Cankaya.edu.tr Universite Yayinlari Pdf
Transkript
Cankaya.edu.tr Universite Yayinlari Pdf
Sayý: 21 Nisan 2005 ISSN 1304-9836 Çankaya Üniversitesi www.cankaya.edu.tr Ýçindekiler Türk Cumhuriyetleri ile Bölge Ülkelerinin Ekonomik Geliþmeleri, Ýþbirliði Potansiyelleri ve Sürdürülebilir Kalkýnma, Prof. Dr. Emin Çarýkcý Seçim Sistemleri ve Siyasal Etkileri, Prof. Dr. Yýlmaz Aliefendioðlu Kamu Ekonomisinin Temel Sorunlarý, Prof. Dr. Üstün Dikeç Türkiye'nin Dýþ Ticaret Hadlerindeki Deðiþmelerden Doðan Kayýp ve Kazançlarý: Gelir Etkisi, Prof. Dr. Ergün Kip Dünya Jeotermal Kongresi (WGC 2005) ve Önemi, Prof. Dr. Dilek Özbek KKTC'de Seçimler ve Sonrasý, Yrd. Doç. Dr Erkan Efegil 1917 Balfour Deklerasyonunun Ýflasý: Avrupa Güvenlik Stratejisi, Dr. Bülent Arý Tüketim Kültürü ve Anadili Kullanýmý, Okutman Gülþen Çulhaoðlu Öðretim Üyesi: Prof. Dr. Ziya B. Güvenç Mezun: Yenal Gündüz Bölüm: Ýç Mimarlýk Bölümü Öðrenci Topluluðu: Endüstri Mühendisliði Topluluðu Hukuk ve Elsa, Nurcan Çarýkcý Spor Erasmus Deðiþim Öðrencisi Michal Batur ile Söyleþi Kültür - Sanat Çankaya Üniversitesi Senatosu Kararlarý Haberler Özel Bölüm: Kim?Kadýn? Çankaya Üniversitesi adýna Sahibi: Rektör Prof. Dr. Ziya Aktaþ Yayýn Kurulu Prof. Dr. Nahit Töre Prof. Dr. Aysu Aryel Erden Prof. Dr. Ziya B. Güvenç Yrd. Doç. Dr. Nüzhet Akýn Dr. Mustafa Tören Yücel Yakup Sarýcan Nurin Terzi Gülþen Çulhaoðlu Murat Kaan Editör Yakup Sarýcan [email protected] Fotoðraflar Deha Çaman Þerafettin Karaköy Tasarým ve Baský Tasarým Plus www.tasarimplus.com.tr Çankaya Üniversitesi Rektörlüðü Öðretmenler Cad. No: 14 100. Yýl 06530 Ankara Tel: 0312 284 45 00 Faks: 0312 285 96 31 www.cankaya.edu.tr Çankaya Üniversitesi Basýn ve Halkla Ýliþkiler Müdürlüðü tarafýndan hazýrlanmýþtýr. Dergide yayýnlanan yazýlar kaynak gösterilerek kullanýlabilir. Ýmzalý yazýlardaki görüþler yazarlarýna aittir. Üç ayda bir yayýmlanýr. 3 11 16 21 24 27 30 33 35 37 39 40 43 45 44 46 50 52 57 Baþyazý Prof. Dr. Ziya AKTAÞ Çankaya Üniversitesi Rektörü Bir Bahar Daha... Bahar heyecanýnýn genci yaþlýsý hepimizi sardýðý günler, bu günler. Þimdiden Çankaya Üniversitesi'nin Makarna Gününün ve Bahar Þenliðinin hazýrlýklarý alabildiðine hýzlandý. Bu yýl 28 - 29 Nisan günlerinde yapýlacak olan Þenliðimizi merak ve heyecanla bekliyoruz. Üniversitemizde e-Dönüþüm, Ermeni Sorunu ve Osmanlý Devletinin Çöküþü gibi konularda birbirinden deðerli konuþmacýlarýmýz konferanslar verdi, veriyor. Nisan ayý sonuna doðru da Avrupa Birliði ile ilgili bir panele Üniversitemiz ev sahipliði yapacak. Avrupa Birliðinin Erasmus Projesi kapsamýnda öðrencilerimiz ve öðretim elemanlarýmýz anlaþma yaptýðýmýz AB üyesi ülkelerdeki Üniversitelere gitmekteler. Yavaþ yavaþ konuklarýmýz da gelmeye baþladýlar. Þimdiden çeþitli ülkelerdeki 9 Üniversite ile baþlattýðýmýz deðiþimin öðrencilerimize, öðretim elemanlarýmýza ve en önemlisi Ülkemize yarar saðlayacaðýna inanýyoruz. 'Deprem Aðýrlýklý Ýnþaat Mühendisliði Programý' ile ilgili önerimiz YÖK içindeki Komisyon aþamasýndan geçmiþ, konu ile ilgili Eðitim Konseyinin görüþü için ÜAK (Üniversiteler Arasý Kurul) bünyesindeki çalýþmalara geçilmiþtir. Olumlu bir sonuç alabileceðimizi düþünüyor, umuyor ve bekliyoruz. Çankaya Üniversitemizin Gündem Dergisinin bu sayýsý ile birlikte yüzlerce öðrencimiz mezun olup aramýzdan ayrýlacak. Þimdiden, yollarý ve bahtlarý açýk olsun diyorum. Bütün Öðrencilerimize önümüzdeki Mayýs ve Haziran aylarýnda yapýlacak olan bitirme sýnavlarýnda yürekten baþarýlar diliyorum. Evet, bir ilkbahar gününde daha hepinize saðlýk, mutluluk ve esenlikler diliyorum. Sevgi ve saygýlarýmla. Diðer yandan Eskiþehir Yolundaki yeni kampusumuz olan 'Çankaya Üniversitesi Sýtký Alp Kampusu' ile ilgili çalýþmalar da Mütevelli Heyeti Baþkanýmýzýn yakýn ilgi ve desteði ile sürdürülmektedir. Yenimahalle Belediyesi ile ilgili çalýþmalar baþarý ile sonuçlanmýþ, Ankara Büyükþehir Belediyesi ile ilgili çalýþmalara geçilmiþtir. Bu çalýþmalarýmýzda Ýç Mimarlýk Bölümümüzün deðerli elemanlarý da bize katký ve destek saðladýlar. Kendilerine de teþekkür ediyorum. 1 Editörden... Merhaba, Üç aylýk bir aradan sonra Nisan sayýmýzla tekrar birlikteyiz. Bu sayýmýzda kapak konumuzu Uluslararasý Ticaret Bölümü Öðretim Üyemiz Prof. Dr. Emin Çarýkcý tarafýndan hazýrlanan "Türk Cumhuriyetleri ile Bölge Ülkelerinin Ekonomik Geliþmeleri, Ýþbirliði Potansiyelleri ve Sürdürülebilir Kalkýnma" konulu bir incelemeye ayýrdýk. Özellikle son dönemde Kýrgýzistan'da yaþanan halk ayaklanmasý ve sonucunda yönetimin deðiþmesi ile bölgeye olan ilgi arttý. Bu inceleme, Orta Asya'yý daha iyi anlamak isteyenlere yardýmcý olacak. Üniversitemiz Kadýn Çalýþmalarý Araþtýrma ve Uygulama Merkezi (KADUM) 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü nedeniyle Kim?Kadýn? adlý bir kadýn kimliði yarýþmasý düzenledi. Tüm öðrenci ve çalýþanlarýmýzýn katýlýmýna açýk olan yarýþma; kompozisyon, kýsa-kýsa öykü, þiir, fotoðraf, resim, seramik ve vitray dallarýnda gerçekleþti. Biz de yayýnlanmaya deðer bulunan eserleri dergimizin sonunda yer alan özel bölümde sizlerle paylaþtýk. Kazançlarý: Gelir Etkisi ", Ýktisat Bölüm Baþkaný Prof. Dr. Dilek Özbek'in "Dünya Jeotermal Kongresi ve Önemi ", Siyaset Bilimi ve Uluslararsý Ýliþkiler Bölümü Öðretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ertan Efegil'in "KKTC'de Seçimler ve Sonrasý", Siyaset Bilimi ve Uluslararsý Ýliþkiler Bölümü Öðretim Görevlisi Dr. Bülent Arý'nýn "1917 Balfour Deklerasyonu'nun Ýflasý: Avrupa Güvenlik Stratejisi", Türkçe Okutmaný Gülþen Çulhaoðlu'nun "Tüketim Kültürü ve Anadili Kullanýmý" konulu makale ve analizlerini yayýnladýk. Öðretim Üyesi olarak deðerli hocamýz Mühendislik-Mimarlýk Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Ziya B. Güvenç'i, mezun olarak Endüstri Mühendisliði Bölümümüzden 2002 yýlýnda mezun olan ve halen Ankara'da MAN Türkiye A.Þ.de Elektrik Sistemleri Üretimi Proses Planlama ve Proje Sorumlusu olarak çalýþan Yenal Gündüz'ü ve bölüm olarak Ýç Mimarlýk Bölümünü, öðrenci topluluðu olarak da Endüstri Mühendisliði Topluluðu'nu tanýttýk. Ayrýca Hukuk Fakültesi öðrencimiz Nurcan Çarýkcý'nýn Avrupa Genç Hukukçular Derneði ELSA'daki çalýþmalarýna yer verdik. Temmuzda görüþmek üzere... Bu sayýmýzda ayrýca; Üniversitemiz Hukuk Fakültesi Öðretim Üyesi Prof. Dr. Yýlmaz Aliefendioðlu'nun "Seçim Sistemleri ve Siyasal Etkileri", Ýktisat Bölümü Öðretim Üyesi Prof. Dr. Üstün Dikeç'in "Kamu Ekonomisinin Temel Sorunlarý", Ýþletme Bölüm Baþkaný Prof. Dr. Ergün Kip'in "Türkiye'nin Dýþ Ticaret Hadlerindeki Deðiþmelerden Doðan Kayýp ve 2 Yakup Sarýcan [email protected] Kapak Konusu Prof. Dr. Emin Çarýkcý Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Uluslararasý Ticaret Bölümü Öðretim Üyesi TÜRK CUMHURÝYETLERÝ ÝLE BÖLGE ÜLKELERÝ'NÝN EKONOMÝK GELÝÞMELERÝ, ÝÞBÝRLÝÐÝ POTANSÝYELLERÝ VE SÜRDÜRÜLEBÝLÝR KALKINMA Türkiye'den DTM ve TÝKA ile, Azerbaycan Rabýta Nazýrlýðý iþbirliðinin ortaklaþa düzenlediði: Türk Cumhuriyetleri ve Bölge Ülkelerinin IV. Biliþim Formu, 15-17 Aralýk 2004, Bakü'de sunulan Teblið (15 Aralýk 2004). Giriþ Doðu ve Batý Türkistan ile Kafkas Bölgelerindeki Türk illeri, Çin ve Çarlýk Rusyasý imparatorluklarý tarafýndan yaklaþýk üç asýr önce iþgal edilmeye baþlandý. puanlar ise 1-3 arasýnda deðiþmektedir. Baltýk Cumhuriyetleri, II. Dünya Savaþýndan sonra Sovyetler Birliðine verildiði için bu ülkelerde eskiden (Bir nesil önce) varolan piyasa ekonomisi zihniyeti hayatiyetini muhafaza etmektedir. Nitekim, bugünkü Türk cumhuriyetlerinden Azerbaycan 1828 yýlýnda, Kazakistan 1854'te, Türkmenistan 1885'te, Kýrgýzistan ve Özbekistan ise 1860 yýlýnda baþkentlerinin iþgali ile baðýmsýzlýklarýný kaybetmiþtir. Azerbaycan'ýn 176 yýl önce, Kazakistan'ýn ise 150 yýl önce baðýmsýzlýklarýný kaybetmesi, Türkistan topraklarýnýn büyük bir bölümünün en az 200 yýl önce Rusya'nýn eline geçtiðini göstermektedir. Demek ki Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerinde yaþayan Türklerin hasreti sadece 70 yýllýk Sovyet dönemi deðil, en az iki asýrlýk bir hadisedir. 1- Ekonomik Geliþmeler: 1990-1996, 1997-2002 ve 2003 Türk illeri gerek Çarlýk Rusya'sý döneminde, gerekse Sovyetler Birliði (SB) döneminde en acýmasýz bir sömürge idaresine tabi tutulmuþtur. Nitekim, bir Alman araþtýrmasýna göre, 1989 yýlýnda Baðýmsýz Devletler Topluluðu'na üye devletlerin ekonomik durumlarý ve potansiyelleri 10 puan üzerinden þu þekilde (Daha ayrýntýlý bilgi için bakýnýz. E.Çarýkcý ,1996, Makale No.28, Tablo-2) deðerlendirilmiþtir. Bir örnek daha vermek gerekirse, 1989 yýlýnda eski Sovyetler Birligi'nde pamuðun %89'u Türk Cumhuriyetlerinde üretildiði halde, yine eski Sovyetler Birligi'nde kumaþýn sadece %11'i Türk Cumhuriyetlerinde üretiliyordu. Bütün bu misaller, sömürgecilikte Ruslarýn Batýlýlardan daha acýmasýz olduðunu ortaya koymaktadýr. Bir Batýlý yazarýn ifade ettiði gibi, "Sömürgecilikte Ýngilizler ineðin sütünü alýr, Fransýzlar ineði keserek derisini yerli halka býrakýr, Sovyet sistemi ise ineði öldürür." - Sanayileþme derecesi olarak Rusya 8, Ukrayna 9 ve Beyaz Rusya 8 puan alýrken, Özbekistan ve Azerbaycan 3, Türkmenistan ve Kýrgýzistan 1'er puan almýþtýr. - Sanayi üretiminde kendine yeterlilik derecesi de Rusya'da 8, Ukrayna'da 7 iken, Kazakistan'da 3, Azerbaycan'da 2; diðer Türk Cumhuriyetlerinde ise 1'er puandýr. - Piyasa ekonomisi zihniyeti itibariyle Baltýk ülkeleri 10 üzerinden 10, Gürcistan ve Ermenistan sýrasýyla 9 ve 8 alýrken, Moldovya 5; Türk Cumhuriyetlerinin aldýklarý A- Baðýmsýzlýk Sonrasý Ekonomik Geliþmeler: 1990-1996 Bu puanlar göstermektedir ki, Sovyet Ýmparatorluðu sadece Slav Cumhuriyetleri'ni zengin edecek iktisat politikalarý uygulanmýþ, Kazakistan'da %40'lýk bir Rus nüfusu sayesinde bu ülke biraz iltimas görmüþ, diðer Türk Cumhuriyetleri'nin sanayileþmeleri ise büyük ölçüde ihmal edilerek bu ülkeler birer hammadde deposu olarak sömürülmüþtür. Sovyet Sistemi insanlarý bile öldürmüþtür. Nitekim, tarým ve hayvancýlýkta sosyalist sistem (kolhozlaþtýrma) sonucu 1920'li yýllarda Kazakistan'da hayvancýlýðýn, 1930'lu yýllarda da Ukrayna'da tarýmsal üretimin çökmesi sonucu, bu bölgelerde milyonlarca insan açlýktan kýrýlmýþtýr. Ýlaveten, Stalin döneminde (1944'de) baþta Kýrým ve Ahýska Türkleri olmak üzere Türk illerinden yük vagonlarý ile Sibirya'ya yapýlan sürgün sýrasýnda, yol boyunca, soðuktan, hastalýktan veya açlýktan ölen Türklerin sayýsý yüzbinlerle ifade edilmektedir. 3 Kapak Konusu Tablo 1'de görüldüðü gibi, 1991'in ikinci yarýsýnda baðýmsýzlýðýna kavuþan Türk Cumhuriyetleri ilk 6 yýl sýkýntýlý bir iktisadi geçiþ dönemi yaþamýþlardýr. Nitekim 1990-1995 döneminde yýllýk ortalama toplam üretim, (GSYÝH) Azerbaycan'da % -20.2, Kazakistan'da % -11.9, Kýrgýzistan'da % -14.7, Türkmenistan'da % -8.1, Özbekistan'da % -8.1 gerilemiþ; 1996 yýlýnda ise Türkmenistan, Kazakistan ve Kýrgýzistan pozitif büyümeye geçmiþtir. TABLO1: TÜRK CUMHURÝYETLERÝNDE YILLIK ORTALAMA GSYÝH (ilk satýrlar) VE ENFLASYON (ikinci satýrlar)HIZLARINDA % DEÐÝÞMELER, 1971-1996 1971- 1981- 1990ÜLKELER 1980 1989 1995 1990 21.5 2.9 -20.2 -11.7 Azerbaycan 7.8 4.4 2.0 -11.9 -4.6 Kazakistan 4.2 4.4 4.0 -17.7 6.9 Kýrgýzistan 3.0 4.0 4.0 -8.1 0.8 Türkmenistan 4.6 6.2 3.4 -4.4 2.0 Özbekistan 3.1 1991 -0.7 106 -6.8 91 -9.1 85.0 -5.0 103 -0.5 82.2 1992 -35.2 616 -13.0 1610 -15.8 855 -5.4 493 -11.1 645 1993 23.1 833 -15.6 1760 -16.3 1209 -7.0 3102 -2.4 534 Dünya Bankasý Raporuna göre, 1990'dan 1995'e toplam üretimde (GSYÝH'de) özel sektörün paylarý % olarak, Azerbaycan'da 7'den 15'e, Kazakistan'da 8'den 28'e, Kýrgýzistan'da 8'den 42'ye, Türkmenistan'da 12'den 18'e, Özbekistan'da ise 12'den 30'a çýkarýlabilmiþtir. Bu geliþmeler Türk Cumhuriyetleri'nde serbest pazar ekonomisine geçiþ sancýlarýnýn büyük ölçüde atlatýldýðýný ve 1996'dan itibaren bu ülkelerde ekonomik açýdan çok olumlu geliþmelerin ortaya çýkacaðýný bizlere müjdelemiþtir. B- 1996-2002 Dönemi Ekonomik Geliþmeler Ta b l o - 2 ' d e g ö r ü l d ü ð ü g i b i , 1 9 9 7 ' d e n 2 0 0 2 ' y e ; 1994 -21.9 1500 -25.0 1980 -26.5 280 -20.0 2400 -4.5 746 1995 -17.0 412 -9.0 180 -6.0 45 -5.0 1800 -2.0 315 1996 -3.5 25.0 1.0 40.0 2.0 32.0 4.5 800 -1.0 55.0 - Azerbaycan'da büyüme hýzý %5.8'den %10.6'ya çýkmýþ, enflasyon hýzý da %3.6'dan %2.8'e gerilemiþ, - Kazakistan'da büyüme hýzý %2 'den %9.5'e fýrlamýþ, enflasyon hýzý da % 17.4'ten %6'ya gerilemiþ, - Kýrgýzistan'da büyüme hýzý %9.9'dan %-0.5'e düþmüþ, enflasyon hýzý da %25'ten %2'ye inmiþ, Kaynak: World Development Report 1996 ve 1997; Business Central Europe: The Annual Report, - Özbekistan'da büyüme hýzý %2.4'ten %4.2'ye çýkmýþ; December 1996; DTM dokümanlarý, Eylül 1997; E. Çarýkcý (1996), s. 95. enflasyon hýzý da %71'den ancak %24.2'ye gerilemiþ. 1992-1994 döneminde Türk Cumhuriyetlerinde, Özbekistan hariç, dört haneli rakamlara çýkmýþ olan yýllýk enflasyon - Türkmenistan'da da büyüme hýzý 1997'de %-26'dan %20 hýzlarý, 1995'te iki-üç haneli rakamlara inmiþ; 1996 yýlýnda dolayýna fýrlamýþ, enflasyon hýzý da %84'den %15'e inmiþtir. ise, Türkmenistan hariç enflasyon büyük ölçüde kontrol Yine 1997'den 2002'ye ihracat, milyar $ olarak, Azerbaycan'da altýna alýnmýþtýr. Nitekim 1996 yýlýnda bu oranlar 0.8'den 2.3'e, Kazakistan'da 6.9'dan 10.1'e çýkmýþ; Kýrgýzistan Azerbaycan'da %25'e, Kazakistan'da %40'a, Kýrgýzistan'da Özbekistan'ýn ihracatý ise, sýrasýyla 0.6'dan 0.5'e ve 3.7'den %32'ye, Özbekistan'da %55'e gerilemiþtir. Türkmenistan'da 2.5'e gerilemiþ, Türmenistan'ýn ihracatý ise, petrol ve doðalgaz da 1995'ten 1996'ya yýllýk enflasyon hýzýnda 1000 puanlýk fiyatlarý artýþýnýn etkisiyle 0.8'den yaklaþýk 2.9 milyar dolara bir düþüþ saðlanmýþtýr. fýrlamýþtýr. 4 Türk Cumhuriyetleri de sosyalist sistemden piyasa sistemine geçiþ için özelleþtirmeye büyük hýz vermiþtir. Nitekim, 1997 Enflasyonla mücadelede genellikle baþarýlý olan Türk Cumhuriyetleri, büyüme hýzý açýsýndan çok büyük farklýlýklar Kapak Konusu TABLO-2. TÜRK CUMHURÝYETLERÝNDE BAÞLICA EKONOMÝK GÖSTERGELER, 1996-2002 Kaynak: EÝU, Quartenly Country Reports, 1997-2004; Emin Çarýkcý, Türk Dünyasýnda Ekonomik Geliþmeler ve Türkiye-AB Ýliþkileri, Ankara, Akçað Yayýnlarý, 2004, s. 234, Tablo-1; DTM, Aralýk 2004 Dökümanlarý. 5 Kapak Konusu göstermektedir (Bakýnýz Tablo-2'nin ilk iki kolonu). Özellikle 2000-2002 döneminde yýllýk ortalama büyüme hýzý Azerbaycan'da %10, Kazakistan'da %11 ve Türkmenistan'da %18 dolayýnda seyrederken; bu oranlar Kýrgýzistan ve Özbekistan'da %4 dolayýndadýr. Türk Cumhuriyetleri nüfusunun dini (etnik) yapýsý ise aðýrlýklý olarak Ýslam'dýr. Bu Müslümanlarýn çok büyük bir bölümü Türk asýllýdýr. Bu ülkelerde, 2002 yýlý itibarýyla, çeþitli dinlere mensup oranlar ise; - Azerbaycan: %94 Müslüman, %2.5 Rus Ortodoks, - Kazakistan: %47 Müslüman, %44 Rus Ortodoks, %2 Protestan - Kýrgýzistan: %75 Müslüman, %20 Rus Ortodoks, - Özbekistan: %88 Müslüman, %9 Ortodoks, - Türkmenistan: %89 Müslüman, %9 Rus Ortodoks'tur. C- 2003'de Ekonomik Geliþmeler Tablo-3 yardýmýyla 2003 yýlýnda Türk Cumhuriyetlerindeki ekonomik duruma geçmeden önce konferansa katýlan bazý bölge ülkelerinin ekonomik durumu hakkýnda 2003 yýlý verileriyle özet bir bilginin verilmesi uygun olacaktýr. Gürcistan: Nüfusu 5.1 milyon; Dini yapýsý: %65 Gürcü Ortodoks, %11 Müslüman, %10 Rus Ortodoks; yýllýk nüfus artýþý %-0.5, ortalama ömür 73 yýl; GSYÝH 4 milyar $, Satýn Alma Gücü Paritesine (SGP = bir ülkede satýnalýnan bir demet mal ve hizmetin $ cinsinden NewYork'taki deðerine) göre GSYÝH 13 milyar $, Fert Baþýna Gelir (FBG) 830 $, SGP'ye göre FBG 2540 $; enflasyon hýzý %4.8; ihracat 0.4 milyar $, ithalat 1.1 milyar $; Doðrudan Yabancý Sermaye (DYS) Yatýrýmlarý giriþi 0.3 milyar $, DYS stoku 1.0 milyar dolardýr. Moðolistan: Nüfusu 2.5 milyon; Dini yapýsý: %50 Budist, %40 Ateist, %6 Þamanist ve Hristiyan, %4 Müslüman; yýllýk nüfus artýþý %1.3, ortalama ömür 65 yýl; GSYÝH 1 milyar $, SGP'ye göre GSYÝH 4 milyar $, FBG 480 $, SGP'ye göre FBG 1800 $; ihracat 0.5 milyar $, ithalat 0.8 milyar $; DYS giriþi 0.1 milyar $, DYS stoku 0.4 milyar dolardýr. Tacikistan: Nüfusu 6.5 milyon; Dini yapýsý: %85 Sunni 6 Müslüman, %5 Þii Müslüman; yýllýk nüfus artýþý %1.3, ortalama ömür 67 yýl; GSYÝH büyüme hýzý %10.2, GSYÝH 1 milyar $, SGP'ye göre GSYÝH 7 milyar $, FBG 190 $, SGP'ye göre FBG 1040 $; enflasyon hýzý %16.3; ihracat 0.9 milyar $, ithalat 1 milyar $; DYS stoku 0.2 milyar dolardýr. Tablo-3'te görüldüðü gibi, 2003 yýlýnda, Türkiye dahil Türk Cumhuriyetlerinin toplam nüfusu 130 milyon, GSYÝH'sý 249 milyar $, SGP'ye göre GSYÝH ise 673 milyar dolar olup, toplam dýþ ticaret hacmi de 153 milyar $ (ihracat 69, ithalat 84 milyar $) olmasýna raðmen, bu ülkeler arasýndaki dýþ ticaret çok düþük düzeydedir. 2003 yýlýnda, sýrasýyla enflasyon ve GSYÝH büyüme hýzlarý; - Azerbaycan'da %11.2 ve %2.1, Kazakistan'da %9.2 ve %6.5, Kýrgýzistan'da %6.7 ve %2.1, Özbekistan'da %0.3 ve %13.9, Türkmenistan'da %13.1 ve %6.5, Türkiye'de ise, %5.8 ve %18.4 olarak gerçekleþmiþtir. Tablo'da dikkati çeken diðer bir husus da, gerek FBG'de, gerekse GSYÝH'da SGP'ye göre büyük farklýlýklar olmasýdýr. Mesela, 2003 yýlýnda Azerbaycan'da GSYÝH ve FBG sýrasýyla 11.2 milyar $ ve 865 dolar olduðu halde, SGP'ye göre bu miktarlar 4 kat artarak, yine sýrasýyla 28 milyar $ ve 3380 $'a çýkmaktadýr. Bu fark Türk Cumhuriyetleri'nde 4-5 kat (Türkmenistan'da 5-6 kat) arasýnda iken, Türkiye'de ise sadece 2.4 kat'dýr. Bunun esas sebebi ise, ülke ekonomilerinin daha çok piyasaya dönük olup olmamasýndan ve diðer faktörlerden kaynaklanmaktadýr. Tablo'nun son 4 bölümünde görüldüðü gibi, bu ülkelerin ihracat ve ithalatlarýnda, Türkmenistan hariç, ilk 3'te Rusya yer almaktadýr; Türk Cumhuriyetleri sayýsý ise yok denecek kadar azdýr. Bunun sebebi ise, Türkiye dýþýndaki ülkelerin ihracatýnýn daha çok petrol, doðalgaz ve madenler gibi yeraltý zenginliklerine dayanmasý ve sanayileþme seviyelerinin çok yetersiz oluþudur. Nitekim, bu ülkelerin dýþ ticaretinde ilk üç sýrayý alan ülkeler, % olarak; - Azerbaycan: Ýhracat'da Ýtalya 52, Fransa 8 ve Rusya 6; ithalat'da ise Rusya 15 Türkiye 7 ve Almanya 7 iken, - Kazakistan: Ýhracat'da Rusya 18, Çin 12, Almanya 9; Kapak Konusu TABLO-3. TÜRK CUMHURÝYETLERÝNDE BAÞLICA GÖSTERGELER, 2003 Kaynak: The World Bank, World Development Report 2005, September 2004; EIU, Quarterly Country Reports, September-October 2004; DTM Dökümanlarý, Aralýk 2004. ithalat'da Rusya 39, Çin 21 ve Almanya 10 olup, - Kýrgýzistan: Ýhracat'da Ýsviçre 20, Rusya 16 ve Çin 8; ithalat'da Kazakistan 21, Rusya 20 ve Özbekistan 10, - Özbekistan: Ýhracat'da Rusya 17, Ýsviçre 8 ve Ýngiltere 7; ithalat'da Rusya 16, G. Kora 10 ve ABD 9, - Türkmenistan: Ýhracat'da Ukrayna 46, Ýtalya 18, Ýran 11; ithalat'da Rusya 21, Ukrayna 15 ve Türkiye 9, - Türkiye: Ýhracat'da Almanya 16, ABD ve Ýngiltere 8'er; ithalat'da Almanya 14 ve Ýtalya ile Rusya %8'erlik bir paya sahiptir. Türkiye dahil, Türk Cumhuriyetlerinin ithalat ve ihracatýnda, sýrasýyla, ilk sýrayý alan mallar ise; - Azerbaycan: Petrol ürünleri %86, makina ve techizat %26, Kazakistan: Mineraller %65 ve makina-araçlar %57, Kýrgýzistan: Metaller %34 ve mineraller %28, Özbekistan: Pamuk %20 ve makina-techizat %44, Türkmenistan: Gaz %57 ve makina-techizat %60, Türkiye: Tekstil ve hazýr giyim %32 (Bavul ticareti dahil %36). 2003 yýlýnda bu ülkelere giren DYS yatýrýmý ve DYS stoku sýrasýyla, milyar $ olarak; Azerbaycan'da 3.3 ve 8.6, Kazakistan'da 2.1 ve 17.6, Kýrgizistan'da sadece 0.5 stok, Özbekistan'da 0.1 ve 0.9, Türkmenistan'da 0.1 ve 1.3, Türkiye'de ise 0.6 ve 19 milyar $ olup, bu ülkelerdeki toplam 7 Kapak Konusu DYS yatýrýmý stoku 47.9 milyar $'dýr. 2- Ýþbirliði Potansiyelleri ve Sürdürülebilir Kalkýnma A- Ýþbirliði Ýhtiyacý ve Ýmkanlarý 8 Bankasý Kalkýnma Raporu'na göre; 1990-2003 dönemi (14 yýllýk dönemde) ortalama GSYÝH büyüme hýzlarý Azerbaycan'da %2.4, Kazakistan'da % -0.6, Kýrgýzistan'da % -1.5, Özbekistan'da %1.2, Türkmenistan'da %0.8, Gürcistan'da ve Moðolistan'da %1.7'þer ve Tacikistan'da % -3.2'dir. 1994 ve 2001 yýllarýnda iki ekonomik kriz geçiren Türkiye'de ise bu oran %3.1'dir. Bu oranlar, Azerbaycan ve Özbekistan hariç Türk Cumhuriyetleri ile komþu ülkelerde toplam üretim seviyesinin hala 1990'lý yýllar seviyesinin biraz üstünde veya altýnda seyrettiðini açýk bir þekilde ortaya koymakta ve bu ülkelerde özellikle sanayileþme açýsýndan çok büyük atýlýmlara ihtiyaç olduðunu, bu konuda bölge ülkeleri arasýnda iþbirliðinin önemini açýkca ortaya koymaktadýr. Bölge ülkeleri baþta petrol ve doðalgaz olmak üzere, demir cevheri, kömür, aliminyum, krom, nikel, kurþun, civa ve bakýr, çinko altýn, gümüþ ve uranyum gibi çok çeþide ve dünyanýn en stratejik maden yataklarýna sahiptir. Türkiye dahil, bölge ülkelerinin "zengin madenlerin fakir bekçileri kalmamasý için" gerekirse sanayileþmiþ ülkeleri de aralarýna alarak 3'lü-4'lü konsersuyumlarla ortak yatýrýmlara hýz vererek yatýrým iklimini oluþturmalýdýr. Bölge ülkelerinin baþlýca doðal kaynaklarý (yeraltý zenginlikleri) ise; - Azerbaycan: Petrol, doðal gaz, demir cevheri ve alüminyum'dur.Yüzölçümü Karabað dahil 86.6 bin km²'dir. - Kazakistan: Petrol, doðal gaz, kömür, demir cevheri, magnezyun, krom, nikel, kobalt, bakýr, altýn ve uranyumdur. Yüzölçümü 2.7 milyon km²'dir. - Kýrgýzistan: Hidroelektrik, altýn, kömür ve doðalgazdýr. Yüzölçümü 198.5 bin km²'dir. - Özbekistan: Doðal gaz, petrol, kömür, altýn, uranyum, gümüþ ve kurþundur. Yüzölçümü 447.4 bin km²'dir. - Türkmenistan: Petrol, doðal gaz, kömür, sülfür ve tuzdur. Yüzölçümü 488.1 bin km²'dir. - Türkiye: Demir, kömür, krom, bakýr, çinko ve magnezyumdur. Yüzölçümü 776 bin km²'dir. - Gürcistan: Manganez, demir ve bakýrdýr. Yüzölçümü 69.7 bin km²'dir. - Moðalistan: Petrol, kömür, bakýr, tungsten, fosfat, nikel, çinko, altýn, gümüþ ve demirdir. Yüzölçümü yaklaþýk 1.6 milyon km²'dir. - Tacikistan: Petrol, uranyum, civa, kahverengi kömür, kurþun, çinko, altýn ve gümüþtür. Yüzölçümü 143.1 bin km²'dir. Bakü-Supsa (BS) Petrol Boru Hattý, günde 160 bin varil taþýdýðý halde, BTC'nin baþlangýç kapasitesi günde 375 bin varil olacak ve en kýsa zamanda kapasitesi 500 bin varil/güne çýkarýlacaktýr. BTC'nin kapasitesinin BS'nin yaklaþýk üç katýna çýkacak olmasý, Azerbaycan ve diðer bölge ülkeleri petrolünün daha yüksek fiyatdan deðerlendirilmesini ve Batý Avrupa'ya pazarlanmasýný saðlayacak; neticede baþta Azerbaycan olmak üzere, bu bölgedeki bazý ülkelerin zenginleþmesine önemli bir katkýda bulunacaktýr. Ancak belirtmek gerekir ki; Tablo 2 ve 3'te yer alan büyüme ve enflasyonla ilgili veriler ve 2003 yýlýna ait diðer bölge ülkelerindeki ekonomik göstergeler çok müspet görülmekle beraber; 2005 Dünya - Türk Cumhuriyetleri ile bölge ülkelerinde petrol ve altýn madenleri dýþýnda DYS yatýrýmý yok denecek kadar azdýr. - Petrol dýþý sanayi sektörü ile hizmetler sektörüne ortak Bu coðrafyada mevcut olan ve parasal deðeri 4 trilyon dolarý aþan 200 milyar varil petrol ve 40 trilyon metreküp doðalgaz rezervi, 21. yüzyýlda mutlaka yerüstüne çýkarýlacaktýr. Önemli bir bölümü Trans-Kafkasya boru hatlarýyla Ceyhan'a ve Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarýna ulaþtýrýlacaktýr. Bu zenginliklerin yerüstüne çýkarýlmasýyla birlikte, Avrasya kýsa bir zaman zarfýnda çok dinamik bir pazar haline dönüþecektir. