Cankaya.edu.tr Universite Yayinlari Pdf

Transkript

Cankaya.edu.tr Universite Yayinlari Pdf
Sayý: 21
Nisan 2005
ISSN 1304-9836
Çankaya Üniversitesi
www.cankaya.edu.tr
Ýçindekiler
Türk Cumhuriyetleri ile Bölge Ülkelerinin Ekonomik Geliþmeleri, Ýþbirliði Potansiyelleri ve Sürdürülebilir Kalkýnma,
Prof. Dr. Emin Çarýkcý
Seçim Sistemleri ve Siyasal Etkileri, Prof. Dr. Yýlmaz Aliefendioðlu
Kamu Ekonomisinin Temel Sorunlarý, Prof. Dr. Üstün Dikeç
Türkiye'nin Dýþ Ticaret Hadlerindeki Deðiþmelerden Doðan Kayýp ve Kazançlarý: Gelir Etkisi, Prof. Dr. Ergün Kip
Dünya Jeotermal Kongresi (WGC 2005) ve Önemi, Prof. Dr. Dilek Özbek
KKTC'de Seçimler ve Sonrasý, Yrd. Doç. Dr Erkan Efegil
1917 Balfour Deklerasyonu’nun Ýflasý: Avrupa Güvenlik Stratejisi, Dr. Bülent Arý
Tüketim Kültürü ve Anadili Kullanýmý, Okutman Gülþen Çulhaoðlu
Öðretim Üyesi: Prof. Dr. Ziya B. Güvenç
Mezun: Yenal Gündüz
Bölüm: Ýç Mimarlýk Bölümü
Öðrenci Topluluðu: Endüstri Mühendisliði Topluluðu
Hukuk ve Elsa, Nurcan Çarýkcý
Spor
Erasmus Deðiþim Öðrencisi Michal Batur ile Söyleþi
Kültür - Sanat
Çankaya Üniversitesi Senatosu Kararlarý
Haberler
Özel Bölüm: Kim?Kadýn?
Çankaya Üniversitesi adýna Sahibi:
Rektör Prof. Dr. Ziya Aktaþ
Yayýn Kurulu
Prof. Dr. Nahit Töre
Prof. Dr. Aysu Aryel Erden
Prof. Dr. Ziya B. Güvenç
Yrd. Doç. Dr. Nüzhet Akýn
Dr. Mustafa Tören Yücel
Yakup Sarýcan
Nurin Terzi
Gülþen Çulhaoðlu
Murat Kaan
Editör
Yakup Sarýcan
[email protected]
Fotoðraflar
Deha Çaman
Þerafettin Karaköy
Tasarým ve Baský
Tasarým Plus
www.tasarimplus.com.tr
Çankaya Üniversitesi Rektörlüðü
Öðretmenler Cad. No: 14
100. Yýl 06530 Ankara
Tel: 0312 284 45 00
Faks: 0312 285 96 31
www.cankaya.edu.tr
Çankaya Üniversitesi
Basýn ve Halkla Ýliþkiler
Müdürlüðü tarafýndan
hazýrlanmýþtýr.
Dergide yayýnlanan yazýlar kaynak
gösterilerek kullanýlabilir.
Ýmzalý yazýlardaki görüþler
yazarlarýna aittir.
Üç ayda bir yayýmlanýr.
3
11
16
21
24
27
30
33
35
37
39
40
43
45
44
46
50
52
57
Baþyazý
Prof. Dr. Ziya AKTAÞ
Çankaya Üniversitesi Rektörü
Bir Bahar Daha...
Bahar heyecanýnýn genci yaþlýsý hepimizi sardýðý günler, bu
günler. Þimdiden Çankaya Üniversitesi'nin Makarna
Gününün ve Bahar Þenliðinin hazýrlýklarý alabildiðine
hýzlandý. Bu yýl 28 - 29 Nisan günlerinde yapýlacak olan
Þenliðimizi merak ve heyecanla bekliyoruz.
Üniversitemizde e-Dönüþüm, Ermeni Sorunu ve Osmanlý
Devletinin Çöküþü gibi konularda birbirinden deðerli
konuþmacýlarýmýz konferanslar verdi, veriyor. Nisan ayý
sonuna doðru da Avrupa Birliði ile ilgili bir panele
Üniversitemiz ev sahipliði yapacak.
Avrupa Birliðinin Erasmus Projesi kapsamýnda
öðrencilerimiz ve öðretim elemanlarýmýz anlaþma yaptýðýmýz
AB üyesi ülkelerdeki Üniversitelere gitmekteler. Yavaþ yavaþ
konuklarýmýz da gelmeye baþladýlar. Þimdiden çeþitli
ülkelerdeki 9 Üniversite ile baþlattýðýmýz deðiþimin
öðrencilerimize, öðretim elemanlarýmýza ve en önemlisi
Ülkemize yarar saðlayacaðýna inanýyoruz.
'Deprem Aðýrlýklý Ýnþaat Mühendisliði Programý' ile ilgili
önerimiz YÖK içindeki Komisyon aþamasýndan geçmiþ,
konu ile ilgili Eðitim Konseyinin görüþü için ÜAK
(Üniversiteler Arasý Kurul) bünyesindeki çalýþmalara
geçilmiþtir. Olumlu bir sonuç alabileceðimizi düþünüyor,
umuyor ve bekliyoruz.
Çankaya Üniversitemizin Gündem Dergisinin bu sayýsý ile
birlikte yüzlerce öðrencimiz mezun olup aramýzdan ayrýlacak.
Þimdiden, yollarý ve bahtlarý açýk olsun diyorum. Bütün
Öðrencilerimize önümüzdeki Mayýs ve Haziran aylarýnda
yapýlacak olan bitirme sýnavlarýnda yürekten baþarýlar
diliyorum.
Evet, bir ilkbahar gününde daha hepinize saðlýk, mutluluk
ve esenlikler diliyorum.
Sevgi ve saygýlarýmla.
Diðer yandan Eskiþehir Yolundaki yeni kampusumuz olan
'Çankaya Üniversitesi Sýtký Alp Kampusu' ile ilgili çalýþmalar
da Mütevelli Heyeti Baþkanýmýzýn yakýn ilgi ve desteði ile
sürdürülmektedir. Yenimahalle Belediyesi ile ilgili çalýþmalar
baþarý ile sonuçlanmýþ, Ankara Büyükþehir Belediyesi ile
ilgili çalýþmalara geçilmiþtir. Bu çalýþmalarýmýzda Ýç
Mimarlýk Bölümümüzün deðerli elemanlarý da bize katký
ve destek saðladýlar. Kendilerine de teþekkür ediyorum.
1
Editörden...
Merhaba,
Üç aylýk bir aradan sonra Nisan sayýmýzla tekrar birlikteyiz.
Bu sayýmýzda kapak konumuzu Uluslararasý Ticaret Bölümü
Öðretim Üyemiz Prof. Dr. Emin Çarýkcý tarafýndan
hazýrlanan "Türk Cumhuriyetleri ile Bölge Ülkelerinin
Ekonomik Geliþmeleri, Ýþbirliði Potansiyelleri ve
Sürdürülebilir Kalkýnma" konulu bir incelemeye ayýrdýk.
Özellikle son dönemde Kýrgýzistan'da yaþanan halk
ayaklanmasý ve sonucunda yönetimin deðiþmesi ile bölgeye
olan ilgi arttý. Bu inceleme, Orta Asya'yý daha iyi anlamak
isteyenlere yardýmcý olacak.
Üniversitemiz Kadýn Çalýþmalarý Araþtýrma ve Uygulama
Merkezi (KADUM) 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü nedeniyle
Kim?Kadýn? adlý bir kadýn kimliði yarýþmasý düzenledi.
Tüm öðrenci ve çalýþanlarýmýzýn katýlýmýna açýk olan yarýþma;
kompozisyon, kýsa-kýsa öykü, þiir, fotoðraf, resim, seramik
ve vitray dallarýnda gerçekleþti. Biz de yayýnlanmaya deðer
bulunan eserleri dergimizin sonunda yer alan özel bölümde
sizlerle paylaþtýk.
Kazançlarý: Gelir Etkisi ", Ýktisat Bölüm Baþkaný Prof. Dr.
Dilek Özbek'in "Dünya Jeotermal Kongresi ve Önemi ",
Siyaset Bilimi ve Uluslararsý Ýliþkiler Bölümü Öðretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Ertan Efegil'in "KKTC'de Seçimler ve Sonrasý",
Siyaset Bilimi ve Uluslararsý Ýliþkiler Bölümü Öðretim
Görevlisi Dr. Bülent Arý'nýn "1917 Balfour Deklerasyonu'nun
Ýflasý: Avrupa Güvenlik Stratejisi", Türkçe Okutmaný Gülþen
Çulhaoðlu'nun "Tüketim Kültürü ve Anadili Kullanýmý"
konulu makale ve analizlerini yayýnladýk.
Öðretim Üyesi olarak deðerli hocamýz Mühendislik-Mimarlýk
Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Ziya B. Güvenç'i, mezun olarak
Endüstri Mühendisliði Bölümümüzden 2002 yýlýnda mezun
olan ve halen Ankara'da MAN Türkiye A.Þ.de Elektrik
Sistemleri Üretimi Proses Planlama ve Proje Sorumlusu
olarak çalýþan Yenal Gündüz'ü ve bölüm olarak Ýç Mimarlýk
Bölümünü, öðrenci topluluðu olarak da Endüstri
Mühendisliði Topluluðu'nu tanýttýk. Ayrýca Hukuk Fakültesi
öðrencimiz Nurcan Çarýkcý'nýn Avrupa Genç Hukukçular
Derneði ELSA'daki çalýþmalarýna yer verdik.
Temmuzda görüþmek üzere...
Bu sayýmýzda ayrýca; Üniversitemiz Hukuk Fakültesi Öðretim
Üyesi Prof. Dr. Yýlmaz Aliefendioðlu'nun "Seçim Sistemleri
ve Siyasal Etkileri", Ýktisat Bölümü Öðretim Üyesi Prof.
Dr. Üstün Dikeç'in "Kamu Ekonomisinin Temel Sorunlarý",
Ýþletme Bölüm Baþkaný Prof. Dr. Ergün Kip'in "Türkiye'nin
Dýþ Ticaret Hadlerindeki Deðiþmelerden Doðan Kayýp ve
2
Yakup Sarýcan
[email protected]
Kapak Konusu
Prof. Dr. Emin Çarýkcý
Çankaya Üniversitesi
ÝÝBF Uluslararasý Ticaret Bölümü
Öðretim Üyesi
TÜRK CUMHURÝYETLERÝ ÝLE
BÖLGE ÜLKELERÝ'NÝN EKONOMÝK GELÝÞMELERÝ,
ÝÞBÝRLÝÐÝ POTANSÝYELLERÝ VE
SÜRDÜRÜLEBÝLÝR KALKINMA
Türkiye'den DTM ve TÝKA ile, Azerbaycan Rabýta Nazýrlýðý iþbirliðinin ortaklaþa düzenlediði: Türk Cumhuriyetleri
ve Bölge Ülkelerinin IV. Biliþim Formu, 15-17 Aralýk 2004, Bakü'de sunulan Teblið (15 Aralýk 2004).
Giriþ
Doðu ve Batý Türkistan ile Kafkas Bölgelerindeki Türk illeri,
Çin ve Çarlýk Rusyasý imparatorluklarý tarafýndan yaklaþýk
üç asýr önce iþgal edilmeye baþlandý.
puanlar ise 1-3 arasýnda deðiþmektedir. Baltýk
Cumhuriyetleri, II. Dünya Savaþýndan sonra Sovyetler
Birliðine verildiði için bu ülkelerde eskiden (Bir nesil önce)
varolan piyasa ekonomisi zihniyeti hayatiyetini muhafaza
etmektedir.
Nitekim, bugünkü Türk cumhuriyetlerinden Azerbaycan
1828 yýlýnda, Kazakistan 1854'te, Türkmenistan 1885'te,
Kýrgýzistan ve Özbekistan ise 1860 yýlýnda baþkentlerinin
iþgali ile baðýmsýzlýklarýný kaybetmiþtir. Azerbaycan'ýn 176
yýl önce, Kazakistan'ýn ise 150 yýl önce baðýmsýzlýklarýný
kaybetmesi, Türkistan topraklarýnýn büyük bir bölümünün
en az 200 yýl önce Rusya'nýn eline geçtiðini göstermektedir.
Demek ki Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerinde yaþayan
Türklerin hasreti sadece 70 yýllýk Sovyet dönemi deðil, en
az iki asýrlýk bir hadisedir.
1- Ekonomik Geliþmeler: 1990-1996,
1997-2002 ve 2003
Türk illeri gerek Çarlýk Rusya'sý döneminde, gerekse
Sovyetler Birliði (SB) döneminde en acýmasýz bir sömürge
idaresine tabi tutulmuþtur. Nitekim, bir Alman araþtýrmasýna
göre, 1989 yýlýnda Baðýmsýz Devletler Topluluðu'na üye
devletlerin ekonomik durumlarý ve potansiyelleri 10 puan
üzerinden þu þekilde (Daha ayrýntýlý bilgi için bakýnýz.
E.Çarýkcý ,1996, Makale No.28, Tablo-2) deðerlendirilmiþtir.
Bir örnek daha vermek gerekirse, 1989 yýlýnda eski Sovyetler
Birligi'nde pamuðun %89'u Türk Cumhuriyetlerinde
üretildiði halde, yine eski Sovyetler Birligi'nde kumaþýn
sadece %11'i Türk Cumhuriyetlerinde üretiliyordu. Bütün
bu misaller, sömürgecilikte Ruslarýn Batýlýlardan daha
acýmasýz olduðunu ortaya koymaktadýr. Bir Batýlý yazarýn
ifade ettiði gibi, "Sömürgecilikte Ýngilizler ineðin sütünü
alýr, Fransýzlar ineði keserek derisini yerli halka býrakýr,
Sovyet sistemi ise ineði öldürür."
- Sanayileþme derecesi olarak Rusya 8, Ukrayna 9 ve Beyaz
Rusya 8 puan alýrken, Özbekistan ve Azerbaycan 3,
Türkmenistan ve Kýrgýzistan 1'er puan almýþtýr.
- Sanayi üretiminde kendine yeterlilik derecesi de Rusya'da
8, Ukrayna'da 7 iken, Kazakistan'da 3, Azerbaycan'da 2;
diðer Türk Cumhuriyetlerinde ise 1'er puandýr.
- Piyasa ekonomisi zihniyeti itibariyle Baltýk ülkeleri 10
üzerinden 10, Gürcistan ve Ermenistan sýrasýyla 9 ve 8
alýrken, Moldovya 5; Türk Cumhuriyetlerinin aldýklarý
A- Baðýmsýzlýk Sonrasý Ekonomik Geliþmeler: 1990-1996
Bu puanlar göstermektedir ki, Sovyet Ýmparatorluðu sadece
Slav Cumhuriyetleri'ni zengin edecek iktisat politikalarý
uygulanmýþ, Kazakistan'da %40'lýk bir Rus nüfusu sayesinde
bu ülke biraz iltimas görmüþ, diðer Türk Cumhuriyetleri'nin
sanayileþmeleri ise büyük ölçüde ihmal edilerek bu ülkeler
birer hammadde deposu olarak sömürülmüþtür.
Sovyet Sistemi insanlarý bile öldürmüþtür. Nitekim, tarým
ve hayvancýlýkta sosyalist sistem (kolhozlaþtýrma) sonucu
1920'li yýllarda Kazakistan'da hayvancýlýðýn, 1930'lu yýllarda
da Ukrayna'da tarýmsal üretimin çökmesi sonucu, bu
bölgelerde milyonlarca insan açlýktan kýrýlmýþtýr. Ýlaveten,
Stalin döneminde (1944'de) baþta Kýrým ve Ahýska Türkleri
olmak üzere Türk illerinden yük vagonlarý ile Sibirya'ya
yapýlan sürgün sýrasýnda, yol boyunca, soðuktan, hastalýktan
veya açlýktan ölen Türklerin sayýsý yüzbinlerle ifade
edilmektedir.
3
Kapak Konusu
Tablo 1'de görüldüðü gibi, 1991'in ikinci yarýsýnda
baðýmsýzlýðýna kavuþan Türk Cumhuriyetleri ilk 6 yýl sýkýntýlý
bir iktisadi geçiþ dönemi yaþamýþlardýr.
Nitekim 1990-1995 döneminde yýllýk ortalama toplam üretim,
(GSYÝH) Azerbaycan'da % -20.2, Kazakistan'da % -11.9,
Kýrgýzistan'da % -14.7, Türkmenistan'da % -8.1,
Özbekistan'da % -8.1 gerilemiþ; 1996 yýlýnda ise
Türkmenistan, Kazakistan ve Kýrgýzistan pozitif büyümeye
geçmiþtir.
TABLO1: TÜRK CUMHURÝYETLERÝNDE YILLIK
ORTALAMA GSYÝH (ilk satýrlar) VE ENFLASYON (ikinci
satýrlar)HIZLARINDA % DEÐÝÞMELER, 1971-1996
1971- 1981- 1990ÜLKELER
1980 1989 1995 1990
21.5 2.9
-20.2 -11.7
Azerbaycan
7.8
4.4 2.0
-11.9 -4.6
Kazakistan
4.2
4.4 4.0
-17.7 6.9
Kýrgýzistan
3.0
4.0 4.0
-8.1 0.8
Türkmenistan
4.6
6.2 3.4
-4.4 2.0
Özbekistan
3.1
1991
-0.7
106
-6.8
91
-9.1
85.0
-5.0
103
-0.5
82.2
1992
-35.2
616
-13.0
1610
-15.8
855
-5.4
493
-11.1
645
1993
23.1
833
-15.6
1760
-16.3
1209
-7.0
3102
-2.4
534
Dünya Bankasý Raporuna göre, 1990'dan 1995'e toplam
üretimde (GSYÝH'de) özel sektörün paylarý % olarak,
Azerbaycan'da 7'den 15'e, Kazakistan'da 8'den 28'e,
Kýrgýzistan'da 8'den 42'ye, Türkmenistan'da 12'den 18'e,
Özbekistan'da ise 12'den 30'a çýkarýlabilmiþtir.
Bu geliþmeler Türk Cumhuriyetleri'nde serbest pazar
ekonomisine geçiþ sancýlarýnýn büyük ölçüde atlatýldýðýný
ve 1996'dan itibaren bu ülkelerde ekonomik açýdan çok
olumlu geliþmelerin ortaya çýkacaðýný bizlere müjdelemiþtir.
B- 1996-2002 Dönemi Ekonomik Geliþmeler
Ta b l o - 2 ' d e g ö r ü l d ü ð ü g i b i , 1 9 9 7 ' d e n 2 0 0 2 ' y e ;
1994
-21.9
1500
-25.0
1980
-26.5
280
-20.0
2400
-4.5
746
1995
-17.0
412
-9.0
180
-6.0
45
-5.0
1800
-2.0
315
1996
-3.5
25.0
1.0
40.0
2.0
32.0
4.5
800
-1.0
55.0
- Azerbaycan'da büyüme hýzý
%5.8'den %10.6'ya çýkmýþ,
enflasyon hýzý da %3.6'dan
%2.8'e gerilemiþ,
- Kazakistan'da büyüme hýzý %2
'den %9.5'e fýrlamýþ, enflasyon
hýzý da % 17.4'ten %6'ya
gerilemiþ,
- Kýrgýzistan'da büyüme hýzý
%9.9'dan %-0.5'e düþmüþ,
enflasyon hýzý da %25'ten %2'ye
inmiþ,
Kaynak: World Development Report 1996 ve 1997; Business Central Europe: The Annual Report, - Özbekistan'da büyüme hýzý
%2.4'ten %4.2'ye çýkmýþ;
December 1996; DTM dokümanlarý, Eylül 1997; E. Çarýkcý (1996), s. 95.
enflasyon hýzý da %71'den ancak %24.2'ye gerilemiþ.
1992-1994 döneminde Türk Cumhuriyetlerinde, Özbekistan
hariç, dört haneli rakamlara çýkmýþ olan yýllýk enflasyon
- Türkmenistan'da da büyüme hýzý 1997'de %-26'dan %20
hýzlarý, 1995'te iki-üç haneli rakamlara inmiþ; 1996 yýlýnda
dolayýna fýrlamýþ, enflasyon hýzý da %84'den %15'e inmiþtir.
ise, Türkmenistan hariç enflasyon büyük ölçüde kontrol
Yine 1997'den 2002'ye ihracat, milyar $ olarak, Azerbaycan'da
altýna alýnmýþtýr. Nitekim 1996 yýlýnda bu oranlar
0.8'den 2.3'e, Kazakistan'da 6.9'dan 10.1'e çýkmýþ; Kýrgýzistan
Azerbaycan'da %25'e, Kazakistan'da %40'a, Kýrgýzistan'da
Özbekistan'ýn ihracatý ise, sýrasýyla 0.6'dan 0.5'e ve 3.7'den
%32'ye, Özbekistan'da %55'e gerilemiþtir. Türkmenistan'da
2.5'e gerilemiþ, Türmenistan'ýn ihracatý ise, petrol ve doðalgaz
da 1995'ten 1996'ya yýllýk enflasyon hýzýnda 1000 puanlýk
fiyatlarý artýþýnýn etkisiyle 0.8'den yaklaþýk 2.9 milyar dolara
bir düþüþ saðlanmýþtýr.
fýrlamýþtýr.
4
Türk Cumhuriyetleri de sosyalist sistemden piyasa sistemine
geçiþ için özelleþtirmeye büyük hýz vermiþtir. Nitekim, 1997
Enflasyonla mücadelede genellikle baþarýlý olan Türk
Cumhuriyetleri, büyüme hýzý açýsýndan çok büyük farklýlýklar
Kapak Konusu
TABLO-2. TÜRK CUMHURÝYETLERÝNDE BAÞLICA EKONOMÝK GÖSTERGELER, 1996-2002
Kaynak: EÝU, Quartenly Country Reports, 1997-2004; Emin Çarýkcý, Türk Dünyasýnda Ekonomik Geliþmeler ve Türkiye-AB Ýliþkileri, Ankara, Akçað Yayýnlarý, 2004,
s. 234, Tablo-1; DTM, Aralýk 2004 Dökümanlarý.
5
Kapak Konusu
göstermektedir (Bakýnýz Tablo-2'nin ilk iki kolonu). Özellikle
2000-2002 döneminde yýllýk ortalama büyüme hýzý
Azerbaycan'da %10, Kazakistan'da %11 ve Türkmenistan'da
%18 dolayýnda seyrederken; bu oranlar Kýrgýzistan ve
Özbekistan'da %4 dolayýndadýr.
Türk Cumhuriyetleri nüfusunun dini (etnik) yapýsý ise
aðýrlýklý olarak Ýslam'dýr. Bu Müslümanlarýn çok büyük bir
bölümü Türk asýllýdýr. Bu ülkelerde, 2002 yýlý itibarýyla,
çeþitli dinlere mensup oranlar ise;
- Azerbaycan: %94 Müslüman, %2.5 Rus Ortodoks,
- Kazakistan: %47 Müslüman, %44 Rus Ortodoks, %2
Protestan
- Kýrgýzistan: %75 Müslüman, %20 Rus Ortodoks,
- Özbekistan: %88 Müslüman, %9 Ortodoks,
- Türkmenistan: %89 Müslüman, %9 Rus Ortodoks'tur.
C- 2003'de Ekonomik Geliþmeler
Tablo-3 yardýmýyla 2003 yýlýnda Türk Cumhuriyetlerindeki
ekonomik duruma geçmeden önce konferansa katýlan bazý
bölge ülkelerinin ekonomik durumu hakkýnda 2003 yýlý
verileriyle özet bir bilginin verilmesi uygun olacaktýr.
Gürcistan: Nüfusu 5.1 milyon; Dini yapýsý: %65 Gürcü
Ortodoks, %11 Müslüman, %10 Rus Ortodoks; yýllýk nüfus
artýþý %-0.5, ortalama ömür 73 yýl; GSYÝH 4 milyar $, Satýn
Alma Gücü Paritesine (SGP = bir ülkede satýnalýnan bir
demet mal ve hizmetin $ cinsinden NewYork'taki deðerine)
göre GSYÝH 13 milyar $, Fert Baþýna Gelir (FBG) 830 $,
SGP'ye göre FBG 2540 $; enflasyon hýzý %4.8; ihracat 0.4
milyar $, ithalat 1.1 milyar $; Doðrudan Yabancý Sermaye
(DYS) Yatýrýmlarý giriþi 0.3 milyar $, DYS stoku 1.0 milyar
dolardýr.
Moðolistan: Nüfusu 2.5 milyon; Dini yapýsý: %50 Budist,
%40 Ateist, %6 Þamanist ve Hristiyan, %4 Müslüman; yýllýk
nüfus artýþý %1.3, ortalama ömür 65 yýl; GSYÝH 1 milyar $,
SGP'ye göre GSYÝH 4 milyar $, FBG 480 $, SGP'ye göre
FBG 1800 $; ihracat 0.5 milyar $, ithalat 0.8 milyar $; DYS
giriþi 0.1 milyar $, DYS stoku 0.4 milyar dolardýr.
Tacikistan: Nüfusu 6.5 milyon; Dini yapýsý: %85 Sunni
6
Müslüman, %5 Þii Müslüman; yýllýk nüfus artýþý %1.3,
ortalama ömür 67 yýl; GSYÝH büyüme hýzý %10.2, GSYÝH
1 milyar $, SGP'ye göre GSYÝH 7 milyar $, FBG 190 $,
SGP'ye göre FBG 1040 $; enflasyon hýzý %16.3; ihracat 0.9
milyar $, ithalat 1 milyar $; DYS stoku 0.2 milyar dolardýr.
Tablo-3'te görüldüðü gibi, 2003 yýlýnda, Türkiye dahil Türk
Cumhuriyetlerinin toplam nüfusu 130 milyon, GSYÝH'sý
249 milyar $, SGP'ye göre GSYÝH ise 673 milyar dolar olup,
toplam dýþ ticaret hacmi de 153 milyar $ (ihracat 69, ithalat
84 milyar $) olmasýna raðmen, bu ülkeler arasýndaki dýþ
ticaret çok düþük düzeydedir.
2003 yýlýnda, sýrasýyla enflasyon ve GSYÝH büyüme
hýzlarý;
-
Azerbaycan'da %11.2 ve %2.1,
Kazakistan'da %9.2 ve %6.5,
Kýrgýzistan'da %6.7 ve %2.1,
Özbekistan'da %0.3 ve %13.9,
Türkmenistan'da %13.1 ve %6.5,
Türkiye'de ise, %5.8 ve %18.4 olarak gerçekleþmiþtir.
Tablo'da dikkati çeken diðer bir husus da, gerek FBG'de,
gerekse GSYÝH'da SGP'ye göre büyük farklýlýklar olmasýdýr.
Mesela, 2003 yýlýnda Azerbaycan'da GSYÝH ve FBG sýrasýyla
11.2 milyar $ ve 865 dolar olduðu halde, SGP'ye göre bu
miktarlar 4 kat artarak, yine sýrasýyla 28 milyar $ ve 3380
$'a çýkmaktadýr. Bu fark Türk Cumhuriyetleri'nde 4-5 kat
(Türkmenistan'da 5-6 kat) arasýnda iken, Türkiye'de ise
sadece 2.4 kat'dýr. Bunun esas sebebi ise, ülke ekonomilerinin
daha çok piyasaya dönük olup olmamasýndan ve diðer
faktörlerden kaynaklanmaktadýr.
Tablo'nun son 4 bölümünde görüldüðü gibi, bu ülkelerin
ihracat ve ithalatlarýnda, Türkmenistan hariç, ilk 3'te Rusya
yer almaktadýr; Türk Cumhuriyetleri sayýsý ise yok denecek
kadar azdýr. Bunun sebebi ise, Türkiye dýþýndaki ülkelerin
ihracatýnýn daha çok petrol, doðalgaz ve madenler gibi yeraltý
zenginliklerine dayanmasý ve sanayileþme seviyelerinin çok
yetersiz oluþudur.
Nitekim, bu ülkelerin dýþ ticaretinde ilk üç sýrayý alan ülkeler,
% olarak;
- Azerbaycan: Ýhracat'da Ýtalya 52, Fransa 8 ve Rusya 6;
ithalat'da ise Rusya 15 Türkiye 7 ve Almanya 7 iken,
- Kazakistan: Ýhracat'da Rusya 18, Çin 12, Almanya 9;
Kapak Konusu
TABLO-3. TÜRK CUMHURÝYETLERÝNDE BAÞLICA GÖSTERGELER, 2003
Kaynak: The World Bank, World Development Report 2005, September 2004; EIU, Quarterly Country Reports, September-October 2004;
DTM Dökümanlarý, Aralýk 2004.
ithalat'da Rusya 39, Çin 21 ve Almanya 10 olup,
- Kýrgýzistan: Ýhracat'da Ýsviçre 20, Rusya 16 ve Çin 8;
ithalat'da Kazakistan 21, Rusya 20 ve Özbekistan 10,
- Özbekistan: Ýhracat'da Rusya 17, Ýsviçre 8 ve Ýngiltere
7; ithalat'da Rusya 16, G. Kora 10 ve ABD 9,
- Türkmenistan: Ýhracat'da Ukrayna 46, Ýtalya 18, Ýran
11; ithalat'da Rusya 21, Ukrayna 15 ve Türkiye 9,
- Türkiye: Ýhracat'da Almanya 16, ABD ve Ýngiltere 8'er;
ithalat'da Almanya 14 ve Ýtalya ile Rusya %8'erlik bir paya
sahiptir.
Türkiye dahil, Türk Cumhuriyetlerinin ithalat ve ihracatýnda,
sýrasýyla, ilk sýrayý alan mallar ise;
-
Azerbaycan: Petrol ürünleri %86, makina ve techizat %26,
Kazakistan: Mineraller %65 ve makina-araçlar %57,
Kýrgýzistan: Metaller %34 ve mineraller %28,
Özbekistan: Pamuk %20 ve makina-techizat %44,
Türkmenistan: Gaz %57 ve makina-techizat %60,
Türkiye: Tekstil ve hazýr giyim %32 (Bavul ticareti dahil %36).
2003 yýlýnda bu ülkelere giren DYS yatýrýmý ve DYS stoku
sýrasýyla, milyar $ olarak; Azerbaycan'da 3.3 ve 8.6,
Kazakistan'da 2.1 ve 17.6, Kýrgizistan'da sadece 0.5 stok,
Özbekistan'da 0.1 ve 0.9, Türkmenistan'da 0.1 ve 1.3,
Türkiye'de ise 0.6 ve 19 milyar $ olup, bu ülkelerdeki toplam
7
Kapak Konusu
DYS yatýrýmý stoku 47.9 milyar $'dýr.
2- Ýþbirliði Potansiyelleri ve Sürdürülebilir
Kalkýnma
A- Ýþbirliði Ýhtiyacý ve Ýmkanlarý
8
Bankasý Kalkýnma Raporu'na göre; 1990-2003 dönemi (14
yýllýk dönemde) ortalama GSYÝH büyüme hýzlarý
Azerbaycan'da %2.4, Kazakistan'da % -0.6, Kýrgýzistan'da
% -1.5, Özbekistan'da %1.2, Türkmenistan'da %0.8,
Gürcistan'da ve Moðolistan'da %1.7'þer ve Tacikistan'da
% -3.2'dir. 1994 ve 2001 yýllarýnda iki ekonomik kriz geçiren
Türkiye'de ise bu oran %3.1'dir.
Bu oranlar, Azerbaycan ve Özbekistan hariç Türk
Cumhuriyetleri ile komþu ülkelerde toplam üretim
seviyesinin hala 1990'lý yýllar seviyesinin biraz üstünde veya
altýnda seyrettiðini açýk bir þekilde ortaya koymakta ve bu
ülkelerde özellikle sanayileþme açýsýndan çok büyük atýlýmlara
ihtiyaç olduðunu, bu konuda bölge ülkeleri arasýnda
iþbirliðinin önemini açýkca ortaya koymaktadýr.
Bölge ülkeleri baþta petrol ve doðalgaz olmak üzere, demir
cevheri, kömür, aliminyum, krom, nikel, kurþun, civa ve
bakýr, çinko altýn, gümüþ ve uranyum gibi çok çeþide ve
dünyanýn en stratejik maden yataklarýna sahiptir. Türkiye
dahil, bölge ülkelerinin "zengin madenlerin fakir bekçileri
kalmamasý için" gerekirse sanayileþmiþ ülkeleri de aralarýna
alarak 3'lü-4'lü konsersuyumlarla ortak yatýrýmlara hýz
vererek yatýrým iklimini oluþturmalýdýr. Bölge ülkelerinin
baþlýca doðal kaynaklarý (yeraltý zenginlikleri) ise;
- Azerbaycan: Petrol, doðal gaz, demir cevheri ve
alüminyum'dur.Yüzölçümü Karabað dahil 86.6 bin km²'dir.
- Kazakistan: Petrol, doðal gaz, kömür, demir cevheri,
magnezyun, krom, nikel, kobalt, bakýr, altýn ve uranyumdur.
Yüzölçümü 2.7 milyon km²'dir.
- Kýrgýzistan: Hidroelektrik, altýn, kömür ve doðalgazdýr.
Yüzölçümü 198.5 bin km²'dir.
- Özbekistan: Doðal gaz, petrol, kömür, altýn, uranyum,
gümüþ ve kurþundur. Yüzölçümü 447.4 bin km²'dir.
- Türkmenistan: Petrol, doðal gaz, kömür, sülfür ve tuzdur.
Yüzölçümü 488.1 bin km²'dir.
- Türkiye: Demir, kömür, krom, bakýr, çinko ve
magnezyumdur. Yüzölçümü 776 bin km²'dir.
- Gürcistan: Manganez, demir ve bakýrdýr. Yüzölçümü
69.7 bin km²'dir.
- Moðalistan: Petrol, kömür, bakýr, tungsten, fosfat, nikel,
çinko, altýn, gümüþ ve demirdir. Yüzölçümü yaklaþýk 1.6
milyon km²'dir.
- Tacikistan: Petrol, uranyum, civa, kahverengi kömür,
kurþun, çinko, altýn ve gümüþtür. Yüzölçümü 143.1 bin
km²'dir.
Bakü-Supsa (BS) Petrol Boru Hattý, günde 160 bin varil
taþýdýðý halde, BTC'nin baþlangýç kapasitesi günde 375 bin
varil olacak ve en kýsa zamanda kapasitesi 500 bin varil/güne
çýkarýlacaktýr. BTC'nin kapasitesinin BS'nin yaklaþýk üç
katýna çýkacak olmasý, Azerbaycan ve diðer bölge ülkeleri
petrolünün daha yüksek fiyatdan deðerlendirilmesini ve
Batý Avrupa'ya pazarlanmasýný saðlayacak; neticede baþta
Azerbaycan olmak üzere, bu bölgedeki bazý ülkelerin
zenginleþmesine önemli bir katkýda bulunacaktýr.
Ancak belirtmek gerekir ki;
Tablo 2 ve 3'te yer alan büyüme ve enflasyonla ilgili veriler
ve 2003 yýlýna ait diðer bölge ülkelerindeki ekonomik
göstergeler çok müspet görülmekle beraber; 2005 Dünya
- Türk Cumhuriyetleri ile bölge ülkelerinde petrol ve altýn
madenleri dýþýnda DYS yatýrýmý yok denecek kadar azdýr.
- Petrol dýþý sanayi sektörü ile hizmetler sektörüne ortak
Bu coðrafyada mevcut olan ve parasal deðeri 4 trilyon dolarý
aþan 200 milyar varil petrol ve 40 trilyon metreküp doðalgaz
rezervi, 21. yüzyýlda mutlaka yerüstüne çýkarýlacaktýr. Önemli
bir bölümü Trans-Kafkasya boru hatlarýyla Ceyhan'a ve
Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarýna ulaþtýrýlacaktýr. Bu
zenginliklerin yerüstüne çýkarýlmasýyla birlikte, Avrasya
kýsa bir zaman zarfýnda çok dinamik bir pazar haline
dönüþecektir.
