelerde büyük markaların
taklit çuvallarında sahte gübre sattığını ifade etti.
"Tarım İl Müdürlüklerine İhbar Edin"
Güvendi, sahte gübreciler piyasanın
az da olsa altında fiyatı vererek, gübre markası gözetmeksizin her çeşit
ürünü çiftçilere satmaya çalıştıklarını belirterek, "Bu sahtekârlar çiftçilerimizin bir yıllık emeğinin heba
olmasına sebebiyet veriyor. Ayrıca
sahte gübre kullanımı tarım topraklarımızda onarılması güç ve pahalı
zararlara yol açıyor" diye konuştu.
Çiftçilerin aldığı gübrenin spektlere
(içeriğinin çuvalın üzerinde yazan
ile aynı olması) uygun olduğuna
bakması, gramajının tam olduğunu kontrol etmesi gerektiğinin altını çizen Güvendi, "Gübre aldığında
herhangi bir şüphe duyması halinde, Tarım il müdürlüklerine, Tarım
ilçe müdürlüklerine ve hatta Tarım
Kredi Kooperatiflerine başvurabilirler. Kooperatiflerimiz çiftçilerimizin
neler yapabileceğine ilişkin onları
bilgilendirerek,
yönlendirecektir"
değerlendirmesinde bulundu.
Binlerce Çiftçi Brüksel’i Traktörlerle İstila Etti
»» Avrupa ülkelerindeki çiftçiler, Avrupa Birliği'nin (AB) tarım ve hayvancılık
politikalarını protesto etme amacıyla Brüksel’de toplandı.
Yaklaşık bine yakın traktör Almanya,
Belçika ve Hollanda’nın değişik şehirlerinden gelerek Avrupa Birliği
kurumlarının bulunduğu Schuman
meydanında trafiği kilitledi.
Gösteri esnasında zaman zaman
maytap atan çiftçiler polisin biber
gazına maruz kaldı.
Süt üretiminde litre başına yaklaşık
0,25 Euro kazanan çiftçiler, bunun
0,45 Euro olmasını istiyor.
AB ülkelerinin tarım ve hayvancılıktan sorumlu bakanların bugün
Brüksel'de yapacakları toplantıda
bu konuyu da ele alacak. Çiftçiler de
Brüksel'i kilitleyen gösteriyle bakanlar üzerinde baskı kurmayı amaçlıyor.
Çiftçiler Sert Eylemlere
Hazırlanıyor
Süt üreticilerinin lobi kuruluşu Avrupa Süt Kurulu’nun (EMB) Belçika Sözcüsü Erwin Schöpge bugün
Avrupa’dan ciddi bir çözüm gelmediği takdirde daha sert eylemlere hazırlanacaklarını belirtti.
Alman süt üreticileri başkanı Romuald Schaber ise çözüm bulunmadığı
takdirde çok farklı şeyler olabileceğini ifade etti. Schaber, "Bildiğimiz ta-
rım ve hayvancılık tamamen yok olabilir" diyerek tepkisini dile getirdi.
Brüksel Polis yetkilileri ise vatandaşları uyararak toplu taşıma araçlarını
kullanmalarını tavsiye etti.
Kooperatifçiliğimizde Temel
İlkeleri Kazanabilir miyiz?
»» Bireysel ve toplumsal fayda sağlayarak yöresel
kalkınmayı sağlayan, tüm demokratik ülkelerde
kabul görmüş ilkeleri ile ekonomik gelişmeye
katkı sunan önemli argümanlardan birisi de
kooperatiflerdir.
Kooperatifçiliğin temel ilkeleri, demokratik yapısı, gelişmiş ülkelerin
temel nitelik ve kavramları ile de
örtüşmekte, kooperatifçiliğin geliştiği ülkelerde demokrasinin de
geliştiği görülmektedir.
Gönüllü ve herkese açık ortaklık uygulaması bireysel özgürlüğün diğer
bir ifadesidir. Herkesin katılımına
açık olması, her anlamda hiçbir ayrımcılığın olmadığının da göstergesidir. Ana sözleşmelerinde ortaklık
şartlarının belirlenmiş olması demokratik işleyişini güçlendiren bir
unsur olarak görülmelidir.
Ancak gerek yasada, gerek tarımsal
kalkınma kooperatifi ana sözleşmelerinde yapılan bazı değişiklikler ve
düzenlemeler ile, kooperatiflerin
çalışma alanı dışındaki kişilerin ortak edilebilmesi, öncelikli amacı ve
görevi yöresel hizmet vermek olan
kooperatiflerde bazı sorunların
oluşmasına neden olabilmektedir.
Kooperatifçiliğin en önemli yanlarından biriside demokratik işleyiş
itibariyle çok önemli mekanizmaların oluşturulmuş olmasıdır. Bu
anlamda kooperatifler için demokrasinin okulu ifadesinin kullanılıyor
olması boşuna değildir. Ancak mekanizmaların işleyişinin sağlanması
ile ilgili sorunlar vardır. İşleyişi engelleyen en önemli etken ise üretici
örgütlenmesindeki kaotik yapıdır.
Kooperatiflerde ortakların ekonomik katılımı arzulanan ölçülerde
olmamaktadır. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Genelde ortakların
ekonomik durumları ek ödentilere
engel teşkil etmektedir. Proje uygulamalarında özkaynak sorunu
yaşanabilmektedir.
Risturn ilkesi çok büyük
oranda işletilmemektedir.
Risturn oluşsa bile
sermaye yetersizliğinden
dolayı, oluşan risturn
sermayeye ilave
edilmektedir.
Kooperatiflerin özerklik ve bağımsızlık ilkesi en önemli ilkelerinden
birisidir. Bu konuda kooperatiflerimizin vesayet altında olmadığını
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
söylemek pek mümkün olmasa da
kooperatifçiliğimiz adına önemli
bir kazanım olduğu kesindir.
Kooperatif yöneticilerimizin ve
ortaklarının eğitimi son derece
önemlidir. Diğer taraftan toplumun kooperatifçilik konusunda
bilinçlendirilmesi, geçmişte olduğu gibi bu günde ilkokuldan başlayan birlikte iş yapma, dayanışma
ve toplumsal kalkınma bilincinin
oluşması için kooperatifçilik konusunda verilecek eğitim de son derece önemli olacaktır.
Ülkemizdeki
kooperatifçilik alanında
en önemli sorunlardan
birisi de kooperatifler
arası işbirliğinin
ve dayanışmanın
sağlanamamış olmasıdır.
Üretici örgütlenmesinde
ki kaotik yapı örgütlerin
dışa dönük rekabeti
değil içe dönük, örgütler
arası olumsuz rekabeti
getirmiştir. Dolayısıyla bir
işbirliği ortamı sağlamak
mümkün olamamıştır.
Hiç şüphesiz kooperatifler devlete ve topluma karşı sorumludurlar. Hem ekonomik hem de
sosyal sorumlulukları vardır. Bu
sorumluluklarını yerine getirmek,
kalkınmanın sürdürülebilirliğini
sağlamak kooperatiflere düşen görevler arasındadır.
Doğaldır ki devletin de dar ve orta
gelir gruplarının refahı için kooperatiflerin gelişmesini sağlamak ve
anayasal görevini yerine getirmek
gibi bir zorunluluğu vardır.
.
12
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
Ordu’da 11 Bin Dönüm Büyüklüğünde
Tarım Arazisi HES ve Maden Ocağı Kurbanı
‘Sütçüler Kekiği’ Dünyaya
İhraç Ediliyor
»» Ordu’daki tam 11 bin 491,80 dönüm, yani yaklaşık 1641 futbol sahası
büyüklüğündeki tarım arazisinin HES’ler, taş ocakları ve maden işletmeleri
tarafından yok edildiği ortaya çıktı.
»» Isparta'daki endemik bitki türlerinden Sütçüler
kekiği, ilçedeki yüksek kesimlerden toplanıp
kurutulduktan sonra, ihraç ediliyor.
Ordu Doğa ve Yaşam Alanlarını Koruma Platformu üyesi Ertuğrul
Gönül’ün İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne verdiği dilekçeye
verilen yanıtta, Ordu’da 1 Ocak 2000
ile 31 Ağustos 2015 tarihleri arasında
toplam 11 bin 80 dönüm tarım arazisinin yok edildiği öğrenildi. Bu yıllar
arasında yok edilen tarım arazileri
Mülga Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü
arşivlerinde yer alıyor.
Müdahale Edilmezse
Tehlike Büyüyecek
Evrensel’den Sinem Uğurlu’nun
haberine göre, Ordu Doğa ve Yaşam
Alanlarını Koruma Platformu üyesi
Ertuğrul Gönül, “Yıllardır HES’lerin,
taş ocaklarının, maden aramalarının
doğaya verdiği zararları dile getiriyoruz. Verdiğimiz dilekçe ile 1995
yılında başlayan HES, taş ocakları ve
maden işletmeleri ile ne kadar tarım
alanının yok edildiğini öğrenmek istedik. Ordu Büyükşehir kapsamına
alındığı için Özel İdare yetkisiyle verilen yerleri öğrenemedik, ama Gıda
Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü
kanalı ile tarım arazilerinin tarım
dışı kullanımına verdiği yerlerin
miktarını öğrendik. HES’ler için 10
bin 380,80 dekar (dönüm), maden
ocakları için 144,8 dekar (dönüm);
taş ocakları için 966,2 dekar (dönüm) tarım arazisinin yok edilmesine izin verilmiş. 01 Ocak 1995-31
Aralık 2000 yılları arasında yok edilen tarım arazileri ve bundan sonra
yok edilmek isteneler de hesaba katıldığında tehlikenin boyutu daha iyi
anlaşılacaktır. Müdahale edilmezse
tehlike daha da büyüyecek” dedi.
‘Göçe Neden Oluyor’
Ertuğrul Gönül, “Tarım arazilerinin
yok edilmesi yoksulluğa neden oluyor.
Tarım arazisini kaybeden üreticiye
göç etmekten başka çare kalmıyor. Bu
da şehirlerde ucuz işgücünün yaratılmasına neden oluyor” diyerek Türkiye
genelini düşündüğümüzde tarımda
dışa bağımlılığın gerekçeleri de ortaya
çıkmaktadır, ifadesini kullandı.
‘Geleceğimize Sahip
Çıkalım’
Tarım arazileri dışında orman ve
meralar da hesaba katılırsa geleceğimize sahip çıkmanın acilliği daha
iyi anlaşılıyor ifadesini kullanan Gönül, “Bu topraklar geleceğimiz. Her
bireye, kuruluşa görev ve sorumluluk düşüyor. Birileri kâr edecek
diye topraklarımızın, sularımızın,
ormanlarımızın yok olmasına seyirci
olmamalıyız. Herkesi birlikte mücadeleye davet ediyoruz” dedi.
.
Ormanlarımız Özelleşiyor mu!
»» Orman Genel Müdürlüğünce hazırlanan ve Bakanlar Kurulundan geçerek
20.03.2015 tarihinde resmi gazetede yayınlanan “Orman Ürünlerinin Satış Usul ve
Esasları Hakkında Yönetmelik” çıkarılmıştır. Bu yönetmelik yayınlandıktan 3 ay
sonra, yani Haziran ayında yürürlüğe girmiştir.
Yürürlüğe giren yönetmelikle birlikte;
• Orman ürünlerinin satış işlemleri
ÇOK YILLIK olarak yapılabilecektir.
Anayasamızın 169. Maddesinde ise
“Devlet ormanları kanuna göre,
Devletçe yönetilir ve işletilir.” denilmektedir. Ancak orman ürünlerinin çok yıllık satışının yapılabilmesi
ormanların özel sektöre açılmasını
ifade etmekte ve buda Anayasamıza
aykırı bir maddedir. Ayrıca Devletimizin himayesinde işlendirilen ve
tek geçim kaynağı orman üretimi
olan köylülerimiz, özel sektörün eline bırakılacak, belkide hiç iş dahi verilmeyecektir.
• Biyokütleden Elektrik enerjisi üreten tesislere yakacak odun, kesim artıkları, süceyrat odunu ve kökler tahsisli satış usulü ile satılabilecektir.
6831 sayılı Orman Kanununun 37.
Maddesinde yukarıda yazılan ve
yıllık üretim programında olmayan
ürünlerin toplama izni öncelikle Kooperatiflere ve köylülere verilir. Yapılan düzenleme ile kooperatiflere
ve köylülere verilen bu öncelik hakkı
ortadan kaldırılmaktadır. Buda Orman Kanununun 37. Maddesine aykırı bir düzenleme olmuştur.
• Yıllık odun hammadde işleme kapasitesi 25.000 m3 ve üzeri olan her
türlü fabrika ve tesislere, yıllık kapasite ve kullanım miktarlarına göre
Genel Müdürlükçe tahsisen odun ve
dikili ağaç satılabilecektir.
Bu maddede ki “DİKİLİ AĞAÇLARIN” tahsisi ile yapılacak uygulama,
ormanlarımızın yegâne koruyucuları
olan orman köylülerimizin ve kooperatiflerimizin orman dışına itilmele-
Özkan KAPUCU
Orman Mühendisi
rine sebep olacaktır. Çünkü tahsisen
dikili ağaç alacak olan özel sektör
temsilcileri doğal olarak kendi ticari amaç ve hedeflerini gerçekleştirmek isteyeceklerdir. Bu nedenle de
zor şartlarda çalışan ve tek geçimi
orman üretimi olan köylülerle çalışmayıp kendi profesyonel ekiplerini
kuracaklardır. Buda orman köylülerinin ve kooperatiflerin devre dışı
kalmaları demektir. Tabiki profesyonelleşmek kötü değil ancak ülkemizde kırsal kesimde yaşayan önemli
bir nüfus gerçeği de bulunmaktadır.
Biz buralarda zor şartlarda yaşamaya çalışan orman köylülerimizi
yaşadıkları bölgelerde tutabilecek,
yani göçü önleyebilecek çalışmalar
yapmamız gerekirken maalesef bu
şekilde göçü artırabilecek çalışmalar
yapıyoruz. Uygulamaya başlanılan
yönetmeliğin bu maddesi de Anayasamızın 170 ve 171. Maddeleri ile
Orman Kanununun 40. Maddesine
aykırı düzenlenmiş bir maddedir ve
kırsalda yaşayan orman köylülerimizin ve kooperatiflerimizin haklarını
elinden almaktadır.
Orman Genel Müdürlüğümüz son
yıllarda zaten dikili ağaç satış uygulamalarına ağırlık vererek dikili satış
uygulamasını artırmaya çalışmaktaydı. Bu uygulamaların artmasıyla
birlikte orman köylülerimizin sıkıntıları ve mağduriyetleri de artmaya
başlamıştır. Şimdi ise bu yönetmelikle çok yıllık satışların yapılabilmesinin, fabrika ve tesislere de tahsisli
dikili ve orman ürünlerinin satışının yapılabilmesinin önü açılmıştır.
Buda orman köylümüzün elinden
işlerinin alınması demektir. Yani kısacası kırsaldan kente göçün artması
demektir.
Durum bu şekilde olunca insan
sormadan edemiyor.
Ormanlarımız özelleşiyor mu?
Acaba Sinop’un Ayancık ilçesinde bulunan Zindan ve Çangal ormanlarının
1928 yılında özelleştirilmesiyle başlayan ve 1945 yılında zor bela Bakanlar
Kurulu kararı ile sözleşmenin fesih
edilmesiyle son bulan katliam gibi
işletim sistemi, şimdi bütün ormanlarımızın üzerinde mi uygulanacak?
Türkiye'de sadece Isparta'nın Sütçüler ilçesinde yetişme alanı bulunan yayla kekiği, pazarda "Sütçüler
kekiği" ya da "toka kekiği" olarak
biliniyor. İlçedeki Beydilli, Sarımehmetler, Gümü, Çandır, Bekirağalar, Kasımlar ve Kesme köylerinde yoğun olarak bulunan kekiğin
hasadı, buradaki vatandaşlarca
eylül ayında yapılıyor.
Alçak kesimlerin yanı sıra rakımı
2 bini bulan yerlerden de toplanan kekik, bazen evlerin önünde
bazense yüksek rakımlı yaylalarda
kurutulmaya bırakılıyor.
Kurutma işleminin ardından ilçeye
gelen aracılar tarafından alınan kekik, ABD başta olmak üzere, Almanya, Hindistan, İtalya, İngiltere, İsveç,
Rusya, Hollanda, Avustralya, Macaristan, Kanada, Polonya ve Japonya
gibi birçok ülkeye ihraç ediliyor.
Odun dışı orman ürünlerinin başında gelen Sütçüler ilçesindeki
endemik kekik türü ile ilgili olarak
hasadın başladığı ilçedeki Beydilli,
Sarımehmetler, Gümü, Çandır, Bekirağalar, Kasımlar ve Kesme köylerinde vatandaşlar eğitim alıyor.
Doğal dengenin korunması, devamlı gelir getiren ürünün sürekliliğini
sağlamak ve daimi ürün alabilmek
amacıyla toplama işini yapanlara
şartname imzalattırılıp, kekiğin sürdürülebilirliği açısından en az zarar
göreceği çiçeklenme sonu döneminde toplanmasına izin veriliyor.
2014 yılında yaklaşık 400 ton üretilen kekik için 2015 yılında ise
500 ton civarında üretim bekleniyor. Kekik, kuru ya da yaş olarak
bölgedeki işleme tesislerinde değerlendiriliyor. Toplanmasından
kekik yağı olarak ihracatına kadar
geçen süreçte yöre halkına yaklaşık
2 milyon lira ek gelir sağlıyor.
GÜBRETAŞ Çiftçi Çocuklarına
275 Lira Burs Verecek
»» GÜBRETAŞ, başarılı ziraat fakültesi öğrencilerine
4 yıl boyunca karşılıksız eğitim bursu verecek.
Eğitim Bursu için 15 Ekim'e kadar internet üzerinden
başvuru yapılabilecek.
Sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında tarım sektöründe nitelikli
insan gücünü desteklemeyi amaçlayan GÜBRETAŞ, ziraat fakültelerinde eğitim görüp ekonomik desteğe ihtiyacı olan belli sayıda çiftçi
çocuğuna ilk sınıftan başlayarak,
lisans eğitimi boyunca geri ödemesiz Eğitim Bursu desteği veriyor.
2015-2016 öğrenim döneminde 275
TL olarak belirlenen GÜBRETAŞ
Eğitim Bursu için başvurular 14
Eylül'de başladı. GÜBRETAŞ Eğitim Bursu desteğinden yararlanmak
isteyen ziraat fakültesini bu yıl kazanan öğrenciler, 15 Ekim 2015 tarihine kadar internet sayfası üzerinden
burs için başvuru yapabilecek.
Başvurularda çiftçi çocuğu olmak
ve ziraat fakültesinin Bahçe Bitkileri, Tarımsal Yapılar ve Sulama,
Bitki Koruma, Tarla Bitkileri, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme bölüm-
K
lerinden herhangi birinin hazırlık
veya 1. sınıfına bu yıl kayıt yaptırış
olma şartları aranıyor.
Başvuru sonuçları da 13
Kasım tarihinde şirketin
web sitesinde açıklanacak.
Öğrenim dönemi boyunca öğrencilere, toplam 9 ay ödemenin yapıldığı GÜBRETAŞ Eğitim Bursu'nda,
başvuru sonuçları da 13 Kasım 2015
tarihinde şirketin web sitesinde
açıklanacak. Eğitim desteğinden
toplamda 225 öğrenci yararlanacak.
öy-Koop Merkez Birliğimizin uzun seneler fahri danışmanlığını yapan
SDÜ Eski Rektörü, Prof. Dr. M.Lütfü Çakmakçı ile SDÜ Öğretim Üyesi
Prof.Dr.Aynur Gül Karahan 3 Eylül 2015 tarihinde Ankara’da düzenlenen
nikahla hayatlarını birleştirdiler.
Köy-Koop olarak yeni evli çifti kutlar hayat boyu mutluluklar dileriz.
Köy-Koop Haber Ekim 2015
TARIM
Süt Zirvesi Toplanıyor
»» Kuşadası’nda düzenlenecek 3. Ulusal Süt Zirvesi’nde,
yılda 19 milyon ton ile öncü ülkeler arasında yer alan
Türkiye’nin, sektörde yeniden yapılanması gündeme
gelecek.
6 ve 7 Kasım 2015 tarihleri arasında Kuşadası Efes Fuar ve Kongre
Merkezi’nde gerçekleştirilecek 3.
Ulusal Süt Zirvesi, Türkiye’nin dört
bir yanından üreticileri ağırlayacak.
Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği
ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Aydın İl Müdürlüğü önderliğinde
Platform Fuarcılık tarafından düzenlenecek zirveye, son günlerde en çok
tartışılan süt fazlalığı konusu damga
vuracak. Türkiye’nin yılda 19 milyon
ton ile üretimdeki başarısına karşın
kişi başı 24 litre tüketimle birçok Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika’nın
gerisinde kalması da yine zirvenin
ana gündem maddeleri arasında yer
alacak.
Sektör Temsilcileri
Açısından Oldukça Faydalı
Olacak
Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Fatih
Salih Okumuş, zirvenin küçükbaş
ve büyükbaş hayvancılık sektörünün gelişmesi, süt verimliğinin ve
kalitesinin artırılarak sürdürülebilir
üretimi ile pazarlanmasını sağlamak
için büyük önem taşıdığını söyledi.
