Çaylık Aralık 2015

Transkript

Çaylık Aralık 2015
ÇAYKUR’UN AYLIK YAYINIDIR. Aralık 2015 • Sayı 31
ÇAYKUR YÖNETIM KURULU BAŞKANI VE GENEL
MÜDÜRÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU YOL HARİTASINI ÇIZDI
BENZERSIZ
TÜRK ÇAYINI
NASIL DÜNYA
MARKASI YAPARIZ?
[sunuş]
ÇAYDA DÜNYA MARKASI OLABILMEK…
Avrupa’nın bazı ülkeleri hiç çay üretmedikleri halde neden global pazarda bu kadar güçlü? Dünyanın en çok çay içilen ülkesi olan Türkiye en
önemli üreticilerden biri olmasına rağmen neden hak ettiğini alamıyor?
Benzersiz Türk çayını nasıl dünya markası yapacağımızın yolu biraz da
bu sorulara vereceğimiz yanıtlarda saklı...
Dünyanın en çok çay içilen ülkesi Türkiye, aynı zamanda en önemli üreticilerden biri... Hem iç üretimi karşılıyor hem de mevcut ihracat pazarlarına yenilerini eklemek için önemli çalışmalar yapıyor.
Bir dünya markası olma yolunda üretim avantajına sahip olmak yeterli
değil. Bu önemli amaca ulaşabilmek için çay sektörünün güç birliği yapması gerekiyor. Birliğimizi ve beraberliğimizi ne kadar güçlendirebilirsek, çay sektörünün ilerlemesine bir o kadar daha katkı sağlamış oluruz.
Çaykur önderliğinde kurulan Türk Çayını Tanıtma ve Geliştirme Derneği
(TÜRKÇAYDER), çayımızı ulusal-uluslararası arenada tanıtacak ve çay
üreticileri arasında mesleki dayanışmayı sağlayacak.
Dünya çapında marka olmak aynı zamanda kendi kültürünü tanıtmak
anlamına da geliyor. Çayın markalaşmasında Türk çay kültürü ve diğer
geleneksel değerlerimiz de öne çıkıyor. Kuruluşundan itibaren tüketicilere en iyisini sunan Çaykur, hiçbir zaman topluma uzak bir marka
olmadı. Bu sayede Türk kültürünü en iyi yansıtan markalarımızdan biri
konumuna yükseldi.
Başarımızı ve halkımızla aramızdaki gönül bağını koruyabilmek için
hem üreticilerimizin hem de tüketicilerin taleplerini her zaman yakından takip ettik. Ülkemizdeki çay sektörü için sorumluluğumuzu yerine
getirip üreticilerimizi dinledik.
Halkın markası olan Çaykur, yoluna aynı tevazu ve samimiyet doğrultusunda devam ediyor. Kendisiyle yarışan bir marka olan Çaykur, her zaman daha iyisini vaat eden bir kurum olacak. Çaykur’un Türk çayını bir
dünya markası yapabilme hedefiyle çıktığı bu yolculuk devam ediyor.
Bu vesileyle tüm halkımız ve Çaykur ailesinin yeni yılını kutlamak isterim. 2016, umarım ülkemiz ve Çaykur adına güzel gelişmelerin yaşandığı, birlik ve beraberlik içinde geçecek bir yıl olur.
Saygılarımla…
İmdat Sütlüoğlu
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
facebook.com/didisogukcay
ARALIK 2015
[3]
[busayıda]
KAPAK KONUSU
S.
6
6
KAPAK KONUSU
10
GÜNCEL
14
ORGANİK TARIM
Sahibi
ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına
İmdat Sütlüoğlu
(Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür)
22
ÇAYIN KAYNAĞI
Yayın Yönetmeni
Süleyman Pınarbaş
(Genel Müdür Yardımcısı)
26
GEZİ GÜNLÜĞÜ
28
BAYİLERİMİZ
ÇAYDA NASIL
DÜNYA
MARKASI
OLURUZ?
içindekiler
GÜNCEL
14
ORGANIK GÜBREDE
dev işbirliğine devam
ORGANİK TARIM
S.
20
S.
ERZİNCAN
GEZİ GÜNLÜĞÜ
S.
26
30
32
Organik gübrede dev işbirliğine devam
İmdat Sütlüoğlu’nun öncülüğü ödüllendirildi
İlk organik bal İmdat Sütlüoğlu’na
Kalkandere Çay Fabrikası
Turizmin yükselen yıldızı: Erzincan
Erzincan Bayisi Asil Tüketim Şirket Müdürü Suat Kalkan
TEDARİKÇİLERİMİZ
Hadim Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Salman
HOBİ
Erdoğan Kondl
PAYDOS
Ortapazar Çay Fabrikası’ndan Hayrullah Sağır
36
POZİTİF
38
EMEK VERENLER
40
ÇAY DURAKLARI
42
ÇAYKUR’DAN HABERLER
44
KARADENİZ’DEN
46
YEŞIL ÇAY PUDRASI
Çaykur ürünleri Suudi zincirinde
34
TÜRKIYE IÇIN YENI BIR ÜRÜN:
Çayda nasıl dünya markası oluruz?
48
50
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Necla Yeşildağ
(Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü)
Haber Koordinasyonu
Aycan Totkanlı, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş
YAYIN KURULU
Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Hamdi Kutlu,
Erdinç Hatinoğlu, Aycan Totkanlı, Necla Yeşildağ,
Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe,
Mehmet Kaptan Erbaş, Gökçe Cokar
YAYINLAYAN
Kirazlı Çay Fabrikası’ndan Hülya Balşekeroğlu
Salih Karaca
Fasulye turşusu
SAĞLIK
Küflenmiş besin sağlığımızın düşmanı
KİŞİSEL GELİŞİM
Etkili konuşmanın reçetesi var mı?
SERBEST KÜRSÜ
44
KARADENİZ’DEN
S.
FASULYE
TURŞUSU
Belgin Demirer, Özer Sayın
(Editör)
Metin Özkan
(Sanat Yönetmeni)
Ahmet Akgül
(Grafik Tasarım)
Seyit Göktepe
(Redaksiyon)
Mehmet Kaptan Erbaş
(Fotoğraflar)
Gravital Dijital İletişim Danışmanlığı A.Ş.
Gülbahar Mah. 5. Yıl Sk. Profilo Plaza D Blok No: 4 Kat: 2
Mecidiyeköy / İstanbul Tel: (0212) 337 51 99
BASKI VE RENK AYRIM
Elma Bilgisayar ve Basım
0 212 697 30 30
ARALIK 2015
[5]
[kapakkonusu]
ÇAYKUR YÖNETIM KURULU BAŞKANI VE GENEL
MÜDÜRÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU HEDEFİ BELİRLEDİ:
ÇAYDA NASIL
DÜNYA
MARKASI
OLURUZ?
“Çay sektöründe işbirliği, güç birliği ve kümelenme yapısına ihtiyaç var. Birliğimizi
ve beraberliğimizi ne kadar güçlendirebilirsek, çay sektörünün hızlı ilerlemesine
bir o kadar daha katkı sağlamış olacağız. TÜRKÇAYDER de bu amaçla kuruldu.”
HIÇ ÇAY üretmediği halde dünya çay pazarında söz
sahibi olan İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkeler bu
gücü nereden alıyor? Bir de ülkemize bakalım. Dünyanın en çok çay içilen ülkesi Türkiye, aynı zamanda en
önemli üreticilerden biri. Hem iç üretimi karşılıyor hem de
mevcut ihracat pazarlarına yenilerini eklemek için önemli
çalışmalar yapıyor. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve
Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, aradaki farkın markalaşmadan kaynaklandığını anlatıyor, “Üretim avantajına
sahip olmak yeterli değil,” diyor. İmdat Sütlüoğlu’nun
çizdiği yol haritasını, Türk çayının tanıtım çalışmalarıyla
ilgili olarak verdiği bir söyleşiden okuyalım.
[6]
ARALIK 2015
TÜRKÇAYDER’i kısaca tanıtır mısınız?
Türk Çayını Tanıtma ve Geliştirme Derneği 2014
yılında kuruldu. Kuruluşumuzun yegâne amacı; Türk çayını ulusal-uluslararası arenada tanıtmak ve çay üreticileri arasında mesleki dayanışmayı sağlamaktır. Merkezi İstanbul olan
TÜRKÇAYDER’de çay sektörüne yön veren öncü
firmalar bir araya geldi. Sektörde özel-kamu ayrımı yapılmadan, çay sektörüne bir bütün olarak
bakarak, sorunların çözümüne katkı sağlamayı
esas almaktayız. Kısacası; çay sektörünün yeni
buluşma noktasıyız artık.
Çay sizce neyi ifade ediyor?
Öncelikle belirtmek isterim ki çay, bir içecekten çok
daha fazlasıdır. Çünkü çay, bizim için ekmek kapısıdır. 1
milyon kişinin geçim kaynağıdır. Doğu Karadeniz bölge
ekonomisinin can damarıdır. Çay; kültürel değerimizin
sembolü, çiftçimizin alın teri, hoş sohbetlerimizin vazgeçilmezi, misafirperverliğimizin ilk ikramı, iletişimimizin en
sıcak halidir. Çay; sınıfı ve mekânı olmayan milli içeceğimizdir.
Türkiye’de çay ne kadar tüketiliyor?
90 yıl önce kimse bu mucize bitkinin Anadolu toprakla-
rında yetişeceğini, hele bu kadar yaygınlaşacağını düşünemiyordu; çay sadece bir hayalle başladı. 1939 yılında
Rize’de 45 kg siyah çay elde edildiği haberi radyo ve
gazete aracılığıyla duyurulacak kadar önemli bir müjdeydi. Ve yıl 2015; Türkiye nüfusu 75 milyon, nüfusun yüzde
96’sı her gün çay içiyor. Yıllık kişi başı tüketimde ise 3.1
kg ile dünyanın en çok çay içilen ülkesiyiz. Türkiye’de
çay sosyal bir paylaşım aracı olarak kabul görüyor. Tüketimde dünya sıralamasına baktığımızda Türkiye; Çin
ve Hindistan’ın ardından dünyanın üçüncü büyük çay
pazarı. Ülkemizde her gün 245 milyon bardak çay içilmektedir. (Euromonitor 2010 verilerine göre).
ARALIK 2015
[7]
[kapakkonusu]
Türk çayının en önemli özelliği nedir?
Türk çayını dünya çay sektöründen ayıran en önemli özelliği
ikliminden kaynaklanmaktadır. Ülkemizin iklimsel özelliğinden dolayı çay bahçelerimizde zararlı böcekler ve parazitler
yaşamadığı için Türk çayı hiçbir şekilde pestisit, inteksit
ve kimyasal katkı maddesi içermemektedir. Böylece dünyanın en doğal çayı olma özelliğine sahiptir.
Çay, Türkiye’de ekonomik değer açısından yaklaşık 1.3
milyar dolarlık bir getiriye sahip önemli bir sanayi bitkisidir. Dünyada üzerine kar yağdığı için kimyasal ilaç kullanılmadan çay üretimi yapan iki ülke vardır. Bunlardan biri
Hindistan’ın Darjeeling Bölgesi’dir. Hindistan’ın sınırlı bölümünde üretilen Darjeeling çayının tanıtımı iyi yapıldığı için
üretilen diğer çaylardan daha yüksek fiyatlara satılmaktadır.
Kimyasal ilaç kullanılmadan çay üreten ikinci üretici ülke ise
Türkiye’dir. Türk çayının tarım ve sanayisinde kimyasal ilaç
ve katkı maddesi kullanılmadan üretilmesi ihracatta önemli
bir avantajdır.
MARKALAŞMANIN STRATEJIK ADIMLARI
•Markalaşma üretimden satışa kadar tüm süreçle ilgilidir.
•Markalaşmanın ilk adımı kaliteli ürün, kaliteli üretimdir.
•Kaliteli ürün yetmez, markalaşma için çayı en doğru pazarlama stratejileriyle pazara sunmak gerekir.
•Markalaşmak aynı zamanda kendi kültürünü dünyaya tanıtmaktır. O nedenle markalaşma, kültürümüzü de kapsamalıdır.
•Çay inovatif bakış açısıyla ele alınmalıdır.
•Çay endüstrisiyle ilgili tüm mevzuat oluşturulmalı, yenilenmeli, Çay Kanunu hazırlanmalıdır.
•Kaçak çayla mücadele şarttır.
•Sektördeki birlik ve beraberliği güçlendirmek gerekir.
kemiz örneğinde olduğu gibi, üretim avantajına sahip olması
tek başına yeterli değildir. Kültürel değerlerimizi yansıtacak
şekilde sunulması, pazarlanması, tanıtılması ve ürün çeşitliliğinin sağlanması gerekmektedir. Kısacası, markalaşma bir
süreçtir. Türk çayının uluslararası alanda marka olabilmesi
için; çayda kalitemizi her daim artırarak, uluslararası pazarlama stratejisi izleyerek, yenilikçiliği yaşam felsefesi haline getirip, ürün çeşitliliği ile çayımızın kültürel unsurunu ön plana
çıkartarak markalaşma yoluna devam edebiliriz. Uluslararası
marka olmak uzun bir yol ve Türk çayı da bu yolda emin
adımlarla ilerlemektedir.
Türk çayını, uluslararası bir marka haline getirebilmek için neler yapılmalıdır?
Çay üretiminin dünya pazarlarında bir marka değeri kazanması üretimin, satışın, pazarlamanın tüm aşamalarını
1.3 MILYAR DOLAR
TÜRKİYE GENELINDE ÇAY SEKTÖRÜNÜN BÜYÜKLÜĞÜ
1.3 MILYAR DOLARA ULAŞMIŞ DURUMDA.
kapsayan bir süreçtir. “Kalite”, markalaşmanın ilk adımıdır,
öncelikle ürünümüzü en yüksek kalitede alıp en doğru şekilde işledikten sonra vitrine çıkartmalıyız. Kaliteli çay ürettikten
sonraki aşama, çayımızı en doğru pazarlama stratejileriyle
pazara sunabilmektir. Yani uluslararası marka haline gelmek
demek, kaliteyi pazarlamak demektir. Dünya artık global bir
köy haline geldi ve her ürün, markalaşarak global köyde kendine yer elde etme çabası içerisindedir.
Dünya çapında marka olmak aynı zamanda kendi kültürünü
tanıtmak anlamına da gelmektedir. Çay ise kültürel değerleri
içinde taşıyan bir içecektir. Bundan dolayı çayın markalaşmasında Türk çay kültürü ve diğer geleneksel unsurlarımız
da ele alınarak markalaşma çalışmalarına devam edilmelidir.
Günümüz şartlarında rekabet için artık her ürün kendini yeni-
[8]
ARALIK 2015
lemek zorundadır. Çay inovatif bakış açısıyla ele alınmalı ve
dünya pazarlarına bu şekilde sunulmalıdır. 1.3 milyar dolarlık
pazarın rekabet gücünün artırılmasına katkı sağlayacak en
önemli faktör “inovasyon”dur. Çay sektörünün devamlılığı için
şirketlerin inovasyon yönetimi sistemlerini kurmaları ve geliştirmeleri gerekmektedir.
Bugün çay üretimi olmayan ancak buna rağmen dünya çay
pazarında önemli aktör haline gelen İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkeler yeşil çay ve alternatif ürünler konusunda
ön plana çıkmış ve dünya ticaretinde söz sahibi ülke konumundadırlar. Bu ülkeler çay üretimi yapılan ülkelerden dökme çay alıp, kendileri işleyip, paketleyerek pazarlamakta ve
dünya ticaretinde önemli oranlarda pay almaktadırlar. Bu
durum bize şu gerçeği göstermektedir. Bir ürünün artık, ül-
TÜRKÇAYDER’in sektörde gördüğü eksiklikler nelerdir? Bu eksiklikleri çay sektörü nasıl giderebilir?
Çay endüstrisi ile ilgili tüm mevzuatın oluşturulması ve yenilenmesi ile günün koşullarına uygun ve global uygulamalarla
uluslararası ticaret gereklerini dikkate alan yeni bir “Çay Kanunu” hazırlanması gerekmektedir. TÜRKÇAYDER olarak
Çay Kanunu’nun hazırlanmasında aktif rol üstlenmek, gelişen
ve değişen ihtiyaçlar karşısında mevzuatın güncel ve ihtiyaca
uygun kalması için çalışmalar yapmak kuruluş amaçlarımızdandır.
Ticaret hacmi olarak 1.3 milyar dolar gibi rakamları temsil
eden, sudan daha çok tüketilen Türk çayına en büyük darbeyi ise “kaçak çay” vurmaktadır. Halkımızın sağlığını ciddi
şekilde tehdit etmesine rağmen, kaçak çay özellikle Doğu
bölgesindeki bir kısım halkımız tarafından, ne yazık ki önemli
oranda tüketilmektedir. Doğu ve Güneydoğu da çay kaçakçılığı olağan ticaret haline gelmiştir. Bu bölgeden ülkemize
kaçak giren çay, sektörden geçimini sağlayan halkımızdan
çok şey götürmekte ve insan sağlığını da ciddi şekilde tehdit
etmektedir.
Diğer önemli husus ise; çayın tüketicinin bardağına gelene
kadarki her aşamasında birçok sektörle ilişki içinde olmasıdır. Bu sektörlerde meydana gelecek herhangi bir gelişimden dolaylı olarak çay sektörü etkilenmektedir. Bundan
dolayı çay sektöründe işbirliği, güç birliği ve kümelenme yapısına ihtiyaç vardır. Sektördeki birliğimizi ve beraberliğimizi
ne kadar güçlendirebilirsek çay sektörünün hızlı ilerlemesine
bir o kadar daha katkı sağlamış olacağız.
