Vergi Kaçakçılığı ile Mücadelede Alınması Gereken Önemli Tedbirler

Transkript

Vergi Kaçakçılığı ile Mücadelede Alınması Gereken Önemli Tedbirler
1
VERGİ KAÇAKÇILIĞI İLE MÜCADELEDE ALINMASI GEREKEN
ÖNEMLİ TEDBİRLER
CELAL ÇELİK
Eski Baş Hesap Uzmanı
(Vergi Dünyası - Nisan 2005 (Sayı : 284))
. GİRİŞ
Vergi, devletin ortaklaşa kamu hizmetlerinin giderlerini karşılamak için vatandaşlarının kazançlarından,
mallarından ve işlemlerinden dolayı, yasalara göre zorla aldığı paradır.1 Vergi kaçakçılığı, daha az vergi
ödemek ya da hiç ödememek amacıyla vergi kanunlarına aykırı hareket etmektir.2 Vergi kaçırmanın cezai
yaptırımı olmasına rağmen Türkiye için tahmin edilen kayıt dışılık oranı (kayıt dışı ekonominin kayıtlı
ekonomiye oranı) % 1 – % 140 arasında değişmektedir.3
Ülkemizde yaşanan yaygın vergi kaçakçılığı, yeterince vergi toplanamamasına, yüksek bütçe açıklarına,
yüksek vergi oranlarına, adaletsiz bir vergi sistemine ve adaletsiz bir gelir dağılımına yol açmaktadır. Vergi
kaçakçılığı suçuyla yeterince mücadele edilmemesi, toplumda adalet anlayışının yıpranmasına ve halkın
sisteme olan güveninin sarsılmasına yol açmaktadır.
Bu yazıda, Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan vergi kaçakçılığıyla mücadelede uygulanabilecek
tedbirlerle ilgili görüş ve önerilerimize yer verilmiştir. Vergi kaçakçılığı ile mücadelede tek bir tedbir yeterli
olmamakta birçok tedbirin bir arada ele alınması ve ekonomideki bulunan birçok birimin birlikte mücadele
etmesi gerekmektedir.
Yazının izleyen bölümünde, vergi kaçakçılığının nedenleri, türleri ve sonuçları kısaca açıklanmıştır.
Çalışmanın 3 numaralı bölümünde genel olarak vergi kaçakçılığının nasıl oluştuğu ortaya konulmuştur.
Yazının 4 ve alt bölümlerinde ekonominin hamiline yazılı olmadan nama yazılı olmasını sağlayıcı parasal
tedbirler açıklanmış olup, bu tedbirler kısaca hamiline senet ve çek düzenleme uygulamasına son
verilmesi, bankalara ve kredi kartı kuruluşlarına veri bankaları oluşturulma zorunluluğu getirilmesi, kredi
kartı POS cihazlarının yazarkasalarla bütünleştirilmesi (entegrasyonu) konularıdır. Yazının 5 ve alt
bölümlerinde vergi kaçakçılığı ile mücadelede önemli gördüğümüz diğer tedbirler, 6 numaralı bölümünde
sonuç yer almaktadır.
2. VERGİ KAÇAKÇILIĞI, NEDENLERİ VE YOL AÇTIĞI SORUNLAR
Genel olarak mükellefler vergi ödememek için direnç gösterirler. Eğer mükellefler, vergi yasalarındaki
boşluklardan yararlanarak eksik vergi öderlerse, buna “vergiden kaçınma” denir. Vergi kanunlarına aykırı
bir şekilde ödenmesi gereken verginin hiç ödenmemesi veya eksik ödenmesi vergi kaçakçılığını ifade
eder.4 Bir başka tanımlamaya göre vergi kaçakçılığı, vergi matrahını gizlemek, küçültmek, vergi
hesaplanmasına etki eden diğer bilgileri yanlış vermek vb yöntemlerle kanunun öngördüğü vergileri daha
az ödemeye denir.5
Vergi kaçakçılığı türlerinin sayılamayacak kadar çok olmasına6 rağmen yazılan bir makalede 34 farklı vergi
kaçırma yöntemi sayılmıştır.7 Vergi kaçakçılığı yöntemleri sınırlandırılamasa da sıklıkla rastlanan türleri,
belge düzenlememe, düşük bedelli satış faturası düzenleme, kasden defterlerde toplamları hatalı alma,
mevhum (bilinmeyen) adlara fatura kesme ve sahte (naylon) fatura kullanma vb.dir.
Türkiye’de kayıt dışı ekonomiyi ortaya çıkaran çokça neden sayılabilir. Bunlardan başlıcaları, vergiye karşı
direnç, cezai yaptırımların etkisizliği, enflasyon, mükelleflerin devlet harcamalarına bakış açısı,
2
uygulamadan gelen güçlükler, denetimin yetersizliği, gibi sebeplerdir.8 Sık sık yapılan sürekli hale gelen
vergi afları, vergi kaçıranların yeterince cezalandırılmaması gibi uygulamalar da adeta vergi kaçakçılığını
teşvik etmektedir.9 Bir suç olan vergi kaçakçılığı mali, ekonomik ve sosyal birçok olumsuzluklara neden
olmakta olup özet olarak aşağıdaki sorunlara yol açar.10
l Bütçe gelirlerinin azalmasına, bütçe açıklarının oluşmasına yol açar.
l Vergi kaçıranların, kaçırmayanlara karşı avantajlı duruma geçmesine neden olur.
l Vergi kaçakçılığı sektörler arasında rekabet eşitsizliğine yol açar.
l Vergi kaçakçılığı kamu otoritesine saygı duymama, partizanlık, rüşvet, eş dost kollama gibi kötü
alışkanlıklara yol açar.
