PDF SAYI 58 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 58 - Hayat Online
IGMG
Genel
Başkanı
Kemal
Ergün:
T.C. Köln Başkonsolosu
Türk Üniversite
Öğrencilerini Ağırladı
IGMG Kadınlar Gençlik
Teşkilatı İdareciler Günü 2011
Hayat
İnsanımıza
Hizmet
Sunmakla
24 Mükellefiz
16-17
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
28
OKUSAN
Avrupa’daki Kitapçýnýz
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 06142-793 0770-71 . Fax: 06142-793 0772
Mobil: 0157-83555560-61 . [email protected]
www.okusan.eu
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 58 · Yl/Jahre: 8 · Haziran / Juni 2011 / Recep 1432
Sıla-i Rahim Önemli
ENERGY
Enerji
İçeceği
Damaklara
Serin
Bir
Tat
Sipariş İçin: 0179-9705472
E-Mail: [email protected]
06
Müslüman
Bilim
Adamlar
Güvercinin
Aşk ve
Kargann
Leşi
Dr. Yusuf IŞIK
5 Mahmut AŞKAR
11 Selma ÖZTÜRK
Ben Bir
Rüya
Gördüm
Hayrdr
İnşallah...
27 M. Salih AYDIN
Hacarabn
Serüvenleri
45
29 İlhan BiLGÜ
Sosyal
Demokrasi`nin
Sarrazin
Dram
Acil
Durumlarda
Manevî
Destek
Uzmanlğ
Üzerine
13 A. Engin KARAHAN
21
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
Sıla-i Rahim Önemli
Sevgili dostlar!
Yine bir izin sezonunun arefesinde
sizlerle beraber olmanın mutluluğunu
yaşıyoruz.
Malum Almanya`da izin sezonu
bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde başlıyor. Bu sene ilk olarak gazetemizin de merkezinin bulunduğu Hessen Eyaleti izne çıkıyor.
İzin yapmak hem bedenen hem de
ruhen sene içerisindeki yorgunlukları
atabilmemiz için önemli bir fırsat diye
düşünüyoruz. Ama bunu hangi ölçüler
içerisinde yapabilmek de önemlidir.
Bazılarının izinden anladığı güneşli tatil bölgelerine gidip denize girmek ve
güneşlenmekten ibarettir. Bazılarına
göre bunun yanına her türlü eğlenceyi
de eklemektir. Tamam bu bazı insanların tercihidir ama düşünmek lazım izin
bitince beden ve ruhen dinleniyor muyuz yoksa daha beter bir şekilde yorulup bulunduğumuz memleketlere geri
mi dönüyoruz.
Geçen çok güzel bir yazının başlığına denk gelmiştim. “Tatil mi Ta`dil
mi?” diye. Başlık gerçekten çok güzeldi. Tatil yapmaktan maksat eğlenmek
ve güneşlenmek mi yoksa bedeni ve
ruhu tabiri caizse tamir etmek mi? İşte
asıl önemli soru burada.
Bizler özellikle Almanya`da yaşayan Türk kökenliler her sene izin mevsiminde farklı bir heyecan yaşıyoruz.
Hem memleketimize gitmenin sevinci
ve hem de burada bulunan aile büyüklerimizin, aile fertlerimizin özlemini
bir nebze dindirmenin heyecanını yaşıyoruz. Gerçi teknoloji geliştikçe bu tür
özlemlerimizi internet, telefon vs.
araçlarla bir nebze gideriyoruz ama
sevdiklerimizle kucaklaşmanın onlarla
aynı havayı teneffüs etmenin hazzı bir
başka diye düşünüyoruz.
Yukarıdaki girişi niye yaptığımızı
merak etmiş olabilirsiniz.
Sevgili dostlar!
Yapılan araştırmalar; insanların en
önemli ihtiyaçlarının başında sevdikleri ile aynı mekanları paylaşmasının,
aynı havayı teneffüs etmesinin beden
ve ruh için ne kadar önemli olduğunu
ortaya koymaktadır.
Dikkat edin özellikle Türkiye`den
gelen birinci ve ikinci nesil insanları-
mız Almanya`da rahatsızlandıkları zaman ne kadar tedavi görseler de tam
olarak iyileşememektedirler. Ama bu
insanlarımız memlekete gittiklerinde
bu rahatsızlıklarından çoğunlukla eser
kalmamaktadır.
Belki diyeceksiniz ki bu dediğiniz
herkes için genel olarak geçerli değil.
Maalesef yapılan araştırmalar bunun
% 90 böyle olduğunu göstermektedir.
Almanya`da yaşayan biz Türklerin
başka ülkelerde yaşayan mesela Avustralya`da yaşayan Türklerden pek çok
avantajlarımız var. Bir kere hadi dediğimizde yaklaşık 3 saat sonra Türkiye`ye gidebilmekteyiz. Ama Avustralyadakiler öyle mi; yaklaşık 24 saat
ucak yolculuğu ki 2-3 aktarma ile. Bunu bir tarafa bırakın uçak biletleri oldukça pahalı. 5 kişilik bir aile Türkiye`ye izne gitmek istese bütçesi oldukça zorlanıyor. Almanya`daki gibi dönem dönem ucuz bilet bulma imkanları da yok. Bu yüzden belki 5 belki 10
senede bir izne gitme imkanları oluyor.
Geçenlerde bir büyüğüm anlatmıştı.
Dubai`de havaalanında başından geçen bir olayı. Dubai`den Almanya`ya
gelmek için havaalanında beklerken;
bir hanımefendi ve küçük oğlunun dramını. Hanımefendi ağlıyormuş, oğlu
da küçük olduğu için annesine meraklı
gözlerle bakıyormuş. Bir süre sonra bu
hanımefendinin Türk olduğunu anlayınca büyüğümüz, yardımcı olabilir
miyim diye sormuş. Kadıncağız bir
yandan ağlıyor bir yandan da sıkıntısını anlatıyormuş. Babasının Türkiye`de
vefat ettiğini ama 25 senedir
Türkiye`ye gitmediği için ne yapacağını şaşırdığını, Dubai`ye kadar bir şekilde geldiğini ama Türkiye`ye nasıl
gideceğini bilemediğini anlatmış. Büyüğümüz gerekli yardımı yapıp hanımefendiyi Türkiye`ye giden uçağa
bindirip göndermiş.
Almanya`da bulunan bizlerin bu
tür sıkıntıları şu anda elhamdülillah
yok. Ama bizler bazı şeylerin kıymetini elimizden gittikten sonra bilirsek iş
işten geçmiş olacak.
Türkiye`ye izne gitmek televizyonlarda özendirildiği gibi sadece sahil
bölgelerine gidip denizin ve güneşin
tatini çıkarmak olarak algılanmamalı.
Tamam bunlar da yapılmalı ama önce-
lik orada bulunan akrabalarımızı ve
sevdiklerimizi ziyaret edip onlarla
olan hasretimizi gidermek olmalıdır.
Bunun yanında ülkemizin tarihi ve
kültürel mekanlarını da evlatlarımızla
bitlikte ziyaret edip oraların manevi
havasını almalarını sağlamak olmalıdır.
Bu yukarıda anlattığımız olayların
tümüne terim olarak Sıla-i Rahim diyoruz. Ve sıla-i rahimin önemini Allah`ın ayetlerinden ve Peygamberimizin sünnetlerinden birer örnekle sizlere
sunarak bu bölümü sonlandırıyoruz.
Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:
-“Allah`tan korkun ve akrabalık
bağlarını kesmekten sakının” (Nisa:
1)
Ebu Eyyube`l-Ensari anlatıyor:
Bir adam Hz. Peygambere gelerek;
-“Ey Allah`ın Resulü, beni cennete
sokacak bir ibadet söyler misin?” dedi. Resulüllah (s.a.v);
-“Allah`a ibadet eder ve O`na ortak hiç bir seyi koşmazsanız, namaz kılar, zekat verir ve Sıla-i Rahim edersin” cevabını verdi.
Son dönemde özelikle Almanya`da
EHEC isimli bir virüsün neden olduğu
ölümler ile kamuoyunun dikkati bu
hastalığa yoğunlaşmış durumdadır.
Almanya'da ortaya çıkan ve en az
38 kişinin ölümüne neden olan EHEC
bakterisinin kaynağı henüz bulunamadı. Hastalıkla ilgili her gün yeni iddialar ortaya atılırken, uzmanlar 'salatalık,
marul ve domates sebzeleri iyice yıkamadan yemeyin uyarısında bulundu.
Hala bu hastalığın neden olduğu
bakterinin kaynağı tesbit edilebilmiş
değil.
Ama bazı uzmanlar bunun bitkilerin genleri ile oynanıp daha fazla para
kazanabilme uğruna yapılan üretimlerden yani tabii olmayan üretimlerden
bu tür hastalıkların her zaman olabileceği yönünde açıklamalar yapmaktalar.
Bitkilerin genleri ile oynayıp ne olduğu görüntüsünden hariç belli olmayan bu sebzelerin zamanla bu tür sıkıntılara sebeb olması normaldir.
Temizlik olayını da yine maddi çıkarlar doğrultusunda tabii halinde çıkararak daha kimyasal hale getirirse-
[email protected]
niz yine buna benzer hastalık virüsleri
ile karşılaşmamız içten bile değildir.
Temizlik yapmak için kullandığımız
kimyasal ürünler daha ucuza maledilmek istenirken telafisi mümkün olmayan hastalıklara davetiye çıkartılmaktadır. Maalesef insanlar bu konuda yeteri kadar bilince sahip değiller.
Son olarak içerisinde bulunduğumuz mübarek üç aylarımızın hayırlar
getirmesini diliyoruz.
Rabbimiz bizleri Mübarek Ramazan Ayına da kavuştursun diye dua
ediyoruz.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Haziran - Juni 2011
Recep 1432
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ,
Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aþkar,
Cengiz Þahbaz, Ayþe Akgün,
Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baský: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 3
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Dr. Yusuf IŞIK
Müslüman
Bilim Adamları
- Ýslâm âlemi teknik açýdan
neden Batý’yý geçemiyor?
- Ýslâm Ülkeleri neden
yerinde sayýyor ?
- Dünya siyasetinde etkin
olamamanýn altýnda yatan
gerçek, geri kalmýþlýk
mýdýr?
- Yoksa Ýslâm Ülkelerinin
farklý paktlarda yer
almalarý, bir araya gelememeleri ve ekonomik
güçlerini
birleþtirememeleri mi
etken olmaktadýr?
- Arap Ülkelerinde görülen
kalitesiz yöneticiler ve idareciler mi bilimsel
faaliyetlerin katilidir?
Bu konularý tam olarak
anlayabilmek için
öncelikle Ýslâm âlimlerinin
bilim hayatýna
katkýlarýndan bir kýsmýný
hiç olmazsa bilmek gerekir
ki, daha sonra neden bu
muhteþem mîrâsa sahip
çýkýlmadý diye sorulabilsin.
on zamanlarda sýkça Müslüman bilim adamlarýnýn, insanlýðýn bilimsel geçmiþine katkýlarý araþtýrýlmaktadýr.
Bazýlarýna göre Ýslâm âlimleri
dünyanýn bilimsel geçmiþine herhangi bir katkýda bulunmamýþlardýr.
Bazýlarýna göre ise, Batýdaki modern
rönasans hareketi, Endülüs Emmevî
Devletinin (Ýspanya) yýkýlýp yüz
binlerce arabca kitabýn çalýnarak
lâtinceye tercümesinden sonra baþlamýþtýr.
Özellikle de son zamanlarda
Ýslâm âleminde görülen iþgaller,
savaþlar, kan ve gözyaþý bu soruyu
S
yeniden gündeme taþýmaya baþladý.
- Ýslâm âlemi teknik açýdan neden
Batý’yý geçemiyor?
- Ýslâm Ülkeleri neden yerinde
sayýyor ?
- Dünya siyasetinde etkin olamamanýn altýnda yatan gerçek, geri
kalmýþlýk mýdýr?
- Yoksa Ýslâm Ülkelerinin farklý
paktlarda yer almalarý, bir araya gelememeleri ve ekonomik güçlerini
birleþtirememeleri mi etken olmaktadýr?
- Arap Ülkelerinde görülen kalitesiz yöneticiler ve idareciler mi bilimsel faaliyetlerin katilidir?
Bu
konularý
tam
olarak
anlayabilmek için öncelikle Ýslâm
âlimlerinin bilim hayatýna katkýlarýndan bir kýsmýný hiç olmazsa bilmek gerekir ki, daha sonra neden bu
muhteþem mîrâsa sahip çýkýlmadý
diye sorulabilsin.
* * *
* Kýzamýk ve çiçek hastalýðý ilk
bulan “Fahreddin Razî”dir.
* Mikrobu ilk tanýmlayan kiþi
“Akþemseddîn”dir.
* Cüzzam hastalýðýnýn sebep ve
tedavilerini bulan “Ýbni Cessâr”dýr.
* Vebânýn bulaþýcý olduðunu
keþfeden “Ýbni Hatîb”dir. (13131374).
* Kýlcal damar sistemini ilk
ortaya atan “Ali bin Abbas”týr.(?990).
* Ýlk defa göz hastalýklarý
hakkýnda bilgi veren “Dr. Ali bin
Îsâ”dýr. (XI.yy).
* Ýlk katarak ameliyatýný yapan
“Ammâr”dýr.(XI.yy).
* Trigonometrinin mûcidi, sinüs
ve kosinüsü ilk kullanan “elBattânî”dir. (858-929).
* Dünyanýn döndüðünü ilk bulan,
Ümit burnu, Amerika ve Japonya’nýn varlýðýndan bahseden ilk bilim
adamý “Beyrûnî”dir. (973-1051).
Beyrûnî, Christoph Colomb’dan
yüz yýllar önce Amerikanýn varlýðýndan bahsetmiþtir.
* Copernik’e yol açan astronom
“Bitrucî”dir. (XIII.yy).
* Çubuklu güneþ saatini bulan ilk
bilim adamý Cabir bin Eflâh”týr.
(XII.yy).
* Maddenin en küçük parçasýnýn
(atomun) parçalacaðýný söyleyen
“Câbir bin Hayyâm”dýr. (721805).
* Hayvan gübresinden amonyak
elde eden “Cahýz”dýr. (776-869).
Zooloji ilminin öncülerindendir.
* Ýlk sistem mühendisi, ilk sibemetikci ve o zamanki bilgisayarýn
babasý olarak “Cezerî” bilinir.
(1136-1206). Batýlýlara göre bu ingiliz matematikçi “Carles Babbage”
dir.
* “Hayât’ül-Hayevân” isimli
eseriyle zooloji ansiklopedisini ilk
yazan “Demîrî”dir. (1349-1405).
* Trigonometriye tanjant-kotanjantý kazandýran matematikci “Ebul
Vefâ”dýr. (949-998).
* Denizlerdeki med-cezir (gelgit) olayýný ilk keþfeden “Ebû
Mahþer”dir. (785-886).
* Ses olayýný fizîkî açýdan ilk
açýklayan “Fârâbî”dir. (870-950).
* Matematikte ondalýk kesir
sistemini bulan Gýyâseddin Cemþît”dir.
* Ekliptik meyilini ilk tesbit eden
astronom “Pergânî”dir.
* Ýlk cebir kitabýný yazan, cebir
ilmini sistemleþtiren, logaritmaya
isim olan “Harzmî”dir. (780-850).
* Orta çaðýn en büyük botanikçi
ve eczâcýsý “Ýbni Baytar”dýr.
* “Wright”kardeþlerden bin yýl
önce ilk uçaðý yapýp, uçmayý gerçekleþtiren Ýbni Firnas”dýr. (?-888).
* Sosyolojiyi kuran, tarihe
psikolojik yorumlarý ekleyen târih
felsefecisi Ýbni Haldûn”dur. (1332l406).
* Optik ilminin kurucusu,
“Galile” teleskopunun arkasýndaki
isim “Ýbni Heysem”dir. (965-1051).
* Torna tezgâhýný ilk yapan “Ýbni
Karaka”dýr.
* “Vasco da Gama”, “Ýbni Mâcit”in bilgilerinden yararlanarak
deniz yoluyla Hindistana ulaþmýþtýr.
* Doktorlarýn Sultâný olarak
bilinen “Ýbni Sînâ”(980-10379)
hastalýk yapan küçük organizmalar,
cýva ile tedâvî, “Pastör”e ýþýk tutma,
ilâç bilimi ve teþhis koymada dünyayý yönlendirdi.
* Kan dolaþýmýný ilk bulan “Ýbni
Nefîs”tir.
* Alman “Leibnite” (1646-1716)
ve “Factarke”, aralarýndaki zaman
ve mekân tartýþmalarýnda “Gazerî”
ve “Ýbni Rüþt”ü referans almýþlardýr.
* Sýfýrý sayýlar dünyasýna hediye
eden Ýslâm Âlimleridir.
* Ýnsanlýðý Romen rakamlarýnýn
çetrefilliðinden kurtaranlar da onlar.
Bundan dolayýdýr ki, Ýlk Ýngiliz Kralý
“Rex”, bastýrdýðý parasýnýn ilk yüzüne besmele, diðer yüzüne de Peygamberimizin adýný yazmýþtý.
* Orta çaðýn Papazlarýnýn
cüppelerinin kenarýna ayet yazdýklarý bilinir.
Bu konularda “Dr. Singrid” ve
Prof. Dr. Fuat Sezgin”in eserlerine
gözatmak yeterlidir.
YORUM:
Biz Müslümanlar, Ýslâm Öncülerinin önümüze koyduklarý bu ham
maddeleri hasýraltý etmekte birebiriz.
Peki bu kadar muhteþem bir
geçmiþin evlâtlarý niye böyle çile
çekmekte, gözyaþý dökmekte ve sömürülmektedir?
Problem, Müslümanlarýn müslüman oluþlarýnda deðil, dünyada
güçlü olmanýn gerektirdiði uluslararasý standardý uyguluyamamaktadýr. Yöneticilerin aymazlýðýndadýr.
Devletin ve bilimsel kadrolarýn
sürekliliði yerine; hükûmetlerin,
ehliyetsiz kadrolarý istihdam etmelerindedir.
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 5
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
GMG Sosyal Yardım Derneği’nin başlatmış olduğu Katarakt Projesine, Kadınlar
Gençlik Teşkilatı’ndan “Hayırda
Yarışın” projesi ile 9.184 adet Katarakt toplandı. Kadınlar Gençlik
Teşkilatı toplanan Katarakt miktarını düzenledikleri İdareciler
Günü proğramında açıkladı.
Proğramda dereceye giren bölgeler ödüllerini aldılar.
Milli Görüş Kadınlar Gençlik
Teşkilatı’nın düzenlemiş olduğu İdareciler Günü 2011 gerçekleşti. Bir
buçuk senelik bir kuruluş geçmişine
sahip Kadınlar Gençik Teşkilatı düzenlemiş olduğu proğramla göz doldurdu. Essen Colosseum Tiyatro salonunda gerçekleşen ve Kadınlar
Gençlik Teşkilatı Şube ve Bölge idarecilerinin katıldığı Gençlik İdareciler Günü proğramına yaklaşık 2.000
genç idareci bayan katıldı.
Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Nurcan Ulupınar, Belçika Milletvekili Mahinur Özdemir, Sabiha
El-Zahat konuşmaları ile Hülya
Kandemir ise seslendirmiş olduğu
parçalar ile proğrama renk kattılar.
Ayrıca proğramda IGMG Kadınlar
I
“Hayırda Yarışın” Projesi
ile 9.184 Katarakt Toplandı
Teşkilatı Başkanı Zehra Dizman, eski Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan ve yeni Genel Başkan Kemal
Ergün kısa selamlam konuşmaları
yaptılar. Proğramda sergiler ve tiyatrolar da yer aldı.
Kadınlar Gençlik Teşkilatı aylar
öncesinden başlatmış olduğu bölgeler arası “Hayırda Yarışın: Katarakt”
projesinin sonuçlarını da bu proğramda ilan etti. Sonuçları, projen sorumluluğunu yürüten KGT Sosyal
Hizmetler Başkanı Ayşe Aslan açıkladı. Bu projeyle IGMG Sosyal Yar-
Wuppertal Barmen Milli
Görüş’ten Piknik Ziyafeti
GMG Wuppertal Barmen Milli
Görüş Şubesi piknik ziyafeti verdi. Yunus Emre Camii Elbelfeld
Yönetim kurulunun da davet edildiği
programda konuşma yapan Barmen
Camii Başkanı Celal Akgün selamlama konuşmasından sonra şunları
söyledi: “Camimizin açılması için
Belediye`den açılış izni Genehmigung aldık. Camimizin açılabilmesi
için sizlerin yardımına ihtiyacımız
var. Camiye yardım edin bu işin altından kalkalım. Bugün buradaki ziyafetin kaynağı adak kurbanları
olanların adaklarını bizlere verdiler.
I
sayfa 6
Hayat
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
Allah kurbanlarını kabul etsin. Allah
herkesten razı olsun bize dua edin.
Rabbim bize yardım ediyor bundan
sonra da yardım edecek inşallah. Ramazan`a cami açılacak inşallah. Burada emeği geçen kadınlara, erkeklere ve herkese teşekkür ediyorum.
Bölgemizden aramıza katılan Ahmet
Turan Koçyigit ve Recep Karakaya’ya da ayrıyeten teşekkür ediyorum” dedi.
Yoğun katılımın olduğu Wichlinghausen piknik alanında gençler,
çocuklar ve herkes doyasıya eğlendiler.
dım Derneği’nin başlatmış olduğu,
özellikle Afrika’da yoğun bir şekilde
yaşanan ve görme kusuru olarak ifade edilen Katarakt hastalığının tedavisi için yürüttüğü Katarakt Projesine destek olmak istediklerini ifade
eden Ayşe Aslan, tüm bölgelerin
topladığı Katarakt sayısını 9.184
olarak ifade etti. Sonuçlarda Danimarka, İsveç ve Düsseldorf ilk sırayı
aldılar.
Proğrama katılan IGMG Sosyal
Yardım Derneği Başkanı Zeki Toprak’ın elinden ödüllerini aldılar. Dereceye giremediği halde üstün başarı
sergileyen Ruhr A bölgesi de proğramda ödüllendirildi. Yine projeye
katkı sağlayan tüm bölgelere teşekkür belgesi takdim edildi. Toprak
ödül takdiminin ardından şunları
söyledi:”Böyle hayırlı bir projeye
“Hayırda Yarışın” üst başlığı ile katkı sağlayan tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum.”
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 7
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
IGMG Hessen’de 40 Hadis
Ezberleme ve Hutbe Yarışması
GMG Hessen Bölgesi İrşad yarışmaya geçildi. Bu yarışma- manya gibi bir yerde Efendimiz ya çalışıyoruz” dedi.
Başkanlığı tarafından her ya da 13 kişi katıldı. Talebeler (s.a.v)in hadislerini hem Arapça IGMG Hessen Bölge Başkanı
sene mutad olarak gerçek- minbere çıkarak hutbelerini hem Türkçe olarak ezberleyen Mehmet Ateş de programa katıleştirilen 40 Hadis Ezberleme sundular. Ömer Faruk Çağla- evlatlarımız yarışmalar yap- larak bir selamlama ve değerve Hutbe Yarışmaları bu sene de yan-Hanau, Muhammed Ak- maktalar. Ayrıca artık elhamdü- lendirme konuşması yaptı. Ateş
yapıldı. Bu sene gerçekleştirilen soy-Darmstadt, Ali Çam-Lollar, lillah camilerimizde hutbe oku- konuşmasında: “Bu güzel progyarışma Gross Gerau`ta yapıldı. Fikret Turan-F.Höchst, Malik yabilecek evlatlarımızın sayısı rama bu güzel havada katılarak
IGMG Hessen Bölgesine bağlı Doğan-Offenbach, Avni Semi- oldukça fazla ve bunlar yarış- renk katan herkese teşekkür etolarak faaliyetlerini sürdüren zoğlu-Pfungstadt, Muhammed malara bile katılmaktalar. Rab- mek istiyorum. Ne mutlu bizlecemiyetlerin iki kategoride ya- Ünlü-Gross Gerau, Enes Yıl- bimize ne kadar şükretsek azdır. re ki evlatlarımızı bu tür progrışmacı gönderdiği programa maz-Elsenfeld, Cüneyt Saraç- Bize göre bu yarışmalara katı- ramlar için yetiştirip onların bu
Rüdesheim, Behzat Aydın- lan her evladımız birincidir” de- güzel yarışmalarda birbirleri ile
ilgi oldukça güzeldi.
centilmence mücadele etmeleriIGMG Gross Gerau Cemiyeti Wetzlar, Muhammed Ensar Gü- di.
müştemilatında yapılan yarışma len-Limburg, Ali Rıza Yıldız- Daha sonra yarışmalarda dere- ne şahit oluyoruz. Bir kere daha
açılış Kur`an-ı Kerimi ile başla- Alzenau, Kerem Karyağdı-Rüs- celere giren talebelerin hediye- sevinerek gördüm ki elhamdülillah evlatlarımızın hepsi bir
selsheim.
dı.
leri takdim edildi.
İlk olarak 40 Hadis Ezberleme Yine yapılan değerlendirmede Yarışmacılara hediye olarak hoca kalitesinde hutbeler irad
yarışmasına geçildi.
1. Kerem Karyağdı-Rüsselshe- Almanya`daki en büyük halı fir- ettiler. Gözümüz arkada kalmaBu dalda katılım sağlayan ya- im, 2. Muhammed Ensar Gülen- ması olan Lalee Halı Firması ta- dan namazlarımızı, cumalarımızı kılmanın rahatlığı ile evlatlarışmacılara daha önceden ezber- Limburg, 3. Enes Yılmazrafından her bir yaklaşık 100 rımızın gözlerinden öpüyoruz.
lemeleri için verilen “Arapça- Elsenfeld oldular.
Türkçe 40 Hadis”ten yarışma- IGMG Hessen Bölge İrşad euro değerinde 2011 model ha- Ailelerine ve hocalarına bir kere
lılardan takdim edildi.
nın jüri heyeti tarafından rastgedaha şükranlarımızı sunuyoruz”
Başkanı Şerif Aslan bir selamle seçilenler soruldu. Bu dalda
Hediye takdimi esnasında yine dedi.
lama ve değerlendirme konuşyarışmaya 7 kişi katıldı. LollarIGMG Hessen Bölge Gençlik Son olarak yine IGMG Hessen
Muhammed Çam, Wetzlar-Enes ması yaptı. Aslan konuşmasın- Başkanı Ahmet Ölmez bir se- Bölge İrşad Başkanı Şerif Aslan
Değer, Offenbach-Ahmet Ha- da: “Katılım sağlayan tüm ce- lamlama konuşması yaptı. Ölyarışmacılara takdim edilen hekan Koç, Darmstadt-Mehmet miyetlerimize kalbi teşekkürlemez: “Yarışmalara katılan tüm diyelerin sponsorlarına ve özelrimi
sunuyorum.
Her
iki
dalda
Akif Genç, Haiger-Talha Atçeken, Alzenau-Alim Kemaloğlu, da katılım sağlayan cemiyetleri- evlatlarımızı ve ailelerini tebrik likle de Lalee Halı Firmasına temizi ayrıca tebrik etmek istiyo- ediyorum. Böyle güzel yarışma- şekkür etti.
Hanau-Muhammed Taşçı.
Yapılan değerlendirmede 1. rum. Bizler IGMG olarak cemi- lara katılmak için evlatlarını Kapanış Kur’an-ı Kerim’inin
Muhammed Çam-Lollar 2. Enes yetlerimizde yapılan eğitimlerin motive ettikleri için kendilerini ardından program toplu fotoğraf
Değer-Wetzlar 3. Muhammed neticelerini bu tür yarışmalarda kutluyorum. Bizler IGMG ola- çekimi ve evsahibi Gross Gerau
Taşçı-Hanau oldular.
daha net olarak görmekteyiz. rak “hizmette öncü kuruluş” ol- cemiyetinin çok güzel ikramları
Daha sonra Hutbe dalındaki Allah`a şükürler olsun ki Al- manın gereği ne ise onu yapma- ile sona erdi.
I
sayfa 8
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
Hayat
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Rhein Neckar Saar
Bölgesi`ne bağlı olarak faliyetlerini
sürdüren Dannstadt Ümmet-i Muhammed Camii yeni yerine yeni bir cami
yapmak için yapılan bir merasimle temel attı.
Temel atma merasimine başta IGMG
Genel Başkanı Kemal Ergün olmak
üzere IGMG Genel Sekreteri Oğuz
Üçüncü, IGMG RNS Bölge Başkanı
Yaşar Cimşit, IGMG Hessen Bölge
Başkanı Mehmet Ateş, IGMG Rannstadt Cemiyet Başkanı Seçkin Özkan,
RNS Bölgesinin sevilen Hocaefendilerinden Celil Yalınkılıç, Bilal Kaçmaz
ve çok sayıda davetli katıldılar.
Programın sunucusu Erkan Ergün,
kısa bir bilgilendirme yaptı.
Daha sonra IGMG Rannstadt Cemiyet Başkanı Seçkin Özkan misafirlere
hoşgeldiniz dedi ve cami ve cemiyet
I
Hayat
IGMG RNS Dannstadt Ümmet-i
Muhammed Camiinin Temeli Dualarla Atıldı
hakkında bilgilendirmede bulundu.
Daha sonra IGMG RNS Bölge Başkanı Yaşar Cimşit mikrofona gelerek
bir selamlama konuşması yaptı. Cimşit; “bu eserin kazandırılmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Resmi konularda desteklerini esirgemeyen tüm resmi makamlara teşekkür
ediyorum. Dannstadt`a yakışan bir eserin temel atma merasimine katıldığım
için gerçekten bahtiyar olduğumu belirtmek istiyorum” dedi.
Diğer bir misafir IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü de bir selamlama
konuşması yaparak esere emeği geçenlere teşekkür etti.
Yine programa katılan IGMG Genel
Başkanı Kemal Ergün de bir selamlama konuşması yaptı. Ergün konuşmasında başta cemiyet başkanı olmak
üzere Bölge Yetkilileri ve esere katkıda bulunan herkese teşekkür etti.
IGMG RNS Bölgesinin sevilen Hocaefendilerinden Celil Yalınkılıç ve
Bilal Kaçmaz birer selamlama konuşması yaptılar.
Konuşmalardan sonra caminin temel
atma merasimine geçildi.
Merasim esnasında IGMG Rannstadt Cemiyet Başkanı Seçkin Özkan
misafirlere bina hakkında planlar üzerinden bilgilendirmede bulundu.
Bilgilendirmeden sonra hep birlikte
dua edildi. Temel atma duasını Bilal
Kaçmaz Hocaefendi yaptı. Yapılan
duadan sonra IGMG Genel Başkanı
Kemal Ergün, IGMG Genel Sekreteri
Oğuz Üçüncü, IGMG RNS Bölge Başkanı Yaşar Cimşit, IGMG Rannstadt
Cemiyet Başkanı Seçkin Özkan hep
birlikte temele ilk harcı koydular.
Yaklaşık 18 ay gibi bir sürede bitirilmesi planlanan camiinin hayırlı olmasını diliyoruz.
İkiz Kız Kardeşlerin Başarısı
lmanya`nın Ludwigshafen şehrinin önemli liselerinden olan
Carl-Bosch Gymnasium`da eğitimlerini tamamlayan Ayla ve Ayşe
Kont adlı ikiz kız kardeşler, öğrenimlerini başarılı bir not ortalamasıyla 1.0`la
tamamlayarak müslüman toplumunun
gurur kaynağı oldular.
Carl-Bosch Gymnasium`da bu yıl 90
öğrenci mezun olurken, Ayla Kont
Fransızca`da Ayşe Kont ise Kimya`da
okul birincileri oldular.
38 yıldır burada bulunan Süleyman ve
Emine Kont çiftinin 5 çocuğundan ikisi
olan ikizler Ayla ile Ayşe hedeflerinin
ağabeyleri gibi Heidelberg Üniversitesi
Tıp Fakültesinde öğrenim görmek olduğunu açıkladılar.
Kont ailesinin bütün çocuklarının başarılı bir eğitim aldıklarını beyan eden
A
sayfa 10
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
baba Süleyman Kont Almanya`da çocuklarımızın mutlaka iyi bir eğitim almalarını sağlamamız gerekmektedir dedi.
Ailenin ve toplumuzun gurur kaynağı
olan Ayla ve Ayşe Kont ikiz kız kardeşleri IGMG Rhein-Neckar Saar Bölge
Başkanı Yaşar Cimşit ziyaret ederek
hem aileyi hem de başarılı olan ikiz kardeşleri tebrik ederek; “başarılarının üniversite hayatında da devam etmesini ve
müslüman olarak bu kızlarımızın bu sonuçları alarak bizlere ve bundan sonraki
kız çocuklarımıza birer örnek olduklarını açıkladı. Ayla ve Ayşe Kont ikiz kız
kardeşleri küçük yaştan itibaren camilerimizde de hem eğitim gördüler hem de
kendilerinden küçük kızlara örnek olarak onları eğitime teşvik ettiler” dedi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Mahmut AŞKAR
Güvercinin Aşkı
ve Karganın Leşi
Yaşamanın tek gayesini tüketmekte gören çağdaş insan, tükettikçe doyumsuzlaşıyor ve doyumsuzlaştıkça saldırganlaşıyor. Kadının namusu, erkeğin şerefi, dinin kutsallığı, tabiatın
yeraltı ve yerüstü kaynakları çağın sözde medeni
insanı tarafından yağmalanırcasına tüketilmektedir.
Tüketilen her şeyin bir dahaki sefere daha iyisini,
yenisini, tazesini, farklısını
ve daha fazlasını istiyor
gözü doymaz insan... Halbuki, “İsteklerin ufkuna,
mücadelenin hedef noktasına ve doyumun tükeniş
anına ne kadar hızlı yaklaşırsak, onlar o kadar çabuk
bizden uzaklaşıyorlar.
ehirde avare avare gezinirken
iki bina arasındaki arsada
yemlenen güvercinleri seyre
dalmıştım. Güvercinlerden birinin
diğeri etrafındaki hareketleri dikkatimi celbetti. Diğerine kıyasla daha
renkli ve parlak tüyleri olan güvercini, görüntüsünden ziyade hareketleriyle erkek olduğunu anlamıştım. O,
tıpkı insanın erkek olanının dişisine
çalım attığı, caka sattığı gibi hareketlerde bulunuyor, dişi güvercinin
gönlünü çelebilmek için elinden gelen her türlü hüneri gösteriyordu.
Dişi güvercin kendisine musallat
olan erkekten uzaklaşmaya çalıştıkça, erkek onun etrafında pervane gibi dönüyordu.
Büyük bir merakla, bu karşılıksız
aşkın nasıl sonuçlanacağını bekledim. Erkek güvercinin bütün ihtişamına, kudretine ve ısrarlı gayretine
rağmen dişi güvercin oralık olmayınca, birbirinden uzaklaşarak her
biri aksi istikamete kanat çırparak
gitti.
Ş
Son yıllarda en meşhurların ayyuka çıkan “seks skandalları” dünya
kamuoyunu meşgul etmeye başlayınca, yukarıya aktardığım güvercince tavırları hatırladım. Sadece
hatırlamakla kalmadım; o hayvan
mı daha medeni idi, yoksa iradesini
belden aşağısına teslim etmiş, namı
dünyaya yayılmış, hükümran medeniyetin “öncüleri” mi, sorusuna da
cevap aradım. Doğrusu bu kervana
bizim “öncü”lerimizden de, hatırı
sayılır sayıda dahil olanları görmek,
işimizi daha da zorlaştırdı. Ne güzel,
Batılılara verip veriştirmek varken,
şimdi aynayı kendimize de tutmak
mecburiyeti hasıl oldu.
Sıradan gazete okuyucusu veya
günlük tv haberleri seyircisi için,
skandal sözcüğü ile Clinton, Berlusconi veya Strauss-Kahn isimlerini
yanyana getirdiğinizde neyi çağırıştırıyorsa, ülkemizde de, kaset skandalı denildiğinde, birtakım “milli
öncü”lerimiz için aynı şeyler geçerlidir. Bütün dinler veya kültürlerde
evlilikdışı cinsî ilişkiler günah ve
yasak olmasına rağmen niye en üst
düzeydeki insanlar tarafından bu cürüm işlenmeye devam ediyor? Böylesi bir soruya mutlaka herkesin
kendine göre ve birden fazla cevabı
vardır. Fertlerden oluşan bir toplumda ortak değerleri altüst eden, suç işleyen, yasakları çiğneyen herkesin,
yaptığından birinci derecede ferdin
kendisi sorumludur ve bunun bedelini bazen kamu vicdanında, bazen
de kanun karşısında öder. Kamu vicdanına ve hukukî düzene ters düşen
her ferdî eylem, cürümü kadar leke
bırakır. Bu gayrı kanunî ve gayrı ahlakî eylemlerde bulunanların sayısı
bir toplum içinde giderek artarsa, bu
gelişmeye paralel olarak, geride bırakılan leke izleri de artış gösterir.
Ve bir gün gelir ki, lekesiz veya çok
az benekleri olan bir toplumun umumî görüntüsü kadar ortak vicdanı da
kapkara oluverir. Tıpkı göle atılan
taşın dalga dalga kıyıya doğru yayılması gibi, dünyanın şu veya bu köşesinden yayılmaya başlayan edep-
sizlik ve ahlaksızlık dalgaları, insanlığının tamamını tehdit eder seviyesizliğe ulaştı son asırda.