BARDAK ÇAY IÇILIYOR.
ÜLKEMIZDE HER GÜN 245 MILYON
245 MILYON
ÇAY SEKTÖRÜNDEKI ORTAK
DEĞERLERINIZ NELERDIR?
• Öncelikle çayda kalite en önemli unsurumuzdur.
• Çay sektöründe işbirliği ve dayanışma başarılı iş yapabilmenin
olmazsa olmaz şartı haline gelmiştir. Bu nedenle “mesleki
dayanışma” ortak değerlerimizdendir.
• Çayın sürdürülebilirliği,
• Çaya değer katmak,
• Çayda yenilikçilik.
ARALIK 2015
[9]
[güncel]
ÇAYKUR ÜRÜNLERI
SUUDI ZINCIRINDE
Ürünlerimiz Ocak ayından itibaren Suudi Arabistan’ın en büyük mağaza zincirlerinden Bin
Dawood ve Danube mağaza zincirlerinin raflarında boy gösterecek
DÜNYA PAZARLARININ talepleri doğrultusunda yeni ürünler
üzerinde çalışarak dünya trendleri ile hareket etmeyi hedefleyen Çaykur bu kapsamda yurtdışındaki bayi ağını genişletmeye
ve yenilikler yapmaya devam ediyor.
Katıldığımız önemli fuarlardaki çalışmalarımız sonucunda bir yandan yurtdışı pazardaki tanınırlığımız giderek artıyor bir yandan da
buralarda anlaşmaya vardığımız firmalar vasıtasıyla 50 bin ton
olan dış pazar hedefimizi gerçekleştirme yolunda hızla ilerliyoruz.
Bu alandaki önemli adımlarımızdan biri de Suudi Arabistan’ın
Cidde şehrinde düzenlenen Foodex Saudi Fuarı oldu. Arap
coğrafyasında payımızı artırmak için yeni anlaşmalara imza attık.
Ayrıca Suudi Arabistan için de yeni bir bayilik anlaşması yaptık.
OCAK AYINDAN ITIBAREN…
Anlaşma, Organic Life Est firmasıyla imzalandı. Bu anlaşma
gereği, tüm Arabistan’ın en büyük mağaza zincirlerinden Bin
Dawood ve Danube, 2016’nın Ocak ayından itibaren Çaykur
ürünlerine raflarında yer verecek.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Çaykur Genel Müdür Yardımcısı Süleyman Pınarbaş, Miraç Mollamehmetoğlu ve Yavuz Sütlüoğlu’ndan oluşan Çaykur
heyeti eşliğinde, Bin Dawood Group Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Abdul Razzaq Bindawood, Bin Dawood Group Genel Müdürü Khalid Bin Dawood ve Çaykur’un Yeni Arabistan Bayisi
Aziz Khan ile Bin Dawood zincir mağazaları genel merkezinde
anlaşma töreni için bir araya geldi.
Suudi Arabistan’daki temaslar sırasında Çaykur heyetini yalnız
bırakmayan Türkiye Cidde Başkonsolosu Fikret Özer, ülkenin
en büyük zincir mağazalarında Çaykur ürünlerinin satılmaya
başlanmasının sevindirici bir olay olduğunu belirtirken, İmdat
Sütlüoğlu yaptığı yazılı açıklamada anlaşmanın önemini şöyle
anlattı:
SADECE TICARET DEĞIL, ÜLKEMİZE KATKI
“Global pazarda yer alabilmek için marka değerinin artırılması
gerekiyor. Yaptığımız çalışmalar neticesinde ihracatımızı sürekli artırıyoruz ama henüz yeterli seviyede değil. Dünya markası
olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Türkiye’nin dünya çapında tanınan markaları olması ülkemizin global pazardaki yeri
ve algısı açısından çok önemli. Dönem artık markalar döne-
[10]
ARALIK 2015
“Türkiye’nin dünya çapında tanınan
markaları olması ülkemizin global
pazardaki yeri ve algısı açısından önemli.
Dönem markalar dönemidir, sadece
ticaret yapmıyorsunuz. Ülkenize de katkı
sağlıyorsunuz. Onun için ihracatımızı
artırmamız gerekiyor.”
midir. Sadece ticaret yapmıyorsunuz, ülkenize de katkı
sağlıyorsunuz. Onun için ihracatımızı artırmamız gerekiyor. Evet, Çaykur Türkiye sınırları dışına çıkarak daha
önce belirttiğim gibi artık bir dünya markası olma yolunda
ilerliyor fakat bu, iç piyasada olduğu kadar kolay değil.
Dünyada ciddi bir pazar oluşturmaya çalışıyoruz. Dış
pazarda 50 bin tonluk ihracatı hedefliyoruz. Bunun için
uluslararası düzenlenen ciddi fuarlar çok önemli. Çaykur
olarak bu fuarlarda yerimizi almaya çalışıyoruz.”
ARALIK 2015
[11]
[güncel]
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu:
“ÜÇ AYDA BIRLEŞIK ARAP
EMIRLIKLERI’NIN ARANAN
MARKASI OLDUK”
Birleşik Arap Emirlikleri de soğuk çayımız “didi” ile serinliyor artık. Ülkede çok kısa bir sürede
büyük ilgi gören, sevilen “didi” Çaykur’un diğer ürünlerinin de tanınmasını sağlayacak
ORTADOĞU pazarındaki bağlantılarımız Suudi Arabistan ile
sınırlı kalmadı. Ürünlerimizi, 7-9 Aralık tarihlerinde Birleşik Arap
Emirlikleri’nin Abu Dabi kentinde düzenlenen Abu Dabi, Gıda
Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı’nda da tanıttık. “didi” bundan
böyle A sınıfı 426 marketin raflarını süsleyecek.
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, “didi”nin Çaykur’un diğer ürünlerinin önünü açacağı
öngörüsünde bulunduğu açıklamasında Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki temaslarla ilgili şu bilgileri verdi:
“Türkiye’deki Arap turist sayısının artmasıyla birlikte, Birleşik
Arap Emirlikleri’ndeki pazar çalışmalarına ağırlık verdik. Ortadoğu ve Afrika pazarlarına ulaşmayı hedefleyen üreticilere yönelik olarak, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Abu Dabi kentinde düzenlenen fuarda, siyah ve yeşil çay çeşitlerinin yanında, soğuk
çay çeşitleri ile de ziyaretçilerin karşısına çıktık. Fuar boyunca
[12]
ARALIK 2015
Körfez ülkelerinden önemli firmalar ile distribütörlük görüşmeleri gerçekleştirdik.
Fuara gelen ziyaretçiler, ürünlerimize yakın
ilgi gösterdi. Henüz iki buçuk yıldır piyasada
yer almasına rağmen Türkiye’de büyük talep
gören ve çok beğenilen “didi”mizin Birleşik
Arap Emirlikleri’ndeki dağıtımına Overseas
for Water LLC firmasıyla yaptığımız anlaşma
doğrultusunda başladık. Üç ay önce Birleşik
Arap Emirlikleri’nde dağıtımına başladığımız
“didi” sayesinde kısa sürede pazarın aranan
markalarından olmayı başardık.
“didi” artık Birleşik Arap Emirlikleri’nde A sınıfı marketler ve petrol istasyonları dâhil olmak
üzere 426 marketteki raflarda yerini aldı.
İnşallah “didi”miz diğer ürünlerimizin de
önünü açacaktır. “didi”de elde ettiğimiz bu
başarının ardından aynı başarının kuru çay
ürünlerimizde de gerçekleştirilmesine yönelik yapılacak çalışmalar için buradaki arkadaşlarımızla fikir alışverişinde bulunduk,
değerlendirmeler yaptık. İnşallah bu fuarlar buna vesile olacaktır. Tüketiciler bizi ve
ürünlerimizi daha yakından tanıyacaklardır.”
İLKEMIZ KALITELI ÜRETIM,
KALITELI DAĞITIM
“Amacımız ürünümüzü daha fazla noktaya taşımak,
pazar liderliğimizi koruyup payımızı daha da artırmak.
Bunun için hep birlikte çalışıyoruz. Bayi arkadaşlarımızla
birebir görüş alışverişinde bulunuyoruz.”
“ÜRETIMDEN tüketime ürünümüzün tüm safhalarını kontrol ediyoruz. Çayımızın kaliteli üretimi kadar, zincirde son nokta olan milyonlarca
tüketicimize kaliteli bir şekilde ulaştırılması da bizim için çok önemli,” diyen Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu,
Çaykur bayilerine yaptığı ziyaretleri sürdürüyor.
Bu yıl 15’incisi düzenlenen ve 30 ülkeden 650
firmanın katıldığı Uluslararası Sera Tarım Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı için Antalya’ya giden İmdat Sütlüoğlu, fuarın ardından bu şehirde
hizmet veren Çaykur bayileriyle bir araya geldi.
Çaykur’un Antalya bayileri Fatih Nalbant ve Faruk Duru, İmdat Sütlüoğlu’nu illerinde görmekten, kendisiyle tüketici memnuniyetini ve taleplerini paylaşabilmekten duydukları mutluluğu dile
getirdi. Nalbant ve Duru bu tür ziyaretlerin kendilerini ve çalışanlarını motive ettiğini vurgularken,
İmdat Sütlüoğlu amacını mümkün olduğunca
geniş bir etki alanı oluşturmak şeklinde açıkladı:
“Çayımızın kaliteli üretimi kadar üretimden tüketime kadar olan zincirimizin önemli halkalarından
biri olan bayilerimizi ziyaret ediyoruz. Aslında
buna denetimden ziyade ziyaret demek daha
doğru. Amacımız ürünümüzü daha fazla noktaya taşımak, pazar liderliğimizi koruyup payımızı
daha da artırmak. Bunun için hep birlikte çalışıyoruz. Bayi arkadaşlarımızla birebir görüş alışverişinde bulunuyoruz. Bölgelerinde karşılaştıkları
sorunları ve çözüm yollarını birlikte kararlaştırmaya özen gösteriyoruz. Sahada olan elemanlarıyla
birebir görüşüyorum; alışveriş merkezleri, süpermarket ve hipermarketlerin raflarındaki çaylarımızı inceliyorum. Ürünlerimizin kaliteli üretimi kadar
aynı kalitenin raflardan tüketicilerimize ulaşması
da bizim için çok önemli. Bunu sağlayan da, bu
bölgelerde bizim adımıza çalışan bayilerimiz. Biz
de sık sık onlarla bir araya gelmeye çalışıyoruz.”
ARALIK 2015
[13]
[organiktarım]
TÜRKIYE IÇIN BIR ILK
PROJEYE ÖZEL ARAÇ
TASARLANDI: GOMA
ORGANIK GÜBREDE
(GÜBRE OLAYLARINA MÜDAHALE
ARACI)
dev işbirliğine devam
“En geniş alanda, en yüksek oranda” organik çay üreten ülke olma hedefiyle
başlattığımız Organik Çay Yetiştiriciliği Projesi’nin en önemli ayağı olan organik
gübreye geçişte örnek bir işbirliği yürüttüğümüz Yeditepe Üniversitesi ile bir yıl
daha birlikte çalışacağız.
ÇAYKUR’UN son yıllarda peş peşe yaptığı ataklar içinde çayın, bölgenin kaderini değiştirecek,
Türkiye ekonomisi açısından tarihi olarak adlandırılabilecek en önemli projesi, organik tarım.
Organik tarım, artık yakından bildiğiniz gibi, doğal girdiler kullanarak, daha sağlıklı ürünler elde
etmek için çevre dostu, toprak ve su kaynaklarını
kirletmeyen, doğal flora ve faunayı tahrip etmeyen
ve kırsal hayatın devamını sağlayan yönetmelikler çerçevesinde üretiminden tüketime kadar her
aşaması kontrollü ve sertifikalı bir üretim biçimi.
“En geniş alanda, en yüksek oranda” organik çay
üreten ülke olma hedefiyle başlattığımız organik
çay tarımı dönüşümünde en önemli sorunlardan
biri, bölge topraklarına ve çay bitkisine uygun organik gübre konusundaki boşluktu. 2012 yılından
itibaren, Yeditepe Üniversitesi Biyomühendislik
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Turan öncülüğünde bölgede başlatılan bilimsel çalışmalar
sonrası özel formülasyonla katı ve sıvı gübre üretilerek 2013 ve 2014 yıllarında deneme çalışmaları
yürütüldü. Bu çalışmaların büyük bölümü 2012
yılında organik çay tarımına geçişte Çayeli ilçesi
Senoz vadisindeki 11 köyde yürütüldü.
Çalışmaların olumlu sonuçlar vereceği öngörüsüyle iki kurum arasında 31 Aralık 2014 tarihli bir
protokol imzalandı. Çayeli Senoz vadisi Yeşiltepe
[14]
ARALIK 2015
köyü pilot bölge seçildi ve köyde kontrol ve uygulama bahçeleri belirlenip
2015 yılında organik gübre uygulaması
yapılarak her hasat döneminde verim
farklılıkları tespit edildi. Uygulama sonuçları Ar-Ge raporu olarak her sürgün
sonrası üniversite tarafından kitap olarak basıldı.
Protokol kapsamında yürütülen çalışmada kullanılan gübrenin tamamı ücretsiz olarak karşılanıp, üniversite ve
Çaykur görevlileri denetiminde gönüllü
üreticilerin bahçelerinde uygulamalar
yapıldı.
2015 yılında Yeşiltepe köyünde yürütülen çalışmalardan olumlu sonuçlar
alınınca, bu protokolün bir yıl daha
uzatılması kararı alındı. Bu kapsamda
2016 yılında Yeşiltepe köyü ile birlikte Güneysu Dumankaya köyü ve ayrıca belirlenecek birkaç farklı bölgedeki
konvansıyonel çay bahçelerinde de
organik gübre deneme çalışması yapılması kararlaştırıldı. Uygulamaları Yeditepe Üniversitesi adına Yeditepe Sağlık A.Ş. Karadeniz Bölge Koordinatörü
Ahmet Ali Kork organize edecek.
“OBA” ÇAYLIK ÇAYLIK
GEZIYOR, SORULARI
YANITLIYOR
Doğu Karadeniz Bölgemizin ve aynı zamanda
ülkemizin stratejik bitkisi olan çayın üretiminde
bugüne kadar konvansiyonel tarım modeli uygulandı.
Konvansiyonel tarım da ürünü maalesef hem kalite
hem de sürdürülebilir ekonomik değeri açısından
olumsuz etkiledi. Uzun yıllar çay tarımında yoğun bir
şekilde kullanılan kimyasal girdiler toprak yapısı ve
biyoçeşitliliğin yok edilmesine bağlı olarak verim ve kalite
düşüklüğüne yol açtı.
Bölgede ‘’Organik Tarım’’ denildiğinde çayın doğal
ortamda yetiştirilmesi algısının doğru bir yaklaşım
olmadığı, organik tarımın hiçbir girdi uygulamadan ve
hiçbir kültürel uğraş yapılmadan uygulanan bir model
olmadığı, konvansiyonel tarım modeline göre verim kaybı
inancının doğru olmadığı gibi pek çok konuları yürütülen
proje kapsamında gözle görülebilir, somut gerçekçi
yaklaşımlarla çay üreticilerine organik gübre temininin
yanı sıra, çaylıklarımıza uygulamaların en uygun
şekliyle nasıl yapılarak sürdürülebilir organik tarımın
gerçekleştirilebilir duruma getirilmesi gibi birçok konuda
“Organik Gübre Bilgilendirme Aracı” (OBA) uzman
ekiplerle ilçe ilçe, köy köy üreticilere ulaşıp gerekli
bilgiler verilmektedir.
Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü
ve Çaykur işbirliğiyle sürdürülen “Doğu Karadeniz Organik
Çay Yetiştiriciliği Projesi” kapsamında organik yetiştiricilik
bölgelerinde geniş alanlardaki çaylıkların daha hızlı
ve kolay gübrelenmesinde çay üreticilerinin yardımına
GOMA (Gübre Olaylarına Müdahale Aracı) yetişti.
Karadeniz Bölgesi’nin dağlık kesimlerinde eğimli
yamaçlarda yapılan çay yetiştiriciliği, üreticilerin
gübreleme programlarını uygulamasına engel
oluşturuyordu. Yeditepe Üniversitesi Genetik ve
Biyomühendislik bilim adamları ve araştırmacıları bu
sorunu çözmeye odaklandı. Öncelikli olarak helikopterle
sulama yöntemleri gibi farklı düşünceler üzerinde
duruldu. Ama çok da uygulanabilir bulunmadı. Ayrıca pek
ekonomik bir yöntem de sayılmazdı.
Artılar-eksiler bir araya konuldu ve sonuçta, tamamen
bu projeye özel bir gübreleme aracı tasarlanmasında
karar kılındı. Adı da kendisi kadar özeldi: GOMA (Gübre
Olaylarına Müdahale Aracı).
GOMA, eğimli alanlara paralel pompa basıncı sağlayacak
ve hareket kapasitesi olan portatif bir başlık taşıyacaktı.
2 ton kapasiteli olan GOMA, kamera sistemiyle çalışan
360 derece döner başlığıyla 50 metre mesafeye basınç
sistemiyle gübreleme yapabiliyordu.