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattý, 3 milyar dolar
maliyetli olup, 1750 km uzunluðunda ve Aðustos 2002'de
inþaatýna baþlanan bu boru hattýnýn, 2005 yýlýnýn ikinci
çeyreðinde hizmete girmesi hedeflenmiþtir.
Kapak Konusu
yatýrýmlarla DYS yatýrýmý çekerek, ihracatýn bir-iki mala
ümit baðlamasýnda kurtaracaktýr. Ýþte burada bölge ülkeleri
arasýnda ortak yatýrýmlara hýz verebilmek için Azerbaycan
ve Kazakistan'da biraz iyi olan yatýrým iklimini (ortamýný)
iyileþtirecek Batýlý anlamda yasal düzenlemeler biran önce
yürürlüðe konmalýdýr.
- Fiyat kontrolleri ve kýsýtlayýcý iþ ortamý ortadan
kaldýrýlmalýdýr.
- Sanayi kollarý ile ihraç mallarýnýn çeþitlendirilmesi ve
güçlendirilmesi Sürdürülebilir Büyüme ve Kalkýnmanýn ön
þartýdýr. Çünkü ihracat ve dolayýsýyla döviz gelirlerinde
istikrarsýzlýk asgari düzeye inecektir.
B- Sürdürülebilir Kalkýnma
Ýktisadi Büyüme: Bir ülkenin mal ve hizmet üretme
kapasitesini artýrmaktýr. Neticede, toplam üretimin (GSYÝH)
ve fert baþýna üretimin (gelirin) uzun süre istikrarlý bir
þekilde artýrýlmasýdýr. Kýsaca, iktisadi büyüme, üretim
pastasýnýn sürekli olarak büyümesidir.
Sürdürülebilir Kalkýnma ise: 1972 yýlýnda "BM Ýnsan Çevresi
Koferansý", 1978 "Roma Kulübü Raporu", 1987 yýlýnda "BM
Ortak Geleceðimiz" konulu raporlarla birlikte
"Sürdürülebilir Büyüme ve Kalkýnma Modeli" ekonomi
literatürüne girmiþ oldu. Bu modelin baþlýca hedefleri ise;
- Yoksullarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak,
- Eðitim, saðlýk ve sosyal refah seviyelerini yükseltmek,
- Hava ve su gibi doðal kaynaklarýn kirlenmesini önlemek
için çevre bilincinin yerleþtirilmek,
- Bugünkü nesillerin ihtiyaçlarýný karþýlamak için yeraltý
ve yerüstü zenginliklerini kullanýrken gelecek nesillerin
ihtiyaçlarýný da dikkate almak,
- Beþeri sermayeye (insan sermayesine) önem vermenin
yanýnda, alýnacak kararlarda vatandaþlarýn etkin katýlýmýný
saðlamak,
- Ticaret ve finansmanda ve yenilik peþinde koþacak bir
teknolojik sistemi uluslararasý standartlarda oluþturmak
þeklinde özetlenebilir.
Diðer bir ifadeyle, Sürdürülebilir Kalkýnma, "Büyümeyle
birlikte yeniden daha adil bir bölüþüm", "mevcut ve gelecek
nesilleri de düþünen insani kalkýnma", ayný zamanda; sosyal,
kültürel, ekolojik (doðal kaynaklar), ekonomik ve mekansal
boyutlarý olan bir kavramdýr. Ýlaveten, yoksulluðu ortadan
kaldýran, çevreyi koruyan, þehir planlamasý ve altyapý
projeleri de sürdürülebilir kalkýnma kavramý içinde
yeralmaktadýr.
Tabi bu hedef ve projelerin gerçekleþtirilebilmesi için, Batýlý
standartlarda bir Demokratik Siyasi ve Ekonomik sistem
9
Kapak Konusu
(Para, maliye ve sanayileþme politikalarýnda) kurmak
kaçýnýlmaz hale gelmiþtir. Sanayileþme stratejisi olarak da
ithal ikamesi yerine dýþa dönük bir sanayileþme modelini
en kýsa zamanda uygulamaya koymak; Serbest Pazar
ekonomisini hakim kýlarak, devletin eðitim, saðlýk, emniyet,
yol ve baraj gibi altyapý yatýrýmlarý haricinde ekonomik
faaliyette bulunmamak; ilaveten ülkedeki haksýz ve eksik
rekabeti, yolsuzluðu asgari düzeye indirebilmek için gerekli
yasal altyapýyý oluþturmak ve devlet otoritesi ile bu yasalarý
uygulamaya koymak gerekmektedir.
Bu arada, Türk Devletleri ve bölge ülkeleri için ise bir an
önce özel mülkiyetin hem tarým, hem sanayi, hem de hizmet
sektörlerinde yaygýnlaþmasý için, özelleþtirmenin biran önce
tamamlanmasý; bankacýlýk reformu ile dýþ ticaret rejiminin
uluslararasý standartlara (DTO standartlarýna)
kavuþturulmasý öncelik verilmesi gereken iþlerdir.
Bankacýlýk kesiminin geliþmiþlik derecesi için bir örnek
vermek gerekirse, 2002 yýlýnda bir ülkedeki bankalarýn açmýþ
olduðu toplam yerli kredilerin GSYÝH'ya oraný ortalama
olarak, düþük gelirli ülkelerde %47, orta gelirli ülkelerde
%83 ve yüksek gelirli ülkelerde %204'tür. Oysa bu oran,
Azerbaycan'da %8.5, Gürcistan'da %20, Kazakistan'da %13,
Kýrgýzitan'da %11, Moðolistan'da %17, Tacikistan'da %21,
Türkiye'de %59, Türkmenistan'da %19 iken Özbekistan'da
herhangi bir veri (bilgi) yoktur. Demek ki, Türkiye dahil,
bölge ülkelerinin Bankacýlýk konusunda alacaðý daha çok
uzun yol vardýr.
Görüldüðü gibi, sürdürülebilir kalkýnmayý gerçekleþtirmek,
hatta Sosyalizmden Serbest Pazar ekonomisine geçmek de
çok kolay bir iþ deðildir. Geçmiþte Rusya Devlet Baþkanlýðýna
adaylýðýný da koymuþ olan Bakatin'e göre "Kapitalizm'den
Sosyalizme geçmek, çið yumurtadan omlet yapmaya benzer;
Sosyalizmden Serbest Pazar Ekonomisine geçmek ise
omletten yumurta yapmaktýr." Özetlersek;
10
- Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri ve Bölge ülkeleri arasýnda
ekonomik ve teknik iþbirliðinin geliþtirilebilmesi ve bu
ülkelerin dünya ile entegre olabilmesi için, bu ülkelerde
Ticaret, Borçlar Kanunu, Bankacýlýk, Sigortacýlýk, Kambiyo,
Gümrük ve Yabancý Sermaye mevzuatlarýnýn Batýlý
standartlara göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu
arada bu bölgede, Serbest Ticaret Bölgeleri ile ihracata dönük
Serbest Üretim Bölgeleri'nin kurulmasý için Türkiye gerekli
teknik desteði daha da artýrmalýdýr.
- Türk Devletleri ve Bölge ülkeleri arasýnda hukuk birliðinin
saðlanmasý için "Parlementolar Arasý Hukuk Komisyonlarý"
kurulmalýdýr. En önemlisi de,
- DYS yatýrýmlarýnýn bölgeye çekilebilmesi ve yatýrým yapan
yabancý firmalarýn yatýrýmlarýnýn güvence altýna alýnabilmesi
için, ya Uluslararasý Tahkim kabul edilmeli ya da Bölgesel
bir Tahkim Kurulu kurulmalýdýr. Aksi halde yatýrýmlarda
ve sanayileþmede bölgesel iþbirliðini artýrmak çok zor
olacaktýr.
Kaynaklar:
-Emin Çarýkcý (1996), Türkiye'de Ýç ve Dýþ Ekonomik Geliþmeler,
Ankara, Adým Yayýncýlýk.
-Emin Çarýkcý (2004), Türk Dünyasýnda Ekonomik Geliþmeler ve
Türkiye-AB Ýliþkileri, Ankara, Akçað Yayýnlarý.
-World Bank (WB), World Development Report: 2005 ve 1997,
Washington D.C.
-WB, World Bank Atlas: 2004.
-Economic Intelligence Unit (EIU), Country Reports and Quarterly
Country Reports: 1996-2004.
[email protected]
Prof. Dr. Emin Çarýkcý’nýn “Ekonomik Geliþmeler,
GB’nin Zararý ve AB Ýle Müzakereler” konulu
makalesinde yer alan istatistiki veriler ve yorumlar, Her
2 ayda bir, revize edilerek ve metin güncelleþtirilerek
Ç a n k a y a Ü n i v e r s i t e s i ' n i n We b s a y f a s ý n d a
yayýnlanmaktadýr. (http://www.cankaya.edu.tr Akademik
Platform)
Makale
Prof. Dr. Yýlmaz Aliefendioðlu
Çankaya Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Öðretim Üyesi
SEÇÝM SÝSTEMLERÝ ve SÝYASAL ETKÝLERÝ
Seçim Sistemleri
Temsili demokrasilerde seçim sistemleri, verilen geçerli
oylarýn milletvekillerine dönüþtürülmesinde uygulanan
yöntemlerdir. Uygulanan seçim sistemi, siyasal partilerin
meclise göndereceði temsilci sayýsýný ya da mecliste temsil
olgusunu önemli oranda etkiler.
Seçim sistemlerine baðlý olarak verilen oylarýn temsili
organlara (meclislere) yansýma biçimi hükümet sistemlerini
de etkilemektedir.
Seçim sistemlerinin iki temel iþlevi vardýr:
Ýlk iþlev, parlamentoda çoðunluðun oluþmasýný ve ülkeyi
yönetecek çoðunluða dayalý istikrarlý bir hükümetin
çýkmasýný saðlamaktýr (yönetimde istikrar ilkesi).
Ýkinci iþlev, toplumdaki deðiþik görüþlerin ya da eðilimlerin
parlementoya yansýmasýný olanaklý kýlmaktýr (Temsilde
adalet ilkesi).
Bu iki ilke, genelde, ters yönlü etkileþimlidir. Temsilde
adaleti saðlamaya çalýþtýðýnýz oranda, yönetimde istikrar
ilkesi zayýflar, yönetimde istikrara önem verdiðiniz oranda
temsilde adalet zarar görür.
Yukarýda açýklanan ters yönlü bu iki iþleve baðlý olarak
seçim sistemleri, temelde, çoðunluk ve orantýlý (nispi) temsil
olmak üzere iki grupta toplanýr.
Çoðunluk sistemi, genelde, tek adaylý ya da listeli çoðunluk
esasýna dayanýr. Tek adaylý seçim sistemi, dar ya da küçük
seçim çevrelerinde kullanýlýr, her parti bir aday gösterir.
Uygulanan sisteme baðlý olarak tek turda ya da ikinci turda
çoðunluðu saðlayan aday seçilir. Listeli çoðunluk sisteminde
ise, geçerli oylarda sayýsal üstünlüðü saðlayan partinin, o
seçim çevresinde listesinde gösterdiði adaylar bütünüyle
seçilmiþ olur. Orantýlý (nispi) temsil sisteminde ise, siyasal
partiler seçime o seçim çevresine iliþkin liste ile girerler, o
bölgeden aldýklarý oy oranýnda kendilerini temsil olanaðý
bulurlar. Böylece, seçim çevresindeki siyasal eðilimin mecliste
yansýmasýný bulur, farklý görüþler temsil edilir ve Meclisin
yapýlanmasý ülkenin siyasal eðilimine uygun düþer. Öte
yandan, tam orantýlý seçim sisteminin uygulandýðý ülkelerde
bir partinin mecliste çoðunluðu saðlamasý güçleþir, çoðu
halde koalisyon hükümetleri kaçýnýlmaz olur. Bu yönüyle
sistem temsilde adalet ilkesine uygun düþse de, yönetimde
istikrar ilkesiyle baðdaþmaz.
Uygulanan seçim sistemleri, siyasal partilerin meclise
göndereceði temsilci sayýsýný baþka bir deyiþle meclisteki
temsil olgusunu önemli oranda etkiler. Ülkeler seçim
sistemlerini, temel tercihlerine, yönetim ya da hükümetme
istemlerine baðlý olarak, genelde bu iki sistemden
yararlanarak karma yapýda türetmiþlerdir.
Çoðunluk Sistemleri
Listeli Çoðunluk Sisteminde
Geniþ bir bölgenin seçim çevresi olmasý ve o seçim çevresinde
seçime kapatýlan partilerin adaylarýnýn kendilerine ait bir
listede toplanmasý durumudur. Her partinin listedeki aday
sayýsý o bölgeden seçilecek temsilci (milletvekili) kadardýr.
O seçim çevresinde çoðunluðu saðlayan partinin bütün
adaylarý kazanmýþ sayýlýr. Listeli çoðunluk sistemi, o seçim
çevresinde sayýsal oy çoðunluðunu saðlayan partinin herþeyi
kazandýðý, birkaç oy farkýyla bile olsa, azýnlýkta kalanýn
herþeyi kaybettiði bir seçim sistemidir. Bu sistemde, bir
seçim çevresinde azýnlýkta kalan parti, o seçim çevresinde
kendisini temsil ettiremez, kazanan tüm milletvekillerini
elde eder. Ülkedeki genel siyasi eðilimler ile mecliste bu
eðilimleri temsil eden sandalye sayýlarý farklý olabilir,
toplumdaki deðiþik kesimlerin kendilerini temsil
ettirebilmelerinden çok, çoðunluðun temsili önem kazanýr,
seçmenin tercihi yönlendirilir. Parti sayýsýný azaltýcý etki
yapar, seçmenler oylarýnýn ziyan olmamasý için iki partiden
birine oy verme durumunda kalýrlar.
Bu durum, temsilde adalet ilkesiyle baðdaþmaz. Türkiye'de
1946 – 1960 yýllarý arasýnda uygulanan listeli çoðunluk
sistemi, 1946 – 1950 yýllarý arasýnda CHP'ye, 1950 – 1960
yýllarý arasýnda ise Demokrat Parti'ye aldýklarý oylarýn
ötesinde Mecliste temsil olanaðý vermiþtir. Seçimi kazanan
yönünden “ artýk temsil ”, kaybeden açýsýndan ise, “eksik
temsil” söz konusudur.
Tek Adaylý, Tek Turlu Çoðunluk Sistemi
Bu sistem, dar bölge sistemi yada Ýngiltere'de uygulanmasý
nedeniyle Ýngiliz Sistemi olarak adlandýrýlmaktadýr.
Ülke geneli, her birinden bir temsilci çýkacak biçimde küçük
seçim çevrelerine ayrýlýr, adaylar arasýnda çoðunluðu elde
eden kazanmýþ sayýlýr.
Seçmenler, oylarýnýn boþa gitmemesi için, kazanma olasýlýðý
büyük olan iki partiden birisine oy vermeyi yeðlerler. Sonuçta,
oylar iki büyük partide toplanýr. Ýngiltere örneðinde, iki
11
Makale
büyük partinin, Ýþçi Partisi ve Muhafazakar Parti’nin,
kendilerine baðlý, çoðunlukla ayný partiye oy veren seçim
çevreleri vardýr. Seçimin kaderi, genelde, bu çevreler dýþýnda
kalan yüzer, gezer oylara baðlýdýr.
uygun düþen öteki partilerle, seçim anlaþmalarý yada seçim
pazarlýklarý yapmak durumunda kalýrlar. Bu durum, siyasal
partiler arasýnda sol ve sað bloklaþmaya ve baðýmlýlýða neden
olur.
Ülke genelinde en çok oy alan partinin mutlaka en çok
sandalye kazanacaðý sonucu çýkarýlamaz. Önemli olan
kazanýlan seçim çevresi sayýsýnýn fazla olmasýdýr. Ülke
genelinde alýnan toplam geçerli oy sayýsýna göre, seçimi
kazanan parti için, “fazla temsil”, kaybeden parti için de
“eksik temsil” söz konusu olabilmektedir.
Bu sistemde, partiler arasýnda yapýlan anlaþmalara baðlý
olarak, temsilde adalet ilkesi tam iþlerlik kazanmamakta ise
de, yönetimde istikrar, genellikle saðlanmaktadýr.
Kazanan parti, yeterli çoðunluðu saðlamakta ve küçük
partilerle seçim ortaklýðýna gitmesine gerek kalmamakta,
partiler birbirlerinden baðýmsýz kalmaktadýrlar. Böylece,
temsilde adalet ilkesi zayýf olsa da yönetimde istikrar
saðlanmaktadýr. Bu seçim sistemi, uygulamada, iki büyük
partili modelini destekler, parti sayýsýný azaltýcý etki yapar.
Sistem adaylarýn seçilebilme þanslarýnýn iki büyük partiyle
sýnýrlý olmasý nedeniyle, disiplinli partiler modelini oluþturur.
Tek Adaylý , Ýki Turlu Çoðunluk Sistemidir
Bu sistem uygulama yeri nedeniyle Fransýz Sistemi olarak
adlandýrýlmaktadýr. Bu sistemde de ülke küçük seçim
çevrelerine ayrýlmakta, seçime katýlan her parti o seçim
bölgesinden bir aday göstermekte ve sonuçta o bölgeden tek
aday seçilmektedir. Adayýn ilk turda seçilebilmesi için iki
koþul gerekmektedir. Ýlk koþul; adayýn, o seçim çevresinde
kullanýlan geçerli oylarýn yarýsýndan fazlasýný almasý gerekir.
Ýkinci koþul; o seçim bölgesindeki toplam seçmen sayýsýnýn
dörtte birine eþit sayýda oyun o aday için kullanýlmýþ olmasý
gerekir. Ýlk tur sonucunda bu iki koþul gerçekleþmez ise,
ikinci tur seçim yapýlýr. Ancak bir adayýn, ikinci tur seçime
katýlabilmesi için, birinci turda belli bir oy yüzdesine
ulaþmasý gerekir. Fransa için bu oran seçim çevresindeki
seçmen sayýsýnýn % 12.5’tir. O seçim çevresindeki adaylardan
sadece birisi için % 12.5 ya da daha fazla oy kullanýlmýþ ise,
aldýðý oy itibariyle bu adayý takip eden ikinci aday seçime
katýlýr, ikinci tur seçim bu iki aday arasýnda yapýlýr.
Adaylardan hiçbiri seçmen sayýsýnýn % 12.5’i kadar oy
alamaz ise, ikinci tur seçime, birinci turda en çok oy alan
iki aday katýlýr.
12
Tek adaylý, iki turlu çoðunluk sistemi partilere, iki büyük
parti uygulamasýna neden olan tek adaylý, tek turlu sistemden
farklý olarak, ilk turda kendilerini sýnama olanaðý tanýr ve
bu nedenle, çok partili sisteme yol açar. Ýlk turda çoðunluðu
saðlayamayan partiler, genellikle, programlarý kendilerine
Orantýlý (Nispi) Temsil Sistemi
Bu sistemin uygulanmasý, birden çok adayýn yer aldýðý geniþ
seçim çevrelerini gerekli kýlar. Sistemin özelliði seçimin ilk
turda sonuçlanmasýdýr. Siyasal partiler, kazandýklarý geçerli
oy oranýnda siyasal temsil saðlarlar (milletvekilliði
kazanýrlar). Bu nedenle bu sistem, temsilde adalet ilkesine
uygun düþer, ancak, istikrar ilkesiyle baðdaþmaz. Çoðu
halde, istikrarlý hükümetlerin kurulmasýna olanak vermez;
siyasal partilerde bölünmüþlüðü artýrýcý etki yapar, çok
partili sisteme yol açar. Bu sistemde siyasal partiler, baþka
partilerle uzlaþmak ya da birlikte seçime gitmek zorunda
kalmadýklarýndan baðýmsýzdýrlar, her parti aldýðý oy oranýnda
parlamentoda temsil olanaðýný bulacaðýndan eksik ya da
fazla temsil söz konusu olamaz.
Öte yandan, adaylarýn seçilebilmeleri, kendi yetenklerinden
çok, parti listesinde ön sýrada yer almalarýna baðlýdýr. Bu
nedenle, partiler iç yapýlarýnda disiplinlidirler. Parti
baþkanýnýn ve yönetiminin istekleri, grup kararlarýndan
önce gelir.
Nispi temsil sisteminde, partilerin aldýklarý oy oranlarýna
göre, kazandýklarý temsilci (milletvekilliði) sayýsýnýn
belirlenmesi ve parti listesi içinde kazananlarýn ayrýlmasý
önemli bir sorun oluþturmaktadýr.
Bu sistemde, siyasal partilere düþen temsilci sayýsýnýn
bulunmasýnda üç yöntem uygulanmaktadýr:
1. Deðiþmez Tek Seçim Sayýsý
Deðiþmez tek seçim sayýsý, ülkedeki tüm seçim çevrelerinde
uygulanmak üzere yasayla belirlenir. Bu sayý, her siyasal
partinin seçim çevrelerinde aldýklarý geçerli oy sayýsýna
uygulanýr. Partiler, seçim çevrelerinde aldýklarý geçerli oyarýn
deðiþmez seçim sayýsýna bölünmesi ile bulunacak sayý kadar
milletvekili çýkartmýþ olurlar. Örneðin, deðiþmez seçim sayýsý
yasayla 100 bin olarak kabul edilen bir ülkede, A partisinin,
bir seçim çevresinde aldýðý geçerli oy sayýsý 500 bin ise, o
Makale
seçim çevresinden kazandýðý
temsilci sayýsý 5 olur. Bu
yöntem, çýkacak milletvekili
sayýsýnýn
önceden
bilinememesi nedeniyle fazla
kullanýlmamaktadýr.
2. Ulusal Seçim Sayýsý
Ulusal seçim sayýsý
yönetiminin uygulanabilmesi
için toplam milletvekili
sayýsýnýn, anayasayla ya da
yasayla belirlenmiþ olmasý
gerekir. Ulusal seçim sayýsý,
ülke genelinde kullanýlan
geçerli oy sayýsýnýn, o ülkede seçilecek toplam milletvekili
sayýsýna bölünmesi yoluyla bulunur. Bu sayý, tüm seçim
çevrelerinde kullanýlýr. Siyasal partilerin her seçim çevresinde
aldýklarý geçerli oylar bu seçim sayýsýna bölünür, partiler,
bulunan sonuca göre milletvekili çýkarmýþ olurlar. Ulusal
seçim sayýsýnýn tüm ülkede ayný olmasý, temsilcilerin
dayandýðý seçmen sayýsý açýsýndan eþitlik saðlar.
3. Çevre Seçim Sayýsý
Her seçim çevresinde kullanýlan geçerli oylarýn, seçilecek
temsilci (milletvekili) sayýsýna bölünmesi ile bulunur. Bu
yöntemde her seçim çevresinin seçim sayýsý, o seçim
çevresinde kullanýlan geçerli oylara ve seçilecek seçmen
sayýsýna baðlý olarak deðiþir. Bu nedenle deðiþik seçim
çevrelerinden seçilen milletvekillerinin temsil ettikleri
seçmen sayýlarý da farklýdýr.
Seçime katýlan siyasal partiler, o seçim çevresinde aldýklarý
geçerli oylarýn çevre seçim sayýsýna bölünmesi sonucunda
çýkan sayý kadar temsilci çýkarmýþ olurlar. Baðýmsýz adaylar
ise, aldýklarý geçerli oylarýn çevre seçim sayýsýna ulaþmasý
durumunda seçilmiþ olurlar.
Artýk Olaylar Sorunu
Orantýlý temsil sisteminde geçerli oylarýn seçim sayýsýna
bölünmesi sonucunda daima bir miktar “artýk oy”
kalmaktadýr. Bu olaylarýnda deðerlendirilerek
milletvekillerine dönüþtürülme iþleminde farklý yöntemler
uygulanmaktadýr.
En Fazla Artýk Oy
Bu yöntemde milletvekillerinin partilere daðýlýmýný takiben
kalan milletvekillikler, en yüksek artýk oya sahip partiden
baþlamak suretiyle, artýk oylarýn yüksekliklerine göre sýrayla
partilere daðýtýlýr.
En Yüksek Ortalama
Bu yöntemde her partinin geçerli oy sayýsý, elde ettiði
milletvekili sayýsýna “bir” sayýsý eklenerek bölünür. Bulunan
en yüksek ortalamalara göre boþta kalan milletvekilleri
daðýtýlýr.
En Fazla Oy
Bu yöntemde, partilere ait artýk oylarýn miktarý önemli
deðildir. Seçim sayýsýnýn uygulanmasý sonucunda
daðýtýlmayan temsilcilikler en çok oy alan partiye verilir.
Bu yöntem büyük partilerin yararýna iþler.
D' HONDT SÝSTEMÝ
D' hondt sistemi de bir tür nispi temsil sistemidir. Bu
sistemin ötekilerinden farký, oy kullanmamasýdýr, tüm
milletvekilleri, yapýlan tek iþlem sonucunda daðýtýlýr.
Bir seçim çevresinde, partilerin aldýklarý geçerli oylar, birden
baþlayarak, o çevreden seçilecek temsilci sayýsýna ulaþýncaya
kadar bölünür. Örneðin, seçim çevresinden 5 milletvekili
seçilecekse, partilerin aldýklarý oylar, sýrayla, 1, 2, 3, 4, 5
sayýlarýna bölünür. Elde edilen sayýlar temsilci sayýsý kadar,
büyükten küçüðe doðru sýralanýr. Bu daðýtýmda kullanýlan
son sayý ortak bölendir. Bu sayýyý partilerin aldýklarý oylara
bölmek suretiyle yapýlan iþlemin doðruluðu sýnanabilir.
Sonucun ayný çýkmasý gerekir.
KARMA SÝSTEMLERÝ
Çoðunluk sistemi ile orantýlý temsil sisteminin unsurlarýndan
yararlanýlarak yeni sistemler oluþturulmasýdýr. Uygulamada,
genellikle karma sistemler benimsenmektedir.
KAZANANLARIN PARTÝ ÝÇÝ BELÝRLENMESÝ
Her partiden kazananlarýn liste içinden belirlenmesi
konusunda ise, genellikle, sabit liste, karma liste, tercihli
oy yöntemleri uygulanmaktadýr.
TÜRK SEÇÝM SÝSTEMÝ
Anayasa; 26.04.1961 günlü, 2839 sayýlý Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkýnda yasa; 10.06.1983
günlü, 2839 sayýlý Milletvekili Seçim yasasý; 18.01.1984
günlü, 2972 sayýlý Mahalli Ýdareler ile Mahalle Muhtarlýklarý
ve Ýhtiyar Heyetleri Seçim Hakkýnda Yasa; 22.04.1983 günlü,
sayýlý Siyasi Partiler Yasasý Türk Seçim Sisteminin esaslarýný
belirlemektedir.
13
Makale
1995 yýlýnda 4125 sayýlý yasa ile yapýlan deðiþikliðe kadar
Anayasalarda seçim sistemini belirleyen ilke getirilmemiþ
bu husus yasalara býrakýlmýþtý.
Ancak, ilk kez, 1982 Anayasasý’nýn, 67. maddesine, 23.07.1995
günlü, 4125 sayýlý yasayla eklenen, “Seçim kanunlarý, temsilde
adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini baðdaþtýracak biçimde
düzenlenir” hükmüyle, orantýlý (nispi) temsil ile çoðunluk
sistemi arasýnda karma seçim sistemi Anayasaca
benimsenmiþtir.
2972 sayýlý yasaya göre, il genel meclisi ve belediye meclisi
üyelikleri için yapýlacak seçimlerde, geçerli oylara % 10
barajlý d' Hondt sistemi uygulanmaktadýr (m.2)
Milletvekili seçimi yasasý, ilke olarak, nispi temsil sistemini
öngörmesine karþýn, gerekçesinde ve Adalet Komisyonu
Raporunda belirtildiði üzere, “ufak partilerin yasama
meclisinde temsilinin önlenmesi” , “mahalli partilerin oylarýn
daðýlmasýna sebep olmalarýnýn engellenmesi ”, “ parlamento
faaliyetlerinde ve hükümetlerin devamýnda istikrar
saðlanmasý” amacýyla genel ve seçim çevresi ikili barajýný
içermekteydi.
Bu ikili baraj yeterli görülmediðinden, 1986 yýlýnda
Milletvekili ve Siyasi Partiler Yasasý’nda 3270 sayýlý yasayla
yapýlan deðiþiklerle mevcut baraj sistemine bir de “kontenjan
adaylýðýna baðlý olarak kontenjan barajý eklenmiþti”. Yasaya
göre kontenjan adaylarý çoðunluk esasýna göre seçilmekteydi.
Kontenjan adayý gösterilebilen yerlerde çevre barajý
yükseldiðinden, bu durum büyük partiler lehine sonuç
doðurmaktaydý.
Anayasanýn 67. maddesine 23.07.1995 günlü, 4121 sayýlý
yasa ile eklenen “Seçim kanunlarý temsilde adalet ve
yönetimde istikrar ilkesini baðdaþtýracak biçimde düzenlenir”
biçimindeki kurala baðlý olarak Seçim ve Siyasi Partiler
Yasalarýnda deðiþiklik yapýlmýþ, kontenjan adaylýðý ile tercih
oyu usulü 27.10.1995 günlü, 4125 sayýlý yasa ile yürürlükten
kaldýrýlmýþtýr.
Anayasa Mahkemesi, ülke genelinde uygulanan % 10
barajýný, yönetimde istikrar ilkesine uygun, temsilde adalet
ilkesiyle baðdaþýr bulmuþtur.
14
Anayasa Mahkemesi “Anayasanýn amaçladýðý yönetimde
istikrar ilkesi için Milletvekilliði seçimlerinde bir ülke barajý
öngörülmüþken, ayrýca her seçim çevresi için yeni bir barajýn
getirilmesini temsilde adalet ilkesiyle baðdaþmaz” bulmuþtur.
Anayasa Mahkemesi, daha sonra çýkarýlan ve çevre barajýný
% 10'la sýnýrlayan yasanýn da Anayasaya aykýrý olduðuna
karar vermiþtir.
Milletvekili Seçimi Yasasý’nýn halen yürürlükte olan
hükümlerine göre, seçim çevrelerinden çýkan
milletvekillerinin partilere ve baðýmsýzlara daðýtýlmasý ve
oylarýn deðerlendirilmesi d'Hondt sistemine göre
yapýlmaktadýr. Bunun için ülke genelinde % 10 barajýný
aþan partilerle, baðýmsýz adaylarýn aldýklarý oylar hizalarýna
yazýlýr, siyasal partilerin her birinin aldýklarý geçerli oylar
sayýlarý önce bire, sonra ikiye, üçe... O çevrenin çýkaracaðý
milletvekili sayýsýna ulaþýncaya deðin bölme iþlemi
sürdürülür. Elde edilen paylar ile baðýmsýz adaylarýn aldýklarý
oylar büyükten küçüðe doðru sýralanýr. O seçim çevresinden
çýkacak milletvekilleri, bu paylarýn sahibi olan partilere ve
baðýmsýz adaylara sayýlarýn büyüklük sýrasýna göre tahsis
olunur (m.34)
SEÇÝMLER ÝLE HÜKÜMET SÝSTEMLERÝ
ARASINDAKÝ ÝLÝÞKÝ
Seçim sistemleri, siyasal eðilimleri, siyasal partileri ve
kurulacak hükümetlerin yapýsýný etkiler. Bu nedenle,
seçilecek sistem, ulaþýlmasý istenen amaçla yakýndan ilgilidir.
Çoðunluk sistemleri, iktidarýn bir elde toplanmasýný ve
hükümetlerin kurulmasýný kolaylaþtýrýrlar. Güçlü yürütme
modeline uygun düþer, iki büyük partili modelle baðdaþýrlar.
Ancak, iki türlü, tek adaylý, dar bölge modeli siyasal partiler
açýsýndan orantýlý temsil seçim sistemi özelliði gösterir,
siyasal partilerin sayýsýný artýrýcý etki yapar.
Çoðunluk sistemine dayalý iki büyük parti modelinde,
iktidara, daha çok, kararsýz seçmenlerin oylarýnýn alýnarak
gidilebilmesi, bu partileri merkezi toplayýcý programlar
yapmaya zorlar. Bu durum radikal partilerin güçlenmesini
önler.
Çoðunlukçu seçim sistemleri, istikrarlý hükümetlerin
kurulmasýný kolaylaþtýrýrsa da, partiler ve bu partilere baðlý
vatandaþlar arasýnda kutuplaþmaya neden olur.
Orantýlý (nispi) temsil sistemi ise, iktidarýn, çeþitli partiler
arasýnda paylaþtýrýlmasýný, farklý görüþlerin mecliste temsili
yoluyla çoðulculuk ilkesinin yaþama geçirilmesini saðlar,
demokratik kurallara daha uygun düþer; toplumsal uzlaþma
kültürünün geliþimini kolaylaþtýrýr.
Makale
partiler çözüm üreten niteliklerini kaybederler. Bu durumun
seçim sistemiyle ilgisi bulunmamaktadýr.
Konuya Türkiye açýsýndan baktýðýmýzda, siyasal partiler
sisteminin aþýrý parçalandýðýný, merkez partilerin
küçüldüðünü, radikal partilerin güçlendiðini görmekteyiz.
Yasamanýn, yürütmeye baðlý çoðunluðu nedeniyle denetim
görevini yapamadýðý gözlenmektedir.
Orantýlý sistem, öte yandan, partilerin sayýlarýnýn artmasýna
ve aþýrý parçalanmaya neden olur; hükümetlerin kurulmasýný
ve etkin olmasýný güçleþtirebilir.
Sonuç
Parlamenter sistemlerde, hükümetin kurulabilmesinde hiç
bir partinin yeterli çoðunluðu saðlayamadýðý durumlarda,
yasama - yürütme iliþkileri partilerin davranýþlarýna göre
oluþmakta, tutarsýz koalisyonlar istikrarsýz hükümet
modellerine neden olmaktadýr. Bu durum, popülist
politikalarý beslemekte, kýsa vadeli kiþisel çýkarlar kamusal
önceliklerin göz ardý edilmesine neden olmaktadýr. Öðretide,
bu durumda, çözüm için genelde önerilen ya halk tarafýndan
seçilen baðýmsýz ve güçlü bir baþkan (baþkanlýk sistemi) ya
da partiler yelpazesi daraltýlmýþ, çeþitli eðilimleri ve ideolojik
farklýlýklarý bünyesinde toplayan ve iktidarýn dönüþümlü
kullanýlmasýna olanak veren disiplinli iki büyük parti
modelidir. Bu görüþ sahiplerine göre “uygun seçim sistemi”
yönetimde istikrar ve etkinlik sorunlarýný çözmeye yetecektir.
Öte yandan istikrarsýzlýðý, siyasal partilerin yapýlarýnda,
güttükleri amaçlarda, siyasal üsluplarda, toplumsal kültür
ve sosyo - ekonomik yapýda görenler, salt seçim sistemlerinde
yapýlan deðiþikliklerin istikrarý saðlayamayacaðýný
savunmaktadýr. Bizimde katýldýðýmýz bu görüþe göre, uygun
demokratik geliþim süreci geçirmeyen, ekonomik sosyal ve
kültürel yapýda yeterli deðiþimi gösteremeyen, ahlaksal
deðerleri demokratik kültür içinde benimseyemeyen
toplumlarda salt seçim sistemine baðlanan umutlar, çoðu
halde olumlu sonuçlar vermemektedir.