R. Sennet, “Bu bozulma son yüzyılda cismanî aşkın yaşandığı mahremî alanda olduğu kadar hiçbir yerde olmadı”(1) diyor. Bu “kirlenme”
ye sebep olanlar, öncülük edenler,
bazen millî, bazen milletlerarası düzeydeki statüleri sebebiyle, tsunami
dalgaları gibi herşeyi yerle bir edebiliyorlar. Gönül verdiğiniz, ülkenin
kurtuluşu için ümit bağladığınız bir
siyasî lider, bazen devletin en üst kademesindeki kişi, bazen de dünya
kamuoyunda itibarlı bir mevkiye ve
şahsiyete sahip birinin, istisnasız her
dinden ve milliyetten insanların lanetlediği bir olayın içinde yer alması, insanlığın ortak değerlerini ezmekle veya hiçe saymakla kalmaz,
bu istikamette yapılacak kötülüklere
de öncülük etmiş, örnek olmuş olur.
Ruh hastalığı derecesinde cinsî
sapıklıkları bir kenara bırakacak
olursak, özellikle toplumların en üst
tabakasına ait, eğitim seviyesi yüksek, maddî imkânı ve siyasî yaptırım
gücü olan bu insanlar niçin haram,
yasak, günah olan birtakım eylemlere meyillenir, inanırlıklarını ve itibarlarını beş paralık ederler?... Bu
soruya verilecek cevap bize göre;
birinci derecede iradesizlik ve ikinci
derecede de, inanç kültüründeki
kavramların içinin boşaltılması, ya-
[email protected]
ni anlamsızlaştırılmasıdır.
Günahı ve günahkârlığı Batı kültür tarihî sürecinde kapsamlı bir şekilde araştıran, irdeleyen yazıda,
“Günahın metafizik bir ağırlığı kalmadı artık, ciddiye de alınmıyor”(2)
tesbiti, ilk başta sadece Batı dünyası
için geçerliliği kabul edilmiş olsa
da, İslâm dünyasında bu doğrultudaki hadiselere bakıldığında, orada da
bazı kavramların asıl mecrasından
saptırıldığı görülecektir. Evet! Gerçekten, Der Spiegel’in sözkonusu
yazısında vurgulandığı gibi, “Günahın, bir imaj problemi olduğu söylenebilir” artık... Hem de, hem Hıristiyan Batı’da, hem de Müslüman-Doğu’da... İnsanları cehennem ateşiyle
korkutabilen günah kavramı, artık
itibar kaybına uğratılarak, caydırcılığını kaybetti. “Bugün itibariyle günah, sosyal trafik suçu işlemek gibi
bir şey” deniliyor aynı araştırmada.
Cezanın bedelini öderseniz, affedilmiş olursunuz. Ta ki, bir dahaki suçu işleyene kadar...
“Globalizmin
Pezevenkleri”,
global ve onların izinde giden millî/bölgesel aktörlere, avamdan uzak
mahvillerde, etli-budlu hediyeler
gönderiyorlar: “Seks, yüksek politikanın izole olmuş, anonim dünya-
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 11
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
sında başarılı olanlara ödüldür”(3).
Sadece yüksek seviyede politikacı
mı; Bir Alman sigorta şirketi başarılı temsilcilerini ödüllendirmek amacıyla Macaristan’da bir seks partisine 83.000,- Euro ödeme yaptığı ortaya çıkınca hararetli tartışmalar başladı.
Modernizmin olmazsa olmaz
umdelerinden birisi de, kadın erkek
eşitliği bağlamında cinsî (seksüel)
özgürlüktür. Dün Batı kendi yanlışlarından ne çektiyse ve çekiyorsa,
Batı modernleşmesine hararetle ve
körükörüne sarılan Türkiye gibi ülkelerin de başına bugün ve yarınlarda aynı musibetler geliyor ve bu gidişle gelmeye devam edecek. Batı
medeniyetinin içine düştüğü çelişkiye Batılı düşünürün zaviyesinden
bakıldığında, kendi içinde tezatlaşan
dünya görüşünün evveliyatını daha
iyi anlamış olacağız.
İslâm öncesi insanlığın kırılma
noktalarından bazılarını biz Kur`anı Kerim’den öğrendiğimiz gibi, Batı
da, Hıristiyanlık öncesi benzeri konuları bazen Helenistik çağdan bazen da Roma döneminden öğrenmektedir. “Roma’nın çöküş yıllarıyla bugünkü zaman arasında şöyle bir
kıyaslama yapılır: Ahlakî yozlaşma,
Batı üzerindeki Roma hâkimiyetinin
sonunu hazırladığı gibi, şimdi de
dünya üzerinde egemen Batı’yı çökertti.”(4) Batı’nın (medeniyet olarak) çöküşünü durdurmamız bizim
gücümüzü aşar, fakat üstümüze üstümüze gelen tehlikeye karşı kendi
kültürel dinamiklerimizi koruyucu,
caydırıcı unsurlar olarak kullanabiliriz. Epey gecikmeli de olsa, bu niyetle gösterilen fikrî gayretler, inanç
merkezli uyarılar, bu göçüğün altında kalmamak içindir. Artık Batı medeniyetinin çerçevelediği hayat tarzını kabullenmiş her milliyet ve kültürden, “hoşnutluk ve iyimserlik duvarının arkasındaki günümüz insanı,
aslında son derece mutsuz olarak
ümitsizlik sınırının kıyısında durmaktadır.”(5) Batılı toplumların 19.
Yüzyılda, bir kadınla bir erkek arasındaki gönül ilişkisi, “baştan çıkartma” veya “ayartma” kavramıyla
izah edilirken, toplum ahlakını zedeleyen böylesi bir durum gün ışığına
çıktığında, kişinin sosyal çevresiyle
olan bütün münasebetleri sorgulanır,
gerektiğinde aile fertleri, anne-babası devreye girerdi. Bugün ise, modern kavram olan “hadise (ilişki)”
bunların hepsini sıradanlaştırmaktadır.(6)
Yaşamanın tek gayesini tüketmekte gören çağdaş insan, tükettik-
sayfa 12
çe doyumsuzlaşıyor ve doyumsuzlaştıkça saldırganlaşıyor. Kadının
namusu, erkeğin şerefi, dinin kutsallığı, tabiatın yeraltı ve yerüstü kaynakları çağın sözde medeni insanı
tarafından yağmalanırcasına tüketilmektedir. Tüketilen her şeyin bir dahaki sefere daha iyisini, yenisini, tazesini, farklısını ve daha fazlasını istiyor gözü doymaz insan... Halbuki,
“İsteklerin ufkuna, mücadelenin hedef noktasına ve doyumun tükeniş
anına ne kadar hızlı yaklaşırsak, onlar o kadar çabuk bizden uzaklaşıyorlar. Beklentiler yarınlara ertelendi; her hedef, er veya geç, ulaşıldıktan sonra çekiciliğini kaybediyor.”(7) Çekiciliğin, cazibenin kaybolduğu yerde insanî melekelerin
yerini hayvanî melekeler almaya
başlıyor. Temsil ettiği mevki, cebindeki para, boynundaki kravat, altındaki araba veya emri altındaki diğer
imkânlar kişiye, güvercin çalımıyla
elde edemediğini, ete hücum eden
leş kargası yöntemiyle elde etmesine
zemin hazırlıyor. Hannah Arendt’in
dediği gibi; “Güç’ün tehlikeye girdiği yerde şiddet devreye girer.”(8)
Otoritesini, elinde bulundurduğu iktidar veya makam gücünü kullandığı hâlde gözüne kestirdiğini elde
edemeyen kişi, bu sefer şiddet yoluyla, cebren veya zorbalıkla ona sahip olmak ister.
Özellikle yaşadığımız çağda daha kadınımsı ve kadın üzerinden
kendini ifade eden Hıristiyan-Batı’nın kültürel genlerindeki, “kadın
erkek için yaratıldı” inancı aslında
hiç değişmedi. Hatta biraz daha ileri
gidilerek, postmodern-kapitalizmde
kadın, üretilenin tüketilmesi için
çok yönlü “araç” olarak görüldü. Sigara veya alkollü içkilerin bir taraftan reklamını yapmak, içilmesini
teşvik etmek, diğer taraftan da sağlığa ne denli zararlı olduğunu anlatmak, nasıl bir çelişki ve tezat meydana getiriyorsa, kadını bir taraftan
özgürleştirirken diğer taraftan, her
türlü tüketim malzemesinde kadının
cinselliğini reklam malzemesi ve
kendisini tüketim aracı olarak görmek de, kendi içinde o derece tezat
teşkil etmektedir.
Bertrand Russel’e göre, kadına
hükümranlık hep ahlakî (dinî) destekle güçlendirilmişti ve bu tezini
Hıristiyanlık’a
dayandırıyordu:
“Paulus diyor ki; ‘Bir erkek, Tanrı’nın suretinden ve şanındandır, fakat kadın ise erkeğin şanındandır.
Zira, erkek kadından değil, kadın erkekten gelmedir. Erkek kadın için
değil, kadın erkek için yaratıldı (Ko-
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
rinther XI, 7-9)’. Bu demektir ki, kadınlar kocalarına itaat etmelidirler
ve kadının sadakatsizliği erkeğinkinden daha ağır bir günahtır. (...)
Evli bir kadınla ilişki, çirkince bir
şeydi çünkü bu durum, o kadının kocası için bir hakaretti. Fakat kadın
köleler ve savaş esiri kadınlar, efendilerinin meşru malıydı ve onlarla
ilişkiye girmesi ayıp değildi. Bu görüşü kadınlar paylaşmasa da, daha
19. yüzyılın Amerika’sında dindarhıristiyan köle sahipleri paylaşmaktaydı.”(9)
Hıristiyanlık açısından kadına
bakışla, müslümanlar arasında daha
düne kadar, “kadın erkeğin eğe kemiğinden yaratıldı” türünden dini
bakış arasında ve her ikisinde de erkeğin egemenliğini öne çıkaran ortak noktanın olması, erkeğe göre din
ve dünya anlayışının bir neticesidir.
İnsanlık tarihinin geçen bunca zamana rağmen belki de hâlâ değişmeyen kuralı; Russel’in dediği gibi,
“Erkekle kadın arasındaki ahlakî ölçülerin farklılığının temelinde, egemen erkek düşüncesi yatmasıdır” ve
bu egemenlik, “Başlangıçta sedece
fizikî üstünlük olarak görülürken,
zamanla iktisadî, siyasî ve dinî üstünlük olarak tezahür ederek” daha
da pekişti. Muhtemelen Tarık Ramazan’ın, “Kadını konu edinen İslâmî
literatürün %90’ı kızlar, anneler ve
eşler olarak onları, hep erkek bağlantılı, erkeğin üzerinden tanımlar”(10) şeklindeki değerlendirmesinin temelinde de yine aynı erkekimsi üstünlükler yatmaktadır.
Bulunduğu ortama ve şartlara göre şekillenen, maskelenen, ahlakî
normları değişebilen postmodern
global-insan, “mevcutla yetinmeyen, kendi sanatını yağmalayan bir
oyuncu ve aktördür.”(11) Toplum
karşısına çıktığında bir başka, otel
odalarında veya diğer kapalı alanlarda bir başka olan, binbir surat aktörlerin idare ettikleri dünyada onlarla
çağdaş olmak, insanlık adına utanç
verici bir durumdur. İnsanlık tarihinin belli zaman aralıklarında zuhur
etmiş ahlakî çöküşlere bakıldığında;
bu durum, yoksulluğun, geri kalmışlığın bir neticesi değil, tam tersine,
madden doymuşluğun neticesi olarak karşımıza çıkar. “Bir toplum,
medeniyetin en üst noktasına varınca, bozulmanın da başlangıç noktasına ulaşmıştır. Toplumun zihni, yani medeniyeti gelişmiş, fakat seciye,
yani kültür bozulmaya başlamıştır.”(12)
Prof. Nilüfer Göle’nin; “Kadın,
doğrudan ve sembolik olarak değişi-
Hayat
min başlangıç noktasıdır” ifadesi,
Hıristiyan-Batı kadar MüslümanDoğu için de geçerlidir. Din merkezli iki ayrı kültür/medeniyet dünyası,
şimdi olduğu kadar, tarihin hiçbir
döneminde kadın üzerinden kendini
ifade etmemiş ve kadın yüzünden bu
derece ayrışmamışlardı. “Modernlik
öncesinde hak ve hukuk ihlallerine
rağmen dinler ve kadim gelenekler
‘insan merkezli’ydi, bugün kadın
merkezli hâkim bir söylem ve kültüre doğru giderken, bu insan merkezliliği kaybetmekteyiz. Sorun kadının
veya erkeğin ezilmesi sorunu değil,
insanın sorunudur. Kadın merkezli
bir kültürde merkezde ‘insan” değil,
cinsiyet’ ve bunun ideolojisi olan
‘cinsiyetçilik’ bulunmaktadır.”(13)
Söyleminde güvercin, icraatında
karga, hem de leşe saldıran türden
karga kesilen erkeğin, Allah korkusu, cehennem azabı endişesinden
başka hangi dünyevî güç kadına karşı saldırganlığını önleyebilir? Birçok Batılı düşünür gibi Zygmunt
Bauman da; modernleşme başlangıcında Yaratıcı’ya, kurtuluşa ve cehennemin sonsuzluğuna olan inancımızdan kendimizi kurtarınca aniden
kendimizle başbaşa kaldık diyor ve
ilave ediyor: “Bu da, o andan itibaren kendi nefsimize konulan sınırları tanımamak demekti”. İşte tam da
bu noktada; Tanrı inancının ve koyulan ilahî sınırların ortadan kaldırılmasıyla, hakka, hukuka, haneye,
namusa, mala, mülke, inanca ve hürriyete tecavüzler başlıyor. Kendimizle başbaşa kaldığımız o anda,
yaptıklarımız ve yapmak istediklerimizden haberdar olan, bizi gören,
gözeten, “o gün” gelince de hesaba
çekecek olan bir Tanrı inancıyla ancak insan namusu korunabilir.
(1): Richard Sennet, Vefall und Ende des
öffetnlichen Lebens, s.27-28
(2): Auf Teufel komm raus, Spiegel,
13.3.2010
(3): Des Menschen Wolf, Spiegel,
Nr.21/23.5.11
(4): R. Sennet, Verfall und Ende des öffentlichen Lebens, s.21
(5): E. Fromm, Die Furcht vor der Freiheit, s. 184
(6): R. Sennet, a.g.e. s.29
(6): N. Göle, Anverwandlungen, s.100
(7): Zygmunt Bauman, Flüchtige Moderne,
s. 39
(8): Hannah Arendt, Macht und Gewalt, s.
57
(9): Bertrand Russel, Formen der Macht, s.
232-2333
(10): Die Zeit, 2.12.10
(11): R. Sennet, Verfall und Ende des öffentlichen Lebens, s. 468
(12): Prof. Dr. Yümni Sezen, Hayatın Manası, s. 161
(13): Ali Bulaç, Zaman Gazetesi,
30.11.2010)
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
İlhan BİLGÜ
Sosyal Demokrasi’nin
Sarrazin Dramı
Bu tartışmaların yaşandığı sosyal demokrat hareket içinde
Thilo Sarrazin hâlâ
yer bulabiliyorsa, sorulacak olan soru her
hâlde şöyle olacaktır: Thilo Sarrazin,
tüm olup bitenlere
rağmen sosyal demokrat ilkelere bağlı
olduğunu iddia ediyorsa - ki parti hakem heyeti buna
inanmış durumdadır
– SPD, Thilo Sarrazinlemiş durumda
mıdır?
on yıllarda giderek halk nezdinde itibarını ve popüleritesini yitiren Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), partinin önde gelen isimlerinden Almanya Merkez
Bankası Yönetim Kurulu Eski Üyesi
Thilo Sarrazin’den çektiği kadar herhâlukârda kimseden çekmemiştir.
Çünkü Thilo Sarrazin, parti içinde bir
kimlik tartışması başlattığı gibi, parti
içi iktidar kavgasını da ateşlemiş oldu. Sarrazin tartışması ile gelinen süreçte, Genel Başkan Sigmar Gabriel
ile Genel Sekreter Andrea Nahles taraftarları arasındaki kutuplaşma giderek daha belirginleşmeye başladı.
Müslüman göçmenlerle ilgili tezleri yüzeysel bir tepki toplayan Sarrazin, bu tepkinin toplumsal bir desteğe
dönüşmesi üzerine “Deutschland
schafft sich ab: Almanya Kendini Yokediyor” isimli meşhur kitabı ile ileri
sürdüğü tezleri daha da net bir şekilde
formüle etti. Sarrazin Müslüman göçmenlere ilaveten “Yahudi Geni”ni
tezlerine ekleyince partiden ihraç
S
edilmek istendi. Merkez Bankası’ndaki görevinden çekilen Sarrazin,
sözkonusu kitabı ile en çok satan yazarların başında gelmeye başladı.
Sarrazin’e verilen toplumsal destek
öylesine yüksekti ki, bir parti kursa
hiç de azımsanamayacak bir seçmen
kitlesinin desteğini alabileceği konuşulmaya başlandı.
Kitabın yayınlanmasından bu yana geçen sürede partiden ihraç edilmek istenen Sarrazin, oluşturulan hakem heyeti önünde “sosyal demokrasinin temel ilkelerine bağlı kalacağına” dair söz verince partide kalabilmişti. Fakat, Sarrazin’in partide kalması asırlık sosyal demokrat hareket
için, bir kimlik bunalımına da dönüşmedi değil. Genel Sekreter Andrea
Nahles partililere yazdığı bir mektupta, Sarrazin’i neden partiden at(a)madıklarını izah etmek zorunda kaldı.1
Nahles mektubunda, her ne kadar Sarrazin’in görüşleri, sosyal demokrat ilkelerle bağdaşmayan sosyal darwinist
bir argüman örneği oluştursa da, hakem heyeti önünde, Sarrazin’in sosyal demokrat ilkelere bağlı kalacağına söz verdiğini, bu görüşlerden dolayı incinen insanlardan da özür dilediğini belirttikten sonra, “SPD’nin ilkelerine bağlı kalmak şartıyla, parti
içinde tartışmalı görüşlerin ve şahısların, bazen çok acı da olsa kalabileceğini” söylüyordu.
Bu mektup aslında, SPD’nin içine
düştüğü kimlik bunalımını, kamuoyuna yansıtmama çabası ve muhtemel
eleştirilere karşı bir savunma refleksi
olarak da değerlendirilebilir. Çünkü
Sarrazin, ne yazdığı kitap öncesi görüşlerinden ne de kitabında formüle
ettiği tezlerin hiç birinden vaz geçmediği gibi, bu görüşlerinin doğru olduğunu da hâlâ savunuyor. Waltrop’da
katıldığı bir toplantıda, bu görüşlerini
değiştirmediğini, hem de göğsünü gere gere ve üstelik tam da Genel Başkan Sigmar Gabriel’in “Sosyal Darwinizm’e karşı, SPD’de kararlı bir
direniş var. Thilo Sarrazin, kitabında
formüle ettiği tezleri geri aldı”2 dediği ve parti Başkanlık Divanı’nın da
göçmenlere yüzde 15’lik bir kota uygulamasını öngören kararını3 eleştirip yerden yere vurarak söylüyor.