3. VERGİ KAÇAKÇILIĞINA KARŞI YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR
3.1. Genel Açıklama
Mükellefler tarafından kaçırılan vergiler, vergi inceleme elemanları tarafından yapılan vergi
incelemelerinin sonucunda düzenlenen raporlarla alınmaya çalışılmaktadır. Söz konusu vergi
incelemelerine destek olmak mahiyetinde, Maliye Bakanlığı’nın çeşitli görevlileri tarafından yaygın yoğun
vergi denetimleri yapıldığı gibi, Bakanlık tarafından yapılan çeşitli idari düzenlemelerle de vergi
kaçakçılığına karşı çeşitli tedbirler alınmaya çalışılmaktadır. Yazının bu bölümünde “yaygın yoğun denetim
çalışmaları” ile parasal hareketleri kontrol etmek için yürütülmesi gereken çalışmalar ele alınmıştır.
Mükellefler muhasebe kayıtlarında oynamak suretiyle vergi kaçırabilecekleri gibi, üçüncü şahıslarla olan
alım-satımlarında da hileler yapmak suretiyle vergi kaçırabilirler. Örneğin, tipik faturasız mal satma veya
düşük bedelli olarak fatura kesme yöntemlerinde, olayda iki taraf (satıcı ve alıcı) ve edimlerin ifasında
“mal satışı” ve “mal bedelinin ifası” olmak üzere iki farklı boyut vardır. Diğer bir ifade ile her tür alım –
satımda maddi ve mali boyut olmak üzere iki boyut vardır. Bu noktada vergi denetimi iki tip yapılabilir:
l Fiziki mal alım – satımını(maddi boyut) kavramaya yönelik (yaygın-yoğun) denetim.
l Para hareketini (mali veya parasal boyut) kavramaya yönelik denetim.
3.2. Yaygın-Yoğun Denetim Çalışmaları
Vergi kaçakçılığının maddi boyutunu kavramaya dönük denetimler “yaygın-yoğun denetim” olarak da
adlandırılan sevk irsaliyesi kontrolü, hizmet işletmelerinde hâsılat tespiti, lokanta çıkışlarında fiş kontrolü,
stok sayımı gibi fiili tespiti gerektiren yöntemlerdir. Bu yöntemlerin etkili olması için bilgili, güvenilir ve
sayıca kalabalık bir denetim ordusunun yıl boyu çalışması gerekmektedir. Yapılan çalışmalarda elde edilen
verilerin de incelemelerle kontrolü yapılmalıdır. Maddi boyuttan hareket eden vergi inceleme teknikleri ise
randıman, fiili envanter, kaydî envanter gibi yöntemlerdir. Bu tür denetimlere karşı ileri sürülebilecek
eleştiriler aşağıdaki gibi sayılabilir.
l Daha kalabalık bir insan gücünü gerektirir, bu tip denetim masraflıdır.
l Bu tip denetim Maliye teşkilatının kirlenmesine ve Maliye teşkilatının imajının bozulmasına yol açar.
Çünkü piyasada dolaşan binlerce kişiyi sağlıklı bir şekilde kontrol etmek mümkün değildir.
l Çoğu zaman bu tip denetim etkisizdir. Örneğin yol denetimi sırasında denetimi yapan görevli, taşınan
emtianın fiyatını, kalitesini sağlıklı bir şekilde kontrol edemez. Bilgi birikimi buna engeldir.
l Fiili tespitlerden hareketle vergi salabilmek için tespit sayısının belli bir yoğunluğa ulaşması
gerekmektedir. Aksi takdirde az sayıda tespite dayanarak yapılan soyut tarhiyatları yargı organları terkin
etmektedir.
l Yol denetimleri, hâsılat tespitleri, fiş denetimleri, zaman zaman ekonomik işleyişi olumsuz olarak
etkilemekte, ekonomide ek maliyetlerin çıkmasına yol açmaktadır. Örneğin, yol denetimleri sırasında
kamyonların beklemesi taşıma maliyetlerini artıran bir unsur olmaktadır.
l Milli gelir hesaplarında önemli bir ağırlığı olan hizmet sektörünün birçok alanında fiili kontrolünü
yapmak mümkün değildir. Örneğin hastasını muayene eden doktoru, ya da yazılım hizmeti satan bir
işletmeyi fiili olarak denetlemek çok kolay değildir.
3
l Milli gelir hesapları arasında sanayi ürünleri arasında yer alan elektrik enerjisi, boru hatları ile doğalgaz,
su vb. satışlarında fiili kontroller yapmak mümkün değildir.
l Yüz yüze yapılan denetim çalışmaları denetim yapılan mükellefleri ve müşterilerini rahatsız eder. Bu
nedenle, bu tip denetime karşı ciddi bir tepki oluşabilir. Özellikle siyasiler, konunun siyasi maliyetini de
düşünerek denetim çalışmalarına ara verdirebilirler.