İlk iki zirvede elde edilen başarılı
sonuçların tüm sektör için verimli
bir kaynak halini aldığına dikkat çeken Okumuş, "Zirve, Anadolu Expo
Canlı Süt ve Besi Hayvanları Fuarı
ile eş zamanlı düzenlenecek. Bu da
sektör temsilcileri açısından oldukça faydalı olacak. Gelecek ile ilgili
planlamalarda üreticinin yeniden
yapılandırılmasının
tartışılacağı
süt zirvesinde bir tarafta üretici diğer tarafta ise süt işleyen tesis yetkilileri yer alacak. Tüm sektör ile ilgili
yasal alt yapıyı oluşturan kamuda
ve bu taraflara yol gösteren ışık tutan üniversiteler ve akademisyenler
de katkı koyacak" dedi.
Traktör Seçerken Nelere
Dikkat Edilmeli!
»» Dünya’nın en güçlü traktörü 900 beygir gücünde... İyi de ihtiyacımız olan traktör
bu mu? Doğru olan traktör, çok güçlü olan mı? Yoksa sizi yarı yolda bırakmayacak
kadar güçlü olması yeterli mi? İçimizdeki güç isteği bizi yanıltmasın. “Güçlü olan
büyük olan değil, amaçladığını gerçekleştirendir”, John Keats.
hammadde fiyatlarındaki artış, GDO
gibi temel pek çok zorluğa rağmen
övünülecek bir endüstri olmayı başardığını söyleyen Bircan, "Sektör
yeni ve daha ileri hedeflerle bu övgüyü devam ettirmeye kararlı. Bunun için birlikte; bilimi, teknolojiyi
kullanarak, paylaşarak daha çok
öğrenerek üretmemiz ve küreselleşen dünyada yerimizi sağlamlaştırmamız gerekiyor. Ulusal Süt Zirvesi
bu açıdan önemli fırsatlar yaratacak" diye konuştu.
Herkesin Derdi Süt
Piyasasındaki Olumsuzlara
Çözüm Üretmek
Fırsat Yaratacak
Platform Fuarcılık Genel Müdürü
Gül Ceylan ise zirvenin üreticinin en
önemli sorunu "pazarlamaya" çözüm
önerileri getireceğine dikkat çekti.
Sektörün 300 bin kişiyi doğrudan ilgilendirdiğini söyleyen Ceylan, "Süt
sektörüne devlet desteğiyle ciddi
katkı sağlandı ve üretim arttı. Ancak
sektörün bu kadar gelişmiş olmasına
karşın maliyet artışı nedeniyle üretici istediği karı elde edemiyor. Üretici
yemi dövizle alıyor ama döviz arttı,
mazota zam geldi. Sanayici de geçen
yılki fiyattan ürün almak istiyor. Bu
zirve sütün doğru şekilde pazarlanamamasının nedenleri ortaya koyacak. Bir süt tozu fabrikası kurulması
dahi gündeme gelebilecek. Herkesin
derdi süt piyasasındaki olumsuzlara
çözüm üretmek" dedi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Aydın İl Müdürü Mustafa Bircan
da zirvenin, Türkiye’nin tek ihtisas
fuarı ile eş zamanlı aynı mekanda
düzenlenmesinin sektör için büyük
katkı sağlayacağını söyledi. Süt sektörünün; son yıllarda yaşanan yem
2 gün sürecek zirvede 30 başlık altında 2023 hedefi, süt bilgi ve güvenirliği, tedarik yönetmeliği, devlet
desteklemeleri, tüketimi artırıcı politikalar, kayıt dışı ile mücadele gibi
konular ele alınacak. Ayrıca sektöre
katkı sağlayanlar da ödüllendirilecek.
'İnsansız Hava Araçları' İle Tarım
Arazileri Denetlenecek
»» Tarım arazilerinde verimliliği artırmak, ilaç,
gübre ve su miktarının gerektiği kadar ve en düşük
seviyede kullanımını sağlamak için belirlenen pilot
alanlarda, insansız hava araçları, üzerlerindeki termal
kameralarla uçuşlar yapacak.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
ve TÜBİTAK tarafından hazırlanan
"Uzaktan Algılama ve Hassas Tarım" projesiyle, tarım arazileri, askeri alanda kullanılan insansız hava
araçlarıyla denetlenecek.
Uçuşlar sırasında elde edilen veriler,
ziraat mühendisleri ve uzmanlarca
değerlendirilerek, o arazide kullanılan tüm materyallerin ayarlamaları
gerçekleştirilecek. Böylece toprağın
daha verimli ve uzun süreli kullanımı sağlanacak.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Gökhan Söylemezoğlu, projenin çiftçilere büyük fayda
sağlayacağını, özellikle tarımda büyük tasarruf oluşturacağını bildirdi.
13
Stratejik öneme sahip fındık, çay,
buğday, üzüm gibi temel ürünler
başta olmak üzere tarımsal faaliyetin
yapıldığı tüm arazilerde uygulanabilecek çalışma sayesinde toprağın kullanım ömrünün uzayacağını vurgulayan Söylemezoğlu, "Ürünlerimizde
verim artacak ve topraklarımızda yeterince ilaçlama yapılacak" dedi.
Tarımsal işletmelerde makine giderleri genellikle birinci sırada yer
alıyor. Tarlaya döktüğünüz alın
terinizi gereksiz yere harcamak istemezsiniz. Üreticiler olarak doğru
makineleri seçmeli ve makinelerini
daha etkin kullanmalıyız. Bu nedenle işletmelerin büyüklüğü, yapılacak iş ve işlemler dikkate alınmalı. Böylece işletme daha verimli hale
getirilebilir. Tarım işletmesindeki
ekonomik sürdürülebilirlik, önemli
ölçüde işletmecinin makine kullanım ve seçme yeteneğine bağlıdır.
Yapılan anketlere göre
işletme sahipleri traktör
alırken en çok şu noktalara
dikkat ediyorlar:
• Traktör gücü,
• Yedek parçasının bulunma kolaylığı ve ucuzluğu,
• Servis imkânları,
• Kuyruk mili özellikleri,
• Vites seçenekleri,
• Lastik özelliklerinin iyi olması,
• Hidrolik direksiyona sahip olması,
• Çift çeker olması.
Asıl dikkat edilmesi gereken nokta,
traktörün gücü ya da fonksiyonları
değil traktörün işlevselliğidir. Gelişen teknoloji ile birlikte çok güçlü iş
makineleri üretilmeye başlandı. Çeşitli kalite ve kapasitede ürün bulmak çok kolay. Artık alıcının önünde çok daha fazla seçenek mevcut.
Bu seçenekler çoğu zaman dikkat
dağıtıcı olabiliyor. Pazar büyüdüğü için rekabet şartları üretici lehine gerçekleşerek fiyatlar bir nebze
düşmektedir. Ancak traktör alırken
dikkat etmemiz gerekli tek nokta
fiyatlar değildir. Traktör alırken fiyatla birlikte ürünün işletmeye etkilerine de dikkat etmeliyiz. Traktörü
seçerken kriterleriniz ihtiyaçlarınız
olmalı. Öncelikle satın alacağınız traktörü hangi amaçlar
için ve hangi şartlar altında
kullanacağınızı düşünün;
• Arazi büyüklüğü,
• Toprak özellikleri,
• Diğer ekipmanlar,
• İşletmenizin iş yükü, üretim şekli,
• İklim şartlarını göz önünde bulundurun.
Bu koşulları incelediğimizde ihtiyacımız olan traktöre bir adım daha
yaklaşmış olacağız.
Kadir Oğuzhan YIL
Ziraat Mühendisi
fazla zorlayan işe uygun
traktör seçimi size rahat
bir nefes aldırabilir.
Sürdürülebilir bir fayda elde etmek
için nasıl bir traktör almalıyız? Bu
bizim için çok önemli; onca emekle
kazandıklarımızı gereksiz yere sarf
etmek istemeyiz.
Türkiye’de yakın zamanda arazi
toplulaştırma faaliyetleri başladı.
Çiftçilerimizin arazileri daha derli
toplu olacak. Bölünmüş topraklar
yerine tek parça arazi daha kontrol
edilebilir olacaktır. Traktör alırken
arazilerin ortak kullanım koşulları
göz önünde bulundurularak gereksiz işletme giderleri önlenebilir.
Traktör toprağı sıkıştırdığından
ağırlığı oldukça önemli. Traktörde
ağırlık güç ile birlikte artmaktadır. Gereğinden güçlü traktörlere
rağbet göstermemeli gereksiz ekipmanlardan kaçınmalıyız. Toprağımızın özellikleri doğrultusunda uygun ağırlıktaki traktörü seçmeliyiz.
Örneğin; kil oranı fazla olan araziler nemli olduğunda ağırlıktan çok
etkilenirken, kum oranı fazla olan
topraklar daha az etkilenir.
Sahip olduğumuz ekipmanların
güç istekleri farklılık göstermektedir. Kullandığınız makineler kabine ya da hidrolik donanıma ihtiyaç
duyabilir. Alacağımız traktör diğer
ekipmanlarla uyumlu olmalı ve güç
yetirebilmelidir. İşletmeler çok hızlı büyüye biliyor. İleriye dönük ihtiyaçları karşılayabilme açısından
hesaplar yapmayı unutmayın.
Her işe uygun bir makine
mutlaka vardır. Kuyruk
miline ya da hidrolik
sisteme çok ihtiyacınız
olabilir. Belki de size lazım
olan çeşitli hız seviyesidir
veya çeki gücüdür.
İşletmenizde sizi en
Traktör alırken en akılcı
yollardan biri onu arazide
yük altında kullanarak
test etmenizdir. Traktör
gerçek gücünü çalışırken
gösterecektir. Unutmayın
onu ağır şartlar altında
çalıştıracağız. Neler
yapabildiğini kendi
gözlerimizle görmemiz
gerekiyor.
“Bin bilsen de, bir bilene danış” denir. Tecrübelerimiz bizim
en güvenilir kaynağımızdır. Fakat
tecrübeli olmak yeniliklere kendimizi kapayacağımız anlamına gelmiyor. Bir yandan yenilikleri, farklı
yöntemleri ve araçları takip ederken bir yandan da işleri yürütmek
oldukça zordur. Bu nedenle bazen
bize yardımcı olabilecek bazı kaynaklara ihtiyaç duyarız. Peki, böyle
bir kaynağı nereden bulacağız?
Tarım makineleri alırken, konu
uzmanı ziraat mühendislerine danışılmasında fayda bulunmaktadır. Üreticilerimiz bu konuda bilgi
almak için ziraat fakültelerinin
Tarım Makinaları ve Teknolojileri
Mühendisliği bölümlerine ya da ve
tarım il/ilçe müdürlükleri, kooperatifler, üretici birlikleri gibi kuruluşlardaki konu uzmanı ziraat mühendislerine başvurabilirler.
“Bereket bilgi ve
tecrübenin emekle
harmanlanmasıyla
gelir.”
Sürdürülebilir toprak ve arazi yönetiminin teşviki: üretken bir gıda
sistemi sağlamak, kırsal yaşamı geliştirmek ve sağlık bir çevre elde
etmek için esastır.
14
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif Keçiboynuzunu Ne Kadar Tanıyoruz
ve Değerini Biliyoruz?
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli Kooperatifçi Dostlar,
Uzun süredir sizlerle burada Dünyanın çeşitli ülkelerinden, geçmişten
gelen hikayeler paylaştık. Bu sefer
bir değişiklik yapıp bizden bir hikayeyi sizlerle aktaracağız. Ama bu
hikaye alışılageldiği üzere geçmişten
değil gelecekten olacak.
Dünya tarihinin en büyük örgütlü
mücadelelerinden birini verip büyük zaferler kazanarak 92 yıl önce
kurduğumuz Cumhuriyetimizi kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Bizlere bu Cumhuriyeti emanet eden
Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşların ve Cumhuriyeti korumak için bugün dahi canlarını feda
etmeye devam eden şehitlerimizi ve
gazilerimizi şükranla, minnetle ve
saygıyla anıyoruz.
Baklagiller familyasından bir Akdeniz bitkisi olan keçiboynuzu ülkemizin Akdeniz kuşağında çalı ve ağaç
formunda yetişen bir bitki türüdür.
Harnup olarak ta bilinen baklaları
yani meyveleri yenen bir bitkidir.
Tarihi belgelerde keçiboynuzuna M.Ö. 4000 yıllarında Mısır’ da
rastlanmaktadır. Bir Akdeniz bitkisi olarak buradan Akdeniz bölgesindeki diğer ülkelere yayıldığı, iklime uyum sağladığı ABD ve
Avusturalya’da da yetiştiği görülmektedir. Yabani formda ve kolay
yetişmesi yaygınlaşmasında önemli
rol oynamıştır. Ticari değerinin
artması kültüre alınmasına ve yeni
çeşitler geliştirilmesine yol açmıştır.
Ülkemizde Akdeniz Bölgesinden
Hatay’dan başlayıp Marmaris’e
oradan da İzmir’e kadar ulaşan kıyı
şeridi keçiboynuzunun doğal yetişme alanlarıdır. Ülkemiz keçiboynuzun yetiştiği şanslı coğrafyalardan
biridir. Keçiboynuzu üretimi büyük
ölçüde orman tali ürünleri arasında
yer almakta ve orman köylüleri tarafından toplanmaktadır. Dünyada
200.000 hektar alanda keçiboynuzu üretimi yapıldığı, bununda
150.000 hektarının Akdeniz ülkelerinde olduğu belirtilmektedir. Ülkemizdeki üretim alanında 13.000
hektar olduğu ifade edilmektedir. Yıllara göre değişmekle
birlikte dünya üretimi
320.000 ton civarında
ülkemizdeki üretimi yaklaşık 15.000 ton olduğu,
ihracatımızın ise 5000 ton civarında olduğu dile getirilmektedir.
Keçiboynuzu eski yıllarda şeker
yerine ve yapılan tatlılarda kullanılırdı. Günümüzde beyaz şeker
üretimi ve tüketiminin artması ile
bu kültür büyük ölçüde kayboldu.
Meyvesindeki zengin besin maddeleri ile insanlar ve hayvanlar için
olduğu kadar bitkiler içinde önem
taşımaktadır.
Keçiboynuzunun
meyvesi beslenmede olduğu kadar
sanayide de kullanılan hammaddelerden biridir. Bilimsel adı ‘ceratonia siliqua’ olan keçiboynuzunun meyvesinin etli olan kısmı
kadar çekirdeği de değerlidir.
Uluslararası Kooperatifler
Birliği’nin (ICA) Antalya
Konferansı
Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin
Büyük Genel Kurulu ve bu kapsamda yapılan küresel düzeyde konferansı 10-13 Kasım 2015 tarihinde
Antalya’da gerçekleştirilecek. Bütün
ülkelerden, Dünyanın en büyük ve
en tanınmış kooperatifleri ülkemize
gelecek. Bazıları öyle büyük ki, ciroları küçük bir ülkenin bütçesi kadar.
Yaklaşık 1 hafta sürecek etkinlik aynı
tarihlerde aynı yerde yapılacak G20
Konferansıyla peş peşe yapılacak.
Yani Dünya Liderleri ile ekonominin devleri bir araya gelecek. Yani
kooperatifçilik Dünya sorunlarının
çözümünde önemli bir araç olarak
gündemdeki yerini daha da pekiştirecek. Konferans sürecince ele alınacak konulara bakıldığında bu durum
rahatlıkla anlaşılmakta.
Küresel konferans dünyanın üzerinde durduğu politika, ekonomi, yönetişim, ticaret ve teknoloji konularına
odaklanacak. Konferansa dünyanın
değişik yerlerinden katılacak olan ve
değişik alanlarda uzmanlıkları olan
seçkin konuşmacılar, düşünce kuruluşları, bölge ve sektör uzmanları ile
kooperatiflerin karar vericileri panel
tartışmalarına katılarak, karşılıklı
tecrübelerini paylaşacaklar.
Bu tartışmalarda konuşmacılar, dünyada 2020 yılına doğru önemli küresel sorunların çözümünde kooperatiflerin rolü üzerinde duracaklar.
Konferans’ta üzerinde
durulacak genel konular
şunlar:
• Kooperatifçilikte Sürdürülebilirliğin sağlanması ve tanımlanması,
• Sürdürülebilir kalkınma amaçlarının uygulanması,
• Kooperatifçiliğin özü, değerler ve
prensipler,
• Kooperatiflerin finansman ihtiyaçları için etkili finansman kaynaklarının sağlanması,
• Kooperatiften kooperatife ticaret
yapma olanakları,
• Pazarda kooperatiflerin rolü.
Konferansın Konuları
Ülkemiz kooperatifleri içinde bu muazzam
organizasyona katılan
birkaç kooperatiflerimiz
var. Bunlar Uluslararası
Kooperatifler Birliği’nin
üyeleri ve alt örgütleri-
»» Çoğumuz keçiboynuzunu raflardaki pekmezinden aktarlardan, son yıllarda
bitkilerle tedavi amaçlı keçiboynuzu ürünlerini televizyonlarda anlatan ve
tanıtan uzmanlardan, geleneksel tedavi aramak için gidilen aktarlardaki verilen
bilgilerden tanırız.
nin yönetiminde yer alıyorlar. Yani
genel kurul doğal üyeleri. Ülkemizde
gerçekleştirilen böylesine geniş katılımlı bir faaliyete bizden daha fazla
örgüt katılması gerektiğini düşünüyoruz. Dünyanın hemen her yerinden gelecek birçok kooperatifçi ile
tanışmak, fikir alışverişinde bulunmak ve hatta ortaklıklar kurabilmek
için büyük bir fırsat. Kooperatifçilerimizin ayaklarına kadar gelen bu
fırsatı en iyi şekilde değerlendireceklerini umuyoruz.
Konferansa Özel Konular:
• Gençlik Ağı Yürütme Komitesi katılın
• Türkiye’nin Kooperatifçilik Hareketine katılın.
• The Rochdale Ödül Törenine Katılın
• İş Dünyası Araştırma Konferansına
Katılın
Çekirdeğinden 18 farklı
etken madde elde edildiği
belirtilmektedir. İçinde
barındırdığı pinitol ve
teofilin önemli kimyasal
maddelerdir. Bu
maddeler şeker hastalığı,
astım ve solunum yolu
enfeksiyonları tedavisinde
kullanılan ilaçların etken
maddesi bulunmaktadır.
Meyvesi kalsiyum ve çinko
bakımından zengin A,B,
E vitaminleri ve fosfor,
kolesterol ve kafein
içermeyen bir üründür.
Keçiboynuzu tohumundan posasına çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Meyvesi doğrudan tüketildiği
gibi işlenerek pekmez üretilmektedir. Lezzeti ve tatlandırıcı özelliği nedeniyle çikolata sanayinde ve
pastacılıkta kullanıldığı gibi halk
tarafından çoğunlukla meyvelerinden pekmez elde edilerek yaygın olarak tüketilmektedir. Unu
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
pastacılıkta ve çikolata sanayinde
kullanılmakta, çayı yapılmaktadır. Dondurmada kıvam artırıcı,
reçel, marmelat, jöle, ilaç kapsülü
üretiminde
faydalanılmaktadır.
Meyvesinin tohumundan zamk
yapılmakta, kâğıt endüstrisinde
değerlendirilmektedir. Posası hayvan yemi olarak hayvan beslemede, gübre olarak bitkisel üretimde
kullanılmaktadır. Tabii yüzyıllardan beri halk arasında geleneksel
tedavi amaçlı olarak yapılan birçok
hastalığın tedavisinde önerilmekte ve kullanılmaktadır. Bunlardan
bazıları öksürük, astım ve nefes
darlığına karşı tedavi edici ve testestoron artırıcı afrodizyak olmasıdır.
Keçiboynuzu tohumlarının doğada
değişmeyen, eşit ağırlıklı ve dayanıklılığı nedeniyle tarih içinde
pahalı taşların tartılmasında kullanılmıştır. Bunlar arasında bulunan elmasta karat ölçüsünün
keçiboynuzu tohumundan geldiği
belirtilmektedir. Nitekim Yunanca
keçiboynuzu keration olarak bilinmektedir. Selçuklu ve Osmanlı
döneminde de hassas ağırlık ölçüsü
olarak kullanılmış 16 keçiboynuzu
tohumu bir dirhem (3 gr) olarak
kabul edilmiştir. Diğer bir hikaye
de keçiboynuzu İngilizcede “carob”
olarak adlandırılmaktadır. İngilizce ve Almancada Yahya Peygamberin çölde ekmek olarak tükettiği
meyve olduğu için St.Johns Bread
Yahya peygamberin ekmeği olarak
bilinmektedir.
Keçiboynuzu Akdeniz
bölgesinde tümüyle
yararlanılamayan
potansiyel bitkisel üretim
kaynaklarından biridir.
Daha da önemlisi gübre,
ilaç ve su istemeyen en
kurak şartlara dayanıklı
üretim maliyeti düşük
bir bitkidir. Bu özelliği
nedeniyle Afrika ülkelerine
önerilen yetiştirme
alanıdır. Ülkemizde de
gerekli önem verildiği
takdirde Akdeniz ve Ege’de
yağış sorunu yaşanan
alanlarda bile üretiminin
artırılması mümkündür.
Keçiboynuzu ülkemiz için başta insan beslenmesi olduğu kadar hayvansal ve bitkisel üretimde kullanı-
labilecek besin maddesince zengin
yem ve gübre kaynağıdır. Dünyada
ve ülkemizde bilim çevrelerince
yapılan araştırmalarda olumlu ve
dikkati çeken sonuçlar ortaya konmuştur. Keçiboynuzunun insan ve
hayvan beslenmesi kadar sağlığı
ile ilgili değerlendirilme yöntemleri ile ilgili araştırmalar devam
etmektedir. Son yıllarda dünyada
ve ülkemizde sağlık konularındaki
faydaları nedeniyle tanınmışlığı artan keçiboynuzu ürünlerinin tüketiminin artması bu konudaki araştırmaların önemini artırmıştır.