Hükümetin istikrarsýzlýðýnýn bir nedeni de, lider eksenli
politikalardan doðan yönetim krizidir. Kendisini her konuda
karar vermeye yetkili ve yeterlikli gören lider, aldýðý yük
nedeniyle ancak kýsa vadeli günlük çözümlerle uðraþabilir;
Yasama ve yürütme arasýndaki iç içelik, sistemi, karþýlýklý
çýkar hesaplarý, iþ takibi, makam paylaþýmý ve rant saðlama
temeline dayandýrmaktadýr. Bu durum yolsuzluklara da
neden olmaktadýr. Seçmenler, seçim sistemine göre adaylara
deðil, partilere ve liderlere oy vermektedir. Parti içi demokrasi
çalýþmamaktadýr.
Seçim sisteminin, ülke genelinde % 10 gibi hayli yüksek
baraja baðlý olarak uygulanmasý, temsil edilmeyen oylarýn
sistem dýþýna itilmesine neden olmaktadýr.
Yukarýdaki açýklamalarýn ýþýðýnda Türkiye açýsýndan çözüm,
istikrar ve temsilde adalet ilkelerini dengeleyecek, dar bölgeli,
iki turlu, tek adaylý seçim sistemine geçilmesi, % 10 barajýnýn
düþürülmesi ve siyasal partiler yasasýnda deðiþiklik yapýlarak
parti içi demokrasinin geliþtirilmesi ve parti üyelerinin aday
belirleme ve parti organlarýnýn seçiminde oylarýný özgürce
kullanabilmelerinin saðlanmasýdýr.
Ayrýca, yasama ve yürütme arasýndaki iç içeliðin, daha katý
bir kuvvetler ayrýlýðý ilkesinin uygulanmasýna geçilerek
giderilmesi, örneðin Bakanlar Kuruluna giren milletvekilinin
milletvekilliði görevinden ayrýlmasý gibi yöntemlerle sistemin
rasyonalize edilmesi düþünebilir. Sistem, devletten kiþisel
rant saðlamaya yer vermemelidir.
Bu baðlamda, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini
baðdaþtýrýr seçim sistemleri yoluyla kurulacak istikrarlý
hükümetler için, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkýnma,
dengeli bir gelir daðýlýmý sözde deðil, özde gerçekleþtirilmesi
gereken bir amaç olmalýdýr.
[email protected]
15
Makale
Prof. Dr. Üstün Dikeç
Çankaya Üniversitesi
ÝÝBF Ýktisat Bölümü Öðretim Üyesi
KAMU EKONOMÝSÝNÝN TEMEL SORUNLARI
Ülkemiz, içinde bulunulan ekonomik sorunlar ve yaþanýlan
son ekonomik krizden kurtulmak için özellikle geniþ
kapsamlý makro ekonomik reformlar içeren bir süreç içine
girmiþ ve kararlý adýmlar atmaya baþlamýþtýr. Amaç, öncelikle
güçlü, sürdürülebilir ve istihdam sorunlarýný çözmüþ bir
ekonomik büyümeyi gerçekleþtirmektir.
OECD tarafýndan hazýrlanan, 21 Ekim 2004 tarihli
"Türkiye'ye Ýliþkin Ekonomik Görünüm" raporunda, yukarýda
belirtilen amacýn gerçekleþtirilmesi önünde üç engel olduðu
belirtilmiþtir. Bunlar :
(a) Güven ortamýnýn tam olarak saðlanamamýþ olmasý,
(b) Yönetime iliþkin aksaklýklar ve raporda özellikle üzerinde
durulan,
(c) Kayýt dýþý ekonomidir. Ýlk ikisinin aþýlmasý konusunda
Türkiye son iki - üç yýlda önemli adýmlar atmýþtýr. Tek parti
idaresi ve Avrupa Birliðine girmek süreci bu adýmlarý
hýzlandýrmýþtýr, ancak, üçüncü engel olan kayýt dýþý
ekonominin kontrol edilmesi ve azaltýlmasý, içinde bulunulan
koþullar nedeniyle zaman alacaktýr. Türkiye, kayýt dýþý
ekonominin yanýsýra bütçe açýklarý ve sýcak para konularýnda
da ciddi sorunlar yaþamaktadýr. Bu çalýþmamýz, sorunlarý
gerçek boyutlarý ile ortaya koymak ve özellikle konu ile ilgili
bazý kimselerce yapýlan yanlýþ yorumlamalarý gidermeye
yöneliktir.
Bütçe Açýklarý
16
Günümüzde hükümetler ya olaðan kamu gelirlerinin kamu
giderlerini karþýlamamasýndan kaynaklanan nedenle ya da
maliye politikasý amaçlarý olan iktisadi kalkýnmayý saðlamak,
düþük istihdamý gidermek, fiyat istikrarýný ve adil gelir
daðýlýmýný tesis etmek maksadýyla bilinçli olarak bütçe
açýðý politikasý izlemek durumunda kalmaktadýr. Ülkemizde
özellikle birinci nedene baðlý olarak bütçe açýklarý oluþmakta
ve bu durum doðrudan kamu sektörünü dolaylý olarak da
özel sektörü etkilemektedir.
TABLO 1
Bütçe açýklarý (milyon YTL)
2000
2001
2002
2003
2004
2005
Bütce Açýðý 13.265 29.036 40.090 40.204 45.836 29.137
Makro ekonomik dengelerin saðlanmasý ve bütçe açýklarýnýn
kapatýlmasý için, Türkiye sürekli olarak gerek iç gerekse dýþ
para ve sermaye piyasalarýndan borçlanmak zorunda
kalmaktadýr. Borçlanma gereðinden ziyade öncelikle olaðan
kamu gelirlerinin özellikle vergi gelirlerinin yetersizliði ön
plana çýkmaktadýr. Bu noktada üzerinde durulmasý gereken,
hangi vergi tutarýnýn bütçede gösterildiðidir. Sanýlanýn
aksine devlet bütçesinde gösterilen vergi gelirleri brüt deðil
net tutardýr; yani, ülke çapýnda yasama organýndan alýnan
yetki çercevesinde çeþitli vergi kanunlarýna göre tahsil edilen
vergi gelirlerinden yerel yönetimlere ayrýlan pay ve fon
kesintileri düþüldükten sonra kalan toplam net vergi tutarý
bütçede gösterilmektedir. Belirtilen nedenle, bir anlamda
vergi gelirlerinin yetersizliðinden bahsetmek doðru deðildir.
Ülkemizde belediyeler tarafýndan toplanan yedi çeþit vergi
dýþýnda tüm vergiler merkezi hükümet tarafýndan bir havuzda
toplanmaktadýr. Net vergi toplamýný ve yerel yönetimlere
ve fonlara ait pay ve kesintileri bulmak için sýrasýyla aþaðýda
belirtildiði þekilde iþlemler yapýlmaktadýr.
a. Toplamdan önce vergi iadeleri düþülmekte,
b. Bundan,
- Petrolden alýnan ÖTV’nin tamamý,
- Özel iþlem vergisinin tamamý,
- Þans oyunlarý vergisinin tamamý,
- Araç ÖTV’nin % 28’i
- Sigara ve alkol ÖTV’sinin % 60’ý düþülmektedir; yani bu
vergilerden hiçbiri indirim veya kesinti yapýlmaksýzýn
bütçede yer almamaktadýr.
c. Kalan miktar üzerinden
- 2380 sayýlý kanuna göre nüfus esasý dikkate alýnarak
belediyelere % 6 ve il özel idarelerine % 1.2 oranýda pay
ayrýlmakta,
Makale
GSMH’ye oraný ne kadar çok olursa, borçlanma geliri o
kadar azalacaktýr. Anlaþýlacaðý üzere faiz dýþý fazla borç,
verenlerin alacaklarýn bir anlamda garanti etmek ve faizlerin
ödenebilirliðini saðlamak için kullanýlmaktadýr.
Konuyla ilgili Sayýþtay Raporunda da açýklandýðý üzere, faiz
dýþý fazla, ancak reel faizlerin ekonomik kalkýnma hýzý ile
ayný düzeyde olmasý halinde devlet borç yükünü azaltýr.
Ülkemizde, yüksek reel faiz ödemeleri, dýþ borçlanma ile
finanse edilen bazý kamu harcamalarýnýn bütçeleþtirilmemesi,
bir kýsým faiz ödemelerinin de bunun içinde yer almasý ve
kayýt dýþý bütçe iþlemleri nedenleriyle konuyla ilgili
hesaplamalarýn gerçeði yansýtmadýðý söylenebilir. Sonuç
olarak, var olan koþullarda faiz dýþý fazla ile borçlarý azaltmak
mümkün olmamakta ve bir anlamda borç verenler
kendilerine yapýlacak geri ödemeleri garanti altýna
almaktadýr.
- 5216 sayýlý kanuna göre çýkýþ ilkesi gereði il merkezinde
toplanan vergi gelirlerinin % 5’i oranýnda Büyük Þehir
Belediyelerine pay ayrýlmakta (Belediyelere ayrýlan % 6’nýn
% 35’i büyük þehir belediyelerine dev redilmektedir),
d. Gelir vergisi ve kurumlar vergisi toplamýndan % 2.8
Sosyal Yardýmlaþma Fonu’na ve % 3.5 Savunma Sanayi
Fonu’na ayrýlmaktadýr.
Yukarýda belirtilen pay ve kesintilerden sonra kalan net
vergi tutarý, bütçeye vergi geliri olarak kaydedildiðinden
vergi gelirleri yaklaþýk % 14.1 ile % 6.2 arasýnda deðiþen
miktarlarda bütçede az görülmektedir. Dolayýsýyla bütçe
açýðý fazlalaþmaktadýr.
Faiz Dýþý Fazla
Ülkemizde yaþanan önemli açmazlardan biri de faiz dýþý
fazlanýn saðlanma sorunudur. Faiz dýþý fazla, olaðan kamu
gelirleri ile faiz ödemeleri hariç, tüm diðer kamu harcamalarý
arasýndaki birinci lehine farktýr. Gelir fazlalýðý ile o yýlki
faiz ödemelerinin bir kýsmý karþýlanmakta, kalan kýsým
bütçe kanunu ile verilen yetki çercevesinde borçlanma ile
finanse edilmektedir. Devletin borç ana para giriþ ve geri
ödemeleri bütçe dýþýnda izlendiðinden, faiz dýþý fazla veya
Geriye dönük bakýldýðýnda, doksanlý yýllarýn ilk yarýsýnda
faiz dýþý kamu harcamalarýnýn ikinci yarýda ise yüksek reel
faizler sonucu borç stoðunun arttýðý görülmektedir. Bunun
nedeni, enflasyondan arýndýrýlmýþ faiz ödemelerinin
artmasýdýr. Ayrýca, yüksek reel faizlerin kamu borçlanma
gereksinimini artýrdýðý ve ekonominin borç faiz kýsýr
döngüsüne sürüklendiði gözlenmektedir. Faiz ödemeleri
mutlaka yapýlmasý gerektiðinden diðer harcamalar için
yeterli olaðan gelirin kalmamasý devleti daha fazla vergi
geliri elde etmeye zorlamakta ve vergi yükünü de giderek
aðýrlaþtýrmaktadýr.
Uluslararasý Para Fonu tarafýndan benimsetilen faiz dýþý
fazla / GSMH oranýný en az % 6.5 zorlamasý sonucu borç
verenler en azýndan oran karþýlýðý miktar kadar faiz
alacaklarýný garanti etmekte ve hükümet de bu miktarý
oluþturmak için daha fazla vergi toplamaya zorlanmaktadýr.
Kayýt Dýþý Ekonomi
Ýdarece kayýt altýna alýnamayan her türlü yasal veya yasal
olmayan ekonomik faaliyetler “kayýt dýþý ekonomi” olarak
tanýmlanmaktadýr. Kayýt dýþý ekonomi, kamu gelirlerini
özellikle vergi gelirlerini azaltmaktadýr. Vergilerde kayýp ve
kaçaðýn artmasý, kamusal finansmanýn en önemli tabii
unsuru olan vergi gelirlerinde önemli azalamalara neden
olmakta ve sonuçta kamu ekonomisi zora sokulmaktadýr.
17
Makale
Kayýtdýþý ekonomik faaliyetler ekonomik, sosyal, kültürel
ve benzeri faktörlerin etkisiyle her ülkede farklýlýk
göstermekte ve sonuçta GSMH’nin yüzdesi olarak farklý
rakamlar ortaya çýkmaktadýr. Þimdiye kadar yapýlan
çalýþmalarda OECD ülkelerinde kayýtdýþý ekonomi
GSMH’nin % 15’i olarak bulunmuþtur. OECD ülkelerinin
çoðunun geliþmiþ bir ülke olmasý ve kayýtdýþý faaliyetlerin
vergi bilincinin yüksekliði, geliþmekte olan ülkelere nazaran
bu ülkelerde oranýn küçük olmasýný saðlamaktadýr.
Sekizinci Beþ Yýllýk Kalkýnma Planý hazýrlýklarýyla ilgili
Kayýtdýþý Ekonomi konusunda, Özel Ýhtisas Komisyonu’nun
hazýrladýðý raporda belirtildiði üzere, ülkemizde, küçük
iþletmelerin yaygýnlýðý; istihdamýn aðýrlýklý olarak bu
iþletmelere ve tarýma dayalý olmasý; gelir daðýlýmýndaki
çarpýklýk nedeniyle düþük gelirlilerin kayýt dýþý istihdama
zemin hazýrlamasý; ek iþ bulma çabalarý; nüfustaki artýþ
sonucu niteliksiz iþ gücündeki artýþ; büyük kentlere göç;
piyasada artan rekabet koþullarý; yüksek oranlý enflasyon;
yüksek vergi oranlarý gibi nedenlerle vergiye karþý direncin
artmasý; vergi yükü daðýlýmýndaki adaletsizlik; yasal olmayan
ekonomik faaliyetler; yasalarla yasaklanmamýþ faaliyetlerin
kayýtlara geçirilememesi; belgelendirilememesi ve
vergilendirilememesi, yasalarda giderek daha fazla yer
verilen muafiyet ve istisnalar kayýt dýþý ekonomiye neden
olmaktadýr.Mali mevzuattan kaynaklanan bürokratik fazlalýk,
vergi sisteminin anlaþýlmazlýðý, etkin olmayan vergi yönetimi
ve vergi denetimi, kayýt dýþý ekonomik faaliyetleri daha da
artýrmaktadýr.
Ekonomik, mali ve sosyal açýdan kayýtdýþý ekonominin
olumsuz etkileri, politikalarýn saptanmasýnda esas alýnan
verilerin yanlýþ kullanýlmasý ve deðerlendirilmesine, baðlý
olarak ekonomik göstergelerin hatalý tesbitine neden
olmaktadýr. Bu nedenden dolayý, özellikle Türkiye gibi
geliþmekte olan ülkelerde kayýtdýþý ekonominin gerçek
boyutlarý ivedilikle saptanmalýdýr.
Kayýtdýþý ekonominin saptanmasýnda anket aðýrlýklý
doðrudan ölçme yöntemleri kullanýlmakta veya dolaylý ölçme
yöntemleriyle potansiyel vergi matrahý veya vergi ile fiilen
gerçekleþen vergi matrahý veya vergi arasýndaki fark, kayýtdýþý
ekonomi (vergi kaybý) saptanabilmektedir.
18
Kayýtdýþý ekonomik faaliyetler, (a) yasa dýþý üretim (yasalarla
yasaklanmýþ mal ve hizmet üretimi) ve üretim aþamasýnda
yasa dýþý hale gelen tüm üretken faaliyetleri, (b) Saklý
ekonomiyi ( kamudan saklanan tüm yasal üretimleri, (c)
informal sektörü ( aile bireylerinin ücretsiz çalýþmasý, geçici
istihdam ve küçük iþletmelerde kayýt altýna alýnmamýþ
çalýþanlarý) kapsamaktadýr.
Vergisel açýdan kayýtdýþý ekonomi, muafiyet ve istisna gibi
iþlemlerden kaynaklanan vergi kayýplarý ile vergi vermemek
veya az vergi vermek için kayýt altýna alýnmasý gerekirken
iradi olarak kayýtdýþý býrakýlan vergi kayýp ve kaçaklarýný
içermektedir.
Ülkemizde yapýlan deðiþik çalýþmalarda kayýtdýþý oraný
% 30’lar civarýnda bulunmuþtur. Ekonominin toparlandýðý
ve vergi barýþý gibi giriþmlerin olduðu dönemlerde bu oran,
% 25’lere düþmektedir. 1998-2003 yýllarý arasý veriler dikkate
alýnarak Maliye Bakanlýðý elemanlarýnca yapýlan bir
çalýþmada, girdi-çýktý tablosu kullanýlarak bulunan potansiyel
KDV tabanýna, ilgili yýlýn ortalama KDV oranlarý
uygulanarak bulunan KDV ile teorik KDV tutarlarý
karþýlaþtýrýlmýþ ve kayýp-kaçak oraný 1998’de % 33.03, 1999’da
% 35.49, 2000’de % 32.42, 2001’de % 35.41. 2002’de % 34.14
ve 2003’de % 23.57 bulunmuþtur.
Kayýtdýþý ekonomi fiilen elde edilen vergi gelirlerini
azaltýðýndan, devletin her türlü giriþim olumsuz yönde
etkilenmektedir.
Sýcak Para
Sýcak para, bir ülkeye tahvil, bono ve hisse senedi satýn
almak için ve her an yurt dýþýna çýkabilecek þekilde gelen
Makale
Belirtilen nedenlerle, sýcak para geldiði ülke için bir yatýrým
aracý olmadýðý gibi; borçlanabilir fonlarý azaltmakta, borsayý
olumsuz etkilemekte ve büyüklük arttýkça kaçýþýn olumsuz
etkisi giderek artmaktadýr. Sýcak paranýn ekonomi içindeki
büyüklüðü fazla olmadýðý sürece ekonomide yýkýcý etki
yaratmadýðý söylenebilir. Sýcak para ile finanse edilen büyüme
sürecinin sürdürebilirliði mümkün deðildir.
Ekonomide þeffaflýðýn saðlanmasý, ilgili istitistiklerin
geliþtirilmesi, giriþin serbest, çýkýþýn kademeli ve kontrollü
olmasý ve muhasebe ve denetim standartlarýnýn getirilmesi
halinde sýcak paranýn olumsuz etkileri giderilebilir.
yabancý sermeye olarak tanýmlanabilir. Kalýcý olmayan bu
türlü yabancý sermaye girdisi planlanmadýðý gibi, birçok
faktörden de kolayca etkilenmektedir. Bunun miktar olarak
takip edilmesi mümkün deðildir.
Sýcak para girdiðinde döviz fiyatlarý düþmekte, ithalat ve
iç talep artmakta ve ekonomi canlanmaktadýr. Çýktýðýnda
ekonomi soðumakta, piyasa olumsuz etkilinmektedir. Sýcak
paranýn bir ülkeye geliþ nedeni, enflasyondan arýndýrýlmýþ
faiz; yani reel faiz oranlarýnýn yüksekliðidir. Bozdurulan
döviz ile satýn alýnan kýymetli kaðýtlardan yüksek faiz elde
edilmekte, bilahare yüksek faiz dövize dönüþtürülerek yurt
dýþýna çýkarýldýðýnda sahiplerine yüksek kazanç
getirmektedir.
Sýcak para girdiðinde azalan döviz fiyatlarý nedeniyle yabancý
mallar ucuzladýðýndan, yerli üreticiler üretmek yerine ithalat
yapmayý tercih etmekte; ihracatcýlar ise batmaktadýr. Bu
nedenle, sýcak para yerli ekonomiyi bir anlamda olumsuz
etkilemektedir.
Sýcak para girdiðinde iç talep ve ithalat sonucu döviz açýðý
ile birlikte kýsa vadeli dýþ borç stoku da arttýðýndan, ilk
aþamada sýcak para sahiplerinin ekonomik gelecek hakkýnda
endiþeleri artmakta ve kredi musluklarý kapanmakta; son
aþamada ise döviz fiyatlarý yükselmekte ve tüm bunlar
ekonomik krizi ortaya çýkmaktadýr.
ANKA kayýtlarýna göre ülkemize 2002’de 8.172, 2003’de
16.260 ve 2004’de 340.466 milyon dolar sýcak para girmiþtir.
Gerekli önlemler alýnmasý halinde sýcak paradan istenilen
yarar saðlanabilir; aksi bir durumda ekonomimizin
kýrýlganlýðýnýn daha da artacaðý bir gerçektir.
Dolaylý - Dolaysýz Vergiler
Devletin kamu gider ve kamu gelirlerini, özellikle vergi
gelirlerini bir araç olarak kullanarak izlediði maliye
politikasýnýn amaçlarýndan biri olan adil gelir daðýlýmýný
saðladýðý bilinmektedir. Vergiler niteliklerine göre
kullanýlmaktadýr. Litarütürde, mal ve hizmetler; yani
harcamalar üzerinden alýnan vergiler dolaylý; gelir ve servet
üzerinden alýnan vergiler dolaysýz vergiler olarak kabul
edilmektedir. Dolaylý vergiler nihai olarak mal ve hizmetin
tüketicisinden alýnmaktadýr. Yüksek ve düþük gelirliler ayný
vergiyi ödediklerinden, vergi yükü daha çok marjinal tüketim
eðilimi yüksek olan düþük gelir gurubu üzerinde kalmaktadýr.
Bu nedenle, bir ülkede dolaylý vergilerin toplam vergi yükü
içinde payýnýn artmasýnýn, adil olmayan bir gelir daðýlýmýný
simgelediði kabul edilebilir. Ülkemizde son yýllarda oranýn
dolaylý vergiler lehine geliþtiði gözlenmektedir. Faiz dýþý
fazlanýn saðlanmasý için, kýsa sürede acilen belli bir seviyenin
üstünde gelir toplanmasýnýn gerekliþiði, kayýtdýþý ekonominin
dolaysýz vergiler düzeyinin azaltýlmasý ve bir kýsým
kayýtdýþýlýk dolaylý vergiler içinde vergilenmesi, mükelleflerin
dolaylý vergilerin vergi etkisini hissetmemeleri ve dolaylý
vergilerin toplanmasýndaki idari kolaylýklar bu geliþimin
baþlýca nedenleridir.
19
Makale
Tabloda yer alan deðerler, bütçede vergi gelirlerinin net
olarak yer almasýndan dolayý bütçe açýðý incelenirken
belirtildiði üzere, yanýltýcýdýr. Mahalli idarelere bazý vergi
gelirlerinden pay ayrýlmamasý, bunlara aðýrlýklý olarak gelir
ve servet üzerinden alýnan dolaysýz vergilerden pay ayrýlmasý
ve 2002 yýlýnda yürürlüðe giren özel tüketim vergisi bunun
nedenidir.
TABLO 2
Dolaylý ve dolaysýz vergilerin toplam vergi gelirleri
içindeki payý
2000
2001
2002
2003
2004
Dolaylý vergiler
59.1
59.6
66.4
67.1
69.2
Dolaysýz vergiler
40.9
40.4
33.6
32.9
30.8
Ayrýca, kriterler ayný olmadýðýndan, tablodaki rakamlara
bakarak uluslararasý karþýlaþtýrma yapmak da doðru deðildir.
Nitekim, OECD gelir istatistikleri sýnýflandýrmasýna uygun
olarak 2000 - 2204 yýllarýný kapsayan Maliye Bakanlýðý
elemanlarýnca yapýlan bir çalýþmada, dolaylý vergilerin
toplam vergi gelirleri içindeki payýnýn % 42 ile % 48 arasýnda
olduðu saptanmýþtýr. OECD gelir istatistiklerine göre mal
ve hizmetler üzerinden alýnan vergiler dolaylý vergiler; gelir,
kar ve sermaye kazançlarý üzerinden alýnan vergiler, sosyal
güvenlik paylarý ve servet kabul edilen mal varlýðý üzerinden
alýnan vergiler dolaysýz vergiler olarak sýnýflandýrýlmýþtýr.
Sonuç
Sosyal güvenlik katký paylarý
19.1 19.6
Bordro üzerindeki vergiler
0.0
0.0
Mal varlýðý üzerinden alýnan vergiler
4.1
3.6
Mal ve hizmetler üzerindeki vergiler
42.0 41.1
Bütçe açýklarýnýn yýllar itibariyle giderek artmasý, kayýtdýþý
ekonominin kontrol altýna alýnamamasý ve
içselleþtirilememesi, son dönemlerde ülkeye gelen yabancý
sermayenin sýcak para aðýrlýklý olmasý ve dolaylý vergilerin
toplam vergi gelirleri içinde payýnýn
artmasý sonucu, gelir paylaþýmý konusunda
kiþiler ve kesimler arasýnda huzursuzluk
yaratmasý, Türk ekonomisinin acilen
2002 2003 2004
çözümleme gerektiren ve ekonomide
25.0 23.7 23.9 olumsuzluklar yaratan belli baþlý
21.3 22.0 22.5 açmazlardýr; ancak, yukarýda belirtildiði
üzere yapýlacak deðerlendirmelerde
0.0 0.0 0.0
uluslararasý kriterlere uygun objektif veriler
4.0 4.3 4.2
kullanýlmalýdýr.
45.4 47.0 48.0
Diðer vergiler
5.1
4.3
TABLO 3
Vergi türlerinin toplam vergi gelirleri içindeki payý (%)
2000 2001
Gelir, karve sermaye kazançlarý üzerindeki vergi 29.7 30.5
20
göstermektedir. Ýkinci tablo verileri ele alýndýðýnda, az da
olsa yýllar itibariyle artýþ göstermesi ve diðer ülkeler
oranýndan yüksek olmasý, gelirin adil paylaþýmý açýsýndan
bir olumsuzluk olarak belirtilebilir. Yapýlmasý gereken,
mümkün olduðu ölçüde dolaylý vergilerin aðýrlýðýnýn
düþülerek vergilerin gelir ve servet üzerinden alýnmasýdýr.
5.1
Ýlk tabloya göre, dolaylý vergiler payýnýn giderek yüksek
oranlara varmasý, gelir-gider adaletsizliðinin arttýðýný
3.0
1.5
[email protected]
Makale
Prof. Dr. Ergün Kip
Çankaya Üniversitesi
ÝÝBF Ýþletme Bölüm Baþkaný
TÜRKÝYE'NÝN DIÞ TÝCARET HADLERÝNDEKÝ
DEÐÝÞMELERDEN DOÐAN KAYIP VE
KAZANÇLARI: GELÝR ETKÝSÝ
1. Giriþ
2. Ticaret Hadleri Kavramý
Dýþ ekonomik iliþkiler, ekonomik kalkýnma sorununun
incelenmesinde önemli bir yere sahiptir. Dýþ sektör
planlamasý olarak ele alýnan bu konu, özellikle bir ülkenin
ihracat olanaklarýnýn ve ithalat kapasitesinin araþtýrýlmasýný
kapsamaktadýr. Ýthalat kapasitesi ise bir yandan ihracat
miktarýna, diðer yandan da ihracat ve ithalat fiyatlarýna
baðlýdýr. Bu bakýmdan, dýþ ticaret fiyat endeksleri ve bunlara
dayanýlarak hesaplanan dýþ ticaret hadleri gerek genel olarak
kalkýnma sorununun, gerekse dýþ ticaret sektörünün
incelenmesinde çok önemli bir yer tutmaktadýr.
Ticaret hadleri kavramý iç ve dýþ ticarette deðiþik anlamlarda
kullanýlýr. En yaygýn þekli ile ticaret hadlerini, ihracat
fiyatlarý ile ithalat fiyatlarý arasýndaki oran biçiminde
tanýmlayabiliriz. Bir ülke, bir baz yýlýna göre daha sonraki
yýllarda ucuza satýp pahalýya satýn alan bir deðiþim içerisinde
bulunmakta ise bu, söz konusu ülkenin dýþ ticaretten bir
kayba uðramasý anlamýna gelir. Tersine, ticaret hadleri lehine
geliþen bir ülke, ekonomik büyümesine ek olarak ticaret
hadlerinden saðlayacaðý reel gelir artýþlarý ile ekonomik
gönencini yükseltebilir.
Uluslararasý toplumda ülkeler, üretiminde göreli üstünlüðe
sahip olduklarý mallarý üretip bunlarý ihraç ederek hiç
üretim olanaðýna sahip olmadýklarý ya da göreli olarak
pahalýya üretebildikleri mallarý ithal etmelidirler. Her ülke,
dýþ ticarette "karþýlaþtýrmalý üstünlük kuramý" diye bilinen
bu kurala uygun hareket ettiði takdirde kýt kaynaklarýndan
tasarruf saðlayarak reel ulusal gelirini ve ekonomik refahýný
artýrabilir¹.
Ticaret haddi kavramý, iç piyasayla ilgili olarak kullanýlýyorsa,
ayný ülkedeki tarým kesimi ile sanayi kesimi fiyat endeksleri
oranlarýný kapsar. Dýþ piyasayla ilgili olarak kullanýlýyorsa,
ihraç ürünleri fiyat endeksinin ithal ürünleri fiyat endeksine
oraný söz konusu olur. Deðiþme, her iki halde de, bir temel
(baz) yýlýna göre ölçülür.
Bir ülkenin geliþme sorunlarýnýn ve dýþ ticaret yapýsýnýn
incelenmesinde en önemli gösterge olarak kabul edilen
ticaret hadlerinin, ülkenin gönenci ve kalkýnmasý üzerinde
de önemli etkileri olabileceði varsayýlmaktadýr. Ýþte bu
varsayým ve ticaret hadleri seyrinin genel olarak yorumu,
çeþitli doktrin tartýþmalarýna yol açmaktadýr. Bunun
nedenleri arasýnda, az geliþmiþ olarak bilinen ülkelerin
çoðunda dýþ ticaretin ulusal gelirdeki göreli öneminin fazla
olmasýnýn ve dolayýsýyla dýþ ticaret hadleri deðiþmelerinin
sermaye birikimini ve toplum gönencini etkilediði ve dýþ
ticaret yoluyla az geliþmiþ ülkelerden geliþmiþ ülkelere doðru
bir gelir transferi olduðu yolundaki savlarý sayabiliriz. Bu
yazýda bu tartýþmalara girmeden, dýþ ticaretten doðan kazanç
ve kayýplarýn ölçülmesi amacýyla kullanýlan ticaret hadleri
kavramýnýn bilinen bazý tanýmlarýna göz atacak, daha sonra
da Türkiye'nin dýþ ticaret hadlerine ait bazý ampirik bulgulara
yer vereceðiz.
3.1. Mal Deðiþimine Dayanan Tanýmlar
3. Çeþitli Ticaret Haddi Tanýmlarý²
Bu grupta yer alan net deðiþim, toplam deðiþim ve gelir
ticaret hadleri gibi tanýmlar, üretilen mal ve hizmetlerin
uluslararasý deðiþimine dayanmaktadýr.
3.1.1. Net Deðiþim Ticaret Hadleri
Dýþ ticaret hadleri kavramýnda çoðunlukla esas alýnan taným
bu olup, aþaðýdaki gibi yazýlýr:
1. Halil Seyidoðlu, "Ticaret Hadleri: Önemi, Çeþitli Tanýmlarý, Doktrin
Tartýþmalarý ve Deðerlendirme," Atatürk Üniversitesi Ýþletme Fakültesi
Dergisi, Cilt 1, Sayý 1, S. 171.
2. Tanýmlar, Halil Seyidoðlu, Uluslararasý Ýktisat: Teori, Politika ve
Uygulama, (Geliþtirilmiþ 9. Baský), Güzem Yayýnlarý No.7, Ýstanbul,
1993 ve Hikmet Çetin ve Ülkü Eðeci, Türkiye Ticaret Hadleri, DPT
Yayýný, Ekim 1965' den özetlenmiþtir.
21
Makale
N = Px N = Net deðiþim ticaret hadleri
Pm
Px = Ýhracat fiyatlarý endeksi
Pm = Ýthalat fiyatlarý endeksi
Formülden de görüleceði gibi, ithalat fiyatlarý sabitken
ihracat fiyatlarýnýn düþmesi, ihracat fiyatlarýnda bir deðiþme
olmaksýzýn ithalat fiyatlarýnýn yükselmesi veya her iki fiyat
endeksi artmakla birlikte ithalat fiyatlarýndaki artýþýn ihracat
fiyatlarýndaki artýþtan daha büyük olmasý gibi durumlarda,
net deðiþim ticaret hadleri (N) ülkenin aleyhine döner ve
bu da ülkenin dýþ ticaret fiyatlarýndan gönenç kaybý anlamýna
gelebilir; çünkü net deðiþim ticaret hadleri aleyhine dönen
bir ülke, bir birim ihraç malý karþýlýðýnda eskisine göre daha
az ithal eder.
3.1.2 Gayri Safi Deðiþim Ticaret Hadleri
Ticaret hadlerinin, ithalat hacim endeksinin ihracat hacim
endeksine oraný þeklindeki tanýmýna "Gayri Safi Deðiþim
Ticaret Hadleri" adý verilir ve aþaðýdaki gibi yazýlýr:
G = Qm
Qx
G
= Gayri safi deðiþim ticaret hadleri
Qx = Ýhracat miktar endeksi
Qm = Ýthalat miktar endeksi
3.2 Faktör Deðiþimine Dayanan Tanýmlar
Ticaret hadlerinin net deðiþim tanýmý, ihracat kesimindeki
verimlilik deðiþmelerini yansýtmamaktadýr. Tanýmdaki bu
eksiklik, Faktör Ticaret Hadleri tanýmlarý ile giderilmektedir.
Bu tanýmlar üretim faktörlerinin uluslararasý deðiþimini
esas almaktadýr.
3.2.1 Tek Faktörlü Ticaret Hadleri
“Net Deðiþim Ticaret Hadleri”nin, ihracat kesimindeki
verimlilik endeksi ile çarpýlmasýndan elde edilen tanýma
"Tek Faktörlü Ticaret Hadleri" adý verilir:
S = Px .Vx
Pm
S = Tek faktörlü ticaret hadleri
Vx = Ýhracat kesimindeki verimlilik endeksi
Bu orandaki bir yükselme, ülkenin belirli bir hacimdeki
ihracatý karþýlýðýnda daha fazla ithalatta bulunabileceðini
gösterir.
Uygulamada kaynaklarýn verimlilik deðiþmelerini
hesaplamak güç olmakla birlikte, kuramsal olarak tek
faktörlü ticaret hadleri, dýþ ticaret kazançlarýnýn iyi bir
göstergesi kabul edilir. Tek faktörlü ticaret hadlerindeki bir
yükselme, ihraç mallarý üretiminde kullanýlan bir birim
girdi ile daha fazla ithalat yapýlabildiðini göstermektedir.
3.1.3 Gelir Ticaret Hadleri
3.2.2 Çift Faktörlü Ticaret Hadleri
“Net Deðiþim Ticaret Hadleri” tanýmýnda, dýþ ticaret hacmine
yer verilmez. Oysa fiyat deðiþimlerinden ülkenin elde ettiði
toplam kazanç veya uðradýðý toplam kayýp, dýþ ticaret
hacmine de baðlýdýr. Bu nedenle, "Gelir Ticaret Hadleri
(Income Terms of Trade)" adý verilen yeni bir tanýmlama
ortaya atýlmýþtýr. Gelir Ticaret Hadleri, ihracat deðer
endeksinin, ithalat fiyat endeksine bölümü ya da net deðiþim
ticaret hadleri ile ihracat hacim endeksinin çarpýmý yoluyla
elde edilmektedir.
I = Dx = Px.Qx. = Px .Qx I = Gelir ticaret hadleri
Pm
Pm
Pm
Qx = Ýhracat hacim endeksi
22
Gelir Ticaret Hadleri, ülkenin ithalat kapasitesini ihracat
yoluyla açýkladýðý için, ihracatýn satýn alma gücünü
göstermektedir. Gelir Ticaret Hadlerindeki bir deðiþme, net
deðiþim ticaret hadlerinde ve/veya ihracat hacmindeki
deðiþmelerden ortaya çýkar.