3.3. Para, Servet ve Harcamayı Esas Alan Denetimler
Para hareketini kavramaya yönelik yapılan denetimler, para hareketlerinin banka ve mükellef kayıtlarında
iz yapması suretiyle sağlanır. Bu izler sayesinde banka hesapları vergi beyannameleriyle kıyaslanır ve gerek
duyulursa inceleme yapılır. Esasen, bilgisayar kullanımının çok yaygınlaştığı bir ekonomik ortamda gerekli
veri bankalarının oluşturulması ve ekonomideki para hareketlerinin kavranması, incelemelerin kısa sürede
sonuçlandırılması, teknik olarak oldukça kolaydır.
Bir vergi kaçırma eylemi sonucunda, genellikle vergi kaçıranın servetinde veya harcamalarında beyan
edilen gelirden daha yüksek tutarlarda artış olur. Bu nedenle, servete ilişkin kayıtlarla, harcamalara ilişkin
kayıtların sağlıklı bir şekilde tutulması ile bu kayıtları maliye denetim birimlerinin izlemesi sağlanırsa vergi
kaçakçılığı o nispette azalır. Çünkü kaçırılan vergi yakalandığında, vergi kaçıran suçlu etiketini yiyecek ve
vergiye ilave ceza da ödemek zorunda kalacaktır.
Ülkemizde uzunca bir süredir yaygın-yoğun denetim çalışmaları ağırlıklı olarak yapılmakta, parasal
kontroller ise geri planda tutulmakta, vergi kaçakçılığını önlemede etkin olarak kullanılmamaktadır. Yaygın
yoğun denetimlerle tek başına kayıt dışı ekonomiyle savaşmak mümkün değildir. Yapılan bu denetimlerin,
parasal denetimlerle desteklenmesi gerekmektedir.
4. EKONOMİDE PARASAL HAREKETLERİ KAVRAMAYA YÖNELİK OLARAK ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER
4.1. Hamiline Çek ve Senet Düzenleme ile Beyaz Ciro Uygulamasına Son Verilmelidir.
Türk Ticaret Kanunu’nun Üçüncü Kitabı’nda (Madde 557 – 815 arası) “Kıymetli Evrak” konusu
düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemelerde bono, poliçe ve çekler tanımlanmış, bu tür kıymetli evrakın
nasıl ciro edilebileceği açıklanmıştır. Bu düzenlemelere göre Türk ticaret hukukunda hamiline bono, poliçe
ve çek düzenlenmesi serbesttir. Hatta hamiline olmasa dahi çek ve senetlerin beyaz ciro yapılmak suretiyle
hamiline düzenlenmiş gibi işlem görmesi mümkündür. Hamiline düzenlenmiş veya beyaz ciro yoluyla
hamiline nitelik taşıyan çek ve senetler sadece kâğıdın teslimiyle ciro (tedavül) edilmektedir. Senetlerin ve
çeklerin bu kadar basit bir şekilde dolaşımda olması dolayısıyla, hamiline çek ve senet düzenleyen kişiyle,
bu enstrümanları tahsil eden kişiler arasındaki ilişkiyi izleyebilmek çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Bu
durum, kötü niyetli mükellefleri koruyarak yaygın bir şekilde vergi kaçakçılığına yol açmaktadır. Bu nedenle
Türk Ticaret Kanunu başta olmak üzere ilgili mevzuatta gerekli değişiklikler yapılmak suretiyle düzenlenen
çek ve senetlerin mutlak surette nama yazılı olmasının sağlanması gereklidir. Yine yapılacak yasal
düzenlemelerle beyaz ciro yapılması yasaklanmalıdır. Beyaz ciro yerine mutlak surette tam ciro yapılması
sağlanmalıdır. Bu sayede, ekonomide çeklerin ve senetlerin kimleri dolaştığı kolaylıkla izlenebilir.
Lehine ciro yapılan kimsenin ciroda gösterilmesine gerek olmadığı gibi ciro cirantanın sadece imzasından
da oluşabilir. Bu şekildeki ciroya “beyaz ciro” denir. (TTK md. 595/2) Lehine ciro yapılanın kim olduğunu
gösteren “tam ciro” senedin ön, arka yüzü ile alonj üzerine yapılabildiği halde, beyaz ciro çekin yalnız
arkasına veya alonj üzerine yapılır. Poliçede suret üzerine yazılan ciro hukuken geçerli olduğu halde çekte
durum farklıdır. Kanun koyucu çekte suret düzenlenmesine izin vermediği için çek sureti üzerine yapılan
ciro hükümsüzdür.11
4.2. Maliye Bakanlığı Yetki Kullanmak Suretiyle Bankalara Gelen Havale, Çek ve Senetlerin Hesaba
Geçirilerek Ödenmesi Zorunluluğu Getirmelidir.