Mikrobiyal ve suda yüzde 100 çözünebilen sıvı Bactogen
organik gübreleri, GOMA sayesinde, projenin pilot bölgesi
olan Yeşiltepe köyü başta olmak üzere Ardeşen, Hemşin,
Güneysu, Çamlıhemşin, İkizdere bölgesindeki büyük
çay alanlarına hızla uygulandı. GOMA, sürekli olarak
belirlenen periyotlarda bölgedeki hizmetini sürdürüyor.
ARALIK 2015
[15]
[organiktarım]
Doğu Karadeniz için
sadece ekonomik değil
yaşamsal bir adım
olan organik çay tarımı
projesi, bu nedenle
bir sosyal sorumluluk
projesi olarak takdir
edildi. Dünyanın en
büyük çaplı organik çay
alanları dönüşümüne
öncülük etmenin
gururunu yaşıyoruz
“Çay, bu topraklarda yeniden doğacak.”
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun, bu sözlerinde ifade
ettiği kararlılıkla öncülüğünü yaptığı organik
tarım projesi ödüllendirildi.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme sürecinde
uluslararası akreditasyon şartlarını hazırlamak
ve uygulamak amacıyla hizmet veren Uluslararası Akreditasyon Derneği (ULAK), Yeşiltepe
Köyü Organik Çay Projesi yürütücüleri Çaykur, Yeditepe Üniversitesi ve Yeditepe Sağlık
Hizmetleri A.Ş.’ye, 170 ülkede geçerli, IQ-SA
8000-2001, Uluslararası Sosyal Sorumluluk
Yönetim Sertifikası verilmesini kararlaştırdı.
Sertifikalar, 15’inci Uluslararası Growtech Tarım Fuarı’nda düzenlenen törenle sahiplerini
buldu. Sertifikaları, Çaykur Yönetim Kurulu
Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu,
Yeditepe Üniversitesi adına İstek Vakfı Kurucu
Onursal Başkanı Bedrettin Dalan, Yeditepe
Sağlık Hizmetleri A.Ş. adına Yönetim Kurulu
Başkanı Emrah İnce aldı.
Bizlere, dünyada da geçerliliği akredite edilmiş
ve dünyanın en büyük çaplı organik çay alanları dönüşümüne öncülük etmenin haklı gururunu yaşatan sertifikayı, ULAK Genel Başkanı
Fatih Sinan Yılmaz takdim etti.
BEDRETTIN DALAN: İMDAT BEY
ILE GURUR DUYUYORUM
İmdat sütlüoğlu’ndan
organik tarım için
bir hamle daha
[16]
ARALIK 2015
İstek Vakfı Kurucu Onursal Başkanı Bedrettin Dalan, takdim töreninde projenin önemine
işaret ederek şunları söyledi:
“Çay tarımı, eskiden nasıl konulduysa, öylece,
kendiliğinden yürüyen bir sistemdi. Yenilenmesi, her bakımdan atılım yapılması gerekiyordu. İşte o atılımı, İmdat Bey gerçek anlamda
yapıyor. Eğer kendisinden duyduğum projeleri
gerçekleştirirse, Rize’ye ve Türkiye’ye çok büyük katkıları olacak. Çünkü çaylıklar eskimiş,
toprak verimsiz hale gelmiş. Bunların yeniden
toparlanması lazım. İmdat Bey, yeniden oluşumu planlamış ve çalışmaya başlamış. Onun
için bir Türk olarak kendisiyle gurur duyuyorum. Kendisine başarılar diliyorum. Çünkü
İmdat Bey’in başarısı, Rize’nin ve Türklüğün
başarısı olacak.”
Çaykur olarak Yeditepe
standına yerleştirdiğimiz
çay ocağından fuar
süresince ziyaretçilere
organik çay ikram
ettik. Ziyaretçiler sıcak
bir molada Yeditepe
Üniversitesi ve Çaykur
işbirliğiyle yetiştirilen
organik çayı içerek bu
işbirliği sonucu oluşan
lezzet için teşekkür
ettiler.
İMDAT SÜTLÜOĞLU: BU TARIHI BIR PROJE
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu da, yapılan çalışmaların takdir edilmesinin projenin devamı açısından çok önemli
olduğunu vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti:
“Ödül için çok teşekkür ediyorum. Yapılan çalışmaların takdir edilmesi, bunların devamı açısından çok önemli. Büyük oranda toprak vasfını kaybeden
topraklarımızın rehabilite edilmesi çok önemli. Biz de bu nedenle dünyanın
en büyük organik havzasını oluşturmak gibi büyük bir projeyi ele aldık. Şu
anda mevcut çay havzamızın 70 bin dekarı organik havza ilan edilmiştir ve
30 bin dekarda fiilen organik üretim başlamıştır. Bu gelişme kararlı bir şekilde
devam ediyor ve edecek.
Organik gübrenin nasıl uygulanacağı önemli bir konuydu. Çünkü konvansiyonel bir şekilde üretilen çay, kimyasal gübrelerle üretiliyor ve bunlar da
çevreye, doğaya son derece büyük zarar veriyor. Bitkilerimiz, meyvelerimiz,
balıklarımız büyük oranda zarar görüyor. Elbette insanlarımız da… Tekrar
nasıl dönüşebiliriz noktasında, tabiri caizse, gübre konusunda patinaj yapıyorduk. Bu proje imdadımıza yetişti. Sağolsunlar ellerini değil gövdelerini
taşın altına koydular. Bütün güçleriyle bize destek oldular. Kendilerine çok
teşekkür ediyor, minnet duyuyoruz. Yeditepe Üniversitesi ve bizim köyümüz
Yeşiltepe arasında çok güzel bir işbirliği yapmış olduk. Bu çalışma, umuyoruz ki daha kapsamlı bir şekilde geliştirilerek devam edecek. Ve inşallah
Yeditepe Üniversitesi’nin de destekleriyle dünyanın en büyük organik havzasını oluşturacağız. Bu tarihi bir proje. Çay, bu topraklarda yeniden doğacak.
Böyle bir üniversitemizin olması, bizim için büyük bir şans. Destekleri için
Sayın Dalan’a ve çalıştığımız çok değerli ekibe teşekkür ediyoruz.”
ARALIK 2015
[17]
[organiktarım]
nen ve sertifikalandırılan arıcılık faaliyetlerine “organik
arıcılık” deniliyor.
İLK ORGANIK BAL
İMDAT SÜTLÜOĞLU’NA
Çaykur ve Yeditepe Üniversitesi işbirliğindeki Organik Çay
Tarımı Projesi sayesinde, Senoz yöresinde (Çataldere) ilk
sertifikalı, organik bal üretilip piyasaya sürüldü
ORGANIK ÇAY PROJESI, doğaya yararlı olmak
kadar onu onarmanın da mümkün olduğunu gösterdi. Organik çay üretmek için yola çıkılan projenin
olumlu etkisi çayla sınırlı kalmadı. Rize Eğitim ve
Kültür Vakfı Başkanı ve organik bal üreticisi Sabit
Çelik, ilk organik balı Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’na sundu.
Doğada bulunan nektar, polen, su ve propolisin
arılar tarafından toplanarak çeşitli arı ürünlerine
dönüştürülmesi işleminde; üretiminden tüketimine
kadar tüm aşamalarında, suni beslenme ve kimyasal ilaçlama yapmadan, organik tarım alanlarında
veya doğal yapısı bozulmamış florada, her aşaması bir kontrol ve sertifikasyon kuruluşunca denetle-
[18]
ARALIK 2015
KÜLTÜRÜMÜZDE VAR
Sabit Çelik, ülkemizin zengin doğasının, ona aynı zamanda bir bal ülkesi niteliği kazandırdığını anlattı: “Ülkemiz dört mevsimin aynı anda farklı yörelerde yaşanabildiği ender ülkelerden biri. Bu özelliği sayesinde
çok zengin bir floraya sahip. 3 bin 900’ü endemik olmak üzere, 10 bin doğal bitki türü yetişiyor. 500 bitkinin nektar ve polen kaynağı olduğu biliniyor. İşte bu
doğal ve zengin flora, ülkemizi bal çeşitliliği yönüyle
öne çıkaran bir bal ülkesi yapıyor.” Arıcılığın köylerde
yaşayan insanlarımız için bir ekonomik faaliyet ama
aynı zamanda kültürümüzde mevcut bir uğraş ve ata
mesleği olarak yapılageldiğini hatırlatan Sabit Çelik,
balın önemi ve organik arıcılıkla ilgili şu bilgileri verdi: “Bal temel bir gıda maddesi olmasının ötesinde,
şifa kaynağı olarak da kullanılan bir besin. Balın şifa
kaynağı olarak kullanılması arıcılara maddi ve manevi
sorumluluklar yüklüyor. Balı, doğal olarak üretmek ve
pazarlamak sorumluluk anlayışının bir gereği olmalı.
Son yıllarda, üretimde ve sanayide yapılan yanlışlar,
tüketicilerin bala olan güvenini kırdı. Günümüz insanı
bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde ekolojik kirliliği artırırken, diğer taraftan da ekolojik dengeye, biyolojik
çeşitliliğe hizmet etmeye ve insan sağlığına doğrudan fayda sağlayacak ürünleri elde etmeye çalışıyor.
Bunun için organik tarım (organik arıcılık) alanlarına
ihtiyaç duyuldu. Çaykur Genel Müdürlüğü tam da
bu anlamda önemli bir projeyi, Organik Çay Tarımı
Projesi’ni uygulama alanına sokarak hızla yaygınlaştırdı.
Organik çay tarım alanlarının genişletilmesi kapsamında Senoz yöresi de organik çay tarımına açıldı.
Yöre insanı başlangıçta organik çay tarımına birim
alandan elde edilecek ürün miktarı yönünden soğuk
baktıysa da, üreticinin mağdur edilmeyeceğini anladığında dört elle sarıldı. Bugün organik destek 3.5
milyondan 11 milyona çıkarıldı. Normal yaş çay yaprağının kilogram fiyatı 158 kuruşken, organik yaş çay
yaprağının kilogram fiyatı 320 kuruş oldu.”
Üreticinin mağdur olmaması için yapılan ürün kaybı
desteği nedeniyle Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip
Erdoğan’a, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’na
teşekkür eden Çelik’in, projeyi hayata geçiren İmdat
Sütlüoğlu’na bir sürprizi vardı.
“Bu proje sayesinde, Senoz yöresinde (Çataldere) ilk
sertifikalı, organik balı üretip piyasaya sürmenin gururunu yaşarken, her zaman desteğini gördüğümüz
Sayın Genel Müdürümüze bir numunesini takdim
ediyor ve teşekkürlerimi arz ediyorum” diyerek, organik çay tarımı projesinin etki alanının çayla sınırlı
olmadığını gösteren hediyesini sundu.
KÖYDEN GÖÇÜ ÖNLER
Rize Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Sayın Şafak Bulut
ve ekibine, Arıcılar Birliği Başkanı Fevzi Cıvaoğlu’na,
organik bal üretim sertifikasyon kuruluşu EKOTAR’ın
ekibine, projeye emek veren emekli Daire Başkanı A.
Ali Kork’a da teşekkürlerini ifade eden Sabit Çelik,
sözlerini şöyle tamamladı:
“Aynı zamanda, Çaykur bu projesiyle, bölge insanının ufkunu açarak bakış açılarını değiştirdi, ata mesleği konvansiyonel arıcılıktan organik arıcılığa geçişi
hızlandırdı. Temennimiz odur ki, çay tarım hinterlandı
tümüyle çay tarımına açılınca, organik bal üretimi de
aynı şekilde artsın ve dolayısıyla üretici çaydan elde
ettiği gelirin yanında organik bal üretimiyle de önemli
bir gelir kaynağına sahip olsun. İnşallah bu çalışmalar
kırsaldan şehre göçü önleyecek ve köylümüzün köyüne dönüşünü hızlandıracaktır.”
ARALIK 2015
[19]
[güncel]
YEŞİL ÇAY PUDRASI KULLANIM
ALANLARI...
Japon kültüründe yeşil çay pudrası çay seremonileri açısından ayrı bir yer
tutmaktadır. Bu seremonilerde sıcak su ile karıştırılarak elde edilen içecek
özel kâselerde misafirlere sunularak tüketilmektedir. Japonya’da yolda
yürürken birçok insanın elinde şişeler içerisinde yeşil bir içecek taşıdıklarını
görmek mümkündür. Japon halkı soğuk su içerisinde çözündürdükleri
yeşil çay pudrasını su yerine tüketerek, su ihtiyacını biyoaktif bileşenlerce
zengin yeşil çay pudralı fonksiyonel içecekten karşılamaktadır. Ayrıca yeşil
çay pudrasından sütlü, meyveli, birçok çeşit içecek elde edilmekte olup, bu
içecekler Japonya’da sevilerek tüketilmektedir.
TÜRKIYE IÇIN YENI BIR ÜRÜN:
YEŞIL ÇAY PUDRASI
Prof. Dr. Feramuz Özdemir / Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü
ASYA ülkelerinde 4 bin yıldır tüketilmekte olan çay, coğrafi keşiflerden sonra hemen tüm dünyaya yayılmış ve günümüzde dünya genelinde yılda 3 milyon ton üretilerek dünyanın en popüler içeceklerinden biri olmuştur. Taze çay filiz ve yaprakları dünya genelinde siyah,
yeşil ve oolong olmak üzere üç farklı çaya işlenmektedir. Başta Avrupa olmak üzere batı ülkelerinde ve dünyanın diğer pek çok ülkesinde
siyah çay tüketimi yaygındır. Nitekim dünyada tüketilen çayın yüzde
78’si siyah, yüzde 20’si yeşil ve yüzde 2’si oolong çaydır. Yeşil ve
oolong çaylar daha ziyade Doğu Asya ülkelerinde tüketilmektedir.
Ancak son yıllarda batı ülkelerinde de yeşil çaya olan talep, yeşil
çayın sağlığa faydalı birçok özelliği nedeniyle artmaya başlamıştır.
Bu bağlamda ülkemizde de 2004 yılında, Çaykur tarafından yeşil çay
üretimine başlanmıştır. Yeşil çayın tadını ve aromasını batı toplumları pek sevmediğinden Çaykur Türk insanının damak zevkine uygun
naneli, limonlu, melisalı, elmalı süzen poşet yeşil çaylar üretmiş ve
pazara sunmuştur. Öte yandan tüketicinin bilinçlenmesi ve bilgiye
ulaşmanın kolaylaşması nedeniyle ülkemizde yeşil çay tüketimi giderek artmaktadır. Uzak Doğu ülkelerinde genellikle yeşil çay ve oolong
çayın tüketilmesi yanında, Japonya’da yüzlerce yıldır yeşil çayın başka bir şekli diyebileceğimiz matcha adı verilen bir ürün tüketilmektedir. Dilimize yeşil çay pudrası olarak çevirebileceğimiz matcha, birçok içeceğin hazırlanmasında kullanıldığı gibi farklı gıda gruplarında
katkı maddesi olarak da değerlendirilmektedir. Bu makalede yeşil
çay pudrasının tarihçesi, üretim yöntemleri, bazı kalite özellikleri ve
sağlık üzerine etkisi, kullanım alanları ve ülkemizde bu ürünün üretimi
ile ilgili yaşanan gelişmeler hakkında bilgiler verilecektir.
YEŞİL ÇAY PUDRASININ TARİHİ
VE TÜKETİM KÜLTÜRÜ...
Günümüzde Japonya başta olmak üzere sınırlı sayıda ülkede tüketilen yeşil çay pudrasının ilk olarak Çin’in Song Hanedanlığı (960-1279)
tarafından üretildiği düşünülmektedir. Ancak Song Hanedanlığı’nın
Moğol istilası sonrası yıkılması nedeniyle, yeşil çay pudrası üretimi
Çin’de durmuş ve hanedanlık süresince Çin’e diplomatik ziyaretlerde bulunan Japon rahipleri tarafından öğrenilen yeşil çay pudrası
kaşık (chashaku) ve bambu karıştırıcının (chasen) nazik hareketlerle
temizlenmesiyle başlamaktadır. Temizlik bittikten sonra her misafir
için üç kaşık yeşil çay pudrası kâseye eklenip, üzerine sıcak su ilave
edilerek ince bir macun elde edilinceye kadar karıştırılır. Daha sonra tekrar su ilave edilerek çorba kıvamında koyu bir çay elde edilir.
Karıştırma işlemi bitince kâse misafire sunulur, misafir kâseyi över,
döndürür ve yudumlar. Sonra kâseyi yanındaki misafire iletir. Tüm
misafirler çayı içince, kap ev sahibine sunulur ve ev sahibi tarafından
tekrar temizlenir. Bu seremoni Japon ulusunun milli bir değeri haline
gelmiş ve bu özgün kültür ülkeyi ziyaret eden turistlere her fırsatta tanıtılan bir öğe olmuştur. Japonya’da ortalama kalitede 20 g yeşil çay
pudrasının satış fiyatının 8-16 dolar olduğu ve seremoni kalitesinde
20 g yeşil çay pudrasının ise 40-100 dolar arasında fiyat bulduğu
bildirilmektedir.
YEŞİL ÇAY PUDRASININ ÖZELLİKLERİ VE
SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ...
üretimi, Japonya’da devam etmiştir. Daha sonra Japonlar yeşil çay pudrasından elde ettikleri başta çay
olmak üzere diğer ürünleri üretme ve tüketme konusunda kendilerine özgü bir kültür geliştirmişlerdir.
Nitekim Chano-yu adı verilen bir seremoni gelişmiş
ve bu seremoni zamanla Japon estetiği, Zen meditasyonu ve filozofik idealler içeren estetik ve sanatsal
bir gösteriye dönüşmüştür.