Net Deðiþim Ticaret Hadlerinin hem ihracat hem de ithalat
kesimlerindeki verimlilik deðiþmeleri ile düzeltilmesinden
elde edilen bir tanýmlama da "Çift Faktör Ticaret Hadleri"
dir.
D = Px Vx
Pm Vm
D = Çift faktörlü ticaret hadleri
Vm = Ýthalat kesiminde verimlilik endeksi.
Çift Faktör Ticaret Hadlerindeki bir yükselme, ihracat
kesiminde kullanýlan bir birim girdinin daha fazla miktarda
yabancý girdi ile deðiþtirilebildiðini gösterir ve pek de anlamlý
olmadýðý kabul edilir.
Makale
Ancak dýþ ticaret hadlerinin, gönenç üzerindeki etkisi kesin
deðildir. Bu etkinin ölçüsü olarak, bir tanýmýn diðerinden
iyi olduðu konusundaki sürekli tartýþmalar da konuyu tam
olarak aydýnlatmaktan uzaktýr.
5. Türkiye'nin Ticaret Hadleri
Bu çalýþmanýn amacý Türkiye'nin dýþ ticaret hadlerini bulmak
ve bu hadlerdeki deðiþimlerden doðan kayýp ve kazançlarýný,
bir baþka deyiþle gelir etkisini belirlemektir. D.Ý.E'nden elde
edilen ve 1982-2004 dönemini kapsayan 23 yýllýk ihracat ve
ithalat fiyat endeksleriyle, ihracat hacim endeksine dayanarak
net deðiþim ticaret hadleri ile gelir ticaret hadlerinin zaman
içindeki seyrini görmek mümkün olacaktýr. Söz konusu
serilerin çok gerilere götürülememiþ olmasý, ticaret hadleri
serisini kýsaltmýþtýr. Buna raðmen, elde edilen seri bir fikir
verebilecek uzunluk ve özelliktedir. Türkiye ticaret hadleri
için adý geçen iki tanýmýn seçiminde þu faktörler rol
oynamýþtýr:
3.2.3. Gönençle Ýlgili Tanýmlar
Gönençle ilgili tanýmlar, gönenç ve zahmet gibi ölçümü çok
zor olan kavramlara dayandýðý için kuramsal düzeyde
kalmaktadýr. Bunlar arasýnda, "Gerçek Maliyet Ticaret
Hadleri" sayýlabilir.
4. Kavramýn Önemi
Dýþ Ticaret hadlerinin son yýllarda gittikçe artan bir önem
kazanmasý, iki nedene baðlanabilir:
a) Toplam harcamalar içinde dýþ ticaret payýnýn büyük
olduðu ülkelerde, dýþ ticaret hadlerinin ödemeler dengesi
ve ulusal gelir üzerindeki etkisi büyüktür.
b) Ekonomistler, dýþ ticaret hadlerini, ülkeler arasýnda
gittikçe artan gelir farklýlýklarýný azaltacak bir deðiþken
olarak ele almaktadýr.
1. Net deðiþim ticaret hadleri en yaygýn ve yorumu en kolay
olan kavramdýr.
2. Uluslararasý kurumlarca yapýlan çalýþmalar genellikle,
net deðiþim ticaret hadlerine dayandýrýlmaktadýr. Bu
bakýmdan baþka ülkelerle karþýlaþtýrma olanaðý saðlanmýþ
olmaktadýr.
3. Gelir ticaret hadlerinin de yorumlanmasý kolaydýr. Ayrýca,
ülkenin ithalat kapasitesi veya satýn alma gücündeki
deðiþmeleri en iyi gösteren bir kavramdýr.
4. Net deðiþim ve gelir ticaret hadleri dýþýnda kalan tanýmlara
göre ticaret hadlerinin hesabý, istatistiksel veri yetersizliði
nedeniyle imkansýz denecek kadar güçtür. Örneðin, tek ve
çift faktörlü ticaret hadlerinde ithalat ve ihracat verimlilik
endekslerinin hesaplanmasý gerekmektedir ki bu þimdilik
mümkün görülmemiþtir. Gerçek maliyet ve fayda ticaret
hadlerinde ise, verimli kaynaklar fedakarlýk endeksi ve göreli
faydalar endeksi gibi, tanýmlarý dahi belirli ve açýk olmayan
hesap ve endekslere gereksinim bulunmaktadýr.
Kaldý ki adý geçen son dört kavramýn, net deðiþim ve gelir
ticaret hadlerinden daha anlamlý ve ekonomik çözümlemelere
ýþýk tutucu olacaðý da kesin olarak söylenemez.
23
Makale
TABLO 1: NET DEÐÝÞÝM TÝCARET HADLERÝ (1994 = 100)
Kaynak: Ýhracat ve ithalat fiyat endeksleri D.Ý.E.'den alýnmýþ, net deðiþim ticaret hadleri tarafýmýzca
hesaplanmýþtýr.
5.1. Net Deðiþim Ticaret Hadleri
Net deðiþim ticaret hadleri tablo 1'de verilmektedir.
Görüldüðü gibi net deðiþim ticaret hadleri, sayýlý birkaç yýl
dýþýnda, 1982 yýlýndan beri sürekli bir düþme göstermektedir.
Bu aleyhte trend, ithalat fiyatlarýndaki aþýrý artýþlardan çok,
ihracat fiyatlarýndaki devamlý düþme ve dalgalanmalara
baðlanabilir. Gerçekten de ithalat fiyat endeksi 1982'den bu
yana sürekli bir düþme eðilimindedir. Ticaret hadlerindeki
bu oldukça önemli düþmenin ekonomik yorumu üzerinde
durmakta yarar vardýr.
24
Net deðiþim ticaret hadlerindeki düþmenin, genellikle dýþ
ticaretten doðan kayýplarý gösterdiði þeklinde yaygýn bir
görüþ vardýr. Ancak böyle bir yorumda çok dikkatli olmak
gerekmektedir. Ticaret hadlerinden doðan kayýp ve
kazançlarýn deðerlendirilmesinin diðer bir yolu da net
deðiþim ticaret hadlerinin ayný yýllardaki ticaret dengesi ile
karþýlaþtýrýlmasýdýr. Bunun için Tablo 2 hazýrlanmýþ
bulunmaktadýr.
Makale
TABLO 2: TÜRKÝYE'NÝN DIÞ TÝCARET DENGESÝ (MÝLYON $) VE NET DEÐÝÞÝM TÝCARET HADLERÝ (%)
Kaynak: Net deðiþim ticaret hadleri dýþýnda DPT, Sayýlarla Türkiye Ekonomisi, Aðustos, 2002.
Tablodan görüleceði gibi, net deðiþim ticaret
hadlerinde, sayýlý bir kaç yýl dýþýnda, ortaya çýkan
sürekli düþme beraberinde dýþ ticaret açýðýmýzýn
büyümesini de getirmektedir. Dolayýsýyla, dýþ ticaret
hadleri ile dýþ ticaret dengesi arasýnda güçlü bir iliþki
bulunmaktadýr.
5.2 Gelir Ticaret Hadleri
Ticaret hadleri tanýmýnda belirtildiði gibi gelir ticaret
hadleri ithalat kapasitesindeki deðiþmeleri
göstermektedir. Bu endeks net deðiþim ticaret
hadlerinin ihracat hacim endeksiyle çarpýmýndan elde
edilmektedir. Buna göre elde edilen gelir ticaret hadleri
tablo 3'te verilmektedir.
Görüldüðü gibi net deðiþim ticaret hadlerinin aksine
gelir ticaret hadlerinde sürekli bir artýþ görülmektedir.
Daha önce de belirtildiði gibi, bu endeksin
hesaplanmasýnda fiyat endeksi yanýnda ihracat hacmi
de dikkate alýnmakta, ihracat hacim endeksi net
deðiþim ticaret hadleri endeksiyle çarpýlarak, "ithalat
kapasitesindeki" deðiþim ölçülmek istenmektedir. Bu
anlamda, Türkiye'nin ithalat kapasitesinde zaman
içinde bir artýþ olduðu açýktýr. Ancak bunda net deðiþim
ticaret hadlerindeki bir düzelmeden çok, tablo 3'ten
de görülebileceði gibi, ihracat hacim endeksinde
25
Makale
TABLO 3: GELÝR TÝCARET HADLERÝ (1994 = 100)
Kaynak: Tablo I'de hesaplanan net deðiþim ticaret hadlerinin D.Ý.E.'den alýnan ihracat hacim endeksi ile
çarpýlmasý þeklinde hesaplanmýþtýr.
1982'den bu yana ortaya çýkan sürekli ve önemli artýþlar
etkili olmaktadýr. Baþka bir deyiþle, Türkiye % 60-80
gibi belirli bir ithalat kapasitesini (ihracatýn ithalatý
karþýlama oraný) muhafaza edebilmek için gittikçe
artan miktarlarda ihracat yapmaktadýr.
6. 1982-2004 Döneminde Gelir Kaybý ve
Kazançlarý3
26
Yukarýda belirtildiði gibi bu çalýþmanýn diðer bir amacý
da Türkiye'nin 1982-2004 döneminde dýþ ticaret
hadlerindeki deðiþmelerden doðan kayýp ve
kazançlarýný belirlemeye çalýþmaktýr. Ticaret
hadlerindeki deðiþmelerden doðan kazanç ve
kayýplarýn belirlenmesinde farklý görüþ ve metodlar
bulunmaktadýr. Dýþ ticaret fiyatlarýndaki deðiþmelerin
ticaret dengesi üzerindeki "toplam etkisi" cari ve sabit
fiyatlarla belinlenmiþ olan ticaret dengesi deðerleri
arasýndaki farka eþit olmaktadýr.
3 Bu bölümün yazýlmasýnda, Füsun Balýkçýoðlu, Türkiye'nin Dýþ Ticaret
Hadlerindeki Deðiþmeler ve Gelir Etkisi, 1970-1985, ÝGEME, Þubat
1988'den yararlanýlmýþtýr.
Makale
Ticaretten doðan kazanç (veya toplam etki) = ( X-M)
(X’-M’)
burada, X ve M = cari fiyatlarla ihracat ve ithalat
X’ ve M’ = ihracat fiyatlarý ile deflate edilmiþ reel
ihracat ve ithalat fiyatlarý ile deflate edilmiþ reel ithalat.
Yukarýdaki ifade, hem ticaret hadlerindeki hem de
fiyatlardaki deðiþmelerin etkisini kapsamaktadýr. Gelir
etkisinin belirlenebilmesi için dýþ ticaret dengesinin sabit
fiyatlarla belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için de
uygun bir deflatörün seçilmesi zorunludur. Gelir etkisinin
farklý deflatörler kullanýlarak farklý þekillerde elde
edilebilmesi mümkün bulunmaktadýr. Bu deflatörlerden
biri de ithalat fiyat endeksidir. Ýthalat fiyat endeksinin
deflatör olarak seçilmesi durumunda gelir etkisi, baþka
bir deyiþle ticaret hadlerindeki deðiþmelerden doðan
kazanç ve kayýplar aþaðýdaki þekilde ifade
edilebilmektedir.
Gelir etkisi = (X-M) - (X’-M’)
Pm
= X-M - (X - M)
Pm Px Pm
= X - X = X(I-I)
Pm Px
Pm Px
Türkiye gibi ithalatýn ihracattan daha yüksek olduðu ve
tüm ihracat gelirlerinin ithalatý finanse etmek için
kullanýldýðý bir ülke için ticaret dengesinin deflasyonunda
ithalat fiyat endeksi en uygun deflatör olarak
düþünülmektedir. Tablo 4'te gösterilmekte olan ve reel
anlamda gelir etkilerini ifade eden deðerler ithalat fiyat
endeksi kullanýlarak belirlenmiþtir.
TABLO 4: ÝTHALAT FÝYAT ENDEKSÝ ÝLE GELÝR ETKÝLERÝ, 1982-2004
Kaynak: Ýhracat ve ithalat fiyat endeksleri ile ihracat miktarlarý D.Ý.E. kaynaklarýndan alýnmýþ, gelir etkisi
tarafýndan hesaplanmýþtýr.
27
Makale
Tablo 4'te görüldüðü gibi, 1982-2004 dönemi içinde
sayýlý birkaç yýl dýþýnda (1992-93 ve 1997-99 yýllarý)
Türkiye'nin dýþ ticaret hadlerindeki kötüleþmeden
doðan kayýplarý sözkonusu olup bu kayýplar 1994
fiyatlarý ile özellikle 2000 yýlýndan sonra artmakta ve
yýlda yaklaþýk 4 milyar dolara ulaþmaktadýr. Kayýp
(-) ve kazanç (+) lar birlikte dikkate alýndýðýnda söz
konusu dönem için dýþ ticaret hadlerinin aleyhine
seyretmesinden dolayý Türkiye'nin toplam gelir
kaybýnýn, 1994 sabit fiyatlarýyla, 22.7 milyar dolar
olduðu anlaþýlmaktadýr.
7. Sonuç
28
Bu çalýþmada net deðiþim ticaret hadlerinin sürekli
olarak ve önemli ölçüde Türkiye'nin aleyhine seyrettiði,
gelir ticaret hadlerinin ise Türkiye'nin lehine bir trend
gösterdiði, ancak gelir ticaret hadlerindeki bu olumlu
seyrin de Türkiye'nin zaman içinde gittikçe artan
miktarlarda ihracat hacmine ulaþmasý sonucu ortaya
çýktýðý belirlenmiþ bulunmaktadýr. Bu þu anlama
gelmektedir: Örneðin, ihracatýn ithalatý karþýlama
oranýnýn % 51 gibi en düþük seviyede olduðu 2000
yýlýnda, net deðiþim ticaret hadleri sabit kalmak üzere,
baþabaþ noktasýna ulaþabilmek, baþka bir deyiþle
ihracatýn ithalatý karþýlama oranýnýn % 100 olabilmesi
için ihracat hacim endeksinin % 166.7'den % 323.8'e
çýkmýþ yani ihracatýn % 96 artmýþ olmasý gerekmekte
idi. Ayný þekilde, ihracatýn ithalatý karþýlama oranýnýn
% 82.6 gibi en yüksek seviyeye ulaþtýðý 2002 yýlýnda
ise yine net deðiþim ticaret hadleri sabit kalmak üzere,
ihracatýn ithalatý karþýlama oranýnýn % 100 olabilmesi
için ihracat hacim endeksinin % 235.9'dan % 285.6'ya
yükselmesi yani ihracatýn % 21 artýþ göstermesi
gerekmekte idi.
Öte yandan, ticaret hadleri çeþitli ülkelerin ihraç ve
ithal mallarý içinde yer alan üretim faktörleri
arasýndaki deðiþme oraný ve bu deðiþme oranýnýn
zaman içindeki geliþmesi olarak da yorumlanmaktadýr.
Ticaret hadlerinin bu þekilde yorumlanmasý halinde,
eðer eðilim bir ülkenin aleyhine ise o ülkenin üretim
faktörlerinin diðer ülke veya ülkelerin üretim faktörleri
ile deðiþme oranýnýn düþüyor olmasý, dolayýsýyla
ticaretten doðan kazançlarýn karþý ülkelere gitmesi
demektir. Bilindiði gibi, 1980 sonrasýnda Türkiye'de
dýþa açýk bir ekonomi ve ihracata dönük sanayileþme
politikasý ile kapasite kullaným oranlarýnda ve üretimde
önemli artýþlar kaydedilmiþtir. Ancak sorun, miktar
olarak ihracatta önemli artýþlar elde edilmesine karþýn,
döviz gelirlerinin göreli olarak daha az elde
edilebilmesi, saðlanan üretim artýþlarýnýn ülke içinde
yeterli düzeyde reel ulusal gelir artýþýna
dönüþtürülememesidir. Türkiye yýllarca, bütün çaba
ve özverilere karþýn, bu durumdan kurtulabilmiþ
deðildir.
Yararlanýlan Kaynaklar
Balýkçýoðlu, Füsun, Türkiye'nin Dýþ Ticaret Hadlerindeki
Deðiþmeler ve Gelir Etkisi,
1970-1985, IGEME, Þubat, 1988.
Çetin, Hikmet ve Ülkü Eðeci. Türkiye Ticaret Hadleri, DPT
Yayýný, Ekim 1965.
D.Ý.E., Internet Sayfalarý (www.die. gov.tr).
D.P.T., Sayýlarla Türkiye Ekonomisi, Aðustos, 2002.
Seyidoðlu, Halil, "Ticaret Hadleri : Önemi, Çeþitli Tanýmlarý,
Doktrin Tartýþmalarý ve
Deðerlendirme," A.Ü. Ýþletme Fakültesi Dergisi, Cilt 1, Sayý 1.
Seyidoðlu, Halil, Uluslararasý Ýktisat: Teori, Politika ve Uygulama,
Güzem Yayýnlarý, No. 7, Ýstanbul, 1993.
[email protected]
Makale
Prof. Dr. Dilek Özbek
Çankaya Üniversitesi
ÝÝBF Ýktisat Bölüm Baþkaný
DÜNYA JEOTERMAL KONGRESÝ (WGC 2005)
ve ÖNEMÝ
kongreyi destekleyen kurum ve kuruluþlar içinde yer
almaktadýr.
Dünya Jeotermal Kongresi'nin, bu yýl 24-29 Nisan 2005
tarihlerinde Antalya'da yapýlmasý beklenmektedir. Cam
Piramit Sabancý Kongre ve Sergi Merkezi olarak seçilen
kongrenin yapýlacaðý merkez, Antalya þehir merkezinde
olup, Konyaaltý Mevkiin'de 70 hektarlýk bir alanda yer
almaktadýr.
Dünya jeotermal kongreleri, Uluslararasý Jeotermal Derneði
(IGA) tarafýndan, 1970 yýlý baþlangýç oluþturmak üzere, her
beþ yýlda bir düzenlenebilir olma özelliðindedir. En son
2000 yýlýnda Japonya'da gerçekleþtirilmiþ olan Kongre'ye
altmýþ iki ülkeden çok sayýda kiþi katýlmýþtýr. Ayný þekilde,
Jeotermal Enerji : "Yerli, Yenilenebilir Yeþil Seçenek" isimli
Türkiye'de yapýlacak olan bu yýlýn kongresine deðiþik
oturumlarda 900'ün üzerinde bildiri sunacak farklý
ülkelerden çeþitli konuþmacýlar ile konuyla iliþkili bir çok
ilgilinin ve ayrýca yerli-yabancý üst düzey yetkililerin
katýlmasý beklenmektedir. Kongre esnasýnda jeotermal ile
ilgili çalýþmalar yapan firmalarýn jeotermal teknolojilerini,
ürün, hizmet ve imkanlarýný sunduklarý sergi(fuar) yer
almaktadýr.
29
Kongre, kýsaca WGC 2005 adýný taþýmakta olup, IGA ile
Türkiye Jeotermal Derneði (TJA) iþbirliðinde
düzenlenmektedir. Ayrýca baþta T.C. Baþbakanlýk Tanýtma
Fonu Kurulu Baþkanlýðý olmak üzere, konuyla ilgili
bakanlýklar, Antalya Valiliði, Türkiye Havayollarý, bazý
üniversiteler, MTA, Ýller Bankasý ve ORME Jeotermal A.Þ.,
WGC 2005'in gerçekleþtirilmesindeki temel amaç; jeotermal
alanda oluþan bilimsel, teknik ve ekonomik geliþmelerin,
konunun uzmanlarýnca deðerlendirilmesi ve bilgi alýþ
veriþinin yapýlabilmesi için gerekli ortamýn
oluþturulabilmesidir. Konuya verilen büyük önem, bir ürün
olarak jeotermalin özelliklerine ve ekonomik açýdan saðladýðý
çok yönlü katkýya dayanmaktadýr. Bu genel bakýþýn ötesinde,
bu yýl yapýlacak olan kongrenin Türkiye'de gerçekleþtirilebilecek olmasý, konuya özellikle yaklaþmamýzýn en
baþta gelen nedenini oluþturmaktadýr.
Yukarýda belirtilen nedenlerle ele alýnan bu yazýda,
jeotermalin ülke ekonomisine hangi yönlerden katký
saðlayabileceði konularý üzerinde Türkiye'ye atfen
durulmaktadýr; çünkü yukarýda belirtilenler ötesinde, önemli
bir jeotermal kuþak üzerinde bulunan Türkiye, jeotermal
kaynak zenginliði açýsýndan dünyada ilk sýrada sayýlan
ülkelerin içinde yer almakta ve enerji ihtiyacýnýn jeotermalle
karþýlanmasý konusunda diðer ülkelere göre birçok üretim
alanýnda karþýlaþtýrmalý maliyet üstünlüðüne, teknolojik
bilgi ve beceriye, yetiþmiþ elemanlara sahip bulunmaktadýr.
Bu durum, jeotermalin petrol ve doðalgazý ikame edebildiði
Makale
gibi oranda daha fazla kullanýlmýþtýr. Günümüzde
benimsenmiþ olan uzun vadeli hedef, jeotermalin alternatif
kullanýmýnda, özellikle merkezi (þehir) ýsýtma sistemlerinin
kurulmasý ve kaplýcalarýn iþletilmesine(termal turizme)
aðýrlýk verilmesi biçimindedir. Bu geliþmede, özellikle
ýsýtmada kullanýlan baþlýca enerji kaynaklarý olan petrol ve
doðalgaz fiyatlarýnýn, jeotermale göre çok daha yüksek olmasý
rol oynamaktadýr.
ölçüde,ithal edilen enerji kaynaklarý tüketimini kýsmak
suretiyle Türkiye'ye döviz tasarrufu saðlanmasý açýsýndan
ve yine alternatif bir kaynak olarak tüm yýl turizm yapma
þansýný yaratmasý nedeni ile döviz giriþini özendirmesi
yönünden çok büyük önem taþýmaktadýr.
Jeotermalin önemi, bu kaynaðýn sahip olduðu özelliklerin,
çeþitli ihtiyaçlarý doðrudan doðruya ve/veya dolaylý yoldan,
çok yönlü olarak karþýlayabilmesinden kaynaklanmaktadýr.
Herþeyden önce jeotermal doðal bir zenginlik kaynaðýdýr.
Bu yönüyle potansiyelin bulunduðu ülkenin ithalatý
açýsýndan bir maliyet unsuru deðildir.
Ekonomik açýdan jeotermal, yerinde kullanýlan hazýr bir
enerji kaynaðýdýr. Elde edilmesi diðer kaynaklara göre daha
ucuzdur. Kullanýldýðý alanlar oldukça kapsamlýdýr.
Çeþitli ülkelerde jeotermal enerjiden büyük ölçüde yarar
saðlanmaktadýr. Örneðin elektrikte, Filipinlerde, toplam
üretimin % 27'si, Kaliforniya Eyaletinde üretimin % 7'si,
Ýzlanda'da ise toplam ýsý enerjisi (þehir ýsýtma) ihtiyacýnýn
% 86'sý, jeotermalden saðlanmaktadýr. 1995-2000 yýllarý
arasýnda jeotermal elektrik üretiminde %17, jeotermal
elektrik dýþý uygulamalarda ise %80 artýþ olmuþtur. Zaten
jeotermal elektrik üretiminde dünyanýn ilk önde gelen beþ
ülkesi, sýrasýyla A.B.D., Filipinler, Ýtalya, Meksika ve
Endonezya'dýr. Diðer taraftan sýrasýyla Çin, Japonya, A.B.D.,
Ýzlanda ve Türkiye, jeotermal ýsý ve kaplýca uygulamalarýnda
dünyada önde gelen ilk beþ ülkedir.
Kullaným alaný itibariyle jeotermal kaynaklar önceleri daha
çok elektrik üretiminde deðerlendirilmiþken, 1990'lý yýllarýn
ortalarýndan sonra elektrik dýþýndaki uygulamalarda %27
Diðer yandan doðalgaz ve petrol fiyatlarýnýn döviz kurundaki
dalgalanmalar sonucunda büyük ölçüde istikrarsýz olmasý,
bu kaynaklarýn tercih edilmek istenmemesinde en önemli
nedendir. Ayrýca döviz kuru riski dýþýnda, petrol fiyatlarýnýn
OPEC politikasý uyarýnca özellikle 1970'li yýllarda olduðu
gibi, dünya ekonomik kriz ve bunalýmlarýna yol açabilmesi,
petrole olan baðýmlýlýðýn azaltýlmasýný gerektirmektedir.
Nitekim günümüzde de 60 dolara varan varil ham petrol
fiyatlarýnýn, yarýn ne olacaðýný kestirmek oldukça zordur.
Oysa jeotermal maliyet ve fiyatlarý istikrarlýdýr. Fiyatlar
uzun dönemde sabite yakýndýr ve öz kaynak olarak jeotermal
enerji, yabancý ülkelerden saðlanan enerji kaynaklarýndan
hem daha ucuz, hem de her an kullanýma hazýr olmasý
açýsýndan güvenilir olma özelliðindedir.
Bu yýl düzenlenecek olan "Jeotermal Enerji : Yerli,
Yenilenebilir Yeþil Seçenek" konulu Dünya Jeotermal
Kongresinin Türkiye'de yapýlmasýnýn bizim açýmýzdan büyük
önemi bulunmaktadýr. Herþeyden önce Türkiye, kongrenin
düzenlendiði yer itibariyle ev sahibi konumundaki
pozisyonuyla prestij kazanmakta ve bu yönde ismini dünyaya
duyurmaktadýr. Kuþkusuz, Türkiye'nin kongrenin
düzenlenmesine iliþkin günümüzde üstlendiði bu sorumluluk
ve görev, ulusal jeotermal kaynaklarýmýzýn nitelik ve niceliði
ile Türkiye'nin teknik ve ekonomik uygulamalardaki bilgi
ve becerikliliðinden, teknolojik sorunlarý çözümlemesinden
kaynaklanmaktadýr. Yukarýda da belirtildiði gibi, Türkiye
dünya jeotermal ýsýtma ve kaplýca uygulamalarýnda ilk beþ
ülke arasýnda yer almaktadýr. Yine jeotermal kaynak
zenginliði açýsýndan Türkiye, dünya yedincisidir.
Son yýllarda jeotermal kaynaklarýn etkin bir biçimde
deðerlendirilmesi konusu gündemdedir. Dolayýsýyla bu
30
Makale
enerji kaynaklarýnýn en fazla yarar saðlanacak alanlara
tahsisi ön plandadýr. Nitekim bu bakýþ çerçevesindeki
geliþmeler sonucunda, Türkiye 1995 yýlýnda jeotermal ýsýtma
ve kaplýca uygulamalarýnda dünyada 11. sýrada yer
almaktayken, günümüzde 5. sýraya yükselmiþtir. Burada
üzerinde önemle durulmasý gereken nokta þudur: Türkiye
dünya ülkeleri arasýnda eriþtiði bu üstün konuma, sadece
jeotermal potansiyelinin çok azýný kullanarak ulaþmýþtýr.
Gerçekte kaynaklarýn %96'dan fazlasý henüz hiç
kullanýlmamýþtýr.
Konuya bir baþka yönden de bakmak gerekebilir: Þöyle ki
Türkiye, baþta petrol ve doðalgaz gelmek üzere enerji
kaynaklarý açýsýndan dýþa baðýmlý bir ülkedir. Petrol
ithalatýnýn maliyeti, dünya petrol fiyatlarýyla birlikte düþme
veya yükselme biçiminde seyir izlemiþtir. Türkiye 2001
yýlýnda dünyada en çok petrol tüketen 24. ülke olmuþtur.
Söz konusu yýlda 695 bin varil ham petrol tüketimiyle, yýllýk
petrol ithalatý dört milyar dolarýn üzerine çýkmýþ ve toplam
ithalat içindeki payý yüzde dokuz olarak gerçekleþmiþtir.
31
Türkiye'nin enerji tüketiminde petrolden sonra ikinci sýrada
doðal gaz yer almaktadýr. 2001 yýlýnda enerji tüketiminde
petrolün payý %39, doðal gazýnki ise %21'idir. Enerji
tüketiminde petrolün hala birinci sýrada yer almasý, özellikle
ulaþtýrma, taþýmacýlýk açýsýndan petrolü ikame eden kaynaðýn
bulunmamasýndan kaynaklanmaktadýr. Doðalgaz, özellikle
ýsýtma amaçlý olarak petrolü ikame edebilme özelliðindedir.
Bu baðlamda petrolün yerine kullanýlabilmekte, petrol
fiyatlarý yükselme seyrini izledikçe de toplam enerji tüketimi
içindeki payýný giderek arttýrabilmektedir, ancak petrol gibi
doðal gazýn da yurt dýþýndan ithal edildiði unutulmamalýdýr;
çünkü, yapýlan araþtýrmalar, Türkiye'deki toplam enerji
üretiminde, petrol üretiminin payýnýn yüzde on ve doðal
gaz üretiminin payýnýn ise sadece yüzde bir olduðunu
göstermektedir. Bu açýklamalar çerçevesinde; Türkiye'nin
petrol ve doðal gaz tüketiminin artmasýna paralel olarak
enerji kaynaklarý ithalatýnýn artmasý söz konusudur. Diðer
taraftan ekonomik büyüme ile enerji tüketimi arasýnda
doðru yönlü iliþki vardýr. Bu da ekonomik büyüme
paralelinde Türkiye'nin baþlýca sorunlarýndan biri olan dýþ
ticaret denge açýðýnýn daha da büyümesi anlamýna
gelmektedir.
Sonuç olarak, günümüzde Türkiye de artýk diðer ileri
düzeyde sanayileþmiþ ülkelerin bir süreden beri yapmakta
olduðu gibi, alternatif enerji kaynaklarý arayýþýna girmiþtir.
Bu baðlamda jeotermal enerji, Türkiye'de çok önemli bir
alternatif enerji kaynaðý olarak kullanýlýr duruma gelmiþtir.
Dolayýsýyla jeotermal enerjiyle ilgili dünyadaki yeni
geliþmelerin yakýndan izlenmesi, uzmanlarýn bu konudaki
bilgi birikiminin geliþtirilmesine özen gösterilmesi,
uluslararasý kuruluþlar ile ortak projeler hazýrlanarak
uygulanmasý, finans ile ilgili yardýmlaþma ve çözümlerin
üzerinde önemle durulmasý ve gerekli “Know How”
transferlerinin yapýlmasý, üzerinde önemle durulmasý
gereken konularýn baþýnda yer almaktadýr.
Son olarak : WJC 2005, jeotermal enerji kaynaklarýn varlýðý
ile kaynaklarýn etkin kullanýmýný gündeme taþýmak ve bu
yönde uluslararasý iþbirliðini güçlendirmek açýsýndan büyük
önem taþýmakta, bu vurguyla, Türkiye'yi de dünyaya
tanýtmaktadýr.
[email protected]
Analiz
Yrd. Doç. Dr. Ertan Efegil
Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Siyaset Bilimi ve
Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü Öðretim Üyesi
KKTC’DE SEÇÝMLER ve SONRASI
20 Þubat 2004 günü gerçekleþtirilen seçimleri, Cumhuriyetçi
Türk Partisi - Birleþik Güçler Partisi (CTP-BG), oy oranýný
9 puan yükselterek, birinci parti olarak kazandý. Ulusal
Birlik Partisi (UBP) ise milletvekili sayýsýný 18’den 19’a
çýkararak, ikinci parti oldu. Cumhurbaþkaný Rauf Denktaþ’ýn
oðlu Serdar Denktaþ’ýn partisi Demokrat Parti (DP), oy
oranýný 1 puan arttýrarak, seçimlerden üçüncü parti olarak
çýktý. Oy oranýný yarý yarýya kaybeden Barýþ ve Demokrasi
Hareketi, Meclis’e sadece 1 milletvekili gönderebildi. Önceki
seçimlere katýlan Kýbrýs Türk Ticaret Odasý Baþkaný Ali
Erel ve Partisi Çözüm ve Avrupa Birliði, bu seçimlere iþtirak
etmedi. Toplumcu Kurtuluþ Partisi (TKP), Milliyetçi Adalet
Partisi (MAP) gibi partiler ise barajý geçemeyerek, Meclis
dýþýnda kaldý.
Seçim Sonuçlarýnýn Deðerlendirilmesi
Seçim sonuçlarýna iliþkin olarak, Türkiye ve Dünya basýnýnda
çýkan haberlerde, öncelikle þu yorum yapýlýyordu: “Annan
Planý temelinde çözüm isteyen ve AB üyeliðini destekleyen
partiler, baþarýyla çýkarken; Kýbrýs Türk halký da barýþ,
demokrasi ve Avrupalý olma yönündeki iradesini ortaya
koydu”.
Ancak yapýlan bu deðerlendirmeler, seçim sonuçlarýnýn
kapsamlý þekilde analizi anlamýna gelmemektedir. Seçimlerin
sonuçlarýný etkileyen diðer faktörler de bulunmaktadýr.
Öncelikle Kýbrýs Türk halkýnýn akýbetini daha belirgin hale
getirmek istediði ve soruna bir an önce çözüm bulunmasýný
arzu ettiði, bilinen bir gerçektir. Kýbrýs Türk halký, kendisine
uygulanan ayrýmcýlýktan ve izolasyon politikalarýndan
bunalmýþtýr. Deðiþen dünya þartlarýnda, kendisine meþru
bir yer aramaktadýr. Bu durumda taraflarýn karþýlýklý
uzlaþacaðý bir anlaþmanýn hayata geçirilmesini ve Avrupa
Birliði üyesi olarak “uluslar üstü yapýnýn nimetlerinden”
faydalanmayý istemektedir.
Fakat bu aþamada ilginç olan nokta, halkýn daha ýlýmlý bir
çizgiye kayan, Rumlarla pazarlýk ederek soruna, karþýlýklý
çýkarlarý muhafaza eden bir çözüm istediðini söyleyen ve
Kýbrýs Türk halkýnýn ayrý varlýðýna, Türkiye’nin tek taraflý
müdahale hakkýna vurgu yapan CTP - BG merkez sol parti
olarak aþýrý sol olarak nitelendirilen TKP, BDH gibi partilerin
oylarýný toplamayý baþarmýþtýr. Bu da þu anlama gelmektedir:
Kýbrýs Türk halký, Ada’da çözüm istemektedir; ancak bu
çözüm, körü körüne imzalanmýþ bir anlaþma ile olmamalý,
kendi haklarýný koruyan ve kendi geleceðini garanti altýna
alan bir çözüm olmalýdýr. BDH ve TKP gibi partiler ise,
Annan Planý’nýn bir an önce hayata geçirilmesini
istemektedir. Avrupa Birliði üyeliðinin de bir an önce
gerçekleþmesini arzu eden bu partiler, Türkiye’nin savunduðu
garantörlük, Türkiye’li Türklerin durumlarý gibi konularda
daha radikal söylemlere sahiptir.
Öte yandan, Annan Planý’na karþý olan MAP gibi partilere
de halk destek vermektedir. Ulusal Birlik Partisi ise,
referandum sýrasýnda Annan Planý karþýtý tutum takýnýrken;
bu seçimlerde, Annan Planý temelinde çözüme hazýr
olduðunu ifade etmiþ ve görüþmelere devam edeceðini beyan
etmiþtir. Ýlginçtir, UBP’nin bu kadar yüksek oy oranýna
sahip olmasý, doðal bir geliþme deðildir; çünkü UBP, geçmiþ
yönetimi temsil etmektedir ve bu düþünceden ötürü Parti’nin
baþýndaki Derviþ Eroðlu, yýpranmýþ bir liderdir. Mevcut
ekonomik ve sosyal sýkýntýlardan, halkýn geneline göre,
sorumlu olan kesim, UBP ve Cumhurbaþkaný Rauf
Denktaþ’týr ve mevcut durumun sürdürülmesi ise artýk
imkansýzdýr. Diðer bir ifadeyle, UBP ve Derviþ Eroðlu,
aslýnda mevcut sosyal ve siyasi þartlar düþünüldüðünde,
CTP - BG’ye karþý mücadele edebilecek bir muhalefet partisi
deðildir. Türkiye’de olsaydý herhalde eski dönem partileri
gibi, siyasi hayattan silinirdi; fakat aksine UBP, milletvekili
sayýsýný arttýrmýþtýr. Bütün bu olumsuz imaja raðmen, UBP,
Annan Planý’nýn uygulanmasýndan ötürü sýkýntýlar
yaþayacaðýný düþünen bir kesimden oy almaktadýr.