Genel olarak, kara para, yasa dışı faaliyetler veya kaynağı suç teşkil eden faaliyetlerden elde edilen
paradır.12 Ülkemizde uluslar arası gelişmelerin bir sonucu olarak 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanun çıkarılmıştır.13 Konuyla ilgili ortaya çıkan gelişmeler özellikle bankacılık
sektöründe yeni bir kavram olan “müşterini tanı” (know your customer) ilkesini getirmiştir. Ülkemizde de
1 ve 4 numaralı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Tebliğleri ile tüm yükümlü gruplara kimlik tespiti
zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre tüm bankalar ve finans kuruluşları işlem yaptıkları gerçek ve tüzel
4
kişiler ile bu işlemlerin kimler adına yapıldığı konusunda gerekli kimlik tespitlerini yapmak ve bu belgeleri 5
yıl süre ile saklamak zorundadırlar.14
Halen Türkiye’de isme havale yapmak, hamiline çek ve senet düzenlemek ve beyaz ciro yapmak
mümkündür. İsme gelen havaleleri ilgili banka şubesine giderek tahsil etmek mümkündür. Yine aynı
şekilde hamiline çekleri ve senetleri de bankalarda hesap açmaksızın tahsil etmek mümkündür. Bankalar
ödedikleri havaleleri ve çek ve senet bedellerini genellikle isim bazında takip etmemektedirler. Bankalar
bu işlemleri yaparken kimlik kontrolleri yapmaktadırlar ancak vergi numarası veya vatandaşlık numarası
bazında kayıtlar sistematik olarak tutulmamaktadır. Bu nedenle ödenen çek ve senetlerle ilgili bilgi
gerektiği zaman bankalar bu bilgileri oldukça zorlanarak çıkarabilmektedirler. Üstelik bu bilgiler de çoğu
kez eksik olabilmektedirler.
31.12.1980 tarihinde çıkarılan 2365 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanunu’na mükerrer 257’nci madde
eklenmiş; söz konusu madde zaman içinde 2686, 2791, 3239 ve 4369 sayılı kanunlarla değiştirilmiştir. Söz
konusu madde ile vergi güvenliğini sağlamak amacıyla Maliye Bakanlığı’na muhasebe usul ve esaslarını
tespit etmeye, ilave defterler tutmaya, ödeme ve tahsilâtları finans kurumlarıyla yaptırma, defter, kayıt ve
belgelerin çeşitli elektronik ortamlarında saklanması zorunluluğu getirme, devamlı bilgi verme konularında
çok geniş yetkiler verilmiştir. Maliye Bakanlığı zaman içerisinde çıkardığı genel tebliğler ile bu yetkisini
kullanmış çeşitli bilgi ve belgeleri mükelleflerin vermesini istemiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 15.10.1991
tarih ve Esas No:1990/29 Karar No:1991/37 nolu kararıyla, V.U.K.’un Mükerrer 257’nci maddesinin
Anayasaya aykırı olmadığına oyçokluğuyla, 4’e karşı 7 oyla karar verilmiştir.15
VUK’nun 171/5’inci maddesi uyarınca mükellefler vergi uygulaması bakımından “mükellefin hesap ve
kayıtlarının yardımıyla üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumlarını (emanet mahiyetindeki değerler
dâhil) kontrol etmek ve incelemek” maksadıyla defter tutarlar. Bankalar da vergi mükellefi olduğuna göre,
banka kayıtlarının üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumlarını tespite yönelik olmasını istemek esasen
Vergi Usul Kanunu’nun lafzına ve ruhuna çok uygundur. Üstelik aynı Kanunun mükerrer 257’nci
maddesinde yer alan geniş yetki çerçevesinde Maliye Bakanlığı bir düzenleme yapmak suretiyle bankaların
tahsil ettikleri ve ödedikleri havale, çek ve senetlerle ilgili detay düzenleme yapabilir. Yapılacak bu
düzenlemede,
l Yapılan çek, senet ve havale ödemelerinin mutlaka bankada kimlik kontrolü yapılmış kişiler adına açılmış
hesaplar aracılığı ile olması sağlanmalıdır.
l Bankalarda açılmış olan hesaplarla ilgili olarak belli aralıklarla bankalar manyetik ortamda bilgi vermek
zorunda olmalı veya bankaların bilgisayar sistemlerine Maliye Bakanlığı’nın vergi denetim elemanları
kolaylıkla girebilmelidir.
l Bankalar karşıt incelemelere elverişli veri bankaları oluşturmak zorunda olmalıdırlar.
l Bankalar vergi kaçakçılığı açısından da şüpheli gördükleri işlemleri Maliye’ye bildirmek zorunda
olmalıdırlar. Bu bildirimi yapmayan bankalar, kayba uğratılan vergi gelirlerinin tazminiyle ilgili olarak
müteselsil sorumlu olmalıdır.
4.3. Maliye Bakanlığı Kredi Kartları İle İlgili Düzenlemeler Yapmalıdır.
Bankalar Türkiye’de kullanılan kredi kartlarının en büyük dağıtıcısı konumunda olmalarının yanı sıra
işletmelerde kullanılan POS16 cihazlarının maliki konumundadırlar. Söz konusu POS cihazlarıyla, 3100
sayılı Kanuna göre kullanılan ödeme kaydedici cihazların (halk arasındaki yaygın adıyla yazarkasalar)
bütünleştirilmesinin (entegrasyonunun) sağlanması halinde, kredi kartı kullanılmak suretiyle yapılan her
türlü mal ve hizmet satışında mali değeri olan bir belge otomatik olarak düzenlenecektir. Bunun
sonucunda da, devletin katma değer vergisi, gelir ve kurumlar vergisi tahsilât rakamları yükselecektir.