Keçiboynuzu üretiminden işlenmesi ve pazarlanmasına kadar
tüm yönleriyle dikkate alınması
gereken bir üründür. Bu konuda dış ticaret yapan
çevrelerce üretiminin büyük bir kısmının yapıldığı Akdeniz
Bölgesi için petrol kadar kıymetli bir ürün olarak
tanımlanmaktadır. Keçiboynuzunun gereği gibi değerlendirildiğinde başta orman köylülerimizi ve çiftçilerimiz olmak üzere
işleyen ve ticaretini yapanlara büyük gelir getirmesi mümkündür.
Bu satırlarda kullanım alanlarını
ve faydalarını tümüyle tanıtamasak
bile keçiboynuzu ürünlerinin iç ve
dış ticareti ile ilgilenen tüm tarafların ve de ülkemizin büyük gelir elde
etmesi mümkündür.
Keçiboynuzu üretim ve
pazarlama politikamızı
yeniden gözden
geçirmeliyiz. Dünyadaki
gelişmeleri takip ederek,
bu yönde politikalar
geliştirmeliyiz. Dünyada
keçiboynuzu üreten
ülkelerdeki gelişmeler
dikkatle takip etmeli,
gereğinde işbirliği
yapmalı, bilimsel
çalışmaları teşvik etmeli,
ülkemizde keçiboynuzu
ürünlerinin üretimini ve
tüketimini, keçiboynuzu
posasından üretilen gübre
ve yemin kullanımını
desteklemeliyiz.
Keçiboynuzu ile tümüyle benzer özellikler taşımasa da Güney
Kore’nin dünya markası olarak
ortaya koydukları Kırmızı Ginseng
üretim ve pazarlaması önemli bir
örnektir. Güney Kore’nin Ginseng
’de izlediği üretim ve pazarlama
yöntemi incelemeli ve uygulama imkânlarını araştırmalıyız.
Akdeniz’in petrolü olarak ifade edilen keçiboynuzundan gereği gibi
faydalanmanın yolu bulmalıyız.
.
Köy-Koop Haber Ekim 2015
TARIM
Hayvancılıkta Hassas Tarım Uygulamaları
»» Tarımsal üretimin tarihsel gelişimine baktığımızda, tarımsal faaliyetler insan
gücünden hayvan gücüne ve daha sonrada traktör gücüne dayalı bir gelişim
göstererek sürdürülmektedir.
Son yıllarda ise traktör gücüne geçişin
bir devamı olan ve hassas tarım (Precision Farming (Smart Farming))
olarak nitelendirilen ileri teknoloji
uygulamaları tarımsal üretimdeki
evrimin günümüzde geldiği noktadır. ABD ve AB ülkeleri gibi gelişmiş
ülkelerde özellikle 1990’lı yılların
başından itibaren hassas tarım uygulamalarına yönelik çalışmalara
başlanılmıştır. Ülkemizde de yeni bir
tarımsal yöntem olan bu alanda bazı
bilimsel çalışmalar yapılmaktadır.
Hassas tarım “Akıllı Tarım”, “Alana
Özgü Tarım”ve “Yerine Göre Tarım” gibi değişik isimlerle de ifade
edilmektedir. Hassas tarım uygulamaları geleneksel tarım uygulamalarının aksine; gelişmiş bilgi ve
iletişim teknolojilerinin kullanıldığı,
insana, , bitkiye, hayvana ve çevreye
duyarlı, üretimde düşük maliyet ve
değişken girdi kullanımı ile birlikte yüksek gelir düzeyini hedefleyen,
bitkisel ve hayvansal üretimde kalite
ve verimlilik faktörlerini ön planda
tutan uygulamalardır. Bitkisel ve
hayvansal üretimde kullanılan
hassas tarım uygulamalarının
temelini oluşturan ileri bilgi ve
iletişim teknolojileri; veri tabanını arşivleyen Coğrafi Bilgi
Sistemleri (CBS), arazi ile tarım
makinalarının koordinatlarını
belirleyen Uydularla Konum
Belirleme Sistemleri (GNSS) ve
Uzaktan Algılama Sistemlerinden (RSS) oluşmaktadır.
Hassas tarım uygulamaları, özellikle
gelişmiş ülkelerde bitkisel üretimde olduğu gibi hayvansal üretimde
de kullanılmaktadır. Çünkü günümüzde, dünyada hayvansal
üretimde karşılaşılan bazı zorluklar vardır ve bu zorlukları
genel olarak şu başlıklar altında toplamak mümkündür :
• Dünya nüfusunun artışına paralel
olarak, insanlığın beslenme sorununun çözümünde çiftlik hayvanlarının
sayısının arttırılması zorunluluğu
ve buna bağlı olarak hayvan refahı,
hayvanların dengeli beslenmesi v.b
sorunların ortaya çıkması
• Gelecek 15 yıl içerisinde dünyada et
tüketimine olacak talebin % 40’dan
fazla olacağının beklenmesi, (FAO
2010)
• Hayvan sağlığı ve sağlıklı gıda arasındaki ilişki,
• Çevresel sorunlar,
• Ekonomik sorunlar (fiyat oluşumu,
katma değer oluşturma v.b)
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
Yukarıda belirtilen zorlukların aşılmasında hassas tarım uygulamaları
etkili ve çağın gereklerine uygun bir
çözüm yolu olarak görülmektedir.
Bu uygulamalar, her bir hayvandan
alınacak verimi en yüksek seviyeye
çıkarmak için ileri bilgi ve iletişim
teknolojilerinin kullanımına olanak
sağlamaktadır. Bu teknolojiler sayesinde 24 saat sürekli kontrol sağlanarak, Radyo frekans kimlik belirleme (RFID) sistemi ile hayvan sağlığı,
yem tüketimi, süt verimi, su ihtiyaçları ve iklim gibi çevresel faktörleri
anlamak ve hayvanların ihtiyaçlarına göre gösterdikleri tepkileri net
bir şekilde elde etmek mümkündür.
Bu kapsamda bu bilgileri elde etmek için kulak, tasma, ayak bilekliği,
enjekte edilebilen kimlik belirleme
cihazları kullanılmaktadır. Oysaki
geleneksel hayvansal üretim metotlarında büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvan v.b diğer çiftlik hayvanları sürülerinde tüm hayvanların su,
yem ve barınak ihtiyaçlarının aynı
olduğu ve ortalama olarak aynı verim düzeyine sahip oldukları varsayılır. Bu varsayıma göre; hayvanların
havalandırma, ısı, aydınlatma gibi
barınak içi fiziksel koşulları ile yem
ve su ihtiyaçlarının neler olacağını
içeren yetiştiriciliğe yönelik kararlar
verilir. Gerçekte ise her bir hayvanın
yaşama ve verim payını karşılayacak
kaba ve kesif yem ihtiyaçları, barınak
içi koşulları ve barınak dışındaki meralarda otlanma davranışları farklıdır. İşte bu noktada, hayvanların
bireysel olarak veya sürü halindeki
ihtiyaçlarını belirlemede hassas ta-
rım uygulamalarının kullanımı en
etkili ve doğru sonuçlara götürecek
yöntemdir. Bu uygulamalar sayesinde hayvancılık alanında veri tabanları oluşturularak, buradan elde edilen
verilerin analiz sonuçlarına göre en
etkili yetiştiricilik planlamalarının
yapılması sağlanabilmektedir. Örneğin, bir broiler kümesine kameralar yerleştirilerek sürekli izlenen erken uyarı sistemi
aracılığı ile kümes içerisindeki
yemleme, sulama, aydınlatma,
ısıtma v.b sistemlerde meydana
gelen aksaklıklar anında tespit
edilip müdahale edilebilmektedir. Ayrıca kanatlı hayvanlarda
kümeste yem tüketimi ölçümleri yapılabilmektedir. Büyükbaş hayvan
sürülerindeki her bir hayvana GPS
(Küresel Konumlama Sistemi = Uzay
Tabanlı Uydu Navigasyon Sistemi) )
monte edilmiş bir tasma veya bilezik
takılarak bu hayvanların sürekli olarak veya belli zaman aralıklarında
otlanma davranışları takip edilebilir ve her bir hayvanın hangi zaman
aralığında, günün hangi saatlerinde
otlandıkları ve otlanmak için ne kadar zaman kaldıkları, arazinin hangi
alanını tercih ettikleri ve ne kadar bir
hızla hareket ettiğine dair elde edilen
veriler Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS)
veri tabanına aktarılarak gerekli analizler yapılır. Bu analiz sonuçlarına
göre; hayvanlara bireysel olarak veya
sürü halinde en etkili otlatma ve yetiştirme planları hazırlanabilir.
Sonuç olarak, hassas tarım uygulamalarının gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi ülkemizde ve gelişmekte olan diğer ülkelerde de bitkisel ve hayvansal üretimde uygulama imkanlarının
araştırılması, yaygınlaştırılması ve
üreticilere bu uygulamalara yönelik
eğitim ve farkındalık çalışmalarına
daha çok önem verilmesi gereklidir. Bu çalışmalarla stratejik öneme
sahip olan tarım sektörünün, dijital
çağın ihtiyaçlarına yanıt verebilecek
ileri bilgi ve iletişim teknolojilerini
kullanmasına olanak sağlanacaktır.
Bu teknolojilerin kullanımıyla birlikte bitkisel ve hayvansal üretimde
girdi azalması sonucu maliyetler düşecek, hayvancılıkta etkili bir sürü
yönetim sistemi uygulanabilecek,
çevre korunacak, yurt içi ve yurt dışı
pazarlarda ülke ekonomisine önemli
katkılar sağlanabilecektir.
15
Bakan Aşçı'dan 'GDO'lu
Pirinç' Yanıtı
»» Mersin Gümrük Müdürlüğü’nden ithalatı
gerçekleştirilen 31 bin 910 ton çeltik ile 73 ton pirinçte
GDO bulunduğu tespit edildi. Savcılık ürünlere el
koydu.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
ise aynı firma tarafından daha önce
ithal edilen 11 bin 235 ton çeltiğin
peşine düştü.
MHP Kütahya Milletvekili Alim
Işık, 2013 yılında Mersin ilinde
yapılan operasyonlarda GDO’lu
olduğu tespit edilen pirinçlerin
miktar ve akıbetini sordu. GDO’lu
pirinçlerin bazı şirketlerce ucuz fiyata satıldığı iddialarının açıklığa
kavuşturulmasını istedi. Gümrük
ve Ticaret Bakanı Cenap Aşcı iddiaları cevapladı.
Ürünlere El Konuldu
Aşcı, Mersin Gümrük Müdürlüğü’ nden ithalatı gerçekleştirilen
31 bin 910 ton çeltik ve 73 ton pirincin GDO’lu olduğunu kaydetti.
Aşcı, bu ürünlere el konulduğunu
ve firmanın daha önce ithal ettiği
ürünlerin incelenmesi için Gıda
tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na
bildirimde bulunduklarını aktardı.
İki bakanlık arasında yapılan yazışmalarda firma tarafından daha
önce ithal edilen 11 bin 235 ton
çeltikten elde edilen ürün ve yan
ürünlerinin GDO şüphesi ile takip
edildiği ifade edildi. Mersin 5. Ağır
Ceza Mahkemesi’nde konu hakkında görülen davanın devam ettiği
dile getirildi.
Gümrük Bakanı Aşcı, konu
ile ilgili soru önergesini
yanıtladı.
vurgulandı. Öte yandan ABD menşeli bin 641 ton çeltik türü üründen
alınan numunenin yapılan analizinde, GDO olduğunun tespit edildiği belirtildi. Mersin Cumhuriyet
Başsavcılığı’nca el konulan ürünlerin Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın Ankara’daki laboratuvarında yapılan analizinde ise
GDO bulunmadığının raporlandığı
dile getirildi.
Alim Işık, GDO’lu ürünler ve bu
ürünleri getiren firmalar hakkında
birtakım iddialar bulunduğunu ifade etti. Gerçeklerin ortaya çıkması
için konunun takipçisi olacaklarını
belirtti. Pirinçlerin akıbetinin ve
onları getiren firmalarla ilgili gerçeklerin ortaya çıkması için ikinci
bir soru önergesi vereceğini söyledi.
Önergeye verilen cevapta ayrıca,
dolaşıma giriş beyannamesi kapsamında ithalatı gerçekleştirilen
361 ton pirinç türü ürünün GDO’lu
olduğunun tespit edildiği belirtildi.
Ürünlere Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından el konulduğu
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
KAYNAKLAR
1.http://www.wageningenacademic.com
2.http://www.fancom.com/uk/ifarming/plf/
3.www.teknolojikarastirmalar.com
GDO’yu Yasaklayan Ülke Sayısı Artıyor
Mayıs
Böceği
»» Fransa ve Rusya da GDO'yu yasaklıyor.
İskoçya, Almanya, Yunanistan ve
Letonya’nın ardından GDO’yu yasaklayan ülke sayısı giderek artıyor.
GDO’lu ürünleri yasaklayan son ülkeler Rusya ve Fransa oldu.
Gaia Dergi'de yer alan habere göre,
Rusya Başbakan Yardımcısı Arkady
Dvorkovich, Kirov’da yapılan biyoteknoloji konferansında “Genetiği
Değiştirilmiş Organizmalar endişe
verici bir konu ve Rusya olarak yiyecek üretiminde GDO’lu ürün kullanmayacağız” açıklamalarını yaptı.
Dvorkovich ayrıca GDO’lu ürünleri
yiyecek üretmek için kullanmakla
bilimsel ve tıbbi amaçlar için kullanmanın arasında fark olduğunu
da söyledi.
Bu konuda zaten sert yasalara sahip
olan Rusya, 2012 yılında Monsantoşirketine ait mısırların farelerde tümörle ilişkilendirilmesinden sonra
bu mısırların ithalatını yasaklamıştı. Geçen yıl ise GDO’lu ürünlerin
ithal edilmesi tamamen yasaklandı.
Başbakan Medvedev Rusya’nın kendi GDO’suz ürününü üretebilecek
kaynaklara sahip olduğunu söylemişti. Şu an Rusya yiyecek endüstrisinde GDO’lu ürün oranı yüzde 0,01
gibi bir rakamda seyrediyor.
Rusya’nın attığı bu adım geçtiğimiz
haftalarda Batı Avrupa’da yayılan
haberlerin ardından geldi.
Fransa daha önce İskoçya, Almanya, Letonya ve Yunanistan gibi ülkelerin attığı adımları takip ederek
GDO’lu ürünlere karşı bazı adımlar
atma kararı aldı. Fransa bu adımlarla ülke sınırları içerisinde kullanılan
dokuz GDO’lu mısırın yetiştirilmesini durdurmayı planlıyor.
Aynı zamanda Avrupa’da giderek
büyüyen GDO karşıtı hareketin diğer
ülkelere de sıçraması bekleniyor. Yakın tarihte Avrupa’daki pek çok ülkenin bu kararı alması düşünülüyor.
[Bilimsel Adı: (Melolonta melolonta Fabricius (Coleoptera
takımı: Scarabaeidae familyası)]
Mayıs böceği erginleri 2,5-3 cm olarak görülür. Dişiler yumurtaboyunda olup baş, göğüs ve karın larını özellikle 2-3 yıl işlenmemiş
siyah, üst kanatlar kahve renklidir. ve üzeri hafif otlanmış bahçelerde
Larva karakteristik olarak karın et- toprağın 15-25 cm derinliğine, 25rafında kıvrık, tombul ve beyazdır. 30’luk gruplar halinde koyarlar. Bir
Larvaların üç çift bacağı vardır fa- dişi ortalama 60 yumurta bırakır.
kat bu bacaklar yürümeye yaramaz.
Larvalar toprak altında kökler ile
Olgun larva boyu 4-4,5 cm kadardır
beslenir. Yoğun zararda bitkileri
ve halk arasında kadı lokması veya
manas diye tanınır. Yumurta oval, kurutabilmektedir. Mayıs böceğikrem rengi ve 2 mm boyundadır. nin hayat dönemi 3 yıldır. MücadeMayıs Böceği erginleri İlkbahar- lesinde toprak işleme, ışık tuzakları
da havaların ısınmasıyla Nisan ve ve Mart ayında ilkbahar ilaçlaması,
Mayıs aylarında topraktan çıkar- Eylül ayında da sonbahar ilaçlamalar. Çıkışlar genellikle güneşli bir sı önerilmektedir.
günü izleyen akşamüzeri ve toplu Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
16
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Gerçek Bal Nasıl Anlaşılır?
»» Bal, sabah kahvaltılarının en özel tatlarından biri.
Her şeyden önce bal arının “emeğidir”. Bu öyle bir emek
ki, bir bal arısı ömrü boyunca sadece bir çay kaşığının
12′de biri kadar bal üretir.
Yani 12 arı bir araya gelse ömürleri boyunca anca bir çay kaşığını dolduracak kadar bal üretmekte! Bir arının
ömrünün 40 gün olduğu bilindiğine
göre (Kış arıları ise 120 gün yaşamaktalar) bir damla balın aslında ne
kadar değerli olduğu anlaşılmakta.
Bir sabah kahvaltısında ekmeğimize yüzlerce, binlerce arının ömürlük
emeğini sürdüğümüzü bilmek bile o
çalışkan böceğe, yani arıya olan saygımızı arttırıyor.
Sahte Bal Üreticiliği
İnsanoğlu, arıdaki bu “ömürlük emeği” kısa yoldan elde etmenin hırsıyla
küçüldükçe küçülüyor. Evet bahsetmek istediğimiz konu “balda sahtecilik”. Çok sayıda bal markasının
reklamlarının yoğunlaştığı şu yakın
dönemde, pazarlanan balların saf olmadığı, mısır şurubu ve benzeri katkılar içerdiği, birçok bal üreticisi ve
firmasının sahtecilik yaptığı şüpheleri üzerine kamuoyunda ciddi bir tepki
oluştu. (Hatta sahtekarların kovanların önüne şekerli su kapları koyup,
arıları da bu sahteciliğe alet ettikleri
belirtilmekte!) Bu nedenle başta Tarım Bakanlığı olmak üzere ilgili kuruluşlar bu tür üretim yapan firmalara
yönelik yaptırımlara giriştiler. Uzmanların ifadelerine göre gerçek balı,
katkılı yani sahte baldan ayırtetmek
oldukça güç. Öyle ki bazı durumlarda
ancak laboratuvar analizi gerekmekte. Yine de evde yapılabilecek kimi
yöntemlerle gerçek ve sahte balı belli
oranda ayırmak mümkün…
Bu yöntem ve püf
noktalarından bazıları
şöyle:
• Bal buzdolabında şekerleniyorsa
gerçektir.
• Balın yoğunluğu çok, akışkanlığı
sürekli olmalıdır. Kesik kesik akan
bal sahtedir. Çiçek balı hızlı, çam
balı ise daha yavaş akar. (Çam balı,
kimi özellikleri nedeniyle sahtesinin
üretilmesi en zor bal türüdür.)
• Gerçek bal kaşıkla alındığı zaman
akışkanlığı kesintisiz gelir.
• Buzdolabında yaklaşık 1 ay bekleyen balın krem ya da tereyağ kıvamına gelmesinin balın gerçek olduğunu
gösterir.
• Sabit kalem (kurşun kalem değil,
ucu ıslandığı zaman mor renk yazan)
alıp, bala uç kısımını daldırın sonra
parmağınıza sürün renkli olarak çıkıyorsa bal karışıktır çıkmıyorsa hakiki baldır.
• Soğuk havada donmaz ise bal katkılı ya da sahtedir. Zeytinyağının
donması gibi kavanozun alt kısımları donarsa gerçek baldır.
• Sahte balın rengi biraz daha açıktır,
gerçek balın kokusu yoktur. Gerçek
balın kıvamı biraz daha katıdır.
• Balı kaşıkla alıp yere döktüğünüzde
sahte bal uzayıp resmen örümcek ağı
gibi havada uçar.
• Balın şekerlenmesi durumunda ise,
eski hâlini alması için güneşe çıkarılması veya kabıyla birlikte sıcak suya
konulması kâfidir.
• Bal, şekerle yapılan diğer şerbetlere nazaran çok daha keskindir. Fazla
yendiği zaman genizde hafif yanma
yapar. Bu gerçek baldır.
• Balda hafif de olsa şekerden kaynaklı alkol olması nedeni ile kibrit
çöpü veya kağıt üzerinde cızırdayarak yanar.
TÜİK, 2015 Yılı Haziran Ayı
Hayvansal Üretim İstatistikleri’ni
Açıkladı
»» Büyükbaş hayvan sayısı haziran ayı sonu itibariyle 14
milyon 731 bin baş, toplam küçükbaş hayvan sayısı ise
44 milyon 673 bin baş oldu.
Koyun sayısı 33 milyon 837 bin baş,
keçi sayısı da 10 milyon 836 bin baş
olarak gerçekleşti.
Kümes hayvanı sayısı
2015’in Haziran ayında toplam kümes
hayvanı sayısı 303 milyon adet oldu.
Et tavuğu sayısı, 2015 Haziran ayı
sonu itibariyle 208 milyon 700 bin
olurken, yumurta tavuğu sayısı 89
milyon 528 bin oldu.
Hindi sayısı 2 milyon 860 bin, ördek
sayısı 388 bin, kaz sayısı da 1 milyon
112 bin olarak gerçekleşti.