Başkanlık Divanı, “Köken bir kader
değildir. Hele bu zamanda hiç değildir”, sloganı sosyal demokrasinin temel sloganıdır... Belirli toplumsal
grupların değersiz görülmesini, şiddetle reddediyoruz... İnsanların sözde
bir irsiyete göre değerlendirilmesine
karşı çıkıyoruz.... Göçmen ailelere
mensup kimselerin de herkes gibi aynı eşit fırsatlara sahip olmasını istiyoruz..., derken Sarrazin, “Sanki, insanın aklı başına, göçmen olunca geliyor veya gidiyormuş gibi...” demekle kalmıyor, “Sizin göreve getireceğiniz insanlar, eğer göçmen kökenli
olursa, işte o zaman problemleri ve
zorlukları daha da az objektif alarak
değerlendirmeye eğilimli olacaklardır,” hükmünü koyuyor. Kısacası,
adetâ sosyal demokratlara meydan
okuyor. Hayır! Sarrazin için bu bile
yetmiyor: “Kim, zekanın ırsî olmadığına inanıyorsa aptalın tekidir, ya da
o kimsenin aklından zoru vardır,”
haykırışında bulunuyor. 4
Bu tartışmaların yaşandığı sosyal
demokrat hareket içinde Thilo Sarrazin hâlâ yer bulabiliyorsa, sorulacak
olan soru her hâlde şöyle olacaktır:
Thilo Sarrazin, tüm olup bitenlere
rağmen sosyal demokrat ilkelere bağlı olduğunu iddia ediyorsa - ki parti
hakem heyeti buna inanmış durumdadır – SPD, Thilo Sarrazinlemiş durumda mıdır?
Tabiî ki, böyle bir soru, oldukça
popûlist ve SPD’ye karşı önyargılı bir
yaklaşım içerir. Çünkü, partinin Sarrazin’in görüşlerini reddettiği en
azından son Başkanlık Divanı açıklamasıyla kararlı bir şekilde ortaya konuluyor. Ancak, SPD’nin ilkelerine
bağlı kalmak şartıyla, parti içinde tartışmalı görüşlerin ve şahısların, bazen
çok acı da olsa kalabileceğini kabullenen sosyal demokratların, Sarrazin’in son açıklamaları ve görüşlerindeki ısrarlarına yeni ve fakat daha enteresan açıklamalar getirmesi üzerine
ne yapacakları da merakları celbediyor. Burada, Sarrazin’in görüşlerini
ve şahsını sadece “tartışmalı” olarak
mı görecekler, yoksa bunun ırkçılık
ve ayırımcılık olduğunda ısrar ederek
red mi edecekler? sorusu da gereksiz.
Buna rağmen SPD bu soruların ceva-
[email protected]
bını kamuoyu önünde verme sorumluluğundan kurtulumayacaktır.
Görülüyor ki, sosyal demokratlar,
Thilo Sarrazin olayı ile içinden çıkamadıkları bir drama sürüklenmiş durumdalar. Thilo Sarrazin de, hakem
heyeti önünde verdiği sözlerle sosyal
demokratları kandırmış durumdadır,
denilebilir ise de, Sarrazin bu görüşlerinden aslında vazgeçmediğini, çok
güzel bir formülasyonla daha o zaman ortaya koymuştu. Sarrazin, heyet
önündeki açıklamasında sosyal darwinist bir görüşü reddetmiyor, sadece
bu görüşün “siyasal olarak uygulanmasını” reddediyordu. Aslında Sarrazin, bu açıklamalarında kendi düşünce dünyasının ipuçlarını da vermişti.
Hiç bir zaman, öne sürdüğü tezleriyle,
sosyal demokrat temel ilkeleri ihlal
etme niyeti olmadığını, eğer partililer,
bu tezlerden etkilendiklerini düşünüyorsa, bundan dolayı özür dilediğini
dile getirirken de, çok kaçamak bir dil
kullanmış, aslında kendisi ile çelişmeyen açıklamalar yapmıştı. Yani,
özet olarak “görüşlerimden vazgeçmedim” diyen Sarrazin, hakem heyeti önünde de görüşlerinden vazgeçmemişti.
SPD ise, Sarrazin’in hakem heyeti
önündeki açıklamalarını, Sarrazin’in
kendi tezlerinden vazgeçmesi, fakat
tartışmalı görüşlere sahip olması olarak değerlendirmeyi tercih edince
böyle bir dramın içine düşmüş oldu.
Bu dram, sosyal demokratların göçmen ya da gen ırsiyeti ile ilgili konuların dışındaki başka alanlardaki
inandırıcılığının da bir yansıması olsa
gerek.
1
http://www.spd.de/aktuelles/News/11656/2011
0426_brief.html
2
http://www.spd.de/aktuelles/News/11672/2011
0428_gabriel.html
3 http://www.spd.de/aktuelles/Pressemitteilungen/11972 /20110509_beschluss_parteivorstand_gleichberechtigung_anerkennung.ht
ml
4
http://www.tagesspiegel.de/politik/quaelgeistund-quote /4148866.html
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 13
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
slam Toplumu Milli Görüş Köln
Bölgesinin 2010-2011 döneminde 30 şubesinde eğitim alan
çocuklar yarışmaya tabi tutuldular.
Çocuklar Türkçe Tarih, Genel Kültür, Fıkıh ve Siyer dallarında yöneltilen 25 sorunun cevabını bulmaya
çalıştılar.
Yarışmaya kız ve erkek çocukları
olmak üzere iki katagoride yöneltilen aynı sorulara cevap bulmaya çalıştılar. Jüri heyetinde Sadık Aksel
sunuculuğu yaparken ilahiyatçı
Mehmet Yılmaz hoca jüriye başkanlık etti. Dr Fatih Koyuncu da jürinin diğer üçüncü üyesi oldu.
Yarışan çocukların tamamı okul
notuyla ortalama iyi not aldı. Fakat
çok zeki çocuklar zaten derece yaparak kendilerini fark ettirdi. Gayret gösteren veli gayret gösteren öğretmen gayret gösteren çocuk her
yarışmada olduğu gibi burada da ipi
göğüsledi.
Kız çocukları erkek çocuklarına
göre ortalama %15 daha fazla not
aldılar. Bir başka deyişle, kızların
puanları 500`lere tırmanırken erkek
çocuklar 400`lerle ifadelendi.
Bir yıl gibi uzun bir antremanın
ardından maraton koşusunda erkek
çocuklarda Achen şubesi birinci
olurken ikinciliği Bölge Eğitim
Merkezi ve üçüncülüğü ise Ehrenfeld şubesi kazandı.
Kız çocuklarında Gumersbach birinci Bölge Eğitim Serkezi ikinci ve
Brühl şubesi ise üçüncü oldu. Kız
ve erkeklerin birincilerine bisiklet
mağazası olan Yalçın Çolak beyin
İ
sayfa 14
Hayat
IGMG Köln Bölgesi Bilgi
Yarışması Yapıldı
hediye olarak verdiği 4 bisiklet teslim edildi.
İkinci ve üçüncülerde para ödülüyle gönderildi. Şubelerinden seçme gelen tüm çocuklar plaketle ayrıca taltif edildi.
Günün proğramına Genel Merkezden Gençlik Teşkilatı Başkanı
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
Mesut Gülbahar iştirak ederek kısa
bir selamlama konuşması yaptı.
Bilgi yarışmasında Köln bölgesinin farklı şubeleri ilahilerle proğrama katkı sağladılar.
IGMG Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal “Bize göre buraya katılma
cesaretini gösteren bu çocukların
tamamı birincidir” diyerek çocukların ailelerine ve öğretmenlerine teşekkür etti.
Proğrama Şok Market zincirleri,
Ulvi Rıdvanoğlu, Mehmet Güneş ve
salon sahibi Şuayb Güney beyler
sponsor olarak desteklerini esirgemediler.
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
ATiB Türkiye Eğitim
ve Kültür Gezisi
TİB, Paskalya (Ostern) tatilinde bir ‘Türkiye Kültür ve Eğitim
Gezisi’ düzenledi. İstanbul ve
Çanakkale’yi ( Şehitlik) içerisine alan gezi boyunca tarihi
mekânlar ve camiler, ziyaret
edildi. İstanbul’un doyulmaz
güzellikleri gezildi, görüldü.
ATİB Eğitim ve Kültür Gezisine katılan 46 kişilik öğrenci, genç ve yetişkinlerden oluşan grup Düsseldorf’tan THY
ile İstanbul’a uçtu. Zeytinburnu AMUO’ne (Adile Mermerci Uygulama Oteli) yerleşen
gezi grubu, günlük proğram
çerçevesinde; Sultanahmet,
Ayasofya, Süleymaniye, Beyazıt, Fatih, Yavuz Sultan Selim,
Şehzade, Eyüp Sultan gibi tarihi camileri ziyaret edip, namaz kılarak dua ve niyazda
bulundu. Beykoz’da Hz. Yuşa
(a.s), Eyüp’te Eyüp Sultan
Hz., Üsküdar’da Aziz Mahmut
A
Hüdai Hz., Fatih’te Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan
Selim Han, Zeytinburnu’nda
Merkez Efendi gibi ulu şahsiyetlerin, Allah dostlarının türbe ve mezarları ziyaret edildi,
manevi huzurlarında Yasinler
ve Fatihalar okundu, dua ve niyazda bulunuldu.
Yapılan Miniatürk ziyareti,
Adalara gemi yolculuğu, İstanbul Boğaz turu, Çamlıca’dan Boğaz`ı ve Piyer Loti’den Haliç’i seyretmek ise
geziye ayrı bir güzellik kattı.
Otobüsle Çanakkale Şehitliği’ni ziyaret eden ATİB gezi
grubu; Ecebat’ta kılınan sabah
namazının ardından Mecidiye
ve Hamidiye Tabyaları, Seyit
Onbaşı, Yahya Çavuş, Soğanlıdere, Zığındere, 57. Alay,
Çonkbayırı ve Abide gibi bir
çok şehitlik ve ziyaret yerlerini gezdi. Gün boyunca uzman
rehber eşliğinde adım adım
Çanakkale Şehitliği’ni dolaşan
ve şehitlerin manevi huzurunda Fatiha ve Yasin okuyan gezi grubu zaman zaman göz
yaşlarını tutamadı.
Cuma namazını Seddülbahir Köyü Camii’inde kılan
ATİB Grubu, ziyaretini tamamladıktan sonra akşam üzeri Çanakkale’ye veda ederek
tektar İstanbul’a döndü.
Geziye rehberlik eden
ATİB Genel Başkan Yardımcısı Yakup Tufan, Türkiye Eğitim ve Kültür Gezisi’nin çok
başarılı olduğunu, geziye katılanların çok faydalı bilgiler elde ettiklerini ve çok duygulandıklarını söyledi. Yapılan akşam ders ve sohbet toplantılarında, ‘adab-ı muaşeret’ başta
olmak üzere bir çok konu hakkında bilgi verildiği ve değerlendirmeler yapıldığını söyleyen Yakup Tufan, geziye katılanlar arasında samimiyetin
daha da arttığını ve gezinin
tam bir aile, ‘ATİB Ailesi’ havası içerisinde geçtiğini ifade
etti.
ATİB Türkiye Eğitim Gezisi’ne katılanlar geziden çok
memnun kaldıklarını dile getirerek, böyle bir geziyi düzenleyen ATİB yetkililerine teşekkür ettiler ve bu tür gezilerin
sık sık yapılması temennisinde
bulundular.
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 15
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
GMG tarihinde bir ilke daha imza
attı: İlk defa 1,5 senedir kurulmuş
olan Kadınlar Gençlik Teşkilatı`nın
İdareciler Günü gerçekleşti ve katılımcıları adeta büyüledi.
İslam Toplumu Millî Görüş Kadınlar Gençlik Teşkilatı Şube ve Bölge idarecilerinin katıldığı “Gençlik İdareciler
Günü” Essen Colosseum Tiyatro salonunda yapıldı ve yaklaşık 2000 genç
idareci bayanı bir araya getirdi.
Program salonunda ayrıca İslam
Bilginleri, İslam Ülkeleri ve Tesettür
Moda tasarımı resim sergileri yer aldı.
İdareciler Günü, Avrupa Kur’an-ı
Kerim Tilavet Yarışma birincisi Betül
Pür tarafından okunan açılış Kur’an-ı
Kerim’i ile başladı.
Avrupa’nın tüm ülkelerinden gelen
idareciler IGMG KGT Teşkilatlanma
Başkanı Elif Yakaç’ın bölge yoklamasında temsil ettikleri eyalet ve ülke bayrakları ile söz aldılar ve kendilerini kısaca tanıttılar. Gençlik Başkanları arasında İngiltere ve IGMG’nin en uzak
bölgesi olan Avustralya’dan temsilciler
bulunmaktaydı.
Yoklamanın ardından IGMG KGT
Başkanı Nurcan Ulupınar hanım açılış
konuşması için söz aldı.
Konuşmasında şunları ifade etti:
“Büyüklerimiz Türkiye’den Avrupa`ya geldiklerinde ellerinde bir bavul
vardı, göğüslerinde de iman. Bavullarındaki elbiseler eskidiler ve çöpe atıldılar. Göğüslerindeki o iman ise, filizlendi, yeşerdi ve onlara camiler inşaa
ettirdi. Camilerde ise, o imanın meyvesi
olan bizler yetiştik.
Yarınlarda ise bizlerin daha kaliteli
çalışmalar sergilemesiyle, bizim nesillerimiz yetişecektir inşaallah.
Müslümanlar olarak bizler bir taraftan, yaşadığımız çevreye faydalı olmaya çalışırken, diğer taraftan, giderek artan ayrımcılığa ve İslam düşman-
I
lığına maruz kalıyoruz. Ne yazık bu, fikir özgürlüğü ve eleştiri hakkı adı altında bazı yayın organları tarafından körüklenmektedir.
Müslüman hanımları, erkeklerin hegomanyası altında ezilen zavallılar gibi
gösteren, ciddi olduğunu iddia eden
medya haberlerinde sürekli görmekteyiz. Bu gibi doğru olmayan zorlama yorumlar, bilinmelidir ki, insanların kafalarını karıştırmaktan, önyargıları arttırmaktan ve düşmanlığı körüklemekten
başka hiç bir işe yaramamaktadır.
Şu güzel topluluk, bu kötü niyetlilerin yaymaya çalıştığı önyargılara, en
güzel cevaptır.
Eğer bizler ailelerimiz tarafından
düşünme yeteneğinden yoksun, seçme
ve görüş ifade etme hakları ellerinden
alınmış hanımlar olsaydık, istatistik verilerine göre artışta olan müslüman hanım üniversiteliler olarak, bu salonda
yer alamazdık.
Değerli Kardeşlerim,
Bizlerin Avrupa’da giderek artışta
olan seçmenler topluluğu olduğumuzu
unutan bu insanların fikirleri kısırdır !
Bu ırkçı tartışmalara cevaben, (elhamdulillah) Frankfurter Allgemeine
Zeitung gazetesinde yazan Patrick Bahners ‘‘Die Panikmacher: ‘‘Die Deutsche Angst vor dem İslam‘‘ isimli kitabı
(türkçe: Almanya’daki pankicilerin İslam korkusu) bizlerin, geleceğimizle ilgili umutlarını yeşertiyor ve feraset sahibi olan, adalet ve objektifligini kaybetmeyen insanların var olduğunu gösteriyor.
Hayret! Bizler burada (Avrupa’da)
doğduk, burada büyüdük, burada okula
gittik veya gidiyoruz, burada yaşıyoruz,
mensubu olduğumuz bu ülkelerin dilini
anadilimizin yanında benimsiyor bazılarımız ise anadilinden daha rahat konuşuruyor.
Bizler, Avrupa’da bugün bu bay-
Hayat
IGMG Kadınlar Gençlik Teş
IGMG Gençli
Bilgi Yarışma
GMG Genel Merkezi’nde 20. Bilgi Yarışması düzenlendi. İki gün
düzenlenen yarışmanın ilk gününde, Avrupa‘nın 18 bölgesinden katılan 13 ile 17 yaş arası yarışmacılar
ve Avrupa’nın 17 bölgesinden katılan
18 ile 25 yaş arası yarışmacılar yarıştı. Yarışmanın ikinci gününde ise her
iki yaş kategorisinden dereceye giren
I
sayfa 16
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
altışer yarışmacı ile final gerçekleştirildi.
Yarışmanın ilk günü yarışmacılarla
beraber gelen misafirler IGMG Genel
Merkezi´nde öğle namazında buluştular.
Öğle namazına mütakip Kur’an-ı Kerim
okunması ile program başlatıldı ve yoklama sonrası IGMG Gençlik Teşkilatı
Eğitim Başkanı Ünal Ünalan açılış konuşması yaparak, yarışmacılara eleme
sonrası buraya kadar gelmelerini tebrik
edip, başarıların devamını diledi. Her iki
yaş gurubu için yarı final başlatılmış ol-
du ve yaklaşık b
laya geçildi.
Günün devam
dıktan sonra ak
spor aktivitesiyl
ilk günü otele
mamlandı.
Yarışmacılar
nü tekrar Genel
diler. Açılış Kur
IGMG Gençlik
Gülbahar açılış
ilim öğrenmenin
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
şkilatı İdareciler Günü 2011
k Teşkilatı 20.
sı Finali yapıldı
bir buçuk saat sonra momında iki seminer yapılkşam yemeği ardından
le kaynaşma sağlanarak
istirahata çekilerek tar ve misafirler ikinci güMerkez’de biraraya gelr’an-ı Kerim´inden sonra
Teşkilatı Başkanı Mesut
konuşmasında gençlere
n ehemmiyetini vurgula-
dı ve insanlığa faydalı olacağını bildirerek final yarışmasına geçiş sağlandı.
Bir gün önce neticelendirilen yazılıların değerlendirmesi ve derecelerin
açıklanması günün sunucusu Mustafa
Ayar tarafından yapıldı. İlk aşamada 13
ile 17 yaş grubuna salonda ilk kez uygulanan ve herkesin önünde ekrandan gösterim yapılarak sorular soruldu ve belirli süre içerisinde cevaplar alındı. İlk yaş
grubun yarışması tamamlandıktan sonra
yarışmacılar öğle yemeği ardından da
namaza geçtiler.
rakların gölgesinde yaşarken, nasıl
olur da bizi yokmuşuz gibi davranılabilinir, varlığımız inkar edilebilinir?
Biz varız ve Avrupa’nın vazgeçilmez
bir parçasıyız. Biz varız ve İslam kimliğimizle Avrupa’nın vazgeçilmez bir parçasıyız!”
Nurcan Ulupınar hanım konuşmasının sonunda eşine çalışmalarında desteklerinden dolayı teşekkürlerini beyan
etti. Ardınan Kadınlar Gençlik Teşkilatını tanıtan bir film gösterildi.