Maliye Bakanlığı’nın bu bütünleştirmeyi (entegrasyonu) sağlamak için, VUK’nun mükerrer 257’nci
maddesinde mevcut yetkisini kullanması yeterlidir.
Kredi kartı ile mal ve hizmet alınması durumunda nakit yapılan alışverişlere oranla belgeye
bağlanmaktadır. Belge, yükümlü yönünden kayıt ve bildirimin doğru olduğunu gösteren bir kanıt aracıdır.
Vergi yönetimi yönünden ise, vergi denetiminin bir aracı ve temelini oluşturur. Belge düzeni bildirim
yönteminin zorunlu bir tamamlayıcısıdır.
5
Kredi kartı ile yapılan işlem tutarları üye işyerinin bankadaki hesabına geçtiğinden, üye işyerlerince yapılan
satışlar karşılığında fatura düzenleme zorunluluğu duyulmaktadır. Kredi kartı ile bu yolla vergiye uyruk
işlemlerin belgelenmesi kamu (vergi) gelirlerinin artmasına da neden olmaktadır.17
Türkiye’de 01.01.2004–31.03.2004 tarihleri arasında Visa, Mastercard ve diğer kredi kartlarının yurtiçi
kullanımı (turistlerin kullanımı dâhil) toplam 244,1 Milyon adet (232,4 Alış-Veriş + 11,7 Nakit-Avans)
kullanılmış olup, 12,633 Trilyon TL (11,313 Alış-Veriş + 1,320 Nakit-Avans) tutarında işlem hacmi
gerçekleşmiştir.18
Öte yandan kredi kartı harcamaları esas alınarak vergi mükelleflerinin toplam harcaması da tespit
edilebilir. Mükelleflerin harcamalarına ulaşmayla birlikte, harcamaların kaynağının izahı da mükelleflerden
kolaylıkla istenebilir. Bunun sonucunda, en azından kişiler kredi kartına konu ettikleri harcamalarını
düşünerek daha gerçekçi vergi beyanlarında bulunacaklardır.
Maliye Bakanlığı, VUK mük. md. 257’de yer alan yetkisini kullanmak suretiyle kredi kartı ihraç eden
kuruluşlara aşağıdaki hususlarla ilgili zorunluluklar getirmelidir.
l POS cihazları ile ödeme kaydedici cihazların bütünleştirmesinin (tam entegrasyonunun) sağlanmasına
yönelik zorunluluk getirilmelidir.
l Kredi kartları verilirken, kartı alan kişilerin vatandaşlık numaraları ve vergi numarası alınmalıdır.
lYapılan kredi kartı ödemeleriyle ilgili olarak manyetik ortamda devamlı bilgi verme zorunluluğu getirilmeli
veya kredi kartı ihraç eden kurumların bilgisayar sistemlerine Maliye Bakanlığı’nın vergi denetim
elemanları kolaylıkla girebilmelidir.
l Kredi kartı işlemleriyle ilgili karşıt incelemelere elverişli veri bankaları oluşturmak zorunluluğu
getirilmelidir.
4.4. Maliye Bakanlığı Bilgisayar Teknolojisini Daha Etkin Bir Şekilde Kullanmalıdır.
Bilgisayarın yaygınlaşması ve etkin olarak kullanılması mükelleflerin olduğu kadar vergi dairelerinin de iş
yükünü hafifletecektir. Vergi dairelerinde uygulanmakta olan VEDOP (Vergi Daireleri Otomasyon Projesi)
sistemi en kısa sürede tüm vergi dairelerine yaygınlaştırılmalı ve projede var olan eksiklikler bir an önce
giderilmelidir. Bu bağlamda yapılması gereken, vergi dairesindeki tüm işlemlerin dijital ortama kaydırılması
ve mükelleflerin bilgisayarları aracılığıyla beyannamelerini verip vergilerini ödemeleri, her türlü vergisel
sorunlarını bilgisayar aracılığıyla çözmelerine olanak sağlayacak yazılımların gerçekleştirilmesidir.
İşlemlerin dijital ortama aktarılması konusunda örneğin düzenlenen tutanakların, kesilen cezaların (özel
usulsüzlük cezaları, trafik cezaları) küçük el cihazlarıyla kesilmesi ve bu sayede kesilen cezaların en kısa
sürede vergi dairesi kayıtlarına aktarılması sağlanmış olacaktır.
Maliye Bakanlığı banklardan, kredi kartı kuruluşlarından, ekonominin değişik yerlerinden gelen verilerle,
VEDOP sisteminden kaynaklanan kendi verilerini harmanlamak suretiyle, bütün bilgileri kamu yönetim
kademelerinin ve vergi inceleme elemanlarının ve diğer ilgili kesimlerin bilgisine sunmalıdır.