40
35
30
25
20
15
10
5
Sığır
Koyun
Keçi
Örgüt İle Çete Arasındaki Fark
»» Değerli Kooperatifçi Dostlar, öncelikle tarih boyunca bu ülke için canını feda
eden şehitlerimizi rahmetle ve hürmetle anıyorum. Onurlu ailelerinin acısını içimde
yaşıyor ve baş sağlığı diliyorum. Son zamanlarda hepimizin içini yakan terör
olayları ile ilgili beni rahatsız eden bir durumu, daha önce hiç yazmadığım tarzda
sizlerle paylaşmak ve bir uyarıda bulunmak istiyorum.
Bu menfur olaylar ile ilgili haberler
yapılırken sürekli “terör örgütü”
kelimesi kullanılıyor. Hâlbuki terör
ve örgüt kelimeleri hiçbir zaman
yan yana gelemeyecek iki kelime.
Terörün yanına olsa olsa kanunsuz
bozuk bir gruplaşma şekli olan çete
kelimesi yakışabilir. Sizlere bu keDr. Erhan EKMEN
limelerin anlamlarını vererek düGıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
şüncemi açıklamaya çalışacağım.
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Latince kökenli terör kelimesi;
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Fransızca “terreur”, İngilizce “terror” kelimesinden geliyor ve yıldır- Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu
ma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma,
Sorumlusu
korkutma anlamını taşıyor. Terör,
insanlara belli düşünce ve davranışı
benimsetmek için yıldırmak, sindirmek yoluyla onlara zor kullanma,
tehdit etme olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımın yanı sıra terörizm ile
ilgili yanlış bilinen bazı kavramlara
da açıklık getirmek ve doğrusunu
bilmek gerekmektedir. Öncelikle;
terörizm politik amaçlarla yapılıyor gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Fakat siyasal bilimlerde meşru
zeminlerde demokratik yollarla
yapılmayan mücadeleler hiçbir şekilde politika olarak nitelendirilme- Bütün bu bilgilerin ardından biz
mektedir. Bu nedenle terörizm bir kooperatifçiler açısından terörizm
ideoloji, bir doktrin hatta sistemli ile ilgili bilinmesi ve düzeltilmesi
politik bir fikir bile değildir. Aslın- gereken önemli bir durum daha buda terörizm, aptal birilerinin onları lunmaktadır. Toplumda, özellikle
kullanan çıkar çevrelerine menfaat medyada, terörist gruplar ile ilgili
sağlamak amacıyla silahla kanun “Terör Örgüt” şeklinde yanlış bir
dışı işler yapmak üzere kullanılma- ifade kullanılmaktadır. Yukarıda da
sıdır. Burada bir başka nokta ise, belirttiğim üzere; bu ifade yanlıştır.
silahla yapılan bu eylemlerin, bir Örgüt demek, insanlık adına toplum
ordu ile yapılan askeri eylem olarak menfaatine faydalı, iyi işler yapmak
da nitelendirilemeyeceğidir. Çünkü amacıyla insanların bir araya gelip
korku yaratmak için halk üzerin- güç birlikteliği oluşturması demekde güç kullananlar, gerçek güç ile tir. Örneğin kooperatifçiliğin evrenkarşılaştıklarında hemen kaçarlar sel temelleri vardır. Bunların hepsi
ve bir daha ortaya çıkmaksızın yok kesinlikle terörizmin tam tersidir.
olurlar. Yani düzenli ordusu olma- Bu nedenle terör ve örgüt kelimeleri
dan yapılan bu tür eylemler ancak asla bir araya getirilemez. Bu yançete faaliyetleri olabilirler. Böyle lış ifadenin toplumda düzeltilmesi
bir durumda bir çete için ne politi- görevi biz kooperatifçilere düşmekkadan, ne davadan, ne de inançtan tedir. Terör örgütü diyen herkesi
bahsedilemez.
“lütfen bunları terör çetesi olarak
"4 Ressam 4 Yorum"
adlandırın, çünkü örgüt iyi bir şeydir” şeklinde uyarmalıyız.
Hepimizin lanetlediği terörizm toplumu korkutup yıldırabildiği zaman
başarı kazanır. Toplum olarak terörizme bu fırsatı vermemenin en iyi
yolu, birlikte örgütlü hareket etmek
ve bu tehditlere pabuç bırakmamaktır. Örgütlerimiz, terörizm ile mücadele acısından en etkili silahlardan
biridir. Çünkü terörün toplumda
korkutmayı hedeflediği yalnız bireyler örgütlerimiz ile kendilerini daha
güçlü hissedeceklerdir. Tepkilerini
daha yüksek sesle duyurabileceklerdir. Bunun yanı sıra terörist olarak
nitelendirdiğimiz kişiler aslında yine
bizim ülkemizin çocuklarımızdır. Bu
çocukların kaybedilmesine engel olmak adına en baştan yapılacak her
türlü sosyal, ekonomik ve kültürel faaliyetin hayata geçirilebilmesinde örgütlerimizin büyük katkıları olacaktır. Geçmişte olduğu gibi gelecekte
de bu coğrafyada bizi yok etmek isteyenler olacaktır. Bunlar bazen savaşlarla, bazen de kahpece terör çeteleri
kurarak her zaman fırsat arayacaktır.
Bunlar sadece ordu ile durdurmak
yetmez. Bir ülkede silahlı ordu kadar
güç sahibi olan sivil ordu yani o ülkedeki örgütler de bu savunmanın bir
parçasıdır. Bu nedenle Terör Çetelerinin panzehiri örgütlerimizdir.
Dünya tarihinin en büyük örgütlü mücadelelerinden birini vererek
büyük zaferlerle kurduğumuz Cumhuriyetimizin 92. Yaşını kutluyor
olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.
Yüzyıl önce olduğu gibi bugün de
bu onuru yaşamamız için hala canlarını feda edenlerin bizlere verdiği
sorumluluğun bilinciyle; asla bölünmeyeceğiz, hatta her geçen gün daha
fazla birleşip daha da güçleneceğiz.
Bu vesile ile büyük önder Mustafa
Kemal Atatürk’ü, Silah arkadaşlarını, Şehitlerimizi ve Gazilerimizi bir
kez daha şükranla anıyoruz.
.
»» Ülkemizin önde gelen sanatçılarından Cevdet Kocaman-Birol Kutadgu-Yavuz
Tanyeli ve Danimarkalı ressam Søs Brysch’in eserleri Ankaralı sanatseverler ile
Ressam Cevdet Kocaman’ın küratürlüğünü yaptığı bu özel karma sergi ile buluştu.
Türk-Amerikan Derneği Emin Hekimgil Sanat Galerisi “4 Ressam 4
Yorum” özel karma sergi konsepti
14-30 Eylül 2015 tarihleri arasında
sanatseverlerle buluştu.
Köy-Koop’un eski Genel Başkanlarından Cevdet Kocaman, 1951
yılında Edirne’de doğdu. 1970’li yıllarda hukuk okuduktan sonra, 1975
yılında İstanbul Güzel Sanatlar
Akademisi’nde resim öğrenimine
başladı. 1986 yılında girdiği Danimarka Kraliyet Akademisi Desen
ve Grafik Bölümü’nden 1990 yılında mezun oldu. Ayrıca, Türkiye
Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nda
Danışmanlık ve Kopenhag Türkiye
Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde Kültür Ateşeliği görevlerinde bulundu.
Cevdet Kocaman, 1988 yılından bu
yana yurt dışında ve yurt içinde lişi-
formlardan oluşmaktadır. Resimlerindeki güçlü etki, hakimiyet ve renk
bilgisiyle farklı bir anlatım sunar.
Kocaman’ın resimlerini izledikten
sonra doğanın, daha zengin ve daha
renkli olduğunu keşfediyorsunuz...
Köy-Koop ailesi olarak Cevdet
Kocaman’a başarılarının devamını
diliyoruz.
sel sergiler açtı ve karma sergilerde
yer aldı. Sanatçının bazı eserleri kurum ve kuruluşların koleksiyonunda yer almaktadır.
Cevdet Kocaman resimlerinde dingin ve hareket etkisi yoğun olan bir
ifade biçimi kullanmaktadır. Çalışmalarında renk skalasındaki renkleri ustaca kullanarak birbirinin içinde
bir uyum ve denge oluşturmaktadır. Resimleri genellikle geometrik
Köy-Koop Haber Ekim 2015
DOĞA
Arı Ölümleri Tehlikeli
Oranlara Tırmanıyor
»» AGAM Müdürü Prof. Dr. İbrahim Çakmak,
geçmiş yıllarda yüzde 10 ile 20 arasında değişen
arı ölümlerinin Türkiye’nin bazı bölgelerinde yüzde
70’lere çıktığını belirtti.
Uludağ Üniversitesi Arıcılık Geliştirme- Uygulama ve Araştırma
Merkezi (AGAM) Müdürü Prof.
Dr. İbrahim Çakmak, Amerika ve
Avrupa’da son yıllarda artan arı
ölümleri oranlarına paralel olarak
Türkiye’de de yüksek boyutlarda
arı ölümleri görülmeye başlandığını vurguladı. AGAM Müdürü Prof.
Dr. İbrahim Çakmak, geçmiş yıllarda yüzde 10 ile 20 arasında değişen arı ölümlerinin Türkiye’nin
bazı bölgelerinde yüzde 70’lere
çıktığını belirtti.
Bilimsel Bir Neden Yok
Giderek artan arı ölümleri için
henüz resmi ve bilimsel olarak tamamlanmış bir araştırmanın bulunmadığına dikkati çeken AGAM
Müdürü Prof. Dr. Çakmak, "Dünya genelinde artan arı ölümleri,
Türkiye’de de aynı paralelde artış
gösteriyor. Ülkemizde henüz bilimsel bir araştırma tamamlanmış
değil. Tahmini ve daha önceden
kanıtlanmış bulgular mevcut. Örneğin tarımsal ilaçlar ve genel arı
hastalıklarının ölümlere neden olduğunu biliyoruz. Ancak eskiden
bu oran yüzde 10 ile en fazla yüzde
20’ler bazında oluyordu. Şimdi ise
Türkiye genelinde bazı bölgelerde
temas kurduğumuz arıcılar yüzde
70’lere varan ölümler yaşadıklarını bizimle paylaştılar. Genel anlamda bir artış var ve biran önce
bu artışın nedenlerini öğrenmemiz
gerekiyor. Biz AGAM olarak araştırmaları başlattık. Kesin ölüm nedenleri bulacak ve önüne geçmek
için çalışmalar yürüteceğiz" diye
konuştu.
Agam Konuyla İlgili
Araştırma Başlattı
AGAM Müdürü Prof. Dr. İbrahim
Çakmak, aynı zamanda bal arılarının oldukça ilginç özelliklere
sahip olduğunu ve arıların neden
olduğu tozlaşmanın ekonomiye
büyük katkılar sağladığının altını
çizerek, "Ülkemiz bu konuda büyük bir potansiyele sahip. Fakat
yeterince değerlendiremiyoruz. Bu
yüzden de arıcılık konusunda özellikle saha çalışmalarında tecrübeli
araştırmacı sayısı son derece az.
Yaşanan sıkıntılara çözüm bulabilmek için önceliklerimizden birisi
de sahada çalışacak tecrübeli araştırmacıların sayısını arttırmaktan
geçiyor" dedi.
.
Son 40 Yılda Deniz
Canlılarının Yarısı Yok Oldu
»» Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından
yayınlanan rapor, son 40 yılda deniz canlılarının
yarısının yok olduğunu ortaya koydu.
WWF ve Londra Zooloji
Derneği tarafından yayımlanan ‘Living Blue
Planet Report’ adlı araştırma, deniz canlılarının
hızla yok olma noktasına
geldiğini gösterdi. Raporda, 1970 ile 2012 yılları arasında deniz canlı
türlerine ait popülasyonun yüzde 49 azaldığı belirtildi.
Balık türlerindeki azalma ise yüzde
75 oranında.
Araştırmacılar, deniz
canlılarının sayısındaki
‘anormal’ azalışın küresel
ısınma, aşırı avlanma
ve yaşam alanlarının
yok olmasından
kaynaklandığını belirtti.
Discovery News’e konuşan WWF
yetkilisi Brad Ack, deniz canlılarının azalmasındaki en büyük etkenin insan faktörü olduğunu vurguladı. Ack, “Aşırı avlanma, yaşam
alanlarının daralması, kıyıların
doldurulması ve küresel ısınmayla
bağlantılı okyanus asitlenmesi deniz canlılarını yok ediyor” dedi.
Küresel alanda3,038 deniz canlısı
türüne ait 10 binden fazla popülasyonu inceleyen araştırma verilerine
göre, küresel balık stokunun üçte
biri tükendi. Köpekbalıkları,
kedi ve tırpana balığı türlerinin dörtte biri ise tükenme
noktasına geldi.
Araştırmada, küresel mercanların dörtte üçünün de
yok olma tehlikesi altında olduğuna dikkat çekti.
Küresel ısınmanın önüne
geçilmemesi ve okyanus
asitlenmesinin artması halinde,
mercanların 2050’de yok olacağı
belirtildi. Ack karalarda ormanların azalması ve tarım faaliyetleri
nedeniyle su kalitesinin düşmesi
nedeniyle mercanların zarar gördüğünü söyledi. Ack mevcut zararın devam etmesi halinde 2050
yılına gelindiğinde dünyanın en
çeşitli deniz yaşamını içeren mercanların yok olabileceğini söyledi.
Ack, uluslararası kamuoyunun acilen harekete geçmesi gerektiğini
belirterek New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde
(BM) bu konunun değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca Paris’te
düzenlenecek BM İklim Değişikliği
Konferansı’nda da önemli bir fırsat
sunacağını belirtti.
.
WWF Direktörü Marco Lambertini, “İnsanlık toplu halde okyanusların çökme noktasına sürüklüyor”
yorumunda bulundu
Karasinek
17
»» Kanatlı böcekler arasında yer alan karasinek açık ve kapalı alanlarda çokça
karşımıza çıkan canlılardır. Karasinekler, uçucu sinek denen halk sağlığı açısından
önemli bir grup içinde yer alır.
Yerleşim bölgelerindeki bütün sineklerin % 90’ını meydana getirir. Karasinek insanların yaşadığı en soğuk
iklimden en sıcak iklime kadar bütün yerleşim yerlerinde bulunabilir.
Bütün uçucu böcekler içinde, arka
kanatlarının değişimiyle oluşan halter denen denge organı sayesinde, en
üstün uçma kabiliyetine sahip usta
bir “hava akrobatı”dır.
Uzunluğu 5-8 mm arasında değişen,
genellikle koyu gri ve siyah renkte
olan Karasinek, sahip olduğu kırmızı birleşik göz ya da petek göz yapısı
ile dikkat çeker. Gözler yaklaşık olarak 4000 ommatidiumdan (bir çeşit
nokta göz) oluşmaktadır. Sineğin
her bir gözü mükemmel derecede
görme yeteneğine sahiptir. Bu sayede arka tarafını da görebilir.
Diğer böceklerde olduğu gibi karasinekte iskelet yoktur. Fakat derisi
kitin denilen sert bir madde ile kaplıdır. Kitin, bir sineğin kanatlarını
yaklaşık 200 defa çırpmasını sağlar.
Sıcak ve aydınlığı sever. Yüksek ısı
ve düşük nemde çok aktiftir.
Sineğin ani hareket kabiliyeti bir
insandan 10 kat fazladır.25 derece
sıcaklıkta bırakılmış sinek yumurtaları 10 saat gibi bir zamanda hemen
açılır. Bir sineğin erişkin hale gelmesi için 40 derece sıcaklık gerekir. Bu
sıcaklıkta 6 gün içerisinde erişkin
duruma gelir. Her defasında 100’ün
üzerinde yumurta bırakabilen sinek
ölene kadar 600-1000 yumurta bırakabilir. Ergin karasinek iki gün içinde çiftleşerek yumurtlamaya başlar.
Yumurtalarını 75- 150’lik kümeler
hâlinde bırakır. Yaşam dönemleri
boyunca toplam 2400 kadar yumurta yapabilir. Yumurtalarını çöplük,
gübre, süprüntü, organik maddelere
bırakır. At pisliği, sığır, domuz, tavuk, insan dışkısı yumurta için ideal
üreme ortamıdır.
Nisan ayı ortalarında yumurtasını
bırakan bir karasinekten gelen neslin, aynı yılın Eylül ayı ortalarında
bıraktığı yumurta sayısı 5 trilyonu
geçer. Başka bir ifadeyle, bir gramın
% 1’i ağırlığındaki (yaklaşık olarak
70 sinek 1 gr ağırlığındadır) bir sineğin devamı olan nesillerden 80
bin ton ağırlığında bir sinek ordusu
meydana gelir.
Karasineklerin Beslenmesi
Pis atıklarla beslendiklerinden vücutlarının iç ve dış kısmında patojen
mikroorganizmalar (virüs, bakteri,
helmint yumurtaları vb.) bol miktarda bulunur. Karasinekler şekerli
gıdalara ihtiyaç duymaktadır. Özellikle meyve ve sebzelerin sularını
emmek için üzerlerinde sıkça konan
karasinekler bu gıdaların üzerine
dışkılarını bırakırlar. Bu nedenle
meyve ve sebzeleri iyice yıkamadan
tüketmemelidir.
Günde 20 mil uçabilir. Karasinek uçuş
esnasında epey enerji sarfettiğinden,
vücut sıvısının şeker oranında büyük
miktarda düşüş meydana gelir. Uyarıcı sistemler bu hayati öneme haiz
durumu beyne iletirler. Havada tur
atarken, koku alıcılarıyla besinlerin
yerini tayin etmeye çalışır. Besin kokusu arttığında da “iniş programını”
harekete geçirir. İndiği yerde, ayaklarındaki tat alma organı besinin tatlı,
tuzlu veya ekşi olup olmadığını algılar ve beyne iletir. Bunlar karasineğin
tercih ettiği besin cetveline uygun tatta ise, beyinden, hortumun çıkması
ve emilme işleminin yapılması emri
gelir. Çevresi kalın duvarlarla çevrili
olan hortumla, sıvı besinler emilmeye
başlanır. Besin ne kadar şekerli ise o
kadar çok emilir. “Yiyecek maddelerine dadanan inatçı sinek” ününe sahip
karasineğin ağzının içinde iki tüpçük
bulunur. Bu tüpçüklerden biriyle sıvı
yiyecekleri emer, diğeriyle de içinde
enzimler bulunan tükürük salgılar.
Yağları, karbonhidratları ve proteinleri kolaylıkla hazmeden karasinek,
çok sevdiği sert yiyecekleri sıvı hale
dönüştürmede bol miktarda tükürük
salgılamak durumundadır. İşte bu
sebeple de yiyeceklerin üzerine dışkısıyla beraber bol miktarda tükürük
bırakır. Daha sonra bir başka karasinek, aynı dışkının üstüne konduğunda, önceki karasineğin tükürüğünü
de emer ve böylece bakteriler ikinci
karasineğe de bulaşır. Bunun aracılığıyla da daha geniş alanlara yayılır.
Ağzının çevresinde ve ayaklarında 20
milyonu aşkın bakteri taşıyabilen karasinek, sadece bir günde 25-50 defa
dışkı bırakır. Sıcaklığa bağlı olarak
2-3 hafta yaşarlar.
Karasineklerin Hastalık
Yapma Özellikleri
Karasinekler vücutlarında taşıdıkları birçok mikroorganizmayı çeşitli
yollardan insanlara bulaştırır. Tifo,
basilli ve amipli dizanteri, kolera
çeşitli mikroorganizmaların etken
olduğu ishaller, şarbon, trahom, Paratifo, kolera, dizanteri, konjuktivit,
tifo, hepatit A, gıda zehirlenmesi,
antrax basili, paraziter hastalıklar,
deri enfeksiyonları, bazı helmint
(Solucan, kurtcuk veya şerit biçiminde asalak grubu, bağırsak paraziti )
enfeksiyonları olmak üzere yaklaşık
30 kadar hastalığı bulaştırdıkları bilinmektedir.
Sinek konduğu ortamdan ayaklarındaki tüyler vasıtası ile çok sayıda
mikroorganizmayı alarak başka ortama taşır. Sineğin yuttuğu mikroorganizmalar tekrar dışkısı ile çıkar.
Larva iken aldığı mikroorganizmalar
erişkin şeklinde de bulunur ve bu
şekli ile nakleder.
Karasinek Türleri
Akdeniz Meyve Sineği
Sarımtırak portakal rengi benekli
yapıdadır.
Yüz Sinekleri
Larvaları hayvan dışkısında kalır,
pupaları toprağa gömülüdür. Yetişkinler ahırlarda ve evlerde kış uykusuna yatar. Kan ve diğer memelilerin
atıkları ile beslenir. Deriyi delmez;
göz, burun ve ağız etrafında konmaları ile rahatsız edicidir.
At Sineği
Ağrılı şekilde ısırma özelliğine sahiptir. Yüzme havuzlarının çevresinde,
akıntılarda, ormanlık bölgelerin güneşli yerlerinde bulunur. Karasinekler,
mekanik vektörlükte taşıdıkları hastalıklardan başka değişik türler aracılığıyla da yumurtalarını canlı dokulara
bırakmak üzere myiasise (dokularda
hasara yol açan paraziter hastalık) sebep olur.
Kışla Helası Sineği
İnsan sağlığı açısından önemli türlerdendir. Bütün dünyada yaygın olarak
bulunur. 5-6 mm uzunlukta ve gri
renktedir. Göğsünde 3 dorsal çizgi
vardır. Ayakları siyah, antenleri sarıdır. Yumurtalarını bitkisel atıklara ve
dışkıya bırakır. Yumurtalar 24 saatte,
larvalar ise 7 günde gelişir.