Üçüncü olarak, seçimlere diðer ülkelerden müdahale
olmuþtur. Özellikle Avrupa Birliði, Nisan 2004 tarihinden
itibaren Þubat 2005 tarihine kadar geçen sürede, Kýbrýslý
Türklere yönelik herhangi bir açýlýmý gündeme getirmezken,
4 Þubat gününden itibaren, Yeþil Hayat Tüzüðü’nde
deðiþiklikler kabul edildi ve bu baðlamda Kýbrýslý Türkler’in
Güney’e narenciye ve hayvansal ürünler satabileceði ifade
edildi. Kýbrýslý Türklerin Avrupa Parlementosu’nda temsiline
iliþkin haberler gazetelerde yayýmlandý. Baþbakan Talat da
Brüksel’le diðer Avrupa baþkentlerinde kabul edildi.
32
Analiz
Amerikalýlar ise, seçimlere 3 gün kala Ankara’dan
topladýklarý Amerikalý (ama çift pasaportlu) iþ adamlarýný
Ercan’dan KKTC’ye geçirdiler. Burada temaslarda bulunan
Amerikalý iþ adamlarý, Ada’nýn bu kýsmýnda ticari
faaliyetlerde bulunabileceklerini açýkladýlar.
Türkiye ise, Talat yönündeki eðilimini açýða vurmakta
sakýnca görmedi. Bu tutumdan ötürü, ilk kez CTP, Türkiyeli
Türkler’den oy almayý baþardý. Önceki seçimlerde Türkiyeli
Türk olan Nuri Çevikel sayesinde oy alabilmiþti.
Diðer Ülkelerin Seçimlere Ýliþkin Görüþleri
Avrupa Birliði, ABD ve Türkiye, seçim sonuçlarýndan
memnuniyet duymaktadýr. Öncelikle Avrupa Birliði ve ABD,
Nisan’daki Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinden sonra
canlandýrýlmasýný arzuladýklarý temaslarda, çözüm yanlýsý
Mehmet Ali Talat ile diyalog içerisinde olmayý arzu
etmekteydi. UBP ve Cumhurbaþkaný Denktaþ’ýn desteðindeki
bir siyasi oluþum ile temaslarda bulunmalarýnýn netice
vermeyeceðini düþünen bu aktörler için, sadece Kýbrýslý
Türkler’in Güneyde kalan mallarýný görüþmek istediðini
belirten Plan’ý baþýndan bu yana destekleyen Talat ile
görüþmek olumlu bir geliþme. Üstelik Talat’ýn güçlenmesi,
Ada’daki mevcut statükonun, diðer ifadeyle mevcut yapýnýn
ortadan kalkmasý anlamýna geliyordu.
KKTC’deki durumun AB ve ABD yetkilileri tarafýndan
olumlu karþýlanmasý Türkiye’deki iktidarý da memnun
etmektedir; çünkü Türkiye, Avrupa Birliði yolunda, Kýbrýs
sorunundan ötürü bir sýkýntý yaþamak istememektedir.
Cumhurbaþkaný Özal’ýn anlayýþýna sahip olan hükümet,
Kýbrýs meselesinden ötürü, Türkiye’nin üyelikten edineceði
kazanýmlardan mahrum olmasýný ve yapýlmasý muhtemel
diðer açýlýmlarýn engellenmesini istememektedir.
Türkiye ve KKTC’nin Stratejileri
33
Baþbakan Mehmet Ali Talat, Annan Planý’nýn 5. versiyonunda
bazý küçük çaplý deðiþiklikler yaparak, soruna kalýcý çözümler
bulunmasý taraftarýdýr; ancak Türkiye’li Türkler’in büyük
bir kýsmýnýn Ada’dan ayrýlmasý, Türkiye’nin tek taraflý
müdahale hakkýnýn kaldýrýlmasý gibi, Rum tarafýnýn
önerilerine sýcak bakmayan Talat, Birleþmiþ Milletler Genel
Sekreteri’nin hakemliðinde belli bir takvime baðlý
müzakerelerin baþlatýlmasý taraftarýdýr. Görüþmeler sýrasýnda,
Kýbrýslý Türklere uygulanan izolasyonlarýn kaldýrýlmasýný
savunmakta ve Rumlarýn uluslararasý toplum tarafýndan
çözüm yönünde zorlanmasýný istemektedir. Türkiye’nin bir
an önce Ek Protokolü imzalamasýný arzu eden Talat’ýn ileriye
dönük hedefi, Annan Planý’ný hayata geçirerek, soruna kalýcý
çözüm bulmak, kurulacak Birleþik Kýbrýs Cumhuriyeti’nin
Geçici Devlet Baþkaný olmak ve bu sayede siyasi geleceðini
garanti altýna almaktýr. Talat’ýn Cumhurbaþkanlýðý’na
adaylýðýný koymasý, bu görüþü desteklemektedir; çünkü
Cumhurbaþkanlýðý, icranýn baþý deðildir ve aslýnda Ada’da
sembolik bir anlam ifade etmektedir. Müzakereler her ne
kadar Cumhurbaþkaný yürütse de, meclis, bu yetkiyi,
Cumhurbaþkanýndan alýp, Baþbakana verebilir.
Türkiye ise Haziran ayýna kadar beklemeyi tercih etmektedir.
Ýngiltere’nin dönem baþkanlýðýnda Ada’da giriþimlerin
baþlatýlmasýný ve Annan Planý’ný 5. versiyonu çerçevesinde
soruna çözüm bulunmasýný istemektedir. Haziran ayýna
kadar ek protokolün imzalanmasýný geciktirmeyi düþünen
Türkiye, Birleþmiþ Milletler nezdinde görüþmeler sürerken,
Ek Protokol’ü, Kýbrýs Rum Kesimi’ni tanýma anlamýna
gelmediði yönünde metne þerh düþürerek, imzalamayý
planlamaktadýr. Rumlar’dan bir adým önde olmayý hedefleyen
Türkiye, çözüm yönünde atýlacak adýmlarý destekleme
taraftarýdýr.
Rumlar’ýn Stratejileri
Rum Partileri, Türkiye ve KKTC hükümetinin
yaklaþýmlarýnýn aksine, Annan Planý’ný yeniden
canlandýrmak yerine Avrupa Birliði müktesebatý
çerçevesinde, 1963 yýlýnda gerçekleþtirdikleri anayasal
deðiþiklikler ile tamamýyla kendi hakimiyetleri altýna
aldýklarý Kýbrýs Cumhuriyeti’nin anayasal düzeninde küçük
çaplý deðiþiklikler yaparak, soruna çözüm bulunmasý
taraftarýdýr.
Çözümü bugüne kadar, Cumhurbaþkaný Rauf Denktaþ’ýn
deðil, kendilerinin engellediðini açýkça itiraf eden Rum
Yönetimi, Kýbrýs sorununun, orta vadede, diðer ifadeyle
2008 yýlýna kadar çözümlenmesi taraftarýdýr. Türkiye’nin
“AB üyelik sürecinde” tutulmasýndan yana olan Rum
yönetimi, Yunanistan gibi Türkiye’nin üyelik talebini
reddetmek yerine, orta vadede Avrupa Birliði müktesebatý
Analiz
çerçevesinde kendi çýkarlarý doðrultusunda çözüm bulma
eðilimindedir. Bu nedenle, 3 Ekim’in herhangi bir “zaman
sýnýrý” olmasýný istemeyen Rum lideri Papadopoulos,
Birleþmiþ Milletler’in hakemlik gibi bir role soyunmasýna
karþý çýkmaktadýr. Annan Planý’nýn 5. versiyonunu
görüþmeyeceðini açýklayan Rum lider, Avrupa Birliði’nin
ve AB kurumlarýnýn soruna dahil olmasý taraftarýdýr.
Rum lider, çözüm yönünde þu talepleri dile getirmektedir:
Türk askeri Ada’dan tümüyle ayrýlmalý, federal devletin
ekonomisi ünitel bir yapýya kavuþturulmalý, devletin
iþleyebilirliliði saðlanmalý (diðer ifade ile Rumlar’ýn daha
fazla söz sahibi olduðu bir anayasal düzen öngörülmeli),
geri dönecek Türkiye’li Türkler’in sayýsý kesin olarak
belirlenmeli ve garantörlük hakký kaldýrýlmalý.
Rum lider acele etmek yerine, Gümrük Birliði’nin Ek
Protokolünün Türkiye tarafýndan imzalanmasýný ve bu
imzadan sonra Türkiye’nin kendileriyle iliþkilerini
normalleþtirmek için çaba harcamaya baþlamasýný
beklemektedir. Bu yükümlülüðü yerine getirmek zorunda
kalacak olan Türkiye, Rum lidere göre, ister istemez kendi
çýkarlarýna uygun adýmlar atmak zorunda kalacaktýr.
CTP’nin yýllardýr iþbirliði içerisinde bulunduðu AKEL ve
Baþbakan Erdoðan’ýn Ankara’da görüþtüðü DÝSÝ Partileri
de benzer görüþler ortaya koymaktadýr. AKEL, baskýcý
takvime, BM’nin hakemliðine karþý çýkmakta; Türkiye’nin
Ada’dan askerlerini geri çekmesini istemekte ve sorunun
çözümünün sürekli olarak Türkiye’den istenmemesini
düþünmektedir. Garantör ülkelerin haklarýnýn kaldýrýlmasýný
destekleyen AKEL, varýlacak anlaþmanýn uygulanmasý için
uluslararasý garantilerin saðlanmasýný talep etmektedir.
Annan Planý çerçevesinde toprak iadesi ve Rumlar’ýn kuzeye
geçiþine iliþkin takvimde daraltmaya gidilmesini isteyen
AKEL, mal-mülk deðiþimine iliþkin olarak Plan’ýn 3.
versiyonunun dikkate alýnmasýný desteklemektedir. Federal
hükümetin yapýsýnda Rumlar’ýn lehinde deðiþiklikler isteyen
AKEL’in görüþleri DÝSÝ tarafýndan desteklenmektedir.
DÝSÝ, KKTC’ye uygulanan izolasyonlarýn kaldýrýlmasý
halinde, Kuzey’deki “sözde iþgalin” meþrulaþacaðýný düþünen
DÝSÝ lideri, çözüm için Belçika modelini savunmakta ve
Avrupa Birliði’nin özel temsilci atamasýný istemektedir.
Sonuç ve Deðerlendirme
KKTC’deki seçimlerle birlikte Kýbrýs Türk siyasi hayatýnda
geriye dönüþü olmayan bir sürecin yaþandýðý ve yeni bir
döneme girildiði açýkça ortaya çýkmýþtýr. Kýbrýslý Türkler’in
büyük bir çoðunluðunun çözüm yanlýsý tutum izlediði bir
kez daha resmileþirken, UBP ve geçmiþ dönemin siyasi
kimliklerinin siyasi yaþamdan yeniden egemen bir konumda
bulunmayacaklarý görülmüþtür; ancak bu seçim sonuçlarýnýn
da CTP-BG için son bir þans olarak da deðerlendirilmesi
mümkündür; çünkü Kýbrýslý Türkler, kýsa sürede soruna
çözüm bulunmasýný ve hýzlý bir þekilde ekonomik ve sosyal
þartlarýnýn düzelmesini arzu etmektedir. Referandum
öncesinde CTP, BDH ve TKP gibi partiler, bu beklentileri
dikkate alarak halka vaadlerde bulunmuþ ve kýsa sürede
gerçekleþmesi mümkün olmayan umutlar daðýtmýþtý; fakat
soruna kýsa sürede çözüm bulunamazsa, Kýbrýslý Türkler’in
tutumlarýnda deðiþiklik yaþanabilir. Bu nedenle Batýlý devlet
adamlarý, Kýbrýslý Türklere uygulanan izolasyonlarýn
kaldýrýlmasý yönünde ciddi ve somut adýmlar atmak
zorundadýr. Diðer taraftan, Türkiye ve KKTC, Rumlar’ýn
tek taraflý çözümsüzlük politikalarýný kýrmak için çaba
sarfetmelidir. Annan Planý’nýn son versiyonunda Kýbrýslý
Türkler yerine daha fazla deðiþiklikler yapmak için çaba
harcamalý ve bu konuda Brüksel, Washington, New York,
Londra, Bonn, Paris gibi merkezlerde çok daha ciddi
diplomatik, akademik ve politik giriþimlerde bulunmalýdýr.
Kendi tezlerini anlatarak, Kýbrýslý Türkler’in sorunlarýna
aktif çözüm bulmaya çalýþmalýdýr. Annan Planý’nýn daha
iþler hale getirilmesi ve Ada’da yeni sosyal bunalýmlarýn
yaþanmasýný engelleyecek mekanizmalarýn Plan çerçevesinde
oluþturulmasý için çaba harcamalýdýr.
Sonuç olarak, Kýbrýs meselesi Nisan’daki Cumhurbaþkanlýðý
seçimlerinin ardýndan yeni bir sürece girecektir. Türkiye ve
KKTC Hükümeti, kapsamlý ve kalýn çizgiler ihtiva eden dýþ
politika stratejileri üretmeli ve 17 Aralýk sonrasý Türk-AB
iliþkilerinde veya Ortadoðu’da olduðu gibi önce hareketli
sonra unutkan tavýrlar sergilememelidir.
[email protected]
34
Analiz
Dr. Bülent Arý
Çankaya Üniversitesi ÝÝBF
Siyaset Bilimi ve Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü Öðretim Görevlisi
1917 BALFOUR DEKLERASYONU'NUN ÝFLASI:
AVRUPA GÜVENLÝK STRATEJÝSÝ
Ne 1991 Körfez Savaþý, ne 1982-1990 Ýran - Irak savaþý, ne
Saddam'ýn iktidara geliþi, ne de Filistin meselesinin baþladýðý
1948'e kadar gitmek, Ortadoðu’nun tarihini anlamak için
yeterlidir. Ortadoðu'nun kaderi bütün bunlardan çok daha
önce çizilmiþtir. XIX. Yüzyýlýn sonlarýna doðru Osmanlý
Devleti’ni paylaþma planlarý sahneye konduðunda, Ýngiltere,
Rusya önünde tam anlamýyla diz çöken Osmanlý Devletini
kurtarma karþýlýðýnda önce Kýbrýs'a (1878), ardýndan Mýsýr'a
yerleþti (1882). Doðýu Akdeniz'i ve Hint deniz yollarýný
emniyete aldýktan sonra da Osmanlý Devletini kendi kaderine
terketti.
XX. yüzyýla girildiðinde Osmanlý Devleti için bitmek
tükenmek bilmeyen bir savaþ maratonu baþladý.
Trablusgarb'ta, Balkanlarda, cepheden cepheye koþan
Osmanlý Genelkurmayý, daha kendini toparlayamadan Cihan
Harbi'nin içine düþtü. Bu þartlar altýnda dahi Çanakkale'de
yazýlan destan, dünya tarihinin gidiþâtýný deðiþtirmiþtir.
Halil Ýnalcýk'ýn tespit ettiði gibi, "Dünya tarihinde hiçbir
imparatorluk, tarih sahnesinden çekilirken, Çanakkale gibi
bir büyük galibiyet destanýna imza atmamýþtýr". Bu cephedeki
Osmanlý direniþi, 1917'de Bolþevik Ýhtilali’ne ve Rus
Çarlýðý'nýn yýkýlýþýna sebep olmuþtur; fakat Osmanlý
kuvvetlerinin Arap topraklarýndan çekiliþine engel
olunanamýþtýr. Petrolün varlýðýndan ve gelecekteki stratejik
öneminden haberdar olan Ýngiltere, Osmanlýlarý buralardan
öküp atmaya kararlýdýr. Bunu saðlamak için herþey denenmiþ,
baþlarýna geleceklerden habersiz, Arap Þeyhleri baðýmsýzlýk
hayaliyle biran önce Osmanlý idaresinden kurtulmaya
çabalamýþtýr. Ortadoðu için felaketler asýl o zaman baþlar.
35
Osmanlý kuvvetleri Arap topraklarýndan çekildiði sýrada
yayýnlanan Balfour Deklerasyonunda, özet olarak, baðýmsýz
Arap devletleri için henüz vaktin erken olduðu, ileride bu
konunun ele alýnacaðý vurgulanmaktadýr. Dahasý, savaþtan
sonra kurulan Milletler Cemiyeti (League of Nations)'nde
Arap topraklarýnda henüz devlet olmak þartlarýnýn
tamamlanmadýðý ve bir süre daha buralarýn Ýngiliz ve Fransýz
vesayeti altýnda idare edileceði tasdik olunmuþtur. Ýþte
bugüne kadar süren Ortadoðu sorununun temelinde, savaþ
sonrasý kurulan rejimlerin ve sýnýrlarýn, tam 500 sene süren
Osmanlý idaresinin alt üst edilmesi yatmaktadýr. Hiçbir
dini, milli, etnik ve coðrafi esasa dayanmayan ve Londra'da
masabaþýnda cetvelle çizilmiþ Ortadoðu ülke sýnýrlarý bugün
karþýlaþýlan sorunlarýn baþlýca sebebidir. Tabii bu sýnýrlar
çizilirken yukarýda dile getirilen hususlarýn gözardý edildiði
ve dikkatlerden kaçtýðý zannedilmemelidir. Dekolonizasyon
sürecinde ülkeler oluþturulmuþ ve bazý emirlikler petrol
zengini þeyhlikler halinde peyderpey baðýmsýz devletler
haline gelmiþtir.
Bu süreç içinde II. Dünya savaþýnýn yýkýcý etkilerini ve
Ýngiltere'nin dünya gücü vasfýný kaybederek Ortadoðu'da
baþrolü ABD'ye býraktýðýný da kaydetmemiz gerekiyor. Bu
tarihi hatýrlatmadan sonra, Balfour deklerasyonunu izleyen
süreç içinde çizilen Ortadoðu sýnýrlarýnýn, Ortadoðu
sorununun bizzat kendisi olduðu unutulmamalýdýr. 1990'lara
kadar Ortadoðu sorunundan kasdedilen Filistin-Ýsrail iken,
artýk mesele Kudüs'ün çok çok ötesindedir ve bütün Arap
Yarýmadasý’ný saran bir kangren halini almýþtýr. Görülen
odur ki, bugün için gündemin en önemli maddesini teþkil
eden Irak'ta sular durulsa bile, sorun diðer Arap ülkelerine
sirayet etmeye devam edecektir; çünkü nasýl Osmanlý
çekilirken istikrar ve barýþý saðlayacak bir düzenleme
yapýlmamýþsa, Ýngiltere II. Dünya savaþýndan sonra baþrolü
ABD'ye terkederken de ardýnda hep problemler býrakmýþtýr.
Filistin meselesi bunun en büyüklerindendir. Halen de
çözülmüþ deðildir. Bugün gelinen nokta, Kudüs meselesinin
ötesinde Filistin halkýnýn ölüm kalým mücadelesine
dönüþmüþtür.
Bir yýlýný geride býrakan Irak'taki Amerikan iþgalini de ayný
akýbet beklemektedir. Yakýn zamana kadar temel
ihtiyaçlarýnýn ötesinde, oldukça iyi bir hayat standardýna
sahip Irak halký, bugün elektrik, aran su, yiyecek maddesi
gibi temel ihtiyaç maddelerini zorlukla temin ettikten baþka,
hiçbir þekilde can ve mal emniyetine sahip deðildir. Ýþte bu
þartlar Batý’nýn terörizm dediði faaliyetleri besleyen
geliþmelerdir.
Analiz
Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesi
12 Aralýk 2003 tarihli ve "Daha Ýyi Bir Dünya Ýçin Daha
Güvenli Bir Avrupa" baþlýklý Avrupa Güvenlik Stratejisi
belgesi yukarýda anlatýlan tarihi sürecin bir nevi itirafý
mahiyetindedir. AB belgesinde Soðuk Savaþ’ýn sona ermesiyle
beraber ABD'nin en büyük askeri güce sahip aktör durumuna
yükseldiði kaydedilmektedir. Mamafih, ABD'nin mevcut
problemleri tek baþýna çözemeyeceði de ilave ediliyor. Bunun
anlamý özetle þudur: "Evet biz Batý Avrupa olarak II. Dünya
Savaþý’nda kuvvetden düþtük ve 3. Dünya üzerindeki
otoritemizi kaybettik. Hatta Sovyet Blokunun tehdidi altýnda
ABD korumasýna muhtaç hale düþtük; ama artýk þartlar
deðiþiyor. Ortada Sovyet tehdidi de olmadýðýna göre
Ortadoðu'daki meseleleri biz olmadan tek baþýnýza
çözemezsiniz". Avrupa Güvenlik Stratejisi belgesinde ABD'ye
bu konuda yardýmcý olacak tek gücün AB olduðu, ekonomik
verilerle destekleniyor. 450 milyonu aþan nüfusuyla AB,
dünya GSMH'sýnýn dörtte birini üretmektedir.
Belgenin devamýnda dünya güvenliðini tehdit eden
unsurlarýn baþýnda fakirlik gösterilmektedir. Her yýl 45
milyon insanýn açlýktan ölmesinin yanýsýra, dünya nüfusunun
yarýsýný oluþturan 3 milyon insanýn günde 2 Euronun altýnda
bir gelirle yaþadýðý belirtiliyor. Afrika'daki pekçok ülke on
sene öncesinden daha da fakir durumdadýr.
Bu durum aslýnda Avrupa'nýn 500 yýllýk politikasýnýn tabii
sonucudur. Asýrlar boyunca gemilerinin ulaþtýðý her yer
adeta yaðma edilmiþ, götürecek bir þey olmayan yerlerde
(bilhassa Batý Afrika kýyýlarýnda) insanlar avlanarak, gemiler
dolusu zenci nüfus Amerika'da köle olarak satýlmýþtýr. Tabii
kaynaklarý zengin bölgelerde kurulan kolonilerde, doðru
dürüst bir devlet oluþumuna izin verilmemiþtir.
Dekolonizasyon sürecinde de çekildikleri yerlerde
diktatörlere kurdurulan yeni rejimler, kalkýnma yolunda
adým atmadan, baský altýnda ve koloni devrini aratan bir
idarî mekanizmayý sürdürmüþtür.
AB belgesinde ekonomik iflasýn siyasi problemlere ve þiddetli
çatýþmalara yol açtýðý itiraflar arasýndadýr; çünkü uzun
zamandýr rakip mahalli güçler birbiriyle çatýþtýrýlmýþ ve bu
siyasi kaos ortamý, zayýf ülkelerin kendilerine gelmelerini
engellemiþtir.
Güvenliðin, kalkýnmanýn baþý olduðu iddia edilen belge,
bugün pekçok ülke; hatta bölgenin çatýþma, güvensizlik ve
fakirlik arasýnda bir kýsýr döngü girdabýnda boðulduðunu
itiraf etmektedir. Ne var ki, 90'lý yýllara kadar bu durum
Avrupa için bir tehlike teþkil etmiyordu; çünkü soðuk savaþ
döneminde bloklarýn nüfuz bölgeleri bu durumu adeta
körüklüyordu; fakat bloklar çöküp tek kutuplu dünya
düzenine geçildiðinde, zincirlerinden kurtulan 3. Dünya
ülkeleri de kaynamaya baþladý. Kontrol mekanizmalarý
ortadan kalkýnca yoðun nüfus hareketleri Avrupa'yý tehdit
eder hale geldi.
Stratejik güvenlik belgesinde dünyayý tehdit eden baþlýca
unsurlar arasýnda terörizm, kitle imha silahlarýnýn yayýlmasý,
bölgesel çatýþmalar, devletin iflasý ve organize suçlar
sayýlmaktadýr. Bunlarýn ABD tarafýndan da dile getirilen
baþlýca hususlar olduðu unutulmamalýdýr; fakat AB'yi tehdid
eden can alýcý noktayý ancak satýr aralarýndan okuyabiliyoruz:
Enerjide AB'nin dýþa baðýmlýlýðý oldukça hassas dengeler
üzerine kuruludur. Dünya enerjisinin %50'sini tek baþýna
Avrupa tüketmektedir. Bu ithal girdinin oraný 2030'da %70'e
yükselecektir. Kuzey Afrika, Körfez ülkeleri ve Rusya
Avrupa'nýn baþlýca enerji kaynaklarýný oluþturmaktadýr.
Buralarda gerçekleþecek olan bir istikrarsýzlýk, bütün
Avrupa'nýn hayat damarlarýnýn týkanmasý demektir. 1973
Arap Ýsrail savaþý sýrasýnda ABD'nin tavrýndan dolayý Suudi
Kralý Faysal'ýn uyguladýðý türden bir petrol ambargosu
Avrupa'nýn çöküþü demektir. Bu yüzden böylesi bir duruma
izin vermeyecek rejimlerin devamý gerekir. Iþte siyasal Ýslam
denilen ve Avrupa ile ABD'nin politikalarýna karþý çýkan
hareketler tam da bu noktada, artan bir stratejik tehdid
oluþturmaktadýr.
Açlýk, fakirlik, güvensizlik ortamý, organize suçlar gibi
unsurlar, aslýnda Avrupa'yý stratejik olarak asla doðrudan
tehdit etmeyen iç meselelerdir; fakat bu þartlar altýnda
beslenen hareketlerin, belgede belirtilen son husus olan
kitle imha silahlarýný ele geçirmesi asýl tehlike olarak
görülmekte ve Avrupa'yý son derece tedirgin etmektedir.
Hele muhtemel bir Batý müdahalesi karþýsýnda bu silahlarýn
kullanýlmasý, iþgalcilerin iþini oldukça zorlaþtýracaktýr.
Dahasý, bu silahlarýn ABD'de 11 Eylül'de gerçekleþtirildiði
gibi, Avrupa'ya da benzeri saldýrýlarýn düzenlenmesi hiç de
uzak bir ihtimal gibi görünmemektedir. Bu durum, AB
36
Analiz
içinde olan bu devletler sürekli desteklenen isyanlarla
XIX. yüzyýl boyunca teker teker baðýmsýz hale
getirilmiþ, II. Dünya Savaþý’ndan sonra da Sovyet
pençesine düþmüþtür. Doðu Bloku’nun çökmesiyle, bu
devletlerde zaaf emmareleri görülmeye baþlamýþtýr.
Avrupa'yý en çok tehdit eden organize suçlarýn en yoðun
olduðu bölge, Balkanlardýr.
Belgede, Avrupa stratejisinin bugüne kadar iþgali
önlemek üzerine kurulduðu; fakat artýk þartlarýn
deðiþtiði ifade edilmektedir. Yine Belgeye göre tehlike
artýk son derece dinamiktir ve dünyanýn her tarafýndan
Avrupa'yý tehdid eder hale gelmiþtir. Bunun için, daha
harekete geçmeden önce tehlikenin kaynaðýnda bertaraf
edilmesi temel hedef olmalýdýr.
güvenlik stratejisi belgesinde genç neslin, bulunduklarý dýþ
ülkelerdeki topluma yabancýlaþmalarýyla izah ediliyor.
Avrupa'daki Asya, Ortadoðu ve Kuzey Afrika'dan göç
edenlerin ve iþçilerin oluþturduðu milyonlarca yabancýnýn
varlýðý, bugün artýk tedirgin edici boyutlara ulaþmýþtýr.
Türkler baþta olmak üzere bu yabancý nüfusun entegre
edilememesi artýk, Avrupalýlara rahatsýzlýk vermektedir.
Yabancýlarýn ne kýyafetleri, ne dilleri, ne toplumsal yapýlarý
kolay kolay deðiþtirilebilmiþtir. Kendi camileri, dükkanlarý,
kahvehaneleri, dernekleri; hatta okullarý olan yabancýlar,
kendi aralarýnda ve bulunduklarý toplumda adeta tecrit
edilmiþ bir hayat sürdürmektedir. Bu yüzden bulunduklarý
toplumla tam olarak kaynaþtýklarý söylenemez.
37
3. dünyadan yayýlan nefret dalgasýnýn önüne geçmek için
tehdidi önceden önleyebilecek bazý tedbirler, güvenlik
stratejisi belgesinde sýralanmaktadýr. Bunlardan birisi mahallî
ve bölgesel çatýþmalarýn önlenmesidir. Baþarýsýz devletlerin
kendi ayaklarý üzerinde durmasýna yardým edilecektir.
Bunun için iyi hükümetler desteklenecek, demokrasi teþvik
edilecek ve organize suçlarla mücadelede iþbirliði
yapýlacaktýr. Bu ülkeler yine hatýrlanacaðý üzere eski
sömürgeler ve Osmanlý Devleti’nden kopartýlan topraklardýr.
Raporda Balkanlarýn da baþarýsýz ülkelerin bulunduðu
bölgeler arasýnda sayýlmasý manidardýr. Rus nüfuz alaný
Dikkate deðer ki, Batý’nýn dinamikleriyle geliþen her
alandaki globalleþme, bugün yine Batý’ya karþý en
büyük tehdidi oluþturmaktadýr. Teknolojik geliþmelerin
bizzat kendisi tehlike arzeder hale gelmiþtir.
Sonuç olarak, "Daha Ýyi Bir Dünya Ýçin Daha Güvenli Bir
Avrupa" baþlýklý Avrupa Güvenlik Stratejisi belgesinde
belirtilen hususlarýn çoðu doðru olmakla beraber, bütün bu
geliþmelerin, Avrupa'nýn asýrlardýr uyguladýðý politikalarýn
bir ürünü olduðu asla unutulmamalýdýr. Geliþmelere kendi
bölgemiz ve komþularýmýz açýsýndan bakarsak, I. Dünya
Savaþý ortamýnda çeþitli yollarla birer birer Osmanlý'dan
ayrýlan toplumlar bugün hâlâ saðlam birer devlet
nosyonundan uzaktýr; fakat bu durum, onlarýn kendi
tercihleri deðil, bir bakýma onyýllardýr kendilerine dayatýlan
rejimlerin bir sonucudur. Ortadoðu'yu ele alacak olursak,
petrolün varlýðý bu dayatmalarýn bir süre daha devam
edeceðini iþaret ediyor. Balkanlarda ise durum daha farklýdýr.
Bu devletler Sovyet Bloku’ndan kurtulmalarý üzerine, büyük
bir sevinç dalgasýyla, birer birer AB'ye dahil edilmektedir;
fakat Afrika baþta olmak üzere, fakirlik ve açlýk pençesindeki
3. Dünya için Avrupa'nýn henüz bir reçetesi yoktur. Bu
yüzden, AB Güvenlik Stratejisi belgesi Ortadoðu için Balfour
Deklerasyonu'nun iflasýnýn itirafýndan baþka bir þey deðildir.
3. Dünya için ise sömürgecilik döneminin tabii sonucudur.
[email protected]
Makale
Gülþen Çulhaoðlu
Çankaya Üniversitesi
Türkçe Okutmaný
TÜKETÝM KÜLTÜRÜ ve ANADÝLÝ KULLANIMI
Ülkemizde basýlan kitap
sayýsý her geçen gün
artarken, piyasada bulunan bu kitaplarýn aslýnda
ne oranda yazýnsal bir
kalitede olduðu tartýþma
konusudur. Dil, edebiyatýn ana malzemesi iken,
günümüzün post-modern
dünyasýnda hýz, kurgu ve
hareketin ön plâna
geçmesinin, söz konusu
durumun deðiþmesine
neden olduðu düþünülebilir. Görsel basýnýn
yanýsýra, son yýllarda
internetin yaygýn kullanýmýnýn, varolan kitap
okuyucusunun büyük bir bölümünü çalmýþ olmasý, ekmeðini
kalemi ile kazanan bireyleri, arz-talep iliþkisi içinde yapýt
yaratmaya yönlendirmiþtir. Bu da kaliteden ödün verilen,
herhangi bir besin deðeri taþýmamasýna raðmen satýþa en
iyi þekilde hazýrlandýðý için popüler olan "fast-food"
yiyecekleri gibi, bireyleri kültürel ve sanatsal anlamda
besliyormuþ gibi görünen;ama aslýnda onlarý "þiþiren"
yapýtlarýn ortaya çýkmasýnýn en önemli nedenlerinden biri
olarak düþünülebilir.
Edebiyat ve düþünce yapýtlarý söz konusu olduðunda
yazarlarýn yaratýcý olabilmesi için gereken belki de en önemli
yol gösterici, anadilidir. Bu anlamda, yukarýda söylenenlerden
yola çýkarak, iyi yazar olmak-popüler ya da çok satan yazar
olmak ve dili iyi kullanmak/kullan[a]mamak arasýnda
kurulacak baðlantý, bizlere bu konu hakkýnda önemli ipuçlarý
sunabilir. Son zamanlara kadar, "edebiyat" sayýlan yapýtlarýn
içeriðinin ve dil kullanýmýnýn nasýl olduðu ve bugün hangi
türlerin edebiyat olarak kabul gördüðünü saptamak da bu
konu üzerinde düþünmek için önemli bir çýkýþ noktasý olarak
görülebilir.
B u n d a n b e l k i y i r m i y ý l ö n c e s i n e k a d a r, i y i
yazar/edebiyatçý=dili iyi kullanan kiþi olarak kabul
edilirken;bugün dili iyi kullanmak yerine, çok satmayý,
popüler olmayý ve tanýnmayý kendine dert edinen "yazar"lar
yetiþmektedir. Andy Warhol'un herkesin birgün onbeþ
dakikalýðýna ünlü olacaðýný söylediði gibi, belki bu gidiþle
herkes onbeþ dakikalýðýna ünlü bir"yazar" olacaktýr. Bugün
geniþ halk kitlesi tarafýndan herhangi bir popüler nedenle
tanýnmýþ, kabul görmüþ, eðitim düzeyi (yoksa düzeysizliði
mi denmeli) ne olursa olsun bir mankenin, futbolcunun,
arabeskçinin ya da popçunun "kitap yazýyorum bu aralar",
"yakýnda romaným yayýmlanacak", "önümüzdeki hafta yeni
çýkan kitabým için bir imza günü düzenliyorum" gibi cümleler
sarfederek, zihnimize kazýnmasýnýn baþka ne gibi bir
açýklamasý olabilir? Bugün "þairim" diye eðlence
programlarýnda þiir okuyan ya da þiir kaseti çýkaran
müteþairlerin (þair geçinenlerin), genç kuþak tarafýndan bu
denli beðenilerek ve derin duygular içine girilerek (!?)
dinlenilmesi;buna karþýn, "Türkçe aðzýmda annemin sütüdür"
diyerek anadilini kutsallaþtýran Yahya Kemal'in, "Türkçem
benim ses bayraðým" mýsraýyla konuþtuðu dilini hem yücelten
hem de kutsallaþtýran Fazýl Hüsnü Daðlarca'nýn bugün genç
kuþak tarafýndan neredeyse isimlerinin bile bilinmemesi
oldukça çarpýcý bir tablo çizmektedir. Eline kalem alan
herkesin roman, öykü, þiir gibi dili çok ince ve özenli
kullanmayý gerektiren yapýtlar oluþturmasý ve en önemlisi
bunlarýn kabul görmesi, gerek bu bireylerin, gerekse genç
kuþaðýn ne denli anadili bilinci
ve Türkçe sevgisine sahip
olduðunu düþündürmektedir.
Yaratýcý bir etkinlik olan yazý,
ancak anadilinin kurallarý
içinde yazýldýðýnda okuyanlara
bir anlam ifade edecektir.
Böylece, dilin tüm inceliklerine
hakim olarak doldurulmasý
gereken bu yazýn yapýtlarýnýn
içi, maalesef ayný araçla, yani
dille boþaltýlmaktadýr.