5. VERGİ KAÇAKÇILIĞI İLE MÜCADELEDE KULLANILABİLECEK DİĞER TEDBİRLER
5.1. Vergi Yasalarında Birbiriyle Çelişen Düzenlemeler Ayıklanmalı, Daha Adil Bir Vergi Sistemi
Geliştirilmelidir.
Vergi yasaları hazırlanırken, bireyler arasında menfaat birliğini değil, çıkar çatışmasını sağlayan hükümler
konulmalıdır.19 Eğer alıcı ile satıcı arasında malın bedelini düşük göstermek bir menfaat birliğini
sağlıyorsa, o vergi yasasının sağlıklı işlediğinden söz etmek güçleşir. Örneğin, tapu harçları alıcıdan ve
satıcıdan % 1,5 oranında alınmaktadır. Bu nedenle, söz konusu tapu harcını ödemek istemeyen konut
alıcısı ile düşük bedel beyan etmek suretiyle az gelir vergisi ödemek isteyen satıcı müteahhit firmanın
çıkarları örtüşmektedir. Her iki tarafın da tapu idaresine düşük satış bedeli beyan etmesi sonucunda
müteahhit düşük tutarlı gelir vergisi ve tapu harcı öderken konut alıcısı da düşük tutarlı tapu harcı
ödemenin mutluluğunu yaşayacaktır. Bu nedenle, tapu harçları maktu yapılmış olsa ya da tapu harcının
mükellefi sadece satıcı olmuş olsa aradaki çıkar birliği ortadan kaldırılmış olurdu. Devlet tapu harcı
hâsılatını yükseltme gayretindeyken, çok daha yüksek tutarlı gelir ve kurumlar vergisi hâsılatını feda
etmektedir.
6
Öte yandan, vergi sisteminin adaletsizliği, kamu harcamalarının savurganca yapılması gibi konular
mükelleflere vergi kaçırmaları için haklı gerekçe yaratma imkânı vermektedir.20 Vergi oranlarının
yüksekliği de vergi kaçakçılığını artıran bir unsurdur.21 Hem vergi sisteminin adaletli olduğuna yönelik
inanışın artırılmasına yönelik yasal düzenlemeler ile vergi oranlarını azaltan düzenlemeler toplumda vergi
kaçırma eğilimlerini düşürecektir.
5.2. Vergi Kanunlarında Her Türlü Masraf Belli Sınırlar İçerisinde Gider Kaydedilebilmelidir.
Halen OECD ülkeleri arasında nüfusuna göre en az vergi mükellefi sayısı Türkiye’de bulunmaktadır. Türkiye
bulunan 2,1 milyon gelir vergisi mükellefi sayısı toplam nüfusun % 3’ünü oluştururken, ABD’nde bulunan
130,9 milyon mükellef bu ülke nüfusunun % 46’sını bulmaktadır.22 Esasen bunun asıl nedeni ülkemiz vergi
sistemi ile gelişmiş ülke vergi sistemlerinin birbirlerinden çok farklı olmasıdır. Örneğin ABD’nde herkes
vergi mükellefi olup mükelleflerin gider yazma imkânları Türk vergi mükelleflerinden çok fazladır.
Mükellefler özel giderlerini de belli sınırlar içerisinde vergi matrahlarından düşebilmektedirler. Ülkemizde
ise birçok konuda vergi istisnası mevcut olup vergi sistemimiz, soyut bir işletme kavramından hareket
etmekte, işletme sahiplerinin özel yaşamları ve özel giderlerinin olmadığını varsaymaktadır. Hâlbuki
işletmenin risk üstlenicisi insanlar da yıpranmaya, aşınmaya maruz biyolojik makine mahiyetindedir. Eğer
bir işletme sahibinin sağlık durumu bozulursa, o işletme eskisi gibi para kazanamayabilir. Aynı şekilde,
işletme sahibinin yakınının özel problemleri de zaman zaman işletmenin çalışma performansını olumsuz
etkileyebilir. Bu nedenle, belli ölçüler içerisinde işletme sahiplerinin her türlü özel harcamalarının da gider
kaydı mümkün olmalıdır. Hiç şüphesiz gider kaydına ekonomik gerekçelerle ve ahlaki ve sosyal
gerekçelerle makul sınırlandırmalar getirilebilir. Ancak bir kişinin giderinin ekonomide başka bir kişinin
geliri olduğu gerçeği gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenle, gider kaydının kapsamı genişletilirken, belge
talep eden insan sayısında artış olacağı ve dolaylı olarak da diğer vergi mükelleflerinin matrahlarının
büyüyeceği de bir realitedir. Bu nedenle, yurtiçinden alınan her türlü gider vergi matrahından
düşülebilmelidir. Ancak bu düşme sırasında bir üst sınır getirilebileceği gibi giderin % 50’si - % 60’ı gibi
ölçüler de konabilir.
Herkesi mükellef yapma, her türlü gideri matrahtan düşme uygulaması vergi politikasının etkinliğini artıran
bir uygulamadır. Bu sayede insanlar yurt içi tüketim harcamalarını artırırken (örneğin çocuğunu yabancı
üniversite yerine vergi matrahından düşebileceği için yerli özel okula gönderecektir), dürüst beyanda
bulunma konusunda teşvik edilmektedirler.