Karasinek Mücadelesi
Karasineklerle Mekanik
(Fiziksel) Mücadele
Bu mücadele yönteminin amacı; karasinek üreme ve beslenme ortamlarının ortadan kaldırılmasıdır. Bu
amaçla karasineklerin çok ürediği
yerler insan hayvan pislikleri, çöplükler, lağım çukurları, kümes hayvanlarının pislikleri hayvan gübrelikleri,
mezbaha çevresi ve hayvan ahırları,
ev, işyeri, vb. yerlerin, çöp toplama
alan ve bidonları ile kanalizasyonların kontrol altına alınmasıdır. Karasineklerden mekanik yöntemlerle
korunmada uygulanacak yöntemler:
• Ev ve işyerlerindeki çöp kutularının ağzı mutlaka kapalı olmalıdır.
• Çöpler kış aylarında haftada 1, yaz
aylarında haftada 2 defa toplanmalıdır. Ayrıca çöpler toplandıktan sonra
çöp bidonları mutlaka yıkanmalı ve
ilaçlanmalıdır.
• Gübrelikler yerleşim yerlerinden
uzakta olmalı gübre olarak kullanılacak hayvan dışkıları beton çukurlarda toplanmalıdır. Ya da yığın haline
getirilip üzeri toprakla örtülmelidir.
• Yığın halinde bekletilen gübrenin
içindeki ısı yaz aylarında 70 dereceye kadar yükseldiği için yumurtalar bu ısıda ölür. Yine sıcak aylarda
tarlaya gübre amaçlı ince bir tabaka
halinde serilen hayvan dışkısındaki
yumurtalar güneş ışığından olumsuz
etkilenip ölür.
• Hela çukurları mutlaka kapalı şekilde olmalıdır. Tuvaletlerde kapı ve
tel örgülü pencere bulunması zorunludur.
• Ev şartlarında sineğin girişini engelleyen perde, tel örgü, sineklerin
yapıştığı bantlar az etkili olsa da bir
yöntemdir.
• Bütün bunların yanı sıra temizlik
kurallarının eksiksiz uygulanması
zorunludur.
Nemin yüksek, sıcaklığın düşük olduğu ortamlarda hızla ölür. Hava
dalgaları olumsuz etkiler.
Karasineklerle Biyolojik
Mücadele
Ekosistemde her canlının mutlaka
bir ya da birden fazla düşmanı vardır. Bu grupta karasineklerle beslenen parazit ve predatörler (besin
olarak diğer canlıları yakalayıp öldüren herhangi bir canlı) yer almaktadır. Bu düşmanlar yaşama şansları
engellenmezse karasinek popülasyonunu dengede tutabilir. Ayrıca bazı
parazit ve piredatörler kitle üretimiyle çoğaltılarak karasinek kontrolünde kullanılabilir. Örneğin; kuşlar,
örümcekler, parazit arılar, bakteri ve
funguslar vb.
.
18
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Üst Düzey Çin Kooperatif Delegasyonu TÜRKİYE KOOP’un
Davetlisi Olarak Ülkemizi Ziyaret Etti
»» Ziyaret kapsamında Ankara’da düzenlenen toplantıya 12 kooperatif birliğinden toplam 27 temsilci katıldı.
Toplantıya Gümrük ve Ticaret Bakanlığı adına katılan Kooperatifçilik Genel
Müdürü Arif Seymenoğlu da bir konuşma yaptı.
• Toplantının açılış ve kapanış konuşmalarında Genel Başkan Niksarlı ve
China Coop Başkanı Bayan Wang Xia
işbirliğinin önemine değinerek kooperatiflerarası karşılıklı ticaretin hem
Türk-Çin dostluğuna, hem de TürkÇin ticaretine önemli katkılarda bulunacağını ifade ettiler.
• Toplantıya katılan birlikler ürünlerini de sergilediler.
• Heyet Pankobirliğin Konya ve Çumra Şeker fabrikaları tesislerinde bir
gün süre ile incelemelerde bulundu ve
Pankobirlik Başkanı ve Karaman Milletvekili Recep Konuk ile de bir görüşme yaptı.
• Heyete Tarım Kredi Kooperatifleri
Merkez Birliği Ankara’da akşam yemeği, Konya Şeker ve Pankobirlik de
Konya’da öğle ve akşam yemeği verdiler.
Geçtiğimiz yıl Aralık ayında Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Ulusal
Federasyonu’nun (ACFSMC) davetlisi
olarak TÜRKİYE KOOP öncülüğünde
13 kişilik bir Türk kooperatifçi heyet
Çin Halk Cumhuriyetini ziyaret etmişti. Ziyaret sırasında imzalanan İyi niyet protokolü çerçevesinde Ulusal Federasyon Başkanı Bayan Wang Xia’nın
başkanlığında 8 kişilik bir üst düzey
kooperatifçi heyet, 9-12 Eylül 2015 tarihleri arasında TÜRKİYE KOOP’un
davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etti.
Ankara Toplantısı: Türk Kooperatif yöneticileri ve ürünleri ile
buluşma
9 Eylül akşamı TÜRKİYE KOOP’un Çin
heyetine İstanbul’da bir akşam yemeği
vermesi ile başlayan ziyaret 10 Eylül’de
Ankara’da yapılan toplantı ile devam
etti. Toplantıda Hükümet adına Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik
Genel Müdürü Arif Seymenoğlu hazır
bulundu. Toplantıya 8 kişilik Çin heyeti
yanı sıra TÜRKİYE KOOP Genel Başkanı Muammer Niksarlı ve Genel Başkan
Yardımcıları İlhami Teke ve Ramazan
Özkaya, Yönetim Kurulu Üyesi Murat
Kumaş ile birlikte Danışmanlar Prof.
Hüseyin Polat ve Cafer Çatalbaş katıldılar. Kooperatif birliklerinden katılan
27 kişi ise şu kooperatif ve birliklerini
temsil ettiler:
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliği, Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliği - Köy-Koop, Su
Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Tariş
İncir T.S. Kooperatifleri Birliği, Tariş Üzüm T.S. Kooperatifleri Birliği,
Marmarabirlik Zeytin T.S. Kooperatifleri Birliği, Fiskobirlik Fındık T.S.
Kooperatifleri Birliği, Gülbirlik T.S.
Kooperatifleri Birliği, Trakyabirlik
T.S. Kooperatifleri Birliği, Kayısı üreticileri kooperatifleri temsilcileri, Binboğa Bal Üreticileri T.S. Kooperatifi
Toplantı, Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Ulusal Federasyonu’nun
tarihçesini, bugünkü durumunu ve
ticaretinin boyutlarını anlatan kısa bir
film gösterisi ile başladı. Arkasından, toplantının açış konuşmasını
yapan TÜRKİYE KOOP
Genel Başkanı Muammer Niksarlı, Çin kooperatifleri ile başlatılan
görüşmelerin geçmişi
hakkında bilgi verdikten sonra düzenlenen
bu toplantının amacını
her iki ülke kooperatiflerinin mal alım-satımı
konusunda birbirlerini
daha yakından tanımak
ve kooperatif liderlerinin tanışmaları olarak açıkladı.
İkinci konuşmayı Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Ulusal Federasyonu Başkanı Bayan Wang Xia yaptı.
Bayan Wang konuşmasında başlatılan
bu işbirliğinin Türk-Çin dostluğuna ve
karşılıklı menfaatlere dayalı Türk-Çin
ticaretine çok önemli katkılarda bulunacağına inandığını ifade etti. Bayan
Wang 2014 yılında Türk-Çin ticaretinin 28 Miyar Dolara ulaştığını, bu rakamın kooperatiflerin devreye girmesi
ile katlanacağına inandığını belirtti.
Türk mallarının Çin’de beğeni kazandığını ifade eden Bayan Wang, 200
Milyar Dolar Öz kaynakları ve 600
Milyar Dolarlık ciro ile, Çin Tedarik
ve Pazarlama Ulusal Birliği en büyük
500 Çin firması arasında 58’inci olduğunu belirtti ve % 68 payı ile tarımda
en büyük kuruluş olduğunu, pamukta
ise & 63’lük payı ile yine en büyük kuruluş olduğunu belirtti. Federasyonun
Başkan Yardımcılarından birinin aynı
zamanda ICA’nın Asya-Pasifik bölgesi Başkanı olduğunu belirten Bayan
Wang, sadece ticari alanda değil, eğitim ve kültürel alanlarda da işbirliği
yapmaya hazır olduklarını bildirdi ve
sözlerini Pekin’de geçtiğimiz Aralık
ayında TÜRKİYE KOOP ile imzalanan
iyi niyet protokolünün mutlaka uygulanacağını belirterek bitirdi.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Seymenoğlu da konuşmasına, Bakanlık kayıtlarına göre Çin ile yaptığımız 28 Milyar
dolarlık ticaretin sadece 2,5 Milyar
dolarlık kısmının bizim ithalatımız
olduğunu belirterek bu konuda çok
çalışmamız gerektiğini ifade ederek
başlayan Seymenoğlu, Türk Hükümetinin İpek Yolu projesine destek verdiğini belirtti. Çin-Türkiye ilişkilerinin
tarihçesine dikkat çeken Seymenoğlu
konuşmasında kooperatifler ile ilgili bilgiler verdikten sonra Bakanlığın
2012 yılında kooperatiflerle birlikte
hazırladığı Türkiye Strateji Belgesi ve
Eylem Planı’nı da kısaca açıkladı.
TÜRKİYE KOOP Uluslararası İlişkiler
Koordinatörü Prof. Hüseyin Polat’ın
moderatörlüğünde yapılan oturumda
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliğinden
Mesut Gürsoy, Tariş Üzüm Birliğinden
Nur Sorguç, Marmarabirlik ’ten Ahmet
Nişancı, Fiskobirlik’ten Yalçın Apaydın, Tarım Kredi’den Burçak Akansel,
Gülbirlik ’ten Melih Ortatepe, Tariş
İncir’den Murat Moral, Kayısı kooperatiflerini temsilen Nurettin Almasulu
ve Binboğa Bal’dan da Emrah Zararsız
Toplantıyı
başından
sonuna izleyen Genel
Müdür Arif Seymenoğlu da yaptığı konuşmada Bakanlığın ihtiyaç
duyulan alanlarda yapılacak yasal düzenlemeler ile bu işbirliğini
destekleyeceğini ifade
ederek ortak bir izleme grubu (mail grubu)
oluşturulmasını ve tüm
konuların bu mail grubu çerçevesinde tartışılmasını önerdi.
kooperatif ve birlikleri ile ürünlerini tanıtan kısa sunumlar yaptılar.
Sunumlardan sonra Çin Heyeti kooperatif ürünleri sergisini ziyaret ederek
kooperatif ve birlik temsilcilerinden
ürünler hakkında bilgi aldı ve bazı
ürünleri de bizzat tadarak ürünlerin
kaliteli olduğunu ifade etti.
Çin Heyetinin
değerlendirmeleri
Heyet içerisinde yer alan Zeijan Eyaleti
Kooperatif Federasyonu Başkanı, zeytinyağı, fındık ve kuru üzümü Akdeniz ülkelerinden, fındığı ise ABD’den
aldıklarını ifade ederek, bu mallara
talebin yüksek olduğunu belirtti. Burada tanıtılan pek çok ürünü almayı
düşüneceklerini belirten Federasyonu
Başkanı, bir Türk şirketi ile yeşil çayın Türkiye’de satılması konusunda
görüşmelerinin devam ettiğini söyledi. Çin’de bazı firmaların Türkiye’den
gıda ve kimyasal maddeler ithal ettiklerini ifade eden Eyalet Başkanı, değişik mallar da alabiliriz diyerek olumlu
değerlendirmesini beyan etti.
Yunnan Eyaleti Kooperatif Federasyonu Başkanı da sunumlardan ve gördükleri mallardan oldukça etkilendiğini ifade ederek işbirliği konusundaki
düşüncelerinin güçlendiğini söyledi.
Bayan Wang sonuç konuşmasında
Türkiye’de kooperatiflerin yerel kaynakları akıllıca kullandıkları izlenimi
edindiğini belirterek Türk kooperatiflerini gelişmiş ve markalaşmış bulduğu için memnun olduğunu ifade etti
ve Çin-Türk kooperatifleri işbirliğinin
geleceği olduğuna inandığını belirtti. Çin Hükümetinin yeni politikaları
arasında kooperatifler yolu ile ticaretin geliştirilmesinin de bulunduğunu
belirten Bayan Wang, e-ticaret konusunda yoğunlaşmayı önererek bu
yolla maliyetlerin azalacağını söyledi.
“Kooperatiflerinizin Çin ile işbirliğine ne kadar değer verdiklerini burada
görmüş olduk” ifadesini kullanan Bayan Wang, bunun bir an önce yaşama
geçirilmesi için çalışacaklarını söyledi
ve ticari faaliyetlere ek olarak ortak
eğitim faaliyetleri de düzenlenmesi
önerisi ile sözlerini tamamladı.
Türk heyetinin ilâve
görüşleri
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliği Genel Md. Yard. Sefa Çağlayan
ortak bir komite kurulması önerisinde
bulundu. Prof. Polat böyle bir komite
yerine, protokolde kurum ve ürün bazında komiteler kurulacağının ifade
edildiğini söyledi.
Toplantının
kapanış
konuşmasını yapan TÜRKİYE KOOP
Genel Başkanı Muammer Niksarlı da
kısa sürede önemli işler yapıldığının
altını çizerek Çin Heyetinin Türk kooperatifçilerinin duygularını iyi anladıklarını ifade etti. Ortak üretim de
yapılabileceğine dikkat çeken Niksarlı,
Türkiye’de kooperatiflerin kayıt dışı
ekonomi ile mücadele ettiklerini, o
nedenle de fiyatlarının yüksek olduğunu belirtti. Protokole göre TÜRKİYE
KOOP’un koordinatörlük yapacağını
ifade eden Niksarlı, e-ticaretin çok yararlı olduğunu belirterek Çin’de Ekim
başında yapılacak e-ticaret zirvesi öncesi kooperatifçilerin bu konudaki deneyimlerini ve önerilerini kendisi ile
paylaşmalarını istedi. Niksarlı, katılan
tüm kooperatif kuruluşlara ve Bakanlığa da yardım ve desteklerinden dolayı teşekkür etti.
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Murat Kumaş da tüm katılımcıları akşam yemeğine davet etti.
Pankobirlik desteğinde
gerçekleştirilen Konya
incelemeleri
10 Eylül günü bütün gün Pankobirlik’e
bağlı Konya ve Çumra Pancar Kooperatifleri ve Konya Şeker’in üretim tesislerinde incelemelerde bulunan Çin
Heyeti, tesislerin modern yapılarından
ve işleyişlerinden oldukça etkilendi.
Konya turu, yol üzerindeki Panplast,
Beta Ziraat ve Panagro tesislerinde
yapılan incelemelerle başladı. Beta
Ziraat’i ziyaret sırasında Konya Şeker
ve Pankobirlik Başkanı Karaman Milletvekili Recep Konuk ile tanışan Çin
Heyetine Konuk, pancar kooperatifleri ve özellikle Konya Şeker konusunda kısa açıklamalarda bulundu. Çin
Heyeti, Konuk’un açıklamalarından
çok etkilendiklerini ifade ettiler. Heyete Panagro tesislerinde öğle yemeği
verildi ve yemek sırasında Panagro
Genel Müdürü Hakan Akkoyun tarafından et ve süt ürünleri entegre tesisleri hakkında bilgi verildi ve bu tesisler
yemekten sonra İdari ve Sosyal İşler
Müdürü Muhterem K. Tongur eşliğinde ziyaret edildi.
Heyet daha sonra Çumra Şeker entegre tesislerinde incelemelerde bulundu
ve Torku ürünleri hakkında ayrıntılı
bilgi alındı. Gün boyu Çin Heyeti ile
birlikte olan Konya Şeker İhracat Müdürü Bayram Tırpan, Torku ürünleri
hakkında ayrıntılı bilgi verdi.
Daha sonra Çin Heyeti Anadolu Holding CEO’su ve İcra Kurulu Başkanı
Baydu Veznedaroğlu ile genel bir değerlendirme toplantısı yaptı.
Konya Şeker, Çin Heyetine kaldıkları
otelde Semazen gösterisi yapılmasını
sağladı ve heyete akşam yemeği verdi.
Çin Heyetinin Kapadokya gezisi
Çin Heyeti, Türkiye’deki son günleri olan 12 Eylül Cumartesi gününü
Kapadokya’yı ziyaret ederek geçirdi.
Heyet, 13 Eylül Pazar günü Nevşehir
hava alanından uğurlandı.
Genel değerlendirme
Yol boyunca ve Kapadokya gezisi sırasında TÜRKİYE KOOP Başkanı
Muammer Niksarlı ve Çin Tedarik ve
Pazarlama Kooperatifleri Ulusal Federasyonu Başkanı Bayan Wang Xia
aşağıdaki “Yol Haritası” üzerinde
mutabakata vardılar:
• Birinci adım: Konya Şeker ile Çin
Tedarik ve Pazarlama Kooperatiflerinin ilgili firmaları mal alım ve satım
konularını müzakere etmek ve sonuçlandırmak için ortak bir heyet oluşturacaklar ve bu heyet en kısa zamanda
çalışmalarına başlayacak. Heyetin
Çinli temsilcileri TÜRKİYE KOOP kanalı ile Pankobirlik ve Konya Şeker’e
ulaştırılacak. Heyet üyeleri kendi aralarında yazışarak tarih belirleyecekler.
• İkinci adım: Zeytin ve zeytinyağı ile
incir ve üzüm konusunda görüşmelerde bulunmak üzere Tariş grubuna ve
Marmarabirlik’e da TÜRKİYE KOOP
kanalı ile benzeri bir heyet oluşturulduğu bildirilecek ve heyet üyeleri kendi aralarında yazışarak temas tarihi ve
konularını belirleyecekler.
• Üçüncü adım: Kayısı ve fındık konusundaki temaslar ve düzenlemeler,
işbirliği başlayıncaya kadar TÜRKİYE KOOP tarafından sürdürülecek ve
Çin’den gelecek heyetlerin programlarını TÜRKİYE KOOP, Fiskobirlik ve
ilgili kooperatiflerle işbirliği yaparak
düzenleyecek ve yürütecek.
Bu çalışmalar konusunda Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı sürekli bilgilendirilecek ve gerekli görülen yasal ve idari
düzenlemeler konusunda yardım ve
destek istenilecek.
.
Köy-Koop Haber Ekim 2015
TARIM
19
‘Ezilmemek İçin Kooperatif Çatısı 2040 Yılında Su Krizi
Yaşayacak Ülkeler
Altında Birleşelim’
»» Bu sayımızda İzmir Tire Süt Kooperatifi ortağı Halime Dudakkaş ile söyleştik.
Kendinizi okurlarımızın için tanıtır mısınız?
İsmim Halime Dudakkaş, Tire Süt
Kooperatif ortağıyım ve kooperatifimizde nokta alım görevi yapmaktayım. Uzun yıllardır hayvancılıkla
geçimimi sağlıyorum. 1975 doğumluyum. Evli olan bir kızım ve şuan
askerliğini Erzurum’da yapan bir de
oğlum var. Eşimi 1995 yılında, çok
genç yaşta kaybettim. Çocuklarıma
hem annelik hem de babalık yaparak
bu yaşlara getirdim.
Şu anda kaç hayvanınız var?
Günlük kaç kilo süt üretiminiz
var?
Ben tek başıma çalıştığım için
13 tane hayvanım var. Bunlardan 7 tanesi sağmalı diğerleri
ise düve şeklinde. Günlük 120
kg süt sağımımız var. Hayvancılığın yanı sıra domates, biber,
patlıcan gibi sebze üretimi de
yapıyorum.
Kendi tüketiminiz için mi?
Hayır, bahçemizde ürettiğimiz
bu ürünlerin pazarlamasını yapıyoruz. Ürettiklerimizin bir
kısmını da tabiki kendimiz tüketiyoruz. Bir traktörüm var ve ben
kullanıyorum.
Pazarlamayı nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Üretim işini ben üstlendiğim için,
ürünlerin satışını annem yapıyor.
Burada pazarımız var. Düzenli olarak pazardaki tezgahımızı açıyoruz.
Bizden ürünlerimizi devamlı alan
müşterilerimiz var. Eskiden dışarıdan gelen büyük alıcılara kamyonlarla ürün satabiliyorduk. Şimdi
büyük bir üretimimiz yok. Ancak
kendimizi geçindirebiliyoruz.
Kooperatifinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Kooperatifimize kuruluşundan bu
yana ortaklığım var. Çok sınırlı şartlarda ve zorluklar içerisinde; çalışıp,
çabalayarak bu günlere geldik.
Şu anda bütün genel ihtiyaçlarımızı kooperatifimizin sayesinde tüm
gıdamızı ve tarımsal girdilerimizi
temin edebiliyoruz. Cebimizde hiç
paramız olmasa dahi, kooperatifimizin marketleri var. Oradan tüm alışverişimizi yapıp, süt dökümünde de
ücretini ödeyebiliyoruz. Onun için
Dr. Özdal KÖKSAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
kooperatifimiz bir başka. Başımız sıkıştığında hep yanımızda.
Kooperatifimizin sayesinde bugün
ayaktayız. Birlikten kuvvet doğduğuna çok iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum. Tire Süt Kooperatifimiz
sadece Türkiye’de değil, bugün yurtdışında da tanınan bir kooperatiftir.
Kooperatif olarak birçok ödül
de aldınız?