Filmin ardından günün konuşmacısı
Belçikalı Milletvekili Mahinur Özdemir hanım konuşmasını yaptı. Konuşmasında porgramı tebrik etti ve genç
bayanlara kendi hayat öykülerinden örneklerle müslüman bayanların önüne
tahsil ve iş hayatında çıkartılan engelleri aşmalarının mümkün olduğunu ve
mücadeleyi bırakmamalarını önerdi.
Bunun ardından TOP 5 adında kısa
filmler ile hem tahsil hayatında, hem
toplumsal hayatta hem de teşkilatta başarılı ve aktif olan beş seçilmiş öncü
genç bayan tanıtıldı.
Kısa filmlerinden ardından günün
ikinci konuşmacısı Sabiha El-Zayat hanım söz aldı. Konuşmasında Avrupadaki müslüman bayanların konumu, ayrımcılık, çoğulculuk, kimlik sorunu gibi konulara değindi ve gençlerin en büyük görevlerinden biri Avrupa’nın İslama karşı olan bakış açısını kendi eylem
ve söylemleri ile değiştirmek olduğunu
söyledi. Al-Zayat hanım sözlerini: Avrupa biziz – biz de Avrupayız! söylemi ile noktaladı.
Konuşmanın ardınan ses sanatçısı
Hülya Kandemir duygu yüklü parçalarıyla salondakileri büyüledi. Parçalarını
türkçe, almanca ve ingilizce olarak söyledi.
Programın ikinci bölümünde Ruhr
A bölgesinin hazırlamış olduğu tiyatro
yer aldı. Tiyatroda teşkilat, okul ve özel
hayatı dengeleme ve örnek başkan gibi
konular canlandırıldı.
Programın doruk noktası ise kum
sanatıydı. Bu nadir sanatı sergilemek
üzere Türkiyeden katılan Veysel Çelikdemir fon müziği eşliğinde Fatih Sultan
Mehmed Han’ın hayatını kumun üzerinde canlandırdı.
Sanat bölümünün ardından IGMG
Kadınlar Teşkilatı Başkanı Zehra Dizman hanım, Onursal Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan ve IGMG Genel
Başkanı Kemal Ergün birer selamlama
konuşması yaptılar ve Kadınlar Gençlik
Teşkilatına desteklerini ifade ettiler.
Programın diğer heyecanlı bölümü
ise program önce başlatılan bölgelerarası “Hayırda Yarışın” katarakt projesinin sonuçlarıydı. Sonuçları proje sorumlusu KGT Sosyal Hizmetler Başkanı Ayşe Aslan sundu. Sonuçlarda Danimarka, İsveç ve Düsseldorf ilk sırayı aldılar ve IGMG Sosyal Yardımlaşma
Derneği (HSV) Müdürü Zeki Toprak
bey tarafından ödüllendirildiler. Zeki
bey ayrıca bu projeye katkıda sağlayan
tüm bölgelere teşekkür etti ve dereceye
giremediği halde üstün başarı sergileyen Ruhr A bölgesinede ayrıca hediye
takdiminde bulundu. Tüm bölgelerin
toplam topladığı katarakt bedeli ise
9184 adet idi.
Bu bağlamda projeye katkıda bulunan tüm bölgelere teşekkür belgeleri
takdim edildi.
Ayrıca KGT Bölge Gençlik Başkanlarına ve eski başkanlara şimdiye kadar
yapmış oldukları çalışmalardan dolayı
plaket takdimi oldu.
Plaket takdiminden sonra programın son bölümünü oluşturan İdareciler
Günü katılımcıları arasında Umre ve
Türkiye gezisi çekilişi gereçekleştirildi.
Program kapanış Kur’an-ı Kerim ve
dua ile sonuçlandı.
Günün ikinci bölümünde 18 ile 25
yaş grubu ile aynı şekilde yarışma yapıldı. Her iki yaş grubu için sonuçların
açıklanması, Şaban Malkoç, Vahdettin
Bayram ve Ünal Ünalan’dan oluşan jüri
heyeti tarafından beyan edildi.
13-17 Yaş grubu sonuçları
1. Berlin Bölgesi’nden 145 puanla
Halil Kabakulak 2. Güney Hollanda’dan
135 puanla Ümit Demirel 3. Hessen
Bölgesi’nden 132,5 puanla Abdullah
Baykal
18-25 Yaş grubu sonuçları
1. Belçika’dan 115 puanla Abdullah
Baykal 2. Güney Hollanda’dan 105 puanla İbrahim Millet 3. Ruhr-A’dan 100
puanla Ramazan Burhan
Dereceye giren yarışmacılara nakit
para hediyeleri verilerek, diğer katılımcılara da kitap ve kalemler takdim edildi.
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 17
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
TİB Maiz Türk Kültür Ocağı düzenlediği sıra gecesiyle
7’den 70’e herkese unutulmaz bir gece yaşattı.
Başta ATİB Genel Başkanı Selahattin Saygın olmak üzere, ATİB
kurucusu Musa Serdar Çelebi, TİDAF Şeref Başkanı ve ATİB Kurucu
Üyesi İhsan Öner, THY Basın Sözcüsü Yusuf Ekiz, Mainz Türk Kültür
Ocağı Başkanı Köksal Akçay, ATiB
Gençlik Kolları Başkanı Oğuzhan
Erkmen, ATiB Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Mehmet Alparslan
Çelebi, ATiB Gençlik Kolları Sekreteri Mustafa Gölcük, Gençlik Kolları Eski Başkanlarından Mustafa
Çağrı Öner ile Metin Polat ve programın hazırlanmasında büyük emeği
geçen Mainz Türk Kültür Ocağı Sekreteri Alperen Akçay geceye katılanlar arasındaydı.
Programın açılışını yapan ATİB
Mainz Türk Kültür Ocağı Başkanı
Köksal Akçay yaptığı selamlama
konuşmasında, “önemli bir gelenek
olan sıra gecelerinin yaşatılması ve
gelecek nesillere aktarılması, bizler
için oldukça önemlidir. Biz bu faaliyeti hemen hemen her ay gerçekleştiriyoruz. Bu vesileyle daha sık biraraya gelme imkanı buluyoruz. Ben
uzak yakın demeden programımıza
teşrif eden herkese teşekkür ediyo-
A
sayfa 18
Hayat
ATiB Mainz Türk Kültür
Ocağı‘ndan Kültürel Ziyafet
rum” dedi.
Köksal Akçay, Metin Polat, Ozan
Ferhat Kafkas, Atilla Gündüz ve
Bayram Akçin’in sazlarıyla renklendirdiği gecede türküler ve marşlar
hep bir ağızdan söylenirken sıra ge-
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
celerinin vazgeçilmezi olan çiğ köfteler de afiyetle yenildi. Daha sonra
konuşan ATİB Genel Başkanı Selahattin Saygın, “bir Anadolu geleneği
olan sıra gecesi kültürü, özellikle de
gençlerin ve çocukların kültürel ge-
lişimine büyük katkı sağlamaktadır. Sıra gecelerine katılan gençler, kültürel değerlerini, adâb-ı
muâşeret kurallarını ve
kültürünün vazgeçilmez
parçası olan türkülerini
öğrenme ve söyleme imkanı bulur. İşte bu yönüyle bu tür programlar
bir halk mektebi niteliğindedir” dedi. Ayrıca
Saygın, Kazakistan’da
yaşadığı bir anısını anlatarak katıldığı bir toplantıda, herkesin özellikle
de oradaki devlet erkanı’nın sırasıyla dombra
çaldığını ve çocuklarına
da daha küçük yaşlarda
dombra çalmayı öğrettiklerini belirterek Türk
Kültürün de büyük yeri
olan sazın ve sözün önemine vurgu
yaptı.
Gece geç saatlere kadar süren
program, hafızalarda silinmeyecek
bir yer etti.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Soru 1: Erhan Bey - Mavi Kartým
var Malatya Sosyal Güvenlik Kurumu’na müracaat yaptým, fakat kabul
etmediler sizde örnek dilekçe varsa
lütfen bana ulaþtýrýr mýsýnýz? Ne
yapmalýyým? Þaþýrdým. Burada mavi
kartlý olup emekli olanlar var.
Selamlar Ömer U.
MAVÝ KARTLILAR
MAHKEMEYLE
BORÇLANIP
EMEKLÝ OLABÝLÝRLER
Türk Vatandaþlýðýndan izinli
olarak çýkýp, baþka bir ülke vatandaþlýðýna geçenlere Türkiye’deki haklarýný kullanmalarý için Mavi Kart verilir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu
Mavi Kartlýlara Yurtdýþý Borçlanmasý
ve Yurtdýþý Borçlanmasý ile emeklilik
hakký tanýmaz. Buna karþýn dava
açarsanýz mahkemeyle borçlanýp
emekli olabilirsiniz.
Avusturya vatandaþýyým. Mavi
Kart’ým var. 12.03.1951 doðumluyum. Sigorta baþlangýcým 1971 Ocak
ayýdýr. Yurtdýþýna gitmeden önce,
Türkiye’de Emekli Sandýðýna baðlý
memur olarak 7 yýl 5 ay 15 günlük
çalýþma sürem vardý. Türkiye’ye
döndükten sonra 3,5 yýl yani 1260
gün (sizin tavsiyeniz üzerine, 25.04.
2004 tarihli adýma gönderdiðiniz
cevabi yazý) sigortalý olarak çalýþtým.
Daha önceki Emekli Sandýðýna baðlý
çalýþtýðým süreleri ihya ederek,
toplam 3600 güne tamamladým. Ve
Antalya SGK’nýn bana verdiði cevap
yazýsýnda emeklilik talebimin reddedildiði ifade edilmektedir. Ve aynen
þöyle denilmektedir: “Ýlgili tahsis
talebinize istinaden dosyanýzýn
tetkikinde; İçiþleri Bakanlýðýnýn
2004 / 08 sayýlý kararý gereði
27.12.2004 tarihinde Türk Vatandaþlýðýndan çýktýðýnýz tespit edildiði için aylýk baðlama talebiniz
reddedilmiþtir. Bilgi edinilmesini
rica ederim.” Türkiye’ye döndüðümde Mavi Kartlý biri olarak (Avusturya
Vatandaþý olarak) emekli olabilir
miyim? diye size sorduðum yazýya,
25.04.2004 tarihindeki cevap yazýnýzda “... yabancý ülke vatandaþý olmanýz SSK’dan emekli olmanýza engel
deðildir. Ve bahsettiðiniz þekilde
SSK’lý bir iþe girip en az 1080 gün (3
tam yýl) çalýþtýktan sonra SSK’ya
isteðe baðlý olarak ödemeye baþlayabilirsiniz...” demiþtiniz. Ben isteðe
baðlý ödeme yerine eski çalýþtðým
süreyi ihya ettim. Size sormak
istediðim konular:
a) Yabancý uyruklu (Mavi Kart
Sahibi) olarak ve (Yaþ, sigortalýlýk
süresi dolmuþ ve 3600 günü
tamamlamýþ birisi olarak) bu gün
emekli olabilir miyim? Yasalar bu
duruma olanak vermekte midir? Ve
dosya
Sorularla Türkiye’de Emeklilik
vermiyorsa hangi yasa veya genelge
uyarýncadýr?
b) Ýþ Mahkemesine baþvurmalý
mýyým? Ahmet Z.
Siz Emekli Olursunuz
En baþtan hemen belirteyim
anlattýðýnýz duruma göre, Antalya
SGK. II Müdürlüðü hatalý iþlem
yapmýþ. SSK. ve Bað-Kur’dan emeklilikte Türk Vatandaþlýðý þartý yoktur.
Sadece Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandýðý Kanunu gereðince yabancýlarýn emekli olmak hakký yoktu, þimdi
5510 ile o da deðiþti. Bu sebeple,
Antalya SGK Ýl Müdürlüðünün red
kararýný Ýþ Mahkeme’sinde dava
ederseniz, kazanýr ve baþvuru tarihinden itibaren emekli edilir ve birikmiþlerinizi de alýrsýnýz, isterseniz
açacaðýnýz davanýz konusunda da size
yardýmcý olurum. Zira, sizin emekliliðinize engel ne yasa var ne genelge.
SGK Mavi Kartlýlara
Borçlanma Hakký da Vermiyor
Sosyal Güvenlik Kurumu, Mavi
Kartlýlarýn yurt dýþýnda çalýþtýklarý
süreleri borçlanmak istediklerinde
kabul etmiyor. 3201 sayýlý kanunu
dayanak gösterip sadece Türk
Vatandaþý olarak geçmiþ çalýþma
sürelerini, Türk Vatandaþý iken
baþvurursanýz kabul ederim diyor.
Ancak, bu cevap yalan yanlýþtýr. Evet,
yurt dýþýnda Türk Vatandaþý olarak
geçmiþ süreleri borçlandýrmasý yasal
ama
borçlanma
baþvurusu
yapýldýðýnda Türk Vatandaþý olmanýz
gerekmez, Mavi Kart’lý olmanýz
yeterlidir.
Yargýtay Kararlarý Var
Yargýtay
10’uncu
Hukuk
Dairesinin bu konuda çok sayýda
kararý var. Ama ders gibi olaný 2008 /
18641 esas ve 2009 / 13146 sayýlý
14.07.2009 günlü kararý çok
ayrýntýlýdýr.
Kararýn
4’üncü
sayfasýndaki hükme göre;
“... davacýnýn, Türk Vatandaþlýðýna haiz olmadýðý 26.08.1999 tarihinden sonraki dönemleri borçlanamayacaðýna iliþkin mahkemenin kabulü
yerinde ise de; Türk Vatandaþlýðýndan
izinle çýkan ve borçlanma talep
tarihinde Türk Vatandaþlýðýna haiz
olmayan davacýnýn, Türk Vatandaþlýðýndan izinle çýkmadan önce yurt
dýþýnda gerçekleþmeyen çalýþma
sürelerine iliþkin borçlanma hakkýnýn,
Türk Vatandaþlýk Kanunu ile kazanýlmýþ hak sayýlarak korunduðu
gözetilerek, anýlan süreye iliþkin
borçlanma isteðinin kabulüne karar
verilmesi gerekliliði gözetilmeksizin
yazýlý þekilde karar verilmiþ olmasý,
usul ve yasaya aykýrý olup, bozma
nedenidir. O halde, davacý vekiline bu
yönleri amaçlayan temyiz itirazlarý
kabul edilmeli ve hüküm bozulmalýdýr.” demiþtir.
Soru 2: Merhaba Erhan Nacar
Bey, benim adým Kenan D. Belçika’da 24 yýldýr çalýþýyorum, Türkiye’de
SSK’lý olarak çalýþtým, fakat artýk
yurt dýþýndan dönmek ve Türkiye’de
emekli olmak istiyorum, sizden normal emeklilik þartlarýný gösterir bir
belge tarafýma göndermenizi rica
ediyorum. Baþarýlarýnýzýn devamýný
dilerim.
SSK’dan Emekli Olacak
Erkekler Ýçin Normal
Emeklilik Tablosu
08.09.1999 tarihli Resmi Gazete’de yayýnlanan 4447 sayýlý kanun ile
eklenen 506 sayýlý kanun’un geçici
81. maddesinin (A) Bendine göre
(Anayasa Mahkemesinin iptal etmediði Bent);
08.09.1999 tarihi itibariyle 23
yýldan fazla sigortalýlýk süresine sahip
olan erkek sigortalýlar (08.09.1976 ve
daha önce sigortalý olanlar) eskiden
olduðu gibi 5000 günü tamamladýklarý takdirde “Yaþ” a baðlý olmadan
emekli olacaktýr.
Yukarýdaki þartlarý yerine getiremeyenler ise aþaðýdaki tablodaki
þartlarla emekli olabileceklerdir.
TÜRKÝYE’DE EMEKLÝLÝK
ÞARTLARI
Tablo ile ilgili Açýklamalar
1. İþe baþlama tarihinden maksat,
SSK, Bað-Kur, T.C. Emekli Sandýðý
veya Özel Banka / Borsa Sandýklarýnýn iþtirakçisi olarak ilk kez Sosyal
Güvenlik Sistemine dahil olduðu
tarihtir.
2. Yukarýdaki üç þartýn tamamýnýn
gerçekleþmesinden sonra talep ile
emekli olunabilir.
3. Hangi kurumdan (SSK, BaðKur, T.C. Emekli Sandýðý veya Özel
Banka / Borsa Sandýklarýndan) emekli olunacaðýnýn tespiti; son yedi yýllýk
(2520 günlük) prim / kesenek ödenmiþ o kurumdan ve o kurum mevzuatýna göre belli edilir.
01.05.2008’den Sonra
Girenlerde Kademe de Var
01.05.2008 gününden sonra iþe
giren erkekler normalde 65 yaþýnda
ve en az 7200 günle emekli olurlar
ama 7200 günü doldurduklarý tarihe
göre emeklilik yaþýnda kademe
vardýr. Buna göre; 7200 günü doldurma tarihi;
1) 1/1/2036 ila 31/12/2037
tarihleri arasýnda ise 61,
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 19
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
2) 1/1/2038 ila 31/12/2039
tarihleri arasýnda ise 62,
3) 1/1/2040 ila 31/12/2041
tarihleri arasýnda ise 63,
4) 1/1/2042 ila 31/12/2043
tarihleri arasýnda ise 64,
5) 1/1/2044 ila 31/12/2045
tarihleri arasýnda ise 65,
6) 1/1/2046 tarihinden sonra ise
65, yaþýnda emekli edilecekler.
Kenan Bey, yukarýda tablo’da
açýkladým. Emekli olmak için, sadece
yurda giriþ yapmanýz yeterli
olacaktýr.
Sosyal Güvenlik Uzmaný
Erhan NACAR
Türkiye Diyanet Çalýþanlar
Sendika Danýþmaný
Yurtdýþý borçlanmasý
yapabilirsiniz
Soru 3: Erhan Bey, yazýlarýnýzý
ilgiyle takip etmekteyim, aydýnlatýcý
bilgileriniz sayesinde yeni þeyler
öðrenmekteyiz. Çok teþekkür ederim.
Benim sorum þu, 1944 doðumlu
annemin 1972 - 1976 yýllarý arasýnda
Almanya’da çalýþmýþlýðý var. Türkiye’ye kesin dönüþ yaparken birikmiþ
olan parasýný almýþ, söz konusu yýllar
ile alakalý olarak o ülkenin anneme
ödeyeceði baþka ücretler olabilir mi?
Ayrýca o ülkeden veya ülkemizden
emeklilik hakký doðar mý? Ne yapmamýzý önerirsiniz? Ayþe Ç.