38
Makale
Dil kusurlu olursa, kelimeler düþünceyi iyi anlatamaz.
Düþünce iyi anlatýlmazsa, yapýlmasý gereken þeyler doðru
yapýlamaz. Ödevler gereði gibi yapýlmazsa töre ve kültür
bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlýþ yola sapar.
Adalet yoldan çýkarsa þaþkýnlýk içine düþen halk, ne
yapacaðýný, iþin nereye varacaðýný bilemez. Ýþte bunun içindir
ki hiçbir þey dil kadar önemli deðildir. (Alýntýlayan Kavcar
76)
Günümüzde, kültürel ve sanatsal boyutta ortaya çýkan
yozlaþmýþlýðýn, yeteneksizliðin, alýmlama yeteneðindeki
yetersizliðin, sanata ve edebiyata yönelik hiçbir yaratýcýlýða
sahip olmayan bireylerin bu denli çoðalmasýnýn en büyük
nedeni, söz konusu kiþilerin anadillerini yeterince
öðrenmemeleri ve anadili bilincine sahip olmamalarýdýr.
Toplumda herkes tarafýndan anlaþýlabilecek yalýnlýkta ve
her türlü kavram, duygu ve düþünceyi ifade edebilecek
zenginlikte bir dile sahip olmaya çalýþmak, belki de yaratýcýlýk
ve sanatsal duyarlýlýk konusunda atýlacak en büyük adým
olarak görülebilir. Kiþi anadili ile çevresine bakacak, onu
yorumlayacak, duygu ve düþüncelerini karþýsýndaki bireylere
aktaracaktýr. Bu çerçevede, anadilinin yaratýcýlýk boyutundaki
önemi daha da netlik kazanmaktadýr.
39
Dilin toplumun bireyleri arasýnda gerek yazýlý gerek sözlü
iletiþim aracý olma özelliðinden yola çýkarak, bugün
toplumumuzda görülen en büyük sorunlardan biri var sayýlan
birbirini anlamama, dinlememe ve birbirinin görüþlerine
saygý duymamanýn sebebi olarak, Türkçe’nin hakkettiði
deðeri görememesi düþünülebilir. Konfüçyüs'ün aþaðýda
alýntýlanan görüþleri, dilin ve buna baðlý olarak kiþiler arasý
iletiþimin bozulmasýyla beraber, toplumun kurumlarýnýn
da yozlaþacaðýný gözler önüne sermektedir:
Bu sözlerden yola çýkarak, dile yeterli derecede önem
verilmeden ve hasassiyet gösterilmeden oluþturulmuþ "sözde"
yazýn yapýtlarýnýn, günümüzde özellikle kültür-sanat
alanýndaki yozlaþmýþlýðýn en önemli sorumlusu olduðu
düþünülebilir. Düþünmenin temel taþlarýndan biri olan
sözcüklerin geliþigüzel seçilmesinin doðuracaðý bu
"düþünememe" ve "yaratamama" hastalýðý, günümüzde bir
çýð gibi büyümektedir. Aslýnda yediðimiz, içtiðimiz,
kullandýðýmýz neredeyse her ürünün sahtesinin üretildiði
bu tüketim kültüründe, sanat yapýtlarýnýn sahte bir dille
üretilmeye çalýþýlmasý da yadýrganmamalýdýr.
Günümüzde tüketim kültürünün her alanda olduðu gibi,
kültür ve sanat alanýnda da yoðun olarak yaþandýðý
yadsýnamayacak bir gerçektir. Gelecekte, kültürden, sanattan
ve edebiyattan yoksun bir toplumun köksalmasýný engellemek
için üzerimize düþen en büyük sorumluluðun anadilimize,
Türkçemize sahip çýkmak olduðu unutulmamalýdýr.
Anadilimize sahip çýkmak konusunda ise, bugüne kadar
varolagelen, artýk bir kliþe haline gelmiþ görüþlerden sýyrýlýp,
kalýcý ve çarpýcý çözüm önerileri ileri sürmek ve artýk
"yazarlýk"/"þairlik" mesleðini, anadilini seven ve önemseyen
bireylere býrakmak en doðru yol gibi görünmektedir.
KAYNAK
Kavcar, Cahit. "Dil ve Ulusal Baðýmsýzlýk." Dil ve Dilimiz Türkçe (Sempozyum
Bildirileri). Tömer Yayýnlarý, Ankara: 2003. 75-86.
[email protected]
Öðretim Üyesi
PROF. DR. ZÝYA B. GÜVENÇ
Çankaya Üniversitesi
Mühendislik - Mimarlýk Fakültesi Dekaný
Üniversitemiz için önemli olaný, Çankaya Üniversitesi’ne
geldikten sonra neler yaptýklarýmýz olduðundan, öncesinden
ayrýntýlý olarak bahsetmeyeceðim. Kýsaca, Doktora derecemi
1989’da Kalifornia Üniversitesi’nden aldýktan sonra ABD'de
yaklaþýk 6 sene çeþitli kurumlarda araþtýrmacý olarak çalýþtým.
Üniversitemizde çalýþmaya baþladýðým 1 Kasým 1997
tarihinden beri ve halen yapmaya devam ettiðimiz
faaliyetlerimi üç ana grupta toplayabilirim:
A) Bilimsel Araþtýrma Çalýþmalarý ve Ýlgili
Faaliyetler
Bilimsel çalýþmalarým; Nano-Science ve Surface-Science
alanlarýna girmektedir. Metod olarak da bilgisayar
hesaplamalý modelleme ve simülasyon yöntemlerini
kullanmaktayýz. Çalýþmalarýmýzý, Üniversitemizde
kurduðumuz paralel olarak çalýþan bilgisayarlardan oluþan
bir "Cluster" sistemi üzerinde yapýyoruz. Bu tür bir bilgisayar
sistemi ülkemizdeki pek çok üniversitede bulunmamaktadýr.
Üniversitemizin kuruluþundan bu güne kadar bu ilgili
alandaki faaliyetlerimizi aþaðýda özetledim:
i- Son 7,5 sene içerisindeki çalýþmalarýmýzý Avrupa ve
Amerika’ki toplam 13 uluslararasý konferansta sunduk. Bu
konferanslarda sunulan bildirilerin toplam sayýsý 34’tür.
ii- Ayný dönem içerisinde çalýþmalarýmýz ayrýca çok sayýda
(sayýsýný tam olarak hatýrlamýyorum) yurt içi konferanslarda
da sunuldu.
iii- Ayný dönemde SCI'ca taranan uluslararasý dergilerde
yayýnlanan makalelerimizin sayýsý 24’tür.
iv- Ayrýca SCI'ca taranan uluslararasý dergide yayýnlanmasý
kabul edilen (baskýda olan) 1 makalemiz daha vardýr.
v- Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nün çýkardýðý
"Journal of Science" adlý bilimsel derginin Alan Editörlüðünü
de yapmaktayým.
vi- Üniversitemizde çalýþtýðým süre içerisinde yapmýþ
olduðumuz bilimsel çalýþmalar, SCI dergilerinde baþkalarý
tarafýndan yapýlan bilimsel yayýnlardan yaklaþýk 100 kadar
atýf almýþtýr. SCI'da baþkalarý tarafýn-dan yayýnlanan
çalýþmalardan bu güne kadar
çalýþmalarýmýza yapýlan atýflarýn
toplam sayýsý 200 dür.
vii- Diðer yayýn türlerinden de
aldýðýmýz epeyce atýflarýmýz var;
ama onlarýn kaç tane olduðunu
saymýyorum.
viii- Üniversitemizin Bilgisayar
Mühendisliði Bölümü’nde
yüksek lisans yapan 6 yüksek
l i s a n s ö ð r e n - c i s i n e Te z
Danýþmanlýðý yaptým ve bu
öðrencilerimiz þu anda mezun
durumdalar.
ix- Son 7,5 sene içerisinde
ülkemizin çeþitli üniversitelerindeki ki doktora programlarýna
kayýtlý bulunan 5 öðrenciye Doktora Tez Danýþmanlýðý
yaptým. Bu 5 öðrencimiz de doktoralarýný bitirdiler. Halen
3 tane doktora öðrencisine de tez danýþmanlýðý yapmaktayým.
x- Ayný dönemde de sayýsýný hatýrlamadýðým pek çok sayýda
da Master ve Doktora öðrencilerinin tez izleme komitelerinde
görev yapmaktayým.
xi- Ülkemizde Bilimsel Etik Kurallarýna uyma konusunda
özen gösterilmemektedir. Üzülerek belirtmek istiyorum ki
bu durum oldukça yaygýn. Bu nedenle benimle çalýþan her
öðrencimi bu konularda da mutlaka eðitiyorum.
xii- Üniversitemiz ile Telekomünikasyon Kurumu (TK)
arasýnda yapýlmýþ olan iþ birliði protokolü çerçevesinde, TK
kurumuna uzmanlýk tezi çalýþmalarýnda destek vermekteyim.
Tez danýþmanlýðý ve tez deðerlendirme jüri üyeliði gibi.
B) Eðitim Alanýndaki Faaliyetler
Mühendislik ve temel bilim eðitimlerinin aðýrlýklý olarak
uygulamalý olmasýnýn yararýna inananlardaným. Bu
kapsamda mühendislik fakültemizin kuruluþundan bu güne
kadar yoðun bir tempo ile eðitim için çok önemli olan
laboratuvarlarýn kurulmasýna uðraþtýk ve halen bu
çalýþmalarýmýz devam etmektedir. Þu ana kadar 7 Bilgisayar
40
Öðretim Üyesi
ve 4 Elektronik laboratuvarý kurduk. 2 Elektronik
laboratuvarýnýn kurulmasý çalýþmalarý da devam etmektedir.
Fakültemizde ayrýca Endüstri Mühendisliði ve Ýç Mimarlýk
Bölümlerimizde de Esnek Ýmalat, Bilgisayar laboratuvarlarý
ve Stüdyolarýmýz bulunmaktadýr. Bu bölümlerimizde de
yeni laboratuvar kurma çalýþmalarý devam etmektedir.
Fakültemizde 2005 yýlý Bahar döneminden baþlamak üzere
Fakültemiz öðrencilerinin (isteyen herkes katýlabilir) ufkunu
geniþletmek ve bilgilerine farklý boyutlar katmak için
seminerler düzenliyoruz. Seminerlerimiz her hafta Perþembe
günleri saat 15:30’da Mavi Salonda yapýlmaktadýr.
Konuþmacýlar listesi önceden herkese e-mail yoluyla ve
panolarda duyuru þeklinde iletilmektedir. Öðrencilerimizin
bir engeli yok ise bu tür seminerlere katýlmalarýný tavsiye
ederim. Bu seminerler öðrencilerimiz için düzenlenmektedir.
Bu nedenle bir seminerin çok dar bir alanda ve çok teknik
olmamasýna özen göstermekteyiz.
Fakültemiz Bölümleri Avrupa’daki üniversitelerle Erasmus
çerçevesinde iþ birliði anlaþmalarý yapmaktadýr. Bu
çalýþmalarýmýza devam etmekteyiz. Yapýlan anlaþmalarýn
sayýsýný artýrmaya ve daha geniþ ülke kesimine yaymaya
çalýþýyoruz.
C) Ýdari Görevler
Yaklaþýk olarak 6,5 sene Mühendislik - Mimarlýk Fakültesi
Dekan Yardýmcýlýðý, 3,5 sene Elektronik ve Haberleþme
Müh. Bölüm Baþkanlýðý görevlerini yürüttüm. 1 Ekim 2004
tarihinde Müh. Mim. Fakültesi Dekanlýðý görevine atandým.
Sevgili Öðrenciler
Ders kitaplarýnýzý okuyunuz, Mesleðinizi iyi öðreniniz. Bu
zamanda her türlü basýlý bilgiye ulaþmak daha kolay. Bu
nedenle nerede eðitim aldýðýnýz o kadar da önemli
olmamaktadýr. Mühendislik eðitiminde baþarýlý olmak için
ders saatleri dýþýnda da her gün düzenli olarak çalýþmanýz
gerekmektedir. Unutmayýnýz ki, her büyük þirket mesleðini
iyi bilen insaný iþe almak ister.
41
Ayrýca kendinizi sadece dar meslek konunuzda da deðil,
geniþ kültürlü iyi bir vatandaþ olarak da yetiþtirmek
zorundasýnýz. Farklý görüþ ve düþünceleri içeren kitaplar
okuyun. Tek tür kitap okumak, insanýn kendisini zehirli
bir yýlana ýsýrtmasýna benzer. Bunun panzehiri o konuda
farklý görüþ ve düþünceleri de okumaktan geçer.
Fakültemizdeki seminerlere katýlýn. Bu seminerlerle sizlere
farklý boyutlar da vermeye çalýþýyoruz.
Bildiðiniz gibi internet çok yaygýn olarak kullanýlmaya
baþlandý. Bu, ayný zamanda bilginin kirlenmesine de neden
olmaktadýr. Yalan ve aslý olmayan haberler de çok hýzlý bir
þekilde binlerce insana ulaþmaktadýr. Her duyduðunuza ve
size gösterilene inanmayýnýz. Bilim insaný gibi þüpheci ve
sorgulayýcý olunuz. Size ulaþan her haberi sorgulamadan
çevreye yaymayýnýz.
Sezgi ve ön kestirimlerinizi daha güçlendirmek ve gerçekçi
olabilmek için fiziksel niceliklerin rakamsal büyüklükleri
ile egzersizler yapýnýz. Örneðin, iki katlý bir binanýn
yüksekliði kaç metredir? Dünyanýn manyetik alan büyüklüðü
ne kadardýr? Bunun radyo ve televizyon dalgalarý ile
kýyaslamasý nedir ? Güneþin oluþturduðu manyetik alanýn
ne kadarýdýr ? Cep telefonunun çalýþma gücü nedir? Iþýðýn
hýzý ile yapýlabilen en hýzlý uzay gemilerinin hýzlarýný
karþýlaþtýrýnýz, ülkemizin iç ve dýþ borçlarýnýn miktarý ne
kadardýr ? Bu borç miktarý kadar para ile ülkemizdeki bütün
üniversitelere araþtýrma merkezleri kurulabilir mi? Gibi
sayýsýz örnekler verebiliriz. Ýyi bir bilim insanýnýn ve
mühendisin sezgi ve ön kestirimleri çok güçlüdür.
[email protected]
Mezun
YENAL GÜNDÜZ
Çankaya Ünivesitesi Endüstri Mühendisliði 2002 Mezunu
MAN Türkiye A.Þ. Elektrik Sistemleri Üretimi
Proses Planlama ve Proje Sorumlusu
- Neden bu mesleði seçtiniz?
Üniversite sýnavýnda tercihlerimin hepsi farklý üniversitelerin
endüstri mühendisliði bölümüydü. Lisedeyken hangi mesleði
seçmem gerektiði üzerinde çok düþünmüþ ve bununla ilgili
araþtýrma yapmýþtým. Endüstri mühendisliðini öncelikle
tercih etmemin nedeni genel mühendislik eðitiminin yanýnda
iþletme, iktisat gibi sosyal bilimler üzerinde de yoðunlaþmýþ
olmasýydý. Bu, olaylara sadece teknik açýdan deðil, iþin
sosyal, ekonomik yönlerinden de inceleme þansý tanýyor.
Diðer bir nedeni ise, o zaman için çok geçerli bir mühendislik
olmasý ve iþ bulma ve kariyer yapma açýsýndan daha çok
alternatifim olacaðýna karar vermiþ olmamdý. Endüstri
mühendisleri hem üretim hem de hizmet sektörünün her
alanýnda çalýþabiliyor ve yaptýklarý her iþe analitik þekilde
bakýp, yeni fikirler ortaya koyabiliyor. Eskiden sadece iþletme,
iktisat gibi sosyal bölümlerden mezun olanlar bankalar ve
devlet kurumlarýn da çalýþabiliyordu; ancak þimdi bu
kurumlar, öncelikli olarak endüstri mühendislerini tercih
edebiliyor. Endüstri mühendisliðinin þu andaki popülaritesi
eskisine göre azalmýþ gibi gözükse de, Türkiye'nin verimsiz
çalýþan, kaynaklarýný doðru kullanamayan bir ülke olduðunu
ve Hindistan ve Çin'deki ucuz iþ gücü faktörünün önem
kazandýðýný düþünürsek, Türkiye'nin endüstri
mühendislerine her geçen gün daha çok ihtiyacý olduðunu
düþünüyorum. Doðru bir seçim yaptýðýmý þimdi daha iyi
görebiliyorum.
- Þu anda yaptýðýnýz iþ, görev ve sorumluluklarýnýz
nelerdir?
Bir seneden beri MAN Türkiye A.Þ Elektrik Sistemleri
Üretimi departmanýnda Proses Planlama ve Proje Sorumlusu
olarak çalýþmaktayým. Bu departman 250 çalýþaný ile MAN'ýn
en büyük departmanlarýndan biri. 1,5 sene önce kurulan
departmanda hem üretim hem de lojistik-planlamada proses
iyileþtirmeler ve verimliliðin arttýrýlmasý üzerine
çalýþmaktayým. Bunun dýþýnda, projeler zamanýmýn büyük
bir kýsmýný almakta. Üzerinde çalýþtýðým projelerden bazýlarý
þöyle: Barkod sisteminin kurulmasý / üretim takip sistemi,
elektronik Kanban'ýn entegrasyonu, kalite çemberlerinin
oluþturulmasý ve sürekliliðinin saðlanmasý, stok
seviyelerinin/maliyetlerinin düþürülmesi, tüm malzemeler
için fire oranlarýnýn tespit edilmesi ve düþürülmesi, iþçi
performans ölçüm ve deðerlendirme sisteminin
oluþturulmasý. Ayný zamanda bölümdeki iþ ve zaman
etüdlerinin yapýlmasýný yönetmekteyim. Bunun dýþýnda
bitirme projelerini burada yapan üniversitelerin endüstri
mühendisliði bölümü son sýnýf öðrencilerine danýþmanlýk
yapýyorum. Çankaya Üniversitesi’nden iki grup öðrenci ile
birlikte çalýþmaktayýz.
- Geriye baktýðýnýzda aldýðýnýz eðitim programýný nasýl
deðerlendiriyorsunuz?
Çankaya Üniversitesi’nin ikinci mezunlarýndan biri olarak,
yeni bir üniversitede eðitim görmüþ olmanýn muhakkak
dezavantajlarý vardý; ancak burada önemli olan dezavantajý
avantaja çevirmekti. Üniversiteden yeni mezun olmuþ veya
yüksek lisansýný yeni tamamlamýþ öðretim görevlileri
tarafýndan eðitim gördük; ancak biz öðretmen-öðrenci
iliþkisini arkadaþ iliþkisine dönüþtürerek onlarla daha çok
çalýþma fýrsatý yarattýk. Öðretim görevlilerinin deneyim
eksiðini bu þekilde kapattýk. Belki de bizlerle birlikte onlar
da öðrendi. Bunun dýþýnda onlarýn gösterdikleri gayret bence
takdire deðerdi. Beþ kiþilik bir grup olarak Süheyla
Türkyýlmaz ve Gonca Yýldýrým hocalarýmýzýn bize verdikleri
destek ile Endüstri Mühendisliði Öðrenci Sempozyumu’nda
(EMÖS) 26 üniversiteden 29 projenin yer aldýðý yarýþmaya
katýlmýþ ve ikincilik ödülünü kazanmýþtýk. Bu 26 üniversite
içerisinde, þu anda hepimizin çok iyi olarak tanýmladýðý
üniversiteler de bulunmaktaydý. Bu aramýzda çok fark
olmadýðýný bence göstermektedir.
- Üniversitenin sosyal, kültürel faaliyetlerini nasýl
deðerlendiriyorsunuz? Bunlara etkin olarak
katýlabildiniz mi?
Ben ve arkadaþlarým 1998 yýlýnda Endüstri Mühendisliði
Topluluðu’nu kurmuþtuk. Ben bu topluluðun 2001 yýlýna
kadar 3 sene süreyle baþkanlýðýný yürüttüm. Arkadaþlarýmla
birlikte üniversitemizi ve bölümümüzü tanýtmak amacýyla
çok çalýþtýk. Halen yapýlmakta olan Türkiye Endüstri
Mühendisliði Öðrencileri Buluþmasý'nýn (TEMÖB) on
42
Mezun
birincisini (11) 2001 yýlýnda üniversitemizde gerçekleþtirdik.
Gerçekleþtirilen TEMÖB'ler arasýnda en iyilerden birisi
olarak gösterilmiþti ve hala konuþulduðunu biliyorum.
Bahar þenliklerinde açýlan ilk ve tek stand olarak belki de
bahar þenliðinin bugünkü seviyesine gelmesinde bizim de
payýmýz olmuþtur. 2001 yýlýnda Öðrenci Konseyi üyeliðine
seçilmiþ ve bir sene süre ile bu görevi de yürütmüþtüm.
Bunun dýþýnda da üniversite tanýtým fuarlarýnda
üniversitemizin standýnda tanýtým elemaný olarak yer
almýþtým. Bunlarýn dýþýnda organizasyon yapmak yerine,
yapýlanlara da elimden geldiðince katýldým. Üniversitenin
diploma sahibi yapmak dýþýndaki görevi ise, kiþisel geliþimi
saðlamasýdýr. Bu nedenle öðrencilerin bu tür etkinliklere
katýlmasýnýn yanýnda düzenlenmesinde aktif rol almasý ve
üniversitenin bunlara destek vermesi çok önemlidir.
- Kariyer hedefleriniz nelerdir?
Hedefim þu anda çalýþmakta olduðum firma gibi kurumsal
bir yapýda üst düzey yönetici olmak. Bunun dýþýnda da
siyasetle aktif olarak uðraþmak istiyorum. Bu hedeflere
ulaþmak için önümde uzun bir yol olduðunu biliyorum.
Bunlara ulaþabilmek için öncelikli hedeflerimden birisi de
yurt içinde veya yurt dýþýnda doktora yapmak.
- MAN'da çalýþmak dersek bize neler anlatýrsýnýz?
MAN Türkiye, merkezi Almanya'nýn Münih þehrinde
bulunan ve ayný zamanda da MAN Grubu'nun en büyük
þirketini oluþturan MAN Nutzfahrzeuge AG uluslararasý
imalat zincirinin bir parçasýdýr. Haziran 2001'de NEOPLAN
markasýnýn alýnmasýndan sonra, MAN Nutzfahrzeuge AG,
Avrupa'da en büyük ikinci kamyon üreticilerinden biri
olmanýn yaný sýra, otobüste üçüncü büyük üretici konumuna
gelmiþtir ve yaklaþýk 36.000 kiþiyi istihdam etmektedir.
Yýllýk Cirosu 10 Milyar EURO ulaþmaktadýr. MAN
Nutzfahrzeuge AG'ye ait Almanya, Türkiye, Avusturya,
Polonya, Ýran ve Çin' de olmak üzere 7 fabrika bulunmaktadýr.
MAN Türkiye A.Þ'de ise yaklaþýk 2500 kiþi çalýþmaktadýr.
Böyle büyük ve kurumsal bir firmada çalýþmanýn kariyerim
açýsýndan çok önemli olduðunu düþünmekteyim. Ufak
firmalarda da çalýþtým; ancak büyük ve kurumsal bir
firmadan kazanýlacak deneyimler de büyük olmaktadýr.
- Ýþ dýþý zamanlarýnýzý nasýl deðerlendiriyorsunuz?
43
Esasýnda iþ dýþý zaman diye bir þey yok. Hafta içi akþamlarýný
genelde evde bilgisayar baþýnda geçirerek deðerlendiriyorum.
Hafta sonlarýný ise arkadaþlarýmla dýþarýda geçiriyorum.
Halen Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliði Bölümü’nde
yüksek lisansýmý yapmaktayým ve tez aþamasýndayým. Bu
nedenle zamanýmýn bir kýsmýný yüksek lisans tezimi
hazýrlamaya ayýrmak durumundayým. Bunun dýþýnda
haftanýn iki günü Almanca Dil Eðitimi için Alman Kültür
Merkezi’ne gitmekteyim.
- Halen Çankaya Üniversitesi'nde öðrenim gören
öðrencilere neler söylemek istersiniz?
Öðrenci arkadaþlara öncelikle artýk sadece üniversite mezunu
olmanýn yetmediðini söyleyebilirim. Bu nedenle kendilerini
üniversiteden mezun olmadan önce yabancý dil, bilgisayar
gibi konularda iyi yetiþtirmelerini önerebilirim. Bununla
birlikte, önceden belirttiðim gibi, kiþisel geliþim çok önemli.
Bu nedenle sosyal etkinliklere vakitlerinin yettiði kadarýyla
katýlmalarýný ve bu etkinliklerin düzenlenmelerinde yer
almalarýnýn iþ yaþamýna giriþte ve girdikten sonra çok etkisi
olduðunu söyleyebilirim. Son olarak, üniversite zamanlarýnýn
kýymetini bilsinler.
- Üniversite sýnavlarýna hazýrlanan adaylara meslek
ve üniversite seçimi hakkýnda önerileriniz var mý?
Üniversite sýnavýna hazýrlanan arkadaþlarýn büyük bir kýsmý
önce üniversite sonra meslek tercihi yapmakta. Bu yanlýþa
düþmemelerini öneriyorum; çünkü istemediðiniz bir bölümde
sadece üniversite tercihinizden dolayý girdikten sonra, o
mesleðin aslýnda size göre olmadýðýnýzý anladýðýnýz da geri
dönüþ çok zor. Aslýnda istemediðiniz bir bölümden mezun
olduðunuzda ve iþ yaþamýna girdiðinizde baþarýlý olma
olasýlýðýnýz azalmaktadýr. Bunun örneklerini, iþ yaþamýnda
olan biri olarak çevremde görüyorum.
- Üniversite ve iþ yaþamýný kýyaslarsak neler söylersiniz?
Herkes üniversitede iken biran önce mezun olmak ve iþ
yaþamýna girmek ister; ancak ikisinin de yeri gerçekten çok
farklý. Üniversitede iken hiç bir sorumluluðunuz yok. Tek
sorumluluðunuz dersleriniz ve iyi bir þekilde üniversiteden
mezun olmak. Kendinize, ailenize ve arkadaþlarýnýza
ayýrabileceðiniz çok zaman var; ancak iþ yaþamý, üniversite
yaþamýna göre çok daha zor ve acýmasýz. Ben üniversite
yýllarýný dolu dolu geçirmiþ birisi olarak içim rahat; fakat
yine de üniversite yýllarýný özlüyorum.
- Hobileriniz, tutkularýnýz alýþkanlýklarýnýz...
Futbol oynamayý ve izlemeyi, satranç oynamayý, king
oynamayý, müzik dinlemeyi, araba kullanmayý seviyorum.
Koyu bir Galatasaray taraftarýyým.
[email protected]
Bölüm
Prof. Dr. Cüneyt Elker
Çankaya Üniversitesi
MMF Ýç Mimarlýk Bölüm Baþkaný
ÇANKAYA ÜNÝVERSÝTESÝ
ÝÇ MÝMARLIK BÖLÜMÜ
Ýç Mimarlýk, deðeri her geçen gün daha da yükselen
mesleklerden biri haline gelmiþtir. Bu yükseliþ tesadüfi veya
geçici deðildir; çünkü kentlerimiz sürekli bir deðiþim
içindedir: kent merkezleri boþalmakta, insanlar banliyölere
taþýnmakta, boþalan binalara yeni iþlevler vermek
gerekmektedir. Diðer yandan, kentlerimizin çoðunda yapý
stoðu fazlasý vardýr; bunlarýn, çoðunlukla yapýlma amacýndan
farklý iþlevler için kullanmasý doðaldýr. Ayrýca, artan refahla
birlikte, kiþilerin iç mekan kalitesi için beklentileri de
artmaktadýr. Bütün bu nedenlerle, iç mimarlara her
zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadýr. Ýç Mimarlýk,
insanýn yakýn çevresini oluþturan yapýlarýn, belirlenmiþ
mekanlarýn tasarýmýyla ilgilenir. Bu kapsamda, iç mimarlýk
eðitiminin amacý; öðrencileri sadece teknik bilgilerle
donatmak deðil; beraberinde kullanýcýnýn fiziksel ve duygusal
gereksinimleri ile ilgilenmek üzere estetik bilgiler de
vermektir. Bu gereksinimlerin karþýlanmasý için iç mimarýn,
teknik, sosyal ve ekonomik problemleri kapsayan bir anlayýþ,
beðeni ortaya çýkarmasý beklenmektedir. Çankaya
Üniversitesi Ýç Mimarlýk Bölümü’nde gerekli bilgi aktarýmý
kuramsal derslerde saðlanmakta, stüdyo çalýþmalarý da
tasarým sürecinin ana faktörü olan yaratýcýlýðýn geliþimine
yardýmcý olmaktadýr. Ders programý, mezun öðrencilerin
disiplinlerarasý iþ ortamýna uyumlu bir biçimde katýlýmýný
saðlayabilecek özelliklerde, diðer disiplinlerle, örneðin,
mimarlar, mühendisler, peyzaj mimarlarý ile iþbirliðine
girebilmelerine olanak verecek þekilde tasarlanmýþtýr.
Uygulama çalýþmalarý iki deðiþik iþleve cevap vermek üzere
planlanmýþtýr. Birincisi, öðrencinin mezun olmadan verimli
bir birikim kazanmasýna yardýmcý olunarak, mesleki tecrübe
elde etme süresini en aza indirilebilmesi, ikinci olarak,
öðrencinin uygulama yapan meslek insanlarý ile
akademisyenler arasýnda bað oluþturabilmesidir.
Öðrenciler, mezun olduklarý zaman bir çok alanda çalýþarak,
bir yandan yaratýcý kimliklerini ortaya çýkarýrken, diðer
yandan da kuram-bilgi ikilisinin beraberliðinin getirdiði
olumlu katkýlarý kullanabileceklerdir. Bu anlamda
düþünüldüðünde, bu öðrenciler tekrar bir meslek içi eðitime
gereksinim duymadan, doðrudan mesleklerini
uygulayabileceklerdir. Çalýþma alanlarý, eðitim-ögretim
programlarýnda mimariden endüstri tasarýmýna uzanan bir
geniþlikte tasarlandýðý ve uygulandýðý için, uyum
saðlayabilecekleri iþ ortamlarý da bu paralelde geniþ olacaktýr.
Bu kapsamda, öðrenciler arzu ederlerse akademik araþtýrma
ve çalýþmalarýna devam ederek, akademik yönü seçebilir;
isterlerse kendi tasarým bürolarýný oluþturup, proje ve
uygulama yapabilir. Bölümden mezun olan öðrenciler, doðal
olarak devlet veya özel sektörde idari ve teknik kadrolarda
yer alabilecektir. Ayrýca, mesleki formasyondan oluþan, bir
yandan sanat-tasarým, diðer yandan da teknik-uygulama
aðýrlýklý eðitim-ögretim söz konusu olduðundan, öðrenciler
çok aranan bireyler olacaktýr. Örneðin; her biri çaðdaþ
sunumda çok yararlý olan CAD, 3D Studio ve benzeri bilgi
iþlem birikimleri ve yabancý dil hakimiyetleri nedeni ile
mesleki sýralamalarda daima en önde gelecektir.
2005 - 2006 akademik yýlýndan baþlayarak Ýç Mimarlýk
Bölümü’ne, özel yetenek sýnavý yerine, merkezi yerleþtirme
sýnavý ile öðrenci alýnacaktýr. Bu da, bölümün kendi alanýnda
ülkemizdeki en iyilerden biri olma ve en önde yarýþma
iddiasýnýn bir göstergesidir.
Ýç Mimarlýk Bölümü Lisans Eðitim Programý
Birinci Yýl
Ýkinci Yýl
Üçüncü Yýl
Temel Tasarým I-II
Grafik Ýletiþim I-II
Mimariye Giriþ I-II
Uygulama I-II
Ýngilizce I-II
Yaz Stajý I
Tasarým Stüdyosu I-II
Uygulama III-IV
Statik ve Yapý I-II
Bilgisayar Des. Tas. Giriþ
Sanat Tarihi I-II
Bilgisayar Des. Tasarým
Yaz Stajý II
Tasarým Stüdyosu III-IV
Tesisat I-II
Uygulama V-VI
Bina Ekonomisi I-II
Seçmeli Ders I-II
Türkçe I-II
Yaz Stajý (Büro Stajý)
Dördüncü Yýl
Seçmeli Dersler
Tasarým Stüdyosu V
Diploma Araþtýrmasý
Uygulama VII-VIII
Çevre Kontrol
Ýnsan Haklarý
Ýnkýlap Tarihi I-II
Seçmeli Ders III
Diploma Projesi
Seçmeli Dersler I-II:
Planlama Tekniði I-II
Maket Yapýmý
Kamusal Ýç Mekanlar
Yapý Malzemesi
Kentsel Tasarým
Sosyal ve Kültürel Faktörler
El Sanatlarý
Endüstri Tasarýmý
Bilgisayar Destekli Sunum
Teknikleri I-II
Seçmeli Dersler III (Teknik):
Peyzaj Tasarýmý
Mimari Tasarýmda Yaratýcý
Biçimler
Seçmeli Dersler III (Genel):
Tiyatro
Film Analizi
44
Öðrenci Topluluðu
ENDÜSTRÝ MÜHENDÝSLÝÐÝ TOPLULUÐU
Derslerin yoðunlaþtýðý ve
mezuniyetin yaklaþtýðý bir
dönemde Çankaya
University- Industrial
Engineering Club (IEC)
olarak Gündem Dergisi’nde
hepinize bir merhaba
diyelim, dünden bugüne
yaptýklarmýzý, yapacaklarýmýzý paylaþalým istedik.
IEC, 1998 yýlýnda Endüstri
Mühendisliði öðrencileri tarafýndan kuruldu; ancak bugüne
kadar yalnýz bir öðrenci kulübü olarak kalmadý, bölümden
aldýðý destekle, diðer üniversitelerle sürekli iþbirliði içinde,
koordineli çalýþarak kendine deðer kattý, adýný duyurdu.
IEC'nin diðer üniversitelerle ortak düzenlediði ve katýldýðý
organizyonlardan bazýlarýný tanýtalým:
TEMÖB "Türkiye Endüstri Mühendisliði Öðrencileri
Buluþmasý" Türkiye Cumhuriyeti'nde ve Kuzey Kýbrýs Türk
Cumhuriyeti'nde Endüstri Mühendisliði eðitimi veren 39
farklý üniversitenin
öðrencilerini ortak bir
platformda bir araya getirerek;
bilgi
alýþveriþinde
bulunmalarýný, üniversite-iþ
dünyasý iþbirliði saðlamayý,
geleceðin
endüstri
mühendisleri olarak Türkiye ve
dünyadaki güncel geliþmeleri
yakýndan izlemeyi ve
aralarýndaki arkadaþlýk baðýný
kuvvetlendirmeyi amaçlamýþ;
tamamen öðrenciler tarafýndan
düzenlenen Türkiye'nin ilk ve en büyük öðrenci buluþmasýdýr.
Bu buluþmalarda akademik dünyanýn ve iþ dünyasýnýn en
baþarýlý isimleri, katýlýmcýlarla TEMÖB için belirlenen konu
çerçevesinde bilgilerini paylaþýrlar. TEMÖB, þubat ve eylül
aylarýnda olmak üzere yýlda 2 kez düzenlenir.
45
IEC de, 11.TEMÖB'ü Þubat 2001 de "Yeni Sistem Anlayýþý
ve Verimlilik" konusuyla Çankaya Üniversitesi'nde
gerçekleþtirerek ilk büyük baþarýsýna imza attý.
Düzenlenen son organizasyon, 19.TEMÖB,Þubat 2005 de
"Farklýlaþma" konusuyla Atýlým Üniversite'sinde gerçekleþti.
Önümüzdeki 20.TEMÖB Eylül,2005 de "Innovation"
konusuyla Koç Üniversitesi'nde düzenlenecek. Ayrýntýlý
bilgiye http://temob.ku.edu.tr web sitesinden ulaþabilirsiz.