Evet, en son iki kez “Türkiye’nin
Öncü ve Örnek Kooperatifi” seçildik, Birlişmiş Milletler’in Tire Süt
Kooperatifi’ni, ‘En İyi Kırsal Kalkınma Modeli’ olarak göstermesi tesadüf değil. Kooperatifimiz, 2004 yılınan bu yana büyük yatırımlar yaptı.
Kooperatif Başkanımız Mahmut
Eskiyörük’e buradan teşekkür ediyorum. Zorlu geçen mücadelemize
yapmış olduğu katkılar sonucunda,
kooperatif ortaklarımız artık Avrupa
standartlarında süt üretimi yapıyor.
Bu koopeeatifine sahip çıkan ortaklarımızın birlikteliğiyle gerçekleşti.
Sadece yurt içinden değil, yurt dışından da kooperatifimizi ziyarette
bulunuyorlar. Bugüne kadar yaklaşık
54 ülkeden binin üzerinde ziyaretçi
ağırladık. Biz kocaman bir aile olduk.
Bir kadın olarak bu işin zorlukları neler?
Türkiye’de her alanda kadınların yaşadığı zorlukları biliyoruz. Hele köylerde yaşayan, tarım ve hayvancılıkla
uğraşan biz kadınların işi çok daha
zor. Hem ev işleri, hem çocukların bakımı, hem tarlası, bağı, bahçesi, hayvanı hepisinin yükü omuzlarımızda.
İşte bu tüm zorlukların üstesinden,
kooperatifleşmenin, kooperatifçiliğimizin sayesinde gelebiliyoruz.
Kooperatiflerin bir ihtiyaçtan doğdunu düşünüyorum. Özellikle kadınların kooperatifler içerisinde
daha çok yer alıp, öncülük
yapmaları lazım. Ülkemizdeki
tüm üreticilerin kooperatif çatısı altında olmaları gerekiyor.
Burada kooperatifçiliğe nasıl
baktığınız da çok önemli. Bir
araya gelerek, birlikteliğin vermiş olduğu güçle elde edilen
kazanımların, hakların değeri
çok önemli. Malesef, ülkemizde
örgütlü hareket etmek, bu hareket sonucunda birşeyler elde
etmek o kadar zor ki, ama bizler, kooperatif ortakları olarak bunu
başardığımızı söyleyebilirim. Hep
şunu söylüyorum; ezilmemek için
kooperatif çatısı altında birleşelim.
Devletin kooperatifleri desteklediğini düşünüyor musunuz?
Öncelikle daha büyük destekler bekliyoruz diyelim. Ben kooperatiflerin
desteklenmesinin çok yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bırakın kooperatiflerin desteklenmesini, örneğin
kişisel bir kredi ihtiyacımızda bile,
herhangi bir bankaya gittiğimizde
tapu soruluyor. Zaten benim 10-20
dönüm yerim olsa kredi çekmeye ihtiyaç duymam zaten. Büyük çiftçilere hibeli destekleme yapılırken, biz
küçük üreticilere hibeli destekleme
nerede? Yok. Tarımda küçük üretici yok olma yolunda. “Köylü milletin efendisidir” den nerelere geldik.
Artık şirketler hep ön plana çıkartılıyor. Onlar destekleniyor. Tüm üreticilerin derdi girdi maliyetlerinin
yüksek oluşu. Bu sorunlar çözülürse
ancak küçük üretici ayakta kalacaktır. Burada en önemli konu, küçük
üreticinin ayakta kalmasınının istenip istenmediğidir.
Köy Yumurtasına Standart
.
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kendi kümesindeki tavuklardan elde ettiği
yumurtaları doğrudan tüketiciye veya bakkal gibi işletmelere satan küçük üreticiler
için yeni standartlar getirdi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'
nın 'Küçük Miktardaki Yumurtanın
Doğrudan Arzına Dair Yönetmeliği'
Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre, az
miktarda yumurta satan üreticiler
de Tarım Bakanlığı'ndan izin alacak. 250 tavuğu olan üreticileri kapsayan yönetmeliğe göre, yumurtanın üretim tarihi belli olacak. Küçük
üretici de büyükler gibi hijyen standardı sağlayacak. Resmi Gazete’de
yayımlanan yeni yönetmelikle ‘köy
yumurtası’ suistimallerinin de önüne geçilecek. Yumurtalar için kuş
gribi gibi hastalık vakalarına karşı
büyük işletmelerin aldığı tüm tıbbi,
veteriner ve hijyen önlemlerini almakla yükümlü olacak.
Üreticiler haftada en fazla bin 500
yumurta satabilecek ve üzerinde
tavukların yumurtlama tarihleri
belirtilecek ve bu tarihten itibaren
yumurta en fazla 21 gün içinde tüketiciye ulaştırılacak ve maksimum 28
gün içinde tüketilecek. Üretici sadece kendi elde ettiği yumurtaların satışını yapabilecek.
Yönetmeliğe uymayan işletmelerin izin belgeleri iptal edilecek. Bir
dönem ‘köy yumurtası’ diye satılan
yumurtaların, tesislerden alındıktan sonra saman ve tavuk pisliğine
bulandırıldığı iddia edilmişti. Yönetmelikle bu tür kandırmacaların
da önüne geçilecek. Küçük üreticiler, yem, veteriner tıbbi ürünleri,
depolama ve atıklardan kaynaklanan bulaşmalara ve insan sağlığını
etkileyebilecek hastalıklara karşı
büyük işletmelerin de aldığı gerekli
tüm önlemleri almak zorunda olacak. Yumurtalar, yumurtlamadan
hemen sonra toplanacak ve hayvanların bulunduğu ortamlardan derhal uzaklaştırılacak.
.
»» World Resources Institute (WRI) tarafından
yapılan bir çalışmaya göre 2040 yılında, iklim
değişikliği kaynaklı olarak değişen yağış modelleri
ve artan nüfus ve yükselen talep sebebiyle, dünya
genelindeki ülkelerin yaklaşık beşte biri ciddi su
kıtlığıyla mücadele etmek zorunda kalacak.
Yapılan çalışmada, yaşanacak kıtlığın boyutuna göre bir sıralama yapıldığında Orta Doğu en fazla zarar
görmesi beklenen bölge olarak belirlendi. 33 ülkeden 14’ü kıtlıktan
muzdarip olması en muhtemel ülkeler olarak öne çıkarken Bahreyn,
Kuveyt, Filistin, Katar, Birleşik
Arap Emirlikleri, İsrail, Suudi Arabistan, Umman ve Lübnan’ın dahil
olduğu dokuz ülke ise su kıtlığına
karşı en savunmasız olanlar arasında yer aldı.
Rapor, “Çoğunlukla yeraltı suyu ve
tuzundan arıtılmış deniz suyuyla
su ihtiyacını karşılayan ve bu sebeple halihazırda dünya üzerindeki su güvenliği en düşük bölgelerden biri olan Orta Doğu’nun yakın
gelecekte su kaynaklı ciddi problemlerle karşılaşması beklenmekte.” diye belirtiyor.
Kıtlık çekmesi beklenen diğer ülkelerin arasında ABD, Çin ve Hindistan gibi ekonomik aktivitesi yoğun
ülkeler de var. Bu ülkeler, günümüzde de su sıkıntısı yaşamakta. 2040
yılında bu durumun devam edeceği
öngörülse de ABD’nin güney batısı
ve Çin’in Ningxia Bölgesi’nde su kıtlığının %40 ile %70 arasında artabileceği belirtiliyor.
Avusturalya, Endonezya, Filipinler, Moğolistan, Namibya, Botsvana, Güney Afrika, Peru, Şili ve pek
çok Kuzey Afrika ülkesi de 2040
yılında su kıtlığı yaşama ihtimali
yüksek olan ülkeler arasında.
Yapılan çalışma, dünyanın küçük
bölgelere ayrılarak öngörülen yağış miktarı ile yine öngörülen su
talebinin karşılaştırılması yoluyla hazırlandı. Su talebi su arzının
%80’inden fazla olan ülkeler su
kıtlığı bağlamında yüksek risk sınıfına dâhil edildi.
Enstitü’nün Gıda, Orman ve Su
Programları direktörü Charles Iceland, çalışmada kullanılan yağış
tahminlerinin küresel ısınmada herhangi bir azalma meydana gelmemesi senaryosuna göre kurulan iklim modelleri aracılığıyla yapıldığını
belirtti. Iceland’a göre ekvatora en
yakın ülkeler su sıkıntısından da en
fazla etkilenecek ülkeler olacaklar.
“Kurulan iklim modelleri, ısınan
havanın, Ekvator’da buharlaşan
suyun atmosferde yükselmesine
izin vererek yerküre üzerinde daha
kuzey ve güney noktalara gitmesine yol açtığı konusunda hemfikir.”
diye ekledi Iceland. “Bu yüzden,
mevcut durumda yağış alan bölgeler su kolonlarının kuzeye ve güneye kayması sebebiyle bu yağıştan
mahrum kalacak.”
Yağış miktarındaki değişimlerin
yanı sıra, nüfus artışı ve ekonomik
kalkınma hızı göz önüne alınarak gelecekte suya olacak talep hesaplandı.
Iceland “Gelişen ekonomiyle birlikte kişi başına düşen su tüketimi
de artacak ve bu gidişata göre dünya nüfusu 2050’de 9 milyara ulaşacak.” diye belirtti.
İklim değişikliği ve nüfus artışı
baskın etmenler olsa da su kıtlığını tetikleyen dinamikler bölgeden
bölgeye değişim gösteriyor. Örne-
DERECE
ÜLKE
1
1
1
1
1
1
1
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
Bahreyn
Kuveyt
Katar
San Marino
Singapur
B.Arap Emirlikleri
Filistin
İsrail
Suudi Arabistan
Umman
Lübnan
Kırgızistan
İran
Ürdün
Libya
Yemen
Makedonya
Azerbaycan
Fas
Kazakistan
Irak
Ermenistan
Pakistan
Şili
Suriye
Türkmenistan
Türkiye
Yunanistan
Özbekistan
Cezayir
Afganistan
İspanya
Tunus
TÜM
SEKTÖR
5.00
5.00
5.00
5.00
5.00
5.00
5.00
5.00
4.99
4.97
4.97
4.93
4.91
4.86
4.77
4.74
4.70
4.69
4.68
4.66
4.66
4.60
4.48
4.45
4.44
4.30
4.27
4.23
4.19
4.17
4.12
4.07
4.06
ğin, WRI Şili’nin 2010’da ortalama
değerde görünen su sorununun
artan sıcaklıklar ve değişen yağış
miktarı sebebiyle üst seviyelere
çıkacağını öngörüyor. Halihazırda su sorunu yaşayan Botsvana ve
Nambiya ise iklim değişikliği sebebiyle önemli derecede risk altında
olan ülkeler.
Stanford
Üniversitesi
Yeryüzü, Enerji ve Çevre Bilimleri
Fakültesi’nde profesör Noah Diffenbaugh, “İnsanın temel hakkı
olan temiz suya erişim hakkı şu
anki iklimle bile tam sağlanamıyor.” diyor ve su krizinin ülkeden
ülkeye değişeceği ve her ülkenin
farklı ve bölgesel çözümler üretmesi gerekeceği fikrine katılıyor.
Uzmanlar, iklim değişikliğinin su
arzı üzerinde yarattığı baskının yanı
sıra bir ülkenin su kaynaklarının
%70-90’ını kullanan tarım aktivitelerinin derinlemesine incelenmesi
gerektiğini söylüyor. Bu bağlamda,
kuraklığa dayanıklı tohum ekimi ve
diğer bir takım verimli teknolojiler
bu sıkıntıyı hafifletebilir.
Amerikan Savunma Bakanlığı raporunun da aralarında bulunduğu
pek çok çalışmaya göre artan su
kıtlığı, özellikle günümüzde de krize yatkın Orta Doğu ve Afrika gibi
bölgelerde kaos ve savaşlarla sonuçlanabilir.
WRI’nn yayınladığı rapor tehdit
yaratan bu tip durumların karmaşıklığına dikkat çekiyor.
Iceland son olarak, “Bu çalışmada dikkatimi çeken nokta, su kıtlığından ciddi ölçüde etkilenmesi
beklenen ülkelerin halihazırda jeopolitik gerilim içinde olan ülkeler
olması.” diye belirtti. Yeşilgazete
20
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
Muğla Tarımı, Muğla'da Yerel Kaynakların
Korunması ve Geliştirilmesi
»» Muğla’nın ekonomisi çok yönlü olup, tarıma, turizme, sanayi ve ticarete dayanır.
Muğla ili dağlık bir coğrafyaya sahiptir.
Tarıma elverişli arazisi azdır (Toplam
arazini 1/5’inden az.). Buna rağmen
tarımsal üretim bakımından ülkenin
önemli illerinden biridir. İşletmeler
küçük olmasına rağmen modern tarım
girdilerinden yararlanılır.
Sebzecilik gittikçe gelişmekte, seracılık
ve turfanda sebzecilik yaygınlaşmaktadır. Türkiye’de kuşkonmazın tamamına yakını Muğla’da üretilir.
Meyve yetiştiriciliği bakımından Muğla
Türkiye’nin önde gelen illerindendir.
Turunçgiller ve zeytin üretiminde ülkenin ön sıralarında yer alır.
Muğla ilinde hayvancılık ikinci derecede bir gelir kaynağıdır. Küçükbaş hayvan sayısı azalırken kümes hayvanları
miktarı artmaktadır.
Türkiye’de en çok bal Muğla’da elde
edilir. İl sınırları içinde 200 bin arı kovanı vardır.
Balıkçılık ve sünger çıkarma çok ileridir. Türkiye’de süngerin tamamına
yakını Muğla’da üretilir.
Muğla ili orman bakımından çok zengindir. Ormanları gür ve verimlidir. İl
yüzölçümünün 6/10’nında fazlası ormanlık- fundalık alandır. Dünyada iki
yerde rastlanan “günlük –sığla ağacı”
(Liquidambar orientalis) Türkiye’de
sadece Muğla yöresinde bulunur.
Özetle Muğla tarımı, ürünlerinin çeşitliliği ile dikkati çeker. Türkiye'de
arıcılığın en önemli merkezlerinden
biridir. Günlük ağacından elde edilen
ve eczacılıkta kullanılan sığla yağı sadece Muğla’da üretilir.
Muğla Tarımına Genel Bir Bakış
Muğla ilinin 1.324,7 bin Ha’lık arazisinin % 63,1’i ormanlık-fundalık, %
17.1’i yerleşim yeri ve diğer alanlar, %
1,3’ü çayır -mera ve % 18, 5’ide tarım
arazisidir. 245 429 Ha’lık tarım arazisinin % 46’4’ü meyve alanı, % 7,0’si
sebze alanı, % 1,7’si örtü altı alanı durumundadır. Meyve alanlarının büyük
çoğunluğunu zeytinlikler oluşturmaktadır. Bu durumda tarla bitkilerine kalan alan ise 110 026 Ha (% 44,9) ‘dır.
Muğla, Türkiye tarım arazisinin % 1’ine
ve ülke çiftçisinin % 1,3’üne sahiptir.
Türkiye düzeyinde Muğla:
• Deniz kültür balıkçılığı, badem, çam
balı, bal mumu üretiminde birinci;
• Yağlık zeytin alanı, nar üretiminde
ikinci;
• Susam, limon, kekik üretiminde
üçüncü;
•
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
• (…) görüşme yapılan hanelerden yaklaşık üçte biri (% 32) arıcılık faaliyetinde bulunurken bugün hepsi arıcılığı bırakmış durumdadır.( Arıcılığı bırakma
nedenleri olarak maliyet artışı (% 26),
satış fiyatlarının düşmesi ve her ikisinin sonucu olarak kar getirmemesi)
[email protected]
Muğla Yerel Kaynaklarını Nasıl
Korumalı Ve Geliştirmeli ?
Hane halklarının % 87’si bir sosyal güvenceye sahiptir.
Yerel kaynakların korunması ve geliştirilmesi neden gerekli ?
• (…) tütün yerine ekilen diğer ürünlerin (…) “maliyetlerinin yüksek olduğu”
ifade edilmiştir.
a) Küreselleşme, b) Likit sermayenin
hareketliliği, c) Mevcut ekonomik yapının kendi işleyişini tıkaması, d) Aşırı likit sermayenin varlığı, e) Sürdürülebilir bir ekonominin gerekliliği, f) Bölge
için ekonominin ve toplumun aktörleri
arasında ortak bir payda oluşturulması: “Muğla İli “Yerel Kaynakları Koruma ve Geliştirme Arayış Konferansı”
içinde tartışılması sanırım Muğla için
önemli açılımlar sağlayacaktır.
• Özellikle tarımsal girdi (gübre, ilaç,
yakıt, su, tohumluk vb.) fiyatlarının
yüksekliği, üretim süreci sonucunda
elde edilen gelirin düşmesine yol açmaktadır.
• (…) tütün üretiminde uygulanan kotalar tütün üretiminden elde edilen gelirin azalmasına yol açmış.
• Alternatif olarak son yıllarda üretim
maliyetinin az olması ve sulamaya gereksinim duymaması nedeni ile (…)
az miktarda tahıl üretimine yönelim
olmuştur.
• Tütün üretimine alternatif olarak
önerilen diğer ürünlerin (zeytin, ceviz,
narenciye, sebze, meyve, vb.) ekimine yönelik yapılan teşvikler ve verilen
destekler, (…) istenilen amaca ulaşamamaktadır.
• (…) köylüler sadece geçimlik hayvan
yetiştirmekte ve yetiştirilen hayvan sayısı gittikçe azalmaktadır.
Sadece geçimlik hayvan yetiştiren hanelerin oranı % 32’dir. Buna karşın
hem tüketim hem de pazara yönelik
hayvansal üretim yapan hanelerin oranı % 43’dür.
• Zaman içerisinde pazara yönelik yapılan hayvancılığın azaldığı ve daha da
azalacağı (…) elde edilen bilgiler arasındadır.
• Arıcılık, yörenin geleneksel faaliyeti
olmasına rağmen tarım ve hayvancılık
konularında yaşanan sorunların benzeri ile karşı karşıyadır (Maliyetin yüksekliği ve ürünlerin satış fiyatlarının
düşüklüğü, arıcılık faaliyetini olumsuz
yönde etkilemektedir.)
Bir Araştırmaya Göre Muğla Tarımındaki Gelişmeler
Araştırma verileri 2008’de Muğla’nın
10 köyünde toplanmış (Çıtlık, Çırpı,
Denizova, Doğanköy, Kıran, Kızılyaka,
Özlüce, Sarayyanı, Yenice ve Zeytin)
• Çiftçiler yaşlı (Ort: 58 yaşa), köyde
genç nüfus azalmış, turizm döneminde köy nüfusu % 40 civarında azalmış.
• Köylerdeki hanehalklarının geçimlik
geliri “tarım+ emekli maaşları”ndan
oluşuyor.
Muğla ilçelerini, Muğla ili bütünü içinde düşünmenin, uygulanabilecekse,
Muğla ilinin her türlü kaynaklarını
birbiriyle etkileşimli bir şekilde nasıl
harekete geçirilmesinin yolların aramak gerekir .
Muğla İçin Bir Kalkınma Stratejisi
Muğla’nın kalkınması için onun kaynaklarını harekete geçirecek, elde edilen sonuçların Muğla’da kullanılabilmesini sağlayabilecek bir yapılanmaya
ihtiyaç vardır. Muğla’nın kalkınmasını
sağlayabilecek böyle bir kurumsal yapının temel öğelerini tarım, sanayi ve
hizmetler sektöründe faaliyet gösteren
işletmeler ve bu işletmeler arasında
gerçekleştirilebilecek “karşılıklı yardımlaşma ve birbirilerini tamamlama”
esprisi çerçevesinde düşünmek gerekir. Eğer böyle bir oluşum sağlanabilirse Muğla yöresinde şu oluşumların
gerçekleşmesi üzerinde durulabilir :
• Finansal bir özerkliği sağlayabilecek
yerel ortaklıkların kurulması;
• Kamu yetkilerinin bir bölümünün
yerel düzeyde gerçekleştirilebilmesi;
• Ekonominin finanslaştırılmasından
doğan krizlerin hafifletilebilmesi;
• Nüfus ve ekolojik sorunlardan kaynaklanan baskıların azaltılması;
• Muğla düzeyinde pazarın genişlemesi ve rekabetin geliştirilmesi.
Muğla’nın kalkınması, özellikle tarım ve
esnaf kesimindeki küçük işletmelerin tedarik ve pazarlama aşamalarında arz ve
taleplerini birleştirebilecek bir örgütlenmeyle daha da etkinleştirilebilir.
Bunun için Muğla düzeyinde oluşabilecek seçenekler araştırılmalı; halkın
güven kaybına neden olan sebepler
ortaya çıkarılmalı; bireylerin özçıkarlarını savunmaya iten sebepler ortaya
konulmalıdır.
Muğla ilinde çalışan insanlar için
şunları sorgulamak gerekir:
• Kuru börülce, anason, taze barbunya,
taze börülce, bakla, domates, greyfurt,
keçiboynuzu, kereviz, marul, pazı, roka,
turunç, yeni dünya, portakal üretiminde de ilk beş içinde yer almaktadır .
Muğla’da tarım sektörü istihdamın %
31,1’ni (2011) sağlamaktadır.,
• (…) hanelerin önemli bir bölümünün
borçları olduğu görülmüştür (% 39)
İnsanların iş ve çalışma durumları
nedir? Nasıl geliştirilebilirler?
• Hanelerden elde edilen bilgilere
göre, son 10 yıl itibariyle gelirlerde sürekli bir düşüş yaşanmıştır.