Chano-yu seremonisinin merkezinde çay ve çay
içmek bulunmaktadır. Bu seremoni kâse (chawan),
Yeşil çay pudrası, doğal ve biyoaktif bileşenlerce zengin bir gıda katkı
maddesi oluşu sebebiyle sağlıklı bir üründür ve Bl, B2 ve C vitaminlerince zengindir. Aynı zamanda mineralce zengin olan yeşil çay pudrası,
mangan ve flor kaynağıdır. Yeşil çay pudrası dışındaki tüm çaylar, sıcak
su içinde ekstrakte (demleme) edilmekte ve elde edilen bu ekstrakt içilmektedir. Bu şekilde tüketimde vücuda sadece çaydan sıcak suya geçen maddeler alınmış olmaktadır. Ancak yeşil çay pudrasında, yaprak
toz haline getirildiği için yaprak tüm olarak tüketilmektedir. Bu nedenle
sadece suya ekstrakte olabilen biyoaktif maddeler değil tüm biyoaktif
bileşenler vücuda alınmaktadır. Nitekim yapılan bir çalışmada yeşil çay
pudrası tüketimi ile diğer yeşil çay tiplerinden daha fazla EGCG (Epigallokateşin gallat) alınabileceği tespit edilmiştir (Wang vd 2000). Doğrudan yeşil çay pudrasının sağlık üzerine etkileri konusunda yapılan araştırmalar çok sınırlıdır. Ancak yeşil çayın antioksidan, antienflamatuar,
antimutajenik, antikanserojenik, antianjiyogenik, apoptotik, obezite önleyici, hipolipidemik (kolesterolü düşürücü), antiarteriosklerotik (damar
sertliğini önleyici), antidiabetik, antibakteriyel, antiviral ve yaşlanmayı
geciktirici etkilere sahip olduğu ve bu etkilerin genel olarak yeşil çayın
bileşiminde bulunan kateşinlerden kaynaklandığı bildirilmiştir (Koo ve
Cho 2004, Tas vd. 2005). Kateşinlerce daha da zengin olan yeşil çay
pudrasının da aynı fonksiyonel etkilere sahip olduğu ortadadır.
ÜLKEMİZDE YEŞİL ÇAY PUDRASI
ÜRETİMİ
Yeşil çay pudrası ilgimi ilk olarak 1980’li yılların sonlarında
çekmiş ve konu ile ilgili ürünü tanıtmaya yönelik “Matcha” adını “Yeşil Çay Pudrası” olarak Türkçeleştirerek “Çaydan Elde
Edilecek Değişik Ürünler: Yeşil Çay Pudrası” başlıklı hazırlamış olduğum makale Çaykur Dergisi’nde yayımlanmıştır. Bundan sonraki konu ile ilgili en önemli gelişme ise “Türk Çayının
Kalitesinin Artırılması ve Yeni Ürünlerin Geliştirilmesi” isimli
projenin 2008 yılında TÜBİTAK Kamu Araştırmaları Destek
Grubu’nca (KAMAG) desteklenmesi olmuştur. Bu çerçevede
Türk çaycılığının lokomotifi olan ÇAYKUR’un istek ve gayretleri ile liderliğimde Akdeniz Üniversitesi Gıda Mühendisliği
Bölümü’nde yine benim yetiştirmiş olduğum bir araştırma
ekibince yaklaşık 2 yıllık bir çalışma sonrasında Türk yeşil çayından yeşil çay pudrası üretilmiş, üretim teknolojisi ve elde
edilen ürünün kalite özellikleri ortaya konulmuş ve yeşil çay
pudrası katkılı yaş pasta, kek, kurabiye ve dondurma üretimi
gerçekleştirilmiştir.
Japonya’da satılan farklı markaların yeşil çay pudralarını getirterek üretmiş olduğumuz yeşil çay pudrası ile kalite özellikleri arasındaki farklılıkları karşılaştırdığımızda, Türk çayından üretmiş olduğumuz yeşil çay pudrasının renk ve parçacık
boyutu gibi bazı kalite özellikleri yönünden Japon yeşil çay
pudrasından daha üstün özellikte olduğu sonucunu görmem
konu ile ilgili yaklaşık 30 yıllık bir emeğin karşılığı olarak beni
fazlasıyla mutlu etmiştir.
Edindiğimiz bilgilere göre, Çaykur bu ürünün üretim denemelerine başlamış bulunmaktadır. Umarız yeşil çay pudrası en
kısa zamanda üretilip, market raflarındaki yerini alır ve Türk
insanı da bu özel ürünle tanışmış olur. Yeşil çay pudrasının ülkemizde endüstriyel boyutta üretimine başlanmasıyla birlikte
Türk çayı, demlenerek içilmesinin yanında farklı alanlarda da
kullanılmaya başlanacak ve bu durum çayımızın değerini ve
ihracat potansiyelini hiç kuşkusuz önemli ölçüde artıracaktır.
Bu yazı DrinkTechmarket İçecek ve Teknolojileri Dergisi’nden özetlenerek alınmıştır.
[20]
ARALIK 2015
ARALIK 2015
[21]
[çayınkaynağı]
KALKANDERE ÇAY
FABRIKASI
yeniliklerle kapasitesini artırdı
3 BIN 500 üreticisine 227 mevsimlik, 19 kadrolu, 19
memur personeliyle 67 alım yerinde hizmet veren
Kalkandere Çay Fabrikası’nda üretilen çayın kalitesi, sahilden ortalama 15 kilometre içeride olmasından da kaynaklanıyor. Denize paralel dağlar sahilde
daha fazla yağışa neden oluyor. Bunun yanı sıra,
yazın, özellikle rutubetli dönemlerde buharlaşmanın etkisiyle deniz suyunun sahile inmesi nedeniyle
iç fabrikaların çayı daha kaliteli oluyor. Kalkandere’ninki de, “dağ çayı” olarak nitelendirilen bu çaylardan. Ancak Kalkandere Çay Fabrikası, doğanın
bu armağanını, son iki yılda yapılan yeniliklerle zenginleştirdi. 23 bin dönüm arazi üzerine kurulu 18 bin
dönüm kapalı alanda faaliyet gösteren fabrikada kazan dairesi, soldurma, kırılma, tasnif üniteleri yenilendi. Bu yenilikler Kalkandere Çay Fabrikası’nı hem
randıman, hem de kapasite anlamında çok etkiledi
ve çayının kalitesini biraz daha artırdı. Eski sistemde
kapasite 120 ton/gün olarak belirlenmekle beraber
eskimiş sistemle bu rakamı yakalamak bile zorken,
yapılan yeniliklerin ardından 135 bin ton/gün seviyesine kadar çıkıldı.
Yerleşim merkezinde yer alan bir fabrika olduğu için
çevreci bir hassasiyetle, üretim artıklarını kazan dairesinde yakılmak yerine, müstahsile de faydalı olması amacıyla gübre haline getirmeye başladılar. Bu bir
buçuk yıllık çalışmaları, belgeyle ödüllendirildi.
Kalkandere Çay Fabrikası’nın hinterlandında yer
alıp da daha sonra Kalecik’e bağlanan bir bölgede
organik tarım yapılıyor. Kalkandereliler de, dağlık
bölge olmaları dolayısıyla ileriki dönemlerde burada
da organik tarım yapılması umudu taşıyorlar.
Çaykur’un en eski fabrikalarından
biri olan Kalkandere Çay
Fabrikası’nın çalışanları, 13 bin
800 dekarlık hinterlanddan alınan
ve günde 120 ton kadar işlenen
çaylarının kalitesiyle övünüyor.
En rakımlı fabrikalardan biri
olduğu için ürün sahil çayına göre
biraz daha düşük ancak ekstrat
değerleri daha yüksek.
[22]
ARALIK 2015
ARALIK 2015
[23]
[çayınkaynağı]
ÇALIŞANLARIMIZIN GÖZÜNDEN
KALKANDERE ÇAY FABRIKASI
MAHMUT DOĞAN
Çaykur olmasa, elimize çapayı alıp
çelikleri sökeriz
FETHI ÇOLAK
FETHI ÇOLAK
Özel sektörün çay kalitesi Çaykur’a yaklaşamaz
Fabrikanın kıvırma bölümünde çalışıyorum. Kalkandere’de büyüdüğüm
için, fabrika çocukluktan beri bildiğim ve sevdiğim bir yerdi. Çaykur’a
katılmayı çok istiyordum ve nihayet bu yıl başladım. Babam da bu
fabrikadan emekli olmuştu. Hatta ailemizin Çaykur’lu bireyleri bir
kuşak daha geriye gidiyor. Hem bölge halkına iş imkânı sağlaması, hem
de özel sektöre karşı durumumuzu güçlendirmesi açısından Çaykur,
olmazsa olmazımız. Hem Çaykur’da çalışıyoruz, hem de Çaykur’a
birer üretici olarak çayımızı satıyor ve bir ay gibi kısa bir süre sonra
paramızı alıyoruz. Kalite açısından da özel sektör Çaykur’un yanına bile
yaklaşamaz. Bu kocaman fabrikada günde 140 ton kadar çay işleniyor
çünkü biz çayı, süreci devamlı kontrol ederek işliyoruz.
1993 yılında imalat bölümünde işe başladım. Dört
beş yıl kadar sonra da ihtiyaç üzerine bakım-onarım
bölümüne geçtim. Uzun yıllardır burada çalışıyorum.
Fabrika evimiz, çalışanlar ailemiz gibi oldu artık.
Fabrikamız son yıllarda ciddi bir yenilenme yaşadı.
Fabrikamız artık modern, ortaya çıkan ürünün de
kalitesi her geçen gün artıyor. Yenilikler teknolojik
olduğu kadar, farklı ürünler çıkarmak açısından da
geçerli. Çaykur aynı zamanda çay üreticisi için de
güvence. Özel sektör çayı ilk zamanlar peşin parayla
alıyor. Çaykur kontenjan uyguladığı zaman “Sen
darlandın, ben
fiyatı düşüreyim”
diyor. İki sene
sonra parayı
verecek! Çaykur
olmasa, elimize
çapayı, küreği alıp
çelikleri sökmeye
başlarız.
MAHMU
T DOĞA
N
AZ
[24]
ARALIK 2015
Şimdi her şey tam kıvamında...
ÖMER ÇOLAK
ÖMER ÇOLAK
Yenilikler, düzeltmeler çaya, çaylıklara ilgiyi artırdı
25 yıldır bu fabrikadayım. Ailemden üç kişiyle birlikte burada çalışıyorum.
Fabrikada sıhhi tesisatçı olarak çalışmaya başlamıştım ve bugün de aynı
bölümdeyim. Bütün fabrikada olduğu gibi benim bölümümde de yenilikler
yapıldı. Yenilenmeden önce eski kazanlarla çalışıyorduk. Sistem güzel,
biz çalışanlar daha rahatız. Çaykur’un yeni ürünlerini çok takdir ediyorum.
“didi”den tutun, kokulu çaya kadar bu gidiş çok olumlu, gurur verici… Bütün
bunlar, son yıllarda yaşadığımız, hayatımızı olumlu etkileyen gelişmeler.
Bu düzelme de çaya, çaylıklara olan ilgiyi yeniden artırdı. Üreticiler de daha
dikkatli çay topluyorlar. Çayların hepsi kesildiği için çaylıklar düzgün, kök
budama yok, yabancı madde yok.
Kalkandere Çay Fabrikası’na 2007 yılında
girdim. Daha önce başka iş yapıyordum.
Babamın ısrarıyla Çaykur’a müracaat ettim.
Ama şimdi çok memnunum. Çay sezonu
dışındaki zamanda İstanbul’da yaşıyorum.
İlk yıllarda kıvırmada ve ocaklarda çalışmıştım,
şimdi tesisat bölümündeyim. Ben ocaklarda
çalışırken altı-yedi tane kazan vardı ve epey
zorlu bir çalışmaydı. Artık öyle bir sıkıntı
yaşamıyoruz. Bu yenilikler çayın kalitesini de
iyileştirdi. Sitim olmadan, sıcaklık olmadan çay
güzel kavrulmuyordu, şimdi tam kıvamında…
Ürün kalitesi de belirli bir seviyenin altına
düşmüyor.
SERDAR
ÇOLAK
ÖZAY YAZICI
HÜSEYIN YILMAZ
ÖZAY YAZICI
1998 yılından beri mutfakta çalışıyorum. Aslında bu benim baba masleğim. Babam
bu fabrikada aşçılık yaparak emekli oldu. Aynı şekilde, ağabeyim de burada aşçı
olarak çalışıyor. Fabrikamız son yıllarda çok yenilendi. Mutfak için de bir yenilenme
yapılacak, mekânımız yeniden dizayn edilecek. Haftalık alışverişimizi yapıyoruz. Şu
anda ortalama 50 kişilik yemek yapıyorum. Her vardiyanın işçi sayısı farklı oluyor.
Arkadaşlarım gibi ben de hem üretici hem çalışanım. Birçoğumuz aynı durumdayız.
Bölgemizin ekonomisi çay ve Çaykur üzerinden yürüyor. Üstelik sadece biz değil, bölge
dışından insanlar da çaydan geçim sağlıyor. Çay ve Çaykur bizim ekmek kapımız.
Çaykur’da çalışmaya bu yıl başladım. Bizim aileden sadece ağabeyim Çaykur’da çalışmıştı. Tasnifte,
paketlemede çalışıyorum. Bütün fabrikada olduğu gibi bizim bölümümüzde de değişiklikler yapıldı.
Eski çalışma koşullarımız daha zorluydu, şimdiyse daha pratik ve kolay. Bu düzenlemelerin en iyi
tarafı, daha az zamanda daha çok iş yapmamızı sağlaması. Bizi ilgilendirdiği kadar bölge halkını da
ilgilendiren düzenleme, toz oranının düşürülmesiydi. Çay bizim velinimetimizdir. Çaykur olmasa, özel
sektör bizi ezer. Çaykur olmadığı zamanlarda, özel sektör çayı ucuza alıyor, “İster sat ister satma, nasıl
olsa bize mecbursun” yaklaşımıyla davranıyor. Dolayısıyla Çaykur’dan çok memnunuz.
Sadece bizim değil, yabancıların da ekmek kapısı
HÜSEYIN YILM
SERDAR ÇOLAK
Çaykur’dan çok memnunuz
ARALIK 2015
[25]
YAPMADAN
DÖNMEYIN [gezigünlüğü]
• Altıntepe şehir kalıntılarını gezin.
• Mama Hatun Külliyesi, Terzi Baba Türbesi ve
Kemah Kalesi gibi yapıları mutlaka görün.
• Erzincan Girlevik Şelalesi’nin yanında yetiştirilen
alabalığın tadına bakın.
• Esentepe’den kent manzarasını
gözlemleyin.
• Erzincan tava leblebisi ile
tulum peynirini tadın.
TURIZMIN YÜKSELEN YILDIZI:
Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Erzincan, doğal güzellikleri ve modern ulaşım
imkânları sayesinde son yıllarda ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden biri haline
geldi. Her geçen yıl çok daha fazla doğa sporu tutkununu kendine çeken Erzincan’ın
popülerliği, kentteki yeni turizm yatırımlarıyla birlikte daha da arttı.
ERZİNCAN
DOĞAL HAZINE
Erzincan, belki de Türkiye’nin en temiz,
el değmemiş doğal alanlarına sahip olmasıyla da dikkat çekiyor. Kentte sanayi
üretiminin sınırlı olması, yüzölçümünün
büyüklüğü gibi etkenler sayesinde korunan yeşil alanların toplam alan içindeki payı yüzde 11’i buluyor. Kent sınırları
içindeki doğal çeşitlilik de oldukça dikkat
çekici. Hızla akan dereleri, sakin kaplıca
suları, dik yamaçlardan oluşan dağları,
oksijen deposu yaylaları, mineral deposu
su kaynakları ve pırıl pırıl vadileriyle Erzincan muazzam bir turizm potansiyeline
sahip.
ALTERNATIF SPORLAR
ANADOLU’NUN en eski kültür merkezlerinden biri olan Erzincan,
doğal ve tarihi zenginlikleriyle alternatif turizmin yıldızı olarak parlıyor. Raftingden kaya tırmanışına, rüzgâr sörfünden kış sporlarına, trekkingden yamaç paraşütüne dek geniş bir aktivite olanağı sunan Erzincan’da neredeyse tüm alternatif sporları denemek
mümkün. Doğa sporlarıyla ilgilenmeyenler ise kentteki eşsiz doğal
güzelliklerin tadını çıkarabilir ve binlerce yıllık uygarlık tarihinin izini
sürebilir. Geçmişi 5 bin yıl öncesine dek uzanan kent, Roma ve
Osmanlı uygarlıklarına dair yoğun bir kültürel mirasa sahip. Tarihi kaleleriyle büyük bir zenginliğe sahip olan Erzincan ziyaretinizi tarihi surlarının izini sürerek planlayabilirsiniz. Kentte Erzincan
Kalesi, Gülabibey Camii, Melik Gazi Türbesi, Tugay Hatun Kümbeti, Mama Hatun Külliyesi gibi tarihi eserler görülebilir. Karanlık
Kanyon’un keşfi, Otlukbeli Gölü’nde piknik keyfi, Kemah’ta festival
coşkusu Erzincan’da deneyimlenebilecek etkinliklerden birkaçı…
[26]
ARALIK 2015
60 kilometre genişliğindeki Erzincan
Ovası, kış sporlarının yanı sıra yamaç
paraşütünden biniciliğe, kaya tırmanışından kanyon keşfine varana dek pek çok
aktivite için uygun bir ortam sunuyor.