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattý, 3 milyar dolar maliyetli olup, 1750 km uzunluðunda ve Aðustos 2002'de inþaatýna baþlanan bu boru hattýnýn, 2005 yýlýnýn ikinci çeyreðinde hizmete girmesi hedeflenmiþtir. Kapak Konusu yatýrýmlarla DYS yatýrýmý çekerek, ihracatýn bir-iki mala ümit baðlamasýnda kurtaracaktýr. Ýþte burada bölge ülkeleri arasýnda ortak yatýrýmlara hýz verebilmek için Azerbaycan ve Kazakistan'da biraz iyi olan yatýrým iklimini (ortamýný) iyileþtirecek Batýlý anlamda yasal düzenlemeler biran önce yürürlüðe konmalýdýr. - Fiyat kontrolleri ve kýsýtlayýcý iþ ortamý ortadan kaldýrýlmalýdýr. - Sanayi kollarý ile ihraç mallarýnýn çeþitlendirilmesi ve güçlendirilmesi Sürdürülebilir Büyüme ve Kalkýnmanýn ön þartýdýr. Çünkü ihracat ve dolayýsýyla döviz gelirlerinde istikrarsýzlýk asgari düzeye inecektir. B- Sürdürülebilir Kalkýnma Ýktisadi Büyüme: Bir ülkenin mal ve hizmet üretme kapasitesini artýrmaktýr. Neticede, toplam üretimin (GSYÝH) ve fert baþýna üretimin (gelirin) uzun süre istikrarlý bir þekilde artýrýlmasýdýr. Kýsaca, iktisadi büyüme, üretim pastasýnýn sürekli olarak büyümesidir. Sürdürülebilir Kalkýnma ise: 1972 yýlýnda "BM Ýnsan Çevresi Koferansý", 1978 "Roma Kulübü Raporu", 1987 yýlýnda "BM Ortak Geleceðimiz" konulu raporlarla birlikte "Sürdürülebilir Büyüme ve Kalkýnma Modeli" ekonomi literatürüne girmiþ oldu. Bu modelin baþlýca hedefleri ise; - Yoksullarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak, - Eðitim, saðlýk ve sosyal refah seviyelerini yükseltmek, - Hava ve su gibi doðal kaynaklarýn kirlenmesini önlemek için çevre bilincinin yerleþtirilmek, - Bugünkü nesillerin ihtiyaçlarýný karþýlamak için yeraltý ve yerüstü zenginliklerini kullanýrken gelecek nesillerin ihtiyaçlarýný da dikkate almak, - Beþeri sermayeye (insan sermayesine) önem vermenin yanýnda, alýnacak kararlarda vatandaþlarýn etkin katýlýmýný saðlamak, - Ticaret ve finansmanda ve yenilik peþinde koþacak bir teknolojik sistemi uluslararasý standartlarda oluþturmak þeklinde özetlenebilir. Diðer bir ifadeyle, Sürdürülebilir Kalkýnma, "Büyümeyle birlikte yeniden daha adil bir bölüþüm", "mevcut ve gelecek nesilleri de düþünen insani kalkýnma", ayný zamanda; sosyal, kültürel, ekolojik (doðal kaynaklar), ekonomik ve mekansal boyutlarý olan bir kavramdýr. Ýlaveten, yoksulluðu ortadan kaldýran, çevreyi koruyan, þehir planlamasý ve altyapý projeleri de sürdürülebilir kalkýnma kavramý içinde yeralmaktadýr. Tabi bu hedef ve projelerin gerçekleþtirilebilmesi için, Batýlý standartlarda bir Demokratik Siyasi ve Ekonomik sistem 9 Kapak Konusu (Para, maliye ve sanayileþme politikalarýnda) kurmak kaçýnýlmaz hale gelmiþtir. Sanayileþme stratejisi olarak da ithal ikamesi yerine dýþa dönük bir sanayileþme modelini en kýsa zamanda uygulamaya koymak; Serbest Pazar ekonomisini hakim kýlarak, devletin eðitim, saðlýk, emniyet, yol ve baraj gibi altyapý yatýrýmlarý haricinde ekonomik faaliyette bulunmamak; ilaveten ülkedeki haksýz ve eksik rekabeti, yolsuzluðu asgari düzeye indirebilmek için gerekli yasal altyapýyý oluþturmak ve devlet otoritesi ile bu yasalarý uygulamaya koymak gerekmektedir. Bu arada, Türk Devletleri ve bölge ülkeleri için ise bir an önce özel mülkiyetin hem tarým, hem sanayi, hem de hizmet sektörlerinde yaygýnlaþmasý için, özelleþtirmenin biran önce tamamlanmasý; bankacýlýk reformu ile dýþ ticaret rejiminin uluslararasý standartlara (DTO standartlarýna) kavuþturulmasý öncelik verilmesi gereken iþlerdir. Bankacýlýk kesiminin geliþmiþlik derecesi için bir örnek vermek gerekirse, 2002 yýlýnda bir ülkedeki bankalarýn açmýþ olduðu toplam yerli kredilerin GSYÝH'ya oraný ortalama olarak, düþük gelirli ülkelerde %47, orta gelirli ülkelerde %83 ve yüksek gelirli ülkelerde %204'tür. Oysa bu oran, Azerbaycan'da %8.5, Gürcistan'da %20, Kazakistan'da %13, Kýrgýzitan'da %11, Moðolistan'da %17, Tacikistan'da %21, Türkiye'de %59, Türkmenistan'da %19 iken Özbekistan'da herhangi bir veri (bilgi) yoktur. Demek ki, Türkiye dahil, bölge ülkelerinin Bankacýlýk konusunda alacaðý daha çok uzun yol vardýr. Görüldüðü gibi, sürdürülebilir kalkýnmayý gerçekleþtirmek, hatta Sosyalizmden Serbest Pazar ekonomisine geçmek de çok kolay bir iþ deðildir. Geçmiþte Rusya Devlet Baþkanlýðýna adaylýðýný da koymuþ olan Bakatin'e göre "Kapitalizm'den Sosyalizme geçmek, çið yumurtadan omlet yapmaya benzer; Sosyalizmden Serbest Pazar Ekonomisine geçmek ise omletten yumurta yapmaktýr." Özetlersek; 10 - Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri ve Bölge ülkeleri arasýnda ekonomik ve teknik iþbirliðinin geliþtirilebilmesi ve bu ülkelerin dünya ile entegre olabilmesi için, bu ülkelerde Ticaret, Borçlar Kanunu, Bankacýlýk, Sigortacýlýk, Kambiyo, Gümrük ve Yabancý Sermaye mevzuatlarýnýn Batýlý standartlara göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu arada bu bölgede, Serbest Ticaret Bölgeleri ile ihracata dönük Serbest Üretim Bölgeleri'nin kurulmasý için Türkiye gerekli teknik desteði daha da artýrmalýdýr. - Türk Devletleri ve Bölge ülkeleri arasýnda hukuk birliðinin saðlanmasý için "Parlementolar Arasý Hukuk Komisyonlarý" kurulmalýdýr. En önemlisi de, - DYS yatýrýmlarýnýn bölgeye çekilebilmesi ve yatýrým yapan yabancý firmalarýn yatýrýmlarýnýn güvence altýna alýnabilmesi için, ya Uluslararasý Tahkim kabul edilmeli ya da Bölgesel bir Tahkim Kurulu kurulmalýdýr. Aksi halde yatýrýmlarda ve sanayileþmede bölgesel iþbirliðini artýrmak çok zor olacaktýr. Kaynaklar: -Emin Çarýkcý (1996), Türkiye'de Ýç ve Dýþ Ekonomik Geliþmeler, Ankara, Adým Yayýncýlýk. -Emin Çarýkcý (2004), Türk Dünyasýnda Ekonomik Geliþmeler ve Türkiye-AB Ýliþkileri, Ankara, Akçað Yayýnlarý. -World Bank (WB), World Development Report: 2005 ve 1997, Washington D.C. -WB, World Bank Atlas: 2004. -Economic Intelligence Unit (EIU), Country Reports and Quarterly Country Reports: 1996-2004. [email protected] Prof. Dr. Emin Çarýkcýnýn Ekonomik Geliþmeler, GBnin Zararý ve AB Ýle Müzakereler konulu makalesinde yer alan istatistiki veriler ve yorumlar, Her 2 ayda bir, revize edilerek ve metin güncelleþtirilerek Ç a n k a y a Ü n i v e r s i t e s i ' n i n We b s a y f a s ý n d a yayýnlanmaktadýr. (http://www.cankaya.edu.tr Akademik Platform) Makale Prof. Dr. Yýlmaz Aliefendioðlu Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öðretim Üyesi SEÇÝM SÝSTEMLERÝ ve SÝYASAL ETKÝLERÝ Seçim Sistemleri Temsili demokrasilerde seçim sistemleri, verilen geçerli oylarýn milletvekillerine dönüþtürülmesinde uygulanan yöntemlerdir. Uygulanan seçim sistemi, siyasal partilerin meclise göndereceði temsilci sayýsýný ya da mecliste temsil olgusunu önemli oranda etkiler. Seçim sistemlerine baðlý olarak verilen oylarýn temsili organlara (meclislere) yansýma biçimi hükümet sistemlerini de etkilemektedir. Seçim sistemlerinin iki temel iþlevi vardýr: Ýlk iþlev, parlamentoda çoðunluðun oluþmasýný ve ülkeyi yönetecek çoðunluða dayalý istikrarlý bir hükümetin çýkmasýný saðlamaktýr (yönetimde istikrar ilkesi). Ýkinci iþlev, toplumdaki deðiþik görüþlerin ya da eðilimlerin parlementoya yansýmasýný olanaklý kýlmaktýr (Temsilde adalet ilkesi). Bu iki ilke, genelde, ters yönlü etkileþimlidir. Temsilde adaleti saðlamaya çalýþtýðýnýz oranda, yönetimde istikrar ilkesi zayýflar, yönetimde istikrara önem verdiðiniz oranda temsilde adalet zarar görür. Yukarýda açýklanan ters yönlü bu iki iþleve baðlý olarak seçim sistemleri, temelde, çoðunluk ve orantýlý (nispi) temsil olmak üzere iki grupta toplanýr. Çoðunluk sistemi, genelde, tek adaylý ya da listeli çoðunluk esasýna dayanýr. Tek adaylý seçim sistemi, dar ya da küçük seçim çevrelerinde kullanýlýr, her parti bir aday gösterir. Uygulanan sisteme baðlý olarak tek turda ya da ikinci turda çoðunluðu saðlayan aday seçilir. Listeli çoðunluk sisteminde ise, geçerli oylarda sayýsal üstünlüðü saðlayan partinin, o seçim çevresinde listesinde gösterdiði adaylar bütünüyle seçilmiþ olur. Orantýlý (nispi) temsil sisteminde ise, siyasal partiler seçime o seçim çevresine iliþkin liste ile girerler, o bölgeden aldýklarý oy oranýnda kendilerini temsil olanaðý bulurlar. Böylece, seçim çevresindeki siyasal eðilimin mecliste yansýmasýný bulur, farklý görüþler temsil edilir ve Meclisin yapýlanmasý ülkenin siyasal eðilimine uygun düþer. Öte yandan, tam orantýlý seçim sisteminin uygulandýðý ülkelerde bir partinin mecliste çoðunluðu saðlamasý güçleþir, çoðu halde koalisyon hükümetleri kaçýnýlmaz olur. Bu yönüyle sistem temsilde adalet ilkesine uygun düþse de, yönetimde istikrar ilkesiyle baðdaþmaz. Uygulanan seçim sistemleri, siyasal partilerin meclise göndereceði temsilci sayýsýný baþka bir deyiþle meclisteki temsil olgusunu önemli oranda etkiler. Ülkeler seçim sistemlerini, temel tercihlerine, yönetim ya da hükümetme istemlerine baðlý olarak, genelde bu iki sistemden yararlanarak karma yapýda türetmiþlerdir. Çoðunluk Sistemleri Listeli Çoðunluk Sisteminde Geniþ bir bölgenin seçim çevresi olmasý ve o seçim çevresinde seçime kapatýlan partilerin adaylarýnýn kendilerine ait bir listede toplanmasý durumudur. Her partinin listedeki aday sayýsý o bölgeden seçilecek temsilci (milletvekili) kadardýr. O seçim çevresinde çoðunluðu saðlayan partinin bütün adaylarý kazanmýþ sayýlýr. Listeli çoðunluk sistemi, o seçim çevresinde sayýsal oy çoðunluðunu saðlayan partinin herþeyi kazandýðý, birkaç oy farkýyla bile olsa, azýnlýkta kalanýn herþeyi kaybettiði bir seçim sistemidir. Bu sistemde, bir seçim çevresinde azýnlýkta kalan parti, o seçim çevresinde kendisini temsil ettiremez, kazanan tüm milletvekillerini elde eder. Ülkedeki genel siyasi eðilimler ile mecliste bu eðilimleri temsil eden sandalye sayýlarý farklý olabilir, toplumdaki deðiþik kesimlerin kendilerini temsil ettirebilmelerinden çok, çoðunluðun temsili önem kazanýr, seçmenin tercihi yönlendirilir. Parti sayýsýný azaltýcý etki yapar, seçmenler oylarýnýn ziyan olmamasý için iki partiden birine oy verme durumunda kalýrlar. Bu durum, temsilde adalet ilkesiyle baðdaþmaz. Türkiye'de 1946 1960 yýllarý arasýnda uygulanan listeli çoðunluk sistemi, 1946 1950 yýllarý arasýnda CHP'ye, 1950 1960 yýllarý arasýnda ise Demokrat Parti'ye aldýklarý oylarýn ötesinde Mecliste temsil olanaðý vermiþtir. Seçimi kazanan yönünden artýk temsil , kaybeden açýsýndan ise, eksik temsil söz konusudur. Tek Adaylý, Tek Turlu Çoðunluk Sistemi Bu sistem, dar bölge sistemi yada Ýngiltere'de uygulanmasý nedeniyle Ýngiliz Sistemi olarak adlandýrýlmaktadýr. Ülke geneli, her birinden bir temsilci çýkacak biçimde küçük seçim çevrelerine ayrýlýr, adaylar arasýnda çoðunluðu elde eden kazanmýþ sayýlýr. Seçmenler, oylarýnýn boþa gitmemesi için, kazanma olasýlýðý büyük olan iki partiden birisine oy vermeyi yeðlerler. Sonuçta, oylar iki büyük partide toplanýr. Ýngiltere örneðinde, iki 11 Makale büyük partinin, Ýþçi Partisi ve Muhafazakar Partinin, kendilerine baðlý, çoðunlukla ayný partiye oy veren seçim çevreleri vardýr. Seçimin kaderi, genelde, bu çevreler dýþýnda kalan yüzer, gezer oylara baðlýdýr. uygun düþen öteki partilerle, seçim anlaþmalarý yada seçim pazarlýklarý yapmak durumunda kalýrlar. Bu durum, siyasal partiler arasýnda sol ve sað bloklaþmaya ve baðýmlýlýða neden olur. Ülke genelinde en çok oy alan partinin mutlaka en çok sandalye kazanacaðý sonucu çýkarýlamaz. Önemli olan kazanýlan seçim çevresi sayýsýnýn fazla olmasýdýr. Ülke genelinde alýnan toplam geçerli oy sayýsýna göre, seçimi kazanan parti için, fazla temsil, kaybeden parti için de eksik temsil söz konusu olabilmektedir. Bu sistemde, partiler arasýnda yapýlan anlaþmalara baðlý olarak, temsilde adalet ilkesi tam iþlerlik kazanmamakta ise de, yönetimde istikrar, genellikle saðlanmaktadýr. Kazanan parti, yeterli çoðunluðu saðlamakta ve küçük partilerle seçim ortaklýðýna gitmesine gerek kalmamakta, partiler birbirlerinden baðýmsýz kalmaktadýrlar. Böylece, temsilde adalet ilkesi zayýf olsa da yönetimde istikrar saðlanmaktadýr. Bu seçim sistemi, uygulamada, iki büyük partili modelini destekler, parti sayýsýný azaltýcý etki yapar. Sistem adaylarýn seçilebilme þanslarýnýn iki büyük partiyle sýnýrlý olmasý nedeniyle, disiplinli partiler modelini oluþturur. Tek Adaylý , Ýki Turlu Çoðunluk Sistemidir Bu sistem uygulama yeri nedeniyle Fransýz Sistemi olarak adlandýrýlmaktadýr. Bu sistemde de ülke küçük seçim çevrelerine ayrýlmakta, seçime katýlan her parti o seçim bölgesinden bir aday göstermekte ve sonuçta o bölgeden tek aday seçilmektedir. Adayýn ilk turda seçilebilmesi için iki koþul gerekmektedir. Ýlk koþul; adayýn, o seçim çevresinde kullanýlan geçerli oylarýn yarýsýndan fazlasýný almasý gerekir. Ýkinci koþul; o seçim bölgesindeki toplam seçmen sayýsýnýn dörtte birine eþit sayýda oyun o aday için kullanýlmýþ olmasý gerekir. Ýlk tur sonucunda bu iki koþul gerçekleþmez ise, ikinci tur seçim yapýlýr. Ancak bir adayýn, ikinci tur seçime katýlabilmesi için, birinci turda belli bir oy yüzdesine ulaþmasý gerekir. Fransa için bu oran seçim çevresindeki seçmen sayýsýnýn % 12.5tir. O seçim çevresindeki adaylardan sadece birisi için % 12.5 ya da daha fazla oy kullanýlmýþ ise, aldýðý oy itibariyle bu adayý takip eden ikinci aday seçime katýlýr, ikinci tur seçim bu iki aday arasýnda yapýlýr. Adaylardan hiçbiri seçmen sayýsýnýn % 12.5i kadar oy alamaz ise, ikinci tur seçime, birinci turda en çok oy alan iki aday katýlýr. 12 Tek adaylý, iki turlu çoðunluk sistemi partilere, iki büyük parti uygulamasýna neden olan tek adaylý, tek turlu sistemden farklý olarak, ilk turda kendilerini sýnama olanaðý tanýr ve bu nedenle, çok partili sisteme yol açar. Ýlk turda çoðunluðu saðlayamayan partiler, genellikle, programlarý kendilerine Orantýlý (Nispi) Temsil Sistemi Bu sistemin uygulanmasý, birden çok adayýn yer aldýðý geniþ seçim çevrelerini gerekli kýlar. Sistemin özelliði seçimin ilk turda sonuçlanmasýdýr. Siyasal partiler, kazandýklarý geçerli oy oranýnda siyasal temsil saðlarlar (milletvekilliði kazanýrlar). Bu nedenle bu sistem, temsilde adalet ilkesine uygun düþer, ancak, istikrar ilkesiyle baðdaþmaz. Çoðu halde, istikrarlý hükümetlerin kurulmasýna olanak vermez; siyasal partilerde bölünmüþlüðü artýrýcý etki yapar, çok partili sisteme yol açar. Bu sistemde siyasal partiler, baþka partilerle uzlaþmak ya da birlikte seçime gitmek zorunda kalmadýklarýndan baðýmsýzdýrlar, her parti aldýðý oy oranýnda parlamentoda temsil olanaðýný bulacaðýndan eksik ya da fazla temsil söz konusu olamaz. Öte yandan, adaylarýn seçilebilmeleri, kendi yetenklerinden çok, parti listesinde ön sýrada yer almalarýna baðlýdýr. Bu nedenle, partiler iç yapýlarýnda disiplinlidirler. Parti baþkanýnýn ve yönetiminin istekleri, grup kararlarýndan önce gelir. Nispi temsil sisteminde, partilerin aldýklarý oy oranlarýna göre, kazandýklarý temsilci (milletvekilliði) sayýsýnýn belirlenmesi ve parti listesi içinde kazananlarýn ayrýlmasý önemli bir sorun oluþturmaktadýr. Bu sistemde, siyasal partilere düþen temsilci sayýsýnýn bulunmasýnda üç yöntem uygulanmaktadýr: 1. Deðiþmez Tek Seçim Sayýsý Deðiþmez tek seçim sayýsý, ülkedeki tüm seçim çevrelerinde uygulanmak üzere yasayla belirlenir. Bu sayý, her siyasal partinin seçim çevrelerinde aldýklarý geçerli oy sayýsýna uygulanýr. Partiler, seçim çevrelerinde aldýklarý geçerli oyarýn deðiþmez seçim sayýsýna bölünmesi ile bulunacak sayý kadar milletvekili çýkartmýþ olurlar. Örneðin, deðiþmez seçim sayýsý yasayla 100 bin olarak kabul edilen bir ülkede, A partisinin, bir seçim çevresinde aldýðý geçerli oy sayýsý 500 bin ise, o Makale seçim çevresinden kazandýðý temsilci sayýsý 5 olur. Bu yöntem, çýkacak milletvekili sayýsýnýn önceden bilinememesi nedeniyle fazla kullanýlmamaktadýr. 2. Ulusal Seçim Sayýsý Ulusal seçim sayýsý yönetiminin uygulanabilmesi için toplam milletvekili sayýsýnýn, anayasayla ya da yasayla belirlenmiþ olmasý gerekir. Ulusal seçim sayýsý, ülke genelinde kullanýlan geçerli oy sayýsýnýn, o ülkede seçilecek toplam milletvekili sayýsýna bölünmesi yoluyla bulunur. Bu sayý, tüm seçim çevrelerinde kullanýlýr. Siyasal partilerin her seçim çevresinde aldýklarý geçerli oylar bu seçim sayýsýna bölünür, partiler, bulunan sonuca göre milletvekili çýkarmýþ olurlar. Ulusal seçim sayýsýnýn tüm ülkede ayný olmasý, temsilcilerin dayandýðý seçmen sayýsý açýsýndan eþitlik saðlar. 3. Çevre Seçim Sayýsý Her seçim çevresinde kullanýlan geçerli oylarýn, seçilecek temsilci (milletvekili) sayýsýna bölünmesi ile bulunur. Bu yöntemde her seçim çevresinin seçim sayýsý, o seçim çevresinde kullanýlan geçerli oylara ve seçilecek seçmen sayýsýna baðlý olarak deðiþir. Bu nedenle deðiþik seçim çevrelerinden seçilen milletvekillerinin temsil ettikleri seçmen sayýlarý da farklýdýr. Seçime katýlan siyasal partiler, o seçim çevresinde aldýklarý geçerli oylarýn çevre seçim sayýsýna bölünmesi sonucunda çýkan sayý kadar temsilci çýkarmýþ olurlar. Baðýmsýz adaylar ise, aldýklarý geçerli oylarýn çevre seçim sayýsýna ulaþmasý durumunda seçilmiþ olurlar. Artýk Olaylar Sorunu Orantýlý temsil sisteminde geçerli oylarýn seçim sayýsýna bölünmesi sonucunda daima bir miktar artýk oy kalmaktadýr. Bu olaylarýnda deðerlendirilerek milletvekillerine dönüþtürülme iþleminde farklý yöntemler uygulanmaktadýr. En Fazla Artýk Oy Bu yöntemde milletvekillerinin partilere daðýlýmýný takiben kalan milletvekillikler, en yüksek artýk oya sahip partiden baþlamak suretiyle, artýk oylarýn yüksekliklerine göre sýrayla partilere daðýtýlýr. En Yüksek Ortalama Bu yöntemde her partinin geçerli oy sayýsý, elde ettiði milletvekili sayýsýna bir sayýsý eklenerek bölünür. Bulunan en yüksek ortalamalara göre boþta kalan milletvekilleri daðýtýlýr. En Fazla Oy Bu yöntemde, partilere ait artýk oylarýn miktarý önemli deðildir. Seçim sayýsýnýn uygulanmasý sonucunda daðýtýlmayan temsilcilikler en çok oy alan partiye verilir. Bu yöntem büyük partilerin yararýna iþler. D' HONDT SÝSTEMÝ D' hondt sistemi de bir tür nispi temsil sistemidir. Bu sistemin ötekilerinden farký, oy kullanmamasýdýr, tüm milletvekilleri, yapýlan tek iþlem sonucunda daðýtýlýr. Bir seçim çevresinde, partilerin aldýklarý geçerli oylar, birden baþlayarak, o çevreden seçilecek temsilci sayýsýna ulaþýncaya kadar bölünür. Örneðin, seçim çevresinden 5 milletvekili seçilecekse, partilerin aldýklarý oylar, sýrayla, 1, 2, 3, 4, 5 sayýlarýna bölünür. Elde edilen sayýlar temsilci sayýsý kadar, büyükten küçüðe doðru sýralanýr. Bu daðýtýmda kullanýlan son sayý ortak bölendir. Bu sayýyý partilerin aldýklarý oylara bölmek suretiyle yapýlan iþlemin doðruluðu sýnanabilir. Sonucun ayný çýkmasý gerekir. KARMA SÝSTEMLERÝ Çoðunluk sistemi ile orantýlý temsil sisteminin unsurlarýndan yararlanýlarak yeni sistemler oluþturulmasýdýr. Uygulamada, genellikle karma sistemler benimsenmektedir. KAZANANLARIN PARTÝ ÝÇÝ BELÝRLENMESÝ Her partiden kazananlarýn liste içinden belirlenmesi konusunda ise, genellikle, sabit liste, karma liste, tercihli oy yöntemleri uygulanmaktadýr. TÜRK SEÇÝM SÝSTEMÝ Anayasa; 26.04.1961 günlü, 2839 sayýlý Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkýnda yasa; 10.06.1983 günlü, 2839 sayýlý Milletvekili Seçim yasasý; 18.01.1984 günlü, 2972 sayýlý Mahalli Ýdareler ile Mahalle Muhtarlýklarý ve Ýhtiyar Heyetleri Seçim Hakkýnda Yasa; 22.04.1983 günlü, sayýlý Siyasi Partiler Yasasý Türk Seçim Sisteminin esaslarýný belirlemektedir. 13 Makale 1995 yýlýnda 4125 sayýlý yasa ile yapýlan deðiþikliðe kadar Anayasalarda seçim sistemini belirleyen ilke getirilmemiþ bu husus yasalara býrakýlmýþtý. Ancak, ilk kez, 1982 Anayasasýnýn, 67. maddesine, 23.07.1995 günlü, 4125 sayýlý yasayla eklenen, Seçim kanunlarý, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini baðdaþtýracak biçimde düzenlenir hükmüyle, orantýlý (nispi) temsil ile çoðunluk sistemi arasýnda karma seçim sistemi Anayasaca benimsenmiþtir. 2972 sayýlý yasaya göre, il genel meclisi ve belediye meclisi üyelikleri için yapýlacak seçimlerde, geçerli oylara % 10 barajlý d' Hondt sistemi uygulanmaktadýr (m.2) Milletvekili seçimi yasasý, ilke olarak, nispi temsil sistemini öngörmesine karþýn, gerekçesinde ve Adalet Komisyonu Raporunda belirtildiði üzere, ufak partilerin yasama meclisinde temsilinin önlenmesi , mahalli partilerin oylarýn daðýlmasýna sebep olmalarýnýn engellenmesi , parlamento faaliyetlerinde ve hükümetlerin devamýnda istikrar saðlanmasý amacýyla genel ve seçim çevresi ikili barajýný içermekteydi. Bu ikili baraj yeterli görülmediðinden, 1986 yýlýnda Milletvekili ve Siyasi Partiler Yasasýnda 3270 sayýlý yasayla yapýlan deðiþiklerle mevcut baraj sistemine bir de kontenjan adaylýðýna baðlý olarak kontenjan barajý eklenmiþti. Yasaya göre kontenjan adaylarý çoðunluk esasýna göre seçilmekteydi. Kontenjan adayý gösterilebilen yerlerde çevre barajý yükseldiðinden, bu durum büyük partiler lehine sonuç doðurmaktaydý. Anayasanýn 67. maddesine 23.07.1995 günlü, 4121 sayýlý yasa ile eklenen Seçim kanunlarý temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkesini baðdaþtýracak biçimde düzenlenir biçimindeki kurala baðlý olarak Seçim ve Siyasi Partiler Yasalarýnda deðiþiklik yapýlmýþ, kontenjan adaylýðý ile tercih oyu usulü 27.10.1995 günlü, 4125 sayýlý yasa ile yürürlükten kaldýrýlmýþtýr. Anayasa Mahkemesi, ülke genelinde uygulanan % 10 barajýný, yönetimde istikrar ilkesine uygun, temsilde adalet ilkesiyle baðdaþýr bulmuþtur. 14 Anayasa Mahkemesi Anayasanýn amaçladýðý yönetimde istikrar ilkesi için Milletvekilliði seçimlerinde bir ülke barajý öngörülmüþken, ayrýca her seçim çevresi için yeni bir barajýn getirilmesini temsilde adalet ilkesiyle baðdaþmaz bulmuþtur. Anayasa Mahkemesi, daha sonra çýkarýlan ve çevre barajýný % 10'la sýnýrlayan yasanýn da Anayasaya aykýrý olduðuna karar vermiþtir. Milletvekili Seçimi Yasasýnýn halen yürürlükte olan hükümlerine göre, seçim çevrelerinden çýkan milletvekillerinin partilere ve baðýmsýzlara daðýtýlmasý ve oylarýn deðerlendirilmesi d'Hondt sistemine göre yapýlmaktadýr. Bunun için ülke genelinde % 10 barajýný aþan partilerle, baðýmsýz adaylarýn aldýklarý oylar hizalarýna yazýlýr, siyasal partilerin her birinin aldýklarý geçerli oylar sayýlarý önce bire, sonra ikiye, üçe... O çevrenin çýkaracaðý milletvekili sayýsýna ulaþýncaya deðin bölme iþlemi sürdürülür. Elde edilen paylar ile baðýmsýz adaylarýn aldýklarý oylar büyükten küçüðe doðru sýralanýr. O seçim çevresinden çýkacak milletvekilleri, bu paylarýn sahibi olan partilere ve baðýmsýz adaylara sayýlarýn büyüklük sýrasýna göre tahsis olunur (m.34) SEÇÝMLER ÝLE HÜKÜMET SÝSTEMLERÝ ARASINDAKÝ ÝLÝÞKÝ Seçim sistemleri, siyasal eðilimleri, siyasal partileri ve kurulacak hükümetlerin yapýsýný etkiler. Bu nedenle, seçilecek sistem, ulaþýlmasý istenen amaçla yakýndan ilgilidir. Çoðunluk sistemleri, iktidarýn bir elde toplanmasýný ve hükümetlerin kurulmasýný kolaylaþtýrýrlar. Güçlü yürütme modeline uygun düþer, iki büyük partili modelle baðdaþýrlar. Ancak, iki türlü, tek adaylý, dar bölge modeli siyasal partiler açýsýndan orantýlý temsil seçim sistemi özelliði gösterir, siyasal partilerin sayýsýný artýrýcý etki yapar. Çoðunluk sistemine dayalý iki büyük parti modelinde, iktidara, daha çok, kararsýz seçmenlerin oylarýnýn alýnarak gidilebilmesi, bu partileri merkezi toplayýcý programlar yapmaya zorlar. Bu durum radikal partilerin güçlenmesini önler. Çoðunlukçu seçim sistemleri, istikrarlý hükümetlerin kurulmasýný kolaylaþtýrýrsa da, partiler ve bu partilere baðlý vatandaþlar arasýnda kutuplaþmaya neden olur. Orantýlý (nispi) temsil sistemi ise, iktidarýn, çeþitli partiler arasýnda paylaþtýrýlmasýný, farklý görüþlerin mecliste temsili yoluyla çoðulculuk ilkesinin yaþama geçirilmesini saðlar, demokratik kurallara daha uygun düþer; toplumsal uzlaþma kültürünün geliþimini kolaylaþtýrýr. Makale partiler çözüm üreten niteliklerini kaybederler. Bu durumun seçim sistemiyle ilgisi bulunmamaktadýr. Konuya Türkiye açýsýndan baktýðýmýzda, siyasal partiler sisteminin aþýrý parçalandýðýný, merkez partilerin küçüldüðünü, radikal partilerin güçlendiðini görmekteyiz. Yasamanýn, yürütmeye baðlý çoðunluðu nedeniyle denetim görevini yapamadýðý gözlenmektedir. Orantýlý sistem, öte yandan, partilerin sayýlarýnýn artmasýna ve aþýrý parçalanmaya neden olur; hükümetlerin kurulmasýný ve etkin olmasýný güçleþtirebilir. Sonuç Parlamenter sistemlerde, hükümetin kurulabilmesinde hiç bir partinin yeterli çoðunluðu saðlayamadýðý durumlarda, yasama - yürütme iliþkileri partilerin davranýþlarýna göre oluþmakta, tutarsýz koalisyonlar istikrarsýz hükümet modellerine neden olmaktadýr. Bu durum, popülist politikalarý beslemekte, kýsa vadeli kiþisel çýkarlar kamusal önceliklerin göz ardý edilmesine neden olmaktadýr. Öðretide, bu durumda, çözüm için genelde önerilen ya halk tarafýndan seçilen baðýmsýz ve güçlü bir baþkan (baþkanlýk sistemi) ya da partiler yelpazesi daraltýlmýþ, çeþitli eðilimleri ve ideolojik farklýlýklarý bünyesinde toplayan ve iktidarýn dönüþümlü kullanýlmasýna olanak veren disiplinli iki büyük parti modelidir. Bu görüþ sahiplerine göre uygun seçim sistemi yönetimde istikrar ve etkinlik sorunlarýný çözmeye yetecektir. Öte yandan istikrarsýzlýðý, siyasal partilerin yapýlarýnda, güttükleri amaçlarda, siyasal üsluplarda, toplumsal kültür ve sosyo - ekonomik yapýda görenler, salt seçim sistemlerinde yapýlan deðiþikliklerin istikrarý saðlayamayacaðýný savunmaktadýr. Bizimde katýldýðýmýz bu görüþe göre, uygun demokratik geliþim süreci geçirmeyen, ekonomik sosyal ve kültürel yapýda yeterli deðiþimi gösteremeyen, ahlaksal deðerleri demokratik kültür içinde benimseyemeyen toplumlarda salt seçim sistemine baðlanan umutlar, çoðu halde olumlu sonuçlar vermemektedir. Hükümetin istikrarsýzlýðýnýn bir nedeni de, lider eksenli politikalardan doðan yönetim krizidir. Kendisini her konuda karar vermeye yetkili ve yeterlikli gören lider, aldýðý yük nedeniyle ancak kýsa vadeli günlük çözümlerle uðraþabilir; Yasama ve yürütme arasýndaki iç içelik, sistemi, karþýlýklý çýkar hesaplarý, iþ takibi, makam paylaþýmý ve rant saðlama temeline dayandýrmaktadýr. Bu durum yolsuzluklara da neden olmaktadýr. Seçmenler, seçim sistemine göre adaylara deðil, partilere ve liderlere oy vermektedir. Parti içi demokrasi çalýþmamaktadýr. Seçim sisteminin, ülke genelinde % 10 gibi hayli yüksek baraja baðlý olarak uygulanmasý, temsil edilmeyen oylarýn sistem dýþýna itilmesine neden olmaktadýr. Yukarýdaki açýklamalarýn ýþýðýnda Türkiye açýsýndan çözüm, istikrar ve temsilde adalet ilkelerini dengeleyecek, dar bölgeli, iki turlu, tek adaylý seçim sistemine geçilmesi, % 10 barajýnýn düþürülmesi