Ekilebilir arazilerin sınırlı, dağınık ve
parçalı olması elde edilen ürün miktarı ve kalitesinin de düşük olmasına
yol açmaktadır. (Örnek olarak seçilen
çiftçilerin % 11’nin arazisi bulunmamakta; % 5’i kiralık arazi ile çalışmakta; % 69’unun arazi varlığı 50 dekarın
altında; % 15’inin arazisi 50 dekarın
üzerindedir.)
• Tarım makinesine (traktör vb) sahip
olan hanelerin oranı % 37’dir.
• Muğla’da üretim için kullanılan
önemli ekipmanların kullanma durumu nasıldır? Daha ekonomik kullanma durumu gerçekleştirilebilir mi?
• Muğla’da ne üretiliyor? Ne miktar üretiliyor? Muğla ilinde üretilen
ürünler nasıl ve nerelerde değerlendiriliyor?
• Muğla’da geçmişten kalan tarihi mirasların bir envanteri çıkarılmış mı?
Bu miras nasıl değerlendiriliyor? Daha
iyi değerlendirme seçenekleri nelerdir?
• Muğla’da sektörler/ firmalar arası
kurulmuş iş zincir(ler)i var mıdır? Bu
zincir(ler) nasıl devam ettirilebilir ve
geliştirilebilir?
Verimlilik Stratejisi Üzerine
»» Birkaç yıl önce bir yazımızda dünyanın en
önemli danışmanlık şirketlerinden McKenzie’nin
2002 yılında Türkiye’de yaptığı bir çalışmadan
bahsederek “2015 yılına kadar her yıl %10 verimlilik
artışı olursa kişi başına gelir açısından Türkiye
Avrupa Birliği ortalamasını yakalayabilir” şeklinde
bir sonuca vardığımızı yazmıştım.
2015 geldi ama gelir artışı 2010’dan
itibaren tutmadı. Şüphesiz uluslararasılaşan şirketlerimiz, örneğin
dayanıklı tüketim malzemeleri
üretenler gibi, verimlilik konusuna çok ciddi yaklaşmaktalar ancak
üretimin ve istihdamın önemli
bir bölümünü karşılayan Küçük
Orta Boy İşletmelerde “Verimlilik” kavramının yeteri kadar öne
çıktığını söylemek zor. Sermayenin bu kadar pahalı ve kıt olduğu,
her geçen gün bilgiyi kullanacak
yetişmiş iş gücü kalitesinin daha
fazla önemli hale geldiği ortamda
verimlilik stratejileri konusunda
hem girişimcilerin hem çalışanların sürekli eğitilmeleri gereklidir.
Şimdi denilebilir ki bu eğitimler
şu veya bu şekilde yapılıyor, bunu
söylemek yeni bir şey değil. İyi de
yapılan eğitim kişide davranış değişikliği yaratmıyorsa öğrenilmiş
bir şey değildir.
Verimlilik artışıyla ilgili en önemli
strateji –olumlu ya da olumsuz-insan verimliliğinin işletmede çalışanların tümünün davranışlarına
bağlı olduğu gerçeğine dayanır. Bu
nedenledir ki işgücü verimliliğini
artırmak için davranışların değişmesi gerekir. Teori budur; ancak
uygulama çok daha zordur. Diğer
kaynakların aksine, insan kaynağı
için iradeyi de dikkate almak gerekir. Bu bireysel ve kültürel değerlere, geçmişte oluşmuş önyargılar ve
rollerin algılanmasına dayanan bir
iradedir. Tüm bu davranış normları dizisi bireysel tepkiyi belirler.
Öğretmek sadece anlatmakla olmuyor bazen kuralları işleteceksiniz. Mesela devletin verdiği ciddi
hibelerle süt hayvancılığı tesisi kuran bir kişi hala hayvan başına 20
kg/gün ve altı süt verimi alıyorsa
30 kg alanla aynı desteği vermeyeceksin. Bu sermayenin % 50 ve• Muğla’da “herkesin ihtiyacı olan bir
şeyi” saptamak ve ortak sorun (lar)
etrafında birleşebilecek insan grupları
nasıl ortaya çıkarılabilir? Vb.
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
rimsiz kullanılması demektir.
Verimlilik kavramını formüle etmeden tartışmaya girdik belki ama
daha önce bu kavramla ilgili açıklamalar yapmıştık. Kısaca çıktının
girdiye oranı olarak tanımlanmaktadır. Aynı girdi ile ne kadar fazla çıktı alırsanız girdiyi o derece
etkin veya etkili kullanmış olmak
anlamında kullanılan kavramdır.
Daha önceleri ülkemizde Milli
Prodüktivite Merkezi adı altında
faaliyet gösteren bir kamu kurumunda sektörel bazda verimlilik
çalışmaları yapılırdı. Şimdilerde
aynı kurum Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı bir kurum
olarak çalışmaktadır. MPM’nin
verimlilik analizi, verim artırma
teknikleri konularında faydalanılabilecek teorik ve uygulamalı pek
çok yayını vardır.
Gelecek sayıda görüşmek
dileğiyle kalın sağlıcakla…
üretimi 2009-2013 arasında 2,6 kat
artarken, tüketicinin ödediği fiyatları
bu süre içinde 3-4 kat artmasını açıklamak zordur.
Neler Yapılabilir?
Muğla’nın kalkınması ve gelişmesi
için neler yapılabilir :
• İstihdamın korunması ve yeni iş
alanlarının yaratılması;
• Toplumsal ve ekonomik dokunun korunması ve geliştirilmesi ;
• Muğla’da sürdürülebilir bir kalkınmanın devreye sokulması için gerekli
kurumsal yapıların oluşturulması.
Genel olarak Muğla için düşünülebilecek sürdürülebilir kalkınma, şu özellikleri bünyesinde bulundurmalıdır:
Birleştiricilik, içiçelik,eşitlik, ihtiyat,
güvenlik.
Bunun için aşağıdaki hususların hayata nasıl geçirilebileceği üzerinde
önemle durulmalıdır :
Gücün paylaşılması; Varlığın paylaşılması; Bilginin paylaşımı; Muğla’nın
kalkınması.
Sonuç
Her ekonomik olgu gibi Muğla tarımı da değişiyor, gelişiyor. Özellikle
son 5 yıllık TUİK verilerinde önemli
gelişmeler gözlemleniyor. Ancak istatistiklerdeki verilerle güncel yaşamda yaşanılan ekonomik sorunlarda
bazı çelişkiler ortaya çıkıyor. Örneğin
Muğla’da ve Türkiye’de kırmızı et
Özellikle Muğla için iddialı ürünler olan zeytin, portakal, karpuz gibi
ürünlerde fiyatlarda bir değişme olmaması, hatta fiyatların gerilemesinin
tartışılması gerekir.
TÜİK ve İl Tarım Müdürlüğü’nün verilerine göre Muğla tarımında önemli
gelişmelerin olduğu belirtilirken, akademik bir kadronun 10 Muğla köyünde yaptığı araştırma ise tam tersi bulguları belirtmektedir.
Bunu yanında Muğla ilinin yerel kaynaklarını nasıl kullandığının, nasıl
kullanılması gerektiğinin yeniden gözden geçirilmesi gerekir.
Bu öneriler, uygulanabilirliği her düzeyde tartışılmalıdır. Ayrıca mevcut
kalkınma modelleri ile karşılıklı olarak ayrılıklar/benzerlikler ortaya konularak , uygulayıcı bir kurumsal doku
oluşturulmalıdır.
.
Köy-Koop Haber Ekim 2015
SAĞLIK
Zeytinyağlı İncir
Hazımsızlığa Birebir
»» Ağrı ve sancıyla hayatı zehir eden kabızlığa doğal
yollarla çare bulabilirsiniz. Sabahları aç karnına
tüketilecek zeytinyağlı incir ile bu sıkıntıyı aşmak
mümkün.
Birçok kişinin ortak problemi kabızlık
yaşam kalitesini düşürüyor. Beslenme alışkanlıklarının değişmesi,
hareketsiz yaşam ve hazır gıda tüketimi ise bu rahatsızlığa zemin hazırlıyor. Uzmanlar “Sabah ikiye böldüğünüz 5 adet inciri zeytinyağına
batırın. Kahvaltıdan yarım saat önce
yiyin. Kabızlığınıza ilaç gibi gelecektir” şeklinde konuşuyor.
Uzmanlar kabızlığa karşı doğal yöntemleri ise şöyle sıralıyor:
Sinameki için
Bir çay fincanı kaynar suyun içine
ince kıyılmış bir çay kaşığı sinameki
yaprağı atın. Demlenmesi için kısa
bir süre bekledikten sonra süzerek
yemek aralarında birer çay fincanı
için. İnce kıyılmış bir çay kaşığı ebegümecini bir çay fincanı soğuk suyun üzerine katın. 12 saat bekleyin.
Süzdükten sonra bir çay kaşığı süzme bal ilavesiyle günde 2 kez yemek
aralarında birer çay fincanı tüketin.
Her gün yemek aralarında birer su
bardağı kuru erik hoşafı tüketin.
Bir çay fincanı kaynar suyun içine bir
çay kaşığı lavanta çiçeği atın. Süzüp
yemek aralarında birer çay fincanı
kabızlığı giderir.
Domates suyu
Öğün aralarında birer çay fincanı
domates suyu için.
2 avuç lahana yaprağını mikserden
geçirin. Karışımı iyice sıkıp suyunu
çıkarın. İçine az miktarda su ilave
edip için.
Keten tohumu mucizesi
Havanda bir çay kaşığı keten tohumunu dövün. Kaynamış suya atıp,
yemek aralarında için.
Bir çay fincanı limon suyunun içine
bir çay kaşığı karbonat ilave edip,
bekleyin. Daha sonra süzüp yemek
aralarında içmek kabızlığa iyi gelir.
Sinüzitten Korunma Yolları
»» Bu aylarda alacağınız basit önlemlerle kış aylarında
yaşanması olası sinüzit problemini engelleyebilirsiniz.
Tedavi edilmediği takdirde kronikleşen ve astım gibi çeşitli hastalıkların
ortaya çıkmasına neden olan sinüzit
hastalığından korunmak için alınması gereken tedbirleri açıkladı.
Sinüsler; alın, göz çevresi, yanaklar
ve geniz bölgesinde bulunan 15 adet
boşluktur. Soluk alıp verildiğinde bu
boşluklar havayı süzer, temizler, ısıtır, nemlendirir ve akciğerlere gönderir. Sinüzit sinüslerin iltihabıdır
ve viral kökenli üst solunum yolu
enfeksiyonlarının yaklaşık %2'si sinüzite dönüşür. Sinüzit eğer tedavi
edilmezse kronikleşir ve astım gibi
çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına yol açar.
Sinüzit astım birlikteliği oldukça sık
görülür; bu durum, her iki hastalığın vücutta aynı mekanizmaların tetiklenmesiyle oluştuğu varsayımını
destekler. Sinüzit ve astım şikayetlerini bir arada bulunduran hastanın tedavisi zordur bu nedenle biri
tedavi edilmeden diğerinin tedavisi
başarılı olamayabilir.
Sinüziti önlemenin yolları
• Kafanızı denize, havuza sokarak
yüzmek sinüslerde tazyik etkisi yapar ve mevcut tıkanıklıkları açar.
Doğal tuzlu su havuz suyuna oranla daha faydalıdır. Bu yüzden yaz
aylarında özellikle denizde yüzerek
kış içinde oluşacak iltihaplanmanın
önüne geçilmiş olunur.
• Klima yaşanan ortamdaki havanın nemini kurutur. Kuru hava ise
sinüslerin dolmasını sağlar. Klimalı ortamlar yerine mümkün olduğu
kadar doğal ortamlarda ve denize
yakın yerlerde bulunmak faydalıdır.
• Kuru havalar gibi nemli havalar da
zararlıdır, alerjik durumlara zemin
hazırlayarak sinüslerin dolmasını
ve sinüzit oluşumunu hızlandırır.
Bu nedenle nem alıcı cihazlarla yaşanılan ortamdaki nem sorunu giderilmelidir. Yaşanılan ortamın nem
oranının %50-60 civarında olması
gerekmektedir.
• Spor yapmak diyaframı çalıştırarak
vücuda giren oksijen miktarını artırır. Burun fizyolojisinin düzelmesini
sağlayan spor aynı zamanda sinüslerin de temizlenmesini sağlar. Bu nedenle yaz aylarında günde 30 dakika
spor yapmak oldukça önemlidir.
Dt. Coşkan ARAS
AĞRIYA ÇARE
Temelin dişi çok ağrıyormuş.
Diş hekimi aramak için yola
çıkmış, arkadaşına rastlamış,
durumu anlatmış. Arkadaşı
öneride bulunmuş:
- Sevcilin var midur?
- Vardur.
- Ha benum dişum ağriyunca sevcilimi öptimmi dişimun ağrisi ceçip cidii.
- Ha sevcilun şinci nirdedur
da?
21
Okula Başlangıcı Zorlaştıran 5 Etken
»» Bu yıl pek çok çocuk okul ziliyle ilk kez tanışacak. Uzun yıllar boyunca devam
edecek eğitim hayatının bu ilk adımı hem çocuk hem aile hem de okuldaki
öğretmenler için sanıldığı kadar kolay bir süreç değil. Peki, bu süreçte çocuklara
nasıl yardımcı olmalıyız?
Evin en değerli varlığı, küçük prensi
ya da prensesiyken herkesle aynı
düzeyde olduğu bir ortama girmek
kimin için kolay olabilir ki? Okulun
ilk günü birçok çocuk bu psikolojik
durumla karşı karşıya kalıyor ve
yeni hayatlarına geçişte bir uyum
süreci yaşıyorlar. Ancak bazı çocuklar için bu dönem diğerlerine göre
çok daha zor yaşanıyor.
1- Okul öncesi eğitimi
almamak
Okul öncesi eğitim almamış çocukların 1. sınıfa uyum sağlamaları biraz zaman alabiliyor. Okula
uyumun en önemli kuralı öncelikle
öğretmen ve yeni arkadaşları ile tanışmak, onlara güven duymaktan
geçiyor. Ayrıca okulunun, sınıfının
ortamı ile servis kullanımı, yemeiçme, tuvalet ihtiyacı gibi gereksinimleri, uymak zorunda olduğu
kurallar, çocuğun yeni çevresel
koşullara uyumunu belirleyen özel
değişikliklerdir. Eğer çocuk okul
anaokulu eğitimi almadıysa 1. sınıfta tüm bu süreçlere adaptasyonu
çok daha zor gerçekleşiyor.
2- İlkokula erken başlamak
Okula uyum sosyal ve akademik
adaptasyonu içerdiğinden, karmaşık bir süreç halinde yaşanıyor.
Çocuk bir yandan kurallara uygun
arkadaşlık ilişkileri kurmak durumunda kalıyor. Bir yandan da öğrenmesi gereken bilgileri, ödev ve
sorumluklarla da geliştirerek depo
etmek, pekiştirmek, büyükleri tarafından onaylanmak endişesi yaşıyor. İlkokula başlamak üzere olan
çocuk, yaşamakta olduğu gelişim
döneminin özelliklerine göre, sorumluluk almaya hazır, kendini denetlemeye başlamış, sıklıkla uyum
yeteneği artmış, dikkatli çocuk olmalıdır. Bu nedenle uyum süreci,
yaşı uygun çocuklarda sıklıkla kısa
ve sorunsuz atlatılabiliyor. Ancak
yaşı küçük olan çocuklar bu karmaşık sürecin üstesinden gelmekte
ciddi anlamda zorlanıyor.
runları yanında okul korkusu izleniyor. Kaygı Bozukluğu, depresyon,
davranış bozuklukları, aktivite ve
dikkat bozukluğu gibi ruhsal rahatsızlıkların varlığında çocuğun
yeni bir ortama uyumu zorlaşıyor.
Okulun ikinci haftasından itibaren,
çocuğun uyku ve iştah sorunlarının
ortaya çıkması, aşırı gerginlik, sık ağlama, korkular görülmesi durumunda önce okulun rehberlik biriminden
sonra da bir çocuk psikiyatr’ından
destek alınması gerekiyor.
3- Kural tanımadan
büyümek
5- Anne babanın farklı
davranması
Gelişimi uygun olsa da bazı çocuklar, yetiştirilme koşullarına göre
bazı farklı tavırlar gösterebiliyor.
Örneğin, her istediği yapılmış, kendisine otorite tanıtılmamış, sınırsız
davranışları uyarılmamış, kuralsız
büyümüş çocuklar okula başlarken oldukça zorlanıyor. Okula başlamakla karşılarına çıkan kurallı,
dengeli, net, ödev ve sorumlukları
belirlenmiş ortamdan rahatsızlık
duyuyor, oradan kaçmak, kendilerini güvenli ve rahat hissettikleri ortama, sıklıkla evlerine dönmek istiyorlar. Bu gruptaki çocukların okula
uyumu, her gün, okula uygun saatlerde gidişini ve okuldan gelişini
sağlamak, ev içinde de okulun otoritesinin geçerli olduğu, onaylandığı
algısını yaratmaktan geçiyor.
Okula başlayan çocuk yeni bir ortama gireceği için bazen endişe bazen
de heyecan yaşıyor. Günlük yaşantısına ait rutinin bozulması, çocuğun uykusuna evinde devam etmesi
yerine sabah erken bir saatte kalkıp
hazırlığını yaparak okuluna gitmesi
aileler tarafından doğal bir durum
şeklinde algılanmalı. Ancak bazı
ebeveynler, çocuklarına “kıyamama” düşüncesi ile “bir gün okula
geç gitse de olur, bugün hiç kalkmak istemiyor, keyifsiz, gitse de
orda rahat durmaz, sıkılır, üzülür”
gibi endişelerle çocuğun okula uyumunu olumsuz yönde etkileyebiliyor. Ebeveynlerden biri, çocuğun
zaman zaman okula gitmeyebileceğini düşünürken diğerinin, bunu
zorunlu ve süreklilik gerektiren bir
görev gibi algılayıp çocuğu düzenli
olarak okula gönderme çabası içinde olması bir çatışma yaratıyor. Bu
çatışma çocuğun okula uyumunu
bozuyor ve çocuk, kendi rahatına
uygun şeklide davranmaya eğilimli
olan ebeveyni bu yönde etkileyecek
bulgular üretebiliyor. Ebeveynlerin
aynı dili konuşması, çocuk hakkında farklı görüşlere sahipken ortak
uygun karara varabilmeleri okula
uyumu kolaylaştırıyor.
4- Psikolojik sorunlar
Ruhsal rahatsızlıkların olduğu bir
grup çocukta da çeşitli davranış so-
.
Kan Grubuna Göre Beslenme Önerileri
»» Hangi kan grubuna sahip kişiler nasıl beslenmeli? Son günlerde adı sıkça
duyulan ‘kan grubuna göre beslenme’ de kilo vermek isteyenlerin gündeminde.
Mutlaka bir uzmana eşliğinde diyet
yapılması gerektiğini vurgulayan
Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Hilal Mutlu, kan grubu diyeti
hakkında merak edilenleri anlattı.
daki yasaklar AB grubu için de geçerlidir. Tofu, deniz ürünleri, yeşil
sebzeler kilo vermeye yardımcıdır
ve hindi eti dışında et ürünleri tüketilmemelidir.
‘0’ kan grubu olanlar et ve
balık ağırlıklı beslenmeli
Kan grubu diyetinin genel özellikleri
bu şekildedir. Tüm grupların yasaklı
yiyecekleri, tolere edebildikleri ve hiç
tüketmemeleri gereken besinler vardır. Sağlık otoritelerinin ortak görüşü diyet kişiye özeldir; tıpkı parmak
izi gibi, nasıl ki herkesin parmak izi
birbirinden farklı ise diyeti de farklı
olmalıdır. Milyarlarca insanı sadece
4 gruba ayırmak yetersiz ve dayanaksızdır. Örneğin; 0 kan grubunda,
diyabet ve kolesterol hastasına bol
bol et ye diyemezsek, hiç deniz ürünü yemeyen bir A grubuna da başka
alternatifler üretmeliyiz.
Kan grubu diyetini ilk olarak Dr. Peter D’Adamo çıkardı. Dr. D’Adamo
göre, avcı-toplayıcı olan ilk insanlar
‘0’ kan grubuna sahiptiler. Bu yüzden de ‘0’ kan grubu olan kişiler et
ve balık ağırlıklı beslenmelidir. Süt
ürünleri, tahıllar ve armut, portakal, kivi gibi asitli meyveler bu kan
grubundaki kişiler için kilo almayı
hızlandırırken; deniz yosunu, deniz
ürünleri, iyotlu tuz ve muz, mango, kiraz, erik gibi meyveler ise kilo
vermeyi hızlandırmaktadır.
‘A’ kan grubuna sahip
olanlar bitkisel ürünlere
yönelmeli
A kan grubu, çiftçi kan grubu olarak da adlandırılır, avcılıktan tarıma geçişten sonra ortaya çıkmıştır. Et ve süt ürünleri bu grubtaki
kişilere hızlı kilo aldırırken, soyalı
yiyecekler ve bitkisel ürünler kilo
vermelerini hızlandırmaktadır. Eti
tamamen hayatlarından çıkarmalı,
deniz ürünlerini ise çok az miktarda tüketmeliler.
‘B’ kan grubu olanlar beyaz
etten uzak durmalı
B grubu ise Himalaya Bölgesi’ne
göç edenlerde ortaya çıkan göçebe gruptur. Kırmızı et faydalıyken;
beyaz et tüketiminden uzak durulmalıdır. Süt ve süt ürünlerini rahatlıkla tüketebilen tek gruptur. Pirinç
ve yulaf rahatlıkla tüketebilirken;
çavdar, mısır ve buğdaydan uzak
durmalıdırlar.