Altı ay boyunca hizmet veren Ergan Dağı’ndaki kış sporları merkezi bu anlamda Türkiye’nin en verimli tesislerinden
birine sahip. Kentte geçtiğimiz yıllarda
organize edilen Dünya Yamaç Paraşütü
Şampiyonası, zaman içinde geleneksel
bir festivale dönüşmüş. Her yıl onlarca
ülkenin sporcuları Erzincan’ın gökyüzünü rengârenk paraşütleriyle süslüyor.
Erzincan sınırları içinde off road yarışları
ve alternatif sporlar festivali de yerel halk
tarafından benimsenmiş durumda.
Terzibaba, Hıdır Abdal Sultan ve Melik
Gazi türbeleri görülmeye değer olanlardan... Kemah ilçesindeki Gülabibey
Camii, Mama Hatun Külliyesi de mutlaka ziyaret edilmeli.
RAFTING KEYFI
Rafting ile 1994’te tanışan Erzincan’da
çok sayıda rota bulunuyor. Geçtiğimiz
20 yıl boyunca gerçekleştirilen festivaller sayesinde hatırı sayılır bir sporcu
grubunun yetiştiği Erzincan’da rafting
yapmak isteyenler özellikle mayıs ayını
tercih edebilir.
MESIRE YERLERI
Erzincan, birbirinden güzel mesire yerlerine sahip… Bunlar arasında
en popüler olanı, kuşkusuz Otlukbeli
Gölü’nün çevresindeki doğal park konumundaki alan. Koruma altındaki Otlukbeli Gölü’nden çıkan kırmızı renkli
su ve etrafındaki doğal travertenler
oldukça dikkat çekici.
EL SANATLARI
Erzincan’a gezmeye gelenlerin en çok
tercih ettiği hediyeliklerin başında bakır işleri geliyor. Semaver, tepsi, biblo,
duvar tabağı, şekerlik, vazo gibi anı ve
süs eşyalarının yanı sıra el dokuması
halılar da Erzincan’dan alınabilecek
özgün hediyelik eşyalar arasında…
EVLIYALAR KENTI
Erzincan genelindeki çok sayıda türbe
ve külliye, kente uhrevi bir hava katıyor.
ARALIK 2015
[27]
[bayilerimiz]
Çaykur Erzincan’da
başımızın tacı
“SON IKI YILDAKI Çaykur Erzincan bayiliğini yürüten Asil Tüketim Şirket Müdürü Suat Kalkan, “Çayın çok
büyük önem taşıdığı Erzincan’da Çaykur başımızın tacıdır” diye konuştu. Ülkemize mal olmuş
efsanevi bir markayla çalışmanın gururunu yaşadıklarını dile getiren Kalkan, “Türkiye’nin en iyi
markasıyla çalıştığımızın bilinciyle ve sorumluluğuyla hareket ediyoruz,” dedi.
BU HIZMET VE ÜRÜNLERIN
“didi” ATAĞI, BIZE
YÖNELIK DESTEKLER
VE YÖNLENDIRMELER
BAYILERIN DAHA DA
BÜYÜMESINI SAĞLADI. TÜM
GELIŞTIRILMESINDE
EMEĞI GEÇEN HERKESE
TEŞEKKÜR EDIYORUZ.”
ÇAYKUR’UN Erzincan bayiliğini yürüten Asil Tüketim, 1995 yılından bu yana faaliyet gösteren Ataş
ve Müezzinoğlu şirketlerinin 2008 yılında güç birliği yapmasıyla kurulmuş büyük bir kuruluş. Yönetim Kurulu Fikret Ataş, Ömer Müezzinoğlu ve Suat
Kalkan’dan oluşan Asil Tüketim, sektör ve saha
deneyimini Çaykur ürünleriyle birleştirerek büyük
bir başarı ivmesi yakalamış. Şirket Müdürü Suat
Kalkan sorularımızı yanıtladı.
Çaykur ailesine ne zaman katıldınız?
Bayi olarak Çaykur ile doğrudan temasımız 1995
yılının ocak ayına kadar uzanıyor. İlk bayilik sözleşmemizi o tarihte imzaladık. O günden bu yana Çaykur ile çalışmaya devam ediyoruz. Çaykur gibi köklü
ve milli bir markayla ilerlemek bizim için önemliydi.
Hem ürünü hem de bölgeyi çok iyi biliyorduk, bu
nedenle en iyi markayla çalışmalıydık. Yola çıkarken
hissettiğimiz heyecanı ve azmi hiç azaltmadan hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz.
Kişisel olarak ben Çaykur ailesine 2008 yılında
katıldım. İşe başladığım günden bu yana kotalarımızı eksiksiz dolduran bir bayi olmayı başardık.
Çaykur’un tüm kurallarına uyan şirketimiz, ürünlerimizin dağıtımını en iyi şekilde yapmak için depo,
araç, personel anlamında sektöre öncülük edecek
[28]
ARALIK 2015
şekilde çalışıyor. Dört aracımız ve altı çalışanımızla Erzincan merkeze ve ilçelerine başarıyla hizmet
veriyoruz. Çaykur’daki yöneticilerimiz tarafından
bölgemize yapılan denetimlerde aldığımız başarılı
sonuçlar da bunun göstergesi.
Erzincan’da Çaykur ürünleri nasıl karşılanıyor?
Erzincan halkı ekseriyetle memur ve çiftçi kesiminden oluşuyor. Dolayısıyla çay Erzincan için
çok büyük önem taşıyor. Akşam kahvehanelerde ya da misafirliğe gittiğiniz bir evde genellikle
çay içilir. Bu yüzden Erzincanlılar çayın kalitesine büyük önem verir. Tiryaki grubunun yanı sıra
Rize ve Altınbaş çaylarımız da büyük ilgi görüyor.
Kahvehanelerde ve misafirliklerde halkımız özellikle Altınbaş ürünümüzü tercih ediyor.
saygıya dayalı arkadaşlık ortamı içinde zaman zaman yaptığımız etkinliklerle
çalışanlarımızın motivasyonunu artırıyoruz.
Çaykur ailesinin bir ferdi olmak size neler hissettiriyor?
Çaykur, ülkemize mal olmuş efsanevi bir marka. Özellikle “didi” bizi daha çok
motive eden, heyecanımızı artıran çok önemli bir unsur oldu. “didi” markasının her geçen gün büyüyerek tüm içecekler içinde pazar lideri olacağına
inanıyoruz. Bu ürünün geliştirilmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Son iki yılda çay satışında dağılıma yönelik destekler ve noktalarda dikey
büyümeler sağlamak amacıyla yapılan yönlendirmeler tonaj büyümemizde en
büyük rolü oynadı. Tüm Çaykur ailesine, milletimize huzur ve başarılarla dolu
bir yeni yıl diliyoruz.
Çalışan motivasyonunu nasıl sağlıyorsunuz?
Her işyeri sahibi ya da yönetici motivasyonu yüksek çalışanlar ister. Çalışanın moral ve motivasyonu yükseldikçe sağlayacağı verim de artar. Bu
nedenle işyerimizde çalışanlarımıza sağladığımız
ortamın huzurlu olması ve onlara sunduğumuz
teknik imkânlar büyük önem taşır. Sevgiye ve
ARALIK 2015
[29]
[tedarikçilerimiz]
Halkımız
Çaykur’a
güveniyor
Anadolu’nun en önemli yerel
market zincirlerinden birinin
kurucusu olan Hâdim Şirketler
Grubu Yönetim Kurulu Başkanı
Ayhan Salman, “Farklı tüketim
tercihleri olan, birbirinden farklı
kesimlerden gelen müşterilerimiz
Çaykur ürünlerini tercih ediyor.
Müşterilerimiz geçmişten bugüne
beğendikleri lezzete duydukları
sadakat ve duydukları güven
nedeniyle Çaykur ürünlerini baş
tacı ediyor” diye konuştu.
SEKTÖRDEKI 16’ncı yılını kutlayan
Hâdim Alışveriş Merkezleri, farklı kentlerdeki 36 mağazasıyla perakende sektörünün nabzını tutan markalardan biri
konumunda. Çaykur’un dünya markası
olma yolunda ilerlemesinin gurur verici
olduğunu söyleyen Hâdim Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Salman sorularımızı yanıtladı.
Şirketinizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Hâdim Şirketler Grubu, ilk şubesini 1999
yılında Bursa’nın İnegöl ilçesi, Atatürk
Bulvarı’nda açtı. İnegöl gıda piyasasındaki boşluk, çağdaş ve yenilikçi bir
perakendecilik anlayışına olan ihtiyaç
şirketimizin daha geniş kitlelere hizmet
edebilmek arzusuyla birleşti. İnegöl halkının da gösterdiği teveccüh ve yoğun
ilgi sayesinde hemen bir yıl sonra ikinci
şubemiz hizmete açıldı. Hâdim Alışveriş
Merkezleri, İç Anadolu, Ege, Marmara
bölgelerinde birbiri ardına açtığı şubelerle ulusal zincir statüsüne ulaştı. 2012
yılında ISO 9001 Kalite Yönetimi ve ISO
10002 Müşteri Şikâyetleri Yönetim Sistemleri belgelerini almaya hak kazanan
zincirimiz, bu sayede her noktada en iyi
hizmeti en kaliteli şekilde vermeye başladı.
Bugün sürekli değişim ve gelişim felsefesiyle müşterilerimize hizmet sunmaya
[30]
ARALIK 2015
devam ediyoruz. Müşteri memnuniyetini
ve hizmet kalitesini en önemli kurumsal
değerler olarak kabul eden şirketimiz,
2015 yılı itibarıyla 16’ncı yılını kutluyor
ve 36 mağazayla müşterilerine hizmet
veriyor.
Çaykur ile yollarınız ne zaman ve nasıl kesişti?
Hâdim Alışveriş Merkezleri ile Çaykur’un
yolu mağazalarımızın ilk açıldığı 1999 yılında kesişti. Kategoriyi yönetmek ve geliştirmek adına karşılıklı işbirliğimiz her yıl
yenilenen yıllık protokollerle güçlenerek
sürüyor.
Bunda özellikle son üç yıldır Çaykur’un
piyasa rekabet koşullarını da göz önüne
alarak attığı adımlar etkili oldu. Çaykur’un
güncel uygulamaları, promosyon ve rafta tüketiciye ulaşan bantlama çalışmaları
bize güç katıyor. Çaykur’un pazar payından ödün vermeme kararlılığına tanık
oluyoruz.
Çaykur’u bir marka olarak değerlendirir misiniz?
Gücünü ve kalitesini kanıtlayan Çaykur,
hızla büyüyen Türkiye ekonomisinin en
önemli markalarından biri konumunda.
İstikrarlı çizgisinden ödün vermeyen
Çaykur, dünya markası olma yolunda
hızla ilerliyor. Yüzde 100 yerli bir marka-
nın dünya çapında bir etki alanına sahip olması bize gurur
veriyor.
leri, promosyon gibi satış teknikleri de satışlarımıza ivme
kazandırıyor.
Tüketicilerin Çaykur ürünlerine yaklaşımı nasıl?
Tüketicimiz Türk kültürünün vazgeçilmez içeceği olan çayı,
Hâdim Mağazaları’nda da Çaykur öncelikli olarak tercih
ediyor. Yıllardır ürün kalitesini bozmayan Çaykur, güvenilir
bir marka olması ve müşterimizin aradığı damak tadını sunmasıyla tüketicinin kalbindeki yerini koruyor.
Çaykur için çok yeni bir kategori olan soğuk çay pazarına
“didi” markasıyla girilmesi ve müşterilerimizin bu ürüne karşı göstermiş olduğu olumlu tepki, markanın gücünü ortaya
koyan en güzel örnek konumunda.
Çaykur’un en çok hangi ürünü talep ediliyor?
Hâdim Alışveriş Merkezleri dört farklı bölgede hizmet verdiği için müşterilerimizin ürün tercihleri farklılık gösterebiliyor. Bursa ilinde ağırlıklı olarak Kamelya; Bilecik, Kütahya
ve Eskişehir’de ise Rize Turist ürünlerimiz tercih ediliyor.
Çaykur’un yeni ürünlerini nasıl buluyorsunuz?
Özellikle Çaykur Ramazan çayı, müşterilerimizin kaliteli ve
uygun fiyatlı ürün beklentisini karşılamaya yönelik, doğru
bir ürün… Altınbaş ve Filiz markalarındaki yeni ambalaj çalışmaları, raflara yeni bir hareketlilik kattı. “didi” markasının
pazara 500 ml’lik ürünle girmesiyle yepyeni bir kategori
oluştu. Bana kalırsa Çaykur’un yaptığı tüm yenilikler, ambalaj ve reklam çalışmaları çok başarılı.
Yeni ürünler ve hizmetler satışlarınıza nasıl yansıyor?
Çaykur’un oluşturduğu saha ekipleri şubelerimizi düzenli
olarak ziyaret ediyor. Teşhirini yaptığımız ürünlerin bantlanması bize satış desteği sağlıyor. Ay boyunca yürütülen
insert çalışmalarının yanı sıra billboard, SMS, kasa aktivite-
Müşterilerinizin Çaykur ürünleri hakkındaki düşünceleri nelerdir?
Çaykur ürünleri öncelikle güvenle ve gönül rahatlığıyla
tüketiliyor. Tüketicimiz, aldığı Çaykur ürününü kolay kolay değiştirmiyor. Bunun yanı sıra kendisi için yepyeni bir
ürün olan “didi” soğuk çay markasını da ilk tercihleri arasına almış durumda.
Kendi adıma Çaykur’a bakışımı da aktarmak isterim…
Karadeniz Bölgesi’nin ekonomisini ayakta tutan Çaykur,
biz perakendeciler için olmazsa olmaz markalardan biridir. Çaykur, tartışmasız çay kategorisinin en büyük aktörüdür.
Çaykur ürünlerinin mağazalarınızdaki satışları hakkında bilgi alabilir miyiz?
Son iki yılın satışlarını karşılaştırdığımızda Çaykur’un tonaj
olarak yüzde 7 oranında büyüdüğünü görüyoruz. Soğuk
çay kategorisinde ise yüzde 45 oranında bir artış oldu.
Bu satış artışını doğru teşhirler ve raf sistemiyle mağazalarımızın desteği sayesinde gerçekleştiriyoruz.
Başrol Çaykur’un
Karadeniz Bölgesi’nin
ekonomisini ayakta tutan
Çaykur, biz perakendeciler
için olmazsa olmaz
markalardan biridir. Çaykur,
tartışmasız çay kategorisinin
en büyük aktörüdür.
ARALIK 2015
[31]
[hobi]
Çayı ve Çaykur’u
çok seviyorum
Çayı ve Çaykur’u çok sevdiğini belirten Erdoğan Kondl, iki sevginin bir araya
gelmesiyle ortaya çok güzel bir sonucun çıktığını söylüyor. Çayı her anlamda çok
iyi bildiğini vurgulayan Kondl, “Eksper olarak çayın kalitesi hakkında en detaylı
bilgiye sahip olmak zorundayız. Üreticinin sorunlarını ve hassasiyetlerini de bilip
kendilerine yardımcı olmak işten aldığım keyfi daha da artırıyor. İnsanların hayatına
değer katabildiğim, Çaykur’a faydalı olduğum sürece çalışacağım” diye konuştu.
23 YILLIK Çaykurlu Erdoğan Kondl, bir eksper
olarak çaya dair her şeyi çok iyi biliyor. Çaykur’da
mevsimlik personel olarak görev yapan Kondl, geri
kalan boş zamanlarında Karadeniz’in geleneksel el
sanatlarından faydalanarak turistik sandalyeler üretiyor. Yaptığı sandalyelerle Karadeniz ruhunu Avrupa
kentlerine kadar ulaştıran Kondl ile el sanatlarını ve
Çaykur’u konuştuk.
Söyleşimize sizi tanıyarak başlayabilir miyiz?
Trabzon’un Of ilçesinde dünyaya geldim. İş hayatına
23 sene önce Çaykur’da atıldım. O günden bu yana
bu ailenin bir parçasıyım. İlk olarak imalat bölümünde
görevlendirildim. Beş senenin ardından eksperlik görevine geçerek yoluma devam ettim. 17 sene önce
eksper olup ambara çıktım, çıkış o çıkış. Hâlâ aynı
görevi yapmaya devam ediyorum. İşimi, üreticiye
destek olmayı, onlara yol göstermeyi seviyorum. Dile
kolay, 20 yılı aşkın bir süredir bu işi yapıyorum.
Bu sevginin ardında ne yatıyor?
Çayı ve Çaykur’u çok seviyorum. İki sevgi bir araya
gelince kaçınılmaz olarak ortaya güzel bir sonuç çıkıyor. Çayı her anlamda çok iyi biliyorum. İşimiz eksperlik, yani uzmanlık… Çayın kalitesi hakkında en detaylı
bilgiye sahip olmak zorundayız. Üreticinin sorunlarını
[32]
ARALIK 2015
ve hassasiyetlerini de bilip kendilerine
yardımcı olmak işten aldığım keyfi
daha da artırıyor. İnsanların hayatına değer katabildiğim, Çaykur’a
faydalı olduğum sürece çalışmaya
devam etmek isterim.
Çaykur’a dair düşünceleriniz
nelerdir?
Çaykur’dan geçinen, hayatını bu kurum sayesinde kazanan birinin düşüncelerini tarif etmesi kolay değil. Hepimiz
Çaykur’a minnettarız. Ekonominin en zor günlerinde Çaykur sayesinde geleceğe umutla baktık,
çalışıp çabalayıp kurumumuzu daha iyi bir noktaya getirebilmek için gayret ettik. Sadece ben değil, bölgemizde yaşayan
herkes aynı şekilde düşünüyor.