ve siyasal partiler yasasýnda deðiþiklik yapýlarak parti içi demokrasinin geliþtirilmesi ve parti üyelerinin aday belirleme ve parti organlarýnýn seçiminde oylarýný özgürce kullanabilmelerinin saðlanmasýdýr. Ayrýca, yasama ve yürütme arasýndaki iç içeliðin, daha katý bir kuvvetler ayrýlýðý ilkesinin uygulanmasýna geçilerek giderilmesi, örneðin Bakanlar Kuruluna giren milletvekilinin milletvekilliði görevinden ayrýlmasý gibi yöntemlerle sistemin rasyonalize edilmesi düþünebilir. Sistem, devletten kiþisel rant saðlamaya yer vermemelidir. Bu baðlamda, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini baðdaþtýrýr seçim sistemleri yoluyla kurulacak istikrarlý hükümetler için, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkýnma, dengeli bir gelir daðýlýmý sözde deðil, özde gerçekleþtirilmesi gereken bir amaç olmalýdýr. [email protected] 15 Makale Prof. Dr. Üstün Dikeç Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Ýktisat Bölümü Öðretim Üyesi KAMU EKONOMÝSÝNÝN TEMEL SORUNLARI Ülkemiz, içinde bulunulan ekonomik sorunlar ve yaþanýlan son ekonomik krizden kurtulmak için özellikle geniþ kapsamlý makro ekonomik reformlar içeren bir süreç içine girmiþ ve kararlý adýmlar atmaya baþlamýþtýr. Amaç, öncelikle güçlü, sürdürülebilir ve istihdam sorunlarýný çözmüþ bir ekonomik büyümeyi gerçekleþtirmektir. OECD tarafýndan hazýrlanan, 21 Ekim 2004 tarihli "Türkiye'ye Ýliþkin Ekonomik Görünüm" raporunda, yukarýda belirtilen amacýn gerçekleþtirilmesi önünde üç engel olduðu belirtilmiþtir. Bunlar : (a) Güven ortamýnýn tam olarak saðlanamamýþ olmasý, (b) Yönetime iliþkin aksaklýklar ve raporda özellikle üzerinde durulan, (c) Kayýt dýþý ekonomidir. Ýlk ikisinin aþýlmasý konusunda Türkiye son iki - üç yýlda önemli adýmlar atmýþtýr. Tek parti idaresi ve Avrupa Birliðine girmek süreci bu adýmlarý hýzlandýrmýþtýr, ancak, üçüncü engel olan kayýt dýþý ekonominin kontrol edilmesi ve azaltýlmasý, içinde bulunulan koþullar nedeniyle zaman alacaktýr. Türkiye, kayýt dýþý ekonominin yanýsýra bütçe açýklarý ve sýcak para konularýnda da ciddi sorunlar yaþamaktadýr. Bu çalýþmamýz, sorunlarý gerçek boyutlarý ile ortaya koymak ve özellikle konu ile ilgili bazý kimselerce yapýlan yanlýþ yorumlamalarý gidermeye yöneliktir. Bütçe Açýklarý 16 Günümüzde hükümetler ya olaðan kamu gelirlerinin kamu giderlerini karþýlamamasýndan kaynaklanan nedenle ya da maliye politikasý amaçlarý olan iktisadi kalkýnmayý saðlamak, düþük istihdamý gidermek, fiyat istikrarýný ve adil gelir daðýlýmýný tesis etmek maksadýyla bilinçli olarak bütçe açýðý politikasý izlemek durumunda kalmaktadýr. Ülkemizde özellikle birinci nedene baðlý olarak bütçe açýklarý oluþmakta ve bu durum doðrudan kamu sektörünü dolaylý olarak da özel sektörü etkilemektedir. TABLO 1 Bütçe açýklarý (milyon YTL) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 Bütce Açýðý 13.265 29.036 40.090 40.204 45.836 29.137 Makro ekonomik dengelerin saðlanmasý ve bütçe açýklarýnýn kapatýlmasý için, Türkiye sürekli olarak gerek iç gerekse dýþ para ve sermaye piyasalarýndan borçlanmak zorunda kalmaktadýr. Borçlanma gereðinden ziyade öncelikle olaðan kamu gelirlerinin özellikle vergi gelirlerinin yetersizliði ön plana çýkmaktadýr. Bu noktada üzerinde durulmasý gereken, hangi vergi tutarýnýn bütçede gösterildiðidir. Sanýlanýn aksine devlet bütçesinde gösterilen vergi gelirleri brüt deðil net tutardýr; yani, ülke çapýnda yasama organýndan alýnan yetki çercevesinde çeþitli vergi kanunlarýna göre tahsil edilen vergi gelirlerinden yerel yönetimlere ayrýlan pay ve fon kesintileri düþüldükten sonra kalan toplam net vergi tutarý bütçede gösterilmektedir. Belirtilen nedenle, bir anlamda vergi gelirlerinin yetersizliðinden bahsetmek doðru deðildir. Ülkemizde belediyeler tarafýndan toplanan yedi çeþit vergi dýþýnda tüm vergiler merkezi hükümet tarafýndan bir havuzda toplanmaktadýr. Net vergi toplamýný ve yerel yönetimlere ve fonlara ait pay ve kesintileri bulmak için sýrasýyla aþaðýda belirtildiði þekilde iþlemler yapýlmaktadýr. a. Toplamdan önce vergi iadeleri düþülmekte, b. Bundan, - Petrolden alýnan ÖTVnin tamamý, - Özel iþlem vergisinin tamamý, - Þans oyunlarý vergisinin tamamý, - Araç ÖTVnin % 28i - Sigara ve alkol ÖTVsinin % 60ý düþülmektedir; yani bu vergilerden hiçbiri indirim veya kesinti yapýlmaksýzýn bütçede yer almamaktadýr. c. Kalan miktar üzerinden - 2380 sayýlý kanuna göre nüfus esasý dikkate alýnarak belediyelere % 6 ve il özel idarelerine % 1.2 oranýda pay ayrýlmakta, Makale GSMHye oraný ne kadar çok olursa, borçlanma geliri o kadar azalacaktýr. Anlaþýlacaðý üzere faiz dýþý fazla borç, verenlerin alacaklarýn bir anlamda garanti etmek ve faizlerin ödenebilirliðini saðlamak için kullanýlmaktadýr. Konuyla ilgili Sayýþtay Raporunda da açýklandýðý üzere, faiz dýþý fazla, ancak reel faizlerin ekonomik kalkýnma hýzý ile ayný düzeyde olmasý halinde devlet borç yükünü azaltýr. Ülkemizde, yüksek reel faiz ödemeleri, dýþ borçlanma ile finanse edilen bazý kamu harcamalarýnýn bütçeleþtirilmemesi, bir kýsým faiz ödemelerinin de bunun içinde yer almasý ve kayýt dýþý bütçe iþlemleri nedenleriyle konuyla ilgili hesaplamalarýn gerçeði yansýtmadýðý söylenebilir. Sonuç olarak, var olan koþullarda faiz dýþý fazla ile borçlarý azaltmak mümkün olmamakta ve bir anlamda borç verenler kendilerine yapýlacak geri ödemeleri garanti altýna almaktadýr. - 5216 sayýlý kanuna göre çýkýþ ilkesi gereði il merkezinde toplanan vergi gelirlerinin % 5i oranýnda Büyük Þehir Belediyelerine pay ayrýlmakta (Belediyelere ayrýlan % 6nýn % 35i büyük þehir belediyelerine dev redilmektedir), d. Gelir vergisi ve kurumlar vergisi toplamýndan % 2.8 Sosyal Yardýmlaþma Fonuna ve % 3.5 Savunma Sanayi Fonuna ayrýlmaktadýr. Yukarýda belirtilen pay ve kesintilerden sonra kalan net vergi tutarý, bütçeye vergi geliri olarak kaydedildiðinden vergi gelirleri yaklaþýk % 14.1 ile % 6.2 arasýnda deðiþen miktarlarda bütçede az görülmektedir. Dolayýsýyla bütçe açýðý fazlalaþmaktadýr. Faiz Dýþý Fazla Ülkemizde yaþanan önemli açmazlardan biri de faiz dýþý fazlanýn saðlanma sorunudur. Faiz dýþý fazla, olaðan kamu gelirleri ile faiz ödemeleri hariç, tüm diðer kamu harcamalarý arasýndaki birinci lehine farktýr. Gelir fazlalýðý ile o yýlki faiz ödemelerinin bir kýsmý karþýlanmakta, kalan kýsým bütçe kanunu ile verilen yetki çercevesinde borçlanma ile finanse edilmektedir. Devletin borç ana para giriþ ve geri ödemeleri bütçe dýþýnda izlendiðinden, faiz dýþý fazla veya Geriye dönük bakýldýðýnda, doksanlý yýllarýn ilk yarýsýnda faiz dýþý kamu harcamalarýnýn ikinci yarýda ise yüksek reel faizler sonucu borç stoðunun arttýðý görülmektedir. Bunun nedeni, enflasyondan arýndýrýlmýþ faiz ödemelerinin artmasýdýr. Ayrýca, yüksek reel faizlerin kamu borçlanma gereksinimini artýrdýðý ve ekonominin borç faiz kýsýr döngüsüne sürüklendiði gözlenmektedir. Faiz ödemeleri mutlaka yapýlmasý gerektiðinden diðer harcamalar için yeterli olaðan gelirin kalmamasý devleti daha fazla vergi geliri elde etmeye zorlamakta ve vergi yükünü de giderek aðýrlaþtýrmaktadýr. Uluslararasý Para Fonu tarafýndan benimsetilen faiz dýþý fazla / GSMH oranýný en az % 6.5 zorlamasý sonucu borç verenler en azýndan oran karþýlýðý miktar kadar faiz alacaklarýný garanti etmekte ve hükümet de bu miktarý oluþturmak için daha fazla vergi toplamaya zorlanmaktadýr. Kayýt Dýþý Ekonomi Ýdarece kayýt altýna alýnamayan her türlü yasal veya yasal olmayan ekonomik faaliyetler kayýt dýþý ekonomi olarak tanýmlanmaktadýr. Kayýt dýþý ekonomi, kamu gelirlerini özellikle vergi gelirlerini azaltmaktadýr. Vergilerde kayýp ve kaçaðýn artmasý, kamusal finansmanýn en önemli tabii unsuru olan vergi gelirlerinde önemli azalamalara neden olmakta ve sonuçta kamu ekonomisi zora sokulmaktadýr. 17 Makale Kayýtdýþý ekonomik faaliyetler ekonomik, sosyal, kültürel ve benzeri faktörlerin etkisiyle her ülkede farklýlýk göstermekte ve sonuçta GSMHnin yüzdesi olarak farklý rakamlar ortaya çýkmaktadýr. Þimdiye kadar yapýlan çalýþmalarda OECD ülkelerinde kayýtdýþý ekonomi GSMHnin % 15i olarak bulunmuþtur. OECD ülkelerinin çoðunun geliþmiþ bir ülke olmasý ve kayýtdýþý faaliyetlerin vergi bilincinin yüksekliði, geliþmekte olan ülkelere nazaran bu ülkelerde oranýn küçük olmasýný saðlamaktadýr. Sekizinci Beþ Yýllýk Kalkýnma Planý hazýrlýklarýyla ilgili Kayýtdýþý Ekonomi konusunda, Özel Ýhtisas Komisyonunun hazýrladýðý raporda belirtildiði üzere, ülkemizde, küçük iþletmelerin yaygýnlýðý; istihdamýn aðýrlýklý olarak bu iþletmelere ve tarýma dayalý olmasý; gelir daðýlýmýndaki çarpýklýk nedeniyle düþük gelirlilerin kayýt dýþý istihdama zemin hazýrlamasý; ek iþ bulma çabalarý; nüfustaki artýþ sonucu niteliksiz iþ gücündeki artýþ; büyük kentlere göç; piyasada artan rekabet koþullarý; yüksek oranlý enflasyon; yüksek vergi oranlarý gibi nedenlerle vergiye karþý direncin artmasý; vergi yükü daðýlýmýndaki adaletsizlik; yasal olmayan ekonomik faaliyetler; yasalarla yasaklanmamýþ faaliyetlerin kayýtlara geçirilememesi; belgelendirilememesi ve vergilendirilememesi, yasalarda giderek daha fazla yer verilen muafiyet ve istisnalar kayýt dýþý ekonomiye neden olmaktadýr.Mali mevzuattan kaynaklanan bürokratik fazlalýk, vergi sisteminin anlaþýlmazlýðý, etkin olmayan vergi yönetimi ve vergi denetimi, kayýt dýþý ekonomik faaliyetleri daha da artýrmaktadýr. Ekonomik, mali ve sosyal açýdan kayýtdýþý ekonominin olumsuz etkileri, politikalarýn saptanmasýnda esas alýnan verilerin yanlýþ kullanýlmasý ve deðerlendirilmesine, baðlý olarak ekonomik göstergelerin hatalý tesbitine neden olmaktadýr. Bu nedenden dolayý, özellikle Türkiye gibi geliþmekte olan ülkelerde kayýtdýþý ekonominin gerçek boyutlarý ivedilikle saptanmalýdýr. Kayýtdýþý ekonominin saptanmasýnda anket aðýrlýklý doðrudan ölçme yöntemleri kullanýlmakta veya dolaylý ölçme yöntemleriyle potansiyel vergi matrahý veya vergi ile fiilen gerçekleþen vergi matrahý veya vergi arasýndaki fark, kayýtdýþý ekonomi (vergi kaybý) saptanabilmektedir. 18 Kayýtdýþý ekonomik faaliyetler, (a) yasa dýþý üretim (yasalarla yasaklanmýþ mal ve hizmet üretimi) ve üretim aþamasýnda yasa dýþý hale gelen tüm üretken faaliyetleri, (b) Saklý ekonomiyi ( kamudan saklanan tüm yasal üretimleri, (c) informal sektörü ( aile bireylerinin ücretsiz çalýþmasý, geçici istihdam ve küçük iþletmelerde kayýt altýna alýnmamýþ çalýþanlarý) kapsamaktadýr. Vergisel açýdan kayýtdýþý ekonomi, muafiyet ve istisna gibi iþlemlerden kaynaklanan vergi kayýplarý ile vergi vermemek veya az vergi vermek için kayýt altýna alýnmasý gerekirken iradi olarak kayýtdýþý býrakýlan vergi kayýp ve kaçaklarýný içermektedir. Ülkemizde yapýlan deðiþik çalýþmalarda kayýtdýþý oraný % 30lar civarýnda bulunmuþtur. Ekonominin toparlandýðý ve vergi barýþý gibi giriþmlerin olduðu dönemlerde bu oran, % 25lere düþmektedir. 1998-2003 yýllarý arasý veriler dikkate alýnarak Maliye Bakanlýðý elemanlarýnca yapýlan bir çalýþmada, girdi-çýktý tablosu kullanýlarak bulunan potansiyel KDV tabanýna, ilgili yýlýn ortalama KDV oranlarý uygulanarak bulunan KDV ile teorik KDV tutarlarý karþýlaþtýrýlmýþ ve kayýp-kaçak oraný 1998de % 33.03, 1999da % 35.49, 2000de % 32.42, 2001de % 35.41. 2002de % 34.14 ve 2003de % 23.57 bulunmuþtur. Kayýtdýþý ekonomi fiilen elde edilen vergi gelirlerini azaltýðýndan, devletin her türlü giriþim olumsuz yönde etkilenmektedir. Sýcak Para Sýcak para, bir ülkeye tahvil, bono ve hisse senedi satýn almak için ve her an yurt dýþýna çýkabilecek þekilde gelen Makale Belirtilen nedenlerle, sýcak para geldiði ülke için bir yatýrým aracý olmadýðý gibi; borçlanabilir fonlarý azaltmakta, borsayý olumsuz etkilemekte ve büyüklük arttýkça kaçýþýn olumsuz etkisi giderek artmaktadýr. Sýcak paranýn ekonomi içindeki büyüklüðü fazla olmadýðý sürece ekonomide yýkýcý etki yaratmadýðý söylenebilir. Sýcak para ile finanse edilen büyüme sürecinin sürdürebilirliði mümkün deðildir. Ekonomide þeffaflýðýn saðlanmasý, ilgili istitistiklerin geliþtirilmesi, giriþin serbest, çýkýþýn kademeli ve kontrollü olmasý ve muhasebe ve denetim standartlarýnýn getirilmesi halinde sýcak paranýn olumsuz etkileri giderilebilir. yabancý sermeye olarak tanýmlanabilir. Kalýcý olmayan bu türlü yabancý sermaye girdisi planlanmadýðý gibi, birçok faktörden de kolayca etkilenmektedir. Bunun miktar olarak takip edilmesi mümkün deðildir. Sýcak para girdiðinde döviz fiyatlarý düþmekte, ithalat ve iç talep artmakta ve ekonomi canlanmaktadýr. Çýktýðýnda ekonomi soðumakta, piyasa olumsuz etkilinmektedir. Sýcak paranýn bir ülkeye geliþ nedeni, enflasyondan arýndýrýlmýþ faiz; yani reel faiz oranlarýnýn yüksekliðidir. Bozdurulan döviz ile satýn alýnan kýymetli kaðýtlardan yüksek faiz elde edilmekte, bilahare yüksek faiz dövize dönüþtürülerek yurt dýþýna çýkarýldýðýnda sahiplerine yüksek kazanç getirmektedir. Sýcak para girdiðinde azalan döviz fiyatlarý nedeniyle yabancý mallar ucuzladýðýndan, yerli üreticiler üretmek yerine ithalat yapmayý tercih etmekte; ihracatcýlar ise batmaktadýr. Bu nedenle, sýcak para yerli ekonomiyi bir anlamda olumsuz etkilemektedir. Sýcak para girdiðinde iç talep ve ithalat sonucu döviz açýðý ile birlikte kýsa vadeli dýþ borç stoku da arttýðýndan, ilk aþamada sýcak para sahiplerinin ekonomik gelecek hakkýnda endiþeleri artmakta ve kredi musluklarý kapanmakta; son aþamada ise döviz fiyatlarý yükselmekte ve tüm bunlar ekonomik krizi ortaya çýkmaktadýr. ANKA kayýtlarýna göre ülkemize 2002de 8.172, 2003de 16.260 ve 2004de 340.466 milyon dolar sýcak para girmiþtir. Gerekli önlemler alýnmasý halinde sýcak paradan istenilen yarar saðlanabilir; aksi bir durumda ekonomimizin kýrýlganlýðýnýn daha da artacaðý bir gerçektir. Dolaylý - Dolaysýz Vergiler Devletin kamu gider ve kamu gelirlerini, özellikle vergi gelirlerini bir araç olarak kullanarak izlediði maliye politikasýnýn amaçlarýndan biri olan adil gelir daðýlýmýný saðladýðý bilinmektedir. Vergiler niteliklerine göre kullanýlmaktadýr. Litarütürde, mal ve hizmetler; yani harcamalar üzerinden alýnan vergiler dolaylý; gelir ve servet üzerinden alýnan vergiler dolaysýz vergiler olarak kabul edilmektedir. Dolaylý vergiler nihai olarak mal ve hizmetin tüketicisinden alýnmaktadýr. Yüksek ve düþük gelirliler ayný vergiyi ödediklerinden, vergi yükü daha çok marjinal tüketim eðilimi yüksek olan düþük gelir gurubu üzerinde kalmaktadýr. Bu nedenle, bir ülkede dolaylý vergilerin toplam vergi yükü içinde payýnýn artmasýnýn, adil olmayan bir gelir daðýlýmýný simgelediði kabul edilebilir. Ülkemizde son yýllarda oranýn dolaylý vergiler lehine geliþtiði gözlenmektedir. Faiz dýþý fazlanýn saðlanmasý için, kýsa sürede acilen belli bir seviyenin üstünde gelir toplanmasýnýn gerekliþiði, kayýtdýþý ekonominin dolaysýz vergiler düzeyinin azaltýlmasý ve bir kýsým kayýtdýþýlýk dolaylý vergiler içinde vergilenmesi, mükelleflerin dolaylý vergilerin vergi etkisini hissetmemeleri ve dolaylý vergilerin toplanmasýndaki idari kolaylýklar bu geliþimin baþlýca nedenleridir. 19 Makale Tabloda yer alan deðerler, bütçede vergi gelirlerinin net olarak yer almasýndan dolayý bütçe açýðý incelenirken belirtildiði üzere, yanýltýcýdýr. Mahalli idarelere bazý vergi gelirlerinden pay ayrýlmamasý, bunlara aðýrlýklý olarak gelir ve servet üzerinden alýnan dolaysýz vergilerden pay ayrýlmasý ve 2002 yýlýnda yürürlüðe giren özel tüketim vergisi bunun nedenidir. TABLO 2 Dolaylý ve dolaysýz vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payý 2000 2001 2002 2003 2004 Dolaylý vergiler 59.1 59.6 66.4 67.1 69.2 Dolaysýz vergiler 40.9 40.4 33.6 32.9 30.8 Ayrýca, kriterler ayný olmadýðýndan, tablodaki rakamlara bakarak uluslararasý karþýlaþtýrma yapmak da doðru deðildir. Nitekim, OECD gelir istatistikleri sýnýflandýrmasýna uygun olarak 2000 - 2204 yýllarýný kapsayan Maliye Bakanlýðý elemanlarýnca yapýlan bir çalýþmada, dolaylý vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payýnýn % 42 ile % 48 arasýnda olduðu saptanmýþtýr. OECD gelir istatistiklerine göre mal ve hizmetler üzerinden alýnan vergiler dolaylý vergiler; gelir, kar ve sermaye kazançlarý üzerinden alýnan vergiler, sosyal güvenlik paylarý ve servet kabul edilen mal varlýðý üzerinden alýnan vergiler dolaysýz vergiler olarak sýnýflandýrýlmýþtýr. Sonuç Sosyal güvenlik katký paylarý 19.1 19.6 Bordro üzerindeki vergiler 0.0 0.0 Mal varlýðý üzerinden alýnan vergiler 4.1 3.6 Mal ve hizmetler üzerindeki vergiler 42.0 41.1 Bütçe açýklarýnýn yýllar itibariyle giderek artmasý, kayýtdýþý ekonominin kontrol altýna alýnamamasý ve içselleþtirilememesi, son dönemlerde ülkeye gelen yabancý sermayenin sýcak para aðýrlýklý olmasý ve dolaylý vergilerin toplam vergi gelirleri içinde payýnýn artmasý sonucu, gelir paylaþýmý konusunda kiþiler ve kesimler arasýnda huzursuzluk yaratmasý, Türk ekonomisinin acilen 2002 2003 2004 çözümleme gerektiren ve ekonomide 25.0 23.7 23.9 olumsuzluklar yaratan belli baþlý 21.3 22.0 22.5 açmazlardýr; ancak, yukarýda belirtildiði üzere yapýlacak deðerlendirmelerde 0.0 0.0 0.0 uluslararasý kriterlere uygun objektif veriler 4.0 4.3 4.2 kullanýlmalýdýr. 45.4 47.0 48.0 Diðer vergiler 5.1 4.3 TABLO 3 Vergi türlerinin toplam vergi gelirleri içindeki payý (%) 2000 2001 Gelir, karve sermaye kazançlarý üzerindeki vergi 29.7 30.5 20 göstermektedir. Ýkinci tablo verileri ele alýndýðýnda, az da olsa yýllar itibariyle artýþ göstermesi ve diðer ülkeler oranýndan yüksek olmasý, gelirin adil paylaþýmý açýsýndan bir olumsuzluk olarak belirtilebilir. Yapýlmasý gereken, mümkün olduðu ölçüde dolaylý vergilerin aðýrlýðýnýn düþülerek vergilerin gelir ve servet üzerinden alýnmasýdýr. 5.1 Ýlk tabloya göre, dolaylý vergiler payýnýn giderek yüksek oranlara varmasý, gelir-gider adaletsizliðinin arttýðýný 3.0 1.5 [email protected] Makale Prof. Dr. Ergün Kip Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Ýþletme Bölüm Baþkaný TÜRKÝYE'NÝN DIÞ TÝCARET HADLERÝNDEKÝ DEÐÝÞMELERDEN DOÐAN KAYIP VE KAZANÇLARI: GELÝR ETKÝSÝ 1. Giriþ 2. Ticaret Hadleri Kavramý Dýþ ekonomik iliþkiler, ekonomik kalkýnma sorununun incelenmesinde önemli bir yere sahiptir. Dýþ sektör planlamasý olarak ele alýnan bu konu, özellikle bir ülkenin ihracat olanaklarýnýn ve ithalat kapasitesinin araþtýrýlmasýný kapsamaktadýr. Ýthalat kapasitesi ise bir yandan ihracat miktarýna, diðer yandan da ihracat ve ithalat fiyatlarýna baðlýdýr. Bu bakýmdan, dýþ ticaret fiyat endeksleri ve bunlara dayanýlarak hesaplanan dýþ ticaret hadleri gerek genel olarak kalkýnma sorununun, gerekse dýþ ticaret sektörünün incelenmesinde çok önemli bir yer tutmaktadýr. Ticaret hadleri kavramý iç ve dýþ ticarette deðiþik anlamlarda kullanýlýr. En yaygýn þekli ile ticaret hadlerini, ihracat fiyatlarý ile ithalat fiyatlarý arasýndaki oran biçiminde tanýmlayabiliriz. Bir ülke, bir baz yýlýna göre daha sonraki yýllarda ucuza satýp pahalýya satýn alan bir deðiþim içerisinde bulunmakta ise bu, söz konusu ülkenin dýþ ticaretten bir kayba uðramasý anlamýna gelir. Tersine, ticaret hadleri lehine geliþen bir ülke, ekonomik büyümesine ek olarak ticaret hadlerinden saðlayacaðý reel gelir artýþlarý ile ekonomik gönencini yükseltebilir. Uluslararasý toplumda ülkeler, üretiminde göreli üstünlüðe sahip olduklarý mallarý üretip bunlarý ihraç ederek hiç üretim olanaðýna sahip olmadýklarý ya da göreli olarak pahalýya üretebildikleri mallarý ithal etmelidirler. Her ülke, dýþ ticarette "karþýlaþtýrmalý üstünlük kuramý" diye bilinen bu kurala uygun hareket ettiði takdirde kýt kaynaklarýndan tasarruf saðlayarak reel ulusal gelirini ve ekonomik refahýný artýrabilir¹. Ticaret haddi kavramý, iç piyasayla ilgili olarak kullanýlýyorsa, ayný ülkedeki tarým kesimi ile sanayi kesimi fiyat endeksleri oranlarýný kapsar. Dýþ piyasayla ilgili olarak kullanýlýyorsa, ihraç ürünleri fiyat endeksinin ithal ürünleri fiyat endeksine oraný söz konusu olur. Deðiþme, her iki halde de, bir temel (baz) yýlýna göre ölçülür. Bir ülkenin geliþme sorunlarýnýn ve dýþ ticaret yapýsýnýn incelenmesinde en önemli gösterge olarak kabul edilen ticaret hadlerinin, ülkenin gönenci ve kalkýnmasý üzerinde de önemli etkileri olabileceði varsayýlmaktadýr. Ýþte bu varsayým ve ticaret hadleri seyrinin genel olarak yorumu, çeþitli doktrin tartýþmalarýna yol açmaktadýr. Bunun nedenleri arasýnda, az geliþmiþ olarak bilinen ülkelerin çoðunda dýþ ticaretin ulusal gelirdeki göreli öneminin fazla olmasýnýn ve dolayýsýyla dýþ ticaret hadleri deðiþmelerinin sermaye birikimini ve toplum gönencini etkilediði ve dýþ ticaret yoluyla az geliþmiþ ülkelerden geliþmiþ ülkelere doðru bir gelir transferi olduðu yolundaki savlarý sayabiliriz. Bu yazýda bu tartýþmalara girmeden, dýþ ticaretten doðan kazanç ve kayýplarýn ölçülmesi amacýyla kullanýlan ticaret hadleri kavramýnýn bilinen bazý tanýmlarýna göz atacak, daha sonra da Türkiye'nin dýþ ticaret hadlerine ait bazý ampirik bulgulara yer vereceðiz. 3.1. Mal Deðiþimine Dayanan Tanýmlar 3. Çeþitli Ticaret Haddi Tanýmlarý² Bu grupta yer alan net deðiþim, toplam deðiþim ve gelir ticaret hadleri gibi tanýmlar, üretilen mal ve hizmetlerin uluslararasý deðiþimine dayanmaktadýr. 3.1.1. Net Deðiþim Ticaret Hadleri Dýþ ticaret hadleri kavramýnda çoðunlukla esas alýnan taným bu olup, aþaðýdaki gibi yazýlýr: 1. Halil Seyidoðlu, "Ticaret Hadleri: Önemi, Çeþitli Tanýmlarý, Doktrin Tartýþmalarý ve Deðerlendirme," Atatürk Üniversitesi Ýþletme Fakültesi Dergisi, Cilt 1, Sayý 1, S. 171. 2. Tanýmlar, Halil Seyidoðlu, Uluslararasý Ýktisat: Teori, Politika ve Uygulama, (Geliþtirilmiþ 9. Baský), Güzem Yayýnlarý No.7, Ýstanbul, 1993 ve Hikmet Çetin ve Ülkü Eðeci, Türkiye Ticaret Hadleri, DPT Yayýný, Ekim 1965' den özetlenmiþtir. 21 Makale N = Px N = Net deðiþim ticaret hadleri Pm Px = Ýhracat fiyatlarý endeksi Pm = Ýthalat fiyatlarý endeksi Formülden de görüleceði gibi, ithalat fiyatlarý sabitken ihracat fiyatlarýnýn düþmesi, ihracat fiyatlarýnda bir deðiþme olmaksýzýn ithalat fiyatlarýnýn yükselmesi veya her iki fiyat endeksi artmakla birlikte ithalat fiyatlarýndaki artýþýn ihracat fiyatlarýndaki artýþtan daha büyük olmasý gibi durumlarda, net deðiþim ticaret hadleri (N) ülkenin aleyhine döner ve bu da ülkenin dýþ ticaret fiyatlarýndan gönenç kaybý anlamýna gelebilir; çünkü net deðiþim ticaret hadleri aleyhine dönen bir ülke, bir birim ihraç malý karþýlýðýnda eskisine göre daha az ithal eder. 3.1.2 Gayri Safi Deðiþim Ticaret Hadleri Ticaret hadlerinin, ithalat hacim endeksinin ihracat hacim endeksine oraný þeklindeki tanýmýna "Gayri Safi Deðiþim Ticaret Hadleri" adý verilir ve aþaðýdaki gibi yazýlýr: G = Qm Qx G = Gayri safi deðiþim ticaret hadleri Qx = Ýhracat miktar endeksi Qm = Ýthalat miktar endeksi 3.2 Faktör Deðiþimine Dayanan Tanýmlar Ticaret hadlerinin net deðiþim tanýmý, ihracat kesimindeki verimlilik deðiþmelerini yansýtmamaktadýr. Tanýmdaki bu eksiklik, Faktör Ticaret Hadleri tanýmlarý ile giderilmektedir. Bu tanýmlar üretim faktörlerinin uluslararasý deðiþimini esas almaktadýr. 3.2.1 Tek Faktörlü Ticaret Hadleri Net Deðiþim Ticaret Hadlerinin, ihracat kesimindeki verimlilik endeksi ile çarpýlmasýndan elde edilen tanýma "Tek Faktörlü Ticaret Hadleri" adý verilir: S = Px .Vx Pm S = Tek faktörlü ticaret hadleri Vx = Ýhracat kesimindeki verimlilik endeksi Bu orandaki bir yükselme, ülkenin belirli bir hacimdeki ihracatý karþýlýðýnda daha fazla ithalatta bulunabileceðini gösterir. Uygulamada kaynaklarýn verimlilik deðiþmelerini hesaplamak güç olmakla birlikte, kuramsal olarak tek faktörlü ticaret hadleri, dýþ ticaret kazançlarýnýn iyi bir göstergesi kabul edilir. Tek faktörlü ticaret hadlerindeki bir yükselme, ihraç mallarý üretiminde kullanýlan bir birim girdi ile daha fazla ithalat yapýlabildiðini göstermektedir. 3.1.3 Gelir Ticaret Hadleri 3.2.2 Çift Faktörlü Ticaret Hadleri Net Deðiþim Ticaret Hadleri tanýmýnda, dýþ ticaret hacmine yer verilmez. Oysa fiyat deðiþimlerinden ülkenin elde ettiði toplam kazanç veya uðradýðý toplam kayýp, dýþ ticaret hacmine de baðlýdýr. Bu nedenle, "Gelir Ticaret Hadleri (Income Terms of Trade)" adý verilen yeni bir tanýmlama ortaya atýlmýþtýr. Gelir Ticaret Hadleri, ihracat deðer endeksinin, ithalat fiyat endeksine bölümü ya da net deðiþim ticaret hadleri ile ihracat hacim endeksinin çarpýmý yoluyla elde edilmektedir. I = Dx = Px.Qx. = Px .Qx I = Gelir ticaret hadleri Pm Pm Pm Qx = Ýhracat hacim endeksi 22 Gelir Ticaret Hadleri, ülkenin ithalat kapasitesini ihracat yoluyla açýkladýðý için, ihracatýn satýn alma gücünü göstermektedir. Gelir Ticaret Hadlerindeki bir deðiþme, net deðiþim ticaret hadlerinde ve/veya ihracat hacmindeki deðiþmelerden ortaya çýkar. Net Deðiþim Ticaret Hadlerinin hem ihracat hem de ithalat kesimlerindeki verimlilik deðiþmeleri ile düzeltilmesinden elde edilen bir tanýmlama da "Çift Faktör Ticaret Hadleri" dir. D = Px Vx Pm Vm D = Çift faktörlü ticaret hadleri Vm = Ýthalat kesiminde verimlilik endeksi. Çift Faktör Ticaret Hadlerindeki bir yükselme, ihracat kesiminde kullanýlan bir birim girdinin daha fazla miktarda yabancý girdi ile deðiþtirilebildiðini gösterir ve pek de anlamlý olmadýðý kabul edilir. Makale Ancak dýþ ticaret hadlerinin, gönenç üzerindeki etkisi kesin deðildir. Bu etkinin ölçüsü olarak, bir tanýmýn diðerinden iyi olduðu konusundaki sürekli tartýþmalar da konuyu tam olarak aydýnlatmaktan uzaktýr. 