AnkaraEM Ankara'daki altý üniversitenin (Atýlým, Baþkent,
Bilkent, Çankaya, Gazi, ODTÜ) Endüstri Mühendisliði
Öðrenci Kulüplerinin ortak düzenlediði bir organizasyondur.
Paneller, proje yarýþmalarý, vaka analizi çalýþmalarý,
sempozyumlar, eðitim seminerleri ile endüstri mühendisliði
öðrencilerinin mesleðe bakýþ açýlarýný geniþletir. Altý kulübün
ortak organizasyonu olmanýn saðladýðý güçle belirlenen
konuyla ilgili, akademisyenler, konusunda uzman iþ ve devlet
adamlarý birikimlerini öðrencilere aktarýrlar.
IEC olarak, 8-9 Mart 2003 tarihleri arasýnda "Yeniden
Yapýlanma ve Verimlilik" konusuyla 3. AnkaraEM'yi büyük
bir organizasyonla Çankaya Üniversitesi'nde gerçekleþtirdik.
Düzenlediðimiz AnkaraEM organizasyonuyla platformunu
bir günden, iki güne çýkartarak bir ilki gerçekleþtirdik ve
Ankara dýþýndan katýlýmlarla, basýný da çaðýrarak
organizyonu büyütüp önemini
arttýrdýk.
Katýlan konuþmacýlar arasýnda iþ
dünyasýndan: Turgut Uzer, Ekrem
Yener, Mehmet Ali Neyzi, Mehmet
Ali Berkman, Akýn Öngör, Þeref Oðuz,
Kemal Þahin, Ömer Tanrýkulu gibi
tanýnmýþ ve önemli isimler, akademik
alanda da bölüm baþkanýmýz Prof.
Fetih Yýldýrým, O.D.T.Ü Endüstri
Mühendisliði Bölümü Öðretim Üyesi
Prof. Halim Doðrusöz, Bilkent
Üniversitesi Endüstri Mühendisliði Bölümü Öðretim Üyesi
Prof. Ýhsan Sabuncuoðlu bizlerle birikimlerini paylaþtýlar.
Bu yýl ise 5.AnkaraEM Baþkent Üniversitesi'nde "Üretim
Felsefeleri ve Rekabet" konusuyla düzenlendi. EMÖS
(Endüstri Mühendisliði Öðrenci Sempozyumu) Türkiye'de,
organizasyonu ve sunumlarý sadece öðrenciler tarafýndan
gerçekleþtirilen ilk sempozyumdur. 1994'te ÝTܒde
düzenlenen organizasyon, geleneksel hale gelmiþtir. Seminer
Öðrenci Topluluðu
ve panellerin de bulunduðu sempozyum dahilinde, öðrenciler
hazýrladýklarý proje ve bildirilerini sunup dinleyici ve
akademisyenlerce deðerlendirilirler.
Bu yýl 12’cisi düzenlen "Globalleþme Sürecinde Kaynak
Kullanýmý" konulu EMÖS'e yine IEC olarak katýldýk.
Bu yýl düzenlenen 12.EMÖS'te bölümümüz 4.Sýnýf
öðrencilerinden, Özcan Çikot, Müge Gümrah ve Levent
Murat sunduklarý bildiri ile birinci olarak okulumuzu en
iyi þekilde temsil etti. Onlarla gurur duyuyoruz.
EMÖS'lerle ilgili daha geniþ bilgi almak için
http://www.emk.itu.edu.tr sitesini takip edebilirsiniz.
IEC olarak, bölüm içerisinde düzenlediðimiz aktivitelerle
de sosyal ve akademik kenetlenmeyi saðlýyoruz.
Bu bahar döneminde yaptýðýmýz diðer organizasyonlardan
bahsedelim, döneme baþlarken bölüm olarak yaklaþýk 90
kiþinin katýldýðý bir brunch düzenledik.
AnkaraEM çerçevesinde Bilkent Üniversitesi'nin düzenlediði
bölüm yemeðine katýldýk.
Dönemi bitirmeden önceki planlarýmýza gelince, bölüm
olarak bu sene bir ilki gerçekleþtirerek "Endüstri
Mühendisliði Bölümü'nün EN'leri"ni seçiyoruz.
Dönem sonunda ise, bu seneden itibaren geleneksel hale
gelecek bir "EM Gecesi" düzenliyoruz.
Teknik geziler düzenleyerek de fabrika ve çalýþma ortamlarýný
görme imkaný saðlýyoruz.
Þu an yoðunlaþtýðýmýz baþka bir organizasyonsa, bölümümüz
mezunlarýný davet ederek gerçekleþtirmeyi amaçladýðýmýz
bir panel. Amacýmýz onlarý çaðýrarak akademik ve iþ
dünyasýna giriþ süreçlerini, bu süreçte bizleri nelerin
beklediðini aktarmarýný, tecrübelerini paylaþmalarýný
saðlamak, mezunlarla baðlarý koparmamak ve sürekli diyalog
halinde olmak.
Tüm bu organizasyonlarýn mimarlarýna gelince, IEC'nin bu
sene, danýþman hocamýz Suat KASAP'la yeniden
düzenlediðimiz tüzüðüne göre, bölümdeki her öðrenci
IEC'nin doðal bir üyesidir; ancak faaliyetleri yürüten, karar
alan ve temsil eden organý Yönetim Kuruludur.
Yönetim Kurulumuz:
Baþkan-Özcan Çikot
Baþkan Yardýmcýsý: Müge Gümrah
Akademik Ýþler Sorumlularý: Engin Bayraktar
Müge Doðan
Sosyal Ýþler Sorumlularý:
Asena Erdemir
Nergis Özmetin
Yazman- Osman Cabi
2005-2006 Yýlý Baþkaný: F.Ýnanç Kaytanlý
2005-2006 Yýlý Baþkan Yardýmcýsý: Ansev Mermer
Biz IEC olarak organizasyonlarýn ne kadar zorlu bir süreç
olduðunu biliyoruz. Sinerji yaratarak, öðrendiklerimizi
kullanarak, ekip halinde sorunlarla baþa çýkmayý ve sorunlarý
fýsata dönüþtürmeyi öðrendik.
Seminerlerle, konferanslarla, teknik gezilerle, eðlencelerle..
dolu dolu bir kulübü anlatmaya çalýþtýk... Daha yapacaðýmýz
çok þey var!
IEC bünyesinde bizlerle çalýþmak isteyenlere açýðýz. Fark
yaratmak, sorumluluk almak, sosyal olarak geliþmek ve ekip
olmak için; IEC diyoruz!
Tüm aktivitelerimizi, duyurularýmýzý, geliþmeleri
güncellenen http://iec.cankaya.edu.tr sitemizden takip
edebilir bizimle iletiþime geçebilirsiniz...
46
Öðrenci
Nurcan Z. Çarýkcý
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4. Sýnýf Öðrencisi
ELSA Avrupa Genç Hukukçular Derneði
Türkiye Genel Merkezi
Tanýtýmdan Sorumlu Baþkan Yardýmcýsý
HUKUK ve ELSA
ELSA (The European Law Students' Association) Avrupa
Genç Hukukçular Derneði Avrupa'daki, 37 ülkeden ve
200'den fazla hukuk fakültesinden, 25.000 öðrenci ya da
mezun genç hukukçuyu kapsamakta olup, hukuk alanýnda
faaliyet göstermektedir. Üyesi bulunduðum bu dernek,
29 Nisan 1991'de politik olarak tarafsýzlýk ve baðýmsýz olarak
Ýstanbul'da kurulmuþtur. ELSA'nýn Ankara, Ýstanbul ve
Ýzmir þubeleri dahilinde, 700'e yakýn üyesi vardýr.
Bu giriþi okuduktan sonra bu yazýnýn sýkýcý ve uzun bir
dernek tanýtýmý olacaðýný düþünebilirsiniz; fakat bu kiþisel
bir yazý olacaðý için ben kendimden yola çýkarak ELSA'yý
size anlatmak istiyorum.
2002 yýlýnda üyesi olduðum bu derneðin, 2003-2004 çalýþma
dönemlerinde ELSA Ankara Þubesi ve ELSA Türkiye Genel
Merkez Saymaný olarak göreve baþladým. Türkiye'deki
Dernek kavramýndan yola çýkarsak sayman, genelde sadece
kanundan dolayý Dernekler Masasý’nýn istediði defterleri
tutan, aidat toplayýp makbuz kesen bir yönetim kurulu üyesi
olarak düþünülebilir. Açýkçasý ben de böyle düþünmüþtüm
ilk baþta; ancak yanýldýðýmý daha sonra anladým.
Yapýlan bir projenin tahmini bütçesinin çýkarýlmasý, bu
bütçe doðrultusunda maddî kaynak aramak, bütçedeki
açýklarý kapatmaya çalýþmak, projenin gerçekleþmesinden
sonra da kâr-zarar durumuna bakmak... Sadece 'parasal' bir
yönü olan bir iþmiþ gibi görünüyor deðil mi? Halbuki, bu
iþleri yaparken ayný zamanda, bir organizasyonun nasýl
yapýlacaðý, resmî yazýþma metinlerinin nasýl hazýrlanacaðý,
bir projenin akademik ve sosyal içeriðinin nasýl
oluþturulacaðý, yapýlan projelerin etkili bir biçimde
hedeflenilen kitleye nasýl tanýtýlacaðý ve onlara projenin
nasýl sunulacaðý daöðrenilmektedir. Özellikle bu tanýtýmlar
sýrasýnda görüþme tekniklerini keþfetme, topluluk önünde
konuþma yeteneðinizin geliþmesi ve bence en önemlisi grup
çalýþmasýnýn öðrenilmesi de bu görevin kiþiye kazandýrdýklarý
arasýndadýr.
Bu saydýklarýmýn hepsi tabii ki bir grup çalýþmasý ve iþ
bölümüyle gerçekleþir. ELSA'da Yönetim Kurulu içindeki
iþ bölümü þu þekildedir: Baþkan, Genel Sekreter, Sayman,
ve Tanýtýmdan Sorumlu Baþkan Yardýmcýsýnýn oluþturduðu
"Destekleyici Alanlar" ile Akademik Aktiviteler (AA),
Seminer ve Konferanslar (S&C), STEP - Öðrenci Deðiþim
Programý'ndan Sorumlu Baþkan Yardýmcýlarýnýn yer aldýðý
"Anahtar Alanlar". Az önce yukarýda bütçesinden baþlayýp
tanýtýmýna kadar saydýðým faaliyetler 'Anahtar Alanlar'
altýnda gerçekleþtirdiðimiz aktivitelerin mutfak kýsmýdýr
ki, bu kýsým da 'Destekleyici Alanlar'ýn yapýlan projedeki
görevlerini içerir. "Bu iþler hukuk fakültesi mezunu olarak
bize ne gibi katký saðlar? Biz 'organizatör' deðil Hukukçu
olacaðýz" diye düþünebilirsiniz; bu açýdan bakacak olursanýz
haklýsýnýz aslýnda.
Þimdilik bunu bir kenara býrakýp okuduðumuz fakülte
hakkýnda bazý kiþisel görüþlerimi aktarmak istiyorum.
Hepimizin bildiði gibi 4 yýllýk bir öðrenim süreci sonrasý
bir yýllýk (Hâkimlik ve Savcýlýk için iki yýllýk) 'staj'
döneminden sonra, hukuk eðitimimizin 'resmî' ve zorunlu
eðitim kýsmýný bitirmiþ oluyoruz. Peki sizce bu süreç bittiði
zaman edindiðimiz teorik ve (az da olsa) pratik bilgiler
sayesinde 'Hukukçu' sýfatýný tam anlamýyla taþýmaya haiz
oluyor muyuz? Eðer olduðumuzu düþünürsek, bunda ne
kadar baþarýlýyýz? 10'ar cm kalýnlýktaki ders kitaplarýmýz
bize bu bilgileri tam anlamýyla ne kadar verir tartýþýlýr; ama
bence sadece hukuk bilmek iþ hayatýmýzda (sýfatýmýz ne
olursa olsun; Hâkim, Savcý, Avukat, Noter, vb.) baþarýlý
olmamýza yetmez.
Örnekleyecek olursam: hukukî sorunu için size baþvuran
kiþiyi 'müvekkil' olarak kazanma; çalýþtýðýnýz firma adýna
bir ihaleye girdiðinizde iþi alacak kadar ikna edici bir dosya
hazýrlama ve konuþma yapma ya da mahkemede
savunduðunuz dosya karþýsýnda hâkimin kâni olmasý...
Bir de bunlarýn yanýnda 'hukuk dýþý' sayabileceðimiz iþler
de var: bir hukuk bürosunda çalýþýyorsanýz bürodaki
sekreterden tutun da patronunuza kadar herkesle -grup
çalýþmasý içerisinde- uyumlu çalýþma, kendi ofisiniz varsa
bu ofisin yýllýk 'bütçe'sinin yapýlmasý ve kontrolü, hukuk
bürolarýnýn reklam yasaðýnýn da olduðu göz önüne alýnýrsa
kendinizin, büronuzun ve yaptýðýnýz iþlerin 'tanýtým'ý,
aldýðýnýz bir davanýn hazýrlýðýnýn günbegün takviminin
çýkarýlmasý gibi aþamalar da iþ hayatýmýzýn 'mutfak kýsmý'ný
oluþturur aslýnda.
Eðitim sistemimiz dolayýsýyla, özellikle en son saydýklarýmý
dört yýllýk eðitimimiz içerisinde ne yazýk ki sadece fakültede
öðrendiklerimizle karþýlayamýyoruz. Türkiye'de þu anda
20'den fazla hukuk fakültesi olduðunu da dikkate alýrsak,
sadece hukuk bilgimiz ile iþ hayatýmýzda baþarýlý olmamýz
tesadüflere baðlý bulunmaktadýr. Rakiplerimiz arasýndan
sýyrýlarak kendimizi gösterebilmemiz teorik birikimimizi
hayata nasýl geçirdiðimizde saklýdýr.
ELSA, bir hukuk fakültesi öðrencisinin hukuku ve hayatý
profesyonel yaþamýna baþlamadan birleþtirebileceði bir Sivil
Toplum Kuruluþudur. AB'ye giriþ sürecinde olduðumuz bu
dönemde hem uluslararasý ve ulusal hukukumuzu takip
48
Öðrenci
edebilmek açýsýndan, hem de hukuk dýþý kiþisel geliþimime
yardýmcý olmasý yönüyle fakülteye baþlar baþlamaz her 'taze'
üniversiteli gibi bende de var olan 'sosyalleþme, bir þeyler
yapma isteðimi ELSA çok doyurucu bir biçimde karþýladý.
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi, ÖSS'deki hukuk
fakülteleri tercihleri arasýnda benim tek vakýf üniversitesi
tercihimdi. Bunun nedeni ise öðretim üyesi kadrosuydu;
þu anki kadroyu ve dersleri de göz önüne alýrsam, ne kadar
doðru bir karar vermiþ olduðumu bir kez daha düþünüyorum.
Fakültedeki bu son senemde geriye dönüp baktýðýmda
buradan aldýðým hukukî bilgi ile ELSA'da kazandýðým kiþisel
deneyimleri birleþtirmem sayesinde hukukçu patlamasý
yaþadýðýmýz þu günlerde, (özellikle de mezuniyetimin
yaklaþtýðýný düþünürsek!) hukuk kariyerimde bana çok
büyük avantajlar getireceðine inanýyorum.
Adliyeler'de görüþmek üzere…
MICHAL BOTUR
Çek Cumhuriyeti Palacky Üniversitesi Cebir ve Geometri Öðrencisi
Çankaya Üniversitesi Matematik-Bilgisayar Bölümü'nde
Erasmus Deðiþim Programý Öðrencisi
Ropörtaj: Deha Çaman
- Türkiye ile ülkenizi kýyaslarsanýz neler söylemek
istersiniz?
Çek Cumhuriyeti on milyon nüfuslu bir Orta Avrupa ülkesi,
kültürü ve insanlarý Türkiye'ye göre çok farklý. Türkler çok
dost canlýsý. Çok hýzlý arkadaþ olup birbirlerine güveniyorlar.
Bizde arkadaþlýklara baþlamak uzun sürer. Burada insanlar
birbirlerine çok hýzlý ýsýnýyor ve seviyor. Türkiye'de herþey
çok hýzlý, yüksek seste müzik dinleniyor, yüksek sesle
konuþuluyor, zaten zor olan trafikte bir de sanki arabalarýn
en önemli parçasýymýþ gibi kornalar çalýnýyor.
- Ankara'da yaþamak nasýl?
Emek'te oturuyorum ve mümkün olduðunca her yere
yürüyerek gitmeye çalýþýyorum. Ýki yýldýr Ankara'da yaþayan
Çek bir kýz arkadaþým var. Bu arkadaþým ile babam
aracýlýðýyla Türkiye'de tanýþtým. Avrupa'nýn en önemli
müzelerinden biri olan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ni
buradan ayrýlmadan mutlaka ziyaret etmek istiyorum.
49
Ankara da insanlar, ya zengin ya da fakir, ortasý az. Bizde
ise durum farklý. Zengin ve fakir sayýsý azken orta sýnýf çok.
Ayrýca Türkiye, Çek Cumhuriyeti'ne oranla daha pahalý bir
ülke. Bir de burada güne biraz geç baþlanýyor. Bizde dersler
genelde saat 07:00 veya 08:00'de baþlar. Fabrikalarda ise
iþbaþý saati 06:00'dýr.
Bir de baþkentimiz Prag, Ankara'ya oranla çok güzel bir
þehirdir. Prag'a baþkent olduðu için ayrý bir özen gösteriliyor.
- Türk mutfaðý ile aranýz nasýl?
Çek Cumhuriyeti'nde çok fazla et ve patates yiyoruz, döner
ve kebaplarý Çek Cumhuriyeti'nden biliyorum. Fakat bizdeki
döner ve kebaplarý Yunanlýlar yapýyor. Bizim çok fazla ulusal
yemeðimiz olmadýðý için ülke dýþýnda bulamýyoruz. Türk
yemekleriyle aram iyi, sebze, meyvenin bol olmasý da güzel.
Bizim ulusal içkimiz biradýr. Biraya ismini veren Pilsen
þehri Çek Cumhuriyeti'ndedir ve Pilsen ilk bira çeþididir.
Biz genelde saat 18:00'den sonra barlara gider ve bira içeriz.
Sizin de ulusal içkiniz çay, çünkü çok çay içiyorsunuz ve
çaylarýnýz bizimkilere göre çok güzel. Ben de çay içmeyi
seviyorum. Ayrýca, bizde de ünlü olan nargilenizi içmeyi
seviyorum.
- Neden Türkiye'yi ve Çankaya Üniversitesi'ni seçtiniz?
Matematik tüm dünyada ayný, kitaplar ayný. Matematiði
seviyorum ve hiç zorlanmýyorum. Buraya kültürünüzü
tanýmaya, öðrenmeye geldim. Ayrýca derslerin Ýngilizce
olmasýný çok önemsiyorum. Kendi üniversitemde dersleri
Çekçe okurken Çankaya Üniversitesi'nde Ýngilizce olarak
okuyorum. Biraz zorlansam da Ýngilizcemi geliþtiriyorum.
Spor
MASA TENÝSÝ TAKIMIMIZ TÜRKÝYE
ÝKÝNCÝSÝ OLDU
BASKETBOL TAKIMIMIZ ÜÇÜNCÜ OLDU
Üniversite Basketbol Takýmýmýz, Üniversite Sporlarý
Federasyonu tarafýndan 7-11 Mart 2005 tarihleri arasýnda
ODTÜ'de düzenlenen Üniversitelerarasý Basketbol B
Kategorisi müsabakalarýný 3. olarak tamamladý. Toplu
sonuçlar:
Üniversite Erkek Masa Tenisi Takýmýmýz, Üniversite Sporlarý
Federasyonu tarafýndan 10-13 Mart 2005 tarihleri arasýnda
Çukurova Üniversitesi'nde düzenlenen ve 46 üniversitenin
katýldýðý Üniversitelerarasý Masa Tenisi Türkiye
Þampiyonasýný 2. olarak tamamladý. Ferdi müsabakalarda
sporcumuz Alpay Apakgün Türkiye beþincisi ve Mehmet
Önderoðlu Türkiye altýncýsý olarak Üniversitelerarasý Masa
Tenisinde ilk sekiz sporcu arasýna girdi. Ayrýca, Çankaya
Üniversitesi bu þampiyonada madalya kazanan tek vakýf
üniversitesi olma baþarýsýný gösterdi.
FUTBOL TAKIMIMIZ ÜÇÜNCÜ OLDU
Çankaya Üniversitesi - ODTÜ : 75-74
Çankaya Üniversitesi - Atýlým Üniversitesi : 75-67
Çankaya Üniversitesi - Hacettepe Üniversitesi : 71-75
Çankaya Üniversitesi - Ankara Üniversitesi : 69-73
Çankaya Üniversitesi - Ondokuz Mayýs Üniversitesi : 78-74
Üniversite Futbol Takýmýmýz, Üniversite Sporlarý
Federasyonu tarafýndan 14-18 Mart 2005 tarihleri arasýnda
Ankara 19 Mayýs Stadyumu dýþ sahalarýnda düzenlenen
Üniversitelerarasý Futbol C Kategorisi müsabakalarýný 3.
olarak tamamladý. Toplu sonuçlar:
Çankaya Üniversitesi - Polis Akademisi : 1-3
Çankaya Üniversitesi - Baþkent Üniversitesi : 2-5
Çankaya Üniversitesi - GATA : 3-1
YENÝ BASKETBOLCULARIMIZ
MAVÝ KUPA
Çankaya Üniversitesi Spor Kulübü’nün 1. Lig’de mücadele
eden Bayan Basketbol Takýmý iki Amerikalý oyuncuyu
transfer ederek kadrosunu güçlendirdi.
Toccara Williams (Doðum Tarihi: 1982,
Boyu: 1.75, Pozisyonu: Guard)
Mavi Jeans tarafýndan 22-24 Mart 2005 tarihleri arasýnda
düzenlenen Mavi Kupa Basketbol Þenliði Ankara
karþýlaþmalarý Ankara Üniversitesi, ODTÜ ve Çankaya
Üniversitesi spor salonlarýnda yapýldý. Þenliðe Ankara,
Atýlým, Baþkent, Bilkent, Çankaya, Hacettepe, Gazi ve Orta
Doðu Teknik Üniversiteleri basketbol takýmlarý katýldý.
Leigh Morgan Aziz (Doðum Tarihi:
1989, Boyu: 1.91, Pozisyonu: Pivot)
50
Þiir
Alican Çelik
Çankaya Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Öðrencisi
UKTE
Þimdi gözlerim kanýyor
Tam da sana baktýðým yerden
Sular uzak
Beyaz taþlardan akarak
KARANLIK KARA
1.
Sustukça bu þehir
Çýðlýðým hep daha çýplak.
Ankara...
(çöldeyiz, hasretleþtik yaðmurla)
Ürküyorum;
Çünkü
Bazý bedenler yaðmurla yýkanmalý
2.
Ah büyük ve ýþýklarýyla görkemli þehirlerin
Enkazý altýnda kalan
Köylü sevdalar...
Tütün ve çamur içinde
Yalnýzlýk oluyor tarifim
Ama sen gelmelisin artýk!
En büyük gerçekleri terkedip
Sanatýn herhangi bir yalanýna inanmak için...
Hatta karanlýk ve
Fast food hýzýnda yitirilen
Çocukluk...
Yaprak kokusu taþýmayan yaðmurlar...
Herhangi bir þairin
Vasiyetini tutamayan
Annesiz þehir!
Yaðmurluysa gökyüzü
O büyük günaha tapmak için
Oysa her kara parçasýnda
Utancýný (hesapsýz)
Ayný hüznü anlatmalýydý
Yarýnlara sakla
Gel...
Birþeyler erimeli
Sýcak soluðumuzda
51
3.
Kadýnlýðýný duvarlara as
Gözyaþý...
Fotoðraf
Ali Fatih Çelik
Çankaya Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Öðrencisi
52
Deneme
BU YOL
NEREYE GÝDER?..
Tuðba Herken
Çankaya Üniversitesi
Ýngilizce Hazýrlýk Okulu Öðrencisi
Günümüz Türkiyesi’nin en büyük sorunu,
geleceðin temsilcisi, mirascýsý olan
gençliðimizdir. Bir umut ýþýðý, geleceðin
doktorlarý, mühendisleri, belki de bu nesilleri
elleriyle yetiþtirecek öðretmenlerimiz olacak
gençler ya da diðer bir deyiþle neden olduðu
bilinmeden hayatlarý ellerinin arasýndan
kayýp giden gençler...
Günün birinde anne-baba olunca belki de daha iyi
anlayacaðýmýz genç hayatlar, her gün biraz daha yitirilmenin
ezikliðinde açýk olarak bilinmeyen bir gerçek uðrunda
ölümü seçen milyonlarca gencin, bu sona hangi sorunla
geldiði anne-babalarýn kafalarýndaki soru iþaretlerinin cevabý
ise çoðu zaman ortak nedenler; baðýmlý olunan kötü
alýþkanlýklar ya da acý sona götüren; ancak nasýl girildiði
bilinmeyen deðiþik inançlardan oluþan yollar. Yitirilen
gençlerin geride býraktýklarý ise anne ve babalarýnýn
yüreklerinde ömür boyu sürecek bir yas; kafalarýnda ise
nedensiz bir ölümün hiçbir zaman çözüm kapýsýna
götürmeyecek sorularý...
Eðitimin ailede baþlayýp okulda þekillenip toplumda
yansýtýldýðý tartýþýlmaz bir gerçektir. Þüphesiz en büyük
görev, geleceðe ruh ve beden saðlýðý açýsýndan güçlü ve
saðlýklý bireyler emanet etmesi gereken anne ve babalara
düþmektedir. Ailelerin yaptýðý yanlýþlarýn bedelini ödemek
zorunda kalan bireyler, hayata 1-0 yenik baþlayarak, aile içi
þiddetin kucaðýndan aldýklarý hayallerini baþka yollarda
var etmeye çalýþýr. Kafalarýndaki aile kavramýnýn yerini
zamanla garip iliþkiler, tekin olmayan arkadaþlýklar ve
sokaklar alýr. Geçici hazlarýn peþinde koþarken kendilerini
mutlu sanmalarý, yalnýzca bir yanýlsamadýr oysa. Doðrusu:
herþeyin farkýna vardýklarýnda saat gece 12’yi vurmuþtur.
53
Çoðu zaman milyonlarý ekran baþýnda, gazetelerin üçüncü
sayfalarýný bazý manþetlerinde üzen ibret dollu hikayeler,
çeþitli kesimlerin, alýþkanlýklarýn esiri olumsuz gençlerin
ortak sonu. Ayþe’nin, Mehmet’in, Ali’nin ve daha
nicelerinin... 16’lýk, 18’lik, 25’lik hayatlarýn... Bizlere düþense
onlarý bu sona hazýrlayan nedenleri yok etmeye çalýþmak.
Ne kadarýný baþarabiliriz bilemiyoruz; ama kazanýlan her
genç kurtarýlmaya çalýþýlan milyonlarca hayatýn öncüsü
olacaktýr.
HAYAT
Banu Buyurgan
Çankaya Üniversitesi
ÝÝBF Ýktisat Bölümü Öðrencisi
Aðzýmýzdan çýkan her bir
kelimenin boþlukta yankýlanmasýydý hayat... Küçük bir
kýzýn en çok sevdiði, üzerine
hayaller kurup, öyküler yazdýðý
oyuncak bebek kadar deðerli
ve bir o kadar da bize aitti...
Dalýndan koparýlmýþ bir çiçek
kadar çabuk küsüyordu. Bazen,
yaptýðýmýz herþey için sorguluyor bizi ve hep haklý
çýkartýyordu kendini. Attýðýmýz her adým yazýlýyordu
defterine, zamaný geldiðinde yargýlýyordu her birimizi
kendince.
Bazen de baþlamak bilmeyen bir fýrtýna olup kocaman bir
sessizlikle baþ baþa býrakýyordu insaný. Uzun uzun
düþündürüp karmakarýþýk yapýyordu aklýmýzý. Bir vurgun
oluyordu sonra beynimizi uyuþturan, oradan oraya savuran,
bilinçsizce içindekileri...
Bir çocuðun ilk yürüyüþü kadar heyecan verici, dibi
görünmeyen bir kuyu kadar belirsiz, sabahýn ilk ýþýklarý
kadar umut dolu, güneþli bir gün kadar sýcacýk oluyordu.
Her kalýba sýðýyor, her kýlýða giriyordu hayat... Her rolü
oynayabiliyor ve þaþýrtýyordu bizi...
Küçük bir kýzýn sahip olabileceði en deðerli oyuncak bebekti
o. Sýmsýký kollarýmýzýn arasýnda tutuyorduk, hayaller kurup
öyküler yazýyorduk üzerine. Öyküler iyi de kötü de olsa
tamamen bizimdi; aðzýmýzdan çýkan her bir kelimenin
boþlukta yankýlanmasý kadar bize aitti...
Deneme
Mustafa Kýlýnç
Çankaya Üniversitesi
Uluslararasý Ticaret Bölümü Öðrencisi
18 MART
Dünya tarihi, her dönemde binlerce irili ufaklý savaþa sahne
olmuþ, milletlerin varoluþ mücadelelerine tanýklýk etmiþ ve
milyonlarca kiþinin kanýyla boyanmýþ sayfalarýna bu savaþlarý
birer birer not etmiþtir. Ýþte bu mücadelelerin eþine az
rastlanýr bir örneði 18 Mart 1915 tarihinde baþlamýþ olup
yüzbinlerce ana kuzusunun genç yaþýnda topraða düþmesine
neden olmuþtur.
I. Dünya Savaþý dahilinde Ýtilaf Kuvvetleri, savaþa
Almanya’nýn yanýnda baþlayan Osmanlý Devleti’ne büyük
darbe vurmak ve savaþýn seyrini önemli ölçüde deðiþtirmek
amacýyla bütün gençlerini kullanarak Çanakkale Boðazý’na
yüklenmiþtir. Baþýný Ýngiltere’nin çektiði ve sömürge
ülkelerinin de ittifakýyla oluþturulan iþgal kuvvetlerinin
amaçlarý içinde Ýstanbul’u iþgal etmek ve ayný zamanda
Boðaz’ý geçip Karadeniz’e inerek zor durumda olan
müttefikleri Rusya’ya yardým yetiþtirmek vardýr.
Bu hedeflerini gerçekleþtirmek maksadýyla bu güçler, bütün
teknik ve insani güçlerini ufacýk bir yarým adaya
yönlendirmiþ ve yoðun bir Türk direniþiyle karþýlaþarak
sahip olduklarý tüm üstünlüklerine raðmen amaçlarýna
ulaþamamýþtýr.
Çanakkale Muharebeleri, üstün teknolojik imkanlar ve
silahlara güvenmenin savaþlarý kazanmada tek baþýna etkili
olmadýðýna dair en güzel örneklerden biridir. Özellikle
“Yenilmez Armada” diye tabir edilen Ýngiliz Kraliyet
Donanmasý’nýn çok zayýf atýþ gücüne raðmen, eski model
Türk toplarý karþýsýndaki acizliði, bütün dünyayý hayrete
düþürmüþ; üstün güçler denizdeki yenilginin yanýnda, Türk’e
kefen biçmenin ne demek olduðunu kara savaþlarý esnasýnda
çok daha iyi anlamýþtýr.
düþman ne kadar üstün imkanlara sahip olursa olsun, sonuna
kadar her türlü varlýðýný düþmana siper ederek savaþmýþ ve
en ufak yýlgýnlýk göstermemiþtir.
Bizler de bu þanlý ecdadýn torunlarý olarak ülkemiz üzerinde
kirli amaçlarý olan her türlü unsura karþý yýlmadan mücadele
vermeliyiz. Bu mücadele ister psikolojik, ister sýcak, her
türlü tehdide karþý olmalý ve tüm varlýðýmýzla bunun
karþýsýnda durabilmeliyiz.
Söz konusu yýkýcý unsurlar karþýmýza toplarýyla, tüfekleriyle
veya dost görünümlü sahte yüzleriyle de çýkabilir. Durum
her ne olursa olsun bilmeliyiz ki Türkiye’nin ilerleme ve
kalkýnmasý ancak, Türk milletinin yüksek irade gücüne
baðlýdýr.
Ülkemizin çaðdaþ medeniyetler seviyesine çýkmasýný
istiyorsak, yüzyýllar boyunca bize düþmanlýk edip, bugün
güler yüzleriyle karþýmýzda durup kirli emellerini
gerçekleþtirmek için tiyatro oynayan oyunculara deðil; ancak
milletimizin yüksek karekter ve seciyesine güvenebiliriz.
Türk devletinin kaderi doðaldýr ki Türk milletinden
baþkasýna býrakýlamaz.
Bizlere bu ülkeyi emanet eden, huzur ve rahatýmýz için
canlarýndan vazgeçmiþ olan atalarýmýza karþý en temel
vazifemiz, topraklarýmýza yönelmiþ her türlü tehtidi bertaraf
ederek Türkiye’mizi dünyanýn en geliþmiþ ülkeleri arasýna
sokmaktýr.
Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni emanet ettiði gençlik
böyle olmalýdýr ve Atamýz emin olsun ki bu böyle olacaktýr.
Bizler açýsýndan bu muharebeden çýkarýlmasý gereken önemli
sonuçlar vardýr. Görüyoruz ki, ecdadýmýz karþýsýndaki
54
Senato Kararlarý
Slovakya Cumhuriyeti Meclisi’nin
sözde Ermeni soykýrýmý konusunda aldýðý karara iliþkin
ÇANKAYA ÜNÝVERSÝTESÝ SENATOSU'NUN
TÜRK-ERMENÝ ÝLÝÞKÝLERÝ KONUSUNDAKÝ GÖRÜÞÜ
Çankaya Üniversitesi Senatosu 26 Ocak 2005 tarihli toplantýsýnda,
Slovakya Cumhuriyeti Meclisi’nin sözde Ermeni soykýrýmý
konusunda aldýðý kararý kýnama kararý aldý.
Türk-Ermeni iliþkilerinin yaklaþýk bin yýllýk bir geçmiþi
vardýr. Anadolu'da Selçuklularla baþlayan bu iliþkiler içinde
Ermeniler, Türkleri gerek Bizans ve gerekse öteki baskýlara
karþý kurtarýcý olarak karþýlamýþlardýr. Önce Selçuklularýn
ve sonra da Osmanlýlarýn toleranslý yönetimi altýnda barýþ
Ama ne yazýk ki, Osmanlý Devleti’nin Birinci Dünya
Savaþý’na girdiði 1914 yýlýnda bazý Ermeni komiteciler
Ruslarýn yanýnda Osmanlýlara karþý savaþ açmýþ, Doðu’daki
Türk köylerini basýp insanlarý kýyýma tabi tutmuþtur. Bütün
bunlar, Osmanlý Devleti’nin 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni
Komite merkezlerinin faaliyetlerinin durdurulmasý kararýný
almasýna ve 27 Mayýs 1915 tarihli zorunlu göç (tehcir)
kanununu çýkarmasýna ve bölgedeki Ermenileri o günkü
Osmanlý Devleti sýnýrlarý içindeki Doðu Akdeniz topraklarýna
gönderip böylece doðu illerinin güvenliðini saðlama
çabalarýna yol açmýþtýr.