Doğrudan Çaykur’dan geçinen insanların yanı sıra bölgedeki
her ailenin bir şekilde kurumumuzla güçlü bir ekonomik bağı
var. Bazen Çaylık dergimizde arkadaşlarımızın neler söylediklerine bakıyorum. “Çaykur olmasa biz zaten aç kalırız” sözüne
yürekten katılıyorum. Çok haklılar, çünkü bizim gibi emek verenler, üreticilerimiz, esnafımız… Bölgede kim varsa geçimini
Çaykur’dan sağlıyor, hayatını Çaykur’dan kazanıyor.
ne kadar kaliteli olursa bölge insanları o kadar iyi kazanır.
Sistemler ve ürünler sürekli
yenileniyor. Çaykur’un yeni
atılımları hakkında neler
söylemek istersiniz?
Yeni kota sistemi çok güzel… Sisteminin uygulanmadığı
1996’dan bu yana eksperlik yapıyorum. Özellikle küçük üreticiler,
“mazlum” diye tabir edebileceğimiz
çiftçiler geçmişte çok sıkıntı çekiyordu.
Kota sistemi ve diğer yenilikler üreticimizin
ürününü sorun yaşamadan teslim edebilmesini sağladı.
Yeni ürünlerimiz ise Çaykur’u her anlamda geliştiriyor. Özellikle “didi”, beyaz çay, organik üretim sayesinde pazar payımızın daha da arttığını biliyoruz. Önümüzdeki dönemde yeni
ürünlerin Çaykur’u daha da geliştireceğine, geleceğe çok
daha umutla bakmamıza olanak sağlayacağına inanıyorum.
Ya Çaykur olmasaydı?..
Kuşkusuz Allah insanın rızkını bir şekilde verir. Ne var ki bir iş
bulmak hiç de kolay olmazdı. Sınırın ötesinde Gürcistan’a bakmak bile bunu anlamaya yetecektir. Neredeyse aynı coğrafya
ve iklim koşulları olmasına rağmen orada çayın ekonomik bir
ürün haline gelmediğini görüyoruz. Buradan çıkıp yol boyu yürümeye devam edin. Mahalle aralarında bile irili ufaklı pek çok
dükkân görürsünüz. İnsanlar esnaflık yapıp ekmeğini taştan
çıkarıyor. Çaykur olmasa onlardan kim, nasıl bir ürün alacak?
Bölgedeki halkın Çaykur dışında bir geliri yok ki!
Sandalye yapımıyla ne zamandır ilgileniyorsunuz?
2000’den bu yana devam ediyorum. Bir arkadaşımız Trabzon Sürmene’den el işi bir sandalye getirmişti. Bunu çok
beğendim ve aynısını yapabileceğimi düşündüm. Geleneksel el sanatları her zaman ilgimi çekmiştir. Karadeniz bu
anlamda çok güzel bir potansiyel sunuyor. Biraz el yordamıyla başladığım bu hobiyi zamanla geliştirdim. Dekoruyla,
kesimiyle orijinal sandalyeler yapmaya başladım. Bir hobiyle
uğraşmak, boş zamanlarımı bu şekilde değerlendirmek çok
güzel. Zaman içinde bu hobiyi bir iş imkânına da dönüştürdüm. Yaptığınız iş iyi olunca methiniz kulaktan kulağa yayılıyor. Yaptığım sandalyelerden yurtdışına bile her yıl yüzlerce
gönderiyorum. Özellikle Almanya ve Hollanda’daki gurbetçilerimizden sürekli sipariş alıyorum.
Eksperler ile üreticilerimiz arasında nasıl bir bağ var?
Eksperler olarak üreticilerimizle sürekli iletişim halindeyiz. Sorumluluğumuz sadece ürünün kalitesini ortaya koymakla, tespit
etmekle sınırlı değil. Üretimde bir hata yapılmışsa bunu da tespit edip sıkıntının giderilmesini sağlıyoruz. Çayımızın kalitesini
artırmak gibi bir yükümlülüğümüz de var. Örneğin, çayı kırarken
makası dipten vurduklarını gördük. Bu durumun düzeltilmesini sağladık. Sürekli yol göstererek üreticimizin belli bir noktaya
gelmesini sağladık. Biz buradan ekmek yiyoruz. Maaşımızı bu
işten alıyoruz, müstahsil parasını Çaykur’dan kazanıyor. Ürün
Yılda kaç sandalye üretiyorsunuz?
Sandalye yapımına çay mevsimi dışında yoğunlaştığım için
üretimim belli bir sayıda kalıyor. Çay mevsimi değilse günde beş sandalye üretebiliyorum. Yıl içinde gelen siparişlerin
tamamını karşılamaya gayret ediyorum. Bu talepler ağırlıklı
olarak, tanıdıklarımızdan geliyor. Çaykur’da çalıştığım mevsimde ise akşamları yoğunlaşabildiğim bir hobiye dönüşüyor. Yaptığım sandalyelerin özellikle turistik yerlerde büyük
rağbet gördüğünü biliyorum. Ülkemizin tanıtımına katkıda
bulunmak da benim için büyük bir mutluluk.
ARALIK 2015
[33]
[paydos]
ÇAYKUR’A
gönülden bağlıyız
Yaptığı yemeğe gönlünü gerçekten
vermeyen aşçının başarılı olamayacağını
söyleyen Hayrullah Sağır, “Yemek
yapıyorsanız aklınız başka yerde
olmayacak, yoksa ne oranları
tutturabilirsiniz ne de lezzeti. Aynı şekilde
Çaykur’da çalışan herkes işine gönülden
bağlanmasa bugünleri, elde ettiğimiz
başarıları göremezdik” diye konuştu.
24 YILDIR Çaykur’da çalışan Hayrullah Sağır,
1998’den bu yana mutfakta görev yapıyor. Yaptığı
yemeklerle Çaykur Ortapazar Çay Fabrikası çalışanlarının karnını doyuran Sağır, onların dostluğunu kazanmayı da başarmış. Mevsim kapanınca bir inşaat
firmasında çalışmaya başlayan Sağır ile Çaykur’a dair
konuştuk.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Çaykur’da mevsimlik işçi olarak görev yapıyorum.
1992 senesinden bu yana Çaykur’dayım. Aşağı yukarı 24 sene olmuş. İlk olarak imalat bölümünde görev
aldım. Klima dairesinde görev yaparken mutfağa da
yardım etmiştim bir süre. O arada ustamız ve diğer
arkadaşlar benim çalışmamı ve motivasyonumu beğenince mutfağa geçmem gerektiğini söylediler. O vesileyle mutfağa geçtim. 1998’den bu yana mutfaktayım.
20 senedir aynı işi yapıyorum. İnsanlara hizmet sunmayı sevmiyorsanız bu işte tutunamazsınız. Ben her
ikisini de seviyorum. Bu sayede kendimi geliştirdim,
kabul gördüm. Sağolsunlar, ustalarımızın bilgisinden
de çok faydalandık. Geçtiğimiz senelerde ustam
emekli olunca ben bu göreve getirildim. Eşim de aşçı.
[34]
ARALIK 2015
Temizliği çok sevdiğim için çok temiz çalışıyorum ve iyi bir aşçıyım. Dediğim gibi, yemek yapmayı çok seviyorum.
Fabrikadaki çalışma ortamı hakkında ne söylemek istersiniz?
Çaykur’un tüm fabrikalarında olduğu gibi Ortapazar Çay
Fabrikası’nda da insanlar arasında yoğun bir arkadaşlık ortamı var. Ustalarımızdan çok şey öğrendik, biz de bizden sonra
gelenlere bildiklerimizi aktarmaya çalışıyoruz. Birbirimizin isteklerini dinlememiz ve işimizi layıkıyla yapabilmemiz çok önemli.
Fabrikadaki herkesi tanıyorum. Herkese eşit davranmak, kimsenin hakkını yememek benim için çok önemli. Bir arkadaşımız hakkını eksik alırsa ben o gün uyuyamam. 20 yıldır bu
hassasiyetle çalışıyorum ve sanırım bu yüzden insanlardan ilgi
görüyoruz.
İşinizi yaparken nelere dikkat edersiniz?
Herkesin kendine göre bazı sırları vardır elbette. Benimki işe
gönlümü vermemle alakalı. Yemek yapıyorsanız aklınız başka
yerde olmayacak, yoksa ne oranları tutturabilirsiniz ne de lezzeti. Böyle olduğunda insanların yüzünden okurum. Çaykur’da
çalışan herkes işine gönülden bağlanmasa bugünleri, elde ettiğimiz başarıları göremezdik. İşimi iyi yapmak ve elimden gelenin en iyisini sunmak için gayret ederim. Bu durum bence tüm
işlerde geçerli…
Paydos vakti geldiğinde neler yapıyorsunuz?
Farklı farklı işler yaptıktan sonra bir benzin istasyonuna girdim.
26 sene boyunca orada çalıştım. Yaz aylarında Çaykur’da, kışın ise benzin istasyonundaydım… Rahat bir işim vardı ama
geçtiğimiz sene oradan ayrılmak zorunda kaldım. Bu sene bir
inşaat firmasına girdim.
İnşaat işlerinde çalışıyorum. Çoğu Karadenizli gibi ben de bu
işleri az buçuk biliyordum. Yaptıkça da öğreniyor insan… Çay
sezonu bitince benim için inşaat mevsimi başladı. İnşaata dair
çoğu iş gelir elimden. Mutfakta olduğu gibi, inşaat işlerinde de
yetenekliyim.
İnşaat zorlu bir iş…
Biz Rizeliler zor işlere alışkınız. En basiti köyden, bahçe işlerinden ağır yüke aşinayız… Çaykur’dan emekliliğime dört-beş
sene kaldı. O güne kadar çalışmaya devam edeceğim. Oğlum askerde, kızım üniversitede okuyor… O yüzden mevsim
dışında da çalışmam gerekiyor. Bu durumdan şikâyetçi değilim
elbette. İş iştir, aç veya açıkta değiliz.
Çaykur ile ilgili düşüncelerinizi de öğrenmek isteriz…
Çaykur herkes için büyük bir ihtiyaç. Çay olmasa, Çaykur kurulmasa biz de olmazdık. Sadece bize veya üreticiye değil, taşımacısından tedarikçisine Çaykur bütün bir ekonomiye can veriyor.
Çay olmasa Rizeli bir şey yapamaz. Ekonomiyi ayakta tutamaz.
Çaykur’un yeni ürünleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çaykur’un bir dünya markası olabilmesi için yeni ürünler geliştirmeye devam etmesi gerekiyor. “didi” gibi ürünler Çaykur
markasını çok daha geniş bir kitleye ulaştırıyor. Özellikle gençlerin yeni ürünlerimize büyük ilgi gösterdiğini biliyorum. Çayı
meşrubat olarak tüketmek isteyen insanları “didi” gibi bir ürün
sunarak şaşırttık.
ARALIK 2015
[35]
[pozitif]
ÇAYKUR’UN DEĞERINI
Çaykur’u “büyük ve
sıcak bir aile” olarak
tanımlayan Hülya
Balşekeroğlu, “Eşim de
Çaykur’da çalıştığı için
gerçek anlamda ailece
Çaykurlu olduğumuzu
söyleyebilirim. Geçimini
Çaykur’dan sağlayan bir
aile olarak bu kurumun
değerini çok iyi biliyoruz”
diye konuştu.
ÇAYKUR Kirazlı Çay Fabrikası’nda
engelli statüsünde görev yapan Hülya
Balşekeroğlu, soyadı gibi sempatik ve
şeker gibi bir insan. Daha ilk görüşte
karşısındakinde oldukça pozitif bir etki
oluşturan Balşekeroğlu ile hayatına ve
Çaykur’a dair konuştuk.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Çaykur ile buluşmadan önce kuaförde
çalışıyordum. Sonrasında Çaykur’a
başladım. Rize’de doğup büyüdükten sonra ekmeğimin peşinde İzmir’e
kadar gittim. Küçük yaşlarımda dayımın işyerinde çalışarak hayata atıldım.
Evlilik çağımız gelince Rize’ye dönmek
kısmet oldu. Ardından da fabrikada
çalışmaya başladım.
[36]
ARALIK 2015
ÇOK IYI BILIYORUZ
Çaykur’a ne zaman katıldınız?
1998 senesinde, yani yaklaşık olarak 18 yıl önce. İlk
olarak başka bir fabrikanın personel bölümünde görev
yapıyordum. Ardından Kirazlık Fabrikası santraline geçtim, burayı daha çok seviyorum. Sürekli farklı insanlarla
iletişim halinde olmak, kendilerine yardım etmek hoşuma gidiyor. İnsanların hayatını kolaylaştıran önemli bir iş
yaptığıma inanıyorum. Mevsimlik personel olarak görev
yapıyorum.
Santralin öneminden söz ettiniz…
2002’den bu yana santraldeyim. Burası benim için fabrikanın kalbi konumunda. Operasyondaki yoğunluğa
göre benim trafiğim de artar veya azalır. Fabrikada genel yoğunluk artınca santrale giriş-çıkış aktarımı da artar.
İnsanlar birbirleriyle sağlıklı bir şekilde iletişim kuramıyorsa işler de doğru düzgün yürümez. Genel Müdürlük ile
fabrikamız arasındaki iletişimi sağlıyor olmak benim için
büyük bir sorumluluk. İnsanların hayatına katkı yapmayı,
iletişimi zenginleştirmeyi, özetle mesleğimi seviyorum.
İşiniz karakterinizle de örtüşüyor değil mi?
Sanırım öyle, çünkü oldukça aktif ve hareketli bir insanım. Uzun süre sessiz sedasız duramam. Konuşmayı,
gülmeyi, insanlarla iletişim halinde olmayı severim. Açıkçası başka bir bölümde olsaydım çok zorlanırdım. Fabrikamız içinde oldukça samimi ve sıcak bir iletişim var. İnsanlar birbirine saygı duyar, çalışma arkadaşlarını dinler
ve işine dört elle sarılır. Uzun yıllardır birlikte çalışmanın
getirdiği bir sıcaklık da var. O kadar süre birlikte çalışınca
bir aile sıcaklığı oluşuyor.
Bu sıcaklığı dışarıdan arayanlara da aktarıyor musunuz?
Elimizden geldiğince aktarmaya çalışıyoruz. Bazen
üreticilerimizden biri düşüncesini iletmek için bizi arar.
Derdini, tasasını anlatır, “Amcacığım, için rahat olsun,”
derim, durumu anlatırım. Tatlı dille insanların gönlünü
yapmak, sorunlarını elimden geldiğince çözmek benim
için çok önemli. En kötü durumun bile insanların kalbini
kırmadan, gönlünü kazanarak anlatılabileceğine inanıyorum. Bizden önce burada görev yapan Meral Hanım bu
anlamda bize çok şey öğretti. Artık ses tonundan bile
insanların ruh halini, karakterini anlayabiliyorum.
Santral görevi sanıldığı gibi telefonların bağlanmasından
ibaret bir iş değil. İnsanlar arasında bir iletişim köprüsü
kuruyorsunuz. Bu nedenle Çaykur’da çalışmak benim
için büyük bir sorumluluk…
Çaykur sizin için ne ifade ediyor?
Çaykur denildiğinde büyük ve sıcak bir aile geliyor gözümün önüne. Eşim de Çaykur’da çalışıyor. Bu anlamda gerçekten ailece Çaykurluyuz. Geçimini Çaykur’dan
sağlayan bir aile olarak bu kurumun değerini çok iyi biliyoruz. Türkiye’nin her bölgesinde Çaykur gibi bir kurum olsa keşke... Biz burada büyük Çaykur’un değerini
çok iyi biliyoruz. Bu yüzden bölge halkımız kurumumuza
minnettar durumda.
Çaykur’u diğer kurumlardan farklı kılan nedir size
göre?
Türkiye genelinde içinde bulunduğu bölgenin halkıyla
bu kadar iç içe geçmiş başka bir kurum yoktur sanırım. Çaykur’un başarısı, bana kalırsa biraz da bu organik bağdan kaynaklanmaktadır. Çaykur olmadan bırakın
Rize’yi, Karadeniz’i bile düşünemezsiniz…
İş dışındaki hayatınızdan söz eder misiniz?
İş dışında çok fazla bir şeye zaman kalmıyor. Buradaki
yoğunluk, eve gidip koşturmaca derken zaman geçiveriyor. Mevsim dışında da kendimize uğraşlar buluyoruz.
Arhavi’de bir çaylığımız da var. Sık sık oraya gidip geliyoruz. Onun dışında ailece vakit geçirmek, Karadeniz’in
doğal güzelliklerinin tadını çıkarmak bize yetiyor.
ARALIK 2015
[37]
[emekverenler]
ÇAYKUR’DA DAMAK TADI
GARANTIDIR
Salih
Karaca
Çaykur’un kalitesini hiçbir
kurumun tutturamayacağını
belirten Salih Karaca, “Çaykur
çayından başka çay içmem.
Çünkü Çaykur’da damak tadı ve
güven garantidir” diye konuştu.