5. Türkiye'nin Ticaret Hadleri Bu çalýþmanýn amacý Türkiye'nin dýþ ticaret hadlerini bulmak ve bu hadlerdeki deðiþimlerden doðan kayýp ve kazançlarýný, bir baþka deyiþle gelir etkisini belirlemektir. D.Ý.E'nden elde edilen ve 1982-2004 dönemini kapsayan 23 yýllýk ihracat ve ithalat fiyat endeksleriyle, ihracat hacim endeksine dayanarak net deðiþim ticaret hadleri ile gelir ticaret hadlerinin zaman içindeki seyrini görmek mümkün olacaktýr. Söz konusu serilerin çok gerilere götürülememiþ olmasý, ticaret hadleri serisini kýsaltmýþtýr. Buna raðmen, elde edilen seri bir fikir verebilecek uzunluk ve özelliktedir. Türkiye ticaret hadleri için adý geçen iki tanýmýn seçiminde þu faktörler rol oynamýþtýr: 3.2.3. Gönençle Ýlgili Tanýmlar Gönençle ilgili tanýmlar, gönenç ve zahmet gibi ölçümü çok zor olan kavramlara dayandýðý için kuramsal düzeyde kalmaktadýr. Bunlar arasýnda, "Gerçek Maliyet Ticaret Hadleri" sayýlabilir. 4. Kavramýn Önemi Dýþ Ticaret hadlerinin son yýllarda gittikçe artan bir önem kazanmasý, iki nedene baðlanabilir: a) Toplam harcamalar içinde dýþ ticaret payýnýn büyük olduðu ülkelerde, dýþ ticaret hadlerinin ödemeler dengesi ve ulusal gelir üzerindeki etkisi büyüktür. b) Ekonomistler, dýþ ticaret hadlerini, ülkeler arasýnda gittikçe artan gelir farklýlýklarýný azaltacak bir deðiþken olarak ele almaktadýr. 1. Net deðiþim ticaret hadleri en yaygýn ve yorumu en kolay olan kavramdýr. 2. Uluslararasý kurumlarca yapýlan çalýþmalar genellikle, net deðiþim ticaret hadlerine dayandýrýlmaktadýr. Bu bakýmdan baþka ülkelerle karþýlaþtýrma olanaðý saðlanmýþ olmaktadýr. 3. Gelir ticaret hadlerinin de yorumlanmasý kolaydýr. Ayrýca, ülkenin ithalat kapasitesi veya satýn alma gücündeki deðiþmeleri en iyi gösteren bir kavramdýr. 4. Net deðiþim ve gelir ticaret hadleri dýþýnda kalan tanýmlara göre ticaret hadlerinin hesabý, istatistiksel veri yetersizliði nedeniyle imkansýz denecek kadar güçtür. Örneðin, tek ve çift faktörlü ticaret hadlerinde ithalat ve ihracat verimlilik endekslerinin hesaplanmasý gerekmektedir ki bu þimdilik mümkün görülmemiþtir. Gerçek maliyet ve fayda ticaret hadlerinde ise, verimli kaynaklar fedakarlýk endeksi ve göreli faydalar endeksi gibi, tanýmlarý dahi belirli ve açýk olmayan hesap ve endekslere gereksinim bulunmaktadýr. Kaldý ki adý geçen son dört kavramýn, net deðiþim ve gelir ticaret hadlerinden daha anlamlý ve ekonomik çözümlemelere ýþýk tutucu olacaðý da kesin olarak söylenemez. 23 Makale TABLO 1: NET DEÐÝÞÝM TÝCARET HADLERÝ (1994 = 100) Kaynak: Ýhracat ve ithalat fiyat endeksleri D.Ý.E.'den alýnmýþ, net deðiþim ticaret hadleri tarafýmýzca hesaplanmýþtýr. 5.1. Net Deðiþim Ticaret Hadleri Net deðiþim ticaret hadleri tablo 1'de verilmektedir. Görüldüðü gibi net deðiþim ticaret hadleri, sayýlý birkaç yýl dýþýnda, 1982 yýlýndan beri sürekli bir düþme göstermektedir. Bu aleyhte trend, ithalat fiyatlarýndaki aþýrý artýþlardan çok, ihracat fiyatlarýndaki devamlý düþme ve dalgalanmalara baðlanabilir. Gerçekten de ithalat fiyat endeksi 1982'den bu yana sürekli bir düþme eðilimindedir. Ticaret hadlerindeki bu oldukça önemli düþmenin ekonomik yorumu üzerinde durmakta yarar vardýr. 24 Net deðiþim ticaret hadlerindeki düþmenin, genellikle dýþ ticaretten doðan kayýplarý gösterdiði þeklinde yaygýn bir görüþ vardýr. Ancak böyle bir yorumda çok dikkatli olmak gerekmektedir. Ticaret hadlerinden doðan kayýp ve kazançlarýn deðerlendirilmesinin diðer bir yolu da net deðiþim ticaret hadlerinin ayný yýllardaki ticaret dengesi ile karþýlaþtýrýlmasýdýr. Bunun için Tablo 2 hazýrlanmýþ bulunmaktadýr. Makale TABLO 2: TÜRKÝYE'NÝN DIÞ TÝCARET DENGESÝ (MÝLYON $) VE NET DEÐÝÞÝM TÝCARET HADLERÝ (%) Kaynak: Net deðiþim ticaret hadleri dýþýnda DPT, Sayýlarla Türkiye Ekonomisi, Aðustos, 2002. Tablodan görüleceði gibi, net deðiþim ticaret hadlerinde, sayýlý bir kaç yýl dýþýnda, ortaya çýkan sürekli düþme beraberinde dýþ ticaret açýðýmýzýn büyümesini de getirmektedir. Dolayýsýyla, dýþ ticaret hadleri ile dýþ ticaret dengesi arasýnda güçlü bir iliþki bulunmaktadýr. 5.2 Gelir Ticaret Hadleri Ticaret hadleri tanýmýnda belirtildiði gibi gelir ticaret hadleri ithalat kapasitesindeki deðiþmeleri göstermektedir. Bu endeks net deðiþim ticaret hadlerinin ihracat hacim endeksiyle çarpýmýndan elde edilmektedir. Buna göre elde edilen gelir ticaret hadleri tablo 3'te verilmektedir. Görüldüðü gibi net deðiþim ticaret hadlerinin aksine gelir ticaret hadlerinde sürekli bir artýþ görülmektedir. Daha önce de belirtildiði gibi, bu endeksin hesaplanmasýnda fiyat endeksi yanýnda ihracat hacmi de dikkate alýnmakta, ihracat hacim endeksi net deðiþim ticaret hadleri endeksiyle çarpýlarak, "ithalat kapasitesindeki" deðiþim ölçülmek istenmektedir. Bu anlamda, Türkiye'nin ithalat kapasitesinde zaman içinde bir artýþ olduðu açýktýr. Ancak bunda net deðiþim ticaret hadlerindeki bir düzelmeden çok, tablo 3'ten de görülebileceði gibi, ihracat hacim endeksinde 25 Makale TABLO 3: GELÝR TÝCARET HADLERÝ (1994 = 100) Kaynak: Tablo I'de hesaplanan net deðiþim ticaret hadlerinin D.Ý.E.'den alýnan ihracat hacim endeksi ile çarpýlmasý þeklinde hesaplanmýþtýr. 1982'den bu yana ortaya çýkan sürekli ve önemli artýþlar etkili olmaktadýr. Baþka bir deyiþle, Türkiye % 60-80 gibi belirli bir ithalat kapasitesini (ihracatýn ithalatý karþýlama oraný) muhafaza edebilmek için gittikçe artan miktarlarda ihracat yapmaktadýr. 6. 1982-2004 Döneminde Gelir Kaybý ve Kazançlarý3 26 Yukarýda belirtildiði gibi bu çalýþmanýn diðer bir amacý da Türkiye'nin 1982-2004 döneminde dýþ ticaret hadlerindeki deðiþmelerden doðan kayýp ve kazançlarýný belirlemeye çalýþmaktýr. Ticaret hadlerindeki deðiþmelerden doðan kazanç ve kayýplarýn belirlenmesinde farklý görüþ ve metodlar bulunmaktadýr. Dýþ ticaret fiyatlarýndaki deðiþmelerin ticaret dengesi üzerindeki "toplam etkisi" cari ve sabit fiyatlarla belinlenmiþ olan ticaret dengesi deðerleri arasýndaki farka eþit olmaktadýr. 3 Bu bölümün yazýlmasýnda, Füsun Balýkçýoðlu, Türkiye'nin Dýþ Ticaret Hadlerindeki Deðiþmeler ve Gelir Etkisi, 1970-1985, ÝGEME, Þubat 1988'den yararlanýlmýþtýr. Makale Ticaretten doðan kazanç (veya toplam etki) = ( X-M) (X-M) burada, X ve M = cari fiyatlarla ihracat ve ithalat X ve M = ihracat fiyatlarý ile deflate edilmiþ reel ihracat ve ithalat fiyatlarý ile deflate edilmiþ reel ithalat. Yukarýdaki ifade, hem ticaret hadlerindeki hem de fiyatlardaki deðiþmelerin etkisini kapsamaktadýr. Gelir etkisinin belirlenebilmesi için dýþ ticaret dengesinin sabit fiyatlarla belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için de uygun bir deflatörün seçilmesi zorunludur. Gelir etkisinin farklý deflatörler kullanýlarak farklý þekillerde elde edilebilmesi mümkün bulunmaktadýr. Bu deflatörlerden biri de ithalat fiyat endeksidir. Ýthalat fiyat endeksinin deflatör olarak seçilmesi durumunda gelir etkisi, baþka bir deyiþle ticaret hadlerindeki deðiþmelerden doðan kazanç ve kayýplar aþaðýdaki þekilde ifade edilebilmektedir. Gelir etkisi = (X-M) - (X-M) Pm = X-M - (X - M) Pm Px Pm = X - X = X(I-I) Pm Px Pm Px Türkiye gibi ithalatýn ihracattan daha yüksek olduðu ve tüm ihracat gelirlerinin ithalatý finanse etmek için kullanýldýðý bir ülke için ticaret dengesinin deflasyonunda ithalat fiyat endeksi en uygun deflatör olarak düþünülmektedir. Tablo 4'te gösterilmekte olan ve reel anlamda gelir etkilerini ifade eden deðerler ithalat fiyat endeksi kullanýlarak belirlenmiþtir. TABLO 4: ÝTHALAT FÝYAT ENDEKSÝ ÝLE GELÝR ETKÝLERÝ, 1982-2004 Kaynak: Ýhracat ve ithalat fiyat endeksleri ile ihracat miktarlarý D.Ý.E. kaynaklarýndan alýnmýþ, gelir etkisi tarafýndan hesaplanmýþtýr. 27 Makale Tablo 4'te görüldüðü gibi, 1982-2004 dönemi içinde sayýlý birkaç yýl dýþýnda (1992-93 ve 1997-99 yýllarý) Türkiye'nin dýþ ticaret hadlerindeki kötüleþmeden doðan kayýplarý sözkonusu olup bu kayýplar 1994 fiyatlarý ile özellikle 2000 yýlýndan sonra artmakta ve yýlda yaklaþýk 4 milyar dolara ulaþmaktadýr. Kayýp (-) ve kazanç (+) lar birlikte dikkate alýndýðýnda söz konusu dönem için dýþ ticaret hadlerinin aleyhine seyretmesinden dolayý Türkiye'nin toplam gelir kaybýnýn, 1994 sabit fiyatlarýyla, 22.7 milyar dolar olduðu anlaþýlmaktadýr. 7. Sonuç 28 Bu çalýþmada net deðiþim ticaret hadlerinin sürekli olarak ve önemli ölçüde Türkiye'nin aleyhine seyrettiði, gelir ticaret hadlerinin ise Türkiye'nin lehine bir trend gösterdiði, ancak gelir ticaret hadlerindeki bu olumlu seyrin de Türkiye'nin zaman içinde gittikçe artan miktarlarda ihracat hacmine ulaþmasý sonucu ortaya çýktýðý belirlenmiþ bulunmaktadýr. Bu þu anlama gelmektedir: Örneðin, ihracatýn ithalatý karþýlama oranýnýn % 51 gibi en düþük seviyede olduðu 2000 yýlýnda, net deðiþim ticaret hadleri sabit kalmak üzere, baþabaþ noktasýna ulaþabilmek, baþka bir deyiþle ihracatýn ithalatý karþýlama oranýnýn % 100 olabilmesi için ihracat hacim endeksinin % 166.7'den % 323.8'e çýkmýþ yani ihracatýn % 96 artmýþ olmasý gerekmekte idi. Ayný þekilde, ihracatýn ithalatý karþýlama oranýnýn % 82.6 gibi en yüksek seviyeye ulaþtýðý 2002 yýlýnda ise yine net deðiþim ticaret hadleri sabit kalmak üzere, ihracatýn ithalatý karþýlama oranýnýn % 100 olabilmesi için ihracat hacim endeksinin % 235.9'dan % 285.6'ya yükselmesi yani ihracatýn % 21 artýþ göstermesi gerekmekte idi. Öte yandan, ticaret hadleri çeþitli ülkelerin ihraç ve ithal mallarý içinde yer alan üretim faktörleri arasýndaki deðiþme oraný ve bu deðiþme oranýnýn zaman içindeki geliþmesi olarak da yorumlanmaktadýr. Ticaret hadlerinin bu þekilde yorumlanmasý halinde, eðer eðilim bir ülkenin aleyhine ise o ülkenin üretim faktörlerinin diðer ülke veya ülkelerin üretim faktörleri ile deðiþme oranýnýn düþüyor olmasý, dolayýsýyla ticaretten doðan kazançlarýn karþý ülkelere gitmesi demektir. Bilindiði gibi, 1980 sonrasýnda Türkiye'de dýþa açýk bir ekonomi ve ihracata dönük sanayileþme politikasý ile kapasite kullaným oranlarýnda ve üretimde önemli artýþlar kaydedilmiþtir. Ancak sorun, miktar olarak ihracatta önemli artýþlar elde edilmesine karþýn, döviz gelirlerinin göreli olarak daha az elde edilebilmesi, saðlanan üretim artýþlarýnýn ülke içinde yeterli düzeyde reel ulusal gelir artýþýna dönüþtürülememesidir. Türkiye yýllarca, bütün çaba ve özverilere karþýn, bu durumdan kurtulabilmiþ deðildir. Yararlanýlan Kaynaklar Balýkçýoðlu, Füsun, Türkiye'nin Dýþ Ticaret Hadlerindeki Deðiþmeler ve Gelir Etkisi, 1970-1985, IGEME, Þubat, 1988. Çetin, Hikmet ve Ülkü Eðeci. Türkiye Ticaret Hadleri, DPT Yayýný, Ekim 1965. D.Ý.E., Internet Sayfalarý (www.die. gov.tr). D.P.T., Sayýlarla Türkiye Ekonomisi, Aðustos, 2002. Seyidoðlu, Halil, "Ticaret Hadleri : Önemi, Çeþitli Tanýmlarý, Doktrin Tartýþmalarý ve Deðerlendirme," A.Ü. Ýþletme Fakültesi Dergisi, Cilt 1, Sayý 1. Seyidoðlu, Halil, Uluslararasý Ýktisat: Teori, Politika ve Uygulama, Güzem Yayýnlarý, No. 7, Ýstanbul, 1993. [email protected] Makale Prof. Dr. Dilek Özbek Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Ýktisat Bölüm Baþkaný DÜNYA JEOTERMAL KONGRESÝ (WGC 2005) ve ÖNEMÝ kongreyi destekleyen kurum ve kuruluþlar içinde yer almaktadýr. Dünya Jeotermal Kongresi'nin, bu yýl 24-29 Nisan 2005 tarihlerinde Antalya'da yapýlmasý beklenmektedir. Cam Piramit Sabancý Kongre ve Sergi Merkezi olarak seçilen kongrenin yapýlacaðý merkez, Antalya þehir merkezinde olup, Konyaaltý Mevkiin'de 70 hektarlýk bir alanda yer almaktadýr. Dünya jeotermal kongreleri, Uluslararasý Jeotermal Derneði (IGA) tarafýndan, 1970 yýlý baþlangýç oluþturmak üzere, her beþ yýlda bir düzenlenebilir olma özelliðindedir. En son 2000 yýlýnda Japonya'da gerçekleþtirilmiþ olan Kongre'ye altmýþ iki ülkeden çok sayýda kiþi katýlmýþtýr. Ayný þekilde, Jeotermal Enerji : "Yerli, Yenilenebilir Yeþil Seçenek" isimli Türkiye'de yapýlacak olan bu yýlýn kongresine deðiþik oturumlarda 900'ün üzerinde bildiri sunacak farklý ülkelerden çeþitli konuþmacýlar ile konuyla iliþkili bir çok ilgilinin ve ayrýca yerli-yabancý üst düzey yetkililerin katýlmasý beklenmektedir. Kongre esnasýnda jeotermal ile ilgili çalýþmalar yapan firmalarýn jeotermal teknolojilerini, ürün, hizmet ve imkanlarýný sunduklarý sergi(fuar) yer almaktadýr. 29 Kongre, kýsaca WGC 2005 adýný taþýmakta olup, IGA ile Türkiye Jeotermal Derneði (TJA) iþbirliðinde düzenlenmektedir. Ayrýca baþta T.C. Baþbakanlýk Tanýtma Fonu Kurulu Baþkanlýðý olmak üzere, konuyla ilgili bakanlýklar, Antalya Valiliði, Türkiye Havayollarý, bazý üniversiteler, MTA, Ýller Bankasý ve ORME Jeotermal A.Þ., WGC 2005'in gerçekleþtirilmesindeki temel amaç; jeotermal alanda oluþan bilimsel, teknik ve ekonomik geliþmelerin, konunun uzmanlarýnca deðerlendirilmesi ve bilgi alýþ veriþinin yapýlabilmesi için gerekli ortamýn oluþturulabilmesidir. Konuya verilen büyük önem, bir ürün olarak jeotermalin özelliklerine ve ekonomik açýdan saðladýðý çok yönlü katkýya dayanmaktadýr. Bu genel bakýþýn ötesinde, bu yýl yapýlacak olan kongrenin Türkiye'de gerçekleþtirilebilecek olmasý, konuya özellikle yaklaþmamýzýn en baþta gelen nedenini oluþturmaktadýr. Yukarýda belirtilen nedenlerle ele alýnan bu yazýda, jeotermalin ülke ekonomisine hangi yönlerden katký saðlayabileceði konularý üzerinde Türkiye'ye atfen durulmaktadýr; çünkü yukarýda belirtilenler ötesinde, önemli bir jeotermal kuþak üzerinde bulunan Türkiye, jeotermal kaynak zenginliði açýsýndan dünyada ilk sýrada sayýlan ülkelerin içinde yer almakta ve enerji ihtiyacýnýn jeotermalle karþýlanmasý konusunda diðer ülkelere göre birçok üretim alanýnda karþýlaþtýrmalý maliyet üstünlüðüne, teknolojik bilgi ve beceriye, yetiþmiþ elemanlara sahip bulunmaktadýr. Bu durum, jeotermalin petrol ve doðalgazý ikame edebildiði Makale gibi oranda daha fazla kullanýlmýþtýr. Günümüzde benimsenmiþ olan uzun vadeli hedef, jeotermalin alternatif kullanýmýnda, özellikle merkezi (þehir) ýsýtma sistemlerinin kurulmasý ve kaplýcalarýn iþletilmesine(termal turizme) aðýrlýk verilmesi biçimindedir. Bu geliþmede, özellikle ýsýtmada kullanýlan baþlýca enerji kaynaklarý olan petrol ve doðalgaz fiyatlarýnýn, jeotermale göre çok daha yüksek olmasý rol oynamaktadýr. ölçüde,ithal edilen enerji kaynaklarý tüketimini kýsmak suretiyle Türkiye'ye döviz tasarrufu saðlanmasý açýsýndan ve yine alternatif bir kaynak olarak tüm yýl turizm yapma þansýný yaratmasý nedeni ile döviz giriþini özendirmesi yönünden çok büyük önem taþýmaktadýr. Jeotermalin önemi, bu kaynaðýn sahip olduðu özelliklerin, çeþitli ihtiyaçlarý doðrudan doðruya ve/veya dolaylý yoldan, çok yönlü olarak karþýlayabilmesinden kaynaklanmaktadýr. Herþeyden önce jeotermal doðal bir zenginlik kaynaðýdýr. Bu yönüyle potansiyelin bulunduðu ülkenin ithalatý açýsýndan bir maliyet unsuru deðildir. Ekonomik açýdan jeotermal, yerinde kullanýlan hazýr bir enerji kaynaðýdýr. Elde edilmesi diðer kaynaklara göre daha ucuzdur. Kullanýldýðý alanlar oldukça kapsamlýdýr. Çeþitli ülkelerde jeotermal enerjiden büyük ölçüde yarar saðlanmaktadýr. Örneðin elektrikte, Filipinlerde, toplam üretimin % 27'si, Kaliforniya Eyaletinde üretimin % 7'si, Ýzlanda'da ise toplam ýsý enerjisi (þehir ýsýtma) ihtiyacýnýn % 86'sý, jeotermalden saðlanmaktadýr. 1995-2000 yýllarý arasýnda jeotermal elektrik üretiminde %17, jeotermal elektrik dýþý uygulamalarda ise %80 artýþ olmuþtur. Zaten jeotermal elektrik üretiminde dünyanýn ilk önde gelen beþ ülkesi, sýrasýyla A.B.D., Filipinler, Ýtalya, Meksika ve Endonezya'dýr. Diðer taraftan sýrasýyla Çin, Japonya, A.B.D., Ýzlanda ve Türkiye, jeotermal ýsý ve kaplýca uygulamalarýnda dünyada önde gelen ilk beþ ülkedir. Kullaným alaný itibariyle jeotermal kaynaklar önceleri daha çok elektrik üretiminde deðerlendirilmiþken, 1990'lý yýllarýn ortalarýndan sonra elektrik dýþýndaki uygulamalarda %27 Diðer yandan doðalgaz ve petrol fiyatlarýnýn döviz kurundaki dalgalanmalar sonucunda büyük ölçüde istikrarsýz olmasý, bu kaynaklarýn tercih edilmek istenmemesinde en önemli nedendir. Ayrýca döviz kuru riski dýþýnda, petrol fiyatlarýnýn OPEC politikasý uyarýnca özellikle 1970'li yýllarda olduðu gibi, dünya ekonomik kriz ve bunalýmlarýna yol açabilmesi, petrole olan baðýmlýlýðýn azaltýlmasýný gerektirmektedir. Nitekim günümüzde de 60 dolara varan varil ham petrol fiyatlarýnýn, yarýn ne olacaðýný kestirmek oldukça zordur. Oysa jeotermal maliyet ve fiyatlarý istikrarlýdýr. Fiyatlar uzun dönemde sabite yakýndýr ve öz kaynak olarak jeotermal enerji, yabancý ülkelerden saðlanan enerji kaynaklarýndan hem daha ucuz, hem de her an kullanýma hazýr olmasý açýsýndan güvenilir olma özelliðindedir. Bu yýl düzenlenecek olan "Jeotermal Enerji : Yerli, Yenilenebilir Yeþil Seçenek" konulu Dünya Jeotermal Kongresinin Türkiye'de yapýlmasýnýn bizim açýmýzdan büyük önemi bulunmaktadýr. Herþeyden önce Türkiye, kongrenin düzenlendiði yer itibariyle ev sahibi konumundaki pozisyonuyla prestij kazanmakta ve bu yönde ismini dünyaya duyurmaktadýr. Kuþkusuz, Türkiye'nin kongrenin düzenlenmesine iliþkin günümüzde üstlendiði bu sorumluluk ve görev, ulusal jeotermal kaynaklarýmýzýn nitelik ve niceliði ile Türkiye'nin teknik ve ekonomik uygulamalardaki bilgi ve becerikliliðinden, teknolojik sorunlarý çözümlemesinden kaynaklanmaktadýr. Yukarýda da belirtildiði gibi, Türkiye dünya jeotermal ýsýtma ve kaplýca uygulamalarýnda ilk beþ ülke arasýnda yer almaktadýr. Yine jeotermal kaynak zenginliði açýsýndan Türkiye, dünya yedincisidir. Son yýllarda jeotermal kaynaklarýn etkin bir biçimde deðerlendirilmesi konusu gündemdedir. Dolayýsýyla bu 30 Makale enerji kaynaklarýnýn en fazla yarar saðlanacak alanlara tahsisi ön plandadýr. Nitekim bu bakýþ çerçevesindeki geliþmeler sonucunda, Türkiye 1995 yýlýnda jeotermal ýsýtma ve kaplýca uygulamalarýnda dünyada 11. sýrada yer almaktayken, günümüzde 5. sýraya yükselmiþtir. Burada üzerinde önemle durulmasý gereken nokta þudur: Türkiye dünya ülkeleri arasýnda eriþtiði bu üstün konuma, sadece jeotermal potansiyelinin çok azýný kullanarak ulaþmýþtýr. Gerçekte kaynaklarýn %96'dan fazlasý henüz hiç kullanýlmamýþtýr. Konuya bir baþka yönden de bakmak gerekebilir: Þöyle ki Türkiye, baþta petrol ve doðalgaz gelmek üzere enerji kaynaklarý açýsýndan dýþa baðýmlý bir ülkedir. Petrol ithalatýnýn maliyeti, dünya petrol fiyatlarýyla birlikte düþme veya yükselme biçiminde seyir izlemiþtir. Türkiye 2001 yýlýnda dünyada en çok petrol tüketen 24. ülke olmuþtur. Söz konusu yýlda 695 bin varil ham petrol tüketimiyle, yýllýk petrol ithalatý dört milyar dolarýn üzerine çýkmýþ ve toplam ithalat içindeki payý yüzde dokuz olarak gerçekleþmiþtir. 31 Türkiye'nin enerji tüketiminde petrolden sonra ikinci sýrada doðal gaz yer almaktadýr. 2001 yýlýnda enerji tüketiminde petrolün payý %39, doðal gazýnki ise %21'idir. Enerji tüketiminde petrolün hala birinci sýrada yer almasý, özellikle ulaþtýrma, taþýmacýlýk açýsýndan petrolü ikame eden kaynaðýn bulunmamasýndan kaynaklanmaktadýr. Doðalgaz, özellikle ýsýtma amaçlý olarak petrolü ikame edebilme özelliðindedir. Bu baðlamda petrolün yerine kullanýlabilmekte, petrol fiyatlarý yükselme seyrini izledikçe de toplam enerji tüketimi içindeki payýný giderek arttýrabilmektedir, ancak petrol gibi doðal gazýn da yurt dýþýndan ithal edildiði unutulmamalýdýr; çünkü, yapýlan araþtýrmalar, Türkiye'deki toplam enerji üretiminde, petrol üretiminin payýnýn yüzde on ve doðal gaz üretiminin payýnýn ise sadece yüzde bir olduðunu göstermektedir. Bu açýklamalar çerçevesinde; Türkiye'nin petrol ve doðal gaz tüketiminin artmasýna paralel olarak enerji kaynaklarý ithalatýnýn artmasý söz konusudur. Diðer taraftan ekonomik büyüme ile enerji tüketimi arasýnda doðru yönlü iliþki vardýr. Bu da ekonomik büyüme paralelinde Türkiye'nin baþlýca sorunlarýndan biri olan dýþ ticaret denge açýðýnýn daha da büyümesi anlamýna gelmektedir. Sonuç olarak, günümüzde Türkiye de artýk diðer ileri düzeyde sanayileþmiþ ülkelerin bir süreden beri yapmakta olduðu gibi, alternatif enerji kaynaklarý arayýþýna girmiþtir. Bu baðlamda jeotermal enerji, Türkiye'de çok önemli bir alternatif enerji kaynaðý olarak kullanýlýr duruma gelmiþtir. Dolayýsýyla jeotermal enerjiyle ilgili dünyadaki yeni geliþmelerin yakýndan izlenmesi, uzmanlarýn bu konudaki bilgi birikiminin geliþtirilmesine özen gösterilmesi, uluslararasý kuruluþlar ile ortak projeler hazýrlanarak uygulanmasý, finans ile ilgili yardýmlaþma ve çözümlerin üzerinde önemle durulmasý ve gerekli Know How transferlerinin yapýlmasý, üzerinde önemle durulmasý gereken konularýn baþýnda yer almaktadýr. Son olarak : WJC 2005, jeotermal enerji kaynaklarýn varlýðý ile kaynaklarýn etkin kullanýmýný gündeme taþýmak ve bu yönde uluslararasý iþbirliðini güçlendirmek açýsýndan büyük önem taþýmakta, bu vurguyla, Türkiye'yi de dünyaya tanýtmaktadýr. [email protected] Analiz Yrd. Doç. Dr. Ertan Efegil Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Siyaset Bilimi ve Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü Öðretim Üyesi KKTCDE SEÇÝMLER ve SONRASI 20 Þubat 2004 günü gerçekleþtirilen seçimleri, Cumhuriyetçi Türk Partisi - Birleþik Güçler Partisi (CTP-BG), oy oranýný 9 puan yükselterek, birinci parti olarak kazandý. Ulusal Birlik Partisi (UBP) ise milletvekili sayýsýný 18den 19a çýkararak, ikinci parti oldu. Cumhurbaþkaný Rauf Denktaþýn oðlu Serdar Denktaþýn partisi Demokrat Parti (DP), oy oranýný 1 puan arttýrarak, seçimlerden üçüncü parti olarak çýktý. Oy oranýný yarý yarýya kaybeden Barýþ ve Demokrasi Hareketi, Meclise sadece 1 milletvekili gönderebildi. Önceki seçimlere katýlan Kýbrýs Türk Ticaret Odasý Baþkaný Ali Erel ve Partisi Çözüm ve Avrupa Birliði, bu seçimlere iþtirak etmedi. Toplumcu Kurtuluþ Partisi (TKP), Milliyetçi Adalet Partisi (MAP) gibi partiler ise barajý geçemeyerek, Meclis dýþýnda kaldý. Seçim Sonuçlarýnýn Deðerlendirilmesi Seçim sonuçlarýna iliþkin olarak, Türkiye ve Dünya basýnýnda çýkan haberlerde, öncelikle þu yorum yapýlýyordu: Annan Planý temelinde çözüm isteyen ve AB üyeliðini destekleyen partiler, baþarýyla çýkarken; Kýbrýs Türk halký da barýþ, demokrasi ve Avrupalý olma yönündeki iradesini ortaya koydu. Ancak yapýlan bu deðerlendirmeler, seçim sonuçlarýnýn kapsamlý þekilde analizi anlamýna gelmemektedir. Seçimlerin sonuçlarýný etkileyen diðer faktörler de bulunmaktadýr. Öncelikle Kýbrýs Türk halkýnýn akýbetini daha belirgin hale getirmek istediði ve soruna bir an önce çözüm bulunmasýný arzu ettiði, bilinen bir gerçektir. Kýbrýs Türk halký, kendisine uygulanan ayrýmcýlýktan ve izolasyon politikalarýndan bunalmýþtýr. Deðiþen dünya þartlarýnda, kendisine meþru bir yer aramaktadýr. Bu durumda taraflarýn karþýlýklý uzlaþacaðý bir anlaþmanýn hayata geçirilmesini ve Avrupa Birliði üyesi olarak uluslar üstü yapýnýn nimetlerinden faydalanmayý istemektedir. Fakat bu aþamada ilginç olan nokta, halkýn daha ýlýmlý bir çizgiye kayan, Rumlarla pazarlýk ederek soruna, karþýlýklý çýkarlarý muhafaza eden bir çözüm istediðini söyleyen ve Kýbrýs Türk halkýnýn ayrý varlýðýna, Türkiyenin tek taraflý müdahale hakkýna vurgu yapan CTP - BG merkez sol parti olarak aþýrý sol olarak nitelendirilen TKP, BDH gibi partilerin oylarýný toplamayý baþarmýþtýr. Bu da þu anlama gelmektedir: Kýbrýs Türk halký, Adada çözüm istemektedir; ancak bu çözüm, körü körüne imzalanmýþ bir anlaþma ile olmamalý, kendi haklarýný koruyan ve kendi geleceðini garanti altýna alan bir çözüm olmalýdýr. BDH ve TKP gibi partiler ise, Annan Planýnýn bir an önce hayata geçirilmesini istemektedir. Avrupa Birliði üyeliðinin de bir an önce gerçekleþmesini arzu eden bu partiler, Türkiyenin savunduðu garantörlük, Türkiyeli Türklerin durumlarý gibi konularda daha radikal söylemlere sahiptir. Öte yandan, Annan Planýna karþý olan MAP gibi partilere de halk destek vermektedir. Ulusal Birlik Partisi ise, referandum sýrasýnda Annan Planý karþýtý tutum takýnýrken; bu seçimlerde, Annan Planý temelinde çözüme hazýr olduðunu ifade etmiþ ve görüþmelere devam edeceðini beyan etmiþtir. Ýlginçtir, UBPnin bu kadar yüksek oy oranýna sahip olmasý, doðal bir geliþme deðildir; çünkü UBP, geçmiþ yönetimi temsil etmektedir ve bu düþünceden ötürü Partinin baþýndaki Derviþ Eroðlu, yýpranmýþ bir liderdir. Mevcut ekonomik ve sosyal sýkýntýlardan, halkýn geneline göre, sorumlu olan kesim, UBP ve Cumhurbaþkaný Rauf Denktaþtýr ve mevcut durumun sürdürülmesi ise artýk imkansýzdýr. Diðer bir ifadeyle, UBP ve Derviþ Eroðlu, aslýnda mevcut sosyal ve siyasi þartlar düþünüldüðünde, CTP - BGye karþý mücadele edebilecek bir muhalefet partisi deðildir. Türkiyede olsaydý herhalde eski dönem partileri gibi, siyasi hayattan silinirdi; fakat aksine UBP, milletvekili sayýsýný arttýrmýþtýr. Bütün bu olumsuz imaja raðmen, UBP, Annan Planýnýn uygulanmasýndan ötürü sýkýntýlar yaþayacaðýný düþünen bir kesimden oy almaktadýr. Üçüncü olarak, seçimlere diðer ülkelerden müdahale olmuþtur. Özellikle Avrupa Birliði, Nisan 2004 tarihinden itibaren Þubat 2005 tarihine kadar geçen sürede, Kýbrýslý Türklere yönelik herhangi bir açýlýmý gündeme getirmezken, 4 Þubat gününden itibaren, Yeþil Hayat Tüzüðünde deðiþiklikler kabul edildi ve bu baðlamda Kýbrýslý Türklerin Güneye narenciye ve hayvansal ürünler satabileceði ifade edildi. Kýbrýslý Türklerin Avrupa Parlementosunda temsiline iliþkin haberler gazetelerde yayýmlandý. Baþbakan Talat da Brükselle diðer Avrupa baþkentlerinde kabul edildi. 