Cevap: Hanýmefendi, Almanya’dan primleri toptan ödeme yoluyla
almýþsýnýz, isterseniz annenizin sadece Almanya’da çalýþma süresini deðil
çalýþmadan geçirdiði tüm yurtdýþý
ikamet sürelerinizi borçlanarak
SGK’dan emekli edebilirsiniz. Belirtmemiþsiniz ama Türkiye’de Sosyal
Güvencesi yoksa, önce anneniz birkaç gün SSK’lý çalýþsýn sonra da en
az 15 yýllýk (5400 günlük) borçlanma
yaparsa hemen emekli olur. Hiç SSK
çalýþmadan yine 15 yýllýk borçlanma
yaparak Bað-Kur’dan da emekli olur.
Soru: Erhan Bey, 1960 doðumluyum. 1982 yýlýnda Almanya’ya iþçi
olarak iþe baþladým. Türkiye’de hiç
hizmetim yok. 2005 yýlýnda SSK’ya
yurtdýþý borçlanma talep dilekçesi
verdim. Ve 3600 günlük borçlanma
yaptým. SSK bana gönderdiði yazýda
2005 yýlýndan borçlandýðým süre olan
10 yýl (3600 gün) geriye götürüp
baþlangýcýn 1995 dedi. Bu baþlangýca
göre de 59 yaþýnda yani 2020 yýlýnda
emekli olacaðýmý söylediler. Bu
doðru mu? Þimdiden teþekkür ederim
sizi takip ediyorum Adnan O.
Cevap: Selam Adnan Bey, aramýzda Sosyal Güvenlik Sözleþmesi
sayfa 20
olan ülkelerdeki iþe baþlama tarihleri
SSK, Bað-Kur ve Emekli Sandýðý
içinde baþlangýç kabul edileceði tüm
uluslararasý sözleþmelerimizde yazar.
Ama SGK bunu tam olarak uygulamaz. Bu sebeple de sizin 1982 olan
Almanya iþe baþlama tarihinizi
Türkiye için baþlangýç kabul etmemiþ.
Soru 4: Yurtdýþý iþe giriþ tarih
SGK içinde baþlangýç sayýlmaya
baþladý.
Türkiye ile Sosyal güvenlik Sözleþmesi imzalayan ülkelerdeki iþe
baþlama tarihi sözleþmeler gereðince
SGK’dan emeklilik için de baþlangýç
sayýlmalý. Ama SGK bunu kabul
etmiyor. Ancak, þimdi Yargýtay Hukuk
Genel Kurulu’nun aldýðý karar ile
mahkemelere giderseniz bunu SGK’ya kabul etmek zorunda kalacak ve
hemen emekli olabileceksiniz...
SGK’nýn yurtdýþý
borçlanmasýnda baþlangýç tarihi
Týpký sizin olayýnýzda yaptýðý gibi
SGK, 1982 olan Almanya Baþlangýcýnýzý Türkiye için baþlangýç kabul
etmemiþ. Sizin için baþlangýç olarak
3600 günlük yurtdýþý borçlanmasýný
ödeme tarihinizden 3600 gün geriye
giderek sanal bir baþlangýç tarihi
bulmuþtur. Buda bize göre yanlýþtýr.
Mahkemeler SGK Hatalý Diyor
Bir vatandaþýmýz, 01.10.1977 günü Almanya’da iþe baþlamýþ ve
10.10.2005 gününe kadar yurt dýþýnda
çalýþmýþtýr. Türkiye’ye gelip 5000
günlük borçlanma yapmýþ ve 10.08.
2006 günü borcunu ödemiþtir. Bu
sigortalýda 01.10.1977 olan Almanya
baþlangýcýna göre emekli olduðunu
düþünerek SSK’ya emeklilik dilekçesi vermiþtir. Dilekçesi SSK tarafýndan
reddedilmiþ ve ancak 20.10.2018
günü emekli olabileceðini zira, baþlangýcýnýz 20.10.1992 olduðunu
belirtmiþtir. Çünkü, SSK’da bu kiþi
için ödeme tarihi olan 10.09.2006
gününden borçlanma günü olan 5000
gün (14 yýl, 10 ay 20 gün) geriye
giderek, 20.10.1992 tarihini sanal
olarak bulmuþtur. Emeklik talebi
reddedilen sigortalý da Ýþ Mahkemesinde dava açmýþ ve yerel mahkemede davayý kazanmýþtýr. SGK’nýn
kararý temyiz etmesi üzerine de
Yargýtay 10’uncu Hukuk Dairesi
Yerel Mahkemenin kararýný SSK
haklý diyerek reddetmiþtir. Þimdi
aþaðýdaki örnek karara göre artýk
herkes mahkeme yolu ile yurtdýþý iþe
giriþ tarihi geçerli saydýrabiliyor, ben
sizlere Yargýtay kararýný veriyorum.
Saygýlar Hayýrlý Günler Dilerim.
İþte Örnek Karar
T.C. Yargýtay Hukuk Genel
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
Kurulu E. 2010/10 - 472 K.2010 /
440 T.29.09.2010
• YAÞLILIK AYLIÐINA HAK
KAZANDIÐININ
TESPÝTÝ
(sonradan borçlananlarýn 506 s.
Kanunun geç. 81. Md.nin yürürlüðe girdiði tarihte hiç hizmetinin
bulunmadýðý gerekçesiyle 81 md.
nin uygulanmamasý 3201 s. Kanun
ile sigortalýlara tanýnmýþ olan
haklarýn ortadan kaldýrýlmasýna
yol açacaðý)
•HÝZMETÝN BULUNMAMASI
(yaþlýlýk aylýðýna hak kazandýðýnýn
tespiti - sonradan borçlananlarýn
506 s. kanunun geç. 81. md.nin
yürürlüðe girdiði tarihte hiç
hizmetinin bulunmadýðý gerekçesiyle 81 md.nin uygulanmamasý
3201 S. kanun ile sigortalýlara
tanýnmýþ olan haklarýn ortadan
kaldýrýlmasýna yol açacaðý)
• DAHA ÖNCE SÝGORTALI
OLARAK
TÜRKÝYE`DE
TESCÝLLÝ OLMAYANLAR (506
S. Kanununun geçici 81 maddesinin yürürlük tarihinden sonra
yürürlük tarihinden öncesine Ait
Devreye iliþkin Olarak Yapacaklarý
Borçlanmalarýn Geçici 81 Md.
Uygulamasýndan gözetilebileceði)
•
YURTDIÞI
HÝZMET
BORÇLANMASI (yaþlýlýk aylýðýna
hak kazandýðýnýn tespiti - sonradan
borçlananlarýn 506 s. kanunun geç.
81. md.nin yürürlüðe girdiði
tarihte hiç hizmetinin bulunmadýðý
gerekçesiyle 81 md.nin uygulanmamasý 3201 S. kanun ile sigortalýlara
tanýnmýþ olan haklarýn ortadan
kaldýrýlmasýna yol açacaðý)
506 / m 60 108 Geç.81
3201-1/m. 5 6 4447 / m. 17
SORULAR
1) Mavi Kart’ý olan vatandaþlarýmýz ne yapmalý?
Cevap: Türkiye’den öncelikle
Sýhhiye Sosyal Güvenlik Kurumuna
Müracaat Yapmalý Red Yazýsý ile
Mahkemeye Baþvurmalarý halinde
Vatandaþlýktan çýkýlmýþ olan çalýþýlan
süre mahkeme kararý ile borçlanabilir.
2) Yurtdýþýnda sigortalý olup da
yardým alan Türkiye’den maaþ alabilir mi?
Cevap: Alabilir fakat koþullarý
var öncelikle Türkiye’de Emekli
Hakký kazanmasý gerekir ve yurtdýþýný karýþtýrmadan yapýlan emeklilikte
Avrupa’da çalýþabilir.
3) Türkiye’den maaþ alabilmek
için ne yapmalý?
Cevap: Borçlanýlacak süreyi tam
olarak doðru bir þekilde hesaplamalý
Hayat
ve mutlaka bir uzmana sorulmalý.
4) Yurtdýþý iþe giriþlerimiz SSK
baþlangýcý sayýlýr mý?
Cevap: Evet artýk Türkiye’den
yurtdýþý
iþe
giriþlerinizi
saydýrabilirsiniz. Mahkeme yolu ile,
hem daha az öde, hem daha fazla
maaþ al.
5) Emekli Maaþ Farklarýmýz ne
oldu?
Cevap: Bu konu herkes için özellikle emekliler için bir sorun bu
konuyu halen mahkemede takip ediyoruz.
6) Emeklilik sürem doldu ama
çalýþýyorum bana zararý var mý?
Cevap: Emeklilik süresi dolan hiç
vakit kaybetmeden emekli olmasý
þart, her geçen gün aylýklarýnda azalma olur.
7) Evlenirken çeyiz parasý almam
için ne yapmalýyým?
Cevap: Evlenme Cüzdaný ve
Kimlik Fotokopisi yetim maaþý alýrken bir belgeyle kuruma baþvurmalý.
8) Yurtdýþýnda çifte vatandaþýn
haklarý nelerdir?
Cevap: Türkiye’de normal bir
Türk Vatandaþýnýn sahip olduðu
haklarýn tamamýna sahip olmak
demektir.
9) Yurtdýþýnda sonradan vatandaþlýk deðiþtiren kiþilerin borçlanma
hakký var mýdýr?
Cevap: Tabi ki vardýr. Yargý yolu
açýk ve kazanýlýr Yargýtay’dan Resmi
onaylanmýþ mahkeme kararý vardýr.
10) Ölmek için neden 5 yýl beklenir?
Cevap: Yeni þartlarda 1800 gün
dolmadan vefatlarda dul ve yetimlere
maaþ baðlanmaz o yüzden 1800 gün
þartý vardýr.
11) Emekli maaþý neden diðerlerine göre düþük?
Cevap: Aylýklarda ABO (Aylýk
Baðlanma Oranlarý)’ný bilmek lazým.
12) Emekli oldum Almanya’daki
maaþýmdan vergi kesilmemesi için ne
yapmalýyým?
Cevap: Türkiye’den vergimi
ödemek istiyorum maliye aracýlýðýyla
yapýlan iþlemler sonucunda emekli
aylýðýnýzdan vergi alýnmayacaktýr.
13) Yurtdýþýnda zam ne zaman?
Cevap: Senede Ocak ayý ve
Temmuz ayýnda olmak üzere 2 kere
zam olur. Zaman kaybetmeyin temmuz geliyor.
Sosyal Güvenlik Uzmanı
Erhan Nacar-Ankara
email:
[email protected]
tel. 0090.312.4321020
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
A. Engin KARAHAN
Müslümanlar İçin Yeni Bir İhtiyaç
Acil Durumlarda Manevî
Destek Uzmanlığı Üzerine
Bununla beraber ifade
etmeliyiz ki, önceleri
genellikle bireysel olan bu
yardımlar artık kurumsallaşmış vaziyettedir.
Camiiler bugün de geçmişte olduğu gibi toplumsal yardım ile alâkalı
büyük bir boşluğu doldurmaktadırlar. Vefat hali
için kurulmuş olan cenaze
fonu yahut çocuklar için
verilen derslere yardım
kursları gibi daha önceleri
akrabalık ve komşuluk
ilişkileri üzerinden halledilen birçok mesele bugün
camiiler ve dernekler tarafından üstlenilmiştir.
üslümanlar için bir “acil
durumlarda manevî desteğin” ne şekilde olacağına
geçmeden önce, acil durumlar için
Müslüman manevî destek uzmanlarına1 ihtiyaç olup olmadığı meselesi
üzerinde
biraz
duralım.
Müslümanların kendi düşünce kalıpları içinde bu mefhumun esamesinin
bile okunmuyor olması, onların
kurumsallaşmış olan acil durum
manevî destek ekibine ihtiyaçları
olup olmadığı sorusunu gerekli kılıyor.
Toplumlar sürekli bir değişime
M
maruz kalıyorlar ve bu değişim çoğu
zaman bir hesap neticesinde gerçekleşmiyor. Hayatın –insanın ihtiyarında olmayan- bu vecheleri insanı istese de istemese de değişim vakıası ile
yüzyüze getiriyor.
Toplumun tamamını tesir altına
alan –gerek müsbet, gerekse menfibu değişimden elbette Müslümanlar
da nasiplerini alıyorlar. Taşradan
büyük şehirlere göç etmeleri daha
önceden karşılaşmadıkları türden
bazı meseleleri de beraberinde getirdi. Göç edilen metropolün İstanbul
yahut Köln olması aslı itibariyle bu
durumu değiştirmiyor.
İslâm geleneğinde insanı zor
zamanlarında ayakta tutan kuşkusuz
birçok unsur bulunmaktadır. İnsanı
sağlamca tutan bu mekanizmalar,
onların birbirleri ile yakın ilişkisi ve
büyük ailenin hâkim olduğu toplumun uyumlu ve birarada yaşaması
sayesinde ayakta duruyordu.
Bu yapılar artık çatırdıyor, belki
de çoktan yıkılmış durumda. İnsan
yalnızlığın kucağına daha fazla itilmiş durumda. Aynı apartmanda oturan komşudan, caddenin hemen
karşı tarafındaki aileden bihaber bir
biçimde yaşıyoruz. Başımıza bir
musibet geldiğinde ise bize manevî
destek sağlayacak olanlar komşumuz değil, doktor yahut itfaiyeciler
oluyor. Aile fertleri hemen bitişikteki evde değil, ülkenin diğer ucunda
yaşıyorlar, dostlarımız ise şehrin
muhtelif semtlerindeler.
Müslüman toplum, muhafaza
edilegelinen mekanizmaların değişen şartlarla beraber dağılıp gittiğine
şahit oldu. Bu dağılmanın büyük bir
süratle cereyan etmiş olması sağlıklı
bir dönüşüm imkânlarını da ortadan
kaldırdı. Şehir ortamı alışılmış ve
öylece muhafaza edilmiş pek çok
şeyin, insanlar farkında olmaksızın
ellerinden kayıp gitmesine neden
oldu.
Birşeylerin değişmiş olduğu kriz
zamanlarında daha bariz bir şekilde
görülebiliyor. Ancak o zaman “yerleşik” olduğu zannedilen, insanı
ayakta tutan mekanizmaların artık
varolmadığının farkına varılıyor.
Şehirlerdeki keşmekeş, hemen el
uzatabilecek akraba ve dostların
olmaması ve acil durumlarla alâkalı
tecrübe eksikliği manevi destek hizmetini Müslümanlar için de seçenek
olmaktan çıkarıp bir zaruret haline
getiriyor. Bu durumda “olmalı mı,
olmamalı mı?” sorusunun yerini
“nasıl olmalı?” sorusu alıyor.
Bu hususla alâkalı olarak bazı
mühim meselelerle karşı karşıya
bulunuyoruz. Evvela, kurumsallaşmış bir acil durum manevî destek
ekibinin zarureti ile alâkalı gerekli
bilinç düzeyinin bulunduğunu söyleyemeyiz. Bunun nedeni ise yardımın
zarurî olarak görülmemesi değil,
eski –artık olmayan- yapıya hâlâ
büyük bir güven duyulmasıdır (aile,
komşu, arkadaşlar). Bu kişiler ise
artık ya bulunmamaktadırlar, ya da
acil bir durum sözkonusu olduğunda
hemen ulaşılamamaktadırlar.
Akrabalık ve komşuluk ilişkilerinden kaynaklanan bir yardımlaşmanın bulunduğu durumlarda ise
yanlış anlaşılmalar olabilmektedir.
Bu türden yardımlar acil durumlarda
hem alışılmadık bir görüntü arzetmekte, hem de işin tabiatı açısından
uygunsuz kaçmaktadırlar. Bilhassa
uzmanlık gerektiren bir hususta yardım gerektiği zamanlarda... Buna
benzer bir durumda devriye gezen
ambulans görevlileri, aile ve akraba-
[email protected]
ların olay mahalline birikmesinden
sıklıkla rahatsızlık duymakta ve
bunu vazifelerinin ifası önünde
duran bir engel olarak görmektedirler. Ancak başına kötü bir hâl gelmiş
olan kişiye yardım etmek Müslüman
toplumunda –kişi tanınmasa dahîbir ödev olarak görülmektedir.
Müslüman toplumlar birbirlerine
hasta yatağından mezara kadar destek olacak bir iç yükümlülük ahlâkı
ile birbirlerine kenetlenmişlerdir.
Bununla beraber ifade etmeliyiz
ki, önceleri genellikle bireysel olan
bu yardımlar artık kurumsallaşmış
vaziyettedir. Camiiler bugün de geçmişte olduğu gibi toplumsal yardım
ile alâkalı büyük bir boşluğu doldurmaktadırlar. Vefat hali için kurulmuş
olan cenaze fonu yahut çocuklar için
verilen derslere yardım kursları gibi
daha önceleri akrabalık ve komşuluk
ilişkileri üzerinden halledilen birçok
mesele bugün camiiler ve dernekler
tarafından üstlenilmiştir. Bazı vazifelerin bu şekilde camiilere devredilmiş olması yukarıda bahis konusu
edilen “toplumsal dönüşüm” bağlamında değerlendirilebilir.
Camiilerin bu husustaki en büyük
handikapı ise sadece ortaya çıkan
ani aksaklıklarda devreye girmeleridir. Ne şahsî, ne de yapısal olarak bu
hizmetin görülmesine yönelik bir
donanım an itibariyle mevcut değildir. Bugün camiilerde muvazzaf olarak sadece imamlar bulunmaktadır.
Kaldı ki, sürekli bir imam istihdam
edemeyen cemaatlerin yanısıra çoğu
imam da acil durumlarda yardımda
bulunmasını sağlayabilecek bir eğitim sürecinden geçmemiştir.
Acil durumlarda manevî desteğin
sağlanması genellikle imamın şahsî
teşebbüsü ve cemaatten gönüllülerin
yardımı ile gerçekleşmektedir. Acil
durum yardımlarında gerekli eğitimin eksikliği bilhassa şahısların
meseleleri kendi tarzlarında çözmek
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 21
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
istediği zamanlarda göze çarpmaktadır.
Esaslı diğer bir mesele ise bu işi
üstlenen cemaatin acil durumlardan
çok geç haberdar olmasıdır. Yardıma
ihtiyacı olanlar ise bu ricalarını çoğu
zaman hemen bildirecek durumda
olamamaktadırlar. Bu nedenden
dolayı ilk olarak daha ziyade akraba
ve arkadaşlar bilgilendirilmektedirler. Asıl kriz merhalesinde ise mağdur kişi ile ilgilenme imkânı böylece
ortadan kalkmış olmaktadır.
Acil yardım durumunda sunulması zorunlu olan sürekli yardım
imkânı açısından bakıldığında ise
sadece bir camii örgütlenmesi ile
işin hakkından gelinemeyeceği gayet
açık bir şekilde görülmektedir. Bu,
ancak bütün cemaatlerin elele vermesiyle yerine getirilebilecek bir
GMG Güney Bavyera Bölgesi
Kadınlar Teşkilatı düzenlemiş
olduğu yatılı aile eğitim ve
gençlik seminerlerine bir yenisini
daha ekledi.
Büyük çoğunluğunun genç kızların oluşturması, gençlerin böylesi organizasyonlara olan ihtiyacını
sergiliyordu.