Ýþte bu zorunlu göç (tehcir) olayý bugün kimi çevrelerce
Türkiye Cumhuriyeti'ne karþý bir tavýr, hatta tehdit olarak
kullanýlýr olmuþtur. O yýllarda bölge köylerindeki çocuk,
kadýn, yaþlý demeden pek çok Türkün Ermeni çeteleri
tarafýndan öldürüldüðü bilinmezden gelinerek, konu ile
ilgisi olan ve olmayan ülkelerin parlamentolarýnýn, son otuz
yýldýr oynanan siyasi bir oyuna alet olmalarýný akýl ve
mantýkla açýklayabilmek mümkün deðildir. Bu tarihi sürecin
aydýnlatýlmasý için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Osmanlý
arþivlerini incelemeye açmýþtýr. 2004 yýlý boyunca bu
arþivlerde çeþitli ülkelerden bine yakýn araþtýrmacý çalýþmýþtýr.
Bunlardan sadece 10 tanesinin Ermenilerle ilgili bazý
belgeler üzerinde çalýþtýðý anlaþýlmaktadýr.
içinde yaþamýþlardýr. Fatih Sultan Mehmet onlarýn dini
liderlerini Ýstanbul'a getirmiþ ve bir fermanla Ermeni
Patrikanesi'nin kurulmasýný saðlamýþtýr. Osmanlý yönetimi,
Ermenilerin özgürce ticaret yapmalarýný saðladýðý gibi,
onlara devlet hizmetlerinde de yer vermiþtir.
55
Ermeniler de dahil deðiþik etnik toplumlarýn Anadolu'da
yüzyýllar boyunca Türklerle bir arada barýþ içinde
yaþadýklarýna tarih þahittir. Böylesi bir konuyu siyasi
malzeme yapmak ve Türkiye Cumhuriyeti’ni suçlamaya
çalýþmak; kýsaca tarihe ve gerçeklere karþý saygýsýzlýktýr.
Günümüz bilgi çaðýnýn gereði olarak, olayýn tarihçiler
tarafýndan tarafsýz bir þekilde incelenip elde edilecek
bilgilerin insanlýðýn önüne çýkarýlmasýnýn en uygun yol
olacaðýný Türk ve yabancý ülke kamuoylarýnýn bilgisine
sunuyoruz.
Senato Kararlarý
BU BAYRAK VE BU TOPRAKLAR SAHÝPSÝZ
DEÐÝLDÝR!
Çankaya Üniversitesi Senatosu 30 Mart 2005 tarihli toplantýsýnda, Mersin'de Nevruz kutlamalarý
sýrasýnda Bayraðýmýza yapýlan saygýsýzlýðý kýnama kararý aldý.
Çankaya Üniversitesi Senatosu, Mersin'de Nevruz
kutlamalarý sýrasýnda Bayraðýmýza yapýlan saygýsýzlýðý
kýnamakta, bu olayýn ardýndakileri de lanetlemektedir.
Bayrak olayýndan bir kaç gün sonra bazý gazetelerde yer
alan bir diðer haber de hepimizi üzmüþ, derinden
yaralamýþtýr. 25 Mart 2005 tarihli bir haberde "Diyarbakýr'da
aralarýnda siyasetçi, hukukçu, esnaf ve meslek odasý
temsilcilerinin bulunduðu 83 kiþi öncülüðünde Türkiye'nin
federal olarak yeniden yapýlanmasý istemiyle 'AB sürecinde
Kürt'üm, tarafým, haklarýmý istiyorum' kampanyasý
baþlatýldý" denilmektedir. Çankaya Üniversitesi Senatosu
olarak tüm yetkilileri göreve davet ederken özellikle þunlarý
belirtmek isteriz:
uzatma hakký yoktur. Bu Ülkenin ekmeðini yiyip, suyunu
içen ve burada para kazanan gaflet, dalalet ve hýyanet içindeki
bu kiþi ve gruplara yüzyýllardýr mutlulukla birlikte yaþayan
Halkýmýzý ve ülkemizi rahat býrakmalarýný öneriyoruz.
Atatürk'ün kurduðu Cumhuriyet Türkiyesinde insanlarýmýz
etnik köken ayýrýmý yapýlmaksýzýn her bölgede kardeþçe
yaþamaktadýr. Yeni bir hainlik peþinde koþan ve etnik
ayrýmcýlýk yaparak Milli birlik ve bütünlüðümüze göz
koyanlarý uyarýyor, Milletimize ve tüm dünyaya sesleniyoruz:
"Bu Bayrak ve Bu Topraklar sahipsiz deðildir. . ."
Kamuoyuna saygý ile duyurulur.
Çankaya Üniversitesi Senatosu
Prof. Dr. Ziya AKTAÞ, Rektör
Prof. Dr. Kenan TAÞ
Prof. Dr. Emel DOÐRAMACI
Prof. Dr. Turgut ÖNEN
Prof. Dr. Ahmet YALNIZ
Prof. Dr. Ziya B.GÜVENÇ
Prof. Dr. Özhan ULUATAM
Türk Vataný ve Milleti’nin ebedi varlýðýný, Yüce Türk
Devleti’nin bölünmez bütünlüðünü belirleyen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasý’nýn deðiþtirilmesi, teklif dahi
edilemez. Ýlk üç maddesinin üçüncü maddesinde, "Türkiye
Devleti Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili
Türkçedir. Bayraðý, þekli kanunla belirtilen, beyaz ay yýldýzlý
al bayraktýr. Milli Marþý Ýstiklal Marþýdýr. Baþkenti
Ankara'dýr." yazýlýdýr. Bayrakla baþlayan kimi oyunlar
toprakla sürdürülmek istenmektedir. Adý ve görevi ne olursa
olsun hiçbir vatandaþýmýzýn AB veya sözde demokrasi
görüntüsü altýnda Bayraðýmýza ve Topraðýmýza el ve dil
Prof. Dr. Yurdahan GÜLER
Prof. Dr. Hasan Iþýn DENER
Prof. Dr. Erzan ERZURUMLUOÐLU
Prof. Dr. Mehmet R. TOLUN
Prof. Dr. Nail BEZEL
Yrd. Doç. Dr. Nüzhet AKIN
56
Haberler
ÝÇ MÝMARLIK ÖÐRENCÝ SERGÝSÝ
Ýç Mimarlýk Bölümü öðrencilerinin dönem boyunca yaptýðý
çalýþmalar 15-21 Þubat 2005 tarihleri arasýnda bölüm
stüdyolarýnda ve koridorlarýnda gerçekleþtirildi. Sergilenmeye
deðer çalýþmalarýn sahibi olan öðrencilere düzenlenen bir
törenle teþekkür belgesi verildi.
57
Haberler
MÜHENDÝSLÝK-MÝMARLIK
FAKÜLTESÝ SEMÝNERLERÝ
Çankaya Üniversitesi Mühendislik-Mimarlýk Fakültesi Mart,
Nisan ve Mayýs aylarýnda her hafta bir olmak üzere
seminerler düzenliyor. Her hafta perþembe günü Mavi
FEN-EDEBÝYAT
FAKÜLTESÝ'NDEN HABERLER
Çankaya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekaný
Prof. Dr. Emel Doðramacý, 25 Ocak 2005 tarihinde
Londra Üniversitesi'nde(SOAS) "Turkey in Europe"
konulu bir konferans verdi.
Fen-Edebiyat Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Emel Doðramacý
ve Ýngiliz Dili ve Edebiyatý Bölümü Öðretim Üüyesi Yrd.
Doç. Dr. Nüzhet Akýn, 21-25 Þubat 2005 tarihlerinde
Katar Üniversitesi tarafýndan Doha'da yapýlan "Doha
Second International Art and Design" konferansýna
davetli olarak katýldýlar.
Amerikan Biyografi Enstitüsü'nün Direktörler Heyeti,
Editörler ve Yayýn Heyetleri, Fen-Edebiyat Fakültesi
Dekaný Prof. Dr. Emel Doðramacý'yý Meslek Kadýnlarýnýn
Danýþman Heyetine Seçkin Konumlu Onursal Üye olarak
atadý.
Salonda yapýlan ve büyük ilgi gören seminerlerin programý
ise þöyle.
"Savunma Sanayinde Yazýlým Uygulamalarý" Orkun Zorba,
Aydýn Yazýlým ve Elektronik A.Þ., 3 Mart 2005
"Geniþ Band Uygulamalarý ve Geniþ Band Pazarýnda Çok
Geniþ Band (UWB) Teknolojisinin Yeri ve Türkiye
Düzenlemeleri" Atila Seçki, Telekomünikasyon Kurumu,
10 Mart 2005
"AB Üyelik Sürecinde Fýrsatlar ve Tehditler" Melih Aral,
AB danýþmanlýk, 17 Mart 2005
"RFID Technology" Sezgi Dinçer, Microdis A.Þ., 24 Mart
2005
"Ulaþýmda Karar Zamaný" Prof. Dr. Cüneyt Elker, Çankaya
Üniversitesi Ýç Mimarlýk Bölüm Baþkaný, 31 Mart 2005
"E-Learning" Ýsmet Benli, IDE danýþmanlýk, 14 Nisan 2005
"Data Recovery" Kemal Özkazanç, Piramid A.Þ., 21 Nisan
2005
"Araþtýrmalarda Yaygýn Olarak Yapýlan Ýstatistiksel Hatalar"
Prof. Dr. Fetih Yýldýrým, Çankaya Üniversitesi Endüstri
Mühendisliði Bölüm Baþkaný, 5 Mayýs 2005
AYDINLATMA SÝSTEMLERÝ
SEMÝNERÝ
Çankaya Üniversitesi Mühendislik-Mimarlýk Fakültesi
tarafýndan 1 Mart 2005 günü "Burisaol Fiberoptik
Aydýnlatma Sistemleri" konulu bir seminer düzenlendi.
Seminer Mayýs Yapý Þirketi tarafýndan verildi.
HUKUK FAKÜLTESÝ
KONFERANSI
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafýndan 2 Mart
2005 günü düzenlenen "Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu
ve Sosyal Çýkmazlar" konulu konferansý Hukuk
Sosyolojisi ve Hukuk Felsefesi Anabilim Dalý Baþkaný
Dr. Mustafa Tören Yücel verdi. Konferans Hukuk
Araþtýrma, Danýþma ve Uygulama Merkezi (HADUM)
Salonunda gerçekleþti
58
Haberler
ÇANKAYA ÜNÝVERSÝTESÝ'NÝN EÐÝTÝM GÖNÜLLÜLERÝ
Çankaya Üniversitesi Toplumsal Dayanýþma Topluluðu öðrencileri
"Ulusal Eðitim Üniversite-Halk Buluþmasý" projesi kapsamýnda;
maddi durumu yetersiz olan ilköðretim öðrencilerine ücretsiz ders
verme ve kaynak saðlama amaçlý bir projeyi hayata geçiriyor. Bu
baðlamda ilk iþ olarak topluluk öðrencileri Yüzüncüyýl Milli
Egemenlik Ýlköðretim Okulu öðrencilerinden velilerinin izin
verdiklerine hafta içi üç gün süreyle yardýmcý ders vermeye baþladý.
Bunu halen yapýlmakta olan kitap ve kýrtasiye malzemesi baðýþ
kampanyasý izledi. Bu baðýþ kampanyasýnda toplanacak kitap ve
kýrtasiye malzemeleri ihtiyacý olan okul ve öðrencilere ulaþtýrýlacak.
TSM KOROSU BAHAR KONSERÝ
Çankaya Üniversitesi Türk Sanat Müziði Korosu 21 Mart 2005 akþamý Konferans Salonunda geleneksel
Bahar Konserini gerçekleþtirdi. Büyük ilgi gören konserde Türk Sanat Müziði Korosu tam 28 parça seslendirdi.
Çankaya Üniversitesi Türk Sanat Müziði Korosu, geleneksel musikimizi geçmiþten geleceðe aslýný bozmadan
aktarmak ve gençlerimize sevdirmek amacýyla 1 Mart 2001 tarihinde TRT Ankara Radyosu Ses Sanatçýsý
Þef Mehmet Özkaya tarafýndan kuruldu ve ilk konserini 31 Mayýs 2001 tarihinde verdi. Kuruluþundan
itibaren her yýl düzenli olarak çalýþmalarýný sürdürerek konserler veren koro 2002-2003 akademik yýlýnda
Þef Emine Gürsel tarafýndan çalýþtýrýldý. Çankaya Üniversitesi Türk Sanat Müziði Korosu 2003-2004 akdemik
yýlý baþýndan bu yana Bestekar, Ses Sanatçýsý, Þef Kadri Þarman tarafýndan çalýþtýrmakta.
KÝM?KADIN?
Çankaya Üniversitesi Kadýn Çalýþmalarý Araþtýrma ve Uygulama
Merkezi tarafýndan 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü dolayýsýyla
Kadýn Kimliði Yarýþmasý Kim?Kadýn? kompozisyon, öykü, þiir,
fotoðraf, resim, vitray ve seramik dallarýnda düzenlendi. Çankaya
Üniversitesi öðretim üyelerinden oluþan jüri tarafýndan yapýlan
deðerlendirme sonunda teþvik ödüllerini almaya hak kazanan
personel ve öðrencilere 16 Mart 2005 Çarþamba günü düzenlenen
bir törenle ödülleri verildi. Büyük ilgi gören yarýþmanýn ardýndan
Çankaya Üniversitesi Kadýn Çalýþmalarý Araþtýrma ve Uygulama
Merkezi, bundan sonra yarýþmanýn her yýl düzenli olarak
yapýlmasýný kararlaþtýrdý
HADÝ ÖLDÜRSENE
CANÝKOM
59
Aziz Nesin'in "Hadi Öldürsene Canikom" adlý
oyunu Çankaya Üniversitesi Tiyatro Topluluðu
öðrencileri tarafýndan 21 Aralýk 2004 akþamý
Çankaya Üniversitesi Konferans Salonunda
sahneye kondu. Öðrencilerimiz Didem Dönmez,
Merih Kemah ve Evrim Metin’in rol aldýðý
oyunun yönetmenliðini Tuðba Kökçak yaptý.
Haberler
KARÝYER GÜNLERÝ 2005
Çankaya Üniversitesi Ýþ ve Kariyer Topluluðu tarafýndan düzenlenen Kariyer
Günleri 2005’in Þubat ve Mart aylarýnda gerçekleþen etkinlikleri þöyleydi:
"Ýþ Hayatýna Hazýrlýk" semineri, Recep Pehlivan, 24 Þubat 2005
"Ýnternette Ýþ Arama Teknikleri" konferansý, Artemiz Güler, 2 Mart 2005
"Work&Travel" semineri, Advis Danýþmanlýk, 8 Mart 2005
"Ýþ Hayatýna Merhaba" konferansý, Likya Ýnsan Kaynaklarý, 16 Mart 2005
"Marka, Patent ve Tasarým" konferansý, Türk Patent Enstitüsü, 23 Mart 2005
SQL SERVER 2005
SEMÝNERÝ YAPILDI
Çankaya Üniversitesi Biliþim
teknolojileri Topluluðu tarafýndan 5
Mart 2005 günü Mavi salonda "SQL
Server 2005" semineri düzenlendi.
Seminer Sefer Algan ve Yaþar Gözüdeli
tarafýndan verildi.
SEDAM SERTÝFÝKA TÖRENÝ
Çankaya Üniversitesi Sürekli Eðitim Araþtýma ve Danýþma Merkezi
SEDAM tarafýndan düzenlenen kurslarý baþarý ile bitirenlere 28 Ocak
2005 günü SEDAM merkezinde düzenlenen bir törenle sertifikalarý verildi.
ÖSS'DE BAÞARI YOLLARINI SADIK GÜLTEKÝN'DEN DÝNLEYÝN
Çankaya Üniversitesi ÖSS'ye hazýrlanan üniversite
adayý öðrencilere, okul ve dersane yöneticilerine,
rehber öðretmenlere ve velilere yönelik olarak bir
konferans organize etti. Konferans, 23 Mart 2005
Çarþamba günü saat 10:00'da NTV ve CNBC-E Eðitim
Programlarý Yapýmcýsý ve Vatan Gazetesi Eðitim
Yazarý Sadýk Gültekin tarafýndan verildi ve Çankaya
Üniversitesi Konferans Salonunda gerçekleþti.
Ücretsiz olan konferansa lise ve dersaneler büyük ilgi gösterdi. Konferans
bitiminde Çankaya Üniversitesi'nin tanýtým toplantýsý ve kampüs gezisi
yapýldý. Bu organizasyon lise ve dersane yöneticileri ile öðrenciler tarafýndan
çok yararlý olarak deðerlendirildi.
60
Haberler
ÇANKAYA ÜNÝVERSÝTESݒNDE BU AY (NÝSAN)
e-Dönüþüm ve Türkiye
Devlet Bakaný ve Baþbakan Yardýmcýsý Doç. Dr. Abdüllatif
Þener tarafýndan 6 Nisan 2005 Çarþamba günü Çankaya
Üniversitesi Konferans Salonunda "e-Dönüþüm ve Türkiye"
konulu bir konferans verilecek.
6 Nisan 2005, Çarþamba
Saat 14:00
Çankaya Üniversitesi Konferans Salonu
Ermeni Soykýrým Ýddialarý ve
Arþiv Belgeleri
Türk Tarih Kurumu Baþkaný Prof. Dr. Yusuf Halaçoðlu
tarafýndan 11 Nisan 2005 Pazartesi günü Çankaya
Üniversitesi Konferans Salonunda "Ermeni Soykýrým
Ýddialarý ve Arþiv Belgeleri" konulu bir konferans verilecek.
11 Nisan 2005, Pazartesi
Saat 14:00
Çankaya Üniversitesi Konferans Salonu
Osmanlý Devleti'nin Parçalanýþý
Prof. Dr. Ýlber Ortaylý tarafýndan 20 Nisan 2005 Çarþamba
günü Çankaya Üniversitesi Konferans Salonunda "Osmanlý
Devleti'nin Parçalanýþý" konulu bir konferans verilecek.
20 Nisan 2005, Çarþamba
Saat 14:00
Çankaya Üniversitesi Konferans Salonu
61
Müzakere Sürecinde
Türkiye-AB Ýliþkileri
28 Nisan 2005 Perþembe günü Çankaya Üniversitesi
Konferans Salonunda "Müzakere Sürecinde TürkiyeAB Ýliþkileri" konulu bir panel düzenlenecek.
28 Nisan 2005, Perþembe
Saat 10:30
Çankaya Üniversitesi Konferans Salonu
Yöneten:
Prof. Dr. Nahit Töre,
Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Uluslararasý Ticaret Bölümü
Öðretim Üyesi
Konuþmacýlar:
Prof. Dr. Emin Çarýkçý,
Çankaya Üniversitesi ÝÝBF Uluslararasý Ticaret Bölümü
Öðretim Üyesi
Sadi Somuncuoðlu,
Devlet Eski Bakaný
Zafer Çaðlayan,
Ankara Sanayi Odasý Baþkaný
Dr. Nihat Akyol,
Büyükelçi ve TOBB Baþkanlýk Danýþmaný
Bahar Þenliði 2005
28 - 29 Nisan 2005 tarihlerinde Çankaya Üniversitesi
VIII. Bahar Þenliði düzenlenecek. Þenlik kapsamýnda
birinci gün Berksan, ikinci gün ise Kýraç konserleri
verilecek. Ayrýca iki gün boyunca; film gösterimleri,
konserler, çeþitli yarýþmalar, spor turnuvalarý, aktivite
ve animasyonlar gerçekleþecek. Bunlara ek olarak;
Türkiye Bilgisayar Oyunlarý Büyük Buluþmasý Çankaya
Üniversitesi’nde yapýlacak.
Özel Bölüm
62
Özel Bölüm
Kim?Kadýn?
Kadýn Kimliði Yarýþmasý
KOMPOZÝSYON
KADIN VE UYGARLIK
Ýpek Onur
Deðerli Katýlýmcýlar,
Bilindiði üzere Çankaya Üniversitesi, KADUM (Kadýn
Çalýþmalarý Araþtýrma ve Uygulama Merkezi) olarak her
yýl 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü nedeniyle çeþitli
etkinlikler düzenliyor ve mümkün olduðu kadar fazla
sayýda insanýn ilgisini öncelikle Türk kadýnýnýn çeþitli
sorunlarýna çekmek için çaba sarfediyoruz.
Bu yýl da, böyle bir etkinliði düzenlerken yine ilke olarak
benimsemiþ olduðumuz katýlýmcý sayýsýný artýrma çabamýza
Çankaya Üniversitesi'nin tüm öðrenci ve personeline dönük
bir yarýþma düzenleyerek kadýn sorunlarýna daha büyük
kitlelerin dikkatini çekmek istedik. “Kim?Kadýn?” konulu
bir yarýþma düzenledik. Bu anlamda tarafýmýza ulaþan ve
tamamen katýlýmcýlarýn özverileri ile yoðun çalýþmalarýndan
artýrdýklarý deðerli vakitleri ile ürettikleri kompozisyon,
kýsa-kýsa öykü, þiir, seramik, vitray ile kadýný anlatan
eserlerini bir jüri ile deðerlendirerek bir "aný kitapcýðý" ile
kalýcý kýldýk.
Katýlýmcýlarýn tümünü kutluyor, kadýn sorunlarýna
gösterdikleri duyarlýlýk için en derin duygularla
baþarýlarýnýn devamýný diliyorum.
Prof. Dr. Emel DOÐRAMACI
KADUM Müdürü
DEÐERLENDÝRME JÜRÝSÝ
Prof. Dr. Emel DOÐRAMACI
Yrd. Doç. Dr. Nüzhet AKIN
Öðr. Gör. Halide ARAL
Öðr. Gör. Tekin KOÇAN
63
Bugün dünya kadýnlar günü. Bugün uygarlýðý ve kadýn
bilincini kutladýðýmýz gün. Bugün uygar toplumlarýn,
kadýnlarýnýn onurunu yücelttiði ve dünya barýþýný kutladýðý
gün. Kadýnýn birey olarak tanýnmadýðý toplumlara uygar
sýfatýný vermek mümkün deðil; çünkü sadece erkeðin egemen
olduðu bir sosyal yapý dünyada yaþamý bitirebilir. Kadýn,
doðasý gereði yaþamýn kýymetini bilendir. Kadýn yaþamý
elinde tutandýr; doðuran, yaratan, vareden güçtür ve kadýn
toplumsal yaþamda, uygarlaþma ve "insanlaþma" yolunda
daha fazla söz sahibi olmalýdýr.
Uygarlýðýn bence tek anlamý var: Ýnsan yaþam ve onuruna
saygý. Eðer insana saygýmýz varsa kendi bencilliðimizden
sýyrýlarak yaþamý ve doðayý koruyabiliriz. Dünyamýz bugün
savaþlarýn, terörün, yoksulluðun ve adaletsizliðin tehdidi
altýnda. Ýnsanlarýn yaþamlarýný yitirmesini, onurlarýnýn
çiðnenmesini, ülkelerin iþgal edilmesini artýk sýcacýk
evlerimizde, televizyon karþýsýnda hiçbirþey hissetmeden,
içimiz acýmadan izleyebiliyoruz. Gittikçe duyarlýlýðýmýzý ve
insan olma onurumuzu yitiriyoruz. Yüzyýllar boyunca
biriktirdiðimiz hümanist deðerlerimizi ve sonuçta
uygarlýðýmýzý yitiriyoruz.
Ýþte bu noktada kadýn bilincine, kadýn duyarlýlýðýna
ihtiyacýmýz var. Erkek egemen güç iliþkileri içinde
"erkekleþmiþ" kadýnlardan bahsetmiyorum. Doða ana
duyarlýlýðýnda, yaþamý baðrýna basan kadýndan
bahsediyorum. Yarattýðý yaþamý ve güzelliði koruyan
kadýndan bahsediyorum.
Evet, kadýn ve uygarlýðý birbirinden ayýrmak mümkün deðil.
Bugün Dünya Kadýnlar Günü. Uygarlýðýn ve kadýn olma
bilincinin kutlandýðý gün. Bugün belki de kadýnlar için
þöyle bir durup kendilerini ve amaçlarýný tekrar sorgulamalarý
gereken gün. Bence bugün popüler kültürün, yani kadýna
istediði þekli verip sömüren kültürün sorgulanmasý gereken
gün. Herþeyin pazarlandýðý bugünün dünyasýnda kadýný bir
mal gibi gören egemen deðerleri ya da deðer kaybýný
kastediyorum ve diyorum ki, bugün, kadýnýn içinde yaþadýðý
medeniyeti sorgulamasý gereken gün.
Özel Bölüm
KÝM?KADIN?
Nüzhet AKIN
Geçenlerde televizyon kanallarýndan birindeki haber
kanalýnda çarpýcý bir görüntü: genç bir kadýn, bilinci kapalý,
her iki kolunda birer itfaiye görevlisi, baþý sýký sýkýya, saçýnýn
tek bir teli bile görünmeyecek þekilde bir türban ile örtülü.
Belli ki acil olarak hastaneye kaldýrýlýyor. Konu: son
zamanlarda yaklaþýk her haber programýnýn temel konusu,
lodos kaynaklý soba zehirlenmesi.
Kadýnýn kimliði sorunu bu haberle tekrar gündeme taþýnýyor.
Kimdir bu kadýn? Yine belli ki inancý kuvvetli, dini bütün
bir yorumu kendine yaþam felsefesi olarak kabul etmiþ örnek
kimliðini kendine kutsal bir amaç bellemiþ. Ancak, yarý
baygýn, bilinci kapalý, iki itfaiye görevlisinin yardýmýyla
hastaneye taþýnýyor. Þimdi hayatta mýdýr bilemiyorum; ancak
yaþýyor olmasýný diliyor ve soruyorum:
Kimdir bu kadýn?
Ýçimizden biri, iffetli, inançlý ve saygý duyulasý bir kadýn.
Bu kimliðiyle kendisine saygýdan baþka bir þey duymak
mümkün mü? Bence hayýr. Ne var ki benim dileðim bu
kadýný haber kanalýnda bir haber konusu olmadan tanýmýþ
olmaktý. Keþke dinsel inancý konusundaki titizliðini kendi
saðlýðý ve yaþam bilinci konusunda da gösterebilseydi. Son
derece basit bir bilimsel gerçeði haber kanallarý yaklaþýk iki
aydýr Türkiye'nin her bir yanýna duyurmaya çalýþýyor:
"Dikkat, lodos fýrtýnasý can alýyor! Lodosla birlikte sobadan
sýzan karbon monoksit gazý zehirlenmelerine karþý önlem
alýn! Gece yatarken sobanýzý söndürün!" Bu haberler bir
kulaktan giriyor diðerinden çýkýyor. Dilerim, kadýnýmýz ve
insanýmýz yeni bir kimlikle -bilimsel bir kimlikle- kapalý
bilinçten yoðun bakýmla yaþama merhaba diyebilsin.
Bir de, 8 Mart 2005 Dünya Kadýnlar Günü hepimize kutlu
olsun. Bu günü kutlamak senede bir gün büyük meydanlarda
siyasi haykýrýþlarla, polisin biber gazýyla olmuyor. Gidin de
insanlara birer birer lodos ile soba arasýndaki baðýntýyý
anlatýn, görelim.
ZORDUR DOÐUDA KADIN OLMAK
Tuðba HERKEN
Beyaz badanalý evlerin seksek çocuklarýydý onlar; Sabire,
Emine, Gülbahar... On dörtlük, on altýlýk, on yedilik
hayatlarýnýn bedenlerinde barýnmak zorunda olan olgun
kadýnlar. Eli ermez, gözü görmez, dili dönmez bir kaderin
alýn yazýsý oldu ne yazýk ki ilk okuduklarý romanlar. Tebeþir
tozuna hasret elleriyle, tahta sýralarýn arasýndan alýnarak,
beton damlý evlerin mutfaklarýna sürgün giden, hanýmeli
kokan yürekleriyle büyüdüler. Kendi kendilerini büyütüp,
yaralarýný sarmasý öðrendikçe, yüzlerinde erken yer ayýrtan
çizgileri tanýdýlar...ve bir daha hiç seksek çizgilerine
saðýnamadýlar. Erken yaþta tanýþtýklarý evciliðin oyun
olmadýðýnýn en sancýlý tanýklarý, adýna ezkaza çocukluk
dedikleri hayatýn erken büyümüþ anneleridir onlar..kýnalý
elleriyle yazma takarken kýzlarýnýn perçemine aslýnda kendi
yüreklerini çizerler onlarýn mecbur kaderine. Onlar çocuk
yürekleriyle, iskambil kaðýtlarýndan evler; kumdan kaleler
ve her mevsim dut aðaçlarý dilediler çocuklarýnýn umut
bahçesinde, geriye kalansa balonlarý sönük bir çocukluktu
yorgun ellerinde...ve belki de bir daha hiç iyileþmeyecek
derinlikte..
Onlar dar ebatlý yaþamlarýn, terziden bozma bir umudun
kendilerinden geniþ kesimleri...sevda, hasret sýzýsý çektirmez
bir törenin müdavim sakinleri...Sabire, Emine, Gülbahar;
töre yolcularýndýn sadece birkacý olanlar, çeyiz diye
annelerinin kaderini yanlarýna alanlar...
ÖYKÜ
BÝR HAYALET ÖYKÜSÜ
Nüzhet AKIN
Adam o gece saat tam 22:54'te, mesai saati bitiminden tam
tamýna beþ saat elli dört dakika sonra evin kapýsýný zorlamaya
baþladý. Küçük metal, anahtar deliðini arýyor, bir türlü
bulamýyordu. Homurtuyla karýþýk birkaç küfürle o da yolunu
buldu. Anahtar, deliðe girdiðinde tam saat 23:12'de saða
doðru hafif bir manevra yaparak koca kapýyý pes ettirdi.
Dün kapýnýn yenilgisi biraz daha zor olmuþtu: 23:27. Bu
en azýndan yirmi beþ dakikalýk bir iyileþme demek. Çok
þükür!
Derken eve girdi kesif içki kokusu. Koku, doksan derece
alkolle kol kola önce saða sonra sola bakarak etrafý þöyle bir
kolaçan ettikten sonra doðrudan mutfaðýn yolunu tuttu. Bir
iki þangýrtý. Gitti annemden kalan güzelim elli yýllýk fincan
takýmý! Sonra mutfaðýn yaðdan sararmýþ yirmi beþ vatlýk
ampulu þöyle bir titreyerek biraz da öksürüklerle kendi
külünden doðmanýn zafer sarhoþluðuyla evin derin
karanlýðýnýn baðrýna sapladý ýþýðýný. Alkollü koku þaþkýn
64
Özel Bölüm
þaþkýn etrafa baktý. Etraf pek net görünmüyordu; ama en
azýndan ocaðýn üzerinde hiçbir yemek tenceresinin
olmadýðýný da görmemek için kör kütük sarhoþ olmak
gerekiyordu. Ayýk olduðu bilinciyle koku önce köpürdü,
sonra gürledi:
-Hanýýým yemek nerde!
-..................!
-Bu evde kadýn yok mu, kadýn!
-..................!
Yine o en saygýn küfürlerden en gözde üç tanesi, yine o ayný
sýrayla ve þiddetle, ama daha diri ve daha kararlý adýmlarla
salona doðru hareket etti. 1.............. 2............ 3................... .
Sonra salondan banyoya, oradan da sifona yöneldi:
Þþþþþaaaaarrrrrr. Baþarýlý bir giriþimden sonra saðda solda
sabun aradý.
-Hanýýým sabun nerde!
-..................!
-Bu evde kadýn yok mu, kadýn!
-..................!
Banyo kapýsý, arkasýndaki duvardan intikam alýrmýþçasýna
bir kýrbaç gibi þakladý. Koku, alkol ve küfürlerle yatak
odasýna doðru kývrýla kývrýla bir sürüngen gibi koridordan
geçti, yatak odasýnýn eþiðinde bir an durdu. Önce ceket,
sonra pantolon kokuyu birer birer terk etti. Sonra gömlek
onlarý takip etti. Ayakkabýlar ve çoraplar zaten çoktan
kayýplara karýþmýþlardý.
65
Koku yataða yöneldi. Karanlýkta el yordamýyla yataðý yokladý.
Yorganý kavradý. Ýþte kadýný bulmuþtu. Kokunun gözleri kan
çanaðý gibi, karanlýkta alev alev deniz feneri gibi bir yanýp
bir sönüyordu. Sýyýrdý aldý yorganý bütün hiddeti ile. Saldýrdý,
saldýrdý, saldýrdý. Neden sonra anladý boþ yataðý, karýsýyla
kýrk yýl baþ koymaya söz verdiði yastýðý ve o kalýn pamuklu
yorganý dövdüðünü. Durdu, þöyle bir soluklandý, burun
deliklerinden akan alkollü nefretini dindirmeye çalýþan
azgýn boða gibi. Ve sonra inletti etrafý, sesi yankýlandý
karanlýk odanýn dört bir duvarýnda:
-Hanýýým nerdesin!
-..................!
-Bu evde kadýn yok mu, kadýn!
-..................!
Ýþte o an karýþtý bir çift ürkek; fakat kararlý ayak sesi, azgýn
ve kudurmuþ kalbin sesine. Evin dargýn kapýsý sonuna kadar
açýldý. Bir an zaman durdu sanki ve evin içindeki alkol
kokusuna karýþtý sokaðýn taze ve ýslak kokusu. Garip bir
ürperti doldurdu odalarý köþe bucak. Silip süpürmeye çalýþtý
evin içinden kokuyu da, þiddeti de, pisliði de. Ayak sesleri
evi terk ederken çekti arkasýndan evin kapýsýný içerdeki
çürümüþ kokunun üstüne. Çýnlýyordu mezardan gelen ses;
bu sefer biraz daha garip, biraz daha insan:
-Hanýýýýýým nerdesin?
-Haným nerdesin?
-Nerdesin?
-Nerde?
-Ne?
ÞÝÝR
KADIN OLMAK
Figen KAYA
Kadýnlar birbirinden farklýdýr,
Görevleri de,
Kimi eþ, kimi arkadaþ, kimi anne...
Ama ortak özellikleri kadýn olmaktýr her birinin de.
Tarihten bugüne kadýn,
Yaþar kadýn olmanýn ayrýcalýklarýný ve zorluklarýný.
Aþýk olunan, uðrunda daðlar delinen varlýktýr kadýn,
Ayný zamanda da yerilen, cezalandýrýlan, ezilendir.
Kadýnýn yeri deðiþir yaþadýðý coðrafyaya göre,
Bir yerde buðday öðütür çatlamýþ, yorgun elleriyle,
Baþka bir yerde kalabalýklara seslenir,
Yüzünde güven dolu bir ifadeyle.
Kadýn büyük sorumluluklar taþýr omuzlarýnda,
Anneliktir en aðýrý,
Annelik kadýna bahþedilmiþ en güzel duygu,
Gerektirir fedakarlýðý, þefkati ve sabrý.
Doðuran, büyüten, koruyan engin bir deniz gibi,
Kadýnýn sevdikleri için açýktýr her zaman baðrý,
Belki çoðu bilmez ama,
Onlardýr hayatýn en yürekli kahramanlarý...
Özel Bölüm
FOTOÐRAF
Büþra Aydemir
Ali Fatih Çetin
Büþra Aydemir
Büþra Aydemir
Büþra Aydemir
66
Özel Bölüm
RESÝM
Haným Duvan
Oluþ Akatlar
Haným Duvan
67
Ayþe Ayanoðlu
Özel Bölüm
SERAMÝK
Burcu Baydili
Ýpek Onur
Olgu Sümengen
Ýlker Kurt
68
Özel Bölüm
VÝTRAY
Nüzhet Akýn
69
Özlem Polat
“Sevginin, aklýn ve güvenin rehberliðinde
20 yýllýk bir eðitim geleneði...”
ARI ÖNOKUL - ARI ÝLKÖÐRETÝM OKULU - ARI LÝSESÝ - ARI FEN LÝSESÝ
Öðretmenler Caddesi No: 112/2 (Çankaya Üniversitesi Yaný) 100. Yýl - ANKARA
Tel: 0 312 286 85 85 (pbx)
Fax: 0 312 286 85 94
www.ariokullari.k12.tr e-mail:[email protected]

Benzer belgeler