32 Analiz Amerikalýlar ise, seçimlere 3 gün kala Ankaradan topladýklarý Amerikalý (ama çift pasaportlu) iþ adamlarýný Ercandan KKTCye geçirdiler. Burada temaslarda bulunan Amerikalý iþ adamlarý, Adanýn bu kýsmýnda ticari faaliyetlerde bulunabileceklerini açýkladýlar. Türkiye ise, Talat yönündeki eðilimini açýða vurmakta sakýnca görmedi. Bu tutumdan ötürü, ilk kez CTP, Türkiyeli Türklerden oy almayý baþardý. Önceki seçimlerde Türkiyeli Türk olan Nuri Çevikel sayesinde oy alabilmiþti. Diðer Ülkelerin Seçimlere Ýliþkin Görüþleri Avrupa Birliði, ABD ve Türkiye, seçim sonuçlarýndan memnuniyet duymaktadýr. Öncelikle Avrupa Birliði ve ABD, Nisandaki Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinden sonra canlandýrýlmasýný arzuladýklarý temaslarda, çözüm yanlýsý Mehmet Ali Talat ile diyalog içerisinde olmayý arzu etmekteydi. UBP ve Cumhurbaþkaný Denktaþýn desteðindeki bir siyasi oluþum ile temaslarda bulunmalarýnýn netice vermeyeceðini düþünen bu aktörler için, sadece Kýbrýslý Türklerin Güneyde kalan mallarýný görüþmek istediðini belirten Planý baþýndan bu yana destekleyen Talat ile görüþmek olumlu bir geliþme. Üstelik Talatýn güçlenmesi, Adadaki mevcut statükonun, diðer ifadeyle mevcut yapýnýn ortadan kalkmasý anlamýna geliyordu. KKTCdeki durumun AB ve ABD yetkilileri tarafýndan olumlu karþýlanmasý Türkiyedeki iktidarý da memnun etmektedir; çünkü Türkiye, Avrupa Birliði yolunda, Kýbrýs sorunundan ötürü bir sýkýntý yaþamak istememektedir. Cumhurbaþkaný Özalýn anlayýþýna sahip olan hükümet, Kýbrýs meselesinden ötürü, Türkiyenin üyelikten edineceði kazanýmlardan mahrum olmasýný ve yapýlmasý muhtemel diðer açýlýmlarýn engellenmesini istememektedir. Türkiye ve KKTCnin Stratejileri 33 Baþbakan Mehmet Ali Talat, Annan Planýnýn 5. versiyonunda bazý küçük çaplý deðiþiklikler yaparak, soruna kalýcý çözümler bulunmasý taraftarýdýr; ancak Türkiyeli Türklerin büyük bir kýsmýnýn Adadan ayrýlmasý, Türkiyenin tek taraflý müdahale hakkýnýn kaldýrýlmasý gibi, Rum tarafýnýn önerilerine sýcak bakmayan Talat, Birleþmiþ Milletler Genel Sekreterinin hakemliðinde belli bir takvime baðlý müzakerelerin baþlatýlmasý taraftarýdýr. Görüþmeler sýrasýnda, Kýbrýslý Türklere uygulanan izolasyonlarýn kaldýrýlmasýný savunmakta ve Rumlarýn uluslararasý toplum tarafýndan çözüm yönünde zorlanmasýný istemektedir. Türkiyenin bir an önce Ek Protokolü imzalamasýný arzu eden Talatýn ileriye dönük hedefi, Annan Planýný hayata geçirerek, soruna kalýcý çözüm bulmak, kurulacak Birleþik Kýbrýs Cumhuriyetinin Geçici Devlet Baþkaný olmak ve bu sayede siyasi geleceðini garanti altýna almaktýr. Talatýn Cumhurbaþkanlýðýna adaylýðýný koymasý, bu görüþü desteklemektedir; çünkü Cumhurbaþkanlýðý, icranýn baþý deðildir ve aslýnda Adada sembolik bir anlam ifade etmektedir. Müzakereler her ne kadar Cumhurbaþkaný yürütse de, meclis, bu yetkiyi, Cumhurbaþkanýndan alýp, Baþbakana verebilir. Türkiye ise Haziran ayýna kadar beklemeyi tercih etmektedir. Ýngilterenin dönem baþkanlýðýnda Adada giriþimlerin baþlatýlmasýný ve Annan Planýný 5. versiyonu çerçevesinde soruna çözüm bulunmasýný istemektedir. Haziran ayýna kadar ek protokolün imzalanmasýný geciktirmeyi düþünen Türkiye, Birleþmiþ Milletler nezdinde görüþmeler sürerken, Ek Protokolü, Kýbrýs Rum Kesimini tanýma anlamýna gelmediði yönünde metne þerh düþürerek, imzalamayý planlamaktadýr. Rumlardan bir adým önde olmayý hedefleyen Türkiye, çözüm yönünde atýlacak adýmlarý destekleme taraftarýdýr. Rumlarýn Stratejileri Rum Partileri, Türkiye ve KKTC hükümetinin yaklaþýmlarýnýn aksine, Annan Planýný yeniden canlandýrmak yerine Avrupa Birliði müktesebatý çerçevesinde, 1963 yýlýnda gerçekleþtirdikleri anayasal deðiþiklikler ile tamamýyla kendi hakimiyetleri altýna aldýklarý Kýbrýs Cumhuriyetinin anayasal düzeninde küçük çaplý deðiþiklikler yaparak, soruna çözüm bulunmasý taraftarýdýr. Çözümü bugüne kadar, Cumhurbaþkaný Rauf Denktaþýn deðil, kendilerinin engellediðini açýkça itiraf eden Rum Yönetimi, Kýbrýs sorununun, orta vadede, diðer ifadeyle 2008 yýlýna kadar çözümlenmesi taraftarýdýr. Türkiyenin AB üyelik sürecinde tutulmasýndan yana olan Rum yönetimi, Yunanistan gibi Türkiyenin üyelik talebini reddetmek yerine, orta vadede Avrupa Birliði müktesebatý Analiz çerçevesinde kendi çýkarlarý doðrultusunda çözüm bulma eðilimindedir. Bu nedenle, 3 Ekimin herhangi bir zaman sýnýrý olmasýný istemeyen Rum lideri Papadopoulos, Birleþmiþ Milletlerin hakemlik gibi bir role soyunmasýna karþý çýkmaktadýr. Annan Planýnýn 5. versiyonunu görüþmeyeceðini açýklayan Rum lider, Avrupa Birliðinin ve AB kurumlarýnýn soruna dahil olmasý taraftarýdýr. Rum lider, çözüm yönünde þu talepleri dile getirmektedir: Türk askeri Adadan tümüyle ayrýlmalý, federal devletin ekonomisi ünitel bir yapýya kavuþturulmalý, devletin iþleyebilirliliði saðlanmalý (diðer ifade ile Rumlarýn daha fazla söz sahibi olduðu bir anayasal düzen öngörülmeli), geri dönecek Türkiyeli Türklerin sayýsý kesin olarak belirlenmeli ve garantörlük hakký kaldýrýlmalý. Rum lider acele etmek yerine, Gümrük Birliðinin Ek Protokolünün Türkiye tarafýndan imzalanmasýný ve bu imzadan sonra Türkiyenin kendileriyle iliþkilerini normalleþtirmek için çaba harcamaya baþlamasýný beklemektedir. Bu yükümlülüðü yerine getirmek zorunda kalacak olan Türkiye, Rum lidere göre, ister istemez kendi çýkarlarýna uygun adýmlar atmak zorunda kalacaktýr. CTPnin yýllardýr iþbirliði içerisinde bulunduðu AKEL ve Baþbakan Erdoðanýn Ankarada görüþtüðü DÝSÝ Partileri de benzer görüþler ortaya koymaktadýr. AKEL, baskýcý takvime, BMnin hakemliðine karþý çýkmakta; Türkiyenin Adadan askerlerini geri çekmesini istemekte ve sorunun çözümünün sürekli olarak Türkiyeden istenmemesini düþünmektedir. Garantör ülkelerin haklarýnýn kaldýrýlmasýný destekleyen AKEL, varýlacak anlaþmanýn uygulanmasý için uluslararasý garantilerin saðlanmasýný talep etmektedir. Annan Planý çerçevesinde toprak iadesi ve Rumlarýn kuzeye geçiþine iliþkin takvimde daraltmaya gidilmesini isteyen AKEL, mal-mülk deðiþimine iliþkin olarak Planýn 3. versiyonunun dikkate alýnmasýný desteklemektedir. Federal hükümetin yapýsýnda Rumlarýn lehinde deðiþiklikler isteyen AKELin görüþleri DÝSÝ tarafýndan desteklenmektedir. DÝSÝ, KKTCye uygulanan izolasyonlarýn kaldýrýlmasý halinde, Kuzeydeki sözde iþgalin meþrulaþacaðýný düþünen DÝSÝ lideri, çözüm için Belçika modelini savunmakta ve Avrupa Birliðinin özel temsilci atamasýný istemektedir. Sonuç ve Deðerlendirme KKTCdeki seçimlerle birlikte Kýbrýs Türk siyasi hayatýnda geriye dönüþü olmayan bir sürecin yaþandýðý ve yeni bir döneme girildiði açýkça ortaya çýkmýþtýr. Kýbrýslý Türklerin büyük bir çoðunluðunun çözüm yanlýsý tutum izlediði bir kez daha resmileþirken, UBP ve geçmiþ dönemin siyasi kimliklerinin siyasi yaþamdan yeniden egemen bir konumda bulunmayacaklarý görülmüþtür; ancak bu seçim sonuçlarýnýn da CTP-BG için son bir þans olarak da deðerlendirilmesi mümkündür; çünkü Kýbrýslý Türkler, kýsa sürede soruna çözüm bulunmasýný ve hýzlý bir þekilde ekonomik ve sosyal þartlarýnýn düzelmesini arzu etmektedir. Referandum öncesinde CTP, BDH ve TKP gibi partiler, bu beklentileri dikkate alarak halka vaadlerde bulunmuþ ve kýsa sürede gerçekleþmesi mümkün olmayan umutlar daðýtmýþtý; fakat soruna kýsa sürede çözüm bulunamazsa, Kýbrýslý Türklerin tutumlarýnda deðiþiklik yaþanabilir. Bu nedenle Batýlý devlet adamlarý, Kýbrýslý Türklere uygulanan izolasyonlarýn kaldýrýlmasý yönünde ciddi ve somut adýmlar atmak zorundadýr. Diðer taraftan, Türkiye ve KKTC, Rumlarýn tek taraflý çözümsüzlük politikalarýný kýrmak için çaba sarfetmelidir. Annan Planýnýn son versiyonunda Kýbrýslý Türkler yerine daha fazla deðiþiklikler yapmak için çaba harcamalý ve bu konuda Brüksel, Washington, New York, Londra, Bonn, Paris gibi merkezlerde çok daha ciddi diplomatik, akademik ve politik giriþimlerde bulunmalýdýr. Kendi tezlerini anlatarak, Kýbrýslý Türklerin sorunlarýna aktif çözüm bulmaya çalýþmalýdýr. Annan Planýnýn daha iþler hale getirilmesi ve Adada yeni sosyal bunalýmlarýn yaþanmasýný engelleyecek mekanizmalarýn Plan çerçevesinde oluþturulmasý için çaba harcamalýdýr. Sonuç olarak, Kýbrýs meselesi Nisandaki Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinin ardýndan yeni bir sürece girecektir. Türkiye ve KKTC Hükümeti, kapsamlý ve kalýn çizgiler ihtiva eden dýþ politika stratejileri üretmeli ve 17 Aralýk sonrasý Türk-AB iliþkilerinde veya Ortadoðuda olduðu gibi önce hareketli sonra unutkan tavýrlar sergilememelidir. [email protected] 34 Analiz Dr. Bülent Arý Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Siyaset Bilimi ve Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü Öðretim Görevlisi 1917 BALFOUR DEKLERASYONU'NUN ÝFLASI: AVRUPA GÜVENLÝK STRATEJÝSÝ Ne 1991 Körfez Savaþý, ne 1982-1990 Ýran - Irak savaþý, ne Saddam'ýn iktidara geliþi, ne de Filistin meselesinin baþladýðý 1948'e kadar gitmek, Ortadoðunun tarihini anlamak için yeterlidir. Ortadoðu'nun kaderi bütün bunlardan çok daha önce çizilmiþtir. XIX. Yüzyýlýn sonlarýna doðru Osmanlý Devletini paylaþma planlarý sahneye konduðunda, Ýngiltere, Rusya önünde tam anlamýyla diz çöken Osmanlý Devletini kurtarma karþýlýðýnda önce Kýbrýs'a (1878), ardýndan Mýsýr'a yerleþti (1882). Doðýu Akdeniz'i ve Hint deniz yollarýný emniyete aldýktan sonra da Osmanlý Devletini kendi kaderine terketti. XX. yüzyýla girildiðinde Osmanlý Devleti için bitmek tükenmek bilmeyen bir savaþ maratonu baþladý. Trablusgarb'ta, Balkanlarda, cepheden cepheye koþan Osmanlý Genelkurmayý, daha kendini toparlayamadan Cihan Harbi'nin içine düþtü. Bu þartlar altýnda dahi Çanakkale'de yazýlan destan, dünya tarihinin gidiþâtýný deðiþtirmiþtir. Halil Ýnalcýk'ýn tespit ettiði gibi, "Dünya tarihinde hiçbir imparatorluk, tarih sahnesinden çekilirken, Çanakkale gibi bir büyük galibiyet destanýna imza atmamýþtýr". Bu cephedeki Osmanlý direniþi, 1917'de Bolþevik Ýhtilaline ve Rus Çarlýðý'nýn yýkýlýþýna sebep olmuþtur; fakat Osmanlý kuvvetlerinin Arap topraklarýndan çekiliþine engel olunanamýþtýr. Petrolün varlýðýndan ve gelecekteki stratejik öneminden haberdar olan Ýngiltere, Osmanlýlarý buralardan öküp atmaya kararlýdýr. Bunu saðlamak için herþey denenmiþ, baþlarýna geleceklerden habersiz, Arap Þeyhleri baðýmsýzlýk hayaliyle biran önce Osmanlý idaresinden kurtulmaya çabalamýþtýr. Ortadoðu için felaketler asýl o zaman baþlar. 35 Osmanlý kuvvetleri Arap topraklarýndan çekildiði sýrada yayýnlanan Balfour Deklerasyonunda, özet olarak, baðýmsýz Arap devletleri için henüz vaktin erken olduðu, ileride bu konunun ele alýnacaðý vurgulanmaktadýr. Dahasý, savaþtan sonra kurulan Milletler Cemiyeti (League of Nations)'nde Arap topraklarýnda henüz devlet olmak þartlarýnýn tamamlanmadýðý ve bir süre daha buralarýn Ýngiliz ve Fransýz vesayeti altýnda idare edileceði tasdik olunmuþtur. Ýþte bugüne kadar süren Ortadoðu sorununun temelinde, savaþ sonrasý kurulan rejimlerin ve sýnýrlarýn, tam 500 sene süren Osmanlý idaresinin alt üst edilmesi yatmaktadýr. Hiçbir dini, milli, etnik ve coðrafi esasa dayanmayan ve Londra'da masabaþýnda cetvelle çizilmiþ Ortadoðu ülke sýnýrlarý bugün karþýlaþýlan sorunlarýn baþlýca sebebidir. Tabii bu sýnýrlar çizilirken yukarýda dile getirilen hususlarýn gözardý edildiði ve dikkatlerden kaçtýðý zannedilmemelidir. Dekolonizasyon sürecinde ülkeler oluþturulmuþ ve bazý emirlikler petrol zengini þeyhlikler halinde peyderpey baðýmsýz devletler haline gelmiþtir. Bu süreç içinde II. Dünya savaþýnýn yýkýcý etkilerini ve Ýngiltere'nin dünya gücü vasfýný kaybederek Ortadoðu'da baþrolü ABD'ye býraktýðýný da kaydetmemiz gerekiyor. Bu tarihi hatýrlatmadan sonra, Balfour deklerasyonunu izleyen süreç içinde çizilen Ortadoðu sýnýrlarýnýn, Ortadoðu sorununun bizzat kendisi olduðu unutulmamalýdýr. 1990'lara kadar Ortadoðu sorunundan kasdedilen Filistin-Ýsrail iken, artýk mesele Kudüs'ün çok çok ötesindedir ve bütün Arap Yarýmadasýný saran bir kangren halini almýþtýr. Görülen odur ki, bugün için gündemin en önemli maddesini teþkil eden Irak'ta sular durulsa bile, sorun diðer Arap ülkelerine sirayet etmeye devam edecektir; çünkü nasýl Osmanlý çekilirken istikrar ve barýþý saðlayacak bir düzenleme yapýlmamýþsa, Ýngiltere II. Dünya savaþýndan sonra baþrolü ABD'ye terkederken de ardýnda hep problemler býrakmýþtýr. Filistin meselesi bunun en büyüklerindendir. Halen de çözülmüþ deðildir. Bugün gelinen nokta, Kudüs meselesinin ötesinde Filistin halkýnýn ölüm kalým mücadelesine dönüþmüþtür. Bir yýlýný geride býrakan Irak'taki Amerikan iþgalini de ayný akýbet beklemektedir. Yakýn zamana kadar temel ihtiyaçlarýnýn ötesinde, oldukça iyi bir hayat standardýna sahip Irak halký, bugün elektrik, aran su, yiyecek maddesi gibi temel ihtiyaç maddelerini zorlukla temin ettikten baþka, hiçbir þekilde can ve mal emniyetine sahip deðildir. Ýþte bu þartlar Batýnýn terörizm dediði faaliyetleri besleyen geliþmelerdir. Analiz Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesi 12 Aralýk 2003 tarihli ve "Daha Ýyi Bir Dünya Ýçin Daha Güvenli Bir Avrupa" baþlýklý Avrupa Güvenlik Stratejisi belgesi yukarýda anlatýlan tarihi sürecin bir nevi itirafý mahiyetindedir. AB belgesinde Soðuk Savaþýn sona ermesiyle beraber ABD'nin en büyük askeri güce sahip aktör durumuna yükseldiði kaydedilmektedir. Mamafih, ABD'nin mevcut problemleri tek baþýna çözemeyeceði de ilave ediliyor. Bunun anlamý özetle þudur: "Evet biz Batý Avrupa olarak II. Dünya Savaþýnda kuvvetden düþtük ve 3. Dünya üzerindeki otoritemizi kaybettik. Hatta Sovyet Blokunun tehdidi altýnda ABD korumasýna muhtaç hale düþtük; ama artýk þartlar deðiþiyor. Ortada Sovyet tehdidi de olmadýðýna göre Ortadoðu'daki meseleleri biz olmadan tek baþýnýza çözemezsiniz". Avrupa Güvenlik Stratejisi belgesinde ABD'ye bu konuda yardýmcý olacak tek gücün AB olduðu, ekonomik verilerle destekleniyor. 450 milyonu aþan nüfusuyla AB, dünya GSMH'sýnýn dörtte birini üretmektedir. Belgenin devamýnda dünya güvenliðini tehdit eden unsurlarýn baþýnda fakirlik gösterilmektedir. Her yýl 45 milyon insanýn açlýktan ölmesinin yanýsýra, dünya nüfusunun yarýsýný oluþturan 3 milyon insanýn günde 2 Euronun altýnda bir gelirle yaþadýðý belirtiliyor. Afrika'daki pekçok ülke on sene öncesinden daha da fakir durumdadýr. Bu durum aslýnda Avrupa'nýn 500 yýllýk politikasýnýn tabii sonucudur. Asýrlar boyunca gemilerinin ulaþtýðý her yer adeta yaðma edilmiþ, götürecek bir þey olmayan yerlerde (bilhassa Batý Afrika kýyýlarýnda) insanlar avlanarak, gemiler dolusu zenci nüfus Amerika'da köle olarak satýlmýþtýr. Tabii kaynaklarý zengin bölgelerde kurulan kolonilerde, doðru dürüst bir devlet oluþumuna izin verilmemiþtir. Dekolonizasyon sürecinde de çekildikleri yerlerde diktatörlere kurdurulan yeni rejimler, kalkýnma yolunda adým atmadan, baský altýnda ve koloni devrini aratan bir idarî mekanizmayý sürdürmüþtür. AB belgesinde ekonomik iflasýn siyasi problemlere ve þiddetli çatýþmalara yol açtýðý itiraflar arasýndadýr; çünkü uzun zamandýr rakip mahalli güçler birbiriyle çatýþtýrýlmýþ ve bu siyasi kaos ortamý, zayýf ülkelerin kendilerine gelmelerini engellemiþtir. Güvenliðin, kalkýnmanýn baþý olduðu iddia edilen belge, bugün pekçok ülke; hatta bölgenin çatýþma, güvensizlik ve fakirlik arasýnda bir kýsýr döngü girdabýnda boðulduðunu itiraf etmektedir. Ne var ki, 90'lý yýllara kadar bu durum Avrupa için bir tehlike teþkil etmiyordu; çünkü soðuk savaþ döneminde bloklarýn nüfuz bölgeleri bu durumu adeta körüklüyordu; fakat bloklar çöküp tek kutuplu dünya düzenine geçildiðinde, zincirlerinden kurtulan 3. Dünya ülkeleri de kaynamaya baþladý. Kontrol mekanizmalarý ortadan kalkýnca yoðun nüfus hareketleri Avrupa'yý tehdit eder hale geldi. Stratejik güvenlik belgesinde dünyayý tehdit eden baþlýca unsurlar arasýnda terörizm, kitle imha silahlarýnýn yayýlmasý, bölgesel çatýþmalar, devletin iflasý ve organize suçlar sayýlmaktadýr. Bunlarýn ABD tarafýndan da dile getirilen baþlýca hususlar olduðu unutulmamalýdýr; fakat AB'yi tehdid eden can alýcý noktayý ancak satýr aralarýndan okuyabiliyoruz: Enerjide AB'nin dýþa baðýmlýlýðý oldukça hassas dengeler üzerine kuruludur. Dünya enerjisinin %50'sini tek baþýna Avrupa tüketmektedir. Bu ithal girdinin oraný 2030'da %70'e yükselecektir. Kuzey Afrika, Körfez ülkeleri ve Rusya Avrupa'nýn baþlýca enerji kaynaklarýný oluþturmaktadýr. Buralarda gerçekleþecek olan bir istikrarsýzlýk, bütün Avrupa'nýn hayat damarlarýnýn týkanmasý demektir. 1973 Arap Ýsrail savaþý sýrasýnda ABD'nin tavrýndan dolayý Suudi Kralý Faysal'ýn uyguladýðý türden bir petrol ambargosu Avrupa'nýn çöküþü demektir. Bu yüzden böylesi bir duruma izin vermeyecek rejimlerin devamý gerekir. Iþte siyasal Ýslam denilen ve Avrupa ile ABD'nin politikalarýna karþý çýkan hareketler tam da bu noktada, artan bir stratejik tehdid oluþturmaktadýr. Açlýk, fakirlik, güvensizlik ortamý, organize suçlar gibi unsurlar, aslýnda Avrupa'yý stratejik olarak asla doðrudan tehdit etmeyen iç meselelerdir; fakat bu þartlar altýnda beslenen hareketlerin, belgede belirtilen son husus olan kitle imha silahlarýný ele geçirmesi asýl tehlike olarak görülmekte ve Avrupa'yý son derece tedirgin etmektedir. Hele muhtemel bir Batý müdahalesi karþýsýnda bu silahlarýn kullanýlmasý, iþgalcilerin iþini oldukça zorlaþtýracaktýr. Dahasý, bu silahlarýn ABD'de 11 Eylül'de gerçekleþtirildiði gibi, Avrupa'ya da benzeri saldýrýlarýn düzenlenmesi hiç de uzak bir ihtimal gibi görünmemektedir. Bu durum, AB 36 Analiz içinde olan bu devletler sürekli desteklenen isyanlarla XIX. yüzyýl boyunca teker teker baðýmsýz hale getirilmiþ, II. Dünya Savaþýndan sonra da Sovyet pençesine düþmüþtür. Doðu Blokunun çökmesiyle, bu devletlerde zaaf emmareleri görülmeye baþlamýþtýr. Avrupa'yý en çok tehdit eden organize suçlarýn en yoðun olduðu bölge, Balkanlardýr. Belgede, Avrupa stratejisinin bugüne kadar iþgali önlemek üzerine kurulduðu; fakat artýk þartlarýn deðiþtiði ifade edilmektedir. Yine Belgeye göre tehlike artýk son derece dinamiktir ve dünyanýn her tarafýndan Avrupa'yý tehdid eder hale gelmiþtir. Bunun için, daha harekete geçmeden önce tehlikenin kaynaðýnda bertaraf edilmesi temel hedef olmalýdýr. güvenlik stratejisi belgesinde genç neslin, bulunduklarý dýþ ülkelerdeki topluma yabancýlaþmalarýyla izah ediliyor. Avrupa'daki Asya, Ortadoðu ve Kuzey Afrika'dan göç edenlerin ve iþçilerin oluþturduðu milyonlarca yabancýnýn varlýðý, bugün artýk tedirgin edici boyutlara ulaþmýþtýr. Türkler baþta olmak üzere bu yabancý nüfusun entegre edilememesi artýk, Avrupalýlara rahatsýzlýk vermektedir. Yabancýlarýn ne kýyafetleri, ne dilleri, ne toplumsal yapýlarý kolay kolay deðiþtirilebilmiþtir. Kendi camileri, dükkanlarý, kahvehaneleri, dernekleri; hatta okullarý olan yabancýlar, kendi aralarýnda ve bulunduklarý toplumda adeta tecrit edilmiþ bir hayat sürdürmektedir. Bu yüzden bulunduklarý toplumla tam olarak kaynaþtýklarý söylenemez. 37 3. dünyadan yayýlan nefret dalgasýnýn önüne geçmek için tehdidi önceden önleyebilecek bazý tedbirler, güvenlik stratejisi belgesinde sýralanmaktadýr. Bunlardan birisi mahallî ve bölgesel çatýþmalarýn önlenmesidir. Baþarýsýz devletlerin kendi ayaklarý üzerinde durmasýna yardým edilecektir. Bunun için iyi hükümetler desteklenecek, demokrasi teþvik edilecek ve organize suçlarla mücadelede iþbirliði yapýlacaktýr. Bu ülkeler yine hatýrlanacaðý üzere eski sömürgeler ve Osmanlý Devletinden kopartýlan topraklardýr. Raporda Balkanlarýn da baþarýsýz ülkelerin bulunduðu bölgeler arasýnda sayýlmasý manidardýr. Rus nüfuz alaný Dikkate deðer ki, Batýnýn dinamikleriyle geliþen her alandaki globalleþme, bugün yine Batýya karþý en büyük tehdidi oluþturmaktadýr. Teknolojik geliþmelerin bizzat kendisi tehlike arzeder hale gelmiþtir. Sonuç olarak, "Daha Ýyi Bir Dünya Ýçin Daha Güvenli Bir Avrupa" baþlýklý Avrupa Güvenlik Stratejisi belgesinde belirtilen hususlarýn çoðu doðru olmakla beraber, bütün bu geliþmelerin, Avrupa'nýn asýrlardýr uyguladýðý politikalarýn bir ürünü olduðu asla unutulmamalýdýr. Geliþmelere kendi bölgemiz ve komþularýmýz açýsýndan bakarsak, I. Dünya Savaþý ortamýnda çeþitli yollarla birer birer Osmanlý'dan ayrýlan toplumlar bugün hâlâ saðlam birer devlet nosyonundan uzaktýr; fakat bu durum, onlarýn kendi tercihleri deðil, bir bakýma onyýllardýr kendilerine dayatýlan rejimlerin bir sonucudur. Ortadoðu'yu ele alacak olursak, petrolün varlýðý bu dayatmalarýn bir süre daha devam edeceðini iþaret ediyor. Balkanlarda ise durum daha farklýdýr. Bu devletler Sovyet Blokundan kurtulmalarý üzerine, büyük bir sevinç dalgasýyla, birer birer AB'ye dahil edilmektedir; fakat Afrika baþta olmak üzere, fakirlik ve açlýk pençesindeki 3. Dünya için Avrupa'nýn henüz bir reçetesi yoktur. Bu yüzden, AB Güvenlik Stratejisi belgesi Ortadoðu için Balfour Deklerasyonu'nun iflasýnýn itirafýndan baþka bir þey deðildir. 3. Dünya için ise sömürgecilik döneminin tabii sonucudur. [email protected] Makale Gülþen Çulhaoðlu Çankaya Üniversitesi Türkçe Okutmaný TÜKETÝM KÜLTÜRÜ ve ANADÝLÝ KULLANIMI Ülkemizde basýlan kitap sayýsý her geçen gün artarken, piyasada bulunan bu kitaplarýn aslýnda ne oranda yazýnsal bir kalitede olduðu tartýþma konusudur. Dil, edebiyatýn ana malzemesi iken, günümüzün post-modern dünyasýnda hýz, kurgu ve hareketin ön plâna geçmesinin, söz konusu durumun deðiþmesine neden olduðu düþünülebilir. Görsel basýnýn yanýsýra, son yýllarda internetin yaygýn kullanýmýnýn, varolan kitap okuyucusunun büyük bir bölümünü çalmýþ olmasý, ekmeðini kalemi ile kazanan bireyleri, arz-talep iliþkisi içinde yapýt yaratmaya yönlendirmiþtir. Bu da kaliteden ödün verilen, herhangi bir besin deðeri taþýmamasýna raðmen satýþa en iyi þekilde hazýrlandýðý için popüler olan "fast-food" yiyecekleri gibi, bireyleri kültürel ve sanatsal anlamda besliyormuþ gibi görünen;ama aslýnda onlarý "þiþiren" yapýtlarýn ortaya çýkmasýnýn en önemli nedenlerinden biri olarak düþünülebilir. Edebiyat ve düþünce yapýtlarý söz konusu olduðunda yazarlarýn yaratýcý olabilmesi için gereken belki de en önemli yol gösterici, anadilidir. Bu anlamda, yukarýda söylenenlerden yola çýkarak, iyi yazar olmak-popüler ya da çok satan yazar olmak ve dili iyi kullanmak/kullan[a]mamak arasýnda kurulacak baðlantý, bizlere bu konu hakkýnda önemli ipuçlarý sunabilir. Son zamanlara kadar, "edebiyat" sayýlan yapýtlarýn içeriðinin ve dil kullanýmýnýn nasýl olduðu ve bugün hangi türlerin edebiyat olarak kabul gördüðünü saptamak da bu konu üzerinde düþünmek için önemli bir çýkýþ noktasý olarak görülebilir. B u n d a n b e l k i y i r m i y ý l ö n c e s i n e k a d a r, i y i yazar/edebiyatçý=dili iyi kullanan kiþi olarak kabul edilirken;bugün dili iyi kullanmak yerine, çok satmayý, popüler olmayý ve tanýnmayý kendine dert edinen "yazar"lar yetiþmektedir. Andy Warhol'un herkesin birgün onbeþ dakikalýðýna ünlü olacaðýný söylediði gibi, belki bu gidiþle herkes onbeþ dakikalýðýna ünlü bir"yazar" olacaktýr. Bugün geniþ halk kitlesi tarafýndan herhangi bir popüler nedenle tanýnmýþ, kabul görmüþ, eðitim düzeyi (yoksa düzeysizliði mi denmeli) ne olursa olsun bir mankenin, futbolcunun, arabeskçinin ya da popçunun "kitap yazýyorum bu aralar", "yakýnda romaným yayýmlanacak", "önümüzdeki hafta yeni çýkan kitabým için bir imza günü düzenliyorum" gibi cümleler sarfederek, zihnimize kazýnmasýnýn baþka ne gibi bir açýklamasý olabilir? Bugün "þairim" diye eðlence programlarýnda þiir okuyan ya da þiir kaseti çýkaran müteþairlerin (þair geçinenlerin), genç kuþak tarafýndan bu denli beðenilerek ve derin duygular içine girilerek (!?) dinlenilmesi;buna karþýn, "Türkçe aðzýmda annemin sütüdür" diyerek anadilini kutsallaþtýran Yahya Kemal'in, "Türkçem benim ses bayraðým" mýsraýyla konuþtuðu dilini hem yücelten hem de kutsallaþtýran Fazýl Hüsnü Daðlarca'nýn bugün genç kuþak tarafýndan neredeyse isimlerinin bile bilinmemesi oldukça çarpýcý bir tablo çizmektedir. Eline kalem alan herkesin roman, öykü, þiir gibi dili çok ince ve özenli kullanmayý gerektiren yapýtlar oluþturmasý ve en önemlisi bunlarýn kabul görmesi, gerek bu bireylerin, gerekse genç kuþaðýn ne denli anadili bilinci ve Türkçe sevgisine sahip olduðunu düþündürmektedir. Yaratýcý bir etkinlik olan yazý, ancak anadilinin kurallarý içinde yazýldýðýnda okuyanlara bir anlam ifade edecektir. Böylece, dilin tüm inceliklerine hakim olarak doldurulmasý gereken bu yazýn yapýtlarýnýn içi, maalesef ayný araçla, yani dille boþaltýlmaktadýr. 