Üç gün süren seminerlerin ana
konusu, gençlerin manevi eğitimi
ve aile içerisinde iletişim idi.
Seminere Fransa`dan katılan
I
ir çatı kuruluşu olan Avrupa
Türk-İslam Birliği bünyesinde kurulduğu günden
beri yaptığı sosyo-kültürel faaliyetlerle Wuppertal şehrinde itibarlı bir
dernek statüsü kazanan Wuppertal
Eğitim ve Kültür Merkezi, geride
bıraktığımız haftasonu olağan genel
kurulunu yaptı.
Bir taraftan kendi üyelerinin her
üç kuşağına da hizmet verirken,
diğer yandan yerli toplumla, resmi
merciler ve diğer kültürlere mensup
kuruluşlarla çok yönlü diyalog ve
işbirliğini istikrarlı bir şekilde sürdüren ATİB-Wuppertal teşkilatı,
kendi külliyesinde yaptığı kongrede yeni faaliyet dönemi yöneticilerini seçti.
B
sayfa 22
sorumluluktur.
Büyük şehirlerde camiler arasında tesis edilmiş olan ağ bu hizmetin
gerçekleştirilmesi için bir zemin teşkil edebilir.
Bununla alâkalı olarak Müslüman cemaatler şu hususlara dikkat
etmelidirler.
1. Bu mesele üzerinde somut olarak ve beraberce çalışılmalıdır.
Çalışma esnasında bu işin zarureti,
uygulamanın mümkün yolları ve bu
iş için sahip olunan dinî saik üzerinde de çalışılmalıdır. Kiliselerin ve
kilise dışı acil durum servislerinin
bu konudaki tecrübelerinden de istifade edilebilir.
2. Bir vazife alanı olarak bu
meselenin adı net bir şekilde konulmalıdır. Bu meselenin zaten yapılan,
doğal olarak kendiliğinden hallolan
bir husus olduğu düşüncesi kırılmalıdır. İşin zarureti ile alâkalı bilincin
oluşması, bu işe gönüllü olan şahısların aranmasından önce gelmelidir.
3. Acil yardım sahasında muayyen şahıslar istihdam edilmeli ve
verilecek eğitimle vazifelerine önce
hazırlanmalı, daha sonra ise refakat
edilmelidir.
4. Hizmetin toplumsal geri dönüşümü cihetinden bakıldığında acil
durumlarda manevî destekte bulunacak uzman Müslümanların hizmet
alanını Müslümanlarla sınırlı tutmamaları icap etmektedir. Daha ziyade
halihazırdaki acil durum manevî destek sistemine bağlanılıp bağlanılmadığına bakılmalıdır. Bu durum,
Müslüman olan ve olmayan yardımcılar vasıtası ile insanlarda karşılıklı
duyarlılığın oluşmasında olumlu bir
Hayat
etki oluşturacaktır.
5. İntihar, uyuşturucu gibi bilhassa Müslümanların çekingenlik gösterdikleri acil meselelerde nasıl bir
yol izlenmesi gerektiği meselesi
irdelenmelidir.
Sonuç olarak Müslümanların da,
acil durumlarda manevî destek sağlayacak Müslüman uzmanlara ihtiyaçları olduğunu söyleyebiliriz.
Zaten Müslümanların şu an sahip
olduğu yapılar bunun tesis edilmesi
için gereken zemini teşkil etmektedir. Bu hizmeti halihazırda tesis edilmiş sistemlerle yürütenlerle ortak ağ
kurulması ve tecrübe alış-verişinde
bulunulması da muhakkak ki son
derece faydalı olacaktır.
1 Manevî destek uzmanları, tıbbî acil yardım ekiplerine refakat eden, olayları yaşayan
insanlara psikolojik, manevî yardımda bulunan
görevliler ya da gönüllülerdir.
IGMG Güney Bavyera’da Yatılı Eğitim Semineri
egitimci Pedagog Hatice Şahin
hanımefendi, hanımlara eşlerarası
paylaşım, gençlere de özgüven
konularını işledi.
Kadınlar Gençlik Teşkilatının
organizesi ile de Ahmed Kalifa
gençlere Almanca seminerler
sundu.
IGMG Güney Bavyera Bölge
Kadınlar Teşkilatından Hacer
Özdemir hanım gençlere ve
hanımlara Namaz konularını degişik bir uslubla seminer halinde
işledi.
Gençlik ve Eğitim birimlerinin
hazırlamış olduğu değişik konulardaki workshoplar eğlenceli ve faydalı dakikalar geçirilmesini sağladı.
Bilgi alışverişi ve kaynaşmanın
yoğun bir şekilde yaşandığı üç
günlük beraberliğin son günü
IGMG Güney Bavyera Bölge
Kadınlar Teşkilatı Başkanı Ayşe
Ergan Hanımefendi böyle organizasyonların getirdiği faydalara
değinerek proğramda emeği geçen
tüm görevlilerine ve katılımcılara
teşekkür etti.
Katımcılar kısa zaman zarfında
yeniden böyle programlar beklediklerini ifade ederek memnun bir
şekilde ayrıldılar.
Wuppertal Eğitim ve Kültür Merkezi Seçimini Yaptı
ATİB-KRV Bölge Başkanı
Tibyan Taşkın’ın divan başkanlığını ve ATİB-GYK Üyesi Temel
Duran ile Deniz Kalaklı’nın divan
üyeliklerini yaptıkları seçimde
Yavuz Aktaş yeniden dernek baş-
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
kanlığına seçildi. Bir önceki yönetimin faaliyetleri ve muhasebesi
ibraz edildikten sonra dernek başkanılığına tek aday olarak Yavuz
Aktaş gösterildi ve ittifakla seçildi.
Diğer yönetim kurulu üyelikleri-
ne ise şu isimler seçildi: İrfan Abay,
Faruk Yaraş, Kemal Özalp, Kadir
Kaya, İsmail Gündemir, Ahmet
Şahin ve Kemal Mertaslan.
ATİB Genel Başkan Yardımcılarından Mehmet Çubukçu ve Yakup
Tufan’ın hazır bulundukları kongrede, Yakup Tufan yaptığı kısa
konuşmada, bir sivil kitle kuruluşu
olarak ATİB’in üstlendiği görevlerden bazı örnekler verdi. Yeni yönetim kurulu başkanı Yavuz Aktaş,
seçilmiş olmalarından dolayı üyelere teşekkür etti ve yeni bir heyecanla hizmete devam edeceklerini söyledi.
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi
Aileler Gününde Aileler Buluştu
Sayın Müşterilerimiz;
20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin
de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak
istiyoruz.
Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a kadar
ücretsiz yemek kursları yapılacaktır.
Hayat
GMG Rhein Neckar Saar Bölgesinin
düzenlemiş olduğu Aileler Gününe Vatandaşlar Ailece katılarak güzel bir gün
geçirdiler. Heidelberg yakınlarında bulunan Heddesheim kasabasının yeşil ormanlık bölgesi içinde ailece piknik yapan katılımcılar başta çocuklar olmak üzere büyüklere yönelik her türlü etkinliklerin gün
boyunca devam etmesinden memnun olan
aileler bu etkinliğin her yıl yapılmasını talep ettiler.
Çocuklara yönelik gün boyunca devam
eden yarışmalarda birbirinden güzel manzaralar katılımcıları eğlendirdi.
Ayrıca ilk defa farklı bir ortamda cemiyetelerden katılan Gençlerarası Hutbe Yarışması da Ailelere güzel dakikalar yaşattılar. Yarışmada Hettenleidelheim`dan Safa
Saraç birinci Worms`dan Esen Çakır ikinci
ve Ludwigshafen Alem-i İslam`dan Halim
Ilıca üçüncü olarak tamamladılar.
Programda IGMG Rhein Neckar Saar
Bölge Başkanı Yaşar Cimşit bir selamlama
konuşması yaparak hem yarışmada dereceye giren gençleri hem de tüm katılımcılara
aileler gününe geldiklerinden dolayı teşekkür etti.
Aileler gününün farklı etkinlikler olmak
üzere voleybol, futbol ve değişik sportif
faaliyetlerle devam ederken piknikte getirilen yiyeceklerden de herkes birbirine ikram etti.
Tüm aileler her sene piknikte buluşmak
üzere vedalaşarak ayrıldılar.
I
AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi:
Su ve yağ ilave etmeden pişirme
Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme
Zaman ve enerji tasarrufları
Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları
Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları
Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve
yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße 18`deki büromuza sizleri de bekleriz.
Saygılarımla.
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 23
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
T.C. Köln Başkonsolosu Türk
Üniversite Öğrencilerini Ağırladı
.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal
Basa eğitim formatlı hiç bir atraksiyonu atlamamaya özen gösteriyor. 2011
yılı başından itibaren verilmeye başlayan yeni pasaportlar, giren yaz izin mevsimi yoğunluğu, resmi rutin çalışmalar, anavatandan gelen devlet erkanına ev sahipliği, meslek odaları, hemen her hafta çağrılan davetler, resmi
kutlamalar, kan bağış kampanyası, Ford fabrikasıyla dialoglar, ardı arkası bitmek bilmeyen proğram davetleri ve diğerleri. Bütün
bunlar bir tarafa bu ülkedeki gelecekteki gururumuz olacak olan ünüversitelileri konutunda ağırladı. Bahçeye kurulan standla da-
T
vetlilere mangal ve müzik ziyafeti verildi.
Nazik davetle onurlanan öğrenciler eğlencenin mangalın ve müziğin tadını çkardılar. T.C.
Köln Başkonsolosu M. Kemal Basanın davetine Yeşiller NRW Eyalet Milletvekili Dr. Arif
Ünal Köln Belediye Meclis Üyesi Malik Karaman, CDU NRW Milletvekili adayı Efkan
Kara, Köln Uyum Meclis ve LAGA Başkanı
Tayfun Keltek de hazır bulundular.
Ulusal basın temsilcilerinin de katıldığı
geceden arta, geç saatlara kadar süren toplantıda, sıcak ev sahipliği ve hanımıyla bizzat
hizmet veren Köln Başkonsolosuna yorgunluk, gençlere de unutulmaz bir akşam kaldı.
Hayat
Ölüm Hariç Her Türlü Derde Deva
ÇÖREK OTU YAĞI
Hz.
Muhammed
(s.a.v)
Buyuruyor ki:
“Çörek
otunu
kullanın,
ölümden
başka
her
şeye
devadır”
Sipariş İçin:
0178-3636450
sayfa 24
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
çocuk köșesi
sayfa 26
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Özel Köșe
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Selma ÖZTÜRK
Ben Bir Rüya Gördüm
Hayırdır İnşallah...
ir rüya gördüm, hayırdır inşaallah. Aslında bu bir kabus idi. Rüyamda camimizin kapısına kilit vurulmuştu. Camimiz kapanmıştı. Yasaklandığından veya ceza aldığından dolayı değil. Camiye artık kimse gelmiyor
diye, cami binası bütün teşkilatıyla
artık ayakta duramıyor diye, orayı
kapatmak mecburiyetinde kalmışlar da ondan... Bir ölü mekanı haline gelmiş diye. Camimiz kimseler
tarafından ziyaret edilmiyor diye.
Kimseler uğramaz olmuş bu mekana diye kapatılmıştı camimiz. Bizim camimiz... Benim camim...
Çocukluğumu ve gençliğimi geçirdiğim o güzel mekan... Öksüz ve
yetim kalmış, boynunu bükmüştü
şimdi. Rüyamda...
Cami masraflarını kaldıramıyor
diye kapatılmak mecburiyetinde
kalmış. Kalkamamış altından.
Kimseler camimizi desteklememiş.
Ne maddi, ne manevi. Hafta da bir
veya bayramdan bayrama gelmekle
de olmamış bu iş artık. Eski üyeler,
camimizin kıymetli mimarları olan
babalarımız, büyüklerimiz yaşlanıp
emekli olmuşlar. Kimileri dünyasını değişmiş, kimileri memleketlerine (temelli) dönüş yapmış. Camiyi
emanet ettikleri gençler ise bu mekana hiç denecek kadar nadir uğramışlar. Futbol maçlarını seyretmek
için gelmişler. Mescid alanından
ezan sesi gelirken, onlar gençlik salonunda bilardo oynamak için gelmişler...
Gençlik, gelecek, nesil yani kısacası ÜMİT diye bir şey kalmamış
artık. Ara sıra Cuma Namazina uğramış belki delikanlılar. Kadir Gecesi’ni bilenler varmış aralarında.
Sayıları çok az da olsa bunların.
Fakat hepsi bundan ibaret. Gelseler
de gençlerimiz, bir misafir, sadece
bir konuk olarak gelmişler camiye
ve ayrılmışlar derhal oradan. Bir
yabancı gibi adeta. Çabucak uzaklaşmışlar oradan ve uzaklaşmakla
uzak kalmışlar. Hem bedenen hem
B
ruhen. Camiyi artık benimsemez
olmuşlar. Oysa bir zamanları babaları bu camiler için emek vermişler.
Maddi ve manevi ellerinden geldiği
kadar her türlü çabayı sarfetmişler.
Bütün imkanlarını vermişler. Dökmüşler, yıpranmışlar. Hiç birşey
görünmemiş gözlerine. Evlatlarının
atisinden (geleceğinden) başka.
Sırf evlatlarına bir kutsal emanet
bırakabilmek için, mücadele etmişler. Onların tabiriyle “Küfür diyarında” nesilleri sahipsiz bırakmamak için. Onları Allah Kelamın’dan uzak tutmamak için.
Gençler ise bugün camiye sahiplenmemişler, çünkü orayı benimsememişler. Kala kala kimseler kalmamış camide. Kimseler uğramaz
olmuş bu mekana. Hafta da bir gelmekle de olmamış bu iş artık. İnsanların sayısı git gide azalmış, cemaat diye bir şey kalmamış. Hiç
yok denecek kadar az bir sayıya
düşmüş. Herkes bu korkunç gidişatın farkındaymış. Herkes uçurumu
görüyormuş aslında. Ve buna rağmen kimse umursamamış. Herkes
görmemezlikten gelmiş. Duymamazlıktan gelmiş. İşin vahimliğini
bildikleri halde herkes göz yummuş yaşanan gerçeklere.
Rüyam bitmedi, devam ediyor.
Cami binasının içine girip bakıldığında, görülen manzara içler acısı. Bomboş, tozlanmış odalar. Pencelerin önünde ölmüş sinekler ve
arılar. Dipte, köşede kalmış zamanında Beyt- ul Mal’a ait iki, üç eski
ve kırık eşya. Yerdeki atılmamış
çöp yığınları. Duvar ve tavanlarda
örümcek ağları. Rüya olmasına
rağmen şiddetle hissettiğim ve hala
burnumun ucundan gitmek bilmeyen iğrenç küf ve nem kokusu...
Ve yine rüyamda hatırlıyorum
da... Bizler küçüklüğümüzde haftasonları camiye giderdik. Orada hanımlara yönelik çalışmalar olurdu.
Az da olsa gayret edilir, birşeyler
yapılmaya çalışılırdı. Amatörce de
olsa, bir hareket vardı. En asgarisi
(asgari denilemez elbet) Kuran’ı
Kerim okunurdu. Tecvid dersi verilirdi. Kadınlar az da olsa, birşeyler
öğrenirdi ve en azından buluşup,
bir araya gelirlerdi. Bu vesileyle de
öğle namazlarını mescidde kılarlar
ve ibadet etmiş olurlardı orada. Biz
küçükken camide, mabette yere diz
çökerdik. Rahlelerimiz vardı tahtadan. Kuran’ı Kerim’lerimizi rahlelerimizin üzerine koyardık. Ve böyle öğrenirdik Allah lafzını. Bugün
ki gibi, sınıflarda, okul sıralarında
ayaklarımızı sallaya sallaya öğrenmezdik yüce ve kutsal kelamı.
Medrese havasını ve atmosferini
yaşardık oralarda. İslam kültürünü
ve edebini öğrenirdik, bize öyle öğretilirdi.
Biz küçükken, Teravih Namazlarına giderdik, annelerimizle, babalarımızla. O zamanda İlkbahar
aylarıydı, yani günler uzundu ve
akşam geç dönülürdü teravihten.
Giderdik okul çocuğu olmamıza
rağmen camiye. Kılardık namazımızı. Bazen uyuya kalırdık dipte
köşede. Bazen yer olmadığı için,
yer darlığından biz çocuklar teyzelerimiz tarafından saf dışı edilirdik.
Hatta kovulurduk bile. Eskiden yerimiz yoktu, cemaatimiz çoktu.
Şimdi ise yerimiz çok, cemaatimiz yok. Kalmadı. Cemaat diye bir
şey kalmadı. Kalmadı işte kimseler
bu mekanlara gelecek... Ama neden? Neden kimseler gelmiyor artık camiye? Tenezzül mü edilmiyor
aceba? Rahatlık mı batıyor yoksa?
Çok mu rahatız? Yoksa çok mu yoğunuz ki zaman harcayamıyoruz
camiye ve sıra gelmiyor oraya?
Tahminimce çok rahatız, kıymetli
okuyucularım. Öyle rahatız ki, rahatlığımızdan dolayı bazı şeyleri,
bazı değerleri ve kıymetleri unutur
olduk. Önemsemez olduk. Öyle rahatız ki, istirahata iyice alışır olduk.
Daha da, biraz daha ve biraz daha
istirahata ihtiyaç duymaktayız. Ve
aynı zamanda, böyle davranmakla
asıl istirahatgahın başka bir yer ol-
[email protected]
duğunu unuttuk, orayı fazlasıyla ihmal ettik. Öyle unuttuk ki, varlığından bile şüphe eder olduk. Ve sonucumuz da ortada. Akibetimiz ise
hayır ola...Ne üzücü ve acı bir tesbitti bu, görmüş olduğum rüyamda...
Bir de kıyaslama yaptım rüyam
esnasında, durumun sebebini anlayabilmek için. O günden bugüne diye. O zamanları belki bugüne nazaran biraz daha cahildik. Teknik ve
organize açısından belki bugünkü
kadar ileri değildik. Amatördük.
Maddi imkanlarımız daha sınırlı ve
kısıtlıydı. Evet, o zamanları cahildik belki, fakat samimi ve sıcaktık.
Cahildik belki, ama gayretli ve güvenilirdik. Cahildik belki, lakin dürüst ve doğaldık... İşte bunları bugün Ümmet-i Muhammed içinde
görmek ve bulmakta maalesef zorluk çekiyorum. Arıyorum, lakin
bulamıyorum.
Rüyamda Allah’a sığındım.
O’na yalvardım ve O’ndan yardım
ve inayet istedim. Caresizliğimi
böyle dile getirmeye çalıştım. Başka ne yapabilirdim ki?