5.3. Akaryakıt Pompalarında Yazarkasa Uygulamasına Kısa Sürede Başlanmalıdır.
3100 sayılı Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti
Hakkında Kanun’un 3762 sayılı Kanunla değişik 10’uncu maddesi ile Maliye Bakanlığına tanınan yetkiye
istinaden, taşıtlara perakende olarak (LPG, doğalgaz ve benzerleri de dâhil) akaryakıt satışı yapan
(akaryakıt istasyonu işletmeciliği bulunan) birinci ve ikinci sınıf tacirlerin, işletmelerindeki akaryakıt
pompalarının ödeme kaydedici cihazlı hale getirilmesi zorunluluğu getirilmiştir.23 Ancak, genellikle teknik
gerekçeler ileri sürülmüş, uygulama başlangıcı 25 Şubat 2005’e ertelenmiştir.
Esasen, akaryakıt sektörü halen vergi gelirlerinin %20’sine ulaşan bir düzeyde bütçeye katkı yapmaktadır.
Tek bir ürün üzerine çok ağır vergi konması sonucunda da bu alandaki vergi kaçakçılığı oldukça kârlı bir
hale gelmektedir. Akaryakıt sektörü kaynaklı vergi kaçağının yıllık boyutunun 2 – 5 milyar YTL civarında
olabileceği tahmin edilmektedir.24 Yüksek vergilerin bulunduğu akaryakıt kaçakçılığına karşı yürütülen yol
denetimi şeklindeki mevcut tedbirler yetersizdir.25 Bu nedenle etkili bir tedbir olduğunu düşündüğümüz
“akıllı pompa” uygulamasına kısa sürede geçilmelidir.
5.4. Tek Vergi Numarası Uygulaması Vatandaşlık Numarası Esas Alınarak Yaygınlaştırılmalıdır.
Bu konuda çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Herkese bir vergi ve vatandaşlık numarası verilmesi sonucu
elde edilecek fayda çok önemli boyuttadır. Devletin kayıt dışı ekonomi ile mücadelede ve birçok başka
konuda (sağlık, sosyal sigorta, seçmen kütüklerinin oluşturulması, mevcut insan kaynaklarının istatistiksel
olarak izlenebilmesi ve en önemlisi çeşitli konularda alınacak kararların gerçekçi planlamaya
dayandırılabilmesi vb.) karşısına çıkan en önemli açmaz, vatandaşların sayı, nitelik ve ikamet açısından
izlenemiyor olmasıdır. Vatandaşların tek bir numara ile izlenebilmesi halinde, bugünkü hali ile son derece
sağlıksız olan vatandaşlık bilgilerini kolayca elde edebilme olanağı doğacaktır.26 Örneğin ABD’nde herkese
7
bir vatandaşlık numarası verilerek, kişilerin doğumundan ölümüne kadar vergi, sosyal güvenlik, tapu ve
emniyetle ilgili tüm işlemleri bu numaradan izlenebilmektedir.27
Ülkemizde Maliye Bakanlığı nüfus cüzdanında yer alan 5 bilgiden (adı, soyadı, baba adı, doğum yeri,
doğum tarihi) hareketle vergi numarası geliştirmiştir. Ancak bilgi girişlerindeki hatalar, numara verilmesi
sırasında konan gereksiz boşluk, nokta gibi hatalı karakterler, sistemin mükerrer numaralar üretmesine yol
açmıştır. Öte yandan, Maliye Bakanlığı’nın vermiş olduğu bu numaralara diğer kamu kurumları pek itibar
etmemekte, vatandaşlık numarasını kullanmaktadırlar. Bu durum da ekonomide yer alan unsurlar arasında
ortak bir taban oluşmasına engel olmaktadır. Diğer taraftan, “vergi numarası” isminin negatif psikolojik
etkisi, insanları olumsuz etkileyebilmekte, yalancılığa teşvik edebilmektedir. Bu nedenle, Türk vatandaşı
gerçek kişilerde yanlıştan bir önce dönülmeli ve vergi numarası yerine vatandaşlık numarası uygulamasına
bir an önce geçilmelidir. Öte yandan yabancı uyrukluklarda ve tüzel kişilerde vergi numarası uygulamasının
devam etmesi bir zorunluluk olarak görülmektedir.
5.5. İndirim KDV listeleri, KDV Beyannamesi Ekinde İstenmelidir.
Mükelleflerin indirim KDV listelerinin manyetik ortamda KDV beyannamelerinin ekinde verilmesi
mecburiyeti getirilmelidir. Böyle bir yöntemle, hem çapraz kontroller çok rahat bir şeklide yapılırken, hem
de sahte (naylon) fatura kullanımının önüne geçilebilecektir.