38 Makale Dil kusurlu olursa, kelimeler düþünceyi iyi anlatamaz. Düþünce iyi anlatýlmazsa, yapýlmasý gereken þeyler doðru yapýlamaz. Ödevler gereði gibi yapýlmazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlýþ yola sapar. Adalet yoldan çýkarsa þaþkýnlýk içine düþen halk, ne yapacaðýný, iþin nereye varacaðýný bilemez. Ýþte bunun içindir ki hiçbir þey dil kadar önemli deðildir. (Alýntýlayan Kavcar 76) Günümüzde, kültürel ve sanatsal boyutta ortaya çýkan yozlaþmýþlýðýn, yeteneksizliðin, alýmlama yeteneðindeki yetersizliðin, sanata ve edebiyata yönelik hiçbir yaratýcýlýða sahip olmayan bireylerin bu denli çoðalmasýnýn en büyük nedeni, söz konusu kiþilerin anadillerini yeterince öðrenmemeleri ve anadili bilincine sahip olmamalarýdýr. Toplumda herkes tarafýndan anlaþýlabilecek yalýnlýkta ve her türlü kavram, duygu ve düþünceyi ifade edebilecek zenginlikte bir dile sahip olmaya çalýþmak, belki de yaratýcýlýk ve sanatsal duyarlýlýk konusunda atýlacak en büyük adým olarak görülebilir. Kiþi anadili ile çevresine bakacak, onu yorumlayacak, duygu ve düþüncelerini karþýsýndaki bireylere aktaracaktýr. Bu çerçevede, anadilinin yaratýcýlýk boyutundaki önemi daha da netlik kazanmaktadýr. 39 Dilin toplumun bireyleri arasýnda gerek yazýlý gerek sözlü iletiþim aracý olma özelliðinden yola çýkarak, bugün toplumumuzda görülen en büyük sorunlardan biri var sayýlan birbirini anlamama, dinlememe ve birbirinin görüþlerine saygý duymamanýn sebebi olarak, Türkçenin hakkettiði deðeri görememesi düþünülebilir. Konfüçyüs'ün aþaðýda alýntýlanan görüþleri, dilin ve buna baðlý olarak kiþiler arasý iletiþimin bozulmasýyla beraber, toplumun kurumlarýnýn da yozlaþacaðýný gözler önüne sermektedir: Bu sözlerden yola çýkarak, dile yeterli derecede önem verilmeden ve hasassiyet gösterilmeden oluþturulmuþ "sözde" yazýn yapýtlarýnýn, günümüzde özellikle kültür-sanat alanýndaki yozlaþmýþlýðýn en önemli sorumlusu olduðu düþünülebilir. Düþünmenin temel taþlarýndan biri olan sözcüklerin geliþigüzel seçilmesinin doðuracaðý bu "düþünememe" ve "yaratamama" hastalýðý, günümüzde bir çýð gibi büyümektedir. Aslýnda yediðimiz, içtiðimiz, kullandýðýmýz neredeyse her ürünün sahtesinin üretildiði bu tüketim kültüründe, sanat yapýtlarýnýn sahte bir dille üretilmeye çalýþýlmasý da yadýrganmamalýdýr. Günümüzde tüketim kültürünün her alanda olduðu gibi, kültür ve sanat alanýnda da yoðun olarak yaþandýðý yadsýnamayacak bir gerçektir. Gelecekte, kültürden, sanattan ve edebiyattan yoksun bir toplumun köksalmasýný engellemek için üzerimize düþen en büyük sorumluluðun anadilimize, Türkçemize sahip çýkmak olduðu unutulmamalýdýr. Anadilimize sahip çýkmak konusunda ise, bugüne kadar varolagelen, artýk bir kliþe haline gelmiþ görüþlerden sýyrýlýp, kalýcý ve çarpýcý çözüm önerileri ileri sürmek ve artýk "yazarlýk"/"þairlik" mesleðini, anadilini seven ve önemseyen bireylere býrakmak en doðru yol gibi görünmektedir. KAYNAK Kavcar, Cahit. "Dil ve Ulusal Baðýmsýzlýk." Dil ve Dilimiz Türkçe (Sempozyum Bildirileri). Tömer Yayýnlarý, Ankara: 2003. 75-86. [email protected] Öðretim Üyesi PROF. DR. ZÝYA B. GÜVENÇ Çankaya Üniversitesi Mühendislik - Mimarlýk Fakültesi Dekaný Üniversitemiz için önemli olaný, Çankaya Üniversitesine geldikten sonra neler yaptýklarýmýz olduðundan, öncesinden ayrýntýlý olarak bahsetmeyeceðim. Kýsaca, Doktora derecemi 1989da Kalifornia Üniversitesinden aldýktan sonra ABD'de yaklaþýk 6 sene çeþitli kurumlarda araþtýrmacý olarak çalýþtým. Üniversitemizde çalýþmaya baþladýðým 1 Kasým 1997 tarihinden beri ve halen yapmaya devam ettiðimiz faaliyetlerimi üç ana grupta toplayabilirim: A) Bilimsel Araþtýrma Çalýþmalarý ve Ýlgili Faaliyetler Bilimsel çalýþmalarým; Nano-Science ve Surface-Science alanlarýna girmektedir. Metod olarak da bilgisayar hesaplamalý modelleme ve simülasyon yöntemlerini kullanmaktayýz. Çalýþmalarýmýzý, Üniversitemizde kurduðumuz paralel olarak çalýþan bilgisayarlardan oluþan bir "Cluster" sistemi üzerinde yapýyoruz. Bu tür bir bilgisayar sistemi ülkemizdeki pek çok üniversitede bulunmamaktadýr. Üniversitemizin kuruluþundan bu güne kadar bu ilgili alandaki faaliyetlerimizi aþaðýda özetledim: i- Son 7,5 sene içerisindeki çalýþmalarýmýzý Avrupa ve Amerikaki toplam 13 uluslararasý konferansta sunduk. Bu konferanslarda sunulan bildirilerin toplam sayýsý 34tür. ii- Ayný dönem içerisinde çalýþmalarýmýz ayrýca çok sayýda (sayýsýný tam olarak hatýrlamýyorum) yurt içi konferanslarda da sunuldu. iii- Ayný dönemde SCI'ca taranan uluslararasý dergilerde yayýnlanan makalelerimizin sayýsý 24tür. iv- Ayrýca SCI'ca taranan uluslararasý dergide yayýnlanmasý kabul edilen (baskýda olan) 1 makalemiz daha vardýr. v- Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünün çýkardýðý "Journal of Science" adlý bilimsel derginin Alan Editörlüðünü de yapmaktayým. vi- Üniversitemizde çalýþtýðým süre içerisinde yapmýþ olduðumuz bilimsel çalýþmalar, SCI dergilerinde baþkalarý tarafýndan yapýlan bilimsel yayýnlardan yaklaþýk 100 kadar atýf almýþtýr. SCI'da baþkalarý tarafýn-dan yayýnlanan çalýþmalardan bu güne kadar çalýþmalarýmýza yapýlan atýflarýn toplam sayýsý 200 dür. vii- Diðer yayýn türlerinden de aldýðýmýz epeyce atýflarýmýz var; ama onlarýn kaç tane olduðunu saymýyorum. viii- Üniversitemizin Bilgisayar Mühendisliði Bölümünde yüksek lisans yapan 6 yüksek l i s a n s ö ð r e n - c i s i n e Te z Danýþmanlýðý yaptým ve bu öðrencilerimiz þu anda mezun durumdalar. ix- Son 7,5 sene içerisinde ülkemizin çeþitli üniversitelerindeki ki doktora programlarýna kayýtlý bulunan 5 öðrenciye Doktora Tez Danýþmanlýðý yaptým. Bu 5 öðrencimiz de doktoralarýný bitirdiler. Halen 3 tane doktora öðrencisine de tez danýþmanlýðý yapmaktayým. x- Ayný dönemde de sayýsýný hatýrlamadýðým pek çok sayýda da Master ve Doktora öðrencilerinin tez izleme komitelerinde görev yapmaktayým. xi- Ülkemizde Bilimsel Etik Kurallarýna uyma konusunda özen gösterilmemektedir. Üzülerek belirtmek istiyorum ki bu durum oldukça yaygýn. Bu nedenle benimle çalýþan her öðrencimi bu konularda da mutlaka eðitiyorum. xii- Üniversitemiz ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) arasýnda yapýlmýþ olan iþ birliði protokolü çerçevesinde, TK kurumuna uzmanlýk tezi çalýþmalarýnda destek vermekteyim. Tez danýþmanlýðý ve tez deðerlendirme jüri üyeliði gibi. B) Eðitim Alanýndaki Faaliyetler Mühendislik ve temel bilim eðitimlerinin aðýrlýklý olarak uygulamalý olmasýnýn yararýna inananlardaným. Bu kapsamda mühendislik fakültemizin kuruluþundan bu güne kadar yoðun bir tempo ile eðitim için çok önemli olan laboratuvarlarýn kurulmasýna uðraþtýk ve halen bu çalýþmalarýmýz devam etmektedir. Þu ana kadar 7 Bilgisayar 40 Öðretim Üyesi ve 4 Elektronik laboratuvarý kurduk. 2 Elektronik laboratuvarýnýn kurulmasý çalýþmalarý da devam etmektedir. Fakültemizde ayrýca Endüstri Mühendisliði ve Ýç Mimarlýk Bölümlerimizde de Esnek Ýmalat, Bilgisayar laboratuvarlarý ve Stüdyolarýmýz bulunmaktadýr. Bu bölümlerimizde de yeni laboratuvar kurma çalýþmalarý devam etmektedir. Fakültemizde 2005 yýlý Bahar döneminden baþlamak üzere Fakültemiz öðrencilerinin (isteyen herkes katýlabilir) ufkunu geniþletmek ve bilgilerine farklý boyutlar katmak için seminerler düzenliyoruz. Seminerlerimiz her hafta Perþembe günleri saat 15:30da Mavi Salonda yapýlmaktadýr. Konuþmacýlar listesi önceden herkese e-mail yoluyla ve panolarda duyuru þeklinde iletilmektedir. Öðrencilerimizin bir engeli yok ise bu tür seminerlere katýlmalarýný tavsiye ederim. Bu seminerler öðrencilerimiz için düzenlenmektedir. Bu nedenle bir seminerin çok dar bir alanda ve çok teknik olmamasýna özen göstermekteyiz. Fakültemiz Bölümleri Avrupadaki üniversitelerle Erasmus çerçevesinde iþ birliði anlaþmalarý yapmaktadýr. Bu çalýþmalarýmýza devam etmekteyiz. Yapýlan anlaþmalarýn sayýsýný artýrmaya ve daha geniþ ülke kesimine yaymaya çalýþýyoruz. C) Ýdari Görevler Yaklaþýk olarak 6,5 sene Mühendislik - Mimarlýk Fakültesi Dekan Yardýmcýlýðý, 3,5 sene Elektronik ve Haberleþme Müh. Bölüm Baþkanlýðý görevlerini yürüttüm. 1 Ekim 2004 tarihinde Müh. Mim. Fakültesi Dekanlýðý görevine atandým. Sevgili Öðrenciler Ders kitaplarýnýzý okuyunuz, Mesleðinizi iyi öðreniniz. Bu zamanda her türlü basýlý bilgiye ulaþmak daha kolay. Bu nedenle nerede eðitim aldýðýnýz o kadar da önemli olmamaktadýr. Mühendislik eðitiminde baþarýlý olmak için ders saatleri dýþýnda da her gün düzenli olarak çalýþmanýz gerekmektedir. Unutmayýnýz ki, her büyük þirket mesleðini iyi bilen insaný iþe almak ister. 41 Ayrýca kendinizi sadece dar meslek konunuzda da deðil, geniþ kültürlü iyi bir vatandaþ olarak da yetiþtirmek zorundasýnýz. Farklý görüþ ve düþünceleri içeren kitaplar okuyun. Tek tür kitap okumak, insanýn kendisini zehirli bir yýlana ýsýrtmasýna benzer. Bunun panzehiri o konuda farklý görüþ ve düþünceleri de okumaktan geçer. Fakültemizdeki seminerlere katýlýn. Bu seminerlerle sizlere farklý boyutlar da vermeye çalýþýyoruz. Bildiðiniz gibi internet çok yaygýn olarak kullanýlmaya baþlandý. Bu, ayný zamanda bilginin kirlenmesine de neden olmaktadýr. Yalan ve aslý olmayan haberler de çok hýzlý bir þekilde binlerce insana ulaþmaktadýr. Her duyduðunuza ve size gösterilene inanmayýnýz. Bilim insaný gibi þüpheci ve sorgulayýcý olunuz. Size ulaþan her haberi sorgulamadan çevreye yaymayýnýz. Sezgi ve ön kestirimlerinizi daha güçlendirmek ve gerçekçi olabilmek için fiziksel niceliklerin rakamsal büyüklükleri ile egzersizler yapýnýz. Örneðin, iki katlý bir binanýn yüksekliði kaç metredir? Dünyanýn manyetik alan büyüklüðü ne kadardýr? Bunun radyo ve televizyon dalgalarý ile kýyaslamasý nedir ? Güneþin oluþturduðu manyetik alanýn ne kadarýdýr ? Cep telefonunun çalýþma gücü nedir? Iþýðýn hýzý ile yapýlabilen en hýzlý uzay gemilerinin hýzlarýný karþýlaþtýrýnýz, ülkemizin iç ve dýþ borçlarýnýn miktarý ne kadardýr ? Bu borç miktarý kadar para ile ülkemizdeki bütün üniversitelere araþtýrma merkezleri kurulabilir mi? Gibi sayýsýz örnekler verebiliriz. Ýyi bir bilim insanýnýn ve mühendisin sezgi ve ön kestirimleri çok güçlüdür. [email protected] Mezun YENAL GÜNDÜZ Çankaya Ünivesitesi Endüstri Mühendisliði 2002 Mezunu MAN Türkiye A.Þ. Elektrik Sistemleri Üretimi Proses Planlama ve Proje Sorumlusu - Neden bu mesleði seçtiniz? Üniversite sýnavýnda tercihlerimin hepsi farklý üniversitelerin endüstri mühendisliði bölümüydü. Lisedeyken hangi mesleði seçmem gerektiði üzerinde çok düþünmüþ ve bununla ilgili araþtýrma yapmýþtým. Endüstri mühendisliðini öncelikle tercih etmemin nedeni genel mühendislik eðitiminin yanýnda iþletme, iktisat gibi sosyal bilimler üzerinde de yoðunlaþmýþ olmasýydý. Bu, olaylara sadece teknik açýdan deðil, iþin sosyal, ekonomik yönlerinden de inceleme þansý tanýyor. Diðer bir nedeni ise, o zaman için çok geçerli bir mühendislik olmasý ve iþ bulma ve kariyer yapma açýsýndan daha çok alternatifim olacaðýna karar vermiþ olmamdý. Endüstri mühendisleri hem üretim hem de hizmet sektörünün her alanýnda çalýþabiliyor ve yaptýklarý her iþe analitik þekilde bakýp, yeni fikirler ortaya koyabiliyor. Eskiden sadece iþletme, iktisat gibi sosyal bölümlerden mezun olanlar bankalar ve devlet kurumlarýn da çalýþabiliyordu; ancak þimdi bu kurumlar, öncelikli olarak endüstri mühendislerini tercih edebiliyor. Endüstri mühendisliðinin þu andaki popülaritesi eskisine göre azalmýþ gibi gözükse de, Türkiye'nin verimsiz çalýþan, kaynaklarýný doðru kullanamayan bir ülke olduðunu ve Hindistan ve Çin'deki ucuz iþ gücü faktörünün önem kazandýðýný düþünürsek, Türkiye'nin endüstri mühendislerine her geçen gün daha çok ihtiyacý olduðunu düþünüyorum. Doðru bir seçim yaptýðýmý þimdi daha iyi görebiliyorum. - Þu anda yaptýðýnýz iþ, görev ve sorumluluklarýnýz nelerdir? Bir seneden beri MAN Türkiye A.Þ Elektrik Sistemleri Üretimi departmanýnda Proses Planlama ve Proje Sorumlusu olarak çalýþmaktayým. Bu departman 250 çalýþaný ile MAN'ýn en büyük departmanlarýndan biri. 1,5 sene önce kurulan departmanda hem üretim hem de lojistik-planlamada proses iyileþtirmeler ve verimliliðin arttýrýlmasý üzerine çalýþmaktayým. Bunun dýþýnda, projeler zamanýmýn büyük bir kýsmýný almakta. Üzerinde çalýþtýðým projelerden bazýlarý þöyle: Barkod sisteminin kurulmasý / üretim takip sistemi, elektronik Kanban'ýn entegrasyonu, kalite çemberlerinin oluþturulmasý ve sürekliliðinin saðlanmasý, stok seviyelerinin/maliyetlerinin düþürülmesi, tüm malzemeler için fire oranlarýnýn tespit edilmesi ve düþürülmesi, iþçi performans ölçüm ve deðerlendirme sisteminin oluþturulmasý. Ayný zamanda bölümdeki iþ ve zaman etüdlerinin yapýlmasýný yönetmekteyim. Bunun dýþýnda bitirme projelerini burada yapan üniversitelerin endüstri mühendisliði bölümü son sýnýf öðrencilerine danýþmanlýk yapýyorum. Çankaya Üniversitesinden iki grup öðrenci ile birlikte çalýþmaktayýz. - Geriye baktýðýnýzda aldýðýnýz eðitim programýný nasýl deðerlendiriyorsunuz? Çankaya Üniversitesinin ikinci mezunlarýndan biri olarak, yeni bir üniversitede eðitim görmüþ olmanýn muhakkak dezavantajlarý vardý; ancak burada önemli olan dezavantajý avantaja çevirmekti. Üniversiteden yeni mezun olmuþ veya yüksek lisansýný yeni tamamlamýþ öðretim görevlileri tarafýndan eðitim gördük; ancak biz öðretmen-öðrenci iliþkisini arkadaþ iliþkisine dönüþtürerek onlarla daha çok çalýþma fýrsatý yarattýk. Öðretim görevlilerinin deneyim eksiðini bu þekilde kapattýk. Belki de bizlerle birlikte onlar da öðrendi. Bunun dýþýnda onlarýn gösterdikleri gayret bence takdire deðerdi. Beþ kiþilik bir grup olarak Süheyla Türkyýlmaz ve Gonca Yýldýrým hocalarýmýzýn bize verdikleri destek ile Endüstri Mühendisliði Öðrenci Sempozyumunda (EMÖS) 26 üniversiteden 29 projenin yer aldýðý yarýþmaya katýlmýþ ve ikincilik ödülünü kazanmýþtýk. Bu 26 üniversite içerisinde, þu anda hepimizin çok iyi olarak tanýmladýðý üniversiteler de bulunmaktaydý. Bu aramýzda çok fark olmadýðýný bence göstermektedir. - Üniversitenin sosyal, kültürel faaliyetlerini nasýl deðerlendiriyorsunuz? Bunlara etkin olarak katýlabildiniz mi? Ben ve arkadaþlarým 1998 yýlýnda Endüstri Mühendisliði Topluluðunu kurmuþtuk. Ben bu topluluðun 2001 yýlýna kadar 3 sene süreyle baþkanlýðýný yürüttüm. Arkadaþlarýmla birlikte üniversitemizi ve bölümümüzü tanýtmak amacýyla çok çalýþtýk. Halen yapýlmakta olan Türkiye Endüstri Mühendisliði Öðrencileri Buluþmasý'nýn (TEMÖB) on 42 Mezun birincisini (11) 2001 yýlýnda üniversitemizde gerçekleþtirdik. Gerçekleþtirilen TEMÖB'ler arasýnda en iyilerden birisi olarak gösterilmiþti ve hala konuþulduðunu biliyorum. Bahar þenliklerinde açýlan ilk ve tek stand olarak belki de bahar þenliðinin bugünkü seviyesine gelmesinde bizim de payýmýz olmuþtur. 2001 yýlýnda Öðrenci Konseyi üyeliðine seçilmiþ ve bir sene süre ile bu görevi de yürütmüþtüm. Bunun dýþýnda da üniversite tanýtým fuarlarýnda üniversitemizin standýnda tanýtým elemaný olarak yer almýþtým. Bunlarýn dýþýnda organizasyon yapmak yerine, yapýlanlara da elimden geldiðince katýldým. Üniversitenin diploma sahibi yapmak dýþýndaki görevi ise, kiþisel geliþimi saðlamasýdýr. Bu nedenle öðrencilerin bu tür etkinliklere katýlmasýnýn yanýnda düzenlenmesinde aktif rol almasý ve üniversitenin bunlara destek vermesi çok önemlidir. - Kariyer hedefleriniz nelerdir? Hedefim þu anda çalýþmakta olduðum firma gibi kurumsal bir yapýda üst düzey yönetici olmak. Bunun dýþýnda da siyasetle aktif olarak uðraþmak istiyorum. Bu hedeflere ulaþmak için önümde uzun bir yol olduðunu biliyorum. Bunlara ulaþabilmek için öncelikli hedeflerimden birisi de yurt içinde veya yurt dýþýnda doktora yapmak. - MAN'da çalýþmak dersek bize neler anlatýrsýnýz? MAN Türkiye, merkezi Almanya'nýn Münih þehrinde bulunan ve ayný zamanda da MAN Grubu'nun en büyük þirketini oluþturan MAN Nutzfahrzeuge AG uluslararasý imalat zincirinin bir parçasýdýr. Haziran 2001'de NEOPLAN markasýnýn alýnmasýndan sonra, MAN Nutzfahrzeuge AG, Avrupa'da en büyük ikinci kamyon üreticilerinden biri olmanýn yaný sýra, otobüste üçüncü büyük üretici konumuna gelmiþtir ve yaklaþýk 36.000 kiþiyi istihdam etmektedir. Yýllýk Cirosu 10 Milyar EURO ulaþmaktadýr. MAN Nutzfahrzeuge AG'ye ait Almanya, Türkiye, Avusturya, Polonya, Ýran ve Çin' de olmak üzere 7 fabrika bulunmaktadýr. MAN Türkiye A.Þ'de ise yaklaþýk 2500 kiþi çalýþmaktadýr. Böyle büyük ve kurumsal bir firmada çalýþmanýn kariyerim açýsýndan çok önemli olduðunu düþünmekteyim. Ufak firmalarda da çalýþtým; ancak büyük ve kurumsal bir firmadan kazanýlacak deneyimler de büyük olmaktadýr. - Ýþ dýþý zamanlarýnýzý nasýl deðerlendiriyorsunuz? 43 Esasýnda iþ dýþý zaman diye bir þey yok. Hafta içi akþamlarýný genelde evde bilgisayar baþýnda geçirerek deðerlendiriyorum. Hafta sonlarýný ise arkadaþlarýmla dýþarýda geçiriyorum. Halen Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliði Bölümünde yüksek lisansýmý yapmaktayým ve tez aþamasýndayým. Bu nedenle zamanýmýn bir kýsmýný yüksek lisans tezimi hazýrlamaya ayýrmak durumundayým. Bunun dýþýnda haftanýn iki günü Almanca Dil Eðitimi için Alman Kültür Merkezine gitmekteyim. - Halen Çankaya Üniversitesi'nde öðrenim gören öðrencilere neler söylemek istersiniz? Öðrenci arkadaþlara öncelikle artýk sadece üniversite mezunu olmanýn yetmediðini söyleyebilirim. Bu nedenle kendilerini üniversiteden mezun olmadan önce yabancý dil, bilgisayar gibi konularda iyi yetiþtirmelerini önerebilirim. Bununla birlikte, önceden belirttiðim gibi, kiþisel geliþim çok önemli. Bu nedenle sosyal etkinliklere vakitlerinin yettiði kadarýyla katýlmalarýný ve bu etkinliklerin düzenlenmelerinde yer almalarýnýn iþ yaþamýna giriþte ve girdikten sonra çok etkisi olduðunu söyleyebilirim. Son olarak, üniversite zamanlarýnýn kýymetini bilsinler. - Üniversite sýnavlarýna hazýrlanan adaylara meslek ve üniversite seçimi hakkýnda önerileriniz var mý? Üniversite sýnavýna hazýrlanan arkadaþlarýn büyük bir kýsmý önce üniversite sonra meslek tercihi yapmakta. Bu yanlýþa düþmemelerini öneriyorum; çünkü istemediðiniz bir bölümde sadece üniversite tercihinizden dolayý girdikten sonra, o mesleðin aslýnda size göre olmadýðýnýzý anladýðýnýz da geri dönüþ çok zor. Aslýnda istemediðiniz bir bölümden mezun olduðunuzda ve iþ yaþamýna girdiðinizde baþarýlý olma olasýlýðýnýz azalmaktadýr. Bunun örneklerini, iþ yaþamýnda olan biri olarak çevremde görüyorum. - Üniversite ve iþ yaþamýný kýyaslarsak neler söylersiniz? Herkes üniversitede iken biran önce mezun olmak ve iþ yaþamýna girmek ister; ancak ikisinin de yeri gerçekten çok farklý. Üniversitede iken hiç bir sorumluluðunuz yok. Tek sorumluluðunuz dersleriniz ve iyi bir þekilde üniversiteden mezun olmak. Kendinize, ailenize ve arkadaþlarýnýza ayýrabileceðiniz çok zaman var; ancak iþ yaþamý, üniversite yaþamýna göre çok daha zor ve acýmasýz. Ben üniversite yýllarýný dolu dolu geçirmiþ birisi olarak içim rahat; fakat yine de üniversite yýllarýný özlüyorum. - Hobileriniz, tutkularýnýz alýþkanlýklarýnýz... Futbol oynamayý ve izlemeyi, satranç oynamayý, king oynamayý, müzik dinlemeyi, araba kullanmayý seviyorum. Koyu bir Galatasaray taraftarýyým. [email protected] Bölüm Prof. Dr. Cüneyt Elker Çankaya Üniversitesi MMF Ýç Mimarlýk Bölüm Baþkaný ÇANKAYA ÜNÝVERSÝTESÝ ÝÇ MÝMARLIK BÖLÜMÜ Ýç Mimarlýk, deðeri her geçen gün daha da yükselen mesleklerden biri haline gelmiþtir. Bu yükseliþ tesadüfi veya geçici deðildir; çünkü kentlerimiz sürekli bir deðiþim içindedir: kent merkezleri boþalmakta, insanlar banliyölere taþýnmakta, boþalan binalara yeni iþlevler vermek gerekmektedir. Diðer yandan, kentlerimizin çoðunda yapý stoðu fazlasý vardýr; bunlarýn, çoðunlukla yapýlma amacýndan farklý iþlevler için kullanmasý doðaldýr. Ayrýca, artan refahla birlikte, kiþilerin iç mekan kalitesi için beklentileri de artmaktadýr. Bütün bu nedenlerle, iç mimarlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadýr. Ýç Mimarlýk, insanýn yakýn çevresini oluþturan yapýlarýn, belirlenmiþ mekanlarýn tasarýmýyla ilgilenir. Bu kapsamda, iç mimarlýk eðitiminin amacý; öðrencileri sadece teknik bilgilerle donatmak deðil; beraberinde kullanýcýnýn fiziksel ve duygusal gereksinimleri ile ilgilenmek üzere estetik bilgiler de vermektir. Bu gereksinimlerin karþýlanmasý için iç mimarýn, teknik, sosyal ve ekonomik problemleri kapsayan bir anlayýþ, beðeni ortaya çýkarmasý beklenmektedir. Çankaya Üniversitesi Ýç Mimarlýk Bölümünde gerekli bilgi aktarýmý kuramsal derslerde saðlanmakta, stüdyo çalýþmalarý da tasarým sürecinin ana faktörü olan yaratýcýlýðýn geliþimine yardýmcý olmaktadýr. Ders programý, mezun öðrencilerin disiplinlerarasý iþ ortamýna uyumlu bir biçimde katýlýmýný saðlayabilecek özelliklerde, diðer disiplinlerle, örneðin, mimarlar, mühendisler, peyzaj mimarlarý ile iþbirliðine girebilmelerine olanak verecek þekilde tasarlanmýþtýr. Uygulama çalýþmalarý iki deðiþik iþleve cevap vermek üzere planlanmýþtýr. Birincisi, öðrencinin mezun olmadan verimli bir birikim kazanmasýna yardýmcý olunarak, mesleki tecrübe elde etme süresini en aza indirilebilmesi, ikinci olarak, öðrencinin uygulama yapan meslek insanlarý ile akademisyenler arasýnda bað oluþturabilmesidir. Öðrenciler, mezun olduklarý zaman bir çok alanda çalýþarak, bir yandan yaratýcý kimliklerini ortaya çýkarýrken, diðer yandan da kuram-bilgi ikilisinin beraberliðinin getirdiði olumlu katkýlarý kullanabileceklerdir. Bu anlamda düþünüldüðünde, bu öðrenciler tekrar bir meslek içi eðitime gereksinim duymadan, doðrudan mesleklerini uygulayabileceklerdir. Çalýþma alanlarý, eðitim-ögretim programlarýnda mimariden endüstri tasarýmýna uzanan bir geniþlikte tasarlandýðý ve uygulandýðý için, uyum saðlayabilecekleri iþ ortamlarý da bu paralelde geniþ olacaktýr. Bu kapsamda, öðrenciler arzu ederlerse akademik araþtýrma ve çalýþmalarýna devam ederek, akademik yönü seçebilir; isterlerse kendi tasarým bürolarýný oluþturup, proje ve uygulama yapabilir. Bölümden mezun olan öðrenciler, doðal olarak devlet veya özel sektörde idari ve teknik kadrolarda yer alabilecektir. Ayrýca, mesleki formasyondan oluþan, bir yandan sanat-tasarým, diðer yandan da teknik-uygulama aðýrlýklý eðitim-ögretim söz konusu olduðundan, öðrenciler çok aranan bireyler olacaktýr. Örneðin; her biri çaðdaþ sunumda çok yararlý olan CAD, 3D Studio ve benzeri bilgi iþlem birikimleri ve yabancý dil hakimiyetleri nedeni ile mesleki sýralamalarda daima en önde gelecektir. 2005 - 2006 akademik yýlýndan baþlayarak Ýç Mimarlýk Bölümüne, özel yetenek sýnavý yerine, merkezi yerleþtirme sýnavý ile öðrenci alýnacaktýr. Bu da, bölümün kendi alanýnda ülkemizdeki en iyilerden biri olma ve en önde yarýþma iddiasýnýn bir göstergesidir. Ýç Mimarlýk Bölümü Lisans Eðitim Programý Birinci Yýl Ýkinci Yýl Üçüncü Yýl Temel Tasarým I-II Grafik Ýletiþim I-II Mimariye Giriþ I-II Uygulama I-II Ýngilizce I-II Yaz Stajý I Tasarým Stüdyosu I-II Uygulama III-IV Statik ve Yapý I-II Bilgisayar Des. Tas. Giriþ Sanat Tarihi I-II Bilgisayar Des. Tasarým Yaz Stajý II Tasarým Stüdyosu III-IV Tesisat I-II Uygulama V-VI Bina Ekonomisi I-II Seçmeli Ders I-II Türkçe I-II Yaz Stajý (Büro Stajý) Dördüncü Yýl Seçmeli Dersler Tasarým Stüdyosu V Diploma Araþtýrmasý Uygulama VII-VIII Çevre Kontrol Ýnsan Haklarý Ýnkýlap Tarihi I-II Seçmeli Ders III Diploma Projesi Seçmeli Dersler I-II: Planlama Tekniði I-II Maket Yapýmý Kamusal Ýç Mekanlar Yapý Malzemesi Kentsel Tasarým Sosyal ve Kültürel Faktörler El Sanatlarý Endüstri Tasarýmý Bilgisayar Destekli Sunum Teknikleri I-II Seçmeli Dersler III (Teknik): Peyzaj Tasarýmý Mimari Tasarýmda Yaratýcý Biçimler Seçmeli Dersler III (Genel): Tiyatro Film Analizi 44 Öðrenci Topluluðu ENDÜSTRÝ MÜHENDÝSLÝÐÝ TOPLULUÐU Derslerin yoðunlaþtýðý ve mezuniyetin yaklaþtýðý bir dönemde Çankaya University- Industrial Engineering Club (IEC) olarak Gündem Dergisinde hepinize bir merhaba diyelim, dünden bugüne yaptýklarmýzý, yapacaklarýmýzý paylaþalým istedik. IEC, 1998 yýlýnda Endüstri Mühendisliði öðrencileri tarafýndan kuruldu; ancak bugüne kadar yalnýz bir öðrenci kulübü olarak kalmadý, bölümden aldýðý destekle, diðer üniversitelerle sürekli iþbirliði içinde, koordineli çalýþarak kendine deðer kattý, adýný duyurdu. IEC'nin diðer üniversitelerle ortak düzenlediði ve katýldýðý organizyonlardan bazýlarýný tanýtalým: TEMÖB "Türkiye Endüstri Mühendisliði Öðrencileri Buluþmasý" Türkiye Cumhuriyeti'nde ve Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti'nde Endüstri Mühendisliði eðitimi veren 39 farklý üniversitenin öðrencilerini ortak bir platformda bir araya getirerek; bilgi alýþveriþinde bulunmalarýný, üniversite-iþ dünyasý iþbirliði saðlamayý, geleceðin endüstri mühendisleri olarak Türkiye ve dünyadaki güncel geliþmeleri yakýndan izlemeyi ve aralarýndaki arkadaþlýk baðýný kuvvetlendirmeyi amaçlamýþ; tamamen öðrenciler tarafýndan düzenlenen Türkiye'nin ilk ve en büyük öðrenci buluþmasýdýr. Bu buluþmalarda akademik dünyanýn ve iþ dünyasýnýn en baþarýlý isimleri, katýlýmcýlarla TEMÖB için belirlenen konu çerçevesinde bilgilerini paylaþýrlar. TEMÖB, þubat ve eylül aylarýnda olmak üzere yýlda 2 kez düzenlenir. 