‘AB’ kan grubu olanlar
deniz ürünleri tüketmeli
AB grubu ise modern çağda ortaya
çıkan kan grubudur. A ve B grubun-
Sırf popüler olmak için çıkan kitaplarla aslında size hiç uygun olmayan diyetleri yapıp sağlığınızdan olmayın, beslenme konusundaki tek
uzman olan diyetisyene gidip cinsiyetiniz, boyunuz, kilonuz, yaşam
şekliniz, alerjileriniz, varsa hastalıklarınız, beslenme alışkanlıklarınız gibi daha pek çok faktörün ele
alınıp size özel hazırlanmış diyeti
uygulayın.
.
22
Ekim 2015 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
EKİM AYI TARIM TAKVİMİ
EKİM 2015
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
07.10.2015 - 11.10.2015
Yörex- Yöresel Ürünler Fuarı
TARLA BİTKİLERİ
Buğday Toprak Hazırlığı ve Ekimi Yapılır:
Buğday ekilecek alanlarda, erozyonu engelleyecek bir toprak işleme yapılmalıdır. Bu
tip toprak işleme kurak bölgelerde toprağı alttan yüzeysel işleyen kırlangıçkuyruğu
aletlerle yapılmalıdır.
Ülkemizde yapılan araştırmalarda yüzeysel
(derinlik az olarak) işlenen topraklarda erozyonun en az olduğu buna, karşılık su tutma gücünün arttığı, ayrıca hem enerji hem de zaman
tüketiminin daha az olduğu belirlenmiştir.
Hediyelik Eşya El Sanatları
Siloya su, hava ve güneş ışığı girmesi önemlidir. Üzeri kapatılan tarihten itibaren 6 hafta
sonra hayvanlara yedirilmek üzere bir kenarından açılır. Günlük ihtiyaç kadar alındıktan sonra silonun açılan kısmı tekrar kapatılmalıdır.
· Toprak işleme aletlerinin eksik bakımlarının tamamlanarak işe hazır hale getirilmesi.
SEBZECİLİK:
· Sonbahar şuruplamasının yapılması,
Tarla sebzeciliği:
· Tarlada yetiştirilen domates, biber, patlıcan hasadına devam edilir.
Örtü altı Sebzeciliği:
Kışlık marul, yeşil soğan ekimi ve fide yetiştirilmesi yapılır.
08.10.2015 - 11.10.2015
2.Tarım, Seracılık, Hayvancılık Ve Teknolojileri Fuarı
MEYVECİLİK:
Tarım, Seracılık, Hayvancılık Makine ve Teknolojileri Kahramanmaraş Belediye Fuar Merkezi
ECR Fuarcılık Ltd. Şti
08.10.2015 - 11.10.2015
Anamur Gıda ve Tarım Fuarı
Tarım, Seracılık, Hayvancılık ve Teknolojileri,
Tarım Makineleri, Gübre, Tohum, Seracılık
Anamur Sehit Atanur Bal Fuar Merkezi
Pozitif Fuarcılık A.Ş
13.10.2015 -17.10.2015
Burtarım 2015 - Bursa 13.Uluslararası Tarım, Tohumculuk, Fidancılık ve Süt Endüstrisi Fuarı
Tarım, Tohumculuk, Fidancılık ve Süt Endüstrisi
Tüyap Bursa Fuarcılık
22.20.2015 – 24.10.2015
Frutech Antalya: 3.Frutech Meyve Yetiştiriciliği ve Teknolojileri Fuarı
Alet ve Makine, Bitki Besleme, Zirai İlaç, Depolama Ürünleri, Lojistik, Fide, Meyve
MSK Fuarcılık
· Anasız arılara ana arı verilmesi,
· Kovanların kışlaklara getirilmesi işlemi yapılır.
· Ahırların sonbahar bakım badana ve dezenfeksiyon işlemleri yapılır.
· Kışlık silaj yemlerinin yapılması işlemine
devam edilir.
· Mera ve otlaklarda ki yaylım yetmeyeceğinden takviye yemleme yapılmalı,
HAYVAN SAĞLIĞI
Kışlık buğdayların ekim derinliği 4-6 cm.
Olmalı en uygun ekim zamanı 1-30/ Ekim
tarihleri arasıdır.
Şeker Pancarında Hasada Devam Edilir:
Şeker pancarı hasadına genel olarak Eylül
ayında başlanır. Bu devrede alt yapraklar
biraz sararmış aşağıya doğru sarkmış, fakat
kurumamıştır. Hasat işlemi bel veya pullukla hasat makinesi ile hasat edilir.
II. Ürün Silajlık Mısır Hasadı Yapılır: Genel olarak hububat hasadından sonra ekilen
2.ürün mısır sert hemen olan döneminde silaj maksadıyla hasat edilir.
Hasat özel olarak imal edilen silaj hasat makin asıyla yapılır. 70 x 30 cm. mesafelerle
ekilen mısırlar silaj makineleri ile hasat edilerek silo yerine taşınır. Siloya getirilen silaj
materyali traktör ile çiğnenerek sıkıştırılır.
Silo yüksekliği 1,5 metre olunca naylonla,
naylonun üzeri ise güneş ışığı geçirmeyecek
şekilde kum, toprak v.s gibi materyaller den
biri ile kapatılır.
· İsteğe bağlı talep olması halinde sığır vebası ve şap aşılaması,
· Kuduzla mücadele aşı ve taramaları,
· İsteğe bağlı entorotoksemi aşılaması,
· Ruam taraması,
· Suni tohumlama çalışmalarına devam edilir.
· Üzüm hasadına devam edilir.
GIDA MUHAFAZA
· Ceviz hasadı başladı.
· Domates suyu ve salça yapımı,
· Elma, Armut hasadı devam ediyor,
· Çeşitli turşuların yapılması,
· Yeni kurulacak meyve bahçesi tesisine ait
arazilerde toprak işleme ve teraslanacak yerlerin teraslanması çalışmaları yapılır.
· Yoğur ve un tarhanası yapılması,
· Fidan hendekleme çukurları hazırlanır.
· Diğer kışlık gıdaların hazırlanması.
· Soğutucularda muhafaza edilecek sebze ve
meyvelerin soğutmaya hazırlanması yapılır.
TARIMSAL MEKANİZASYON
· Ekim makinelerinin eksik kalan bakımlarının
tamamlanarak ekime hazır hale getirilmesi,
· İşi biten hasat makinelerinin kışlık bakımlarının yapılarak hangara çekilmesi,
KONGRE & SEMPOZYUM
22.10.2015-25.10.2015
FOODEX - İzmir Gıda ve Gıda Teknolojileri Fuarı Yaş, Kuru, Dondurulmuş Gıda Ürünleri, Et, Süt, Yumurta ve Gıda Teknolojileri
Mevzuat
▶▶ 2 Eylül 2015 Tarihli ve 29463
Sayılı Resmî Gazete, 2015 Yılı
Temmuz Ayına Ait Yatırım Teşvik
Belgeleri Listesi
Gençiz Fuarcılık
▶▶ 2 Eylül 2015 Tarihli ve 29463
Sayılı Resmî Gazete, 2015 Yılı
Temmuz Ayına Ait İptal Edilen
Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi
22.10.2015-25.10.2015
FOODEX - İzmir Gıda ve Gıda Teknolojileri Fuarı Yaş, Kuru, Dondurulmuş Gıda Ürünleri, Et, Süt, Yumurta ve Gıda Teknolojileri
▶▶ 11 Eylül 2015 Tarihli ve 29472
Sayılı Resmî Gazete, Bitkisel
Üretime Destekleme Ödemesi
Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ
No: 2015/21)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2015/40)
Gençiz Fuarcılık
22.10.2015 - 25.10.2015
Samsun Gıda 2015
Gıda ve İçecek Ürünleri, Gıda İşleme Teknolojileri, Unlu Mamüller, Soğutucular, Depolama, Paketleme ve Mağaza Market Ekipmanları
▶▶ 12 Eylül 2015 Tarihli ve
29473 Sayılı Resmî Gazete, Küçük
Miktarlardaki Yumurtanın
Doğrudan Arzına Dair Yönetmelik
Tüyap - Samsun
22.10.2015 - 25.10.2015
İstanbul Gıda-Tek
▶▶ 14 Eylül 2015 Tarihli ve 29475
Kontrolör Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
▶▶ 19 Eylül 2015 Tarihli ve
29480 Sayılı Resmî Gazete, Ürün
Sevkiyatlarının Giriş Veteriner
Sınır Kontrol Noktasında
Aktarılmasına İlişkin Kurallar
Hakkında Tebliğ (No: 2015/39)
▶▶ 19 Eylül 2015 Tarihli ve
29480 Sayılı Resmî Gazete,
Çiftlikte Kesilen Küçük
Miktarlardaki Kanatlı ve
Tavşanımsı Etlerinin Doğrudan
Arzına Dair Yönetmelik
▶▶ 20 Eylül 2015 Tarihli ve
29481 Sayılı Resmî Gazete, Belirli
Canlı Tırnaklı Hayvanların
İthalatı ve Transit Geçişine İlişkin
Hayvan Sağlığı Kurallarının
Belirlenmesine Dair Yönetmelik
Sayılı Resmîher
Gazete,
Tohumluk
İstediğiniz
şey
SAME’de var.
10.Gıda ve İçecek Teknolojileri, Gıda Güvenliği,
Katkı ve Yardımcı Maddeler, Soğutma, Havalandırma, Depolama Sistemleri ve Lojistik Fuarı
Kalite...
Düşük Yakıt...
4 Tekerde Fren...
Üstün Performans...
Gerçek 4x4 Performans...
Türkiye çapına yayılmış 300’den fazla yetkin servis ve yedek parça ağı...
Tüyap Fuarcılık
30.10.2015 - 01.11.2015
1.Gıda ve Yaşam Fuarı
13 - 17 Ekim 2015 tarihlerinde Bursa Tarım Fuarı’na bekliyoruz!
Her türlü kontrollü ve sertifikalı gıda ürünleri,
Sağlıklı yaşam Merkezleri, Şifalı Bitkiler, Organik Ürünler, Medikal Firmalar, Diyetisyen, Spor
ve sağlık turizmi, Gıda takviyeleri
İstediğiniz her şey SAME’de var.
Kalite...
Düşük Yakıt...
4 Tekerde Fren...
Üstün Performans...
Gerçek 4x4 Performans...
Türkiye çapına yayılmış 300’den fazla yetkin servis ve yedek parça ağı...
MSK Fuarcılık
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
· Arıların sonbahar bakımı.
· Varova zararlısına karşı ilaçlamasının yapılması,
· Güzlük hıyar ve kabak hasadına devam edilir.
Anfaş Antalya Fuarcılık
HAYVANCILIK
Ekim 2015 Tarım Bulmacası Çözümü
Soldan-Sağa: 1- Bağbozumu... Öç 2- Ur... İbik... Sara 3- Rna... Alan... Zen 4Çapa... Eleman 5- Aktar... Afet... 6- Ara... Er... Me 7- İl... Serin 8- Hm... Ehil...
Nane 9- Abanoz... Kota 10- Silik... Kasır 11- Ak... Ketum... Rim 12- Yaman... Ni
Yukarıdan Aşağıya: 1- Burçak... Hasat 2- Arnak... İmbik 3- Aptal... Al 4- Bi... Aar...
Enik 5- Oba... Hokey 6- Zile... Siz... Ta 7- Ukala... El... Kum 8- Nefer... Kama 9- Us...
Merinos 10- Azat... Natır 11- Ören... Narin 12- Çan... Tere... Mi
13 - 17 Ekim 2015 tarihlerinde Bursa Tarım Fuarı’na bekliyoruz!
Köy-Koop Haber Ekim 2015
SPOR-TARIM BULMACA
Acı Gerçekle Yüzleşme Zamanı!
23
»» Sayılı günler çabuk geçer derler. Tatil bitti artık. Ve aynada gördüğünüz insan, tatile beraber başladığınız insandan
ne kadar farklı. Ancak, yüzünde dinlenmiş, huzur dolu bir ifade olmasına rağmen, bedenindeki genişleme fark edilmeyecek gibi değil.
Oysa tatil hiç bitmeyecek gibiydi. Sabah istediğiniz saatte kalktınız, istediğiniz saatte kahvaltınızı yaptınız,
istediğiniz saatte denize girip, bir
elinizde patates kızartması, bir elinizde belki gazlı bir içecek belki de
kocaman bir hamburgeri afiyetle yediniz. Akşam olduğunda da mehtaba
karşı, yıldızların eşliğinde mangalı
yakarken, aklınızda az sonra yudumlayacağınız bir kadehiniz vardı. Yatmadan önce rüyanıza giren, her şey
dâhil açık büfede tabağınıza sığdıramadığınız yemekti belki.
Baştan dedik ya; sayılı günler çabuk
geçer diye, geçti işte. Artık zaman,
acı gerçeklerle yüzleşme zamanıdır.
• Alkol, çoğu insan için tatillerin
vazgeçilmesidir. Ancak aşırı tüketimi bedendeki su dengesini bozar ve
azalan su miktarı ile yağ oranı artar.
Tatil dönüşü çay, meşrubat, kahve
yerine su tüketimini artırın. Bu, günde 10-15 bardağın altına düşmemesi
gereken tüketim miktarı olmalıdır.
Ve her şey hayallerde kaldı şimdi.
Ancak tüm imkânları kullanarak
suçluyu aradık ve bulduk!
• Öğünlerinizi düzenleyin ve tatilde
yaptığınız gibi atlamayın. Günün
aynı saatlerinde düzenli yemek yemeye çalışın.
• Yediklerinizde seçici olun. Beyaz et
ağırlıklı, az miktarda sıvı yağla ya da
haşlama, buharda pişirilmiş besinleri tercih edin. Tatilde bolca tükettiğiniz, cips, sos, kuruyemiş, mayonez,
kaymak, gazlı içecekler, alkol vb. gibi
Bütün suç bizim dünyaca ünlü lezzetli yemeklerimizde. Evet, tek
suçlu onlar. Onlar kendi başlarına
tezgâhlardan ayaklanıp, tabaklarımıza gelmeseydi biz de onları yemek
zorunda kalmayacaktık.
İtiraf zamanı: Kilo aldınız.
Tatile başlarken nasıl da hazırlanmıştınız oysa. Günlerce yürüyüş,
koşu yapmıştınız. Tartıya her çıktığınızda azalan rakamlar sizi daha da
kamçılamış, biraz daha, biraz daha
diye kan ter içinde antrenmanlara,
spor salonlarına koşturmuştunuz.
Mayonuzun, bikininizin içinde aynada kendinize baktığınızda, arkadaşlarınızın size imrenerek baktığını ve
iltifat dolu sözlerini hayal etmiştiniz.
uçlu da bulunduğuna
S
göre, vakit kaybetmeden
artık neler yapılması
gerektiğine gelelim:
Ancak unutmayın ki; burada önemli
olan diyet değil, sizin kararlı tutumunuzdur.
Ve her yazımızın sonuna defalarca
eklediğimiz vazgeçilmez tavsiyemizi
bir kez daha tekrar ediyoruz: Hareket Edin!
• Kendinize bir adımsayar alın. Her
yerde çok ucuza kolaylıkla bulabileceğiniz adımsayarla günde on bin
adım atmayı başarabilirseniz, tatil
başlangıcına dönme şansınız fazladır.
1
2
3
4
5
6
7
8
Y. İzzettin BAŞER
9
10
11
12
Hareket sağlıktır…
Hareket yaşamdır…
Sözün özü; spor dolu günler sizinle olsun.
4 Ekim Dünya Hayvanları
Koruma Günü Neden Önemli?
Yaşam için gerekli olan hemen hemen her şeyin karşılanmasında
doğaya ve onun çeşitliliğine muhtacız. Yaşamımız, bitkilerin ve
hayvanların olağanüstü değişkenliği, onların yaşadıkları yerler ve
içinde bulundukları ortamlara bağlı. Ancak doğal kaynaklara yönelik talebimiz sürekli arttığı için bu çeşitlilik tehdit altında.
B
Soldan Sağa
1- Üzümde hasat... İntikam 2- Tümör... Horozun tepesinde bulunan
kırmızı deri... Bir tür epilepsi 3- Ribonükleik asit... Meydan... Eski dilde kadın 4- Saplı kazı aracı... Unsur 5- Baharat veya güzel kokular satan kimse veya dükkân.... Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım
6- Mesafe... Rütbesiz asker... Kuzu sesi 7- Vilayet... Hoşa giden, hafif
bir soğukluk veren 8- Hektometre... Aşılanmış meyve ağacı... Hoş
kokulu bir bitki 9- Sıcak ülkelerde yetişen, kerestesinden yararlanılan
birçok ağacın ortak adı... Manda yavrusu, malak 10- Karlı tepelerde
yel etkisiyle açılan yerler, açıklık... Avlu içine ekilen sebze ve ekin 11Beyaz... Ağzı sıkı... Osmanlının Roma kentine verdikleri ad 12- Etki
veya beceri bakımından alışılmışın üzerinde olan... Nikelin simgesi
Yukarıdan Aşağıya
1- Taneleri hayvan yemi olarak kullanılan yıllık bir yem bitkisi...
Ürün kaldırma 2- Ön yüz... Damıtıcı 3- Zekâ yoksunu... Kırmızı
4- Bizmutun simgesi... İsveç’te bir ırman... Kedi köpek yavrusu 5Göçebe konak yeri... Güneş tanrısı... Çayır veya buz üzerinde oyanan bir oyun 6- Tokat’ın bir ilçesi... İkinci çoğul şahıs... Tantalın
simgesi 7- Bilgiçlik taslayan... Yabancı... Armut, ayva vb. meyvelerin etli bölümlerindeki sert tanecikleri 8- Üzüm mevsiminde ilk olgunlaşan üzüm taneleri.... Pulluktan anaya takılan ucu sivri demir
9- Akıl... Bir koyun türü 10- Salıverme... Kadın tellak 11- Kalıntı...
İnce yapılı 12- Kağnıda yanlara konan ağaç... Bir sebze... Bir nota
ugün, yeryüzünde 7 milyar
insan yaşıyor. 2050 yılında
ise bu rakamın 10 milyara yaklaşacağı öngörülüyor. İnsanlar
çoğalıyor ama bizim dışımızdaki canlı türleri için durum,
bunun tam tersi. Hızla artan
nüfus, yapılaşma, doğal alanların tahribatı, yasa dışı avcılık ve ticaret, yaban hayatın
dengesini bozuyor ve yaban
hayatın canlıları bir yok oluşa
doğru sürükleniyor. Özetle, biz
çoğalırken dünyamızı paylaştığımız diğer canlıların sayısı
hızla azalıyor.
Gezegenimize ve barındırdığı
çeşitliliğe dair henüz keşfedilmemiş pek çok tür var. Ancak
açık olan bir şey var: mevcut
değerlerimizi hızla kaybediyoruz. Bu nedenle 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü
sadece gözümüzün gördüğü
hayvanları değil, yeryüzünde
var olan tüm hayvanların da
yaşam hakkına sahip olduklarını hatırlamamız açısından
çok önemli.
• Lifli, posalı gıdalara ağırlık verin.
Bu gıdalar midenizde hacimlerinden
daha fazla şişerek yer kapladıkları
için tokluk hissi yaratırlar. Bu da sizin daha fazla yemenize engel olur.
Kuru baklagil gıdalar her zaman sofranızda olmalıdır. Bu tür beslenme
kabızlık sorununu da önlemdir.
• Etrafınızda onlarca kişi size diyetler, yöntemler tavsiye edecektir, onları kırmayın, dinleyin.
• Öncelikle ilk yapmanız gereken
tatil sonrası elinize bir not defteri
alıp, yediğiniz, içtiğiniz her şeyi not
alacaksınız. Yapılan araştırmalar bu
metotla yapılan diyetlerin büyük ölçüde başarıya ulaştığını göstermiştir.
TARIM BULMACA
enerji değeri çok yüksek gıdalara bir
dahaki tatile kadar elveda deyin.
Hayvanları Koruma Günü
1822 yılında İngiltere’de toplanan hayvanları sevenler, Hayvanları Koruma Birliği’ni kurdular. 1908 yılında da aynı adlı
dernek yurdumuzda kuruldu.
Dünyada türlerin durumu
Bu derneğin amacı; hayvanları korumak, insanların hayvanlara iyi davranmalarını
sağlamak, hayvanların daha
iyi şartlar içinde bakılmalarını
beslenme gerçekleştirmektir.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde
kurulan Hayvanları Koruma
Dernekleri Hollanda Lahey’de
toplandılar. Dünya Hayvanları
Koruma Federasyonu’nu kurdular. 1931 yılında toplanan
bu federasyon, 4 Ekim gününü Hayvanları Koruma Günü
olarak ilân edip, bütün dünya
ülkelerine bildirdiler.
WWF Yaşayan Gezegen Raporu’ nda biyolojik çeşitliliği
izlemek için Yaşayan Gezegen
İndeksi’ni kullanıyor. 2.500’den
fazla türü inceleyen Endeks,
1970’den beri biyolojik çeşitliliğin %28 azaldığını ortaya
koyuyor.
İnsansız bir dünya düşünemediğimiz gibi, hayvanları
olmayan bir dünya da düşünemeyiz. Tabiatın canlı varlıkları olan insanlar, hayvanlar ve
bitkiler, hayatlarını devam ettirmek için birbirlerine bağlıdır
ve birbirlerine muhtaçtır.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Erkan Rehber
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik
Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.

Benzer belgeler