5.6. Gelir İdaresi Eğitim Düzeyi, Personelinin Sosyal İmkânları ve Ücretleri, İyileştirilmelidir.
Herhangi bir organizasyonda, en önemli unsurlardan biri personelin kalitesi, bilgi düzeyidir. Gelir idaresinin
en kaliteli elemanlarla çalışması, çalışanlarının bilgi düzeyinin iyileştirilmesi zorunludur. Bugün çok karışık
olan vergi mevzuatının öğrenilmesi, sağlıklı şekilde uygulanması için personele ciddi bir yatırım yapılması
gereklidir. Gelir idaresinde meslek içi eğitim alan personelin ortalama eğitim süresi 3,4 ay olarak tespit
edilmiştir. Elbette ki bu kadar kısa sürede vergi gibi karmaşık bir konunun eğitimini alarak mükellefe
yeterince etkin ve kaliteli hizmet sunmak mümkün değildir.28 Yürürlükteki yasaların yürürlüğünü
etkileyen, mükelleflerin vergi kaçırmasına yol açan en önemli unsurlardan biri eğitimsizlik ve yetersiz
eğitimdir.29
Geçmişte başarılı bir şekilde eğitim veren Maliye Meslek Liseleri çeşitli gerekçeler ileri sürülerek
kapatılmıştır. İzmir ve Eskişehir’de bulunan mevcut maliye kursları ise yeterince etkin değildir. Bu nedenle
gelir idaresine bağlı hizmet içi eğitimi sağlayan bir birime ihtiyaç bulunmaktadır. Eğitim biriminin
faaliyetlerinin ağırlık merkezi, vergi gelirlerinin %45’inin toplandığı ve toplam personelin % 20’sinin yer
aldığı İstanbul’da olmalıdır. Eğitim programına, işe yeni başlayanlar başta olmak üzere, bütün personel
dahil olmalıdır. Eğitim programının müfredatıyla ilgili olarak uzman kişilerden destek alınmalıdır.
Gelir teşkilatında ücretlerin ve diğer sosyal imkânların iyileştirilmesi, çalışan personelin kalitesini yükselten
bir başka etken olacaktır.
6. SONUÇ
Vergi kaçakçılığı, daha az vergi ödemek ya da hiç ödememek amacıyla vergi kanunlarına aykırı hareket
etmektir. Ülkemizde yaşanan yaygın vergi kaçakçılığı, yeterince vergi toplanamamasına, yüksek bütçe
açıklarına, yüksek vergi oranlarına, adaletsiz bir vergi sistemine ve gelir dağılımının istem dışında
bozulmasına yol açmaktadır. Vergi kaçakçılığı suçuyla yeterince mücadele edilmemesi, toplumda adalet
anlayışının yıpranmasına yol açmakta, bunun sonucunda da halkın sisteme olan güveninin sarsılmasına yol
açmaktadır. Bu durum da beyan esasının geçerli olduğu vergi sistemimizde ciddi sıkıntılara yol açmakta,
toplumsal barışı tehdit eder noktaya gelmektedir.
Yazımızda, ülkemizde yaygın bir şekilde yaşanan vergi kaçakçılığı, nedenleri, türleri, açtığı sorunlar ve
çözüm önerileri mali (parasal) ile diğer yöntemler başlıklarıyla sıralanmıştır.
Ülkemizde yürütülen yaygın-yoğun vergi denetimi konusu kayıt dışı ekonomiyi önleme konusunda oldukça
yetersiz kalmaktadır. Ancak sınırlı sektörlerde uygulanabilecek bu tip vergi denetim yöntemi, etkisizliğinin
yanı sıra, kirlenmeye zemin oluşturmakta olup göz boyayıcı mahiyettedir.
Yazının 4 ve alt bölümlerinde parasal tedbirler açıklanmıştır. Burada yer alan tedbirlerle, ekonomi hamiline
yazılı olmaktan çıkarılarak nama yazılı hale gelecektir. Nama yazılı bir ekonomide, vergi kaçakçılığının yanı
sıra rüşvet, yolsuzluk ve kara para aklama vb. suçlarla mücadele etmek de oldukça kolaylaşacaktır.
8
Ekonomiyi nama yazılı hale getirecek tedbirler, hamiline senet ve çek düzenleme uygulamasına son
verilmesi, bankaların kayıt sistemlerinin yeniden ele alınışı, kredi kartı veri bankalarının oluşturulması,
kredi kartı POS cihazlarının yazarkasalarla bütünleştirilmesi (tam entegrasyonu) ve Bakanlığın teknolojiye
daha fazla yatırım yapması olarak tarafımızdan ele alınmıştır.
Yazının 5 ve alt bölümlerinde vergi kaçakçılığı üzerinde etkili olabilecek önemli gördüğümüz çeşitli
tedbirler açıklanmıştır. Bu tedbirler, vergi yasalarının daha adil bir şekilde yeniden düzenlenmesi,
yasalarda birbiriyle çelişen düzenlemelerin ayıklanması, mükelleflere özel harcamalarını gider yazma
imkânı tanınması, akaryakıt pompalarında yazarkasa uygulamasına geçilmesi, tek vergi numarası
uygulamasının vatandaşlık numarası esas alınarak yaygınlaştırılması, indirim KDV listelerinin KDV
beyannamesi ekinde verilmesi, personel eğitimine önem verilmesi, Gelir Teşkilatı personel ücretlerinin
iyileştirilmesidir. Öte yandan vergi kaçakçılığı ile mücadelede uygulanabilecek yöntemleri kısıtlamak
mümkün değildir. Zira vergi kaçakçılığında yeni yöntemler geliştirilirken, teknolojide de yeni gelişmeler
olmaktadır.

Benzer belgeler