45 IEC de, 11.TEMÖB'ü Þubat 2001 de "Yeni Sistem Anlayýþý ve Verimlilik" konusuyla Çankaya Üniversitesi'nde gerçekleþtirerek ilk büyük baþarýsýna imza attý. Düzenlenen son organizasyon, 19.TEMÖB,Þubat 2005 de "Farklýlaþma" konusuyla Atýlým Üniversite'sinde gerçekleþti. Önümüzdeki 20.TEMÖB Eylül,2005 de "Innovation" konusuyla Koç Üniversitesi'nde düzenlenecek. Ayrýntýlý bilgiye http://temob.ku.edu.tr web sitesinden ulaþabilirsiz. AnkaraEM Ankara'daki altý üniversitenin (Atýlým, Baþkent, Bilkent, Çankaya, Gazi, ODTÜ) Endüstri Mühendisliði Öðrenci Kulüplerinin ortak düzenlediði bir organizasyondur. Paneller, proje yarýþmalarý, vaka analizi çalýþmalarý, sempozyumlar, eðitim seminerleri ile endüstri mühendisliði öðrencilerinin mesleðe bakýþ açýlarýný geniþletir. Altý kulübün ortak organizasyonu olmanýn saðladýðý güçle belirlenen konuyla ilgili, akademisyenler, konusunda uzman iþ ve devlet adamlarý birikimlerini öðrencilere aktarýrlar. IEC olarak, 8-9 Mart 2003 tarihleri arasýnda "Yeniden Yapýlanma ve Verimlilik" konusuyla 3. AnkaraEM'yi büyük bir organizasyonla Çankaya Üniversitesi'nde gerçekleþtirdik. Düzenlediðimiz AnkaraEM organizasyonuyla platformunu bir günden, iki güne çýkartarak bir ilki gerçekleþtirdik ve Ankara dýþýndan katýlýmlarla, basýný da çaðýrarak organizyonu büyütüp önemini arttýrdýk. Katýlan konuþmacýlar arasýnda iþ dünyasýndan: Turgut Uzer, Ekrem Yener, Mehmet Ali Neyzi, Mehmet Ali Berkman, Akýn Öngör, Þeref Oðuz, Kemal Þahin, Ömer Tanrýkulu gibi tanýnmýþ ve önemli isimler, akademik alanda da bölüm baþkanýmýz Prof. Fetih Yýldýrým, O.D.T.Ü Endüstri Mühendisliði Bölümü Öðretim Üyesi Prof. Halim Doðrusöz, Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliði Bölümü Öðretim Üyesi Prof. Ýhsan Sabuncuoðlu bizlerle birikimlerini paylaþtýlar. Bu yýl ise 5.AnkaraEM Baþkent Üniversitesi'nde "Üretim Felsefeleri ve Rekabet" konusuyla düzenlendi. EMÖS (Endüstri Mühendisliði Öðrenci Sempozyumu) Türkiye'de, organizasyonu ve sunumlarý sadece öðrenciler tarafýndan gerçekleþtirilen ilk sempozyumdur. 1994'te ÝTÜde düzenlenen organizasyon, geleneksel hale gelmiþtir. Seminer Öðrenci Topluluðu ve panellerin de bulunduðu sempozyum dahilinde, öðrenciler hazýrladýklarý proje ve bildirilerini sunup dinleyici ve akademisyenlerce deðerlendirilirler. Bu yýl 12cisi düzenlen "Globalleþme Sürecinde Kaynak Kullanýmý" konulu EMÖS'e yine IEC olarak katýldýk. Bu yýl düzenlenen 12.EMÖS'te bölümümüz 4.Sýnýf öðrencilerinden, Özcan Çikot, Müge Gümrah ve Levent Murat sunduklarý bildiri ile birinci olarak okulumuzu en iyi þekilde temsil etti. Onlarla gurur duyuyoruz. EMÖS'lerle ilgili daha geniþ bilgi almak için http://www.emk.itu.edu.tr sitesini takip edebilirsiniz. IEC olarak, bölüm içerisinde düzenlediðimiz aktivitelerle de sosyal ve akademik kenetlenmeyi saðlýyoruz. Bu bahar döneminde yaptýðýmýz diðer organizasyonlardan bahsedelim, döneme baþlarken bölüm olarak yaklaþýk 90 kiþinin katýldýðý bir brunch düzenledik. AnkaraEM çerçevesinde Bilkent Üniversitesi'nin düzenlediði bölüm yemeðine katýldýk. Dönemi bitirmeden önceki planlarýmýza gelince, bölüm olarak bu sene bir ilki gerçekleþtirerek "Endüstri Mühendisliði Bölümü'nün EN'leri"ni seçiyoruz. Dönem sonunda ise, bu seneden itibaren geleneksel hale gelecek bir "EM Gecesi" düzenliyoruz. Teknik geziler düzenleyerek de fabrika ve çalýþma ortamlarýný görme imkaný saðlýyoruz. Þu an yoðunlaþtýðýmýz baþka bir organizasyonsa, bölümümüz mezunlarýný davet ederek gerçekleþtirmeyi amaçladýðýmýz bir panel. Amacýmýz onlarý çaðýrarak akademik ve iþ dünyasýna giriþ süreçlerini, bu süreçte bizleri nelerin beklediðini aktarmarýný, tecrübelerini paylaþmalarýný saðlamak, mezunlarla baðlarý koparmamak ve sürekli diyalog halinde olmak. Tüm bu organizasyonlarýn mimarlarýna gelince, IEC'nin bu sene, danýþman hocamýz Suat KASAP'la yeniden düzenlediðimiz tüzüðüne göre, bölümdeki her öðrenci IEC'nin doðal bir üyesidir; ancak faaliyetleri yürüten, karar alan ve temsil eden organý Yönetim Kuruludur. Yönetim Kurulumuz: Baþkan-Özcan Çikot Baþkan Yardýmcýsý: Müge Gümrah Akademik Ýþler Sorumlularý: Engin Bayraktar Müge Doðan Sosyal Ýþler Sorumlularý: Asena Erdemir Nergis Özmetin Yazman- Osman Cabi 2005-2006 Yýlý Baþkaný: F.Ýnanç Kaytanlý 2005-2006 Yýlý Baþkan Yardýmcýsý: Ansev Mermer Biz IEC olarak organizasyonlarýn ne kadar zorlu bir süreç olduðunu biliyoruz. Sinerji yaratarak, öðrendiklerimizi kullanarak, ekip halinde sorunlarla baþa çýkmayý ve sorunlarý fýsata dönüþtürmeyi öðrendik. Seminerlerle, konferanslarla, teknik gezilerle, eðlencelerle.. dolu dolu bir kulübü anlatmaya çalýþtýk... Daha yapacaðýmýz çok þey var! IEC bünyesinde bizlerle çalýþmak isteyenlere açýðýz. Fark yaratmak, sorumluluk almak, sosyal olarak geliþmek ve ekip olmak için; IEC diyoruz! Tüm aktivitelerimizi, duyurularýmýzý, geliþmeleri güncellenen http://iec.cankaya.edu.tr sitemizden takip edebilir bizimle iletiþime geçebilirsiniz... 46 Öðrenci Nurcan Z. Çarýkcý Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4. Sýnýf Öðrencisi ELSA Avrupa Genç Hukukçular Derneði Türkiye Genel Merkezi Tanýtýmdan Sorumlu Baþkan Yardýmcýsý HUKUK ve ELSA ELSA (The European Law Students' Association) Avrupa Genç Hukukçular Derneði Avrupa'daki, 37 ülkeden ve 200'den fazla hukuk fakültesinden, 25.000 öðrenci ya da mezun genç hukukçuyu kapsamakta olup, hukuk alanýnda faaliyet göstermektedir. Üyesi bulunduðum bu dernek, 29 Nisan 1991'de politik olarak tarafsýzlýk ve baðýmsýz olarak Ýstanbul'da kurulmuþtur. ELSA'nýn Ankara, Ýstanbul ve Ýzmir þubeleri dahilinde, 700'e yakýn üyesi vardýr. Bu giriþi okuduktan sonra bu yazýnýn sýkýcý ve uzun bir dernek tanýtýmý olacaðýný düþünebilirsiniz; fakat bu kiþisel bir yazý olacaðý için ben kendimden yola çýkarak ELSA'yý size anlatmak istiyorum. 2002 yýlýnda üyesi olduðum bu derneðin, 2003-2004 çalýþma dönemlerinde ELSA Ankara Þubesi ve ELSA Türkiye Genel Merkez Saymaný olarak göreve baþladým. Türkiye'deki Dernek kavramýndan yola çýkarsak sayman, genelde sadece kanundan dolayý Dernekler Masasýnýn istediði defterleri tutan, aidat toplayýp makbuz kesen bir yönetim kurulu üyesi olarak düþünülebilir. Açýkçasý ben de böyle düþünmüþtüm ilk baþta; ancak yanýldýðýmý daha sonra anladým. Yapýlan bir projenin tahmini bütçesinin çýkarýlmasý, bu bütçe doðrultusunda maddî kaynak aramak, bütçedeki açýklarý kapatmaya çalýþmak, projenin gerçekleþmesinden sonra da kâr-zarar durumuna bakmak... Sadece 'parasal' bir yönü olan bir iþmiþ gibi görünüyor deðil mi? Halbuki, bu iþleri yaparken ayný zamanda, bir organizasyonun nasýl yapýlacaðý, resmî yazýþma metinlerinin nasýl hazýrlanacaðý, bir projenin akademik ve sosyal içeriðinin nasýl oluþturulacaðý, yapýlan projelerin etkili bir biçimde hedeflenilen kitleye nasýl tanýtýlacaðý ve onlara projenin nasýl sunulacaðý daöðrenilmektedir. Özellikle bu tanýtýmlar sýrasýnda görüþme tekniklerini keþfetme, topluluk önünde konuþma yeteneðinizin geliþmesi ve bence en önemlisi grup çalýþmasýnýn öðrenilmesi de bu görevin kiþiye kazandýrdýklarý arasýndadýr. Bu saydýklarýmýn hepsi tabii ki bir grup çalýþmasý ve iþ bölümüyle gerçekleþir. ELSA'da Yönetim Kurulu içindeki iþ bölümü þu þekildedir: Baþkan, Genel Sekreter, Sayman, ve Tanýtýmdan Sorumlu Baþkan Yardýmcýsýnýn oluþturduðu "Destekleyici Alanlar" ile Akademik Aktiviteler (AA), Seminer ve Konferanslar (S&C), STEP - Öðrenci Deðiþim Programý'ndan Sorumlu Baþkan Yardýmcýlarýnýn yer aldýðý "Anahtar Alanlar". Az önce yukarýda bütçesinden baþlayýp tanýtýmýna kadar saydýðým faaliyetler 'Anahtar Alanlar' altýnda gerçekleþtirdiðimiz aktivitelerin mutfak kýsmýdýr ki, bu kýsým da 'Destekleyici Alanlar'ýn yapýlan projedeki görevlerini içerir. "Bu iþler hukuk fakültesi mezunu olarak bize ne gibi katký saðlar? Biz 'organizatör' deðil Hukukçu olacaðýz" diye düþünebilirsiniz; bu açýdan bakacak olursanýz haklýsýnýz aslýnda. Þimdilik bunu bir kenara býrakýp okuduðumuz fakülte hakkýnda bazý kiþisel görüþlerimi aktarmak istiyorum. Hepimizin bildiði gibi 4 yýllýk bir öðrenim süreci sonrasý bir yýllýk (Hâkimlik ve Savcýlýk için iki yýllýk) 'staj' döneminden sonra, hukuk eðitimimizin 'resmî' ve zorunlu eðitim kýsmýný bitirmiþ oluyoruz. Peki sizce bu süreç bittiði zaman edindiðimiz teorik ve (az da olsa) pratik bilgiler sayesinde 'Hukukçu' sýfatýný tam anlamýyla taþýmaya haiz oluyor muyuz? Eðer olduðumuzu düþünürsek, bunda ne kadar baþarýlýyýz? 10'ar cm kalýnlýktaki ders kitaplarýmýz bize bu bilgileri tam anlamýyla ne kadar verir tartýþýlýr; ama bence sadece hukuk bilmek iþ hayatýmýzda (sýfatýmýz ne olursa olsun; Hâkim, Savcý, Avukat, Noter, vb.) baþarýlý olmamýza yetmez. Örnekleyecek olursam: hukukî sorunu için size baþvuran kiþiyi 'müvekkil' olarak kazanma; çalýþtýðýnýz firma adýna bir ihaleye girdiðinizde iþi alacak kadar ikna edici bir dosya hazýrlama ve konuþma yapma ya da mahkemede savunduðunuz dosya karþýsýnda hâkimin kâni olmasý... Bir de bunlarýn yanýnda 'hukuk dýþý' sayabileceðimiz iþler de var: bir hukuk bürosunda çalýþýyorsanýz bürodaki sekreterden tutun da patronunuza kadar herkesle -grup çalýþmasý içerisinde- uyumlu çalýþma, kendi ofisiniz varsa bu ofisin yýllýk 'bütçe'sinin yapýlmasý ve kontrolü, hukuk bürolarýnýn reklam yasaðýnýn da olduðu göz önüne alýnýrsa kendinizin, büronuzun ve yaptýðýnýz iþlerin 'tanýtým'ý, aldýðýnýz bir davanýn hazýrlýðýnýn günbegün takviminin çýkarýlmasý gibi aþamalar da iþ hayatýmýzýn 'mutfak kýsmý'ný oluþturur aslýnda. Eðitim sistemimiz dolayýsýyla, özellikle en son saydýklarýmý dört yýllýk eðitimimiz içerisinde ne yazýk ki sadece fakültede öðrendiklerimizle karþýlayamýyoruz. Türkiye'de þu anda 20'den fazla hukuk fakültesi olduðunu da dikkate alýrsak, sadece hukuk bilgimiz ile iþ hayatýmýzda baþarýlý olmamýz tesadüflere baðlý bulunmaktadýr. Rakiplerimiz arasýndan sýyrýlarak kendimizi gösterebilmemiz teorik birikimimizi hayata nasýl geçirdiðimizde saklýdýr. ELSA, bir hukuk fakültesi öðrencisinin hukuku ve hayatý profesyonel yaþamýna baþlamadan birleþtirebileceði bir Sivil Toplum Kuruluþudur. AB'ye giriþ sürecinde olduðumuz bu dönemde hem uluslararasý ve ulusal hukukumuzu takip 48 Öðrenci edebilmek açýsýndan, hem de hukuk dýþý kiþisel geliþimime yardýmcý olmasý yönüyle fakülteye baþlar baþlamaz her 'taze' üniversiteli gibi bende de var olan 'sosyalleþme, bir þeyler yapma isteðimi ELSA çok doyurucu bir biçimde karþýladý. Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi, ÖSS'deki hukuk fakülteleri tercihleri arasýnda benim tek vakýf üniversitesi tercihimdi. Bunun nedeni ise öðretim üyesi kadrosuydu; þu anki kadroyu ve dersleri de göz önüne alýrsam, ne kadar doðru bir karar vermiþ olduðumu bir kez daha düþünüyorum. Fakültedeki bu son senemde geriye dönüp baktýðýmda buradan aldýðým hukukî bilgi ile ELSA'da kazandýðým kiþisel deneyimleri birleþtirmem sayesinde hukukçu patlamasý yaþadýðýmýz þu günlerde, (özellikle de mezuniyetimin yaklaþtýðýný düþünürsek!) hukuk kariyerimde bana çok büyük avantajlar getireceðine inanýyorum. Adliyeler'de görüþmek üzere MICHAL BOTUR Çek Cumhuriyeti Palacky Üniversitesi Cebir ve Geometri Öðrencisi Çankaya Üniversitesi Matematik-Bilgisayar Bölümü'nde Erasmus Deðiþim Programý Öðrencisi Ropörtaj: Deha Çaman - Türkiye ile ülkenizi kýyaslarsanýz neler söylemek istersiniz? Çek Cumhuriyeti on milyon nüfuslu bir Orta Avrupa ülkesi, kültürü ve insanlarý Türkiye'ye göre çok farklý. Türkler çok dost canlýsý. Çok hýzlý arkadaþ olup birbirlerine güveniyorlar. Bizde arkadaþlýklara baþlamak uzun sürer. Burada insanlar birbirlerine çok hýzlý ýsýnýyor ve seviyor. Türkiye'de herþey çok hýzlý, yüksek seste müzik dinleniyor, yüksek sesle konuþuluyor, zaten zor olan trafikte bir de sanki arabalarýn en önemli parçasýymýþ gibi kornalar çalýnýyor. - Ankara'da yaþamak nasýl? Emek'te oturuyorum ve mümkün olduðunca her yere yürüyerek gitmeye çalýþýyorum. Ýki yýldýr Ankara'da yaþayan Çek bir kýz arkadaþým var. Bu arkadaþým ile babam aracýlýðýyla Türkiye'de tanýþtým. Avrupa'nýn en önemli müzelerinden biri olan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ni buradan ayrýlmadan mutlaka ziyaret etmek istiyorum. 49 Ankara da insanlar, ya zengin ya da fakir, ortasý az. Bizde ise durum farklý. Zengin ve fakir sayýsý azken orta sýnýf çok. Ayrýca Türkiye, Çek Cumhuriyeti'ne oranla daha pahalý bir ülke. Bir de burada güne biraz geç baþlanýyor. Bizde dersler genelde saat 07:00 veya 08:00'de baþlar. Fabrikalarda ise iþbaþý saati 06:00'dýr. Bir de baþkentimiz Prag, Ankara'ya oranla çok güzel bir þehirdir. Prag'a baþkent olduðu için ayrý bir özen gösteriliyor. - Türk mutfaðý ile aranýz nasýl? Çek Cumhuriyeti'nde çok fazla et ve patates yiyoruz, döner ve kebaplarý Çek Cumhuriyeti'nden biliyorum. Fakat bizdeki döner ve kebaplarý Yunanlýlar yapýyor. Bizim çok fazla ulusal yemeðimiz olmadýðý için ülke dýþýnda bulamýyoruz. Türk yemekleriyle aram iyi, sebze, meyvenin bol olmasý da güzel. Bizim ulusal içkimiz biradýr. Biraya ismini veren Pilsen þehri Çek Cumhuriyeti'ndedir ve Pilsen ilk bira çeþididir. Biz genelde saat 18:00'den sonra barlara gider ve bira içeriz. Sizin de ulusal içkiniz çay, çünkü çok çay içiyorsunuz ve çaylarýnýz bizimkilere göre çok güzel. Ben de çay içmeyi seviyorum. Ayrýca, bizde de ünlü olan nargilenizi içmeyi seviyorum. - Neden Türkiye'yi ve Çankaya Üniversitesi'ni seçtiniz? Matematik tüm dünyada ayný, kitaplar ayný. Matematiði seviyorum ve hiç zorlanmýyorum. Buraya kültürünüzü tanýmaya, öðrenmeye geldim. Ayrýca derslerin Ýngilizce olmasýný çok önemsiyorum. Kendi üniversitemde dersleri Çekçe okurken Çankaya Üniversitesi'nde Ýngilizce olarak okuyorum. Biraz zorlansam da Ýngilizcemi geliþtiriyorum. Spor MASA TENÝSÝ TAKIMIMIZ TÜRKÝYE ÝKÝNCÝSÝ OLDU BASKETBOL TAKIMIMIZ ÜÇÜNCÜ OLDU Üniversite Basketbol Takýmýmýz, Üniversite Sporlarý Federasyonu tarafýndan 7-11 Mart 2005 tarihleri arasýnda ODTÜ'de düzenlenen Üniversitelerarasý Basketbol B Kategorisi müsabakalarýný 3. olarak tamamladý. Toplu sonuçlar: Üniversite Erkek Masa Tenisi Takýmýmýz, Üniversite Sporlarý Federasyonu tarafýndan 10-13 Mart 2005 tarihleri arasýnda Çukurova Üniversitesi'nde düzenlenen ve 46 üniversitenin katýldýðý Üniversitelerarasý Masa Tenisi Türkiye Þampiyonasýný 2. olarak tamamladý. Ferdi müsabakalarda sporcumuz Alpay Apakgün Türkiye beþincisi ve Mehmet Önderoðlu Türkiye altýncýsý olarak Üniversitelerarasý Masa Tenisinde ilk sekiz sporcu arasýna girdi. Ayrýca, Çankaya Üniversitesi bu þampiyonada madalya kazanan tek vakýf üniversitesi olma baþarýsýný gösterdi. FUTBOL TAKIMIMIZ ÜÇÜNCÜ OLDU Çankaya Üniversitesi - ODTÜ : 75-74 Çankaya Üniversitesi - Atýlým Üniversitesi : 75-67 Çankaya Üniversitesi - Hacettepe Üniversitesi : 71-75 Çankaya Üniversitesi - Ankara Üniversitesi : 69-73 Çankaya Üniversitesi - Ondokuz Mayýs Üniversitesi : 78-74 Üniversite Futbol Takýmýmýz, Üniversite Sporlarý Federasyonu tarafýndan 14-18 Mart 2005 tarihleri arasýnda Ankara 19 Mayýs Stadyumu dýþ sahalarýnda düzenlenen Üniversitelerarasý Futbol C Kategorisi müsabakalarýný 3. olarak tamamladý. Toplu sonuçlar: Çankaya Üniversitesi - Polis Akademisi : 1-3 Çankaya Üniversitesi - Baþkent Üniversitesi : 2-5 Çankaya Üniversitesi - GATA : 3-1 YENÝ BASKETBOLCULARIMIZ MAVÝ KUPA Çankaya Üniversitesi Spor Kulübünün 1. Ligde mücadele eden Bayan Basketbol Takýmý iki Amerikalý oyuncuyu transfer ederek kadrosunu güçlendirdi. Toccara Williams (Doðum Tarihi: 1982, Boyu: 1.75, Pozisyonu: Guard) Mavi Jeans tarafýndan 22-24 Mart 2005 tarihleri arasýnda düzenlenen Mavi Kupa Basketbol Þenliði Ankara karþýlaþmalarý Ankara Üniversitesi, ODTÜ ve Çankaya Üniversitesi spor salonlarýnda yapýldý. Þenliðe Ankara, Atýlým, Baþkent, Bilkent, Çankaya, Hacettepe, Gazi ve Orta Doðu Teknik Üniversiteleri basketbol takýmlarý katýldý. Leigh Morgan Aziz (Doðum Tarihi: 1989, Boyu: 1.91, Pozisyonu: Pivot) 50 Þiir Alican Çelik Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öðrencisi UKTE Þimdi gözlerim kanýyor Tam da sana baktýðým yerden Sular uzak Beyaz taþlardan akarak KARANLIK KARA 1. Sustukça bu þehir Çýðlýðým hep daha çýplak. Ankara... (çöldeyiz, hasretleþtik yaðmurla) Ürküyorum; Çünkü Bazý bedenler yaðmurla yýkanmalý 2. Ah büyük ve ýþýklarýyla görkemli þehirlerin Enkazý altýnda kalan Köylü sevdalar... Tütün ve çamur içinde Yalnýzlýk oluyor tarifim Ama sen gelmelisin artýk! En büyük gerçekleri terkedip Sanatýn herhangi bir yalanýna inanmak için... Hatta karanlýk ve Fast food hýzýnda yitirilen Çocukluk... Yaprak kokusu taþýmayan yaðmurlar... Herhangi bir þairin Vasiyetini tutamayan Annesiz þehir! Yaðmurluysa gökyüzü O büyük günaha tapmak için Oysa her kara parçasýnda Utancýný (hesapsýz) Ayný hüznü anlatmalýydý Yarýnlara sakla Gel... Birþeyler erimeli Sýcak soluðumuzda 51 3. Kadýnlýðýný duvarlara as Gözyaþý... Fotoðraf Ali Fatih Çelik Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öðrencisi 52 Deneme BU YOL NEREYE GÝDER?.. Tuðba Herken Çankaya Üniversitesi Ýngilizce Hazýrlýk Okulu Öðrencisi Günümüz Türkiyesinin en büyük sorunu, geleceðin temsilcisi, mirascýsý olan gençliðimizdir. Bir umut ýþýðý, geleceðin doktorlarý, mühendisleri, belki de bu nesilleri elleriyle yetiþtirecek öðretmenlerimiz olacak gençler ya da diðer bir deyiþle neden olduðu bilinmeden hayatlarý ellerinin arasýndan kayýp giden gençler... Günün birinde anne-baba olunca belki de daha iyi anlayacaðýmýz genç hayatlar, her gün biraz daha yitirilmenin ezikliðinde açýk olarak bilinmeyen bir gerçek uðrunda ölümü seçen milyonlarca gencin, bu sona hangi sorunla geldiði anne-babalarýn kafalarýndaki soru iþaretlerinin cevabý ise çoðu zaman ortak nedenler; baðýmlý olunan kötü alýþkanlýklar ya da acý sona götüren; ancak nasýl girildiði bilinmeyen deðiþik inançlardan oluþan yollar. Yitirilen gençlerin geride býraktýklarý ise anne ve babalarýnýn yüreklerinde ömür boyu sürecek bir yas; kafalarýnda ise nedensiz bir ölümün hiçbir zaman çözüm kapýsýna götürmeyecek sorularý... Eðitimin ailede baþlayýp okulda þekillenip toplumda yansýtýldýðý tartýþýlmaz bir gerçektir. Þüphesiz en büyük görev, geleceðe ruh ve beden saðlýðý açýsýndan güçlü ve saðlýklý bireyler emanet etmesi gereken anne ve babalara düþmektedir. Ailelerin yaptýðý yanlýþlarýn bedelini ödemek zorunda kalan bireyler, hayata 1-0 yenik baþlayarak, aile içi þiddetin kucaðýndan aldýklarý hayallerini baþka yollarda var etmeye çalýþýr. Kafalarýndaki aile kavramýnýn yerini zamanla garip iliþkiler, tekin olmayan arkadaþlýklar ve sokaklar alýr. Geçici hazlarýn peþinde koþarken kendilerini mutlu sanmalarý, yalnýzca bir yanýlsamadýr oysa. Doðrusu: herþeyin farkýna vardýklarýnda saat gece 12yi vurmuþtur. 53 Çoðu zaman milyonlarý ekran baþýnda, gazetelerin üçüncü sayfalarýný bazý manþetlerinde üzen ibret dollu hikayeler, çeþitli kesimlerin, alýþkanlýklarýn esiri olumsuz gençlerin ortak sonu. Ayþenin, Mehmetin, Alinin ve daha nicelerinin... 16lýk, 18lik, 25lik hayatlarýn... Bizlere düþense onlarý bu sona hazýrlayan nedenleri yok etmeye çalýþmak. Ne kadarýný baþarabiliriz bilemiyoruz; ama kazanýlan her genç kurtarýlmaya çalýþýlan milyonlarca hayatýn öncüsü olacaktýr. HAYAT Banu Buyurgan Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Ýktisat Bölümü Öðrencisi Aðzýmýzdan çýkan her bir kelimenin boþlukta yankýlanmasýydý hayat... Küçük bir kýzýn en çok sevdiði, üzerine hayaller kurup, öyküler yazdýðý oyuncak bebek kadar deðerli ve bir o kadar da bize aitti... Dalýndan koparýlmýþ bir çiçek kadar çabuk küsüyordu. Bazen, yaptýðýmýz herþey için sorguluyor bizi ve hep haklý çýkartýyordu kendini. Attýðýmýz her adým yazýlýyordu defterine, zamaný geldiðinde yargýlýyordu her birimizi kendince. Bazen de baþlamak bilmeyen bir fýrtýna olup kocaman bir sessizlikle baþ baþa býrakýyordu insaný. Uzun uzun düþündürüp karmakarýþýk yapýyordu aklýmýzý. Bir vurgun oluyordu sonra beynimizi uyuþturan, oradan oraya savuran, bilinçsizce içindekileri... Bir çocuðun ilk yürüyüþü kadar heyecan verici, dibi görünmeyen bir kuyu kadar belirsiz, sabahýn ilk ýþýklarý kadar umut dolu, güneþli bir gün kadar sýcacýk oluyordu. Her kalýba sýðýyor, her kýlýða giriyordu hayat... Her rolü oynayabiliyor ve þaþýrtýyordu bizi... Küçük bir kýzýn sahip olabileceði en deðerli oyuncak bebekti o. Sýmsýký kollarýmýzýn arasýnda tutuyorduk, hayaller kurup öyküler yazýyorduk üzerine. Öyküler iyi de kötü de olsa tamamen bizimdi; aðzýmýzdan çýkan her bir kelimenin boþlukta yankýlanmasý kadar bize aitti... Deneme Mustafa Kýlýnç Çankaya Üniversitesi Uluslararasý Ticaret Bölümü Öðrencisi 18 MART Dünya tarihi, her dönemde binlerce irili ufaklý savaþa sahne olmuþ, milletlerin varoluþ mücadelelerine tanýklýk etmiþ ve milyonlarca kiþinin kanýyla boyanmýþ sayfalarýna bu savaþlarý birer birer not etmiþtir. Ýþte bu mücadelelerin eþine az rastlanýr bir örneði 18 Mart 1915 tarihinde baþlamýþ olup yüzbinlerce ana kuzusunun genç yaþýnda topraða düþmesine neden olmuþtur. I. Dünya Savaþý dahilinde Ýtilaf Kuvvetleri, savaþa Almanyanýn yanýnda baþlayan Osmanlý Devletine büyük darbe vurmak ve savaþýn seyrini önemli ölçüde deðiþtirmek amacýyla bütün gençlerini kullanarak Çanakkale Boðazýna yüklenmiþtir. Baþýný Ýngilterenin çektiði ve sömürge ülkelerinin de ittifakýyla oluþturulan iþgal kuvvetlerinin amaçlarý içinde Ýstanbulu iþgal etmek ve ayný zamanda Boðazý geçip Karadenize inerek zor durumda olan müttefikleri Rusyaya yardým yetiþtirmek vardýr. Bu hedeflerini gerçekleþtirmek maksadýyla bu güçler, bütün teknik ve insani güçlerini ufacýk bir yarým adaya yönlendirmiþ ve yoðun bir Türk direniþiyle karþýlaþarak sahip olduklarý tüm üstünlüklerine raðmen amaçlarýna ulaþamamýþtýr. Çanakkale Muharebeleri, üstün teknolojik imkanlar ve silahlara güvenmenin savaþlarý kazanmada tek baþýna etkili olmadýðýna dair en güzel örneklerden biridir. Özellikle Yenilmez Armada diye tabir edilen Ýngiliz Kraliyet Donanmasýnýn çok zayýf atýþ gücüne raðmen, eski model Türk toplarý karþýsýndaki acizliði, bütün dünyayý hayrete düþürmüþ; üstün güçler denizdeki yenilginin yanýnda, Türke kefen biçmenin ne demek olduðunu kara savaþlarý esnasýnda çok daha iyi anlamýþtýr. düþman ne kadar üstün imkanlara sahip olursa olsun, sonuna kadar her türlü varlýðýný düþmana siper ederek savaþmýþ ve en ufak yýlgýnlýk göstermemiþtir. Bizler de bu þanlý ecdadýn torunlarý olarak ülkemiz üzerinde kirli amaçlarý olan her türlü unsura karþý yýlmadan mücadele vermeliyiz. Bu mücadele ister psikolojik, ister sýcak, her türlü tehdide karþý olmalý ve tüm varlýðýmýzla bunun karþýsýnda durabilmeliyiz. Söz konusu yýkýcý unsurlar karþýmýza toplarýyla, tüfekleriyle veya dost görünümlü sahte yüzleriyle de çýkabilir. Durum her ne olursa olsun bilmeliyiz ki Türkiyenin ilerleme ve kalkýnmasý ancak, Türk milletinin yüksek irade gücüne baðlýdýr. Ülkemizin çaðdaþ medeniyetler seviyesine çýkmasýný istiyorsak, yüzyýllar boyunca bize düþmanlýk edip, bugün güler yüzleriyle karþýmýzda durup kirli emellerini gerçekleþtirmek için tiyatro oynayan oyunculara deðil; ancak milletimizin yüksek karekter ve seciyesine güvenebiliriz. Türk devletinin kaderi doðaldýr ki Türk milletinden baþkasýna býrakýlamaz. Bizlere bu ülkeyi emanet eden, huzur ve rahatýmýz için canlarýndan vazgeçmiþ olan atalarýmýza karþý en temel vazifemiz, topraklarýmýza yönelmiþ her türlü tehtidi bertaraf ederek Türkiyemizi dünyanýn en geliþmiþ ülkeleri arasýna sokmaktýr. Atatürkün Türkiye Cumhuriyetini emanet ettiði gençlik böyle olmalýdýr ve Atamýz emin olsun ki bu böyle olacaktýr. Bizler açýsýndan bu muharebeden çýkarýlmasý gereken önemli sonuçlar vardýr. Görüyoruz ki, ecdadýmýz karþýsýndaki 54 Senato Kararlarý Slovakya Cumhuriyeti Meclisinin sözde Ermeni soykýrýmý konusunda aldýðý karara iliþkin ÇANKAYA ÜNÝVERSÝTESÝ SENATOSU'NUN TÜRK-ERMENÝ ÝLÝÞKÝLERÝ KONUSUNDAKÝ GÖRÜÞÜ Çankaya Üniversitesi Senatosu 26 Ocak 2005 tarihli toplantýsýnda, Slovakya Cumhuriyeti Meclisinin sözde Ermeni soykýrýmý konusunda aldýðý kararý kýnama kararý aldý. Türk-Ermeni iliþkilerinin yaklaþýk bin yýllýk bir geçmiþi vardýr. Anadolu'da Selçuklularla baþlayan bu iliþkiler içinde Ermeniler, Türkleri gerek Bizans ve gerekse öteki baskýlara karþý kurtarýcý olarak karþýlamýþlardýr. Önce Selçuklularýn ve sonra da Osmanlýlarýn toleranslý yönetimi altýnda barýþ Ama ne yazýk ki, Osmanlý Devletinin Birinci Dünya Savaþýna girdiði 1914 yýlýnda bazý Ermeni komiteciler Ruslarýn yanýnda Osmanlýlara karþý savaþ açmýþ, Doðudaki Türk köylerini basýp insanlarý kýyýma tabi tutmuþtur. Bütün bunlar, Osmanlý Devletinin 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komite merkezlerinin faaliyetlerinin durdurulmasý kararýný almasýna ve 27 Mayýs 1915 tarihli zorunlu göç (tehcir) kanununu çýkarmasýna ve bölgedeki Ermenileri o günkü Osmanlý Devleti sýnýrlarý içindeki Doðu Akdeniz topraklarýna gönderip böylece doðu illerinin güvenliðini saðlama çabalarýna yol açmýþtýr. Ýþte bu zorunlu göç (tehcir) olayý bugün kimi çevrelerce Türkiye Cumhuriyeti'ne karþý bir tavýr, hatta tehdit olarak kullanýlýr olmuþtur. O yýllarda bölge köylerindeki çocuk, kadýn, yaþlý demeden pek çok Türkün Ermeni çeteleri tarafýndan öldürüldüðü bilinmezden gelinerek, konu ile ilgisi olan ve olmayan ülkelerin parlamentolarýnýn, son otuz yýldýr oynanan siyasi bir oyuna alet olmalarýný akýl ve mantýkla açýklayabilmek mümkün deðildir. Bu tarihi sürecin aydýnlatýlmasý için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Osmanlý arþivlerini incelemeye açmýþtýr. 