Bu rüya beni çok korkuttu sevgili okuyucularım. Öyle korktum,
öyle korktum ki... Korktum, ürperdim. sıkıldım ve bunaldım... Hatta
ağladım. Hıçkırıklara boğuldum ve
nefes almakta zorluk çektim. Kan
terler içinde kabusumun bitmesini
bekledim. Bir an evvel uyanıp gerçekler dünyasına geri dönmek istedim. Gerçekler dünyasına geri dönmek... Sadece uyanmak istedim, fakat uyanamadım. Bütün çabalarıma
rağmen bir türlü uyanamadım bu
rüyadan. Bir türlü kurtulamadım bu
kabustan. Gözlerimi açamadım...
Gözlerimi açamadım, çünkü gördüklerim bir rüya değilmiş. Gördüklerim gerçeklerin ta kendisiymiş de ondan.
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 27
röportaj
1
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
4 Mayıs 2011 tarihinde Duisburg`da yapılan Genel Kurul´da İslam
Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Başkanlığına ittifakla Kemal ERGÜN seçildi. ERGÜN, gazetemizin
IGMG, medya, devlet ve Müslümanlar
konularında yönelttiği soruları cevapladı.
-Kemal bey, öncelikle IGMG Genel
Başkanlığı görevinizden dolayı tebrik
ediyor, başarılar diliyoruz. İlk olarak
okuyucularımızın sizi daha yakından
tanımaları için kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Kemal ERGÜN: Ben de temenninizden dolayı teşekkür ederim. Ordu`nun
Fatsa ilçesi İslamdağ beldesinde 1967 yılında doğdum. İlkokulu İslamdağ`da, liseyi 1985-86 döneminde İstanbul-Zeytinburnu İmam-Hatip lisesinde bitirdim.
1992 yılında da Ezher Üniversitesi Hadis
bölümünden mezun oldum. 2009-2010
döneminde Anadolu Üniversitesi İşletme
bölümünde master yaptım. Evli ve iki
çocuk babasıyım. İyi derecede Arapça
bilmekteyim.
-Peki Avrupa hayatınız ne zaman
başladı ve IGMG bünyesinde şu ana
kadar hangi görevlerde bulundunuz?
Kemal ERGÜN: 1993 yılında Almanya`ya geldim ve aynı yıl Frankfurt
Merkez Camii‘nde İmam-Hatiplik görevinde bulundum. Daha sonra Rhein-Neckar-Saar Bölgesi Ludwigshafen Alem-i
İslam Cemiyetinde İmam-Hatiplik ve
Bölge Teşkilatlanma Başkanlığı ve Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüttüm.
2002 yılında Köln Bölge Başkanı olarak
teşkilat içinde göreve devam ettim. 2003
yılından itibaren Bölge Başkanlığının
yanında IGMG Hacc Genel Koordinatörlüğü görevini de yürüttüm. 14 Mayıs
2011 tarihinde yapılan IGMG Genel Kurulun´da IGMG Genel Başkanlığı’na ittifakla seçildim.
-İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Avrupa’ya göç sürecinin ortaya
çıkardığı bir islami cemaat olarak geçmişte Müslümanlara hizmet noktasında bir çok çalışmaları yerine getirdi.
Sizin Genel Başkanlığınızla birlikte
bir bakıma yeni bir dönem başladı. Bu
yeni dönemde hangi alanlara ağırlık
vermeyi düşünüyorsunuz?
Kemal ERGÜN: Tabii sorunuza cevap vermeden önce camiamızın bugüne
kadar gelmesi ve gelişerek büyümesinde
emeği geçen eski genel başkanlarımıza,
bölge başkanlarımıza, cemiyet idarecilerimize, hoca efendi ve hoca hanımlara,
eğitimcilerimize ve üyelerimize yürekten
teşekkür etmek isterim. İslam Toplumu
Milli Görüş teşkilatlarımız, kamuoyunun
da yakından bildiği gibi, hamdolsun Avrupa çapına yayılmış geniş ve güçlü altyapısı olan legal İslami bir cemaattir.
Hatırlarsanız bundan önceki yıllarda
biz “burada artık kalıcıyız” söylemini
ifade ederdik. Şu an itibariyle bu kalıcı
olma süreci biraz daha ivme kazanmış
durumda. Özellikle Avrupa ülkelerinin
son yıllarda göç, entegrasyon ve Müslümanlarla ilgili meselelerde attıkları
adımlar bu duruma işaret etmektedir.
Kendini Kur´an ve Sünnet ekseninde ta-
sayfa 28
İnsanımıza Hizmet
Sunmakla Mükellefiz
ERGÜN: “Yaklaşık yarım asırdır sürdürdüğümüz Avrupa´daki cami eksenli yerel çalışmalarımızı vasıflı, yetişmiş ve
yaşadığı topluma artı değer katacak insanlarla geçmişte olduğu gibi geleceğe taşıma sorumluluğu içerisindeyiz.
Müslümanca düşünen, müslümanca yaşayan, tüm davranış
biçimlerinde güzel ahlakı ortaya koyan, elinden ve dilinden
emin olunan, her zaman mazlum ve mağdurun yanında yer
alan, her ortamda adaleti savunan bireyler yetiştirmekle sorumluyuz. Bu açıdan eğitim ve irşad çalışmalarımızı gözden
geçirip, daha etkin bir seviyeye getirmeye çalışacağız. Diğer
taraftan yaşadığımız Avrupa toplumlarında ‹slam’ın yanlış
anlaşılması, şiddet ve terörle örtüştürülmesi, müslümanlara
yönelik daha çok güvenlik eksenli politikalar bizim daha aktif ve etkin bir iletişim, diyalog ve tanıtım çalışmalarında
bulunmamızı gerekli kılmaktadır.“
nımlayan bir islami cemaat olarak altyapımızı geliştirmekle mükellefiz.
Avrupa’da yaşayan Müslümanların
haklarının korunması doğrultusunda yapılan çalışmalar başta olmak üzere eğitim, irşad, gençlik, kadınlar ve çocuklar
gibi alanları kapsayan faaliyetlerimizi
daha fazla insanımızın hizmetine sunmakla mükellefiz. Yaklaşık yarım asırdır
sürdürdüğümüz buradaki cami eksenli
yerel çalışmalarımızı vasıflı, yetişmiş ve
yaşadığı topluma artı değer katacak insanlarla geçmişte olduğu gibi geleceğe
taşıma sorumluluğu içerisindeyiz. Müslümanca düşünen, müslümanca yaşayan,
tüm davranış biçimlerinde güzel ahlakı
ortaya koyan, elinden ve dilinden emin
olunan, her zaman mazlumun yanında
yer alan, her ortamda adaleti savunan bireyler yetiştirmekle sorumluyuz. Bu açıdan eğitim ve irşad çalışmalarımızı gözden geçirip, daha etkin bir seviyeye getirmeye çalışacağız.
Diğer taraftan yaşadığımız Avrupa
toplumlarında İslam’ın yanlış anlaşılma-
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sı, şiddet ve terörle örtüştürülmesi, müslümanlara yönelik daha çok güvenlik eksenli politikalar bizim daha aktif ve etkin
bir iletişim, diyalog ve tanıtım çalışmalarında bulunmamızı gerekli kılmaktadır.
-Almanya’da oluşturulan İslam
Konferansı yapısıyla birlikte Müslümanlarla devlet arasında bir diyalog
süreci başladı. Bu süreçteki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kemal ERGÜN: Almanya İslam
Konferansıyla ilgili başlangıçtan beri var
olan temel itirazımızı bu soru vesilesiyle
tekrar hatırlatmak isterim.
Bildiğiniz gibi, hukuk devleti ilkesinin hakim olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Dolayısıyla başta bireylerin ve dini
cemaatlerin hakları olmak üzere idarenin
uyması gereken başta anayasal değerler
olmak üzere hukuki bir çerçeve söz konusudur. Devlet İdaresi ile dini cemaatler
arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiği
de bu çerçevede belirlenmiştir. Buna göre devlet, dini cemaatlerin iç işlerine müdahale edemeyeceği gibi dini ve dünyevi
Hayat
görüşler konusunda tarafsız olmak, dini
içeriklerin belirlenmesinde de bu cemaatlerle işbirliği yapmak durumundadır.
Bunu yaparken dini cemaatlere dayatmada bulunulmaması gerekir. Yani devletin,
bir dini ve o dinin mensuplarını dönüştürme gibi bir toplum mühendisliği görevi veya hakkı yoktur. Böyle bir durum
anayasayı açık ihlal olur. Maalesef İslam
Konferansı sürecinde bu endişemizin
çok yerinde olduğunu gördük, eleştiri ve
yapıcı katkılarımızın da dikkate alınmasının aksine güvenlik eksenli bir politikanın egemen olduğuna ve İslami cemaatlere dayatıldığına şahit olduk. Almanya’nın zenginliği olan Müslümanların
toplumsal yaşamın tüm alanlarına katılımı adil ve eşit bir yaklaşımla ancak
mümkündür. Bu konuda çalışmalarımızı
ve yapıcı katkılarımızı sürdüreceğiz.
-Bununla birlikte Müslümanların
meseleleriyle ilgili konularda medya
da önemlidir sanırım, ne dersiniz?
Kemal ERGÜN: Tabiki. Medyanın
zihinleri biçimlendirici özelliği ve gelişmeleri kendi yayın kimliği doğrultusunda
filtrelemesi hesaba katıldığında, oynadığı
rol ortadadır. Her iki özelliği, medyanın
Müslümanların meselelerini ele alış tarzında da görmekteyiz. Tabii bunu söylerken
medya ile ilgili tespiti fazla genelleştirmek
istemem. Ancak siyasi alanda Müslümanlara yönelik tutumu nasıl ki çifte standart
belirliyorsa, medyanın çoğunluğunda bu
tavrın bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde hakim olduğunu görüyoruz. Müslümanların
hayat tarzlarını anlamak ve kamuoyuna
doğru aktarmak gibi bir fonksiyonu değil,
bizleri yadırgama ve suçlu muamelesine
tabi tutma görevini adeta yerine getirmektedir! Bunu söylerken Müslümanların hiç
bir sorununun olmadığını ve eleştiri yapılmaması gerektiğini söylemiyorum. Ama
bir Alman ailesinde yaşanan bir faciada dini veya etnik bir faktör gündeme getirilmezken, Müslüman ailede vuku bulan bir
dramın nedeni o ailenin dinine indirgeniyorsa, bu yaklaşım, ortada çifte standardın
var olduğunu açıkca göstermektedir.
-Son olarak, Avrupa’da yaşayan
Müslümanlara hizmet eden diğer İslami kuruluşlar da söz konusu. Bu kuruluşlarla olan ilişkinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Kemal ERGÜN: İslam Toplumu
Milli Görüş Teşkilatları olarak bizler
Ümmet bilinciyle hareket eden bir teşkilatız. Dünyanın farklı kıtalarında yaşayan Müslümanların birbirlerinden haberdar olması, birbirlerinin zor gününde yanında olması gerektiğini savunmaktayız.
Aynı şekilde Avrupa’da yaşayan fakat farklı metod ve bakış açılarıyla hareket eden İslami kuruluşların da değişik
vesilerlerle bir araya gelmesi gerektiğini
her zaman teşvik ettik. Bu sebepten dolayı birçok meselede diğer islami kuruluşlarla ortak hareket etmeyi her zaman
önemsedik. Bu hassasiyetimizi geçmişte
olduğu gibi gelecekte de devam ettireceğiz.
-Kemal bey, bize ayırdığınız zaman
için teşekkür eder, çalışmalarınızda
başarılar dileriz.
Kemal ERGÜN: Ben de gösterdiğiniz bu ilgiden dolayı teşekkür
ederim.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Salih AYDIN
Hacarabın Serüvenleri 45
İSLAMİ VAHDETİN OLUŞMAMASI İÇİN KARDEŞLİĞİMİZE YARA AÇMAK İSTİYORLAR.
Hayatın akışı bizleri kovalarken
bizler de olayları kovalıyoruz.
İşte! Bir gün Filistinli, birgün
Iraklı, birgün Cezayirli, birgün Tunuslu, birgün dünyanın herhangi bir
yerinden.
Yıkılan evler, vurulan yavrular,
ağlıyan anneler, umudunu yitirmiş
babalar.
Bütün bunlar olurken yitirilmiş
vijdanlar ortalıkta cirit atıyor.
İnsanlar ağlarken kan ve gözyaşı
mezalim durmazken, hala vahdete
karşı olumsuz bakanlar.
İçimizdeki vampirler, ayrılık ateşini körüklerken.
İçimizde kan döken zalimlerin
zulümleri diz boyunu aşarken.
Biz, biz olmak istemeyişimizin
nedenini bulamamışken.
Vahdetin hasretine dağ gibi engel
olanlar kendimiz olmamalıydık.
Her tarafımda kan her tarafımda
mezalim varken.
Hala sömürmekten bıkmadı içimizdeki zalimler ve diğer zalimler.
Artık uyanalım… Vahdete çomak
sokmak isteyenlere cevabını vermek
zamanı gelmiştir.
Yine yalnızları oynuyoruz insanlar arasındaki güven problemi derya
gibi büyürken adaletli olanlarımız
bir bir ebedi hayata giderken.
Vahdetin kapısına hiç bir kul uğramaya tenezzül etmezken kendi
doğrularının peşinden süratle gitmektedir.
Vahdetin tam ortasına çomak sokarak her gurup veya hizip kendine
göre cennette yer edinmektedir.
Ötekileri cehennemü zümeraya
göndermektedir.
Bu din hiçbir zaman kimi isimlere veya hanedanlara gelmemiştir. Bu
din insanlara bir uyarı ve ikazdan
başka bir şey değildir. Yaptıklarınızın bir de hesabını vereceğinizi
unutmayın. Bu yaşama biçimini si-
zin nasıl algıladığınız değil nasıl daha iyi uygularız dense de herkes allame olmuş, ilmi delilleri önceden
hazırlanmış.
(Kendilerine göre şartlanmışlar)
Kulaklar mühürlenmiş. Vakti zamanını beklemekte.
İşte burada!
Vefanın ne olduğunu bir türlü insanların anlamak istemediğini görüyoruz.
Anlatmak isteyenleri de anlamak
istemediler. Üstelik kuru gürültü yaparak anlatılanları sabote ederek
dinlemediler bile..
İyiki de defterler varmış, iyiki de
yazı varmış. Bu beyaz sahifelerin olması insan için büyük bir nimet.
Senelerdir dertlerimi şikayetlerimi
bu sahifelere yazarak dertlerime hamal ediyorum.
İnsanlar dünyanın bu hızlı temposuna ayak uydurmaya çalışırken kıymetli ömürlerini de kıymetsiz şeylerle tüketme peşinde.
Kimsenin nasihat dinleyecek kulağı örnek alacağı idraki yok.
Bu halleri düşünürken geceleri
ağlıyorum ve dışarı bakıyorum.
Onlarla birlikte diri, diri gömüldüğümü anımsıyorum.
Ama gecenin ve gündüzün
RAB’bi olan ALLAH c.c. hatırlıyor
içime bir sıcaklık ve rahatlık geliyor.
ALLAH’ım sana şükürler olsun
beni Müslüman yarattın akıl ve idrak
verdin.
Beni ve atalarımı senin doğru yolundan yürüttün ne kadar şükretsem
azdır.
Gelecek nesillerimi de kıyamete
kadar senin yolundan yürüt ya
RAB’bim.
RAB’bim sana şükürler olsun.
HACARAP TIRAŞ OLURSA!
Babam (Hacarap) geçenlerde:
- Oğlum bir tıraş ediver dedi.
- Baba benim vaktim yok dedim.
Tabii bu iş bir hafta sürdü ve camiiye akşam namazına gittim.
Namazdan sonra gittim babamı
tıraş yapayım dedim.
Tıraşa başladım taktığım numaralı tarağı çıkınca babamın sakalı oldu
sıfır.
Ben de tuttum saç sakal sıfır yaptım.
Ama bir şey demedim.
Annem bu arada görmez mi hem
gülüyor hem de‚ bu aralar dışarı çıkma sakalsız oğlana dönmüşsün’ diyor.
Ben hiç bozuntuya vermedim.
Babamın suratı değişti derken tıraş bitti.
Hemen gitti aynaya baktı epey
baktı sonra da bana dönerek:
-O ne bir kaşım kalmış şamar oğlanı gibi kavlatmışsın dedi.
Ben hiç bozuntuya vermeden cevabı verdim:
- Baba demekki kaşlarını unutmuşum onlar da mı kesilecekti dedim.
- Bak, bak onları da kesecekmiş
aman, aman yerinde sağol.
Hacarabı yarasaya çevirdin ya,
helal olsun deyince gülüştük.
ALMANYA DENİLEN
GURBET DİYARI…
Adam!
Almanya`ya gidebilmek için yanıp tutuşuyordu.
Ne yapacak, ne edecekte şu Almanya denen gurbete gidecekti.
Bütün yolları bir bir denedi normal olarak gitme şansı kalmamıştı.
Hatta, evlenme yolu ile Almanya`ya gitmeyi denedi yine olmadı.
İlla gitmeliydi eskiden tarlalarında çalışan ırgatlar traktör bile almışlardı.
Hele silindir şapkası ve elindeki
radio yok mu sinirleri tepesine geliyordu.
Hanımı bile laf atıyor ikide bir:
- Herif, herif şu sümüklü kadar
olamadın evimizde bir radyomuz bile yok diyordu.
Ve sonunda insan tüccarlarının
eline düştü.
[email protected]
Sınırı geçirecekler ve gerisine karışmayacaklardı.
Kamyona bir gece vakti bindirildi
ve elinde kalan son parası da elinden
alınarak beraber geldikleri kişilerle
Avusturya, Almanya sınırında burası
Almanya diye indirildiler.
Sabah olunca her biri bir tarafa
dağılır.
Sonunda kandırıldığını anlarlar
ama çare yok.
Başa gelen çekilecektir.
Avusturya’daki Türkler sayesinde kaçak bir iş bulur ve biraz para biriktirir.
Kafaya koymuştur, Almanya’ya
geçecektir.
Önceden tesbit ettiği ormanlık bir
alandan geçecektir.
Ertesi gün kafasındakini uygular
ama tam kurtuldum derken karşısına
polis çıkar ve:
— Halt, diye bağırır.
Tabi bizimki:
— Ben bir halt işlemedim der yatırır.
Polis düşer peşine ve yakalanır
karakola getirirler, ve bir tercüman
vasıtası ile konuşurlar.
Ve o zaman anlar halt demenin
dur anlamında olduğunu.
Şimdi Almanya`nın herhangi bir
şehrinde çocukları ile mutlu bir yaşam sürmekte.
Anılarını hatırladıkça gülümsemektedir.
Dostlar!
Yine bir yazının sonuna geldik.
Ayrılmadan Üç Aylarımız, Recep
ayımız, kandillerimiz mübarek olsun.
İzine gidenlere hayırlı yolculuklar.
Hakkım sizlere helal olsun siz de
hakkınızı helal edin.
ALLAH’a emanet olun.
Selam ve dua ile.
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
sayfa 29
bulmaca
sayfa 30
Haziran · Juni 2011 · Recep 1432
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat

Benzer belgeler