ÇAYKUR çalışanı Salih Karaca, çoğu
Karadenizli gibi emekli olduktan sonra
da çalışmaya devam etmiş. Farklı şehirlerde farklı işler yapan Karaca, Rize özlemine dayanamayıp geri dönmüş. Bugünlerde bir arkadaşıyla birlikte ekmek
fırını işleten Karaca ile Çaykur yıllarını
konuştuk.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Çaykur’da çalışmaya 1984’te başladım,
2001’de de emekli oldum. Öncesinde
yabancı bir firmada çalışıyordum. O
günlerde baba ocağına dönüp kardeşlerime sahip çıkmam gerekti. Bu dönemde Çaykur’a katıldım. Çaykur’da
teknik eleman olarak makine montaj
bölümünde görev yaptım. Emekli olduktan sonra da boş durmadım, farklı işlerle
[38]
ARALIK 2015
uğraştım. İki sene İstanbul’da kaldıktan sonra yeniden
Rize’ye döndüm. Biz doğal hayatı seven insanlarız, büyük şehirde yapamadık. Etrafımızda yeşili, ağaçları ve
yaylaları görmemiz lazım. Şimdi bu fırını bir arkadaşımla birlikte ortak bir şekilde işletiyorum. Kasaya bakarım,
ekmeklerin dağıtımıyla ilgilenirim. Aramızda bir görev
dağılımı var. Çok şükür, ekmeğimizi çıkartmaya devam
ediyoruz.
Özel sektör ile Çaykur arasında hangi farklılıklar var?
Her şey işletmecide bitiyor. Kendin düzgün çalışıyorsan, özeniyorsan iyi bir iş çıkarırsın. Çaykur’un kalitesini
ise kimse tutturamaz. Ciddiyetle ve her gün biraz daha
büyüyerek yolumuza devam ediyoruz. Çaykur çayından
başka çay içmem. Çünkü Çaykur’da damak tadı ve güven garantidir. Aklımda çayla ilgili bir sıkıntı olmaz. Karadenizli Çaykur’un çayını tercih eder.
Çaykur yıllarınız nasıl geçti?
Çaykur’da hakikaten çok güzel yıllarımız geçti. Arkadaşlık hep ön plandaydı. İş dışındaki sohbetlerimiz, birlikte
yediğimiz yemekler… 18 yıl boyunca ne yöneticilerimizle
ne çalışma arkadaşlarımızla aramızda en ufak bir sorun
yaşamadım. Fabrikada görev yapan herkes konsantre
olmuş bir şekilde çay işlemeye çalışırdı. Maksat insanların elinde çay kalmasın… Artık sistem değişti. Bizim
zamanımızda teknik ve el emeği ön plandaydı. Çaylar
insanlar tarafından taşınırdı, neredeyse her şey bedensel
emeğe dayalıydı. Sonrasında her şey çok değişti elbette.
İlk başta modernizasyon geldi…
İş dışında neler yapıyorsunuz?
Yaylalarda gezer, balık tutarım. Bizde doğa tutkusu aşırı
derecede fazla. Burada üç gün durduktan sonra doğaya
gidiyorum. Bana iyi geliyor. Balık tutmak da önemli değil, bizimkisi ilaç niyetine. Zaten balığı tutarken türünü
korumaya çok önem veririm. Örneğin 20 santimetreden
küçük balığı almam.
Bu süreç sizce neleri değiştirdi?
Modernizasyon teknolojiyle birlikte verimliliği de artırdı.
Tasnif sistemleri, üretim, paketleme… Fabrikalarımızın
tamamında bedenen çalışmanın yerini makineler aldı.
Çaykur, teknolojik donanımıyla daima önde oldu. Günümüz ekonomik koşullarında özel sektör ile rekabet etmek zorundayız. Bunu herkesin görmesi gerekiyor. Bu
durum tüm kurumlar için geçerli. . O yüzden Çaykur’un
iyi yolda olduğuna inanıyorum.
ARALIK 2015
[39]
[çaydurakları]
SEMA, YARADAN’A YOLCULUK
Mevleviler 17 Aralık’ta, Yaradan’ına kavuşmayı ölüm değil düğün günü sayan Mevlânâ için sema ayini yapacak. Dünyanın
dört bir tarafından yüzlerce insan da, Şebi-i Arus törenlerinde
semâzenlerin bu manevi yolculuğuna tanıklık edecek. Bütün
insanları eş ve eşit sayarak koşulsuz davet eden Mevlevilik,
felsefesini derin bir sembolizmle anlatıyor. 17 Aralık’ta yapılan
Şeb-i Arus töreni de en küçük giysiden en basit harekete kadar
bu sembolleri taşıyor. Mevlânâ’ya göre hayatın
anlamı, ruhun ölümsüzlüğü ve Allah’a vuslatın
yolu, ölümden geçiyor. Mevlânâ’da ölüm, mutlak
ve ölümsüz Varlık’a rücû, aslına dönüş, cismimizin Allah’a doğru uçması demek. İşte bu nedenle Mevleviler, Mevlânâ’nın ölümünü her yıl kutluyor. Mevlevilik’te, tüm dünyanın hafızasında
uçuşan tennurelerle yer eden sema ayini de,
semazenlerin ruhunun olgunlaşarak birliğe
ulaştığı ve Yaradan’a doğru yaptığı bir yolculuk. Ayin, evrende atomlardan güneş sistemine, vücutta dolaşan kana kadar her şeyin
döndüğü gerçeğine dayanıyor. Semazenler
döndükçe, maddiyatı unutarak evrenin birliğine doğru, sevgiliye doğru manevi bir
yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk merhaleler
halinde oluyor. Müzik eşliğinde semazenler, her bir selamda Allah’ın muhteşemliğini idrak edip, kendilerinin acziyetini de
anlayarak, tekrar iç dünyalarıyla barışık
bir ruh haliyle dünyaya dönüyorlar.
BIR BARDAK ÇAYIN TADINA EN ÇOK
VARABILECEĞINIZ YERLERDEN BIRI:
MERAM BAĞLARI…
Bu ayki çay durağımız Konya. Çayımızı ülkemizin
en güzel mesire yerlerinden olan, adına türküler
yakılan Meram Bağları’nda yudumlayacağız. Ancak
bu ay çay rotamızı Konya’ya çevirmemizin bir
başka nedeni daha var. Konya 17 Aralık’ta, büyük
bilgin, şair, engin mutasavvıf, hoşgörü çağrısı
asırlardır insanlığa ışık tutan, kapısını kimsenin
yüzüne kapatmayan Mevlânâ Celaleddin-i
Rumi’nin ölümünün 742’nci yılı nedeniyle, farklı
ülkelerden binlerce insanı ağırlayacak. Mevlânâ’nın
hoşgörü çağrısı, bir kez daha farklı insanları Şeb-i
Arus töreninde buluşturacak.
[40]
ARALIK 2015
“ONLAR MERAM YANINDA YEŞIL
ÇAYIR BILE DEĞILDIR”
Şehrin Meram ilçesinde bulunan ve aynı ismi
alan Meram Bağları, Konya’nın akciğeri olarak
bilinecek derecede yeşil, serin ve dinlendirici.
Üstelik güzelliğinin ünü, 1648 yılında Konya’yı
ziyaret eden Evliya Çelebi’nin övgülerine
konu olacak kadar eskilere dayanıyor. Evliya
Çelebi’nin Meram Bağları hakkındaki güzellemesi şöyle Türkçeleştirilmiş: “Sözüne güvenilir
ve dünyayı gezmiş bütün seyyahlar ‘dünyada
eşini görmedik’ derler. Ben dahi 20 senelik seyahatim süresince Konya’ya gelince bu bağlar
gibisini görmedim. Budin’deki Peç isimli kale
ardındaki Baruthane mesire yeri, Kırım’da Sudak Bağı ve İstanbul’daki Osmanlı’nın nice yüz
yetmiş gül bahçeleri, Malatya Aspuzu’su ve Tebriz’deki
Şah-ı Cihan Bağı gibi methedilmiş bütün bağlar, bu Konya
Meram mesire yerinin yanında yeşillik çayır bile değildir.”
Asırlar önce Meram Bağları, içinde çeşit çeşit asma ağaçları
yetişen, leziz meyveler sunan, yeşilin her tonunu barındıran
bir yermiş. Uçsuz bucaksız bozkırda günler boyu yol alan
seyyahlar buraya vardıklarında dilleri tutulurmuş.
Yılın belli bir zamanını Meram Bağları’nda geçiren Konyalılar, üzüm ve farklı meyveler yetiştirirken, üretimden kalan zamanlarında da eğlenceler düzenlermiş. Eski şairler,
seyyahlar, bu bağlardaki kuş seslerinin insan ruhuna hayat
veren bir müzik sunduğunu anlatıyor, “Bu kuş seslerini dinleyerek içilen çayların tadına doyum olmazdı,” diyorlar.
Mevlânâ’nın “Mesnevî”sini yazdığı söylenen Meram Bağları,
eski görkeminde olmasa da, doğanın bahşettiği cömertliği
hâlâ taşıyor.
Kavuk mezar taşı, tennure kefen
Semada duyduğumuz ve gördüğümüz her şeyin bir başka anlamı var. Semazenlerin kavukları, onların mezar taşlarını
sembolize ediyor; daha doğrusu semazenin nefsinin mezar
taşı. Kulakları kavuğun içinde kalıyor. Bu, “ben dünyaya kulaklarımı kapattım, artık dünyayı dinlemiyorum, Allah’a yolculuğa
başladım” demek. Üzerindeki hırka semazenin toprağı; yokluk
âlemini temsil ediyor. Kollu mintanın adı, destegül. Belindeki
kuşak, birliği temsil ediyor. Semazenin kıyafetinin en bilinen
unsuru olan etekliğin adı tennure. Bu eteklik, semazenin kefeni. Ayaklarında da mes var.
Mevlânâ 17 Aralık’ta ölüme değil de bir varlıklar âlemine yolculuk yaptığı için onun ölümünden üzüntü değil, ‘Sevgilisi’ne
kavuştuğu için sevinç duyan Mevleviler, Şeb-i Arus’ta “musahafa” yapıyor. Semazenler, sazlar, sema meydanındaki tüm
Mevleviler, dairevi bir şekilde büyük-küçük, eş ve eşit olarak
birbirinin elini öpüyor, dede efendinin gülbankıyle, dualarla,
tekbirlerle bütün insanların huzurunda bayramlaşıyor.
ARALIK 2015
[41]
[Çaykur’danhaberler]
ÇAYKURSPOR U-17 RİZE
ŞAMPİYONU
Rize Amatör Ligi U-17 B Grubu’nda mücadele eden Çaykurspor
17 yaş altı futbol takımımız, final maçında Çayelispor’u 1-0
yenerek Rize şampiyonluğuna ulaştı. Rize Amatör Kulüpler U-17
B Grubu’nda mücadele eden genç takımımız bu sezon oynadığı 13
maçın 12’sini galibiyetle tamamlamayı başardı. Rize şampiyonu
olan gençlerimiz, Rize’yi temsil etme hakkını kazandı. ASKF
Rize Şube Başkanı Ali Çelik, Rize Futbol İl Temsilcisi Adem Ali
Erten şampiyonluk kupasını Çaykurspor Kulübü Genel Kaptanı
Mahir Biberoğlu ve Çaykurspor U-17 takım Antrenörü Sebahattin
Çepni’ye verdi.
GÜREŞÇİLERİMİZ GÜRCİSTAN’DAN
İKİ MADALYA İLE DÖNDÜ
U-19 TAKIMIMIZ
ŞAMPİYONLUĞA ULAŞTI
2015-2016 Sezonu Rize ili U-19 1.
kademe B grubunu namağlup şampiyon
olarak tamamlayan Çaykurspor
U-19 takımı, 1. küme playoff grubu
müsabakalarında sahne alacak. B Grubu
Ligi’nin son maçında Fındıklıspor’u farklı
bir skorla 5-2 mağlup eden 19 yaş altı
futbol takımımız bu sezon ligde oynanan
sekiz maçın sekizini de kazanarak ligi
namağlup tamamladı.
[42]
ARALIK 2015
29-30 Kasım 2015 tarihleri arasında Gürcistan’ın Kutaisi şehrinde düzenlenen Uluslararası Yıldız ve Minikler Grekoromen
Güreş Turnuvası’na Türkiye’yi temsilen katılan Çaykurspor Kulübü Grekoromen güreş yıldız ve minik takımı sporcuları iki
madalya birden kazandı. 100 kiloda Kadir Hut yıldızlarda, 73 kiloda Erdem Hut ise miniklerde üçüncülük derecelerini elde
ettiler. Yıldızlar kategorisinden 69 kiloda Sefa Kocatınaz ve Taha Osman Avcı dördüncülük, miniklerde ise 38 kiloda Kamil
Okutur dördüncülük derecesini elde etti. Yıldızlar ve minikler kategorisindeki sporcularımızdan oluşan kafilemiz takım halinde
üçüncülüğü yakaladı.
ÇAYKURSPOR
RAFTİNG
TAKIMINDAN
MİLLİ TAKIMA
8 SPORCU
Çaykurspor, Gençlik ve Spor Bakanlığı Gelişmekte Olan Spor
Branşları Federasyonu’na bağlı, Türkiye rafting milli takımına 8
oyuncu birden verdi. Endonezya’da düzenlenen Dünya Rafting
Şampiyonası’na katılan milli takımda yer alan sporcularımız Rusya,
İngiltere ve Slovakya takımlarıyla mücadele etti. Endonezya’da
yapılan şampiyonaya katılan Türkiye Rafting milli takımı U19
Gençler ve U23 Büyükler takımlarının 23 kişilik sporcu kafilesinin
belkemiğini, Çaykurspor Kulübü sporcuları oluşturdu. Çoğunluğu
aynı zamanda Türkiye’nin değişik illerinde spor akademi eğitimi
gören milli sporcularımız ile gurur duyuyoruz. ARALIK 2015
[43]
[karadeniz’den]
BIR KARADENIZ
GELENEĞI:
Fasulye turşusu Karadeniz mutfağının en lezzetli icatlarından biridir. Basit
görünümünün aksine oldukça derin bir damak tadını yansıtan fasulye turşusu, aynı
zamanda çok sağlıklı bir saklama yöntemidir. Yaz aylarının vazgeçilmez lezzeti taze
fasulyenin kara kışta tüketilebilmesine olanak veren fasulye turşusunun popülerliği
son yıllarda oldukça artmış durumda.
FASULYE TURŞUSU
TÜRK MUTFAK kültürünün temel unsurlarından biri
olan turşu, bölgesel farklılıkları ortadan kaldıran, yemekleri birbirine bağlayan eşsiz bir çeşnidir. Bu yüzden evlerin mutfaklarında ya da restoranların vitrinlerinde birer gurur kaynağı olarak sergilenir.
Neredeyse her sebze ve meyvenin turşusu kurulsa da
belli çeşitler asırlar içinde öne çıkarak damak tadımızda hatırı sayılır bir yer bırakmıştır. Salatalık, lahana,
domates, biber ve elbette fasulye…
Karadenizliler söz konusu olduğunda fasulyenin önemi bir kat daha artar. Çocukluk günlerimizden itibaren
fasulye hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yer alır.
Tazesi, kurusu, etlisi, zeytinyağlısı derken fasulyeyle
yapılan yemek sayısı sürekli artar. Fasulye turşusu ise
apayrı bir fasıldır.
Fasulye turşusu deyip geçmeyin; hakkını vererek yaptığınızda, tıpkı zeytinyağlı fasulye gibi oldukça basit
ama bir o kadar da özel bir lezzet sunar insana. Yapımı oldukça basit görünen fasulye turşusu çeşni olarak
sofraların vazgeçilmezlerinden biridir. Fasulye turşu-
[44]
ARALIK 2015
Fasulye turşusu
yapımı
Malzemeler: 1 kg yeşil fasulye, 4 diş sarımsak,
1 çay bardağı sirke, 2 yemek kaşığı kaya tuzu, 1
kaşık şeker
Hazırlanışı: Yıkanıp ayıklanan fasulyeler
büyükçe bir tencerede iki dakika kadar kaynatılır.
Fasulyenin rengi döndüğünde sudan alınarak
soğuk suyun içine atılır. Dibine sarımsakları
dizdiğiniz kavanozu fasulyelerle doldurun.
Burada önemli olan, fasulyelerin aralarında hiç
boşluk kalmayacak şekilde dizilmesidir. Sirke
ve suyla doldurulan kavanoza son olarak tuz
ve şeker ilave edilir. Kavanoz hava almayacak
şekilde kapatılır. Fasulye turşusunun tadını
çıkarabilmek için kavanozu güneş görmeyen bir
yerde iki hafta kadar bekletmek yeterlidir.
sunun makbulü ağızda hemen dağılmaz, ısırdığınızda
ise kıtır kıtır ses çıkarır. Hafif acılı, yaz aylarının tazeliğini taşıyan fasulye turşusu, görsel olarak da oldukça
davetkârdır.
Bir Karadeniz geleneği olarak fasulye turşusu aynı zamanda fasulyenin en sağlıklı saklama yöntemlerinden
biridir. Tazeyken alıp kurduğunuz fasulyeyi kış aylarında çıkarıp zeytinyağlı yemek veya kavurma olarak değerlendirebilirsiniz. Fasulye turşusunu kavanozdan çıkarıp tencerede iyice kavurarak, tıpkı yemeğini yapar
gibi pişirin. Karadenizlilerin fasulye turşusu kavurması
olarak bildiği bu yemek kış aylarında taze fasulyenin
ferahlığını özleyenler için en güzel tarif... Daha basit
tarif arayanlar ise fasulye turşusunu kavurup üzerine
yumurta kırarak da tüketebilir. Yapımı oldukça kolay
olsa da fasulye turşusunun kıvamını tutturabilmek
hüner ve deneyim gerektirir. Ne çok sert ne de çok
yumuşak olacak, tadı bozulmayacak. Şimdiden afiyet
olsun diyerek basit bir fasulye turşusu tarifini sizinle
paylaşalım.