2004 yýlý boyunca bu arþivlerde çeþitli ülkelerden bine yakýn araþtýrmacý çalýþmýþtýr. Bunlardan sadece 10 tanesinin Ermenilerle ilgili bazý belgeler üzerinde çalýþtýðý anlaþýlmaktadýr. içinde yaþamýþlardýr. Fatih Sultan Mehmet onlarýn dini liderlerini Ýstanbul'a getirmiþ ve bir fermanla Ermeni Patrikanesi'nin kurulmasýný saðlamýþtýr. Osmanlý yönetimi, Ermenilerin özgürce ticaret yapmalarýný saðladýðý gibi, onlara devlet hizmetlerinde de yer vermiþtir. 55 Ermeniler de dahil deðiþik etnik toplumlarýn Anadolu'da yüzyýllar boyunca Türklerle bir arada barýþ içinde yaþadýklarýna tarih þahittir. Böylesi bir konuyu siyasi malzeme yapmak ve Türkiye Cumhuriyetini suçlamaya çalýþmak; kýsaca tarihe ve gerçeklere karþý saygýsýzlýktýr. Günümüz bilgi çaðýnýn gereði olarak, olayýn tarihçiler tarafýndan tarafsýz bir þekilde incelenip elde edilecek bilgilerin insanlýðýn önüne çýkarýlmasýnýn en uygun yol olacaðýný Türk ve yabancý ülke kamuoylarýnýn bilgisine sunuyoruz. Senato Kararlarý BU BAYRAK VE BU TOPRAKLAR SAHÝPSÝZ DEÐÝLDÝR! Çankaya Üniversitesi Senatosu 30 Mart 2005 tarihli toplantýsýnda, Mersin'de Nevruz kutlamalarý sýrasýnda Bayraðýmýza yapýlan saygýsýzlýðý kýnama kararý aldý. Çankaya Üniversitesi Senatosu, Mersin'de Nevruz kutlamalarý sýrasýnda Bayraðýmýza yapýlan saygýsýzlýðý kýnamakta, bu olayýn ardýndakileri de lanetlemektedir. Bayrak olayýndan bir kaç gün sonra bazý gazetelerde yer alan bir diðer haber de hepimizi üzmüþ, derinden yaralamýþtýr. 25 Mart 2005 tarihli bir haberde "Diyarbakýr'da aralarýnda siyasetçi, hukukçu, esnaf ve meslek odasý temsilcilerinin bulunduðu 83 kiþi öncülüðünde Türkiye'nin federal olarak yeniden yapýlanmasý istemiyle 'AB sürecinde Kürt'üm, tarafým, haklarýmý istiyorum' kampanyasý baþlatýldý" denilmektedir. Çankaya Üniversitesi Senatosu olarak tüm yetkilileri göreve davet ederken özellikle þunlarý belirtmek isteriz: uzatma hakký yoktur. Bu Ülkenin ekmeðini yiyip, suyunu içen ve burada para kazanan gaflet, dalalet ve hýyanet içindeki bu kiþi ve gruplara yüzyýllardýr mutlulukla birlikte yaþayan Halkýmýzý ve ülkemizi rahat býrakmalarýný öneriyoruz. Atatürk'ün kurduðu Cumhuriyet Türkiyesinde insanlarýmýz etnik köken ayýrýmý yapýlmaksýzýn her bölgede kardeþçe yaþamaktadýr. Yeni bir hainlik peþinde koþan ve etnik ayrýmcýlýk yaparak Milli birlik ve bütünlüðümüze göz koyanlarý uyarýyor, Milletimize ve tüm dünyaya sesleniyoruz: "Bu Bayrak ve Bu Topraklar sahipsiz deðildir. . ." Kamuoyuna saygý ile duyurulur. Çankaya Üniversitesi Senatosu Prof. Dr. Ziya AKTAÞ, Rektör Prof. Dr. Kenan TAÞ Prof. Dr. Emel DOÐRAMACI Prof. Dr. Turgut ÖNEN Prof. Dr. Ahmet YALNIZ Prof. Dr. Ziya B.GÜVENÇ Prof. Dr. Özhan ULUATAM Türk Vataný ve Milletinin ebedi varlýðýný, Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüðünü belirleyen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasýnýn deðiþtirilmesi, teklif dahi edilemez. Ýlk üç maddesinin üçüncü maddesinde, "Türkiye Devleti Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayraðý, þekli kanunla belirtilen, beyaz ay yýldýzlý al bayraktýr. Milli Marþý Ýstiklal Marþýdýr. Baþkenti Ankara'dýr." yazýlýdýr. Bayrakla baþlayan kimi oyunlar toprakla sürdürülmek istenmektedir. Adý ve görevi ne olursa olsun hiçbir vatandaþýmýzýn AB veya sözde demokrasi görüntüsü altýnda Bayraðýmýza ve Topraðýmýza el ve dil Prof. Dr. Yurdahan GÜLER Prof. Dr. Hasan Iþýn DENER Prof. Dr. Erzan ERZURUMLUOÐLU Prof. Dr. Mehmet R. TOLUN Prof. Dr. Nail BEZEL Yrd. Doç. Dr. Nüzhet AKIN 56 Haberler ÝÇ MÝMARLIK ÖÐRENCÝ SERGÝSÝ Ýç Mimarlýk Bölümü öðrencilerinin dönem boyunca yaptýðý çalýþmalar 15-21 Þubat 2005 tarihleri arasýnda bölüm stüdyolarýnda ve koridorlarýnda gerçekleþtirildi. Sergilenmeye deðer çalýþmalarýn sahibi olan öðrencilere düzenlenen bir törenle teþekkür belgesi verildi. 57 Haberler MÜHENDÝSLÝK-MÝMARLIK FAKÜLTESÝ SEMÝNERLERÝ Çankaya Üniversitesi Mühendislik-Mimarlýk Fakültesi Mart, Nisan ve Mayýs aylarýnda her hafta bir olmak üzere seminerler düzenliyor. Her hafta perþembe günü Mavi FEN-EDEBÝYAT FAKÜLTESÝ'NDEN HABERLER Çankaya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Emel Doðramacý, 25 Ocak 2005 tarihinde Londra Üniversitesi'nde(SOAS) "Turkey in Europe" konulu bir konferans verdi. Fen-Edebiyat Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Emel Doðramacý ve Ýngiliz Dili ve Edebiyatý Bölümü Öðretim Üüyesi Yrd. Doç. Dr. Nüzhet Akýn, 21-25 Þubat 2005 tarihlerinde Katar Üniversitesi tarafýndan Doha'da yapýlan "Doha Second International Art and Design" konferansýna davetli olarak katýldýlar. Amerikan Biyografi Enstitüsü'nün Direktörler Heyeti, Editörler ve Yayýn Heyetleri, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Emel Doðramacý'yý Meslek Kadýnlarýnýn Danýþman Heyetine Seçkin Konumlu Onursal Üye olarak atadý. Salonda yapýlan ve büyük ilgi gören seminerlerin programý ise þöyle. "Savunma Sanayinde Yazýlým Uygulamalarý" Orkun Zorba, Aydýn Yazýlým ve Elektronik A.Þ., 3 Mart 2005 "Geniþ Band Uygulamalarý ve Geniþ Band Pazarýnda Çok Geniþ Band (UWB) Teknolojisinin Yeri ve Türkiye Düzenlemeleri" Atila Seçki, Telekomünikasyon Kurumu, 10 Mart 2005 "AB Üyelik Sürecinde Fýrsatlar ve Tehditler" Melih Aral, AB danýþmanlýk, 17 Mart 2005 "RFID Technology" Sezgi Dinçer, Microdis A.Þ., 24 Mart 2005 "Ulaþýmda Karar Zamaný" Prof. Dr. Cüneyt Elker, Çankaya Üniversitesi Ýç Mimarlýk Bölüm Baþkaný, 31 Mart 2005 "E-Learning" Ýsmet Benli, IDE danýþmanlýk, 14 Nisan 2005 "Data Recovery" Kemal Özkazanç, Piramid A.Þ., 21 Nisan 2005 "Araþtýrmalarda Yaygýn Olarak Yapýlan Ýstatistiksel Hatalar" Prof. Dr. Fetih Yýldýrým, Çankaya Üniversitesi Endüstri Mühendisliði Bölüm Baþkaný, 5 Mayýs 2005 AYDINLATMA SÝSTEMLERÝ SEMÝNERÝ Çankaya Üniversitesi Mühendislik-Mimarlýk Fakültesi tarafýndan 1 Mart 2005 günü "Burisaol Fiberoptik Aydýnlatma Sistemleri" konulu bir seminer düzenlendi. Seminer Mayýs Yapý Þirketi tarafýndan verildi. HUKUK FAKÜLTESÝ KONFERANSI Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafýndan 2 Mart 2005 günü düzenlenen "Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu ve Sosyal Çýkmazlar" konulu konferansý Hukuk Sosyolojisi ve Hukuk Felsefesi Anabilim Dalý Baþkaný Dr. Mustafa Tören Yücel verdi. Konferans Hukuk Araþtýrma, Danýþma ve Uygulama Merkezi (HADUM) Salonunda gerçekleþti 58 Haberler ÇANKAYA ÜNÝVERSÝTESÝ'NÝN EÐÝTÝM GÖNÜLLÜLERÝ Çankaya Üniversitesi Toplumsal Dayanýþma Topluluðu öðrencileri "Ulusal Eðitim Üniversite-Halk Buluþmasý" projesi kapsamýnda; maddi durumu yetersiz olan ilköðretim öðrencilerine ücretsiz ders verme ve kaynak saðlama amaçlý bir projeyi hayata geçiriyor. Bu baðlamda ilk iþ olarak topluluk öðrencileri Yüzüncüyýl Milli Egemenlik Ýlköðretim Okulu öðrencilerinden velilerinin izin verdiklerine hafta içi üç gün süreyle yardýmcý ders vermeye baþladý. Bunu halen yapýlmakta olan kitap ve kýrtasiye malzemesi baðýþ kampanyasý izledi. Bu baðýþ kampanyasýnda toplanacak kitap ve kýrtasiye malzemeleri ihtiyacý olan okul ve öðrencilere ulaþtýrýlacak. TSM KOROSU BAHAR KONSERÝ Çankaya Üniversitesi Türk Sanat Müziði Korosu 21 Mart 2005 akþamý Konferans Salonunda geleneksel Bahar Konserini gerçekleþtirdi. Büyük ilgi gören konserde Türk Sanat Müziði Korosu tam 28 parça seslendirdi. Çankaya Üniversitesi Türk Sanat Müziði Korosu, geleneksel musikimizi geçmiþten geleceðe aslýný bozmadan aktarmak ve gençlerimize sevdirmek amacýyla 1 Mart 2001 tarihinde TRT Ankara Radyosu Ses Sanatçýsý Þef Mehmet Özkaya tarafýndan kuruldu ve ilk konserini 31 Mayýs 2001 tarihinde verdi. Kuruluþundan itibaren her yýl düzenli olarak çalýþmalarýný sürdürerek konserler veren koro 2002-2003 akademik yýlýnda Þef Emine Gürsel tarafýndan çalýþtýrýldý. Çankaya Üniversitesi Türk Sanat Müziði Korosu 2003-2004 akdemik yýlý baþýndan bu yana Bestekar, Ses Sanatçýsý, Þef Kadri Þarman tarafýndan çalýþtýrmakta. KÝM?KADIN? Çankaya Üniversitesi Kadýn Çalýþmalarý Araþtýrma ve Uygulama Merkezi tarafýndan 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü dolayýsýyla Kadýn Kimliði Yarýþmasý Kim?Kadýn? kompozisyon, öykü, þiir, fotoðraf, resim, vitray ve seramik dallarýnda düzenlendi. Çankaya Üniversitesi öðretim üyelerinden oluþan jüri tarafýndan yapýlan deðerlendirme sonunda teþvik ödüllerini almaya hak kazanan personel ve öðrencilere 16 Mart 2005 Çarþamba günü düzenlenen bir törenle ödülleri verildi. Büyük ilgi gören yarýþmanýn ardýndan Çankaya Üniversitesi Kadýn Çalýþmalarý Araþtýrma ve Uygulama Merkezi, bundan sonra yarýþmanýn her yýl düzenli olarak yapýlmasýný kararlaþtýrdý HADÝ ÖLDÜRSENE CANÝKOM 59 Aziz Nesin'in "Hadi Öldürsene Canikom" adlý oyunu Çankaya Üniversitesi Tiyatro Topluluðu öðrencileri tarafýndan 21 Aralýk 2004 akþamý Çankaya Üniversitesi Konferans Salonunda sahneye kondu. Öðrencilerimiz Didem Dönmez, Merih Kemah ve Evrim Metinin rol aldýðý oyunun yönetmenliðini Tuðba Kökçak yaptý. Haberler KARÝYER GÜNLERÝ 2005 Çankaya Üniversitesi Ýþ ve Kariyer Topluluðu tarafýndan düzenlenen Kariyer Günleri 2005in Þubat ve Mart aylarýnda gerçekleþen etkinlikleri þöyleydi: "Ýþ Hayatýna Hazýrlýk" semineri, Recep Pehlivan, 24 Þubat 2005 "Ýnternette Ýþ Arama Teknikleri" konferansý, Artemiz Güler, 2 Mart 2005 "Work&Travel" semineri, Advis Danýþmanlýk, 8 Mart 2005 "Ýþ Hayatýna Merhaba" konferansý, Likya Ýnsan Kaynaklarý, 16 Mart 2005 "Marka, Patent ve Tasarým" konferansý, Türk Patent Enstitüsü, 23 Mart 2005 SQL SERVER 2005 SEMÝNERÝ YAPILDI Çankaya Üniversitesi Biliþim teknolojileri Topluluðu tarafýndan 5 Mart 2005 günü Mavi salonda "SQL Server 2005" semineri düzenlendi. Seminer Sefer Algan ve Yaþar Gözüdeli tarafýndan verildi. SEDAM SERTÝFÝKA TÖRENÝ Çankaya Üniversitesi Sürekli Eðitim Araþtýma ve Danýþma Merkezi SEDAM tarafýndan düzenlenen kurslarý baþarý ile bitirenlere 28 Ocak 2005 günü SEDAM merkezinde düzenlenen bir törenle sertifikalarý verildi. ÖSS'DE BAÞARI YOLLARINI SADIK GÜLTEKÝN'DEN DÝNLEYÝN Çankaya Üniversitesi ÖSS'ye hazýrlanan üniversite adayý öðrencilere, okul ve dersane yöneticilerine, rehber öðretmenlere ve velilere yönelik olarak bir konferans organize etti. Konferans, 23 Mart 2005 Çarþamba günü saat 10:00'da NTV ve CNBC-E Eðitim Programlarý Yapýmcýsý ve Vatan Gazetesi Eðitim Yazarý Sadýk Gültekin tarafýndan verildi ve Çankaya Üniversitesi Konferans Salonunda gerçekleþti. Ücretsiz olan konferansa lise ve dersaneler büyük ilgi gösterdi. Konferans bitiminde Çankaya Üniversitesi'nin tanýtým toplantýsý ve kampüs gezisi yapýldý. Bu organizasyon lise ve dersane yöneticileri ile öðrenciler tarafýndan çok yararlý olarak deðerlendirildi. 60 Haberler ÇANKAYA ÜNÝVERSÝTESÝNDE BU AY (NÝSAN) e-Dönüþüm ve Türkiye Devlet Bakaný ve Baþbakan Yardýmcýsý Doç. Dr. Abdüllatif Þener tarafýndan 6 Nisan 2005 Çarþamba günü Çankaya Üniversitesi Konferans Salonunda "e-Dönüþüm ve Türkiye" konulu bir konferans verilecek. 6 Nisan 2005, Çarþamba Saat 14:00 Çankaya Üniversitesi Konferans Salonu Ermeni Soykýrým Ýddialarý ve Arþiv Belgeleri Türk Tarih Kurumu Baþkaný Prof. Dr. Yusuf Halaçoðlu tarafýndan 11 Nisan 2005 Pazartesi günü Çankaya Üniversitesi Konferans Salonunda "Ermeni Soykýrým Ýddialarý ve Arþiv Belgeleri" konulu bir konferans verilecek. 11 Nisan 2005, Pazartesi Saat 14:00 Çankaya Üniversitesi Konferans Salonu Osmanlý Devleti'nin Parçalanýþý Prof. Dr. Ýlber Ortaylý tarafýndan 20 Nisan 2005 Çarþamba günü Çankaya Üniversitesi Konferans Salonunda "Osmanlý Devleti'nin Parçalanýþý" konulu bir konferans verilecek. 20 Nisan 2005, Çarþamba Saat 14:00 Çankaya Üniversitesi Konferans Salonu 61 Müzakere Sürecinde Türkiye-AB Ýliþkileri 28 Nisan 2005 Perþembe günü Çankaya Üniversitesi Konferans Salonunda "Müzakere Sürecinde TürkiyeAB Ýliþkileri" konulu bir panel düzenlenecek. 28 Nisan 2005, Perþembe Saat 10:30 Çankaya Üniversitesi Konferans Salonu Yöneten: Prof. Dr. Nahit Töre, Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Uluslararasý Ticaret Bölümü Öðretim Üyesi Konuþmacýlar: Prof. Dr. Emin Çarýkçý, Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Uluslararasý Ticaret Bölümü Öðretim Üyesi Sadi Somuncuoðlu, Devlet Eski Bakaný Zafer Çaðlayan, Ankara Sanayi Odasý Baþkaný Dr. Nihat Akyol, Büyükelçi ve TOBB Baþkanlýk Danýþmaný Bahar Þenliði 2005 28 - 29 Nisan 2005 tarihlerinde Çankaya Üniversitesi VIII. Bahar Þenliði düzenlenecek. Þenlik kapsamýnda birinci gün Berksan, ikinci gün ise Kýraç konserleri verilecek. Ayrýca iki gün boyunca; film gösterimleri, konserler, çeþitli yarýþmalar, spor turnuvalarý, aktivite ve animasyonlar gerçekleþecek. Bunlara ek olarak; Türkiye Bilgisayar Oyunlarý Büyük Buluþmasý Çankaya Üniversitesinde yapýlacak. Özel Bölüm 62 Özel Bölüm Kim?Kadýn? Kadýn Kimliði Yarýþmasý KOMPOZÝSYON KADIN VE UYGARLIK Ýpek Onur Deðerli Katýlýmcýlar, Bilindiði üzere Çankaya Üniversitesi, KADUM (Kadýn Çalýþmalarý Araþtýrma ve Uygulama Merkezi) olarak her yýl 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü nedeniyle çeþitli etkinlikler düzenliyor ve mümkün olduðu kadar fazla sayýda insanýn ilgisini öncelikle Türk kadýnýnýn çeþitli sorunlarýna çekmek için çaba sarfediyoruz. Bu yýl da, böyle bir etkinliði düzenlerken yine ilke olarak benimsemiþ olduðumuz katýlýmcý sayýsýný artýrma çabamýza Çankaya Üniversitesi'nin tüm öðrenci ve personeline dönük bir yarýþma düzenleyerek kadýn sorunlarýna daha büyük kitlelerin dikkatini çekmek istedik. Kim?Kadýn? konulu bir yarýþma düzenledik. Bu anlamda tarafýmýza ulaþan ve tamamen katýlýmcýlarýn özverileri ile yoðun çalýþmalarýndan artýrdýklarý deðerli vakitleri ile ürettikleri kompozisyon, kýsa-kýsa öykü, þiir, seramik, vitray ile kadýný anlatan eserlerini bir jüri ile deðerlendirerek bir "aný kitapcýðý" ile kalýcý kýldýk. Katýlýmcýlarýn tümünü kutluyor, kadýn sorunlarýna gösterdikleri duyarlýlýk için en derin duygularla baþarýlarýnýn devamýný diliyorum. Prof. Dr. Emel DOÐRAMACI KADUM Müdürü DEÐERLENDÝRME JÜRÝSÝ Prof. Dr. Emel DOÐRAMACI Yrd. Doç. Dr. Nüzhet AKIN Öðr. Gör. Halide ARAL Öðr. Gör. Tekin KOÇAN 63 Bugün dünya kadýnlar günü. Bugün uygarlýðý ve kadýn bilincini kutladýðýmýz gün. Bugün uygar toplumlarýn, kadýnlarýnýn onurunu yücelttiði ve dünya barýþýný kutladýðý gün. Kadýnýn birey olarak tanýnmadýðý toplumlara uygar sýfatýný vermek mümkün deðil; çünkü sadece erkeðin egemen olduðu bir sosyal yapý dünyada yaþamý bitirebilir. Kadýn, doðasý gereði yaþamýn kýymetini bilendir. Kadýn yaþamý elinde tutandýr; doðuran, yaratan, vareden güçtür ve kadýn toplumsal yaþamda, uygarlaþma ve "insanlaþma" yolunda daha fazla söz sahibi olmalýdýr. Uygarlýðýn bence tek anlamý var: Ýnsan yaþam ve onuruna saygý. Eðer insana saygýmýz varsa kendi bencilliðimizden sýyrýlarak yaþamý ve doðayý koruyabiliriz. Dünyamýz bugün savaþlarýn, terörün, yoksulluðun ve adaletsizliðin tehdidi altýnda. Ýnsanlarýn yaþamlarýný yitirmesini, onurlarýnýn çiðnenmesini, ülkelerin iþgal edilmesini artýk sýcacýk evlerimizde, televizyon karþýsýnda hiçbirþey hissetmeden, içimiz acýmadan izleyebiliyoruz. Gittikçe duyarlýlýðýmýzý ve insan olma onurumuzu yitiriyoruz. Yüzyýllar boyunca biriktirdiðimiz hümanist deðerlerimizi ve sonuçta uygarlýðýmýzý yitiriyoruz. Ýþte bu noktada kadýn bilincine, kadýn duyarlýlýðýna ihtiyacýmýz var. Erkek egemen güç iliþkileri içinde "erkekleþmiþ" kadýnlardan bahsetmiyorum. Doða ana duyarlýlýðýnda, yaþamý baðrýna basan kadýndan bahsediyorum. Yarattýðý yaþamý ve güzelliði koruyan kadýndan bahsediyorum. Evet, kadýn ve uygarlýðý birbirinden ayýrmak mümkün deðil. Bugün Dünya Kadýnlar Günü. Uygarlýðýn ve kadýn olma bilincinin kutlandýðý gün. Bugün belki de kadýnlar için þöyle bir durup kendilerini ve amaçlarýný tekrar sorgulamalarý gereken gün. Bence bugün popüler kültürün, yani kadýna istediði þekli verip sömüren kültürün sorgulanmasý gereken gün. Herþeyin pazarlandýðý bugünün dünyasýnda kadýný bir mal gibi gören egemen deðerleri ya da deðer kaybýný kastediyorum ve diyorum ki, bugün, kadýnýn içinde yaþadýðý medeniyeti sorgulamasý gereken gün. Özel Bölüm KÝM?KADIN? Nüzhet AKIN Geçenlerde televizyon kanallarýndan birindeki haber kanalýnda çarpýcý bir görüntü: genç bir kadýn, bilinci kapalý, her iki kolunda birer itfaiye görevlisi, baþý sýký sýkýya, saçýnýn tek bir teli bile görünmeyecek þekilde bir türban ile örtülü. Belli ki acil olarak hastaneye kaldýrýlýyor. Konu: son zamanlarda yaklaþýk her haber programýnýn temel konusu, lodos kaynaklý soba zehirlenmesi. Kadýnýn kimliði sorunu bu haberle tekrar gündeme taþýnýyor. Kimdir bu kadýn? Yine belli ki inancý kuvvetli, dini bütün bir yorumu kendine yaþam felsefesi olarak kabul etmiþ örnek kimliðini kendine kutsal bir amaç bellemiþ. Ancak, yarý baygýn, bilinci kapalý, iki itfaiye görevlisinin yardýmýyla hastaneye taþýnýyor. Þimdi hayatta mýdýr bilemiyorum; ancak yaþýyor olmasýný diliyor ve soruyorum: Kimdir bu kadýn? Ýçimizden biri, iffetli, inançlý ve saygý duyulasý bir kadýn. Bu kimliðiyle kendisine saygýdan baþka bir þey duymak mümkün mü? Bence hayýr. Ne var ki benim dileðim bu kadýný haber kanalýnda bir haber konusu olmadan tanýmýþ olmaktý. Keþke dinsel inancý konusundaki titizliðini kendi saðlýðý ve yaþam bilinci konusunda da gösterebilseydi. Son derece basit bir bilimsel gerçeði haber kanallarý yaklaþýk iki aydýr Türkiye'nin her bir yanýna duyurmaya çalýþýyor: "Dikkat, lodos fýrtýnasý can alýyor! Lodosla birlikte sobadan sýzan karbon monoksit gazý zehirlenmelerine karþý önlem alýn! Gece yatarken sobanýzý söndürün!" Bu haberler bir kulaktan giriyor diðerinden çýkýyor. Dilerim, kadýnýmýz ve insanýmýz yeni bir kimlikle -bilimsel bir kimlikle- kapalý bilinçten yoðun bakýmla yaþama merhaba diyebilsin. Bir de, 8 Mart 2005 Dünya Kadýnlar Günü hepimize kutlu olsun. Bu günü kutlamak senede bir gün büyük meydanlarda siyasi haykýrýþlarla, polisin biber gazýyla olmuyor. Gidin de insanlara birer birer lodos ile soba arasýndaki baðýntýyý anlatýn, görelim. ZORDUR DOÐUDA KADIN OLMAK Tuðba HERKEN Beyaz badanalý evlerin seksek çocuklarýydý onlar; Sabire, Emine, Gülbahar... On dörtlük, on altýlýk, on yedilik hayatlarýnýn bedenlerinde barýnmak zorunda olan olgun kadýnlar. Eli ermez, gözü görmez, dili dönmez bir kaderin alýn yazýsý oldu ne yazýk ki ilk okuduklarý romanlar. Tebeþir tozuna hasret elleriyle, tahta sýralarýn arasýndan alýnarak, beton damlý evlerin mutfaklarýna sürgün giden, hanýmeli kokan yürekleriyle büyüdüler. Kendi kendilerini büyütüp, yaralarýný sarmasý öðrendikçe, yüzlerinde erken yer ayýrtan çizgileri tanýdýlar...ve bir daha hiç seksek çizgilerine saðýnamadýlar. Erken yaþta tanýþtýklarý evciliðin oyun olmadýðýnýn en sancýlý tanýklarý, adýna ezkaza çocukluk dedikleri hayatýn erken büyümüþ anneleridir onlar..kýnalý elleriyle yazma takarken kýzlarýnýn perçemine aslýnda kendi yüreklerini çizerler onlarýn mecbur kaderine. Onlar çocuk yürekleriyle, iskambil kaðýtlarýndan evler; kumdan kaleler ve her mevsim dut aðaçlarý dilediler çocuklarýnýn umut bahçesinde, geriye kalansa balonlarý sönük bir çocukluktu yorgun ellerinde...ve belki de bir daha hiç iyileþmeyecek derinlikte.. Onlar dar ebatlý yaþamlarýn, terziden bozma bir umudun kendilerinden geniþ kesimleri...sevda, hasret sýzýsý çektirmez bir törenin müdavim sakinleri...Sabire, Emine, Gülbahar; töre yolcularýndýn sadece birkacý olanlar, çeyiz diye annelerinin kaderini yanlarýna alanlar... ÖYKÜ BÝR HAYALET ÖYKÜSÜ Nüzhet AKIN Adam o gece saat tam 22:54'te, mesai saati bitiminden tam tamýna beþ saat elli dört dakika sonra evin kapýsýný zorlamaya baþladý. Küçük metal, anahtar deliðini arýyor, bir türlü bulamýyordu. Homurtuyla karýþýk birkaç küfürle o da yolunu buldu. Anahtar, deliðe girdiðinde tam saat 23:12'de saða doðru hafif bir manevra yaparak koca kapýyý pes ettirdi. Dün kapýnýn yenilgisi biraz daha zor olmuþtu: 23:27. Bu en azýndan yirmi beþ dakikalýk bir iyileþme demek. Çok þükür! Derken eve girdi kesif içki kokusu. Koku, doksan derece alkolle kol kola önce saða sonra sola bakarak etrafý þöyle bir kolaçan ettikten sonra doðrudan mutfaðýn yolunu tuttu. Bir iki þangýrtý. Gitti annemden kalan güzelim elli yýllýk fincan takýmý! Sonra mutfaðýn yaðdan sararmýþ yirmi beþ vatlýk ampulu þöyle bir titreyerek biraz da öksürüklerle kendi külünden doðmanýn zafer sarhoþluðuyla evin derin karanlýðýnýn baðrýna sapladý ýþýðýný. Alkollü koku þaþkýn 64 Özel Bölüm þaþkýn etrafa baktý. Etraf pek net görünmüyordu; ama en azýndan ocaðýn üzerinde hiçbir yemek tenceresinin olmadýðýný da görmemek için kör kütük sarhoþ olmak gerekiyordu. Ayýk olduðu bilinciyle koku önce köpürdü, sonra gürledi: -Hanýýým yemek nerde! -..................! -Bu evde kadýn yok mu, kadýn! -..................! Yine o en saygýn küfürlerden en gözde üç tanesi, yine o ayný sýrayla ve þiddetle, ama daha diri ve daha kararlý adýmlarla salona doðru hareket etti. 1.............. 2............ 3................... . Sonra salondan banyoya, oradan da sifona yöneldi: Þþþþþaaaaarrrrrr. Baþarýlý bir giriþimden sonra saðda solda sabun aradý. -Hanýýým sabun nerde! -..................! -Bu evde kadýn yok mu, kadýn! -..................! Banyo kapýsý, arkasýndaki duvardan intikam alýrmýþçasýna bir kýrbaç gibi þakladý. Koku, alkol ve küfürlerle yatak odasýna doðru kývrýla kývrýla bir sürüngen gibi koridordan geçti, yatak odasýnýn eþiðinde bir an durdu. Önce ceket, sonra pantolon kokuyu birer birer terk etti. Sonra gömlek onlarý takip etti. Ayakkabýlar ve çoraplar zaten çoktan kayýplara karýþmýþlardý. 65 Koku yataða yöneldi. Karanlýkta el yordamýyla yataðý yokladý. Yorganý kavradý. Ýþte kadýný bulmuþtu. Kokunun gözleri kan çanaðý gibi, karanlýkta alev alev deniz feneri gibi bir yanýp bir sönüyordu. Sýyýrdý aldý yorganý bütün hiddeti ile. Saldýrdý, saldýrdý, saldýrdý. Neden sonra anladý boþ yataðý, karýsýyla kýrk yýl baþ koymaya söz verdiði yastýðý ve o kalýn pamuklu yorganý dövdüðünü. Durdu, þöyle bir soluklandý, burun deliklerinden akan alkollü nefretini dindirmeye çalýþan azgýn boða gibi. Ve sonra inletti etrafý, sesi yankýlandý karanlýk odanýn dört bir duvarýnda: -Hanýýým nerdesin! -..................! -Bu evde kadýn yok mu, kadýn! -..................! Ýþte o an karýþtý bir çift ürkek; fakat kararlý ayak sesi, azgýn ve kudurmuþ kalbin sesine. Evin dargýn kapýsý sonuna kadar açýldý. Bir an zaman durdu sanki ve evin içindeki alkol kokusuna karýþtý sokaðýn taze ve ýslak kokusu. Garip bir ürperti doldurdu odalarý köþe bucak. Silip süpürmeye çalýþtý evin içinden kokuyu da, þiddeti de, pisliði de. Ayak sesleri evi terk ederken çekti arkasýndan evin kapýsýný içerdeki çürümüþ kokunun üstüne. Çýnlýyordu mezardan gelen ses; bu sefer biraz daha garip, biraz daha insan: -Hanýýýýýým nerdesin? -Haným nerdesin? -Nerdesin? -Nerde? -Ne? ÞÝÝR KADIN OLMAK Figen KAYA Kadýnlar birbirinden farklýdýr, Görevleri de, Kimi eþ, kimi arkadaþ, kimi anne... Ama ortak özellikleri kadýn olmaktýr her birinin de. Tarihten bugüne kadýn, Yaþar kadýn olmanýn ayrýcalýklarýný ve zorluklarýný. Aþýk olunan, uðrunda daðlar delinen varlýktýr kadýn, Ayný zamanda da yerilen, cezalandýrýlan, ezilendir. Kadýnýn yeri deðiþir yaþadýðý coðrafyaya göre, Bir yerde buðday öðütür çatlamýþ, yorgun elleriyle, Baþka bir yerde kalabalýklara seslenir, Yüzünde güven dolu bir ifadeyle. Kadýn büyük sorumluluklar taþýr omuzlarýnda, Anneliktir en aðýrý, Annelik kadýna bahþedilmiþ en güzel duygu, Gerektirir fedakarlýðý, þefkati ve sabrý. Doðuran, büyüten, koruyan engin bir deniz gibi, Kadýnýn sevdikleri için açýktýr her zaman baðrý, Belki çoðu bilmez ama, Onlardýr hayatýn en yürekli kahramanlarý... Özel Bölüm FOTOÐRAF Büþra Aydemir Ali Fatih Çetin Büþra Aydemir Büþra Aydemir Büþra Aydemir 66 Özel Bölüm RESÝM Haným Duvan Oluþ Akatlar Haným Duvan 67 Ayþe Ayanoðlu Özel Bölüm SERAMÝK Burcu Baydili Ýpek Onur Olgu Sümengen Ýlker Kurt 68 Özel Bölüm VÝTRAY Nüzhet Akýn 69 Özlem Polat Sevginin, aklýn ve güvenin rehberliðinde 20 yýllýk bir eðitim geleneði... ARI ÖNOKUL - ARI ÝLKÖÐRETÝM OKULU - ARI LÝSESÝ - ARI FEN LÝSESÝ Öðretmenler Caddesi No: 112/2 (Çankaya Üniversitesi Yaný) 100. Yýl - ANKARA Tel: 0 312 286 85 85 (pbx) Fax: 0 312 286 85 94 www.ariokullari.k12.tr e-mail:[email protected]