ARALIK 2015
[45]
[sağlık]
BOZULAN BESIN
SAĞLIĞIMIZIN DÜŞMANI
Dikkat! Yiyeceklerimizin üzerindeki minik küfler, zararlı
bakterilerin sadece görünen yüzü! Bu renkli kısımlar, küfe yol
açan mantarların sadece üreme hücreleri. Mantarın asıl oluşumu
ise, çıplak gözle görünmeyecek şekilde besinin içlerine doğru
sarmaşık gibi uzanıyor. Küf, gıdanın en altından başlayıp
gelişerek yüzeye ulaşıyor. Yani hep yapageldiğimiz gibi, küflü
kısmı kesip atmak kurtuluş değil. Hatta tam tersine, ciddi bir
tehlike! Küfün vücudumuzdaki etkisi ağır ve kimi zaman ölümcül.
Buğday, tüm hububat ürünleri, pirinç, fındık, fıstık gibi besinlerde
küflenmeyi başlatan mantarlar, “aflatoksin” denilen zehiri
oluşturuyor. Aflatoksin, zamanla vücudun bağışıklık sistemini
çökerterek, iç organları ve özellikle de karaciğeri tahrip ediyor.
[46]
ARALIK 2015
NEYI YIYEBILIRIZ, NEYI YIYEMEYIZ?
• Küfün oluşması için rutubet gerekiyor. Bu nedenle
yüzeyde oluşan küf, sert peynirlerin içine işleyemiyor.
Sert peynirlerdeki küflü bölümü 2.5 santim kadar
kesip çıkardığımızda, peyniri tüketebiliyoruz. Ancak
dikkat, bıçağı peynirin küflü kısmına saplamayın,
küfle temas ettirmeyin. Yumuşak peynir küflenmişse,
zararlı bakteriler söz konusu olabileceği için bu
peyniri yememeliyiz. Özel olarak küflendirilen
peynirlerde, insan sağlığına zararlı olmayan bir küf
türü olan “penicillium roqueforti” kullanılıyor.
• Ekmekte beyaz ve mavi küf gördüğümüzde, küflü
kabuk kısmını kesip kızartarak yiyebiliriz. Çünkü küf
derine inmemiş demektir. Ama siyah lekeler varsa,
ekmeği yiyemeyiz.
• Buzdolabında uzun süre kalmış kabak ve havuç gibi
sebzelerin yüzeyi kayganlaşmışsa, bakteri oluşmuş
demektir. Bu durumdaki sebzeleri pişirerek yemek
bile mide ve bağırsak bozukluklarına yol açabilir.
• Meyveler açısından daha şanslıyız. Çünkü
meyvelerdeki asit, onları bakterilere karşı daha fazla
koruyor. Elmaya dikkat etmemiz gerekiyor. Elma
uzun süre dayanmakla birlikte, kabuğunda bir delik
oluşmuşsa, zararlı bakteriler meyveye girebiliyor.
• İçinde küf oluşmuş reçel kavanozlarındaki küf
tabakasını alarak, tüketebiliriz.
• Sert kabuklu yemişlerdeki aspergillus flavus adlı
küf, insan için en zararlı zehirleri içeriyor. Bu zehirli
madde karaciğerde toplanıp, karaciğer kanserine yol
açabiliyor. Sert kabuklu yemişlerin kabuklarında ve
içlerinde küf kontrolü yapmamız gerekiyor.
• Pişmiş pirinci uzun süre oda sıcaklığında bıraktıktan
sonra yeniden ısıtmak da yiyecek zehirlenmesine
yol açabilecek zehirli maddelerin üremesine
yol açabiliyor. Kalmış pilavı hemen buzdolabına
koyarsak, iki gün daha yiyebiliriz.
• Pişmiş ve soğutulmuş patatesi de dilimleyip hafifçe
kızartabiliriz.
GIDALARI NASIL
KORURUZ?
• Ekmek kutusunu 10 günde bir
sirkeli suyla silmek veya biraz
tuz koymak küflenmeyi önlüyor.
Ekmeği buzdolabında tutmak
da küflenmeyi geciktiriyor.
• Küf, gıdadan buzdolabına
veya temizlik malzemelerine
bulaşabilir. O nedenle
buzdolabını her ay, bir
çorba kaşığı yemek sodası
karıştıracağımız 1 litre suyla
temizleyip temiz suyla
durulayabiliriz.
• Lastik yüzeylerde oluşan küfü,
1 litre suya 3 çay kaşığı çamaşır
suyu ekleyerek fırçalayabiliriz.
• Bulaşık bezi, havlu, sünger gibi
temizlik malzemelerimiz daima
temiz olmalı, küf kokmamalı.
• Gıdaları, yiyeceğimiz ana
kadar üstü örtülü tutmalıyız.
• Açtığımız konserve ürünlerini
saklama kaplarına koyarak
en kısa sürede buzdolabına
kaldırmalıyız.
• Dayanıksız ürünleri buzdolabı
dışında en çok iki saat
tutmalıyız.
• Yemekleri en çok dört gün
içinde bitirmeliyiz.
• Salçanın küflenmemesi için
üzerini kaplayacak şekilde
zeytinyağı dökmeliyiz.
ARALIK 2015
[47]
[kişiselgelişim]
Bilgi şüphesiz ki çok önemli...
Bununla birlikte, bilgiyi dile getirme
üslubumuz, seçtiğimiz kelimeler,
mimiklerimiz, izlediğimiz yöntem
de bir o kadar önemli. Çok iyi bir
konuşma ilgiyi daima canlı tutabildiği
gibi, aksi bir durum can sıkıntısına
da yol açabiliyor...
Etkili konuşma, antik çağlarda bile önemi bilinen
bir kavramdı.
ETKILI
KONUŞMANIN
REÇETESI
VAR MI?
ÇEŞITLI topluluklar içinde yer almak, büyük
şehirlerde yaşamanın kaçınılmaz sonuçlarından
biri kuşkusuz. Gerek iş hayatında, gerekse sosyal yaşamımızda sürekli olarak insanlarla bir aradayız. Bu da topluluk önünde kendimizi rahat ve
doğru bir biçimde ifade etmemizi gerekli kılıyor.
Diğer bir ifadeyle, konuşmak, insanlar arasındaki
iletişimin temel kaynağı olma özelliğini de taşıyor. Bu ihtiyacı göz önüne alarak etkili iletişim
konusunda kurs ve seminerler düzenleniyor;
mesleği gereği kamuoyu önüne çıkan kişiler bu
konuda profesyonel danışmanlık hizmeti alıyor.
[48]
ARALIK 2015
NEYI EKSIK YAPIYORUM?
Etkili iletişim kurmanın hazır bir reçetesi yok ama
belirli kuralları var. Öncelikle etkili iletişim kurmayı gerçekten istemek, bunun için çaba harcamaya istekli olmak gerekiyor. Etkili iletişimin
ilk adımı; “Neyi eksik yapıyorum?” sorusudur.
Bu soruyu sormaya başladığımız anda, iletişim
kurma becerimizi gözden geçirmeye başlıyoruz.
Acaba anlattıklarımız ne kadar anlaşılıyor? Anlattığımızı sandığımız pek çok şeyin, karşımızdaki kişinin yorumuna bağlı olarak eksik ve açık
noktalar taşıyabildiğini fark ediyoruz. Dolayısıyla
konuşurken, yanlış ya da eksik algıya neden olmayacak kadar açık ve net cümleler kurmamız gerekiyor.
İletişimin sözcüklerden sonra ikinci önemli etkeni göz
teması. Konuştuğumuz ister tek bir kişi, isterse bir salon dolusu insan olsun, konuşurken başka bir sabit
noktaya değil, hitap ettiğimiz kişiye/kişilere bakmamız gerekiyor. Çünkü insanlar, sözlerin yanı sıra gözle
de iletişim kuruyorlar.
Bu iki temeli özellikle vurguladıktan sonra güzel ve
etkili konuşmanın, yani etkili iletişimin kurallarını sıralayalım; tabii bu kuralları kişisel özelliklerimize ve
ihtiyaçlarımıza göre düzenlememiz gerektiğini de
unutmayalım.
1. Konuşmanız yıkıcı değil, yapıcı olmalı: Sizi dinleyenlerin inançlarını, değer yargılarını göz önünde bulundurmalı, bunları hiçe sayan bir konuşmanın tepki
uyandıracağını bilmelisiniz. Gerçeklerden saparak,
dinleyenlerin duygularını istismar etmemeli, sadece duygulara yönelen bir konuşma yapmamalısınız.
Yapıcı konuşma, dinleyicilerin inançlarını, değer yargılarını, düşüncelerini olumlu bir yönde değiştirmeyi
amaçlar.
2. Konuşmanız ilginç olmalı ve değerli bir amaca
yönelmeli: Seçeceğiniz konu, dinleyicileriniz için ilginç olmalı. Dolayısıyla konuşmayı yaptığınız kişilerin
profili hakkında yeterli ve sağlam bilgileriniz olmalı.
Neyi ilgi çekici bulurlar, hangi esprilere gülerler, hangi
konularda hassasiyetleri vardır, tümünü bilmelisiniz.
3. Konuşmanız, sizin kişiliğinizle bütünleşir: Duygularıyla hareket eden birinin akıl, cimri birinin cömertlik ya da hiç kitap okumayan birinin okuma
alışkanlığı hakkında konuşması hiç kimseyi inandırmaz.
Konuşmacının kişisel nitelikleriyle anlattığı şeyler arasında bir bütünlük olmalıdır. Bu açıdan sahip olmadığınız,
size ait olmayan, içselleştiremediğiniz konular hakkında
konuşma yapmayın. Hayatınız ve kişiliğinizle bütünleşmiş
konularda yaptığınız konuşma etkili ve inandırıcı olacaktır.
4. Konuşmanızın belli bir amacı olmalı: Neyi anlatmak,
dinleyicileri nereye yönlendirmek istediğinizi bilin. Konuya
girişi nasıl yapacağınıza, nasıl geliştireceğinize ve sonucu
nasıl bağlayacağınıza dair bir planınız olursa, konuşmanız
dağınıklıktan kurtulur ve amacına ulaşır.
5. Konuşmanızı etkileyen faktörleri çözümleyin: Konuşmayı etkileyen faktörler; konu, dinleyici, ortam ve konuşmacıdır. İyi bir konuşma da bu faktörlerin tümüne bağlıdır. Anlatmak istediğiniz konunun özellikleri; dinleyicilerin
toplumsal, kültürel, ekonomik, yaş ve cinsiyet açısından
özellikleri; konuşmanın yapıldığı ortamın niteliği; konuşmacı olarak sizin nitelikleriniz konuşmanızın kalitesini etkiler. Bunları bir bütün olarak değerlendirmeli ve buna göre
hazırlık yapmalısınız.
6. Sağlam bir konuşma yönteminiz olsun: Konuşmalarda genel olarak dört ana yöntem vardır: Tartışma, savunma, öğretme ve duyguIandırma. Bu anlamda konuşmanızın amacı için size hangi yöntemin uygun düşeceğini
belirleyin.
7. Dinleyicilerin ilgisini ve dikkatini çekin: Dinleyicinin
ilgisini ve dikkatini canlı tutarsanız başarılı bir konuşmayı garantilersiniz. Dinleyici bilgi edinirse, meraklanırsa sizi
dinler ve ilgisi dağılmaz. Dolayısıyla, dinleyicileri iyi tanımak, bu açıdan da çok önemlidir.
8. Konuşmanız sağlam bilgilere dayanmalı: Konuşacağınız konu hakkında titiz bir araştırmayla elde edilmiş
sağlam bilgilere sahip olmalısınız. Böylece size sorulması
muhtemel sorular karşısında bocalamaz, güveninizi kaybetmezsiniz. Konunuzu istatistik veriler, grafikler ve resimlerle daha etkili kılacağınızı da unutmayın.
9. Konuşmanızı, etkili bir ses tonu, el ve yüz hareketleri ile tamamlayın: Tekdüze bir ses tonu, cümlelerin duygusunu vermez ve etkili de olmaz. Aynı şekilde el ve yüz
hareketleriyle renklenmeyen bir konuşma, bir süre sonra
ilgi çekici olmaktan çıkar. Ağzınızdan çıkan sözcükler ses
tonunuzla, el ve yüz hareketlerinizle zenginleşir, anlam kazanır.
10. Canlı bir anlatım ve renkli bir üslup kullanın: Bir konuyu çok farklı biçimlerde anlatabilirsiniz; bir matematik
formülü gibi kuru bir dille ya da bir bahar resmi gibi renkli
bir dille anlattığınız konu, sonuçta aynı bilgiye dayanır ama
ilki dinleyiciyi sıkarken diğeri ilgiyi canlı tutar. Kısa, yoğun,
hareketli cümleler kurar, sözcüklerin hakkını verirseniz anlatımınız renklenir; yaşayan bir üsluba sahip olursunuz.
ARALIK 2015
[49]
[serbestkürsü]
Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için
iletişim adresimiz: [email protected]
Doğu Karadeniz
bölgesinde yetiştirilen çaylar,
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11
1
2
3
ekolojik iklim şartları
nedeniyle, kış aylarında kar
Ey Ahu Ceylan!
altında kaldığından çay
Okları fırlatıp geçtin yanımdan,
Gel beni yalvartma ey ahu ceylan!
Kerem et aşkını, etme canımdan,
Gel beni yalvartma ey ahu ceylan!
4
5
6
7
8
tarımında zirai ilaç
kullanılmaz.
Hilali kendine kaş mı eyledin?
Güzellik tahtını baş mı eyledin?
Kapıldı yüreğim, nuş mu eyledim?
Gel beni yalvartma ey ahu ceylan!
Bu durum ülkemizi sağlıklı
çay üretimi için ideal ülke
konumuna getirmektedir.
Kirpikler ok gibi, nazarın engin,
Arasam cihanı bulunmaz dengin,
Yâr beni öldürür aşkımla cengin,
Gel beni yalvartma ey ahu ceylan!
9
10
11
Bu nedenle tarımında zirai
ilaçlama, üretiminde katkı
Canıma can katar tatlı sözlerin,
Ele hiç bakmasın ahu gözlerin,
Amber-i misk gibi kokar özlerin,
Gel beni yalvartma ey ahu ceylan!
SOLDAN SAĞA:
1) Mekke’de hacıların yedi kez gidip geldikleri kutsal dağın adı - Örnek, benzer 2) Bir günün
veya olayın arkasından gelen zaman - Fakir, yoksul 3) Sofa - Konuk 4) Boru sesi - Kürekle
yürütülen dar, uzun, hafif tekne 5) Masallarda adı geçen ve gerçekte var olmayan büyük bir
kuş - Yâd etmek 6) Saha - Öğütülmüş tahıl 7) Hükümdar ailesinden olan kadın veya kızlara
verilen unvan - Yemek 8) Bulmaya çalışma - Aksiseda, eko 9) …..ve Jerry (Her zaman farenin kazandığı çizgi film) - Uydu-Beyaz 10) Casus 11) Bir şeyi çevreleyen çizgi - İçine kıyma
konularak küçük bohçalar biçiminde dürülen hamur parçalarıyla hazırlanan bir yemek.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1) Ay ışığı - Hücum, akın 2) Uyuşturucu bir madde - Tasarı 3) Bir Alman televizyon kanalı İç Anadolu’da bir ilimiz 4) Bir bağlaç-Yazma aracı - Olumsuzluk eki 5) Eski dilde su - Eski
bir siyasi partinin kısa adı 6) Para, kredi, bankacılık ve yatırımların yönetimi - Harris soyadlı
bir Hollywood aktörünün önadı 7) Güney Asya kıyılarıyla Hint Denizi’nde yaz ve kış mevsimlerinde birbirine ters yönlerden esen geniş alanlı rüzgâr - Günler, gündüzler 8) Yapma,
etme - Ufak parçalar biçiminde doğranmış sebzelerin, kuşbaşı et veya kıyma ve soğanla
pişirilmesiyle yapılan bir yemek 9) Irkının katışıksız özelliklerini taşıyan (at) - Kalayın sembolü 10) Çıplak - Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü
11) Antalya’da ünlü bir plaj - Işığı olan, aydınlık, ışıklandırılmış, nurlu, nurani.
maddesi kullanılmayan tüm
ürünlerimizi gönül
rahatlığı ile
Her sabah beklerim çeşme başına,
Dünyayı değişmem damla yaşına,
Aşkımı hapsettim gözün, kaşına,
Gel beni yalvartma ey ahu ceylan!
tüketebilirsiniz.
Güllerin süs olsun sevda dalıma,
Rengârenk çiçeğin doldur balıma,
Yâr, gözüm alıp da bir bak halime,
Gel beni yalvartma ey ahu ceylan!
MUSTAFA HOŞOĞLU
Hazırlayan: Mithat BAYRAKOĞLU - Muhasebe Şefi / Işıklı Çay Fabrikası
[50]
ARALIK 2015
TR-BIO-653
Agriculture of Turkey
TABİATIN
KIYMETLİ VE
NADİDE HAZİNESİ
ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir

Benzer belgeler

Çaylık Şubat 2014

Çaylık Şubat 2014 pazara sunabilmektir. Yani uluslararası marka haline gelmek demek, kaliteyi pazarlamak demektir. Dünya artık global bir köy haline geldi ve her ürün, markalaşarak global köyde kendine yer elde etme...

Detaylı